HAFTAYA BAKIŞ 02 NİSAN 2014 ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ HAFTAYA BAKIŞ – 02 NİSAN 2014 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR 30 MART 2014 YEREL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE YAŞANAN SİYASAL GELİŞMELER SONRASINDA, TÜRKİYE SİYASETİ BİR GENEL SEÇİM ATMOSFERİNE, DİĞER DEYİŞLE DE BİR REFERANDUMA DÖNÜŞTÜ. SEÇİM SONUÇLARI ÜLKEMİZİN AKP POLİTİKALARIYLA KESKİN BİR KAMPLAŞMA VE TEHLİKELİ BİR AYRIŞMAYA GİTMEKTE OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU! KANIMCA, TBMM AÇILIR AÇILMAZ, AKP, MİT’İ GENİŞ YETKİLERLE DONATAN, BAŞBAKANA BAĞLI BİR “ŞAHSİ İSTİHBARAT” KURUMUNA DÖNÜŞTÜRECEK, DEVLETİN HERKESİ TAKİP EDİP İZLEDİĞİ, FİŞLEDİĞİ, MİT’İN YARGIYA, SORUŞTURMALARA BİLE MÜDAHALE EDEBİLECEĞİ BİR YAPILANMAYI HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞACAK. TOPLUM, HÜKÜMET KONTROLÜNDEKİ MEDYA VASITASIYLA, YOLSUZLUK VE RÜŞVET OLAYLARI KARŞISINDA DUYARSIZLAŞTIRILMIŞ, BAŞBAKAN, AİLESİ, ÇOCUKLARI VE YAKIN ÇEVRESİNİN “MAĞDURİYETİ” KONUSUNDA BÜYÜK ÖLÇÜDE İKNA EDİLMİŞTİR. BAŞBAKANIN SEÇİM GECESİ AKP GENEL MERKEZİ’NİN BALKONUNDA YAPTIĞI KONUŞMA VE VERDİĞİ GÖRÜNTÜ BİR BAŞBAKANA YAKIŞAN OLMAYIP, ADETA TOPLUMU DAHA ÇOK AYRIŞTIRMAK İÇİN PLANLANMIŞ BİR OYUNDUR. AKP’NİN YEREL SEÇİM BAŞARISI MÜJDELEMEK YERİNE TOPLUMU GEREN TEHDİTLERİN SERGİLENMESİDİR! KONUŞMANIN SATIR ARALARI İRDELENDİĞİNDE, BAŞBAKANIN SEÇİMLERİN HEMEN ÖNCESİNDE 5 KİŞİ İÇİN YAPTIĞI SUÇ DUYURUSU, GÖZALTI VE YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI TALEBİNİ DİLE GETİRMESİ, ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BU TÜR GİRİŞİMLERİN ARTACAĞINI GÖSTERMEKTEDİR. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 1 BAŞBAKANI ÖFKELENDİREN BİR DİĞER NOKTA İSE SIZAN SES KAYITLARIYLA BAŞBAKANIN, DIŞİŞLERİ BAKANININ, BAŞBAKANA BAĞLI MİT MÜSTEŞARININ TÜRKİYE’YE, HALKA YÖNELİK KİRLİ SAVAŞ PLANLARININ AÇIĞA ÇIKMASI, SEÇİM KAZANMAK İÇİN PLANLADIKLARI KATLİAMLARIN ORTALIĞA DÖKÜLMESİDİR. BAŞBAKAN SUÇÜSTÜ YAKALANMANIN TELAŞIYLA SUÇLULARI, CASUSLARI ORTAYA ÇIKARTACAĞINA, YİNE BİZLERE, MEDYAYA, MUHALEFETE ÇATMA YOLUNA GİTMEKTE, BUNU İLETİŞİMİ YASAKLAMANIN BİR BAHANESİ HALİNE GETİREREK, TWITTER VE YOUTUBE’U KAPATMAKTADIR. BAŞBAKAN ERDOĞAN BU YASAKLARA RAĞMEN MİLYONLARCA SOSYAL MEDYA KULLANICISINA ENGEL OLAMADIĞI GİBİ, KENDİ BAKANLARI VE BELEDİYE BAŞKANLARININ BİLE YASAKLARI DELEREK SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİNE YÖNELMELERİNE SUSKUN KALMAKTADIR! DIŞİŞLERİ BAKANININ AÇIKLAMALARI VE DIŞİŞLERİ SÖZCÜLÜĞÜNÜN YAZILI OLARAK YAPTIĞI TOPLANTIYI DOĞRULAMA AÇIKLAMASININ ARDINDAN, SURİYE HÜKÜMETİNİN AÇIKLAMASI: “BUNLAR TÜRKİYE’NİN İÇİŞLERİMİZE KARIŞTIĞININ, SALDIRILARA DESTEK VERDİĞİNİN, ÜLKEMİZDEKİ SAVAŞI KIŞKIRTTIĞININ KANITIDIR!” NE OLURSA OLSUN SONUÇTA ŞUNU KABUL ETMEK DURUMUNDAYIZ. AKP VE BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 6’INCI KEZ SEÇİM KAZANMIŞTIR. 2002’DEN BU YANA (2002 GENEL SEÇİMLERİ DAHİL) 3 GENEL, 3 YEREL SEÇİMİN KAZANANI ERDOĞAN’DIR. BUNU SORGULAMAK VE İYİ ANALİZ ETMEK DURUMUNDAYIZ! KÖYLÜ YURTTAŞLARIMIZ BÜTÜNŞEHİR YASASININ KENDİLERİNE GETİRDİĞİ AĞIR YÜKÜMLÜLÜKLERİ, VERGİLERİ, YİTİRDİKLERİ HAKLARI HENÜZ TAM OLARAK BİLMEDİKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLER İÇİN GEÇİŞ DÖNEMİ OLARAK ÖNGÖRÜLEN 5 YILLIK SÜRENİN İÇİNDE OLUNDUĞU İÇİN TEPKİLERİNİ OYLARINA YANSITMADILAR. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 2 TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERİN SONUÇLARIYLA HER NE KADAR İKTİDAR BİR ZAFER HAVASI ESTİRMEYE, MUHALİFLERİNİ DAHA DA EZMEK İÇİN BU SONUÇLARI KOZ OLARAK KULLANMAYA YÖNELMİŞ OLSA DA DIŞ DÜNYADA 30 MART 2014 SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI VE BAŞBAKANIN BALKON KONUŞMASININ İÇERİĞİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER KAYGI VE ENDİŞEYİ YANSITMAKTADIR. BAŞBAKAN, BALKON KONUŞMASINDA “AVRUPA’NIN BİLE İMRENDİĞİ DEMOKRASİ, ULAŞMAK İSTEDİĞİ DEMOKRASİ BİZİM ÜLKEMİZDEKİ DEMOKRASİDİR” DERKEN ADETA ÜLKE İNSANLARININ VE DÜNYANIN AKLIYLA, ALGISIYLA ALAY ETMEKTE, DEMOKRASİ SÖZCÜĞÜNÜN İÇİNİ BOŞALTMAKTADIR. TÜRKİYE, BU SÜREÇLERİN DIŞINDA KALDIĞI GİBİ, BÖLGE ÜLKESİ OLARAK AĞIRLIĞINI DA YİTİRMİŞ VAZİYETTE. ÖZELLİKLE KIRIM’IN RUSYA’YA KATILMASI, UKRAYNA’DA YAKLAŞAN BAŞKANLIK SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE, RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDA TIRMANAN GERİLİM DÜNYA VE AVRUPA’NIN, BÖLGEMİZDEKİ GÜNDEMİN İLK SIRASINDA YER ALIYOR. DİKKAT, UKRAYNA’YI BÖLÜNMEYE GÖTÜRECEK BİR SÜREÇ SÖZ KONUSU! BUNA ÇÖZÜM OLARAK RUSYA FEDERATİF BİR DEVLET YAPISI VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİNİ GÜNDEME GETİRDİ. RUSYA KONUSUNDA UZMAN WALL STREET JOURNAL GAZETESİ ANALİSTİ LUKAS ALPERT, YAPTIĞI ANALİZDE PUTİN’İN KIRIM’I ALMASI KONUSUNDA BEŞ NEDEN SIRALARKEN, BİR YANDAN DA PUTİN’İN TARİHTE YANLIŞ YAPILMIŞ BİR ŞEYİ DÜZELTME FIRSATINI KULLANDIĞINI İFADE EDİYOR. AB, ABD, RUSYA ARASINDA BU GELİŞMELER YAŞANIRKEN, YENİ ÇEKİŞME ALANI OLARAK GÜRCİSTAN VE MOLDOVA ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI. DÜNYADA VE BÖLGEDE, GÖZLER KIRIM VE UKRAYNA'NIN ÜZERİNDEYKEN, AB GÜRCİSTAN VE MOLDOVA'YLA ORTAKLIK ANLAŞMASINI İMZALAMAYA HAZIRLANIYOR. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 3 BİR YANDAN AB VE MOLDOVA TARAFINCA KONTROL EDİLEMEYEN GAGAVUZ ÖZERK CUMHURİYETİ DİĞER YANDA İSE RUSYA YANLISI RUSÇA BİLEN MOLDOVA'LILAR AB'NİN ELİNİ HIZLI TUTMASINA NEDEN OLUYOR. ŞU ANDA RUSYA İLE BATI İLİŞKİLERİNİN KRİZE GİRDİĞİ TEHLİKELİ, HATTA POTANSİYEL OLARAK ÇATIŞMA RİSKİ DE TAŞIYAN BİR SÜREÇ YAŞANIYOR. ULUSLARARASI DENGELERİ DEĞİŞTİRMESİ OLASILIĞI YÜKSEK BU SÜREÇ SIRASINDA ESKİ SOVYET TOPRAKLARINDA TAŞLARIN BİRAZ DAHA YERİNDEN OYNAMASI SÖZ KONUSU. BÖYLE BİR SÜREÇTE, BÖLGEDEKİ EN BÜYÜK VE ASKERİ AÇIDAN EN GÜÇLÜ NATO ÜYESİ TÜRKİYE’DEN KATKI İSTENEBİLİR VE TÜRKİYE, NATO ÇERÇEVESİNDE RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELEBİLİR. RUSYA’YA BAĞLANMAK İSTEYEN ÜLKE VE BÖLGELER ARASINDA SON OLARAK ABD’NİN EN KUZEYDEKİ EYALETİ ALASKA DA EKLENDİ. RUS ÇARI TARAFINDAN GEÇMİŞTE EKONOMİK NEDENLERLE ABD’YE SATILAN ALASKA’NIN YENİDEN RUSYA’YA BAĞLANMASI İÇİN EYALETTE İMZA KAMPANYASI BAŞLATILMIŞ DURUMDA. BDP-KCK-PKK GÜNEYDOĞU’DA KAZANDIKLARI İLLERDE DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLAN ETMEYE HAZIRLANIRKEN, KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT YÖNETİMİ’NİN DE IRAK’TAN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ SÜRPRİZ OLMAYACAKTIR. EKONOMİK GÖSTERGELERDEKİ BOZULMA TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR. 2013’TEN DEVREDEN SORUNLAR, BU YIL DA AYNI ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR. HÜKÜMET, SEÇİMLER NEDENİYLE ERTELEDİĞİ ZAMLARI İLK OLARAK ELEKTRİKLE DEVREYE SOKMAYA BAŞLADI. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU’NUN AÇIKLADIĞI SON VERİLERE GÖRE, TÜRKİYE EKONOMİSİ 2013 YILINDA YÜZDE 4,2 ORANINDA, GEÇEN YILIN SON ÇEYREĞİNDE İSE YÜZDE 4,4 ORANINDA BÜYÜDÜ. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 4 HAFTAYA BAKIŞ – 02 NİSAN 2014 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ DETAYLAR 30 MART 2014 YEREL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE YAŞANAN SİYASAL GELİŞMELER SONRASINDA, TÜRKİYE SİYASETİ BİR GENEL SEÇİM ATMOSFERİNE, DİĞER DEYİŞLE DE BİR REFERANDUMA DÖNÜŞTÜ. Gezi Parkı olaylarından itibaren siyasette “Gerilimi Tırmandırma” seçmen tabanını konsolide etme ve toplumu ayrıştırma stratejisine yönelen Başbakan ve çevresi, 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile bunun hemen ardından başlatılma aşamasındayken engellenen 25 Aralık operasyonları sonrasında bu tavrını daha da sertleştirdi. Yolsuzlukların üzerini örtmek için sanal düşmanlar, darbe senaryoları, dış müdahale iddiaları ortaya atan Başbakan ve AKP kurmayları, medyayı baskı altına alarak bu konudaki haberlerin yayınlanmamasını ya da kendilerinin iddia ettiği doğrultuda haberleştirilmesini sağlamaya yöneldiler. Bunlarla ilgili ortaya çıkan ses kayıtları, medya yöneticilerine bizzat Başbakan tarafından açılan telefonlar, verilen talimatlar ortaya çıktı. Öyle ki, gidişatın kendilerini bitireceğini gören iktidar partisi, medya, yargı, polis, iletişim, internet erişimi üzerinde baskılama, geniş çaplı yasa değişikliklerine gitme stratejisini devreye soktu. HSYK Yasası, Danıştay Yasası, İnternet Yasası, Dershaneler Yasası, TİB Yasası, değişiklikleri süratle devreye sokuldu. MİT yasası değişikliği ise seçim sonrasına bırakıldı. Hükümet toplumu baskı altına almak, iktidarını pekiştirmek için bu seçim sonuçlarını kıllanarak MİT Yasası ile birlikte Yüksek Seçim Kurulu ve Seçim Yasalarında da değişiklik içeren düzenlemeleri gündeme getirecektir! ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 5 KANIMCA, TBMM AÇILIR AÇILMAZ, AKP, MİT’İ GENİŞ YETKİLERLE DONATAN, BAŞBAKANA BAĞLI BİR “ŞAHSİ İSTİHBARAT” KURUMUNA DÖNÜŞTÜRECEK, DEVLETİN HERKESİ TAKİP EDİP İZLEDİĞİ, FİŞLEDİĞİ, MİT’İN YARGIYA, SORUŞTURMALARA BİLE MÜDAHALE EDEBİLECEĞİ BİR YAPILANMAYI HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞACAK. Bütün bu çabaların, baskıların, medya bombardımanın, sert ve gerilim siyaseti stratejisinin, ağır ve hakaret içeren siyasi söylemin, meydan dilinin tek bir hedefi vardı: 30 Mart yerel seçimleri öncesinde toplumda kutuplaşma ve ayrışmayı keskinleştirmek, AKP seçmenini konsolide etmek, Yolsuzlukların üzerini örterek, oy kaybına neden olmasını önlemek, HSYK’nın seçimlerin hemen öncesinde yaptığı geniş çaplı hakim ve savcı atamalarıyla il ve ilçe seçim kurullarını denetim altına almak, Emniyet teşkilatındaki geniş çaplı atamalarla soruşturmaların önünü kesmek, Paralel Yapı iddialarıyla, kendisini geçmişte, başörtüsü, İmam Hatip tartışmalarında olduğu gibi “mağdur” göstermek, Başta partimizi ve diğer muhalefet partilerini, ortaya attığı bu Paralel Yapı ile işbirliği halinde ve müşterek hareket içinde göstererek, tüm kesimlerin kendisine ve AKP’ye karşı ittifak kurduğu algısını yaygınlaştırıp, pekiştirmek, Medyanın yüzde 80’ini kendi kontrolü altında tutarken, seçimlere çok az bir süre kala, alternatif iletişim yollarını, alternatif haberleşme kanallarını da (twitter, youtube) kapatarak, muhalefetin sesini iyice kısıp, halka, seçmene sadece kendi söylediklerini duyurmak, Seçimlerin hemen öncesinde Aralık ve Ocak aylarında TMSF ve Havuz Müteahhitleri aracılığıyla gerçekleştirilen medya operasyonları, satışlar, el değiştirmeler (Akşam, Güneş, Skytürk 360, Show TV, Sabah, ATV, A Haber, Takvim) yanında Kanaltürk televizyonunun ulusal yayın lisansının iptali ile muhalefet partilerinin sesini iyice kısmak, ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 6 Oluşturulan bu medya bloku ile “tersine algı” yaratma yolunda izlenen yayın politikalarıyla, yolsuzlukların aklanması, gündeme gelmesinin önlenmesi, haber olmaması, haber ve yorumlarda yer verilmemesi, anketlerin manipüle edilmesini sağlamak, Yargıda, HSYK yasası değişikliğinden sonra, arka arkaya yapılan hakim ve savcılara yönelik, iki büyük atama, yer değiştirme, görevden alma dalgasıyla, kritik davaların devam ettiği mahkemelerde, hakim ve savcılar değiştirilerek, kamuoyunun yakından takip ettiği davaların gündemden düşürülmesini sağlamak. (17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması İddianamesinin, değiştirilen Mahkeme heyeti tarafından iadesi, yine üyeleri değiştirilen üst mahkemeye yapılan itirazın da reddedilmesi bu açıdan 30 Mart öncesi çok kritik bir gelişmedir. Bu kararlar iktidar medyasında adeta yolsuzluk olmadığı, faillerin suçsuz olduğu, sanki dava beraatle sonuçlanmış gibi haberleştirilip, manşetlere taşınarak, Başbakanın meydanlardaki kendisine ve hükümete darbe söylemini güçlendirici yayınlar yapılmıştır.) Sıraladığım bütün bu adım ve aşamaların planlı, belirli bir merkezden yönetilen ve seçimleri hedefleyen bir strateji olduğu açıktır. Kabul etmek gerekir ki, bu planlı adımlar, yasa değişiklikleri ile ulaşılmak istenilen hedeflerde büyük ölçüde başarıya ulaşılmıştır. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 7 TOPLUM, HÜKÜMET KONTROLÜNDEKİ MEDYA VASITASIYLA, YOLSUZLUK VE RÜŞVET OLAYLARI KARŞISINDA DUYARSIZLAŞTIRILMIŞ, BAŞBAKAN, AİLESİ, ÇOCUKLARI VE YAKIN ÇEVRESİNİN “MAĞDURİYETİ” KONUSUNDA BÜYÜK ÖLÇÜDE İKNA EDİLMİŞTİR. Ses kayıtları, tapeler, kasalar, para sayma makineleri, kupon arsa-arazi satışları, havuz paraları, Rıza Sarraf’ın rüşvetleri, kara para aklama, kayıt dışı para transferleri vb. konularda Başbakanın “darbe, iftira, montaj, dublaj, paralel yapı, casuslar, ajanlar vs.” söylemi, ortaya aksi yönde hiçbir kanıt koyamamasına karşın parti tabanında kabul görmüş, inandırıcı bulunmuştur. 750 bin liralık kol saati hediyesi alan Bakan, iddialar gündeme geldikten 85 gün sonra “Saat hediye aldığımı söyleyenler, şerefsizdir, namussuzdur” diye ortaya çıkmış, ancak saati kendisinin aldığı, parasını ödediği, hangi mağazadan ne zaman aldığı, faturasının olup olmadığı gibi soruların yanıtını vermek yerine olayı hakaretlerle geçiştirmiştir. Bütün bunlar medyada ağırlıkla görmezlikten gelinmiş, Başbakanın her söylediği doğru kabul edilerek yer verilmiştir. İktidar kontrolündeki medya vasıtasıyla Başbakanın gerçekleştirdiği mitingler canlı olarak aynı anda 30-40 kanalda birden yayınlanırken, Genel Başkanımızın ve diğer muhalefet partilerinin miting ve toplantıları, açıklamaları, söylemleri geniş seçmen kitlesine ulaşamamıştır. BAŞBAKANIN SEÇİM GECESİ AKP GENEL MERKEZİ’NİN BALKONUNDA YAPTIĞI KONUŞMA VE VERDİĞİ GÖRÜNTÜ BİR BAŞBAKANA YAKIŞAN OLMAYIP, ADETA TOPLUMU DAHA ÇOK AYRIŞTIRMAK İÇİN PLANLANMIŞ BİR OYUNDUR. AKP’NİN YEREL SEÇİM BAŞARISI MÜJDELEMEK YERİNE TOPLUMU GEREN TEHDİTLERİN SERGİLENMESİDİR! Başbakan geçtiğimiz Mayıs ayındaki Gezi Parkı olaylarından bu yana yürüttüğü, sert-gergin-tepkisel-ayrıştırıcı-kamplaştırıcı siyasi söylemin oylarını artırmasa da seçmen tabanını konsolide ettiğini görmüş, aynı üslubu sürdürmeye karar vermiştir. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 8 Önümüzdeki günlerde bu söylemin daha da sertleşeceğini, ayrıca konuşmasında bahsettiği kesimlere yönelik eylemlerle de pekiştirileceğini öngörmekteyim. Emniyet ve Yargıda oluşturulan yeni ve AKP paralelindeki yapılanma ile Başbakanın hedef gösterdiği kesimlere (Medya kuruluşları, Sivil Toplum Örgütleri, İşveren Kuruluşları ve İşadamları vb.) yönelik olarak kapsamlı baskı, baskın, gözaltı, tutuklama, yargılama, operasyonel girişimlerin gündeme getirileceğini, böylece toplumun iyice sindirilmeye çalışılacağını düşünmekteyim. Böylece toplumda Başbakana, AKP’ye, iktidara karşı olan ve karşı duranların “akıbetinin ne olacağını” görerek, iyice sinecekleri, itirazlarından vazgeçecekleri, taraf değiştirecekleri, hesabı yapılmaktadır. Emniyet ve Yargıda iktidarın bu girişimlerini benimsemeyecek olanlar, Başbakanın “memurları” konumundaki Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı’nın vereceği talimatlarla, ya soruşturmaya uğratılacak ya da açığa alınacak. Böylece yargıdaki olası hukuki direnç de sona erdirilmeye çalışılacaktır. Başbakan Ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, sonrasındaki Genel seçimleri de gözeterek sert ve gerilimi besleyen söylemini sürdürmeyi, seçmen tabanını kenetleme ve karşıtlarından da sindirme yoluyla transferler yaparak tabanını genişletme planları yapmaktadır. Diğer bir açıdan baktığımızda ise Başbakan balkon konuşmasında verdiği fotoğraf ile de bir başka mesaj vermektedir. Parti yoldaşları, bakanları hepsini bir kenara bırakarak, Ses kayıtları ortaya çıkan, “para sıfırlama” konuşmaları kamuoyuna yansıyan ve soruşturma dosyasına da giren oğlunu, kızını, damadını yanına alarak fotoğraf verme tercihini kullanmıştır. Bu kare ile ailesini, çocuklarını aklamaya çalışmakta, bir yandan da ailesinin mağdur edilmeye çalışıldığı, onlara sahip çıktığı algısını yaratmaya çalışarak “mağduriyet” silahını kullanma yoluna gitmektedir. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 9 KONUŞMANIN SATIR ARALARI İRDELENDİĞİNDE, BAŞBAKANIN SEÇİMLERİN HEMEN ÖNCESİNDE 5 KİŞİ İÇİN YAPTIĞI SUÇ DUYURUSU, GÖZALTI VE YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI TALEBİNİ DİLE GETİRMESİ, ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BU TÜR GİRİŞİMLERİN ARTACAĞINI GÖSTERMEKTEDİR. Başbakanın “Bazıları için suç duyurusunda bulundum. Yurt dışına kaçacaklar dedim. Belki de bazıları kaçtılar. Ama dedim ya bunların inlerine gireceğiz. Bunları yapacağız” sözleri, yakın dönemde yaşanacakların habercisidir. Başbakan ve yakın çevresinin bu yöntemle belirli kişi, kurum ve kesimlere gözdağı vermeye başlayacakları anlaşılmaktadır. Başbakan daha önce söylediği “Cemaat bugüne kadar ne istedi de vermedik?” sözlerinin yanı sıra, balkon konuşmasında “Bugüne kadar açıkçası 11 yıldır biz de iyi niyetimizin kurbanı olduk. Şimdi artık bunları ayıklama zamanı geldi. Bunu kabul edemeyiz.” şeklindeki sözleri, şimdi yakındığı “Paralel devlet” yapılanmasını 11 yıldır bildiği, göz yumduğu, müsamaha gösterdiği, hatta bu yapıyı kendi iktidarının çıkarları için, yargıda, emniyette, bürokraside ve diğer alanlarda işbirliği yaparak ortak hareket ettiğini itiraf etmektir. Başbakanın bir diğer kritik ifadesi, seçimlerin iki-üç gün öncesinde yapıldığı anlaşılan ve sızan Suriye ile ilgili ses kayıtlarına gösterdiği tepkidir. Ülkeyi Suriye ile savaşa sokma plan ve senaryolarının Dışişleri Bakanının Başkanlığında, MİT Müsteşarı, Dışişleri Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı tarafından ele alındığı bu dehşet senaryosunun sızması, hükümeti iki yönden zor durumda bıraktığı için Başbakan öfkelidir. İlk olarak Devletin böylesine üst düzey bir güvenlik toplantısının, en muhafazalı, yalıtımlı, korunmalı bir ortamdaki toplantının ses kaydının yapılabilmesi, dinlenmiş olmasıdır. Bu AKP iktidarında 12 yılda devletin getirildiği zafiyet noktasının itirafıdır. İstihbaratı, genelkurmayı, Dışişleri “kevgire dönmüş” bir devlet yapısı ile karşı karşıyayız. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 10 AKP iktidarının devletin kurumlarını tahrip etme, kendi denetim ve kontrolüne alma, geleneklerini ve hafızasını yok etme girişimlerinin sonucu bugün gelinen içler acısı ve zavallı durumdur. Başbakanından, MİT Müsteşarına, Dışişleri Bakanından Genelkurmay başkanına kadar ülkenin en kritik kurumları, kişileri, planları, sırları dinlenmeye müsait ve korunmasızdır. BAŞBAKANI ÖFKELENDİREN BİR DİĞER NOKTA İSE SIZAN SES KAYITLARIYLA BAŞBAKANIN, DIŞİŞLERİ BAKANININ, BAŞBAKANA BAĞLI MİT MÜSTEŞARININ TÜRKİYE’YE, HALKA YÖNELİK KİRLİ SAVAŞ PLANLARININ AÇIĞA ÇIKMASI, SEÇİM KAZANMAK İÇİN PLANLADIKLARI KATLİAMLARIN ORTALIĞA DÖKÜLMESİDİR. Suriye ile savaş çıkartmak için Süleyman Şah Saygı Türbesi’ne MİT’in eleman göndererek saldırı planlaması, Suriye’ye 4 adam gönderip, Suriye’den Türkiye’ye 8 füze attırarak savaşın fitilini ateşlemesi konuşulmaktadır. Süleyman Şah Türbesi’ndeki 25 kişilik Türk askeri şehit edilerek, ya da fırlatılacak füzelerle, Türkiye’de yurttaşlarımız öldürülerek, Suriye’ye açılacak savaşa bahane yaratılması planlanmaktadır. Bu hükümetin iktidardan gitmemek için ne kadar gözünü kararttığını, gerekirse kendi askerini, kendi yurttaşını bile öldürmeyi göze aldığını göstermektedir. Başbakan suçüstü yakalanmanın telaşıyla suçluları, casusları ortaya çıkartacağına, yine bizlere, medyaya, muhalefete çatma yoluna gitmekte, bunu iletişimi yasaklamanın bir bahanesi haline getirerek, Twııtter ve YouTube’u kapatmaktadır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunları yaparken komik olmaktadır. Kendi yurttaşlarına yasakladığı YouTube’daki ses kayıtlarını Türkiye dışında halen bütün dünya dinlemektedir. Düşman dediği ülkeler de dinlemektedir. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 11 Ses kayıtları Arapça’ya çevrilerek altyazılı olarak başta Suriye olmak üzere tüm Ortadoğu ülkelerinin televizyonlarında yayınlanmış, tüm Arap medyasında da konuşmaların tapeleri manşetlerde yer almıştır. Hükümetin Twitter ve YouTube’a yasak uygulaması devekuşu gibi “başını toprağa gömme” ile aynıdır. Daha da vahimi Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklama ile toplantıyı ve sızan içerin doğruluğunu teyid etmiş, bunu yapanlardan hesap sorulacağını açıklamakla yetinmiştir. DIŞİŞLERİ BAKANININ AÇIKLAMALARI VE DIŞİŞLERİ SÖZCÜLÜĞÜNÜN YAZILI OLARAK YAPTIĞI TOPLANTIYI DOĞRULAMA AÇIKLAMASININ ARDINDAN, SURİYE HÜKÜMETİNİN AÇIKLAMASI: “BUNLAR TÜRKİYE’NİN İÇİŞLERİMİZE KARIŞTIĞININ, SALDIRILARA DESTEK VERDİĞİNİN, ÜLKEMİZDEKİ SAVAŞI KIŞKIRTTIĞININ KANITIDIR!” Suriye, bu kayıtların sızması sonrasında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvurmuş, Başbakanın “Uluslararası savaş Suçlusu” ilan edilmesi talebinde, Türkiye’nin kınanması ve BM anlaşmaları uyarınca yaptırım uygulanması talebinde bulunmuştur. Bir anlamda Hükümet daha öncekilere ilave olarak bu planda suçüstü yakalanarak, Suriye’ye Esad’ın eline çok müthiş ve somut bir kozu kendi eliyle vermiştir. (Hatay’da yakalanan TIR’lar, El Kaide ve Nusra ile işbirliği, ÖSO’ya destek, MİT Müsteşarının o konuşma kayıtlarında Suriye’deki muhaliflere 2 bin TIR’dan fazla malzeme gönderildiğini söylemesi vs.) Şimdi Başbakan, bundan ötürü yine muhalefeti suçlamakta, paralel yapıyı hedef göstermekte, Enerji Bakanı, Sayın Genel Başkanımızın da bu konudaki açıklamaları nedeniyle, savcılıkça başlatılan soruşturma çerçevesinde “ifade vermeye çağrılacağı” şeklinde akıl almaz açıklamalar yapmaktadır. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 12 Başbakan, balkon konuşmasında bir yandan sızıntıyı eleştirip tepki gösterirken bir yandan da yapılan saldırı ve savaş senaryolarını doğrulamakta, bu vahim planın varlığını kabul etmektedir. “Suriye bizimle şu anda savaş halinde, Suriye bize savaş açtı, 78 yurttaşımızı öldürdü, buna sessiz mi kalacağız” gerekçesini öne sürmektedir. Buna gerekçe olarak ise Oysa sınırları açan, terör örgütlerine yol veren, Özgür Suriye Ordusu’na kamp ve silah veren, para veren, terör örgütlerinin yaralıları için sınır illerindeki hastanelerde “öncelik” genelgesi yayınlayan kendisidir. Yani yurttaşlarımız, kentlerimizi, topraklarımızı bizzat saldırı hedefi haline getiren, bugüne kadar ki politikalarıyla Başbakan ve başında bulunduğu AKP hükümetidir. Başbakanın balkon konuşmasından anlaşılmaktadır ki, hükümetin böyle bir planı vardır ve hâlâ yürürlüktedir. Yani Hükümet her an Suriye ile savaş planını devreye sokabilir, TSK’yı Suriye’ye gönderebilir. Yaratmak istedikleri ve açığa çıkan bahanelerin yerine yeni bahaneler bulabilir. Siyasi planlarının, seçim planlarının en önemli stratejik araçlarından birisinin Suriye ile savaş çıkartmak olduğu anlaşılmaktadır. Başbakanın balkon konuşmasının içerik analizi, görsel analizi kanımca bu şekilde özetlenebilir. Daha da önemlisi önümüzdeki günlerde çeşitli bahanelerle CHP’ye, parti yöneticilerimize, örgütümüze yönelik bazı karalayıcı planların, soruşturma ve davaların da gündeme gelebileceğini öngörmekteyim. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 13 NE OLURSA OLSUN SONUÇTA ŞUNU KABUL ETMEK DURUMUNDAYIZ. AKP VE BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 6’INCI KEZ SEÇİM KAZANMIŞTIR. 2002’DEN BU YANA (2002 GENEL SEÇİMLERİ DAHİL) 3 GENEL, 3 YEREL SEÇİMİN KAZANANI ERDOĞAN’DIR. BUNU SORGULAMAK VE İYİ ANALİZ ETMEK DURUMUNDAYIZ! Oy oranı açısından bakıldığında da, yukarıda sıraladığım bütün gelişmelere, gerginliklere, yolsuzluk, rüşvet vb olaylara rağmen fazla bir kaybının olmadığı görülmektedir. 2011 Genel Seçimleriyle kıyaslandığında (Yüzde 49,9) AKP oylarında 6,4 puanlık (Yüzde 43,5) bir gerileme olduğu gözlense de, 2009 yerel seçimleriyle kıyaslandığında (Yüzde 38,8) yaklaşık 5 puana yaklaşan bir artış söz konusudur. Burada bahsettiğim medya operasyonları, propaganda ve parasal olanakların genişliği, mevcut yerel yönetimlerin kendi partilerine ve hükümete desteği vb. faktörlerin yanı sıra, yürürlüğe giren Bütünşehir Yasası’nın ve Büyükşehir Belediyeleri için getirilen yeni yapının da rolünün olduğu inkâr edilemez. 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’yle Bütünşehir Yasası gereği, büyükşehir sayısı 30’a çıkartıldı. Büyükşehir yasasındaki bu artışa paralel olarak yasaya ilave edilen bir madde ile bu illerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği ortadan kaldırılarak, Büyükşehir il sınırlarına dahil edildi. Bu düzenleme ile bir anda Türkiye’de ne kadar “köy ve köylü” varsa, yasa gereği bir kalemde “Kentli ve Büyükşehir Seçmeni” konumuna geldi. TÜİK’in Kent ve Kırsal nüfus verilerine göre halkın yüzde 77,3’ü il ve ilçe merkezlerinde oturuyordu. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 14 Yasa ile 14 ilin de büyükşehir belediyesi statüsüne geçmesiyle toplam 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla kentli oranı yüzde 91,3’e yükseldi. Önceki düzenlemede Büyükşehir Belediyeleri için Metropol ilçelerin seçmenleri oy kullanırken, köylerin tüzel kişiliğinin kaldırılması ve mahalle statüsüne getirilerek ilçelere dahil edilmesiyle, büyükşehir seçimlerinde oy kullanacak kırsal seçmen sayısında büyük artış oldu. KÖYLÜ YURTTAŞLARIMIZ BÜTÜNŞEHİR YASASININ KENDİLERİNE GETİRDİĞİ AĞIR YÜKÜMLÜLÜKLERİ, VERGİLERİ, YİTİRDİKLERİ HAKLARI HENÜZ TAM OLARAK BİLMEDİKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLER İÇİN GEÇİŞ DÖNEMİ OLARAK ÖNGÖRÜLEN 5 YILLIK SÜRENİN İÇİNDE OLUNDUĞU İÇİN TEPKİLERİNİ OYLARINA YANSITMADILAR. Belediye vergileri, harç ve katılım payları 5 yıl sonra alınmaya başlanacak. Belediye hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaşacak ve hizmetler pahalılaşacak. Bu yasa ile köylü kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybetmiştir. Köy alanlarının rantı belediyelere aktarılmaktadır. Köylüler ücretsiz eriştiği altyapı hizmetleri için bedel ödemek zorunda bırakılmaktadır. Bunun etkisi en erken bir sonraki seçimlerde görülebilecek. Ancak seçmen tabanı açısından, AKP’nin kırsal kesimden aldığı oyun, partimize nazaran daha yüksek olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, AKP’nin oy oranını muhafaza etmesinin, 2009’a göre artırmasının ve Büyükşehirlerin önemli bölümünü kazanmasının nedenini ortaya koymuş oluruz. Buna, AKP’li yerel yönetimlerin, kömür, erzak, bazı yerlerde para vs. dağıtmalarını da ilave ettiğimizde, bu sonucun bir başka boyutunu daha gözler önüne sermiş oluruz. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 15 TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERİN SONUÇLARIYLA HER NE KADAR İKTİDAR BİR ZAFER HAVASI ESTİRMEYE, MUHALİFLERİNİ DAHA DA EZMEK İÇİN BU SONUÇLARI KOZ OLARAK KULLANMAYA YÖNELMİŞ OLSA DA DIŞ DÜNYADA 30 MART 2014 SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI VE BAŞBAKANIN BALKON KONUŞMASININ İÇERİĞİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER KAYGI VE ENDİŞEYİ YANSITMAKTADIR. Erdoğan’ın giderek diktatörleşen siyasi yapısı ve psikolojisinin bu sonuçlarla Erdoğan’ı daha pervasız hale getireceği değerlendirmeleri yapılırken, yabancı analistler Erdoğan’ın politikalarından ötürü, batıyla kopuşun hızlanacağını öngörmektedir. ABD, AB sözcülerinin yaptıkları değerlendirmeler bu durumu yansıtmaktadır. ABD, seçimlerdeki şaibe iddialarını gündeme getirirken Başbakanı bir an evvel demokratik tavra yönelmeye, yasakları kaldırmaya, internet erişimine getirilen kısıtlamaları sona erdirmeye davet etmektedir. Medya üzerindeki sansürü gündeme getirmektedir. AB sözcüleri seçim sonuçlarına saygılı olduklarını vurgulamakla birlikte yine seçim şaibelerini, devlet ajansının yayınladığı verilerle ilgili manipülasyon iddialarını eleştirmektedirler. Avrupa medyası Başbakan Erdoğan’ın yaptığı uygulamalar, getirdiği yasaklar, sansür ve kısıtlamalar, yargısal müdahaleler ile “AB’nin muhatabı olamayacağını, AB’nin Erdoğan yönetimi ile üyelik müzakerelerini askıya alması gerektiğini” yazmaktadır. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 16 BAŞBAKAN, BALKON KONUŞMASINDA “AVRUPA’NIN BİLE İMRENDİĞİ DEMOKRASİ, ULAŞMAK İSTEDİĞİ DEMOKRASİ BİZİM ÜLKEMİZDEKİ DEMOKRASİDİR” DERKEN ADETA ÜLKE İNSANLARININ VE DÜNYANIN AKLIYLA, ALGISIYLA ALAY ETMEKTE, DEMOKRASİ SÖZCÜĞÜNÜN İÇİNİ BOŞALTMAKTADIR. Dünya olan bitenin her şeyin farkındadır ve Erdoğan’ın artık Türkiye’yi yönetemeyeceği, Türkiye’nin daha da büyük gerginliklere, çatışmalara gireceği değerlendirmeleri yapılmaktadır. Bütün bunlar daha yeni seçimden çıkmış, seçim kazanmış bir iktidarın üzerindeki şaibenin, diktacı yönetim anlayışının, yasakların, demokratik haklara getirilen kısıtlama uygulamalarının yansımasıdır. Türkiye, dünyada bir “diktatörlük” olarak algılanmaktadır. Dünyada twitter’ın yasak olduğu üç ülke Çin, Kuzey Kore ve Türkiye, YouTube’un yasaklandığı iki ülke ise Kuzey Kore ve Türkiye’dir! Seçimlerin 4 gün öncesinden başlamak üzere twitter erişimi 12 günden bu yana kapalıdır. YouTube erişimi ise 7 günden bu yana yasaklıdır! Bu da AKP iktidarının ülkemizi internet erişimi, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında getirdiği noktanın tescilidir. Bu yüzden başta Almanya medyası olmak üzere Avrupa medyasının manşetlerini “AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması” talepleri süslemektedir! Türkiye son bir aydan bu yana yaşanan gergin siyaset ortamı ve seçim süreci nedeniyle içe kapanırken, dış dünyada çok önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye bunların hiç birisini konuşup tartışmadığı gibi, bu gelişmelerin bazıları Türkiye’nin de geleceğini yakından ilgilendiren süreçler. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 17 TÜRKİYE, BU SÜREÇLERİN DIŞINDA KALDIĞI GİBİ, BÖLGE ÜLKESİ OLARAK AĞIRLIĞINI DA YİTİRMİŞ VAZİYETTE. ÖZELLİKLE KIRIM’IN RUSYA’YA KATILMASI, UKRAYNA’DA YAKLAŞAN BAŞKANLIK SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE, RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDA TIRMANAN GERİLİM DÜNYA VE AVRUPA’NIN, BÖLGEMİZDEKİ GÜNDEMİN İLK SIRASINDA YER ALIYOR. Ukrayna’nın Kırım’dan çekilmesi ve Kırım’ın Rusya’ya dahil edilmesine karşı ABD ve AB tepki, verirken bu kararı tanımayacaklarını açıkladılar. Bu karar nedeniyle karşılıklı yaptırım uygulanması da gündeme geldi. AB enerji bağımlılığı nedeniyle Rusya’ya yönelik yaptırımlarda daha ağırdan alırken, ABD ilk aşamada bazı Rus bürokrat, diplomat, işadamlarına ülkeye giriş yasağı getirdiğini duyurdu. Rusya’da hemen mukabil karar alarak 10’un üzerinde Amerikalı parlamenter, diplomat, işadamına benzer yasağı koydu. Ekonomik yaptırım konusunda ise ABD bir adım daha ileriye giderek Rusya’nın en büyük bankalarında Rossiya Bank’ın ABD’deki faaliyetlerine kısıtlama getirdi. ABD şirketlerinin bu bankada hesap açmalarına, para transferlerine yasak getirildi. Buna karşılık Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin maaş hesabını Rossiya Bank’a taşıma kararı aldığını açıkladı ve Rus şirketlerine ABD bankalarıyla çalışmamaları, Rus Bankalarını tercih etmeleri çağrısında bulundu. AB ise Rus şirketlerinin ve işadamlarının Avrupa’daki mal varlıklarını ve bankalardaki hesaplarını dondurma kararını tartışıyor. Ancak bu konuda Almanya, Fransa ve İtalya farklı tutum sergilerken İngiltere ile başını Polonya’nın çektiği bazı AB üyesi doğu Avrupa ülkeleri farklı tutum içindeler. Polonya ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri ile İngiltere Rusya’ya askeri, siyasi ve ekonomik yaptırım uygulanmasından yana. Almanya Rusya’daki Alman yatırımları, enerji anlaşmaları nedeniyle daha ağırdan alıyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 18 NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları da dün Brüksel’de yaptıkları toplantıda Rusya ile askeri işbirliği ve çalışmaları askıya alma kararı aldı. Rusya ve ABD arasında Ukrayna için yapılan görüşmelerde son olarak iki ülke Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesinin yanı sıra devlet Başkanları Putin ve Obama arasında da bir saatlik bir telefon görüşmesi trafiği yaşandı. Rusya’nın gündeme getirdiği “Federal Ukrayna” önerisine, ABD sıcak bakmadığını bildirdi. Ukrayna’nın Rus nüfusun ağırlıkta olduğu doğu ve güney bölgelerindeki kentler Rusya’ya bağlanmak ve katılmak istiyor. Batı bölgelerde ise Avrupa ile işbirliği ön planda. DAHA ÖNCEKİ DEĞERLENDİRMELERİMDE BELİRTTİĞİM ŞEKİLDE UKRAYNA’YI BÖLÜNMEYE GÖTÜRECEK BİR SÜREÇ SÖZ KONUSU. BUNA ÇÖZÜM OLARAK RUSYA FEDERATİF BİR DEVLET YAPISI VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİNİ GÜNDEME GETİRDİ. Ukrayna’da yaklaşan 25 Mayıs Devlet Başkanlığı seçimleri öncesinde ayrışmaların daha da derinleşmesi bekleniyor. Buna karşılık Rusya Devlet Başkanı Putin ise batı blokunda bir gedik açmayı hedefliyor. ABD ile gerilen ilişkilere karşılık Almanya’yı yanına çekmeyi hedefleyen Putin, Obama’ya Federal Ukrayna önerisi yaparken, Almanya Başbakanı Merkel’e açtığı telefonda ise Ukrayna sınırındaki Rus Askeri gücünü azaltacağını, önemli miktarda askerini sınırdan çekeceğini bildirdi. Bu konuda güvence verdi ve Ukrayna’nın içişlerine müdahale düşüncesi olmadığını iletti. Ukrayna’daki çatışmalar sonrasında Kırım Parlamentosu’nun toplanıp, Ukrayna’dan bağımsızlık ilan etmesi, parlamento binasına Rusya bayrağı çekmesi ve sonrasında da referandumla Rusya’ya katılma kararı almasının hemen ardından Putin’in bu kararı onaylaması Kırım konusunda Rusya’nın öteden beri bir beklenti içinde olduğunu gösteriyor. Putin'in, Kruşçev’in Ukrayna’ya verdiği Kırım'ı bu gelişmeleri fırsat bilip, uluslararası tepkileri de dinlemeksizin süratle geri almasının diplomatik, tarihi, askeri ve stratejik nedenleri tartışılıyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 19 RUSYA KONUSUNDA UZMAN WALL STREET JOURNAL GAZETESİ ANALİSTİ LUKAS ALPERT, YAPTIĞI ANALİZDE PUTİN’İN KIRIM’I ALMASI KONUSUNDA BEŞ NEDEN SIRALARKEN, BİR YANDAN DA PUTİN’İN TARİHTE YANLIŞ YAPILMIŞ BİR ŞEYİ DÜZELTME FIRSATINI KULLANDIĞINI İFADE EDİYOR. Bu analize göre Rusya Devlet Başkanı Putin’in Kırım’ı almasının beş nedeni şöyle sıralanıyor: 1.) Tarihte yanlış yapılmış bir şeyin düzeltilmesi Putin, Kırım'ın 1954 yılında yetkilerinin devredilmesinin Sovyet yasasının bir ihlali olduğunu söyleyerek bu bölgenin tekrar Rusya'ya dönmesinin bu hatayı düzelttiğinin altını çiziyor. Sovyet lider Nikita Kruşçev'in Kırım'ı Ukrayna'ya vermek için anlaşma imzaladığı dönemde, kimsenin Sovyetler Birliği'nin dağılmasını beklemediğini savunuyor. Putin, "Daha önce imkansız görünen şey maalesef gerçekleşti. Kocaman bir ülke yok oldu. Kırım bir poşet patates gibi verildi. Sovyetler Birliği dağıldı. Kruşçev bunu öngörmediği için Kırım’ı Ukrayna’ya bağlamakta sakınca görmemişti. Şimdi tarihte yapılmış bu hatayı düzelttik" diyor. 2.) Kırım'ın güçlü ve istikrarlı bir ülkenin parçası olmaya ihtiyacı var Putin, Ukrayna'da doğru dürüst meşru bir güç olmadığını söyleyerek çoğunluğun Rusça konuştuğu Kırım bölgesinin tehdit altında olduğunu savunuyor. Putin ayrıca ülkesinin "yoldaşlarını" koruma konusunda bir sorumluluğa sahip olduğunu da dile getiriyor. Gerçekleştirilen referandumda büyük bir çoğunluğun Rusya'ya katılmak için oy kullanmasının bunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekiyor. Putin yakın zamanda Kosova'nın Sırbistan'dan ayrılması ve AB ile ABD’nin bu ayrılığa destek verip, onaylamasını da Kırım’ı alma tezine örnek gösteriyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 20 3.) Rusya daha fazla Ukrayna toprağı ele geçirmeyi hedeflemiyor Rus askerlerinin Ukrayna sınırına yığılmasına rağmen, Putin yaptığı açıklamalarda ülkesinin daha fazla Ukrayna toprağı ele geçirmeyi planlamadığını sürekli vurguluyor. Rusya son zamanlarda kendi yanlıları ve Ukrayna yanlıları ile ülkenin doğusunda meydana gelen ve bazen çatışmalarla sona eren protestolardan dolayı ülkenin doğu bölgesinin tehdit altında olduğunu da belirtiyor. 4.) Kiev'de yeni bir hükümeti destekleyen Batı kırmızı çizgiyi geçti Putin, Batılı ülkeleri, “seçimle göreve gelmiş bir başkanı ve yönetimi illegal olarak devirip, yönetimi geçirdiğini söylediği” yeni Kiev hükümetini ve isyancıları desteklemekle suçluyor. Rusya devlet başkanı bu hareketin ardından Kırım'daki referandumun illegal olduğunun söylenmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. 5.) Rusya yaptırımlardan dolayı endişeli değil Putin açıklamalarında Batı tarafından birkaç Rus yetkiliye yönelik yaptırım açıklamasının çok endişe verici olmadığını savunuyor. Bu yetkililerin yaptırımlara güldüğünü söyleyen Putin, bunların yurtdışında varlıkları olmadığını o yüzden yaptırımların etkisinin az olacağını belirtiyor. Putin’e göre Rusya ekonomisi ve toplumu, batının yaptırım ve ambargolarından etkilenmeyecek kadar güçlü ve dimdik ayakta. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 21 AB, ABD, RUSYA ARASINDA BU GELİŞMELER YAŞANIRKEN, YENİ ÇEKİŞME ALANI OLARAK GÜRCİSTAN VE MOLDOVA ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI. DÜNYADA VE BÖLGEDE, GÖZLER KIRIM VE UKRAYNA'NIN ÜZERİNDEYKEN, AB GÜRCİSTAN VE MOLDOVA'YLA ORTAKLIK ANLAŞMASINI İMZALAMAYA HAZIRLANIYOR. Ukrayna’da iç çatışmalara ve Kırım’ın ülkeden kopmasına, Yanukoviç yönetiminin devrilmesine yol açan AB ile ortaklık anlaşması girişiminden sonra, Ukrayna'dan ders çıkaran AB, iki ülke ile Ağustos 2014'te imzalanması planlanan ortaklık anlaşmalarını Haziran'a çekerek ortaklık sürecini hızlandırmaya karar verdi. AB Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Moldova ve Gürcistan'la geçen yıl Kasım ayında Vilnius'da hedeflenen ortaklık anlaşmasının en geç Haziran 2014'te imzalanmasının onaylandığı duyuruldu. Oysa AB liderleri 28-29 Kasım 2013'te Vilnius'ta düzenlenen Doğu Ortaklığı zirvesinde anlaşmalarının Ağustos 2014'te imzalanmasını öngörmüştü. Anlaşmaların Ağustos ayında imzalanması için iki gerekçe öne sürülmüştü: Birincisi, o tarihin Gürcistan ile Rusya arasında 2008 yılında yaşanan Ağustos Savaşı'na denk gelmesi… İkincisi, Mayıs ayında yapılacak Avrupa seçimleri… Yeni tarihe göre anlaşmalar, yeni bir Avrupa Komisyonu'nun kurulmasına imkan tanımadan Avrupa seçimlerinden hemen sonra imzalanacak. AB'nin bu denli aceleci hareket etmesi Rusya'nın Ukrayna’da olduğu gibi Gürcistan ve Moldova’da da AB ile ortaklık anlaşmasını engelleme çabasına girmesi endişesinden kaynaklanıyor. AB'nin bu aceleci politikası, Rusya tarafından tahrik edici bir hamle olarak algılanabilir. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 22 Çünkü, Gürcistan ile Rusya arasındaki ilişki özel bir durumu teşkil ediyor. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler zaten tamamen donmuş durumda. Gürcistan 2008 Ağustos Savaşı'nda, Rusya'nın kontrolü altındaki Abhazya ve Güney Osetya'yı geri almak için Rusya'ya saldırmış, ama başarısız olmuştu. Abhazya ve Güney Osetya bağımsızlıklarını ilan edip Rus kuvvetlerini kalmaya davet etmişti. Halen, binlerce Rus askeri Abhazya ve Güney Osetya'da bulunuyor. Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığı şimdiye dek Rusya ve Venezuela'nın yanı sıra sadece 6 devlet tarafınca tanınmış durumda. Batı ile Rusya arasında yaşanan gerginliğin tırmanmasını körükleyebilecek diğer bir unsur ise ABD'nin bir süredir gerçekleştirmek istediği Gürcistan'ı NATO üyeliğine götürebilecek yol haritasının NATO ortakları tarafından onaylanması. Bu yol haritasının yürürlülüğe konulması, 2008 yılında Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılan NATO zirve toplantısında Almanya tarafından “Veto” edilerek engellenmişti. Şimdi ise Kırım’ın önce bağımsızlık ilanı ve ardından Rusya’ya katılım yönünde yapılan referandum sonrasında Rusya’yla birleşmesi sonrasında Almanya ile Rusya arasında ortaya çıkan gerginlik Gürcistan konusunda ABD’nin yol haritasıyla ilgili tüm dengeleri alt üst edebilir. Almanya’nın vetosunun kalkmasını gündeme getirebilir. Kısaca, Almanya, Kırım'a misilleme olarak Gürcistan'ın NATO üyeliği için yeşil ışık yakar ve Abhazya ve Güney Osetya'yı Gürcistan'a bağlamak için girişimlerde bulunan ABD'yi desteklerse, bölgedeki "soğuk savaş" kısa sürede "sıcak savaş"a dönüşebilir. Moldova ise hem Batı hem Rusya için daha farklı bir tahrik unsuru oluşturuyor. Moldova, Ukrayna gibi AB yanlısı ve Rusya yanlısı iki cepheye ayrılmış durumda. AB yanlısı Moldova Cumhurbaşkanı Nicolae Timofti, Şubat ayında Rusya'yı kastederek ülkenin tüm güvenlik ve istihbarat birimlerine "AB karşıtlarına" karşı harekete geçmeleri için talimatı verdi. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 23 BİR YANDAN AB VE MOLDOVA TARAFINCA KONTROL EDİLEMEYEN GAGAVUZ ÖZERK CUMHURİYETİ DİĞER YANDA İSE RUSYA YANLISI RUSÇA BİLEN MOLDOVA'LILAR AB'NİN ELİNİ HIZLI TUTMASINA NEDEN OLUYOR. Gagavuzya'da Ocak ayında yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98'i Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan ile Gümrük Birliği'den yana tavır koyarken, AB ortaklığından yana oy kullananların oranı sadece yüzde 1,5'ta kaldı. Ama ortada daha büyük bir sorun var: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana eski Sovyet Cumhuriyetlerinde taşlar hala yerine oturmadı. Eski Sovyet yöneticilerinin uyguladığı “böl yönet” taktiğinin sonucu olarak pek çok yerde “etnik saatli bombalar, özerk bölgeler, özerk cumhuriyetler” var. Ayrılıkçı Rusların Moldova içinde kurduğu Transdinyester Cumhuriyeti de Kırım’ın hemen ardından Rusya’ya katılmak için başvuruda bulundu. Bölgede 1990'larda da çatışmalar yaşanmış, Transdinyester 2006 yılında düzenlediği referandumla Rusya’ya katılma kararı almıştı. Yine Moldova sınırları içinde yer alan Gagavuz Özerk Cumhuriyeti de geçtiğimiz Pazartesi günü kendi ordusunu kurma kararı aldı. Hristiyan Gagavuz Türklerinin yaşadığı bölgede, şubat başında yapılan referandumdan Moldova’nın bağımsızlığını kaybetmesi durumunda cumhuriyetin bağımsızlığını ilan edebileceği kararı çıkmıştı. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 24 ŞU ANDA RUSYA İLE BATI İLİŞKİLERİNİN KRİZE GİRDİĞİ TEHLİKELİ, HATTA POTANSİYEL OLARAK ÇATIŞMA RİSKİ DE TAŞIYAN BİR SÜREÇ YAŞANIYOR. ULUSLARARASI DENGELERİ DEĞİŞTİRMESİ OLASILIĞI YÜKSEK BU SÜREÇ SIRASINDA ESKİ SOVYET TOPRAKLARINDA TAŞLARIN BİRAZ DAHA YERİNDEN OYNAMASI SÖZ KONUSU. Yakın dönemdeki en tehlikeli tarih, Ukrayna’da başkanlık seçimlerinin yapılacağı 25 Mayıs. Tüm bunların yanı sıra, Rusya’yla olan ekonomik ilişkiler, içeride siyasi gerilim ve seçim atmosferi nedeniyle, çevredeki bu sorunlarla fazla ilgilenmeyen Türkiye açısından, Gürcistan ve Moldova’nın olası NATO üyeliği sonrasında kendini bir savaşın içinde bulması ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Ukrayna’yı NATO’ya almak için gayret eden ABD ve Almanya bugüne kadar Ukrayna’daki Rusya yanlısı Yanukoviç yönetimini aşamamıştı. Ancak 25 Mayıs seçimleri sonrasında seçilecek yeni başkan bu yöndeki daveti kabul ederse, Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın da NATO’ya üye olmasıyla Rusya kendini NATO çemberinde bulabilir. Bu durum ise yukarıda belirttiğim gibi bu ülkelerin kendi içlerindeki sorunlar, etnik çatışmalar, bu ülkelerdeki Rusya yanlısı nüfusun ağırlığı nedeniyle, Rusya’nın bu ülkelere müdahalesini, NATO’nun ise üye bir ülkeyi savunmak gerekçesiyle devreye girmesini beraberinde getirebilir. BÖYLE BİR SÜREÇTE, BÖLGEDEKİ EN BÜYÜK VE ASKERİ AÇIDAN EN GÜÇLÜ NATO ÜYESİ TÜRKİYE’DEN KATKI İSTENEBİLİR VE TÜRKİYE, NATO ÇERÇEVESİNDE RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELEBİLİR. Bu çerçevede Ukrayna’nın BM Cenevre Ofisindeki Büyükelçisi Yuri Klimenko’nun "Türkiye'nin son gelişmelerle ilgili takındığı güçlü pozisyonu takdir ediyoruz. Türkiye bizim stratejik müttefikimizdir. Bu süreçte uluslararası toplumun desteğine tamamıyla güveniyoruz. Kırım'dan asla vazgeçmeyeceğiz." açıklaması yapmasını, iyi analiz etmemiz gerekiyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 25 Ukrayna’da 25 Mayıs’ta yapılacak erken seçimler öncesinde Devlet Başkanlığı adayları da ortaya çıkmaya ve meydanları dolaşmaya başladı. Şu ana kadar öne çıkan iki aday var. Bunlardan birisi zengin işadamı, oligarksiyasetçi Pyotr Poroşnko, diğeri ise Kiev’deki çatışmalar ve Yanukoviç yönetiminin devrilmesi sonrasında hapisten çıkan eski başbakan Yuliya Timoşenko. Poroşonko, gösteriler ile doğrudan bağlantısı olan bir isim. Timoşenko ise Ukrayna’da çoğu kişi tarafından Putin’e yakınlığı ile biliniyor. Ancak, Timoşenko ve Poroşenko’nun Rusya’ya karşı duruşları hemen hemen aynı. Poroşenko, Rusya ile diyalog kurmanın önemli olduğunu açıkladı. Diğer yandan hem Poroşenko hem de Timoşenko AB üyeliği ve Kırım’ın Ukrayna’ya yeniden kazandırılması konularında hem fikir. İki adayın da seçim öncesi söylemlerinde bir farklılık yok. Kiev’de günlerce süren çatışmaların önde gelen isimlerinden birisi olan ve devlet Başkanlığı adaylığı için adıgeçen eski dünya boks şampiyonu Yumruk Partisi lideri Vitali Kliçko, Ukrayna devlet başkanlığını kazanma şansı olmadığı gerekçesiyle adaylıktan çekildi. Kliçko, ileride Kiev belediye başkanlığına adaylığını koymaya hazırlandığını açıkladı. Kliçko, milyarder işadamı aday Pyotr Poroşenko lehine çekildiğini duyurdu. Poroşenko'nun fazla taraftarı olmayan diğer partilere göre küçük denilebilecek partisi Dayanışma geçmiş seçimlerde hep çok düşük oylar aldı. Ancak son kamuoyu yoklamalarında Poroşenko'nun oldukça öne geçtiği görülüyor. Kliçko'nun da Prorşenko lehine adaylıktan çekilmesiyle, Dayanışma Partisi’nin oylarına Yumruk partisinden gelen oylar da eklenecek. Petro Poroşenko'nun yaklaşık 1 milyar 300 milyon euroluk bir servetinin bulunduğu belirtiliyor. Ukrayna’da “Çikolata Baronu” olarak anılıyor. Sovyetler dağıldıktan sonra özelleştirilen devlete ait şekerleme ve çikolata fabrikalarını satın alarak ülkesinin ve dünyanın bu alandaki devleri arasına girmiş durumda. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 26 Poroşenko'nun ayrıca, otomobil ve otobüs fabrikalarının yanı sıra bir tersanesi ve bir de özel televizyon kanalı bulunuyor. Dolayısıyla medya desteği de söz konusu. Poroşenko aynı zamanda yolsuzluğa bulaşmamış, Yanukoviç döneminde temiz kalmayı başarmış bir işadamı olarak biliniyor. Ukrayna’nın önde gelen ve etkin sivil toplum kuruluşlarından, “Temiz Toplum Savunucusu Çesno (Dürüst) adlı sivil toplum kuruluşu da, Poroşenko’nun bilinen bir yolsuzluğu olmadığını, siyasetçi olarak da şeffaf birisi olduğunu açıkladı. Ukrayna’da Turuncu Devrimi destekleyen tek zengin işadamı olan Poroşenko bir dönem Dışişleri Bakanlığı, Yanukoviç'in başa geçmesinden sonra da kısa süre ekonomi bakanlığı yaptı. Kiev’in Bağımsızlık Meydanı'ndaki son gösterilerde de muhalefetin tarafında yer aldı. Poroşenko’nun Ukrayna’nın doğusundan gelmesi nedeniyle, bu bölgeden de oy alabileceği belirtiliyor. Seçim mücadelesi sırasında diğer başkan adayı eski Başbakan Timoşenko’nun bazı ses kayıtları ortaya çıktı ve Poroşenko’nun televizyonu da dahil olmak üzere televizyonlarda yayınlandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında ölüm tehditleri savurduğu bu ses kaydının ortaya çıkmasından sonra, Timoşenko'nun oylarında düşüş gözleniyor. Bu düşüşe rağmen Poroşenko ile Timoşenko arasında devlet başkanlığı mücadelesinin 25 Mayıs’a kadar inişli çıkışlı bir şekilde geçmesi bekleniyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 27 RUSYA’YA BAĞLANMAK İSTEYEN ÜLKE VE BÖLGELER ARASINDA SON OLARAK ABD’NİN EN KUZEYDEKİ EYALETİ ALASKA DA EKLENDİ. RUS ÇARI TARAFINDAN GEÇMİŞTE EKONOMİK NEDENLERLE ABD’YE SATILAN ALASKA’NIN YENİDEN RUSYA’YA BAĞLANMASI İÇİN EYALETTE İMZA KAMPANYASI BAŞLATILMIŞ DURUMDA. ABD medyasında yer alan haberlere göre şu ana kadar ABD’ye satılan ALASKA’nın yeniden RUSYA’ya bağlanması için toplanan imza sayısı 9 bine ulaşmış durumda. Rusya Çarlığı’nın Osmanlı İmparatorluğu ile giriştiği Kırım savaşını kaybedip, iflasın eşiğine geldiği bir dönemde, 1867'de Çar 2. Aleksander tarafından 7 milyon 200 bin dolara ABD'ye satılan Alaska topraklarının, "anavatan" Rusya'ya geri dönmesi için ABD’de imza kampanyası başlatılırken, Rus medyasında da konu sıkça gündeme getiriliyor. Bugünkü değerlerle 16 milyar dolar dolayında olduğu belirtilen satış bedelinin, ABD’ye iadesi ve Alaska’nın Rusya’ya geri dönmesi konusunda Rusya’da kampanyalar başlatılmış durumda. Rusya’nın önde gelen oligarklarına, çoğunun serveti bu tutarın üzerinde olan işadamlarına çağrılar yapılarak “Alaska’nın iadesi, Rusya’ya geri dönmesi Fonu’na katkıda bulunmaları isteniyor. O dönemde “Donmuş Toprak” olarak adlandırılan Alaska topraklarının bugün ise zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarını barındırdığı saptanmış durumda. Bu nedenle Alaska’nın geri alınması bir hayal olarak değerlendirilebilir. Ancak Beyaz Saray’ın kampanyayı ve başvuru dilekçesini dikkate değer bulduğu için internet sitesinde imza kampanyasına yer verdiği belirtiliyor. ABD yasalarına göre, Amerikan yönetiminin dilekçeye resmi yanıt vermesi için dilekçedeki imza sayısının 20 Nisan’a kadar 92 bin 500’e ulaşmasının gerektiği ifade ediliyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 28 21 Mart’ta Beyaz Saray’a iletilen ve internet sitesine konularak imzacıların bilgisine sunulan dilekçede; “Alaska’nın ABD’den ayrılması ve Rusya’ya katılması için oy verin” ifadesi yer alıyor. Moldova’nın Transdinyester Cumhuriyeti, Kırım, Gagavuz Özerk Cumhuriyeti ve şimdi de Alaska’nın Rusya’ya bağlanmasının istenmesi, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkilerin daha da gerilmesine yol açabileceğini öngörmekteyim. Bir anlamda soğuk savaş dönemine geri dönüşün izlerini taşıyan bir sürece girilmiş durumdadır. Önümüzdeki günlerde, BDP’nin-KCK ve PKK’nın yerel yönetimlerde demokratik özerklik ilanı konusunda gelişmelere tanık olabiliriz. Özellikle Kandil’in ve Kuzey Irak Barzani yönetiminin özerklik altyapısının hazırlanması konusunda ilk aşamada dış medyayı kullandıklarını ve uluslararası kamuoyunu oluşturmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. Abdullah Öcalan’nın 21 Mart’ta hükümet aracılığıyla gönderdiği Nevruz mesajında, Başbakana seçim sonrasına kadar süre tanıması, müzakerelerin hukuki bir zemine oturtulmasını, yasal bir çerçeveye kavuşturulmasını, TBMM ve diğer partilerin de devreye sokulmasını gündeme getirmesi bu açıdan yakında yeni bir aşamaya geçileceğini göstermektedir. Bu açıdan Barzani’ye yakın duruşuyla bilinen, Kuzey ırak yönetimi tarafından finanse edildiği dile getirilen ve İsveç'ten yayın yapan Kürt internet sitesi nasname.com seçimlerden kısa süre önce “Bağımsız Kürdistan Zamanıdır” başlıklı bir oldukça dikkat çekici bir analitik yorum yayımladı. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 29 Yapılan değerlendirmede, hükümetin iç siyasette yarattığı gerilim ve çatışma havasıyla, baskıcı tutumun yanı sıra, dışarıda, Rusya ile Batı arasında Ukrayna merkezli yaşanan gerilimin ve Kürtler arasında yaşanan Şii-Sünni çelişkisinin yarattığı konjonktür ve gerek iç gerekse dış ortamın Kürtleri “Özerklik İlanı” açısından çok uygun ve şanslı bir konuma taşıdığı dile getiriliyor. Değerlendirmede "Kuşkusuz ki bağımsızlık ilanı çok önemli bir karardır; iç ve dış dinamikler, konjonktör hesaba katılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, hiçbir zaman koşullar yüzde yüz uygun hale gelmez. Koşulları zorlamak gerekir. O nedenle bağımsızlık kararının derhal alınması zamanıdır. Şayet bağımsızlık en kısa zamanda ilan edilmezse, Güney Kürdistan’ı bekleyen ciddi tehlikeleri herkes görebiliyor. Irak, İran ve Suriye arasındaki Şii ittifakı ve başta PKK olmak üzere bazı Kürt partilerinin de (özellikle Goran ve YNK) bu ittifaka yakın olmaları ve bu uzlaşının esas hedefinin, Barzanî ailesi nezdinde Güney Kürdistan kazanımı olması bağımsızlık ilanının geciktirilmesindeki tehlikeyi yeteri kadar açıklıyor." Analizde, bölgedeki mevcut konjonktür, İran-Irak-Suriye Şii üçgeni nedeniyle, Amerika'nın “Kürtleri karşısına almayı” göze alamayacağı ve “ABD’nin, Kürtlerin bağımsızlık ilanına karşı olumsuz bir tutum içine” giremeyeceği savunuluyor. AKP hükümetinin de tavrına değinilen analizde, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun daha önce Barzanicilerin hain olarak gördüğü PKK’nın kolu PYD’ye “kardeşlerimiz” olarak hitap ettiği, “Esad’a karşı olmak şartıyla Suriye’deki her gruba destek oluruz” diyerek PYD ile ilişkileri üstü düzeye taşıdığına dikkat çekiliyor. Nasname.com’daki analizde AKP hükümetinin hem PKK’nın Suriye kolu PYD ile ilişkileri yürüttüğü, hem PYD’nin Kuzey Suriye’de Rojova’da üç kantonda özerklik ilanına sessiz kaldığı hem de İmralı üzerinden PKK ile çözüm süreci müzakerelerini yürüttüğü gündeme getirilerek; ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 30 “Bir yandan da Barzani yönetimi ile ekonomik ve siyasi anlamda yakın ilişkiler tesis ediyorlar. AKP hükümetinin bu tutarsızlığı ikili bir oyunun bir parçası mı, devlet içindeki çekişmenin göstergesi mi yoksa ABD’den gelen yeni talimatların neticesi mi?” sorularına yer veriliyor. Seçimlerden sonra Başbakan Erdoğan’ı kutlayan ilk isim Putin, ikinci isim ise bilindiği gibi Barzani oldu. Putin, içinde bulunulan durumda dünyada Erdğan’a yönelik “Putinleşme” ithamları nedeniyle sempatisini ve kutlamasını iletmek istemiş olabilir. Buna karşın Mesud Barzani’nin ise Diyarbakır kasım ayındaki buluşmasından sonra Başbakan ve AKP ile yakınlaşarak, Güneydoğu’da Sünni Kürtlere AKP’ye destek çağrısı yaparak konumunu AKP nezdinde güçlendirdi. Şimdi de anlaşılan Barzani bu durumdan en iyi biçimde yararlanmak istiyor. BDP-KCK-PKK GÜNEYDOĞU’DA KAZANDIKLARI İLLERDE DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLAN ETMEYE HAZIRLANIRKEN, KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT YÖNETİMİ’NİN DE IRAK’TAN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ SÜRPRİZ OLMAYACAKTIR. Bir yanıyla da olası bağımsızlık ilanında Başbakan Erdoğan’ın Barzani’ye “tanıma” sözü vermiş olabileceğini düşünmekteyim Barzani’ye yakın ve finanse ettiği nasname.com’da seçimlerin hemen öncesinde yayınlanan “Bağımsız Kürdistan Zamanıdır” başlıklı bu yazı ve analiz dikkat çekicidir. Bunun hemen ardından Kandil sözcülerinin, seçimlerden hemen önce yaptıkları açıklamalarda, Rojava’dakine benzer şekilde, Güneydoğu’da Büyükşehir statüsündeki Diyarbakır, Van, Mardin, Şanlıurfa (Seçimlerde AKP kazandı) için “Özerk Kanton” modelini gündeme getirmelerini bu analiz çerçevesinde değerlendirdiğimizde kanımca bu yönde ciddi bir hazırlığın varlığından söz edebiliriz. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 31 Nasname.com’daki analizin şu şekilde sona ermesi de belirttiğim bu hazırlıkların varmayı hedeflediği noktayı içermektedir: “Tek umutları Güney’in devletleşmesi olan Dört parçadaki Kürtler, bağımsızlık ilanında, sanıldığından çok daha fazla destek sunacaklardır. Kısacası, şu an Güney Kürdistan’ın bağımsızlık ilan etmesi için olabilecek en uygun ortama sahiptir. Şimdi Bağımsız Kürdistan zamanıdır” EKONOMİK GÖSTERGELERDEKİ BOZULMA TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR. 2013’TEN DEVREDEN SORUNLAR, BU YIL DA AYNI ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR. HÜKÜMET, SEÇİMLER NEDENİYLE ERTELEDİĞİ ZAMLARI İLK OLARAK ELEKTRİKLE DEVREYE SOKMAYA BAŞLADI. Enerji Bakanı Taner Yıldız, doğalgaza Nisan ayında da zam yapmayacaklarını açıkladı. Ancak elektrik zammı zaten zincirleme zamları beraberinde getirecektir. Cari işlemler dengesinde açıklanan verilere göre, 2014 yılı Ocak ayında 8 milyar dolarlık döviz çıkışı olmuş durumda. 4,8 milyar doları cari açık finansmanı, 3,1 milyar doları sermaye çıkışı olmak üzere, 8 milyar dolarlık döviz çıkışına karşı, “kaynağı belli olmayan” 2,2 milyar dolarlık girişi görünüyor. Böylece cari işlemler dengesinde ortaya çıkan 5,8 dolarlık açık rezervler azaltılarak karşılanabildi. 2013 yılı Ocak ayında ise cari işlemler dengesi sonuçlarına göre, cari açık 5,8 milyar dolar olmuş ancak 9,5 milyar dolarlık sermaye girişi ile bu açık finanse edilerek, 3,7 milyar dolar fazla verilerek rezervlere eklenmiş. Yani 2013 başındaki 9,5 milyar dolarlık sermaye (sıcak para) girişi sayesinde durum düzelmiş. Ancak 2014 başında sermaye girişi yok, tersine, çıkış var. Cari dengenin finansmanındaki bu zorlanma, yükselen kurlar, yükselen faizler ve yükselen enflasyon olarak dört ayından bu yana ekonomiye yansımaya devam ediyor. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 32 Göstergelerdeki giderek artan bozulmanın nedeni, “siyasi istikrarsızlığın“ ötesinde, ekonominin dış dengesinde geçmiş üç yıldan bu yana süren dengesizlik ve kötüleşmeden ötürü. 2013 sonu itibarıyla brüt dış borç stoku yüzde 15 artış göstermiş durumda. Moddy’s, Fitch, Standart & Poor’s arka arkaya açıkladıkları Türkiye raporlarıyla önce Türk Bankacılık sektörünün risklerine, ardından da Türk şirketlerinin ve özel sektör kuruluşlarının risklerine dikkat çektiler. Moody’s, Akbank, Bank Asya Katılım Bankası, Şekerbank, Ziraat Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Garanti Bankası, Halk Bankası, Türkiye İş Bankası, Vakıflar Bankası ve Yapı ve Kredi Bankası’nı olası bir not indirimi için “negatif izlemeye” aldığını açıkladı. Moody's, buna gerekçe olarak, “Türk bankalarındaki varlık kalitesinin ve kârlılığın zayıflayacağının beklenmesini” gösteriyor. Yani Moody’s basit anlatımla, bankalar tarafından halihazırda verilmiş olan krediler karşılığında alınmış olan, ipotek, hisse senedi ve benzer garantilerin, büyümedeki olumsuz seyre paralel bir şekilde, değer kaybettiğini, verilmiş olan kredilerden kaynaklı alacakların karşılanamaması, açık finansmanın banka bilançolarını bozması gerçeğini dile getiriyor. Bunu aylardan beri sürekli yineliyoruz. Kredi kartı, bireysel kredi, ticari kredi, konut kredilerinin geri dönüşünde büyük sıkıntı olduğunu, bankacılık-finans sektörünün asıl büyük tehlike içinde olduğunu ifade ediyoruz. İnşaat, otomotiv sektöründeki darboğaza işaret ediyoruz. Ülkenin önde gelen en büyük 7 özel bankası ile 3 büyük kamu bankasının negatif yakın takibe alınması, bunun en az 18 ay devam edeceğinin açıklanması not indiriminin de sinyalidir. Moody’s’in ardından birkaç gün arayla aynı uyarılar Fitch ve SP’den de geldi. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 33 Daha sonra bu üç kuruluş Türk şirketlerini riskli ilan ettiler. Kredi ve döviz borçları nedeniyle Türk şirketlerine, hisselerine yatırım yapılmaması uyarısında bulundular. Bunun anlamı, Türk bankalarının, Türk şirketlerinin artık uluslararası piyasalardan kaynak-finansman temininde darboğaza girecek olmalarıdır. Ayrıca bu tablo, Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret ve benzeri ihalelerde (üçüncü havaalanı, nükleer santrallar, vb.) üstlenicilerin kaynak bulamamalarını da beraberinde getirecek, pek çok proje duracaktır. Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu’nun 18 Mart tarihli toplantısının 25 Mart’ta açıklanan Toplantı Özet Raporu’nun, 15 ve 16. Maddelerindeki ifadeler de, doğrudan Kredi Derecelendirme Kuruluşları’nca dile getirilen risk ve kaygıları teyit eder niteliktedir. Söz konusu raporun ortaya koyduğu bir diğer gerçek de, Başbakan Erdoğan'ın sıklıkla dile getirdiği, Merkez Bankası'nın döviz rezervleriyle ilgili sözlerinin, özellikle Toplantı Özet Raporu’nun 16. maddesine yansıyan ifadelerle Merkez Bankası bürokratlarınca tam olarak paylaşılmadığını göstermektedir. Yani başbakanın çok övündüğü Merkez bankası döviz rezervleri, Para Politikası Kurulu üyelerini ve MB bürokratlarını kaygılandırmaktadır. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU’NUN AÇIKLADIĞI SON VERİLERE GÖRE, TÜRKİYE EKONOMİSİ 2013 YILINDA YÜZDE 4,2 ORANINDA, GEÇEN YILIN SON ÇEYREĞİNDE İSE YÜZDE 4,4 ORANINDA BÜYÜDÜ. Orta vadeli programda (OVP) yapılan iki revizyondan sonra yüzde 5’den yüzde 3,6 ya düşürülen büyüme rakamı böylece aşılmış oldu. Ancak hükümetin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için büyüme hızının en az yüzde 7,4 ve üzerinde olması gerekiyordu. Kişi başına düşen milli gelir de açıklanan bu verilerden sonra 2013 yılında 10 bin 782 dolar oldu. 2012 yılında kişi başına düşen milli gelir 10 bin 459 dolar seviyesindeydi. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 34 Ancak bu verilerin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını hepimiz biliyoruz. Sadece kâğıt üzerinde rakamlarla milli gelir artışı ve büyümeye karşın, gerçekleri de yine TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları ortaya koyuyor. 2013 sonunda yüzde 9,7 olarak açıklanan resmi işsizlik rakamları, 2012 yılının yüzde 9,2’lik oranına göre yarım puan artış göstermiş durumda. Genç işsizlerin oranı ise yüzde 18,7! Böyle bir tablonun karşısında büyümeden, milli gelirin 10 bin 782 dolara ulaşmasından bahsedilebilir mi? Açlık sınırının 1149 TL, yoksulluk sınırının 3743 TL olduğu bir ekonomide kişi başına düşen milli gelir tutarı neyi ifade edebilir? Tüketim harcamalarının Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde düşüş göstermesi harcamaların kısıldığını ya da harcayacak gelir olmadığını göstermektedir. Aynı şekilde otomobil satışlarının durmasından sonra, konut satışlarında da Ocak ayından bu yana geçen yılın Aralık ayına göre yüzde 5’i aşan düşüş durgunluğun somut göstergeleridir. İnşaat ve otomotiv sektörünün durgunluğa girmesi, istihdamın, vergi gelirlerinin düşmesi, yukarıda dile getirdiğim banka kredilerindeki geri dönüşün daha da vahim duruma gelmesi demektir. O nedenle de Başbakan ekonomik gerçekleri örtbas etmek için toplumu germeye, sert söylemini, kutuplaştırıcı siyasetini artırarak sürdürecektir. Şimdiden buna hazır olmalıyız ve bu tavrı boşa çıkartacak, toplumun gerçekleri görmesini, anlamasını sağlayacak yaklaşımlara, plan ve stratejilere yönelmeliyiz. ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU 02 NİSAN 2014 35