Kronik Böbrek Yetmezliğinde İlaç Kullanımı Dr. Rümeyza KAZANCIOĞLU Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, İstanbul A kut ve kronik böbrek yetmezlikli hastalarda, üremi ile birlikte olan organ komplikasyonlarını tedavi edebilmek için aynı anda çok sayıda ilaç kullanılması gerekmektedir. Nitekim yapılan bir araştırmada kronik böbrek yetmezlikli hastaların ortalama 7 veya daha fazla sayıda ilaç kullandığı saptanmıştır. Öte yandan böbrekler, karaciğer ile birlikte vücuttan ilaçların uzaklaştırılmasında rol oynayan organdan biridir. Bu yüzden, böbrek yetmezliği olan hastalarda ilaçların metabolizmasının bilinmesi ve gereken doz değişikliklerinin yapılması istenen etkileri elde etmek ve toksik reaksiyonlardan kaçınabilmek için çok önem taşır. Üremik hastalarda, ilaç emilimi, dağılım volümü (Vd), proteinlere bağlanma ve ilaç metabolizmasını içeren, farmakokinetik prensiplerde bazı değişiklikler olabilir. Ana ilaç veya onun aktif metabolitinin toksik düzeylerde birikimi ile sonuçlanabilecek bazı ilaçların hepatik eliminasyonunu da azaltabilir. Böbrek yetmezliği olan hastalarda bulantı, kusma, gecikmiş gastrik boşalma ve artmış gastrik pH nedeniyle gastrointestinal sistemden ilaç emilimi bozulur. Ayrıca fosfor bağlayıcılar gibi şelasyon gerçekleştiren ilaçlar da ilaç emilimini etkiler. Herhangi bir ilacın dağılım volümü vücuttaki ilaç miktarının, plazma konsantrasyonuna bölünmesi ile elde edilir. İlaç dağılımının boyutunu etkileyen faktörler arasında molekül büyüklüğü, plazma proteinlerine bağlanma ve ilacın dokuya bağlanması yer alır. Ödem ve asit, hidrofilik ve proteinlere yüksek oranda bağlanan ajanların Vd’sini artırabilir. Üremide asidik ilaçların proteinlere bağlanması azaldığı için serbest ilaç düzeyleri ve dağılım ile eliminasyon artar. Proteine bağlanmadaki değişikliğe, azalmış serum albumin düzeyi, üremide albumine bağlanma bölgesinde asidik ilaçlarla yer değiştiren endojen organik asitlerin birikimi, veya albuminin ilaç bağlama kapasitesindeki farklılık yol açar. Diğer yandan, böbrek yetmezliğinde bazik ilaçların asidik glikoproteinlere bağlanması artabilir. Sonuçta total plazma ilaç konsantrasyonu azalırken, total ilaç konsantrasyonunun serbest bölümü artar. Örnek olarak, kronik böbrek yetmezliğinde fenitoinin albumine bağlanması azaldığından, total plazma ilaç konsantrasyonu, serbest ilaç düzeyleri ve terapötik cevaplarını gerçek değerinin altında gösterir. Serbest ilaç düzeylerinde geçici bir yükselme vardır fakat daha sonra total ilaç düzeyleri düştükçe istikrarlı duruma döner. Total ilaç düzeyinin düşük olması, plazma terapötik total ilaç düzeyini sağlamak için ilaç toksisitesi riski ile hekimin ilaç dozunu artırmasına yol açar. Spesifik olarak plazma serbest ilaç düzeyi ölçümü ilaç toksisitesini önler. Dağılım volümünün azaldığı, kas erimesi ve volüm kaybı durumlarında ise ilaç kan düzeyi beklenenden daha fazla olur ve olağan dozlarda toksisite görülebilir. Böbrek yetmezliği ilaçların karaciğerdeki biyotransformasyonuna da etki eder. Redüktillenme, asetilasyon ve ester/peptit hidrolizi gecikir. Böylece ilaçların yarılanma ömürleri uzar ve 66 toksik reaksiyonlar daha sık görülebilir. Öte yandan, hepatik mikrozomal oksidasyon genellikle normaldir. Ancak böbrek yetmezliğinin ilaç metabolizması üzerine olan etkisi azalmış eliminasyon ile ortaya çıkar. İlaçların böbrekler ile atılması glomeruler filtrasyon, tubuler sekresyon ve reabsorbsiyon mekanizmaları ile gerçekleşir. Böbrek yetmezliği ilerledikçe ile bu mekanizmalar bozulur. Hem ana ilacın, hem de yıkım ürünlerinin vücuttan atılması yavaşlar. Hastalarda glomeruler filtrasyon hızı kreatinin klirensi veya ‘Cockcroft-Gault’ veya ‘Modification of Diet in Renal Disease’ denklemi ile değerlendirilmelidir. Proteine bağlanan ilaçlar yavaş filtre edilir; fakat proksimal tubulusten hızlı bir biçimde sekrete edilebilir. Proteine bağlı olmayan ilaçlar ise glomerulden genellikle serbestçe filtre edilir. Böbrek fonksiyon bozukluğu olanlarda kullanılacak ilaçları vücuttan uzaklaştırma yollarına göre üç ana gruba ayrılır: 1. Sadece böbrekler ile elimine edilenler. Bu grup ilaçların dozajlarında anlamlı azaltmalar yapılmalıdır. 2. Böbrek dışı yollar ile elimine edilen ilaçlardır. Bu ilaçlar için böbrek hastalarında doz modifikasyonu yapmak gerekmez. 3. Hem böbrek, hem de karaciğerle elimine olan ilaçlar için farmakokinetik çalışmaların yapılması gereklidir. Kullanılan ilaçların yükleme dozunda değişiklik genellikle gerekmez iken idame dozlarının düzenlenmesi gerekir. Ödem veya asiti olan hastalar daha yüksek yükleme dozlarına ihtiyaç duyar. Doz ayarlaması iki şekilde yapılabilir; doz araları uzatılabilir yada doz azaltılabilir. Hatta bazı durumlarda her iki yöntemden de yararlanılarak doz düzenlenebilir. İlaç dozları, Doz = Normal doz x Df (Df = normal t1/2/böbrek yetmezliğinde t1/2) formülüne göre hesaplanabilir. Terapötik aralığı dar ve yarılanma ömrü kısa ilaçlar kullanılırken doz azaltılması tercih edilmelidir. Ancak terapötik aralığı geniş ve yarılanma ömrü uzun ilaçlar için ise doz aralıklarını açmak daha uygundur. Doz aralığı da, doz aralığı = Normal doz aralığı x Df formülüne göre hesaplanır. Bazı ilaçların ise hem dozunun azaltılması hem de doz aralığının uzatılması gündeme gelebilir. Doz aralığının uzatılması daha kullanışlı ve daha ekonomiktir. Bu aralık 24 saatten daha fazla uzatılabilirse, parenteral tedavilerin hastane dışı ortamlarda da sürdürülmesini kolaylaştırır. İdame doz düzenlemesi yapılsa bile özellikle terapötik indeksi dar, tedavi edici ve toksik ilaç düzeyleri birbirine çok yakın olan ilaçlar için serum düzeylerinin tayini gereklidir. Serum plazma düzeyleri ölçülmeden önce kan düzeyinin dengelenmesi için hastaların ilacı en az 3 veya 4 doz almış olması gereklidir. Ancak, ilaçların terapötik düzeylerinde bile toksik etkilerinin görülebileceği unutulmamalıdır (Örneğin, hastada hipopotasemi varsa terapötik düzeylerde bile dijital intoksikasyonuna ait belirtiler görülebilir). Hemodiyalize giren hastalarda diyaliz işlemi sırasında ilaç düzeylerinde farklılık oluşabilir. İlaç molekül ağırlığına, suda çözünürlük özelliğine, proteinlere bağlanma oranına, diyaliz 67 5-9 Eylül 2007, Antalya sırasında kullanılan membran tipi ve klirensine, diyalizer alanı, diyalizat akım hızı ve diyaliz süresine göre ilaç kan düzeyinde farklılık görülebilir. Herhangi bir ilacın hemodiyalizdeki klirensi, üre klirensinin, (60/ilaç molekül ağırlığı) ile çarpımından hesaplanır. Buna göre ilaç dozunda nasıl bir değişiklik yapılacağı kararlaştırılır. Diyaliz ile etkin bir şekilde kandan temizlenen ilaçlarda, etkin kan düzeyinin sağlanabilmesi için, diyalizde kaybedilene eşit ilaç miktarının diyaliz sonrasında tamamlanması gereklidir. Örnek olarak, bir hemodiyaliz seansında bir aminoglikozid antibiyotiğin vücuttaki total miktarının yaklaşık yarısı kaybedilir; bu nedenle diyaliz sonrasında bu ilaçların idame dozunun yaklaşık yarısına eşit bir miktarının tamamlanması gereklidir. Bu nedenle; hemodiyaliz hastalarında ilaç dozu yardımcı tablolar kullanılarak hesaplanmalı, sonra plazma ilaç düzeylerinin ölçümleri ile doğrulanmalıdır. Periton diyalizi hastalarında, peritondan ilaç klirensi fazla olmadığı için ilave doz uygulamasına gereksinim olmayabilir. Yine de serum proteinlerine bağlanma oranı ve ilacın dağılım volümü önemlidir. Sürekli renal replasman tedavilerinde (SRRT) (venövenöz hemofiltrasyon ve venövenöz hemodiyalizin her ikisinde de) ilaç uzaklaştırılması intermittan hemodiyalizden farklıdır. Bu tedaviler sırasında ilaçların klirensi ultrafiltrasyon (konvektif transport) mekanizması ile gerçekleşir. Standart hemodiyalize kıyasla birim zamanda solüt klirensi daha düşüktür. Ama, sürekli oluşundan dolayı toplam klirens daha yüksek olabilir. Bu tip tedavilerde de ilaç klirensine etki eden faktörler hemodiyaliz tedavisindeki faktörler ile aynıdır. Burada kullanılan filtreler yüksek etkinlikli hemodiyaliz filtreleri ile aynıdır ve molekül ağırlığı 5.000 ile 20.000 dalton arasında olan ilaçlar etkin bir şekilde temizlenebilir. Ancak, hemodiyalizde olduğu gibi, bu te- davi şeklinde de proteine sıkça bağlanan ilaçlar temizlenemez. Bu tedaviyi gören hastalarda genellikle çok ciddi problemler olduğu için ilaç dozunun ayarlanması aşırı derecede önemlidir. Özellikle, aminoglikozidler ve antiaritmikler gibi terapötik indeksi dar olan ilaçlarda kan düzeylerinin tayini önem taşır. Böbrek yetmezliğinde doz ayarlaması gereken, önemli veya sık kullanılan ilaçların ayrıntılarını pek çok referansta bulmak mümkündür. Belirli öneriler yoksa, ilacın vücuttan atılımı ile ilgili olağan veriler, yarılanma ömrü, Vd, ve proteine bağlanma oranı, doz ayarlamada bize yardımcı olur. Kaynaklar 1. Bennet WM, Aronoff GR, Golper JA, Morison G, Singer I, Brater DC. Drug Prescribing in Renal Failure. 2nd Ed., American College of Physicians, Philadelphia, 1991. 2. Shuler CL, Bennett WM. Principles of drug usage in dialysis patients. In Dialysis Therapy, edited by Nissenson AR, Fine RN, 2nd Ed, Hanley and Belfus Inc, Philadelphia, 1993, s:327-32. 3. Grabe DW. Medscape pharmacist 2000. 4. Grabe DW, Low CL, Bailie GR, Eisele G. Evaluation of drug-related problems in an outpatient hemodialysis unit and the impact of a clinical pharmacist. Clin Nephrol 1997; 47:117-21. 5. Kaplan B, Mason NA, Shimp LA, Ascione FJ. Chronic hemodialysis patients. Part I: Characterization and drug-related problems. Annal Pharmacother1994; 28:316-9. 6. Kaplan B, Shimp LA, Mason NA, Ascione FJ. Chronic hemodialysis patients. Part II: Reducing drug-related problems through application of the focused drug therapy review program. Annal Pharmacother 1994; 28:320-4. 7. Olyaei A, de Mattos AM, Bennett WM. Principles of drug dosing and prescribing in renal failure. In Comprehensive Clinical Nephrology, edited byJohnson RJ, Feehally J, 2nd Ed., Mosby, Edinburgh , 2003, s:11891205. 8. Aronoff GR, Brier ME. Use of drugs in renal failure. In Massry and Glassock’s Textbook of Nephrology, edited by Massry SG, Glassock RJ, 4th Ed., Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia, 2001, s:1583-99.