TOPLU SÖZLEŞME HAKKI VE BÜTÜN YÖNLERİYLE iLK TOPLU SöZLEŞME Toplu sözleşme ile toplu görüşme arasında ne fark vardır? 1 Toplu sözleşme ve toplu görüşme arasındaki temel fark, üzerinde uzlaşılan konuların kesinliğine ve yürürlüğe girmesine ilişkindir. Toplu görüşmede uzlaşılan konular doğrudan değil, TBMM tarafından yasal düzenleme yapılması, yasal düzenleme gerektirmeyen konularla ilgili olarak yönetsel düzenleme (yönetmelik, genelge vb.) yapılması suretiyle hayata geçebiliyordu. Toplu sözleşmede ise, toplu sözleşme metninde (ya da toplu sözleşme niteliğindeki Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararında) yer alan hükümler, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın doğrudan yürürlüğe girer. Bu yönüyle toplu sözleşme hükümleri, aynı konuya ilişkin kanun veya sair mevzuat hükümlerinden önce uygulanacak hükümler olarak doğrudan yürürlüğe giren mevzuat hükmü konumundadır. 3 2 Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda yapılan değişiklik ne gibi kazanımlar getirdi? Sendikalara üyelik kapsamı genişletildi: Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda; kamu görevlisi tanımı yeniden yapıldı. ‘Kanun kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşların kadro veya pozisyonlarında istihdam edilen işçi statüsü dışındaki çalışanlar’ ibaresi getirilerek kamu görevlisi tanımı genişletildi. Bu kapsamda, adaylık ve deneme süresi ibaresi kaldırılarak stajyer konumundaki çalışanlar ile 100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerinin en üst amirleri ile yardımcıları ve kamu kurum ve kuruluşlarının güvenlik görevlilerinin sendikalara üye olmalarına imkân sağlandı. Sendika ve konfederasyonların genel kurul evraklarını internet sitesinde ilan etmeleri sağlandı: İki genel kurul toplantısı arasındaki döneme ilişkin faaliyet ve hesap raporu, denetleme kurulu veya denetçi raporu ile gelecek döneme ilişkin bütçe önerisi, genel kurula katılacaklara toplantı tarihinden en az on beş gün önce yazılı veya elektronik ortamda gönderilmesi ve internet sitesinde ilan edilmesi esasına bağlanmıştır. Sendikaların doğal afetlerde yardım kuruluşları eli ile yardım yapabilmelerinin önü açıldı: Sendika ve konfederasyonlar doğal afet durumlarında kamuya yararlı dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar aracılığıyla da ayni ve akdi yardım yapabilecek. Sendika ve konfederasyonlar afete uğrayan bölgelerde konut ve sağlık tesisi kurabilecek. Yeni seçilen sendika yöneticilerinin 30 gün içinde aylıksız izne ayrılma sınırlaması yürürlükten kaldırıldı: Şube, sendika ve konfederasyon yönetim kurulu üyeliklerine seçilen yöneticilerin bu görevleri nedeniyle aylıksız izne ayrılma isteğine ilişkin 30 günlük süre sınırlaması kaldırıldı. İşyeri sendika temsilcilerinin sendikal izin süresi artırıldı: İşyerlerinde her yıl 15 Mayıs’ta yapılan tespite göre kamu görevlilerinden en çok üye kaydetmiş sendika tarafından o işyeri için işyeri sendika temsilcisini seçmeye yetkilidir. İşyerindeki kamu görevlisi sayısı 200’e kadar bir, 201-600 arasında ise en çok iki, 601-1000 arasında ise en çok üç, 1001-2000 arasında ise en çok dört, 2000’den fazla ise en çok beş işyeri sendika temsilcisi seçilebilir. Bu temsilcilerden 5 biri ilgili sendika tarafından baş temsilci olarak görevlendirilebilir. İşyeri sendika temsilcileri, işyerlerinde kamu görevlilerinin işveren veya işyeri ile ilgili sorunlarını dinlemek, ilgili yerlere iletmek ve kamu görevlileri ile işveren arasında iletişim sağlamak amacıyla işyerinden seçilir. İşyeri sendika temsilcileri bu görevlerini işyerinde, haftada dört saat olmak üzere yerine getirir ve bu sürede izinli sayılırlar. Sendika işyeri temsilcileri yasal hale getirildi: Bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendikanın dışında faaliyette bulunan sendikalar da, bu kanun kapsamına giren sendikal faaliyetlerin yürütülmesi açısından koordinasyon görevini yürütmek üzere o işyerinden sendika işyeri temsilcisi belirleyebilirler. Sendika işyeri temsilcileri sendikal faaliyetleri yürütmek, koordinasyonu sağlamak üzere işyerlerinde görev yapabilecektir. Sendika işyeri temsilcilerinin haftada dört saat izin hakları yoktur. Ancak yasa hükmü gereği kamu işvereni, yönetim ve hizmetin işleyişini engellemeyecek biçimde sendika temsilcilerine çalışma saatleri içinde ve dışında görevlerini yapabilmeleri için imkânlar ölçüsünde kolaylıklar sağlar. İl ve ilçe temsilcilerine sendikal izin kullanma hakkı alındı: Sendika şubesi bulunmayan il ve ilçelerde il ve ilçe temsilciliği kurulabilir. İldeki üye sayısı 100 ve daha fazla olan sendi- kanın il temsilcisi ile ilçedeki üye sayısı 50 ve daha fazla olan sendikanın ilçe temsilcisi haftada dört saat izinli sayılır. Hizmet kolu toplu sözleşme hakkı alındı: Toplu sözleşme, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ile kanunda ismen sayılmayan diğer mali ve sosyal hakları kapsamaktadır. Toplu sözleşmenin kapsamında yer alacak konulardan kamu görevlilerinin bütününü ilgilendiren hususlar Genel Toplu Sözleşme kapsamında görüşülecek. Görev yapılan hizmet koluna mahsus mali ve sosyal haklar Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi kapsamında görüşülecek. 7 Sendika üyesi kamu görevlileri toplu sözleşme hükümlerinin tamamından, sendika üyesi olmayan kamu görevlileri ise toplu sözleşme ikramiyesi hariç toplu sözleşme hükümlerinden yararlanabilecekler. Emekli kamu görevlileri, toplu sözleşmede belirlenen aylık ve taban aylık katsayılarının emekli maaşlarına yansıtılması suretiyle toplu sözleşmeden faydalandırılacak. 3 Toplu sözleşme görüşmelerine kamu görevlileri adına kimler katılmaktadır? Toplu sözleşme görüşmelerine kamu görevlileri adına, en çok üyeye sahip üç konfederasyon temsilcileri ile her bir hizmet kolunda en çok üyeye sahip (yetkili) sendikaların temsilcileri ve en çok üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenen ve Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nin başkanlığını yürüten temsilci olmak üzere on beş kişi katılmaktadır. Toplu sözleşmeyi imzalama ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisi; kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren konular (genel toplu sözleşme) bakımından Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı’na (en çok üyeye sahip konfederasyon tarafından başkan olarak bildirilen temsilciye), hizmet kolları bakımın- dan ise ilgili hizmet kolunda en çok üyeye sahip (yetkili) sendikaya aittir. Heyette temsilci bulunduran diğer iki konfederasyonun toplu sözleşme imzalama ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisi bulunmamaktadır. 4 Toplu sözleşmeler neticesi alınan kararlar için sonradan ayrıca bir düzenlemeye veya karara ihtiyaç var mıdır? Kararlar ne şekilde yürürlüğe girip hüküm doğuracaktır? Toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda taraflar arasında uzlaşmaya varılmasına bağlı olarak toplu sözleşme imzalanması veya uzlaşmazlık durumunda yapılan başvuruya bağlı olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nca toplu sözleşme niteliğinde olan karara varılması durumunda, toplu sözleşme metninde veya -top- 9 lu sözleşme niteliğindeki- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararında yer alan hükümlerin uygulanması-yürürlüğe girmesi için ayrıca bir düzenleme yapılması gerekmemektedir. Toplu sözleşme hükümleri, toplu sözleşmenin ya da KGHK kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte -yürürlük için başkaca bir tarih belirtilmemiş olması kaydıyla- toplu sözleşmenin ait olduğu ilk yılın Ocak ayının ilk gününden itibaren doğrudan hüküm doğurur. Bu çerçevede, toplu sözleşmede alınan ve toplu sözleşme hükmü haline getirilen kararlar, herhangi bir yasal veya yönetsel düzenlemeye ihtiyaç duymaksızın doğrudan hüküm doğuran ve bu yönüyle aynı konudaki kanun ve yönetmelik hükümlerine göre öncelikli uygulama yeteneği bulunan hükümler olarak -toplu sözleşme dönemiyle sınırlı olmak üzere- yürürlüğe girer. 5 Toplu sözleşme görüşmelerinde imzalanan toplu sözleşme metnine veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarına karşı hükümetin itiraz ya da alınan kararları uygulamama hakkı/imkânı var mıdır? Toplu sözleşme metni ve KGHK kararları kesin olup tarafları bağlar. Anayasa’nın 53. maddesinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle, toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda imzalanan toplu sözleşme metnine ya da uzlaşmazlık oluşmasına bağlı olarak yapılan başvuru çerçevesinde verilen Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararına karşı, taraflardan herhangi birisinin itiraz hakkı ve imkanı bulunmamaktadır. Toplu sözleşme metninde (veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararında) yer alan hükümlerin (kararların), uygulanmaması kanun hükmünün uygulanmaması olarak kabul edilir ve hak ihlali sonucunu doğurur. Bu çerçevede, toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmaması ya da yanlış uygulanması ilgililere söz konusu iş ve işlemlerle ilgili dava açma hakkı doğurur. 6 Toplu görüşme sürecinde hizmet kollarının talepleri müzakere edilebilmiş midir? Toplu sözleşme sürecinde hizmet kollarının taleplerinin müzakeresi ne şekilde olmuştur? Toplu görüşmede genel toplu sözleşme ve hizmet kolu toplu sözleşmesi ayırımı olmaması, hizmet kollarının taleplerinin masada müzakere edilmemesine neden olmuştur. Hizmet kollarında yetkili olan sendikalar, temsilcileri aracılığıyla masada temsil edilmesine ve hizmet kolları- 11 na ilişkin talepler toplu görüşme masasına sunulmasına rağmen 2002-2008 yılları arasındaki toplu görüşme döneminde, hizmet kollarının taleplerinin masada müzakere edildiğini söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan anılan dönemdeki toplu görüşme tutanakları ile mutabakat zabıtları incelendiğinde, başta eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri kolu olmak üzere hizmet kollarına münhasır bir talebin veya kazanımın, tutanaklarda ve mutabakat zabıtlarında olması gerektiği düzeyde yer alamadığı görülecektir. Anılan dönemde hizmet kollarının taleplerinin masada olması gerektiği şekilde müzakere edilmemesinin en önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz yetkili olan konfederasyonların özellikle de Kamu-Sen’in bu konuda gerekli baskıyı üretememesidir. 2012 yılında ilk defa gerçekleşen toplu sözleşme masasında ise toplu sözleşme görüşmelerinde her bir hizmet kolunun talepleri ayrı ayrı müzakere edilmiştir. Toplu sözleşme hakkı çer- çevesinde 4688 sayılı Kanun kapsamında yapılan değişikliklerle, genel toplu sözleşme (kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren hükümler) ve hizmet kolu toplu sözleşmesi olmak üzere iki düzeyde toplu sözleşme yapılması öngörülmüştür. Hizmet kolu toplu sözleşmesine 4688 sayılı Kanun kapsamında yer verilmesi Memur-Sen Konfederasyonu’nun ve bağlı sendikalarının ısrarlı ve kararlı mücadelesinin ürünüdür. 2012-2013 dönemi toplu sözleşme görüşmelerinde her bir hizmet koluna ilişkin teklifler münhasıran müzakere edilmiştir. Hizmet kollarındaki yetkili sendikaların toplu sözleşme tekliflerinin toplu sözleşme masasında karşılıklı görüşülmesi ve Kamu İşveren Heyeti’nin bu tekliflere yönelik değerlendirmelerini ve karşı tekliflerini sunmasıyla yürütülen müzakere süreci sonucunda toplu sözleşme imzalanamamış olmakla birlikte müzakere sürecinde üzerinde uzlaşılan konular toplu sözleşme tutanağına aktarılmıştır. Bu durum, hizmet kollarına münhasır kazanımlar üretilmesine ve bu kazanımlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararında yer verilmek suretiyle toplu sözleşme hükmüne dönüşmesine kapı aralamıştır. Bu kapsamda, örneğin eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri kolunda dokuz kez gerçekleşen toplu görüşme müzakereleri sonucunda düzenlenen toplantı tutanağında veya mutabakat zaptında eğitim çalışanlarına mahsus tek bir hüküm bulunmazken, ilk toplu sözleşme sürecinde eğitim- 13 öğretim ve bilim hizmetleri koluna münhasır 11 kazanım elde edilmiştir. Kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren toplu sözleşme hükümleri de dikkate alındığında, eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda görev yapan kamu görevlilerine yönelik kazanım üreten toplu sözleşme hükmü sayısı 18’e ulaşmaktadır. Dokuz kez gerçekleşen toplu görüşmelerde, eğitim-öğretim ve bilim hizmetlerindeki kamu görevlileri için tek bir kazanım elde edilemezken, ilk toplu sözleşme masasından on sekiz kazanım elde edilmesi, hizmet kollarına ilişkin tekliflerin gerek müzakeresi gerekse kazanıma dönüştürülmesi yönüyle, toplu sözleşme hakkının -yetkili sendikanın değişmesinin de katkısıyla- toplu görüşme dönemiyle kıyaslanmayacak ölçüde kazanım üretilmesine katkı sağladığı açıktır. Toplu görüşmede, hizmet kollarına ilişkin konular sendikaların talep ve tekliflerinin Toplu Görüşme heyetine sunulması suretiyle gündeme gelebilirken, toplu sözleşmede ise hizmet kollarının toplu sözleşmeye ilişkin teklif ve talepleri münhasıran müzakere edilmiş ve bu çerçevede oluşturulan komisyonlarda detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu süreç sonunda oluşturulan komisyon raporları, toplu görüşme masasında tutanağa veya toplu sözleşme metni taslağına dönüştürülmüştür. Toplu sözleşme imzalanamaması durumunda, sendikalar toplu sözleşme imzalama ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma hak ve yetkilerine (toplu sözleşmenin tarafı olma sıfatlarına) dayalı ola- rak, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru yaparak hizmet kollarıyla ilgili teklif ve taleplerinin Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından değerlendirilmesi ve karara bağlanması hakkını kullanabilecektir. 7 Toplu görüşme sürecinde hizmet kollarını ilgilendiren kararların takibi yapılabilmiş midir? Toplu görüşme yönteminin en önemli aksaklığı, üzerinde uzlaşılan konuların dahi hemen yürürlüğe girmemesi ve uzlaşılan konuların hayata geçirilmesi -kazanıma dönüşmesi- için gerekli yasal veya yönetsel düzenlemelerin yapılması gerekliliğidir. Daha açık bir ifadeyle, masada uzlaşılan konunun kazanıma dönüşmesi nihayetinde Bakanlar Kurulu’nun takdirindedir. Bu yönüyle toplu görüşme sürecinde uzlaşılan kararlar, hiçbir zaman doğrudan kazanıma dönüş- 15 memiştir. Hatta, toplu görüşmeler sonucunda imza altına alınan mutabakat metinlerinde yer verilen kararların bir kısmı halen (gerekli yasal düzenlemeler yapılmamasına bağlı olarak) kazanıma dönüşememiştir. Diğer taraftan, toplu görüşmeler, ağırlıklı olarak kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren konuların müzakere edildiği bir süreç olarak gerçekleşmiştir. Hizmet kollarının talep ve teklifleri masada ilgili sendikalar tarafından ifade edilmiş ancak derinlemesine ve ilgili tarafların karşılıklı beyan ve değerlendirmeleri üzerine şekillenmiş bir müzakere tam anlamıyla gerçekleşmemiştir. Bu bakımdan, dokuz yıllık toplu görüşme sürecinde hizmet kollarını ilgilendiren ve hizmet koluna mahsus kazanım anlamına gelecek çok fazla karar alınması da söz konusu olmamıştır. Toplu Görüşme sürecinin işlevsel açıdan yetersiz ve kararlarının tam anlamıyla bağlayıcı nitelikte olmaması, üzerinde uzlaşılan hususların hayata geçirilebilmesi için Toplu Görüşme süreci sonrasında yasama organı veya yürütme eliyle düzenleme yapılması gerekliliği nedeniyle, toplu görüşmelerde hizmet kollarına münhasır konular, mutabakat metinlerinde fazlaca yer bulamamış, oldukça sınırlı sayıdaki konularda alınan kararların hayata geçirilmesi noktasında ilgili hizmet kolundaki sendikalar, kararların hayata geçirilmesi noktasında baskı üretmeye uygun sonuca etkili yöntemler kullanma imkânına sahip olamamıştır. Toplu Sözleşme bu yönüyle, kazanımların hayata geçmesi yönüyle doğrudan sonuç doğrucu bir süreç olması nedeniyle Toplu Görüşme dönemindeki aksaklıkların bütünüyle bertaraf edilmesine zemin oluşturmuştur. 8 2012-2013 dönemi Toplu Sözleşme müzakerelerinde kabul edilmeyen talepler hakkında bundan sonra nasıl bir süreç işletilecektir? Kamu Personeli Danışma Kurulu bu süreçte nasıl işletilecektir? 2012-2013 dönemi (ilk) Toplu Sözleşme görüşmelerinde, yetkili konfederasyon (Memur-Sen) ve hizmet kollarındaki yetkili sendikalar tarafından toplu sözleşme masasına sunulan tekliflerden bir bölümü Kamu İşveren Heyeti tarafından kabul edilmiş ve bu durum Toplu Sözleşme tutanağı ile kayıt altına alınmıştır. Ancak, Toplu Sözleşme görüşmeleri sonucunda yerel yönetimler hizmet kolu hariç diğer hizmet kolları ile genel toplu sözleşme olarak nitelendirilebilecek kamu görevlilerinin bütününü ilgilendiren konulara yönelik toplu sözleşme imzalanamamıştır. Toplu Sözleşme görüşmeleri sonunda, toplu sözleşme tutanağı yanında taraflar arasında görüşmelerin toplu sözleşme masası ve toplu sözleşme süreci dışında çalışılmasına devam edilmesine yöne- 17 lik karara varılan konular tespit edilmiş ve bu konuların Kamu Personeli Danışma Kurulu gündemine alınmak suretiyle olgunlaştırılmasına karar verilmiştir. Bu çerçevede oluşturulan tutanağın içeriğinde, hem hizmet kollarına hem de bütün kamu görevlilerine münhasır konulara yer verilmiştir. Bu tutanakta yer alan konular, Devlet Personel Başkanlığı’nın koordinesinde ve ilgili konfederasyon ve sendikaların katılımıyla gerçekleştirilecek toplantılarla yürütülecek çalışmalar çerçevesinde değerlendirilecektir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde hazırlanan raporlar Kamu Personeli Danışma Kurulu’nca incelenip karara bağlanacaktır. Kamu Personeli Danışma Kurulu, niteliği itibarıyla katılımcı demokrasi kapsamında toplu sözleşmenin taraflarının yer aldığı ve tarafların görüşlerini de dikkate alarak yasal ve yönetsel düzenlemeler yapılmasına zemin oluşturacak ön kararların alınmasına imkan ve fırsat sağlayacak bir işlev yürütecek bir organi- zasyondur. Bu yönüyle, Kamu Personeli Danışma Kurulu’nun görüş belirttiği ve karar oluşturduğu konular, süreç içerisinde kamu görevlileri lehine (genel toplu sözleşme ve hizmet kolu toplu sözleşmesi kapsamında yer alan konularla ilgili olarak) kazanımlar üretilmesine imkan sağlayacak bir sendikal zemin işlevi görecektir. 9 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ile Uzlaştırma Kurulu’nun farkı nedir? Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na, Anayasa’nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” başlıklı 53. maddesinin 4. fıkrasında yer verilmiştir. Bu yönüyle, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na anayasal kurul denilebilir. Söz konusu fıkrada, “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir ibarelerine yer verilmek suretiyle Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Toplu Sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasıyla sınırlı olmak ve taraflarca başvuru yapılmış olması kaydıyla uyuşmazlığı giderecek karar alacak organ işlevi yüklenmiştir. Daha somut bir ifadeyle, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, kamu görevlilerinin toplu sözleşmeye konu edilen hakları noktasında toplu 19 sözleşmeyle belirlenmesi hükmünün mutlak surette yerine getirilmesinin aracı olmuştur. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması halinde devreye giren ve kendisine yapılan başvurular hakkında verdiği kararlar, kesin (itiraz edilemez-başka bir merciye başvuru konusu yapılamaz) karar niteliğinde ve toplu sözleşme hükmünde olan irade kullanan bir kurul konumundadır. Başkan dahil on bir üyeden oluşan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 4 üyesi Kamu İşveren Heyeti’nde temsilcisi bulunan Bakanlık/Başkanlık bünyesinden belirlenirken, 4 üyesi ise Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nde temsilcisi bulunan konfederasyonlar tarafından belirlenmektedir. Bir başka ifadeyle, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda toplu sözleşmenin her iki tarafından temsilci bulunmaktadır. Kurulun diğer üç üyesi ise ikisi akademisyen, biri yüksek yargı organlarının başkan ve başkan vekilleri arasından olmak kaydıyla Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Toplu görüşme döneminde uzlaşmazlık halinde başvuru yapılan ve başkan dahil beş üyeden Uzlaştırma Kurulu’nun oluşumu; başkanı Yüksek Hakem Kurulu başkanı olarak açık ve kesin bir şekilde kanunla belirlenmiş ve akademisyen olan diğer dört üye ise Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilmek suretiyle gerçekleşmekteydi. Uzlaştırma Kurulu’nda, toplu görüşmenin tarafı olan sendika/konfederasyon ve Kamu İş- veren Heyeti’nin temsilcileri bulunmamaktaydı. Diğer taraftan, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarının aksine Uzlaştırma Kurulu kararları, tarafların katılması durumunda mutabakat metnine dönüşmekte, katılmaması durumunda ise Bakanlar Kurulu’na sunulmakla birlikte bağlayıcı nitelik taşımamaktaydı. Uzlaştırma Kurulu, ürettiği kararlar üçüncü tarafların iradesiyle bağlayıcı nitelik kazanan ve daha ziyade taraflara üzerinde uzlaşabilecekleri öneriler sunan tavsiye sunucu bir kurul konumundaydı. 10 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun üye yapısı nasıldır? Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kimlerden oluşacağı, başkan ve üyelerinin nasıl belirleneceği 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 34. maddesinde, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu her toplu sözleşme dönemi için; 21 a) Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanları arasından Bakanlar Kurulunca Başkan olarak seçilecek bir üye, b) Kamu İşveren Heyeti Başkanınca Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığından görevlendirilecek birer üye, c) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye, d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye, e) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere (d) bendinde belirtilen bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye, olmak üzere onbir üyeden oluşur” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda toplu sözleşme masasındaki her iki heyet eşit sayıda temsilciyle temsil edilmektedir. Kurulun akademisyen üyelerinin her ikisi de Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmekle birlikte bu üyelerden biri üç konfederasyon tarafından bildirilen toplam yedi akademisyen arasından seçilmektedir. Kurulun başkanı ise Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkan, başkan vekili, başkan yardımcı ve daire başkanları arasından olmak kaydıyla yine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Bu tabloya göre, onbir üyede oluşan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun başkan dahil altı üyesi doğrudan siyasi irade tarafından belirlenmektedir. Kurulun ikinci akademisyen üyesi, konfederasyonlar tarafından önerilen yedi akademisyen üye arasından belirlenmekle birlikte, bu belirlemenin Bakanlar Kurulu tarafından yapılması nedeniyle, Kurulun yedi üyesinin Bakanlar Kurulu tarafından nihai olarak belirlendiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. 23 11 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun mevcut üye yapısı karşısında kamu görevlilerinin lehine, konfederasyon ve sendikaların istekleri doğrultusunda karar alabilmesi mümkün müdür? Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısı, işleyişi, görev ve yetkileriyle ilgili olarak Anayasa’da ve 4688 sayılı Kanun’da açık ve yorum gerektirmeyen hükümlere yer verilmiştir. Öncelikle Anayasa’nın 53. maddesindeki, “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir” ifadelerini değerlendirmek gerekir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na, “kamu görevlileri lehine” ya da “konfederasyon ve sendikaların istekleri doğrultusunda” karar vermek gibi bir görev ve sorumluluk yüklenmediğini kabul etmek gerekir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, kamu görevlilerinin toplu sözleşmeye konu edilecek haklarıyla ilgili olarak toplu sözleşme hükmünde kararlar vermekle sorumlu ve yetkili kılınmıştır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, kararlarını taraflardan birinin lehine ya da aleyhine sonuç doğurması gibi bir saikle değil, hakem sıfatının gerektirdiği bir şekilde vermek durumundadır. Ancak, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun mevcut yapısı ve üyelerinin (özellikle başkan ve akademisyen üyenin) belirlenme şekli, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun tarafsız, bağımsız ve etki altında kalmadan karar almasını zorlaştırmaktadır. Kurulun hakem sıfatının somutlaşmasını sağlayacak (başkan ve Bakanlar Kurulu tarafından doğrudan belirlenen akademisyen) üyelerinin, hakem sıfatıyla karar alma konusunda azami derecede hassasiyet göstermesi halinde, kurulun etki altında kalmadan, tarafsız ve bağımsız karar verebileceği açıktır. Mevcut durum itibarıyla 2012-2013 dönemine ilişkin Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının bütün yönleriyle, bu çerçeve içerisinde verildiğini söylemek mümkün değildir. Ancak, görev, yetki ve sorumlulukları milletin mutabakat metni olarak kabul edilmesi gereken Anayasa ile belirlenmiş bir kurulda başkanlık veya üyelik görevi kabul edenlerin, kamu görevlileri lehine ya da sendikaların istekleri doğrultusunda karar alması bir tarafa öncelikle bağımsızlık ve tarafsızlık konusunda (anayasal bir kurulun 25 üyesi olma) sıfatlarından kaynaklanacak bir özgüvenle değerlendirme yapmalarını ve karar almalarını beklemek sadece kamu görevlilerinin, sendikaların ve konfederasyonların değil, bütün kamuoyunun haklı ve yerinde beklentisidir. Sonuç itibarıyla, kurulun başkan dahil olmak üzere altı üyesinin doğrudan Bakanlar Kurulu (ya da siyasi irade-Kamu İşveren tarafı) tarafından belirlenmesi, kurulun bağımsız ve tarafsız kararlar alması noktasında haklı tereddütlere kapı aralasa dahi, kurulda görev almayı kabul edenlerin bu tereddütleri boşa çıkaracak ve kurul kararlarının adil olduğu algısı uyandıracak anayasal ve toplumsal bir desteğe sahip olduklarını öncelikle görmeleri ve kabul etmeleri gerekir. Ancak, ilk toplu sözleşme süreci sonunda Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından alınan kararlar, bu yönde bir öngörü ve kabulün esas alınmadığı algısını haklı olarak ortaya çıkarmıştır. 12 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na neden başvuruda bulunulmuştur? Yukarıda da yer verildiği gibi Anayasa’nın 53. maddesinde toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık çıkması halinde tarafların uyuşmazlığın çözümü için Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma hakkı bulunmaktadır. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun konuyla ilgili hükümlerinde de, Anayasa’nın 53. maddesine paralel olarak toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde tarafların Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuruda bulunabileceği hüküm altına alınmış, kurula başvuru yapılmaması halinde toplu sözleşme döneminde kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının genel hükümlere göre belirleneceği kayıt altına alınmıştır. 2012-2013 dönemine ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri sonunda, genel toplu sözleşmede ve yerel yönetimler hizmet kolu hariç olmak üzere on hizmet kolunda toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması nedeniyle toplu sözleşme imzalanamamış ve görüşmelerin sonucunu yansıtan toplu sözleşme görüşme tutanağı düzenlenmiştir. Görüşmeler sonucunda toplu sözleşme imzalanamamasının sonucu olarak, ilgili hizmet kollarında yetkili sendikaların ve kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren konularla (genel toplu sözleşmeyle) ilgili olarak da en çok üyeye sahip konfederasyon (Memur-Sen) tarafından belirlenen heyet başkanının, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma ve uyuşmazlığın Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nca çözülerek toplu sözleşme hükümlerinin kurulca belirlenmesi noktasında başvuru yapma hakkı doğmuştur. Bu çerçevede, kamu görevlilerinin (gerek genel toplu sözleşme gerekse on hizmet koluna iliş- 27 kin olarak) 2012-2013 dönemine ilişkin mali ve sosyal haklarının tarafların anlaşmasına dayalı toplu sözleşmeyle belirlenememesi karşısında, kamu görevlilerinin 2012-2013 dönemindeki haklarının sendika ve konfederasyonların hiçbir etkide bulunamayacağı bir süreçle Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesine engel olmak adına konfederasyon temsilcileri ile konfederasyonlar tarafından önerilen akademisyen bir üyenin de yer aldığı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından belirlenmesini sağlamak ve kurul üzerinde oluşturulacak kamuoyu baskısı ile kamu görevlilerinin lehine kazanımlar üretmek adına Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru yapılmıştır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sürecinde elde edilen ilave kazanımlar, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sürecinden asgari düzeyin üzerinde fayda sağlandığını belgelemiştir. 13 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu müzakerelerine konfederasyon temsilcileri katılmasaydı ya da temsilcilerini çekseydi muhtemel sonuçlar ne olurdu? Konunun. Toplantıya katılmama ve temsilcilerin çekilmesi durumu şeklinde iki ayrı yönden incelenmesi, konunun doğru anlaşılmasını ve doğru cevaplara ulaşılmasına imkan sağlayacaktır. Birinci bölüm olarak, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu müzakerelerine katılmama halinin inceleyelim. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısını ve işleyişini düzenleyen 34 üncü maddesinde, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun başkan dahil sekiz üyeyle toplanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede, Kurulun konfederasyonlar tarafından belirlenen üyelerinin Kurulun toplantısına iştirak etmemesi (Kurul toplantısının ilk oturumundan itibaren konfederasyon temsilcilerinin Kurul çalışmalarına katılmaması) durumunda, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun toplantı yeter sayısını sağlayamaması nedeniyle toplanamayacağı açıktır. Ancak, bu durumda kamu görevlilerinin 2012-2013 yılına dönemine ilişkin mali ve sosyal haklarının nasıl ve kim tarafından belirleneceğine ilişkin açık ve kesin bir hüküm Kanunun 29 içeriğinde bulunmamaktadır. Ayrıca, toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda uyuşmazlığın çözümü amacıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı (Memur-Sen Genel Başkanı) ile sendikaların Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurusundan sonra, konfederasyon temsilcilerinin Kurulu katılmaması, Kurulun toplantı yeter sayısına ulaşamamasını ve bu surette Kurulun toplanmasını ve karar almasını engellemeleri, kamu görevlilerinin 2012-2013 döneminde toplu sözleşme kapsamında yararlanacağı hakları belirlemeye dönük olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nca karar alınamaması sonucunu doğururdu. Bu durumda, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun toplanamaması ve buna bağlı olarak karar alamaması halinde, 2012-2013 dönemine yönelik olarak kamu görevlilerinin geneline ve hizmet kollarına mahsus olarak yararlanabileceği haklarla ilgili olarak nasıl ve kim tarafından karar alınacağına ilişkin açık ve tereddüt içermeyen bir hükmün gerek Anayasa’da gerek 4688 sayılı Kanun’da gerekse 4688 sayılı Kanun’un atıf yaptığı diğer mevzuatta bulunmaması nedeniyle, kural boşluğu olduğundan hareketle kanunun diğer hükümlerine bağlı yorum yapılmak suretiyle kamu görevlilerinin 2012-2013 dönemine ilişkin yararlanacağı haklarla ilgili olarak Bakanlar Kurulu’nun genel hükümlere göre karar vermesi ya da belirsizliğin giderilmemesine bağlı olarak kamu görevlilerinin uzunca bir süre daha zamsız maaş almaları söz konusu olabilirdi. Böylesi bir sonuç, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru yaptıktan sonra temsilcilerini Kurula göndermeyen konfederasyonların, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na temsilcilerinizi göndermeyecekseniz niçin başvuru yaptınız?” sorusuna gerek kamu görevlilerinin gerekse kamuoyunun zihninde soru işareti kalmayacak şekilde cevap vermeleri gerektirirdi. Hatta daha ileri gidip “uzlaşmazlığı çözecek Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na temsilci gönderilmeyecekse toplu sözleşme görüşmelerine niye katıldınız?” gibi ajitasyon içeren sorular sorulmasına malzeme yapılabilirdi. Özetle, İlk toplu sözleşme görüşmeleri sonunda uyuşmazlık çıktığı ve buna bağlı olarak ilgili sendikaların ve yetkili konfederasyon olarak Memur-Sen’in kamu görevlilerinin haklarını korumak ve geliştirmek adına Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurduktan sonra, kurulun toplantısına iştirak etmemesi toplu sözleşme görüşmelerine niye katıldıkları, uyuşmazlığın çözümü konusunda Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na niçin başvurdukları konusunda haklı 31 eleştirilere maruz kalmalarına neden olacağı gibi, Bakanlar Kurulu’na da doğrudan kendi iradesiyle kamu görevlilerinin haklarını belirleme yetkisi kullanma fırsatını vereceği göz ardı edilmemelidir. Konunun ikinci yönü ise, Kurulun çalışmalarına (toplantısına) katıldıktan sonra sonuç oturumları aşamasında temsilcilerin geri çekilmesi durumunda oluşacak sonuçların ne olacağıdır. Kurulda görev alan konfederasyon temsilcilerinin Kurula katılmaması hali ile Kurul çalışmalarından çekilme hali aynı durum değildir. Durum aynı olmayınca sonuçlar da birbirinden farklı olacaktır. Kurulun toplantı yeter sayısına ulaşması ve buna bağlı olarak da Kurulun toplanamaması hali ile Kurul toplantıya (çalışmalarına) başladıktan sonra karar oluşturmadan önce Kurulun konfederasyon temsilcisi konumundaki üyelerinin Kurul üyeliğinden çekilmesi halinin aynı durum olmadığını yukarıda ifade etmiştik. Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun konfederasyon temsilcisi konumundaki üyelerinin toplantıya katılmaması ya da toplantı yeter sayısına ulaşılması sonrasında toplantıdan çekilmeleri (konfederasyon temsilcisi üyelerin kurul toplantısının herhangi bir oturumdan sonra oturumlara/ çalışmalara katılmaması), Memur-Sen’in bütün kamu görevlileri, yetkili sendikaların da hizmet kollarına yönelik toplu sözleşme tekliflerinin doğrudan kabul edilmesi şeklinde bir sonuç doğuracağını söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 34. maddesinde “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Başkanın çağrısı üzerine Başkan dahil en az sekiz üyenin katılımı ile toplanır. Mazereti nedeniyle toplantıya katılamayacak üyelerin yerine yedekleri çağrılır. Çalışma programı, toplantı gündemi, toplantı veya tespit tutanağının inceleme usul ve esasları ile toplantıya ilişkin diğer hususlar Başkan tarafından belirlenir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, tarafların başvuru tarihinden itibaren beş gün içinde kararını verir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar alır. Kurul üyeleri çekimser oy kullanamazlar. Oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü gibi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun toplanması ve bu toplantı kapsamında birden fazla oturum gerçekleştirmesi söz konusudur. Bu çerçevede, doğrudan lafzi (kanun hükmü- 33 ne dayalı) yorum yapılması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun toplandıktan (yani toplantı yeter sayısı için gereken sekiz üye sayısına ulaşıldıktan) sonra konfederasyon temsilcisi konumundaki üyelerin Kamu Görevlileri Hakem Kurulu toplantılarına (ya da daha doğru bir ifadeyle toplantının oturumlarına) katılmaması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun karar almasına engel teşkil etmeyeceği iddia edilebilir. Ancak, kanunun diğer hükümleri ve kurulun karar almaya ilişkin süreçleri çerçevesinde amaçsal (gai) yorum yapıldığında kanun koyucunun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun, karar üretebilmesi için ilk toplantının gerçekleşmesi gerektiği sonraki süreçte (beş günlük süre içerisinde) bir araya gelmelerin her birinin toplantı olarak kabul ettiği de benzer şekilde ifade edilebilir. Bu bakımdan, konfederasyon temsilcilerinin kurulun ilk toplantısına iştirak ettikten sonra esasa ilişkin kararların alınacağı toplantılara (ya da oturumlara) katılmaması durumunda sonucun ne olacağı hususu farklı görüşlere dayalı kararlar verilmesine imkan sağlayacak tereddütler içermektedir. Konuya somut durum üzerinden bakmak gerekirse; ilk toplu sözleşme görüşmelerinde yerel yönetimler hizmet kolu dışındaki hizmet kolları ile kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren genel toplu sözleşme yönüyle toplu sözleşme imzalanamamasına bağlı olarak uyuşmazlığın çözümü amacıyla on hizmet kolundaki yetkili sendikalar ile Memur-Sen Konfederasyonu tarafından Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurulmuştur. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun ilk toplantısından itibaren başvuruların esasıyla ilgili değerlendirme yapması gerekirken, işin karar sürecinin nasıl işletileceğine ilişkin usul noktasında değerlendirme yapmakla yetinerek vakit kaybetmesine Memur-Sen Konfederasyonu tepki göstermiş ve bağlı sendikalarıyla birlikte aldığı karara dayalı olarak başvuruların esasına ilişkin inceleme ve karar verme sürecinin başlatılması sözü verilinceye kadar kurul çalışmalarına katılmayacağını deklare etmiştir. Memur-Sen tarafından ortaya konan bu tepki ve eyleme, kurula birer üye gönderen diğer iki konfederasyon da katılmıştır. Söz konusu eylem, kurulun toplantısına katılmama (son gün oturumuna) şeklinde gerçekleştirilmiş olup her hal ve şartta kurula çalışmalarına katılmama ve konfederasyon temsilcisini karar oturumunda geri çekme şeklinde bir eylem kararı alınmamıştır. Kurul başkanı tarafından başvuruların esasına geçilerek karar alma sürecinin başlatılacağı sözü verilmesiyle birlikte Memur-Sen temsilcileri toplantıya iştirak etmiştir. Bu bakımdan tepki ve eylem sonuç doğurmuş ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, başvuruların esasına ilişkin değerlendirme sürecine başlamış ve 2012-2013 döneminde kamu görevlilerinin yararlanacağı haklara ilişkin kararlarını vermiştir. 35 14 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na katıldığı halde alınan kararlara imza atmamak mümkün müdür? 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun yukarıda yer verilen 34. maddesinde de açıkça ifade edildiği üzere, kurul üyelerinin çekimser oy kullanma hakkı bulunmamaktadır. Bu çerçeveden, kurulun kararlarına imza atmamanın hukuki anlamda bir sonuç doğurması söz konusu değildir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar aldığı ve fiili durum itibarıyla da ilk toplu sözleşmeye ilişkin olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun altı üyesinin Kamu İşveren Heyeti’nin toplu sözleşme masasında sunduğu tekliflere paralel çerçevede karar oluşturmak yönünde oy kullandığı da açıktır. Bu durum karşısında, konfederasyonların temsilcisi konumundaki dört üye ile konfede- rasyonlar tarafından önerilen akademisyen arasından Bakanlar Kurulu’nca belirlenen akademisyen üyenin kurul kararına katılmaması ya da yazılı hale getirilen kurul kararını imzalamaması fiili, kurulun karar almasına engel oluşturacak bir sonuç doğurmamaktadır. Bu nedenle, ikisi Memur-Sen, diğer ikisi ise ikinci ve üçüncü sıradaki konfederasyonlar tarafından belirlenen kurulun dört üyesi ile akademisyen üyelerden Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ’un kurul kararının belirli hükümlerine katılmaması ve buna dayalı olarak da karşı oy şerhi yazması söz konusu olmuştur. 15 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda Memur-Sen’in önerdiği akademisyen üye 4+4’e destek verdi mi? Vermediyse, Türkiye Kamu-Sen ve KESK neden kamuoyunu yanıltıyor? Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun iki akademisyen üyesinden biri olan ve Memur-Sen tarafından önerilen akademisyenler arasından belirlenen Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ’un kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerine 2012-2013 döneminde yapılacak artış kapsamında kurul kararında yer alan 2012 yılı için %4+%4 teklifine destek verdiği yönündeki bilgi ve beyanlar gerçeği yansıtmamaktadır. Resmi Gazete’de 37 yayımlanan kurul kararının içeriğinde Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ’un karşı oy şerhine yer verilmesi bu durumun en açık ve somut delilidir. Kurul kararının herhangi bir bölümünde, anılan konuyla ilgili olarak Sayın BAŞBUĞ’un belirtilen zam oranlarını kabul etmesi ve çoğunluk yönünde oy kullanması söz konusu olsaydı, bu durum kurul kararının içeriğinde mutlaka ifade edilirdi. Sayın BAŞBUĞ’un %4+%4 zam artışını kabul etmesi ve bu yönde oy kullanması söz konusu olsaydı, Resmi Gazete’de yayımlanan kurul kararının içeriğinde Sayın BAŞBUĞ’un artış oranlarıyla ilgili karşı oy yazması mümkün olamayacağı gibi, Kurul Başkanı’nın yazılmış olan karşı oy yazısını (Sayın BAŞBUĞ’un oylamada çoğunluk yönünde oy kullandığı gerekçesiyle) Resmi Gazete’ye göndermemesi ve karar eki olarak yayımlanmasına göz yummaması gerekirdi. Kaldı ki, toplantıda bulunan bütün diğer üyeler gibi diğer iki konfederasyonun üyeleri de Sayın BAŞBUĞ’un 2012 yılında kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde yapılacak artışla ilgili olarak sırasıyla %8+%8 ve %7+’%7 tekliflerini kurula sunduğu ve bu tekliflerle ilgili yapılan oylamada kurulun altı üyesinin olumsuz oy kullanmasına bağlı olarak bu tekliflerin kabul edilmediğini; bu oylamalardan sonra Kurulun Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından belirlenen üyeleri ile Başkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından doğrudan seçilen akademisyen üyesinin oylarıyla kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerine 2012-2013 döneminde yapılacak artışlarla ilgili olarak Kurul Başkanı tarafından getirilen 2012 için %4+%4 ve 2013 için %3+%3 şeklinde getirilen teklif kabul edilmiş ve konfederasyon temsilciler ile Sayın BAŞBUĞ bu oylamada aleyhte oy kullandığını bilmektedir. Kurula %8+%8 şeklinde artış önerisi sunan Sayın BAŞBUĞ’un kendi önerisinin oldukça altında bir teklifin lehinde oy kullandığını ifade etmek ve bu yönde propaganda yapmak şahit olduğu gerçeğe gözlerini kapamaktan başka bir anlam içermemektedir. Buna rağmen, diğer iki konfederasyonun kurulun üyesi olan temsilcilerini kaynak göstermek suretiyle Sayın BAŞBUĞ’un %4+%4 lehinde oy kullandığını ifade etmeleri hatta daha da ileri giderek toplu sözleşme sürecinde sadece bu konuda sahnenin ön tarafına çıkmaya çabalamaları, toplu sözleşme masasından kamu görevlilerinin lehine sonuç almaktan çok MemurSen’in başarısız olması için çaba gösteren anlayış ve tavırlarının final sahnesi hükmündedir. Toplu sözleşme görüşmelerinin tutanakları ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu toplantısındaki görüşmelerin, konuşmaların, önerilerin içeriği incelendiğinde ortaya çıkacak “diğer iki konfederasyon toplu sözleşme sürecinde sessiz kalmıştır” gerçeğini kamuoyundan ve özellikle de kamu görevlilerinden saklamanın en kolay yolu, kusurlarının ve vurdumduymazlıklarının dile getirilmesini engellemenin yöntemi olarak diğer iki konfederasyon; kendi zihinlerinde 39 oluşturdukları senaryoyu oynamaya başlamış ve ülkemiz sendikal zeminine akademik açıdan en üst düzeyde katkı sunmuş bir akademisyeni özne yaparak karalamayı tercih etmiştir. Bir akademisyeni özne yaparak Memur-Sen ve bağlı sendikalarına yönelik karalama yöntemini tercih etmeleri ise, Memur-Sen ve bağlı sendikalarının toplu sözleşme sürecinde kamu görevlilerine yeni kazanımlar üretme konusundaki gayretlerini karalamaya müsait tek bir eksiklik ve hata bulamamalarından kaynaklanıyor. Eylemleriyle, kararlarıyla, kararlılığıyla ve teklifleriyle toplu sözleşme sürecinin kamu görevlilerinin lehine kazanımlar içeren toplu sözleşme metinleriyle tamamlanmasını hedefleyen Memur-Sen’e ve bağlı sendikalarına rakip olamayacaklarını anlayan diğer iki konfederasyon, kendilerini anlatacak başarı öyküleri yazamayınca, her zaman olduğu gibi, başarıyı, başarmaya azmedeni, kazanmaya, kazanım üretmeye kararlı olanı karalama yöntemini tercih etme ahlak(sızlığ) ını yeniden ortaya koymuştur. Daha kestirme bir ifadeyle, huylu huyundan vazgeçmemiştir. İLK TOPLU SÖZLEŞMEDE Eğitim Çalışanlarına Yönelik 18 KAZANIM Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun, kamu görevlilerinin geneli ile hizmet kollarına ilişkin kararı 01.06.2012 ve 28310 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Böylece 2012-2013 dönemi kamu görevlileri toplu sözleşme görüşmeleri neticelenmiş olup, toplu sözleşme sonrası hizmet kolunda elde edilen kazanımlar şunlardır: 1. Geçici personelin çalışma süreleri 657 sayılı Kanun’un 4/C maddesi kapsamında istihdam edilen geçici personelin çalışma süreleri 11 ay 28 gün olarak düzenlenmiştir. Bu konuda ilgili Bakanlar Kurulu kararlarında 30.11.2012 tarihine kadar gerekli değişiklikler yapılacaktır. 2. Akademik jüri üyelikleri için ücret ödenmesi 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca yapılan doçentlik sınavlarında görev alan öğretim üyelerine her bir jüri üyeliği için 4500 gösterge rakamının; 2547 sayılı Kanun’un 23, 25 ve 26. maddeleri uyarınca oluşturulan yardımcı doçent, doçent ve profesör atama jürilerinde görev alan öğretim üyelerine de her bir jüri üyeliği için 3000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda jüri üyeliği ücreti ödenecektir. 2012 yılı itibariyle bu ücret, doçentlik sınavları için 297,84 TL; atama jürilikleri için 198,56 TL’dir. Bir kişiye bu madde kapsamında bir yıl içinde altıdan fazla jüri üyeliği ödemesi yapılamayacaktır. 3. Ders görevinin yapılmış sayılacağı haller 01.09.2012 tarihinden itibaren, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yaygın ve örgün eğitim kurumlarında ders yılı içinde- ki iş günlerinde kar tatili, seçim tatili vb. sebeplerle genel idari izinli olmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenler ile öğrencilerin çeşitli nedenlerle sınıf veya okul bütünlüğünde izinli sayılmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenlere, bu sürelere tekabül eden aylık karşılığı ders görevleri ile varsa ek ders ve ders niteliğinde yönetim, hazırlık ve planlama görevlerini yapmış sayılacaklar; dolayısıyla bu sebeple ders ücretlerinde herhangi bir kesinti olmayacaktır. 4. Ders dışı eğitim çalışmaları 2006/11350 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 17. maddesinde yer alan, ders dışı izcilik, beden eğitimi ve spor çalışmaları, halk oyunları ve güzel sanatlarla ilgili dallar ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) koordinesinde ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine yönelik olarak yürütülen bilim olimpiyatları ve proje çalışmaları kapsamında fiilen çalışma yaptıran öğretmenlere bu kapsamda ödenecek toplam ek ders saati sayısı, okulun bir ders yılındaki toplam ders saati sayısının yüzde 5’ini aşamayacağı şeklindeki hüküm yüzde 6 olarak uygulanacaktır. 5. Sınav komisyon üyeliği ve sınav gözcülüğü 2006/11350 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 12. maddesi çerçevesinde, her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ilgili mevzuatı gereğince yapılan bekleme, sorumluluk, dışarıdan bitirme, final, ortalama yükseltme, seviye tespiti, meslekî formasyon, adaylık eğitimi, beceri sınavı ve beceri/proje yarışması sınavlarında görevlendirilen öğretmenlere getirilen, bir öğretim yılında 12’den fazla sınav komisyon üyeliği ve 15’ten fazla sınav gözcülüğü görevi sınırlaması 01.09.012 tarihinden itibaren kaldırılmıştır. 43 6. Geçici görevlendirilen yöneticilerin ek ders ücreti 2006/11350 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 10. maddesi çerçevesinde ders niteliğinde yönetim görevi karşılığında haftada 30 saate kadar ek ders ücretinden yararlanmakta iken aynı Kararın 16. maddesi çerçevesinde MEB merkez ve taşra teşkilatı ile diğer Bakanlık veya kurumlara görevlendirilen yöneticiler, 01.07.2012 tarihinden itibaren Kararın 10 ve 16. maddeleri kapsamında öngörülmüş ek ders ücretlerinden hangisi daha yüksek ise ondan yararlandırılacaklardır. 7. Rehber öğretmenlerin ek ders ücreti 2006/11350 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 6. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde, öğretmenlere ilgili mevzuatına göre öğretim yılı başında ve sonunda yaptıkları meslekle ilgili çalışma sürelerinde iki haftayı geçmemek üzere ve fiilen görev yapmaları kaydıyla haftada 15 saat ödenmekte olan ek ders ücreti, bundan faydalanamayan rehber öğretmenlere de ödenecektir. 8. İkili öğretim yapan örgün eğitim kurumları yöneticilerinin ilave ek ders ücreti 2006/11350 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın 10. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca örgün ve yaygın eğitim kurumlarındaki yöneticilere ödenmekte olan ek ders ücretleri, ikili öğretim yapan örgün eğitim kurumlarındaki yöneticilere ders yılı sürecinde haftada 2 saat artırımlı olarak ödenecektir. 9. Lisansüstü öğrenim görmüş öğretmenlere ilave ek ders ücreti 01.09.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerden yüksek lisans yapmış olanlara fiilen girdikleri dersler için ek ders ücretleri yüzde 5, doktora yapmış olanlara ise yüzde 15 artırımlı olarak ödenecektir. 10. Öğretim yılına hazırlık ödeneği 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli (K) Cetvelinde öngörülen 657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesi uyarınca 2012-2013 eğitim-öğretim yılı için verilecek öğretim yılına hazırlık ödeneği 600 TL’den 700 TL’ye yükseltilmiştir. 11. İLKSAN üyeliği Toplu sözleşme metninin Resmî Gazete’de yayımlanma tarihinden itibaren Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına atananlardan 4357 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında zorunlu olarak İLKSAN üyesi sayılan, “ilkokul öğretmenleri”, “ilkokul yardımcı ve stajyer öğretmenleri” (mevcut durumda sınıf öğretmenleri ve stajyerleri), milli eğitim müdürleri, ilköğretmen müfettiş ve denetmenleri (mevcut durumda il eğitim denetmenleri), uygulama okulu öğretmenleri, İlköğretim Umum Müdürlüğü ve milli eğitim müdürlüklerinde görevli memurların (mevcut durumda Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ile il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde görevli memurlar) İLKSAN’a üyelikleri zorunlu olmaktan çıkarılarak isteklerine bağlı hale getirilmiştir. 12. Burs alan veya Devletçe okutulan çocuklar için aile yardımı ödeneği verilmesi Burs alan veya devletçe okutulan çocukları bulunan personele, 657 sayılı Kanun’un 206. maddesi gereği aile yardımı ödeneği verilmeyeceğine dair hüküm 15.07.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere uygulanmayarak, bu kapsamdaki personele 657 sayılı Kanun’un 202. maddesi kapsamında aile yardımı ödeneği ödenecektir. 13. Mali sorumluluk zammı 2006/10344 sayılı Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Bakanlar Kurulu Kararına ekli (I) sayılı cetvelin “(A) Genel İdare Hizmetleri” bölümünün 37. sıra- 45 sında öngörülen mali sorumluluk zammı puanı, kadro veya görevleri itibariyle mali sorumluluk zammından yararlanamayan veya söz konusu zamdan daha puan üzerinden yararlanabilenlerden Taşınır Kayıt Kontrol Yetkilisi olarak görevlendirilenlere de uygulanacaktır. 14. Kadroları teknik hizmetler sınıfına dâhil edilen personelin zam ve tazminatları Kadroları teknik hizmetler sınıfına dâhil edilen Folklor Araştırmacısı, Müze Araştırmacısı, Kütüphaneci, Arşivci, Kitap Patoloğu ve Sosyolog unvanlı kadrolarında çalışan personele, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (I) sayılı Cetvelin (B) Teknik Hizmetler Bölümü’nün 4. sırasında öngörülen iş güçlüğü ve temininde güçlük zammı puanları ile aynı Karar eki (II) sayılı Cetvelin (E) Teknik Hizmetler Bölümü’nün 1/d maddesinde öngörülen oranlarda özel hizmet tazminatı ödenecektir. Buna göre söz konusu personele, 5 yıla kadar hizmeti olanlar için 14,69 TL iş güçlüğü zammı ile 20,46 TL temininde güçlük zammı; 5 yıl ve daha fazla hizmeti olanlar için ise 14,69 TL iş güçlüğü zammı ile 29,38 TL temininde güçlük zammı; 1 ila 4 dereceden aylık alanlar için 628,77 TL, diğer derecelerden aylık alanlar için 584,76 TL özel hizmet tazminatı ödenecektir. 15. İl eğitim denetmenleri ve denetmen yardımcılarına avans İl eğitim denetmenleri ile denetmen yardımcılarına görevleriyle ilgili olarak geçici görev ile görevlendirilmiş olmaları ve karşılığı ödeneğin saklı tutulması kaydıyla harcama belgelerini ve varsa bakiyeyi bir ay içinde muhasebe yetkilisine vermek suretiyle avans verilecektir. 16. Fazla çalışma ücreti 01.07.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 657 sayılı Kanun’un 4/C maddesi kapsamında (geçici personel olarak) çalışan personele, normal çalışma saatleri dışında kalan fazla çalışmaları için ayda 50 saati geçmemek üzere ilgili yılı merkezi yönetim bütçe kanunlarında gösterilen miktarlarda (2012 yılı için 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu eki (K) Cetvelinde gösterilen miktarlarda, 2013 yılı için ilgili Bütçe Kanunu eki (K) Cetvelinde bilahare gösterilecek miktarda) fazla çalışma ücreti ödenecektir. 17. Yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında sendika temsilcisinin bulunması Haklarında disiplin soruşturması yürütülen öğretim elemanları ile yükseköğretim kurumlarında görevli 657 sayılı Kanun’a tabi personelin üyesi olduğu sendikanın temsilcisi de yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında ve Yüksek Disiplin Kurulu’nda yer alacaktır. 18. İtfaiyeci kadrosunun hizmet sınıfı 01.07.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yükseköğretim kurum ve üst kuruluşlarında görevli itfaiyeci kadrosunda bulunan personelin hizmet sınıfı “Genel İdare Hizmetleri” sınıfı olarak değiştirilmiştir. Ek ders ücretlerinin artırılması, eğitim kurumu yöneticilerinin 6 saate kadar derse girmeleri, öğretmenlerin atama ve yer değiştirme işlemleri, öğretmen atamalarında yaş sınırının kaldırılması, öğretim elemanlarına ilişkin sicil sisteminin kaldırılması, öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamındaki araştırma görevlilerinden dil sınavından 65 puan altında alanlarının kadroları ile ilişiklerinin kesilmemesi, 2547 sayılı Kanun’un 50/d maddesi kapsamındaki öğretim yardımcılarının araştırma görevlisi kadrolarına atanması, araştırma görevlilerinin birinci dereceli kadrolara yükselmesine engel olan sınırlamaların kaldırılması, 2005 yılından sonra göreve başlayan kamu görevlilerine ilave bir derece verilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli aralıklarla yapılması gibi konular Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda görüşülecektir. 47