Duyguların Sese Dökümü - Bilkent University

advertisement
Duyguların Sese Dökümü
Müzik insanları birbirine bağlayarak ve aynı zamanda bir insanın kendisini daha iyi
tanıması ve mutlu olabilmesini sağlayarak hayatlarımızda büyük bir yer kaplıyor. Gündelik
yaşamımızı sürdürürken, zaman zaman müziğin hayatımızdaki önemini fark edemiyor veya
unutuyoruz. Bir filmin, belgeselin veya oyunun arka plan müziği olmadan ne kadar yavan
kalacağını, yürüyüş yaparken müzik dinlemenin verdiği mutluluğu, gündelik işlerimizi
yaparken müzik dinlediğimizde zamanın daha güzel ve neşeli bir biçimde geçtiğini fark
etmişsinizdir belki. Bütün bu faaliyetlere ayırdığımız zamanın hayatlarımızın göz ardı
edilemeyecek bir bölümünü kapsadığı gerçeğini göz önüne alırsak müziğin bir kişinin
hayatındaki önemini daha iyi görebileceğimizi düşünüyorum.
Konser salonunda otururken fark ettim ki aslında müzik hayatımızın her köşesinde
mevcut. Aslında hayatımın nerdeyse her saniyesinde farklı melodilerle çevrelenmiş
durumdayım. O an, o salonda deneyimleyeceğim müzik bir çalgı aletine ait olacaktı ve
müziği bu konserde sade bir biçimde deneyimleyecektim, ancak müzik aslında hayatımın
her anında orada bulunan önemli ve ayrılmaz bir parçası idi, öne çıkmasa da her zaman
orada idi ve hayatıma renk katıyordu. Düşününce fark ettim ki, sabahları okula
gittiğimde etrafımda sohbet eden insanların sesleri, bu aylarda yavaş yavaş kendini
yeniden duyurmaya başlayan kuşların cıvıltıları, rüzgârın kendine özgü sesi ve o güne özgü
daha bir sürü ses arka planda karışarak o günün melodisini oluşturuyor. Üstelik her günün
melodisi kendine özel, bu melodiler hiçbir zaman kendini tekrar etmiyor. Her günün
melodisi insanın üstünde farklı bir etki bırakıyor ve duruma bu açıdan bakıldığında bu
melodiler her günün farklı ve değerli tecrübelere konukluk etmesinde rol oynuyor.
Üstelik aynı melodiler farklı insanlar üstünde tamamen farklı etkiler yaratıyor,
duygularımıza ve yaşantılarımıza çeşitlilik katıyor. Bu melodiler olmadan hayat bu kadar
renkli olmazdı.
Her insanın kalbine farklı melodiler dokunuyor. Bazı insanların dinlerken çok
etkilendiği melodiler diğerlerinin kalbine dokunmayabiliyor. Aslında oldukça normal bir
durum bu. Sonuçta her insan özel, dünya üzerinde bu kadar insan yaşıyor olmasına
rağmen hiç kimse birbiri ile tamamen aynı görüşlere sahip değil. Yaşam herkesin kendine
özgü öyküler yazmasından oluşuyor aslında. Dolayısıyla herkes aynı melodiyi kendisine
göre yorumluyor ve bu şekilde ortak melodiye yeni bir tını ekliyor. Benim bu zamana
kadar fark ettiğim bir durum ise, klasik müziğin çoğu insanın kalbine dokunmayı
başarabildiği oldu. Özellikle o gün gittiğim klasik müzik konserinde bir kez daha fark
ettim bunu. İnsanların yüzlerindeki ışıltıdan, müziğe olan ilgilerinden ve birbirlerinden
çok farklı insanlar oldukları halde konser sonunda kesintisiz süren alkıştan
görülebiliyordu müziğin onların üzerindeki muazzam etkisi. Bu durumun tam olarak neden
kaynaklandığını bilmesem de genelde klasik bir parçanın, küçük bir bölüm olsa bile, bir
bölümü onu dinleyen herhangi bir insanın kalbine dokunuyor. Burada eğer müziğin
hayatlarımızdaki yerini, önemini ve evrenselliğini ele alırsak, klasik müzik birçok insanı,
bir salonda benzer duyguların etkisi altında bırakıp, kısa süreli olsa da bu insanlar
arasında duygusal bir bağlantı yaratma özelliğine sahip. Üstelik bu müziği dinlerken
hissedilen duygular kesinlikle silik duygular değil, aksine oldukça yoğun olmakla beraber,
benim tecrübemde genellikle hüzün ve mutluluk arasında değişen duygular. Hüzün ve
mutluluğu oldukça güçlü bir biçimde hissederken, bir duygudan bir duyguya ne zaman
atlayacağınızı kestiremiyorsunuz. Bir bakıyorsunuz çocukluğunuzda, bir bakmışsınız
piyanonun başına oturduğunuz saatlerde, bir bakmışsınız en hüzünlü zamanlarınızda ve bir
bakmışsınız en mutlu zamanlarınızda buluyorsunuz kendinizi. Dolayısıyla bir salonda klasik
müzik dinlerken ve onun etkisi altındayken duygudan duyguya atlıyor ve etrafınızdaki
insanlarla güçlü bir bağın oluştuğunu hissedebiliyorsunuz. Aynı duyguları hissettiğiniz o
insanlara farklı bir bakış açısıyla bakmaya başlıyorsunuz sanki. Bu duygu bana göre
oldukça değerli ve başka bir yerde tecrübe edilemeyecek bir yapıya sahip, eşsiz bir his.
Müziğin insanları kolayca etkisi altına alması, tanıdığım herkesin müzik
dinlemekten hoşlanıyor olması ve özellikle kendiniz bir müzik aletiyle ilgilendiğiniz zaman
hissettiğiniz yoğun duygular beni hep etkilemiştir. Şöyle bir düşününce hayatımızda bu
kadar büyük bir yer kaplayan ve neredeyse her an yanı başımıza olan müziğin, insanlar
tarafından bu kadar sevilmesine şaşırmamak gerek sanırım. Bu bana hep dünyada müzik
kadar evrensel olan çok az şeyin var olduğunu düşündürtmüştür. Kim bilir, belki de dünya
üzerindeki en evrensel sayılabilecek ilgi alanıdır müzik. Her an iç içe olduğumuz ve içinde
olduğumuz duruma göre bize çok farklı duygular hissettirebilen, duygularımızın sese
dökümü olarak adlandırabileceğimiz müzik, isterseniz bir salonda, isterseniz dışarıda,
isterseniz evinizde, isterseniz yalnız, isterseniz başkalarıyla beraber, hangi durumda
olursa olsun size en saf ve en güzel duyguları tattırabiliyor.
Başak Çiğdem Özcan
Kaynakça:
Ustalardan Başyapıtlar. Gülsin Onay ve Endellion String Quartet. Bilkent Konser Salonu.
Ankara. 20 Mart 2017.
Download