Hükümet Sistemleri ve Türkiye

advertisement
Şükrü Karatepe*
A. Giriş
Devlet, ülkesindeki toplulukların tümüne hâkim olan, üstün bir örgütlenme ve
geniş kapsamlı bir tüzel kişiliktir. Her tüzel
kişilik gibi, devlet de organları eliyle yönetilir.
Toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılayan resmi
kurum ve kuruluşların tümü devletin organlarıdır. Devlet yönetimi, kamusal hizmetleri
belli bir sisteme göre paylaşan resmi kurum
ve kuruluşların uyum içinde çalışmasıyla gerçekleşen, karmaşık ve çok yönlü bir süreçtir.
Bu süreçte, devletin temel fonksiyonlarını yerine getirecek organların kuruluşu, işleyişi ve
karşılıklı ilişkileri, benimsenen hükümet sistemine göre farklılık gösterir. Anayasalarda,
devletin siyasi ve idari organlarının kuruluşu
ve görevleri ile karşılıklı ilişkilerinin düzenlenme biçimi, hükümet sisteminin hukuki
dayanağını oluşturur.
Anayasa Hukuku’nda hükümet sistemleri, devletin fonksiyonlarını yerine getiren organlar arasındaki ilişkinin niteliğine
göre sınıflandırılır. Anayasal devletin, “yasama”, “yürütme” ve “yargı” olmak üzere üç
temel fonksiyonu ve bu fonksiyonları yerine
getiren üç temel organın bulunduğu kabul
edilir. “Yasama”, devletin ve toplumun ihtiyacı olan kanunları yapar. “Yürütme”, yasaları uygulayarak toplumun ihtiyacı olan ortak
hizmetleri karşılar. “Yargı” ise, yasaların uygulanmasından doğan uyuşmazlıkları karara
bağlar. Devletin bu üç temel organının kuruluşu, görevleri ve karşılıklı ilişkileri bakımından ortaya çıkan hükümet sistemlerinin açıklanabilmesi için kuvvetler ayrılığı ilkesinin
bilinmesi gerekir.
Kuvvetler ayrılığı teorisi, devletin “yasama”, “yürütme” ve “yargı” kuvvetlerinin
birbirinden bağımsız olarak kurulan üç ayrı
organa verilmesini savunan bir siyasi hukuk
teorisidir. Teorinin amacı, iktidarın kullanılmasını farklı organlar arasında bölüştürerek,
devletin baskısına karşı vatandaşın hak ve
özgürlüklerini korumaktır. Kuvvetler ayrıldığında, devletin fonksiyonlarını paylaşan organlar, karşılıklı olarak birbirlerini denetler
ve iktidarın yetkilerini kötüye kullanması engellenir. Karşılıklı olarak denetlenen organlar,
görevlerini anayasa ve yasalara uygun olarak
yerine getirir ve böylece vatandaşın hak ve
özgürlükleri, devlet iktidarına karşı korunur.
Devletin kuvvetlerinin ayrılma derecesine ve ayrılan kuvvetler arasındaki ilişkilerin niteliğine göre, farklı hükümet sistemleri
ortaya çıkar. Kuvvetlerin bir elde toplanması halinde “meclis hükümeti”, kuvvetlerin
sert ayrılması halinde “başkanlık sistemi”,
kuvvetlerin yumuşak ayrılması halinde ise
“parlamenter sistem” özellikleri taşıyan bir
hükümet sisteminin varlığından söz edilebilir. Kuvvetleri yasama organında toplayan ve
yasama kuvvetinin mutlak üstünlüğünü esas
alan “meclis hükümeti”, günümüzde yaygın
olarak uygulanan bir sistem değildir. Ancak
başkanlık sistemi ve parlamenter sistemin anlaşılmasında kolaylık sağlaması bakımından
meclis hükümeti sisteminin de açıklanması
gerekir.
(*) Prof. Dr., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Öğretim Üyesi.
223
YENİ TÜRKİYE 51/2013
Hükümet Sistemleri ve
Türkiye
B. Meclis Hükümeti Sistemi
Meclis hükümeti sistemi, yasama ve
yürütme yetkisinin, seçimle oluşan bir parlamentoda toplanmasıdır. Yasama organı,
kendi yaptığı yasaları, yine kendi uygulayarak
devleti yönetmektedir. Jean J. Rousseau’nun
“egemenliğin tekliği ve bölünmezliği” görüşü, meclis hükümeti sisteminin felsefi dayanağını oluşturur. Rousseau’ya göre, “genel
irade” ve bu iradeyi temsil eden “egemenlik” tek bir bütündür; bölünemez ve başka
bir organa devredilemez. Bölünemediği için,
egemenliğin tek bir organ tarafından kullanılması gerekir. Demokratik siyasal sistemlerde
bu organ, genel iradenin temsilcisi olan parlamentodur. Bu nedenle, devletin yasama, yürütme ve yargı yetkileri, tek elde toplanarak,
parlamento tarafından kullanılmalıdır.
YENİ TÜRKİYE 51/2013
224
Meclis hükümeti sisteminde, yasama
yetkisi yanında yürütme yetkisi de meclise
aittir. Halkın seçtiği üyelerden oluşan bir
meclis, yasaları yapar ve yapmış olduğu yasaları yine kendisi uygular. Kalabalık bir topluluk olan meclisin, yürütme yetkisini doğrudan kullanması zor olduğundan, bu görevi
yerine getirmek üzere, meclis üyeleri arasından bir “yürütme komitesi” seçilir. Meclise
vekâleten, yürütme görevini yerine getiren bu
komitenin, parlamenter sistemdeki bakanlar
kurulu gibi bağımsız bir kişiliği ve meclise
karşı kolektif sorumluluğu yoktur. Meclis
tarafından görevlendirilen yürütme komitesi
üyeleri, meclise karşı kurul halinde değil, bireysel olarak sorumludur.
Devlet iktidarını tek başına elinde tutan parlamentonun mutlak üstünlüğüne dayanan “meclis hükümeti”, parlamenter sistem
gibi, yaygın olarak uygulanan bir hükümet
şekli değildir. Genellikle kriz dönemlerinde
ve yeni bir siyasi düzene geçiş sürecinde, birlik ve bütünlüğü sağlaması ve devletin gücünün tek elden kullanılmasına imkân vermesi
bakımından tercih edilir. Meclis hükümeti
sistemi, aşağıda açıklanan üç özelliği ile öteki
hükümet şekillerinden ayrılır.
1. Yasamadan bağımsız bir yürütme organı yoktur: Halkın seçtiği yasama organı (meclis), devlet egemenliğini kullanan tek siyasi
güç olarak yasaları yapar ve yürütür. Yürütme
işlerini yerine getirmek üzere, meclis üyelerinden oluşan bir kurul görevlendirilir. “İcra
vekilleri” adı verilen bu kurulun, parlamenter
sistemdeki bakanlar kurulunun olduğu gibi
meclisten bağımsız bir tüzel kişiliği yoktur.
İcra vekilleri, tamamen meclisin emir ve direktiflerine göre çalışan ve genellikle, meclise
bağlı bir adı olan görevliler topluluğudur. Örneğin 1921 Anayasası’nın benimsediği meclis
hükümeti sisteminde, yürütme görevini yerine getiren kurula, “Türkiye Büyük Meclisi
İcra Vekilleri Heyeti” adı verilmiştir.
2. Meclis sürekli olarak görev yapar:
Devlet, sadece kanun yapmaktan ibaret olan
yasama faaliyetine ara verebilir. Yeni kanun
yapılmadan, devlet varlığını ve düzenini belli
bir süre koruyabilir. Oysa devletin varlığı ve
devamı için zorunlu olan yürütme ve idare
işlerinin ara verilmeden yerine getirilmesi gerekir. Meclis hükümeti sisteminde, yürütmeyi ilgilendiren önemli siyasi ve idari kararlar
mecliste alınır ve icra vekilleri aracılığı ile uygulanır. Meclisin devlet yönetimiyle ilgili kararları alması ve yürütme komitesinin uygulamalarını denetleyebilmesi için sürekli olarak
çalışması gerekir. Bu nedenle, meclis zorunlu
olarak tatile girdiğinde, hükümetin çalışmaları meclisin tayin ettiği bir komite tarafından
kontrol edilir.
3. Devlet ve hükümet başkanlığı makamı yoktur: Meclis hükümeti sisteminde parlamento, siyasi birliğin sembolü ve devletin
siyasi iktidarının tek başına sahibidir. Meclisten bağımsız olarak siyasi birliği temsil edecek
bir devlet başkanının varlığı, kuvvetler birliği
ilkesi ile çelişir. Meclis başkanı, gerektiğinde, devletin siyasi birliğini temsil eder, fakat
devlet başkanlığı sıfatı yoktur. Aynı şekilde,
yürütme görevini yerine getiren komitenin
başkanı da hükümet başkanı ya da başbakan
değildir.
Türkiye, imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecinde uygulanan 1921 Anayasası’nda meclis hükümeti sistemi benimsedi.
1921 Anayasası döneminde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin üyeleri arasından seçtiği
“icra vekilleri”, Meclise vekâleten yürütme görevini yerine getirdi. İcra Vekilleri Heyeti’nin,
Meclis’ten bağımsız bir tüzel kişiliği, kendine
özgü program ve politikası yoktu. İcra vekillerinin görevi, hizmet alanlarıyla ilgili olarak,
meclisin vermiş olduğu işleri, Meclis’e vekâleten yerine getirmekten ibaretti. Başbakan
veya benzeri bir başkanı olmayan İcra Vekilleri Heyeti üyeleri, Meclis’e karşı bireysel olarak
sorumluydu; görevlerini yaparken, meclisin
emir ve direktifleri dışına çıkamazlardı.
Meclis hükümeti sistemi genellikle
siyasi buhran ve yeni bir siyasi rejime geçiş
dönemlerinde uygulanır. Fransa’da 1792-95
yılları arasında kurulan “Konvansiyon Meclisi” ve Türkiye’de 1921 Anayasası’nın benimsendiği meclis hükümeti sistemi, monarşiden
cumhuriyete geçişte ara rejim niteliği taşımaktadır. Gerek Fransa’da, gerekse Türkiye’de, monarşi tasfiye edilerek, cumhuriyet
tam olarak hayata geçince, meclis hükümeti
sistemi terk edilmiştir. Günümüzde, meclis
hükümeti sistemini, sürekli bir rejim olarak
benimseyen ve uygulayan tek ülke İsviçre’dir.
İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş
sürecinin siyasi hukuk düzenini biçimlendiren
1921 Anayasası’nda, meclis hükümeti sistemi benimsenmiştir. Kuvvetler birliği esasına
göre, oluşan yönetim sisteminde, yasama ve
yürütme yetkisi Meclis’te toplanmıştır. Bu
durum, Anayasa’nın 2. maddesinde, “icra
kudreti ve teşri selahiyeti milletin yegâne ve
hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder” diye açıkça
ifade edilmiştir. Anayasa’nın 3. maddesinde
ise,”Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve Hükümeti Büyük Millet Meclisi Hükümeti unvanını taşır” hükmüne
yer verilmiştir.
1921 Anayasası’nın kurduğu siyasal
rejimde, meclis hükümeti sisteminin gereği
olarak, devlet başkanı ve başbakan yoktu.
Devleti ve milleti en yüksek seviyede temsil
yetkisine sahip olan organ meclis başkanıydı. Meclis başkanı, icra vekilleri heyetinin
de başkanıydı. Meclis, kendi üyeleri arasından seçtiği icra vekillerini, istediği zaman
değiştirebilirdi. Meclis, aynı zamanda, yargı
yetkisine de sahipti. Meclis yargı yetkisini
bu dönemde kurduğu İstiklal Mahkemeleri
aracılığı ile kullandı. Siyasi nitelikli davalara
bakan İstiklal Mahkemeleri Meclis’in organı
gibi çalıştı.
225
C. Başkanlık Sistemi
Devlet yönetiminde, yasama ile yürütme kuvvetinin, birbirinden tamamen ayrı ve
bağımsız organlar tarafından kullanılmasıyla
başkanlık sistemi doğmuştur. Kuvvetler ayrılığının tam olarak gerçekleştiği başkanlık
sisteminde, yürütme organı ve yasama meclisi, birbirinden tamamen bağımsız olarak
kurulur. Başkanlık sisteminde, yasama ve
yürütme organları, farklı zamanlarda yapılan
seçimlerle oluşur ve seçildikten sonra birbirinden bağımsız olarak çalışır. Yürütme organı tek başlıdır. Başkan hem devletin hem de
hükümetin başıdır. Siyasi bakımdan başkan
çok güçlü ve geniş yetkilere sahiptir. Bu özelliğinden dolayı başkanlık sisteminin, demokrasi ile kişisel iktidarı birleştirdiği söylenebilir.
YENİ TÜRKİYE 51/2013
Meclis hükümeti sistemi, ilk olarak
Fransa’da, 1789 Devrimi’nden sonra kurulan Konvansiyon Dönemi’nde (1792-95)
uygulandı. Konvansiyon Meclisi, devletin,
yasama, yürütme ve yargı yetkilerini elinde
topladı. Devletin siyasi iktidarına tek başına
hâkim olan Meclis, yetkilerini “icra vekilleri
heyeti” gibi çalışan Milli Selamet Komitesi
eliyle kullandı. Robespierre’in başkanlığında
çalışan Milli Selamet Komitesi, yasama ve
yürütmenin yanında yargı yetkisini de kullanıyordu. Komitenin emrinde çalışan İhtilal
Mahkemesi’nde yargılanan binlerce muhalif
giyotine gönderildi. 
Download