Derleyip Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Aysel ULUS Peyzaj Mimarlığı, Çevre Koruma ve Çevre Planlama Peyzaj mimarlığı, günümüzde çevrenin planlanması, düzenlenmesi ve korunmasına yönelik çalışmaları yapan meslek disiplinidir. Peyzaj mimarlığının ortaya çıkışı ve gelişimi “bahçe düzenleme sanatı” şeklinde olmuştur. Bahçe düzenleme sanatı şeklindeki peyzaj mimarlığı, ilk olarak İtalya’da Rönesans Dönemi (Roma Uygarlığı)’yle başlamıştır. Çünkü Roma uygarlığı zamanında halk, geçimini tarım ve bahçecilikten sağlıyordu. İtalya’dan sonra peyzaj mimarlığı Fransa ve İngiltere’ye de yayılmıştır. * Fransa’da Villandry Şatosu (Rönesans Dönemi) Fransız Rönesans Bahçesi Perigord-blanq İtalya’dan Avrupa kıtasına ve daha sonra da İngiltere’ye yayıldığını gördüğümüz bahçe ve peyzaj düzenleme çalışmaları, her ülkenin özel şartlarına bağlı olarak farklı bir şekillerde gelişti. İngiltere’de endüstri devrimiyle birlikte doğa ve peyzaj üzerinde artan baskılara bir tepki (reaksiyon) olarak ortaya çıkan İngiliz Bahçe Akımı; 19. yüzyılın başında Avrupa kıtasında hakim olan bahçe ve peyzaj düzenleme anlayışı haline gelmiştir. Barok Bahçesi Örneği Yaşlı kıta olarak anılan Avrupa’da edinilen deneyimleri, sınırsız imkanlar ülkesi olarak bilinen Amerika’da uygulamak isteyenlerin yaptığı çalışmalar özellikle arazinin rasyonel kullanımı ve doğal kaynakların korunmasına katkı sağlamıştır. Bu çalışmalardan en önemlisi Frederic Law Olmsted ve arkadaşları tarafından hazırlanan Yosemite Vadisi Planı (ABD – Kaliforniya)’dır. Yosemite Vadisi 1860 Söz konusu planı hazırlayan Frederic Law Olmsted yaptıkları çalışmalardan dolayı kendilerini önce ‘rural embelisher’ (kırsal süslemeci) olarak tanımlamak istemiş, ancak daha sonra ‘landscape architect’ (peyzaj mimarı) sözcüğünde karar kılmıştır. Yosemiti Vadisi Parkı’ndan bir görünüş Geçen yüzyılın (1900) başında da Harvard Üniversitesi’nde peyzaj mimarlığı (landscape architecture) eğitimi başlamıştır. Amerika’daki bu gelişmeler daha sonra Avrupa kıtasındaki peyzaj mimarlığı çalışmalarını da etkilemiştir. WELCOME TO THE DEPARTMENT OF LANDSCAPE ARCHITECTURE The Department of Landscape Architecture at Harvard is home to the oldest and most distinguished academic program in landscape architecture in the world. Since its founding in 1900, it has played a singular role in the development of landscape architecture as a profession, an academic discipline, and as a medium of design that engages urbanism, environmentalism, and culture. Its mission is to advance research and innovative design practices in the natural and built environments, as they intersect with processes of urbanization. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Orta Avrupa’da özellikle Almanya’da başlayan “Ülke ve Vatanı Güzelleştirme Hareketi” çalışmalarında elde edilen bilgilerden yararlanılarak, arazinin rasyonel kullanımı ve şehirlerin görsel kalitesinin yükseltilmesi için planlama çalışmaları başlatılmış, ancak bu çalışmalar 1. Dünya Savaşı (19141918) ile kesintiye uğramıştır. Planlama çalışmaları özellikle 2. Dünya Savaşından (1939-1945) sonra büyük önem kazanmıştır. Özellikle savaş esnasında yıkılan ve tahrip olan şehir bölgeleri yeniden inşa edilirken hazırlanmış olan peyzaj planlarına bağlı kalınarak, her bir kentsel yerleşim için ‘yeşil alan sistemi’ oluşturulmuştur. Peyzaj mimarlığı sahasında yapılan bu çalışmalar özellikle Federal Almanya’da çok yoğunlaşmıştır. Peyzaj mimarlığının gelişimine ve ülkelerin özel şartlarına bağlı olarak, meslek disiplini farklı şekilde isimlendirilmektedir. Peyzaj mimarlığı ilk kez Amerika’da tanımlanmıştır. İngiltere’de de aynı isim kullanılmaktadır. İngilizce ‘landscape architecture’ olarak bilinen peyzaj mimarlığı, Almanca ‘Landespflege’ olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu kavramın diğer dillere çevrilmesi güç olduğundan son yıllarda, peyzaj mimarlığı önemli çalışma sahalarından ‘Landschaftsarchitektur’ ve ‘Landschaftsplanung’ birlikte kullanılmak suretiyle tanımlanmaktadır. ‘Landschaftsarchitektur’ peyzaj mimarlığının İngilizce karşılığı olan ‘landscape architecture’ kavramı ile aynı anlamda değildir. ‘Landschaftsarchitektur’; peyzaj tasarımı anlamında kullanılmaktadır. İngilizce karşılığı ‘landscape design’ olarak verilebilir. ‘Landschaftsplanung’ kavramının İngilizce karşılığı ise ‘landscape planning’ olarak kullanılmaktadır. Fakat İngilizce konuşulan ülkelerdeki peyzaj planlama ile Almanca konuşulan ülkelerdeki peyzaj planlama farklı anlaşılmaktadır. Son yıllarda Amerika’da bu konuda önemli gelişmeler olmuştur. F. Steiner tarafından yazılan ‘Living Landscape’ adlı eser bu sahada önemli katkıda bulunmuştur. Peyzaj Planlamaya Ekolojik Bir Yaklaşım «Yaşayan Peyzaj» Almanya’da 1935 yılında yürürlüğe giren ve peyzaj mimarlığı için büyük önemi olan “Doğa Koruma Yasası”; günümüze kadar geçen süre içinde birkaç kez yenilenmiştir. Doğa Koruma Yasası’nda peyzaj planlama çalışmaları çok detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Bu yasa ayrıca, “Uygulamalı Doğa Koruma” için vazgeçilmez planlama enstrümanları olarak kabul edilmiştir. Peyzaj mimarlığının en önemli çalışma sahalarından biri olan peyzaj planlama; rasyonel arazi kullanımı ve doğanın korunmasında araç olarak özellikle Almanca konuşulan ülkelerde 50’li yıllarda kullanılmaya başlamış ve geliştirilmiştir. Günümüzde çevre korumada, peyzaj mimarlığı önemli bir yere ve role sahiptir. 2. Dünya Savaşı (1939-1945)’ndan sonra barışın korunması amacıyla oluşturulmuş olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM ya da UNESCO-United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization), barışın sağlanabilmesi için yapılması gerekenlerin başında; yer yüzündeki kaynakların ‘adaletli bir şekilde paylaşılması’ ve ‘akılcı bir şekilde kullanılması’ olduğunu kabul eder. Bu amaca yönelik olarak UNESCO; Kurak Bölgeler Araştırma Programı (1950-1964), Uluslararası Biyoloji Programı (1964-1974) gibi bilimsel araştırma programları başlatmıştır. Bu araştırma programlarının yanı sıra çevre ilgili en önemli proje olan MAB (Man and Biosphere) Programı’nı da UNESCO yürütmeye başlamıştır. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu)’nun Faaliyet Alanları: UNESCO EĞİTİM Doğal Bilimler BİLİM KÜLTÜR Sosyal ve Beşeri Bilimler İLETİŞİM UNESCO Doğal Bilimler Sektörünün Faaliyet alanları: Doğal Bilimler Bilim Ve Teknoloji Su Okyanus Bilimleri Çevre Ekoloji Bilimleri Okyanuslar Yer Bilimleri İnsan ve Biyosfer Programı (MAB) Uluslararası Yer Bilimleri Programı Biyosfer Rezervleri Yer Gözlemleri Biyolojik Çeşitlilik ve İklim Değişikliği Jeoparklar Kapasite Oluşturma İNSAN VE BİYOSYER PROGRAMININ YAPISI İnsan ve Biyosfer Programı (MAB) Ekosistemler MAB Networkü Dağ Ekosistemleri AfriMAB Deniz Kıyı ve Ada Ekosistemleri IberoMAB EuroMAB (Türkiye) PacMAB SACAM SeaBRnet Asya-Pasifik EABERN Tropikal Ormanlar Kurak Bölgeler Kentsel Alanlar ArabMAB Savan Ekosistemleri REDBIOS Tarım Ekosistemleri MAB Programı, Amacı, Organizasyonu «İnsan ve Biyosfer Programı» MAB (Man and Biosphere) ya da Türkçesi ile İnsan ve Biyosfer Programı, UNESCO’nun 1970 yılında yaptığı 16. genel konferansında alınan 2.313 sayılı karar uyarınca kurulmuştur. Asıl kuruluş çalışmaları ise 1968 yılında UNESCO tarafından Paris’te düzenlenen Biyosfer Kongresi’nde başlamıştır. ‘‘Biyosferin korunması ve rasyonel kullanımı için bilimsel bir temel oluşturmak’’ amacıyla bir araya gelen uzmanlar bu kongrede uluslararası koordineli çerçeve programının gerekliliğini dile getirmişlerdir. 1970 yılı ‘Avrupa Doğa Koruma Yılı’ olarak ilan edildi. Bu durum, Avrupa ülkelerinin doğa koruma konusunda yaptıkları çalışmaları gözden geçirmelerine imkan sağladı. Bu yılda kıta düzeyinde gerek tek tek ülkelerin yapabilecekleri çalışmalar, gerekse ortaklaşa yapılması zorunlu olan çalışmalar belirlenmiş ve programlar hazırlanmıştır. Çevre sorunlarının küresel ölçekte ele alındığı ilk toplantı ise, 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılan ‘Dünya Çevre Konferansı’ oluşmuştur. ‘Çevre Koruma’ kavramı ilk kez bu toplantıda kullanılmıştır. Çevre korumanın başarılı olabilmesi için; sadece tek tek ülkelerin çalışmalarının yeterli olamayacağı, ülkelerin hepsinin aynı hedef doğrultusunda ve aynı ciddiyetle çalışması gerektiği hususu konferansa katılan ülkeler tarafından kabul edilmiştir. Çevre koruma konusunda önceden önemli çalışmalar yapmış olan ülkeler konferans sonrasında belirlenen hedeflere ulaşabilmek için çevre mevzuatlarında gerekli düzenlemeleri yapmışladır. Özellikle Federal Almanya bu konuda en kapsamlı çalışmaları yürüten ülkelerden biri olmuştur. MAB – Programı; UNESCO’nun uluslararası bağımsız bir çevre programıdır. Sorunların çözümüne yönelik bir programdır. Amacı; insan ile çevre ilişkilerinin iyileştirilmesidir. Ekosistemlerin strüktür ve fonksiyonu ile antropojen kökenli değişiklikleri araştırmayı ve değişikliğe uğramış bu ekosistemlerin beşeri sistemlere olan etkisini açıklamayı amaçlar. MAB – Programı; interdisipliner (disiplinler arası) bir araştırma programıdır ve sorunların çözümüne yönelik ve bunların çözümünde yardımcı olabilecek konuları ele alır. MAB Programı; politikacılara ve planlayıcılara kararlarında yararlanabilecekleri bilimsel temele dayanan verileri sağlar. MAB – Programı çerçevesinde yapılan çalışmalar: MAB – Programının ilk çalışması, Uluslararası Koordinasyon Konseyi’nin 1971 yılı kasım ayındaki toplantısı ile başlamıştır. 1971 – 1981 arasında yapılan çalışmalarda başlıca 4 safha göze çarpmaktadır. 1. 1971-1973 yılları arasında MAB – Programının genel çalışma sahaları yani konuları belirlenmiştir. 2. 1973-1975 yılları arasında ulusal ve bölgesel düzeyde MAB projeleri planlanmış, dünyanın değişik bölgelerinde toplantılar düzenlenmiş ve bu toplantılarda ilk MAB çalışmalarına hazırlık yapılmıştır. 3. 1975-1977 yılları arasında ilk araştırma projeleri gerçekleştirilmiştir. Bu süre içerisinde ilk arazi projeleri üzerinde çalışmalar yapılmıştır. 4. 1977-1981 yılları arasında çalışmalar ilk kez 1977 yılında MAB – enformasyon sistemi içinde listeler halinde verilmiştir. MAB Programının Projeleri MAB – Programının ilk aşamasında 1030 proje ağırlıklı çalışma sahalarına göre 14 farklı grupta tasnif edilerek birbirinden ayrılmıştır. Bu 14 farklı grup ya da 14 Ağırlıklı Çalışma Sahası: MAB – 1 Projeleri: Tropik ve subtropik ormanlar üzerinde insanın etkisi MAB – 2 Projeleri: Mediteran ve yazın yeşil ormanlar üzerinde insanın etkisi MAB – 3 Projeleri: Ilıman kuşak ile arid kuşak arasında yer alan step ve savanlar üzerinde insanın etkisi MAB – 4 Projeleri: arid (kurak) ve semiarid (yarı kurak) ekosistemler üzerinde, özellikle sulamadan dolayı insanın etkisi MAB – 5 Projeleri: tatlı su ekosistemleri üzerine insanın etkisi MAB – 6 Projeleri: yüksek dağ ve tundra ekosistemleri üzerinde insanın etkisi MABAA – 7 Projeleri: adalar üzerinde insanın etkisi MAB – 8 Projeleri: doğal bölgeler ve bunların içerisinde yer alan genetik materyalin korunması MAB – 9 Projeleri: pestisid ve gübre kullanımının kara ve su ekosistemleri üzerine etkisi MAB – 10 Projeleri: büyük tesislerin (barajlar, baraj gölleri, enerji santralları, oto yolları, maden ocakları ve petrol boru hatları gibi) etkisi MAB – 11 Projeleri: kent ekosistemleri ya da urban ekosistemler MAB – 12 Projeleri: çevre değişiklikleri ile insan nüfusunun adaptif, demografik ve genetik strüktürünün etkileşimi MAB – 13 Projeleri: “ çevre kalitesinin algılanması” başlığı altında diğer projelerin özellikle de psikolojik ve sosoyolojik çevre araştırmalarının sonuçlarını bir araya getirip değerlendirilmektedir. MAB – 14 Projeleri: global çevre kirliliğinin kara ve komşu su ekosistemleri üzerindeki etkileri araştırılmaktadır. Bu 14 MAB – Projesi başlıca 4 ana grupta toplanmaktadır. Buna göre; MAB – 1, 2, 3, 6 ve 7 projeleri biyocoğrafik yaklaşımlı projelerdir. MAB – 5 ve 11 projeleri ise özellikle insan etkisini konu almaktadır. MAB – 8, 12, 13, 14 projeleri yukarıda belirtilen konuların hepsini kapsayan projelerdir. MAB – 4, 9 ve 10 projeleri ise farklı etkileşimlerin kaynaklar üzerindeki etkisini (çevre kirliliğini) kapsayan projelerdir. MAB-8 Projeleri; * Genetik materyalin korunmasına hizmet etmelidir. * Ekosistemlerle ilgili temel araştırmalara hizmet etmelidir. * Çevrenin korunmasına ve gözetim altında tutulmasına hizmet etmelidir. UNESCO Doğal Bilimler Sektörünün Faaliyet alanları: Doğal Bilimler Bilim Ve Teknoloji Su Okyanus Bilimleri Çevre Ekoloji Bilimleri Okyanuslar Yer Bilimleri İnsan ve Biyosfer Programı (MAB) Uluslararası Yer Bilimleri Programı Biyosfer Rezervleri Yer Gözlemleri Biyolojik Çeşitlilik ve İklim Değişikliği Jeoparklar Kapasite Oluşturma * UNESCO’nun faaliyet alanlarından bir başkası “Biyosfer Rezervleri”dir. Biyosfer rezervi mutlak koruma zonu, tampon zon ve geçiş zonu/ gelişme zonu olmak üzere üç zondan meydana gelir. Bunlardan yalnızca mutlak koruma zonunun yasal olarak koruma altına alınması gerekir. Dünyadaki birçok biyosfer rezervi; yasalarla koruma altına alınmış diğer alanları da (Örneğin Milli park, Doğa Koruma Alanı gibi) içine alır. Biyosfer rezervleri, ‘Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN)’nin Koruma Kategorileri’yle birleşerek Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin Uygulanması’nda ve Bölgesel Koruma’da güçlü bir araç konumuna gelirler. Biyosfer Rezervlerin İşlevleri Biyosfer rezervlerinin 3 temel işlevi vardır: 1. Koruma Genetik varyasyonların, türlerin, ekosistem ve peyzajların korunması 2. Kalkınma Bölgede yaşayan halkın ekonomik kalkınması ve beşeri gelişimi, sosyokültürel ve ekolojik bakımından desteklenmesi 3. Lojistik Yerel, Ulusal ve küresel ölçekte doğa koruma ve kalkınmaya dönük bilimsel araştırma, eğitim ve bilgi değişimini desteklemesi Borçka Macahel Vadisi Camili Biyosfer Rezervi Biyosfer rezervler ayrıldıktan sonra bulundukları ülkenin ulusal egemenliğinin altındadırlar. Ancak ulusal, bölgesel ve uluslararası deneyim, bilgi ve düşüncelerini, ‘Dünya Biyosfer Rezervleri Ağı’ içinde diğer ülkelerle paylaşırlar. Dünyada, 112 ülkede 610 biyosfer rezervi bulunuyor. Dünyadaki ilk biyosfer rezervleri ise 1976’da Kongo, İran, Karadağ, Polonya, Tayland, İngiltere, Uruguay ve ABD’de ilân edilmiştir. ABD’de ilân edilen ilk biyosfer rezervlerinden biri de, dünyanın ilk milli parkı (1872) olan Yellowstone’dur. Ayrıca, 12 adet sınıraşan biyosfer rezervi, çevre yönetişimi açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Sınıraşan biyosfer rezervleri; örnek alan veya öğrenme noktası işlevi görerek koruma ve sürdürülebilir kalkınma konularında, diğer korunan alanlarda da kullanılabilir yaklaşımları araştırır ve uygular. Ülkeler amaçlarını, Yerel Gündem 21, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Eğitimi On Yılı ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri çerçevesinde belirlerler. Biyosfer rezervi yaklaşımı; ekoloji, ekonomi, sosyoloji ve siyaset bilimiyle ilişkilidir. İnsan ve Biyosfer Programı (MAB), disiplinlerarası bir çevre araştırma ve kapasite geliştirme programıdır. ‘Örnek Korunan Alanlar’ oluşturmayı hedefler. En önemlisi de MAB programı; yerel halkın, alanın yönetimine ve alınan kararlara çeşitli komiteler yoluyla katılım sağlamasını teşvik etmesidir. Kapsamlı Çevre Koruma: Çevre Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı Çevre koruma ile ilgili çalışmalar ‘Kapsamlı Çevre Koruma’ başlığı altında ele alınmıştır. Ülkemizde genellikle çevre sözcüğünün geçtiği her çalışma ve faaliyet ‘Çevre Mühendisliği’ meslek disiplini ile ilişkilendirilirken, Avrupa Birliği’nde ‘Kapsamlı Çevre Koruma’nın iki önemli çalışma sahası bulunduğu kabul edilmiştir. Çevre korumayı gerçekleştirmek amacıyla yapılan araştırma, planlama ve uygulama çalışmaları da bu belirlenmiş çerceve içinde yürütülmektedir. Buna göre ‘Kapsamlı Çevre Koruma’da ‘Temel Sahalar’ ve ‘Kompleks Sahalar’dan söz edilebilir. Kompleks sahaların uğraş alanı; insanın çevresini oluşturan peyzajdaki ekosistem komplekslerinin strüktürünün korunması, ekosistem komplekslerinin sevk ve idaresidir. Temel sahalarda yapılan çalışmalar insanın çevresinde yer alan ve birbirinden ayrı olarak düşünülen peyzaj elemanları ile peyzaj faktörlerinin üzerindeki baskıların azaltılmasını amaçlar. Havanın temiz tutulması, iklimin iyileştirilmesi, gürültüden ve zararlı ışınlardan korunma, toprağın ve suların korunması, atıkların bertaraf edilmesi, çevreye zarar veren kimyasalların depolanması gibi insanın çevresinde yer alan peyzaj elemanı üzerinde baskının azaltılması için yapılan yasal düzenlemeler ile teknik yöntemlerin geliştirilmesini amaçlar. Çevre koruma çerçevesinde hava, su, toprak, flora ve fauna gibi tek tek peyzaj faktörlerini teknolojik, hijyenik yöntemlerle kirlenmeden, zehirlenmeden, yok olmaktan ve böylece insan kullanımı için değerini yitirmekten koruyan “Çevre Mühendisliği” ile ilgili çalışmalarla, peyzaj mekanlarını kompleks sistemler olarak koruyan ve geliştiren “Peyzaj Mimarlığı” çalışmalarının da eklenmesi gerekmektedir. Çevre korumanın kompleks sahaları “Doğa Koruma”, “Peyzaj Bakım, Onarım, Planlama ve Düzenleme”, “Kentsel Yeşil Alan Planlaması” ve “Peyzajla Bağlantılı Rekreasyon” gibi çalışma sahalarından oluşmakta ve hepsine birden “Peyzaj Mimarlığı” adı verilmektedir. Bu çalışma sahaları Federal Almanya’da 19. yüzyılda başlamış olan “Ülke İyileştirme ve Güzelleştirme Çalışmaları”ndan bu yana insan çevresini fiziksel, sosyal, ekonomik yönden planlayan ve düzenleyen sahalara, yani mimarlık, şehircilik ve bölge planlama ile tarım ve ormancılıkta yapılan planlamalar çok sıkı ilişkiler içinde bulunmuştur. Son 70 yıl içinde ise Peyzaj Mimarlığı ve çalışma sahaları için geliştirilen planlama enstrümanı olarak “Peyzaj Planlama” geliştirilmiştir. 2. Dünya savaşından sonra planlama enstrümanı olarak geliştirilen “Peyzaj Planlama”nın temelini ise 19. yüzyılın ilk 30 yılında “Ülke İyileştirme ve Güzelleştirme Hareketi” çerçevesinde LENNE ve VORHERR tarafından yapılan çalışmalar oluşturmuştur. Son yıllarda ise “Peyzaj Planlama” çok yönlü ekolojik planlama şeklinde geliştirilerek metodik bakımdan peyzaj mekanlarının kullanıma uygunluğunun estetik ve ekolojik yönden kıyaslanması ve olabilecek baskı ve rizikoların değerlendirilmesi şeklinde ilaveler yapılarak eksikleri giderilmiştir. Peyzaj Mimarlığı’nın ana amacı: Peyzaj mekanlarının doğal yapısının sürekli ve optimum düzeydeki performansının toplum için güvence altına alınmasıdır. Bu ana amaç aşağıda belirtilen birbirini tamamlayan ve farklı düzeylerde, farklı bakış açıları altında birbirlerini gerekli kılan ekolojik düzenleyici tali amaçları kapsamaktadır. Peyzaj Mimarlığının Tali Amaçları: * Peyzaj mekanlarının ekolojik, biyolojik ve strüktürel-görsel çeşitliliğin optimum düzeyde gelişimi ve güvenliliğini sağlamak. * Entegre bir sistem oluşturarak ekolojik yönden değerli mekanları (Doğa ve peyzaj koruma alanı, doğa anıtları, korunan peyzaj parçaları, orman ve su koruma bölgeleri gibi) koruma alanları ile yabani bitki ve hayvan korumak ve bunların yaşam ortamlarını güvence altına almak. * Kullanımların birbirine yapacağı zararları en az düzeyde tutarak, ekolojik-strüktürel ve görsel açıdan bir optimum arazi kullanım deseni yaratmak ve güvence altına almak, * Koruma ve bakım tedbirlerinin olası etkilerinden yararlanmak veya bir başka deyişle birbirlerini olumlu yönde en yüksek düzeyde teşvik edecek şekilde etkilenmesini sağlamak. Bu ana ve tali hedeflere ulaşabilmek için doğal yapı ile toplumun peyzaja dönük taleplerinin dengelenmesi ve sevk ve idare edilmesi gerekir. Sevk ve idare için yararlanılacak araçlar Peyzaj Mimarlığının yan dallarının, örneğin Peyzaj Planlama, Alan Koruma, Tür Koruma, Peyzaj ve Yeşil Alanların Düzenlenmesi ve çeşitli bakım tedbirleri ile Çevre Korumanın yan sahasında geliştirilen teknolojik-hijyenik yöntemlerdir. Bunlar peyzaj elemanlarına olan baskının azalmasını sağlamak amacıyla alınan teknik önlemlerdir. Peyzaj Mimarlığının ana hedeflerinden biri de, doğal yapının performansının optimal ve sürekli olmasıdır. Bir başka deyişle peyzaj mekanları ile bunların ekosistemleri, kendilerinden beklenen performansları sürekli olarak gösterebilmeli ve çarpık, sömürücü yapılaşma sonucu tüketilmemelidir ya da kaliteleri düşürülmemelidir. Burada sözü edilen performanslar; biyokitle üretimi, kaynak suları ve yer altı sularından yararlanma ve temiz hava akımları gibi materyal şeklinde olabilir ya da herhangi bir peyzajın yaşantı değeri kavramında olduğu gibi materyal değeri olmayabilir. Şekil 2’de Peyzaj Mimarlığının amaçları, karşılıklı ilişkileri ve birbirini nasıl tamamladığı açıkça görülmektedir. Yan sahalar yalnızca Peyzaj Mimarlığı ile ilgili çalışmaların ağırlık noktasını oluşturmakta ve uygulamadaki işbölümünü yansıtmaktadır. İç içe geçiş özellikle doğa koruma uğraş alanı için belirgindir. Zira doğa korumada tür ve biyotop koruması, alan koruma ve ekolojik yönden etkili peyzaj bakım ve onarım tedbirleri ile sağlanabilir. Kesik çizgilerle sınırlandırılmış kısım “Kapsamlı Doğa Koruma”yı göstermektedir. ‘Doğa Koruma’ peyzaj mimarlığının uzmanlık gerektiren en önemli çalışma sahalarından biridir. ‘Alan Koruma’ şeklinde gerçekleştirilecek doğa korumada planlama çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Korunan alanların planlanmasında uzmanlaşmış peyzaj plancılarının peyzaj ekolojisi yararlanarak sahasında geliştirilmiş gerçekleştirdikleri peyzaj yöntemlerden analizi değerlendirme çalışmaları temel oluşturmaktadır. ve Bu nedenle, Avrupa Birliği’nde milli parkların, tabiatı koruma alanlarının, tabiat planlanmasında, parklarının geliştirilmesinde ve ve anıtlarının tabiat sevk ve idare edilmesinde tecrübeli peyzaj mimarları yetkilidirler. Ülkemizde mevcuttur. de bu sayılan korunan alan kategorileri Bunların dışında da IUCN (International Union for Conservation of Nature and Natural Resources) tarafından yapılan listede yer alan başka korunan alan kategorileri bulunmaktadır. Bu kategoriler için IUCN’in internet sayfasına bakınız. IUCN’in adı World Conservation değiştirilmiştir. Union (WCU) olarak Ülkemizde doğa koruma çalışmalarının dayandığı yasal düzenleme Milli Parklar Kanunu’dur. Yukarıda sayılan korunan alan kategorileri ülkemizde yasa ile güvence altına alınmış olan kategorilerdir. Bu konuda detaylı bilgiler Milli Parklar ve Doğa Koruma Genel Müdürlüğü internet sitesinde mevcuttur.