SELANİK MEKTUBU (9) BAKİ SARISAKAL

advertisement
SELANİK MEKTUBU (9)
BAKİ SARISAKAL
SELANİK MEKTUBU (9)
Size evvelki mektuplarımda Yunanlıların taşra da İslamlara karşı icrasına başladıkları
mezalimden bir nebze bahsetmiş ve her gün bu babda daha feci haberlerin varit olmakta
bulunduğunu bildirmiştim. İşte bu günde hiçbir tekzipten korkmayarak şu mektubumu
yazıyorum. Evvelce de bildirdiğim vecihle Yunanistan Hükümeti’nin tazyik ve ihbarıyla
memleketlerini terk ederek Yunan süngüleri altında Selanik’e kadar hicret eden ve kısmi
azamisi oralarda aç ve meskensiz kalan binlerce dindaşımız bu gün pek elim ve feci şiddete
maruz bulunuyorlar.
Selanik
Hükümeti Yunaniye, Türkiye’nin kendisine karşı olan vaziyetinde husule geldiğini
gördüğü tebdil üzerine tazyik vehime politikasını daha sıkı ve daha devamlı bir surette tatbike
başladı ve bu gün bu tazyikatına devam ediyor. Evvelce Selanik ve civarında bulunan
muhacirini cebren vapurlara doldurularak Adalar’a atarken Şimdi de köylerinde oturan
İslamları cebren vagonlara bindirilerek Selanik’e getiriyor ve buradan da vapurlara
bindirilerek Adalar’a gönderiliyor. Bu haftada Perveri nahiyesindeki İslamlar cebren 40 kadar
vagona bindirilerek Selanik’e getirilmişler ve vapurlarla Adalar’a sevk edilmek üzere
bulunmuşlardı.
Fakat Cemaati İslamiye, Hükümeti Yunaniye nezdinde vakit ve zamanıyla teşebbüste
bulundu. Bu teşebbüs göz önüne alınmadı. Fakat, Perverililer henüz Selanik’te bulunuyorlar.
Bunlar burada mı kalacaklar yoksa Adalar’a mı gönderilecekler, orasını yalnız Yunanlılar
biliyor. Bu haftanın en önemli vukuatından biri de Langaza’da başlayan baskılardır. Bu baskı
yeni değildir. Fakat bu tazyikin bu haftaki safhası şayan dikkattir. Çünkü Yunanlıların
İslamlara karşı aldıkları vaziyeti bütün açıklığıyla gösterecek kadar fecidir.
Yunan hükümeti Silah aramak bahanesi ile Langaza İslam gençlerini toplayarak
Selanik’e getirdi. Bu gençler bugün şiddetli baskı altında bulundurulmakta ve hatıra geldikçe
itlaf edilmektedir. Langaza’da kalan halkta yunan askerlerinin mütemadiyen tehditleri altında
bulunmaktadır. Yunanlılar silah aramak bahanesiyle hanelere girdikleri vakit: “ Sizin yeriniz
Anadolu’dur. Oraya gidiniz. Yoksa sizi kamilen öldüreceğiz. İşte gençlerinizi aldık. Daha ne
bekliyorsunuz? “ diyor ve süngülerini gösteriyorlar.
Bu süngüler önünde Yunan palikaryalarının bu tehdit ve tazyikleri karşısında İslam ve
Türk kardeşlerimizin vaziyetini düşünüyor musunuz? Türkler bu vaziyet ölümden de faciadır.
Bir hain Yunan kurşunu ile ölmek, her gün burnumuza saplanan bu manevi kurşunlarla her
dakika bir buhran geçirmekten daha feci değildir. Buna emin olun kardeşler. Fakat bu kadar
mı? Hayır, kardeşler, dahası var.
Balkan Harbinin müthiş faciasından namusla kurtularak muhafazai bekaret eden
hemşerilerimizin de ırzlarına tecavüz ediliyor. Ez cümle geçen gün Kılkış civarında Sarı Göl
köyünün erkekleri silah aramak bahanesi ile tevkif edilmiş ve elleri bağlanarak sevk
olunmuştur. Bundan sonra meydanı boş bulan Yunanlılar hanelere girerek kadınların ırzlarına
tecavüz etmişlerdir. Bu haberlere kulaklarımız alıştığı için söylediklerime ehemmiyet vermek
istemezsiniz fakat geçirdiğimiz bu büyük felaketten sonra burada Türklük nasıl ispatı
mevcudiyet edecek. Birkaç ırkdaş ve dindaşınız da böyle tazyik ve cebir ve şiddetlerle imha
ediliyorsa zannederim elim bir betice altında kalacağız. Yunanlılar buradaki ırkımızı
mahvetmek için bilcümle vasıtayı uygulamakta cidden muvaffakiyet gösterecekler. Evvela
katl ve itlaf, sonra neslimizi bozmak, daha sonra tard ve nihayet toptan kurtulmak.
Onlar gayelerine vasıl olmak için bütün bunları tatbikten çekinmiyorlar. Bir Rum
neferinden, Venizolos’a kadar bütün politikaların en büyük gayesi Makedonya’da Türk
anasırını mahvetmek, İslamları ortadan kaldırarak temini hükümet eylemektir. Bizim
babalarımızın asırlarca evvel tatbikine tenezzül etmediği bu siyaseti bugün Yunanlılar bütün
şiddetiyle takip ediyorlar.
Zinhe’nin Preveşte köyünden Reşat bin Ali, Nikrita’nın Açvoda köyünden Ahmet bin
Ali, Esat bin Recep, Serez’in Mevnuh köyünden Mahmut, zevcesi ve üç çocuğu, Serez’den
diğer bir çocuk ile Zinhe’nin Vitaleste, Ançeşter, Küpköy ve sair köyler ahali İslamiyesi
kamilen Rumlar tarafından tenasır ettirilmiştir. Hatta Zihne kazası dahilinde İslam kalmamış
gibidir.
Sonra Karatova tarafından gelen haberlerden aynı faciatı havidir. Orada da birer birer
derci pek uzun sürecek birçok kimseler tenasır ettirilmiş, muhalefet etmek isteyenlerin katl ve
itlaf edilmiş, genç kızların ırzlarına tecavüz olunmuş ve nihayet evlerini teslim etmek
istemeyen bazı köylerde evleri yakılmıştır. Bu durum Karaferye ve Vodina’ya kadar sirayet
etmiş ve bura İslamları da bin türlü işkencelere maruz kalmaya başlamışlardır.
Yunanlılar hapis ve tazyik, işkence hususunda bütün balkanlıları geçmiş
bulunuyorlar. Bundan nakşa gerek Selanik’te ve gerek mülhakatında bu tazyikat o kadar çok
ki artık sıradan addedilen bu tecavüzatın içinde öyleleri vardır ki burada bahsetmeden
duramayacağım: Faraza Yunanlılar Kavala’ya ekmek ve saire almak için çıkan İslamları
derhal tevkif ederek, casus oldukları gerekçesiyle elleri bağlı olarak Serez ve Drama
havalisine gönderiyor ve orada bazen itlaf ediliyor, bazen de bin türlü işkencelere maruz
bırakılıyor. Sonra geceleri kafaları tütsüleyen Yunan askerleri İslam hanelerine girmeye
kalkışıyor. Tabii ki mukavemetle karşılanınca Girit jandarmalarına müracaat ediyorlar. Girit
jandarmaları ise Yunanlıların, Rumların hukukunu muhafazadan başka bir vazife
tanımadıklarından, bu hane sahibi Kral’a sövmüştür, bahanesiyle hem hane halkı tevkif
ediliyor ve hem de saldırganları teşvik ediyor. Namus ve haysiyetini bile takdirden aciz olan
bu alçak jandarmalar elinde biz İslamların nasıl yandığını artık tasavvur eder.
Girit Jandarmaları
İstanbul’da Yunanlıların ve Rum çocuklarının halen Yunan arması, kralın resmine
havi şapka taşıdıklarını ve zabıtanın buna müsaade ettiğini haber aldığım zaman ağladım.
Millet namına burada maruz kaldığımız işkence ve mezalimi bütün açıklığıyla yazarak
gözlerinize sokmak ihtiyacını daha şedit bir suretle hissettim. Onun için yazdığım bu
tecavüzatı iyi okuyunuz ve unutmayınız ki buradaki kardeşleriniz, yine bu millet yüzünden
çiftliklerine gidip, arazilerine sahip olamıyor. Tarlalarını işleyemiyor. Geceleri değil,
gündüzleri bile kasabalardan, şehirlerden dışarı çıkamıyorlar ve bunları unutmayınız.
Yalnız nu gibi tecavüzat yüzünden tevellüt etmiş bir vakayı nakledeyim. Serez’in
Kobah köyünden Ali Ağa’nın paralarını almak için kendisini tazyike giden birkaç palikarya
evvela bu zavallıyı, başını taş altında ezmek suretiyle öldürerek ve eşinin ellerini keserek
ırzına tecavüz etmişler ve nihayet paraları alarak kaçmışlardır. Geçen mektubumda Drama
civarı ahalisinin maruz bulundukları tecavüzat halen devam ediyor.
Drama Metropolidi, Doksat nahiyesi merkezini yakılmasını istemiş ve İslam ahalisini
kamilen öldürtmüştür. Bundan başka muharebe esnasında Kavala’ya iltica etmiş olan
muhacirin İslamiye’yi avdete mecbur etmek ve avdet esnasında bunlardan 15-20 bin kadarı
öldürülmüştür. Adi bir vaka gibi bir cümle ile geçirdiğim bu hadise her halde biz Türk ve
İslamları ağlatacak kadar faciadır sanırım. Balkan Harbinin başlamasından beri katledilen
kardeşlerimizin miktarı yüz binleri geçiyor. Bu kan böyle akıp giderse burada Türklük ve
İslamlık namına kimler ispatı vücut edecek. Hâlbuki işte bu kan akmakta devam ediyor.
Drama, Balkanlarda kalmış olan Rupçöz ve kısmen Çeşme nahiyesi muhacirin İslamiyeside
aç ve sefil bir halde bulunuyorlar.
Kışın gelmesiyle bu zavallılar maruz kalacakları şiddete tesadüf edecektir. Cemaati
İslamiye bunlara yardım için teşebbüste bulunmuşsa da bu teşebbüste her vakit olduğu gibi
semeresiz kalmıştır. Bunlar açlık yüzünden her gün beş-on kurban veriyorlar.
Kesriye
Bütün bu facia ve bütün bu acı levhalar bizi ağlatıyor. Bu gidişle Zavallı Rumeli
İslamlarının hali ne olacak? Bunlara uzanacak bir dost kurtarıcı yok mudur? Bu kadar İslamın
feryadı hiçbir yerde akisler yapmıyor mu? Osmanlı Hükümeti neden bizi unutuyor. Neden bu
günkü vaziyetten istifade ederek Yunanlıları tazyike teşebbüs etmiyor. Eğer hükümet bizi bu
halde bırakarak akdi silah edecekse, eğer dünkü tebaasının yükselen feryatlarına kulaklarına
tıkayarak Atina’da sulha imza atacaksa biz kime müracaat edelim. Bizim Avrupamız,
Patrikhanemiz yoktur. Müslüman kitlesinin mevcudiyeti hükümetimiz menfaatine muvaffak
değil midir? 1
Ne Olacakları Belli Olmayan İslam Ahalisi
1
Tasviri Efkâr 6 Kasım 1913
Download