Hac, Bir Mübarek Sefer

advertisement
İLİ
:ANKARA
AY-YIL :EKİM-2010
TARİH : 08/10/2010
HAC, BİR MÜBAREK SEFER
Değerli Kardeşlerim!
Hac aylarının girip, kutsal topraklara
yolculuğun yaklaştığı şu günlerde tüm İslam
alemini tatlı ve anlamlı bir telaş sardı. Yunus’un;
“Bir mübarek sefer olsa da gitsem/Kâbe
yollarında kumlara batsam” dizelerinde ifade
ettiği özlemi, gönüllerinde buram buram hisseden
milyonlarca hacı adayı, kendini şimdiden o kutlu
yolculuğun heyecanına kaptırmaya başladı.
Kulun, tüm kötülükleri ve haramları terk
ederek Rabbine yönelişini ifade eden hac, hicretin
dokuzuncu yılında farz kılınmıştır. İslam’ın beş
temel esasından biri olan hac; niyet edip telbiye
getirerek ihrama girmekle başlayıp, Kâbe’yi ve
etrafındaki bir takım kutsal mekanları ziyaret
ederek, belli görevleri yapmak suretiyle yerine
getirilir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Hac, Yüce Allah’ın “dostum” diyerek
onurlandırdığı, inanç ve teslimiyetin şahsında adeta
sembolleştiği, Hz. İbrahim (a.s.) ve ailesinin aziz
hatıralarının yâd edildiği bir mahşer provasıdır.
Hacdaki
her
bir husus,
Peygamber
Efendimizin(s.a.s.) büyük dedelerinden Hz. İbrahim
(a.s.) ve ailesinin hayatından bir sahneyi
gözlerimizin önüne sermektedir. Adeta Yüce
Rabbimiz, Hz. İbrahim’in (a.s.) çağları aşıp gelen
çağrısının tüm Müslümanların zihninde tazeliğini
korumasını ve bu hatıraların aydınlattığı yolda
imanlarını olgunlaştırmalarını istemektedir.
Kardeşlerim!
Rabbimiz Hz. İbrahim’e (a.s.) hitaben:
“İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya
olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun
develer üzerinde sana gelsinler.”1 buyurmaktadır.
İşte her yıl, inanan yüreklerin, hep bir ağızdan
seslendirdikleri “lebbeyk” nidalarıyla, “Rabbim!
Davetine icabet ettim ve sana geldim.” diyerek
teslimiyet göstermesidir hac.
Safa ile Merve arasında, Hz. Hacer’in evladı
için gösterdiği canhıraş gayret gibi kulluğa
ulaşmanın yollarını arayıp, sabrın mükafatını
zemzem içercesine kana kana yudumlamasıdır hac.
Arafat’la Müzdelife’de, dünyanın çeşitli yerlerinden
gelen; dilleri, renkleri, makam ve mevkileri farklı;
ancak, gaye ve hedefleri aynı milyonların, kefen
misali sade ve gösterişsiz elbiseleriyle Yüce
Allah’ın huzurunda boyun bükmeleri, gözyaşı
dökmeleridir hac. Mina’da, kulu Allah’a
yakınlaşmaktan alıkoyan duygu ve arzuları kurban
edip, bizleri kötülük yapmaya sevk eden içimizdeki
şeytanı taşlamaktır hac. Günde en az beş defa
yöneldiğimiz Beytullah’ın etrafında pervaneler gibi
dönerek Rabbimizin iradesine teslimiyettir hac.
Değerli Müslümanlar!
Bir irade ve sabır eğitimi olan hac, diğer tüm
ibadetlerde olduğu gibi Müslüman’ın imanını
kemale ulaştırır. Haccın taşıdığı manayı nefes nefes
özümseyen Müslüman, bambaşka birisi olarak
memleketine döner ve bundan sonraki hayatında
yeni bir sayfa açar. Peygamberimiz(s.a.s.) de bir
hadislerinde: “Kim Allah için hacceder ve bu
sırada kötü söz ve davranışlardan sakınırsa
annesinden doğduğu günkü gibi (temiz ve
günahlarından arınmış olarak evine) döner”2
buyurarak; haccın, geçmiş günahlara kefaret
olacağına işaret etmiştir.
Hutbemizin sonunda, bu yıl hac görevi için
kutsal topraklara gidecek kardeşlerimize hayırlı
yolculuklar diliyorum. Yapacakları haccın makbul
olmasını, şimdiye kadar hac
yapamamış
kardeşlerimizin de, en kısa zamanda bu görevi
yerine getirme imkânı bulmalarını Yüce
Rabbimizden niyaz ediyorum.
Hazırlayan: Hüseyin İZGİ
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
Redaksiyon: D.İ.B. Hutbe Komisyonu
1. Hac, 22/27
2. Buhârî, Hac, 4; Müslim, Hac, 438
Download