KORKTUĞUMUZ GERÇEK OLDU. Her geçen gün kendini yenileyen insanları daha çok içine çeken, toplumsal ve sosyal bağları zayıflatan teknolojik gelişmelerin olduğu bir çağa adım attık. Teknoloji inanılmaz bir hızla ilerliyor. Hayatı kolaylaştırmak için sürekli gelişme gösteren teknik cihazlar, telefonlar, bilgisaraylar, tabletler insanı hayattan biraz daha uzaklaştırıyor. Toplumdan bizi izole ediyor. Bizi kendi yalnızlığımıza mahkum ediyor. Kimseye vakit yetmiyor. Akrabalar, komşular, dostlar, arkadaşlar ve aileler arasında diyaloglar sıfıra iniyor. Manevi olarak birbirimizden kopuyoruz. insanlar arası dayanışmanın asıl unsurları olan hasta, ceneza, düğün, sünnet, bayram ziyaretlerine bile fırsat bulamıyoruz. Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, kutlamalarımzı sosyal medya üzerinden yapıyoruz. İnternet üzerinden sosyalleşme süreci tüm hızıyla devam ediyor. Günlük hayatımızda vazgeçilmez bir yer edinen internet ve sosyal paylaşım ağları, çağımızın yeni bir sorununu ”Sanal Yalnızlığı” ortaya çıkardı. Bu oldukça riskli bir hale gelmeye başladı. Çünkü insanlar sanal iletişimi tercih edince bireylerin sosyal hayattan koptuğunu görüyoruz. İnsanoğlunu teknoloji merakı araştırma, keşfetme, bulma ve yenilenme dürtüleri sonucunda iletişim son derece kolaylaştı ve dünya git gite küçük bir köy haline geldi. Bunun bedeli olarak da insanoğlu sürüklendi. büyük bir teknolojik yalnızlığa İnsan davranışları ve internet alışkanlığı arasında giderek güçlenen bağı ele aldığımızda şunu görüyoruz. Yalnızlık sanal aleme ilgiyi arttırırken, sanal alem de tamamen çevresinden kendisini soyutlamış, cevreye ve toplumsal değerlere kayıtsız yalnız bir insan oluşmasına zemin hazırlıyor. Günlük yaşamında internetsiz yaşayamam diyenler ailelerine, eşlerine, çocuklarına ve arkadaşlarına ayırdığından fazla zamanı internet başında harcamakta, cevrelerini ihmal etmektedirler. Dahası insanlar sanal alemde duygusal paylaşımlara girmekte, duygusal sanal birliktelikler kurmakta, suni cevrim içi ilişkilere yönelmekte ve bu sunilik beraberinde bireyleri daha çok yalnızlığa itmektedir. Aile ilişkilerinde bile herkes kendi ile ilgilenmeye başladı. Eşler birbirinin isteklerini göz ardı ediyor. Biri bir odada takip ettiği diziyi izlerken, diğeri saatlerce bilgisayar da sohbet ediyor. Bir araya gelip paylaşılan, konuşulan şeyler gittikçe azalıyor. Birbirinin sorunları dinlemek ya da birbirini anlamaya çalışmak yerine sorunları adeta halının altına süpürüyorlar. Artık eşle, dostla, arkadaşla yüz yüze muhabbeti, dertleşmeyi kestik. Artık Twitter da Facebook’da yazışarak haberleşiyoruz. Hatta duygularımızı kelimelerle ifade etmek yerine gülen, ağlayan, sırıtan suratlar gibi şablonlar kullanıyoruz. Yüz yüze iletişimden, göz göze bakmaktan kaçar hale geldik. Duygularımızın bile sanallaştığı, gülücüklerimizin bile sanallaştığı, teknik cihzların hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğu, telefonumuzun yanımızda olmadığında bir yanımızı eksik hissettiğimiz de bir robottan farkımız olacak mı acaba. İnsanların birbirlerinden kopuşu her şeyin sanal ortama taşınıp sanal ortamda paylaşılması, tartışılması ve bunların insan hayatı ve davranışları üzerinde ki etkileri sadece o insanın değil, aslında bütün toplumun sorunudur. İnsanlar tamamen teknolojinin getirdiği yeniliklerden, fırsatlardan, faydalanırken tamamen sanal ortama bağlı yaşıyor. Onu hayatın vazgeçilmesi zannediyor. Ona ulaşamadığında yoksulluk hissediyor. Sanki bir parçası eksikmiş gibi hissediyor hatta mutsuz oluyor. Teknik cihazlara bu kadar bağımlılık sonunda kendi içne kapanık, manevi değerleri zayıf, insan ilişkileri yeterli olmayan ve yalnızlığa mahkun gençlerin yetişmesinde sebep oluyor. Evet yalnızlık olgusu geçmiş zamanlara oranla çok fazla artmıştır. Bireyselliğin artması, teknolojinin gelişmesi ve özellikle mobil cihazlardaki mükemmel gelişme, telefonların birer cep bilgisayarına dönüşmesi ve bunlarla geçirilen vaktin artması bu yalnızlığın en büyük sebeplerindendir. Otobüs de, yürürken, yemek yerken, tuvalette, ders esnasında, toplantıda, mobil iletişimden vazgemiyoruz ve devamlı mail, tweet ve mesaj atıyoruz. Sonuç olarak bu duruma bir ksıtlama getirmezsek ve bu olumsuz boyutlar ilerlemeye devam ederse robotlaşmış bir insan ırkına doğru gidebiliriz. Ya da yalnızlık ve manevi değerlerin eksikliği sebebiyle yoğun sıkıntı yaşayanlar farkındalıklarını arttırıp asıl ihtiyaçların ne olduğunu anlayabilir ve uyanışa gecebilirler. Sanal ortamda yazışmalar paylaşımlar hiç bir zaman gerçek paylaşımların yerini tutmadığını, teknolijnin gelişmesinin insan ilişkilerimizi arttırmadığını, bilakis kendi içinde bir yalnızlık meydana getirip teknolojiye bağımlı ama yalnız insanlar varabilirler. topluluğu oluşturduğunun farkına Arkadaşlarımızı, dostlarımızı ve yaptığımız işleri bilgisarayımız yönetmemeli. Biz yönetmeliyiz. Yüz yüze, göz göze yönetmeliyiz. İnternet merkezli dostluklar gerçek dostluğun yerini tutamaz. Çünkü manevi değerlerden uzaktır. Sevgiden uzaktır. Samimiyet içermez. Acı içermez. Şefkat içermez. Kullandığımız teknoloji de kendi yalnızlığımızı yaratmamalıyız. Bu şu demek değildir. Teknoloji çok kötü..Baş belası..Teknoloji her zaman ilerleyecek, gelişecektir. Ama insanlarla, dostlarımızla ilişkilerimizi bu noktaya getirmemeliyiz. Teknoloji bizi bu son aşamaya getirmeden, kendi içimize bizi mahkum etmeden gerçeğin farkına varıp ona göre hareket etmeliyiz