1 1 islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.14, 2009, s. 49-66. MÜSLÜMAN DÜŞÜNCESiNDE iNSANIN iNSANLIGI SEBEBiYLE SAYGlNLlGlNlN ZiRVE NOKTASI -Gayr-i Müslimlere Yardımın Mali ibadet Kapsamında Oluşu-* Prof. Dr. Saffet KÖSE** The Highest Po int ofThe Dignity of Human Beings Du e to lts Humaneness in Muslim Thought -Helping Non-Muslims in the scope of Financial Worshiping- Human beings, as children, are the siblings of Adam and Eve according to Islam, for this reason, the verses of the Qur'an and the practices of the Prophet which shapes the idea of Muslim is concerned, the dignity of human beings are due to its humaneness. In other words, human beings deserve the respect just because of its humaneness. His religion, language, race or a different identity or image of this matter is not a situation that precludes. Peak point of this approach, h elping of a Muslim as financial assistance to Non-Muslims is considered in the scope of worship as long as it is not used for hostility. With the cansensus of the Islami c Jurists, a Muslim can establish a foundation from his own goods for their needs. According to same scholars, he may give alms and charities, make a bequest, giv.e the meet of sacrificed animal (Qurban), and pay atonements for them. This idea would be a unique example if it is taken into account that the ibadats have character which obtain the blessings of Allah and atanemen ts wh.ich is a compensatory and covering mechanism of the sins committed. Since before Islam came, it has been known that the world's leading empires haven't been providing legal auspices to those races other than their own country's people and race. As a result of this, they weren't given a guarantee of life and property, a citizen of one country could not enter to anather or in very special Bu yazı24-27 Eylül2009 tarihleri arasında Isparta'da düzenlenen Uluslar Arası Davraz Kongresi'ne sunulan gözden geçirilmiş şeklidir. tebliğin •• Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı 1 e-mail: saffetkose@selcuk.edu.tr SO Prof. Dr. Saffet KÖSE circumstances could entered in was a histarical fact. Indeed, this understanding that of among the 'Arab tribes before Islam were alsa common, the wars almost become a way of life is a known reality. When all these are taken in to consideration, the differences would not impact on human relations, segregation of human beings into different tribes and communities is not for the purpose of separation however it would cause here by to a belief of creation whi ch me ets and unites them, helping to the people of different identities counted as worshipping is to say a very significant meaning. Giriş Yükselen bir değer olarak insan haldarının gündemden düşmediği günümüzde bile medeniyet abidesi olaral< öne çıkarılan ülkelerde dahi farklı din ve ırldara mensup insanlara yapılan kötü muamelenin örnelderi her gün gözler önünde cereyan etmektedir. Oysa bu probleme Müslüman balaşı oldukça orijinaldir ve değer olaral< eşsizdir. Mesela Hz. Peygamber tarafindan bir köle ve cariye çocuğu olan Üsame b. Zeyd'in genç yaşta sahabiler ordusuna komutan tayin edilmesi örnek bir davranış olaral< tarihin görmezden geldiği bir uygulamadır. Ceninin, anne-babasının dini inancına ve cinsiyetine bal<ıl­ mal<Sızın hata ile bile olsa düşürülmesi durumunda maddi bir tazminatın kararlaştırılması, kasıt bulunması halinde ise cezai müeyyidenin öngörülmesi de Müslümanların insana balaşını yansıtan oldul<ça değerli ili örnektir. Bir başka dild<ate değer husus da gayr-ı Müslime yapılan yardımın ibadet kapsamında değerlendirilmiş olmasıdır. Tarihteld imparatorluldarın insana yaldaşımına balaldığında bu anlayış, örneği görülmeyen bir başka uygulamadır. Biz bu tebliğde bu konuyu ele alacağız. Ama önce genel anlamda İslamın insana bakışına yer vereceğiz. Çünkü ilgili konu, bu zihniyetin bir yansımasını oluşturmaktadır. 1- Kur'anın İnsan'a Yaklaşımı Kur'an-ı Kerim'in ve Hz. Peygamber'in insana balaşı, onun saygı­ bir varlık oluşu ve bir ana-babadan türeyen insan kardeşliği üzerine oturur. Ademoğlunun mükerrem bir varlık olarak yaratılmış olduğunu bildiren ayete' göre öncelikle insan, şerefini Aderniyetten yani Adem oğlu/in­ san olmaktan alır. Ancak bu şerefi muhafaza etmesi onun insani değerlerle ne kadar ilişldli olduğuna bağlı olarak devam eder veya sona erer. değer 2 Sonuçta bütün insanlar bir anne-babanın çocuğudur ve insan olma açısından kardeştirler. Mesela şu ayetin tefsirinde İslam alimleri buna açık­ ça vurgu yaparlar: 1 İsrii' (17), 70. A'riif(7), 179; Furkiin (25), 44; Tin (95), 5-6; 'Asr (103), 1-3. 1 Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası sı ıj$ ~ı;.j 4? ~1 ~ jj ~ ~:; ai;.. ı) ._..jJ :r ~ ı?.Uı ~j ı)ı _;.o ı ~4 "" .. ... .. :tl " .,. ,..;::: ,_ .; ,:ı .. .1 ... .4- ~J ~ Zıi .iiıı 5! fı;.jl:lıj ~ Zı_,ı~ı..:.i ı?~l.iiııı)ıj ;~:; "Ey insanlar, sizi bir tek nefisten (kişiden) yaratan ve ondan da eşini ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten korkun; adına birbirinizden dilekte bulunduğunuzAllah'tan korkun ve akrabalık bağlarını gözeti n. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir."3 yaratıp Biri dışında tüm ayetleri, Müslümanların devletleşme sürecinin büyük bir aşama kaydettiği ve güçlendiği Medine döneminde (ayetlerinin büyük bir kısmı 6-8. yıllarda nazil olmuştur) inen ve cihad'la ilgili bir çok hükmün yer aldığı bu surenin, bütün insanların bir ana-babadan doğan kardeşler olduklarına ve aralarında sevgi ve kardeşlik hukukunun unuttilmaması gerektiğine dil<k:at çeken bir ayetle başlaması son derece manidardır. Müfessirler bu ayetin, bütün insanların kardeş olduldarı gerçeğine vurgu yaptığından hareketle insanların, sırf insan olmalarından doğan kardeşlik hukukunu gözetmelerine, birbirlerine karşı saygılı davranmalarına, hal<larına tecavüz etınemelerine, zulüm ve eziyetten uzak durmalarına, aynı anne ve babanın çocukları olarak birbirlerine karşı kibirlenme, boş şeylerle övünme gibi gayr-ı ahiald sayılan tavırlar göstermemelerine delalet ettiğini belirtmektedirler. Mesela Sabılni'ye göre Allah Te'ala ayette bu insani bağın önemini göstermek için takva ile sıla-i rahimi beraberce zikretmiştir ldeğer insanlar tek bir kökten türedilderinin, insaniyet ve nesep açısından kardeş olduldarının bilincinde olabilselerdi mutluluk ve güven içinde yaşayabilir­ ler, yaş kuru ne varsa yakıp yıkan, genç yaşlı ayırımı gözetmeksizin insanları yok eden savaşlaryaşanmazdı.4 Rivayet ekolüne bağlı tefsir geleneğinin önemli simalarından birisi olan Taberi'ye (ö.3ıo/923) göre Allah Te'ala bu ayetinde, bütün insanları tek bir şahıstan yaratmada kendisinin yegane varlık olduğuna vurguda bulunmuş, kullarına tek bir candan yaratılışın başlangıcının nasıl olduğunu bildirmiştir. Yüce Allah bununla bütün insan1aı:ın tamamının bir baba ve bir annenin çoculdarı olduldarına, bütün insanların birbirinden olduldarına dolayısıyla neseplerinin aynı baba ve annede birleşmesi sebebiyle birbirleri üzerinde kardeşlikten doğan haldar ve vazifelerin bulunduğuna, ortak atalarına nesepleri uzak olsa da yakın nesepten olan akrabalarına karşı yerine getirmeleri gereken vazifelere ne kadar riayet ediyorlarsa uzak olan alcrabalarına karşı da aynı hassasiyetle yükümlü bulunduldarına ve bunlara riayet etmeleri gerektiğine dild<at çekmiştir. Yine Allah Te'ala bununla hepsi aynı soydan geldilderi için onları kardeşlik duygularıyla birbirlerine bağlamıştır Id böylece onlar aralarında adaleti ikame etsinler, birbirlerine karşı zulmetı. 3 Nisa' (4), 4 es-Sabün!, Muhammed Ali, Safvetii~-tefiisir, Beyrut 1402/1981, I, 258. 52 Prof. Dr. Saffet KÖSE mesinler, güçlü bulunan zayıf konumda olana hakkını,' Allah'ın kendisini yükümlü !aldığı ölçülerde güzel bir biçimde (bi'l-ma'rılf) kendiliğinden versin.5 Yine aynı müfessir, ayetin, insanlar arasında bulunan ilişki sebebiyle akraba olduldarı, aradaki bu kardeşlik ilişkisinin kesilmemesini istediği, keza antlaşma ve sözleşmelere bağlı kalmayı öngördüğü yönündeki bir çok görüşü kaydettilden sonra 6 "Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir" kısmından anlaşılması gerekeni şu şeldlde izah eder: Allah sizin eylemlerinizi hesabımza yazmaleta, not etmelcte, alcrabalık/kardeşlilcten doğan saygın­ lığı/hukuku çiğneyip çiğnemediğinizi ve alcrabalık bağını gözetip gözetmediğinizi denetlemeletedir. 7 Dirayet tefsir ekolünün önemli temsilcilerinden sayılan Zemahşeri (ö.s38/1143) de ayetin tefsirinde şunu söyler: Eğer söz diziminin mantığı ve açıklığı, takvô. emrinin peşinden, onu gerekli kılan, ona çağıran ya da ona teş­ vik eden bir şeyin getirilmesini gerektirir, o zaman nasıl olur da ayette detaylı şekilde anlatılan Allah'ın onları bir tek candan yaratması takvayı gerektiren ve ona davet eden bir şey olabilir dersen derim ki: Çünkü bu, büyük bir gücü/ kudreti göstermeletedir. Böyle bir güce sahip olan her şeye muletedirdir. Asileri cezalandıracak güce sahiptir. Dolayısıyla bunu düşünmek her şeye gücü yetene karşı sorumlu ve saygılı davranmayı, onun azabından korlanayı sağ­ lar. Çünl<Ü bu, Allah'ın bol bol verdiği nimetiere delalet eder. Bu sebeple insanlara yakışan küfran-ı nimette bulunmaletan ve nimetin şülcrünü hal<k:ıyla eda edememeleten hassasiyetle kaçınmaktır. Burada takva ile özel bir anlam da kastedilmiş olabilir. Bu da onların, aralarındaki haldarı koruma ile ilgili hususlardaAllah'tan korlanaları, dolayısıyla zorunlu olan alcrabalık bağlarını kesmemeleridir. Bu sebeple şu söylenmiştir: Sizi tek bir köleten ildli şekilde (kadın-erkek) türetmek suretiyle yarataral< alcrabalık bağlarıyla birbirinize bağlayan Rabbinizden, birbirierinize karşı yükümlü olduğunuz hususlarda korkun. Birbirinizin hukukunu koruyun, ihmalkar davranmayın. 8 Gerçeleten tefsir tarihine damgasını vurmuş bu ild müfessirden sonrald alimler de ayeti benzer şeldlde tefsir etmişlerdir. Mesela Fahreddin erRazi (ö.6o6/ı209) ve EbussuCı.d Efendi (ö.892/ı486) de ayetten hareketle: Allah Te'ala'nın bütün insanları tek bir köleten -Id bu Hz. Ademdir- ikili şeldlde (kadın-erkek) türetmek suretiyle kardeş olarak yaratmış olmasının aralarınciald kardeşlik hulrukunu gözetmeyi zorunlu kıldığını, buna halel getirecek davranışlardan kaçınınayı bir görev olarak yüldediğini, tek bir nefisten yaratılmış olmasının bir birleriyle kardeşlik derecesinde yakın olmaCtimi'u'l-beyan, Beyrut 1420/1999, m, 565. 5 Tabeıi, 6 Tabeıi, a.g.e., 7 Tabeıi, a.g.e., m, 570. 8 Zemahşeıi, el-Keşşaj, m, 567-569. Kabire 1366/1947, I, 461-462. Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 53 ları anlarnma geldiğini, bu yakınlığın aralarında sevgi ve şefkatİn artmasına vesile olan bir ilişld ve kaynaşmayı beraberinde getirdiğini dile getirmektedirler.9 Burada Müslümanların diğer din mensuplarıyla dinlerinden kaynal<lanan bir problemlerinin olmadığını şu ayetle bağlantılı olara!< izah etmek mümlrundür. Müslümanlar, İslam öncesi aralarında dostluk bulunan bazı Yahudilerle sıla-fila dostluklarını İslam'dan sonra da devam ettiriyorlardı. Oysa onlar antlaşmaları bozuyorlarve Hz. Peygamber'e suikast teşebbüsüne bile girecek kadar düşmanlıkta ileri gidiyorlardı. Hatta bu dostluğu kullanan Yahudiler bazı askerisırlarada valaf oluyorlardı. 10 Kur'an-ı Kerim son derece iyi niyetli olan bu Müslümanları kendilerine düşmanlıkta sınır tanımayan bu tür kötü niyetli kişilere karşı uyarıp uyanık davranmalarını isteıniştir: "Ey inanan/ar, kendinizden başkasını kendinize sıla-fila dost edinmeyin; onlar sizi bozmaktan geri durmazlar. Size sılantı verecek şeyleri isterler. Onların ağızlarmdan öfke taşmaktadır. Göğüslerinde gizledilderi (kin) ise daha büyüktür. Düşünürseniz, size ayetleri açıkladık. İşte, siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbu/d onlar sizi sevmez/er. Kitabın hepsine inanırsznız. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "İnandık" derler. Ama kendi başlarına kaldıklarznda, size karşı öfkeden parmak uçlarznı ısırırlar. De Id: "Öfkenizden ölün! Şüphesiz Allah, göğüs/erin özünü bilir. Size bir iyilik dokunsa (Bu,) Onları tasalandırzr; size bir kötülük dokunsa, ona sevinir/er. Eğer sabreder, korunursanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır."u II- Gayr-ı Müslimlere Yardımın ibadet Niteliği Taşıması A-Zekat-Tasadduk (infak) Bir Müslüman kendi dininden olmayan birisine zekat verebilir mi? ya da onlara yapılan infak türünden yardırnlar sevaba vesile bir ibadet sayı­ labilir mi? Bu konu şu ayetle ilgili olara!< ele alınmıştır: ~ J .ı.;;-3 ~ıi.;ı ~~"' 6~ ı;j ~~_;.;.:.,.ı~ ı;j ~~:;ı,?~ iııı ~s:lj ~ı~ cl;le .r-J "" .. .... " .. ... .. .. ,.,. .,. 6_,~ ~ ~~j ~! .J;. _;.;.:.,.ı~ ı;j kı " . ... "' , "Ey Peygamber! Onları hidayete erdirmek senin üzerine bir borç değil­ dir. Zira ancak Allah dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcamada bulunursanız bu kendi yararınızadır. Yapacağınız hayırlan ancak Allah'ın rzFahreddin er-Rilzi, Mefdtilıu '1-gayb, Beyrut ı4 ı 5/ı995, V, ı 67; Ebussuüd, İrşddii '/-'ak/i 's-selim, Beyrut, ts. (Diiru İhyiii't-türiisi'l-Arabi), II, ı38. 9 10 Süleyman Ateş, Yüce Kur'dn 'm Çağdaş Teftiri, İstanbul ı989, II, 99-ıOO. ıı Al-i imriin (3), ıı 8-120. l 54 Prof. Dr. Saffet KÖSE zasınz kazanmak için yapmalısınız. Çünkü yapacağınız her iyilik size olduğu gibi geri dönecek ve size asla haksızlık yapılmayacaktır. "u Bu ayet bir harcamanın Allah'ın rızasına uygun olabilmesinin ölçütlerini belirleyen bir dizi ayet içinde yer almaktadır. Bu ayetlerdeld mesajları genel anlamda söyleyecek olursak; sırf Allah rızasını kazanmak amacıyla yapılan infak mala bereket sağlar. Bu bağlamda bir başka amaç için vermek ya da insanlar arasında ayırım yapmak tasvip edilebilir bir davranış değildir. Buna göre başa kakmak; incitmek; gösteriş yapmalc; malın, kendisine verilse almayacağı ölçüde en değersizini seçerek vermek; yardımda inanç ayırımı gözetmek infakı değersiz hale getirir.'3 Bahse konu ayette yer alan onları hidayete erdirmek senin üzerine ifadesi sadalealarla ilişkili olarak zilcredilmiştir. Ayet bununla müşrildere sadaleanın caiz olduğunu açıldamalctadır.14 borç değildir Müslüman olmayanlara sadaleayı mübah kılmak üzere inen ayetin's sebebi ile ilgili rivayetler oldukça açıldayıcıdır. Bunlardan birisine göre Müslümanlar yoksul zirnınilere tasaddulcta bulunuyorlardı. Fakir Müslümanların sayısı arttığında Rasfrlullah (s.a.s.): "Sadece kendi dindaşlarınıza tasaddulcta bulunun" şeldinde bir ikazda bulununca bu ayet indi ve uyarıda bulundu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.): "Diğer din mensuplarına tasaddulcta bulunun" buyurdu,'6 Müslümanlar da bu yönde hareket ettiler.'7 Benzer bir rivayete göre de Hz. Peygamberin müşrildere tasaddulcta bulunmamasından dolayı bu ayet gelmiştir.' 8 iniş Ayetininişine sebep olan bir başka rivayet de şudur: Ensar'dan bazı­ larının Yahudi kabilelerinden Kureyza ve Nadiroğulları arasında alerabaları Kendilerinin yardımına muhtaç hale geldilderinde Müslüman olurlar beldentisiyle tasaddulcta bulunmuyorlardı. Bu tavır üzerine ayet nazil ol- vardı. muştur.'9 Hz. Peygamber'e getirilen bir sadaleayı isteyen bir Yahudi'ye karşı Rasulullah'ın: "Müslümanların sadaleasından sana bir şey yok" şeldinde cevap vermesi üzerine bu ayetingeldiği yönünde bir başka rivayet vardiT. 20 12 Bakara (2), 272. 13 Bakara (2), 261-274. 14 Kurtubi, el-Ciimi' /i-alıkiimi'l-Kur'iin, Kabire 1387/1967, III, 337. 15 Kurtubi, a.g.e., III, 337. 16 İbn Ebi Şeybe, el-Musamıef(nşr. M. Abdüsseliim Şiilıin), Beyrut 1416/1995, II, 401, nr. 10398. 17 İbn Ebi Şeybe, a.g.e., II, 401, nr. 10399. 18 Tab eri, Ciimi 'u'l-beyiin, III, 95. Ebu Ubeyd, el-Emviil (nşr. Muhammed Halil Hemls), Beyrut 1406/1986, s. 605; İbn Zenceveyh, el-Emviil Ebu Muhammed e1-Asyfiti), Beyrut 1427/2006, s. 572; Taberi, a.g.e., III, 95; Cessas, Alıkiimii'l-Kur'iin, İstanbul 1335-38, I, 461; Kurtubi, a.g.e., III, 337. 19 (nşr. ° 2 Kurtubi, a.g.e., III, 337. 1 Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası ss Diğer bir rivayete göre ayet Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma'nın (r. anhüma) o zaman henüz Müslüman olmamış bulunan dedesi Ebu Kuhafe (ö.ı4/635) ile iyi ilişkilerde bulunmaya niyet ettikten sonra kafır olduğu için vazgeçmesi Üzerine bu ayet gelmiştir. 21 Bütün bunlarla birlikte Taberi (ö.3ı0/923) ayetin muradı ile ilgili bir başka yöne dikkat çeker ve şunu söyler: Ey Muhammed! Müşrilderin İslam'a girmek suretiyle hidayet bulmaları senin üzerine borç değilld gönüllü sadakaların verilmesine engel oluyorsun ve ihtiyaçları olur da hiç değilse o yolla İslam'a girerler diye sadakalardan onlara bir şey vermiyorsun. Yarattııdarın­ dan dilediğinin İslam'a girerek hidayet bulmasını sağlayacal< sadece O'dur. Bu sebeple onlara verilecek sadal<ayı engelleme. 22 Hanefi fukahasından Cessas (Ö.370/98o) "Ey Peygamber! Onları hidayete erdirmek senin üzerine bir borç değildir" ayetinin, öncesi ve sonrası ile değerlendirildiğinde Müslüman olmayanlara sadal<a vermenin mübah olduğuna delalet ettiğini söyler. 3 2 Nüzul sebepleri de dild<ate alındığında bu ayetle İslam dininden olmayanlara sadal<a verilebileceği açıkça anlaşılmaktadır. Niteldm Said b. Müseyyeb'in rivayet ettiği mürsel bir hadiste Hz. Peygamber bir Yahudi ailesine tasaddukta bulunmuştur Id O'nun vefatından sonra da onlar bundan yararlanmaya devam etmişlerdir. 24 Ayrıca Hz. Peygamber'in sadaka -Id bu kuvvetle muhtemel zekattır- ve ganimetten kendi hissesine düşen ı/ s'lik paydan s zimmilerin falctrlerine de verdiği hatta bunun için tahsisatta bulunduğu naldedilmektedir. 26 2 Müslüman alimierin zekat konusunda tereddütlü davransalar da tasadduk kabilinden gayr-ı Müslimlere hayır yapılabileceğini, infakta bulunulabileceğini bu ayetten hareketle kabul ettilderini görüyoruz. 27 Elmalılı Harndi Yazır'ın (ö.1942) konu ile ilgili Şı.ı ifadeleri konunun özünü yansıt­ malctadır: "Gerek Müslüman ve gerek gayr-ı Müslim herhangi bir fakire sadaka vermelcten, verdiğiniz zaman da iyisini vermekten sakınmayınız. Madem Id Allah mü'min veya kafir herkesin rabbidir ve madem ki sadakalarınız Allah hesabınadır, o halde mü'mine de kafire de Allah için tatavvuah sadaka vere- 21 Kurtubi, a.g.e., III, 337. ")") Taberi, Cômfu'/-beyôn, III, 94-95. 23 Cessas, Alıktim ii '/-Kur 'an, I, 46!. 24 Ebfr Ubeyd, a.g.e., s. 605. Haşr 25 Enfiil (8), 41; 26 İbn Ebi Şeybe, a.g.e., II, 402, nr. 10409. 27 İbn Zenceveyh, a.g.e., s. 571. (59), 7. 56 Prof. Dr. Saffet KÖSE bilir ve her ikisinin de ecrini alırsımz." 28 Ancal< farz olan zekatın verilip verilerneyeceği konusunda tartışına vardır. Bu konuda Hz. Peygamber'in "zekat, Müslümanların zenginlerinden alırup faldrlerine verilir" hadisi2 9 esas alınarak verilerneyeceği görüşü ağırlık kazanrnaımş gözükrnektedir.3° Devlet Başkarorun alınaya yetkili olduğu sadakaların gayr-ı Müslirnlere verilerneyeceği yönünde bir kural da ön plana çıkrnalctadır.3' Bundan bireysel anlarnda zekatın (eınval-i batınamn zekatı) gayr-ı Müslirn vatandaşlara verebileceği gibi bir sonuca da ulaşılıp ulaşıla­ mayacağı hususu, üzerinde durulrnaya değer bir konudur. Belki bu durum biraz da zekatlar konusunda mali disiplini sağlamayı amaçlıyor olabilir. Mesela bu açıdan "Devletin toplama yetkisinde olan ernval-i zahire'nin zekatı­ m bir Müslüman kendisi bizzat bir Müslürnan'a verebilir mi?" sorusunu da sorabiliriz. Eğer bu konudald mali disiplini bozacak ise ve Devlet de bunu bizzat toplayıp ilgili yerlere sarf edeceğini dekiare etınişse Müslürnan'a da verilernez. Çünlru Hz. Peygamber'in zekatla ilgili az önce yer verilen hadisi zekat olgusunun zenginler üzerine veeibe olan mali bir ibadet olduğunu açıldama ım ve keza Müslüman toplurnda ilke olarak Müslürnan'a verileceği mi yoksa kimlere verilerneyeceğini belirlerneyi mi amaçlamıştır? Pek ilcineisi değil gibi gözükmektedir. Çünkü müellefe-i ku!Cıba zekat verilebileceği Kur'an'ın izin verdiği bir uygulama olduğu gibi Hz. Ömer'in "Zekat/ar Allah'ın kesin bir buyruğu olarakfakirlere, miskinlere... verilir"3 2 ayetindeld faldrleri Müslümanların, rnisldn'i de gayr-ı Müslirn vatandaşların yoksulu olaral< anlarnası33 bunu tutarlı kılrnal<tadır. Ebu Beldr el-Absi'den rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer Medine'de kaderine terkedilıniş 1 kapıya bırakılmış bir gayri rnüslirn'e rastlaımş ve ona niçin bu halde bulunduğunu sormuş, o zirnrni de gençliğinde gereldi bütün vergileri ödediğini ancal< şu anda bakacak ldrnsesinin bulunrnadığım" söyleyince Hz. Ömer: "Sana insaflı davramlrnaımş" diyerek onun ihtiyaçlarının giderilmesi için beytü'l-rnal'dan maaş bağlanına­ sını emretmiş sonra da: "İşte bu ldınse, Yüce Allah'ın kendileri haldunda: "Zekat/ar, ancak fakirler ve miskin/erin lerdendir" ayetini okurnuştur.34 Aynı görüş hakkıdır" buyurduğu kimse- sahabeden Abdullah b. Abbas'tan da naldedilrnektedir.3s 28 Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur 'iin Dili, İstanbul, ts. (Eser Neşriyat), Il, 939. 29 Bubiiri, "Tevhid", I; "Zekat", I, 63, "Megazi", 60; Müslim, "İmiin", 29; Ebı1 Diivı1d, "Zekat", 5. 3° Ebı1 3ı Cessiis, a.g.e., I, 461. 32 Tevbe (9), 60. 33 Ebı1 Ubeyd, a.g.e., s. 604. Yusuf, Kitiibii'l-Hariic, Kahire 1302, s. 126. Tefsiru İbn Ebi Hiitim (nşr. Es'ad M. et-Tib), Sayda, ts. (el-Mektebetü'I-Asriyye), VI, 1817, nr. 10350; Abdurrahman es-Se'iilibi, et-Tefsir, Beyrut, ts. (A'lemi), V, 57; Kurtubi, a.g.e., VIII, 174. 34 Nehhiis, Me 'iini '!-Kur 'iin (nşr. M. Ali es-Siibfıni), Mekke 1409, III, 221; Diivı1di, el-Emviil (nşr. M. Ahmed Serriic-Ali M. Cumu'a), Kahire 142112001, s. 275. 35 Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 57 Tabiundan İkrime el-Berberi (ö.ıos/723)36 ile Hanefi mezhebi imamlarından Züfer b. Hüzeyl (ö.ısB/775)37 de bu görüştedir. Züfer zekatın verileceği fakir ve miskin umumilik ifade edecek biçimde gelmiş ve Müslüman olma şartıyla kayıtlanmamıştır. Dolayısıyla Müslüman ve gayr-ı Müslim ayrımı olmaksı­ zın fakire zekat verilir.38 Ayrıca ona göre zekattan mal<.Sat Allah'a yaldaşma (ibadet) amacıyla faldrin ihtiyacını gidermektir. Bu amaç zekatın Müslüman olmayan vatandaşiara (zimmi) verilmesiyle de hasıl olmal<tadır.39 Tefsir alimi Ebü'l-AbbasAhmed el-Mehdevi (ö. 440/1048) de bu ayetleyala.n akrabadan olan müşrildere zekat verilebileceğine ruhsat tanındığını söylemelctedir.4° Sonuç olaral< az yukarıda görüşlerine yer verilen alimler (Hz. Ömer, zayıf bir rivayet olarak Abdullah b. Abbas, İkrime, Züfer, Mehdevi) dışın­ da zekatın gayr-ı Müslimlere verilerneyeceği görüşü fukaha arasında genel kabul görmüştür. Bu tartışma konumuzu çok fazla ilgilendirmemel<tedir. Çünkü gayr-ı Müslimlere yardım yapılabileceği, üzerinde durduğumuz ayetle sabittir. Ayrıca biraz sonra ele alacağımız üzere Kur'an-ı Kerim düşmanlığı benimsememiş bulunan gayrı Müslimlere yardımı bir iyilik kabul etmelctedir4' Id bu bir ibadettir.42 Ayetin iniş sebebiyle ilgili mevcut bilgiler rivayet tekniği açısından bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Niteldm Süleyman Ateş oldukça sert bir üslupla bu rivayetleri tenldt etmektedir. Fakat bu eleştirilerin ne kadar tutarlı olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Biz bu nol<ta üzerinde durmayacağız. Ancak şu kadarını belirtelim Id ayetininişine sebep olan bütün rivayetlerde ortak nol<ta Müslüman olmadığı gerekçesiyle diğer din mensuplarınayardım etmeme şeldindeld tavrınAllah tarafından tasvip edilmemesidir. Bu ayete kadar Müslümanların kendileri dışında diğer din mensuplarına yapılan yardımların Allah yolunda olmadığı inancına sahip bulunduldarı, bu sebeple de çeldndilderi ya da bu yolla İslam'ı yayma gibi bir tavır tala.ndıldarı anlaşılmaktadır. İşte bu ayet dini ldmliğine bala.lmal<.Sızın ihtiyaç içinde bulunan herkese her hangi bir ayırım göstermel<.Sizin sırf insan olması sebebiyle yardımda bulunmanın bir ibadet olduğunu açıkça ifade ettiği gibi kişinin içinde bulunduğu olumsuzluğun manipüle edilerek dine çelane aracı olarak kullanılmasını da yasaldamal<tadır. Çünkü dini kabul bir gönül işidir ve tamamen özgür irade sonucunda olmalıdır. Bir çokayet ve hadiste geçtiği şeldiyle gönülden olmayan bir kabulüninsana bir faydası yoktur ve onu ild yüzlülüğe iten bir özelliğe sahiptir. 36 Taberi, a.g.e., VI, 396; Miivedi, el-Hcivi, Beyrut 1414/1994, VITI, 488; Kurtubi, a.g.e., VlTI, 174. 37 Serahsi, el-Mebsıit, Kahire 1324-31, II, 202; Kürliini, el-Kifaye, II, 207. 38 Kürliini, el-Kifaye, II, 207. 39 Serahsi, a.g.e., II, 202. ' 0 İbn Atıyye, el-Mulıa/Tanı'l-veciz (nşr. Abdüsselam Abdüşşiifı), Beyrut 1413/1993, I, 367. " M üm tahine (60), 8-9. '' Serahsi, a.g.e., III, lll. 58 Prof. Dr. Saffet KÖSE Çuvaldızı biraz da kendimize batıracale olursale bir müşrik'in şirki, yoksul olması halinde Müslümanın yardımına engel bir durum teşkil etmediğine göre ihtiyaç içinde bir Müslümanın yardım edecek olandan farldı bir toplumsal oluşuma (parti, mezhep, meşrep, tarikat vb.) üye olması ya da sempati duyması evieviyerle onun yardımına engel olamamalıdır. Hattaşirk en büyük günah olarale kabul edildiğille göre günahkar olmak da yardıma engel bir husus değildir. Yine müşrik'in bu yolla sıkıştırılarale Müslüman olmasını sağlamaya çalışınale da Allah'ın istemediği bir tavır olduğuna göre günümüz kuruluşlarının da adam kazanmak için ya da bu niyetle benzeri yola girmeleri kabul edilebilir bir şey değildir. İnfale, sırf Allah emrettiği için ve onun rızasını kazanmak amacıyla sadece karşı tarafın ihtiyacını gidermek malesadıyla yapılmalıdır. Çünkü infak edene, Allah rızasını kazanınale için harcama şartıyla aneale yaptığı yardınun yararı dönebilir. Buna göre ayet yardım edilecek olanın özelliğinden daha çok infakta bulunanın niyetinin önemine vurgu yapmalctadır. Bazı günümüz Müslümanları insani ilişidier için bizden mi değil mi? temeline dayalı bir ayırımdan vazgeçmelidir. Şu olay bu açıdan önemlidir: Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyur- muştur: Bir adam: Ben, bu gece mutlalea bir sadaka vereceğim; dedi, ve sabir fahişenin eline verdi. Derken halk: bu aleşam bir fahişeye sadaka verildi, diye laf etmeye başladılar. O adam: Ya Rabbi bir fahişeye sadaka verdiğim için sana hamd olsun. Bu gece de sadaka vereceğim dedi ve sadaleasım bir zenginin eline verdi. Halk yine: Bir zengine sadaka verildi; diye ileri geri konuşmaya başladılar. Sadalea veren adam: Ya Rabbi! Bir zengine sadalea verdiğim için sana hamd olsun dedi. Peşinden bir sadaka daha vereceğim dedi ve sadaleasım bir hırsızın eline koydu. Halk yine: Bir hırsıza sadalea verildi! Dedi-kodu etmeye başladılar. Bunun üzerine sadaka veren zat: Ya Rabbi Bir fahişeye, bir zengine ve bir hırsıza sadalea verdiğim için sana hamd olsun; dedi. Sonra (rüyasında) ona gelenler oldu ve: Senin sadalean kabul olundu. Fahişe umulur Id bu sadaka sebebiyle zinasından vazgeçip namuslu olur; zengin de belld ibret alır da, Allah'ın kendine verdiği maldaninfak eder; Hırsız da belld bu sadalea sebebiyle hırsızlığından vazgeçerek namuslu bir adam olur dediler.43 daleasını çıkararak Sonuç olarale insana sırf insan olduğu ve sırf Allah rızası için vermek gereldr. Bu durumda Allah Te'a.Ia o niyetİn neticesini halkeder. 43 Buhiiıi, 322,350. "Zekat", 14; Müslim, "Zekat", 48, 77, 78; Nesai, "Zekat", 47; Ahmed b. Hanbel, e/-Müsned, II, Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 59 . İbn Kayyim el-Cevziyye Allah'ın, şu ayette bahsedilen sınıfıara kafir bile olsa zaruret hali ve ihtiyaç durumunda ihsanla muameleyi farz kıldığını bunların başında da infalan geldiğini belirtir. Zekatın buna dahil olmaması ile ilgili sorulacak bir soruya da aynı müellif zekatın Allah'ın haldu olduğunu ve mükellefini ve sarf yerlerini bizzat kendisinin belirlediğini bu konuda da icmaın oluştuğunu ifade ederek cevap verir. 44 ı.?::ı J~ıj ~Wıj _;\4ıj _;.jıı ı.?.lı.J t;ı..:.;.ı J.:UıJ!4j ~ .ı.ı ıj).J -:ij lı IJ~ıj ~~ Si ~-~-~-lı 5~ ~~J ~ ~j ~-; ·ıı-J.ı.J-~~ ~~ı.J ~ı ~~ı.J _;.jıı ıj)J Allah'a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, alcraba olan ve olmayan komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ihsanla (gönülden gelen bir coşlcuyla istenenden fazlasım vererek) muamele edin. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez. 45 B- Fıtır Sa dakası Fıtır sadakası, ramazan bayramının hemen öncesinde ihtiyaç sahiplerine yardımı ifade eden ve bizzat Hz. Peygamber tarafından belirlenıniş mali bir ibadettir. Amacı da imkarn yerinde olmayan insanların hiç değilse bayram sırasında kalplerinin yoklukla meşgul olmasının önlenmesi, sıkıntı­ larının giderilmesi böylece bir nebze de olsa ihtiyaçları karşıianmış bir biçimde bayram coşkusuna, neşesine, sevincine katılmalarının sağlanmasıdır. Çünkü bazılarının bayram ederken diğer bazısının ihtiyaç içinde luvranması ve bu coşkuya ortak olamaması bayrama ve toplumsal ilişkilere leke düşüren bir haldir. Bir başka ifadeyle bayramı bayram olmaktan çıkaran bir durumdur. Bu sebeple Hz. Peygamber: Bu günfaldr-fukarayz dilenmeye/ istemeye 1 kapı kapı dolaşmaya muhtaç etmeyin buyurmuştur.46 Ebu Hanife ve talebesi İmam Muhamİned gibi bazı müctehidlerle Yusuf el-Karadavi, Seyyid Sabık gibi çağdaş alimler İslam toplumunda yaşa­ yan gayr-ı Müslim vatandaşiara fıtır sadakası verilebileceği görüşünü savunmuşlardır.47 Müellefe-i kuluba zekat verilebileceğini ifade eden Tevbe suresinin 6o. ayeti ile düşmanlık içinde bulunmayan gayr-ı Müslimlere iyiliğe 44 Ahkdmii ehli'z-zimme, Beyrut 1995, I, 301-302. 45 Nisii' (4), 36. Malik, el-Muvatta' (Riviiyetü Muhammed b. el-Hasen, nşr. Takıyyüddin en-Nedvi), Dımaşk 1413/1991, II, 150; Diirekutni, es-Siinen (nşr. es-SeyyidAbdullah Haşim el-Yemiini), Beyrut 1386/1966, II, 152-153; Beyhaki, es-Siinemi '1-/ciibrii (nşr. M. Abdülkadir Ata), Mekke 1414/1994, IV, 175. 46 Seyyid Sabık, Fıkhii's-siimıe, Beyrut 1969, I, 415; Yusuf el-Karadiivi, Fıkhii'z-zekiit, Beyrut 1389/1969, II, 950, 957. 47 60 Prof. Dr. Saffet KÖSE engel bulunmadığını belirten Mümtehine suresinin 8. ayeti bu konuda delil Faldhlerin çoğunluğu karşı olsa da Emvô.l ldtaplarında yer alan fıtır sadakasının bir elde toplanaral< üçe bölünüp ıf3'ünün Müslümanların faldrlerine ı/3'ünün göçebe Arap kabilelerine (el-A'rab), ı/3'ünün de ralıip­ lere verilmek üzere organize edildiği şeldindeld bilgi48 bu yönde bir uygulamanın bulunduğunu göstermektedir. alınınıştır. Bu bilgilerden hareketle denilebilir Id İslam toplumlarında yaşayan Müslimlerin bayram coşkusuna katılabilmesi, bu duyguyu yaşayabil­ mesi ve İslam toplumunun bir bireyi olarak kendisini hissedebilmesi için mali bir ibadet olan fıtır sadal<ası verilmesi insana sırf insanlığından dolayı saygıya değer görülmesinin eşsiz örnelderinden birisidir. Tarihte olduğu gibi günümüzde de bir çok yerde karşımıza çıkan ayırırncılığa karşı Müslüman düşüncesinde gelişen ve uygulanan zihniyetin dünyaya sunulan en kamil örnelderinden birisidir. gayr-ı C- Vakıf ve Vasiyet ~! ı_,k..jjj ~J?. Zıl iJ~:. ::.,.0 i_;.;.~ ~J d-jjı ı) i),;~~ ~.Uı.; lı i~ '.1 J; ıJ;~j j~~~ ~ i.r.;ı_, ~~ı~ i)~ ~~ı~ lı-ii w! ~-l~ı ~lı 5! 5~~ı (J. .i.ı:JJ~ ~.?. ~J ~); Zıl ~ı;! "Allah, inancınzzdan dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurtlannzzdan çı­ karmayanlara iyilik etmenizi ve onlara adaletli davranmanzzı yasaklamaz. Allah adaletli olanlan elbette sever. Allah yalnızca, inancınzzdan dolayı sizinle savaşmış, sizi yurtlannzzdan çıkarmış ve çıkanlmanzza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanzzz yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte bunlar hainlerdir."49 Ayet ilke olarak, düşmanca tavırlar kapsamına girmedil<çe hangi dineve ırka mensup olursa olsun kurumsal anlamda bütün toplumlarla ve bireysel anlamda bu toplumların bütün üyeleriyle iyilik ve adalet temeline dayalı ilişidier kurulabileceğini ifade etmektedir. Bu bağlamda ayet özellilde İs­ lam toplumlarında yaşayan gayr-ı Müslimlere tasadduk, onlar adına valuf kurma, vasiyette bulunma vb. mali ibadet kapsamında yer alan yardımlc:ırı temellendirmek üzere delil alınmıştır. Valuf, menfaati ibô.dullô.ha ait olur vechile bir aynı, Canab-ı Hakkın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellükten mahbO.s ve memnu lalmak? 0 şeldinde tanımlanmaktadır. Vasiyet de ldşinin bir malını ölümünden sonra geçerli olmal< üzere teberru yoluyla bir başkasına temlik etmesi Abdirrezziik, el-Musannef(nşr. Habibürrahmiin ei-A'zami), Beyrut 1971-75, IV, 113, nr. 7168-7169: Ebu Ubeyd, a.g.e., s. 606; İbn Zenceveyh, a.g.e., s. 613. 48 49 Mümtehine (60), 8-9. 50 Ömer Hilmi Efendi, İtlıiifii'l-alıliiffi alıktim i '1-evkiif, Ankara 1977, s.13. ' ı. Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 61 demektir. Vasiyetten maksat vasiyette bulunan şahsın vasiyette bulunulan gidermek suretiyle sevaba nail olması, böylece Allah'a yaklaşmasıdır. Dolayısıyla hem vakıf hem de vasiyet kişiyi Allalı'a yaklaştıran mali birer ibadettir ve sadakanın birer türüdür. sı kişinin ihtiyacını Vakfın tanımında yer alan ibô.dullô.h ifadesi Allalı'ın bütün kullarını içine alan bir kavramdır. Bu konuda sadece insan olmak yeterlidir. Hatta tarihi süreç içerisindeld uygulamalar dikkate alınırsa insan dışınciald varlıklar da val<fın amaçları ve kapsamında yer alınıştır. Bu da Hz. Peygamber'in: «~ı ~J ~ ..::.ılj Can laması taşıyan JS ~ » her varlığa yapılan iyilikte ecir vardır hadisinin bir uygu- kabilindendirY Müslim vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamal< amacıyla vakıf kurabileceği gibi malının bir kısıruru da bu iş için vasiyet edebilir. Bu konuda İslam hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Bu konuya Hz. Peygamber'in eşi Safıyye'nin (r.a.) Yahudi kardeşine yapmış olduğu vasiyeti, Hz. Peygamber'in hediye etmiş olduğu bir elbiseyi Mekl<e'deki müşrik kardeşine gönderen Hz Ömer'in bu davranışı, yine Hz. Ebu Beldr'in kızı Esma'nın müşrik annesiyle münasebetleri örnek birer uygulamadır.53 Bu ayetten hareketle bir müslümanın gayr-ı D- Keffaret - Kurhan -Adak Ebu Hanife ve talebesi İmam Muhammed'e göre İslam toplumunda yaşayan gayr-ı Müslim vatandaşlarazekat dışındas 4 kurban etinden, ceza kurbanından, nezir kurbanlarından verilebileceği gibi kefaretlerden de verilebilir. Kefaretler de ibadettir.ss İbn Kayyim el-Cevziyye, a.g.e., I, 223, 225; Alıdülkerim Zeydiin, Ahkômii 'z-zimmiyyin ve '1-miiste 'men in, Beyrut 1408/1988, s. 393, 402-405; İsmail Lütfi Fettiıni,İiıtildfii'd-diireyn, Kahire, 1418/1998, s. 269-270,275. 51 52 Buhari, "Müsakat", 9, "Mezalim", 23, "Edeb", 27; Müslirn, "Selam", 153; Ebu 53 İbn Kayyim el-Cevziyye, Davı1d, "Cihiid", 44 ... a.g.e., I, 223; Zeydiin, a.g.e., s. 394-396, 402-405; İsmail Lütfi Fettiini, a.g.e., s. 270,275. İslam Hu!..<ılw Araştırmaları Dergisi'nin 1O. sayısında (Konya 2007) yer alan "Cihiid Şiddete Referans Olabilir mi?'' başlıklı makalenin 54. sayfanın son paragrafında keza İstanbul Üniversitesi İlabiyat Fakültesince düzenlenen Uluslar arası Din ve Dünya Barışı adlı sempozyurna aynı başlıkla sunulan ve bu sempozyumun adıyla basılan kitabın (İstanbul 2008) 185. sayfasının ilk paragrafında Ebu Hanife'ye göre zirnıniye verilecek yardırnlar arasındasehven zekat da sayılmıştır. "Ebu Hanife 'ye göre zimrni'ye zekat ve fıtır sadakası. .. " ifadesi "Ebu Hanife'ye göre zirnmi'ye zekat hariç fıtır sadakası. .. " şeklinde düzeltilmelidir. Bu vesileyle bu hatayı düzelttiğimi belirtmek isterim [S. Köse]. 54 55 Pezdevi, Kenzzi '1-vusiil, Karaçi, ts. (Mektebetü Ciivid), I, 123. 62 Prof. Dr. Saffet KÖSE Kerim, yapılan yeminin kasten bozulması,s6 zıhar yemini,57 hataen adam öldürme, ss ihrarolının avianınası veya tıraş olmasıs9 şeldindeki beş ihlal için kefaret belirlemiştir. Bu kefaretlerde köle azadı, belli sayıda faldrin dayurulması ya da giyindirilmesi önemli bir alternatif olarak öngörülınüş, hac ve umre yasaklarının ihlalinde ise mükellef kurban kesmelde yükümlü tutulmuştur. Katil kefaretinde azad edilecek kölenin mü'min olması şartı aranırken Hanefilere göre yemin ve zıhar kefaretinde gayr-ı Müslim kölenin de azad edilebileceği caiz görülmüştür.. Kur'an-ı İslami telaldade kefaret kısmen ceza ve bu hususiyetiyle caydırıcı­ yönü bulunsa da (zevacir) esas itibariyle sözlük anlamıyla da bağlantılı olarak işlenen günahtan dolayı Allah'tan af talebi, hatanın telafısi (cevabir) mahiyetindedir60 ve günahı örten, uhrevi anlamda sorumluluğu kaldıran bir özellil< taşır. Gayr-ı Müslim kölelerin azadı ya da Müslüman olmayanların dayurulması veya giydirilmesi yoluyla bir Müslümanın günahının kaldırıl­ ması gerçekten Müslümanların insana bakışını yansıtan insana sırf insanlı­ ğından dolayı saygının önemli bir göstergesidir. Özellilde bu ild fakihin yaklaşımı kefaretlerin yoksulluğu kaldırmak amacıyla meşru kılınmış olduğu ve bu özelliğin gayr-ı Müslimlerde de bulunabileceği, bununla mücadele için Müslüman gayr-ı Müslim ayrımının yapılmaması da insana saygının önemli bir örneği dir. 6' lık E-Esiriere Yardım Esir, savaşta ele geçirilen tutsaldan ifade eder. İslam öncesi toplumlarda uluslararası ilişldleri düzenleyen hukuld teamüller ve antlaşmaların mevcut olmaması sebebiyle savaş esirlerine uygulanacal< belli kuralların da bulunmadığını, bu alanda keyfiliğin hüküm sürdüğünü belirtmek gereldr. Savaşı galibiyerle bitiren taraf kendi anlayışına göre muharip sivil, kadın erkek, büyük küçük demeden düşmanını imha etmeyi meşru görebiliyor, Asurlular'da olduğu gibi düşmanın derisini yüzüpele geçirdiideri şehrin kapısına asmayı dini bir görev telaldd edebiliyor, Farslılar'ın yaptığı gibi fıllerle ezebiliyor, esld Yunanlılar ve Romalılar'da olduğu şeldiyle her türlü işkence­ yi reva görebiliyor mesela vücutlarını parçalıyor, büyük küçük, kadın erkek ayırımı yapmadan hepsini öldürebiliyordu. Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semavi dinleri kabul edenlerin bile esirlerle ilgili uygulamalarında vahşet ve insafsızlığı terk etmedilderi, aksine bunu din:in bir emri gibi telaldd ettik5' Miiide (5), 89. 57 Mücadele (58), 2-4. 58 Nisii' (4), 92. 59 Bakara (2), 196; Miiide (5), 95; 60 b k. Sübki, 61 Kiisiini, Bediii'u's-saniii', Kahire 1327-28/1910, II, 49; VII, 341. el-Eşbtilı Buhiiıi, "Muhsar", 5-8. ve 'n-neziiir, Beyrut 1411/1991, I, 446. Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 63 leri görülmektedir. Mesela Talmut'ta yalnız muharip esirler değil kadın ve çoculdarla ele geçirilen hayvanların da öldürülmesine hükmedilmişti. İsla­ m'dan önce Araplarda da esirler bazan toplu halde yalalıyor, çeşitli organları kesilmek suretiyle işkenceyle öldürülüyor, öldürülmeleri için düşmaniarına satılıyor veya sağ bıralalıp köle olaral< kullanılıyordu. İslamın geldiği yıllar­ da Arap müşrilderinin düşmaniarına karşı dehşet verici bazı uygulamaları Müslüman tarihçilerin kayıtlarında mevcuttur. Bütün bunlar dikkate alındı­ ğında zaman içinde bazı toplumlarda insan onurun yakışmasa da esirlerin köleleştirilerek kendilerinden faydalanılma yoluna gidilmesi yine de bir iyileştirme sayılabilir. 62 İslam düşüncesinde esiriere karşı muamele şu ayet ve bu doğrultuda gelişen Hz. Peygamberin uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır: "lj ~ı;.. rG ~; "1 kı ~jl ~ ~ıırfj ~J ~ ~ Js. r~Akıı b~j - - - - - - - -ı.r-~ ' Lft ~i ~J ~ .jı;.; uı ıj~ ' ' "Onlar, kendileri de sevip istedikleri halde yemeği yoksula, yetime ve esi re yedirirler. (Ve şöyle derler:) Biz sizi Allah rzzasz için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, aszk suratlı çetin bir günde rabbimizden korkarzz:' 63 Bu ayet ve Hz Peygamber'in uygulamalarına göre esir alınan düşman askerlerine yapılacak muamelede insan şeref ve haysiyetine yakışmayan bir davranışta bulunulamaz, bütün tabii ihtiyaçları esir alan Müslüman ülke tarafından karşılanır. Bu bağlamda esire işkence yapılamaz, kötü muameleye maruz bıralalmaz, esir kadınlara tecavilz edilemez, gıda, giyim, barınma ve tedavi gibi zaruri ihtiyaçları esir alan Müslüman ülke tarafından karşılanır. Üstelik ayetinifade ettiği üzere bütün bu hizmetlerde öncelik esiriere verilir, ineitici bir tutum takınılamaz, Allah'ın rızasını kazanma dışında bir amaç güdülemez. İslam toplumlarında uygulama bu şeldlde gelişmiş ve gelenek olarak yerleşmiştir. Bu ayetin, Müslümanları ana yurtlarından (Meld<e) Medine'ye süren ve bununla yetinmeyip topyekün burada da imha etmek üzere saldırıda bulunan Mekkeli müşrilderin Bedirde esir alınanları halcianda nazil olduğu dild<ate alınırsa Müslümanların insana karşı yaldaşımlarının ne kadar değerli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Kafir de olsa esire yemek yedirmede büyük sevap bulunduğunu ifade eden64 bu ayetten hareketle 62 Ahmet Özel, "Esir", DİA, XI, İstanbul 1995, 382. 63 İnsan (76), 8-1 61 İbnü'l-Arabi, Alıkdmii '!-Kur 'dn, Beyrut, ts. (Daru'l-Fikr), IV, 353. o. ı 64 Prof. Dr. Saffet KÖSE Müslümanlar Bedir esirlerine yiyecelderini vermişler, bu insanlık sebebiyle Müslüman olanlar olmuştu. 65 Düşmanlıkta sınır tanımayan, eline imkan geçse öldürecek pozisyonda bulunan bir düşmanın ele geçirilmesinden sonra bu tür bir muamelenin yapılabilmesi insanlık tarihinde Müslümanların dünyaya sunduğu en değerli davranış biçimlerinden birisidir. Müslüman dünya dışında XX. Yüz yılın başlarında esir haldarı uluslar ancak teminat altına alınabilmiş olsa da hiçbir zaman Müslümanların tek taraflı olarak uyguladığı insanın insanlığını esas alan zihniyet dünyasına kavuşamamıştır. Çok yakın zamaniardald örnelder bu konuda hala büyük sorunların bulunduğunu, kaba kuvvetin belirleyici özelliğini sürdürdüğünü görmekteyiz. arası sözleşmelerle Sonuç İslam gelmeden önce dünyanın önde gelen imparatorluldarının ken- di ülkeleri ya da ırldarı dışınciald insanlara hukuki himaye sağlamadığı, can ve mal teminatı vermediği, bir ülke vatandaşının diğerine giremediği ya da çok özel şartlarla ancak belli bölgelere gidebildiği 66 hatta bu anlayışın İs­ lam öncesi Arap kabileleri arasında da yaygın bulunduğu, savaşların neredeyse bir yaşam biçimi olarak benimsendiği düşünülürse farldılığın insani ilişldlere bir etldsinin olmayacağı, insanların farldı kabilelere ve toplurnlara ayrılmasının ayrışma amacıyla değil tanışma ve kaynaşmaya vesile olması maksadına matufbiryaratılış gerçeği olduğunu ifade eden ayetin mesajı çok daha iyi anlaşılır: "Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattzk, tanzşasz­ nzz diye sizi kavim ve kabileZere ayzrdzk, Allah katmda en değerli olanznzz O'nun emir ve yasaklarına en fazla saygzlz davrananznzzdzr. Allah her şeyi hakiayla bilmektedir, her şeyden haberdardzr." 67 Müslüman düşüncesini şeldllendiren Kur'an'ın bu ve benzeri ayetleri ile Hz. Peygamber'in uygulamaları açısından bakıldığında insana saygı onun insanlığından kaynaldanır. Bir başka ifade ile onu sırf insan olduğu için h ürm eti hak eder. Onun dini, dili, ırkı ya da farldı ldmliği veya görüntüsü bu hususu engelleyen bir durum değildir. Bu anlayışın zirve noktası bir müslümanın düşmanlıl< etinediği sürece hatta düşman bile olsa etldsiz kaldığı durumlarda mesela savaşta esir alındığında gayr-ı Müslimlere yardımının ibadet kapsamında değerlendirilmiş olmasıdır. Bir başka ifade ile bazı alim65 Bk. İbn Hişiim, es-SiJ·e, Kahire 1375/1955, I, 645; Ahmet Özel, "Esir", DİA, XI, 382-389. 66 Ahmet Özel, İslam Hu/.:ıılmnda Ülke, İstanbul 1984, s.181 vd.; a.mlf., "Gayn Müslim", DİA, xm, 419- 420. 67 H ucurat (49), 13. [_ 1 Müslüman Düşüncesinde insanın insanlığı Sebebiyle Saygınlığının Zirve Noktası 65 lere göre gayr-ı Müslim vatandaşıara zekat verilmesi, İslam hukukçularının ittifakıyla onların ihtiyaçları için Müslüman malından valaf kurulmasımn bir ibadet sayılması ve bunun Allah'a yaklaştıran bir özellik taşıması keza günahları telafi edici ve örtücü bir mekanizma olarak kefaretlerin kendilerine verilebilmesi yönündeki düşünce bu anlamda eşsiz bir örnek oluşturur. İslam ülkesindeyaşayan gayr-ı Müslim vatandaş anlamına gelen zirnmi'ye zekat dışında fıtır sadal<ası, kefaret, nezir, kurban başta olmak üzere her türlü yardımın yapılabileceğim savunan İslam hukukçularının İslam ülkesiyle antlaşma yapmamış ve her an saldırı pozisyonunda bulunan ülke anlamına gelen Dô.ru'l-Harb vatandaşı olan harbl'ye yapılamayacağım savunması68 dinden kaynaldanan bir ayırım değil onların dinf gerekçeyle Müslümanlara karşı savaşmalarıdır. 69 Dolayısıyla kendilerine yapılacak maddi desteğin Müslümanlara karşı yaptıkları savaşta onlara yardım etmiş olmak anlamına geleceğidir.7° Hz. Ömer'in zekatın sarf yerlerini belirleyen Tevbe suresinin 6o. ayetinde geçen fakiri Müslümamn, miskinide İslam toplumunda yaşayan gayr-ı Müslimlerin (zimmi) yoksulu olarak yorumlaması, halifeliği döneminde de bunu uygulaması gerçekten üzerinde durulmaya değer bir noktadır. Bütün bunlar insana sırf insan olduğu için verilen değerin eşsiz örneği dir. 68 Kasani, Bedtii 'u 's-samii ·, II, 49; VII, 341. 69 Serahsi, el-Mebsüt, X, ı 90. ° 7 Kas ani, Bedtii 'u 's-santii ',II, 49; VII, 34 ı.