endokrin sistem hastalıklarında anestezi

advertisement
T.C.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
ANESTEZİ VE REANİMASYON
METABOLİK/ ENDOKRİN SİSTEM
HASTALIKLARINDA ANESTEZİ
723H00116
Ankara, 2012

Bu modül, mesleki ve teknik eğitim okul/kurumlarında uygulanan Çerçeve
Öğretim Programlarında yer alan yeterlikleri kazandırmaya yönelik olarak
öğrencilere rehberlik etmek amacıyla hazırlanmış bireysel öğrenme
materyalidir.

Millî Eğitim Bakanlığınca ücretsiz olarak verilmiştir.

PARA İLE SATILMAZ.
İÇİNDEKİLER
AÇIKLAMALAR .................................................................................................................... ii
GİRİŞ ....................................................................................................................................... 1
ÖĞRENME FAALİYETİ–1 .................................................................................................... 3
1.DİABETUS MELLİTUS HASTALIĞINDA ANESTEZİ ................................................... 3
1.1. Strese Endokrin ve Metabolik Yanıtlar ......................................................................... 3
1.1.1. Stres Yanıtı Değiştiren Etkenler ............................................................................ 4
1.1.2. Anestezinin Stres Yanıta Etkisi ............................................................................. 5
1.2. Diabetus Mellitus .......................................................................................................... 6
1.2.1. İnsülin ve Karbonhidrat Metabolizması ................................................................ 7
1.2.2. Diyabet Komplikasyonları ..................................................................................... 8
1.2.3. Antidiyabetikler ve İnsülin .................................................................................... 9
1.2.4. Anestezinin ve Cerrahi Girişimin Kan Şekeri Üzerine Etkileri ........................... 10
1.2.5. Anestezi Uygulaması ........................................................................................... 11
1.2.6. Diyabetli Hastaların Postoperatif Takibi ............................................................. 13
UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 14
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 18
ÖĞRENME FAALİYETİ–2 .................................................................................................. 19
2.TROİD BEZİ HASTALIKLARINDA ANESTEZİ ............................................................ 19
2.1.Tiroid Bezi Hastalıkları ................................................................................................ 19
2.1.1. Hipotiroidi ........................................................................................................... 19
2.1.2. Hipertiroidi .......................................................................................................... 21
UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 26
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 31
ÖĞRENME FAALİYETİ–3 .................................................................................................. 32
3. OBEZ HASTALARDA ANESTEZİ ................................................................................. 32
3.1. Obez Hastalarda Anestezi Uygulama ......................................................................... 34
3.2. Rejyonel Anestezi ....................................................................................................... 37
UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 38
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 41
MODÜL DEĞERLENDİRME .............................................................................................. 42
CEVAP ANAHTARLARI ..................................................................................................... 44
KAYNAKÇA ......................................................................................................................... 45
i
AÇIKLAMALAR
AÇIKLAMALAR
KOD
ALAN
DAL/MESLEK
MODÜLÜN ADI
MODÜLÜN TANIMI
SÜRE
ÖNKOŞUL
YETERLİK
MODÜLÜN AMACI
EĞİTİM ÖĞRETİM
ORTAMLARI VE
DONANIMLARI
ÖLÇME VE
DEĞERLENDİRME
723H00116
Anestezi ve Reanimasyon
Anestezi Teknisyenliği
Metabolik/ Endokrin Sistem Hastalıklarında Anestezi
Metabolik/ endokrin sistem hastalıklarında anestezi
uygulama ile ilgili bilgi ve becerilerin kazandırıldığı
öğrenme materyalidir.
40/ 16
Bu modülün ön koşulu yoktur.
Metabolik/endokrin
sistem
hastalıklarında
anestezi
uygulamak
Genel Amaç: Bu modül ile hastane ve/veya teknik
laboratuvar ortamında gerekli araç gereç sağlandığında,
metabolik/ endokrin sistem hastalıklarında hastanın ve
cerrahinin
özelliğine
göre
anestezi
uzmanının
sorumluluğunda ve direktifleri doğrultusunda anestezi
uygulayabileceksiniz.
Amaçlar
1. Diabetus mellitus hastalığında hastanın ve cerrahinin
özelliğine göre tekniğine uygun olarak anestezi
uygulayabileceksiniz.
2. Troid bezi hastalıklarında hastanın ve cerrahinin
özelliğine göre tekniğine uygun olarak anestezi
uygulayabileceksiniz.
3. Obez hastalarda hastanın ve cerrahinin özelliğine göre
tekniğine uygun olarak anestezi uygulayabileceksiniz.
Donanım: Anestezi cihazı ve ekleri, monitör ve ekleri,
anestezi masası, entübasyon malzemeleri (laringoskop,
entübasyon tüpleri, yüz maskesi, airway çeşitleri, kaf
enjektörü, tesbit flasteri ve bağları, zor entübasyon
malzemeleri) enjektörler, infüzyon pompası, kan pompası,
kan seti, anestezik ilaçlar, acil ilaçlar, , antidot ilaçlar,
eldiven, aspiratör cihazı, aspiratör sondası, iv tedavi
malzemeleri, defibrilatör, pozisyon destek malzemeleri, idrar
sondası. radiant ısıtıcılar, ısı blanketleri.
Ortam: Ameliyathane, reanimasyon, teknik laboratuvar.
Modülde yer alan her faaliyetten sonra verilen ölçme araçları
ile kazandığınız bilgileri ölçerek kendi kendinizi
değerlendireceksiniz.
Modülün sonunda ise öğretmeniniz tarafından hazırlanacak
ölçme araçları ile (Çoktan seçmeli, doğru-yanlış, vb. testler)
değerlendirileceksiniz.
ii
GİRİŞ
GİRİŞ
Sevgili Öğrenci,
Endokrin sistem anestezinin cerrahiye yanıt oluşturması ve hastalıkların anestezi
açısından önemli riskler taşıması nedeni ile özel hazırlık gerektirir.
Endokrin ve metabolik bozukluklar intraoperatif dönemde hastanın fizyolojik
parametrelerini etkileyebilir. Bu nedenle hastanın preoperatif değerlendirmesinde,
intraoperatif ve postoperatif takibinde endokrin hastalıklar açısından dikkatli olunmalıdır.
Bu modülle diabetus mellitus hastalığında, tiroid bezi hastalığında ve obez hastalarda
anestezi uygulamalarında yapılması gereken işlemlere ait bilgi ve becerileri kazanacaksınız.
1
2
ÖĞRENME FAALİYETİ–1
ÖĞRENME FAALİYETİ–1
AMAÇ
Diabetus mellitus hastalığında hastanın ve cerrahinin özelliğine göre tekniğine uygun
olarak anestezi uygulayabileceksiniz.
ARAŞTIRMA
Diyabetlilerde yara iyileşmesinin gecikme nedenlerini araştırınız.





Endorin sistemin kısaca tanımı,
Endokrin sistemin vücut üzerindeki denetleyici ve düzenleyici etkileri,
Başlıklar halinde endokrin sistem hastalıkları,
Anabolik ve katabolik olayların kısa bir açıklaması,
Asidos, ketoz, ketoasidoz, glikoliz, glikojenez olayları ile ilgili kısa bilgiler,
1.DİABETUS MELLİTUS HASTALIĞINDA
ANESTEZİ
Diabetus mellitus başta hiperglisemiye neden olan glikoz metabolizma bozukluğu
olmak üzere bir dizi anormallikle seyreden kronik sistemik bir hastalıktır. Cerrahi operasyon
geçirecek hastalarda en sık görülen endokrin hastalık diabetus mellitustur. Diyabetli
hastaların sağlık durumu genellikle diğerlerinden daha bozuk olduğundan bu hastaların
cerrahiye ihtiyaç duymaları daha yüksek olmaktadır. Diyabetik bir hastanın hayatı boyunca
herhangi bir cerrahi geçirme ihtimali yaklaşık %50 olarak hesaplanmaktadır.
1.1. Strese Endokrin ve Metabolik Yanıtlar
Anestezi ve cerrahi, stres yanıt oluşturarak endokrin ve metabolik değişikliklere neden
olabilir. Strese yanıt ve reaksiyon denildiğinde çeşitli zararlı uyaranlar tarafından başlatılan
ve vücudun homeostazını sağlamayı, dolayısı ile yaşamını sürdürmeyi hedefleyen bir seri
otonom, nöroendokrin ve metabolik yanıt anlaşılır.

Endokrin yanıtlar: Cerrahi alandan kalkan uyarılar ile hipotalamik – hipofizer
hormon sekresyonunu ve sempatik sistemi aktive ederek kortizol ve
katekolaminler gibi katabolik hormonların salımı artarken, insülin ve testosteron
gibi anabolik hormonların salımı azalır.

Cerrahinin başlaması ile adrenalin ve noradrenalin düzeyleri artar.
Postoperatif analjezi ile kısmen azaltılabilir.
3







Cerrahi uyarı ile plazma kortizol düzeyi uyarının şiddeti ile paralel olarak
artar.
İnsülin düzeyi cerrahi sırasında ve hemen sonrasında düşer. Anesteziye
bağlı olarak, özellikle inhalasyon ajanları glikoza insülin yanıtını deprese
eder. Cerrahi sırası ve sonrasında insülin verilmesi kan glikoz düzeyini
düşürmekte, serbest yağ asiti ve keton cisimlerini azaltmakta ve nitrojen
dengesini sağlamaktadır.
Cerrahi uyarı ile GH salımı geçici olarak artar.
Testosteron, cerrahi girişimle azalır ve normal düzeyine haftalar sonra
döner.
Tiroid hormonları, T4 düzeyi normal kalırken, T3 düzeyi düşer.
Aldesteron, cerrahiden hemen sonra, renin ve daha az olarak da ACTH
etkisi ile artar ve postoperatif dönemde 12 saat içinde normalin 2-3 katına
çıkabilir. Vazopressin de kan basıncında düşme, plazma osmolalitesinde
artma ve cerrahi alandan kalkan uyarıların etkisi ile artar.
Metabolik yanıtlar



Karbonhidrat metabolizması: En tipik yanıt kan glikoz düzeyinin,
travmanın şiddeti ile paralel olarak artmasıdır. Fazla miktarda glikoz
verildiğinde; metabolizma hızlanır, oksijen tüketimi ve karbondioksit
üretimi artar, solunum hızlanır.
Yağ metabolizması: Travma ve enfeksiyona bağlı stresten sonra yağ
yakımı artar.
Protein metabolizması: Küçük cerrahi girişimlerde sadece protein
yapımında geçici bir inhibisyon olabilirken, büyük cerrahi girişimlerde
hem sentez azalır hem de yıkım artar.
1.1.1. Stres Yanıtı Değiştiren Etkenler
Strese yanıt kişide alkol ve diğer keyif verici maddeler, alınmakta olan ilaçlar, ilaç
kesilmesi, yandaş hastalık ve yaş gibi önceden mevcut bazı etkenlerle değişebilir. Anestezi
ve cerrahi de kendileri organizma için bir stres yarattıkları gibi, vücudun strese yanıtını da
değiştirebilirler. Yaralanma bölgesinden kalkan uyarıların algılanması için bilinç şart
değildir. Genel anestezi altında da bu uyarılar fark edilerek yanıtlanabilir. Ancak bu yanıt
bilinçli kişidekinden farklı olabilir. Böylece anestezik maddelerin kendilerine ait,
nöroendokrin refleksleri başlatmak, inhibe etmek veya artırmak gibi özellikler işe
karışmakta, cerrahi travmaya alınan yanıt, kullanılan anestezik madde, anestezinin süre ve
derinliği gibi etkenlerden soyutlanamamaktadır.
Ayrıca preoperatif olarak; dehidratasyon, açlık ve korku nedeniyle artan katabolik hormonlar, peroperatif olarak; kanama, hipotermi, hipoksi, hiperkapni, postoperatif olarak; ağrı,
hareketsizlik, hipoksi, enfeksiyon, diürnal ritmin değişmesi gibi etkenler de stres yanıtı
artırabilir. Bütün bu etkilerin cerrahinin etkisine katılması ile her hasta için belirli bir stres
yanıt ortaya çıkmaktadır.
4
1.1.2. Anestezinin Stres Yanıta Etkisi
Bu konunun değerlendirilmesi için yapılan çalışmaların çoğu kan şekeri ve kan
kortizol düzeyi üzerindeki etkileri dikkate aldığından yetersiz kalmaktadır. Bu amaçla akut
faz proteinleri ve nötrofîl lökosit miktarının belirlenmesi dâhil birçok parametrenin
ölçülmesi gerekir.
Strese yanıt, sadece ameliyat sırası ve sonrasında değil öncesinde de ortaya çıkabilir
ve anestezinin bu dönemlerde strese yanıtı azaltması istenir. Bunun için çeşitli yollara
başvurulabilir. Sadece somatik blokajın katabolik hormonal yanıtı önlemekte yeterli
olmadığı, otonom blokaj da sağlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Premedikasy: Trankilizan ve sedatif premedikasyonu plazma kortizol ve katekolamin
düzeyinde, preoperatif korku ve anksiyetenin neden olduğu artışı biraz azaltabilir. Öte
yandan agonist-antagonist etkili narkotikler kendileri plazma katekolamin, kortizol ve
büyüme hormonu düzeylerini yükseltmektedir.
Romatizma, Addison Hastalığı, Cushing Sendromu vs. gibi hastalıkların tedavisinde
uzun zaman hastalar kortizon kullanmış olabilirler. Bunun sonucu olarak surrenal guddesi
yetmezliği söz konusudur. Bu gibi hastaların travmaya, strese karşı reaksiyonları zayıflar ve
kolayca şok gelişebilir. Ameliyattan uzun bir süre önce kortizon tedavisi kesilmiş ise
hastaların şoka eğilimi daha fazladır. Bu hastaların konsültasyonunda; ameliyata hazırlık
olarak 1-2 gün kortizon verilmesi gerekir. Ayrıca anestezi indüksiyonundan önce ve ameliyat
süresince dekort, onadron ve soludakortin gibi kortizon preparatları vermek gerekmektedir.
Epidural ve spinal anestezi, cerrahi strese yanıtı, anestezi düzeyi ve cerrahi girişimin
yerine göre azaltır. T4-S5 arası bir epidural blok alt karın bölgesindeki girişimlerde glikoz ve
kortizol düzeyindeki artışı önlerken, T6-S5 bloğu bunu önleyememektedir. Üst karın
girişimlerinde iseC6 düzeyine kadar çıkan bloklar bile stres yanıtı önemli derecede
azaltmakta ancak tam olarak önleyememektedir. Epidural anestezinin etkili olabilmesi için
cerrahiden önce yapılması ve bütün stres dönemini kapsayacak kadar sürmesi gerekir. Bu
şekilde hem cerrahi sırasında hem de postoperatif dönemde stres yanıt kontrol
edilebilmektedir. Daha sonra veya postoperatif dönemde yapılan epidural anestezi
hipotalamik-hipofizer-adrenal hattın aktivasyonunu önleyemez. Epidural anestezi kan kaybı
yanında, tromboembolik, pul-moner ve enfeksiyöz komplikasyonları da azaltır. Spinal
anestezinin de benzer etkileri vardır. Ancak, tek doz spinal anestezi derin bir analjezi sağlasa
da sınırlı süresi nedeni ile sürekli epidural anestezi kadar etkin olmamaktadır.
Opioidlerin epidural veya intratekal enjeksiyonu yeterli somatik afferent blokajla çok
iyi analjezi sağlarken, sempatik blokaj yapmadığı için stres yanıtı kontrolde yetersiz
kalmaktadır.
Genel anestezikler: Eter ve siklopropan katekolamin salınımını artırırken, modern
inhalasyon anestezikleri tek başlarına katekolamin salgılanmasını azaltırlar. Cerrahi uyarının
neden olduğu sempato-adrenal yanıtı ise doza bağımlı olarak azaltır, ancak tam olarak
önleyemezler.
5
Yüksek doz opioid anestezisi doza bağımlı olarak katabolik yanıtı önler. Ancak bu
dozlarda solunum depresyonu gelişir. Bunun sakıncalı olmadığı, solunumun postoperatif
dönemde de kontrol edileceği durumlarda yüksek doz opioid anestezisi kullanılabilir. Bunun
tercih edildiği uygulamaya örnek olarak sternotomi, ekstrakorporeal dolaşım ve hipotermi
gibi önemli derecede stres oluşturan ve stresin ciddi kardiovasküler komplikasyonlara neden
olabileceği kardiak cerrahi verilebilir.
İV indüksiyon ajanları kortizol düzeyindeki artışı azaltmada inhalasyon ajanlarından
daha etkilidir. Hatta etomidat adrenal sup-resyonla kortizol ve aldosteron yapımını in-hibe
etmektedir. Bu etki özellikle infüzyon şeklinde kullanıldığında önemli olup, 1-2 saat süren
bir infüzyonun kesilmesinden sonra 24 saat süre ile kortizol yapımı inhibe olabilir. Bu etki
nedeniyle, genel durumu düşkün yoğun bakım hastalarına sedasyon amacı ile etomidat
verilmesi sakıncalı olabilir. Ketamin bu yönden bir istisna oluşturarak plazma katekolamin
ve kortizol düzeyini yükselterek, bilinen kardiovasküler değişikliklere neden olur.
Anesteziklerin kendileri dışında, anestezi sırasında yapılan bazı işlemler de stres yanıt
oluşturabilir. Laringoskopi ve entübasyon, özellikle süksinilkolin kullanıldığında,
katekolamin düzeyinde artışa neden olmaktadır. Sodium nitroprussit ile sağlanan kontrollü
hipotansiyon sırasında da baro reseptörler yolu ile uyarılan sempatik aktivite taşikardi ve
plazma katekolamin düzeyinde yükselmeye neden olmaktadır.
Postoperatif dönem: Hastanın bilincini kazanmaya başlaması ile birlikte, cerrahinin
büyüklüğü, anestezinin devam eden etkisi, vücut ısısı, titremenin derecesi ve analjezinin
derecesine bağlı olmak üzere nöroendokrin aktivite artmaktadır. Bu dönemin bir özelliği de
trakeal entübasyon döneminde olduğu gibi, katekolamin düzeyindeki artışın paralel bir
şekilde kan basıncına yansımamasıdır. Bu dönemde katekolamin düzeyi iki kat arttığı halde
kan basıncı normal sınırlar içinde olabilir. Geç postoperatif dönemde anesteziye ilişkin
etkenler önemini kaybederken cerrahi etkenler ön plana çıkar. Ameliyattan sonraki 24 saat
içinde katekolamin düzeyleri iki katına kadar çıkar ve 48 saat sonra düşmeye başlar.
Sonuç olarak, postoperatif mortalite ve morbiditeyi azaltacağından, cerrahiye
metabolik ve endokrin yanıtı kontrol etmek anestezistin görev ve beklentilerinden biri ise de
yukarıda değinildiği gibi bu konuda tam başarı sağlandığı söylenemez.
1.2. Diabetus Mellitus
Diabetus mellitus (DM) kronik bir metabolizma hastalığı olup, insülin yapımında
yetersizlik veya rölatif bir insülin yetersizliği sonucu gelişen hiperglisemi ve glikozüri ile
karakterizedir. Diyabet insülin bağımlı ve insülin bağımlı olmayan olarak sınıflandırılır.
İnsülin bağımlı olmayan diyabet hastaları diyabetlilerin % 90’ını oluşturur ve vücut
ağırlıkları genellikle normalin üzerindedir. İleri şeklinde ketoz ve asidoz da gelişir. Glikoz
metabolizması yanında yağ ve protein metabolizması da bozulmuştur. Diğer önemli bir
özellik retina, böbrek ve sinir sistemi başta olmak üzere yaygın mikroanjiopati gelişmesidir.
6
Diabetus mellitusun sınıflandırılması
Tip1
İnsüline bağımlı, juvenil diyabet: Otoimmün hastalıklarla
ilgili olup, genetik geçiş söz konusudur. Bazal ve uyarılmış
insülün düzeyi yetersizdir. İnsülin verilmediğinde ketoasidoz
gelişir.
Tip 2
İnsüline bağımlı olmayan, erişkin tipi diyabet: İleri yaşta ve
şişman hastalarda görülür. Ketoasidoza dirençlidir. Plazma
insülin düzeyi normal veya yüksek olabilir.
Tip 3
Belli ilaçlara (tiazid diüretikler, kortikosteroid ve ß-blokerler)
ve eş zamanlı hastalıklara bağlı hiperglisemidir.
Tip 4
Gestasyonel diyabettir.(3. trimestir, %4)
Tablo 1.1: Diabetus mellitus tipleri
1.2.1. İnsülin ve Karbonhidrat Metabolizması
İnsülin, pankreasın Langerhans adacıklarında bulunan ß hücreleri tarafından salgılanır
ve birincil işlevi dokuların glikozdan yararlanmasını sağlamaktır. Bunu da, büyük bir
olasılıkla, bu metabolizmadan sorumlu enzimi aktive ederek, karbonhidratın (KH) hücre
duvarını aşmasını stimüle ederek yapmaktadır.
İnsülin, karaciğerde glikojen yapımını, karaciğer ve diğer dokularda depolanmasını ve
karaciğerde glikozdan yağ asiti yapımını hızlandırır. Glikojen yıkımı (glikojenoliz) ve
glikoneogenezi inhibe eder. Glikozun dokularda yıkımını artırarak, gerekli enerjiyi sağlar.
KH metabolizmasında insülin dışında, ön hipofiz ve adrenal korteksten salgılanan
hormonların da etkisi söz konusudur. Ön hipofiz ve adrenal korteksten salgılanan
hormonları, insülinin periferdeki dokuların glikozdan yararlanmasındaki etkisini inhibe eder.
Glikojenoliz ve glikoneogenezi stimüle eder. Tiroid, arka hipofiz ve sürrenal medulla
hormonlarının da benzer etkileri vardır.
Kan şekerinin yükselmesi, karaciğerin daha fazla glikoz üretmesini inhibe ederken,
kan şekerinin azalması karaciğerin glikoz üretmesini stimüle eder. Normal kişide kan şekeri,
bu çeşitli etkenler arasındaki dengeyi temsil eder.
İnsülin yokluğunun ilk sonucu, karaciğerin glikojen depo edememesi; protein metabolizması ile daha fazla glikoz üretilmesi; kan şekerinin yükselmesi ve takiben glikozüri
görülmesidir. İkinci sonucu ise; glikozun yağ asitine dönüşememesi ve gerekli enerjinin yağ
metabolizması ile sağlanması sonucu kandaki keton cisimlerinin artmasıdır. Bu durumda
ketonüri gelişir. KH ‘lar yıkılamadığı için, vücuda yeni giren KH’lar zaten yüksek olan kan
şekerini daha da yükseltir.
7
1.2.2. Diyabet Komplikasyonları
Diyabetik bir hastada koroner arter hastalığı ve sessiz iskemi riski çok yüksektir.
Hastalığın seyri esnasında kan şekerindeki ani değişikliklerin olması, kronik diyabetlilerde
damar, sinir, kas ve diğer organların etkilenmiş olabileceği düşünülerek, hastada olan
komplikasyonların preoperatif dönemde saptanması önemli bir yer tutar.
Diyabetle ilişkili komplikasyonlar:







Hipoglisemi: Duyarlı hastalarda insülin fazlalığı hipoglisemiye neden olabilir.
Daha çok glikoz mobilize etmek için salman adrenalin terleme, solukluk,
taşikardi, çarpıntı, glikoz eksikliği de aşın duyarlılık, huzursuzluk, tremor, dil ve
dudaklarda iğnelenme hissi, reflekslerde hiperaktivite, pupillerde genişleme ve
bazen bayılma ile kendini gösteren SSS irritabilitesine neden olur. Hızla tedavi
edilmesi gerekir.
Hiperglisemi: Susama, dehidratasyon, göz kürelerinde çökme, reflekslerde
zayıflama, poliüri, kaşıntı, multipl organ fonksiyon bozukluğu, ketozis, asidoz,
aseton kokulu, derin ve iç çeker tarzda hiperventilasyon (Kus-maull tipi),
sodyum ve sıvı kaybı, hiper-potasemi, glikozun, ketonüri görülür. Olay, koma
ve ölüme kadar ilerleyebilir.
Nöropati: Uzun süren olgularda metabolik bozukluğun sonucu olarak, periferik
nörit ve otonom nöropati gelişir.
Anjiopati: Geniş damarların etkilenmesi ile arterioskleroz, miyokard hastalığı,
retinopati ve bütün dokularda kapiller bazal membranında kalınlaşma olur.
Yara iyileşmesi gecikir.
Enfeksiyon eğilimi artar.
Anestezi riski bakımından bu komplikasyonların en önemlileri nefropati,
otonom nöropati ve koroner damarların daralmasıdır.
Diyabetik ketoasidoz ve hiperosmolar hiperglisemi: Diyabetik ketoasidoz (DKA)
ve hiperosmolar hiperglisemi (HHG) diabetus mellitusun en sık rastlanan ve iyi bir tedaviye
rağmen hayatı tehdit eden akut komplikasyonlarıdır. Hem tip 1 hem de tip 2 diabetus
mellitus (DM) da görülürler. Her iki koma türünde de mortalite yaşla ve özellikle de koma
ve hipotansiyon varlığında artar. Travma, cerrahi girişimler veya infeksiyonlar gibi stresli
olaylar sırasında görülme sıklığı artar. Ketoasidoz, ketozise sekonder olarak gelişen asidoz
tablosu olarak tanımlanabilir. Ketoasidozda tetiği çeken mekanizma insülin eksikliğidir.
DKA’nın klinik belirtileri dispne, karın ağrısı bulantı kusma ve bilinç değişikliğinden
oluşur. Keton cisimlerindeki artış ve buna bağlı olarak gelişen asidoz tablosu, dehidratasyon
ve elektrolit kaybına yol açar. Kusmalar ve sıvı-elektrolit alımının yeterli düzeyde
sürdürülememesi dehidratasyon tablosunun ve hipergliseminin ağırlaşmasına neden olur.
DKA’da glikoz düzeyleri sıklıkla 250 mg/dl’nin üzerindedir.
8

DKA nedenleri:



Mutlak insülin yetersizliği; yeni başlayan tip 1 DM, insülin dozunun
atlanması
Relatif insülin yetersizliği; stres durumları, infeksiyonlar, myokard
infarktüsü, travma, serebrovasküler ataklar
Diğer nedenler; steroidler, adrenerjik agonistler, feokromasitomo, tiazid
diüretikleridir.
DKA’nın tedavisi;
dehidratasyon, hiperglisemi ve elektrolit dengesizliğinin
düzeltilmesi; uyaran sebeplerin saptanması ve hastanın iyi monitörizasyonunu içerir. Saatlik
kan şekeri takibi yapılır, hastanın kan şekeri düşürülür, devamlı insülin, potasyum
replasmanı ve izotonik sıvı infüzyonu ile hipovolemi önlenir, potasyum açığı kapatılır. K+
normal seviyede tutulmalı, %100 oksijen verilmeli, hasta oral beslenmeye başlayınca SC
insüline geçilmelidir.
İnsulin tedavisi, asidozun düzeltilmesi, volüm açığının kapatılması serum potasyum
düzeyinde azalmaya yol açar. Hipokalemiye engel olmak için yeterli idrar çıkışı
sağlandıktan ve serum potasyum 5.5 mEq/l altına düştükten sonra potasyum açığı
kapatılmalıdır.20-30 mEq potasyumun her litre infüzyon sıvısına eklenmesi genellikle
hipopotasemiyi düzeltecektir. Bazı vakalarda ileri düzeyde hipokalemi (>3.3 mEq/l)
bulunabilir. Bu durumda insülin tedavisine başlamadan önce aritmi, kardiyak arest ve
respiratuvar kas yetmezliğine engel olmak için hipokalemi düzeltilir ve ardından insülin
tedavisine geçilir.
1.2.3. Antidiyabetikler ve İnsülin











Oral antidiyabetiklerin etkisi 50 saate kadar devam edebilir. Örn. sülfanamidler,
fenilbutazon ve diğer ilaçlarla etkileşim sonucu oral antidiyabetiklerin etkisi
şiddetlenebilir. Ameliyat gününde oral antidiyabetikler verilmemelidir.
Her 3–4 saatte bir kan şekeri kontrolü (intraoperatif dönemde 1-2 saatte),
perioperatif aseton testi yapılmalıdır.
Hipoglisemilerde yüksek konsantrasyonlu glikoz solüsyonu verilebilir
Kan şekeri 300mg/dl’nin üzerinde ise kristalize insülin verilir.
Ameliyat sonrası, ağızdan yeterli derecede karbonhidrat alınana kadar sık
aralıklarla kan şekeri kontrollerine devam edilir.
Ameliyattan önceki akşam diyetin başlaması ile insülin akşam dozu azaltılır,
insülin gereksinimine göre tip II diyabetik hastalarda akşam dozundan da
vazgeçilebilir.
Ameliyat günü hem infüzyon olarak, hem de subcutan olarak doktor istemine
göre insülin uygulanır.
Sürekli insülin verilmesi gerekiyorsa doktor istemine göre hareket edilir.
Aseton testi günde 2-3 kez tekrarlanır.
İntraoperatif dönemde 1-2 saatte bir kan şekeri kontrolü yapılır. Gerekirse İ.V.
insülin uygulanır.
Erken postoreratif dönemde her 1-2 saatte bir, daha sonra 3-4 saatte bir kan
şekeri kontrolü yapılır.
9
Aşağıda tablo 1.2’de diyabet hastalarının kullandığı insülin tipleri ve etki süreleri
verilmiştir. Anestezist hastanın kan şekerini takip ederken hangi ilacı kullandığını ve etki
süresini bilmesi doğru değerlendirme için önemlidir.
İnsülin tipi
Başlangıç
Max etki
Etki süresi
İnsülin lispro
(Humolog)
İnsülin Aspart
(novolog)
Regüler,
Kristalize
Actrapid®
5-15 dakika
60-120 dakika
4-5 saat
Yemeklerden
hemen önce
30-60 dakika
2-4 saat
6-8 saat
Yemeklerden
30- 60 dakika
önce IV inf.
larda kullanılır.
Orta etkili
NPH
Uzun etkili
Ultralente
1-3 saat
4-6 saat
12-14 saat
2-4 saat
14-18 saat
18-24 saat
1-2 saat20-24 saat
Hızlı etkili
Kısa etkili
Glargine
Bazal
insülin
rejimleri
için
kullanılıyor
Tablo 1.2: İnsülin tipleri ve etki süreleri
1.2.4. Anestezinin ve Cerrahi Girişimin Kan Şekeri Üzerine Etkileri
Normal kişide genel anestezinin başlamasından itibaren kan şekeri yükselerek, 30
dakikada en yüksek düzeyine ulaşır, daha sonra düşerek 60 dakikada normale iner.
Genel anestezi altında karaciğer 1 saat içinde glikojeninin % 50'sini kaybetmektedir.
Kan şekeri; tiopental, azot protoksit, trikloretilenden en az; etilen, halotan, NLA,
metoksifluran ve enflurandan orta derecede; ketamin, eter, kloroform ve siklopropandan en
çok etkilenir. Bu etkiler DM’lu hastalarda daha belirgindir. İnsülin yetersizliğinin neden
olduğu elektrolit dengesizliği, asidoz ve hiponatremi de durumu olumsuz yönde etkiler.
Anestezi sırasında hipoglisemi de gelişebilir ve bu hiperglisemiden daha riskli olduğu için
kan şekerini hafif derecede yüksek tutmak daha güvenilirdir. Özellikle SSS hücreleri
hipoglisemiye duyarlıdır. Otonom sinir sistemini bloke eden ilaçlar, insülinin etkisini
güçlendirerek hipoglisemik etki yaparlar. Diyabetik olmayan hastada bu etki geçici iken,
diyabetik hastalar bu etkiye duyarlı olup, hipoglisemiye girebilirler. Hipoglisemi belirtileri,
otonom blok etkisi ile maskelenebilir. Qtonom blok sırasında hipogliseminin tek değişmez
belirtisi taşikardidir.
10
Cerrahi girişimin kan şekeri üzerine etkisi: Anestezinin etkisinden fazla değildir.
Ancak, özellikle üst karın girişimlerinde, sempatik stimülasyonla klinik olarak anlamlı
olmasa da uzun süren kan şekeri yükselmesi olabilir.
Diyabetik hastalarda koroner arter bypass cerrahisi mortalitesi daha yüksektir. Bu
girişimlerde, dekstroz içeren başlangıç (priming) solüsyonu, insüline direnç ve yüzeyel
anestezi etkisi ile hiperglisemi gelişebilir. İlave insülin vermek gerekir.
Obstetrik cerrahide, fetus anne kan şekerinden doğrudan etkileneceği için diyabetin
kontrolü çok önemlidir. Eskiden 35–37 haftada sezaryen girişimi zorunlu iken, diyabetin
kontrolündeki gelişmeler sonucu günümüzde normal doğum tercih edilmektedir.
Aspirasyon riski daha az, hiperglisemik yanıt daha zayıf olduğu, oral beslenme daha
az etkilendiği için anestezi vermek gerektiğinde spinal veya epidural blok seçilmelidir.
DM’li annelerin bebeklerinde resüsitasyon gereksiniminin daha fazla olacağı da
dikkate alınmalıdır.
1.2.5. Anestezi Uygulaması
Diyabetik hastalarda perioperatif morbidite nedeni, preoperatif dönemde mevcut olan
son organ hasarıdır. Preoperatif dönemde, özellikle akciğer, kardiyovasküler sistem ve
böbreklerin yakından incelenmesi gerekir. Kontrol altında tutulan ve diyetle kan glikozu
regüle edilen hastalarda genellikle cerrahi öncesi ve sonrasında özel tedavi gerekmez.
Diyabetik hastada anestezi uygulanmasında;









İyi bir anamnez alınmalıdır.
Fizik muayene yapılmalıdır.
EKG, röntgen, kreatin klirensi, kan ve idrar tetkikleri ile iyi bir klinik
değerlendirme yapılmalıdır.
Hastanın anestezi için uygunluğuna anestezi uzmanı karar vermelidir. Hasta,
anestezi uzmanı, endokrinolog ve cerrah arasında yakın bir işbirliği olmalıdır.
Hipoglisemi ( serebral hasar riski) ve hiperglisemi ( dehidratasyon)
önlenmelidir.
İntraoperatif dönemde kan şekeri kontrolünde asıl amaç hipoglisemiyi
önlemektir. Hipoglisemi riskini azaltmak için insülin, sabah kan şekeri
ölçüldükten ve damar yolu açıldıktan sonra uygulanır.
KŞ ‘inin 120-180 mg/ dl olması sağlanmalıdır. Kritik hastalarda kan glikozunun
80-110 mg/dl arasında tutulması bakteriyemi, renal yetmezlik ve hasta
mortalitesi oranında iyileşme sağlar.
Hastanın almakta olduğu ilaçlar belirlenmeli ve ayarlanmalıdır.
Hastanın kan şekerinin diyetle, oral antidiyabetikler ya da enjeksiyonla mı
kontrol altında tutulduğu bilinmelidir ve sürekli olarak ketonsuz idrar
çıkarılmasını sağlamaktır.
11























Ameliyattan önceki gece ve ameliyat sabahı sedatif ve analjezik bir
premedikasyonu verilmelidir.
Ağır diyabetikler ve yaşlı hastalarda ağır premedikasyondan kaçınılmalıdır.
Ortaya çıkabilecek solunum depresyonu hiperkapni ile kan şekerini çok
yükseltebilir.
Cerrahi operasyon, preoperatif hipoglisemi olasılığını ortadan kaldırmak için
erken saatte yapılmalıdır.
Hasta ilk vaka olarak operasyona alınır. Hastaya sabah insülin dozu yapılmaz,
GİK solüsyonu (glikoz, insülin, potasyum), uygulanır. GİK solüsyonu; 500ml
%5 deks, 10 mmol potasyumklorid ve 15 ü kısa etkili insülin ile tek bir
solüsyonda 100 ml/saat ile verilebilir
Minör veya majör cerrahi ayırımı gözetmeden hastada GİK protokolü uygulanır.
Diyabetik hastalarda en güvenilir yöntem lokal anestezidir. KH metabolizmasını
etkilemediğinden, alt ekstremite girişimleri için spinal ve epidural anestezi
uygun olabilirse de diyabetik nöropati varlığında ve hipotansiyon nedeniyle
dikkatle uygulanmalıdır.
İndüksiyon ajanı olarak tiopental, idame için halotan, enfluran, izofluran
kullanılabilir.
Nörolept anestezide, gerek fentanilin etkisi, gerekse anestezinin diğer
yöntemlere göre yüzeyel oluşu nedeniyle kan şekeri yükselir.
Otonom nöropatisi olanlarda gastrik içerik aspirasyonu ve kardiak arrest
olasılığı artar.
Kas gevşetici uygulamasında özellik yoktur.
Turnike kullanmak zorunluluğu varsa, pnömatik tip kullanılmalıdır.
Periferik sinirlerde dejenerasyon olabilir, kolay travmatize olabilirler.
Pozisyon verilirken dikkatli olunmalıdır.
Genel anestezi uygulamasında; hızlı indüksiyon uygulanmalı, nazogastrik tüp
takılmalıdır. Standart anestezi indüksiyonunda inhalasyon ajanı kullanımı için
kontrendikasyon yoktur.
Kronik hiperglisemi eklemlerde hareket kısıtlılığı sendromuna neden olabilir.
Hasta zor entübasyon ihtimaline karşı temporamandibular eklem ve servikal
vertebra hareket kapasitesi bakımından preoperatif dönemde rutin olarak
değerlendirilmelidir.
Hipertansif diyabetik hastalarda bulunan otonom nöropati kalbin intravasküler
hacim değişikliklerini kompanse etme yeteneğini sınırlayabilir, kardiyovasküler
sistem dengesini bozabilir. İndüksiyon sonrası hipotansiyon veya ani kardiyak
arrest gelişebilir.
Hasta dehidrate ise IV sıvı infüzyonu verilmelidir.
Ringer laktat solüsyonu kullanılmamalıdır çünkü karaciğerde laktat glikoza
dönüşerek hiperglisemiye yol açabilir.
Operasyon sırasında 2 saat ara ile kan glikozu kontrol edilir.
GİK solüsyonu her 5 saatte bir değiştirilir.
Hasta oral gıdaya geçene kadar GİK solüsyonuna devam edilir. Operasyon
öncesi uygulanan antibiyotik tedavisine devam edilir.
6. 24 saati geçen GİK uygulamalarında elektrolit, özellikle potasyum tayinleri
yapılmalıdır.
12
1.2.6. Diyabetli Hastaların Postoperatif Takibi
Hasta oral besleninceye kadar (özellikle insülin bağımlı diyabeti olanlarda) GİK
solüsyonu verilmeye devam edilir. Enfeksiyonlara karşı dikkatli olunmalı ve antibiyotik
tedavisine devam edilmelidir. Elektrolitler kontrol edilmelidir. Multivitaminler ilave
edilebilir. Hasta oral beslenmeye geçtikten ve tamamen düzeldikten sonra özellikle Tip I
diyabetiklerde insülin tedavisine geçilebilir.
Diyabetiklerde postoperatif morbidite riski %15-25 arasındadır. Kardiyovasküler
hastalıklar ve buna eşlik eden atherosklerozis ve hipertansiyon nedeniyle ölüm oranları
artmaktadır. Postoperatif infeksiyonlar diyabetikli hastalarda çok sık görülmektedir.
Diyabetik hastalarda ameliyattan sonra hastanede kalış süresi diyabetik olmayanlara göre
daha uzundur.
Hastanın postoperatif takibinde aşağıdaki noktalara özellikle dikkat edilmelidir









Hipertansiyon, hipotansiyon,
Hiperglisemi, hipoglisemi,
Bulantı, kusma önlenmeli,
İyi analjezi sağlanmalı,
NSAI kullanımında renal fonsiyonlara dikkat edilmeli,
Miyokard fonksiyonunda bozulma riski artar,
Yara iyileşmesinde gecikme,
Postoperatif böbrek yetmezliği,
Stroke,
13
UYGULAMA FAALİYETİ
UYGULAMA FAALİYETİ
Diabetus mellitus hastalığında anestezi uygulayınız.
İşlem Basamakları
Öneriler
 Anestezi cihazını kullanıma hazır hale
getiriniz.
 Cihazı, bütün bağlantılarını yaparak
çalıştırmalısınız.
 Uygulanacak anestezi yöntemi ve
monitörizasyon ile ilgili anestezi
uzmanından bilgi alarak hazırlıkları
yapabilirsiniz.
 Endotrakeal entübasyon için hastaya
uygun malzemeleri hazırlamalısınız.
 Zor entübasyon için gerekli malzemeleri
hazırlamalısınız.
 Pozisyon destek malzemelerini
hazırlamalısınız.
 Hastayı bilgilendirerek, korku ve
endişesini giderebilirsiniz.
 Acil durum ilaçlarını hazırlamalısınız.
 Anestezi uzmanı tarafından order edilen
ilaç ve sıvıları hazırlamalısınız.
 İnfüzyon sıvıları ile birlikte infüzyon
pompalarını hazırlamalısınız.
 Kan glikoz düzeyinin takibi için gerekli
malzemeleri hazırlamalısınız.
 Hastalar sabah insülin dozunu almadığı
için hastaya uygulanacak GİK
solüsyonunu hazırlamalısınız.
 Cam şişe içinde regüler dekstroz
solüsyonu hazırlamalısınız.
 İnsülin infüzyonu ile birlikte gerekli
durumlar için KCL solüsyonu hazır
bulundurmalısınız.
 Her hastada rutin olarak; pulse oksimetre,
steteskop, noninvaziv kan basıncı
manşonu, elektrokardiyogram, kapnograf
ve periferik sinir sitümülatörü
kullanmalısınız.
 Sinir stimülatörü kullanırken hastanın
periferik nöropatisi olup olmadığını
öğrenmelisiniz.
 Genel anestezi uygulaması için hazırlık
yapınız.
 Hastayı monitörize ediniz
 Diyabetik otonom nöropati yönünden
hastayı değerlendiriniz.
 Otonom nöropatisi olanlarda gastrik
içerik aspirasyonu ve kardiak arrest
14
 Hastanın damar yolunu açınız
olasılığı arttığını unutmayınız.
 Otonom nöropatisi olanlarda pozisyon
vermede zorlanacağı bilinmeli hasta fazla
zorlanmamalıdır.
 Hipoglisemi riskine karşı dekstroz
infüzyonu için ayrı küçük bir damar yolu
açmalısınız.
 İndüksiyon yapınız.
 Diyabetik hastanın özelliklerine ve
durumuna uygun indüksiyon ajanı
seçmelisiniz.
 İndüksiyon ajanı olarak tiopental tercih
edebilirsiniz.
 İndüksiyondan 2-3 dakika önce mutlaka
%100 oksijen ile preoksijenizasyon
uygulamalısınız.
 Hastanın çenesine ve yüzüne uygun
maske ile travmatize etmeden ventilasyon
yapmalısınız.
 Diyabetik hastalarda hızlı indüksiyon
uygulamalısınız.
 Diyabetik hastalarda genel anestezi
uygulamasında nazogastrik tüp
takılmalıdır.
 Hipertansif diyabetik hastalarda bulunan
otonom nöropati kardiyovasküler sistem
dengesini bozabileceğinive indüksiyon
sonrası hipotansiyon veya ani kardiyak
arreste neden olabileceğini unutmayınız.
Bu yönden hasta takibinde dikkatli
olmalısınız.
 Hastaya endotrakeal entübasyon
uygulayınız veya entübasyon işlemi
yapılırken anestezi uzmanına yardımcı
olunuz.
 Entübasyonu, anestezi uzmanının
gözetiminde yapmalısınız. (Kritik
hastalarda entübasyon anestezi uzmanı
tarafından yapılmalıdır.)
 Entübasyonda, anestezi düzeyini ve kas
gevşekliğini yeterli düzeyde tutmalısınız.
 Entübasyon sonrası, akciğerler
oskültasyonla dinlenmeli ve tüpü
dikkatlice tespit etmelisiniz.
 PaC02 30-35 mmHg olacak şekilde
kontrollü ventilasyon uygulamalısınız.
 Kan şekeri ölçümü yapınız.
 Operasyon sırasında 2 saat ara ile kan
glikozu kontrol etmelisiniz. perioperatif
aseton testi yapılmalısınız.
 GİK solüsyonu her 5 saatte bir
15




 Anestezik idame ilaçlarını ayarlayıp
açınız

değiştirmelisiniz.
Kan şekeri ölçüm sonucuna göre göre
doktor istemi ile insülin tedavisini
ayarlamalısınız.
İnsülin uygulaması ile gerekli ise KCL
infüzyonu yapmalısınız.
Doktor istemine göre idame ilaçlarını
ayarlamalısınız.
İdame için halotan, enfluran, izofluran
tercih edilen ilaçlar olduğunu
unutmayınız.
Anestezik gazları ve solunum
parametrelerini hasta verilerine göre
ayarlamalısınız.
 Hastanın takibini yapınız.
 Anestezi derinliğinin klinik belirtilerini
takip etmelisiniz
 Hastanın monitör bulgularını takip
etmelisiniz.
 Isı probunu, hasta uyuduktan sonra erek
takibini yapmalısınız
 Hipotermiye karşı önlem almalısınız.
 Gerekli olduğunda arter-line’ dan kan
gazı ölçümü yapmalısınız.
 Aldığı çıkardığı sıvı takibini yapınız.
 Diyabet komplikasyonlarından
hiperglisemi durumunda görülen poliüri
açısından hastayı takip edebilirsiniz.
 Diyabet komplikasyonlarından anestezik
açıdan en önemlileri nefropati yönünden
hastanın idrara çıkışı takip etmelisiniz.
 Anestezi derinliği bulgularını takip
ediniz.
 Gerektiğinde kas gevşetici idame dozunu
yapmalısınız.
 Komplikasyonlar yönünden hastayı
takip ediniz.
 Cerrahi girişimlerin DKA neden
olduğunu unutmayınız.
 Hastayı DKA belirtileri açısından takip
etmelisiniz.
 Hastayı hipoglisemiden korumalısınız.
 Hastayı hiperglisemiden korumalısınız.
16




 Anesteziyi sonlandırınız.









 Hastanın güvenli bir şekilde transferini
ve teslimini sağlayınız.

17
Cerrahi ekiple iletişim kurmalısınız.
Anestezik ajanları kesmelisiniz.
Oksijenizasyon yapmalısınız.
Spontan solunumun döndüğünden emin
olmalısınız.
Vital bulguları değerlendirmelisiniz.
Kas gevşeticileri antagonize etmelisiniz.
Ağız ve farenksi aspire etmelisiniz.
Tesbiti sonlandırmalısınız.
İnspirasyonda endotrakeal tüpü
çekmelisiniz.
Tekrar hastanın oksijenasyonunu
sağlamalı ve oksijen satürasyonunu
kontrol etmelisiniz.
Vital bulguları tekrar kontrol etmelisiniz.
Anestezi fişini kapatmalısınız.
Dosyayı kontrol etmelisiniz.
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz.
1.
D.M hastalarında indüksiyonda tercih edilecek ajan hangisidir?
A) Ketamin
B) Tiyopental
C) Dormicum
D) Propofol
E) Diazem
2.
Aşağıdakilerden, preoperatif hazırlıklarla ilgili doğru ifadeyi işaretleyiniz.
A) Ağır diyabetiklere iyi premedikasyon yapılmalıdır.
B) Kan şekeri düzeyini 80-250 mg/dl arasında tutulmalıdır.
C) Ameliyat mümkünse öğleden sonraya bırakılmalıdır.
D) Solunum depresyonu hipokapni ile birlikte kan şekerini yükseltir.
E) Ameliyat gününde oral antidiyabetikler verilmelidir.
3.
Aşağıdakilerden hangisi diyabetin komplikasyonlarından biridir?
A) Alopesi
B) Ses kısıklığı
C) Hipoglisemi
D) Hipotiroidi
E) Hipertiroidi
4.
Aşağıdakilerden hangisi kan şekerini en az etkileyen anestezik ajandır?
A) Tiopental
B) Halotan
C) Ketamin
D) Droperidrol
E) Enfluran
5.
Anestezi teknisyeni. Aysun Hanım, D.M hastasına kan şekerini düşürdüğü için
nöroleptik anestezi uygun görmüştür.
Hastaya indüksiyonda tiyopental, kas
gevşeticilerden nurcorun uygulamış, idamede ise izofluran kullanmıştır. İdamede kas
gevşetici ajanı anestezi derinliğini sağlamak için tekrarlamıştır. A.Tek Aysun hangi
uygulamayı yanlış yapmıştır?
A) İndüksiyonda yanlış ilaç kullanmıştır.
B) Kas gevşetici tercihini yanlış yapmıştır.
C) Nöroleptik anestezisini yanlış yapmıştır.
D) İdamede kullandığı ajanı yanlış seçmiştir.
E) İdamede kas gevşetici ajanı tekrarlamayı yanlış yapmıştır.
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap
verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız.
Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
18
ÖĞRENME FAALİYETİ–2
ÖĞRENME FAALİYETİ–2
AMAÇ
Troid bezi hastalıklarında hastanın ve cerrahinin özelliğine göre tekniğine uygun
olarak anestezi uygulayabileceksiniz.
ARAŞTIRMA


Feokromasitomada anestezi uygulamasını araştırınız.
Porfiriada anestezi uygulamasını araştırınız.
2.TROİD BEZİ HASTALIKLARINDA
ANESTEZİ
Tiroid bezi, ön hipofizden salınan tiroidi sitimüle edici hormon (TSH) kontrolünde,
iyot içeren aminoasitler olan tiroksin (T4) ve triodotironin (T3) salarak hücre metabolizmasını
düzenler. TSH salımı da hipotalamustan salınan tirotropin salıcı faktörle (TRF) regüle edilir.
Ayrıca kalsiyum metabolizmasını düzenleyen kalsitonin de buradan salgılanır.
Tiroid hormonları karbonhidrat ve lipid metabolizmasını artırarak; metabolizmayı
hızlandırmak, ısı üretimini artırmak, çocuklarda büyümeyi hızlandırmak, kalbin
eksitabilitesini artırmak gibi etkileri vardır.
2.1.Tiroid Bezi Hastalıkları
Tiroid bezi hastalıkları, basit guatrdan hayatı tehdit eden tiroid kanserine kadar
değişir. En sık rastlanan hastalıklar, tiroid hormonları üretimindeki düzensizliklerdir. Tiroid
hormonları aşırı miktarda salgılandığında hipertriodizm, yetersiz miktarda salgılandığında
ise hipotriodizm meydana gelir. Tiroid bezinin iltihaplanmasına tiroidit adı verilir. Tiroid
bezinin normalden büyük olmasına guatr adı verilir. Guatrda, tiroid bezi büyür ancak
fonksiyonları bozulmaz.
2.1.1. Hipotiroidi
Hipotiroidizm, dolaşımdaki T3 ve T4 konsantrasyonunun azalması ile seyreden durumların
tümü için kullanılan terimdir.
19
Hipotroidinin klinik belirtilerinde; metabolizmada genel durgunluk ve yavaşlama, ses
kısıklığı, soğuğa tahammülsüzlük, bradikardi, kalp yetmezliği, miyokard depresyonu, kardiak
outputta düşme, düşük T3 ve T4 değerleri gözlenir. Perikardial effüzyonla durum daha da
kötüleşir. Plazma volümü azalır. Hipoksik ve hiperkapnik solunum yanıtları azalır,
baroreseptör fonksiyonu bozulur, uykuda apne gelişebilir, plevrada sıvı birikir. Ayrıca
anemi, koagülasyon bozukluğu, hipoglisemi, hiponatremi ve karaciğerde ilaç metabolizmasında azalma vardır.
Tedavi; cerrahi, tirotoksikoz tedavisi, lityum tedavisi şeklinde uygulanır.
Hipotroidide risk faktörleri şunlardır; özellikle tanı konmamış hastalarda
indüksiyonu takiben ağır hipotansiyon, kardiak arrest gelişebileceği gibi, narkotik ve
anesteziklere aşırı duyarlılık sonucu uyanmada gecikme veya hipotiroidi koması da
görülebilir. Perop ve postoperatif hipotermi riski yüksektir.
Tiroid bezindeki genişleme trakeaya bası ile veya retrosternal büyüme ile solunum sıkıntısı yapabilir. Trakeal bası ve deviasyon entübasyonda güçlük yaratabilir. Karsinom da
trakea, özofagus ve damarları invaze ederek sorun yaratabilir. Cerrahi girişimden önce
indirekt laringoskopi ile vokal kordların konumu ve hareketi kontrol edilmelidir. Bezin
fonksiyonunda azalma veya artma varsa elektif girişimlerden önce düzeltilmeli,
premedikasyon ve anestezi yöntemi buna göre kararlaştırılmalıdır.
Anesteziklerin tiroid hormonları üzerindeki etkisi değişkendir. Ancak iv ajanlar genellikle T4 düzeyini düşürürken, inhalasyon ajanları yükseltir. Cerrahi uyarının etkisi, anestezik
ajana göre değişir.

Preoperatif değerlendirme ve hazırlık








Anamnez alınmalı ve kullandığı ilaçlar sorgulanmalıdır.
İyi bir fizik muayene ve klinik değerlendirme yapılmalıdır.
Sigara içenlerde en az 2-3 hafta önce sigara bıraktırılmalıdır.
Yandaş hastalıklar sorgulanmalı ve gerekirse konsültasyon istenmeli,
sürekli kullandığı ilaçlar ayarlanmalıdır.
Psikolojik destek önemlidir.
Elektif cerrahi, hafif ve orta dereceli hipotiroidizmli hastalarda
uygulanabilir. Ancak ciddi hipotiroidizm (miksödem koması, kalp
yetmezliği) varlığında cerrahi girişim hormon desteği ile hasta normale
dönene kadar ertelenmelidir.
Acil girişimlerden önce tiroid hormonu replasman tedavisine (T3 iv
olarak yavaş) başlanmalıdır. Ancak, miyokardial iskemiye yol
açabileceğinden koroner arter hastalığı olanlarda bu tedavi dikkatle yapılmalıdır.
Hipotiroidizmle adrenokortikal yetmezlik olasılığı yüksek olduğundan,
ilave olarak kortikosteroid tedavisi faydalı oabilir.
20

Anestezi uygulaması















Opioidlerin depresan etkileri hipotiroidili hastalarda artabilir. Bu nedenle
dikkatli uygulanmalıdır. Sedatif ve antikolinerjiklerin hasta
ameliyathaneye alındıktan sonra uygulanması daha güvenlidir.
Ketamin, kardiyovasküler sistem üzerine olumlu etkileri nedeni ile tercih
edilir.
İndüksiyona, ketamin enjeksiyonu ile yavaş olarak başlanır. Örneğin 0,71 mg/kg İV. ketamin uygulanabilir.
Tansiyon düşürücü etkileri nedeniyle Barbitüratlardan kaçınılmalıdır.
Anestezi sırasında ayrıntılı monitorizasyon uygulanmalıdır. Hipotiroidik
hastaların monitörizasyonu, konjestif kalp yetmezliğinin erken tanısı ve
hipoterminin fark edilmesi açısından önemlidir.
İntravenöz solüsyonlar, glikoz ve sodyum (hiponatremi gelişme riski
nedeni ile) içermelidir.
Trakeal entübasyonu kolaylaştırmak için süksinilkolin veya
nondepolarizan nöromüsküler blok uygulanabilir.
Metabolik hız yavaşladığından Anestezi gereksinimi büyük ölçüde azalır.
Bu nedenle ilaç dozajına çok dikkat edilmelidir.
Anestezi idamesi genellikle nitrözoksit inhalasyonu ve ketamin, opioidler
ve benzodiazepinlerin minimal dozları ile sağlanır.
Volatil anesteziklerin uygulanması önerilmemektedir.
Hastanın ısısına dikkat edilmelidir. Hipotermi gelişmemesi için
ameliyathane ortamının ve hastaya verilen sıvıların ısıtılması önemlidir.
İntraoperatif kontrollü ventilasyon uygulanır. Ancak kontrollü
ventilasyon sırasında PaCO2’de aşırı düşme eğilimi vardır.
Ameliyat sonrası ventilasyonun yeterli spontan solunuma kadar
sürdürülmesi gerekir. Çünkü genelde hastalar hipoventilasyona
eğilimlidir.
Hipotiroidik hastalarda anesteziklerin sedatif etkilerinden derlenme
gecikebilir ve mekanik ventilasyona devam edilebilir.
Ekstübasyon için hastanın vücut ısısının normale dönmesi ve hastanın
uyarılara cevap vermesi beklenmelidir.
2.1.2. Hipertiroidi
En sık, görülen şekli Basedow veya Greves hastalığıdır. 20–40 yaş arasında daha çok
görülür. Tiroid hormonlarının artması bazal metabolik hızı artırır. Nitrojen atılması artar,
vücut ağırlığı azalır. Özellikle alt ekstremitede kas zayıflığı ve tirotoksik miyopati gelişebilir.
Vücut ısısı yükselebilir. Terleme, sıcağa tahammülsüzlük, sinirlilik, ekzoftalmi, emosyonel
labilite ve titreme olur. Tiroid hormonlarının direkt etkisi ile kardiak output metabolik
gereksinimin üzerinde artar. Kalp hızı ve kan basıncı yükselir. Beta-reseptör sayısı
arttığından, miyokardın ketokalaminlere duyarlılığı artar. Kardiomegali, pulmöner ve
periferik ödem ve aritmi gelişebilir. Genellikle diffüz guatr vardır.
21
Tedavide subtotal tiroidektomi ile aşırı hormon salımının azaltılması amaçlanır. Ancak
başka bir nedenle acil cerrahi veya nadiren havayolu obstrüksiyonu nedeniyle acil tiroid
cerrahisi gerektiren hastalar dışında hipertiroidi cerrahiden önce medikal tedavi ile ötiroidi
haline getirilmelidir. Uzun süreli tedavi gebelerde sakıncalı olacağından, 2. trimestirde
cerrahi girişim uygun olur.

Preoperatif değerlendirme ve hazırlık

Anamnez alınmalı ve kullandığı ilaçlar sorgulanmalıdır.

İyi bir fizik muayene ve klinik değerlendirme yapılmalıdır. (Disfaji, kilo
kaybı, çarpıntı, tremor, emosyonel değişkenlik, güçsüzlük, osteoporoz,
terleme, ısı intoleransı, diare, bulantı, polidipsi, sıcak- kuru cilt, alopesi,
proksimal myopati, diplopi, ekzoftalmi(İOB ) görülebilir.

Hasta ilaç tedavisi ile ötiroid hale gelene kadar elektif cerrahi
ertelenmelidir.

Sigara içenlerde en az 2-3 hafta önce sigara bıraktırılmalıdır.

Yandaş hastalıklar sorgulanmalı ve gerekirse konsültasyon istenmelidir.

Sürekli kullandığı ilaçlar ayarlanmalıdır.

İyi bir sedasyon yapılmalıdır. Genellikle benzodiazepinler tercih edilir.

Eğer hastada tritoksikoz krizi varsa, yüksek dozda sedatif hipnotik ilaç
vermek gerekebilir. Örneğin Diazepam 5 - 10 mg İ.V uygulanabilir.

Antikolinerjik ilaçlar premedikasyonda önerilmemektedir ( ısı
regülasyonunu bozabilir, kalp hızını artırabilir)

Preoperatif medikal tedavinin yetersiz olduğu kanısına varılırsa İV.
olarak ß blokerler, kortikostoroidler ve sodyum iyodür verilebilir.
Hemodinamik kontrol için istirahattaki kalp hızı 85 atım/dk’dan daha az
olmalıdır. Ertelenemeyecek cerrahi girişimlerde cerrahi uyarana karşı
kalp hızının kontrolü için esmolol infüzyonu yararlıdır.

Anestezi uygulaması

Yöntem seçimi, daha çok yandaş hastalıklara göre hastaya en uygun olan
yöntem tercih edilir.

Yeterli derinlikte öksürme ve ıkınmaya neden olmayacak herhangi bir
yöntem uygulanabilir.

Bu hastalarda tiroidektomi dışında bir cerrahi girişim yapılacaksa,
bölgesel anestezi tercih edilebilir.

İndüksiyonda amaç tiroid krizini önlemektir.

İndüksiyonda mutlaka preoksijenizasyon yapılmalıdır.

Anestezist entübe edilemeyen ve ventile edilemeyen vakalar için
hazırlıklı olmalıdır.

Dev guatr durumunda trakeal entübasyonu kolaylaştırmak için
süksinilkolin veya nöromüsküler blokerler işlemi kolaylaştırır.

Ketamin, sempatik sinir sistemini stimüle edici etkisi sebebiyle,
uygulamada tercih edilmemektedir.

Tiopental, tiroid aktivitesini deprese ettiğinden tercih edilen indüksiyon
ajanıdır.
22





















Gelişebilecek komplikasyonlar (solunum yolu obs, hemoraji, hematom
vb) açısından hazırlıklı olunmalıdır.
Baş boyun cerrahisi gibi düşünülmelidir. (Havayolu erişimi zor, geniş
boyun damarları cerrahi sahaya yakın).
Gerekirse uyanık fiberoptik entübasyon yapılır.
Endotrakeal entübasyonda pozisyon gereği mutlaka spiralli tüp
kullanılmalıdır.
Trakeada basıya bağlı daralma varsa, diseksiyon sırasında obstrüksiyon
gelişebileceğinden, tüp daralmanın ötesine kadar itilmelidir.
Kanama ve pnömotoraks riski vardır.
IPPV, intratorasik basıncı yüksek tutarak bu riski azaltır.
Sempatik tonusu arttırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır.
Derin anestezi sağlanmalıdır.
Supine pozisyonda indüksiyon uygulandıktan sonra, masanın baş kısmı
hafif yukarı kaldırılarak cerrahi işlem yapılır. Ancak vücudun üst
bölümlerinin çok yukarı kaldırıldığı pozisyonlarda büyük venöz
damarların açılması sonucu hava embolisi tehlikesi vardır.
Gözler korunmalıdır (göz pomatı sürülmesi, gözün bantlanması).
Egzoftalmisi olan hastalar korneal ülserasyon ve göz kurumasına yatkın
oldukları için gözler dikkatle korunmalıdır.
Uzamış NMB (nöromuskuler blok) etkisi açısından dikkatli olunmalıdır.
Hipertiroidik hastalarda idamede monitör takibi tiroid fırtınasının erken
fark edilmesi açısından önemlidir.
Dekürarizasyon açısından dikkatli olunmalıdır.
Ekstübasyon ve aspirasyon sırasında öksürük ve spazma neden olacak
irritasyonlardan kaçınılmalıdır.
Fiberoptik endoskopla vokal kordlarda travma olup olmadığına
bakılabilir ve hastanın solunumunun yeterli olup, laringeal reflekslerinin
yerine geldiğine emin olunduktan sonra ekstübasyon yapılır.
Spinal ve epidural anestezi katekolamin salınımını azaltarak hipertiroidi
belirtilerini hafifletir.
Postoperatif tiroid krizi riski her zaman vardır.
Bilateral n. Laringeus recurrentis hasarı sonucu afoni (ekstubasyondan
sonra acil reen tübasyon veya trakeostomi gerektirir.)
Superior laringeal sinir hasarında yutma sırasında aspirasyon gelişebilir
ve ses çabuk yorulur ve tiz sesler çıkarılamaz.
Öksürük önlenmelidir, ancak yakın zamandaki göğüs enfeksiyonu ya da
sigara içme öyküsü varsa bu zor olabilir. Ekstübasyon relatif olarak derin
anestezi altındayken yapılmalı ve iv narkotik (alfentanil) ve lidokain (iv
veya topikal) verilmelidir.
Tiroid fırtınası: Tiroid fırtınası, hayatı tehdit eden, ağır bir tirotoksikoz tablosudur.
Tanısı için kabul edilmiş kesin kriterler olmadığı için insidansı da net olarak
bilinmemektedir. Hipertiroidinin en korkulan komplikasyonudur.
23
Çoğunlukla tirotoksikozu olan bir hastada akut enfeksiyon, geçirilen operasyon veya
travma sonrasında ani olarak ortaya çıkar. Bazı durumlarda da I-131 tedavisi sonrasında,
antitiroid ilaçların kesilmesinden sonra veya kendiliğinden gelişebilir.
Tiroid fırtınasının önemli klinik bulguları, 38.5 0C ve üzerinde ateş, taşikardi (ateşten
beklenilenden fazla), santral sinir sistemine ait bulgular (anksiyete, ajitasyon, deliryum, akut
psikoz ve koma), solunum sistemine ait bulgular (CO2 üretiminde artış, hiperventilasyon,
asidoz) ve gastrointestinal (bulantı, kusma, abdominal ağrı, diyare, sarılık) bulgulardır.
Doğru ve zamanında tanı ve tedavi ölümcül olabilecek sonuçları önlemek için
gereklidir. Hastaneye yatan tirotoksikoz krizlerinde ölüm oranı % 10- 75 olarak bildirilmiştir

Tiroid fırtınasında tedavi

Havayolu açılmalı gerekli ise entübe edilmelidir.

%100 02 ile ventilasyon yapılmalıdır.

Dakika ventilasyonu arttırılmalıdır.

İnvaziv monitorizasyon arter kanülü, santral venöz kateterizasyon
sağlanmalı,

Soğuk sıvılar ile IV hidrasyon yapılmalıdır.

β-bloker: IV propranolol 1 - 5 mg, ateş, taşikardi, tremoru tedavi eder, O2
tüketimini azaltmaz.

IV esmolol uygulanır.

Oral antitiroid ilaçlar verilir.

IV Sodyum iyodür 1.0 gr / 12 saat (tirotoksikoz kontrolü) (iyot allerjisi
var ise lityum)

Asetaminofen, meperidin

Kalp yetmezliğinde digoksin kullanılır

Katekolaminlerin neden olduğu ciddi disritmilerin insidansını
mağnezyum azaltır.

Adrenal bezin baskılanması düşünülüyor ise Glukokortikoidler tedaviye
eklenir.

(Tiroid fırtınası; dantrolen ile başarılı bir şekilde tedavi edilen malign
hipertermiyi taklit ederek hatalı tanıya neden olabilir.)

Komplikasyonlar

Troid fırtınası (tirotoksikoz); tiroid bezi hormonlarının aniden aşırı
miktarda dolaşıma salınması ile gelişen tablodur. Günümüzde nadiren
görülür. Genellikle postoperatif 6-18 saatte ortaya çıkar. Girişim sırasında
taşikardi ve ateş yükselmesi (malign hiper-pireksi ile karışabilir),
sonrasında akut karnı andıran ağrı, ateş, diyare, sinirlilik, huzursuzluk ve
delirium vardır. Oksijen verilmesi, sedasyon, soğutma, sıvı-elektrolit dengesinin korunması gibi genel resüsitatif girişimler yanında; ß-bloker,
lidokain, potasyum iyodür ve hidrokortizonla spesifik tedavi yapılır.
24


Karotid sinüs sendromu. Karptid sinüsün manipülasyonu hipotansiyon
ve bradikardiye neden olabilir. Cerrahi uyarının kesilmesi, karotid
bifürkasyonun lidokainle infîltrasyonu veya iv atropinle kontrol edilebilir.
Solunum yolu obstrüksiyonu: Hematom, larinks ödemi, rekürrent veya
superior sinir hasarı, trakeomalasi, havayollarında kan veya müküs nedeniyle
gelişebilir. Rekürrent laringeal sinir tek veya iki taraftı, geçici veya kalıcı
olabilir. Tek taraflı paralizi, diğer kordun kompansasyonu ile bir sorun
yaratmaz. İki taraflı paralizilerde hem fonasyon bozulur, hem de havayolu
daralır. En küçük bir sorun (ödem, mukus vs gibi) havayolu tamamen
tıkanabilir. Endotrakeal tüp bir süre yerinde bırakılabilir. Durum düzelmezse
kalıcı bir trakeostomi veya glottisi genişletici bir cerrahi girişim gerekir.
Superior laringeal sinir hasarı ses değişikliği ve yutma güçlüğü yaratabilir.


Trakeomalasi Trakeal kıkırdakların büyük bir guatr veya malignite
nedeniyle aşınması trakeanın kollapsına neden olabilir. Tekrar
entübasyon ve olay devam ederse trakeostomi gerekir.
Hipoparatiroidizm ve hipokalsemi, istenmeden paratiroidlerin
çıkarılması veya kan akışının bozulması ile 24-72 saat içinde gelişir.
25
UYGULAMA FAALİYETİ
UYGULAMA FAALİYETİ
Troid bezi hastalıklarında anestezi uygulayınız.
İşlem Basamakları
 Hastaya premedikasyon uygulayınız.
 Anestezi cihazını kullanıma hazır hale
getiriniz.
 Genel anestezi uygulaması için hazırlık
yapınız.
 Hastayı teslim alınız.
Öneriler
 Uygun ajanlarla premedikasyonu
sağlamalısınız.
 Ötiroidik hastalarda premedikasyonda
atropinden kaçınmalısınız.
 Cihazı, bütün bağlantılarını yaparak
çalıştırmalısınız.
 Uygulanacak anestezi yöntemi ve
monitörizasyon ile ilgili anestezi
uzmanından bilgi alarak hazırlıkları
yapabilirsiniz.
 Endotrakeal entübasyon için hastaya
uygun malzemeleri hazırlamalısınız.
 Zor entübasyon için gerekli malzemeleri
hazırlamalısınız.
 Pozisyon destek malzemelerini
hazırlamalısınız.
 Hastayı bilgilendirerek, korku ve
endişesini giderebilirsiniz.
 Acil durum ilaçlarını hazırlamalısınız.
 Anestezi uzmanı tarafından order edilen
ilaç ve sıvıları hazırlamalısınız.
 İnfüzyon sıvıları ile birlikte infüzyon
pompalarını hazırlamalısınız.
 Hastanın tiroid fonksiyon testleri
sonuçlarının normal olup olmadığını
kontrol etmelisiniz.
 KVS yönden bulguları kontrol
etmelisiniz.
 Nabız sayısının <85/dk da olup
olmadığını kontrol etmelisiniz.
 Uzmanın uygun görmesi halinde
taşikardisi olan hastaya beta bloker ilaç
yapabilirsiniz.
 Hipertirodi varsa hastanın ötroid hale
getirilip getirilmediğini kontrol
etmelisiniz.
 Hastayı masaya alarak, bilgi vermelisiniz.
 Hastayı bilgilendirerek anksiyetesini
giderebilirsiniz.
26
 Hastanın havayolunu çok iyi
değerlendirmelisiniz.
 Hastayı monitörize ediniz.
 Anestezi sırasında ayrıntılı
monitorizasyon uygulanmalıdır
 Her hastada rutin olarak; pulse oksimetre,
steteskop, noninvaziv kan basıncı
manşonu, elektrokardiyogram, kapnograf
ve periferik sinir sitümülatörü
kullanmalısınız.
 Hipotiroidik hastaların monitörizasyonu,
konjestif kalp yetmezliğinin erken tanısı
ve hipoterminin fark edilmesi açısından
önemli olduğunu unutmayınız.
 Hipertiroidik hastalarda idamede monitör
takibi tiroid fırtınasının erken fark
edilmesi açısından önemli olduğunu
unutmayınız.
 Hastanın damar yolunu açınız.
 Hastanın sıvı elektrolit durumu ile ilgili
bilgi alabilirsiniz.
 Belirlenen İV sıvıları takmalısınız.
 Hipotiroidili hastalarda intravenöz
solüsyonlar, glikoz ve sodyum
(hiponatremi gelişme riski nedeni ile)
içermelidir.
 Hastaya indüksiyon ajanını veriniz.
 Öncelikle hastayı preoksijenize
etmelisiniz.
 Gerekirse aspire etmelisiniz.
 Kas gevşeticilerin etki süresini dikkate
alarak hastayı dikkatli bir şekilde ventile
etmelisiniz.
 Hipotiroidili hastada indüksiyonda
tansiyon düşürücü etkileri nedeniyle
barbitüratlardan kaçınmalısınız
 Hipotiroidili hastalarda ketamin ile
indüksiyonu başlatabilirsiniz.
 Hipertiroidili hastada ise indüksiyonda
tiopental kullanmalısınız.
 Opioid analjezik ajanı vermelisiniz
 Trakeal entübasyonu kolaylaştırmak için
süksinil kolin veya nondepolarizan
nöromüsküler blok uygulayabilirsiniz.

27
 Endotrakeal entübasyon yapınız.
 Endotrakeal entübasyonda pozisyon
gereği mutlaka spiralli tüp
kullanılmalıdır.
 Entübe edilemeyen ve ventile edilemeyen
vakalar için hazırlıklı olmalısınız.
 Dev guatr durumunda trakeal
entübasyonu kolaylaştırmak için
süksinilkolin veya nöromüsküler
blokerler kullanarak işlemi
kolaylaştırabilirsiniz.
 Gerekirse uyanık fiberoptik entübasyon
yapabilirsiniz.
 Trakeada basıya bağlı daralma varsa,
diseksiyon sırasında obstrüksiyon
gelişebileceğinden, tüpü daralmanın
ötesine kadar itmelisiniz.
 Endotrakeal tüpün yerini
doğrulamalısınız
 Endotrakeal tüpün tespitini yapmalısınız.
 Hastanın ventilasyon modunu
ayarlayarak, idame ajanlarını açmalısınız.
 Hastaya pozisyon veriniz.
 Supine pozisyonda indüksiyon
uygulandıktan sonra, masanın baş kısmı
hafif yukarı kaldırılarak cerrahi işleme
hazırlamalısınız.
 Pozisyon için gerekli destekleme
malzemelerini kullanmalısınız.
 Vücudun üst bölümlerinin çok yukarı
kaldırıldığı pozisyonlarda büyük venöz
damarların açılması sonucu hava embolisi
tehlikesine karşı dikkatli olmalısınız.
 Anestezi idamesini sağlayınız.
 Anestezik gazları ayarlayıp açmalısınız.
 Hipotiroidili hastada nestezi gereksinimi
büyük ölçüde azaldığından ilaç dozajına
çok dikkat edilmelidir.
 Hipotiroidili hastada nestezi idamesini
nitrözoksit inhalasyonu ve ketamin,
opioidler ve benzodiazepinlerin minimal
dozları ile sağlayabilirsiniz.

28
 Hastayı takip ediniz.
 Komplikasyonlar yönünden hastayı
takip ediniz.
 Aldığı çıkardığı sıvı takibini yapınız.
 Anesteziyi sonlandırınız.
 Her hastada özelliklede egzoftalmisi olan
hastalar (korneal ülserasyon ve göz
kurumasına yatkın oldukları için) göz
pomatı sürülerek veya gözün bantlanması
ile gözleri dikkatle korumalısınız.
 Anestezi derinliğinin klinik belirtilerini
takip etmelisiniz.
 Hastanın monitör bulgularını takip
etmelisiniz.
 Hipoksi yönünden hastayı
gözlemlemelisiniz.
 Hipotiroidide intraoperatif kontrollü
ventilasyon uygulamasına bağlı pCO2’ yi
düşmeyi takip etmelisiniz.
 Hipotermi ve hipertermi açısından ısı
takibine önem vermelisiniz.
 Hipotermi gelişmemesi için ameliyathane
ortamının ve hastaya verilen sıvıların
ısıtılması sağlayabilirsiniz.
 Taşikardi ve bradikardi yönünden hastayı
takip etmelisiniz.
 Hipertiroidie anestezi derinliğinin önemli
olduğunu unutmayınız.
 Gerektiğinde kas gevşeticinin idame
dozunu tekrarlayınız.
 Yapılan işlemleri kayıt etmelisiniz.
 Hipertiroidik hastalarda idamede monitör
takibi tiroid fırtınasının erken fark
edilmesi açısından önemlidir.
 Sempatik sinir sistemi bulgularını tedavi
için gerekli ilaçları yapabilirsiniz.
 Hastayı kalp yetmezliğine götüren
progresif taşikardi açısından takip
etmelisiniz.
 Hastayı karotid sinüs sendromu açısından
takip etmelisiniz.
 Hastayı solunum yolu obstrüksiyonu
açısından takip etmelisiniz.





Cerrahi ekiple iletişim kurmalısınız.
Anestezik ajanları kesmelisiniz.
Oksijenizasyon yapmalısınız.
Spontan solunumun döndüğünden emin
olmalısınız.
 Vital bulguları değerlendirmelisiniz.
29
 Hastanın güvenli bir şekilde transferini
ve teslimini sağlayınız.
 Hipotiroidili hastada ekstübasyon için
vücut ısısının normale gelmesini
beklemelisiniz.
 Kas gevşeticileri antagonize etmelisiniz.
 Ağız ve farenksi aspire etmelisiniz
 Tesbiti sonlandırmalısınız.
 Fiberoptik endoskopla vokal kordların
travmatize olup olmadığına
bakabilirsiniz.
 Ekstübasyon ve aspirasyon sırasında
öksürük ve spazma neden olacak
irritasyonlardan kaçınmalısınız.
 Ekstübasyon derin anestezi altındayken
yapılmalı ve iv narkotik (alfentanil) ve
lidokain (iv veya topikal) verilmelidir
 İnspirasyonda endotrakeal tüpü
çekmelisiniz.
 Bilateral laringeal sinir hasarı sonucu
afoni gelişirse hastanın reentübasyon
gerektiğini unutmayınız.
 Tekrar hastanın oksijenasyonunu
sağlamalı ve oksijen satürasyonunu
kontrol etmelisiniz.
 Vital bulguları tekrar kontrol etmelisiniz.
 Anestezi fişini kapatmalısınız.
 Dosyayı kontrol etmelisiniz.
 Hastayı monitörden ayırmalısınız ve
tekniğine uygun şekilde sedyeye
almalısınız.
 Kritik hastayı, entübe şekilde, monitör ve
solunum desteği ile nakil etmelisiniz.
 Taşınabilir monitör ile oksijen
saturasyonunu, arteriyel kan basıncını ve
kalp ritmini takip edebilirsiniz.
 Hastanın durumu ve yapılan işlemler
hakkında görevli personele bilgi
vermelisiniz.
30
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz.
1.
Tiroid hormonuna anesteziklerin etkileri hangi şıkta doğru verilmiştir?
A) İ.V. ajanlar T4 düzeyini düşürür.
B) İnhalasyon ajanları T4 düzeyini düşürür.
C) İ.V.ajanları T4 düzeyini yükseltir.
D) İnhalasyon ajanları T4 düzeyini etkilemez.
E) İ.V. ajanlar T4 düzeyini etkilemez.
2.
Aşağıdakilerden hangisi, hipotiroidili hastanın indüksiyonunda tercih edilen
anesteziktir?
A) Tiopental
B) Ketamin
C) İsofluran
D) Enfluran
E) Propofol
3.
Aşağıdakilerden hangisi, hipotiroidili hastaya anestezik yaklaşımda yapılanlardan
değildir?
A) Tansiyon düşürücü etkilerinden dolayı barbitüratlardan kaçınılır.
B) Konjestif kalp yetmezliğinin tanınması için ayrıntılı monitörizasyon gereklidir.
C) Glikoz ve sodyum içeren İV solüsyonlar kullanılmalıdır.
D) Volatil anesteziklerin kullanılması önerilmektedir.
E) Anestezi gereksinimi azaldığı için ilaç dozlarına dikkat edilmelidir.
4.
Aşağıdakilerden hangisi, hipertiroidili hastada görülen bulgulardan biridir?
A) Metabolizmada yavaşlama.
B) Bradikardi .
C) Soğuğa tahammülsüzlük.
D) Düşük T3 ve T4 düzeyleri.
E) Ekzoftalmi
5.
Aşağıdakilerden hangisi, hipertiroidili hastada ektübasyonda yapılması gereken
işlemlerden değildir?
A) Ektübasyon sırasında spazma yol açan irritasyonlardan kaçınılmalıdır.
B) Fiberoptik endoskopla vokal kordlarda travma olup olmadığına bakılmalıdır.
C) Ekstübasyon yüzeyel anestezidetken yapılmalıdır.
D) Öksürük önlenmelidir.
E) Ekstübasyon esnasında İV narkotik ve topikal veya İV lidokain verilmelidir.
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap
verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız.
Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
31
ÖĞRENME FAALİYETİ–3
ÖĞRENME FAALİYETİ–3
AMAÇ
Obez hastalarda hastanın ve cerrahinin özelliğine göre tekniğine uygun olarak anestezi
uygulayabileceksiniz.
ARAŞTIRMA


Pickwickian sendromu hakkında bilgi edininiz.
Obezite tedavisinde kullanılan ilaçları ve anestezik önemini araştırınız.
3. OBEZ HASTALARDA ANESTEZİ
Beslenme bozukluklarına veya çeşitli nedenlere bağlı olmak üzere, vücut ağılığının
normalden % 20 daha fazla olması şişman (obez) insan olarak tanımlanmaktadır. İdeal vücut
ağırlığının hesaplanmasında birçok formül olmakla beraber en çok aşağıdaki formül
kullanılmaktadır.
Hesaplamalarda kullanılan ikinci formül ise;
Vücut kitle indeksi (BMİ)= vücut ağırlığı (kg) / Boy (m²)
Erkeklerde Normal Vücut Ağırlığı = Boy (cm) – 100
Kadınlarda Normal Vücut Ağırlığı = Boy (cm) – 105
Vücut kitle indeksi hesaplamalarına göre anestezi uygulamalarında;
Vücut Kitle İndeksi 25 ‘e kadar olanlar
Normal
Vücut Kitle İndeksi 25 -30 arası olanlar
Fazla kilolu
Vücut Kitle İndeksi 30 ‘un üzeri olanlar
Şişman
Vücut Kitle İndeksi 45’in üzeri olanlar
Morbid Şişman
Ayrıca şişmanlığın vücut yağ dokusu anatomik dağılımına göre de adlandırılır.
Yağların abdominal bölüme yayıldığı hastalar android tip, yağların kalça ve bacak kısmında
yayıldığı hastalar ise jinekoid tip şişmanlık olarak adlandırılır.
32
Obez kişilerde hipertansiyon, diyabet, kanser (örneğin, kolon, rektum, safra kesesi,
meme, serviks, endometrium, uterus), artrit, koroner kalp hastalığı, safra kesesi hastalığı,
hiperlipidemi, uyku apnesi, ve akciğer işlev bozukluğu insidansı daha yüksektir.
Şişman (obez), vücudun fiziksel özellikleri, organ sistemlerinde yaptığı değişiklikler
ve hastalık tedavisinde kullanılan yöntemler yönünden anestezi uygulamalarında önem
kazanır. Normal kiloya sahip insanlardan farklı olarak bütün büyük organ sistemlerini
etkileyen fizyolojik ve patolojik değişikliklere neden olur. Obez hastalarda meydana gelen
değişiklikler şunlardır;

Üst solunum yolu ile ilgili değişiklikler;

Kısa ve kalın boyun,

Faringeal ve palatal yumuşak dokuda artış ve buna bağlı solunum
yollarında daralma,

Larinksin ön ve yukarıya doğru yer değiştirmesi,

Büyük dildir.

Solunum sistemi ile ilgili değişiklikler;

Metabolik hız vücut ağırlığıyla orantılı olduğundan oksijen gereksinimi,
karbondioksit yapımı ve alveolar ventilasyon artmıştır

Akciğer kompliyansı normal kalsa bile, toraks üzerindeki aşırı yağ
dokusu göğüs duvarı kompliyansını azaltır.

Diyafram hareketleri güçleşir ve torasik kompliyans azalır,

Solunum işi artar ve etkinliği azalır.

Akciğer volümleri azalır ve solunum sayısı artar.

Fonksiyonel rezidüel kapasite azalır,

P02'nin düşmesine karşın, normokapni, karbondioksit ve hipoksiye
normal yanıt korunur. Şişmanlığın ilerlemesi ile bu da bozulabilir.

İleri derecede şişmanlık; alveoler hipoventilasyona bağlı karbondioksit
retansiyonu, hipoksi, uyuklama, sağ kalp yetmezliği ve polisitemi ile
karakterize Pickwickian sendromuna neden olur.

Dolaşım ile ilgili değişiklikler;

Artan yağ dokusunu hem perfüze etmek, hem de taşımak için kardiyak
debi artar.

Toplam kan volümü, plazma volümü ve kardiyak out-put artar.

Kan basıncı yükselir, sol kalp yetmezliği, kroner arter hastalığı, serebro
vasküler olay riski artar.

Pulmoner hipertansiyon gelişebilir.

Metabolik ve GİS ile ilgili değişiklikler;

Karaciğerde yağlanma vardır, ancak fonksiyon testlerine yansımaz.

Yağ infiltrasyonu ile renal ve endokrin fonksiyonlar etkilenebilir.

Glikoz toleransı bozulur, diyabet insidansı artar.

Safra taşları ve siroz insidansı daha yüksektir.
33



Mide içeriği volümü ve asiditesi daha fazladır.
Gasrtirk aspirasyon ve pnömoni riski artar.
İlaçlara bağlı değişiklikler;

Yandaş hastalıklara bağlı bozukluklarından dolaylı olarak etkilenebileceği gibi, yağda eriyen ilaçların etkisi doğrudan da değişebilir.

Yağda eriyen anesteziklerin (fentanyl, tiopental, benzodiyazepinler ve
votatil anestezikler) eliminasyon süreleri uzar ve klirenslerinin azalması
beklenir.

Özellikle enfluran ve halotanın metabolizması artar. Halotan hepatiti riski
obezlerde daha fazladır.

Suda eriyen ajanların (kas gevşeticiler) völüm dağılımı, yarılanma
ömürleri ve atılımları genellikle değişmez.

İlaçlar mg/kg şeklinde uygulandığı zaman dikkatle uygulanmalıdır.
3.1. Obez Hastalarda Anestezi Uygulama
İleri derecede şişman kişilerde, her hangi bir nedenle veya şişmanlığın tedavisi için
cerrahi girişim gerekebilir. En sık uygulanan girişimler jejunoileal bypass ve gastroplastidir.

Preoperatif hazırlıklar ve premedikasyon

Elektif girişimlerde hastanın fizik ve diğer klinik muayeneleri yapılır.

Laboratuar, radyoloji, EKG, arteryal kan gazı ve pulmoner fonksiyon
testleri ile kardiyo pulmoner rezervin çalışması değerlendirilmelidir.
Şüpheli durumlarda gerekirse konsültasyon istenmelidir.

Obez hastalar aspirasyon pnömonisi gelişmesi açısından artmış risk
altında olduklarından H2 antagonistleri ve metoklopramid ile rutin ön
tedavi düşünülmelidir.

Preoperatif hipoksi, hiperkapni veya obstrüktif uyku apnesi olan obez
hastalarda premedikasyonda solunum depresyonu yapan ilaçlardan
kaçınılmalıdır.

Üsteki yağdokusunun kalınlığından dolayı intramüsküler enjeksiyonlar
genellikle güvenilir olmadığından tercih edilmemelidir.

Girişim öncesi iyi bir damar yolu bulmak güç olabilir, gerekirse venöz
kateterizasyon uygulanmalıdır.

Hastanın kullandığı ilaçlar (örn. dijital) düzenlenmeli, önceden kesilmesi
gereken ilaçlarla ilgili bilgi verilmelidir.

Pozisyon verilmesinde sorunlar yaşanabilir. Bu sırada, omuzların,
boynun, belin aşırı şekilde gerilmesini önlemek için gerekli yerler
yumuşak yastıklar, rulolarla desteklenmelidir.

Uygulamalar sırasında trendelenburg ve litotomi pozisyonlarının solunum
üzerindeki olumsuz etkileri hatırda tutulmalıdır.

Gastrik volüm ve pH'yı düşürecek ilaçlar ( metoklopromid ve H2 reseptör
antagonistleri) uygulanır.
34



Opioidler ve sedatiflerin solunum depresyonuna neden olacağı göz
önünde bulundurulmalı ve gerektiğinde dikkatli kullanılmalıdır.
Obeziteden dolayı İ.M. olarak yapılan enjeksiyonların absorbsiyonlarında
sorun olacağı için zorunlu olmadıkça tercih edilmemelidir.
İndüksiyon

Şişman hastalarda ayrıntılı monitorizasyon gerekir.

Kas gevşetici dozajının belirlenmesinde sinir stimülatörü kullanılması
önerilmektedir.

Hipotermi eğiliminin fazla olması nedeniyle ısı probu ile vücut ısısının
izlenmesi gerekir,

EKG, kan basıncı, entidal CO2, solum sayısı, oksijen satürasyonu, idrar
kateterizasyonunun takibi mutlaka yapılmalı ve kayıt tutulmalıdır.

Obezlerde kan basıncı hızla değişir ve kan gazı analizleri takibi için uzun
cerrahi girişimlerde mutlaka arterial kateterizasyon uygulanmalıdır.

Azalmış fonksiyonel kapasite ve artmış oksijen tüketimi çok kısa sürede
hipoksiye neden olacağından dolayı, indüksiyon öncesi hastalara % 100
oksijen ile ventile edilerek 3- 5 dk. preoksijenizasyon uygulanmalıdır.

Ayrıca büyük tidal hacimlerle kontrollü ventilasyon yapılması daha iyi
oksijenizasyon sağlar.

Aspirasyon riskinden dolayı obez hastalar genellikle tüm genel anestezi
uygulamaları için kısa etkili genel anesteziklerle entübe edilmelidir.

Obeziteden dolayı kısa boyunlu, küçük ağızlı, uyku apnesi olan,
pulmoner ve kardiyovasküler problemli hastalarda uyanık entübasyon ve
fiberoptik bronkoskopla entübe edilmesi kuvvetle önerilir.

Solunum seslerinin duyulması güç olabilir, trakeal entübasyonun
doğrulanması için en-tidal karbondioksitin okunduğunun saptanması
gerekir.

Maske ve oral airway uygulamada güçlük, yüksek aspirasyon riski olan
hastalar ve kontrollü ventilasyon gereken hastalarda endotrekeal
entübasyon uygulanır.

Endotrekeal entübasyon uygulaması sırasında krikoid bası uygulanması
gastrik içeriğin aspirasyon riskini önleyici uygulamadır.

Havayolu ve solunumun kontrolü için entübasyonda, oksijen miktarı %
50 altına düşürülmemelidir.

Obez hastalarda havayolu açıklığının sağlanması özel öneme sahiptir.
Temporamandibular ve atlantooksipital eklem hareketlerinin sınırlı
olması, üst havayolunun dar olması, mandibula ve sternal yağ yastıkları
arasındaki mesafenin kısa olması sebebiyle zor entübasyon olasılığı
yüksektir.

Trendelenburg ve pron pozisyondaki hastalarda kontrollü ventilasyonda
hipoksinin önlenmesi için inspire edilen oksijen konsantrasyonun yüksek
tutulması gerekebilir.

Tiopental mg/kg olarak değil hastanın ihtiyacına göre verilmelidir.
35

Anestezinin idamesi

İnhalasyon ajanlarının etki mekanizmaları göz önünde bulundurularak,
hastanın durumu ve cerrahi girişimin özelliğine göre tercih yapılmalıdır.

Şant miktarını arttırdığı için azotprotoksitin kullanımı sınırlıdır.

Halotanın hepatotoksik riski artırması, metoksifluran ve enfluranın
metabolizmayı artırdığı unutulmamalıdır.

Yağda çözünen anestezik gazlar daha fazla absorbsiyona uğrar ve
dokularda birikir. Bu nedenle derlenme dönemi uzayabilir.

Cerrahi işlemin daha güç olabileceği, daha uzun süreceğinden gerekli ek
dozlar uygulanabilir.

Yağ depolarının fazla olması, yağda çözünen ilaçların (örn.
benzodiazepinler, opioidler) dağılım hacminin artmasını sağlar. Bundan
dolayı bu tür ilaçların idame dozlarının daha az sıklıkla uygulanmalıdır.

Girişim sırasında sıvı ve kan kayıpları yerine konmalıdır.

Ekstübasyon

Hastalarda kas fonksiyonları ve korucu refleksler normale dönene kadar
beklenmelidir.

Ekstübasyon hasta uyanıkken ve vücudun üst bölümü yukarıya
kaldırılarak (yarı oturur pozisyon) yapılmalıdır.

Opioidler postoperatif hipoksi ve hipoventilasyon eğilimini artırırlar, bu
nedenle dikkatli kullanılmalıdır.

Postoperatif bakım
Obez hastalarda Postoperatif dönemde en önemli sorun solunum yetmezliğidir. Bu
sorun özellikle preoperatif hipoksi varlığında, toraks ve üst abdomen cerrahisi sonrasında
postoperatif hipoksi riskini artırır. Obez hastalarda sık gözlenen diğer postoperatif
komplikasyonlar yara infeksiyonu, derin ven trombozu ve pulmoner ödemdir.
Postoperatif dönemde görülen bu sorunları önlenmek için aşağıdaki uygulamalar
yapılmalıdır.

Nöromüsküler blokaj yapan ilaçların etkisi tam olarak geçinceye ve hasta
tam olarak uyanıncaya kadar ekstübasyon geciktirilmelidir.

Obez hasta, yeterli bir hava yolu ve tidal hacminin sağlandığından emin
olununcaya kadar entübe olarak kalmalıdır.

Hastanın taşınması sırasında 45 ° oturur posizyon verilerek diyafram
yükü azaltılmalı. Böylelikle daha iyi ventilasyon ve oksijenasyon
sağlanmalıdır.

Eğer hasta ameliyathanede ekstübe edilmişse, hastanın derlenme odasına
götürülmesi sırasında oksijen desteği sağlanmalıdır.

Derlenme sırasında solunum sorunları yaratmayacak yarı oturur pozisyon
verilmelidir.

Hipoksi riski Postoperatif dönemde birkaç gün devam edebilir. Hastalara
oksijen uygulanması rütin olarak düşünülmelidir.
36




Ağrı tedavisi için rejyonel teknikler uygulanabilir.
Aldığı ve çıkardığı sıvı takibi, EKG ve kan basıncı değerleri yakından
izlenmelidir.
Özellikle uzun süren girişimlerde hipotermi görülebileceğinden gerekli
önlemler alınmalıdır.
Hastanın durumuna göre gerekli önlemler alınarak, tedavisi yapılmalıdır.
3.2. Rejyonel Anestezi
Rejyonel yötemler hastanın yaşı, yandaş hastalıkları, genel durumu, cerrahi girişimin
özelliği gore tercih edilmelidir.






Spinal veya epidural anestezi yapılırken kalınyağ dokusundan dolayı teknik
güçlük olabilir.
Venlerin genişlemesi nedeniyle epidural aralık daralır. Bu nedenle lokal
anestezik gereksinimi % 20 oranında azalır.
Epidural anestezi ile yüzeyel genel anestezi kombine edilebilir.
Uygulamalar sırasında mutlaka oksijen verilmeli, mümkünse sedasyon
sağlanmalıdır.
Gerekli olan sırtüstü yatma pozisyonuna genelde uzun süre tahammül edememe
beklenir bu nedenle hasta dikkatli takip edilmelidir.
İ.M. enjeksiyonlarda ilaçların yağ dokusu içine uygulanma riski gibi sorunlarla
karılaşılabilir.
37
UYGULAMA FAALİYETİ
UYGULAMA FAALİYETİ
Obez hastalarda yapılacak cerrahi işleme anestezi uygulayınız.
İşlem Basamakları
 Anestezi cihazını kullanıma hazır hale
getiriniz.
 Anestezi uygulaması için hazırlık
yapınız.
 Hastayı teslim alınız.
Öneriler
 Cihazı, bütün bağlantılarını yaparak
çalıştırmalısınız.
 Uygulanacak anestezi yöntemi ve
monitörizasyon ile ilgili anestezi
uzmanından bilgi alarak hazırlıkları
yapabilirsiniz.
 Endotrakeal entübasyon için hastaya
uygun malzemeleri hazırlamalısınız.
 Zor entübasyon için gerekli malzemeleri
hazırlamalısınız.
 Pozisyon destek malzemelerini (omuzların, boynun, belin aşırı şekilde
gerilmesini önlemek için gerekli yumuşak
yastıklar ve ruloları) hazırlamalısınız.
 Obez hastalarda damar yolu bulmak güç
olabilir, gerekirse venöz kateterizasyon
uygulaması için gerekli malzemeleri
hazırlamalısınız.
 Acil durum ilaçlarını hazırlamalısınız.
 Anestezi uzmanı tarafından order edilen
ilaç ve sıvıları hazırlamalısınız.
 İnfüzyon sıvıları ile birlikte infüzyon
pompalarını hazırlamalısınız.
 Rejyonel anestezi uygulanacaksa gerekli
olan (spinal, epidural) setleri
hazırlamalısınız.
 Rejyonel anestezi için steril set
hazırlamalısınız.
 Anestezi uzmanı tarafından order edilen
lokal anestezikleri hazırlamalısınız.
 Hastayı bilgilendirerek, korku ve
endişesini giderebilirsiniz.
 Havayollarını entübasyon güçlüğü
açısından dikkatli bir şekilde
değerlendirmelisiniz.
 Gastrik volüm ve pH'yı düşürecek
ilaçlardan alıp almadığını
öğrenebilirsiniz.
 Hastanın kullanmakta olduğu ilaçları
öğrenmelisiniz.
38
 Hastayı monitörize ediniz.
 İndüksiyon uygulayınız veya
indüksiyon uygulamasına yardımcı
olunuz.
 Hastaya endotrakeal entübasyon
uygulayınız veya entübasyon
uygulamasına yardımcı olunuz.
 Anestezi idamesini sağlayınız.
 Obez hastalarda uyanık entübasyon
uygulamayı gerektirecek bir durum olup
olmadığını öğrenebilirsiniz.
 Damar yolu açmak için hastanın vasküler
yapısını değerlendiriniz.
 Hastaya yapacağınız işlemler hakkında
kısaca bilgilendirmelisiniz.
 Obez hastalarda ayrıntılı monitorizasyon
yapmalısınız.
 Obez hastalarda kan basıncı hızla değişir
ve kan gazı analizleri takibi için uzun
cerrahi girişimlerde mutlaka arterial
kateterizasyon uygulanmalıdır.
 Obez hastalarda hipotermi eğiliminin
fazla olması nedeniyle ısı probu ile vücut
ısısının mutlaka izlemelisiniz.
 Hastaya damaryolu açmalısınız.
 İndüksiyonda tiopental kullanılacaksa
obez hastalarda tiopentali mg/kg olarak
değil hastanın ihtiyacına göre
vermelisiniz.
 Obez hastalarda azalmış fonksiyonel
kapasite ve artmış oksijen tüketimi nedeni
ile indüksiyon öncesi, mutlaka 3-5 dk %
100 oksijen dikkatli bir şekilde ventile
etmelisiniz.
 Gerekirse aspire etmelisiniz.
 Obez hastalarda görülen fiziksel
değişiklikler sonucu zor entübasyon karşı
hazırlıklı olmalısınız.
 Endotrekeal entübasyon uygulaması
sırasında krikoid bası uygulanması gastrik
içeriğin aspirasyon riskini önleyierek hızlı
entübasyon yapmalısınız.
 Hipoksiye yatkın olduklarından oksijeni
%50’ nin altına düşürmemelisiniz.
 Cerrahi işlem ve süresine göre volatil
anestezikleri idamede kullanabilirsiniz.
 İdamede şant miktarını arttırdığı için
azotprotoksitin kullanımı sınırlı
tutmalısınız.
 Enfluranın metabolizmayı artırdığını
unutmayınız.
 Obez hastalarda cerrahi işlem daha güç ve
uzun sürebilir bu nedenle gerekli ek
dozlar uygulayabilirsiniz.
39
 Hastayı takip ediniz.
 Anesteziyi sonlandırınız.
 Hastanın güvenli bir şekilde transferini
ve teslimini sağlayınız.
 Vital bulguları takip etmelisiniz.
 Anestezi derinliği bulgularını dikkatli
gözlemlemelisiniz.
 Hastayı solunumsal sorunlar açısından
takip etmelisiniz.
 Hastayı cerrahi pozisyonun olumsuz
etkileri açısından dikkatle izlemelisiniz.
 Obezlerde dolaşımsal ve tromboembolik
sorunlar sık yaşanır bu yönden dikkatli
olmalısınız.
 Yağda çözünen anestezik gazlar daha
fazla absorbsiyona uğrar ve dokularda
birikir. Bu nedenle derlenme dönemi
uzayabileceğini unutmayınız.
 Cerrahi ekiple iletişim halinde anestezik
gazları kapatınız.
 Hastayı oksijenize etmelisiniz.
 Kas gevşeticileri antagonize etmelisiniz.
 Hastanın koruyucu reflekslerinin ve kas
gücünün döndüğünden emin olmalısınız.
 Ekstübasyonu hasta uyanıkken ve
vücudun üst bölümü yukarıya kaldırılarak
( yarı oturur pozisyon) yapılmalısınız.
 Opioidler postoperatif hipoksi ve
hipoventilasyon eğilimini artırırlar, bu
nedenle dikkatli kullanılmalısınız.
 % 100 Oksijen uygulanmalı ve oksijen
stürasyonu takib etmelisiniz.
 Vital bulguları tekrar kontrol etmelisiniz.
 Anestezi fişini kapatmalısınız.
 Dosyayı kontrol etmelisiniz.
 Hastayı monitörden ayırmalısınız ve
tekniğine uygun şekilde sedyeye
almalısınız.
 Kritik hastayı, entübe şekilde, monitör ve
solunum desteği ile nakil etmelisiniz.
 Taşınabilir monitör ile oksijen
saturasyonunu, arteriyel kan basıncını ve
kalp ritmini takip edebilirsiniz.
 Hastanın durumu ve yapılan işlemler
hakkında görevli personele bilgi
vermelisiniz.
40
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Aşağıdaki cümlelerin başında boş bırakılan parantezlere, cümlelerde verilen
bilgiler doğru ise D, yanlış ise Y yazınız.
1.
( ) Obez hastalarda şant miktarını arttırdığı için azotprotoksitin kullanımı sınırlıdır.
2.
( ) Obez hastalarda oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi azalmıştır.
3.
( ) Obez hastalarda epidural aralık daraldığı için lokal anestezik gereksinimi %20
azalır.
4.
( ) Obez hastalarda trendelenburg ve litotomi pozisyonlarının solunuma olumsuz
etkisi fazla değildir.
5.
( ) Temporamandibular ve atlantooksipital eklem hareketlerinin sınırlı olması
nedeniyle zor entübasyon olasılığı yüksektir.
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap
verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız.
Cevaplarınızın tümü doğru ise Modül Değerlendirmeye geçiniz.
41
MODÜL DEĞERLENDİRME
MODÜL DEĞERLENDİRME
Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz.
1.
Aşağıdakilerden hangisi hipertiroidili hastada tiroid aktivitesini deprese ettiğinden
tercih edilen indüksiyon ajanıdır?
A) Süksinilkolin
B) Propofol
C) Tiopental
D) Fentanil
E) Etomidat
2.
Aşağıdakilerden hangisi, obez hastalarda üst havayollarında meydana gelen
değişikliklerden değildir?
A) Boyun kısa ve kalındır.
B) Dil büyüktür.
C) Solunum yolları genişlemiştir
D) Larenks yukarıya doğru yer değiştirmiştir.
E) Larenks öne doğru yer değiştirmiştir.
3.
Beden kitle indeksi 45’in üzerinde olanlar obezite açısından hangi gruba girerler?
A) Şişman
B) Normal
C) Fazla kilolu
D) Morbit şişman
E) Obez
4.
Aşağıdakilerden hangisi, obez hastaların anestezi takibinde karşılaşılan sorunlardan
yanlış olarak verilmiştir?
A) Obez hastalarda havayollarındaki değişikliğe bağlı zor entübasyon görülür.
B) Obez hastalarda oksijen tüketimi arttığı için hipoksiye eğilim vardır.
C) Obez hastalarda pozisyona bağlı sorunlar daha sık yaşanır.
D) Obez hastalarda özellikle uzun süren girişimlerde hipertermiye eğilim fazladır.
E) Obez hastalarda pulmoner hipertansiyon gelişebilir.
5.
Aşağıdakilerden hangisi, tiroid fırtınasında görülen klinik bulgulardan değildir?
A) Taşikardi
B) Hipotermi
C) Hiperventilasyon
D) Koma
E) Deliryum
42
6.
Aşağıdakilerden hangisi, diyabetli hastaya anestezik yaklaşımda
uygulamalardan biri değildir?
A) Ameliyat gününde oral antidiyabetikler verilmemelidir.
B) İntraoperaoperatif kan şekerinin 120-180mg/dl olması sağlanmalıdır.
C) Ağır diyabetikler ve yaşlı hastalarda premedikasyondan kaçınılmalıdır.
D) Turnike uygulamak zorunluluğu varsa pnömatik tip kullanılmalıdır.
E) Ringer laktat solüsyonu kullanılmalıdır.
yer
alan
7.
Anestezi esnasında diyabet hastalarında kan glikoz düzeyi rutin olarak ne kadar
sıklıkla takip edilmelidir?
A) 2 saat ara ile
B) 4 saat ara ile
C) 6 saat ara ile
D) 5 dakika ara ile
E) 15 dakika ara ile
8.
Aşağıdakilerden hangisinde, diyabetlilerde nörolept anestezide görülen etki doğru
verilmiştir?
A) Kan şekerini düşürür.
B) Hipokalemiye yol açar.
C) Hiperventilasyona yol açar.
D) Kan şekerini yükseltir.
E) Hipotansiyona yol açar.
9.
Aşağıdakilerden hangisi, otonom blok sırasında görülen hipogliseminin değişmeyen
tek belirtisidir?
A) Taşikardi
B) Hipotermi
C) Hipertermi
D) Bradikardi
E) Hipoksi
10.
Kan şekerinin genel anestezi esnasındaki değişimi hangi şıkta doğru verilmiştir?
A) Genel anestezinin başlamasını takiben 30 dk. da en yüksek düzeye ulaşır.
B) Genel anestezinin başlamasını takiben 60 dk. da en yüksek düzeye ulaşır
C) Genel anestezinin başlamasını takiben 30 dk. da en düşük düzeye ulaşır
D) Genel anestezinin başlamasını takiben 30 dk. da normale iner.
E) Genel anestezinin başlamasını takiben 15 dk. da normale iner.
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap
verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız.
Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki modüle geçmek için öğretmeninize başvurunuz.
43
CEVAP ANAHTARLARI
CEVAP ANAHTARLARI
ÖĞRENME FAALİYETİ 1’İN CEVAP ANAHTARI
1
2
3
4
5
B
B
C
A
C
ÖĞRENME FAALİYETİ 2’NİN CEVAP ANAHTARI
1
2
3
4
5
A
B
D
E
C
ÖĞRENME FAALİYETİ 3’ÜN CEVAP ANAHTARI
1
2
3
4
5
DOĞRU
YANLIŞ
DOĞRU
YANLIŞ
DOĞRU
MODÜL DEĞERLENDİRME CEVAP ANAHTARI
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
C
C
D
D
B
E
A
D
A
A
44
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA

BAYSAL Ayşe, Genel Beslenme, Hatiboğlu Yayınevi, Ankara, 2002.

Çeviri Talat Mesud YELBUZ, Klinik Klavuzu Anesteziyoloji, Türkçe birinci
basım 1995.

KAYHAN Zeynep, Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, Ankara, 1997.

KEÇİK Yüksel, Necmettin Ünal, Nöroanestezi, 1. Baskı, Atlas Kitapçılık Tic.
Ltd. Şti. Ankara, 2000.

KORFALI Gülsen, Anestezide Temel Konular, Nobel Tıp Kitabevi, 2003.

LANGE, Klinik Anesteziyoloji, 4. baskı, Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara, 2008.

ÖZATAMAR
Oya,
Neslihan
ALKIŞ,
Yeşim
BATİSLAM,
Dilek
YÖRÜKOĞLU, Anestezide Güncel Konular; Nobel Tıp kitabevleri, 2002.

ÖZCENGİZ ve ÖZBEK, Anestezi El Kitabı, Nobel Tıp Kitabevi, 1998.

STOELTİNG K. Robert, Ronald D. MİLLER, Çeviri editörleri Ö. Taylan
AKKAYA ve arkadaşları, Temel Anestezi, 5. baskı, Güneş Tıp Kitabevleri,
2010.

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Diabetus Mellitus
Sempozyumu-18 - 19 Aralık 1997, İstanbul.

http://lokman.cu.edu.tr/anestezi/anestezinot/yeni_sayfa_7.htm-Erişim
27.10.2011
45
tarihi:
Download