> DÜBAM BAĞIMSIZLIKTAN 1992 DARBESİNE CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ LEVENT BAŞTÜRK > 2013 KASIM DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI www.dunyabulteni.net DÜBAM BAĞIMSIZLIKTAN 1992 DARBESİNE CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ Levent BAŞTÜRK Genel Yayın Yönetmeni Akif EMRE Yayın Koordinatörü Aynur ERDOĞAN DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22 www.dunyabulteni.net > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI Reuters/Louafi Larbi 4 CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ < Bağımsızlıktan 1992 darbesine Cezayir İslami hareketi Cezayir’de İslamî ihya hareketlerinin karşı-statüko güç olarak belirmesi iddia edildiği gibi 1970›lerle ortaya çıkan bir hadise değildir. İslami oluşumları bir anlık parlama gibi gösteren bakış açılarında günümüzde hakim düşüncenin tamamen materyalist temellere oturmasının ve dinin hakim düşünce modellerince bir social artifact olarak kabul edilmesinin etkisi vardır. İslami/dini hareketlilikler mevcut sosyal bilim araştırmacılarınca yeterince kavranamamış ve İslamî hareketin varlığı, modernleşme sürecinde toplumun maruz kaldığı değişimden olumsuz etkilenenler için psikolojik sığınma vasıtası, sosyal eşitsizliklere karşı Üçüncü Dünya radikalizminin din vasıtası ile açığa vurulması veya hakim sınıflara karşı modernleşmeden negatif etkilenen sınıfların sosyoekonomik başkaldırısı ve benzeri şekillerde açıklanmıştır. Günümüzde İslam dünyasındaki hareketlerin genel bir değerlendirilmesi yapıldığında şu iki ortak karakter müşahede edilebilir: a) Müslüman toplumun üzerine zorla empoze edilmiş olan laik ulus-devlete yönelik bir karşı-çıkış; b) son yüzyılda belli bir dönemde geleneksel muhalefeti teşkil etmiş olan solun bu özelliğine son verme. Bu karşı-çıkış ve en önemli muhalif güç olmanın Müslüman ülkelerde statükoyu tehdit edecek boyutlara ulaşmasının önemli bir sebebi ise, toplumun meselelerinin insanlara toplumun hüviyeti iletişim kurabilecek bir fikrî çerçeve içinde sunulmasıdır. Bu çerçeve de ancak bir süreklilik çizgisi sunan bir bakışla mümkündür. 18. yüzyılda İslam dünyasının önemli bir kesimini etkileyen ihya hareketleri tesirini Cezayir’de de göstermiştir. 18. yüzyılın sonuna doğru, Ahmet el-Darkavi tarafından kurulan Darkaviye tarikatı hem tasavvufu istismar eden tarikatlara, hem de Osmanlı Devleti himayesinde olmakla 5 > 2013 KASIM 18. ve 19. yüzyıllarda ihya ve direniş beraber muhtar bir statüsü olan Cezayir idaresine karşı bir hareket olarak doğmuştur. 19. yüzyılda ise Emir Abdülkadir en önemli Müslüman hareket lideri olarak belirmektedir. Bir Kadirî şeyhi olan Emir Abdülkadir’in, bazı işbirlikçi Cezayirlilerin de desteğini almıştır. Askeri üstünlüğe sahip olan Fransızlara karşı mücadelesi 1847’de maalesef bir mağlûbiyetle neticelendi. Ancak onun cihadı, mağlubiyetini takip eden devrede Cezayir Müslümanları için İslam’ın her daim bir mücadele kaynağı olarak diri kalması sağladı. Sömürge dönemi “Cezayirli kimliği” meselesi ve İslam > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 20. yüzyılın başlarında, etkisi giderek daha fazla hissedilen Avrupa kültürü ve Cezayir’e yerleşmiş Avrupalı nüfus, Cezayir halkı arasında gerçek Cezayirli kimliğinin ne olduğu sorununu ortaya çıkarmıştır. Cezayirli kimliğinin asli unsuru olarak İslam’ın öne çıkmasında en büyük pay sahibi olanlardan birisi de şeyh Abdülhamid İbn Bedis’tir (daha çok Bin Bedis olarak bilinir). Bin Bedis, Selefiye hareketinin öğretilerini yaymaya çalışmış, kaynaklara dayalı ve bid’atlardan arınmayı öngören bir İslamî ıslah hareketini savunmuş ve bir grup ulema ile beraber Cezayir bağımsızlık hareketinin manevî iskeletini oluşturmuş olan Cezayir Ulema Cemiyeti’ni 6 CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ < kurmuştur. Bu teşkilat Cezayir kültürünün İslamî ve Arap unsurlarının ihyasında teşvik edici bir rol oynamıştır. Bağımsızlık mücadelesi ve sonrasında İslam’ın yeri ve önemi 1 M. Khider, FLN hareketinin dokuz liderinden biri idi. Bağımsızlıktan sonra 1963 Nisanına kadar FLN’nin lideri olan Khider daha sonra, hayal kırıklığına uğrayarak, el-Kıyam’da İslami bir muhalefet başlatmıştır. 1967’de Madrid’de bir suikast neticesi öldürülmüştür. 7 > 2013 KASIM İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızlanan bağımsızlık mücadelesinde, Fransızların mahalli kültürü imha etme teşebbüsleri İslam’a karşı bir saldırı olarak telakki edildiği için, İslam bu mücadelenin hayatî bir unsuru haline gelmiştir. Bu mücadelede halkın ve ulemanın temayülü, İslam’ı kendi laik gayeleri için düşmana karşı direnişte kullanan milliyetçi hareketin liderlerininkinden farklı olarak, Batı temayüllü bir milliyetçilik hareketi değildir. 1 Kasım 1954’deki bildirisinde Millî Kurtuluş Cephesi (Fransızca kısaltması ile FLN) gayesinin İslami ilkeler çerçevesinde egemen, demokrat ve sosyal bir devlet kurmak olduğunu ilan etmesine rağmen, bağımsızlık sonrası dönemde, Muhammed Arkun’un dediği gibi, “İslam; toprak ve sanayi gibi, millîleştirildi.” Yönetici elit, Cezayir Ulema Cemiyeti’nin ıslahatçı geleneğinin takipçisi olduğu imajını vermeye çalışmasına rağmen, İslamî faaliyetler üzerine tam bir devlet kontrolü kurulmuş ve bunda Fransız modeli takip edilmiştir. Sosyalizm vasıtasıyla hızlı kalkınma anlayışının izleyicisi olan laik elit, fikirlerinin ve politikalarının İslamî bir muhteva içinde sunulmasına büyük önem vermişti. Kısaca İslam sanayileşme, sosyal reformlar ve millî kaynaşma için bir vasıta olarak kullanılmak istendi. İslam’ın rolü, dini faaliyetler üzerine devlet tekelini öngören Cezayir milliyetçiliğinin «Cezayirli» kimliğini tanımlayan bir unsuru olmaktan öte değildi. Bu sebeple bağımsızlıktan sonra, İslam’a yönelik faydacı tavrın uzağında kalan İslami eğilimli Malik Bin Nebi ve Muhammed Khider1 önderliğinde bir grup insan tarafından, el-Kıyam hareketi kuruldu. Hugh Roberts’e göre bu hareket daha sonra ortaya çıkacak İslamî hareketlerin öncüsü idi. 1966 ve 1970 yılında uğradığı iki hükümet darbesi sonucunda el-Kıyam’ın faaliyetleri son buldu. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 1970 sonrası İslami faaliyet 1970’lerin ortalarından itibaren İslamî hareket siyasi arenada tekrar önemli bir faktör olarak hükümeti sistemli bir İslamileştirme programının yürütülmesi için zorlamaya başladı. Bununla birlikte, Cezayir İslamî hareketi 1989’a kadar çok disiplinli bir şekilde organize olmuş bir hareket değildi ve bir teşkilat hiyerarşisinden mahrumdu. İrşad ve Islah Cemiyeti bünyesinde toplanmış olan Müslüman Kardeşler, Cezayir İslamî hareketinin küçük bir kısmını oluşturmakta idi. Cezayir İslamî hareketi o dönemde en yaygın biçimde Ehl-î Davet olarak adlandırılmıştır. Ehl-î Davet’in liderlik kadrosu, daha önceden el-Kıyam içinde hizmet etmiş insanlardan oluşmaktaydı. Ve hatta hareketin en önemli iki büyük ismi Abdüllatif Sultani ve şeyh Ahmet Sahnun, Cezayir Ulema Cemiyeti’nde de faaliyette bulunmuşlardı. Üçüncü önemli isim, Abbasi Medeni, 31 Ekim - 1 Kasım 1954 gecesi Fransızlara karşı bağımsızlık savaşını başlatan eylemin planlayıcıları arasında yer almış ve el-Kıyam’da da aktif olarak yer almıştır. El-Kıyam hareketinden sonra Ehl-î Davet içinde faaliyetlerde bulundu. 1970’lerde tekrar İslamî eğilimli grupların faaliyetlerini hızlandırmasıyla birlikte ülke çapında yüzlerce gayri-resmi camii kurulmuş ve bu camiiler İslamî hareketin faaliyet zeminini oluşturmuştur. İslamî Kurtuluş Cephesi›nin (FIS) kurulmasından sonra, bu camii teşkilatlanması FIS’in kitlelere ulaşmada diğer siyasi partiler üzerinde üstünlük sağlamasına vesile teşkil edecektir. 1970’ler aynı zamanda ülke çapında halkın dini vecibeleri yerine getirmesinde muazzam bir artış görülmeye başlandığı yıllardır. Özellikle üniversitelerde hareket önemli bir yayılma kaydetti. Belli bir dönem devlet Cezayir hareketinin gelişmesini yönlendirmeye ve denetim altında bulundurmaya çalışmış, bu gaye ile Mısırlı alim Muhammed el-Gazalî, Emir Abdülkadir Üniversitesine rektör olarak atanmış ve ondan İslamî hareket ile hükümet arasındaki ilişkide bir kanal olarak istifade edilmek istenmişse de bütün bu teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1982 yılından itibaren ise hükümet İslamî hareketi yıldırma politikasını başlatmış, üniversitelerde sol görüşlülerle İslamcılar arasındaki çatışmaları bahane ederek Medeni, Sahnun ve Sultanî gibi liderler de 8 CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ < dahil olmak üzere kitlesel tutuklamalara da başvurmuştur. Fakat 1988’de vukuu bulan Ekmek Ayaklanması, Cezayir rejiminin toptan iflas ettiğinin bir işareti olmuş ve devlet daha büyük bir siyasi patlamayı engellemek için çareyi rejimin demokratikleşmesinde bulmuştur. İslami Selamet Cephesi (FIS) siyaset sahnesinde 9 > 2013 KASIM 1988 Ekmek Ayaklanması’nı takiben, devlet başkanı Şadli Bin Cedid’i ziyaret eden bazı Ehl-î Davet liderleri, hükümetin şikâyetlerine kulak vermesi halinde siyasi parti kurmamayı taahhüt etmişlerdi. Diğerleri ile aynı fikirde olmayan felsefe profesörü Abbasi Medeni Mart 1989’da FIS’in kurulmasına önderlik etti. 16 Eylül 1989’da FIS siyasi bir parti olarak tanındı. FIS ülke çapında parti teşkilatlanması, etkili bir camii ve sosyal güvenlik irtibat sistemi ile Haziran 1990 mahalli seçimlerinde yüzde 54 oy alarak en popüler parti olmayı başardı. FIS’in artık popüler iradeyi temsil etmeyen meclisin feshedilmesi talebi üzerine devlet başkanı Bin Cedid, genel seçim tarihini Haziran 1991 olarak ilan etti. Fakat Mart 1991’de yeni seçim yasası ile meclisteki milletvekili sayısı artırılmış ve kalabalık seçim bölgelerinden çıkan milletvekili sayısı ile FLN’nin en fazla oy aldığı küçük yerleşme birimlerinden çıkan milletvekili sayısı eşitlenmiş ve böylece FLN’nin genel seçimlerde başarısı teminat altına alınmaya çalışılmıştır. Yeni yasayı tepki ile karşılayan FIS liderleri yasayı protesto edip, Mayıs 1991’de halkı genel greve çağırdılar. Ayrıca Medeni ve yardımcısı Belhac, iktidara geldiklerinde 1962’den beri ülkeyi yönetenlerden yolsuzluk yapanların mahkeme huzuruna çıkarılacağını ve suçlu bulunanların mallarının müsadere edileceğini açıkladılar. Gelişen olaylar 5 Haziran’da güvenlik kuvvetlerinin zor kullanarak müdahalesi ile bastırılmış, sıkıyönetim ilan edilmesine rağmen FIS taraftarlarıyla güvenlik kuvvetleri arasındaki çatışmalar 30 Haziran’da Abbasi Medeni ve Ali Belhac’ın tutuklanması ile neticelenmiştir. Bu olaylar esnasında 3.000 kişi tutuklandı ve hükümet seçimlerin yılsonuna ertelendiğini ilan etti. Bu olaylar esnasında diğer İslami teşkilatlardan şeyh Ahmed Sahnun ve el-Nahda lideri FIS’i desteklerken, İrşad ve İhlas hareketi lideri ve Hamas kurucusu ve lideri Mahfuz Nahnah hükümeti memnun edecek açıklamalarda bulunmuştu. Ayrıca FIS içinde ortaya çıkan liderlik boşluğunu doldurma mücadelesi Medeni-Belhac aleyhtarı grubun kaybetmesiyle neticelendi. FIS’in Şura Meclisi önce Muhammed Said’i, onun da tutuklanması üzerine Abdülkadir Haçani’yi lider olarak atadı. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 1991 genel seçimleri ve darbe Ertelenen seçimler 26 Aralık 1991’de yapılmış ve FIS 430 milletvekilliğin 187’sini ilk turda garantilemişti. Ayrıca kesin neticelerin ikinci turda belli olacağı 150 bölgede de FIS adayları seçimi önde götürmekteydi. Seçimlerden sonra Haçani’nin Fransız televizyonuna verdiği demeçte seçimle işbaşına gelen İslami hükümetin diğer ülkelerin hükümetleri ile iyi ilişkiler vaadine rağmen, diğer batılı kaynaklar bu seçim zaferinin Akdeniz devletleri hükümetlerini rahatsız ettiğini beyan etmekteydi. Dış tepkilere ilave olarak FIS’e karşı ülke içinde, ordunun da dahil olduğu laik güçlerin tepkisi daha önemli bir nitelik arz etmiştir. Önce FIS taraftarlarının seçimlerde yolsuzluk yaptıkları iddiaları ile başlayan tepkiler, Sosyalist Güçler Cephesi’nin ordu ile anlaşmalı olarak düzenlediği gösterilerle devam etmiş, Haçani’nin FIS’in iktidarı süresince düşünce hürriyetine set çekmeyeceği yolundaki açıklamaları FIS üzerine yapılan planların icraata dökülmesini engelleyememiştir. 11 Ocak 1992’de Bin Cedid devlet başkanlığından zorla istifa ettirilmiş ve ordu anayasanın milli güvenliğin ve kamu düzeninin teminini öngören 10 CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ < maddesi uyarınca yönetime el koymuş ve ikinci tur seçimlerini iptal etmiştir. Sonuç 11 > 2013 KASIM Cezayir’de darbe, tabii mecraya dönüşün önüne bir bent örmüştür. 200 binden fazla insanın ölümüyle neticelenen bir iç savaştan sonra ülke ve toplum hala yaşanılan şoku atlatamamıştır. Bu nedenledir ki, Kuzey Afrika’nın halk hareketleri ile dalgalandığı bir dönemde Cezayir yönetici eliti çok ciddi bir tehditle karşılaşmamıştır. Kendisine verilen dış desteğin de etkisiyle ordu ve bürokrasi uzunca bir süredir kazanmış gibi görünse de Cezayir’in yeni bir patlamaya gebe olduğuna dair her türlü belirtiyi gözlemlemek mümkündür. > DÜBAM DOSYASI BAĞIMSIZLIKTAN 1992 DARBESİNE CEZAYİR İSLAMİ HAREKETİ LEVENT BAŞTÜRK > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI > 2013 KASIM DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 12 DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22 www.dunyabulteni.net