Zeynep Ezgi Burak Econmics 21402107 Section 7 BENİM ALDIĞIM ZEVK SENİNKİ İLE AYNI DEĞİL ! ! Fransız yapımı filmlerden hoşlanmıyor olmama rağmen popüler kültüre uyup izlediğim bir filmdir Mavi En Sıcak Renktir. Çok konuşulmuş olan bu film, sıradan genç bir kızın (Adéle) zamanla eşcinsel olduğunun farkına varma sürecini ve mavi saçlı, güzel sanatlar öğrencisi Emma’ya tutulmasını konu alıyor. Filmi izlerken iki kız arasındaki aşk ilişkisi dışında bazı toplumsal bakış açıları ve belirli tabular dikkatimi çekti. Örneğin, Adéle’in çok yakın olduğu arkadaşları onun eşcinsel eğilimlerinin olduğunun farkına vardıklarında büyük tepkiler veriyor ve bunun sonucunda Adéle duygularını reddederek dışarıya karşı inkar ediyor; bu sahneyi izlediğimde toplum içinde herhangi birinin, herhangi bir konuda bu tip baskılara maruz kalmamış olmasının mümkün olmadığını aklımdan geçirmeden edemedim. Belki de insanın doğal yapısından kaynaklıdır emin değilim ama yorum yapmadan ve başkalarının düşüncelerini göz önünde bulundurmadan sadece kendi istediğimizi yapmayı beceremiyoruz. Bu tavırlarımız da hayatımızdaki tabuların yerlerini sağlamlaştırıyor ve bu mitler fark ettirmeden günlük yaşantılarımızı derinden etkiliyor. En basitinden kıyafetlerimizi bile dışardan bakan gözleri düşünerek seçiyoruz ve bu sırada kendi benliğimizi göz ardı ediyoruz. Hemen hemen herkes “Bu burada giyilir mi?!” tepkisini ya göstermiştir ya da bu tepkiye maruz kalmıştır. İnsan içinden geldiği gibi giyindiğinde dahi laf duyacak hale geldiğinden bireyler düşüncelerini veya duygularını gönül rahatlığıyla ifade edemez oldu, bu durum nedeniyle de sahte, birbirine benzeyen ve monoton yaşamlar ortaya çıkıyor. Herkesin kafasına oturtulan bu kalıplar o kadar çok yer kaplıyor ki kendine özgü düşüncelere yer kalmıyor, kişi düşünemez duruma geliyor. Mesela güzel kız ibaresini kullandığımızda çoğumuzun aklına benzer kız görüntüleri geliyor ve yargılar bire bir aynı olmaya başlıyor. Bu tip bir toplumsal yargıya filmin yönetmeni Abdellatif Kechiche’nin düşmesi beni çok şaşırttı. Filmde eşcinsel kadınların hep kısa saçlı olması, daha erkeksi giyinmesi yani filmdeki çevirinin tabiriyle “erkek fatma” şeklinde empoze edilmesi gözüme battı. Eşcinselleri bu kadar yakından tanıtan bir filmin onları böyle bir standarta sokmamasını beklerdim. Çevremizdeki eşcinsellerden hepsinin bizim kafamızdaki klasik yani zorla bilinçaltımıza sokulan homoseksüel görüntülerle örtüşmediğinin farkına varmalıyız. Kendi bakış açımı göz önünde bulundurduğumda benzeyenlerinde toplumun onları dışlamalarından dolayı kendilerini ifade etme biçimi olduğunu görüyorum yani bir nevi tepki veriyorlar. Aslında birçok konuda her insan böyle değil mi? Birisine sürekli nasıl olduğu söylenirse ve gösterilirse birey öyle olmasa bile o şekle girmeye başlıyor. Birini sürekli överseniz özgüveni yükselir ve tavırları değişir, aynı şekilde birini sürekli aşağılarsanız kendini sorgulamaya başlar sonrasında da başarısı düşer. Mesela ne zaman birisi bana kilo verdiğimi söylese vermemiş dahi olsam aynada kendimi daha iyi görüyorum. Bu etkilenme durumu bu kadar ufak detaylarda bile böyle ön plandaysa toplumdan tamamen dışlanmak veya toplumda yok sayılmak kişiyi kim bilir nasıl etkiler. Hatta bunu filmde olduğu gibi ailenizin sizin en büyük yöneliminizde yaptığını düşünün. Adéle, Emma’yı arkadaşı olarak, alışagelmiş hayat standartlarına sahip ailesi ile tanıştırmak için eve getirdiğinde ailesinin bırakın Emma’yı Adéle’in kız arkadaşı olarak kabul etmelerini güzel sanatlar okumasını bile eleştirip ilerideki hayatında kocasının(!) iyi bir iş sahibi olması gerektiğini söylemesi tamamen yıkıcı bir durumdur. Kim yıkılmaz ki böyle bir durumda? Toplumu umursamasan bile en yakınım dediğin kişilere, ailene kendini ifade edemiyorsun. Bunun boşluğunu dolduracak başka bir şey olduğuna inancım pek yok açıkçası. Genel olarak baktığımda yazımın başlığı olarak seçtiğim Emma’nın repliği “ Benim aldığım zevk seninki ile aynı değil.” anlatmak istediğim birçok düşünceyi karşılıyor. Hayatta toplumsal yargıları kâile almaktansa kendi duygularımızı ve düşüncelerimizi öne koyduğumuzda mutluluk kaçınılmaz olacaktır.