Dolmabahçe'de son Halife Abdülmecid’in kütüphanesi açıldı. Geçen haftaki açılışta kurdeleyi 80 yıl önce o odadan kovulan Neslişah Sultan kesti. Tarihin cilvesi Açılış töreninde herkesin gö­ zünden kaçan tarihi bir an yaşandı. Abdülmecid Efendi'nin torunu olan Neslişah Sultan, açı­ lışı yapılan odanın kurdelesini keserken hisset­ tiklerini ve o tarihi gerçeği Hürriyet'e anlattı. Hanedana sürgün Türkiye Büyük Millet Meclisi bundan 80 yıl önce, 3 Mart 1924’te, Osmanlı hanedanının Türkiye'den sınırdışı edilmesini kararlaştırmış ve Abdülmecid hemen o gece sürgüne gönderilmişti. Karar Halife'ye sarayın kütüphanesinde tebliğ edilmişti Henüz 3 yaşındaydı Halife nin o sırada üç yaşında olan torunu Neslişah Sultan, tebliğ anında kütüphanede oynuyordu. Neslişah Sul­ tan, kurdeleyi kestiği anı şöyle anlattı: “ Odada gözyaşlarımı zor tuttum. Gerçi bir-iki damla yaş döktüm ama kendimi toparladım.” ■ 20 • • 20 rcmnröı PAZAR, 1 Şubat 2 0 0 4 O tekî d ü n y a 80 yıl önce kovulduğumodada DOLMABAHÇE Sarayı, 1924'ün 3 Mart akşamı tarihinin belki de en büyük telâşını, koşuşturmasını ve heyecanını yaşıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin o gün kabul ettiği 431 sayılı kanunla Osmanlı Hanedanı'nın bütün mensuplarının Türkiye sınırları dışına çıkartılmasına karar verilmiş, memleketten ayrılmaları için hanedanın erkek mensuplarına 24 saat, kadınlara ise 10 gün tanınmıştı. Saraydaki koşuşturmanın sebebi, işte bu kanundu. Ankara Hükümeti, İstanbul Vahşi Haydar Bey'e gönderdiği telgraf emriyle Dolmabahçe Sarayı'nda kalan Halife Abdülmecid Efendi'nin hemen o gece sınırdışı edilmesi talimatını vermişti. Vali Haydar Bey, 3 Mart akşamı saat sekiz sularında Halife'ye kararı tebliğ etmek için Dolmabahçe Sarayı'na gitti. Yanında İstanbul Emniyet Müdürü Sadeddin Bey de vardı. Polis ve asker sarayın etrafını sarmış, bütün telefonlar kesilmiş, sarayda yaşayanların dışarıyla bağlantı kurmasına imkân bırakılmamıştı. Abdülmecid Efendi, heyeti kütüphanede kabul etti. İlk tepkisi 'Ben vatan haini değilim. Buradan ölsem de gitmem. Ceddim Fatih in zaptettiği bu topraklardan beni zorla nasıl çıkartabilirler?' oldu. Vali ve polis müdürü, Halife'ye milli iradeye itaat etmediği takdirde saraydan gerekirse zorla çıkartılacağını' söylediler. Abdülmecid Efendi, kararın herşeye rağmen mutlaka uygulanacağım, ancak bu sözlerden sonra farketti. Halife ile valinin tartıştığı salonun hemen ya­ nındaki küçük odada biri üç, diğeri on yaşındaki iki kız çocuğu, oyuncaklarıyla oynamaktaydı. Büyüğü­ nün adı Dürrüşehvar idi, Halife'nin kızıydı; küçü­ ğü olan Neslişah ise torunu... Yandaki salona tanı­ madıkları birilerinin girip çıkmasından önce tedir­ gin oldular, sesler yükselip tartışma şiddetlenince ürktüler ve himaye ararcasına dadılarına koştular. Zoraki yolculuğın hazırlıkları sadece 1,5 saat sürdü ve Halife'yle beraber üç hanımı, Şehsuvar, Hayrünisa ve Mehisti hanımlar, oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi, hemen o gece, Dolmabahçe'den alınıp Çatalca'ya götürüldü, istasyonun dı­ şında bekletilen Simplon Ekspresi'ne ilâve edilmiş yataklı altı adet vagona bindirilip Türkiye'den sınırdışı edildi. O sırada 10 yaşında olan ve birkaç saat önce kalabalıktan ürküp dadısına sokulan kızı Dürrüşehvar Sultan da sürgün kafilesindeydi. Abdülmecid Efendi sarayı terkederken Vali Haydar Bey'e 'Madem ki milletin ve memleketin selâmeti için çalışıyorsunuz, Allah muvaffak etsin'; Emniyet Müdürü Sadeddin Bey'e de 'Ben yine bu millete dua edeceğim. Ölsem dahi mezarımda kemiklerim bu milletin refahı ve saadeti için duaya devam edecektir' demişti. CUMHURİYETE YAKIŞANI BUDUR Geride kalan üç yaşındaki kız çocuğu da o sırada ailesiyle beraber sarayı terkediyordu. Çocuğun babası Şehzade Ömer Faruk Efendi, Halife'nin oğluydu, son padişah Sultan Vahideddin'in kızı olan kuzini Sabiha Sultan ile evliydi ve Neslişah ile Hanzade adında iki kızları vardı. Küçük kızlan Hanzade Sultan 1923'te Dolmabahçe Sarayı'nda doğmuştu. Ömer Faruk Efendi o gece babasıyla beraber sürgüne giderken eşi Sabiha Sultan da boşaltılacağı tebliğ edilen sarayı terkedip Rumelihisarı'ndaki evine döndü ve bir hafta sonra iki kızıyla beraber o da Türkiye'den ayrılıp sürgün kafilesine katıldı. 1924'ün 3 M art gecesi tartışmaların ve hüzünlü bir sürgün hazırlığının yaşandığı Dolmabahçe Sarayı'nın aynı salonu, bütün bu hadiselerin üzerinden tam 80 sene geçmesinden sonra, geçtiğimiz pazartesi sabahı yine doldu, taştı. Sarayda, zamanının önde gelen ressamlarından olan Halife Abdülmecid Efendi'nin tablolarından oluşan bir resim sergisi ile Halife'nin restore edilen kütüphanesinin açılışı vardı. Sarayların bağlı olduğu TB M M iıin Başkanı Bülent Arınç, Halife'nin İstanbul'da yaşayan torunu Neslişah Sultan ile temas kurup açılışı onun yapmasını rica Dolmabahçe Sarayı'nda geçtiğimiz pazartesi günü tarihin hüzünlü bir cilvesi yaşandı. Sarayda Son Halife Abdülmecid Efendi'nin tablolarının sergisi ile restore edilen kütüphanesinin açılışı vardı ve kurdeleleri Halife'nin torunu Neslişah Sultan kesti. TBMM bundan 80 yıl önce, 1924'ün 3 Mart'ında, Osmanlı hanedanının Türkiye'den sınırdışı edilmesini kararlaştırmış ve Abdülmecid Efendi hemen o gece sürgüne gönderilmişti. Karar Halife'ye sarayın kütüphanesinde tebliğ edilmişti, Halife'nin o sırada henüz üç yaşında olan torunu Neslişah Sultan tebliğ ânında kütüphanede oyuncaklarıyla oynuyordu ve Neslişah Sultan tam 80 yıl sonra kovulduğu odanın açılışını TBMM Başkanı Bülent Arınç ile beraber yaptı. Neslişah Sultan, kurdeleyi keserken neler hissettiğini sorduğumda, "80 yıl önce kovulduğum odada gözyaşlarımı zor zaptettim. Gerçi bir-iki damla yaş döktüm ama kendimi hemen toparladım..." dedi. Neslişah Sultan, 1923'te Dolmabahçe Sarayı'nda, büyükbabası Halife Abdülmecid Efendi'nin kucağında (üstte). Mısır'ın son hıdivi İkinci Abbas Hilmi'nin oğlu Prens Abdülmunim ile evlenen Neslişah Sultan, 1952 yılında Paris'te (yanda). etmişti ve hep beraber oradaydılar. Tarih, geçtiğimiz pazartesi sabahı Dolmabahçe Sarayı'nda işte böylesine garip bir cilve yaptı ve Halife Abdülmecid'in resim sergisi ile kütüphanesinin kurdelesini kesmek, 80 sene önce o salonda oyuncaklarıyla oynadığı sırada apansız sürgüne gönderilen toruna, yani şimdi 80'lerinde olan Neslişah Sultan'a düştü. Neslişah Sultan, yani şimdiki ismiyle Neslişah Osmanoğlu, daha sonra konuştuğumuzda, '80 yıl önce kovulduğum odada gözyaşlarımı zor zaptettim' diyordu. Sergiden sonra sıra büyükbabasının restore edilen kütüphanesinin, yani Halife'ye bundan tam sürgün kararının tebliğ edildiği salonun açılışına gelmiş, kurdeleyi kestikten sonra bir ara yorulmuş ve oradaki bir koltuğa ilişmişti. 'Oturur oturmaz, birdenbire ‘Ben bu koltuğu biliyorum' diye düşündüm ve hemen hatırladım' dedi. Büyükbabamın koltuğuydu. Orada oturur, beni ve kardeşimi kucağına alır, ‘Benim güzel kızlarım’ diye severdi. Artık neler hissettiğimi tahmin edersiniz. Gerçi bir-iki damla yaş döktüm ama kendimi hemen toparladım...' Bilmem dikkat ettiniz mi? Son senelerde birçok memleket tarihiyle barıştı. Bulgaristan'ın son Kralı Simeon memleketine yıllar sonra sıradan bir vatandaş olarak dönüp başbakanlığa kadar yükseldi. İtalya, ülkeye girişi 50 yıldan beri yasak olan tahtın vârisini geçtiğimiz aylarda yarı resmi törenle karşıladı. Avusturya Macaristan İmparatorluğu tahtının vârisi Arşidük Otto von Habsburg, Avrupa Parlaınentosu'nda uzun yıllar milletvekilliği yaptı. Fransa tahtının vârisi Paris Kontu Henry d’Örleans, Paris'te mütevazi bir evde yaşıyor ve hayatını resim yaparak kazanıyor. Tüıkiye'de de son senelerde tarihle barışma yo­ H alife Abdülmecid Efendi'nin torunu Neslişah S u lta n , TBM M Başkanı Bülent A rınç ile beraber Dolm abahçe Sarayı'nda H alife'nin resim sergisini açıyor. Neslişah Sultan'ın (ortada), Sabiha ve kızkardeşi Hanzade Sultan'ın sürgün pasaportundaki fotoğrafları. lunda yavaş ama güzel adımlar atıldı. Barışma, bun­ dan birkaç sene önce hükümet mensuplarının bir padişah torununun cenazesine çelenk göndermesiyle başladı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıl­ dönümü resmi törenlerle kutlandı. TBM M 'nin orga­ nize ettiği Halife sergisinin açılışını şimdi Halife'nin torunu yaparken başbakan da Osmanlı ailesinin re­ isiyle New York'ta kahvaltı ediyordu. Bu gelişmeler bazı çevrelerin iddia ettikleri gibi 'Hilâfete dönüş hazırlığı' yahut 'Osmanlı hayali' değil, tarihi mirasa sahip çıkmaktır ve kendine güveni tam olan bir cumhuriyete yakışan da, geçmişiyle barışık olmaktır. Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 1 2 5 3 0 0 0 6 *