CHP ile ilişkiler - Birol Başaran

advertisement
Av. Celal Ülgen
Birol Başaran’ın Savunması
Av. Hüseyin Ersöz
3. KONU BAZINDA DESTEK SAVUNMA
3. A. CHP İLE İLİŞKİLER
Müvekkilimiz 1994–1995 yıllarında “Taban Hareketi”nde yaptığı çalışmalardan ve
başarısız bir sivil toplum hareketi denemesinden sonra çözümün siyasette olduğuna
inanmış ve bu nedenle 1997 yılında CHP Kadıköy şubesine üyelik kaydını
yaptırmıştır.O tarihten beri de CHP si içinde çalışmaya ve emek vermeye devam
etmiştir.
Öncelikle parti örgütünü ve çalışmaları tanımaya başlayan, Kadıköy’de İlçe binasında
yapılan aylık parti içi örgüt toplantılarına düzenli olarak katılan ve zaman zaman bu
toplantılarda söz alan Müvekkilimiz, kendi görüşlerini partili arkadaşları ile
paylaşmıştır.
O tarihlerde Kadıköy - Sahrayıcedid Mahallesinde oturmaktadır. Kendi seçim
bölgesinde sandık sorumlusu olmuş, Parti içi delege seçimlerinde Mahalle
Delegesi seçimlerinde oyunu kullanmıştır. O süreç içinde Genel Başkan Deniz
BAYKAL yeniden Genel Başkan seçilmiş, Parti 1999 yerel ve genel seçimlerine
onun önderliğinde girmiştir. Bu seçimler sonucunda CHP %8.71 oy oranı ile seçim
barajının altında kalmış ve TBMM’de temsil edilecek orana ulaşamamıştır.
Bunun üzerine Müvekkilimiz CHP içinde daha yoğun emek ve mesai vermeye
başlamıştır
.
Parti yönetimi ve Genel Başkanın istifasından sonra 15 Mayıs 1999’da
Caddebostan’da partili arkadaşları ile bir toplantı düzenlemişler, o toplantıya katılan
Altan ÖYMEN bir hafta sonra yapılan Kurultay’da Genel Başkan seçilmiştir. Yine o
toplantıya katılan Tarhan ERDEM Genel sekreter görevine gelmiştir.
Parti yönetiminin değişmesinden sonra Kadıköy ve mahallelerinde partili arkadaşları
ile yürüttüğü parti çalışmalarını tüm İstanbul ve ilçelerine yaymış, CHP İstanbul
ilçelerinin bilgisayar alt yapılarıyla ilgili danışmanlık, donanım ve yazılım
destekleri vermiştir.Partinin teknolojiyi daha çok kullanması için çaba harcamış
birçok ilçe örgütüne bilgisayar donanımı, üyelik programları ve benzer programlar
hibe ederek, eğitimler vermiştir.
Altan ÖYMEN’li yönetim 2000 Eylül ayında yönetimde ki tartışmaları neden
göstererek kurultaya gitmiştir. Kurultay’ı yeniden Deniz BAYKAL ve listesi
kazanmıştır. Bunun üzerine Müvekkilimiz, Partinin yenileşme ve gençleşme
çabalarının yarım kaldığını düşünerek, 6 ay sonra, 30 Haziran–1 Temmuz
2001’de yapılacak olağan Kurultay’da Genel Başkan Adaylığını koymuştur.
Düşüncesine göre 2000’li yıllar başlamıştı ama Parti yönetimi için hala 1970’lerde
siyaset yapan kişiler aday oluyordu. Nitekim 2001 Kurultayı’nda Adaylardan biri
Deniz Baykal, diğeri de şu anda Turizm ve Kültür Bakanlığı yapan Ertuğrul
Günay’dı. İkisi de partinin 1970’li yıllardaki kadrolarından geliyordu.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
2009 / 191 (85) E.
Av. Celal Ülgen
Birol Başaran’ın Savunması
Av. Hüseyin Ersöz
Parti tabanına 3. bir seçenek sunmak, yeni insanlar ve yeni yüzler de var demek
için adaylığını somutlaştırdı. Fiili olarak bir şansı olmadığını bilmesine rağmen
çabasını sonuna kadar götürdü. Genel Başkan Adayı olmak için gerekli olan
imzayı topladı ve kurultayda 3. aday olarak yarışa girdi.
30 Haziran 2001,Cumartesi gece yarısına doğru zorlukla da olsa 15 dakika Genel
Başkan Adaylık konuşmasını yaptı.
1 Temmuz 2001,Pazar günü yapılan seçimlerde Deniz Baykal 732, Ertuğrul
Günay 380, Müvekkilimiz Birol Başaran ise sadece 6 oy alabildi.
Buna rağmen bir partili olarak içi rahattı. Bir demokrasi mücadelesi yapmıştı.
Sıradan bir partili olarak yarışa girmiş, sonuna kadar gitmişti.
Tabii asıl amacı ismini biraz parti kamuoyuna tanıtmaktı. Kendisi için amaçladığı
hedefe ulaşmıştı.
Tabii bunu düşünürken 7–8 yıl sonra bu demokrasi mücadelesi nedeniyle
“darbecilikle” suçlanacağını ve hapse atılacağını bilmiyordu. Suçlama büyüktü;
“CHP’yi ele geçirmek”. Her ne kadar böyle bir suç TCK’ da yoksa da savcılar böyle
söylüyordu. Onların görüşüne göre CHP’de demokratik bir yarışa katılmak ve
aday olmak suçtu. Muhtemelen kendi görev tanımlarının içine “CHP yönetiminin el
değiştirilmesini önlemek“ diye bir madde de koymuşlardı.
3 Kasım 2002’de yapılan Milletvekilliği Seçimi için partisinden aday adayı oldu.
Gerekli olan işlemleri yaptı, dosyasını hazırladı, parasını yatırdı ve başvurusunu
yaptı. Ama Parti yönetimi kendisini Milletvekili adayı göstermedi.
Genel Seçimler yapıldı ve AKP %34,5 oy oranıyla iktidara geldi. Önce Abdullah
GÜL, daha sonra da Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan oldular.
Müvekkilimiz 2003 yılında yapılan Kurultay’da seçimden uzak durdu. Sadece süreci
izledi. Genel Başkan Deniz BAYKAL’ın dışında Genel Başkan Aday adayı 3 kişi
vardı. Erol TUNCER, Bedri BAYKAM ve Cemal ÖZDEMİR.
Bu 3 kişiyi de kişisel olarak tanımasına karşı yarış dışında kaldı ve kurultayı
sadece bir partili olarak izledi. Zaten o sene kurultay’da tüzük içinde bir değişiklik
yapıldı ve Genel Başkan Adaylığı için %20 oy barajı kondu. Daha önce tüm Genel
Başkan adayları için istediği gibi imza verebilen delegeler bu tüzük değişikliğinden
sonra sadece divanın önünde ve sadece bir Genel Başkan adayı için tek bir imza
verebileceklerdi. Bu da herkesin oyunun bir anlamda deşifre olması demekti. Bir
sonraki seçim döneminde, diyelim ki Belediye Başkanı olmak isteyen bir delegenin,
kendi siyasi hedefini tehlikeye atması demekti.
Bu şartlar muhalefet eden adaylar için çok zor bir koşuldu. Nitekim Aday Adaylarının
hiç biri bu barajı aşamadı ve resmi olarak Genel Başkan adayı olamadı. Deniz
BAYKAL yarışa tek başına girdi ve 2003 yılında tekrar Genel Başkan seçildi.
2004 yılında yapılan yerel seçimlerde AKP oyunu %35’lerden %42’lere çıkardı.
Ülkenin büyük çoğunluğunda Belediye Başkanlıklarını kazandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
2009 / 191 (85) E.
Av. Celal Ülgen
Birol Başaran’ın Savunması
Av. Hüseyin Ersöz
Müvekkilimiz 2005 Yılında yapılan Kurultay’ı da sade bir partili olarak tarafsız
izledi.Yarış Genel Başkan Deniz BAYKAL ile Şişli Belediye Başkanı Mustafa
Sarıgül arasında yapıldı. Müvekkilimiz Parti yönetiminde bir değişiklik olsun ve parti
gençleşsin istiyordu ama bunun Mustafa SARIGÜL ile yapılacağına inanmıyordu.
Tam tersi CHP’nin Mustafa SARIGÜL ile sonu belli olmayan bir maceraya gireceğini
düşünüyordu. Bir CHP’li olarak sık sık parti değiştiren Mustafa SARIGÜL’e
inanmıyordu. O yüzden yarışı yine sadece izledi. Mustafa SARIGÜL gerekli imzayı
topladı ve resmi olarak Deniz BAYKAL’a karşı aday oldu. 2005 Yılında yapılan
Kurultay’da SARIGÜL 460 oy almasına karşılık BAYKAL 632 oy alarak yeniden
CHP Genel Başkanı oldu.
2006 Yılında yapılan Kurultay, sadece Genel Başkan Deniz BAYKAL’ın tek
adaylığı ile geçti. Karşısına aday bile çıkmamıştı. BAYKAL, tekrar Genel
Başkandı.
Aynı Parti Yönetimi kadrosu 2007 yılında Milletvekili seçimlerine gitti. AKP
oyunu %46,5’a çıkardı. CHP %21 lerde kalmıştı. Hem de DSP ile birlikte seçime
katılmasına rağmen.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar BÜYÜKANIT’ın 27 Nisan’da yayınladığı emuhtıra CHP’ne oy kaybı olarak geri dönmüştü. Türk halkı AKP’yi yine mazlum
yerine koymuştu. Birçok uzmanın görüşüne göre 27 Nisan Muhtırası CHP ile AKP
arasında en az bir 10 puanlık oy farkının oluşmasına neden olmuştu.
2008 yılında Kurultay 26–27 Nisan tarihlerinde yapılacaktı. Genel Başkan Deniz
Baykal’ın dışında adaylar çalışmalarını sürdürüyordu. Bunların başında CHP
Milletvekilleri Ali TOPUZ ve Şinasi ÖKTEM’in desteklediği Samsun Milletvekili Haluk
KOÇ geliyordu. Bir diğer aday Genel Başkan Yardımcısı Eşref ERDEM’in
desteklediği Umut ORAN’dı. Prof. Dr. Mehmet TOMANBAY ve Prof. Dr. Tolga
YARMAN’da arkadaşları ile birlikte zemin yokluyordu. Müvekkilimiz yaklaşık 5 yıldır
parti içinde bir think-tank grubu gibi çalışan İstanbul Demokratik Girişimi ile birlikte
hareket ediyordu. Bu grup son beş yıldır ayda 1 – 2 kez bir araya geliyor ve hem parti
içi sorunları hem de Türkiye’nin gündemini konuşuyor ve görüş alış verişinde
bulunuyordu. Grubun öne çıkan kişileri Prof. Tolga YARMAN ile Avukat Bozkurt
NUHOĞLU’ydu. Grup ağırlıklı olarak 2008 kurultay’ında Prof. Tolga YARMAN’ı
Genel Başkan Adayı yapma kararı verdi ve bu bağlamda çalışmaya başladı.
Müvekkilimiz de bu çabaların içinde yer aldı.
Diğer gruplarla görüşüldü. İş birliği olanakları araştırıldı. İddianame’de adı geçen
Mehmet TOMANBAY – Tolga YARMAN görüşmesi bu çabaların içindedir.
3–4 Defa Ankara’ya gidilip toplantılara katıldılar.
1000’e yakın delegeye son bir ay boyunca neredeyse her gün bir SMS çektiler.
Ankara’da Kurultay öncesi bir kokteyl verdiler.
Zaten bu çabalar da muhtemelen tüm telefon dinlemelerine takıldı. Ama
nedense bu telefon ve SMS ler hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Sadece Mehmet
TOMANBAY ile Tolga YARMAN’ın bir konuşması iddianame de yer aldı. Onun
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
2009 / 191 (85) E.
Av. Celal Ülgen
Birol Başaran’ın Savunması
Av. Hüseyin Ersöz
nedeni de içinde “asker” diye bir kelime geçmesiydi. O geçmese muhtemelen o
konuşma da yer almayacaktı.
Tüm telefonları dinlenen müvekkilimizin CHP içindeki demokratik çalışmalarının ve
çabalarının anlaşılmaması imkânsızdır. Buna rağmen her nedense Müvekkilimiz
iddianamede garip olarak hiç görüşmediği, hiç birlikte çalışmadığı Tuncay ÖZKAN’la
birlikte hareket etmek ve CHP’yi ele geçirmek ile suçlandı.
Bu sadece 2 nedenden olabilir. Ya iddia makamı hiç siyaset bilmiyor ve anlamıyor
ya da her şeyi bilip anlıyorlar ama yetkilerini kötüye kullanıyorlar.Biz bunu başka
türlü izahedemiyoruz.
Sonuçta Genel Başkan Deniz BAYKAL dışındaki adaylar kurultayda bir birliktelik
sağlayamadılar. Bunun neticesinde Prof. Tolga YARMAN yarıştan çekildi ve aday
olmadı. Aday adayı olan diğer kişiler de adaylık için gerekli imzayı toplayamadılar ve
aday olamadılar. Deniz BAYKAL yine yarışa tek başına girdi ve yine CHP Genel
Başkanı oldu.
Müvekkilimizin son 12 yıldaki tüm CHP süreci ya da macerası bu şekildedir. Tüm
çabası parti içinde daha çok demokrasi için olmuştur.
Adayların ön seçimle seçilmesini istemiştir.
Parti yöneticilerinin atamalarla değil kongrelerle seçilmesini istemiştir.
Partiyi “kurşun asker” tipindeki delege yapısından ve sisteminden kurtarmaya
çalışmıştır.
Bu süreçte bazen başkalarını desteklemiş bazen kendi aday olmuştur. Bu sürece
bir ad koymak gerekirse bu tam olarak bir “demokrasi mücadelesi” dir.
Son 12 yılını partisinde daha çok demokrasi için harcamış bu uğurda mücadele
etmiş Müvekkilimiz şimdi “darbeci” olmakla ve “çeteci” olmakla suçlanmaktadır ki
bu suçlamaları asla kabul etmiyoruz.
Bu sadece siyaseti ve CHP’ni tanımayan savcıların yüzeysel ve maksatlı
suçlamalarıdır ve asla müvekkilimizle bağdaşmayacak kavramlardır.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
2009 / 191 (85) E.
Download