ISSN_ 2564-7164 MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM VE DAYANIŞMA VAKFI THE TURKISH FOUNDATION FOR COLLABORATION OF ACCOUNTING ACADEMICIAN MUHASEBE BİLİM DÜNYASI DERGİSİ THE WORLD OF ACCOUNTING SCIENCE Cilt / Volume: 19 Sayı / Issue: 2 Haziran / June 2017 ISSN_2564-7164 MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM VE DAYANIŞMA VAKFI THE TURKISH FOUNDATION FOR COLLABORATION OF ACCOUNTING ACADEMICIAN MUHASEBE BİLİM DÜNYASI DERGİSİ THE WORLD OF ACCOUNTING SCIENCE Cilt / Volume: 19 Sayı / Issue: 2 Haziran / June 2017 MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM VE DAYANIŞMA VAKFI / THE TURKISH FOUNDATION FOR COLLABORATION OF ACCOUNTING ACADEMICIAN Genel Yayın Yönetmeni / Senior Editor Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN (Başkent Üniversitesi) Baş Editör / Chief Editor Prof. Dr. Beyhan MARŞAP (Gazi Üniversitesi) Editör / Editor Doç. Dr. Seyhan ÇİL KOÇYİĞİT (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Haşim ÖZÜDOĞRU (Gazi Üniversitesi) Editör Yardımcısı / Associate Editor Doç.Dr. Bilge Leyli ELİTAŞ (Yalova Üniversitesi) Doç. Dr. Arzu ÖZSÖZGÜN ÇALIŞKAN (Yıldız Teknik Üniversitesi) Editörler Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Durmuş ACAR (Süleyman Demirel Üniversitesi) Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Nuran CÖMERT (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Ülkü ERGUN (Dokuz Eylül Üniversitesi) Assoc. Prof. Dr. Graham GAL (University of Massachusetts) Prof. Dr. Yoshiaki JINNAI (Tokyo Keizai University, Japan) Prof. Dr. Reşat KARCIOĞLU (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Seval KARDEŞ SELİMOĞLU (Anadolu Üniversitesi) Prof. Dr. Ganite KURT (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Juan LANERO (Leon University, Spain) Prof. Dr. Mehmet ÖZBİRECİKLİ (Mustafa Kemal Üniversitesi) Prof. Dr. Yıldız ÖZERHAN (Gazi Üniversitesi) Assoc. Prof. Dr. Rezarta SHKURTI (Tirana University, Albania) Prof. Dr. Hülya TALU (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Adriana TIRON-TUDOR (Babeş-Bolyai University, Romania) Prof. Dr. Şaban UZAY (Erciyes Üniversitesi) Yayın Sekreteri / Editorial Staff Arş. Gör. Sefa TOPUZ (Gazi Üniversitesi) Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfına Aittir. All the copy rights of this jornal is under the sole responsibility of the AACF Bu dergide ileri sürülen fikirler makalelerin yazarlarına aittir. Bu fkirler MÖDAV’ın görüşlerini yansıtmaz. The opinions put forwarded in this jornal are belong to their writers These opinions do not reflect the views of the AACF MODAV/ AACF Merkez/ Center Kumrular Caddesi No: 26 06440 Kızılay Ankara Tel: (0312) 232 33 77 Fax: (0312) 231 71 17 Makale gönderimi: Mail to: Doç.Dr. .Seyhan ÇİL KOÇYİĞİT http://dergipark.gov.tr/mbdd Türkçe ve İngilizce dillerinde hazırlanan bu dergi hakemli bir dergi olup, yılda dört defa yayınlanmaktadır. Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Cilt: 10 Sayı:1 Mart 2008 tarihinden itibaren Ebscohost Academic Search Complete’de indekslenmekte ve 2014 yılından itibaren TÜBİTAK ULAKBİM Sosyal ve Beşeri Bilimler Veri Tabanı’nda ve aynı zamanda 2017 yılından itibaren de DergiPark’ta yer almaktadır. This journal is prepared in Turkish and English languages , published four times a year and is a refereed Jornal The World of Acconting Science have been indexed by Ebscohost Academic Search Complete since March 2008, Vol: 10 No: 1 and TUBITAK ULAKBİM Social and Humanities Science is located in the Database since 2014. It is also located in the DergiPark since 2017. HAZİRAN 2017 SAYISI BİLİM HAKEM LİSTESİ Prof. Dr. GÜCENME GENÇOĞLU, Ümit Prof. Dr. KARACAER, Semra Prof. Dr. KÜÇÜKKOCAOĞLU, Güray Prof. Dr. MARŞAP, Beyhan Prof. Dr. ÖZER, Gökhan Prof. Dr. ÖZERHAN, Yıldız Prof. Dr. SAYILGAN, Güven Prof. Dr. SEVİM, Şerafettin Prof. Dr. UYAR, Süleyman Doç. Dr. ÇİL KOÇYİĞİT, Seyhan Doç. Dr. GÖNEN, Seçkin Doç. Dr. GÜNGÖR TANÇ, Şükran Doç. Dr. KARĞIN, Sibel Doç. Dr. KAYA, Can Tansel Doç. Dr. KESKİN, Yasemin Doç. Dr. ÖZÜDOĞRU, Haşim Doç. Dr. ULUCAN ÖZKUL, Fatma Doç. Dr. PAMUKÇU, Ayşe İÇİNDEKİLER TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ Uzman Seyran ÖZCAN……………………………………………………………………………………………..351 ETIK KODLARDA KURUMSAL YÖNETİM VE SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMLARI Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU ….………………………………………………………………………………..378 ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ………………………………………………………………………………………389 TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR İNCELEMESİ Arş. Gör. Çağla DEMİR Öğr. Gör. Özkan SARISOY ………………………………………………………………………………………..415 BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN UYGULAMA ÖNERİSİ Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN..……………………………………………………………………………………….439 FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL TABLOLARA VE FİNANSAL ORANLARA ETKİSİNİN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE İNCELENMESİ Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………456 UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN……………………………………………………………………………………………479 MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA Doç. Dr. Okyay Uçan Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………..509 NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL UYGULAMASI Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ………………………………………………………………….……………...524 ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK KULLANILDIĞI BİR VAKA ÇALIŞMASI Yrd. Doç .Dr. Soner GÖKTEN SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK...………………………………………………………………….………....547 CONTENTS TEKAFÜL (PARTICIPATION INSURANCE) ACCOUNTING Uzman Seyran ÖZCAN ……………………………………………………………………………………………….351 CORPORATE GOVERNANCE AND SOCIAL RESPONSIBILITY ISSUES IN CODE OF ETHICS Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU …………………………………………………………………………………….378 THE ROLE OF THE PROFESSIONAL ACCOUNTANT IN INTEGRATED REPORTING AND INTEGRATED REPORTING IN PROFESSIONAL ACCOUNTING CURRICULA Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ………………………………………………………………………………………...389 ACCOUNTING ETHICS RESEARCH IN TURKEY: A LITERATURE REVIEW Arş. Gör. Çağla DEMİR Öğr. Gör. Özkan SARISOY. ……………………………………………………………………………………….....415 APPLICATION PROPOSAL RELATED TO THE ACCOUNTING OF NEW GENERATION FINANCIAL PRODUCTS IN BANKING Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN…………………………………………………………………………………..............439 EXAMINATION OF LISTED COMPANIES IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE ABOUT THE IMPACT OF OPERATING LEASE CAPITALISATION ON FINANCIAL STATEMENTS AND FINANCIAL RATIOS Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………...456 THE EFFECT OF UEFA FINANCIAL FAIR PLAY REGULATION ON THE EUROPEAN FOOTBALL CLUBS: A REVIEW ON EUROPEAN 5 BIG LEAGUES AND TURKEY SUPER LEAGUE Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN……………………………………………………………………………………...............479 MACROECONOMIC INDICATORS' EFFECT ON STOCK EXCHANGE INDEX: AN APPLICATION ON BORSA ISTANBUL WITH PANEL DATA ANALYSIS Doç. Dr. Okyay Uçan Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………….509 VALUE RELEVANCE OF CASH FLOWS AND EARNINGS: BORSA ISTANBUL APPLICATION Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ …………………………………………………………………………………..524 INTERNATIONAL TAX PLANNING: A CASE STUDY OF TURKEY-BASED STRUCTURING Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK………………………………………………………………………………..547 TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ* Uzman Seyran ÖZCAN Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19 (2); 351 - 377 ÖZ 351 Son yıllarda İslami finans ürünleri giderek gelişmektedir. Bu gelişmeyle beraber faizsiz ürünler uluslararası piyasalarda gittikçe ilgi görmektedir. Bunların arasında literatürde “İslami sigorta” olarak geçen tekafülün de gerek İslam ülkeleri gerekse dünyadaki birçok ülke tarafından uygulamaları artmıştır. Kısaca tekafül, faiz, aşırı belirsizlik ve kumar gibi İslam ticaret hukuku prensiplerine aykırı olan unsurları içermeyen sigorta olarak ifade edilebilir. Bu çalışmada tekafülün tanımı, yapısı, işleyişi ve türleri incelenmiştir. Öte yandan tekafülün tarihsel gelişimine, finansal sistemdeki yerine ve konvansiyonel sigortacılık ile farklarına değinilmiştir. Ayrıca sigortada prim üretimi ve hasar ödemeleri ile muhasebe işlemlerinin hem konvansiyonel sigorta hem de tekafül sigorta açısından farklarını gösteren örnek bir uygulama yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tekafül, Sigorta, Faizsiz Sigortacılık, Tekafül Muhasebesi JEL Sınıflandırması: G20, G22, M41 TEKAFÜL (PARTICIPATION INSURANCE) ACCOUNTING ABSTRACT Islamic finance products have been gradually developing in recent years. With this development, interest-free products attract more attention from the international markets. Among them, the use of takaful, which is referred as "Islamic insurance" in the literature, have increased in Islamic countries, as well as in many countries around the world. In short, the takaful can be defined as an insurance that does not include elements that are contrary to Islamic commercial law principles such as interest, excessive uncertainty and gambling. In this study, definition, structure, function and types of takaful have been examined. On the other hand, the historical development of the takaful, its place in the financial system and its differences from the conventional insurance has also been studied. * Makale gönderim tarihi:31.12.2016; kabul tarihi:16.05.2017 syrn.ozcn@gmail.com In addition, a sample Uzman Seyran ÖZCAN application showing the difference between tekaful and conventional insurance, in terms of insurance premiums and claim payments and accounting transactions have been presented. Keywords: Takaful, Insurance, Interest-Free Insurance, Takaful Accounting. JEL Classification: G20, G22, M41 1. GİRİŞ 2017/2 Geçmişten günümüze bütün insanlar yaşamları ve sahip oldukları varlıkları açısından çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalmışlardır. Dolayısıyla insanlar, doğal olarak canları ve mallarını bu 352 tehlikelere karşı korumak istemişlerdir. Can ve mal güvenlik ihtiyaçları dolayısıyla “güvence” ya da “sigorta” sistemi ortaya çıkmıştır. Birçok ülkede farklı isimlerle ifade edilse de temelde benzer uygulamalarla günümüze kadar, çeşitli aşamalarla küresel düzeyde gelişen sigorta sektörü bugün ticari ve finansal sektörün bir parçası haline gelmiştir. Mevcut sigortacılığın aşırı belirsizlik, kumar ve faiz içermesi dolayısıyla 1970’lere kadar dini hassasiyetleri sebebiyle sigorta sisteminden uzak duran İslami kesimde ise, ilk kez Dünya İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’ın tekafül şirketi (faizsiz sigorta) kurmasıyla sigortacılık faaliyetlerine başlanmıştır. 1980’lerde İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) Tekafül sigortacılığını onaylamıştır. 1980’lerden sonra ise genel olarak İslami finansta çeşitli finansal ürünler ve bu ürünlerin uygulamalarını, işlem gördükleri piyasaları düzenleyen ve denetleyen kurum ve kurulların oluşmasıyla gelişme göstermiştir. Bugün tekafül sigortacılığın global düzeyde faizsiz finanstaki hacmine bakıldığında yaklaşık 8 milyar dolar ile %0,4’lük bir paya sahip olduğu görülmektedir (TKBB 2015). Bu çalışmanın amacı, faizsiz finans içerisinde önemli bir paya sahip olan ve Türkiye’de de son yıllarda uygulamalarına başlanan tekafül sigortacılığın kavramsal çerçevesi, yapısı, işleyişi, türleri, finansal sistemdeki yeri ve önemine değinmektir. Ayrıca yapılan literatür araştırmasında tekafül sigorta muhasebesine ilişkin bir çalışmaya rastlanmamış olup bu konuda tekafülün prim üretme, hasar ödeme, sigortacı ve sigortalı açısından basit anlamda finansal tabloları oluşturup aradaki farkı ortaya koymaktır. Bu bağlamda, Tekafül muhasebeleştirilmesine yönelik örnek bir uygulamaya yer verilmiştir. sigorta işlemlerinin Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 2. TEKAFÜL (FAİZSİZ SİGORTACILIK) İŞLEMİNİN TANIMI, YAPISI, İŞLEYİŞİ VE TÜRLERİ Faizsiz sigorta ya da katılım sigortacılığı olarak ifade edilen tekafül sigortacılık işlemlerinin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla bu bölümde tekafül tanımına, yapısına, basit ve genel olarak 2.1. Tekafül Tanımı ve Açıklaması Tekafül tanımından önce kısaca sigortanın ne olduğuna değinecek olursak; genel olarak sigorta, gerçek kişi olarak bireylerin ya da tüzel kişi durumunda olan kurum ve kuruluşların sahibi oldukları varlık ve değerlerini olası bir zarar, yangın, deprem, sel, hırsızlık, terör, gibi çeşitli rizikolara karşı güvence altına almak maksadıyla önceden yapmış oldukları anlaşma olarak ifade edilebilir. Sigortalar genellikle sosyal ve özel sigorta olarak ayrıldığı gibi dayandığı esaslar açısından karşılıklılık sigorta şirketleri (kooperatifler gibi) ve prim karşılığı sigorta şirketleri olarak da ayrılmaktadırlar. Bunun yanı sıra hayat ve hayat dışı (elementer) sigortalar olarak da kategorize edilebilmektedir. Son yıllarda gelişen İslami sigorta ya da tekafül olarak ifade edilen sigorta türü ise özel sigorta kategorisinde ele alınabilmekle beraber daha çok hayat dışı sigortalarda uygulanmaktadır.“Tekafül” Arapça kelime olan “kefalet” kökünden türemiş olup kefil olma, yardımlaşma ve dayanışma anlamlarına gelmektedir (Üstün 2014). Uluslararası İslami Finans İçin Muhasebe ve Denetleme Kurulu (AAOIFI), tekafülü şu şekilde tanımlamaktadır: Tekafül, bireylerin maruz kaldıkları risklere karşı bu risklere güvence verilmesine ilişkin yapılan anlaşmadır (Al Nemer 2013). Genel olarak tekafül, bireylerin ilerde karşılaşabilecekleri herhangi bir zarar veya hasar karşısında önceden anlaşarak ortak bir fon havuzu oluşturup söz konusu zararın ya da hasarın bu fon havuzundan karşılanması şeklinde gerçekleştirilen, mevcut sigortacılık işlemlerine alternatif olarak, günümüze entegre edilerek geliştirilen faizsiz olduğu söylenen bir tür sigorta yöntemidir. Oluşturulan fon havuzundan zararlar karşılandıktan sonra kalan fazlalıklar, “helal olma” ölçütüne uygun; aşırı belirsizlikten, kumardan ve faizden uzak, İslami ilkelere uygun yatırımlara aktarılabilmektedir. Söz konusu yatırıma tüm poliçe sahipleri (sigortalılar) ortak olmaktadırlar. 2017/2 işleyişine, türlerine, kısaca tarihsel gelişimine ve finansal sistemdeki yerine değinilmiştir. 353 Uzman Seyran ÖZCAN Bu bağlamda ortaklık girişiminden elde edilen kârlar da önceden sözleşmede belirtildiği gibi paylaşılmaktadır (Elitaş ve diğerleri 2016). Bu yönüyle tekafül sigorta kooperatif sigortalara oldukça benzemektedir. Nitekim kooperatif sigortacılık (karşılıklı sigorta) uygulamaları da dayanışma ve yardımlaşma esasına dayalıdır (TTK 2011 md.1402). Aynı zamanda yardım fazlalıklarının üyelere geri verilmesi ya da olası 2017/2 bir tehlike için ihtiyat olarak saklanması söz konusudur. 354 Bu bağlamda tekafül sigortasına ilişkin İslam Fıkıh Akademisinin 1978 tarihinde Mekke’de almış olduğu karara göre faizden uzak, İslami prensiplere uygun olduğu belirtilmiştir (www.tekafül.net). Türkiye’deki sigorta uygulamalarına ilişkin İslam hukukçularının ve İlahiyatçılarının farklı görüşleri mevcuttur. Konuya ilişkin bazı görüşlere aşağıda kısaca yer verilmiştir. Bu görüşlere göre; Yardımlaşmaya dayanan karşılıklı sigortaların ve devletçe uygulanan sosyal güvenlik ve sigorta kurumlarından faydalanmanın caiz olduğu, diğer taraftan İslam Fıkıh Akademisinin 1978 Mekke ve 1985 yılında aldığı karara göre sabit primli ve aşırı belirsizlik içeren ticari sigortaları dinen uygun görmemiştir (Dalgın 2011, 164). Bir başka görüşe göre de sigorta uygulamaları kumara benzetilmekte olup belirsizlik içerdiği gerekçesiyle caiz olmadığıdır (Ebu Zehra 1962, Aktaran www.tekafül.net, 2012). Bu konuda görüş belirten Gönenç ise: “Sigortanın bütün çeşitleri haramdır. Aynen piyangodan bir nevidir. Çünkü sigorta şirketi, evini sigorta etmek isteyen kimseye, “Her yıl bana şu kadar prim ödeyeceksin. Eğer evin yanarsa ben değerini ödeyeceğim, yanmazsa da sen taksitini ödemeye devam edeceksin” demektedir” şeklinde görüş beyan etmiştir (Gönenç 2012). Karaman’a göre ise prim ödemeli sigortacılık uygulamalarına ilişkin görüş şu şekildedir: “Meşru sigorta sisteminde kurum, hem topladığı meblağı meşru yollardan nemalandırmalıdır, hem de hâsıladan hakkı olan belli hizmet payını aldıktan ve gerekli ödemeler yapıldıktan sonra kalan meblağ sigortalılara ait olmalıdır” (Karaman 2016). Günümüz ekonomik ve sosyal şartlarında hemen hemen yaşantımızın her alanında önem kazanan sigortanın, İslami prensipler bakımından tekrar gözden geçirilmesinde yarar olmakla beraber küresel düzeyde birçok ülkede uygulamaya başlanan ve gerek iktisadi gerekse de dini açıdan dayanakları olan tekâfulün (faizsiz sigortacılık) Türkiye’de de kabul görüp uygulanması ekonomik açıdan yarar sağlayacaktır (Üstün 2014). Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi Mevcut sistemdeki sigorta uygulamaları ile tekafül sigorta uygulamaları arasındaki farklar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Konvansiyonel Tekafül (Faizsiz Sigortacılık) Sigortacılık Amaç Sigortacının kârını arttırma Temel amaç sosyal sorumluluk olup Açısından amacına dayalıdır. toplanan fonlarla poliçe sahiplerinin karşılaşacağı risklere karşı onları korumaktır. Haklar Sigorta şirketinin Açısından toplanan fonların sahibidir. sigortalılardır. Teminat ve Sigorta sözleşmesi kapsamı Amaç toplum refahı ve korunması Sorumluluk dışındaki olduğundan karşılaşılan her türlü Açısından zararlardan sigortacı için hasar sahibi ve Toplanan fonların ortak sahipleri hasar ve zarar ortaklaşa karşılanır. sorumluluk yoktur. Kâr Açısından Ödenen primler karşılanan ile Ortak havuzda toplanan primlerden hasarlar hasar tutarı ödendikten sonra kalan sonucundaki olumlu ya da fazlalık olumsuz dağıtılabilir ya da ortak bir yatırıma fark sigorta şirketinin kâr ya da zararını sigortalılar arasında yatırılabilir. oluşturur. Yasa ve Gerekli yasa, düzenleme ve Gerekli yasa, düzenleme Düzenlemeler denetlemeleri yapan kurum denetlemeleri Açısından ve kurullar devlet tarafından kurulların devletçe belirlenmesinin belirlenir. yanında Uluslararası Şeri Danışma yapan kurum ve ve Kurulunun onayı da gerekmektedir. 2017/2 Tablo 1. Konvansiyonel Sigorta ve Tekafül Arasındaki Farklar 355 Uzman Seyran ÖZCAN Sigorta Sözleşme feshi durumunda Sözleşme feshi durumunda prim Sözleşmesinin fesih Feshi Açısından ödenen zamanına kadarki havuzunda kalan pirimler sigorta sigortalılara dağıtılır. tüm fonlar sahibi ve ortaklarında kalır. 2017/2 Kaynak: Akten Çürük (2013)’den uyarlanmıştır. 2.2. Tekafül Tarihsel Gelişimi 356 Sigortacılığın tarihsel gelişimine bakıldığında ilk olarak 1666 yılındaki büyük Londra yangını ile yangın sigortası, 16.yüzyılda İngiltere’de hayat sigortaları, 1750’lerde ABD’de yangın sigortası, 18.yüzyılda deniz ticaretinde gelişen İtalya’da deniz nakliyat sigortası gelişme göstermiştir. Osmanlı’da ise büyük İstanbul (Beyoğlu yangını) yangını ile nakliyat sigortası yanında yangın sigortası da gündeme gelmiştir. Böylece genel olarak dünyada sigortacılık 18. ve 19. yüzyıllarda gelişimini tamamlamıştır (Baskıcı 2002, 2). 1970’lere kadar dini hassasiyetleri sebebiyle sigorta sisteminden uzak duran İslami kesimde ilk kez Dünya İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’nın tekafül şirketi (faizsiz sigorta) kurmasıyla sigortacılık faaliyetlerine başlanmıştır. 1980’lerde İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) Tekafül sigortacılığını onaylamıştır. 1980’lerden sonra ise Malezya, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi İslam ülkeleri tarafından da uygulamalarına başlanmıştır.1995’te Güneydoğu Asya Birliği (ASEAN) Ülkeleri tarafından tekafül şirketi, 1997’de İslami Bankacılık ve Ulusal Tekafül Şeriat Kurulu, 2006 yılında Malezya Uluslararası Finans Merkezinin kurulması ve 2014 yılında risk tabanlı sermaye için tekafül uygulamaları gelişme göstermiştir (EY 2015). Günümüze gelene kadar birçok İslami sigorta şirketi ve bunların uluslararası düzeydeki düzenleme kurumları kurulmuştur. Aşağıdaki tabloda kuruluş tarihine göre uluslararası düzeyde işbirliği ve faaliyette bulunan tekafül şirketleri yer almaktadır. Tablo 2. Uluslararası Kooperatif ve Mütual Sigorta Federasyonu Üye Tekafül Şirketleri Kuruluş Yılı Tekafül Kuruluşları Ülke 1 1968 Malezya Sigorta Enstitüsü (MII) Malezya 2 1977 İslami Bankacılık ve Sigortacılık İngiltere Enstitüsü (IIBI) 3 1978 İslam Sigorta Şirketi (IIC) Sudan 4 1979 SALAMA (Sigorta Acentesi) BAE 5 1981 Ensar Konut Kooperatif Şirketi Kanada 6 1983 Sheikan Sudan 7 1998 Âmâna Tekafül Sri Lanka 8 1999 Tekafül T&T Trinidad ve Tobago 9 2000 İslami Hayat Sigortası Ltd. Bangladeş 10 2000 SALAMA (Sigorta Acentesi) Cezayir 11 2001 Mısır Suudi Sigortacılık Mısır 12 2005 Re Tekafül BAE 13 2005 Takmin (Mikro Sigorta Acentesi) Endonezya 14 2006 PruBSN Tekafül Malezya 15 2008 Genel Tekafül Katar 16 - Afrika ReTekafül Şirketi Afrika Kaynak: http://www.takafül.coop adresinden uyarlanmıştır (Erişim Tarihi: 18.01.2016). 2.3. Tekafül Türleri ve İşleyişi Günümüz tekafül uygulamaları vakıflarla aynı temellere ve amaçlara dayanmaktadır. Başka bir ifade ile vakıfların bünyesinde tekafüle yönelik düzenlemeler ve uygulamalar yer almaktaydı.Buna göre vakıflarda olduğu gibi tekafülde de amaç, sosyal sorumluluk, hayır işleme, ortak fayda, dayanışma ve karşılıklı işbirliği ile gönüllülük esasına dayalı yardımlaşmadır. Bu bağlamda tekafül sigorta uygulaması mevcut sigorta uygulamasından farklıdır. En önemli farklardan biri tekafülde risklere karşı ortaklaşa bir sözleşme ile birleşip doğabilecek tehlikeleri önlemek amaçlı bir fon havuzu oluşturmaktır. Bu fon havuzundan riziko maliyeti karşılandıktan sonra kalan tutarda tüm sigortalıların eşit hak sahibi olmasıdır. Tekafülde gönüllülük esas olduğundan ödenmeyen pirime faiz uygulaması da söz konusu değildir. Zira tekafülde pirim ödemesi değil katkı payı ödenmektedir. Genel olarak tekafül mudaraba ve vekâlet sözleşmeleri temeline dayalı vekil ve ya mudarip (yönetici) ile işlemektedir. Bunların yanı sıra karma yapısı da mevcuttur. Aşağıdaki şekilde genel olarak günümüz sisteminde tekafül işleyiş aşamaları 2017/2 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 357 Uzman Seyran ÖZCAN gösterilmektedir 2 358 7 6 3 Hasar Giderleri Yatırım Girişimi 4 Fon Havuzu Tekafül Sigorta Şirketi Sigortalı 2017/2 1 5 Şekil 1. Basit Tekafül Sigorta İşleyişi Kaynak:http://www.tekafülsigorta.com/2010/12/tekafül-sigorta-sistemi-nasl-calsr.html’ den uyarlanmıştır (Erişim Tarihi: 15.01.2016). 1. Sigortalı (poliçe sahibi/ödeme karşılığında riskten korunmak isteyen) tarafından tekafül sigorta şirketine herhangi bir varlığını korumak amacıyla sözleşme imzalayarak belirli bir ödeme yapar. 2. Tekafül sigorta şirketi (sigortacı/ riski üstlenen) tarafından toplanan fonların muhtemel bir riski karşılamak amacıyla fon havuzuna aktarılması. 3. Sigorta şirketi tarafından sigortalının uğradığı zarar/hasar fon havuzundan karşılanır. 4. Fon havuzunda biriken fonlar yeni yatırımlara aktarılır. 5. Yatırım girişiminden doğan kârlar tekrar fon havuzuna aktarılır. 6. Tekafül şirketi havuzda toplanan fonlardan kendi payına düşeni alır. 7. Kalan fonlar sigortalılara dağıtılır. Tekafül sigortalar uygulandıkları ülkelere göre; Pakistan tekafül modeli ya da Malezya tekafül modeli olarak isimlendirildiği gibi Mudaraba (ortaklık), Vekâlet (vekil) ya da Karma model (mudaraba ve vekâlet) olarak da bilinmektedir (Abdul Wahab 2007). 2.3.1. Vekâlet Tekafül Modeli Vekâlet tekafül modelinde prim ödeyen sigortalılar ile bu primleri yöneten sigorta şirketi arasında vekâlet sözleşmesi imzalanmaktadır. Sözleşme esasınca, vekil şirkete fon havuzundan belirli bir miktar ücret verilip fon fazlası olası bir risk sonucu zarar ve hasarların karşılanması için kullanılır. Kalan fonlar hasarı karşılamaya yetmediği takdirde katılımcılardan gönüllülük Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi esasına göre bir miktar daha fon toplanabilir. Diğer bir ifadeyle Karz-ı Hasen (bağış) yapılır. Fon havuzunda meydana gelen hasarlar ödendikten sonra fon kalanı oluştuğu takdirde ise gerekirse vekil şirket, sigorta katılımcıları adına İslami kaidelere uygun ticari faaliyetlerde bulunabilir. katılımcılara kar payı olarak dağıtılabilir ya da tekrar fon havuzuna aktarılabilir. 2.3.2. Mudaraba Tekafül Modeli Mudaraba finansman yöntemiyle benzer bir yapıya sahip olan Mudaraba Tekafül sigorta modelinde emek veren (mudarip), yöneten olarak sigorta şirketi, sigortalılardan (prim ödeyenler, katılımcılar) topladıkları primleri bir fon havuzunda biriktirerek taraflar arasında yapılmış olan mudaraba sözleşmesi gereğince İslami prensiplere uygun ticari faaliyetlere yatırım yapar. Ticari faaliyetler sonucu elde edilen gelir, söz konusu sözleşmenin tarafları arasında önceden belirlenen oranlarca paylaşılabildiği gibi fon havuzunda da tutulabilir. Olası bir tehlike, kaza, risk sonucunda meydana gelen hasarlar fon havuzundan karşılanır. Başka bir ifadeyle Mudaraba Tekafül modelinde, mudarip şirket ile katılımcılar arasında mudaraba sözleşmesi imzalanarak toplanan primler İslam Ticaret Hukukuna uygun yatırımlara aktarılarak elde edilen kar ya da zarar taraflarca önceden belirlenen oranlarda paylaşılır. Bu bağlamda mudaraba Tekafül modeli mudaraba ortaklık sözleşmesine dayalı bir sigorta türüdür denilebilir. 2.3.3. Vekâlet-Mudaraba (Karma) Tekafül Vekil şirket ve katılımcılar arasında vekâlet sözleşmesi yapılarak primlerin bir fon havuzunda toplandığı ve bu havuzdan vekâlet ücretinin ödendiği, olası bir tehlike sonucunda ise yine bu fon havuzundan hasarların karşılandığı ancak havuzda biriken fonların yeni yatırımlara dönüştürülmesi noktasında ise bunları yönetecek olan mudarip (sigorta şirketi, vekil) ile katılımcılar arasında uygulanan mudaraba sözleşmesi hükümlerine uygun yapılan bir Tekafül modelidir. Başka bir deyişle sigorta işlemlerinde vekâlet, fon havuzunda kalan fazlalıklarla da mudarebe sözleşmesi uygulanarak yatırım yapılır (Aslan 2015). 2017/2 Ayrıca söz konusu vekâlet sözleşmesi gereğince girişim sonucu elde edilen kazanç ya 359 Uzman Seyran ÖZCAN 2.4. Tekafül Sigortanın Finansal Sistemdeki Yeri Uluslararası Kooperatif ve Mütüel Sigorta Federasyonu üye Tekafül şirketlerine bakıldığında; 1968’de Malezya Sigorta Enstitüsü’nün (MII), 1970’lerden sonra ise İngiltere’de İslami Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü (IIBI), Sudan’da İslam Sigorta Şirketi (IIC) ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde SALAMA (Sigorta Acentesi) gibi kuruluşlar olduğu 2017/2 görülmektedir. 1980’lerden günümüze kadar da Federasyona; Mısır, Cezayir, Katar, Afrika, 360 Endonezya ve Malezya gibi birçok ülkede kurulmuş üye sigorta şirketleri mevcuttur (http://www.takafül.coop). Bu bağlamda Tekafül sigorta uygulamalarına 1960’lı ve 1970’li yıllarda başlandığı söylenebilir. 1970’lerde Dünya İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’da İslami Sigorta şirketinin kurulması ile İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) tarafından Tekafül sigortacılık onaylanmıştır (EY 2015). Günümüzdeki Tekafül sigortacılık faaliyetlerine bakıldığında; İslami ülkeler dışında birçok Avrupa ve Asya ülkelerinde de uygulamalarının olduğu görülmektedir. Söz konusu faaliyetlerin faizsiz finans sistemindeki yeri ise faizsiz bankacılık faaliyetleri ve sukuk (faizsiz bono) ihraçlarından sonra önemli bir şekilde arttığı görülmektedir. Global faizsiz finansta aktiflerin dağılımına göre %81 ile en büyük pay faizsiz bankacılık, %14 ile sukuk ihraçları ve % 4 ile de faizsiz yatırım fonları yer almaktadır. Tekafül oranı ise %1 civarındadır (TKBB 2015). 2017/2 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 361 Şekil 2. Global Düzeyde Toplam Tekafül (2015) Kaynak: Malaysian Tekafül Dynamics Central Compendium 2015 (Erişim Tarihi: 22.01.2016). Şekil 2’de Malezya 2015 yılı tekafül verilerine göre toplam tekafü Şekil 2’de Malezya 2015 yılı tekafül verilerine göre toplam tekafül primlerinin dağılımı gösterilmiştir. Toplam tekafül miktarı 14,7 milyar dolar iken %56 gibi önemli bir paya Suudi Arabistan sahipken ASEAN ülkeleri olan Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur toplamda %27’lik oran ile ikinci sırada yer almaktadır. Körfez ülkeleri ise %10’luk pay ile tekafülde üçüncü sıradadır. ASEAN ülkeleri toplam tekafül miktarı 3,9 milyar dolar civarında ve bu miktarın yaklaşık %76’sına Malezya sahiptir. Müslüman ülkeler dışındaki ülkelerin İslami finansa ilgileri giderek artmaktadır. Bu konuda gerek katılım bankacılık uygulamaları ile gerek sukuk (faizsiz bono) uygulamaları ile birçok ülke yasal altyapı ve düzenlemelere gitmiştir. Faizsiz finans sistem içerisindeki tekafül sigorta da bu açıdan yapılan düzenlemelerin kapsamındadır. Söz konusu yasal düzenleme ve alt yapı çalışmaları için Fransa 2010 ve 2011 yılında kanun düzenlemeleri ile vergi düzenlenmeleri yapmıştır. Lüksemburg, 2010 ve 2011 yılında Finans Sektörü Denetim Komisyonu (Commision de Surveillancedu Sekteur Financier-CSSF) fon kanununda şeriata uyumlu fon ihracına yönelik genelge yayımlamış, İngiltere 2010, 2012 ve Uzman Seyran ÖZCAN 2013 yıllarında yaptığı düzenlemelerle İslami finansın batı merkezi olma yönünde hızla gelişmiştir. Öte yandan Almaya 2012 yılında, Frankfurt’ta İslami konferansa ev sahipliği yaparak İslamî finans ürünlerine yönelik vergi iyileştirmeleri yapmıştır. 2014 yılında ise Hong Kong ve Güney Afrika İslamî tahvil ihraç sayılarını sırasıyla 1 ve 2,2 milyar dolara çıkartmışlardır (http://www.takaful.coop). 2017/2 Türkiye’de ise sukuk (yatırım sertifikaları) uygulamalarına ilişkin 2010 yılında düzenlemeler 362 yapılmış ve uluslararası düzeyde sukuk ihraçlarında önemli bir ihraç payına ulaşılmıştır (Özcan ve Elitaş 2015). Faizsiz bankacılık uygulamalarında %5 civarında olan Türkiye sukuk ihraçlarında %3’lük bir paya sahiptir. 2016 yılında sukuk ihraçlarının 115 milyar dolar olması öngörülmektedir (Damak 2016). İslami finansta umut verici görülen Türkiye’de şuana kadar tekafül sigortaya yönelik bir yasal alt yapı ve uygulama yapılabilmiş değildir. Ancak İslamî sigorta faaliyetleri yaptığını belirten Neova Sigorta Şirketi bu konuda dikkatleri çekmektedir. Faizsiz sigorta uygulamalarının şerri açıdan incelenmesinde yarar olmakla birlikte Türkiye için tekafül sigortacılıkta öncü olması bakımından önemlidir. 3. LİTERATÜR TARAMASI Son yıllarda literatüre giren İslam ekonomisinin, gerek teorik gerekse uygulama alanları genişledikçe bu alanda kullanılan finansal araçlar ve faizsiz finans modelleri de giderek artmaktadır. Özellikle Katılım Bankalarında görülen klasik uygulamalar olan mudaraba (emeksermaye ortaklığı), murabaha (mal satımına dayalı ortaklık), muşaraka (kar- zarar ortaklığı) gibi faizsiz finanas modellerin yanında son yıllarda geliştirilen sukuk (faizsiz bono) paket modelleri de piyasalarda yer edinmiştir. İslam ekonomisinde göze çarpan bir diğer faizsiz uygulama ise Katılım Bankaları ve Sigorta şirketleri tarafından günümüz finansal sistemle bütünleştirilerek geliştirilmeye çalışılan ve uygulamalarına başlanan tekafül (faizsiz sigortacılık) işlemleridir. Tekafül işlemlerine ilişkinDünya ve Türkiye literatüründe kısaca şu şekilde değinilmiştir. Ayub (2007) çalışmasında; tekafülün İslam ticaretinde yeni bir kavram olmadığını, geçmişte uygulamaları olan mutual (kooperatif, karşılıklı) sigorta temeline dayandığı ve 1985’te İslami Fıkıh Kurulu (OIC) tarafından konvansiyonel sigortaya alternatif olarak tekafül sigortacılığının onayladığını belirtmektedir. Dünyada, Bahreyn, Mısır, Endonezya, Malezya, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Türkiye ve toplamda 24 ülkede 60’ın üzerinde tekafül Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi şirketinin olduğunu belirtmekte olup ilk tekafül şirketinin 1979’da İslami Sigorta Şirketi olarak Sudan’da kurulduğunu ifade etmektedir. Abdul Wahab(2007)’a göre; genel olarak tekafül modelleri uygulandıkları ülkelere göre isimlendirilmekle beraber işleyiş açısından ortak bir model ayrımı da söz konusudur. Örneğin modeli, Vekâlet (vekil) modeli ve Vakıf-Vekâlet olarak da geçen karma model (mudaraba ve vekâlet) şeklinde de ifade edilmektedir. Çalık (2011)’e göre; karma tekafül sigorta yöntemi daha çok Pakistan ve Güney Afrika’da uygulanmaktadır. Vakıf modeli olarak da bilinen karma tekafülde katılımcılar yatırım amaçlı olarak da bir miktar prim öderler. Yatırım amaçlı toplanan fonlar kâr amacı taşıyarak vakfa fon sağlamaktadırlar. Al Nemer (2013) tarafından yapılan çalışmada; Uluslararası İslami Finans İçin Muhasebe ve Denetleme Kurulunun (AAOIFI) tekafülü, bireylerin maruz kaldıkları risklere karşı bu risklere güvence verilmesine ilişkin yapılan anlaşma olarak ifade edildiğini belirtmektedir. Marifa Akademy (2014)’ün çalışmasında; tekafül sözleşmelerinin düzenlenmesinde iki şekilde ilişkiden söz edilebilir. Birincisi, tekafül fon yöneticisi, tekafül fon havuzu, belirlenecek olan politikalar, oluşan hasarlar, bunların tespiti, yönetimi, karşılanması ve teberru olarak katkı toplamayı içerir. İkinci olarak teberru fonu, tekafül fonu, yönetici arasındaki ilişki ile fon fazlalıklarının yatırımlara aktarılmasıdır. İlk ilişki kurulur ve sonra tekafül fon yöneticisi katılımcılar tarafından vekil olarak kabul edilir ya da fon yöneticisi olarak mütevelli veya kayyum olarak biri atanır. Yatırımlar söz konusunda ise yine vekâlet ya da mudaraba sözleşmesine dayalı olarak yatırımlar yapılabilir. Üstün (2014) ‘e göre; günümüzde İslami model olarak karşımıza çıkan tekafül (faizsiz sigortacılık) işlemleri aslında birkaç yüzyılı aşkındır batı ülkelerinde uygulanmakta olan mütüel (karşılıklı, kooperatif) sigorta sistemine benzemektedir. Buna göre kooperatif sigortacılık esaslarına göre çalışan tekafülde, elde edilen gelirin yahut ortaya çıkan zararın İslami usullere uygun helal, hakkaniyetli ve eşit bir şekilde hak sahiplerine dağıtılması ve karşılanması şeklinde uygulanmaktadır. Aslan (2015) çalışmasında; genel olarak tekafül sigortacılığın konvansiyonel sigortacılığa göre daha hızlı bir büyüme gösterdiği sonucuna varmıştır. Ayrıca Türkiye’de de tekafülün hızlı bir büyüme potansiyeline sahip olduğu ancak bunun yanında tekafülün bilinirliliği konusunda 2017/2 Pakistan tekafül modeli ya da Malezya tekafül modeli denildiği gibi Mudaraba (ortaklık) 363 Uzman Seyran ÖZCAN eğitim-öğretim faaliyetlerinin yapılması, mevzuat açısından yasal alt yapısının geliştirilmesi ve merkezi bir denetim kurulunun oluşturulması gerektiği sonucuna varmaktadır. IIBI (Institute of Islamic Banking and Insurance) (2016), tekafülün kefalet sözcüğünden türediğini ve ortak sorumluluk anlayışı ile “birbirini garanti” veya “ortak garanti” anlamlarına 2017/2 geldiğini ifade etmektedir. 364 4. TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ Tekafül, İslami Finansal Kurumlar Muhasebe ve Denetim Örgütü (AAOIFI), Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS) ve Uluslararası Finansal Raporlama ve Yorumlama Komitesi (IFRIC) tarafından yayımlanan kararlarla uyumlu hazırlanmıştır. AAOIFI standartları Şeriat Danışma Komitesinin onayından geçerek yayımlanır. Tekafül şirketleri AAOIFI, UFRS ve IFRIC gibi uluslararası kurumların hükümlerine uygun olarak yıllık faaliyet raporları, finansal tablolar düzenlemektedirler. Türkiye’de, sigorta işlemleri için “TFRS 4 Sigorta Sözleşmeleri” Standardı adı altında 25.03.2006 tarihde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu standart gerek denetim gerekse hukuki açıdan sigorta sözleşmesi yapan her işletmeyi sigortacı olarak kabul etmekte olup sigorta sözleşmelerini imzalayan herhangi bir işletmenin sigorta sözleşmelerine ilişkin finansal raporlamaların belirlenmesini amaçlar (TFRS 4 2011). Bu standardın kapsamında; şirketin düzenlediği ve aldığı sözleşmeler, ihraç ettiği isteğe bağlı katılım özellikli finansal araçlara “TFRS 7 Finansal Araçlar: Açıklamalar” Standardı çerçevesinde açıklama yapmayı gerekli kılar. Diğer taraftan TFRS 4’te sigorta şirketlerinin elde tuttukları finansal varlıklar ile ihraç edilen finansal borçların muhasebeleştirilmesi konularına değinmemektedir. Başka bir ifade ile bu TFRS sigortacıların diğer muhasebe konularına, “TMS 32 Finansal Araçlar: Sunum”, “TMS 39 Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme”, TFRS 7 ve “TFRS 9 Finansal Araçlar” standartları kapsamında yapılacak işlemlere değinmemektedir. Sigorta şirketleri sigorta unsuru için TFRS 4, birikim unsuru için TFRS 9’u uygular (TFRS 4 Sigorta Sözleşmeleri Resmi Gazete, 2011). Bu TFRS bazı sigorta işlemlerini birçok TFRS den muaf tutsa da bazı işlemlerde, örneğin; afet poliçesi karşılıkları ve denkleştirme karşılıkları gibi gelecekteki olası hasarlara ilişkin karşılıkları, eğer bu hasarlar raporlama dönemi sonunda var olmayan sigorta sözleşmelerinden kaynaklanıyorsa, TMS 8 çerçevesinde borç olarak muhasebeleştirmez (TFRS 4 2011). Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi Sigorta şirketlerine ilişkin işlemler TFRS 4 standardında açıklanmakta olup reasürans şirketleri ve tekafül sigorta işlemleri de bu standart kapsamında ele alınmaktadır. Buna göre tekafül şirketleri gerçeğe uygun değeriyle ölçülen satılmaya hazır yatırımların satışı dışında varlıkları maliyet esasına göre muhasebeleştirmektedir. Duran varlıklar için yıpranma payı raporuna ek olarak “Sigorta Denetleme Yetki Belgesi” verilen kişiler tarafından da denetlenebilmektedir (Hameed ve Asiri 2014). Çalışmanın bu aşamasında konvansiyonel sigortacılık ile tekafül sigortacılığın farkının daha net anlaşılması açısından örnek uygulama ile hayat dışı (elementer) sigorta üzerinden prim üretimi ve hasar ödemesine ilişkin muhasebe kayıtlarına yer verilecektir. Uygulamada sigorta hesap planı kullanılmıştır. Tekafül sigorta için de aynı hesap kodları kullanılmakta olup konvansiyonel sigortadan farkı, prim üretme hesaplamaları ile fazlalıkların yeni yatırımlara aktarılması ve bunların finansal tablolara yansıtılması noktasında ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifade ile konvansiyonel sigorta ve tekafül sigorta muhasebe kayıtları ve hesap kodları benzer olmakla beraber finansal tabloları düzenleme noktasında farlılık söz konusudur. Buna göre konvansiyonel sigorta şirketi tek bilanço ve tek gelir tablosu düzenlerken tekafül sigorta şirketi tek bilanço ancak iki farklı gelir tablosu düzenlemektedir. Tekafül katılımcıları (sigortalıları) için ayrı gelir tablosunun düzenlenmesinin sebeplerinden bir tanesi ise vekâlet tekafül modeline göre vekil şirket olarak sigorta şirketi, fon havuzundaki fazlalıkları yatırımlara kanalize edip kâr elde ettiğinde bu kârdan sadece vekil ücretini alıp kalan kısmın tamamını katılımcılara dağıtmasıdır. Mudaraba tekafül modelinde ise kalan fazlalıklar için ayrıca mudaraba sözleşmesi yapılmışsa yatırımlardan elde edilen kârdan önceden anlaşılan oranda bir paylaşım yapılır. Dolayısıyla katkı payı ödeyen katılımcılar (sigortalılar) yapılan girişimle sadece katkı ödeyen sigortalılar değil aynı zamanda girişimin de ortağı olarak ayrı gelir elde ederler. Diğer bir husus ise tekafülde, sigortalılar tarafından geciken ya da ödenemeyen katkı payları için faiz hesaplama söz konusu değildir. Böyle bir durumda ancak gönüllülük esası gereği bağış yapılabilir. 2017/2 hesaplaması yapılır. Ayrıca şirket faaliyetleri ve raporları dış denetim ve şeriat denetleme kurulu 365 Uzman Seyran ÖZCAN 4.1. Konvansiyonel Sigorta Muhasebe Kayıtları Yangın Sigortasına İlişkin prim üretme ve hasar ödeme muhasebe kayıtları: Örnek: XYZ sigorta şirketi elementer alanda farklı tarihlerde çeşitli sigorta poliçeleri düzenlemiştir. Poliçelere ilişkin bazı veriler ile zorunlu yasal vergi oranları ve fon oranları 2017/2 aşağıda verilmiştir (uygulama örneği Aslanoğlu 2013 ve MEGEP’ten uyarlanmıştır). 366 Yangın Sigortası Ödeme Planı Toplam net prim : 3.000.000 Peşin: 577.500 Yangın sigorta vergisi (%10) : 300.000 1.taksit: 577.500 (Net prim x %10) -------------------- 2.taksit: 577.500 BSMV (Gider Vergisi) Matrahı : 3.300.000 3.taksit: 577.500 Gider Vergisi (%5) : 165.000 4.taksit: 577.500 -------------------3.465.000 5.taksit: 577.500 : (BSMV matrahı x %5) Brüt Prim 1. Yangın sigortası prim tahakkuk kaydı. / 120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR. 3.465.000 120.01.Sigortalılardan Alacaklar 701 YANGIN 3.000.000 701.01. Yangın Teknik Gelir 701.01.1.Yazılan Primler 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.1.Gider Vergisi: 165.000 360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000 / 465.000 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 2. İlk primin tahsil kaydı. / 100 KASA HESABI 577.500 120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR. 577.500 / BSMV (Gider Vergisi) gelecek ayın 15’ine kadar bağlı bulunulan vergi dairesine ödenecektir. 3. 367 Gider Vergisi ödeme kaydı. / 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 165.000 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.1.Gider Vergisi: 165.000 100 KASA HESABI 165.000 / 4. Yangın Sigorta Vergisinin ayın 20’sine kadar bağlı bulunulan belediyenin vergi dairesine ödenmesi kaydı. / 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 300.000 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000 100 KASA HESABI 300.000 / XYZ sigorta şirketine ihbar edilen bir yangın hasarına ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir. Muallak hasar : 1.500.000 Muallak ekspertiz ücreti : 1.800 Muallak masraf bedeli : 500 -------------------- Toplam muallak karşılık 2017/2 120.01.Sigortalılardan Alacaklar : 1.502.300 Uzman Seyran ÖZCAN 1. Muallak hasar ayrılması kaydı. / 701 YANGIN 1.502.300 701.02. Yangın Teknik Gider 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.502.300 2017/2 353.01.1. Tahakkuk eden 368 / 2. Hasar bedeli olan 1.500.000 TL bankadan ödenmiştir. / 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.500.000 353.01.1. Tahakkuk eden 102 BANKALAR HS. 1.500.000 / 3. Masraf bedeli olan 500 TL nakit olarak ödenmiştir. / 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 500 353.01.1. Tahakkuk eden 500 100 KASA HS. / 4. Eksper ücreti tahakkuk kaydı. / 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.800 353.01.1. Tahakkuk eden 338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR 338.01. Ekspertiz / 1.800 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 5. Eksper ücretinin nakit olarak ödenmesi kaydı. / 338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR 1.800 100 KASA HS. 1.800 / XYZ sigorta şirketi muhasebe işlemleri sonucunda finansal tablolarında tek bilanço ve tek gelir tablosu düzenlemiştir. Aşağıda basit ve anlaşılır şekilde hazırlanmış şirkete ait gelir tablosunda gösterilen nihai kâr, şirketin esas faaliyeti sonucu topladığı primlerden elde etmiş olduğu kârı göstermekte olup tamamı şirkete aittir. Tablo 3. XYZ Sigorta AŞ’nin Basit Anlamda Gelir Tablosu Yangın Sigorta Fonu Kazanılmış Primler 3.465.000 Hasar Ödemeleri (-) -1.500.000 Yönetim Giderleri (-) -2.300 Ekspertiz Ücreti -1800 Masraf Gideri Vergi Öncesi Gelir -500 1.962.700 Vergi Gideri (-) -465.000 Yangın Sigorta Vergisi: %10 -300.000 BSMV (Gider Vergisi) %5 -165.000 Vergi Sonrası Gelir 1.497.700 4.2. Tekafül Sigorta Muhasebe Kayıtları Konvansiyonel sigorta muhasebe kayıtları ile karşılaştırma yapılıp daha net anlaşılması dolayısıyla aynı örnek ve veriler üzerinden örneklendirilmiştir. 2017/2 338.01. Ekspertiz 369 Uzman Seyran ÖZCAN Yangın Sigortasına İlişkin prim üretme ve hasar ödeme muhasebe kayıtları: Örnek: KLM tekafül sigorta şirketi elementer alanda farklı tarihlerde yangın sigortasına ilişkin poliçeler düzenlemiştir. Tekafül katılımcıları ile yapılan vekâlet sözleşmesine dayalı olarak KLM tekafül şirketi toplanan net primlerden %30 oranında vekâlet ücreti alacaktır. Poliçelere ilişkin bazı veriler ile zorunlu yasal vergi oranları ve fon oranları aşağıda 2017/2 verilmiştir. 370 Yangın Sigortası Ödeme Planı Toplam net prim : 3.000.000 Peşin: 577.500 Yangın sigorta vergisi (%10) : 300.000 1.taksit: 577.500 -------------------- 2.taksit: 577.500 (Net prim x %10) BSMV (Gider Vergisi) Matrahı : 3.300.000 3.taksit: 577.500 Gider Vergisi (%5) : 165.000 4.taksit: 577.500 (BSMV matrahı x %5) -------------------- Brüt Prim 1. : 5.taksit: 577.500 3.465.000 Yangın sigortası prim tahakkuk kaydı. / 120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR. 3.465.000 120.01.Sigortalılardan Alacaklar 701 YANGIN 3.000.000 701.01. Yangın Teknik Gelir 701.01.1.Yazılan Primler 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.1.Gider Vergisi: 165.000 360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000 / 465.000 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 2. İlk primin tahsil kaydı. / 100 KASA HESABI 577.500 120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR. 577.500 2017/2 120.01.Sigortalılardan Alacaklar / 3. 371 Gider Vergisi ödeme kaydı. / 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 165.000 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.1.Gider Vergisi: 165.000 100 KASA HESABI 165.000 / 4. Yangın Sigorta Vergisinin ayın 20’sine kadar bağlı bulunulan belediyenin vergi dairesine ödenmesi kaydı. / 360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS. 300.000 360.01.Ödenecek Vergiler 360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000 100 KASA HESABI / 300.000 Uzman Seyran ÖZCAN KLM tekafül sigorta şirketine ihbar edilen bir yangın hasarına ilişkin bilgiler aşağıdaki 2017/2 gibidir. 372 Muallak hasar : 1.500.000 Muallak ekspertiz ücreti : 1.800 Muallak masraf bedeli : 500 -------------------- Toplam muallak karşılık 5. : 1.502.300 Muallak hasar ayrılması kaydı. / 701 YANGIN 1.502.300 701.02. Yangın Teknik Gider 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.502.300 353.01.1. Tahakkuk eden / 6. Hasar bedeli olan 1.500.000 TL bankadan ödenmiştir. / 353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.500.000 353.01.1. Tahakkuk eden 102 BANKALAR HS. 1.500.000 / 7. Masraf bedeli olan 500 TL nakit olarak ödenmiştir. / 353 MUALLÂK HASAR VE TAZM. KARŞ. 500 353.01.1. Tahakkuk eden 100 KASA HS. / 500 Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi 8. Eksper ücreti tahakkuk kaydı. / 353 MUALLÂK HASAR VE TAZM. KARŞ. 1.800 353.01.1. Tahakkuk eden 338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR 1.800 2017/2 338.01. Ekspertiz / 9. Eksper ücretinin nakit olarak ödenmesi kaydı. 373 / 338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR 1.800 338.01. Ekspertiz 100 KASA HS. 1.800 / KLM tekafül sigorta şirketi muhasebe işlemleri sonucunda finansal tablolarında tek bilanço ancak iki gelir tablosu düzenlemiştir. Aşağıda basit ve anlaşılır şekilde hazırlanmış şirkete ve katılımcılara ait gelir tabloları düzenlenmiştir. KLM şirketi gelir tablosunda gösterilen nihai kâr, şirketin esas faaliyeti sonucu topladığı primleri göstermekte olup bu primlerden önceden vekâlet sözleşmesine dayalı olarak vekil şirket ücretini aldıktan sonra kalan fazlalığı önceden anlaşılan şekilde ya ihtiyatlılık gereği bir kısmı fon havuzunda bırakılıp diğer kısmı yatırımlara aktarılır veyahut tamamı katılımcılara dağıtılır. Başka bir ifade ile vergi sonrası kârdan şayet mudaraba sözleşmesi (ortaklık) yapılmadıysa KLM tekafül şirketinin pay alma hakkı bulunmamaktadır. Kalan fazlalıkların yatırımlara aktarılmasında mudaraba sözleşmesi imzalanmış ise, o vakit yatırımlardan elde edilen gelirler sözleşmede anlaşılan pay oranında dağıtılır. Uzman Seyran ÖZCAN Tablo 4. KLM Tekafül AŞ’nin Basit Anlamda Gelir Tablosu Yangın Sigorta Fonu Kazanılmış Primler 3.465.000,00 Hasar Ödemeleri (-) -1.500.000,00 2017/2 Yönetim Giderleri (-) 374 -902.300,00 Vekâlet Ücreti (sözleşmeye göre net prim üzerinden %30) Ekspertiz Ücreti Masraf Gideri -900.000,00 -1800 -500 Vergi Öncesi Gelir 1.062.700,00 -465.000,00 Vergi Gideri (-) (Yangın Sigorta Vergisi: %10) -300.000,00 BSMV (Gider Vergisi %5) -165.000,00 Vergi Sonrası Gelir 597.700,00 Tekafül sigorta katılımcıları (sigortalılar/katkı ödeyenler) için düzenlenen gelir tablosuna aktarılacak kısım KLM tekafül sigorta şirketinin fon fazlası, net gelir kalemini oluşturan 597.700TL’dir. Şayet önceden mudaraba tekafül modeline göre sözleşme yapılmış olsaydı kalan fazlalık mudarip olan tekafül sigorta şirketi tarafından yönetilerek yatırımlara aktarılabilirdi. KLM tekafül şirketinin mudarabaya dayalı katkı topladığını ve yatırım gelirleri üzerinden yönetim ücreti dışında ortak olarak %25 kâr oranı ile anlaşmış ve yatırım gelirlerinin 500.000TL olduğunu varsayarsak bu durumda katılımcılara ait gelir tablosu aşağıdaki gibi düzenlenirdi. Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi Tablo 5. Katılımcılara Ait Basit Anlamda Gelir Tablosu Yatırım Gelirleri (Mudaraba payı %75)† 375.000,00 Yangın Sigorta Fonundan Aktarılan Fazlalık 597.700,00 Vergi Öncesi Gelir 972.700,00 Vergi Gideri %10 (-) 97.270,00 Vergi Sonrası Gelir 875.430,00 Net Gelir 875.430,00 5. SONUÇ Çalışmada İslami sigorta (tekafül) uygulamalarının tanımı, işleyişi ve yapısı incelenmiştir. Elde edilen tüm verilerle tekafülün tarihsel gelişimi ve finansal sistemdeki yeri tablo ve şekillerle analiz edilmiştir. Dünya’da 1980’lerden bu yana uygulamalara başlanmasına rağmen Türkiye’de tekafül sigortaya ilişkin henüz yasal bir düzenleme yapılamamıştır. Ancak tekafüle ilişkin faaliyet gösteren bir iki şirket olduğu bilinmektedir. Dünya ülkelerindeki İslami finans ürünlerinin gelişimi ve uygulamalarına göre nüfusun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de uygulamalar sürekli geriden izlendiği görülmüştür. Bunda en büyük eksikliklerden bazılarının; yasal alt yapı düzenlemeleri için geç kalınması, tanıtıcı ve bilgilendirici faaliyetlerin eksikliği ve bu konuda yeteri kadar akademik çalışma olmaması gösterilebilir. Bu bağlamda konuya ilişkin çalışmalara katkı sağlamak amacıyla tekafülün muhasebeleştirilmesine yönelik örnek bir uygulama yapılmıştır. Yapılan örnek uygulamada konvansiyonel sigorta ile tekafül arasında hesap kodları ve muhasebe kayıtları arasında pek fark olmamasına rağmen prim üretme, hasar ödeme ve bunların finansal tablolara yansıtılması noktasında ayrıldığı görülmüştür. KAYNAKÇA Abdul Wahab A. R. 2007. “Takaful Business Models, Opportunities, Obstacles and Practical Recommendations for Islamisation of Insurance System in Pakistan”. http://www.sidathyder.com.pk/downloads/SH-TakafulBusinessModels-AR.pdf,(Erişim Tarihi: 20.01.2016). † Katılımcılar (prim ödeyenler) ve mudarip (Tekafül şirketi) arasında yapılan Mudaraba sözleşmesi gereğince fon havuzunda kalan fon fazlalıkları yatırıma aktarılmış olup yine sözleşmeye göre mudarip yatırım karının % 25’i olan 125.000 Tl, katılımcıların kar payı oranı ise %75 olup 375.000 TL’ dir. 2017/2 Yangın Sigorta Fonu 375 Uzman Seyran ÖZCAN Akten Çürük, S. 2013. İslami Finansın Türkiye’deki Gelişimi, Mevcut Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Al Nemer ve A. Hashem. 2013. “Revisiting Takaful Insurance: A Survey on Functions and Dominant Models”, Afro Eurasian Studies, (1-2), http://afroeurasianstudies.net/dosyalar/ site_resim/veri/6288262.pdf, (Erişim Tarihi: 15.01.2016). 2017/2 Aslan, H. 2015.Türkiye’de Tekafül (İslami Sigorta) Uygulamaları: Problemler ve Çözüm Önerileri, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi, 1 (1). 376 Aslanoğlu, S. 2013. Banka ve Sigorta Muhasebesi. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Yayını, Eskişehir. Ayub, M. 2007. Understanding Islamic Finance, www.acarindex.com.pdf (Erişim Tarihi: 21.01.2016). British Library, England, Baskıcı, M. 2002.Osmanlı Anadolu’sunda Sigorta Piyasası: 1860 – 1918, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, 57(4), Ankara. Çalık, A. 2011. Tekafül Sigorta Sistemi ve Katılım Bankalarında Uygulanabilirliği, Yüksek Lisans Tezi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Dalgın, N. 2011. TDV İslam ansiklopedisi “Sigorta”, İstanbul. Damak, M. 2016. “Türkiye’de İslami Finansın Geleceği Umut Verici”, http://www.dunya.com/ekonomi/ekonomi-diger/turkiyede-islami-finansin-gelecegi-umut-verici257542h.htm, (Erişim Tarihi: 21.01.2016). Elitaş, C., B. Elitaş ve S. Özcan, 2016. Konvansiyonel Sigortaya Alternatif Olarak Tekafül Sigorta, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı, 1-3 Eylül, İstanbul. Ey (Ernet ve Young). 2015. “Malaysian Takaful Dynamics- Central Compendium 2015”, http://www.malaysiantakaful.com.my/mta.optima.my/files/cc/ccb44801-1135-4008-892579cbe820252e.pdf (Erişim Tarihi: 16.01.2016). Gönenç, H. 2012.Günümüz Meselelerine Fetvalar Genişletilmiş, Yasin Kitabevi. Hameed, Salwa A. ve B.K. Asiri. 2014. “Accounting Policies And Financial Reporting InTakafulCompanies - A Case Study” European Journal of Accounting and Auditing and Finance Research. 2 (4). http://www.takaful.coop/ http://www.tekafülsigorta.com/2010/12/tekafül-sigorta-sistemi-nasl-calsr.html, (Erişim Tarihi: 15.01.2016). IIBI, (Institute of Islamic Banking and Insurance) 2016. banking.com/, (Erişim Tarihi: 20.01.2016). “Takaful” http://www.islamic- Karaman,H.2016.“Sigorta”,http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/helalharam/0225.htm, (Erişim Tarihi: 15.01.2016). Marifa Akademy 2014. “Islamıc Banking & Fınance: Principles and Practices”, Megep, Modüller 2011. Pazarlama ve Perakende. Sigorta Muhasebesi. Ankara. Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi Özcan, S. ve C. Elitaş. 2015. Finansman Aracı Olarak Sukuk ve Muhasebeleştirilmesi, MODAV Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17(3). TFRS 4 2011. Sigorta Sözleşmeleri Standardı, Resmi Gazete. TTK (Türk Ticaret Kanunu) (2011).“Sigorta Hukuku” 6102 Türk Ticaret Kanunu,http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20110214-1-1.htm, (Erişim Tarihi: 20.11.2016). Üstün, Y. 2014. Sigorta, Tekafül ve Kooperatif Sigortacılığı, Karınca Dergisi, 80(927). www.takaful.net 2017/2 TKBB 2015. http://www.tkbb.org.tr/arastirma-ve-yayinlar-tkbb-yayinlari-yillik-sektor-raporlari, (Erişim Tarihi: 20.11.2015). 377 CORPORATE GOVERNANCE AND SOCIAL RESPONSIBILITY ISSUES IN CODE OF ETHICS Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19 (2); 378 - 388 ABSTRACT 378 In the last decade, a growing number of companies are disclosing corporate codes with diverse contents. The aim of this paper is to discuss code of ethics within the framework of corporate social responsibility and corporate governance. According to the recent principles issued by international organizations such as United Nations, OECD and previous research, companies state information about environment, social and governance policies in their code of ethics reports. In this respect, a content analysis was conducted among the codes of ethics of companies listed in Sustainability Index of Borsa Istanbul. The most highlighted topics in ethical codes of Turkish companies are; relationship with dealers, gift giving and gift taking. In automotive industry companies issue longer and more comprehensive ethical codes when compared with companies in other industries. The results of the study reveal that the content of the codes of ethics practices of companies is highly diversified due to the company, industry and country related factors. Keywords: Corporate Governance, Code of Ethics, Corporate Social Responsibility, BIST Sustainability Index, Content Analysis JEL Classification: M14, M40 ETIK KODLARDA KURUMSAL YÖNETİM VE SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMLARI ÖZ Son yıllarda giderek artan sayıda şirket tarafından farklı içerikte etik kodlar yayınlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, etik kodları kurumsal sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetim çerçevesinde Date of submission: 09.02.2017; date of acceptance: 30.05.2017 This study is the extended version of the paper presented at the 13th International Accounting Conference on 21/10/2016 in Izmir, Turkey. Yaşar Üniversitesi, ebru.esendemir@yasar.edu.tr Yaşar Üniversitesi, yucel.ozturkoglu@yasar.edu.tr Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU tartışmaktır. Birleşmiş milletler ve OECD gibi uluslararası organizasyonlar tarafından yayınlanan son ilkeler ve mevcut akademik çalışmalara göre, şirketlerin etik kodlarında, çevre, sosyal ve kurumsal yönetim konuları yer almaktadır. Bu çerçevede, Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksinde yer alan şirketler tarafından yayınlanan etik kodlar, içerik analizi ile incelenmiştir. Araştırmanın yapıldığı dönemde Türkiye’deki şirketlerin etik kodlarında, tedarikçilerle olan ilişkiler ile hediye alma ve verme 2017/2 hususları en çok üzerinde durulan konular olmuştur. Otomotiv sektöründe yer alan şirketler diğer 379 sektörlerde yer alan şirketlerden daha uzun ve kapsamlı etik kodlar yayınlamaktadırlar. Analiz sonuçlarına göre etik kodların içeriği şirket, sektör ve ülke faktörlerine göre farklılık göstermektedir. Çalışmanın sonuçları önceki araştırmalar ile benzerlik göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Yönetim, Etik Kod, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, İçerik Analizi JEL Sınıflandırması: M14, M40 1. INTRODUCTION A growing number of companies are issuing codes of ethics with different contents. As Werhane (2000) states, ethical issues have been discussed starting with Code of Hammurabi since 1800 B.C. The first neo-classical political economist, Adam Smith, one of the earliest defenders of private free enterprise, argues precisely against separation of ethics from economics, commerce or political economy. He was highly critical of joint stock companies and was quite well aware of agency problems (Werhane, 2000). According to Carasco and Singh (2003) there are several reasons for the growing importance of corporate codes. An ethics code is a communication and disclosure tool for sending the right message about good business practices, internally and externally and thought to enhance corporate reputation and brand image. Internally, a corporate code of ethics can help to create corporate culture to operationalize its values both for local and multinational companies. Externally, code of ethics serves the purpose of signaling to shareholders, activists, and the media that a company is committed to ethical behavior so that in times of crisis can help avoiding sanctions and litigation. It was argued that financial performance should be supported by corporate social responsibility1 (CSR) and corporate governance practices due to the failures of once financially strong companies. The fundamental reason relying under the collapse of Barings Bank, Enron, 1 Many authors in this field consider it synonymous with sustainability. Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics Parmalat and many other big companies was the unethical behaviors of the employees, board of directors, CEO or auditors. The aim of this paper is to discuss the importance of code of ethics in terms of corporate social responsibility and corporate governance framework. In this respect, a content analysis was conducted among the codes of ethics of companies listed in in part two and corporate governance in part three. In the fourth part, the related research is reviewed. Research methodology and the results are provided in the fifth part. 2. CODE OF ETHICS AND CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY According to Carroll (1999), “The corporate social responsible firm should strive to make a profit, obey the law, be ethical and be a good corporate citizen.” Corporate social responsibility has four components: economic, legal, ethical and philanthropic. These categories are related with shareholders, customers, employees, suppliers and neighboring communities (Jones, 1980). As stated by the ten principles of the UN Global Compact (2016), corporate sustainability starts with a company’s value system and a principled approach to doing business. Operations of the responsible businesses, at a minimum, meet fundamental responsibilities in the areas of human rights, labor, environment and anti-corruption. Many companies have adopted measures designed to comply with the law and standards of business conduct, and to enhance the transparency of their operations. A growing number of firms have issued voluntary codes of corporate conduct, which are expressions of commitments to ethical values in such areas as environment, human rights, labor standards, consumer protection, or taxation. Companies are there encouraged to communicate value statements or statements of business conduct to the public, including information on the social, ethical and environmental policies of the enterprise and other codes of conduct to which the company subscribes. For instance, are cooperating with NGOs and intergovernmental organizations like the Global Reporting Initiative (GRI) to develop reporting standards in communicating the activities about sustainable development outcomes (OECD, 2011). In G4 Sustainability Reporting Guidelines issued by GRI (2015), ethics and integrity of companies is presented under general standard disclosure. Pursuant to these guidelines, codes of conduct and codes of ethics describe the organization’s values, principles, standards and norms of behavior. Guidelines cover the identification of how the organization’s values, principles, 2017/2 Sustainability Index of Borsa Istanbul. Code of ethics is surveyed within the framework of CSR 380 Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU standards and norms of behavior (such as codes of conduct, codes of ethics) have been developed, approved, and implemented. Stohl et al. (2009) suggested that the codes of ethics of the most advanced companies should evolve to the “third generation ethics”, which focuses on the long-term perspective and on the global, social and environmental aspects of corporate responsibility sensibility. Given the 2017/2 growing concern for social responsibility and for the relationship with external stakeholders, 381 researchers explore whether the codes of the most respectable and admired companies reflect this trend. For instance, codes of ethics contain a set of rules of conduct and corporate principles concerning the responsibility to stakeholders and shareholders, which help guide corporate and employees’ behavior, and they constitute verifiable elements of social responsibility (Calderon et al. 2012). 3. CODE OF ETHICS AND CORPORATE GOVERNANCE Corporate governance deals with the agency problem, which is the separation of management and finance (Shleifer and Vishny, 1997). The adoption of appropriate corporate governance practices has an essential role in fostering a culture of ethics within enterprises (OECD, 2011). Corporate governance should protect and facilitate the rights of all shareholders and stakeholders providing effective monitoring of management by the board, and the board’s accountability to the company and shareholders (OECD, 2015). In this part, OECD Principles of Corporate Governance will be used as a framework since the principles are used as basis for the regulations issued by Capital Markets Board (CMB) in Turkey. According to the new OECD Principles (2015), there are five fundamental components of corporate governance: i. Shareholders, ii. Institutional Investors (including stock markets and other intermediaries), iii. Stakeholders, iv. Disclosure and Transparency, v. Board of Directors. As corporate governance principles aim to promote ethical, responsible and transparent practices continuously consulting with the public, all shareholders and stakeholders should have the opportunity to obtain effective feedback for violation of their rights. A strong disclosure regime promotes real transparency which informs shareholders about their rights and helps to attract capital while a weak disclosure and non-transparent practices can cause to unethical behavior and to a loss of market integrity. The corporate governance framework requires timely and accurate disclosure on all material matters regarding the corporation, including the financial Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics situation, performance, ownership, and governance of the company. Disclosure regime should include corporate policies and performance with respect to environmental and ethical standards, and companies’ relationships with the communities in which they operate (OECD, 2015). There are various reporting formats used for transparency and disclosure principle. audited financial reports. Financial and non-financial information regarding competitive assets and strengths like human resources capital, market position, customer loyalty is presented in annual reports (Esendemirli and Saygili, 2014). Environmental, social and governance (ESG) related performance of the companies is communicated through CSR reporting practices. Corporate principles and rules of conduct related with the responsibility to stakeholders and shareholders are disclosed in code of ethics (Calderon et al., 2012). In OECD corporate governance framework (2015), board has fundamental responsibilities requiring high ethical standards for strategic guidance of the company, monitoring and managing potential conflicts of interest of management, board members, shareholders and stakeholders. The board is accountable to shareholders and stakeholders of the company and has a key role in setting the ethical tone of a company for daily operations and long-term commitments. Many companies developed company codes of conduct, widely known as codes of ethics to make the objectives of the board clear, applicable and to communicate them throughout the organization. Company-wide codes serve as a standard in dealing with conflicting situations and the ethical code should set clear limits on the pursuit of private interests, including dealings in the shares of the company. An overall framework for ethical conduct goes beyond compliance with the law, which should always be a fundamental requirement (OECD, 2015). Further, the board should encourage the reporting of unethical/unlawful behavior. The audit committee or an ethics committee should offer a contact point for employees who wish to report concerns about unethical or illegal behavior that might compromise the integrity of financial statements. 4. LITERATURE REVIEW In this part, the results of the recent studies regarding social responsibility and governance content of the corporate codes will be reviewed. Previous studies indicate that the content of the corporate codes changes due to the country and industry related factors. The comparative study 2017/2 Information about the financial situation and performance of the company is disclosed in the 382 Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU conducted by Langlois et al. (1990) reports that there are striking differences in content between U.S. and European codes of ethics in particular with regard to employee conduct, supplier and contractor relations as well as political interests. Further, differences in the contents of codes also exist between the European countries. France, for example, stands out with high proportion of codes that address customer relations (93%), while German codes address innovation and 2017/2 technology more frequently (60%o) than the codes in any other country. Carasco and Singh 383 (2003) examined the content and focus of transnational corporate codes of ethics. It was found that codes of ethics of corporations demonstrate concerns both on behalf of the firm and against the firm, but issues relating to the latter play a larger role in the codes. There are different viewpoints in the code of ethics research stream. Some authors (Schwartz, 2002) analyze the ethical and moral content of the codes. While others search different topics which are communicated and promoted in ethics statements for outside users (Murphy, 2005). Stohl et al., (2009) described third generation with contents related to corporate social responsibility and governance. This study analyses the third generation ethics. The results of the study conducted among the 2009 Most Admired Companies of the World show that codes of ethics resemble “codes of conduct” rather than strictly codes of ethics or “codes of corporate social responsibility” (Calderon et al., 2012). They are still governed by traditional norms related to immediate economic success, normative compliance, internal management and the pressing effects of their sector. Davidson and Stevens (2013) find that when the code is certified by management it enhances the potential for the code to activate ethical behavior as the norm and an increase in investor confidence. Due to the recent regulation issued by Capital Markets Board of Turkey (2014) companies should operate within ethical standards stated in the communique. Further companies should disclose ethical standards on the websites. Tanc (2015) identified that 44 percent of the manufacturing companies listed in BIST, disclosed ethical rules on their web sites. Garegnani et al. (2015) identified the following quality drivers and related factors for scoring codes of ethics: commitment from the top, style and availability, whistle-blowing, relations with stakeholders, compliance procedures and legal items. Bodolica and Spraggon (2015) explore the disclosure trends and examine the contents of codes of ethics in the context of Canadian publicly listed acquirers. The results indicate that code of ethics’ patterns in sample Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics firms are not driven merely by regulatory forces but shaped by values for sustainable corporation, so there is an emerging trend of commitment to social responsibilities. 5. METHODOLOGY Research Services Limited (EIRIS) to create BIST Sustainability Index. BIST Sustainability Index provides a benchmark for Borsa Istanbul companies with high performance on corporate sustainability and to increase the awareness, knowledge and practice on sustainability in Turkey. EIRIS evaluated BIST 30 Index firms in 2014 and BIST 50 Index firms in 2015. Starting from the 2016, the volunteer firms from BIST 100 Index are also evaluated. On the day of the study, 29 companies were listed in BIST Sustainability Index based on the international sustainability criteria. The codes of ethics contain a set of rules of conduct and corporate principles concerning the responsibility to stakeholders and shareholders. BIST Sustainability Index companies for the period between November 2015 and October 2016 were the sample for this research. There were 29 companies in the list but companies operating in banking and financial sectors were not included in the research. As a result, the study covered 20 companies presented in Table 1. Table 1. Profile of Companies No Name of the Firm 1 Arcelik 2 Anadolu Efes 3 Aksa Energy 4 Aselsan 5 Brisa 6 Coca Cola 7 Doğuş Otomotiv 8 Ereğli Demir Çelik 9 Ford Otosan 10 Migros Ticaret Title ARCLK AEFES AKSEN ASELS BRISA CCOLA DOAS EREGL FROTO MGROS Index BIST 30 BIST 50 BIST 50 BIST 50 BIST 50 BIST 30 BIST 50 BIST 30 BIST 30 BIST 50 Sector Consumer Durables Food & Beverage Energy Defen. Electr. Syst. Motor Vehicles Food & Beverage Automotive Steel &Metal Automotive Retail No Name of the Firm 11 Otokar 12 Petkim 13 TAV 14 Turkcell 15 THY 16 Tofaş 17 Türk Telekom 18 Tüpraş 19 Ülker Bisküvi 20 Vestel Title OTKAR PETKM TAVHL TCELL THYAO TOASO TTKOM TUPRS ULKER VESTL Index Sector BIST 30 Automotive BIST 30 Petrochemicals BIST 30 Transportation BIST 30 Telecom BIST 30 Transportation BIST 30 Automotive BIST 50 Telecom BIST 50 Petrochemicals BIST 30 Food & Beverage BIST 50 Consumer Durables In the first step of the analysis, code of ethics document in English was downloaded from corporate websites. 17 companies had a pdf file about code of ethics on their websites. Two 2017/2 Borsa Istanbul (BIST) has signed a Corporation agreement with Ethical Investment 384 Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU companies (TAV and Brisa) did not have any specific file as code of ethics, while there was information on their web sites under the code of ethics subtitle. In addition, one company (Aselsan) did not have any specific information or file about code of ethics. The companies had different range of length from 3 pages to over 20 pages (the average page number is twelve). The total number of pages for 19 firms’ codes of ethics documents was 2017/2 229. Table 2 shows number of pages for code of ethics documents on industrial basis. 385 Table 2. Code of Ethics Practices of Different Industries Business Category Percen. Page Num. Business Category Percen. Page Num. Automotive 20% 66 Steel &Metal 5% 11 15% 54 Motor Vehicles 5% 11 Durables 10% 7 Retail 5% 17 Telecom 10% 23 Energy 5% 9 Transportation 10% 20 Defense System 5% 3 Petrochemicals 10% 11 Food & Beverage Consumer Table 2 reveals that the sample covers a wide range of sectors such as; 20% automotive, 15% food & beverage, 10% consumer durables, 10% transportation, 10% petrochemicals. Content analysis was used to understand the ethical policies of the 19 companies. Codes of ethics were analyzed in order to identify specific words, concepts and terms. The main categories were provided by the dimensions of Murphy (2005) presented in Table 3. Based on his work, there are 12 dimensions such as; gift (giving/receiving), bribery/grease payments, workforce diversity, competitive intelligence, safety, working condition, environmental problems, relationship with dealers, human rights, international issues, advertising and product safety. Pertinent / Industry specific issues are not included due to the limited number of observations. Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics Dimensions Number of Words 2016 Turkey (%) Relationship with Dealers 168 95 Gift (giving/receiving) 137 95 Working Conditions 63 53 Competitive Intelligence 60 84 Environmental Problems 42 89 Workforce Diversity 29 47 2017/2 Table 3. Dimensions of Code of Ethics International Issues 26 63 386 Bribery/Grease Payments 23 58 Advertising 23 63 Human Rights 18 74 Product Safety 4 21 Selling price 3 16 Codes that included these 12 dimensions were identified and assessed to understand ethical policies of the companies. Frequency count of the keyword “ethics” across all reports indicated that 18% of the companies covered ethical issues in the codes. The words honesty, confidence and responsibility were the common dimensions in all codes of 19 firms. Table 3 presents the analysis results of reports based on the 12 dimensions proposed by Murphy (2005). As seen in table, relationship with the dealers dimension is the most frequently used word. Then sequentially, gift giving/receiving, working conditions and competition were the most frequently used words. Product safety was the least emphasized dimension in the reports. 6. CONCLUSION A growing number of companies are disclosing corporate codes with diverse contents, in the last decade. The present research surveys the content of code of ethics within the framework of corporate social responsibility and corporate governance. Recent discussions about company codes and principles issued by international organizations reveal that code of ethics is a corporate tool for disclosing environmental, social and governance policies. The content of the codes of ethics practices of companies is highly diversified due to the company, industry and Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU country related factors. In this respect, a content analysis was conducted among the codes of ethics of companies listed in Sustainability Index of Borsa Istanbul. In this study, a sample of BIST Sustainability Index is used to analyze the content of the ethical codes based on 12 important dimensions proposed by Murphy (2005). Although code of ethics is not a requirement for listing in BIST sustainability index, the adoption and public 2017/2 diffusion of an official ethical code is important for listed companies due to their larger size and 387 greater role in the marketplace (Bodolica and Spraggon 2009). The results of the study indicate that despite being in BIST Sustainability Index, Aselsan has no information about ethical rules. Additionally, TAV and Brisa do not have a specific document about code of ethics in their corporate websites. The most highlighted topics in ethical codes of Turkish companies are; relationship with dealers, gift giving and gift taking. In automotive industry companies issue longer and more comprehensive ethical codes when compared with companies in other industries. This study has the same results with previous studies stating that corporate codes are diversified due to company, industry and country related factors. REFERENCES Bodolica, V. and M. Spraggon. 2009. Merger and Acquisition Transactions and Executive Compensation: A Review of The Empirical Evidence, Academy of Management Annals, 3(1). Bodolica, V. and M. Spraggon. 2015. An Examination into the Disclosure, Structure, and Contents of Ethical Codes in Publicly Listed Acquiring Firms, Journal of Business Ethics, 126(3). Calderón, R., I. Ferrero and D. M. Redin. 2012. Ethical Codes and Corporate Responsibility of the Most Admired Companies of the World: Toward A Third Generation Ethics? Business and Politics, 14(4). Capital Markets Board (CMB). 2014. Communique Determining the Principles and Practices of Corporate Governance, No. of Official Gazette: 28871, Retrieved fromhttp://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/12/20111230-14.htm (Erişim Tarihi: 10.06.2016). Carasco, E. F. and J. B. Singh. 2003. The Content and Focus of the Codes of Ethics of the World's Largest Transnational Corporations, Business and Society Review, 108(1). Carroll, A. B. 1999. Corporate Social Responsibility Evolution of a Definitional Construct. Business & Society, 38(3). Davidson, B.I and D. E. Stevens. 2012. Can a Code of Ethics Improve Manager Behavior and Investor Confidence? An Experimental Study, The Accounting Review 88(1). Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics Jones, T. M. 1980. Corporate Social Responsibility Revisited, Redefined. California Management Review, 22(3). Esendemirli, E. and A. T. Saygılı. 2014. Transparency and Disclosure: Public Company Reporting and Corporate Inputs, In Corporate Governance, Springer Berlin Heidelberg. Global Reporting Initiative (GRI). 2015. G4 Sustainability Reporting Guidelines, Available at https://www.globalreporting.org/ standards/g4/Pages/default.aspx (Erişim Tarihi: 10.04.2016). Langlois, C. C. and B.B.Schlegelmilch. 1990. Do Corporate Codes of Ethics Reflect National Character? Evidence from Europe and the United States, Journal of International Business Studies. Melrose-Woodman, J. E. and I. Kverndal. 1976. Towards Social Responsibility: Company Codes of Ethics and Practice, Surveys and Publications Department, BIM. Murphy, P. E. 2005. Developing, Communicating and Promoting Corporate Ethics Statements: A Longitudinal Analysis. Journal of Business Ethics, 62(2). Organization for Economic Co-operation and Development (OECD). 2011. Guidelines for Multinational Enterprises, Available at https://www.oecd.org/corporate/mne/48004323.pdf (Erişim Tarihi: 08.04.2016). Organization for Economic Co-operation and Development (OECD). 2015. Principles of Corporate Governance, Available at https://www.oecd.org/daf/ca/Corporate-GovernancePrinciples-ENG.pdf (Erişim Tarihi: 09.04.2016). Stohl, C., M. Stohl and L. Popova. 2009. A New Generation of Corporate Codes of Ethics, Journal of Business Ethics, 90(4). Schwartz, M. S. 2002. A Code of Ethics for Corporate Code of Ethics, Journal of Business Ethics, 41(1-2). Shleifer, A. R. and R. W. Vishny. 1997. A Survey of Corporate Governance, The Journal of Finance, 52(2). Tanç, G. Ş. 2015. Kurumsal Yönetim Uygulamaları Kapsamında Etik Kurallar: Borsa İstanbul’da Faaliyet Gösteren Şirketler Üzerinde Bir Araştırma, Journal of Accounting, Finance and Auditing Studies, 1(3). United Nations (UN). The Ten Principles of the UN Global Compact, Available at https://www.unglobalcompact.org/what-is-gc/mission/principles (Erişim Tarihi: 08.02.2016). Werhane, P. H. 2000. Business Ethics and the Origins of Contemporary Capitalism: Economics and Ethics in the Work of Adam Smith and Herbert Spencer, Journal of Business Ethics, 24(3). 2017/2 Garegnani, G. M., E. P. Merlotti and A. Russo. 2015. Scoring Firms’ Codes of Ethics: An Explorative Study of Quality Drivers, Journal of Business Ethics, 126(4). 388 ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA* Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI** Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL*** Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 389 - 414 ÖZ Kurumsal raporlar, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanmasında kullanılan araçlardır. Kurumsal raporlamada yeni bir yaklaşım olan entegre raporlama 2009 yılından itibaren dünya çapında tartışılmaya başlanmıştır. Entegre raporlama, finansal ve finansal olmayan bilgilerin entegre düşünce temelinde raporlanmasını sağlayan kurumsal raporlama aracıdır. Kurumsal raporlamada yeni bir yaklaşım olmasından dolayı, entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi tartışılan konular arasındadır. Bu nedenle çalışmamızda öncelikle entegre raporlama ile ilgili bilgi verilecek, entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi tartışılacak, sonrasında mesleki kuruluşların eğitim müfredatları ve Güney Afrika’da entegre raporlama eğitimi veren üniversitelerin eğitim müfredatları incelenerek Ülkemiz için örnek bir müfredat sunulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Entegre Düşünce, Entegre Raporlama, Entegre Muhasebeci, Entegre Raporlama Eğitimi JEL Sınıflandırması: M400, G340, Q560 THE ROLE OF THE PROFESSIONAL ACCOUNTANT IN INTEGRATED REPORTING AND INTEGRATED REPORTING IN PROFESSIONAL ACCOUNTING CURRICULA ABSTRACT Corporate reports are tools used in order to provide transparency and accountability. Since 2009 integrated reporting as a new approach to corporate reporting has been discussed worldwide. Integrated reporting is the corporate reporting tool that provides financial and non-financial information to be reported on the basis of integrated thinking. Since it is a new approach to corporate reporting, the role of * Makale gönderim tarihi:01.03.2017; kabul tarihi: 19.05.2017 Celal Bayar Üniversitesi, İİBF, İşletme ABD, aracihakan@hotmail.com *** Dumlupınar Üniversitesi, Dom aniç Hayme Ana MYO, filiz.yuksel@dpu.edu.tr ** 389 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL accountants in integrated reporting and integrated reporting education are among the issues discussed. Therefore, first of all general information about integrated reporting,will be given, accountant's role in integrated reporting and integrated reporting education will be discussed in our study. Later a sample curriculum for our country will be presented. Education curricula of professional organizations and curriculums of universities providing integrated reporting training in South Africa will be examined; a 2017/2 sample curriculum will be presented for our country. 390 Keywords: Integrated Thinking, Integrated Reporting, Integrated Accountant, Integrated Reporting Education JEL Classification: M400, G340, Q560 1. GİRİŞ İşletme faaliyetlerinin etkinlik ve verimliliğinin sağlanması etkin çalışan bir kurumsal yönetim sisteminin oluşturulmasına bağlıdır. İşletmenin stratejik amaçlarının belirlenmesinde ve faaliyetlerin yerine getirilmesinde eşitlik, sorumluluk, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun davranılması, kurumsal yönetim sisteminin etkinliğini sağlayacaktır. İşletme faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesinde tüm paydaşların menfaatleri gözetilmeli, tüm paydaşlara karşı sorumlu olunduğu unutulmamalıdır. Bu şekilde, kurumsal yönetim ilkelerinden olan eşitlik ve sorumluluk ilkelerine uygun davranılmış olur. İşletme faaliyetlerine ilişkin sonuçlar kurumsal raporlar vasıtasıyla bilgi kullanıcılarına sunulmalıdır. Bu durumda da kurumsal yönetim ilkelerinden olan şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun davranılmış olur. İşletmenin mali durumu ve faaliyet sonuçlarına ilişkin finansal bilgileri bilgi kullanıcılarına aktarmada kullanılan kurumsal raporlama aracı finansal raporlamadır. Finansal raporlar işletmenin sona eren döneme ait performans sonuçlarını içeren finansal bilgiyi mevcut veya potansiyel yatırımcılar veya kreditörlere sunmaktadır. Son zamanlarda, işletmenin sadece mevcut veya potansiyel yatırımcılara karşı sorumlu olmayıp tüm paydaşlarına karşı sorumlu olduğu, işletmenin amaçlarına ulaşabilmesi için faaliyetlerinde hissedarlar ve kreditörler yanında çalışanlar, müşteriler, devlet, toplum, doğal çevre ve diğer tüm paydaşların hak ve menfaatlerinin de korunması düşüncesi hakim olmaya başlamıştır. Bu düşünce kurumsal raporlamaya da yansımış, işletmenin tüm paydaşları için değer yaratması ve yarattığı bu değeri şeffaflık ve hesap verilebilirliği sağlamak adına raporlamasını gerekli kılmıştır. Bu gereklilik, işletmelerin mevzuat gereği hazırlamak zorunda oldukları finansal raporlar yanında, çevresel Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama sosyal ve ekonomik raporlar, kurumsal sosyal sorumluluk raporları, sürdürülebilirlik raporları gibi finansal olmayan raporları hazırlamaları ve yayınlamaları sonucunu doğurmuştur. Çoğu ülkede gönüllülük esasına dayalı olarak hazırlanan bu raporlara ilaveten son 5 yılda kurumsal raporlamada yeni bir yaklaşım olan entegre raporlama tüm dünyada tartışılmaya başlanmıştır. 17 Aralık 2009 tarihinde “Governance & Collaboration: Establishing an International Galler Prensi Global Reporting Initiative (GRI) ve International Federation of Accountants (IFAC)’ı uluslararası alanda kurumsal raporlamada entegre yaklaşım geliştirilmesini sağlayacak “International Integrated Reporting Council (IIRC - Uluslararası Entegre Raporlama Komitesi)’yi kurmaları için işbirliğine davet etmiştir. IIRC 2010 yılında kurulmuştur (www.accountingforsustainability.org). 2010 yılında kurulan IIRC tarafından yapılan çalışmalar sonucunda Aralık 2013’te, entegre raporlama sürecinde işletmelere yol gösterecek nitelikte olan Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi yayımlanmıştır. Entegre raporlama, yapısı itibariyle mevcut kurumsal raporlama araçlarından farklı olup birtakım yenilikleri bünyesinde barındırmaktadır. Bu yeniliklerin varlığı nedeniyle entegre raporlama sürecinde muhasebe meslek mensubunun rolü ve entegre raporlama eğitimi mesleki kuruluşlar ve akademisyenler tarafından tartışılan bir konudur. Bu nedenle çalışmamızda öncelikle entegre düşünce ve entegre raporlama ile ilgili bilgi vermeye çalışılacak, sonrasında entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi tartışılacaktır. 2. ENTEGRE DÜŞÜNCE VE ENTEGRE RAPORLAMA Uzun vadeli sürdürülebilir değer yaratmak, işletmenin kararlarını ve bu kararların finansal, doğal ve insan kaynaklarına ilişkin sonuçlarını bir bütün olarak dikkate almayı gerektirir (Eclees ve Serafeim 2011, 2). İyi kurumsal yönetim, devam eden paydaş ilişkileri, entegre düşünme ve entegre rapor, daha az şey ile daha fazlasını yapmayı öğrenmede bugün işletmeler tarafından kullanılan araçlardan dördüdür (IIRC 2013a, 2). İşletmelerin uzun vadede stratejik amaçlarına ulaşabilmesi, işletmede tüm çalışanların katılımıyla oluşturulan sürdürülebilir stratejilerin belirlenmesi, bu stratejilerin hayata geçirilebilmesi için etkin bir kurumsal yönetim sisteminin oluşturulmasına bağlıdır. Etkin çalışan bir kurumsal yönetim sisteminin varlığı başta hissedarlar olmak üzere tüm paydaşlar için değer yaratılmasını sağlayacaktır. 2017/2 Integrated Reporting Committee” başlıklı Accounting for Sustainability (A4S) Forumu’nda 391 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Değer yaratma, kuruluşun faaliyet ve çıktılarının sermaye öğelerini artırması, azaltması ya da dönüştürmesiyle sonuçlanan süreçtir (IIRC 2013b, 7). Kullanılan ve etkilenen sermaye ögelerinde işletme faaliyetleri sonucu meydana gelen artış veya azalış, kullanılan sermaye ögeleri arasındaki dönüşüm değer yaratma olarak ifade edilir. 2017/2 İşletmenin başta hissedarlar olmak üzere tüm paydaşları için değer yaratabilmesi işletme 392 faaliyetlerinin entegre düşünce temelinde gerçekleştirilmesine bağlıdır. Entegre düşünce, bir kuruluşun çeşitli işletme ve fonksiyonel birimleri arasındaki ilişkileri ve kullandığı ya da etkilediği sermaye ögelerini aktif şekilde hesaba katmasıdır. “Entegre düşünce kısa, orta ve uzun vadede değer yaratmaya yönelik entegre karar verme mekanizmalarına ve eylemlere giden yolu açmaktadır” (IIRC 2013b, 2). Entegre düşünce temelinde gerçekleştirilen faaliyetler, sermaye unsurları üzerinde yaratılan değişmelerin entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına sunulması entegre raporlama süreci olarak tanımlanabilir. Entegre raporlama, entegre düşünce biçimi üzerine inşa edilen ve bir kuruluş tarafından zaman içinde yaratılan değer hakkında bir entegre raporun ve değer yaratma sürecinin unsurları hakkındaki diğer ilgili bildirimlerin yayınlanmasıyla sonuçlanan bir süreçtir (IIRC 2013b, 33). Bir entegre rapor bir kuruluşun stratejisinin, kurumsal yönetiminin, performansının ve beklentilerinin kuruluş dış çevresi bağlamında kısa, orta ve uzun vadede değer yaratmayı nasıl sağlayacağının kısa ve öz bir şekilde bildirilmesidir (IIRC 2013b, 7). Bir entegre rapor bir kuruluşun zaman içinde nasıl değer yarattığını açıklar (IIRC 2013b, 10). Entegre raporlama sürecine yol gösterici olması amacıyla IIRC tarafından hazırlanan Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi Aralık 2013’de yayınlanmıştır. Çerçeve’de, entegre raporlama sürecinde değer yaratma, değer yaratma sürecinde kullanılan sermaye ögeleri Temel Kavramlar olarak tanımlanmış, raporlama sürecinde yol gösterici Kılavuz İlkeler açıklandıktan sonra entegre raporda bulunması gereken İçerik Ögeleri açıklanmıştır. Çerçeve’de açıklanan Kılavuz İlkeleri ve İçerik Ögeleri Tablo1 ’de verilmiştir. Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama Tablo 1. Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi Kılavuz İlkeler ve İçerik Ögeleri Kılavuz İlkeler İçerik Ögeleri Kurumsal Genel Görünüm ve Dış Çevre Bilgiler Arası Bağlantı Kurumsal Yönetim Paydaşlarla İlişkiler İş Modeli Önemlilik Riskler ve Fırsatlar Kısa ve Öz Olma Strateji ve Kaynak Aktarımı Güvenilirlik ve Tamlık Performans Tutarlılık ve Karşılaştırılabilirlik Genel Görünüş 2017/2 Stratejik Odak ve Geleceğe Yönelim 393 Hazırlık ve Sunum Temeli Kaynak: IIRC, 2013b Entegre raporlama ve entegre rapor, dünya çapında giderek artan bir ilgiye sahiptir. Başta Accounting for Sustainability (A4S), Global Reporting Initiative(GRI) ve International Federation of Accountants (IFAC) olmak üzere dünya çapında birçok organizasyon, ülke ve işletme entegre raporlamayı benimsediğini açıklamıştır. Institute of Directors in Southern Africa (IoDSA) tarafından 2009 yılında yayınlanan King III’de “9.Bölüm: Entegre Raporlama” başlığı altında entegre raporlama açıklanmıştır. Güney Afrika, 2009 yılında King III raporunun yayımlanmasının ardından 1 Mart 2010’dan itibaren Johannesburg Borsası’nda işlem gören işletmeler için entegre raporun hazırlanmasını zorunlu kılmıştır (www.integratedreportingsa.org). Mart 2016 itibariyle IIRC Database’de Asya, Afrika, Amerika, Avusturalya ve Avrupa’daki işletmelere ait 233 entegre rapor, GRI Database’de ise nitelikli 598 entegre rapor mevcuttur. 3. ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ Entegre raporlama dünya çapında hızla kabul görmeye başlayan yeni bir kurumsal raporlama aracıdır. Bu nedenle dünya çapında hükümet yetkilileri, çeşitli kurum ve kuruluşlar, meslek mensupları, akademisyenler entegre raporlamanın gelişmesine katkı sağlamayı, tartışılmakta olan bazı konulara açıklık getirmeyi amaçlamaktadır. Entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi halen tartışılmakta olan konular arasındadır. Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Entegre raporlama, değer yaratma sürecine odaklanarak entegre düşünce temelinde gerçekleştirilen işletme faaliyetleri ve faaliyet sonuçlarının entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına sunulması sürecidir. Bu sürecin başında, tüm işletme birimleri, fonksiyonları ve çalışanlarında entegre düşüncenin oluşturulması ve yerleştirilmesi gerekmektedir. “Muhasebecilerin rolü 2017/2 sadece entegre raporu hazırlamakla sınırlı olmayıp, entegre raporlama projesinin en başından 394 itibaren görevleri başlar. Muhasebeciler entegre raporlama yolculuğunu başlatanlar olabilir, strateji ve değer yaratma sürecinden kendi bilgileri ile entegre düşünce yapısının oluşturulmasına yardımcı olabilirler” (Gibassier ve diğerleri 2015, 21). İşletme faaliyetlerinin entegre düşünce temelinde gerçekleştirilerek değer yaratılabilmesi için etkin bir iç kontrol sisteminin varlığı da gerekmektedir. “Muhasebeciler bilginin doğruluk ve tamlığını sağlamada bilgi sistemleri ve iç kontrolün oluşturulmasına yardım etmede mükemmel konumdadırlar (Baghuis 2016). İşletme tarafından değer yaratma sürecinde gerçekleştirilen tüm faaliyetlerin etkinlik ve verimliliğinin sağlanması, personel tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin yasa ve yönetmeliklere uygunluğunun sağlanması, faaliyet sonuçlarının gerçeğe uygun bir şekilde raporlanması, aynı zamanda işletmenin iç kontrol sisteminin amacıdır. Etkin bir iç kontrol sisteminin oluşturulmasında rolü olan muhasebeciler entegre raporlama sürecinin doğal bir üyesidir. Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’ne göre bir entegre rapor kurumsal genel görünüş ve dış çevre, kurumsal yönetim, iş modeli, risk ve fırsatlar, strateji ve kaynak aktarımı, performans ve genel görünüşe ilişkin bilgilere yer vermelidir. “Raporun “kurumsal genel görünüş ve dış çevre”, “iş modeli”, “strateji ve kaynak tahsisi” ve “genel görünüş” bölümlerinde muhasebeciler sayısal bilgi sağlar. “Yönetim”, “risk ve fırsatlar” ve “performans” bölümlerinde muhasebeciler bilgiyi tanımlama ve toplamada temel rol oylanabilirler” (Gibassier ve diğerleri 2015, 22). Muhasebe meslek mensubu, işletmenin iç ve dış çevresine ilişkin geçmiş dönem verilerini kullanarak, işletme stratejisi doğrultusunda tasarlanan iş modeli çerçevesinde, gelecek dönemlere ait girdi ve çıktılara ilişkin sayısal verileri maliyet-hacim-kar analizleri, bütçeleme çalışmaları gibi araçlar ile hesaplamakta, planlama yapmaktadır. Bu hesaplamalar sonrasında çeşitli işletme birimleri ve fonksiyonları arasında kaynak tahsisi gerçekleştirilmektedir. İşletme faaliyetleri sonucunda gerçekleşen ve muhasebe meslek mensubu tarafından raporlanan sonuçlar ile işletme planları karşılaştırılmakta ve sapmalar tespit edilmekte, performans Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama değerlendirmesi yapılmaktadır. Kısacası, muhasebe meslek mensubu, Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’nde açıklanan içerik ögelerine ilişkin bilgilerin toplanmasında ve sayısal bilgi olarak tespit edilip raporlanmasında etkin rol oynamaktadır. Muhasebe meslek mensubunun bu rolü ağırlıklı olarak finansal sermaye unsurları üzerinde kendisini göstermekle birlikte, son zamanlarda akademisyenler ve çeşitli kesimler tarafından muhasebe alanlarının gerekliliği ortaya konmakta, sürdürülebilirlik konularında muhasebe meslek mensubunun rolünün arttığı görülmektedir. Sürdürülebilirlik konularında ve entegre raporlama sürecinde muhasebe meslek mensuplarının görevlerini etkin bir şekilde gerçekleştirmeleri için entegre raporlama eğitimi de gerekmektedir. 4. MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’ne göre bir entegre rapor diğer kurumsal raporlama araçlarıyla tutarlı olmakla birlikte, işletmenin değer yaratma sürecine odaklanması, gelecek odaklı olması, bilgiler arası bağlantıyı göstermesi, entegre düşünceye vurgu yapmasıyla diğer raporlama araçlarından farklıdır. Bu farklılıklardan dolayı entegre raporlama için muhasebe uzmanlarının bilgi ve yetkinlikleri uygun muhasebe eğitimi ile geliştirilmelidir. 5 Nisan 2013 tarihinde the Institute of Certified Public Accountants of Singapore (ICPAS) ve the International Integrated Reporting Council (IIRC) ortaklığında, kurumsal raporlamanın geleceği olabilecek entegre raporlama konusunda bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda ele alınan konular ve yapılan öneriler Haziran 2013’te “The Future of Corporate Reporting” başlıklı rapor ile kamuoyuna sunulmuştur. Bu toplantıda muhasebe uzmanlarının entegre raporlama konusundaki rolleri de tartışılmıştır. Buna göre, “Muhasebe eğitiminde değişiklik gerekmektedir. Bu öğrencilerin daha geniş kapsamlı öğrenmelerine ve modern işletme karmaşıklığı ile baş edebilmelerine imkan sağlayacaktır. Sadece muhasebeye odaklanmak yerine, sürdürülebilirlik ve iş süreçleri gibi ilgili diğer alanlarda bilgi sahibi olan “entegre muhasebeci” kavramı için hazır öğrenciler yetiştirmeye önem verilmelidir” (ICPAS ve IIRC 2013, 3). Owen (2013) çalışmasında entegre raporlama ve entegre raporlama ile ilgili gelişmeler, bu gelişmelerin muhasebe müfredatına etkisi, the Association of Chartered Certified Accountants (ACCA)’nın sertifikasyon programına entegre raporlamayı nasıl dahil edebileceğini incelemiş, 2017/2 sosyal muhasebe, çevre muhasebesi veya yeşil muhasebe, sera gazı (karbon) muhasebesi gibi 395 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL muhasebe müfredatının operasyonel veya işlemsel odak yerine daha fazla stratejiye odaklanmaya ihtiyaç duyacağını ifade etmiştir. “Kısa dönemli görünüş yerine daha uzun döneme odaklanmak, geçmişe dönük analizler yerine geleceğe yönelik analizleri sunmak, nicel bilgileri içermenin yanında nitel yorumları içermek, daha dar dış finansal raporlama verisi veya 2017/2 denetim uyumundan ziyade daha geniş iş performans ölçümlerini raporlamayı benimsemek 396 gerekecektir” (Owen 2013, 354). Ruiz (2013)’e göre entegre raporlama, iş modeli ve değer yaratma sürecini izleme, finansal, ekonomik, çevresel ve sosyal risk ve fırsatları, sürdürülebilir stratejik amaçları, kuruluşun temel yetkinliklerini değerlendirme, kısa orta ve uzun dönem için finansal ve finansal olmayan performans göstergelerini kullanarak sürdürülebilirlik performansını ölçme yetkinlik ve becerisini gerektirir. “Entegre raporlamayı muhasebe müfredatına uyarlamak zordur, fakat yapılabilir. Bu, silo düşüncesini, finansal sermayenin gözetimini, tarihsel yönelimi, kısa vadeciliği, açıklamaların dar kapsamını, uygunluk yönelimini ve modası geçmiş iletişim ortamlarının değiştirilmesini kapsar” (Ruiz 2013, 361). Entegre muhasebeci yetiştirmek için muhasebe ve finansal raporlama standartları doğrultusunda kayıt ve raporlama yapma becerisi yanında, uzun vadede değer yaratmaya odaklanma, işletmenin geleceğine yönelik analizleri yapma, finansal ve finansal olmayan performans göstergeleri ile işletme performansını ölçebilme bilgi ve becerisi kazandırmak gerekmektedir. Muhasebe meslek mensuplarına ve meslek mensubu adaylara bu yetkinlikleri kazandıracak eğitim müfredatlarının hazırlanması veya var olan eğitim müfredatlarına bu yetkinliklerin eklenmesi uygun olacaktır. Çalışmamızın bu bölümünde, entegre raporlama sürecinde muhasebe meslek mensuplarında bulunması gereken yetkinlikleri tespit edebilmek, entegre raporlama eğitiminin akademik seviyesini ve kapsamını tespit edebilmek amacıyla, öncelikle dünya çapında entegre raporlama eğitimi veren mesleki kuruluşların eğitim müfredatları incelenecek, sonrasında Güney Afrika’da entegre raporlama eğitimi veren üniversiteler ve eğitim programları incelenecektir. 5. ENTEGRE RAPORLAMA EĞİTİMİ İLE İLGİLİ MESLEKİ KURULUŞLAR VE EĞİTİM MÜFREDATLARI Entegre raporlama eğitimi ile ilgili çalışmalar yapan, entegre raporlama için gerekli olan yetkinlikleri tespit eden, eğitim müfredatlarına entegre raporlamayı dahil eden başlıca kuruluşlar Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama IIRC, International Federation of Accountants-International Accounting Education Standards Board (IFAC-IAESB), Chartered Institute of Management Accountants (CIMA), the Association of Chartered Certified Accountants (ACCA), the South African Institute of Chartered Accountants (SAICA)’dır. Çalışmamızın bu bölümünde bu kuruluşlar tarafından 5.1. International Integrated Reporting Council (IIRC) Entegre raporlama eğitimi, entegre raporlama için gerekli olan yetkinliklerin tespit edilmesi ve entegre raporlamanın güvencesini sağlama açısından da önem taşımaktadır. IIRC tarafından entegre raporlamanın güvencesini sağlamak için yapılan çalışma sonrasında Temmuz 2015’te yayımlanan “Assurance on <IR> Overview of Feedback and Call to Action” başlıklı çalışmada IIRC, eğitimcileri entegre raporlama için gerekli olan bilgi ve becerileri tespit etmeye davet etmiş, hizmet içi eğitim, lisans ve lisansüstü programlar ile üniversitelerde verilen eğitim ve profesyonel muhasebe kuruluşları tarafından verilen eğitimden yararlanılabileceğini ifade etmiştir. IIRC, entegre raporlama eğitimi sağlayan bir kuruluş olmamakla birlikte, entegre rapor hazırlama ve güvencesini sağlama konusunda işletmelere yardımcı olmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, IIRC tarafından entegre raporlama eğitimi yaklaşımı belirlenmiş, Entegre Raporlama Danışma Grubu ve Entegre Raporlama Eğitim Vakfı (<IR> Training Foundation Partners) oluşturulmuş, Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi hazırlanmıştır. IIRC, entegre raporlama çevresinde çalışmak için ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve davranışları tanımlamak için “Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi (<IR> Competence Matrix)”’ni geliştirmiştir (IIRC 2015a, 2). IIRC(2015a)’ya göre, entegre raporlama eğitimi başlangıç seviyesi ve uygulayıcı seviyesi olmak üzere iki aşamada verilebilir. Başlangıç seviyesi, entegre raporlamanın yararlarını anlamak isteyen ancak entegre raporlama sürecinde görev almayan bireylerin sahip olması gereken yetkinlikleri; uygulayıcı seviyesi ise entegre rapor hazırlama sürecinde görev yapan bireylerin sahip olması gereken yetkinlikleri ifade etmektedir. IIRC, “Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi”’ni 4 temel yetkinlik alanında, 12 konu kapsamında, başlangıç ve uygulayıcı seviyesi için öğrenme çıktılarını detaylı bir şekilde açıklamıştır. 4 temel yetkinlik alanı ve 12 konu kapsamı Tablo2’de verilmiştir. 2017/2 tespit edilen entegre raporlama yetkinlikleri ve eğitim müfredatları incelenmeye çalışılacaktır. 397 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Tablo 2. Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi Temel Yetkinlik Alanları ve Konu Kapsamı Yetkinlik Alanı Konu Kapsamı Entegre Raporlama-Daha İyi Kurumsal Entegre Raporlama Hareketinin Gelişimi Raporlama İçin Vizyon Entegre Raporlamanın Yararları Değer Yaratma 2017/2 Sermaye Unsurları Değer Yaratma Süreci Entegre Düşünce-Zaman İçinde Değer Yaratma Entegre Düşünceye Ulaşma Kılavuz İlkeler 398 Entegre Rapor Hazırlama-Değer Yaratmanın İçerik Ögeleri İletimi Entegre Rapor Entegre Raporlama Yönetim Sistemini Uygulamak Entegre Raporlaman Uygulaması-Finansal Yıllık Hazırlama Sürecini Planlamak Yönetimden Değer Yönetimine Güvenilirlik, Güven Ve Güvence Kaynak: IIRC, 2015a IIRC, Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi’ni taslak olarak yayınlamıştır. Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi’nin doğruluk ve güvenilirliğini ölçmek için anket uygulamış, bu ankete dünya çapında 28 ülkeden 67 formal cevap almıştır (IIRC 2015b, 2). Bu cevapları ve yapılan analizleri “IR> Training Analysis of Feedback Received” başlıklı çalışması ile yayınlamıştır. Bununla birlikte, IIRC tarafından entegre raporlama eğitimi için yapılan çalışmalar devam etmektedir. 5.2. International Accounting Education Standards Board (IAESB) IFAC (2015b)’ye göre muhasebe uzmanları sürekli değişen bir çevrede faaliyet göstermekte, muhasebe meslek mensuplarının rolleri, muhasebe politika ve kapsamı değişmekte olup, bu değişikliklerden biri entegre raporlama ve güvencesi dahil kurumsal raporlamanın yeni biçimlerinde hızlı gelişmedir. Muhasebe eğitiminde bu gelişmelere uyum sağlamak adına IAESB tarafından muhasebe eğitim müfredatlarında güncelleme ve uyumlaştırma çalışmaları yapılmaktadır. Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’nin yayınlanmasının hemen ardından, Ocak 2014’te IAESB tarafından “Uluslararası Eğitim Standardı 2- İlk Mesleki Gelişim-Teknik Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama Yetkinlik (International Education Standard-IES2- Initial Professional Development-Technical Competence)” revize edilmiştir. “Uluslararası Eğitim Standardı 2- İlk Mesleki Gelişim-Teknik Yetkinlik (International Education Standard-IES2- Initial Professional Development-Technical Competence)” kapsamında “Finansal Muhasebe ve Raporlama” yetkinlik alanında “entegre raporlama gibi finansal olmayan raporların yorumlanmasını” (IFAC 2014, 5) öğrenme çıktısı 5.3. Chartered Institute of Management Accountants (CIMA) Londra merkezli mesleki kuruluş olan Chartered Institute of Management Accountants (CIMA) 2015 yılı yeterlilik müfredatına entegre raporlamayı eklediğini açıklamıştır. Tablo3’de görüldüğü gibi, CIMA müfredatı 3 sütun ve 3 satırdan oluşan 9 farklı alandan oluşmaktadır (CIMA 2014, 8-9). Sütunlar, yeterlilik alacak öğrencide bulunması gereken spesifik bilgilerden, satırlar ise öğrenciden beklenen kazanımlardan oluşmaktadır. CIMA 2015 yılı Mesleki Yeterlilik Müfredatı (2015-CIMA Professional Qualification Syllabus)’nda “F3 Finansal Stratejinin Formülasyonu” stratejik seviyesinde, içerik olarak entegre raporlama ve uluslararası entegre raporlama çerçevesi ilkelerini (CIMA 2014, 84-85) açıklamıştır. 2017/2 olarak belirlemiştir. 399 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Tablo 3. CIMA Eğitim Müfredatı Stratejik (Karar Verme) E3 Stratejik Yönetim P3 Risk Yönetimi F3 Finansal Strateji A. İşletme Çevresi A. Riskin Belirlenmesi, A. Finansal Stratejinin ile Etkileşim Sınıflandırılması ve Formülasyonu 2017/2 Değerlendirilmesi 400 20% 20% 25% B. Stratejik B. Stratejik Risk Yanıtları B. Finansman ve Stratejik Karar Konumları ve Alma Stratejik Fırsatları Dividand Kararları Değerlendirme Stratejinin 30% 20% 35% C. Başlıca Değişim C. Riski Yönetmek İçin İç C. Kurumsal Finans Etkin Bir Kontroller Şekilde 20% 20% Uygulanması D. Stratejiyi D. Nakit Akışı ile İlgili İçin Tüm Uygulama Riskleri Yönetmek İçeriği Sağlama 15% 40% 20% E. Kurumsal E. Sermaye Yatırımı Stratejide Bilgi Kararlarıyla İlgili Riskleri Sistemlerinin Rolü Yönetmek 15% 20% Yönetim E2 Proje ve İlişki (İzleme) Yönetimi F2 İleri Finansal P2 İleri Yönetim Muhasebesi Raporlama Stratejinin A. Stratejik A. Rekabet Avantajı İçin A. Uzun Dönemli Finans Uygulanmasını Yönetime Giriş ve Maliyet Planlama ve Kaynakları İzleme Global Çevreyi Analizi Değerlendirme Düzeltici 30% 25% 15% Eylemlerin Kuruluşun İnsan B. Sorumluluk B.Finansal Raporlama Yapılmasını Durumu Merkezlerinin Kontrolü ve Sağlama Performans Yönetimi 20% 30% 60% Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama C. İlişki Yönetimi C. Uzun Dönemli Karar C. Finansal Performans ve Alma Durumun Analizi 20% 30% 25% D. Projeler D. Yönetim Kontrolü ve Vasıtasıyla Risk 30% 15% E1 Organizasyonel Yönetim P1 Yönetim Muhasebesi F1 Finansal Raporlama ve Vergilendirme A. A. Maliyet Muhasebesi A. Finansal Raporlama ve Organizasyonlara Sistemleri Kurumsal Yönetim İçin Giriş Düzenleyici Çevre 25% 30% 10% B. Finans B. Bütçeleme B. Finansal Muhasebe ve Operasyonel Fonksiyonu Raporlama (Uygulama) Yönetimi Stratejinin 15% 25% 45% Uygulanmasını C. Teknoloji ve C. Kısa Dönemli Karar C. Çalışma Sermayesi, İzleme Bilgi Yönetimi Alma Nakit ve Kısa Dönemli Finans Kaynaklarının Yönetimi 15% 30% 20% D. Faaliyet D. Risk Ve Belirsizlikle D. Vergilendirmenin Yönetimi Başa Çıkmak Temeli 15% 15% 25% E. Pazarlama Uygulanan 15% Stratejinin F. İnsan Raporlanması Kaynakları Yönetimi 15% Kaynak: CIMA 2014, 8-9 2017/2 Değişim Yönetimi 401 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL 5.4. The Association of Chartered Certified Accountants (ACCA) 1904 yılında Londra’da kurulan the Association of Chartered Certified Accountants (ACCA) entegre raporlamayı kendi yeterlilik programına dahil eden ilk global muhasebe organıdır. ACCA, Aralık 2014’ten kendi yeterlilik programına aldığından beri öğrenciler muhasebe 2017/2 mesleğinde entegre raporlamayı çalışmaktadır (www.accaglobal.com/za). ACCA, mesleki 402 yeterliliği ölçmek için temel ve profesyonel olmak üzere 2 seviyede sınav yapmaktadır. Bu seviyelerde yer alan alanlar Tablo4’te verilmiştir. Tablo 4. ACCA Yeterlilik Alanları Temel Seviye Profesyonel Seviye İşletmede F1 Bilgi Muhasebe Yönetim F2 Muhasebesi Temel P1 Yönetim, Risk ve Etik P2 Kurumsal Raporlama P3 İşletme Analizi P4 İleri Finansal Yönetim P5 İleri Performans Yönetimi P6 İleri Vergilendirme P7 İleri Denetim ve Güvence Finansal F3 Muhasebe Kurum ve İş F4 Hukuku Performans F5 Beceriler F6 Yönetimi Vergilendirme Seçmeli Finansal F7 Raporlama Denetim ve F8 F9 Güvence Finansal Yönetim Kaynak: www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html’dan yararlanılarak hazırlanmıştır. ACCA tarafından yapılan temel yeterlilik seviyesinde sadece “F1 İşletmede Muhasebe” modülünde muhasebe meslek mensupları entegre raporlamadan sorumlu tutulmuştur (ACCA, 2016, 10). Profesyonel yeterlilik seviyesinde yer alan modüller ve yeterlilik alanları Tablo5’de Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama verilmiştir. Yaptığımız inceleme sonucunda, “P1 Yönetim, Risk ve Etik” modülünde “E. Mesleki Değerler, Etik ve Sosyal Sorumluluk” kapsamında, “P2 Kurumsal Raporlama” modülünde “A. Muhasebecinin Mesleki ve Etik Görevi” ve “Mevcut Gelişmeler” kapsamında, “P3 İşletme Analizi” modülünde “A. Stratejik Konum” kapsamında, “P4 İleri Finansal Performans Yönetimi” modülünde “F. Performans Yönetiminde Gelişme ve Ortaya Çıkan Konular” kapsamında, “P7 İleri Denetim ve Güvence” modülünde “D. Tarihi Finansal Bilginin Denetimi” kapsamında entegre raporlama konusuna yer verilmiştir. Bununla birlikte Owen (2015)’a göre ACCA yeterlilikleri özellikle profesyonel seviyede IIRC tarafından yayınlanan Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesinde açıklanan entegre raporlama içerik ögeleri ile güçlü bir şekilde uyumludur. Bu uyum Owen (2015) tarafından Tablo 6’da görüldüğü gibi ifade edilmiştir. Tablo 5. ACCA Profesyonel Seviye İçin Gerekli Olan Yeterlilik Alanları P1 Yönetim, P2 Kurumsal Risk ve Raporlama Etik A. Yönetim A. Muhasebecinin ve Mesleki ve Etik Sorumluluk Görevi P3 P4 İleri P5 İleri İşletme Finansal Performans Analizi Yönetim Yönetimi A. Paydaşlara A. Stratejik Karşı Rol ve Planlama ve Sorumluluk Kontrol A.Stratejik Konum P6 İleri Vergilendirme P7 İleri Denetim ve Güvence A. İngiltere Vergi Sistemine A.Düzenleyici İlişkin Bilgi ve Çevre Anlayış B. Vergi Etkileşimi Dahil B. İç B. Yasal ve Kontrol ve Finansal Raporlama İzleme Çerçevesi B. Çok Uluslu B. İşletme Olmak Üzere B. Stratejik Organizasyonlar Performansına Çeşitli Seçimler İçin Ekonomik Dış Çevre Durumlarda ve Çevre Etkisi Eylem Kurslarında İlgili Vergi Etkisi B. Mesleki ve Etik Düşünceler 2017/2 Yönetim” modülünde “A. Paydaşlara Karşı Rol ve Sorumluluk” kapsamında, “P5 İleri 403 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL C. Standart Vergi Planlaması C. Risk Belirleme ve Değerlendir- C. Performans Finansal C. Stratejik C. İleri Yatırım Performansının Eylem Değerleme Raporlanması Ölçüm Sistemleri ve Tasarımı 2017/2 me C. İşletmenin 404 Tedbirlerinin Kullanımı İle Vergi Yükümlülükleri- C. Uygulama Yönetimi ni En Aza İndirilmesi ve / veya Ertelenmesi D. Risk Kontrolü D. İşletme D. İşletme Gruplarının ve Süreç Finansal Tabloları Değişimi E. Mesleki D. Satın Alma ve Birleşmeler E. Kurumsal Değerler, E. Uzmanlaşmış Etik ve İşletmeler ve Özel Sosyal İşlemler E. Bilgi Teknolojisi Sorumluluk Yeniden Yapılanma ve Yeniden Organizasyonu F. Finansal Raporlamada Muhasebe F. Hazine ve F. Proje İleri Risk Düzenlemelerindeki Yönetimi Yönetim Değişikliklerin Teknikleri Uygulanması G. Finansal D. Stratejik Performans Ölçümü D. Tarihi Finansal Bilginin Denetimi E. Performans Değerlendirme E. Diğer ve Kurum Görevler Başarısızlığı F. Performans Yönetiminde Gelişme ve F. Raporlama Ortaya Çıkan Konular G. Finans ve Performans G. Finansal G. Mevcut Kuruluşların Finansal Yönetimde Konular ve Konumunun Analiz Gelişmekte Gelişmeler Değerlendirilmesi H. Mevcut Gelişmeler Olan Konular H. İnsanlar Kaynak: www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html’dan yararlanılarak hazırlanmıştır. Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama Tablo 6. ACCA Profesyonel Seviye Kâğıtları ve IIRC İçerik Ögeleri Arasındaki Doğrudan veya Açık Bağlantılar Profesyonel Sayfalar Kurumsal Genel Görünüm P1, P3 Kurumsal Yönetim P1, P4 Riskler ve Fırsatlar P1, P3, P4, P7 Strateji ve Kaynak Aktarımı P3, P4, P5 İş Modeli P3, P5 Performans P2, P5, P7 Genel Görünüş P3 2017/2 IIRC İçerik Ögeleri 405 Kaynak: www.accaglobal.com/za/ (Erişim Tarihi:18.03.2016) 5.5. The South African Institute of Chartered Accountants (SAICA) SAICA, Güney Afrika’da faaliyet gösteren, muhasebe meslek uzmanlarının yetiştirilmesi, mesleki bilgi, beceri ve yeterliliklerinin arttırılması için eğitimler veren, rehberler yayınlayan bir kuruluştur. SAICA yapmış olduğu çalışmalar sonucunda 1 Ocak 2016’dan itibaren geçerli olan “SAICA Training Programme Implementation Guide”yi yayınlamıştır. “Bu kılavuzun amacı SAICA Eğitim Programının uygulanması için eğitim ofislerine ilave rehberlik, fikirler ve potansiyel örnekleri sağlamak ve SAICA’nın yeni üyelerinde bulunması gereken temel yetkinliklere açıklık getirmektir (SAICA 2016a, 2). SAICA eğitim programı 7 yeterlilik alanından oluşmaktadır. Bu alanlar: -Muhasebe ve dış raporlama, -Denetim ve güvence, -Finansal yönetim, -Yönetim karar alma, -Kapsamlı mesleki beceriler, -İç denetim, risk yönetimi ve yönetim, -Vergilendirme (SAICA 2016a, 4). SAICA eğitim programının bazı bölümlerinde muhasebe uzmanından beklenen görevler ve uygulama örneği olarak entegre raporlama ve entegre rapora yer verilmiştir. Bu bölümler şunlardır: Muhasebe ve Dış Raporlama yeterlilik alanında AE(C)3 Finansal tabloları ve bunlara değerlendirilmesi AE(C)4 Finansal tablaların yorumlanması ilişkin notların hazırlanması ve Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Yönetim Karar Alma yeterlilik alanında MD(R)1 Kuruluş veya işletme birimlerinin temel performans göstergelerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi İç Denetim, Risk Yönetimi ve Yönetim yeterlilik alanında 2017/2 RM(E)8 uygun yönetim standartları doğrultusunda yönetim incelemelerin yürütmek 406 RM(R)4 uygun yönetim standartları doğrultusunda yönetim incelemelerin yürütmek 6. GÜNEY AFRİKA’DA ENTEGRE RAPORLAMA EĞİTİMİ VEREN ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM PROGRAMLARI Çalışmamız kapsamında incelediğimiz bir diğer konu, Güney Afrika’da verilen entegre raporlama eğitiminin akademik seviyesini ve kapsamını tespit edebilmek amacıyla, Güney Afrika’da eğitim veren üniversitelerin akademik programlarının entegre raporlama eğitimi açısından incelenmesi olmuştur. Güney Afrika’daki üniversitelerin incelenmesinin sebebi, Güney Afrika’da Mart 2010’dan sonra başlayacak olan dönemde işletmelerin entegre rapor hazırlamaları ve yayınlamalarının borsaya kotasyon şartı olarak zorunlu kılınmasıdır. SAICA, Güney Afrika’da muhasebe meslek mensuplarının mesleki yeterlilik alanlarını belirlemekte ve belgelendirmektedir. SAICA bu yetkisini üniversitelerle işbirliği yaparak da yerine getirmektedir. Bu nedenle örneklem seçiminde SAICA tarafından yetkilendirilmiş olma kriteri esas alınmış, SAICA tarafından yetkilendirilmiş Güney Afrika üniversitelerinin akademik programları ve müfredatlarının incelenmesine karar verilmiştir. İnceleme, üniversitelerin resmi internet sitelerinde yer verilen bilgilere dayanılarak yapılmıştır. SAICA tarafından yetkilendirilmiş olan üniversitelerin listesi ve inceleme sonuçlarımız Tablo7’de verilmiştir. Tablo7’de görüldüğü gibi, incelenen 15 üniversiteden 9’unda entegre raporlamaya ilişkin akademik program veya kursa rastlanamamıştır. “Monash South Africa” “Kurumsal Yönetim” lisansüstü programında, “University of Cape Town” “Ticaret” lisansüstü programı ile “Muhasebede ve Muhasebe Eğitiminde Uzmanlık” lisansüstü programında, “University of Johannesburg” “Lisansüstü Başarı Modülleri-Muhasebe” bölümü modüllerinde, “University of South Africa” “İşletme Yönetimi” lisansüstü programında entegre raporlama konusuna yer vermiştir. “University of Pretoria” ise “Entegre Raporlama” lisansüstü programı ile lisansüstü seviyede ayrı bir program olarak entegre raporlama eğitimi veren tek üniversitedir. Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama Tablo 7. SAICA Tarafından Yetkilendirilmiş Üniversitelerin Akademik Programları ve Entegre Raporlama SAICA Tarafından Yetkilendirilmiş Akademik Birim-Program Açıklama Kısmi zamanlı veya tam zamanlı 1 yıllık süreçte verilen eğitim 8 modülden oluşmaktadır. Kısmi zamanlı eğitimde 4 1 Monash South Africa Kurumsal Yönetimde ünite zorunlu iken tam zamanlı eğitimde 8 Uzmanlaşma Yüksek Lisans ünite zorunludur. Program kapsamında Diploması “Finansal, Sürdürülebilirlik ve Entegre Raporlama" başlıklı Ünite 8'de entegre raporlama konusu ele alınmaktadır. Her bir ünite 5 hafta sürede işlenmektedir. Nelson Mandela 2 Metropolitan University 3 4 Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa rastlanamamıştır. North-West Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa University rastlanamamıştır. Rhodes University Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa rastlanamamıştır. Ticaret Lisansüstü - Muhasebede Uzmanlık ve Muhasebe Eğitiminde Uzmanlık- 5 University of Cape Lisansüstü eğitim Town 2 yıllık bir süreçte tamamlanabilecek olan bu programlarda entegre raporlama konusu işlenmektedir. ACC5020H kodlu Kurumsal Finansal Ticaret Fakültesi-Muhasebe Koleji Analiz Kursu ve ACC5023H kodlu Finansal ve Dışsal Raporlama Kursu'nun öğrenme çıktısı olarak entegre raporlama konusuna yer verilmiştir. 6 University of Fort Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa Hare rastlanamamıştır. 2017/2 Üniversiteler 407 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL 7 University of Free Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa State rastlanamamıştır. Undergraduate Modules for The Baccalaureus Commercıı and 2017/2 Bachelor Of Commerce Regular 8 University of Degrees And Bachelor Degrees Johannesburg REK3AB0 kodlu Muhasebe 3AB yıllık modülünde öğrencilere entegre raporlama uygulamalarının dayandığı temel ilkeler, modülün öğrenme çıktısı olarak gösterilmektedir. ACC8X00/RHR01X8 kodlu Muhasebe 4 408 Lisansüstü Başarı Modülleri- yıllık modülünde öğrenme çıktısı olarak Muhasebe Bölümü Modülleri entegre raporlama kavramları ile ilgili bir anlayış kazandırmak amaçlanmıştır. 9 University of Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa KwaZulu-Natal rastlanamamıştır. Turfloop Graduate School Of 10 University of Leadership İşletme Yönetimi Limpopo Yüksek Lisansı 2015- Entegre Raporlama Modülü 11 12 120 saatlik eğitimde entegre raporlama, entegre raporlamaya entegre raporlama raporlama duyulan ihtiyaç, örnekleri, çerçevesi entegre gibi konular müfredata alınmıştır. University of South Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa Africa (UNISA) rastlanamamıştır. University of Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa Stellenbosch rastlanamamıştır. Bu program, kurumsal iletişim, bilgi 13 University of Pretoria The Albert Luthuli Centre for yönetimi, iş stratejisi, sorumlu liderlik, Responsible Leadership -Entegre entegre raporlama çerçevesi ve güvence Raporlama Lisansüstü Programı gibi 6 konuyu birleştiren lisansüstü programdır. 14 University of Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa Western Cape rastlanamamıştır. University of Witwatersrand bünyesindeki 15 University of Witwatersrand Wits Business School -Kurs Wits Business School, 25-27 Mart 2014 tarihlerinde entegre raporlama kursu düzenlemiştir. Kaynak: SAICA, 2016b’de yer verilen yetkilendirilmiş üniversiteler listesi ve üniversitelerin internet sitelerinden elde edilen bilgiler ile hazırlanmıştır. Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama 7. ÜLKEMİZDE ENTEGRE RAPORLAMA EĞİTİMİ İÇİN MÜFREDAT ÖNERİSİ Entegre raporlamanın giderek daha fazla kabul gördüğü günümüzde, entegre raporlama eğitimi de bir gereklilik haline gelmektedir. Buradan hareketle yaptığımız incelemeler doğrultusunda, Ülkemizde entegre raporlama eğitiminin başlangıç aşamasında lisansüstü ACCA ve SAICA’nın muhasebe meslek mensupları yeterlilik müfredatlarının incelenmesi sonucunda, Ülkemizde verilecek entegre raporlama eğitimi için müfredat önerisi Tablo8’deki gibidir. Tablo 8’de önerilen stratejik yönetim, kurumsal yönetim, stratejik iletişim yönetimi, bilgi ve bilgi yönetimi kapsamında ele alınan konuların çoğu üniversitede lisans eğitiminde verildiği düşünülürse, önerilen bu dersler seçmeli dersler olarak okutulabilir. Diğer taraftan performans yönetimi, risk yönetimi, entegre raporlama ve entegre rapor, entegre raporlama ile ilgili kuruluşlar ve entegre raporlamanın tarihsel gelişimi, entegre raporlama ve entegre raporu şekillendiren çerçeveler, entegre raporlama bileşenleri ve entegre raporun hazırlanması zorunlu dersler olarak müfredata dahil edilebilir. Tablo 8. Entegre Raporlama Eğitimi Müfredatı Önerisi Ders Kapsam Stratejik Yönetim Stratejik Yönetim Temel Kavramları; Stratejik Yönetim Süreci ve Unsurları; Dış Çevre Analizi, İç Çevre Analizi; Değer Zinciri Analizi; Stratejik Yönlendirme: Misyon, Vizyon, Amaç ve Hedef Belirleme; Stratejinin Oluşturulması: Temel Stratejiler, Alt Stratejiler; Stratejinin Uygulanması; Stratejinin Kontrol ve Denetimi Kurumsal Yönetim Kurumsal Yönetim Kavramı; Kurumsal Yönetimin Tarihsel Gelişimi; Kurumsal Ve Kurumsal Yönetimin Amaçları, Faydaları; Kurumsal Yönetim Yaklaşımları; Kurumsal Raporlama Yönetimin Temel İlkeleri; Kurumsal Raporlama, Kurumsal Raporlama Araçları Stratejik İletişim İletişim: Örgüt İçi ve Örgüt Dışı İletişim; Stratejik Karar Almada Paydaşlarla Yönetimi İlişkiler; Paydaş İstek ve Beklentilerinin Tespiti; Paydaşlarla İlişkiler ve Paydaş Analizi; Müşteri İlişkileri Yönetimi; Tedarikçilerle İlişkiler; İnsan Kaynakları ile İlişkiler; Hissedarlar ile İlişkiler; Diğer Paydaşlarla İlişkiler 2017/2 programlarda verilebileceğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte IIRC, IAESB, CIMA, 409 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL Performans Performans ve Stratejik Performans Yönetimi; Performans Yönetim Amaçları; Yönetimi Kritik Başarı Faktörleri; Performans Ölçüm Sistemleri ve Tasarımı; Finansal Performans Göstergeleri; Finansal Olmayan Performans Göstergeleri: Çevresel ve Sosyal; Stratejik Performans Ölçümü: Finansal ve Finansal Olmayan Performansın Ölçümü Risk Yönetimi Yönetim Süreçleri; Risk Kategorileri; Risklerin Belirlenmesi, Değerlendirilmesi ve Ölçümü; Finansman ve Yatırım Kararlarında Risk; 2017/2 410 Risk Risklerin Kontrolü; Değişim Yönetiminin Uygulanması Bilgi Ve Bilgi Bilgi ve Bilgi Yönetimi; Bilgi Yönetimi, Strateji ve Yönetim, Strateji, Kanun Yönetimi Ve Politikalar; Entelektüel Sermaye; Örgüt Kültürü, Örgüt Kültürü ve Bilgi Yönetimi; Öğrenen Organizasyonlar; İşletme Bilgi Sistemlerini Destekleyen Yapılar; Veri Yönetim Sistemleri Entegre Raporlama Entegre Düşünce, Entegre Düşünce Oluşturmanın Zorlukları; Sistem Yaklaşımı Ve Entegre Rapor ve Bilgiler Arası Bağlantının Sağlanması; Bilgiler Arası Bağlantının Sağlanmasında Kullanılacak Yöntem ve Araçlar; Entegre Raporlama ve Entegre Rapor; Entegre Raporlamanın Amaçları ve Faydaları; Entegre Raporlamanın Tarihsel Gelişimi; Değer Yaratma, Değer Yaratma Sürecinin Unsurları; Organizasyon ve Diğerleri İçin Değer Yaratma; Değeri Etkileyen Dış Faktörler; Sermaye Unsurları, Sermaye Unsurları Arasındaki İlişki, Sermaye Unsurları ve Değer Yaratma İlişkisi; İş Modeli; Entegre Raporlama Institute of Directors in Southern Africa (Iodsa) ; The Prince’s Accounting for İle İlgili Kuruluşlar Sustainability Project (A4S); The International Federation of Accountants Ve Entegre (IFAC); Global Reporting Initiative (GRI); The Integrated Reportıng Committee Raporlamanın (IRC) of South Africa; International Integrated Reporting Council (IIRC); Tarihsel Gelişimi Entegre Raporlamanın Tarihsel Gelişimi Entegre Raporlama Bağlı Raporlama Çerçevesi (Connected Reporting Framework-CRF); King III Ve Entegre Raporu Kodu; Uluslararası <ER> Çerçevesi: Kılavuz İlkeler, İçerik Ögeleri Şekillendiren Çerçeveler Entegre Raporlama Finansal Raporlama: Finansal Raporlamanın Amacı ve İşlevleri (Fonksiyonları); Bileşenleri Finansal Raporlamanın Özellikleri; Finansal Raporlama Araçları; Ülkemizde Finansal Raporlamaya İlişkin Düzenlemeler: 1 Nolu Muhasebe Uygulamaları Genel Tebliği, Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları; Finansal Raporlamaya Eleştiriler; Sürdürülebilirlik Raporlaması: Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama Sürdürülebilirlik Kavramı, Sürdürülebilirlik Raporu ve Amaçları; Sürdürülebilirlik Raporlamasının Faydaları; GRI Sürdürülebilirlik Raporlama Çerçevesi- Sürdürülebilirlik Raporlaması İlkeleri; Entegre Raporlamanın Finansal Raporlama Ve Sürdürülebilirlik Raporlaması İle İlişkileri, Farkı, Ortak Entegre Raporun Önemlilik Analizi; Değer Yaratma ve Entegre Dashboard; Entegre Raporlama Hazırlanması Sürecini Planlama; Paydaşlarla İlişkiler Doğrultusunda Raporun İçeriğinin Belirlenmesi; Değerlendirme Yaparak Entegre Raporu Hazırlamak Entegre Raporun Denetim Standartları; İç Denetim Standartları; ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Güvenilirliği Ve Standardı; Carbon Disclosure Project; UN-Global Compact İlkeleri Güvencesi 8. SONUÇ Entegre raporlama, 2009 yılından itibaren gündeme gelmiş, 2010 yılında kurulan IIRC tarafından 2013 yılında Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesinin yayınlanmasıyla tüm dünyada çeşitli kurum, kuruluş ve akademisyenler tarafından desteklenmiştir. Entegre raporlama, işletmenin değer yaratma sürecinin entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına aktarılması sürecidir. Entegre raporlama, finansal ve finansal olmayan bilgileri, tarihi veriler ile geleceğe yönelik beklentileri bilgiler arası bağlantıyı sağlayacak şekilde sunduğu için mevcut raporlama araçlarından farklıdır. Bu nedenle entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi de farklılaşacaktır. Muhasebe meslek mensupları, entegre raporlamada entegre düşüncenin oluşturulmasında, işletme tarafından yaratılan değerin tanımlanması ve raporlanmasında temel rol oynayabilirler. Ancak bunun için profesyonel muhasebe meslek mensuplarının finansal muhasebe yanında, Entegre düşünce Değer yaratma süreci İş modeli Geleceğe yönelik analizler Sürdürülebilirlik konuları Bilgiler arası bağlantının kurulması Finansal ve finansal olmayan performansın ölçülmesi Entegre raporun hazırlanması 2017/2 Noktaları 411 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL gibi konularda yeterliliğe sahip olmaları gerekmektedir. Bu yeterlilikleri muhasebe meslek mensuplarına kazandırmak, entegre muhasebeci yetiştirmek için entegre raporlama eğitimi gerekli görülmektedir. Yaptığımız incelemeler doğrultusunda, günümüzde dünya çapında entegre raporlama eğitimi konusunda en etkin kuruluşun ACCA olduğu söylenebilir. Bununla 2017/2 birlikte entegre raporlama eğitimi ile ilgili olarak yapılan çalışmalar devam etmektedir. Entegre 412 raporlamanın dünya çapında destek görmeye devam etmesi nedeniyle, globalleşen dünyada uluslararası alanda muhasebe uygulamalarını gerçekleştirebilecek ve mesleğini icra edebilecek muhasebe meslek mensupları yetiştirebilmek ve muhasebe mesleğinin saygınlığını arttırmak adına Ülkemizde de entegre raporlama ile ilgili eğitimler verilebileceğini düşünüyoruz. Bu eğitimler, KGK, TÜRMOB gibi mesleki kuruluşlar tarafından düzenlenecek kurslar vasıtasıyla verilebileceği gibi, üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri bünyesinde ilgili lisans programlarında entegre raporlama ve entegre rapor, entegre raporlama ile ilgili kuruluşlar ve entegre raporlamanın tarihsel gelişimi, entegre raporun güvenilirliği ve güvencesi, entegre raporlama bileşenleri, entegre raporun hazırlanması, entegre raporlama ve entegre raporu şekillendiren çerçeveler konularını kapsayan bir ders olarak da verilebilir. Ayrıca üniversitelerin Sosyal Bilimler Enstitüleri bünyesinde açılabilecek lisansüstü programlar vasıtasıyla da entegre raporlama eğitimi verilebilir. KAYNAKÇA ACCA. 2016. Accountant in Business (FAB/F1) September 2016, http://www.accaglobal.com/content/dam/acca/global/PDF-students/acca/f1/studyguides/f1fab-sg-sept16-aug17.pdf (Erişim Tarihi: 18.03.2016). Baghuis, M. 2016. More Training Needed Before Accountants Can Save the World, on January 15, 2016, http://changeincontext.com/wp/2016/01/more-training-needed-beforeaccountants-can-save-the-world/ (Erişim Tarihi: 11.03.2016). CIMA-Chartered Institute of Management Accountants. 2014. 2015 CIMA Professional Qualification Syllabus. Eccles, R.G. ve G. Serafeim. 2011. Accelerating the Adoption of Integrated Reporting, CSR INDEX, Francesco de Leo, Matthias Vollbracht, eds., InnoVatio Publishing Ltd., August 2011. Gibassier, D., M. Rodrigue ve D. Arjalies. 2015. From Share Value to Shared Value: Exploring the Role of Accountants in Developing Integrated Reporting in Practice, IMA-ACCA, October 2015 http://integratedreporting.org/ir-networks/ (Erişim Tarihi: 09.03.2016) Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama http://www.accaglobal.com/za/en/discover/news/2014/integrated-qualification.html Tarihi: 14.03.2016). (Erişim http://www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html http://www.accaglobal.com/za/en/student/sa/features/acca-embeds-integrated-reporting.html (Erişim Tarihi: 18.03.2016). http://www.integratedreportingsa.org/IntegratedReporting/TheIntegratedReportingCommitteeof South Africa.aspx (Erişim Tarihi: 09.03.2016). ICPAS (The Institute of Certified Public Accountants of Singapore), IIRC (International Integrated Reporting Council). 2013. The Future of Corporate Reporting ICPAS-IIRC Roundtable Special Report, June 2013, www.research.isca.org.sg/wpcontent/uploads/2013/07/ICPAS-IIRC-Roundtable-Report-Low-Res.pdf (Erişim Tarihi: 19.02.2016). IFAC. 2014. International Education Standard (IES) 2 Initial Professional Development – Technical Competence (Revised). IFAC. 2015a. International Accounting Education Standards Board, Handbook of International Education Pronouncements, 2015 IFAC. 2015b. International Accounting Education Standards Board, Meeting Future Expectations of Professional Competence: A Consultation on the IAESB’s Future Strategy and Priorities, December 2015. IIRC (International Integrated Reporting Council). 2013a. Business and Investors Explore the Sustainability Perspective Of Integrated Reporting, Pilot Programme IIRC Pilot Programme Yearbook 2013, www.theiirc.org/wp-content/uploads/2013/12/IIRC-PPYearbook-2013_PDF4_PAGES.pdf (Erişim Tarihi: 25.03.2016). IIRC. 2013b. International Integrated Reporting Framework, December 2013. IIRC. 2015a. The <IR> Competence Matrix, Draft for Feedback, July 2015. IIRC. 2015b. <IR> Training Analysis of Feedback Received, December 2015. IIRC. 2015. Assurance on <IR> Overview of Feedback and Call to Action, July 2015. Owen, G. 2013. “Integrated Reporting: A Review of Developments and Their Implications for the Accounting Curriculum”, Accounting Education: An International Journal, 2013, 22 (4), http://dx.doi.org/10.1080/09639284.2013.817798. Raghavan, K. 2015. Impact of Integrated Reporting (IR) on Accounting and Finance, 2015 Cambridge Business & Economics Conference, ISBN: 9780974211428, July 1-2, 2015, Cambridge, UK. Ruiz, C.C. 2013. A Commentary on ‘Integrated Reporting: A Review of Developments and Their Implications for the Accounting Curriculum’, Accounting Education: An International Journal, 2013, 22(4), http://dx.doi.org/10.1080/09639284.2013.817800. SAICA.2016a.ImplementationGuide.https://www.saica.co.za/Training/Training/SAICATrainin g Programme/tabid/1657/language/en-ZA/Default.aspx (Erişim Tarihi: 19.03.2016). 2017/2 http://www.accountingforsustainability.org/integrated-reporting (Erişim Tarihi: 08.03.2016) 413 Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL 2017/2 SAICA. 2016b. SAICA Accredited Programmes, https://www.saica.co.za/(Erişim Tarihi: 19.03.2016). 414 ACCOUNTING ETHICS RESEARCH IN TURKEY: A LITERATURE REVIEW* Arş. Gör. Çağla DEMİR** Öğr. Gör. Özkan SARISOY*** Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 415 - 438 ABSTRACT Academic accounting literature devoted to ethics is small, yet over the past 5 years there has been a significant improvement in the area. This study is a literature review focused on the accounting ethics research. Articles and theses/dissertations published on accounting ethics in the last 10 years were examined. The sampled studies have been analyzed. Patterns and trends in publication outlets and the type of research conducted were identified and explored in this study by using content analysis method. Based on a sample of 70 articles and 19 theses/dissertations gathered from peer-reviewed journals and website of Council of Higher Education Thesis Center, the characteristics of what have been published in the past 10 years are analyzed. In order to develop a comprehensive review of articles and theses/dissertations, we used keywords such as “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting ethics” and “morality” to reach the studies. We identified a significant literature on accounting ethics published as articles or theses/dissertations with an initial increase from 2014. Researchers can use this study to see missing areas in accounting ethics research area. Keywords: Accounting Ethics, Morality, Turkey JEL Classification: M41 TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR İNCELEMESİ ÖZ Bu araştırma muhasebe alanındaki etik araştırmalarına odaklanan bir literatür taramasıdır ve muhasebe etiği alanında yapılan çalışmaların farklı açılardan incelemesine yer vermektedir. Araştırma Türkiye’de son 10 yılda (2006-2015) yayınlanan hakemli dergilerden elde edilmiş 70 makale ve * Date of submission: 16.03.2017; date of acceptance: 25.05.2017 İstanbul Bilgi University, cagla.demir@gmail.com *** Namık Kemal University, osarisoy@nku.edu.tr ** 415 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Yükseköğrenim Kurulu Başkanlığı Tez Merkezi’nin internet sitesinden elde edilmiş 19 tezden oluşan örnekleme dayandırılmıştır. Örneklem dahilinde dikkate alınan çalışmaların içerik analizi yapılarak; yayınların çıkış notları, araştırma türleri, kullanılan yöntemler, model ve trendlerin saptanması amaçlanmaktadır. Çalışmalara ulaşmakta “muhasebe”, “denetim”, “etik”, “ahlak” ve “muhasebe etiği” anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Muhasebe etiği alanında yapılan çalışmaların 2014 yılından beri artışta 2017/2 olduğu görülmüştür. 416 Anahtar Kelimeler: Muhasebe Etiği, Ahlak, Türkiye JEL Sınıflandırması: M41 1. INTRODUCTION Accounting is an old profession which has changed over time especially as a result of the Industrial Revolution and globalization. Division of the accounting to different branches is one of the changes in the area and ethics is important for all of these branches. However, accounting ethics did not gain much attention until mid-late 1980s, but after that there has been a steady accumulation of ethics research in accounting literature (Bampton and Cowton 2013, 549). The importance of ethics in accounting has received attention due to arise of agency theory, grow in company sizes, increase in information need of users and accounting scandals. Good decision making and ethical practices will help companies by bringing long-term benefits and enhance their image in international level (Javalgi and Russell 2015, 4). Bernardi (2005), Bernardi and Bean (2007) and Uysal (2010) examined the level of accounting ethics research published. They found that there had been a significant increase in the level of accounting ethics research recently. However, studies in accounting ethics have a shorter history in Turkey. Because of that, accounting ethics literature is weaker in Turkey was the assumption we started with to this research. This research is an attempt to prepare a bibliography. It is necessary to possess a suitable bibliography to undertake a literature review. Bibliographies provide a comprehensive overview of a topic by making studies easier to find and prevent similar and uneffective studies. In the meantime, they emphasize inadequate studies and determine areas that are not studied comprehensively. By that this research will provide a better understanding of accounting ethics literature to researchers. The paper is constructed as follows. The first section provides an overview of the ethics and accounting ethics. The second section describes how this literature review is constructed and Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review methodology. Third section analyses the results and in the final section conclusion of the paper are summarized. 2. ETHICS AND ACCOUNTING nepotism and deterioration of human values. Because of these negative changes, society lost their faith in business and corporations have started to adopt ethical terms (Paliwal 2007, 5-6). Ethics is about our actions and decisions (Javalgi and Russell 2015, 4) and that is what makes the subject comprehensive and complicated. These problems are also the reason why this issue is so important and worth to study about. Objectives of ethics are assessment of human behavior as moral or immoral, setting moral standards and forcing the parties to apply an acceptable code of social conduct (Paliwal 2007, 56). Some mandatory principles for professionals are integrity, accountability and confidence (Sökmen and Alptekin 2013, 36). Accounting ethics is a specific part of business ethics (Kutlu 2008, 115). Since accounting is a kind of public service (Selimoğlu 2006, 437), results of the accounting processes affect society comprehensively. These effects and complications of accounting transactions make ethics that important. Especially after the accounting scandals, accounting bodies in different countries assigned some principles/necessities such as education, experience, professional knowledge and skill, and personal qualities. These standards are also important to protect reputation of business and professionals (Kutluk and Ersoy 2011, 425). 3. DATA & RESEARCH METHODOLOGY The aim of this research is to explore the extent and content of accounting ethics studies (articles that were published in peer-reviewed journals and graduate and doctoral theses/dissertations) handled between 2006 and 2015 (for 10 years). To analyse the studies content analysis method was used. We are aware that the peer-reviewed journals and graduate and/or doctoral theses are not the only source of academic literature. In addition to these studies, papers (read at conferences), presentations, reports, books etc. are also a part of that. But it is hard to reach all of these studies for different reasons such as no standardization in their writing, difficulties to get them and time 2017/2 Globalization and liberalization of business came with corruption, series of scam, favoritism, 417 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY restrictions. Owing to these problems studies other than articles and theses are not included in the sample. We identified 70 articles and 19 theses/dissertations published between 2006 and 2015. Database of Council of Higher Education Thesis Center was used to get theses/dissertations. For 2017/2 articles different databases like Google Scholar, Microsoft Academic Search, Academic Index, 418 Iseek Education, Reef Seek, Jstor, Jurn etc. were used. The keywords that are used for search are “accounting”, “auditing”, “ethics”, “acounting ethics” and “morality”. In addition to these articles, other papers that are related to these topics (without these keywords) are used for analysis too. The sample studies are listed in Appendix. 70 articles were reviewed and the results were classified as publication year, journals, and title of the writers, numbers of the writers, methods, languages and subtitles. Theses/dissertations are categorized by year, type, university, department and subtitles. 4. ANALYSIS OF RESULTS 4.1. Results Related to Articles Results related to publication dates of the articles reviewed are summarized in Table-1 and Figure-1. As it is seen below there is a significant increase in the number of ethics studies recently. Almost half of the articles were published in 2014 and 2015, before that accounting ethics did not get attention of researchers. Table 1. Publication Dates of the Articles Years Number of Articles Percentage 2006 3 4% 2007 - - 2008 6 9% 2009 4 6% 2010 9 13% 2011 4 6% 2012 8 11% 2013 6 9% 2014 13 19% 2015 Total 17 24% 70 100% 17 18 419 16 13 14 12 9 10 8 8 6 6 6 4 4 4 3 2 0 0 2017/2 Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015Years Figure 1. Publication Dates of the Articles The articles we reviewed as a result of the bibliographic search came from a wide range of journals, including 46 different peer-review journals. Table-2 provides an indication of which journals published these articles. Journals which published more than two articles have been named individually in Table-2 while all the others included in the “Other Journals” category are detailed in a footnote. Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Table 2. Distribution of Articles, by Journal 2017/2 Journals 420 Number of Articles Percentage Journal of Accounting & Finance 7 10% The World of Accounting Sciences 6 9% Accounting and Auditing Review 5 7% Atatürk University Journal of Economics and 4 6% Journal of Yaşar University 3 4% Journal of Chamber of Certified Public Accountants of 3 4% Association of Public Internal Auditors Journal 2 3% Journal of Economics, Business and Finance 2 3% International Journal of Economics and Administrative 2 3% 2 3% Other Journals* 34 48% Total 70 100% Administrative Sciences Istanbul Studies Niğde University Faculty of Economics and Administrative Sciences Journal *Selçuk University Journal of Graduate School of Social Sciences, Journal of EKEV Academy, Accounting and Management Information Systems, African Journal of Business Management, Akdeniz University International Journal of Alanya Faculty of Business, Anadolu University Journal of Graduate School of Social Sciences, Ankara University Journal of Faculty of Political Science, Beykent University Journal of Graduate School of Social Sciences, Business and Economics Journal, Çankırı Karatekin University Journal of Graduate School of Social Sciences, Çukurova University Journal of Graduate School of Social Sciences, Dicle University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, Dokuz Eylül University Journal of Graduate School of Social Sciences, Ege Academic Review, Journal of Research in Education and Teaching, Journal of Economic and Social Research, Erciyes University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, Gaziantep University Journal of Social Sciences, Journal of Law and Economics Review, The Journal of Business Science, Journal of Accounting, Finance and Auditing Studies, Kırıkkale University Journal of Social Sciences, KMU Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, KMU Journal of Social and Economic Research, KSU Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, Marmara University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, MUFITAD Journal, Journal Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review of Accounting and Taxation Studies, Court of Auditors Journal, Süleyman Demirel University Journal of Graduate School of Social Sciences, Chamber Of Certified Public Accountants of Tekirdağ Journal of Social Sciences, Journal of Management and Economics Review. 4 accounting journals (Journal of Accounting & Finance, The World of Accounting Administrative Sciences) have published 22 of 70 articles in. The remaining have been published in other journals, most of which are prepared by universities. 2017/2 Sciences, Accounting and Auditing Review, Atatürk University Journal of Economics and 421 Table 3. Distribution of Artices, by Methods Methods Number of articles Percentage Survey 45 64% Examination 13 19% Theoretical observation 6 9% Content analysis 2 3% Other methods* 4 6% 70 100% Total * Literature review, case study, experiment and scanning. Survey is the most preferred method in the articles we reviewed. As results are shown in Table-3, survey method is used in 45 articles. In 44 articles written survey method is used while verbal survey is applied in 1 article. The second highly chosen method is examination by 19 percent. Methods which were used more than one time have been named individually in the table while all the others included in the “Other methods” category are detailed in a footnote. Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY 5 writers 1% 4 writers 3% 3 writers 16% 2017/2 2 writers 46% 1 writer 34% 422 2 writers 1 writer 3 writers 4 writers 5 writers Figure 2. Distribution of Articles, by Number of Writers In total, 134 researchers were studied in the accounting ethics area. 32 articles are written by 2 co-writers together while 24 articles are written by only one writer. 1 of 70 articles is written by 5 co-writers. Details of these results are summarized in Figure-2. In Table-4 titles of the writers are summarized. Writers of the articles are generally academic staff especially assistant professors by 37 percent and they are followed by associate professors by 22 percent. 94 writers have PhD (50 assistant professors, 30 associate professors, 8 PhD and 6 professors) and 6 non-academic researchers 1 are studied in accounting ethics area. Nonacademic researchers (senior comptroller, controller, internal auditor, chief controller in customs, certified public accountant in Turkey and health technicer) are co-writers of different studies and worked with an academic staff in the sampled articles. 6 of the writers are students and most of them are studied ethics in their graduate school theses/dissertations or master projects. As it is observed, they wrote the articles we investigated with their advisors after the publishing process of their theses/dissertations or master projects were finished. 1 We grouped them as “Non-academic staff” based on the assumption that they do not have an academic degree since they are not mentioned in the writers’ description part of the articles. Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Number of Articles Percentage Assistant Professor 50 37% Associate Professor 30 22% Lecturer 15 11% Research Assistant 14 10% PhD 8 6% Professor 6 4% 2017/2 Table 4. Distribution of Articles, by Titles of Writers Titles of Writers Student 5 4% 423 Senior Comptroller 1 1% Controller 1 1% Internal Auditor 1 1% Chief Controller in Customs 1 1% Certified Public Accountant in Turkey 1 1% Health Technicer 1 1% 134 100% Total As we mentioned before, in order to develop a comprehensive review of articles and theses/dissertations, we used keywords such as “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting ethics” and “morality” to reach the studies. We also summarized all the keywords used in the articles in Table-5 below (all keywords were translated to English). Keywords which are used more than one time have been named individually while all the others included in the “Other Keywords” category that is detailed in a footnote. It is observed that 235 different keywords in total are used in 64 articles while in 6 articles no keywords are used. As it is seen in the list, other than the keywords we used in the literature search “accounting profession ethics”, “profession ethics”, “accounting profession” are the other common keywords. Table 5. Distribution of Articles, by Keywords Keywords Number of Keywords Ethics 33 Accounting Profession Ethics 17 Profession Ethics 16 2017/2 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY 424 Accounting 17 Accounting Ethics 8 Accounting Profession 7 Accounting Ethics Training 5 Corporate Governance 4 Ethical Behavior 4 Professional Accountants 4 Ethical Quandary 3 Ethics Training 3 Rules of professional ethics 3 Morality 2 Auditing Ethics 2 Accounting Fraud 2 Accounting Training 2 Ethical Awareness 2 Other Keywords (*) 101 Total 235 Public Internal Audit Ethics. Accountant. Ahi-Order. Moral Development. Academic Perspective. Independent Audit. Beneish's Model. Information Broker. Information Charge. Information Disclosure and Auditing. BIST Companies. Integrated Ethics Teaching. CEO. Cognitive Attitudes. Multidimensional Ethics Scale. Auditor. Audit. Auditing Profession. Audit Procedures. Deontological Ethics. Education. Emerging Markets. Ethical Attitudes. Enron Case. Manipulation. Economic Growth. Ethical Perception. Ethical State. Ethical Decision. Ethical Culture. Ethical Leadership, Ethical Attitudes. Ethical Judgment. Ethical Judiciary Differences. Ethical Management. Ethical Evaluation. Ethical Orientation. Factor Analysis. Financial Crisis. Unfair competition. Error. Trick. Business. Public administration. Ethics in Public Administration. Profit Management. Gain Management. Personality characteristics. Control Tools. Corporate Word Act. Corporate Governance Organs. Machiavellian Personality. Financial System. Occupational ethics. Professional Commitment. Occupational Ethical Perception. Professional Burnout. Professional Judgment. The Effects of Accounting Professionals. Accounting Education Standards. Accounting Ethical Rules. Professionals of Accounting Professionals. Problems of Accounting Professionals. Accounting Students. Accounting and Auditing Profession. Accounting and Financial Reporting Standards. Accountants' Problems and Solution Suggestions. Accountancy Profession. Unethical Behavior in Accounting. Taxpayer Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Behavior. Customer Satisfied. Organizational commitment. Sarbanes-Oxley. CPA. Interns. Legal Regulations in Turkey. TÜRMOB. Tax. Tax Ethics. Tax conscious. Tax strike. Tax Inspectors. Tax avoidance. Poverty. Corruption. Administrative Issues. Degeneration. Articles are also classified based on the primary areas of study and are given in Table-6 subjectivity, it is not claimed that Table-6 is definitive, but it is useful as a general indication of 2017/2 below. When an article covered more than one topic, if it was predominantly based on one area the shape of the existing literature. Ethical issues concerning the Accounting Professionals’ and 425 it was included in the total for that topic. Since it does involve a significant degree of Students’ Perception were given considerable coverage in a wide range of academic journals. As it is seen in the table the most common area of study used is “Accounting Professionals’ Perception” which is followed by “Students’ Perception”. Also ethics concept, practices and regulations are the areas that researchers were focused on. Table 6. Primary Areas of Study Area of Study Accounting Professionals' Number of Articles Focusing on the Related Areas of Study Percentage 31 44% Students' Perception 9 13% Ethics Practices/Regulations 5 7% Publicly Traded Companies 4 6% Ethics Concept 3 4% Accounting Scandals 3 4% Auditing Firms/Auditing Firms' 3 4% Trainees 2 3% Internal Auditors/Internal 2 3% Ombudsman 2 3% Accounting 2 3% Perception Perception Auditing Education/Profession Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Academics' Perception 1 1% Ethics Education 1 1% Tax Auditors 1 1% Taxpayers 1 1% 70 100% 2017/2 Total Finally, we categorized the articles based on the languages. 68 of the articles were written in Turkish and remaining 2 articles were written in English. 426 3% 97% Turkish - 68 articles English - 2 articles Figure 3. Number of Articles 4.2. Results Related to Theses/Dissertations Graduate or doctoral studies are one of the tools to improve science and to create knowledge (Alkan 2014, 42). Writing a dissertation or thesis is an important process for the researchers and must be held carefully. In this process deciding the study area is the first and one of the most difficult steps. Subjects that have been studied intensely before will not be original or valuable for the literature so in decision making process researchers have to make a comprehensive literature review and then choose an original subject. Addition to that the subject must be available to reach data and analyzable. This is why a literature review on accounting ethics theses/dissertations will be helpful for future researchers. Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review In this study we analyzed 19 theses and dissertations in total. They are categorized by year, type, university, department and subtitles. We are aware that higher number of studies would be better and would lead us to more reliable analyses. Based on Council of Higher Education Thesis Center, between 2006 and 2015 1,627 ethics related and accessible theses/dissertations is 19. Distribution of theses/dissertations by year they were published in is summarized in Table-7. Distribution of the theses/dissertations by year is consistent with the distribution of the articles we summarized in part 3.1. There is a significant increase in the number of theses/dissertations recently. More than half of the studies were held in the last 2 years. Table 7. Distribution of Theses/Dissertations, by Years Years Doctoral Graduate Total Percentage 2005 - - - - 2006 - - - - 2007 - 1 1 5% 2008 - 1 1 5% 2009 - - - - 2010 1 - 1 5% 2011 - 3 3 16% 2012 - 1 1 5% 2013 - 2 2 11% 2014 - 5 5 26% 2015 - 5 5 26% Total 1 18 19 100% It is a common knowledge that in some periods universities focus on specific areas. This is why we categorized the theses/dissertations by the universities that were published in. As it is seen in Table-8 accounting ethics area is not a popular subject in universities in Istanbul except Bahçeşehir University. Only dissertation in doctoral level and 2 theses in graduate level were 2 In accounting department:172 theses/dissertations, in Auditing department:175 theses/dissertations, in Accounting and Auditing department: 124 theses/dissertations, in Accounting and Finance Department: 1,156 theses/dissertations (this group mostly consists of finance related studies) 2017/2 theses/dissertations were prepared in all accounting departments.2 But number of accounting 427 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY published in Gebze Teknik University by 16% altogether. It is followed by Gazi University, Abant Izzet Baysal University and Süleyman Demirel University by 2 theses each. Half of the theses/dissertations are covered by these 4 universities. 2017/2 Table 8. Distribution of Theses/Dissertations, by Universities 428 Universities Doctoral Graduate Total Percentage Gebze Technical University 1 2 3 16% Gazi University - 2 2 11% Abant İzzet Baysal University - 2 2 11% Süleyman Demirel University - 2 2 11% Anadolu University - 1 1 5% Kocaeli University - 1 1 5% Hitit University - 1 1 5% Karamanoğlu Mehmetbey University - 1 1 5% Karabük University - 1 1 5% Sakarya University - 1 1 5% University of Turkish Aeronautical - 1 1 5% Çanakkale Onsekiz Mart University - 1 1 5% Hasan Kalyoncu University - 1 1 5% Bahçeşehir University - 1 1 5% 1 18 19 100% Association Total Researchers were mainly focused on Accounting Professionals' Perception on Accounting Ethics by 9 theses/dissertations. These results are consistent with our findings in article reviews that researchers were focused on professionals’ perception on accounting ethics. Other than that they held researches to investigate relationship between accounting and ethics and concept of accounting ethics. Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Doctoral Graduate Total Percentage 1 8 9 47% Accounting and Ethics - 4 4 21% Auditing Ethics - 3 3 16% 2017/2 Table 9. Distribution of Theses/Dissertations, by Primary Area of Study Primary Area of Study Professional Ethics - 2 2 11% 429 Accounting Ethics for the - 1 1 5% Accounting Professionals' Perception on Accounting Ethics Public Total 1 18 19 100% Finally, we categorized theses/dissertations by departments they were published in. In Management and Organization, Business Administration and Business Education departments only one thesis for each were published while other 16 theses/dissertations were published in Accounting and Finance departments in different universities. Tablo 10. Distribution of Theses/Dissertations, by Department Department Doctoral Graduate Total Percentage Accounting and Finance - 16 16 84% Management and - 1 1 5% Business Administration 1 - 1 5% Business Education - 1 1 5% 1 18 19 100% Organization Total 5. CONCLUSION The aim of this paper has been to take stock of the journals and studies on graduate/doctoral level on accounting ethics. This research is an attempt to prepare a bibliography. While we Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY reviewed the articles and theses for this literature review, we are aware that there are articles or theses we may have missed. One of the limitations of the study is that the attention is concentrated on the articles and theses/dissertations available on databases we used. Another is that this study was restricted to academic journals and did not consider books and other 2017/2 professional publications. 430 The main patterns and trends we identified are as follows: - There has an increase in the number of articles and theses/dissertations were published annually from around 2014, but the number of the studies annually is still not high. - The majority of studies are in the accounting professionals’ and students’ perception, ethics regulations and practices areas. - Accounting related journals (Journal of Accounting and Finance, Accounting and Auditing Review, The World of Accounting Science, Journal of Chamber of Certified Public Accountants of Istanbul, Journal of Accounting & Finance, Accounting and Management Information Systems, Journal of Accounting, Finance and Auditing Studies, Journal of Accounting and Taxation Studies) and 4 Universities (Gebze Teknik University, Gazi University, Abant Izzet Baysal University and Süleyman Demirel University) account for just over half the articles, theses and dissertations. - About half of the articles were prepared by using survey method. As we mentioned before, in order to develop a comprehensive review of articles and theses/dissertations, we used keywords such as “muhasebe”, “denetim”, “etik”, “ahlak”, “muhasebe etiği” “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting ethics” and “morality” to reach the studies. To offer guidance for future researchers in accounting ethics area we thought it would be helpful to list the keywords that are used in the articles that is given in Table-5. This paper offers guidance to researchers who intend to take the field of accounting ethics forward. There is still much work to be done on accounting ethics area. For the benefit of future researchers, this paper has attempted to describe the foundation that has already been laid and to provide guidance regarding how that foundation might be built upon. REFERENCES Alkan, G. 2014. “Türkiye’de Muhasebe Alanında Yapılan Lisansüstü Tez Çalışmaları Üzerine Bir Araştırma (1984-2012)”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 6. Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Bampton, R. ve C. J. Cowton. 2013. “Taking Stock of Accounting Ethics Scholarship: A Review of the Journal Literature”, Journal of Business Ethics, 114 (3). Bernardi, R. A. 2005. “Accounting Scholars Publishing in Ethics Journals: A 30-Year Longitudinal Study”, Professional Responsibility and Ethics in Accounting, 10. Javalgi, R. G. ve L. T. M. Russell. 2015. “International Marketing Ethics: A Literature Review and Research Agenda”, Journal of Business Ethics, (November). Kutlu, H.A. 2008. Muhasebe Meslek Ahlakı, 1. Baskı, Nobel Yayıncılık, Ankara. Kutluk, F. A. ve A. Ersoy. 2011. “Muhasebe Meslek Üyelerinin Etik Yargı Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma”, Ege Akademik Bakış, 11 (3). Paliwal, M. 2007. Business Ethics, 1st Edition, New Age International. Selimoğlu, S. K. 2006, “Türk Muhasebe Uygulamalarında Etik”, Mali Çözüm Özel Sayı. Sökmen, A. ve S. Tarakçıoğlu. 2013. Mesleki Etik, 1. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara. Uysal, Ö. Ö. 2010. “Business Ethics Research with an Accounting Focus: A Bibliometric Analysis from 1988 to 2007”, Journal of Business Ethics, 93 (1). Appendix 1: Sample Studies: Papers Ağyar, E., F.A. Kutluk ve E. Cengiz. 2012. "Meslek Yüksekokulları Muhasebe Bölümü Öğrencilerinin Sosyo-Ekonomik Değişkenler Işığında Mesleki Etiğe Bakış Açılarının İncelenmesi (Akdeniz Üniversitesi Örneği)", Journal of Yaşar University, 25 (7). Akın, O. ve K. Özdaşlı. 2014. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Mesleki Faaliyetlerinde Uymaları Gereken Etik İlkelere Uyma Düzeyine Yönelik Meslek Mensupları İle Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü Öğrencilerinin Algıları", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 63. Alkan, G.İ. 2015. "Muhasebe Eğitiminde Etik: Ön Lisans Öğrencilerinin Etik Algılarına Yönelik Bir Araştırma", Business and Economics Journal, 6 (2). Arslan, A. 2010. "Denetim Mesleğinde Etik Prensipler", Ekonomik Yorum Gündem Dergisi, 540. Balsarı, Ç.K. v.d. 2014. "Muhasebede Etik Eğitiminde Çağdaş Bir Model: Bütünleşik Öğretim Uygulaması", Muhasebe ve Denetime Bakış, 42. Bezirci, M. ve M.K. Bayraktar. 2015. “Dört Kutsal Kitap ve Ahilik Çerçevesinde 2017/2 Bernardi, R. A. ve D. F. Bean. 2007. “The Growth of Accounting Research in Ethics Journals: A 45-year Study”, Research on Professional Responsibility and Ethics in Accounting, 11. 431 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Karşılaştırmalı Olarak Etik ve Muhasebe Meslek Mensuplarında Etik Eğitimi", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17 (2). Bilen, A. 2008. "Doğu Anadolu Bölgesindeki Muhasebe Meslek Mensuplarının Profilleri, Etik Kurallarına Bakışları ve Meslek Sorunları Üzerine Bir Araştırma", Mali Çözüm, 85. 2017/2 Bilen, A. ve Y. Yılmaz. 2014. "Muhasebe Mesleğinde Etik ve Etikle İlgili Çalışmalar", Dicle 432 Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2 (6). Bitlisli, F. ve M. Dinç. 2015. "Makyavelist Kişilik Eğilimleri ve Etiksel Karar Verme Davranışı İlişkisi Muhasebe Meslek Mensupları Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17 (4). Büyükyılmaz, O. ve S. Gürkan. 2014. "Mesleki Tükenmişliğin Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Tutumları Üzerindeki Etkisi", Mali Çözüm, 124. Çelik, İ. ve İ.E. Dağdeviren. 2015. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Algılamaları ve Muhasebe Meslek Mensuplarını Etik Dışı Davranışlara Yönlendiren Faktörler: Göller Bölgesinde Bir Araştırma", Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Dergisi, 8. Çetin, A.C. ve S.Ş. Dağlı. 2014. "Muhasebe Meslek Etiği Ve Meslek Mensuplarının Etik Hakkındaki Görüşleri Üzerine Isparta İlinde Bir Araştırma", Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 20. Çiçek, H., S. Canbaz. ve A. Keskin. 2013. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Meslek Etiğine Bakış Açıları: Kırklareli İlinde Bir Araştırma", Tekirdağ SMMM Odası Sosyal Bilimler Dergisi, 2. Çubukçu, S. 2012. "Uluslararası Muhasebe Eğitimi Standartları Komitesi Düzenlemeleri Çerçevesinde Etik Eğitimine İlişkin Durum Analizi", Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12 (1). Çukacı, Y.C. 2006. "Kamuyu Aydınlatmada Muhasebe Meslek Elemanının Etik Anlayışı ve İzmir İlinde Bir Uygulama", Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 8 (11). Daştan, A. 2009 "Etik Eğitiminin Muhasebe Eğitimindeki Yeri ve Önemi: Türkiye Değerlendirmesi", Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, 16 (1). Daştan, A, U. Bellikli ve Y. Bayraktar. 2015. "Muhasebe Eğitiminde Etik İkilem ve Etik Karar Alma Konularına Yönelik KTÜ-İİBF Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma", Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11 (1). Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Daştan, A., Y. Bayraktar ve U. Bellikli. 2015. "Muhasebe Mesleğinde Etik İkilem Ve Etik Karar Alma Konularında Farkındalık Oluşturma: Trabzon İlinde Bir Araştırma", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 29 (1). Demir, B. 2015. "Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Etik", Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dinç, E. ve M. Tunçer. 2015. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Duyarlılıkları İle İlgili Vergi Müfettişlerinin Algılarına Yönelik Bir Araştırma", International Journal of Economic and Administrative Studies, 14. Dinç, Y. ve S. Cengiz. 2014. "Muhasebe Denetiminde Hata ve Hilenin Denetçi Etiği Açısından İncelenmesi: Enron Skandalı Örneği", Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5 (1). Fidan, M.E. ve Ş. Subaşı. 2014. "Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Algıları: İstanbul İli Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 64. Gökçelik, Ö. 2010. "Etik Kavramının Kamu Yönetimi ve İç Denetim Bağlamında Değerlendirilmesi", Denetişim Dergisi, 5. Gökgöz, A. 2012. "Küresel Finansal Krizin Muhasebe Temelli Nedenleri Bağlamında Kurumsal Yönetim Ve Muhasebe Meslek Etiğinin Önemi", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (3-4). Güler, S., O. Emgin ve T. Uçma. 2013. "A Pragmatic Manifest for Ethics in Emerging Markets: The Prediction of Manipulation in Turkey by Using Beneish’s Model", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 15 (39). Gültekin, S. 2015. "Etik Yönetim Yolsuzluk Ve Yoksulluk İlişkisi Üzerine Bir İnceleme", International Journal of Economic and Administrative Studies, 14. Güney, S. ve O. Çınar. 2012 "Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (SMMM) Etik Algıları: Erzurum Örneği", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (2). İbrahimoğlu, N., E. Kara ve C. Karaca. 2014. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Yönetimsel Sorunları Algılamaları Üzerine Bir Araştırma", Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13 (3). Kandemir, C. ve Ş. Kandemir. 2012. "Enron Olayını Doğru Okumak-I: Bir Çözümleme Denemesi", Muhasebe ve Denetime Bakış, 37. Kandemir, C. ve Ş. Kandemir. 2012. "Enron Olayı’nı Doğru Okumak-II: Kıssadan Hisseler", 2017/2 Dergisi, 4 (4) 433 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Muhasebe ve Denetime Bakış, 38. Karabınar, S. ve Z. Çevik. 2014. "Türkiye’deki Zorunlu Muhasebe Meslek Kurallarının Ahlak Yaklaşımları Açısından İncelenmesi", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 162. Karaibrahimoğlu, Y.Z., E. Erdener ve T. Var. 2009. "Ethical Behavior in Accounting: Some 2017/2 Evidence from Turkey", African Journal of Business Management, 3 (10). 434 Kaya, C.T. ve A.E. Ergüden. 2014. "Muhasebe, Kurumsal Yönetim Ve Etik Üçgeninde, Etik Kod Uygulamalarının Önemi: Borsa İstanbul’da İşlem Gören Şirketlerde Etik Kod Uygulaması Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Denetime Bakış, 42. Kaya, N. ve R. Yanık. 2011. "Muhasebe Meslek Ahlâki, Etik ve Müşteri Tatmini İlişkisi", EKEV Akademi Dergisi, 15 (49). Kısakürek, M.M. 2010. "Muhasebe Meslek Etiği ve Sivas İlinde Bir Uygulama", Muhasebe ve Finans Dergisi, 47. Kızıl, C. v.d. 2015. "Yalova ilinde ikamet Eden Muhasebe Meslek Mensuplarının Muhasebe Etik Algısı", Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (1). Koçberber, S. 2008. "Dünyada ve Türkiye’de Denetim Etiği", Sayıştay Dergisi, 68. Kurnaz, N. 2010. "Muhasebe Bölümü Öğrencilerinin Muhasebe Mesleği İle İlgili Etik Dışı Davranışlara İlişkin Algı Analizi: Dumlupınar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 46. Kutlu, H.A. 2008. "Muhasebe Meslek Mensupları Ve Çalışanlarının Etik İkilemleri: Kars ve Erzurum İllerinde Bir Araştırma", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 63 (2). Kutluk, F.A. ve A. Ersoy. 2011. "Muhasebe Meslek Üyelerinin Etik Yargı Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma", Ege Akademik Bakış Dergisi, 11 (3). Organ, İ. Ve B. Yegen. 2013. " Vergi Bilinci ve Vergi Ahlakı Oluşumunda Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü: Adana Örneği", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 27 (4). Özbirecikli, M. ve T. Ural. 2006. "Muhasebe Mesleğinde Yaşanan Etik Dışı Davranışların Tespiti ve Etiksel Değerlendirmesi: Türkiye Örneği", İktisat İşletme ve Finans Dergisi, 21 (248). Özcan, M. ve G. Özer. 2013. "Kar Yönetimi Uygulamaları Karşısında Öğretim Elemanları, Meslek Mensupları Ve Denetçiler Arasındaki Etik Yargı Farklılıkları", 8 (31). Özdaşlı, K. ve O. Akın. 2013. "Etik Liderlik ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Muhasebe Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Bürolarında Çalışanlar Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Denetime Bakış, 40. Özdemir, S. 2011. "İç Denetim Etiği ve Kamu İç Denetçileri Tarafından Algılanışı", Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, 3 (2). Özer, G. 2010. "Muhasebecilerin Etik Oryantasyonlarının Mesleki Bağlılığa Etkisi Üzerine Özgür, B. 2010. "Kamu Yönetimi Denetçilerinde Etik Kültürün Geliştirilmesi", Denetişim Dergisi, 5. Özkan, A. ve T. Hacıhasanoğlu. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Kişilik Özellikleri ve Etik Karar Verme Davranışları Arasındaki İlişkiler", Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 5 (2). Özkan, A.H. 2014. "Akademisyenlerin Etik Eğitime Bakışı: Türkiye ve ABD Örneği", Journal of Yaşar University, 9 (34). Özyürek, H. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarında Etik: Ankara’da Muhasebeciler Üzerine Araştırma", Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 4 (1). Sakarya, Ş. ve S. Kara. 2010. "Türkiye’de Muhasebe Meslek Etiğine Yönelik Düzenlemeler ve Meslek Mensupları Tarafından Algılanması Üzerine Bir Alan Araştırması", Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 12 (18). Selimoğlu, S.K. 2006. "Türk Muhasebe Uygulamalarında Etik", Mali Çözüm, 76. Subaşı, Ş. ve M.E. Fidan. 2015. "Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Eğitimi Görüşleri", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17 (3). Sürmen, Y. ve Y. Bayraktar. 2015. "Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Mesleki Yargı Kullanımının Değerlendirilmesi: Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi’ndeki Şirketler Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Finans Tarihi Araştırmaları Dergisi, 9. Tanç, Ş.G. 2015. "Kurumsal Yönetim Uygulamaları Kapsamında Etik Kurallar: Borsa İstanbul’da Faaliyet Gösteren Şirketler Üzerinde Bir Araştırma", Journal of Accounting, Finance and Auditing Studies, 1 (3). Tükenmez, N.M., N. Kutay ve G.C. Akkaya. 2008. "Türkiye'deki Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Karar Almalarında Çok Boyutlu Etik Ölçeğinin Geçerliliği Üzerine Bir Araştırma", İktisat İşletme ve Finans Dergisi, 23 (273) Türk, Z. ve J. Sağlar. 2008. "Denetim Firmalarının Karşılaşabilecekleri Ahlaki Sorunlar ve Bir Saha Araştırması", Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17 (2) 2017/2 Bir İnceleme", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 48. 435 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Utku, B.D. 2009. "Etik Davranışlar: Muhasebe Meslek Mensubu Olmaya Aday İİBF Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi), 11 (4). Uyar, A. ve A.H. Güngörmüş. 2013. "Accounting Professionals’ Perceptions of Ethics Education: Evidence from Turkey", Accounting and Management Information Systems, 2017/2 12 (1). 436 Uyar, S., A. Kahveci ve M. Yetkin. 2015. "Öğrencilerin Muhasebe Meslek Etiği Algısı: ALTSO Meslek Yüksekokulu Örneği", Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8 (2). Uyar, S. ve E. Yelgen. 2015. "Bilgi İfşası (Whistleblowing) ve Denetim", Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 13 (1). Ünsal, A. 2008. "İşletmelerde Muhasebe Yöneticilerinin Etiksel Karar Süreci", KMÜ İİBF Dergisi, 14. Ünsal, A. 2009. "Muhasebe Etik Eğitim Sistem Bileşenlerinde Sürekli Etkin Eğitim", Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22. Ünsar, A.S. ve S. Hozer. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Meslek Ahlakına Ait Tutumlarının Belirlenmesi: Edirne İli Örneği", Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, 49 (571). Yalçın, S. 2011. "Muhasebe Meslek Mensupları ve İşletmelerin Etik Konusunda Tutumları: Türkiye Araştırması", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 52. Yardımcıoğlu, M. v.d. 2015. "Vergi ve Muhasebe İle İlgili Konulara Vergi Mükelleflerinin Bakışında Moral ve Ahlaki Değerlerin Etkisi", KSÜ İİBF Dergisi, 5 (1). Yıldız, G. 2010. "Muhasebe Mesleğinde Meslek Etiği ve Kayseri İl Merkezinde Bir Uygulama", Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 36. Yılmaz, E., S. Yıldırım ve H.H. Bahar. 2015. "Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin Mesleki Etik Algısı: Samsun Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 65. Yılmaz, R. ve M. Kaya. 2014. "Kurumsal Yönetim İlkelerinin Muhasebe Etik Kuralları İle İlişkisi", Journal of Business Science, 2 (1). Yücel, R. ve C. Kartal. 2014. “Muhasebecilerin Mesleki Uygulamalarındaki Etik Algılarına İlişkin Bir Araştırma", Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4 (2). Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review Appendix 2: Sample Studies: Thesis Akpolat, T. 2015. “Effects on the Behavior of Unfair Competition of Ethical Tendency and Perception of Beginners in the Occupation: A Study on Accountants", Unpublished Master Thesis, Kocaeli. Çanakkale Onsekiz Mart University, Institute of Social Sciences, Çanakkale. Anuk, S.A. 2015. “Ethics in Accounting Mistake and Cheating with Accounting Profession", Unpublished Master Thesis, Bahçeşehir University, Institute of Social Sciences, İstanbul. Bozkurt, B. 2011. " The Effects of Globalization on Accounting and Auditing Profession Ethics: A Practice in Izmir Province", Unpublished Master Thesis, Hitit University, Institute of Social Sciences, Çorum. Dağlı, S.Ş. 2013. "Accounting Professional Ethics and Professional Ethics of Members About an Application in the City of Views on Isparta", Unpublished Master Thesis, Süleyman Demirel University, Institute of Social Sciences, Isparta. Demiralp, Y. 2014. "Role of Business Ethics and Strategy in Accounting Sector Application of It in Accounting Offices in Adıyaman", Unpublished Master Thesis, University of Turkish Aeronautical Associaiton, Institute of Social Sciences, Ankara. Doğru, C. 2011. “The Impacts of Accountants’ Personal characteristics, Ethical Ideologies and their Perceived Level of Social Responsibility Level on Ethical Judgement.", Unpublished Master Thesis, Gebze Technical University, Institute of Social Sciences, Kocaeli. Karaman, E.S. 2015. “The Business Ethics of Accounting and The Viewpoints of Accounting Professionals about Ethics (Balikesir Province Sample)", Unpublished Master Thesis, Gazi University, Institute of Educational Sciences, Ankara. Kaya, M. 2014. “Corporate Governance Principles And Accounting Department Ethics Rules", Unpublished Master Thesis, Sakarya University, Institute of Social Sciences, Sakarya. Keskin, S. 2014. "Against The Ethical Attitudes of Accounting Errors and Cheats: A Study on The Profession", Unpublished Master Thesis, Süleyman Demirel University, Institute of Social Sciences, Isparta. Kirik, Z. 2007. "Obstacles and Cheatings in Accounting and the Ethical Situations in This Career: Preparation of an Inquiry Over Chamberlains in Afyonkarahisar", Unpublished 2017/2 Alagöz, H. 2014. “Accounting Ethics and an Application", Unpublished Master Thesis, 437 Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY Master Thesis, Anadolu University, Institute of Social Sciences, Eskişehir. Okay, S. 2011. “Evaluation of Professional Ethics in Terms of Accounting Errors and Deceptions", Unpublished Master Thesis, Karamanoğlu Mehmetbey University, Institute of Social Sciences, Karaman. 2017/2 Özkaya, İ.N. 2008. “Accounting Ethics and a Practise", Unpublished Master Thesis, Kocaeli 438 University, Institute of Social Sciences, Kocaeli. Sarpün, Ş. 2012. " The Effects of Auditors’ Ethical Position, Fraud, Nepotism and Responsibility Perceptions on the Auditor Independence: A Study on the Independent Auditors", Unpublished Master Thesis, Abant İzzet Baysal University, Institute of Social Sciences, Bolu. Sündük, A. 2014. "A Research About Ethical Perceptions in Public Institutions: The Case of Taxatation Offices", Unpublished Master Thesis, Karabük University, Institute of Social Sciences, Karabük. Uyar, M. 2010. “The Impact of Accountants’ Cognitive Moral Development Level on Ethical Decisions and Professional Commitment", Unpublished PhD Thesis, Gebze Technical University, Institute of Social Sciences, Kocaeli. Yücel, D. 2013. "The Role of Accounting Profession's Perceptions of Ethical Climate and Ethical Atitute on the Relationship Between Role Ambiguity and Job Satisfaction", Unpublished Master Thesis, Abant İzzet Baysal University, Institute of Social Sciences, Bolu. BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN UYGULAMA ÖNERİSİ Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 439 - 455 ÖZ Günümüzde klasik türev ürünlerin yanında yeni nesil türev ürünler ve diğer finansal araçlar yaygınlaşmaya başlamıştır. Bankacılık sektörü ise türev ürünler ve yeni nesil finansal araçları en çok kullanan sektörlerden birisi olarak gelişmelere en duyarlı bir yapıya sahiptir. Bu çerçevede bankacılık sektörü için, türev ürünler ve yeni nesil finansal araçların kullanımının artması, bu ürünlerin muhasebeleştirilmesine ilişkin sorunları da beraberinde getirmiştir. UMS ve UFRS’ler çerçevesinde dünyada ve ülkemizde türev ürünlere yönelik standartlar belirlenmiştir. Buna karşılık yeni nesil finansal ürünler için düzenlemelerin muhasebeye uygulanmasına yönelik özellikle ülkemizde henüz bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada, öncelikle yeni nesil finansal ürünler kısaca tanıtılmakta, konuyla ilgili var olan düzenlemeler belirtilmekte ve son olarak yeni nesil finansal araçlardan birine ilişkin örnek kayıt uygulaması sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yeni Nesil Finansal Ürünler, Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi JEL Sınıflandırması: M40, M41 APPLICATION PROPOSAL RELATED TO THE ACCOUNTING OF NEW GENERATION FINANCIAL PRODUCTS IN BANKING ABSTRACT Today, a new generation of derivatives and other financial instruments besides classic derivative products has become widespread. The banking sector is the most sensitive sector to the development of Makale gönderim tarihi: 20.04.2017; kabul tarihi:25.05.2017 Bu makale “Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Dünya ve Türkiye Uygulamalarının İncelenmesi ve Türkiye İçin Uygulama Önerisi” konulu tezden üretilmiştir. mokoksal@gmail.com Başkent Üniversitesi,nakdogan@baskent.edu.tr 439 Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN the derivative products and new generation financial instruments as a sector that uses the most. In this context, for the banking sector, increased use of derivatives and new generation financial instruments, has led to problems for the accounting of these products. In accordance with IAS and IFRS, the standards for derivative products were determined in the world and in our country. In contrast, there is no clear work, especially in our country for the implementation of the regulations on accounting for the new generation 2017/2 of financial products. In this study, new generation of financial products is primarily introduced. Then, 440 the relevant accounting regulations are offered. Finally, a sample recording application for one of the next generation financial instruments is presented. Keywords: New Generation Financial Products,Aaccounting for New Generation Financial Products JEL Classification: M40, M41 1. GİRİŞ Yapılandırılmış finansal ürünler, finansal kesim açısından vazgeçilemeyecek araçlar olup özellikle son yıllarda çeşit ve hacim bakımından büyük ivme kazanmışlardır. Türev ürünler değeri başka bir finansal varlığın değerine bağlı olarak ortaya çıkan finansal ürünlerdir (Dubofsky ve Miller 2003, 3). Söz konusu varlıklar, yabancı para, faiz oranı, tarımsal ürünler, hisse senedi, tahvil gibi finansal varlıklar ile çeşitli ürünler ve göstergeler olabilmektedir. Yapılandırılmış finansal ürünler ise yatırımcılara yeni yatırım alternatifleri oluşturmak üzere birden fazla finansal ürünün (bu ürünlerin çoğunda ürünlerden birini türev ürünler oluşturmaktadır) bir araya getirilmesiyle türetilmiş karmaşık araçlardır. Temelde risk transferini gerçekleştiren türev araçlar, aynı zamanda spekülatif ya da arbitraj amaçlı da kullanılmaktadır. Klasik türev ürünler yanında, yoğun talebe bağlı olarak ortaya çıkan yeni nesil türev ve diğer finansal araçların dünya çapında büyük hacimlere ulaşması ve ülkemizde de giderek yaygınlaşması, konuya ilişkin yeni muhasasebe kayıtlarına olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır. Türev ürünlere ilişkin olarak; yapılan işlemlerin çeşidindeki ve miktarındaki artış, bu araçlarla gerçekleştirilen işlemlerin finansal etkilerinin mali tablolara nasıl yansıtılması gerektiği konusunu gündeme getirmesi sonrası bu ürünlerle yapılan işlemlerin kayıtlanması, değerlemesi ve raporlanması ile ilgili sorunların aşılması ve farklı uygulamalara son verilmesi amacıyla Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) tarafından türev araçların muhasebeleştirilmesini de içeren 32 ve 39 numaralı Uluslararası Muhasebe Standartları ile 7 ve 9 numaralı Uluslararası Finansal Raporlama Standardı yayımlanmıştır. Ülkemizde de Türkiye Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) ve daha sonra Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan bu standartlara paralel düzenlemeler yapılmıştır. Bununla birlikte özellikle yeni nesil finansal ürünlerin giderek çeşitlenmesi ve karmaşık hale gelmesi bunların ilk kayıtlarının ne şekilde yapılacağına ilişkin belirsizlikler yaratmaktadır. Bu tür işlemleri en yoğun uygulayan bankalar açısından konunun önemi daha da fazladır. finansal tablolarda nasıl raporlanacağı, bu araçlardan doğan kazanç ve kayıpların finansal tablolara ne zaman ve nasıl aktarılacağı, son derece önemli konuları oluşturmaktadır. 2017/2 Yeni nesil finansal araçları kullanan bankalar için, bunların ne şekilde kayıt altına alınacağı, 441 2. LİTERATÜR TARAMASI Başbilici (2006)’nin çalışmasında türev işlemlerin muhasebeleştirilmesine yönelik mevcut durum ele alınarak değerlendirme yapılmaktadır. Çalışmada ekonomik fonksiyonları açısından bakıldığında, bu tür piyasaların riskten korunma açısından ucuz maliyetli fırsatlar sağladığı belirtilmektedir. Ayrıca gelişmekte olan piyasaların en önemli özelliklerinden birisi olan sistematik riskin yüksek olduğu dikkate alınarak sistematik risk, türev piyasalar yoluyla azaltılabilmektedir. Muhasebe açısından bakıldığında çalışmada türev araçlara ilişkin bilgilerin mali tablo dipnotlarında veya ekinde sunulan belgelerde yer alması gerekli görülmektedir. Yazara göre IASB’nin IAS 32 ve IAS 39 düzenlemeleri ile türev ürünlerin mali tablolara yansıtılması ve kamuya açıklanması konularında gerekli çerçeve oluşturulmuştur. Finnerty ve Grant (2006) tarafından yürütülen çalışmaya göre hedge etkinliğinin ölçümünün test edilmesi ve tanımlanması son derece önemlidir ve hedge muhasebesinin zor yönüdür. Çalışmada firmalar hedge muhasebesi yaparken karşılaşacakları seçenekler ortaya konulmak istenmektedir. Makalede forward, futures ve swap işlemlerinin hedge etkinliğini ölçmek üzere üç yöntem uygulanmıştır. Bunlar Dollar-Offset Yöntemi, Variability Reduction Yöntemi ve Regression Yöntemidir. Yapılan testlerin sonucunda Dolar-Offset Yönteminin en iyi sonucu verdiği görülmüştür. Haftacı ve Pehlivanlı (2007) tarafından yapılan çalışmada, finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler sonucu sık kullanılır hale gelen türev ürünlere yönelik muhasebeleştirilmesi ile ilgili yayımlanan UMS 39 numaralı standart ele alınmıştır. işlemlerin Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN UMS 39’a getirilen en büyük eleştiri, standartların birden fazla alternatif uygulamaya yer vermesi olarak ele alınmakta, alternatif muhasebeleştirme teknikleri finansal tabloların karşılaştırılabilirliğini olumsuz etkilemekte, sonuç olarak da finansal tabloları değerleyecek olan kişi ve kurumları yanlış yönlendirmekte olduğu söylenmektedir. Yine UMS 39’a getirilen diğer bir eleştiri olarak rayiç değerin belirlenmesinde tek bir 2017/2 yöntemin belirlenmemiş olmasıdır. Bu durumun, türev ürün piyasalarının henüz etkin 442 çalışmadığı ve sığ olduğu gelişmekte olan ülkelerde ciddi karışıklıklara neden olduğu belirtilmektedir. Çözüm olarak model sayısının bire indirgenmesi önerilmektedir. Comiskey ve Mulford (2008)’un çalışmasında FASB tarafından yayımlanan 133 no’lu Hedge Faaliyetlerinin Muhasebeleştirmesi düzenlemesi ele alınmıştır. Yazarlara göre düzenleme standart hedge faaliyetlerinin muhasebesini basitleştirmektedir. Raporda firmaların hedge faaliyetlerini muhasebeleştirmesi ve raporlaması üzerinde durulmaktadır. Çalışmada örnek büyük firmaların raporlamalarına bakıldığında hedge ürünleri oluşturmamalarının nedenleri olarak; dokümantasyon ve izleme maliyetleri, daha etkili olduğu düşünülen kendiliğinden oluşan doğal hedge oluşumları, yeni muhasebe standardının doğal ve daha ekonomik hedge işlemlerinin uygulanmasını sınırlaması ve niteliği yüksek hedge işleminin uygulanamaması ya da çok maliyetli olması belirlenmiştir. Bunea (2009) tarafından yapılan çalışmada IAS 39 çerçevesinde hedge muhasebesi temel prensiplerine uygun türev araçların muhasebeleştirme işlemleri ele alınmaktadır. Ayrıca Romanya düzenlemelerine göre hedge türevlerinin belirlenmesi ve ölçümüyle ilgili önemli gereksinimler üzerinde durulmaktadır. Çalışmada risk yönetimi sürecinin önemli bir parçasının hedge muhasebesi olduğu belirtilmektedir. Ancak firmaların büyük bölümü bilgi eksikliğine bağlı olarak henüz türev ürün kullanımına hazır değildir. Bu çerçevede çalışmada muhasebeleştirmesi kadar eğitim ve tanıtım gibi faaliyetlerle türev araçların kullanımının yaygınlaştırılması gereği üzerinde durulmaktadır. Zhou (2009)’ca yapılan çalışmada gerçeğe uygun değerin hedge muhasebesine uygulanmasını gerektiren SFAS 133’ün gelir tablosuna etkileri araştırılmaktadır. Bu inceleme yapılırken SFAS’ın gelirlere ilişkin bilgi kapsamını geliştirip geliştirmediği ve hedge faaliyetlerinin farklı kategorilerinin farklılaştırılmış muhasebeleştirme düzenleri yaratıp yaratmadığı üzerinde durulmuştur. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Örnek bir bankanın 1995-2005 dönemine ait verileri kullanılarak yapılan çalışmada SFAS 133 sonuçlarının gelirleri daha bilgi verici duruma getirdiği görülmüştür. Özel (2010) tarafından yapılan çalışmada, bankacılık faaliyetinde etkin bir risk yönetimini gerçekleştirmek için türev ürünlerin hangi durumlarda kullanılacağı ve bu amaçla bankalar tarafından edinilen türev ürünlerin muhasebeleştirilme yöntemleri araştırılmıştır. Yine yöntemleri, ilgili finansal raporlama standartları çerçevesinde ve örnek uygulamalarla ele alınmıştır. Çalışmanın sonucuna göre türev ürünlerin bankalarda muhasebeleştirmesine ilişkin olarak, türev ürünlerin bilanço dışı hesaplarda izlenmesinin, bu ürünlerin etkisinin mali tablolara nasıl yansıdığının tespitini güçleştirdiği belirtilmektedir. Iatridisa (2012) tarafından yürütülen çalışmada IFRS düzenlemeleri ile hedge ve gelir yönetimi arasındaki birliktelik ele alınmıştır. Yine hedge işlemi yapan firmaların finansal özellikleri belirlemeye çalışılmakta ve IFRS’ye geçiş süreci araştırılmaktadır. Ayrıca firmanın hedge ürünleri kullanma ya da gelir yönetimi uygulamasının firma değeri üzerindeki etkilerine bakılmaktadır. Bulgular hedge işlemi yapanların yapmayanların tersine IFRS’ye geçişte sermaye, gelir, kaldıraç ve likidite açısından olumlu etkilendiğini göstermektedir. Çalışma sonuçları, riskten korunma ve kazanç yönetimi arasında ters yönlü bir ilişki bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca firma değeri ile riskten korunma uygulaması arasında olumlu bir ilişki bulunmaktadır. 3. YAPILANDIRILMIŞ FİNANSAL ÜRÜNLER Yapılandırılmış ürünler ile ilgili çeşitli tanımlar bulunmaktadır. Bir tanıma göre yapılandırılmış ürünler, kendilerine özel risk ve getiri profilleri olan türev ürünler ile geleneksel finansal ürünlerin kombinasyonudur (Das 2010). Diğer bir tanımla yapılandırılmış ürünler, getirileri dayandığı bir veya birden fazla varlığa bağlı olarak değişen yatırım ürünleridir. Yine başka bir tanımlamaya göre yapılandırılmış ürünler bir hisse senedine, hisse senedi portföyüne, endekslere, emtialara, vb. ile türev ürünlere dayalı yatırım stratejileridir. Tanımlar birbirinden farklı gibi görünmekle birlikte, yapılandırılmış ürünlerin iki temel ortak özellikleri şunlardır: 2017/2 çalışmada bankalarda riskten korunma amacıyla edinilen türev araçların muhasebeleştirme 443 Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN Her yapılandırılmış ürünün dayandığı ilgili bir varlık söz konusudur. Yapılandırılmış ürünlerin sağladığı nakit akışı dayandıkları varlıklara bağlıdır. Yapılandırılmış ürünler, genellikle bilinen geleneksel finansal ürünler ile türev ürünler olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde yer alan geleneksel finansal ürünler kapsamında tahvil, bono, hisse senedi, endeks ve mevduat gibi ürünler bulunmaktadır. 2017/2 Yapılandırılmış ürünlerin ikinci bölümünü oluşturan türev ürünler kapsamında ise farklı stratejileri olan ve çeşitli dayanak varlıklara bağlı olarak işlem gören farklı türev ürünler bulunmaktadır. 444 3.1. Yapılandırılmış Finansal Ürünlerin Türleri Yapılandırılmış finansal ürünler, risk düzeylerine göre dört gruba ayrılabilmektedir: Anapara koruması sağlayan araçlar, Getiriyi artıran araçlar, Katılımlı araçlar, Kaldıraçlı araçlar. Anapara Koruması Sağlayan Araçlar Anapara koruması sağlayan yapılandırılmış araçlar en basit ifadeyle, belirlenen vade sonunda başlangıçtaki yatırımı koruyan araçlardır. Bu ürünler başlangıç yatırımının tamamını koruyabileceği gibi bir bölümünü de koruyabilir. Bu araçların oluşumu incelendiğinde; sabit getirili bir finansal araç ile birlikte bir türev ürünün birleştirilmesi sonucunda oluştuğu görülür. Toplam yatırımın bir bölümü sabit getirili finansal araca, diğer bölümü de türev ürüne yatırılır. Sabit getirili finansal araca yatırılan kısım anaparayı koruyan bölümdür. Bu bölüm genellikle tahvil gibi sabit nakit akışı olan finansal varlıklardan oluşur. Diğer türev araç kısmı ise ek getiri sağlayan bölümdür ve genellikle opsiyonlar kullanılır. Getiriyi Artıran Yapılandırılmış Finansal Araçlar Getiriyi artıran yapılandırılmış finansal araçlarda, başlangıç yatırımlarının korunması söz konusu değildir ve sağlanacak maksimum getiri çoğunlukla ‘cap’ denilen bir düzeyde sabitlenmektedir. Bu araçlar başlangıç yatırımının korunmaması dikkate alındığında, riskli araçlardır. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Getiriyi artıran yapılandırılmış finansal araçlara en bilinen ürünler Discount Certificate (DC) ve Reverse Convertible (RC) örnek olarak verilebilir. Katılımlı Finansal Araçlar Yapılandırılmış finansal araçlar arasında yer alan bu ürünlerin temel özelliği, önceden belirlenmiş bir maksimum getiri seviyesinin olmayışıdır (Barlocher 2009, 141). Katılımlı Özellikle yurtdışında yaygın olarak kullanılan katılımlı finansal araç türleri; Açık Uçlu 2017/2 finansal araçlar dayanak varlıklarında oluşan fiyat değişiklikleri ürüne aynen ya da farklı Sertifika (Open End Certificate), Yüksek Performansa Dayalı Sertifikalar (Outperformance 445 oranlarda yansıyabilir. Certificate), Bonuslu Sertifika (Bonus Certificate) ve Yüksek Performansa Bağlı Bonuslu Sertifikalar (Outperformance Bonus Certificate) ürünleridir. Yüksek Performansa Dayalı Sertifikalar, dayanak varlıkta oluşan fiyat değişimlerini performans sınır (strike) düzeyi olarak adlandırılan belirli bir düzeye kadar bire bir yansıtan ürünlerdir. Performans sınır düzeyi, opsiyon sözleşmelerindeki kullanım fiyatına benzerdir. Vade dolduğunda belirlenen performans sınır düzeyinin aşılıp aşılmadığına bakılarak ona göre işlem yapılmaktadır. Performans sınır düzeyine kadar dayanak varlığın getirisi ürünün getirisine bire bir yansıtılırken, bu düzeyden sonra dayanak varlığın getirisi Yüksek Performansa Dayalı Sertifika getirisine önceden belirlenmiş ve performans oranı olarak adlandırılan bir oran kadar yansıtılır. Performans oranı %100’ün üzerinde olmaktadır ve her Yüksek Performansa Dayalı Sertifika için farklı olabilir. Kaldıraçlı Yapılandırılmış Finansal Araçlar Kaldıraç sağlayan yapılandırılmış finansal ürünler genel olarak yatırımcıların küçük tutarda yatırım ile büyük tutarda pozisyona sahip olabilmelerini sağlayan ürünler olarak tanımlanır. Bu ürünlerin özelliği, ürünün dayandığı varlığın fiyatındaki küçük bir değişimin ürünün kendi fiyatına artarak yansımasıdır. Buna kaldıraç etkisi denilmektedir. Kaldıraç sağlayan yapılandırılmış ürünlerde dayanak varlık olarak hisse senedi, endeks, döviz kuru, emtia, vb. gibi varlıklar kullanılmaktadır. Bu türdeki yapılandırılmış ürünlere en iyi örneklerinden biri varantlardır. Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN 3.2. Yapılandırılmış Finansal Araçların Türkiye’de Kullanımı Yapılandırılmış finansal araçlar, ülkemiz finansal piyasaları için yeni olarak değerlendirilebilecek araçlardır. Ülkemizde faizlerin uzun yıllar göreceli olarak yüksek seyretmesi, yatırımcıların piyasalardaki istikrarsızlığa bağlı olarak riske duyarlı olması ve yerli finansal piyasaların global piyasalar ile entegrasyonun koşullara bağlı olarak hızlı 2017/2 gerçekleştirilememesi yapılandırılmış ürünlerin Türkiye’deki gelişimini geciktiren nedenler 446 arasında başlıcalarıdır. Bununla birlikte, ülkemizde son yıllarda önceki yıllara oranla faiz oranlarının düşmesi sonucu yatırımcılar farklı yatırım araçları aramaya başlamış ve risk isteklerinde artış yaşanmıştır. Yine, finansal sistemin giderek daha fazla globalleşmesi ile bu konularda deneyimli finansal kurumların piyasalarda faaliyet göstermeye başlaması Türkiye’de yapılandırılmış finansal araçların kullanımını artırmaya başlamıştır. Türkiye’deki yapılandırılmış ürünler genellikle yapılandırılmış mevduat ürünleri şeklinde görülmektedir. Bu grup içinde en yaygın olanı da Çift Oranlı Opsiyonlu Mevduat (DCD - Dual Currency Deposit)’tır. 4. TÜREV VE YAPILANDIRILMIŞ ÜRÜNLER İLE İLGİLİ MUHASEBE STANDARTLARI Genel olarak bakıldığında, küresel piyasalarda muhasebe ve finansal raporlama sistemleri ile ilgili iki temel farklı yapı bulunmaktadır. Bunlar; Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) geçerli olan ve Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından oluşturulan Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri (GAAP) ile Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) tarafından oluşturulan Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS) ya da yeni adıyla Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS)’dır. Ülkemizde de Uluslararası Muhasebe Standartları(UMS) ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS) doğrultusunda geliştirilen Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) içinde yer alan aşağıdaki standartlar konuyla ilgili düzenlemeler içermektedir. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Finansal Araçlar: Sunum, TMS 32/UMS 32 Bu standardın temel amacı, bir işletmedeki finansal araçların borç veya öz sermaye olarak sunulması ile finansal varlık ve finansal borçların netleştirilmelerine ilişkin ilkeleri belirlemektir. TMS 39/UMS 39 TMS 39’da, finansal varlıkların sınıflandırılma biçimlerine göre itfa edilmiş maliyet veya 2017/2 TMS 39’un amacı; finansal varlıkların ve finansal borçların muhasebeleştirme ve gerçeğe uygun değer ile ölçülmesi ve varlıklara ilişkin kazanç veya kayıpların gelir tablosu veya 447 ölçülmesine yönelik ilkeleri belirlemektir. özkaynaklarda raporlanmasına ilişkin ilkeler belirlenmektedir. Finansal Araçlar: Açıklamalar, TFRS 7/UFRS 7 TFRS 7/UFRS 7 bir açıklama standardıdır. Standartın amacı; işletmenin finansal araçlardan kaynaklanan risklerinin niteliği ve düzeyi ile işletmenin bu riskleri yönetme yöntemlerine ilişkin bilgileri, o işletmenin finansal tabloları vasıtasıyla kamuoyuna açıklamaktır. TFRS 9/UFRS 9 "Finansal Araçlar" Standardı Halen yürürlükte olan TFRS 9 “Finansal Araçlar” Standardında, finansal araçların sınıflandırılması, ilk muhasebeleştirilmesi ve ölçümüne ilişkin finansal raporlama ilkeleri yer almaktadır. Bu TFRS/UFRS’nin amacı, finansal tablo kullanıcılarına işletmenin finansal varlıklarının tutarını, zamanını ve gelecekteki nakit akışlarının belirsizliğini değerlendirmelerinde, finansal varlıklara ilişkin ihtiyaca uygun ve faydalı bilgiyi sunacak finansal raporlama ilkelerini belirlemektir. Önümüzdeki dönemde finansal araçların muhasebeleştirilmesi ve ölçümüne ilişkin olarak kullanılmakta olan UMS 39 kaldırılarak yerine UFRS 9’un son versiyonu uygulamaya girecektir. UFRS 9 ile ilgili çalışmalar 24 Temmuz 2014 tarihinde tamamlanmış olup, Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulunun resmi internet sayfasından duyurulmuştur. Standart son haliyle 01 Ocak 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacaktır. UFRS 9’un son versiyonu, finansal araçların sınıflandırması, ölçümü, değer düşüklüğü ve hedge muhasebesini bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken, finansal varlıkların sınıflandırmasını nakit akışlarının yapısını da dikkate alarak bir iş modeli çerçevesinde yapmayı hedeflemektedir (Deloitte 2013). Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN Hedeflenen geliştirilecek olan bir beklenen kredi kayıp modeli çerçevesinde, değer düşüklüğü muhasebesini bütün finansal araçlara uygulanabilir hale getirmektir. Düzenleme, standart risk yönetimi ve bunun muhasebeleştirilmesi arasında daha güçlü bir bağ kurarak hedge muhasebesini geliştirmeyi içermektedir. UFRS 9 son versiyonu saklı türev ürünler de dahil olmak üzere bütün finansal varlıklar için 2017/2 tek bir sınıflandırma yaklaşımı uygulamaktadır. Finansal varlıkların nasıl sınıflandırılacağı ve 448 ölçüleceğini belirlemek için iki kriter kullanılacaktır: a) İşletmenin finansal varlıklarını yönetecek iş modeli, b) Finansal varlıkların sözleşmeye dayalı nakit akış özellikleri. Özkaynağa dayalı finansal araçlara yapılan yatırımlar, gerçeğe uygun değeri ile ölçülür. Ancak, işletme alım satım amacıyla elde tutulmayan özkaynağa dayalı bir finansal araca yapılan yatırımın gerçeğe uygun değerindeki değişikliklerin diğer kapsamlı gelirde sunulması konusunda geri dönmemek üzere bir tercihte bulunabilir. Eğer bu araç alım satım amacıyla elde tutuluyorsa, gerçeğe uygun değerindeki değişiklikler kar veya zararda muhasebeleştirilir (PWC 2016). UFRS 9, değer düşüklüğü zararlarının kaydedilmesine yönelik yeni bir model olarak beklenen kredi zararları modelini sunmaktadır. Modele göre, yeni kural gereğince işletmeler, finansal varlıkların ilk kayda alındığı tarihte varlığa ilişkin ömür boyu beklenen kredi zararlarının 12 aylık kısmını (ticari alacaklar için varlığın ömrü boyunca beklenen kredi riskini) kayda almak zorundadır. 5. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE TÜREV İŞLEMLERİN KULLANIMI Ülkemizde finansal piyasalarda 1990’lı ve 2000’li yıllarda yaşanan finansal krizlerin yanı sıra finansal piyasalarda sürekli var olan volatiliteye bağlı olarak artan finansal riskler bankaların bu risklerden korunmaya yönelik türev ürün kullanımlarını sürekli artırmıştır. Son yıllarda yeni nesil finansal ürünler de sektörde kullanılmaya başlanmakla birlikte, banka finansal tablolarından konuya ilişkin rakamsal veri elde etmek mümkün olmamaktadır. Türev ürünlere ilişkin olarak ise sektörün aktif büyüklüğü olarak önemli paya sahip bankaların da türev işlemlerin nazım hesaplardan aldıkları paya ilişkin yıllar itibariyle bilgi aşağıda yer almaktadır. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Banka 2012 Toplam 2013 Toplam 2014 Toplam 2015 Toplam Türev Araçlar Türev Araçlar Türev Araçlar Türev Araçlar Pay (%) Pay (%) Pay (%) Pay (%) T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Türkiye Halk Bankası A.Ş. 11,9 18,9 25,0 41,3 9,2 31,2 36,0 28,5 4,3 4,5 4,8 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 3,4 Akbank T.A.Ş. 11,6 27,2 24,5 30,1 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 67,1 72,4 74,7 73,9 64,8 68,6 53,0 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 39,5 Türkiye İş Bankası A.Ş. 27,2 49,4 47,9 60,2 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 41,4 62,8 63,0 61,7 Denizbank A.Ş. 63,3 66,2 55,8 37,6 Finans Bank A.Ş. 67,6 32,7 35,6 72,1 10 Banka Toplamı 23,0 33,5 32,4 35,1 Diğer Bankalar Toplam 21,6 32,7 34,6 34,4 Sektör Toplamı 22,8 33,4 32,8 34,9 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği Tablo incelendiğinde, 2012-2015 arasındaki 4 yıllık veri esas alınarak yapılan değerlendirmede Türk Bankacılık Sektöründe türev işlemlerin daha fazla kullanıldığını söylemek mümkündür. Türev işlemler ağırlıklı olarak özel bankalar tarafından kullanılmaktadır. Kamu bankaları ise özel bankaların gerisinde kalmakta olup riskten korunma amaçlı işlemlerinin olmaması dikkat çekicidir. Türk Bankacılık Sektöründe Türev Ürünlere İlişkin Kullanılan Hesaplar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan, Tekdüzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ’de bankaların muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlayan hesap planı yer almaktadır. Aşağıda bu hesap planında yer alan türev ürünlere ilişkin hesapların özet olarak gösterimi yer almaktadır: 2017/2 Tablo 1. Yıllar İtibariyle Türev İşlemlerin Banka Bazında Bilanço Dışı Hesaplar İçindeki Yeri (%) 449 Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN Tablo 2. Türev Ürünlere İlişkin Kullanılan Hesaplar Bilanço Hesapları 2017/2 Aktif Hesaplar Pasif Hesaplar 224 Türev Finansal Varlıklar – T.P. 364 Türev Finansal Yükümlülükler – T.P. 225 Türev Finansal Varlıklar – Y.P. 365 Türev Finansal Yükümlülükler – Y.P. 278 Muhtelif Alacaklar – T.P. 390 Muhtelif Borçlar – T.P. 279 Muhtelif Alacaklar – Y.P. 391 Muhtelif Borçlar – Y.P. 41406 Riskten Korunma Değerleme Farkları 450 Gelir Tablosu Hesapları Gider/Zarar Hesapları Gelir/Kar Hesapları 862 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal 752 Araçlardan Zararlar – T.P. Araçlardan Kârlar – T.P. 863 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal 753 Araçlardan Zararlar – Y.P. Araçlardan Kârlar – Y.P. 872 Alım Satım Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Zararlar – T.P. 873 Alım Satım Amaçlı Alım Alım Satım Satım Amaçlı Amaçlı Türev Finansal Türev Finansal 754 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Kârlar – T.P. Türev Finansal Araçlardan Zararlar – Y.P. 755 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Kârlar – Y.P. Nazım Hesaplar 934 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç 936 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç Alım Satım İşlemlerinden Alacaklar – T.P. Alım Satım İşlemlerinden Borçlar – T.P. 935 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç 937 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç Alım Satım İşlemlerinden Alacaklar – Y.P. Alım Satım İşlemlerinden Borçlar – Y.P. 944 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal 946 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Alacaklar Araçlardan Borçlar 945 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal 947 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Alacaklar YP Araçlardan Borçlar YP 964 Alım Satım Amaçlı Türev Finansal Araçlardan Alacaklar – T.P. 965 Alım Satım Amaçlı Araçlardan Alacaklar – Y.P. 966 Alım Satım Amaçlı Türev Finansal Türev Finansal Araçlardan Borçlar – T.P. Türev Finansal 967 Alım Satım Amaçlı Araçlardan Borçlar – Y.P. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi 6. YAPILANDIRILMIŞ FİNANSAL ÜRÜNLERDE MUHASEBELEŞTİRME ÖNERİSİ Yeni finansal ürünler daha önce söz edildiği üzere ülkemizde yeni kullanılmaya başlanmış olup henüz muhasebeleştirilmesine ilişkin belirsizlikler mevcuttur. Bu nedenle bu ürünlere Aşağıda yer alan örnek uygulamada da ana skontlar altında gösterilen alt skontlar tek düzen 2017/2 yönelik öncelikle tekdüzen hesap planında yerinin ayrıştırılması yani alt skontlar oluşturulması hesap planında halen olmamakla birlikte, bu çerçevede kullanılabilecek skont önerilerini 451 ve ikinci olarak da kayıt şekillerinin ortaya konması önem taşımaktadır. içermektedir. Örnekte bu skontlar koyu renk ve italik olarak gösterilmiştir. Yine bu örnek uygulamada yeni nesil finansal ürünlerden biri olan Yüksek Performansa Dayalı Sertifika (Outperformance Certificate-OC) ürününün nasıl kayıt altına alınacağına ilişkin uygulama yapılmaktadır. Yüksek Performansa Dayalı Sertifika (Outperformance Certificate-OC) Kayıt İşlemleri Dayanak varlık ABC hisse senedi Yüksek Performansa Dayalı Sertifika başlangıç fiyatı 300 TL Hisse senedi başlangıç fiyatı 300 TL Performans sınır düzeyi 300 TL Performans faktörü % 150 Performans sınır düzeyi olan 300 TL’nin üzerindeki fiyatlarda Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısına aşağıda hesaplanan getiriyi sağlar; Yatırımcının getirisi = Dayanak varlığın vade sonu değeri - Dayanak varlığın başlangıç değeri x Performans oranı Değerleme döneminde ABC hisse senedi fiyatı % 6 oranında artarak 318 TL olursa Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı; (318-300) x (%150) = 27 TL kazançlıdır ve bankanın bu miktarda kaybı vardır. Örneğin; vade sonunda ABC hisse senedi fiyatı % 10 oranında artarak 330 TL olursa Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı; (330-300) x (%150) = 45 TL kazanır ve vade sonunda 345 TL (300 TL + 45 TL) elde eder. Dolayısıyla bankanın bu miktarda kaybı vardır. Performans sınır seviyesi olan 300 TL’den düşük seviyelerde oluşan fiyatlarda, Yüksek Performansa Dayalı Sertifika dayanak varlıktaki fiyat değişikliklerini aynen yansıtır. Dayanak Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN varlıktaki fiyat değişiklikleri performans sınır düzeyine kadar aynen dikkate alınır. Dayanak varlığın fiyatı performans sınır düzeyinden daha düşük gerçekleşirse, herhangi bir performans olmadığından performans oranı dikkate alınmaz. Performans sınır düzeyinden sonra performans oranı esas alınarak hesaplama yapılır. Örneğin ara dönemde bankanın yukarıda yer aldığı gibi 27 TL zarar ettiği şekilde vade 2017/2 sonunda ABC hisse senedi fiyatı 270 TL seviyesinde gerçekleşirse, %10’luk bir düşüş 452 sergilemiş olup, Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı %10 düzeyinde bir kayba uğrar ve vade sonunda 270 TL (300TL – 30TL) elde eder. Dolayısıyla banka da bu miktarda kazançlıdır. İhraç edilen menkul kıymetin kaydı. / 100 KASA HESABI 300 376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER 300 / İhraç edilen menkul kıymetin nazım hesaplarda izlenmesi. / 964 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN. ARAÇ ALIM SATIM İŞLEMLERİNDEN AL. 96450 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri 300 966 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN. ARAÇ ALIM SATIM İŞL. BORÇLAR 300 96650 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri / Ara dönemde değerleme sonucu zarar kaydı. / 872 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİNANSAL ARAÇLARDAN ZARARLAR 27 87204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden 360 FAİZ VE GİDER REESKONTLARI 27 36009 Türev İşlemler Gider Reeskontları / Ara dönem değerleme kaydının ertesi gün iptal edildiği varsayımıyla dönem sonunda zararın kaydı. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi / 376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER 300 872 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİNANSAL ARAÇLARDAN ZARARLAR 45 100 KASA HESABI 345 2017/2 87204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden 453 / Ara dönem değerleme kaydının ertesi gün iptal edildiği varsayımıyla dönem sonunda karın kaydı. / 376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER 300 100 KASA HESABI 270 752 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİNANSAL ARAÇLARDAN KARLAR 30 75204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden / Vadesi dolan ihraç edilen menkul kıymetin nazım hesaplardan çıkışı. / 966 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN. ARAÇ ALIM SATIM İŞL. BORÇLAR 96650 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri 300 964 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN. ARAÇ ALIM SATIM İŞL. AL. 96450 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri / 300 Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN 7. SONUÇ Yapılandırılmış finansal ürünler, kendilerine özel risk ve getiri profilleri olan türev ürünler ile geleneksel finansal ürünlerin kombinasyonudur. Son yıllarda önceki yıllara oranla faiz oranlarının düşmesi sonucu yatırımcılar farklı yatırım araçları aramaya başlamış ve risk iştahlarında artış gerçekleşmiştir. Ayrıca finansal sistemin 2017/2 giderek daha fazla globalleşmesi ile yapılandırılmış ürün konusunda uluslararası tecrübeye sahip 454 finansal kurumlar piyasalarda faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu çerçevede, Türkiye’de yapılandırılmış ürün kullanımında da artış yaşanmıştır. Başta türev araçlar olmak üzere, finansal araçlarla yapılan işlemlerin çeşidindeki ve hacmindeki artış, bu araçlarla gerçekleştirilen işlemlerin finansal etkilerinin ne şekilde mali tablolara yansıtılacağı sorununu gündeme getirmiştir. Bu sorun ülkelerin bireysel düzenleme çabalarıyla aşılmaya çalışılmış; ancak, finansal araçların çok hızlı bir şekilde gelişmesi, muhasebe yaklaşımlarının bu araçların esasını yansıtacak şekilde ülkeler arasında aynı bakış çerçevesinde gelişememesi sonucunda, aynı muhasebe işlemi için farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır. Yapılandırılmış finansal ürünler, ülkemizde yeni uygulanmaya başlanan ürünler olduğu için muhasebe uygulamaları boyutunda belirsizlikler bulunmaktadır. Bu çerçevede yer alan ürünlerin giderek çeşitlendirildikleri, yaygınlaştıkları ve banka finansal tablolarında daha fazla yer aldıkları dikkate alındığında belirsizliklerin giderilmesi önem taşımaktadır. Ancak bu türdeki ürünlerin çok farklı nitelikler taşımaları ve karmaşık yapıları nedeniyle standart muhasebe uygulamalarının belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu çerçevede düzenleme ve gözetim organı tarafından ürün grupları oluşturularak muhasebe alanında standart sağlayıcı düzenleme yapılmalıdır. KAYNAKÇA Akdoğan, N. 2007. “Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarının Uygulama Süreci: Sorunlar, Çözüm Önerileri”, Mali Çözüm Dergisi, 80. Akdoğan, N. ve O. Sevilengül. 2007. “Türkiye Muhasebe Standartlarına Uyum İçin Tekdüzen Hesap Planında Yapılması Gereken Değişiklikler”, Mali Çözüm Dergisi, 84. Anbar, A.ve D. Alper. 2011. “Bankaların Türev Ürün Kullanım Yoğunluğunu Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi”, Muhasebe ve Finansman Dergisi. Banks, E. 2006. Synthetic and Structured Assets, New Jersey, John Wiley & Sons. Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi Baran, Ö. 2007. “The Use of Derivatives in Banking Sector and Their Applications in Turkey”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Barlocher, J. 2009. “Experience with The Collection and Publication of Data on Structured Products in Switzerland”, IFC Bulletin, No 31. Başbilici, O. 2006. “Uluslararası Muhasebe Standartlarına Göre Türev Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı. 2017/2 Barnes, R. 2001. “Accounting for Derivatives and Corporate Risk Management Policies”, Journal of Derivatives Accounting. Bunea, C.A. 2009. “Basic Principles of Hedge Accounting”, George Bacovia University, Bacau MPRA, Paper No. 17072. 455 Comiskey, E.E. ve C.W. Mulford. 2008. “The Non-Designation of Derivatives As Hedges for Accounting Purposes”, The Journal of Applied Research in Accounting and Finance, Issue 2. Das, S. 2000. Structured Products and Hybrid Securities, John Wiley & Sons, New York. Deloitte. 2013. “IFRS 9 Gets a New Hedge Accounting Model”, Deloitte Headsup, 32. Fabbozi, F., J., H.A. Davis ve M. Choudhry. 2006. Introduction to Structured Finance, New Jersey, John Wiley & Sons. Finnerty, J. D. ve D. Grant. 2006. “Testing Hedge Effectiveness under SFAS 133”, The CPA Journal. Haftacı, V. ve D. Pehlivanlı. 2007. “UMS 39 ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Hazar, A. ve Ş. Babuşcu. 2017. Temel Banka Muhasebesi –Şube İşlemleri-, Akademi Consulting & Training, Ankara. Hull, J. C. (2006), Options, Futures and Other Derivatives, 6. Baskı, Prentice Hall. Iatridisa, G. 2012. “Hedging and Earnings Management in the Light of IFRS Implementation: Evidence From the UK Stock Market”, The British Accounting Review, Issue 1. Satyajit D. 2006. Structured Products, 3.Basım, John Wiley & Sons. Zhou, H. 2009. "Does Fair Value Accounting for Derivatives Improve Earnings Quality?", Financial Accounting Abstracts Working Paper Series, No. 68. PWC. 2016. “Yeni Finansal Araçlar Standartı Finansal Sektörü Nasıl Etkileyecek?”, http://www.pwc.com.tr/tr/services/ufrs/pdf/ufrs-bulteni-finansal-araclar-standardi-cikti.pdf FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL TABLOLARA VE FİNANSAL ORANLARA ETKİSİNİN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE İNCELENMESİ Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT ** Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 456 - 478 ÖZ Bu çalışmada kiralama işlemlerinin raporlanmasına ve muhasebeleştirilmesine yeni bir yaklaşım getiren Uluslararası Finansal Raporlama Standardı 16 (UFRS 16): Kiralama İşlemleri Standardının kiracı taraf açısından öngördüğü değişimlerin etkileri incelenecektir. Çalışma kapsamında Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren 110 firmanın 2014 ve 2015 yıllarına ait konsolide finansal tabloları ve finansal tablo dipnotları ile Datastream veri tabanından alınan veriler kullanılmıştır. Türkiye’ye uyarlanan Imhoff yöntemi ile aktifleştirme yapılmıştır. T testi ile varlıklar, yükümlülükler ve özkaynaklar ile varlık kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve borç/varlık oranı değişkenlerinin aktifleştirme öncesi ve sonrasında oluşan farklarının anlamlı olup olmadığı test edilmiştir. Analiz sonucunda büyük ölçüde tahmin ettiğimiz etkilere benzer sonuçlara ulaşılmakla birlikte yıllar arası farklılıklar gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kiralama İşlemleri, Faaliyet Kiralaması, Aktifleştirme, UFRS 16 JEL Sınıflandırılması: M40, M41, M49 EXAMINATION OF LISTED COMPANIES IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE ABOUT THE IMPACT OF OPERATING LEASE CAPITALISATION ON FINANCIAL STATEMENTS AND FINANCIAL RATIOS ABSTRACT In this study, the changes of operating leases for the lessees which are required by International Financial Reporting Standards 16 (IFRS 16) that sets out a new approach to the financial reporting and accounting of leases are examined. The scope of the research, the consolidated financial statements and footnotes of the 110 companies listed in Istanbul Stock Exchange and data from Datastream database for the years 2014 and 2015 are used. The Imhoff method adapted to Turkey is used for the capitalization. Ttest is used to determine if there is a significant difference between the before and after capitalization of Makale gönderim tarihi: 22.02.2017, kabul tarihi:26.05.2017 Galatasaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, dhakbulut@gsu.edu.tr ** 456 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT total assets, total liabilities, total shareholders’ equity and return on assets, debt to equity, return on equity, debt to asset. As a result of the analysis, I have substantially achieved predicted effects however there were differences between the years. Keywords: Leasing, Operating Lease, Capitalisation, IFRS 16 2017/2 JEL Classification: M40, M41, M49 457 1. GİRİŞ Kiralama ile ilgili mevcut Uluslararası Muhasebe Standardı 17: Kiralama İşlemleri Standardı, kiralama işlemlerini finansal kiralama ya da faaliyet kiralaması olarak ikiye ayırmakta ve muhasebe kayıtlarını her iki durum için farklı yapmaktadır. Bu standart, finansal tablo kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılamakta eksik kaldığı konusunda eleştirilmiş ve bu durumun gerçeği yeterince yansıtmadığı savunulmuştur. Özellikle faaliyet kiralaması işlemlerinin kiracı taraf açısından doğurduğu muhasebe kayıtlarının, mevcut modelde aktif ve pasif hesaplarda raporlanmaması en çok eleştirilen hususlar arasında ilk sırada yer almaktadır. Kiralama işlemlerinin raporlanması ve finansal tablolara doğru yansıtılması, finansal tablo kullanıcılarının doğru bilgi edinimi açısından önemlilik arz etmektedir. Dolayısıyla UMS 17’den kaynaklanan eleştirileri ortadan kaldırmak ve raporlamayı karşılaştırılabilirlik, kalite ve şeffaflık, anlaşılırlık, güvenilirlik, ihtiyaca uygunluk açısından iyileştirmek amacıyla Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK) ve Amerikan Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı, 13 Ocak 2016 tarihinde yayınlanarak, 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Çalışma, yürürlüğe girecek olan UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardının ortaya koyacağı değişimleri özellikle kiracı tarafın faaliyet kiralaması raporlaması açısından incelemeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca bu yeni yaklaşımın finansal tablolara ve finansal oranlara etkisini ortaya çıkarmakta çalışmanın temel hedefini oluşturmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde yeni standart olan UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı’nın beraberinde getirdiği kiracı taraf işletmeleri ilgilendiren işlemlerin aktifleştirilmesinin finansal oranlara ve finansal tablolara etkisini inceleyen çalışmaların literatür taraması yapılacaktır. Daha sonra araştırmamız kapsamında seçtiğimiz belli sektörlerde faaliyet gösteren Borsa İstanbul şirketlerinin, söz konusu yeni kiralama işlemleri standardından nasıl etkilendiklerini Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi ölçülecektir. Bu bağlamda ortaya çıkan değişikliklerin şirketlerin finansal tablolarına ve finansal oranlarına olan etkisi incelenecektir. 2. UFRS 16 KİRALAMA İŞLEMLERİ STANDARDI Temmuz 1996 yılında, G4+1 olarak adlandırılan Avustralya Muhasebe Standartları Kurulu, Zelanda Muhasebe Standartları Gözden Geçirme Kurulu, Yeni Zelanda Finansal Raporlama Standartları Kurulu, İngiltere Muhasebe Standartları Kurulu ve Amerikan Finansal Muhasebe Standartları Kurulu’ndan oluşan grup, başyazarlığını Warren McGregor’un yaptığı “Kiralama İşlemleri için Muhasebe: Yeni Yaklaşım” (“Accounting For Leases: A New Approach”) adlı rapor yayınlamıştır. Bu rapor dikkatleri kiralama işlemleri ile ilgili üç ana probleme çekmektedir. Bu problemler aşağıdaki gibidir: - faaliyet kiralama işlemlerinden kaynaklanan önemli tutarlardaki varlık ve yükümlülüklerin bilançoda muhasebeleştirilmemesi, - finansal ve faaliyet kiralaması olarak sınıflandırmadan dolayı benzer işlemler sözleşmelerde yer alan ufak farklılıklardan dolayı farklı sınıflara dahil edilmekte ve farklı muhasebeleştirilmekte olması, ve - kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin doğru şekilde yapılamamasıdır. Tablo 1. UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Tarihsel Gelişim Süreci Tarih Gelişme Temmuz 2006 UMSK’nın takvimine giriş 19 Mart 2009 Tartışma 17 Ağustos 2010 21 Temmuz 2011 16 Mayıs 2013 13 Ocak 2016 Açıklama Metni DP/2009/1 Kiralama Yorum gönderim son tarihi 17 İşlemleri Ön Görüşlerin yayınlanması Temmuz 2009 Taslak Yorum gönderim son tarih 15 Standart ED/2010/9 Kiralama İşlemleri yayınlanması Aralık 2010 UMSK/FASB birlikte tekrar taslak standart Taslak açıklanması için önerisi yarısında açıklanması tahmini Taslak Standart ED/2013/6 Kiralama standardın 2012 ilk Yorum gönderim son tarih 13 İşlemleri yayınlanması Eylül 2013 UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının 1 Ocak 2019’da ve sonrasında yayınlanması başlayan yıllık raporlama dönemleri için aktif olacaktır Kaynak: http://www.iasplus.com/en/standards/ifrs/ifrs-16, 15 Şubat 2016 2017/2 Kanada Muhasebe Standartları Kurulu, Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi, Yeni 458 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT Yine aynı grup 2000 yılı Şubat ayında “Kiralama İşlemleri: Yeni Yaklaşımın Uygulanması” (Leases: Implementation of a New Approach) adıyla bir rapor yayınlamıştır. Bu raporda kiralama sözleşmesinin başlangıcından itibaren, kira sözleşmesinden doğan, kiracı tarafın kiralama süresi boyunca varlık kullanım hakkı üzerinden varlık ve gelecekte ödenmesi gereken kira ödemelerinin gerçeğe uygun değeri üzerinden yükümlülük raporlaması gerektiğini 2017/2 belirtmiştir. Dolayısıyla bu rapor ve ileride değineceğimiz araştırmalar, Tablo 1’de tarihsel 459 gelişim süreci açıklanan ve 2006 yılında IASB ve FASB’nin ortaklaşa yürütüp, 13 Ocak 2016’da yayınlanarak, 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girmesi beklenen UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardının gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. 2.1. UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Getirdikleri Standardın önerdiği temel ilke, şirketlerin kiralama işlemlerinden kaynaklanan varlık ve yükümlülüklerin, bilanço aktif ve pasif hesaplarında raporlanmasıdır. Böylece faaliyet kiralaması işlemlerine aktif ve pasif raporlamasını gerektirmeyen ve bu yüzden eleştirilen mevcut model iyileştirilmiş olacaktır. Standarda göre 12 aylık süreyi aşan kiralama işlemleri, şirket bilanço aktif ve pasif hesaplarında raporlanacaktır. Kiracı taraf söz konusu kiralama işlemi sonucunda doğan kira yükümlülüklerini pasif hesaplarda ve kiralamaya konu olan varlığın kullanım hakkı değeri kira süresi boyunca aktif hesaplarda gösterilecektir (ED/2013/6, UFRS, Mayıs 2013). UMSK’nın hazırladığı rapora (UFRS 16 Leases, Effect Analysis, Ocak 2016) göre, yaklaşık 30.000 halka açık firmadan 14.000 civarı firmanın yapmış oldukları bilanço dışı kiralama işlemleri için iskonto edilmemiş toplam gelecekteki minimum kira ödemeleri 2,86 trilyon Amerikan Doları olarak bulunmuştur. Bu kira ödemelerinin bugünkü değeri ise 2,18 trilyon Amerikan Doları olarak tahmin edilmiştir. Bilanço dışı faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan ve bilanço dışında raporlanan toplam rakamlar dikkati çekmekte ve konunun önemini göstermektedir (IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016). 2.2. UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Kiracı Taraf Açısından İncelenmesi UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı büyük ölçüde kiracı tarafın faaliyet kiralaması raporlamasında değişikliklere neden olacağı söylenebilir. UFRS 16 ile birlikte kiracı taraf, kiralama sözleşmelerinin doğurduğu tüm kiralama işlemlerini bilançoda varlık ve yükümlülük Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi olarak raporlayacaktır. Standardın öngördüğü, kiralama sözleşmesinin başlangıcında, kiracı taraf söz konusu sözleşmeden kaynaklı varlığın kullanım hakkını kiralama süresi boyunca elde etmekte ve bu hak için kira ödeme yükümlülüğü taşımaktadır. Dolayısıyla kiralama işlemlerinden kaynaklı varlıkların ve kiralama işlemlerinden kaynaklı borçların artacağını söyleyebiliriz. Mevcut UMS 17: Kiralama İşlemleri Standardında kiracı taraf için bilanço muhasebeleştirilecektir (IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016). UFRS 16: Kiralama İşlemleri standardı ile birlikte kiracı tarafın gelir tablosunda da değişimler gözlenmektedir. Mevcut işleyişte yüksek bilanço dışı kiralama raporlaması yapan veya diğer bir deyişle faaliyet kiralaması işlemi gerçekleştiren işletmelerin, UFRS 16 uygulanmaya başlandığında faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr raporlamalarında artış olacaktır. Bunun nedeni mevcut UMS 17 standardında tek gider olarak raporlanan ve faaliyet gideri kalemine yazılan faaliyet kiralaması giderleri, UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı ile birlikte kiralama işlemlerinden kaynaklı varlıkların amortismanı ve kiralama işlemlerinden kaynaklı borçların faizi olarak raporlanacaktır. Söz konusu faaliyet kârı ve faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr artışı, faaliyet kârı ve finansal giderlere bağlı olarak değişim gösterecektir (IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016). 3. LİTERATÜR TARAMASI Bu bölümde faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin finansal oranlara etkisini inceleyen ampirik çalışmalara yer verilecektir. İlk çalışma Nelson tarafından 1963 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılmıştır. Bu çalışmada kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin 11 şirketin borç/özsermaye oranına etkisini incelenmiştir. Çalışmada aktifleştirme öncesi ve sonrası oranları karşılaştırılmış ve şirketlerin oranlarında belirgin değişiklikler görülmüştür. Her bir şirket için 15 finansal oran hesaplaması yapılmıştır ve yüzde 56 oranla şirket oran sıralamalarında iki ila üç sıra değişiklik görülmüştür (Nelson 1963). Ashton (1985), Nelson’un (1963) yaptığı araştırmayı İngiltere’ye uyarlayarak genişletmiştir. Bu çalışmada kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin temel olarak beş muhasebe konusunu etkileyeceğini ifade etmiştir. Bu beş temel muhasebe konusunu faiz giderleri, amortisman, sabit varlıklar, birikmiş amortisman ve borçlar olarak saymıştır. 2017/2 dışında açıklanan kiralama işlemlerinden kaynaklı varlık ve yükümlülükler artık bilançoda 460 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT Imhoff ve diğ. (1991) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin varlık kârlılığı ve borç/özsermaye oranı olmak üzere iki temel finansal orana olan etkisini incelemişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren 7 farklı sektörden yüksek ve düşük faaliyet kiralaması yapan ikişer şirket olmak üzere toplam 14 şirket seçilmiştir. Buna göre şirketler arasında belirgin farklılıklar görülmüş ve faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi bu 2017/2 şirketlerin finansal oranlarını belirgin bir şekilde etkilemiştir. 461 Ely (1995), faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi ile hesaplanan borç/özsermaye oranı ve özsermaye riski arasında belirgin bir ilişki bulmuştur. Aktifleştirilmiş faaliyet kiralaması değerleri sonucunda özsermaye riski ve varlık riski ile varlık kârlılığı oranlarının açıklayıcı gücünde belirgin bir artış gözlenmiştir. Durocher’in 2008’de yaptığı araştırmada finansal oranlar seçilirken finansal güç, yönetim performansı ve yatırım performansı olmak üzere üç temel başlığa dikkat edilmiştir. Finansal gücü değerlendirmek için borç/varlık oranı (kaldıraç seviyesinin tespiti) ve cari oran (likidite seviyesinin belirlenmesi) seçilmiştir. Yönetim performansını değerlendirmek için özsermaye kârlılığı (net gelir/özsermaye) ve aktif kârlılığı (faiz gideri öncesi vergi sonrası faaliyet kârı/ortalama toplam aktif) hesaplanmıştır. Yatırım performansı değerlendirilmesi için hisse başına düşen kazanç değerlendirilmiştir. Varlık ve yükümlülüklerin firma bazlı varsayımlarla (faiz oranı, ortalama ve kalan kira ömrü, vergi oranı) aktifleştirilmesi tüm endüstrilerdeki firmaların finansal oranlarını etkilediği görülmüştür. Aktifleştirmeden önce yönetim performansı ve yatırım performansı ile ilgili oranlar yalnızca birkaç endüstri için göze çarparken, aktifleştirme sonrası tüm endüstri oranları belirgin şekilde değişim göstermiştir (Durocher 2008). Fülbier ve diğerlerinin 2008’de yaptıkları çalışma sonuçlarına göre aktifleştirme şirketleri önemli ölçüde etkilemiştir. En belirgin etki özellikle moda ve perakendecilik sektörü şirketleri finansal oranlarında gözlenmektedir. Finansal oranlardaki değişimler öncelikle varlık ve yükümlülük ile ilişkili olan finansal oranlarda gözlenmiş, kârlılık oranlarında daha az değişim gözlenmiştir (Fülbier ve diğerleri, 2008). Duke ve diğerlerinin 2009 yılında yaptıkları çalışma sonuçlarına göre incelenen yılda firmalar ortalama 582 milyon Amerikan doları tutarındaki faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklı yükümlülüğü ve 450 milyon Amerikan doları tutarındaki varlığı bilanço dışında Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi açıklamıştır. Aktifleştirmenin likidite, kaldıraç ve performans oranlarını etkilediği görülmüştür (Duke ve diğerleri, 2009). Wong, K., ve Joshi, M. 2015’te yaptıkları çalışmada tüm kiralama işlemleri varlık ve yükümlülük olarak raporlandığında ve aktifleştirildiğinde finansal tablolar üzerinde belirgin bir değişim olmaktadır. Çalışma kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin bilanço ve gelir tablosu değişimlere neden olduğu gözlenmiştir (Wong ve Joshi 2015). 3.1. Kullanılan Aktifleştirme Yöntemleri Faaliyet kiralaması işlemlerinin mevcut sisteme göre raporlanmasından kaynaklanan bilanço dışı borçların aktifleştirilmesi üzerine genel olarak bilinen iki temel yöntem sayılabilir. Birinci yöntem Imhoff ve diğerlerinin 1991 ve 1997’de yayınladıkları makalelerinde açıkladıkları yapısal aktifleştirme yöntemidir. Bu yöntem faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan iskonto edilmiş gelecekteki ödemelerin bugünkü değerini hesaplayarak bilançoya ve gelir tablosunda yansıtır. Yöntemde söz konusu etkilerin tahmin edilmesi için işletmelerin yıllık faaliyet raporlarındaki açıklamalardan yararlanılarak, bazı varsayımlar yapılmaktır. İkinci yöntem ise akademik araştırmalarda nadiren kullanılan, genelde uluslararası kredi değerleme şirketleri ve analistler tarafından tercih edilen faktör yöntemidir. Akademik araştırmalar büyük çoğunlukla daha doğru sonuçlar verdiğini ileri sürdükleri yapısal aktifleştirme yöntemini yani Imhoff modelini kullanmaktadır (Barone ve diğerleri 2014). Bu araştırma kapsamında yeni standardın Borsa İstanbul şirketlerine uygulanmasında Imhoff modelinin bir uyarlamasının kullanılması tercih edilmiştir. 3.2. Imhoff Yöntemi Imhoff ve diğerleri, (1991, 1997) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi için oluşturdukları yapısal aktifleştirme yöntemini, diğer bir deyişle faaliyet kiralamasından kaynaklı nakit akışlarının bugünkü değer yöntemini 1991 ve 1997 yıllarında yayınladıkları makalelerde açıklamışlardır. Yöntem temel olarak Amerika Birleşik Devletleri raporlama standartları gereğince Amerikan şirketlerinin finansal tablo dipnotlarında açıkladıkları gelecekte ödenecek toplam minimum 2017/2 üzerinde önemli etki yarattığı ve aynı zamanda kârlılık ve kaldıraç oranlarında belirgin 462 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT faaliyet kiralaması işlemlerinin listesine1 dayanmaktadır. Toplam taahhüt edilen faaliyet kiralaması ile ilgili miktarlar zamana göre analiz edilmektedir, burada söz konusu faaliyet kiralaması ile ilgili ödenecek miktarlar ilk beş yıl için ayrı kalemlerde, beş yıldan sonrası için tek bir kalemde olmak üzere şirketlerin finansal tablo dipnotlarında açıklanır. Imhoff ve diğerleri, (1991) faaliyet kiralamalarının aktifleştirilmesinin bilançoya etkisini 2017/2 açıklamışlar ve gelir tablosuna olan etkileri ihmal edilebilir olarak kabul etmişlerdir. Ancak 463 gelir tablosu ile ilgili detaylı açıklamaları daha sonra 1997 yılında yayınladıkları makalede belirtilmişlerdir. Aşağıda bu yöntemin nasıl oluşturulduğu, hangi varsayımlara dayandırıldığı ve yöntemde kullanılan matematiksel hesaplamalar açıklanacaktır. Bu yöntemin doğruluğu halka açık finansal tabloların incelenmesi ve geniş sahalarda uygulanması ile paralellik göstermektedir (Beattie ve diğerleri, 1998, 236). Nitekim makale yalnızca McDonalds Şirketi’nin halka açık finansal tabloları ve dipnotları üzerinden yöntemi açıklamıştır. Yöntemin günümüze kadar birçok makaleye temel oluşturmuş olması ve halen kullanılmakta olması açısından doğru ve geçerli olduğu söylenebilir. Kaydedilmemiş olarak ifade ettiğimiz tanım bilançoda raporlanmamış anlamına gelmektedir, Imhoff ve diğerleri makalelerinde (Imhoff ve diğerleri, 1991, 1997) bilanço dışı raporlanan kalemler için kaydedilmemiş sıfatını kullanmışlardır. Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun bugünkü değerinin tahmini2 ile ilgili varsayımlar, uygun faiz oranı3 ve beş yılı geçen faaliyet kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrünün4 tahminine bağlıdır. Beş yılı geçen faaliyet kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü tahmin edilmektedir, çünkü Amerikan finansal tablo dipnotlarında beş yıla kadar olan faaliyet kiralaması ödemeleri belirtilmiş ve beş yıl sonrası toplam olarak tek bir kalemde açıklanmıştır. Yöntem faaliyet kiralamasının aktifleştirilmesi ile ilgili altı temel varsayım geliştirmiştir. Yöntem ilk olarak kullanılacak iskonto oranını tüm şirketler için yüzde 10 olarak varsaymıştır. Bu oranın McDonalds şirketi için biraz tutucu olduğu söylenebilir çünkü 1 Gelecekte ödenecek toplam minimum faaliyet kiralaması işlemleri listesi ingilizce “schedule of minimum total future operating lease payments” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. 2 Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun bugünkü değerinin tahmini ingilizce “estimation of the present value of the unrecorded lease liability” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. 3 Uygun faiz oranı ingilizce “appropriate interest rate” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. 4 Faaliyet kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü ingilizce “average remaining life of the operating lease” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi McDonalds’ın teminat altına alınmış borçları için finansal tablo dipnotlarında tarihsel faiz oranı yüzde 9 olarak açıklanmıştır (Imhoff ve diğerleri, 1991, 53). İkinci varsayım ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü ile ilgili olarak yapılmış ve 15 yıl kabul edilmiştir. Burada dipnotlarda açıklandığı üzere faaliyet kiralaması işlemlerine konu olan varlıklar genel olarak 30 veya daha az faydalı ömre sahip varlıklar olduğundan, bu varlıkların 57). Üçüncü varsayım yılsonu nakit akışlarının ileriye dönük yapılacak tahminlere temel olabileceğinin kabul edilmesidir. Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun bugünkü değerinin tahmini için ortalama ağırlıklı toplam kiralama ömrü ve amortisman yöntemi tahminleri yapılmıştır. Dolayısıyla varlık değeri ve kiralama borcu arasındaki ilişki kiralama süresinin ne kadarlık kısmının tükendiğine bağlı olduğu ispatlanmıştır. Yöntemin dördüncü varsayımı aktifleştirilen varlıkların tümü için doğrusal amortisman yöntemini seçmesi olarak sayılabilir. Son olarak, aktifleştirilmiş varlıklar ve bilançoya kaydedilmiş borçlar, gelecek kira ödemelerinin başlangıç tarihinden itibaren hesaplanan bugünkü değerine eşit tutulmuştur. Aktifleştirilmiş varlıklar ve bilançoya kaydedilmiş borçlar kiralama dönemi bitiminde sıfıra eşit tutulmuştur. Ve uygulanabilirliği arttırmak için kiralama işlemleri ödemeleri üzerinde hiçbir başlangıç maliyeti, herhangi bir kesinti ve koşullu kira ödemesi olmadığını varsaymıştır. 2017/2 ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü 15 yıl olarak varsayılmıştır (Imhoff ve diğerleri, 1991, 464 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT 2017/2 $ 465 Başlangıçta Faaliyet Kiralaması Varlığının Bugünkü Değeri L1 L2 Faaliyet Kiralaması Varlığı Üzerindeki Kaydedilmemiş Borcun Defter Değeri, Ödenmemiş Borcun Miktarı A1 Kaydedilmemiş Faaliyet A2 Kiralaması Varlığının Defter Değeri Zaman t1 Kiralama İşleminin Başlaması t2 Kiralama İşleminin Bitişi / Varlık Faydalı Ömrünün Bitişi Şekil 1. Kaydedilmemiş Faaliyet Kiralaması Varlığı ile Kaydedilmemiş Faaliyet Kiralaması Yükümlülüğü Arasındaki İlişki Kaynak: Imhoff ve diğ. 1991, 57. Makalede üç değişkene (toplam kiralama süresi yıl bazında 10, 15, 20, 25 ve 30; marjinal faiz oranı %8, %10 ve %12 ve geçen toplam kiralama ömrü % bazında 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80) göre 105 farklı alternatif için varlık yükümlülük oranları hesaplanmış ve bir tabloda sunulmuştur. Buna göre varlık oranı 51 alternatif için %60 ile %80 arasında değişmektedir. Bu bilgiye dayanarak dördüncü varsayım varlık oranını yaklaşık olarak %70 kabul etmektedir (Imhoff ve diğ. 1991: 56). Hesaplanan tüm varlık ve yükümlülük oranları her varsayım için yüzde 100’ün altında çıkmaktadır. Bunun nedeni ilk kira ödemesi yapıldıktan sonra bilanço dışı açıklaması yapılan (kaydedilmemiş) faaliyet kiralaması yükümlülüğü, kaydedilmemiş faaliyet kiralaması varlığından fazla olmaktadır. Hangi faiz oranı kullanılırsa kullanılsın bu durum değişmemektedir. Başlangıçta yapılan ödemeler faiz daha fazla, anapara daha az, kiralama sözleşmesinin bitimine doğru anapara daha fazla faiz daha az olmaktadır. Dolayısıyla Şekil 1’den de görüldüğü üzere kiralama işleminin bitimine kadar faaliyet kiralaması varlığı üzerindeki kaydedilmemiş yükümlülüğün tutarı, kaydedilmemiş faaliyet kiralaması varlığının defter değerinden fazla olmaktadır (Imhoff ve diğerleri, 1991, 53). Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi Toplam Finansal Kiralama Gideri: Amortisman ve Faiz Gideri Normal amortisman yöntemi, finansal kiralama gideri Faaliyet Kiralaması İşlemleri Gideri Amortisman Gideri Finansal Kiralama Faiz Gideri Zaman t1 Kiralama İşleminin Başlaması t2 Kiralama İşleminin Bitişi / Varlık Faydalı Ömrünün Bitişi Şekil 2. Faaliyet Kiralaması ve Finansal Kiralama Toplam Yıllık Giderleri Arasındaki İlişki Kaynak: Imhoff ve diğ. 1991, 59. Şekil 2’de faaliyet kiralaması ve finansal kiralama işlemlerinin bilanço ve gelir tablosunda muhasebeleştirilmesi ve iki farklı kiralama tipi arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Burada faaliyet kiralaması ve finansal kiralama işlemleri ile ilgili kiralama ömrü boyunca işletmeler için geçerli olan giderler gösterilmektedir. Faaliyet kiralaması işlemleri gideri olan kira gideri kiralama süresi boyunca sabit kalmaktadır. Diğer yandan finansal kiralama işlemleri ile ilgili toplam giderleri gösteren eğrinin azaldığı görülmektedir. Bunun nedeni faiz giderinin azalması olarak söylenebilir. Finansal kiralama giderinin t1 zamanına kadar olan ve faaliyet kiralaması işlemleri kira giderini aşan kümülatif toplamı Şekil 2’de noktalı alan olarak gösterilmiştir. Bu toplam t1 zamanındaki aktifleştirilmiş kira yükümlülüğü ve kira varlığı arasındaki farka eşittir, bu fark Şekil 1’de A1 ve L1 arasındaki mesafeye denk gelmektedir. Şekil 2’de t2 zamanında toplam finansal kiralama gideri ve faaliyet kiralaması giderinin buluştuğu nokta önem ifade etmektedir ve bu noktada dönemsel finansal kiralama giderleri ve dönemsel faaliyet kiralaması 2017/2 $ 466 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT giderleri eşitlenmektedir. Bu başa baş noktasında finansal kira yükümlülüğü ile finansal kira varlığı arasındaki farkın en fazla olduğu nokta olması açısından önemlidir (Imhoff ve diğerleri, 1991, 58). Imhoff ve diğ. (1991) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin bilançoya olan etkileri üzerine odaklanmış, gelir tablosuna etkiler ihmal edilebilir olarak varsayılmıştır, bu 2017/2 bakımdan düzeltilmiş (aktifleştirme sonrası) değer hesaplamalarında net kâr değişmemiştir. 467 Faaliyet kiralaması işlemlerinin yapısal aktifleştirilmesi, faaliyet kiralaması işlemlerinin finansal kiralama gibi aktifleştirerek bilançoya olan etkilerinin incelenmesini esas alır. Imhoff ve diğ. 1991 yılındaki çalışmalarında toplam varlık kârlılığı ve borç öz sermaye oranlarını esas alarak inceleme yapmıştır. Net kâra ve faaliyet kârına olan muhtemel etkiler ihmal edilmiştir. Öz sermaye etkisi, defter değeri etkisi ve net dağıtılmamış kârlar üzerindeki etkileri, kaydedilmemiş kiralama yükümlülüğü ile kaydedilmemiş kiralama varlığı arasındaki farkın vergi öncesi değeri hesaplayarak belirlemiştir. 4. YENİ STANDARDIN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİNE UYGULANMASINA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA 4.1. Araştırmanın Amacı Araştırmada, FASB ve UMSK’nın yayınladıkları yeni kiralama işlemleri standardının, kiracı tarafın faaliyet kiralaması raporlamasında yol açtığı değişiklikler ve söz konusu değişikliklerin finansal tablolara ve finansal oranlara olan etkisi incelenecektir. Araştırmanın amacı yeni kiralama işlemleri standardının finansal raporlamaya getireceği değişikliklerin Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren şirketlerin finansal tablolarına ve finansal oranlarına etkisini göstermektir. 4.2. Araştırmanın Kapsamı ve Kısıtları Araştırmada seçilen firmalar Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren halka açık firmalardır. Dolayısıyla elde ettiğimiz bilgiler, bu firmaların kamuyu aydınlatma platformunda yayınlanan yıllık konsolide finansal tabloları ve dipnotlarındaki bilgilerden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında Tablo 2’de görülmekte olan Borsa İstanbul’da otomotiv ve otomotiv parçaları, içecek, kimya, sabit hat telekomünikasyon, gıda ve ilaç perakende, gıda üretim, genel perakende, mobil telekomünikasyon, yazılım ve bilgisayar hizmetleri, seyahat, taşımacılık ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren 110 firma incelenmiştir. Otomotiv ve otomotiv parçaları Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi sektörü kapsamında 12, içecek, gıda ve ilaç perakende sektörleri kapsamında altışar, kimya sektöründe 19, sabit hat ve mobil telekomünikasyon sektörleri kapsamında birer, gıda üretim sektöründe 31, genel perakende sektöründe 9, yazılım ve bilgisayar sektöründe 4 ve seyahat taşımacılık ve turizm sektöründe 21 firmanın 2014 ve 2015 yıllarına ait konsolide finansal tabloları ve finansal tablo dipnotları incelenmiştir. Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren bu 2017/2 firmaların sektörel sınıflandırılmasına ve ilgili verilerin bir kısmına Thomson and Reuters tarafından sağlanan Datastream veri tabandan ulaşılmıştır. 468 Tablo 2. Araştırma Kapsamında İncelenen Şirketlerin Sektörel Bazda Dağılımı Açıklama / Datastream Veritabanı 1* 2* 3* 4* 5* Otomotiv ve Otomotiv Parçaları 12 3 3 0 1 İçecek 6 1 0 1 3 Kimya 19 7 6 0 2 Sabit Hat Telekomünikasyon 1 0 0 0 1 Gıda ve İlaç Perakende 6 2 1 1 2 Gıda Üretim 31 13 10 2 4 Genel Perakende 9 3 2 0 6 Mobil Telekomünikasyon 1 0 0 0 1 Yazılım ve Bilgisayar Hizmetleri 4 2 1 0 1 Seyahat, Taşımacılık ve Turizm 21 6 4 0 3 Toplam 110 37 27 4 24 Sektör Sınıflandırılması 1*Datastream Veritabanı Sektör Sınıflandırılmasındaki Toplam Şirket Sayısı, 2*UFRS 16 ile İlgili Açıklama Paragrafı Yayınlayan Şirket Sayısı, 3*UFRS 16 standardının şirket finansal durumu ve performansı üzerine etkilerini değerlendirmektedir şeklinde görüş veren şirket sayısı, 4* UFRS 16 standardının şirket konsolide finansal tablo dipnotları üzerinde önemli bir etkisi olması beklenmemektedir şeklinde görüş veren şirket sayısı, 5* Faaliyet Kiralaması Taahhütleri Dipnot Bilgisi Açıklayan Şirket Sayısı İncelenen firmalardan 37 firma finansal tabloların sunumuna ilişkin esaslar altında UFRS 16 Kiralama işlemleri ile ilgili açıklama paragrafı yayınlamıştır. Bu paragraf “UFRS 16 Kiralama İşlemleri UMSK Ocak 2016‟da UFRS 16 “Kiralama İşlemleri” standardını yayınlanmıştır. Yeni Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT standart, faaliyet kiralaması ve finansal kiralama ayrımını ortadan kaldırarak kiracı durumundaki şirketler için birçok kiralamanın tek bir model altında bilançoya alınmasını gerektirmektedir. Kiralayan durumundaki şirketler için muhasebeleştirme büyük ölçüde değişmemiş olup faaliyet kiralaması ile finansal kiralama arasındaki fark devam etmektedir. UFRS 16, UMS 17 ve UMS 17 ile ilgili Yorumların yerine geçecek olup 1 Ocak 2019 ve 2017/2 sonrasında başlayan yıllık hesap dönemleri için geçerlidir. UFRS 15 “Müşterilerle Yapılan 469 Sözleşmelerden Doğan Hasılat” standardı da uygulandığı sürece UFRS 16 için erken uygulamaya izin verilmektedir.” şeklindedir. Yine örnekleme dahil edilen 27 firma “Şirket, standardın finansal durumu ve performansı üzerine etkilerini değerlendirmektedir.” şeklinde görüş bildirirken 4 firma “Değişikliklerin konsolide finansal tablo dipnotları üzerinde önemli bir etkisi olması beklenmemektedir.” şeklinde görüş sunmuştur. Örneklem kapsamında incelenen firmalarından 24 firmanın konsolide finansal tablo dipnotlarında faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan gelecekte ödenmesi gereken asgari taahhütleri açıkladığı gözlenmiştir. Dolayısıyla araştırma kapsamında 24 firmanın 2014 ve 2015 yıllarına ait konsolide finansal tabloları ve finansal tablo dipnotları incelenecek ve analiz edilip, elde edilen bulgu ve sonuçlar tartışılacaktır. 4.3. Araştırma Sorularının Geliştirilmesi Tüm Borsa İstanbul şirketlerini incelemek ve etkileri analiz etmek zaman ve maliyet kısıtları açısından zor olduğu dolayısıyla örneklem faaliyet kiralaması işlemlerinin en çok gerçekleştiği tahmin edilen ve literatürde en çok üzerinde durulan sektörleri kapsayacak şekilde daraltılmıştır. Yeni standardın finansal raporlamaya getireceği değişikliklerin Borsa İstanbul’daki otomotiv ve otomotiv parçaları, içecek, kimya, sabit hat telekomünikasyon, gıda ve ilaç perakende, gıda üretim, genel perakende, mobil telekomünikasyon, yazılım ve bilgisayar hizmetleri, seyahat, taşımacılık ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin finansal tablolarına ve finansal oranlarına etkisi olup olmadığını tespit etmek araştırma problemini oluşturmaktadır. 4.4. Araştırma Modeli ve Araştırmanın Değişkenleri Araştırma değişkenlerini belirlerken literatürdeki çalışmalardan (Imhoff ve diğerleri 1991, 1993, 1997; Beattie ve diğerleri 1998; Bennett ve Bradbury 2003; Duke ve diğerleri 2009; Amrik 2011) yola çıkarak finansal durum tablolarını incelemek amacıyla toplam varlıklar, Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi toplam yükümlülükler ve toplam özkaynaklar seçilmiştir. Diğer yandan finansal oranlara etkisini incelemek için literatürde (Nelson 1963; Ashton 1985; Imhoff ve diğerleri 1991, 1993, 1997; Ely 1995; Beattie ve diğerleri 1998; Durocher 2008; Fülbier ve diğerleri 2008; Duke ve diğerleri 2009; Wong ve Joshi 2015) en çok incelenen toplam varlık kârlılığı, borç özkaynak Toplam Varlıklar 2017/2 oranı, özkaynak kârlılığı ve borç varlık oranı seçilmiştir. 470 Toplam Yükümlülükler Faaliyet Kiralaması Yapısal Aktifleştirme Yöntemi Toplam Özkaynaklar Toplam Varlık Kârlılığı Borç / Özkaynak Oranı Özkaynak Karlılığı Borç / Varlık Oranı Şekil 3. Araştırma Modeli Şekil 3’de sunulan araştırma modeli gelecekte ödenecek asgari faaliyet kiralaması taahhütlerinin yapısal aktifleştirme yöntemi kullanarak bugünkü değer hesaplanması ve aktifleştirilmesinin 7 değişken üzerinde anlamlı farklar yaratıp yaratmadığını incelemek açısından kurulmaktadır. Bu değişkenler varlıklar, yükümlülükler, özkaynaklar ile varlık kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve borç/varlık oranıdır. Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT 4.5. Araştırma Hipotezlerinin Açıklanması Bir önceki bölümde açıklanan araştırma modelinden de görüleceği gibi temel olarak kiracı taraf şirketler tarafından açıklanan gelecekteki asgari faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan kira ödemelerinin yapısal aktifleştirme modeliyle aktifleştirilmesinin varlıklar, yükümlülükler ve öz kaynaklar ile varlık kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve 2017/2 borç/varlık oranı değişkenlerinin üzerinde aktifleştirme öncesi ve sonrasında gerçekleştirdiği 471 farkların anlamlı olup olmadığı incelenmiştir. Veri tabanındaki veriler örneklem dâhiline alınan şirketlerin 2014 ve 2015 senelerini kapsadığı için aşağıda belirttiğimiz hipotezler test edilirken yıllara göre incelenecek ve fark olup olmadığı hesaplanan anlamlılık düzeylerine göre belirlenecektir. 4.6. Veri ve Bilgi Toplama Yöntem ve Aracı Çalışma için gereken finansal bilgi, örneklemi oluşturan şirketlerin yıllık konsolide finansal tabloları ve dipnotlarını içeren denetimden geçmiş halka açık raporlarından ve Thomson and Reuters tarafından sağlanan Datastream veri tabanından toplanmıştır. Bu şirketlerin yıllık finansal raporları şirket kurumsal internet sitelerinden ve kamuyu aydınlatma platformundan indirilmiştir. Araştırma amaçlarına ulaşmak ve gerekli analiz ve değerlendirmeleri yapmak için topladığımız verilere örnek olarak varlıklar, yükümlülükler, özkaynaklar, net kâr gösterilebilir. Hesaplanan oranlar ise borç/özkaynak oranı, borç/aktif oranı, aktif kârlılığı ve özkaynak kârlılığıdır. Tüm bu bilgi ve hesaplamalar analiz için IBM SPSS Statistics 20 yazılımına aktarılmıştır. Daha sonra verilere tanımlayıcı istatistikler ile parametrik analiz tekniklerinden t testi uygulanmıştır. Kiralama işlemlerinin aktifleştirme öncesi ve sonrası arasında anlamlı farklar olup olmadığı araştırılmıştır. 4.7. Veri ve Bilgilerin Analizi Araştırma çerçevesinde seçilen şirketlerin yıllık konsolide finansal tablolarından ve finansal tablo dipnotlarından toplanan veriler Imhoff ve diğ. 1991 yılında yayınladıkları yapısal aktifleştirme yöntemi temel alınarak geliştirilen yöntem kullanılarak finansal kiralama ile ilgili yeni standardın şirket finansal tablolarına ve finansal oranlarına etkisi incelenmiştir. Imhoff yönteminin uygulamasında gereken faaliyet kiralamalarından kaynaklı bilançoda raporlanmayan kira yükümlülüğünün bugünkü değerinin hesaplanması için kullanılacak faiz Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi (iskonto) oranı ve söz konusu faaliyet kiralamaları kapsamındaki varlıkların kalan kiralama ömrü ile ilgili bilgiler yıllık konsolide finansal tabloları ve dipnotlarında bulunmadığı için yapısal aktifleştirme uygularken varsayımlar yapıldığını daha önce ifade edilmişti. Benzer şekilde bilançoda raporlanmayan faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan kira varlığı bugünkü değeri hesaplaması da toplam kiralama ömrü ve söz konusu işlemlerdeki varlıkların duyulmaktadır. Dolayısıyla araştırmaya Imhoff modelini uyarlarken esas alınan faiz oranı olarak ifade edilen iskonto oranı şirketlerin borçları üzerindeki faiz giderlerinin kısa vadeli ve uzun vadeli borçlarının toplamına bölerek her şirket için ayrı bir oran şeklinde hesaplanmış olup, Thomson Reuters Datastream veri tabanındaki WC08356 kodlu oran alınmıştır. Vergi oranı yüzde 20 olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, Türkiye’deki firmaların finansal tablo dipnotlarında vadelerine göre çoğunlukla üç kalem şeklinde vadesi beş yıldan uzun, vadesi bir ile beş yıl arasında ve vadesi bir yıldan az olarak raporlandığı dolayısıyla iskontolama bu üç ayrı kalem için yapılmıştır. Ayrıca faaliyet kiralaması işlemlerinden doğan aktifleştirilecek yükümlülükleri tahmin edebilmek için faaliyet kiralaması işlemleri ile ilgili gerçekleşecek gelecekteki nakit akışlarının sürelerinin tahmin edilmesi gerekmektedir. Nakit akışların sürelerin tahminini yapmak için İmhoff ve diğ. 1997’deki makalelerinde açıklanan tahmin yöntemine paralel olarak, ülkemiz finansal tablo dipnotlarında vadelerine göre üç başlık şeklinde (vadesi beş yıldan uzun, vadesi bir ile beş yıl arasında ve vadesi bir yıldan az) açıklaması yapılan iptal edilemeyen kira sözleşmelerinden doğan gelecekteki asgari faaliyet kiralaması kira ödemeleri tutarlarının toplamını vadesi bir yıldan az olan iptal edilemeyen kira sözleşmelerinden doğan gelecekteki asgari faaliyet kiralaması kira ödemeleri tutarına oranlayarak hesaplanmıştır. Uyarladığımız Imhoff yöntemi ile elde ettiğimiz aktifleştirilmiş veriler ile aktifleştirme öncesi verilerin analizinde kullanılacak yöntemin ise farklılıkları incelemeye yönelik analiz teknikleri arasından seçilmesi uygun bulunmuştur. Farklılıkların incelenmesine yönelik analiz teknikleri amaca bağlı olarak üç farklı grupta toplanmıştır. Bunlar tek grup karşılaştırılması, iki grup arası karşılaştırması ve ikiden fazla grup karşılaştırma olarak sıralanabilir. Bu çalışmaya en uygun olan karşılaştırma iki grup arası karşılaştırmadır. Bu teknik iki grup arası farklılıkları incelemek için kullanılan istatistiksel bir analiz tekniğidir. Bu teknik içerisinde analiz edilen 2017/2 türü ve dolayısıyla uygulanan amortisman yöntemi ve süresi ile ilgili bilgilere de gereksinim 472 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT grupların birbiriyle ilişkisine göre farklı yöntemler yer almaktadır. Örneklem kapsamındaki şirketler değişmediği için burada seçilecek olan en uygun testin birbiriyle ilişkili iki grup arasındaki farklılıkları incelemeye yönelik olan eşleştirilmiş iki grup arası t-testi olduğu görülmektedir (Altunışık ve diğerleri, 2010, 178). Araştırmada incelenen bir değişken yani faaliyet kiralaması yapısal aktifleştirme yönteminin diğer değişkenler üzerindeki yol açtığı 2017/2 farklılıklar ile seçtiğimiz grup başka bir deyişle 23 İstanbul Borsa şirketi için anlamlı farklılığın 473 olup olmadığının incelenmesine yönelik olan eşleştirilmiş iki grup (paired-samples t-test) arasındaki farklılıkların incelenmesine yönelik t-testidir. 4.8. Analiz Sonuçlarının Saptanması ve İrdelenmesi Tablo 3. Yapısal Aktifleştirme Sonrası Verilerin Yıllara Göre Finansal Durum Kalemlerine Etkisi Mevcut Toplam Aktifleştirme Değişim Değişim İki Yönlü Tutar Sonrası Toplam (Türk Lirası) Yüzdesi Anlamlılık (Türk Lirası) (Türk Lirası) Varlıklar 2014 133.328.010.145 137.756.734.340 4.428.724.195 3,32% 0,089 Yükümlülükler 73.534.864.644 78.582.838.816 5.047.974.172 6,86% 0,078 59.793.145.501 59.173.895.524 -619.249.977 -1,04% 0,034 Varlıklar 2015 167.075.646.833 173.318.717.960 6.243.071.127 3,74% 0,103 Yükümlülükler 102.699.635.423 109.609.612.927 6.909.977.504 6,73% 0,09 64.376.011.410 63.709.105.033 -666.906.377 -1,04% 0,025 Değeri 2014 Özkaynaklar 2014 2015 Özkaynaklar 2015 Tablo 3 incelendiğinde yapısal aktifleştirme öncesi ile yapısal aktifleştirme sonrası örneklem şirketlerinin varlıklarının 2014 ve 2015 yılları için sırasıyla yüzde 3,32 ve yüzde 3,74 olarak artış gösterdiğini görülmektedir. Benzer şekilde yükümlülüklerin 2014 ve 2015 yılları için sırasıyla yüzde 6,86 ve yüzde 6,73 olarak artış gösterdiği görülmektedir. Özkaynaklar ise aktifleştirme sonrası, aktifleştirme öncesine oranla 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 1,04 azalmıştır. Bu farklılıkların ne derece anlamlı olduğunu tespit etmek için yaptığımız Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi eşleştirilmiş iki grup arası t-testi ile elde ettiğimiz iki yönlü anlamlılık değerlerini incelemek yerinde olacaktır. T-testi yüzde 95 güven aralığında yapılmış olduğundan elde ettiğimiz iki yönlü anlamlılık değeri 0,05’ten küçük olduğunda farklılıkların anlamlı olduğunu söylenebilir. Burada 2014 ve 2015 yıllarında özkaynaklardaki değişimin anlamlı bir fark içerdiği sonucuna Değişim İki Yönlü 2017/2 varmak mümkündür. Yüzdesi Anlamlılık 474 Tablo 4. Yapısal Aktifleştirme Sonrası Verilerin Yıllara Göre Finansal Oranlara Etkisi Mevcut Aktifleştirme Değişim Aritmetik Sonrası Aritmetik Ortalama Ortalama Varlık Kârlılığı 2015 0,026227 0,018696 -0,01 -28,71% 0,015 Borç Özkaynak Oranı 2015 4,068167 4,661894 0,59 14,59% 0,128 Özkaynak Kârlılığı 2015 -0,055457 -0,09212 -0,04 -66,11% 0,049 Borç Varlık Oranı 2015 0,557929 0,57581 0,02 3,20% 0,009 Varlık Kârlılığı 2014 0,055792 0,045636 -0,01 -18,20% 0,01 Borç Özkaynak Oranı 2014 2,526121 2,86096 0,33 13,26% 0,037 Özkaynak Kârlılığı 2014 0,113336 0,079465 -0,03 -29,89% 0,075 Borç Varlık Oranı 2014 0,523656 0,544373 0,02 3,96% 0,003 Değeri Tablo 4’te yapısal aktifleştirme sonrası verilerin yıllara göre finansal oranlar üzerindeki etkileri ve değişimleri gösterilmektedir. Ayrıca bu değişimlerin anlamlı farklılık içerip içermediği yapmış olduğumuz eşleştirilmiş iki grup arası t-testi sonuçları ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Kârlılık oranları çerçevesinde varlık kârlılığı ile özkaynak kârlılığı incelenmiştir. Kaldıraç oranı olarak borç/özkaynak oranı ve borç/varlık oranı incelenmiştir. Aktif kârlılığı oranına bakıldığında aktifleştirme sonrasında aktifleştirme öncesine kıyasla 2015 ve 2014 yıllarına göre sırasıyla yüzde 28,71 ve yüzde 18,20 oranında bir azalma görülmüştür. Bu değişime eşleştirilmiş iki grup arası t-testi uygulandığında iki yönlü anlamlılık seviyesinin yüzde 95 güven aralığında anlamlı (0,05’den küçük) olduğunu dolayısıyla oluşan farkların anlamlı farklar olduğunu söylemek mümkündür. Borç/özkaynak oranı incelendiğinde aktifleştirme sonrası aktifleştirme öncesi mevcut duruma kıyasla 2015 ve 2014 yılları için sırasıyla yüzde 14,59 ve yüzde 13,26 artış gözlenmiştir. Bu pozitif yönlü değişime eşleştirilmiş iki grup arası t-testi uygulandığında 2014 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT yılı için iki yönlü anlamlılık seviyesinin yüzde 95 güven aralığında anlamlı (0,05’den küçük) olduğunu dolayısıyla oluşan farkın anlamlı bir fark olduğunu söylemek mümkündür. 2015 yılında ise borç/özkaynak oranı üzerinde oluşan fark 0,05’ten büyük olduğu için t-testi sonucuna göre bu fark anlamlı bir fark değildir. Dolayısıyla 2015 yılında yapılan yapısal aktifleştirme borç/özkaynak oranı üzerinde anlamlı bir fark yaratmamıştır. 2017/2 Kârlılık oranlarından bir diğeri ise özkaynak kârlılığıdır. Bu oran aktifleştirme öncesi ile 475 aktifleştirme sonrası karşılaştırıldığında, aktifleştirme sonrasında aktifleştirme öncesine kıyasla 2015 ve 2014 yılları için sırasıyla yüzde 66,11 ve yüzde 29,89 oranda azalma göstermiştir. Bu farkların yüzde 95 güven aralığında iki yönlü anlamlılık seviyelerine baktığımızda 2015 yılında çok düşük bir oranla anlamlı bir fark olduğu söylenirken, 2014 yılında böyle bir fark gözlenmemiştir. Son olarak incelenen oran, borç/varlık oranıdır. Bu oran için aktifleştirme öncesi ve aktifleştirme sonrası değişim yüzdeleri karşılaştırıldığında 2015 yılında aktifleştirme sonrası aktifleştirme öncesine kıyasla yüzde 3,20 artarken, 2014 yılında yüzde 3.96 artış göstermiştir. Söz konusu artışların anlamlı farklar içerip içermediğini sorgulayacak olursak, yüzde 95 güven aralığında yapmış olduğumuz eşleştirilmiş iki grup arası t-testi sonuçlarına göre her iki yılda da anlamlı farklar olduğunu söylemek mümkündür. Tablo 5. Karşılaştırmalı İki Yönlü Anlamlılık Değerleri 2014 (iki yönlü anlamlılık 2015 (iki yönlü anlamlılık değeri) değeri) Varlıklar 0,089* 0,103* Yükümlülükler 0,078* 0,09* Özkaynaklar 0,034** 0,025** Varlık Kârlılığı 0,01*** 0,015** Borç / Özkaynak Oranı 0,037** 0,128 Özkaynak Kârlılığı 0,075* 0,049** Borç / Varlık Oranı 0,003*** 0,009*** (*) 0,90 anlamlılık seviyesi, (**) 0,95 anlamlılık seviyesi, (***) 0,99 anlamlılık seviyesi Tablo 5’te örneklem kapsamında seçilen şirketler üzerine yapmış olduğumuz faaliyet kiralaması taahhütlerinin yedi değişken üzerinde 0,90, 0,95, 0,99 anlamlılık seviyelerinde Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi istatistiki olarak anlamlı farklar yaratıp yaratmadığının sonuçları özetlenmektedir. Bu bağlamda 2014 ve 2015 yılları için varlık ve yükümlülüklerin raporlanan değeri ve aktifleştirme sonrası değerleri arasında 0,90 anlamlılık seviyesinde anlamlı farklılıklar vardır. Özkaynaklara bakıldığında her iki yıl için 0,95 anlamlılık seviyesinde raporlanan değer ile aktifleştirme sonrası değer arasında anlamlı farklılıklar görülmektedir. 0,95 anlamlılık seviyesinde farklılıklar barındırmaktadır. Borç/özkaynak oranı sadece 2014 yılında 0,95 anlamlılık seviyesinde farklılık yaratmaktadır. Özkaynak kârlılığı 2014 yılında 0,90 anlamlılık seviyesinde farklılık yaratırken, 2015 yılında 0,95 anlamlılık seviyesinde farklılık gözlenmektedir. Borç/varlık oranının ise her iki yılda da 0,99 anlamlılık seviyesinde farklılık yarattığı gözlenmiştir. 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Kiralama işlemleri çoğu firma için önemli bir finansal faaliyet olarak görülmekle beraber işletmelerin değer yaratmasında etkili olan aktif varlıkları oluşturma, finansal edinimler elde etme ve mülkiyet hakkının doğurduğu riskleri azaltma gibi avantajları da bünyesinde barındırmaktadır. Ayrıca kiralama işlemlerinin raporlanması ve finansal tablolara doğru yansıtılması ile finansal tablo kullanıcılarının doğru bilgi edinimi açısından da önemli olduğu söylenebilir. Bu anlamda yapılan raporlamanın karşılaştırılabilirlik, kalite ve şeffaflık, anlaşılırlık, güvenilirlik, ihtiyaca uygunluk değerlerini taşıyabilir olması gerekmektedir. Kiralama ile ilgili mevcut UMS 17: Kiralama İşlemleri Standardı, kiralama işlemlerini finansal kiralama ya da faaliyet kiralaması olarak ikiye ayırmakta ve muhasebe kayıtlarını her iki durum için farklı yapmaktadır. Mevcut muhasebe modeli, finansal tablo kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılamakta eksik kaldığı konusunda eleştirilmekte ve mevcut modelin gerçeği yeterince yansıtamadığı savunulmaktadır. Özellikle faaliyet kiralaması işlemlerinin kiracı taraf açısından doğurduğu muhasebe kayıtlarının, mevcut modelde aktif ve pasif hesaplarda raporlanmaması en çok eleştirilen hususlar arasında başı çekmektedir. Araştırma temel olarak, eleştiriler sonucunda oluşturulan UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardının getirdiği önerilerin finansal tablolara ve temel finansal oranlara etkisini incelemek için Türkiye’de faaliyet gösteren ve Borsa İstanbul’a kayıtlı olan şirketler üzerinde yapılmıştır. 2017/2 Varlık kârlılığı 2014 yılında 0,99 anlamlılık seviyesinde farklılık yaratırken, 2015 yılında 476 Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT Araştırma hipotezleri ise faaliyet kiralaması işlemlerinde UFRS 16 Standardı çerçevesinde yapısal aktifleştirme yönteminin uygulanmasının seçilen değişkenler üzerinde istatistiki olarak anlamlı bir fark yaratıp yaratmadığını incelemektedir. Analiz için araştırma hipotezlerine, örneklem sayısına ve araştırma değişkenlerine en uygun olan eşleştirilmiş iki grup arası t-testi analizini gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde 2017/2 toplam varlıkların ve toplam yükümlülüklerin arttığı toplam özkaynakların ise azaldığı 477 gözlemlenmiştir. Ancak farklılıkların anlamlılık değerleri gözlendiğinde varlıklar ve yükümlülükler de anlamlı farklılıklar olmadığı ortaya çıkmıştır. Yani incelenen örneklem kapsamındaki şirketler açısından yapılan aktifleştirme yöntemi şirketlerin varlıklarında ve yükümlülüklerinde belirgin farklar yaratmamıştır. Diğer yandan öz kaynaklarda istatistiki olarak anlamlı farklılıklar oluşmuş ve özkaynaklar için yapısal aktifleştirme yönteminin istatistiki olarak belirgin farklar yarattığını gözlenmiştir. Gelecekteki çalışmalar yapmış olduğumuz araştırmayı farklı sektörlerde ve farklı şirket gruplarına uygulayabilirler. Ayrıca yeni standardın yürürlüğe girmesi ile beraber ulaşılacak sonuçlar ile mevcut verilerden elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılabilir. Finansal raporlamada önem arz eden açıklama ile muhasebeleştirmenin yatırımcılar açısından etkileri, finansal tablo ve finansal oranlara olan etkileri, analistlerin ve araştırmacıların bu bağlamda dikkate aldığı varsayımlar ve analiz yöntemleri incelenebilir. Ayrıca araştırma kapsamında yaptığımız uygulama belli sektörlerdeki şirket gruplarının halka açık verilerini belli varsayımlar kapsamında incelemektedir. Bu araştırma tek bir şirket seçilerek ve yaptığımız varsayımlar daha derin düşünülerek daha detaylı bir çalışma gerçekleştirilebilir. Söz konusu seçilecek olan şirket üzerinde değişimin yarattığı etkiler ve yol açtığı farklar daha kapsamlı finansal oranlar incelenerek araştırılabilir. KAYNAKÇA Altunışık, R., R. Coşkun, S. Bayraktaroğlu ve E. Yıldırım. 2010. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri SPSS Uygulamalı, 6. Baskı, Sakarya Yayıncılık. Amrik, S. 2011. “A Restaurant Case Study of Lease Accounting Impacts of Proposed Changes in Lease Accounting Rules”, International Journal of Contemporary Hospitality Management, 23(6). Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi Ashton, R. 1985. “Accounting for Finance Leases: A Field Test”, Accounting and Business Research, 15(59). Barone, E., J. Birt ve S. Moya. 2014. “Lease Accounting: A Review of Recent Literature”, Accounting In Europe, 11(1). Bennett, B. K., ve M. E. Bradbury. 2003. “Capitalizing Non-cancelable Operating Leases”, Journal of International Financial Management and Accounting, 14(2). Deloitte. www.iasplus.com/en/standards/ifrs/ifrs-16. (Erişim Tarihi: 15.02.2016). Duke, J. C., S. Hsieh, ve Y. Su. 2009. “Operating And Synthetic Leases: Exploiting Financial Benefits In The Post-Enron Era”, Advances in Accounting, Incorporating Advances in International Accounting, 25(1). Durocher, S. 2008. “Canadian Evidence on the Constructive Capitalization of Operating Leases”, Accounting Perspectives, 7(3). Ely, K. M. 1995. “Operating Lease Accounting and the Market's Assessment of Equity Risk”, Journal of Accounting Research, 33(2). Fülbier, R. U., J. L Silva ve M. H. Pferdehirt, 2008. “Impact Of Lease Capitalization On Financial Ratios Of Listed German Companies”, Schmalenbach Business Review: ZFBF, 60(2). G4+1. 1996. Accounting for Leases: A New Approach, Financial Accounting Series, 163-A. G4+1. 2000. Leases: Implementation of A New Approach, Financial Accounting Series, 206-A. International Financial Reporting Standards (IFRS), 2013. Exposure Draft ED/2013/6 Leases. International Financial Reporting Standards (IFRS), 2010. IAS 17: Leases. International Financial Reporting Standards (IFRS), 2016. IFRS 16 Leases. International Financial Reporting Standards (IFRS), 2016. IFRS 16 Leases, Effects Analysis. Imhoff Jr. E. A., R. Lipe, ve D. W. Wright. 1993. “The Effects of Recognition Versus Disclosure on Shareholder Risk and Executive Compensation”, Journal of Accounting, Auditing and Finance, 8(4). Imhoff Jr., E. A., R. C. Lipe ve D. W. Wright. 1997. “Operating Leases: Income Effects of Constructive”, Capitalization, Accounting Horizons, 11(2). Imhoff, Jr. E. A., R. C. Lipe ve D. W Wright. 1991. “Operating leases: Impact of Constructive Capitalization”, Accounting Horizons, 5(1). Nelson, A. T. 1963. “Capitalizing Leases--the Effect On Financial Ratio”, Journal of Accountancy (Pre-1986), 116(000001). Wong, K. ve M. Joshi. 2015. “The Impact of Lease Capitalisation on Financial Statements and Key Ratios: Evidence from Australia”, Australasian Accounting Business and Finance Journal, 9(3). 2017/2 Beattie, V., K. Edwards ve A. Goodacre. 1998. “The Impact of Constructive Operating Lease Capitalisation on Key Accounting Ratios”, Accounting and Business Research, 28(4). 478 UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 479 - 508 ÖZ Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) futbol kulüplerinde mali disiplini sağlamak amacıyla, “Finansal Fair Play Düzenlemesi” (FFP) olarak adlandırılan uygulamayı 2013-2014 sezonundan itibaren, futbol kulüplerinin sürdürülebilirlik için gerekli finansal önlemleri almalarını sağlamak amacıyla yürürlüğe koymuştur. Düzenleme kapsamında futbol kulüplerinin uyması zorunlu bir takım mali kriterler belirlenmiş, kriterlere uyulup uyulmadığının izlenmesi için bir kurul görevlendirilmiş ve kuralların ihlali durumunda yaptırımlar öngörülmüştür. Çalışmanın amacı uygulamanın üçüncü yılında Avrupa futbolunun FFP öncesi ve sonrası genel durumunu ile Türkiye ve Avrupa Futbol kulüplerinin FFP kriterlerine uyum düzeylerini araştırmaktır. Çalışma 2015-2016 sezonu verilerine göre Türkiye ile Avrupa birinci liglerinden seçilen takımların finansal fair play kriterlerine uyum açısından karşılaştırılmasını içermektedir. Sonuç olarak Avrupa kulüplerinin FFP kriterlerine her yeni sezonda daha uyumlu hale geldikleri, Türkiye futbol kulüplerinin ise kurallara uyum sağlayamadıkları görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Finansal Fair Play, Mali Disiplin, Futbol Ekonomisi JEL Sınıflandırması: G30, M21, L83 THE EFFECT OF UEFA FINANCIAL FAIR PLAY REGULATION ON THE EUROPEAN FOOTBALL CLUBS: A REVIEW ON EUROPEAN 5 BIG LEAGUES AND TURKEY SUPER LEAGUE ABSTRACT In order to ensure fiscal discipline in the football clubs, European Football Federations Union (UEFA), has been put into force since 2013-2014 season so-called "Financial Fair Play Regulation" (FFP) Makale gönderim tarihi: 14.04.2017; kabul tarihi: 25.05.2017 Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Gerede Meslek Yüksek Okulu, İşletme Yönetimi Programı, onurozevin@ibu.edu.tr. 479 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN to ensure that football clubs take necessary financial measures for sustainability. Within the scope of the regulation, a number of financial criteria that football clubs are obliged to comply with have been set, a committee has been appointed to monitor compliance with the criteria and sanctions have been envisaged in case of violation of the rules. The aim of the study is to investigate the pre-and post-FFP general situation of European football in the third year of application and the level of compliance with the FFP 2017/2 criteria of Turkey and European Football Clubs. The study includes comparing the teams selected from 480 Turkey and European first leagues according to the 2015-2016 season in terms of compliance with the financial fair play criteria. As a result, it is seen that European clubs have become more compatible with FFP criteria in every new circumstance, and Turkish football clubs can not adapt to the rules. Keywords : Financial Fair Play, Financial Dicipline, Futbol Economics JEL Classification: G30, M21, L83 1.GİRİŞ Son yıllarda futbol kulüplerinin gösterdiği kötü finansal performans, kulüpler ve ilişkili taraflar açısından riskli bir durum oluşturmaktadır. Kulüplerin gelirlerinden fazla harcama yaparak aşırı borçlanması, zamanında ödenemeyen ücret ve borçlar, yüksek dönem zararları futbolun mali disiplinden uzak yönetildiğine dair algıları güçlendirmektedir. 2014-2015 sezonu itibariyle Avrupa futbol kulüplerinin yıllık geliri toplam 17 milyar € civarındadır. Kulüp gelirleri son 20 yılda %595 artış göstermiştir. 2016-2017 sezonu yıllık toplam cirosunun 25 Milyar €'yu aşacağı tahmin edilen Avrupa Futbolu artık devasa bir endüstri olma yolunda hızla ilerlemektedir. “Big Five” olarak anılan Avrupa'nın 5 büyük liginin toplam gelirleri 2013-2014 sezonunda önceki sezona göre %15 artarak 11,3 milyar € olmuş, bu 5 büyük ligin sadece uluslararası yayın hakları gelirlerinin 2016-2017 sezonunda 7,5 milyar €'yu aşacağı beklenmektedir (Annual Review of Footbal Finance 2015). Bu denli büyük bir sektörün oyuncularının da finansal açıdan dengeli ve sürdürülebilir bir yapıda olması zaruriyeti UEFA’yı bu konuda bazı düzenlemeler yapmaya sevk etmiştir. Finansal Fair Play’ın amacı temelde kulüpleri finansal disipline sokmak ve finansal açıdan dengeli sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaktır. Bu amaç için; gelirden fazla harcama yapılmasını, vadesi geçmiş borcun bulunmasını, dengesiz transfer harcaması yapılması ve bunun gibi finansal dengeyi bozan uygulamaları engellemeye yönelik kurallar getirmiştir. Çalışmanın amacı UEFA tarafından uygulanması 2013-2014 sezonundan itibaren zorunlu tutulan FFP kurallarının amacına hizmet edip etmediğinin Avrupa ve Türkiye en üst Liglerinde Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme mücadele eden kulüplerin karşılaştırmalı araştırılmasıdır. Çalışmada UEFA’nın yayımladığı Kulüp Lisanslama Kıyaslama 2015 Raporunda yer alan bilgiler ve kulüplerin açıklanmış finansal tabloları ışığında, kulüplerin FFP öncesi ve FFP sonrası finansal durumları değerlendirilmiştir. Avrupa’nın en büyük 5 ligi ile Türkiye Süper liginden seçilen kulüplerin sezondan itibaren Avrupa futbolunun genel ve Avrupa kulüplerinin finansal yapısında iyileşme Türkiye Süper liginde kötüleşme gözlemlenmektedir. Literatürde FFP uygulamasına yönelik açıklama ve eleştiri içeren çalışmalar mevcuttur. Syzmanski (2014) FFP düzenlemesinin ekonomik verimlilikle ilişkisini incelemiş, düzenlemedeki kuralların adil olmadığını ve finansal verimlilik sağlamayacağını savunmuştur. Frank (2014) çalışmasında FFP’ye yöneltilen rekabeti engelleyeceği, kulüplerin gelişimini donduracağı gibi eleştirileri tartışmış ve sonuçta uygulamanın iyi etkileri olsa dahi asıl çözüm yolunun yönetişsel becerileri geliştirmek olduğuna değinmiştir. Peeters ve Syzmanski (2012) İngiltere Premier Ligi kulüpleri üzerinde yaptıkları çalışmalarında FFP kuralları gibi kısıtlamaların rekabeti etkileyeceği ve maaşları negatif yönde baskılayacağının beklendiğini kaydetmişlerdir. Vöpel (2011) çalışmasında futbol ekonomisinin gerçekten finansal fair play düzenlemesine ihtiyacı olup olmadığını sorgulamış sonuçta uygulamanın uzun vadede rekabet koşullarını dengeleyebileceğini ifade etmiştir. Sass (2012) çalışmasında FFP uygulamasının uzun dönemli rekabet dengesine etkilerini analiz etmiştir. Sonuç olarak başa baş kuralı nedeniyle küçük kulüplerin büyük kulüplerle rekabet güçlerinin ve dolayısıyla başarı şanslarının zayıflayacağını savunmuştur. Müller vd. (2012) çalışmalarında Finansal Fair Play uygulamasının özellikle finansal doping olarak adlandırılan orantısız finansman kullanımının önüne geçerek amacına hizmet edebileceğini görüşünü savunmuşlar. Long (2012) FFP düzenlemesinin rekabet kurallarının uygunluğunu tartışmış, sonuçta uygulamanın rekabeti engelleme riski nedeniyle Avrupa Futboluna faydadan çok zarar getireceğini savunmuştur. McDonald (2014) çalışmasında FFP düzenlemesinin rekabet koşullarını olumsuz etkileyerek Avrupa futbolunda büyük takımlar ile küçük takımların arasındaki farkı açacağını ifade etmiştir. Başka bir ifadeyle uygulamanın büyük kulüplerin lehine küçük kulüplerin aleyhine sonuç vereceğini savunmuştur. Preus, Haugen ve diğerleri (2014) çalışmalarında Finansal Fair Play düzenlemesinin küçük kulüplerin rekabet güçlerinde olumsuz etkisinin olacağı ancak kulüplerin dış finansmanını sınırladığından daha bağımsız duruma getireceğini ifade etmişlerdir. Saban ve 2017/2 FFP kriterlerini sağlamadaki uyumları karşılaştırılmıştır. FFP’nin yürürlüğe konulduğu 481 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Demirci (2016) çalışmalarında Türkiye Süper Ligi 4 büyük kulübünün FFP kriterlerine uyum düzeylerini araştırmış ve sonucun olumsuz bulunduğunu kaydetmişlerdir. Özevin (2016) Avrupa Futbolu genelinde ve Türkiye süper ligi 4 büyük kulübü özelinde FFP düzenlemesinin etkilerini incelediği çalışmasında, Türkiye kulüplerinin FFP kriterlerine uyum sağlayamamış 2017/2 oldukları ifade edilmiştir. Bu çalışma daha önce Türkiye Süper Ligi 4 büyük kulübünü kapsayan 482 çalışmamızın genişletilmiş hali olup ek olarak Türkiye süper Lig kulüpleri ile Avrupa Futbol kulüplerinin FFP uyumu açısından karşılaştırmasını içermektedir. 2. FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİ 1904 yılında ülke futbol federasyonlarının birliği olarak kurulmuş olan UEFA, ilk olarak 2009 Eylül ayında kamuoyuna sunulan ve futbol camiasınca üzerinde prensip olarak mutabık kalınan kulüplerin uymaları gereken mali kriterleri belirleyen kurallar bütünü "Finansal Fair Play Kuralları” (FFP) olarak anılmaktadır (Syzmanski 2014, 219). 2011 yılından itibaren yürürlüğe konulan FFP futbol camiasının kendine özgü finansal kuralları olması gerektiğini, bu kuralların kademeli olarak uygulamaya sokulacağını ve ihlali halinde yine kademeli olarak yaptırımlara muhatap kalınacağını ifade eden bir düzenlemedir. Aslında FFP daha geniş kapsamlı olan “Kulüp Lisanslama ve Finansal Fair Play Talimatı”nın içinde yer alan mali kriterler bölümünü ifade etmektedir. Bir futbol kulübünün lisans alabilmesi için gerekli kriterler; Sportif kriterler, Personel Kriterleri ve İdari Kriterler, Hukuki Kriterler ve Mali Kriterler olmak üzere dört grup altında toplanmıştır. FFP bu kriterler içindeki “Mali Düzenlemeler” bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca bu düzenlemede “Kulüp Lisans ve Fair Play Sisteminin bir diğer temel amacı, kulüp müsabakalarında ‘finansal fair play’i hakim kılmaktır” denmekte ve finansal yapı özelindeki hedefleri aşağıdaki şekilde açıklamaktadır (http://www.uefa.org). Futbol kulüplerinin mali yapısını daha disiplinli ve rasyonel yapıya kavuşturmak Maaş ve transfer ücretleri üzerindeki baskıyı azaltmak ve enflasyonist etkiyi sınırlamak Kulüpleri kendi gelirlerini aşmamaları konusunda teşvik etmek Gençlik ve altyapı için uzun vadeli yatırımları teşvik etmek Avrupa kulüp futbolunun uzun vadede sürdürülebilirliğini korumak Kulüplerin temel yükümlülüklerini zamanında yerine yetirmesini yerleştirmek Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme 2016 yılında Türkiye futbol federasyonu tarafından yayımlanan “Kulüp Lisans ve Mali Fair Play Talimatı” kitapçığında da Mali Fair Play düzenlemesinin amaçları aynı şekilde ifade edilmiştir. (TFF Kulüp Lisans Ve Mali Fair Play Talimatı 2016, 11) UEFA'nın bu düzenlemedeki amacı kısaca mali disiplinin oturtulması, futbol kulüplerinin ticari işletmelerde 2017/2 olduğu gibi aktif-pasif dengesini önemsemelerini ve sürdürebilirliği sağlamaktır (Geey 2012, 9). 2.1. FİNANSAL FAİR PLAY KRİTERLERİ UEFA mali disiplin amaçlarına ulaşabilmek için somut kurallar belirlemiş ve bu kurallara ne şekilde uyulacağını ayrıntılı olarak açıklamıştır. Bu kriterler bir arada okunduğunda ortaya UEFA tarafından uygulanması istenen 6 finansal kural çıkmaktadır. Bunların ihlali sonucu çeşitli yaptırımlar uygulanabilecek veya daha ayrıntılı inceleme sonucunu doğuracaktır. Tüm bu kurallar mali disiplini sağlamaya yönelik olmakla birlikte en temel kural denk hesap şartıdır. Bu 6 kriteri aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür; Tablo 1. Finansal Fair Play Kuralları Açıklama Kural Denk Hesap Şartı Yaptırım Gelirler ile giderler denk Para cezası, puan silme, UEFA olmalıdır. Gelirlerine el koyma, yeni oyuncuların Temel Şart UEFA maçlarında oynatmama, transfer yasağı, UEFA turnuvalarından men, Uyarı İşletmenin Devamlılığı Denetçi görüşü şartlı veya Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye olumsuz olmamalıdır. dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş Gösterge Şartları finansal bilgilerin istenmesi Eksi Öz sermaye Öz sermaye olmamalıdır. negatif Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş finansal bilgilerin istenmesi Vadesi Geçmiş Borçlar Vadesi geçmiş Maaş, vergi, Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye transfer bulunmamalıdır. borçları dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş finansal bilgilerin istenmesi 483 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN 2017/2 Ek Göstergeler Ücret Giderler / Gelir 484 Çalışanlara ödenen gelirlerin ücret Ek bilgi talep edilmesi %70’ini aşmamalıdır. Net Borç / Gelir Net borç gelirlerin Ek bilgi talep edilmesi %100’ünü aşmamalıdır. Kaynak: Kulüp Lisans Ve Mali Fair Play Talimatından derlenmiştir. 2.1.1. Denk Hesap Şartları FFP’nin temel şartı, kulüplerin gelir ve giderlerinin birbirine denk olmasıdır. FPP tarafından şart koşulan denk hesap sonucunun hesaplanması mali yıla ait ilgili gelirden ilgili giderlerin çıkarılması yoluyla yapılır. Bu yolla hesaplanacak denk hesap sonucunun pozitif olması şartları sağlamak için gereklidir. Yani kulübün giderleri gelirlerinden fazla olmayacaktır. Denk hesap şartının hesaplanmasında dahil olan ilgili gelir ve giderler aşağıdaki kalemlerin toplamına eşittir (UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010, 33). Tablo 2. Denk Hesap Şartının Hesaplanmasında Gelir ve Giderler Gişe gelirleri Satış/malzeme masrafları Sponsorluk ve reklam gelirleri Personel giderleri Yayın hakları gelirleri Diğer faaliyet giderleri Ticari faaliyet gelirleri Oyuncu kayıtlarının amortismanı/değer düşüklüğü ve oyuncu elden çıkarılmasından kaynaklanan zararlar Diğer faaliyet gelirleri Finansal giderler ve temettü Oyuncu satışından gelirler Gençlik geliştirme faaliyetlerine yapılan giderler MDV elden çıkarılma gelirleri Sosyal gelişim projeleri faaliyetlerine ait giderler Finansal gelirler MDV inşası ile ilişkili finansman giderleri Kulübe ilişkin olmayan futbol dışı giderler Giderlerde; altyapı harcamalarına dair giderler, Tesis (stadyum, antrenman tesisleri inşaat ve tadilatları) geliştirmesine ait giderler ve bonservis giderlerine dair finansman giderleri hesaplamanın dışında tutulmaktadır (http://sporekonomi.blogspot.com.tr). Anlaşıldığı üzere, Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme finansal fair play kriterleri futbol kulüplerinin gelirlerinden fazla harcama yapmalarını, yani zarar etmelerini yasaklamaktadır. Bu zarar durumu belli periyotlar çerçevesinde izlenecek ve değerlendirilecektir. Her değerlendirme periyoduna “izleme dönemi” adı verilmektedir. İzleme dönemi, lisans alanın denk hesap şartları bakımından değerlendirildiği dönemdir. Kural olarak, periyodu 2015’te, 2014’te ve 2013'te sona eren mali yılları kapsar. Bu kurala istisna olarak, 2013/14 lisans sezonunda değerlendirilen ilk izleme periyodu, 2013'te ve 2012'de sona eren raporlama periyotları olmak üzere sadece iki yılı kapsar. Toplam denk hesap şartları sonucu, izleme döneminin kapsadığı her bir raporlama döneminin denk hesap şartları sonuçlarının toplamıdır. Yani ilk izleme dönemi için iki yıl sonraki izleme dönemleri için 3 yılın toplamıdır. Toplam denk hesap şartları sonucunun pozitif olması durumunda, lisans alan izleme dönemini denk hesap şartlarını sağlamış olur. Toplam denk hesap şartları sonucunun negatif olması durumunda, lisans alanın izleme dönemi denk hesap şartları açığına sahip olmuş olur. Bu açığının tölere edilebilmesi için kademeli olarak belli bir miktar harcama fazlası kabul edilebilir sapma olarak görülecek ve yaptırım uygulanmayacaktır. 2.1.2. Kabul Edilebilir Sapma Kavramı Kabul edilebilir sapma, tanımlandığı gibi bir kulübün denk hesap şartlarını sağlaması için mümkün olan maksimum toplam denk hesap açığıdır. Yani kulüplerin gelirlerini aşabilecekleri maksimum tutardır. Kabul edilebilir sapma her izleme dönemi için (3 yıl) 5 milyon €’dur. (İlk izleme dönemi 2 yıldır.) Buna göre kulüplerin ilk izleme döneminde yani 2013/14 ve 2014/15 sezonlarında toplam 5 milyon €’yu aşmayacak şekilde, yıllık kabul edilecek net zararı 2,5 milyon €’dur. Sonraki sezonlarda ise yıllık izin verilen zarar tutarı 1,6 milyon € olacaktır (Özkurt 2014). Ancak, aradaki fazlanın tamamen kulüp sahiplerinin ve/veya ilgili tarafların katkılarıyla kapsanması durumunda, belli bir süreliğine, aşağıdaki miktarlara kadar bu seviye aşılabilir: (UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010,37). 2017/2 üç raporlama dönemini kapsar; Örnek olarak, 2015/16 lisans sezonunda değerlendirilen izleme 485 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Tablo 3. Finansal Fair Play Dönemlere Göre Kabul Edilebilir Sapma Sınırları Kabul Edilebilir Sapma İnceleme İzleme Dönemi Normal durumda Bağışla 2013-2014 2011-2012 / 2012-2013 5 milyon € 45 milyon € 2014-2015 2011-2012 / 12-13 / 13-14 5 milyon € 45 milyon € 2017/2 Dönemi Sermaye Artırımı ve / veya 2015-2016 2012-2013 / 13-14 / 14-15 5 milyon € 30 milyon € 2016-2017 2013-2014 / 14-15 / 15-16 5 milyon € 30 milyon € 486 2017-2018 2014-2015 / 15-16 / 16-17 5 milyon € 30 milyon € 2018-2019 2015-2016 / 16-17 / 17-18 5 milyon € 30 milyon € ‘dan az Kaynak: UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010’dan derlenmiştir. Yukardaki tabloda FFP denk hesap kuralına göre sezonlara göre kabul edilebilir sapma (net zarar) tutarları gösterilmektedir. Kulübün 5 milyon €’yu aşan zararı eğer kulüp hissedarı veya ilişkili taraflarca sermaye artırımı veya bağış olarak karşılanırsa, kabul edilebilir zarar 45 milyon €’ya kadar çıkabilir. Kulüp sahipleri sermaye artırımı yada bağışta bulunmazsa her kulübün kabul edilebilir zararı üç yıl toplamında yalnızca 5 milyon €’dur (Preus 2014,37). 2.1.3. Gösterge İhlalleri FFP'nin ana kurallarının yanında uygulamada olan 4 adet gösterge standardı mevcuttur. Kulüpler bu göstergelerden birini ihlal etmesi durumunda ek bilgi ve belgeleri sunması istenecek ve detaylı denetime tabi tutulacaklardır. Aşağıdaki maddelerden birinin oluşması durumunda gösterge ihlal edilmiş sayılır. a. İşletmenin devamlılığı: Sunulan yıllık veya ara dönem mali tabloları hakkındaki denetçi raporu işletmenin devamlılığı hakkında şartlı veya olumsuz görüş içermesi halinde b. Eksi Öz sermaye: Kulübün öz sermayesinin negatife düşmesi durumunda (Başa baş Açığı: Denk hesap şartıyla aynı olduğundan, burada sayılmamıştır.) c. Vadesi Geçmiş alacaklar: Kulübün ilgili yıl 30 Haziran tarihi itibariyle vadesi geçmiş ödenmemiş borcunun (futbolculara, teknik direktörlere, diğer kulüplere, vergi dairesi ya da sosyal güvenlik kurumlarına) bulunması halinde (http://sporekonomi.blogspot.com.tr). Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme 2.1.4. Ek Göstergeler Bunlara ek olarak UEFA kulüpten aşağıdaki durumlar söz konusuysa ek bilgi talep edebilir: a. Çalışanlara ödenen ücretler (futbolcu, teknik, idari vb.) gelirlerin %70’inden fazlaysa b. Şirketin net borcu gelirlerin %100’ünü aşıyorsa borçlar – Transferden Alacaklar – Nakit ve Benzerleri) (http://sporekonomi.blogspot.com.tr) Tüm bu kriterlerin temel amacı futbol kulüplerinin mali disipline girmesi ve sürdürülebilirliği sağlamasıdır. Bunun için giderlerin ve borçların azaltılması ile gelirler ve karlılığın arttırılması gereklidir. 2.2. UEFA Finansal Fair Play Denetleme Kurulunun Çalışmaları UEFA finansal fair play düzenlemesine ait kurallara uyulup uyulmadığının denetlenmesi için Club Financial Control Body -CFCB adı altında bir kurul oluşturmuştur. UEFA FFP uyum ve İnceleme 2013-2015 raporuna göre 2015 sezonunda Avrupa futbol federasyonlarına üye 239 kulüp bulunmaktadır. Bu kulüpler çeşitli kriterlere göre incelenmekte ve uyum düzeyleri denetlenmektedir. Başabaş kuralı açısından inceleme kapsamına giren 136 kulüp bulunmaktadır (104 kulüp muaf). Bunların 89’u başabaş kuralı açısından incelenmiş ve 15 uymayan kulüp tespit edilmiştir. Bunlar arasından Türkiye’den Beşiktaş ve Kardemir Karabükspor kulüpleri yer almaktadır. Vadesi geçmiş borçlar kriteri açısından yapılan inceleme sonuçlarına göre 239 kulüpten incelenen 36 kulübün 5’i soruşturma komisyonuna havale edilmiştir. Bunların arasında Bursaspor’da bulunmaktadır. Bursaspor bu kural ihlalinden dolayı 2015-2016 sezonunda UEFA müsabakalarından men ve 100 bin € para cezasına çarptırılmıştır (para cezası askıya alınmıştır.) 2013-2015 yılları arasında CFCB 23 kulüp ile uzlaşma anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma uyumsuzlukların giderilmesi için yakın takip ve yaptırımlar içermektedir. Türkiye’den bu anlaşmanın imzalandığı kulüpler Beşiktaş, Kardemir Karabükspor, Bursaspor, Trabzonspor ve Galatasaray kulüpleridir. 3. MALİ FAİR PLAY UYGULAMASININ AVRUPA FUTBOLUNA ETKİLERİ UEFA’nın yayınlamış olduğu “Avrupa Kulüp Futbolunun Görünümü, Kulüp Lisanslama Kıyaslama Raporu (2015)” UEFA’ya üye Avrupa’daki 54 federasyon bünyesinde bulunan “topdivision” olarak adlandırılan, 716 futbol kulübünün verileriyle hazırlanmıştır. (The European 2017/2 Net borç :Bir kulübün net oyuncu transferleri bakiyesidir (Finansal borçlar + Transferden 487 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Club Footballing Landscape 2015, 16) FFP kriterlerinin uygulamaya konulduğu 2011 yılından 2015 yılına kadar finansal verilerdeki değişim, aynı zamanda FFP’nin ne derece etkin olduğu konusunda bilgiler verecektir. Bu bölümde Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkeler bazında finansal veriler karşılaştırmalı olarak sunulmuş, FFP’den bu yana ne yönde değişiklikler olduğu 2017/2 analiz edilmeye çalışılmıştır. 488 3.1. Gelirler Avrupa futbol kulüp gelirlerinin geçen 20 yılda %595 artmış olduğu kaydedilmektedir. Avrupa futbolunun ekonomik olarak yıllık ortalama büyümesi %9,5 düzeyindedir. Avrupa liglerinin en büyük 15 kulübünden (Top 15) 12’si gelirlerini yükseltmiştir. 5 büyük lig tarafından başı çekilen bu artış 863 milyon €’ya tekabül etmektedir (Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2014, 32-38). FFP’nin uygulanmaya başladığı 2011 yılından itibaren gelirlerde istikrarlı bir artış söz konusudur. Son 6 yılda İngiltere kulüpleri gelirlerinin %82, Almanya kulüpleri %56, İspanya kulüpleri %36,6 arttırmış görünmektedir. Gelirinin bu dönemde en çok arttıran ülkeler arasında Türkiye kulüpleri ise %73 artışla 7. olmuştur. Tablo 4. Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Gelirleri (milyar €) Gelirler 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 11,7 12,8 13,2 14,1 15 15,9 16,9 Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 66 Avrupa ülkelerindeki üt düzey liglerinin gelir toplam ve kulüp başına gelir düzeyleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Buna göre İngiltere ikinci sıradaki Almanya’nın neredeyse iki katına denk gelen 4,4 milyar € ile ilk sıradadır. Türkiye toplamda 648 milyon € ve kulüp başına ortalama 36 milyon € ile Avrupa ligleri içinde 7. Sırada bulunmaktadır. Tablo 5. Avrupa Lig / Kulüplerinin 2015 yılı Gelirleri (milyon €) Ülke Toplam Ortalama 1 İngiltere 4.400 220,3 2 Almanya 2.400 134,5 3 İspanya 2.000 102,4 4 İtalya 1.900 95,2 5 Fransa 1.400 70,9 6 Rusya 742 46,4 7 Türkiye 648 36,0 Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 69 Avrupa’da yıllık 100 milyon € gelir sınırını aşan kulüp sayısı 2011 yılında 28 iken 2014 yılında 45’e, 2015 yılında 46’ya yükselmiştir. Yıllık geliri 400 milyon €’yu aşan kulüp sayısı 8’dir. Bunların 2’si İspanya, 4’ü İngiltere, 1’i Fransa ve 1’i İtalya kulüpleridir. Yıllık gelir sıralamasında Türkiye 2014 yılında 520 milyon € ile 7. Sırada iken 2015 yılında gelirini 648 milyon €’ya çıkarmış, sıralamadaki yerini korumuştur. Türkiye Süper Ligindeki 4 büyük kulübün durumuna bakacak olursak 2011 yılından 2015 yılına yaklaşık %30’luk bir artış görülmektedir. 2015 yılında en çok geliri sahip kulüp Galatasaray’ı ikinci olarak 313 milyon TL gelirle Fenerbahçe izlemektedir. Dört Büyük kulübün toplam gelirleri 2015 yılı itibariyle 994 milyon TL’dir. Bu rakam Real Madrid kulübünün aynı yıl gelirinin (557 milyon €) yarısında biraz fazladır. En fazla gelire sahip Avrupa kulüpleri sırlamasında Galatasaray 148 milyon € ile 26. yer almıştır. (Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 71) (Deloitte Money League 2016 raporunda 21. Sıradadır.) İlk 30’a girebilen tek Türkiye takımı da Galatasaray’dır. Dört büyük kulübün gelirlerinde son sezonlarda inişli çıkışlı bir grafik mevcuttur. Son dört sezonda gelirlerini istikrarlı olarak arttıran tek kulüp Galatasaray’dır. Tablo 6. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulübün Yıllara Göre Gelirleri (Bin TL) GELİR 2012 2013 2014 2015 BJK 153.475 147.426 142.106 222.818 FB 255.082 246.507 309.077 317.610 GS 224.787 248.321 275.013 349.600 TS 135.931 66.704 106.903 104.238 TOPLAM 769.277 708.960 833.100 994.267 Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir. 2017/2 Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme 489 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Avrupa kulüplerinin gelir dağılımına bakıldığında yayın gelirleri toplam gelirler içinde 2015 yılında 5,3 milyar €’dan 5,8 milyar €’ya çıkmış ve %34’lük pay ile ilk sırayı almaktadır. İkinci sırada %25 ile sponsorluk gelirleri, üçüncü sırada ise %16 ile gişe gelirleri gelmektedir. Türkiye süper ligi gelirlerinin %46’sı yayın gelirlerinden kaynaklanmaktadır. Bu oran %50 seviyesinde 2017/2 olan İngiltere ve İtalya’dan sonra oran olarak en fazla olandır. Kulüp basına ortalama 16,5 milyon €’ya tekabül etmektedir. Bu rakam İngiltere’de 108 milyon €’nun üzerindedir. Tablo 7. Avrupa Kulüplerinin Gelir Dağılımları 2014-2015 (Milyar €) 490 Payı Artış Tutarı Yayın 34% 17% 5,3 UEFA ödül 8% -3% Sponsorluk 25% Ticari Payı Artış Tutarı 34% 9% 5,8 1,3 9% 20% 1,5 6% 4 24% 3% 4,1 8% 7% 1,3 9% 13% 1,5 Bilet 16% -1% 2,5 16% 5% 2,6 Diğer 9% -10% 1,5 8% -8% 1,4 Kaynak : Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 71 2015 yılında Türkiye kulüplerinin UEFA gelirleri 33 milyon € olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam İspanya ve İtalya liglerinde 210 milyon € civarındadır. Bilet gelirleri Türkiye liginde toplam 76 milyon € iken İngiltere’de bu rakam yaklaşık 10 katı, 718 milyon €’dur. Ticari gelirlerde Türkiye ligi 211 milyon € ile 8. Sıradadır. Tablo 8. Ülkelere Göre Gelirlerin Dağılımı 2015 TRANSFER SPONSOR / ÜLKE TOPLAM YAYIN UEFA BİLET 15% İNG 4406 49% 4% 16% 29% 2% 13% ALM 2422 27% 7% 20% 41% 5% 24% İSP 2048 36% 10% 20% 27% 6% 36% İTA 1905 50% 11% 11% 20% 8% 18% FRA 1418 35% 9% 12% 38% 5% 9% RUS 742 5% 11% 4% 58% 22% 6% TUR 648 46% 5% 12% 33% 4% VERİM Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 76. TİCARİ DİĞER Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme 3.2. Giderler UEFA Raporuna göre Avrupa kulüplerinin 2013-2014 sezonu toplam giderleri 16.355 milyon €’dur. Kulüplerin ücret ve diğer faaliyet giderleri için 15.070 milyon € harcadığı görülmektedir. Yani gelirlerin %95'i ücret ve diğer giderler için harcanırken, transfer harcaması ifade edilmektedir. Avrupa ekonomisinin yıllık ekonomik büyümesinin bu dönemde %1,5 olduğu düşünülürse ücret giderlerindeki yıllık ortalama %10 artış fazla görünmektedir (The European Club Footballing Landscape, 2016). 10 6 9,1 491 Avrupa Kulüpleri Gelir / Ücret Giderleri 6,9 5,2 9 0 3,2 2009 4,3 6,7 3 5,8 2013 2014 6,7 3,2 2011 2010 Gelir Değişim % 2012 Ücret Giderleri Değişim % Grafik 1. Avrupa Kulüplerinin Gelir ve Ücret Gideri Karşılaştırması (Milyar €) Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 61. UEFA raporuna göre giderler içerisinden en büyük pay %71 ile ücretlere gitmektedir. Ücret giderleri aynı zamanda toplam gelirlerin %62,1’ini kapsamaktadır. Fransa, Gürcistan, Romanya ve Türkiye liglerinde en az 10 kulübün ücret giderler/gelirler oranı %70’in üzerindedir. (The European Club Footballing Landscape 2015, 66) Tablo 9: Avrupa Kulüplerinin 2014 Yılı Giderlerinin Dağılımı (Miyon €) Gider Çeşitleri Tutar Giderin % Gelirin % Ücretler 9.856 60,3 62,1 Faaliyet 5.230 31,9 32,9 Net transfer 778 4,8 5 Diğer 491 3 3,1 16.355 100 103,1 Toplam 2017/2 ve olağandışı giderlere sadece gelirin %5'i kalmıştır. Ücret giderlerini son 20 yılda %664 artığı Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015:72-81’den derlenmiştir. Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN FFP kulüplerin gelirlerinden fazla harcama yapmalarına izin vermemektedir. Oysa tablodan görüldüğü üzere, kulüplerin toplam giderleri gelirlerini aşmış durumdadır. FFP yarıca Ücret giderlerinin toplam giderlerinin %70’ini aşamaması gerektiğini kurala bağlamıştır. Bu durumun ücretlerin düşmesine etki edeceği söylenebilir. (Peeters 2012, 27) Tabloya bakıldığında ücret 2017/2 giderlerinin hem gelirlerin hem de giderlerin %60’ı düzeyinde olduğu görülmektedir. FFP 492 göstergeleri açısından kriterin sağlandığı söylenebilir. Türkiye Süper Ligi 4 büyüklerinin 20142015 sezonunda toplam gelirleri 994 milyon TL iken, toplam giderleri 1.081 milyon TL ile gelirlerini aşmış durumdadır. Ücret giderleri ise gelirlerin ve giderlerin %50 si seviyelerindedir. UEFA raporuna göre Avrupa Kulüpleri 2012 yılından itibaren ücret giderlerini düşürmeye başladıkları görülmektedir. 2010 yılında 9,1 milyar € olan ücret giderleri 2014 yılı itibariyle 5,8 milyar €’ya gerilemiş durumdadır. 4 büyüklerde de bu trende paralel olarak 2012 yılında 778 milyon TL olan ücret giderleri, 2014 yılında 507 milyon TL’ye çekildiği görülmektedir. Aynı rapora göre Avrupa kulüplerinin ücret giderlerinin dağılımından %71 ile en büyük payı futbolcu ücretleri almaktadır. (The European Club Footballing Landscape 2015, 63) Galatasaray’ın 20142015 sezonunda sporcu ücretleri 214 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam toplam ücret giderlerinin %84’üne denk gelmektedir. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin mali tablolarında açık olarak futbolcu ücretleri ayrımı görülememiştir. Trabzonspor’un futbolcu ücret giderleri (vergi ve stopaj dahil) toplam ücret giderlerinin %96’sına tekabül etmektedir (www.kap.gov.tr). Aşağıdaki tablo 4 Büyüklerin gider toplamlarını göstermektedir. Buna göre 2015 yılında bu kulüplerin toplam gideri 1,5 milyar TL’nin üzerindedir. Bu toplam içinden en büyük pay 521 milyon TL ile Galatasaray’a aittir. Fenerbahçe ve Beşiktaş sırasıyla 393 milyon ve 375 milyon ile birbirine yakın gider tutarına sahiptirler. Söz konusu 4 kulübün toplam giderleri 2012 yılına göre %43 artmış olduğu söylenebilir. Avrupa kulüpleri ortalamasının aksine bu artış finansal fair play kuralları ile uyumsuzluklara neden olabilecek konulardandır. Tablo 10. Türkiye Süper Ligi 4 Büyüklerin Yıllara Göre Gider Tutarları (Bin TL) GİDER 2012 2013 2014 2015 BJK 338.559 248.356 305.154 375.256 FB 256.367 293.545 384.657 393.811 GS 317.427 373.012 490.202 521.807 TS 168.755 155.937 188.851 259.600 1.081.109 1.070.851 1.368.866 1.550.475 TOPLAM Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir. Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme Oransal olarak bakıldığında son bir yıl içinde giderleri en fazla artan kulüp % 37 ile Trabzonspor’dur. Onu %23 ile Beşiktaş ve %6 ile Galatasaray izlemektedir. 2015 yılında önceki yıla göre giderini sadece %2 arttıran Fenerbahçe’nin nispeten gider kontrolünde başarılı olduğu 3.3. Aktifler UEFA raporuna göre Avrupa kulüplerinin aktif büyüklüklerini 2011 yılından itibaren istikrarlı şekilde arttırdıkları görünmektedir.2011 yılında 21,8 milyar € olan toplam aktifler 2014 yılında 24,9 milyar €’ya yükselmiştir. 2014 yılında tüm aktif içinde futbolcu varlıklarının payı %22 civarındadır. Tüm sezonlarda en büyük varlık kalemlerini sabit varlıklar oluşturmaktadır. kulüptür. Avrupa futbolunun aktif hacmi son 5 yılda %20 den fazla artış göstermiş ve 2014 sonunda 25 milyar €’ya dayanmış durumdadır. FFP’nin uygulamaya konulmasından itibaren aktiflerin 2 milyar €’dan fazla artış gösterdiği görülmektedir ve bu artışın 800 milyon €’luk kısmının stadyum, eğitim ve altyapı gibi sabit yatırımlara harcandığı ifade edilmektedir (The European Club Footballing Landscape 2015,96). Grafik 2. Avrupa Kulüplerinin Aktif Değişimi (Milyar €) Kaynak : The European Club Footballing Landscape, 2015, 120. Türkiye Süper Ligi, 4 büyük kulübün durumuna bakacak olursak 2015 yılında toplam aktif büyüklüğü 1,54 milyar TL’dir. Beşiktaş’ın toplam varlıkları 179 milyon TL, futbolcu varlıkları ise toplamın 43% ü kadardır. Galatasaray toplam 781 milyon TL varlıkların içerisinde 142 milyon TL futbolcu varlığına sahiptir. Fenerbahçe’nin aktif büyüklüğü 311 milyon TL olup, 2017/2 söylenebilir. 493 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN futbolcu varlığı 68 milyon TL ile 4 büyükler arasında en düşük olan kulüptür. Bu tutar toplam aktifin %22’sine tekabül etmektedir. Trabzonspor’un ise futbolcu varlıkları toplam aktifin %66’sını oluşturmakta ve dört kulüp içinde en büyük değere sahip olması dikkat çekicidir. 4 büyüklerin aktif büyüklüğü 2015 yılında %20 artarak 1.28 milyar TL’den 1.54 milyar TL’ye 2017/2 ulaşmıştır. Toplamda tüm aktifler içinde futbolcu varlıklarının oranı %30 düzeyindedir (www.kap.gov.tr). Tablo 11. 2015 yılı itibariyle 4 Büyüklerin Aktif Görünümleri (Bin TL) Duran varlık Aktif 494 Futbolcu Futbolcu Lisansları Lisansları % BJK 179.621 109.459 76.880 43 FB 311.233 215.639 68.673 22 GS 781.403 512.720 142.689 18 TS 271.144 245.301 180.171 66 1.543.403 1.083.121 468.414 30 TOPLAM Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir. 3.4. Öz Sermaye UEFA raporuna göre 2011 de uygulamaya başlanan başa baş kuralının etkisiyle TopDivision kulüplerin bilançoları 2014 yılında çok daha sağlıklı bir görünüm arz etmektedir. Öz sermaye miktarı 2011 yılına 3,3 milyar € iken 2014 yılı itibariyle yaklaşık %50 artarak 4,9 milyar € olmuştur. Özsermaye toplamında 2009 yılından beri %30’a yakın bir artış görülmektedir (The European Club Footballing Landscape 2015, 13). UEFA raporuna göre, Finansal fair play, öncelikle büyük zararları sınırlayarak ve daha sonra sahiplerden alınan paralarla borç oluşmasına izin vermek yerine sahipleri kalıcı olarak sermayeyi artırmakla görevlendirerek kulüp bilançolarını iyileştirmede iki önemli bir rol oynamıştır. 4 büyüklerin durumuna bakıldığında son iki sezon tüm kulüpler negatif öz sermayeye düşmüş durumdadır. 4 kulübün öz sermayeleri toplamı -1 milyar TL’yi aşmaktadır. FFP kurallarınca UEFA öz sermayenin eksiye düşmemesi gerektiğini öngörmektedir. Ancak 4 büyük kulübün de yüksek geçmiş yıl zararları ve sermaye yetersizliği nedeniyle öz sermayeleri negatif durumdadır. Fenerbahçe’nin ödenmiş sermayesi 25 milyon TL olup 2016 yılında halka arz yolu ile 4 milyon TL tutarında sermaye artırımına gitme kararı almıştır. Galatasaray’ın Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme ödenmiş sermayesi 2015 yılı itibariyle 21,6 milyon TL'dir. Kulüp en son sermaye artırımını 2013 yılında 7,7 milyon TL ile yapmıştır. Trabzonspor’un mevcut ödenmiş sermayesi 2015 sonunda 100 milyon TL'dir. Kulüp 2014 yılında sermayesini 75 milyon TL arttırmıştır. Beşiktaş, 4 büyük kulüp arasında 240 milyon TL ile en yüksek sermayeye sahip kulüptür. Beşiktaş 2013 yılında sermayesini 5 kat arttırarak 200 milyon TL ek sermaye koymuştur 2017/2 (www.kap.gov.tr). Tablo 12. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulüplerinin Öz sermaye Tutarları (Bin TL) 2012 2013 2014 495 2015 BJK -352.120 -219.774 -364.056 -504.601 FB 122.278 106.113 -240.531 -422.298 GS -251.274 -70.673 -15.513 -103.227 TS 66.350 -17.968 -74.346 -56.345 -414.766 -202.302 -694.447 -1.086.474 TOPLAM Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir. 3.5. Net Borç UEFA raporuna göre Avrupa kulüplerinin net borç stoku düşüş trendindedir. 2012 yılındaki yükselme hariç FFP şartlarının yürürlüğe girmesinden itibaren düşüşe geçtiği görülmektedir. 2009 yılında 7,6 milyar olan toplam borç stoku 2014 yılında göre 1 milyar € azalmıştır. FFP kulüp yöneticilerine borçlanma yerine sermaye artırımını salık vermesi sınırlı da olsa borçların azaltılmasında etkili olmuş olabilir. (The European Club Footballing Landscape 2015, 101). Tablo 13: Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Net Borç Toplamı (Milyar €) Net Borç 2009 2010 2011 2012 2013 2014 7,6 7,6 6,7 7,3 6,9 6,6 Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 101. Aşağıdaki tabloda ülkeler bazında kulüplerin toplam borç miktarları ve borçların aktife oranı verilmiştir. Türkiye’nin borç yükü aktife oranı %81 ile İsrail’i saymazsak en yüksek orana sahiptir. Kulüplerin sahip olduklarının %81'ini borçla döndürdükleri anlaşılmaktadır. Kaldı ki net borç kavramına ticari borçlar dahil edilmemiştir. Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Lig Net Borç Ortalama Gelire Oranı 1 İngiltere 1.680 84 38% 2 İtalya 1.141 57,1 60% 3 Türkiye 716 39,8 110% 2017/2 Tablo 14. Top-15 Ülke Ligleri Bazında 2015 Yılı Net Borç Miktarları (Milyon €) 4 Portekiz 586 32,5 170% 5 Rusya 487 30,5 66% 496 6 Fransa 523 26,1 37% 7 İspanya 478 23,9 23% Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 125. Avrupa’nın 5 büyük ligine baktığımızda, aktife oranla borçluluk oranının düşük olduğu görülmektedir. Örneğin Almanya ligindeki kulüpler ortalama %7 ile Avrupa ligleri arasında en düşük borçluluk oranına sahiptir. İspanya %11, İngiltere %23, Fransa %25 ve İtalya kulüplerinin net borç/aktif oranları Türkiye ile karşılaştırıldığında oldukça düşük görünmektedir. Tablo 15. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulüplerinin Yıllara Göre Net Borç Miktarları (Bin TL) Net Borç 2012 2013 2014 Aktife oranı 2015 BJK 209.368 135.251 235.395 359.069 200 FB 142.474 281.866 258.257 496.115 159 GS 659.385 506.915 419.946 574.257 73 TS 76.859 96.428 120.630 134.160 49 1.088.087 1.020.462 1.034.229 1.563.602 101 TOPLAM Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere 2015 yılı itibariyle 4 büyük kulübün net borç toplamı 1.5 milyar TL’nin üzerindedir. Bu rakam 2012 yılına göre %43 artmıştır. UEFA raporuna göre aynı dönemde Avrupa kulüpleri genelinde borçluluk %10 azalmıştır. Toplam net borçların toplam aktiflere oranı ise ortalama %101’dir. Bu oran Beşiktaş’ta %200, Fenerbahçe’de ise Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme %159 gibi oldukça yüksek seviyelerdedir. Bunun manası bu iki kulübün tüm varlıklarını satsalar dahi net borçlarını kapatmaya yetmeyeceğidir. 2015 verilerine göre Avrupa’da En borçlu 20 takım içinde Galatasaray 222 milyon e ile 8. Sırada yer almıştır. Gelirinin 1,5 katı bora sahiptir. Fenerbahçe bu listede 166 milyon € ile 13 bulunmaktadır. 20. Sırada listedeki tek alman takım olan Shalke04 bulunmaktadır. Borçları gelirlerinin %60’ı kadardır. 2017/2 sıradadır. Borçlarını %24 azaltmasına rağmen 2015 yılında gelirinin 1,5 katı borcu 497 3.6. Net Kar/ Zarar UEFA raporuna göre kulüplerin net zararları FFP’nin uygulanmaya başladığı 2011 yılındaki seviyenin üçte birine düşmüş durumdadır. Karlarını en çok arttıran ligler; İngiltere(%19,3), İspanya(%14,3) ve Almanya(12,2) olarak görülmektedir. Karını en az arttıran kulüpler ise Rusya(1,4), İskoçya(3,5) ve Fransa(4,4) takımlarıdır. Türkiye ve Portekiz finansal dengede en başarısız ülkeler olarak göze çarpmaktadır. Sadece faaliyet giderlerine dahi gelirlerinden %20 daha fazla harca yapılmış olduğu görülmektedir. Türkiye ve Ukrayna sırasıyla %38 ve %26 oranlarında kritik seviyede zarar artışı göstermiş durumdadır. İtalya kulüplerinin zarar artışı ise%18,6 olarak görülmektedir. Toplamda net zarar tutarı 2011 yılana göre 2/3 oranında azalmıştır. (The European Club Footballing Landscape, 2015, 84-85). Tablo 16. Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Net Zarar Tutarları (Milyon €) Milyon € 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Faaliyet K/Z -249 -336 -382 -112 339 799 727 Net K/Z -1.163 -1.634 -1.670 -1.076 -767 -490 -323 Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 108. Aşağıdaki tabloda UEFA’nın “top 15” tabir ettiği üst 15 liginde mücadele eden kulüplerden 2014 yılında kar-zar edenlerin sayıları görülmektedir. Buna göre Türkiye hariç tüm liglerde en az 5 karlı kulüp bulunmaktadır. Türkiye 2 kulüple en az kar eden, aynı zamanda 16 kulüple en fazla zarar eden kulüp sayısına sahip ligdir. Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Tablo 17. Top-7 Avrupa Liglerinin Kar/Zarar Eden Kulüp Sayıları KAR 2014 2015 2014 2015 İngiltere 14 13 5 7 Almanya 12 11 6 7 İspanya 14 14 5 6 2017/2 LİG ZARAR İtalya 7 7 12 12 Fransa 6 9 14 11 498 Rusya 7 4 9 12 Türkiye 2 5 16 13 Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 112. Aşağıdaki grafikte 10 milyon €’dan fazla net zarara sahip kulüp sayıları yılar itibariyle verilmiştir. Buna göre 2011 yılında 45 milyon €’nun üzerinde zarar gösteren kulüp sayısı 11 iken 2014 yılında 4’e düşmüştür. 30 milyon €’dan fazla zarar eden kulüp sayısının ise aynı dönemde 24’ten 10’a düştüğü görülmektedir. Toplam olarak bakıldığından 2011 de 10 milyon ve üzeri zarar eden kulüp sayısı 109 iken 2014 yılında 74’e gerilemiştir. Zarar eden kulüp sayısının FFP’den sonra %32 azaldığı söylenebilir. Grafik 3. Avrupa Liglerinde Yıllara Göre Yüksek Zarar Gösteren Kulüp Sayıları (milyon €) Kaynak : The European Club Footballing Landscape 2016;109 Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme 4.AVRUPA VE TÜRKİYE FUTBOL KULÜPLERİNİN MALİ FAİR PLAY KRİTERLERİ AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI Çalışmanın bu bölümünde Avrupa ve Türkiye liglerinden seçilen kulüplerin finansal fair play kriterlerine 2015-2016 uyumu düzeyleri analiz edilecektir. Bu çerçevede finansal fair play Özsermaye Durumu çalışmaya konu her kulüp için tablo şeklinde düzenlenmiş ve uyum düzeyleri gösterilmiştir. Veriler, kulüplerin açıklanmış finansal tablolarından, Deloitte Para Ligi Raporlarından, UEFA Benchmarking Raporlarından alınmıştır. 499 4.1. Manchester United Kulübü İngiltere Premier Liginde mücadele eden Manchester United kulübünün 2015-2016 sezonu finansal fair play kriterlerine uyum sonuçları Tablo 18’de verilmiştir. Tablo 18. Manchester United Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi İzleme Dönemi 2016 2015 2014 13-14 /14-15 /15-16 Dönem Net Karı / Zararı 47.647 Başabaş Açığı / Fazlası 76.410 -1.177 Net borç / Gelir 50,63% 64,58% Ücret / Gelir 45,07% 51,26% Özsermaye 600.363 628.495 Manchester United Kulübü başabaş 29.940 denkliği kriterinde fazla vererek uyumu sağlamış görünmektedir. Net Borçları, gelirlerinin %50’si seviyesindedir ve %100’ün altında olduğundan kritere uyumludur. Ücret giderleri, gelirlerin %45’ini oluşturmaktadır. Sınır olan %70’in altında bulunduğundan bu kriterde de uyum sağlanmıştır. Finansal fair play kriterleri özsermayenin negatif olmamasını şart koşmaktadır. Özsermaye tutarının pozitif olmasıyla kulüp inceleme döneminde kriterlerinin tamamına uyum sağlamıştır. 2017/2 kriterleri olarak Başabaş Denkliği, Net Borcun Gelire oranı, Ücret Giderlerinin Gelire oranı, Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN 4.2. Borussia Dortmund Kulübü Almanya Bundesliga’da mücadele eden Borussia Dortmund kulübünün 2015-2016 sezonu finansal fair play kiretlerine uyum sonuçları Tablo 19’da verilmiştir. 2017/2 Tablo 19. Borussia Dortmund Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) 500 İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 2014 Dönem Net Karı / Zararı 28.262 Başabaş Açığı / Fazlası 42.658 Net borç / Gelir 7,39% 3,77% Ücret / Gelir 42,86% 47,05% Özsermaye 347.487 323.823 2.426 11.970 Başabaş denkliği 42 milyon € fazla vermiştir. Net borçlar gelirlerin sadece %7,4’ü kadardır. Borçların ödenme gücü yüksektir. Ücret giderlerinin toplam gelirler içindeki payı %42 düzeyindedir. Özsermaye pozitiftir. Borussia Dortmund kulübü 2015-2016 sezonunda değerlendirilen tüm kriterlere uyum sağlamıştır. 4.3. Juventus Kulübü İtalya Seri A liginden seçilen kulüp olan Juventus’un finansal fair play uyum sonuçları Tablo 20’te verilmiştir. Tablo 20. Juventus Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 Dönem Net Karı / Zararı 4.062 Başabaş Açığı / Fazlası -314 2014 2.298 Net borç / Gelir 51,40% 54,25% Ücret / Gelir 50,98% 51,36% Özsermaye 53.384 44.645 -6.674 2014 yılında 6,6 milyon € zarar eden kulüp 2015 yılında kara geçmiş ve 2016 yılında karını 4 milyon €’nun üzerine çıkarmayı başarmıştır. İzleme döneminde başabaş denkliği -314 bin €’dur. Başabaş açığı kabul edilebilir sapma olan 5 milyon €’nun altında olduğundan kriteri Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme sağlamış kabul edilir. Net borçlar gelirin %51’ine tekabül etmektedir. Ücret gelirleri ise toplam gelirlerin içindeki payı %51’dir. Juventus kulübü 2015-2016 sezonunda tüm finansal fair play kriterlerine uyum sağlamış durumdadır. Fransa Lig 1’den çalışmaya alınan Olympic Lyon kulübünün finansal fair play karnesi Tablo 21’de verilmiştir. 501 Tablo 21. Olympic Lyon Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 Dönem Net Karı / Zararı Başabaş Açığı / Fazlası Net borç / Gelir 2015 9.800 2014 -21.400 -26.400 -38.000 116,28% 149,95% Ücret / Gelir 45,86% 72,51% Özsermaye 145.032 136.427 Kulüp izleme döneminde 38 milyon başabaş açığı vermiştir. Finansal fair play kriterlerinde kabul edilebilir sapma izleme dönemi için 5 milyon €’dur. Ancak pay sahiplerince şirkete sermaye aktarımı durumunda bu açığın 30 milyon €’ya kadar olmasına izin verilmektedir. Olympic Lyon takımı izleme döneminde herhangi bir sermaye artırımına gitmediğinden başabaş denkliği kuralını ihlal etmiş durumdadır. Kulübün net borçları, gelirlerini aşmaktadır. Bu nedenle bu kriterin de sağlanmadığı görülmektedir. 2015 yılında %72,5 olan ücret giderlerinin gelirlere oranı, 2016 yılında %46 seviyesine inerek kriteri sağlamıştır. Özsermaye pozitiftir, dolayısıyla bu kriterde sağlanmış görünmektedir. 2017/2 4.4. Olympic Lyon Kulübü Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN 4.5. Real Madrid Kulübü İspanya Premier Division Liginden seçilen Real Madrid kulübünün finansal fair play uyum sonuçları Tablo 22’de verilmiştir. 2017/2 Tablo 22. Real Madrid Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) 502 İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 Dönem Net Karı / Zararı 30.280 Başabaş Açığı / Fazlası 111.298 Net borç / Gelir 2014 42.018 2,11% 16,69% Ücret / Gelir 35,10% 34,32% Özsermaye 442.248 412.113 39.000 Kulübün izleme dönemindeki başabaş denkliği 111 milyon € fazla vermiş durumdadır. Net borçları gelirlerinin sadece %2’sine denk gelmektedir. Ücret giderlerinin gelirlere oranı ise %35 seviyesindedir. Kulübün özsermayesi 442 milyon € gibi yüksek pozitif bir tutardır. Real Madrid kulübü 2016 yılı için tüm finansal fair play kriterlerini karşılamış durumdadır. 4.6. Beşiktaş Kulübü Türkiye Süper Liginde mücadele eden Beşiktaş kulübüne ait finansal fair play verileri tablo 23’da verilmiştir. Tablo 23. Beşiktaş Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 2014 Dönem Net Karı / Zararı -17.830 Başabaş Açığı / Fazlası -113.521 Net borç / Gelir 106,09% 121,55% Ücret / Gelir 50,20% 74,02% Özsermaye -166.070 -166.978 -45.198 -50.492 Kulüp izleme döneminde 113,5 milyon € başabaş açığı vererek, başabaş denkliği kuralını ihlal etmiş durumdadır. Net borçların gelirlere oranı 2015 yılında %121 iken 2016 yılında Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme %106’ya gerilemesine rağmen %100’ü aşmış, dolayısıyla kritere uyumsuz durumdadır. Ücret giderlerinin gelirlere oranı %50 ile uyum sınırlarının altındadır. Özsermaye negatif olduğundan bu kriter de sağlanamamış durumdadır. Beşiktaş kulübü 2015-2016 sezonunda Ücret/Gelir kriteri hariç diğer kriterleri sağlayamamış durumdadır. Başabaş açığı kabul edilebilir sapmanın 2017/2 dahi çok üstünde olup pozitife dönmesi uzun yıllar alabilir. 4.7. Fenerbahçe Kulübü Türkiye Süper Liginden seçilen bir diğer takım olan Fenerbahçe kulübünün finansal fair play karnesi Tablo 24’te verilmiştir. Tablo 24. Fenerbahçe Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi İzleme Dönemi 2015 2014 13-14 /14-15 /15-16 Dönem Net Karı / Zararı -35.450 Başabaş Açığı / Fazlası -141.058 -62.232 Net borç / Gelir 93,22% 154,11% Ücret / Gelir 49,97% 61,33% Özsermaye -122.775 -144.622 -43.375 Kulübün izleme dönemi başabaş dengesi -141 milyon € ile kriteri ihlal etmiş durumdadır. 2015 yılında %154 ile kriteri aşan Net Borç / Gelir oranı, 2016 yılında %93’e gerileyerek kriteri sağlamayı başarmıştır. Gelirlerin %50’sine tekabül eden ücret giderleri kurala uygundur. Özsermaye ise negatif olduğundan kurala uymamaktadır. Fenerbahçe kulübünün 2016 yılı finansal fair play kriterlerine iki maddede uyum sağladığı, iki maddede ise uyum sağlamadığı görülmektedir. Yüksek başabaş açığı dikkat çekmektedir. 503 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN 4.8. Galatasaray Kulübü Galatasaray kulübünün 2016 yılı finansal fair play kriterlerine uyum sonuçları Tablo 25’te verilmiştir. 2017/2 Tablo 25. Galatasaray Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) 504 İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 Dönem Net Karı / Zararı -23.995 Başabaş Açığı / Fazlası -96.828 Net borç / Gelir 2014 -31.614 127,73% 139,07% Ücret / Gelir 46,43% 57,41% Özsermaye -111.270 -35.987 -41.218 Kulübün izleme dönemine ait başabaş açığı 96 milyon €’dur ve kabul edilebilir sınırların çok üstünde bir rakamla kriteri ihlal etmektedir. Net borçları gelirlerinden %30 daha fazladır. Bu durum da kural ihlali anlamına gelmektedir. Ücret giderleri gelirlerin %46’sina denk gelmekte ve kurala uymaktadır. Özsermaye tutarı ise negatiftir ve kuralı ihlal etmektedir. Galatasaray kulübü 2015-2016 sezonunda ücret/gelir kriteri hariç diğer tüm kriterleri ihlal etmiş durumdadır. 4.9. Trabzonspor Kulübü Çalışmaya dahil Türkiye süper Liginden dahil edilen son takım olan Trabzonspor kulübünün finansal fair play uyum sonuçları Tablo 26 ‘de verilmiştir. Tablo 26. Trabzonspor Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €) İnceleme Dönemi 2016 İzleme Dönemi 13-14 /14-15 /15-16 2015 Dönem Net Karı / Zararı -34.487 Başabaş Açığı / Fazlası -87.999 2014 -35.626 Net borç / Gelir 185,47% 135,06% Ücret / Gelir 150,97% 133,39% Özsermaye -51.571 -19.296 -17.885 Kulübün başabaş denkliği izleme döneminde 88 milyon € açık vermiştir. Net borçların gelire oranı %185 gibi yüksek bir seviyededir. Bu oran borçların ödenme kabiliyetinin zayıflığına Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme işaret olabilir. Ücret giderleri gelirlerin %150’sinden fazladır. Kulüp sadece ücretlere harcadığı tutar dahi, gelirinden fazladır. Özermaye negatif durumda ve kurala uyumsuzdur. Trabzonspor kulübü 2016 yılında tüm finansal fair play kriterlerini ihlal etmiş görünmektedir. 5. SONUÇ kulüplerin Finansal Fair Play Düzenlemesine uyum durumu, 5 büyük Avrupa Ligi ve Türkiye 2017/2 Çalışmamızda Avrupa futbolunun FFP öncesi ve sonrası genel durumu incelendikten sonra Süper Liginden seçilen kulüpler üzerinden incelenmiştir. Sonuç olarak finansal veriler 505 çerçevesinde Avrupa Futbol kulüpleri genelinde FFP düzenlemesinden sonra önceye nazaran ciddi iyileşmeler görülmektedir. Dönem zararlarının azalmış, aktiflerin atmış, borçluluk düzeyinin düşmüş olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye süper Liginde incelenen 4 büyük kulüp açısından FFP kurallarına uyumun sağlanamamış olduğu, finansal kriterler açısından durumun FFP öncesine nazaran daha iyi olmadığı tespit edilmiştir. FFP kriterleri temelinde yer alan 5 kuralın araştırmaya konu 9 kulüp içinde Avrupa kulüplerinin uyum düzeyleri Türkiye kulüplerine nazaran oldukça iyi durumdadır. Çalışmaya konu kulüplerin 2015-2016 sezonu finansal fair play karnesi aşağıdaki tabloda özetlenmiştir. Görüldüğü üzere çalışmaya alınan Türkiye süper liginin 4 büyük kulübünün finansal fair play kriterlerine uyumunda sorunlar bulunmaktadır. Kural ihlali olan kriterler kırmızı ile yazılmıştır. Öncelikle yüksek başabaş açıkları, kulüplerin finansal açıdan yüksek zararlara sahip olduklarını göstermektedir. Türkiye süper liginden çalışmaya konu 4 takımından 3’ünün net borcu gelirlerinden fazla, birinin ki ise neredeyse eşittir. Bu durum gelirden fazla borçlanma yapıldığını ve borçların ödenmesinde zorluklar yaşanabileceğinin işaretidir. 4 süper lig kulübünün hepsinin özsermayesi negatif durumdadır. Bu durum yıllardan beri yüksek zararlar veren bilançoların sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa liglerinden rastgele seçilen çalışmaya konu kulüplerin finansal fair play kriterlerine uyum düzeylerinin yüksek olduğu görülmektedir. Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN Tablo 27. Çalışmaya Konu Kulüplerin 2015-2016 Finansal Fair Play Karnesi 2017/2 LİG 506 KULÜP BAŞABAŞ ÜCRET / NET BORÇ ÖZ DENKLİĞİ € GELİR / GELİR SERMAYE € İspanya Real Madrid 111.298 35% 2% 442.248 İngiltere Manchester United 76.410 45% 51% 458.282 Almanya Borussia 42.658 43% 7% 347.487 Dortmund İngiltere Arsenal 31.994 55% 2% 328.061 İtalya Juventus -314 51% 51% 53.384 Fransa Olympic Lyon -38.000 46% 116% 145.032 Trabzonspor -87.999 151% 185% -51.571 Galatasaray -96.828 46% 128% -111.270 Beşiktaş -113.521 50% 106% -166.070 Fenerbahçe -141.058 50% 93% -122.775 < 5 MİLYON < 70% < 100% POZİTİF Türkiye KURAL Bu sonuçlar UEFA Benchmarking raporundaki genel tabloyu doğrulamaktadır Finansal fair play kriterlerin amacına uygun sonuçlar aldığı söylenebilir ancak daha net bir yargıya ulaşmak için benzer çalışmalar liglerin orta ve alt sıralarındaki takımları için de yapılmalıdır. KAYNAKÇA Akbaş, K. 2011. “UEFA, Yeni Yönetmeliği Finansal Fair Play İle Avrupa Futbolunda Olduğu Gibi Futbolumuzda Da Taşları Yerinden Oynatacak, Peki Kulüplerimiz Ne Kadar Hazır?” http://www.fourfourtwo.com.tr (Erişim Tarihi: 07.05.2016). Aşkar, T. 2012. “Finansal Fair Play: Kulüplerimizi Bekleyen http://www.futbolekonomi.com (Erişim Tarihi: 20.03.2016). Borissia Dortmund, 10.03.2017) Büyük Tehlike”, http://aktie.bvb.de/eng/Publications/Annual-Reports (Erişim Tarihi: Deloitte, http://www2.deloitte.com/tr/tr/pages/consumer-business/articles/futbol-para-ligi2016.html (Erişim Tarihi: 20.03.2016). Franck, E. 2014. “Financial Fair Play in European Club Football: What Is It All About?”, International Journal of Sport Finance, 9. Geey, D. 2012. “Football League Financial Fair Play: Domestic League Regulation, http://www2.warwick.ac.uk (Erişim Tarihi:05.05.2016). Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme Juventus, http://www.juventus.com/en/club/investor-relations/financial-reports/statements-andreports/2015-16.php (Erişim Tarihi : 10.03.2017). Macdonald, A.L. 2014. “The impact of UEFA’s Financial Fair Play regulation: A Case Study analysis of FC Porto, Chelsea FC and Real Madrid CF”, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Glasgow. Manchester United, http://ir.manutd.com/financial-information/annual-reports/2016.aspx (Erişim Tarihi: 10.03.2017). Müller, J. C., vd. 2012. “The Financial Fair Play Regulations of UEFA: An Adequate Concept to Ensure the Long-Term Viability and Sustainability of European Club Football?” International Journal of sport Finance, 7. Olympic Lyon, http://investisseur.olympiquelyonnais.com/en/financial-information/annualreports.html (Erişim Tarihi: 10.03.2017). Özevin, O. 2016. UEFA Mali Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbolu Ve Türkiye Süper Ligi Dört Büyük Futbol Kulübü Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9(44). Özkurt, E. 2014. “UEFA Mali Fair Play Kuralları Temel Esaslar, Kulüpleri Bekleyen Tehlikeler Ve Çıkış Yolları” http://ozkurt.av.tr (Erişim Tarihi: 03.04.2014). Peeters, T. ve S. Szymanski. 2012. “Vertical restraints in soccer: Financial Fair Play and the English Premier League”, Unıversıty Of Antwerp Faculty of Applied Economics Research Paper, 028. Preuss, H. Vd.2014. “UEFA Financial Fair Play: The Curse Of Regulation”, EJSS Journal, 2(1). Real Madrid, http://www.realmadrid.com/en/members/member-card/annual-reports (Erişim Tarihi: 10.03.2017). Saban M. ve F. Demirci. 2016. “Finansal Fair Play Ve Türkiye’deki Dört Büyük Futbol Kulübünün Uyum Düzeyinin İncelenmesi”, Mali Çözüm, Eylül-Ekim. Sass, M. 2012. “Long Term Competitive Balance Under UEFA Financial Fair Play Regulations”, Otto Von Gyericke Universitat, Working Paper, 5/2012. Spor Ekonomi, UEFA Financial Fair Play Kuralları Ve Türk Futbol Kulüplerini Bekleyen Tehlike http://sporekonomi.blogspot.com.tr/2014/02/uefa-financial-fair-play-kurallarve.html (Erişim Tarihi: 13.05.2016). Szymanski, S. 2014. “Fair Is Foul: A Critical Analysis of UEFA Financial Fair Play”, International Journal of Sport Finance, 9. Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüp Lisans Ve Finansal Faır Play Talimatı, http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=218 (Erişim Tarihi: 20.02.2016). (2016). Türkiye Futbol federasyonu, UEFA Club Licensing and Financial Fair Play CL/FFP IT Solution Toolkit http://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/ (Erişim Tarihi: 07.05.2016). 2017/2 Long, R.C. 2012.”Promotıng Competıtıon Or Preventıng ıt? A Competıtıon Law Analysıs Of UEFA's Fınancıal Faır Play Rules”, Marquette Sports Law Revıew, 23(1). 507 Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN UEFA, Financial Fair Play: All You Need To Know http://www.uefa.com (Erişim Tarihi: 07.05.2016). UEFA, http://www.uefa.org/protecting-the-game/club-licensing-and-financial-fair-play, (Erişim Tarihi: 07.05.2016) 2017/2 UEFA,The European Club Footballing Landscape http://www.uefa.org/MultimediaFiles/Download/Tech/uefaorg/General/02/29/65/84/22965 84_DOWNLOAD.pdf (Erişim Tarihi: 13.05.2016). 508 UEFA, Uefa Club Lıcensıng And Fınancıal Faır Play 3. Bulletin Complıance And Investıgatıon Actıvıty Report 2013(15). UEFA, UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010 http://www.uefa.com/MultimediaFiles/Download/Tech/uefaorg/General/01/50/09/12/1500 912_DOWNLOAD.pdf (Erişim Tarihi: 13.05.2016). Uluyol, O. 2014. ” Süper Lig Futbol Kulüplerinin Finansal Performans Analizi” , Journal of Yasar University,S. 9(34). Vöpel, H. 2011. “Do We Really Need Fınancıal Faır Play In European Club Football? An Economıc Analysıs”, Cesifo Dıce Report, 3. www.bjk.com.tr (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.fenerbahce.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.galatasaray.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.kap.gov.tr (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.tff.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.trabzonspor.org.tr, (Erişim Tarihi: 29.04.2016). www.uefa.com (Erişim Tarihi: 29.04.2016). MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA Doç. Dr. Okyay Uçan Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 509 - 523 ÖZ Bu çalışmada BİST 100 endeksi ve endeks üzerinde etkisi olduğu varsayılan makroekonomik değişkenler arasındaki ilişki panel veri analizi ile test edilmiştir. Çalışmanın zaman serisini; Ocak 2005 Aralık 2016 dönemini kapsayan 144 adet gözlem, bağımsız değişkenlerini ise, beş adet makroekonomik gösterge oluşturmaktadır. Bağımsız değişken olarak; tüketici fiyat endeksi, Amerikan doları, Euro, emisyon hacmi ve petrol fiyatı kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını belirlemek için Johansen eşbütünleşme metodu uygulanmıştır. Analiz sonucunda tüm değişkenlerin istatistiki olarak anlamlı olduğu görülmüştür. BİST 100 endeksi ile dolar, emisyon hacmi ve petrol fiyatları arasında pozitif ilişkiye rastlanırken; Euro ve TÜFE’nin endeks ile negatif ilişki içerisinde olduğu saptanmıştır. Endeks üzerindeki en yüksek etki, %4,28 ile dolar ve -%4,94 ile Euro’ya aittir. Anahtar Kelimeler: Makroekonomik Göstergeler, Borsa İstanbul, Panel Veri Analizi JEL Sınıflandırması: C23, E02, G10 MACROECONOMIC INDICATORS' EFFECT ON STOCK EXCHANGE INDEX: AN APPLICATION ON BORSA ISTANBUL WITH PANEL DATA ANALYSIS ABSTRACT In this paper, BIST 100 Index and macroeconomic variables which assumed have impact on BIST 100 Index, were tested by panel data analysis. Data set consist of 144 time series observations from January 2005 to December 2016 and five macroeconomic indicators as independent variables. Consumer price index, American dollar, Euro, emission volume and oil prices were used as independent variables. Johansen cointegration method used to determine the existence of long term relationship between variables. As a result of analysis, observed that all variables have statistically significant parameters. Makale gönderim tarihi: 02.04.2017; kabul tarihi: 29.05.2017 Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, İktisat, okyayucan@ohu.edu.tr Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme, fatih_guzel1990@yahoo.com Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme, melekacar@yahoo.com 509 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar While there is a positive relationship between BIST 100 Index and American dollar, emission volume and oil prices; Euro and consumer price index were found to be in negative relation with the Index. The highest impact on the BIST 100 Index is in dollars with 4.28% and the Euro with - 4.94%. Keywords: Macroeconomic Indicators, Borsa Istanbul, Panel Data Analysis 2017/2 JEL Classification: C23, E02, G10 510 1. GİRİŞ Borsaların ekonomik birimler arasında bir bağlantı vazifesi görmesi, finansal kaynakların etkin dağılımı ve kullanımını kolaylaştırmaya yönelik işlevleri göz önüne alındığında önemi daha iyi anlaşılmakta, etki ve tepkime içinde bulunduğu alanların genişliği ise, çok sayıda akademik çalışmada yer bulmasını sağlamaktadır. Borsa endeksleri, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşmakta ve çok geniş ekonomik kesimleri kapsadığı için, genel olarak ekonominin göstergesi sayılmaktadır. Son dönemlerde borsa endeksleri, alternatif bir yatırım aracı olarak ekonomik birimlerin portföylerinde yer almaktadır. Borsa endeksinin ekonomideki değişimleri yansıtan bir gösterge niteliğinin yanında, finansal portföylerde yer alan bir yatırım ve risk yönetiminde kullanılan bir referans gösterge olması, endeksi dikkatle izlenen bir değer konumuna getirmiştir. Ekonomide yaşanan gelişmeler, doğrudan veya dolaylı olarak borsa endeksinde karşılık bulmaktadır. Ekonomik değişimler, niteliklerine göre farklı makroekonomik göstergeler ile izlenmektedir. Bazı makroekonomik değişkenler ile endeks arasında pozitif etkileşim bulunurken, ilişki bazı değişkenler için negatiftir. İlişkinin yönü ve düzeyi, makroekonomik göstergenin ekonomi üzerindeki etkisi ölçüsünde değişmektedir. Bu çalışmada, makroekonomik değişkenlerin Borsa İstanbul temel göstergesi olan BİST 100 endeksi üzerine etkisinin tespiti amaçlanmıştır. BİST 100 endeksi, borsanın temel göstergesi sayılmakta ve en yüksek piyasa değeri ile işlem hacmine sahip paylardan oluşmaktadır. Endeksi oluşturan paylar, genel olarak ekonominin çeşitli alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin paylarıdır. Dolayısıyla, ekonomideki herhangi bir devinim, bu payların değerlerini belirli oranda etkileyerek endeks değerinde bir farklılaşmaya sebep olacaktır. Bu nedenle endeks değeri, ekonomiyi gözlemlemek için bir perspektif sunmaktadır. Çalışmada bağımsız değişkenler olarak; petrol, döviz, enflasyon, emisyon ve faiz faktörleri alınmıştır. Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama Çalışmanın ikinci bölümünde literatür incelenmekte, üçüncü bölümde veri seti, kısıtlar, yöntem ve ampirik bulgular açıklanmaktadır. Son bölümde ise, analiz sonucu elde edilen bulgular değerlendirilmektedir. Yatırımcılar borsa ve bireysel pay senetlerini alternatif bir getiri aracı olarak görmektedir. Dahası, gelişen ve kolaylaşan iletişim sistemleri sayesinde bireysel ve kurumsal yatırımcılar farklı ülkelerdeki borsalarda ve pay senetleri üzerinde işlem yapabilmektedir. Borsaların klasik yatırım araçlarından daha yüksek oranda sağladığı getiri ve sahip olduğu potansiyel çoğu zaman ekonomi ve akademi çevrelerinde gündem konusu olmuştur. Bu durum, konu üzerinde birçok araştırma ve analizi beraberinde getirmiştir. Aşağıda genel olarak uluslararası ve yerli yazında önemli yere sahip belli başlı çalışmalar incelenmiştir. Cutler vd. (1988) çalışmalarında pay fiyatlarındaki değişime neden olan faktörleri sorgulamışlardır. New York Menkul Kıymetler Borsası (NYSE)’nın örneklem olarak alındığı çalışmada, Vektör Otoregresif Modeller (VAR) yardımıyla makroekonomik faktörlerin fiyat hareketlerini beşte bir oranında açıklayabildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında, 19261985 döneminde Kennedy suikastı, Pearl Harbor vb. 49 politik gelişme ve uluslararası çatışmanın da pay senedi fiyatları üzerinde etkilerinin olduğu vurgulanmıştır. Halka açık bilgilerle pay senedi fiyatlarındaki değişimlerin ancak yarıya yakın kısmının açıklanabildiği ifade edilmiştir. Humpe ve Macmillan (2009), Amerika ve Japonya’yı konu alan çalışmada, uzun dönemli pay piyasası değişimlerine neden olan makroekonomik değişkenleri araştırmışlardır. Ocak 1965 – Haziran 2005 dönemini kapsayan veri seti üzerinde Johansen eşbütünleşme analizi yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre; S&P 500 endeksi ile sanayi üretimi arasında pozitif, TÜFE ve uzun dönemli faiz oranları arasında negatif ilişki saptanmıştır. Nikkei 225 endeksi ile sanayi üretimi arasında pozitif ve emisyon arasında negatif ilişki tespit edilmiştir. Naka vd. (1998) Bombay Menkul Kıymetler Borsası (BES) ve seçilmiş makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi Vektör Hata Düzeltme Modelini (VECM) kullanarak araştırmışlardır. Bağımsız değişken olarak seçilen makroekonomik göstergeler; TÜFE, sanayi üretim endeksi, para arzı (M1), bankalararası faiz oranı ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıladır (GSYH). Bu değişkenlerin üçü arasında uzun dönemli eşbütünleşme ilişkisinin olduğu saptanmıştır. İlki 2017/2 2. LİTERATÜR TARAMASI 511 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar paranın yansızlığı, ikincisi faiz oranlarından borsa getirisine ve üçüncüsü stok fiyatlarından nominal GSYH’ya doğru negatif bir ilişkinin olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, TÜFE’deki pozitif artışın borsayı %15 negatif, sanayi üretimindeki artışın ise, %10 pozitif etkilediği tespit edilmiştir. Makroekonomik değişkenlerin endeks getirisi üzerindeki etkileri ve ilişkisi Victor ve 2017/2 Kuwornu’nun (2011) yaptığı çalışmada da ele alınmıştır. Gana Borsasının ele alındığı çalışmada 512 yazarlar, Ocak 1992 – Aralık 2008 dönemi için Box-Jenkins zaman serisi LSM regresyon modelini kullanmışlardır. Yapılan analizler sonucunda; hazine bonosu faiz oranı, döviz kuru ve ham petrol fiyatlarının pay senetleri getirileri üzerinde bir etkiye sahip olmadıkları; endeks getirisi ile TÜFE arasında güçlü bir ilişkinin varlığı vurgulanmıştır. Nasseh ve Strauss (2000), Johansen eşbütünleşme analizi ile Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere olmak üzere altı Avrupa ülkesinde pay senedi fiyatları ve makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Sanayi pay endekslerindeki değişimi açıklamak için ise; Almanya sanayi üretimi, üretim siparişleri, kısa dönem faiz oranı, uzun dönem faiz oranı, tüketici fiyat endeksi ve Almanya faiz oranları kullanılmıştır. Endeksteki uzun dönemli değişimi açıklamada, sanayi üretimi ve üretim siparişlerinin önemli birer faktör olduğu saptanmıştır. Almanya sanayi üretimi ve kısa dönemli faiz oranlarının diğer beş ülkedeki pay senedi fiyatlarını etkilediği sonucuna da ulaşılmıştır. Peiró (2016), Avrupa’nın en büyük üç ekonomisi Almanya, Fransa ve İngiltere pay senetleri ile sanayi üretimi ve faiz oranları arasındaki ilişkiyi 1969-2013 dönemi için incelemiştir. Analiz sonuçlarına göre; her iki değişkenin de pay senedi getirileri üzerinde etkili olduğu, değişkenler ile pay senedi getirilerinin yarısının açıklanabileceği ortaya konmuştur. İncelenen dönemin tamamı göz önüne alındığında, değişkenlerin aynı etkiye sahip olduğu, fakat dönemlere ayrıldıkça farklı etkilerin gözlendiği vurgulanmıştır. Söz konusu Avrupa ülkeleri için etkiler benzer iken, Amerika için durum tam tersidir. Sanayi üretimi, pay getirilerinde değişimin tek faktörü olarak görülmektedir. Gelişen ülke borsa getirileri ve makroekonomik değişkenler arasındaki ilişki, 1985-1997 dönemi için Bilson vd. (2001)’nin yaptıkları çalışmada çok faktörlü modeller ile analiz edilmiştir. Çalışmada 20 gelişen ülke piyasası test edilmiştir. Araştırmaya konu olan 10 ülkenin global ekonomide önemli bir yere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu ülkeler; Brezilya, Yunanistan, Endonezya, Kore, Malezya, Meksika, Filipinler, Portekiz, Tayvan ve Tayland’dır. Makroekonomik değişkenlerin etkileri ise, ayrı olarak araştırılmıştır. Döviz kurunun 12, para arzının altı, reel üretim ve varlık fiyatlarının ise sadece bir ülkede borsa getirisi üzerinde etkisi Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama olduğu belirtilmiştir. Garcia ve Liu (1999) ise, Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Meksika, Peru, Venezüella, Endonezya, Kore, Malezya, Filipinler, Tayvan, Tayland, Japonya ve Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) borsaların gelişmişliğinde makroekonomik faktörlerin etkilerini panel regresyon yöntemiyle araştırmışlardır. Pay senedi piyasasında kapitalizasyonu etkileyen piyasasının likiditesi olduğunu saptamışlardır. Makroekonomik volatilitenin ise, çok büyük etkisinin bulunmadığını öne sürmüşlerdir. Ibrahim ve Aziz (2003), Ocak 1977 – Ağustos 1998 dönemini kapsayan veri seti ile Malezya Menkul Kıymetler Borsası ve makroekonomik değişkenler arasındaki etkileşimi incelemişlerdir. Çalışmada eşbütünleşme ve VAR testleri uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda; sanayi üretimi, tüketici fiyat endeksi ve pay senedi fiyatları arasında uzun dönemli pozitif ilişki, para arzı ile döviz kuru ve pay senedi fiyatları arasında negatif ilişki saptanmıştır. Maysami vd. (2004), Singapur Menkul Kıymetler Borsası Endeksi (STI) ile seçilmiş makroekonomik değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkiyi araştırmak üzere VECM tekniğini kullanmışlardır. Çalışmanın konu aldığı zaman aralığı Şubat 1995 – Aralık 2001 dönemidir. Ana endeksin yanında çalışmada sektör endeksleri de analiz edilmiştir. Ana pazar endeksi ve emlak sektör endeksi ile kısa ve uzun dönemli faiz oranı, sanayi üretimi, fiyat endeksi, döviz kuru ve para arzı arasında güçlü ilişki bulunmuştur. Sektör endekslerinden finans endeksi ile sanayi üretimi ve para arzı arasındaki ilişkinin, turizm endeksi ile de faiz oranları ve para arzı arasındaki ilişkinin önemsiz olduğu sonucuna varılmıştır. Maysami ile benzer şekilde Benli (2015), BİST 100’ün yanında sektör endekslerinde yaptığı çalışma çerçevesinde döviz kuru ile ilişkisini Granger nedensellik ve Johansen eşbütünleşme analizleriyle araştırmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; döviz kuru ile test edilen endeksler arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kısa dönemli ilişkiler incelendiğinde ise, döviz ile sanayi sektör endeksi arasında nedensellik ilişkisinin olmadığı, mali sektör endeksi ile tek yönlü ilişki, teknoloji sektör endeksi ve hizmet sektör endeksi arasında çift yönlü nedensellik ilişkisinin varlığı saptanmıştır. Durukan (1999), 1986-1998 dönemini kapsayan veri seti ve En Küçük Kareler Yöntemi (LSM) ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) pay senedi fiyatları ve bazı makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi çalışmasına konu edinmiştir. Analiz sonucunda; pay senedi fiyatlarını açıklamadaki en önemli faktörün, faiz oranı olduğu ve negatif yönlü bir 2017/2 önemli faktörlerin; reel gelir, tasarruf oranı, finansal aracıların gelişmişliği ve pay senedi 513 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar ilişkinin varlığı vurgulanmıştır. Para arzı, enflasyon ve döviz kurunun, pay senedi fiyat endeksindeki (İMKB-100) değişimleri açıklamada anlamlı bir role sahip olmadığı belirtilmiştir. İMBK’nin konu alındığı bir başka çalışma Yılmaz vd. (2006) tarafından gerçekleştirilmiştir. İMKB ana endeksini etkilediği düşünülen makroekonomik değişkenler, LSM, VEC Johansen 2017/2 eşbütünleşme ve Granger nedensellik testleriyle analiz edilmiştir. Analizler sonucunda; endeks 514 ile TÜFE, mevduat faiz oranı ve sanayi üretim endeksi arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Ayrıca, endeks ile döviz kuru ve M1 para arzı arasında çift yönlü ilişki, TÜFE ve faiz oranlarından endekse ise tek yönlü ilişki bulunmuştur. Albeni ve Demir (2005), 1991-2000 dönemini kapsayan veri seti üzerinde çoklu regresyon analizi uygulayarak İMKB mali endeksi ile makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi analiz etmişlerdir. Sonuç olarak, mali endeksi açıklama gücü olan değişkenlerin mevduat faiz oranı, cumhuriyet altını, uluslararası portföy yatırımları, Alman markı olduğu saptanmıştır. Ayrıca, Cumhuriyet altını dışındaki diğer değişkenler ve endeks arasında negatif ilişki gözlenmiştir. Çoklu regresyon modelinin kullanıldığı bir diğer çalışma da Kandır (2008) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada finansal olmayan şirketleri kapsayan veri setini kullanarak, Temmuz 1997 – Haziran 2005 dönemi için piyasa değeri, defter değeri/piyasa değeri, fiyat kazanç oranı ve kaldıraç oranı kriterlerine göre oluşturulan 12 portföy ve makroekonomik değişkenlerin ilişkisi araştırılmıştır. Analizler sonucunda; döviz kuru, faiz oranı, MSCI dünya endeksinin oluşturulan bütün portföylerin getirilerini, TÜFE’nin ise sadece üç portföyün getirilerini etkilediği saptanmıştır. Sanayi üretimi, M1 para arzı ve petrol fiyatlarının pay senedi getirisi üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayaydın ve Dağlı (2012), Türkiye de dâhil 22 gelişen ülke pay senedi fiyatlarını etkileyen makroekonomik faktörleri 1994-2009 yılları için araştırılmışlardır. Panel veri analizinin kullanıldığı çalışmanın sonuçlarına göre; bütün gelişen ülke pay senedi getirilerinin S&P 500 endeksinden pozitif etkilendiği ve 1997-1998 Doğu Asya krizi, 2008 küresel finansal kriz ve döviz kurundan negatif etkilendiği saptanmıştır. Ek olarak, mevduat faiz oranının hiçbir ülkede pay senedi getirileri üzerinde etkisi olmadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Borsa İstanbul üzerine Güngör ve Kaygın (2015) tarafından yapılan çalışmada ise, imalat sanayi şirketleri pay senedi fiyatını etkileyen faktörler dinamik panel veri yöntemi ile analiz edilmiştir. Şirketlerin finansal tablolarından elde edilen finansal oranlar mikro ekonomik, diğerleri ise makroekonomik değişkenler olarak sunulmuştur. Yapılan analizler sonucunda finansal oranlar ile pay senedi Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama fiyatları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Finansal oranların pay senedi fiyatının tahmin edilmesinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. 2005-2011döneminde pay senedi fiyatları ile para arzı, döviz kuru, sanayi üretim endeksi ve petrol fiyatları arasında pozitif; mevduat faiz oranı, TÜFE, GSYİH, altın ve dış ticaret dengesi arasında negatif ilişki saptanmıştır. makroekonomik faktörleri Arbitraj Fiyatlandırma Modeli (APM) ile test etmişlerdir. İMKB 30 endeksinin örneklem olarak alındığı çalışma, Ocak 1998 – Aralık 2002 dönemini kapsamaktadır. Analizler sonucunda, pay senedi getirilerini etkileyen anlamlı tek makroekonomik değişkenin TÜFE olduğu sonucuna varılmıştır. Kaya vd. (2013), İMKB 100 endeksini örneklem olarak aldıkları çalışmada, pay senedi getirileri ve makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Çoklu doğrusal regresyon modelinin kullanıldığı çalışmanın sonuçlarına göre; 2002:1 – 2012:6 dönemi için pay senedi getirileri ile M2 para arzı arasında pozitif, döviz kuru ile negatif ilişki tespit edilmiştir. Pay senedi getirileri ile mevduat faiz oranları ve sanayi üretim endeksi arasında ise, istatistiki olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Öncü vd. (2015) BİST 100 endeksi ile altın ve reel döviz kuru arasındaki ilişkiyi eşbütünleşme testleriyle analiz etmişlerdir. Ocak 2002 – Kasım 2013 dönemi için, altın ve reel döviz kurunun BİST 100 endeksinin Granger nedeni olduğu, ayrıca altın değişkeninin reel döviz kurunun da Granger nedeni olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Coşkun ve Ümit (2016), BİST 100 endeksi ile döviz kuru, altın fiyatı, mevduat faiz oranı ve reel konut fiyat endeksi arasındaki uzun dönemli ilişkiyi, Ocak 2000 – Temmuz 2007 dönemi için Johansen ve yapısal kırılmaları dikkate alan Maki eşbütünleşme testi ile analiz etmişlerdir. Johansen testi ile seriler arasında bir adet eşbütünleşme ilişkisi bulunurken, Maki testinde hiçbir ilişki bulunamamıştır. Sonuç olarak; kullanılan bağımsız değişkenlerin pay senedi piyasasının ikamesi olamayacağı olasılığı ve kendine özgü dinamiklerinin varlığına işaret edilmiştir. 3. UYGULAMA VE ANALİZ 3.1. Araştırma Yöntemi ve Veriler Yukarıdaki teorik çerçevede ele alınan bu çalışma, 2005:M1 – 2016:M12 dönemini kapsayan 144 adet aylık gözlem verisinden oluşmaktadır. Veriler TCMB veri dağıtım sistemi EVDS, TUİK, Maliye Bakanlığı ve İş Yatırım’dan alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir. Verilerin 2017/2 Cihangir ve Kandemir (2010), finansal kriz dönemlerinde pay senedi getirilerini etkileyen 515 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar analizinde Eviews 9.5 programından faydalanılmıştır. Değişkenleri; BİST 100 endeksi (bist100), Tüketici Fiyat Endeksi (Tufe), Amerikan doları (Dolar), Euro (Euro), emisyon hacmi (Ehacmi) ve petrol fiyatları (Pfiyat) oluşturmaktadır. BİST 100 endeksi, temel pazar endeksi olarak kabul edilmekte ve borsada işlem hacminin büyük bir kısmını kapsamaktadır. Diğer bir 2017/2 değişken ise, enflasyon olarak belirlenmiştir. Enflasyon değişkenini karşılamak için TÜFE 516 faktörü kullanılmıştır. TÜFE değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim oranlarını ifade edecek şekilde çalışmaya dâhil edilmiştir. Döviz kuru göstergesi olarak çalışmaya iki adet bağımsız değişken eklenmiştir. Türkiye’nin ihracatında hâkim para olan Euro ve ithalatında kullanılan Dolar bu değişkenleri karşılamaktadır. Emtia fiyatları da literatürde sıklıkla kullanılmaktadır. Çalışmaya dâhil edilen emtia ise petrol fiyatıdır. Petrol fiyatı olarak Batı Texas brent fiyatı referans alınmıştır. Çalışmada kamu kesimi ise, emisyon hacmi ile temsil edilmeye çalışılmıştır. Emisyon hacmi M2 para arzı olarak kullanılmıştır. BİST 100, Dolar, Euro, Ehacmi ve Pfiyat isimli değişkenlerin doğal logaritmaları alınarak lnBist100, lndolar, lneuro, lnehacmi ve lnpfiyat şeklinde isimlendirilerek kullanılmaktadır. TÜFE değişkeni oran olduğu için veriler orijinal halinde bırakılmıştır. Çalışmada değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını belirlemek için Johansen eşbütünleşme metodu (Johansen 1988; Johansen ve Juselius 1990) kullanılmıştır. Eğer değişkenler eşbütünleşik ise, gecikmeli hata düzeltme terimi modele eklenmedikçe bu değişkenlerin birinci derece farkı alınarak uygulanan model yanlış belirlenmiş ve sahte regresyona neden olacaktır. Ayrıca bu testler, değişkenlerin farkını alarak serileri mekanik bir şekilde durağan hale getirmekte ve sonuç olarak değişkenlerin orijinal halinde saklı ve yüklü bulunan bilgilerin elimine edilmesine sebep olmaktadırlar. Hata düzeltme modelleri, eşbütünleşik denklemden elde edilen hata düzeltme teriminin gecikmelisini modele eklemekte ve değişkenlerin farkı alınmasıyla kaybedilen uzun dönem bilgileri yeniden modelin kapsama alanına almaktadır (Uçan ve Öztürk 2010, 313). Eşbütünleşme analizinin işleyebilmesi için öncelikle VAR analizi uygulanmalıdır. Bunun için değişkenlerin durağan olmaları gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle değişkenlerin birim kök testleri yapılmalıdır. Bu amaçla Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testi kullanılmıştır. Ele alınan değişkenlerin birim kök içermesi iktisadi açıdan bir önceki değerleri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Birim kök içeren bu değişkenlerin düzeyde regresyon ilişkisine dâhil edilmesi t Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama ve F gibi temel istatistikleri anlamsız kılarken, hesaplanan serilerin varyanslarının da sabit olmaması durumunu doğurur ki, sonuçta iktisadi bir yorum yapılmasını engeller. 3.2. Ampirik Analiz Sonuçları 1’de verilmiştir. Olasılık değerleri kullanılarak değişkenlerin durağan olup olmadıklarına karar verilebilir. Bütün değişkenler birinci farkları alındığında 0,05 değerinden küçük olasılık değerlerine sahip olduğundan, %5 anlamlılık seviyesinde durağan hale gelmiştir. Yani bütün değişkenler I(1)’dir. Tablo 1. ADF Birim Kök Testi Değişkenler Düzey ADF Değeri Olasılık Birinci Fark ADF Değeri Değerleri Olasılık Değerleri LnBist100 -2,791 0,202 -9,179 0,000 Tufe -2,631 0,267 -7,985 0,000 LnDolar -1,344 0,872 -8,323 0,000 LnEuro -2,280 0,441 -9,265 0,000 LnEhacmi 1,042 0,982 -2,522 0,011 LnPfiyat -2,731 0,225 -8,144 0,000 Daha sonra VAR analizini uygulamak için uygun gecikme uzunluğu bulunmuştur. Gecikme uzunluğu için en sık kullanılan testler Akaike Bilgi Kriterleri (AIK) ile Schwarz Bilgi Kriteri (SC)’dir. Bu testlere göre sonuçlar Tablo 2’deki gibidir. 2017/2 Değişkenlerin durağanlığını kontrol etmek için kullanılan birim kök testi sonuçları Tablo 517 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar Tablo 2. Gecikme Uzunlukları Gecikmeler 1 2 3 4 LR 1987,63 66,17 54,86* 31,31 FPE 6,88E-08 6,84E-15* 7,32E-15 9,51E-15 AIC -15,58 15,59* -15,53 -15,28 SC -14,68* -13,92 -13,09 -12,07 HQ -15,21* -14,91 -14,53 -13,97 2017/2 Bilgi Kriterleri 518 *Kriterin hangi gecikme uzunluğunu kabul ettiğini gösterir (Her test %5 anlamlılık seviyesinde değerlendirilmiştir). Bu çerçevede VAR analizi için uygun gecikme uzunluğu LR kriterine göre 3, FPE ve AIC kriterlerine göre 2 ve SC ve HQ kriterlerine göre 1’dir. AIC kriteri baz alınarak gecikme süresi 2 alınmıştır. Aynı dereceden entegre yani I (1) olduğundan, bulunan serilerin uzun dönemde ilişkisini açıklayabilmek için eşbütünleşme testine gidilir. İki gecikme uzunluğu için Johansen eş-bütünleşme testi uygulanmıştır. Tablo 3. Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları İz Testi %5 Kritik Değer Olasılık Eş Bütünleşme Hiç Yok* 135,246 95,753 0,000 84,704 69,818 0,002 En Çok 1 Tane* 56,611 47,856 0,006 En Çok 2 Tane* 30,187 29,797 0,045 En Çok 3 Tane* 11,379 15,494 0,189 En Çok 4 Tane 0,717 3,841 0,396 En Çok 5 Tane Olasılık Eş Bütünleşme Maximum Özdeğer Testi %5 Kritik Değer Hiç Yok * 50,542 40,077 0,002 28,092 33,876 0,209 En Çok 1 Tane 26,424 27,584 0,069 En Çok 2 Tane 18,808 21,131 0,102 En Çok 3 Tane 10,661 14,264 0,172 En Çok 4 Tane 0,717 3,841 0,396 En Çok 5 Tane Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama Tablo 3’de ki eşbütünleşme sonuçlarına göre; değişkenler arasında en az bir eşbütünleşme ilişkisi bulunmuştur. Bunun anlamı, kullanılan değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığıdır. Eşbütünleşme sonrasında, Hata Düzeltme Modeli (HDM) kullanılarak değişkenler arasındaki dengesizliklerin düzeltilmesi amaçlanır. Değişkenler arasında eşbütünleşme yakınsayacağı anlamına gelmektedir. Kısa vadede değişkenlerin etkisini ölçerek yakınsama sürecini hesaplamak için, hata düzeltme modelinin yapılması gerekir. 519 Tablo 4. Normalize Edilmiş Denklem ve Hata Düzeltme Modeli D(Lnbist100) D(Tufe) D(LnDolar) D(LnEuro) D(LnEhacmi) D(LnPfiyat) Hata -0,0541 -0,6995 0,0054 -0,0203 -0,0353 -0,0102 Düzeltme (0,0234) (0,3060) (0,0112) (0,0107) (0,0152) (0,0319) Katsayısı [-2,311] [-2,285] [0,485] [-1,899] [-2,315] [-0,032] (HDK) Normalize Edilmiş Denklem: LnBist100(-1)=-4,508–0,15Tufe(-1)+4,28LnDolar(-1)–4,94LnEuro(-1)+0,40LnEhacmi(-1)+0,93LnPfiyat(-1) [6,150] [-6,128] [-5,598] 2017/2 bulunması, kısa vadede meydana gelen oynaklıkların uzun vadede kendi ortalamasına [-2,456] [-4,852] Not: () içleri standart hataları gösterirken, [] içleri ilgili parametrenin t istatistiklerini göstermektedir. Hata düzeltme denkleminden elde edilen hata düzeltme katsayısı negatif ve sıfır ile eksi bir arasında değerler almaktadır. Değer 1’e ne kadar yakınsa uzun dönem dengesi o kadar kısa zamanda yakalanır. Tablo 4’de hata sonuçlarına göre, düzeltme katsayısı -0,0541 bulunmuştur. Hata düzeltme katsayısının % 5 anlamlılık seviyesinde t tablo değeri 1,96’dır. Sonuç olarak, hata düzeltme katsayısı istatistiki olarak anlamlıdır. Buna göre; BİST 100 endeksinde kısa zamanda meydana gelen sapmaların her ayda yaklaşık 0,0541 kadarı yok olmaktadır. Söz konusu sapmalar 1/|HDK| = 1/|-0,0541| = (18,41) yaklaşık 18 dönemlik (1,5 yıl) periyotta uzun dönem dengesine ulaşacaktır. Normalize edilmiş denklem incelendiğinde tüm değişkenlerin istatistiki olarak anlamlı parametrelere sahip oldukları görülmektedir. Bu çerçevede, TÜFE’deki bir birimlik artış BİST 100 endeksinde %0,15’lik bir azalmaya neden olmaktadır. Ek olarak, dolardaki %1’lik artış, BİST 100 endeksinde %4,28’lik bir artışa neden olurken, Euro’daki %1’lik artış BİST 100 endeksinde %4,94’lük bir azalışa yol açmaktadır. Ayrıca, emisyon hacmindeki ve petrol Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar fiyatlarındaki %1’lik artış, BİST 100 endeksinde sırasıyla %0,40 ve %0,93’lük bir atışa neden olmaktadırlar. 4. SONUÇ 2017/2 Bu çalışmada borsa endeksi ile endeksi etkilediği düşünülen makroekonomik faktörler 520 arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Johansen eşbütünleşme analizleri ve hata düzeltme modeli ile değişkenler arasındaki ilişkilerin yönü ve boyutu tespit edilmiştir. Sonuçlar genel olarak beklenen yönde ve literatür ile uyumlu olarak tespit edilmiştir. Enflasyonun tüm ekonomik faaliyetler üzerinde doğrudan ve/veya dolaylı etkisi bulunmaktadır. Enflasyonist dönemlerde paranın değerindeki azalma ile birlikte satın alma gücü gerileyecek ve talepte bir çekilme yaşanacaktır. Mal ve hizmetlere olan talebin azalması ise, borsa endeksi üzerinde aşağı yönlü bir baskı unsuru oluşturacaktır. Çalışmada enflasyon ile endeks arasında ters yönlü ilişki tahmin edilmiştir. Enflasyonu temsil eden TÜFE göstergesinin değeri, analizler sonucunda negatif olarak tespit edilmiştir. Analiz sonuçları, incelenen literatür Albeni ve Demir (2005), Humpe ve Macmillan (2009), Güngör ve Kaygın (2015) ile tutarlıdır. Ancak, TÜFE’nin analizdeki etkisinin çok düşük olduğu gözlenmiştir. Diğer çalışmalarda ise, en etkili faktör olarak TÜFE sunulmuştur. Negatif olarak tespit edilen ilişki, enflasyonist dönemlerde pay veya endeks yatırımlarının, yatırımcıların enflasyon sonucu yaşadığı değer kaybını karşılayacak seviyede olmadığını ortaya koymaktadır. Emisyon hacminin etkisi de beklendiği üzere pozitif olarak saptanmıştır. Bu sonuç literatür Güngör ve Kaygın (2015), Bilson vd. (2001), Yılmaz vd. (2006), Kaya vd. (2013) ile benzer niteliktedir. Emisyon hacmi için pozitif ilişki beklenen bir durumdur. Emisyon hacmindeki artış kredi amaçlı kullanılabilir kaynakların artması, dolayısıyla ekonomik faaliyetlerde artış ve ekonomide büyümeye neden olacaktır. Böylece, ekonominin aynası olan borsa endeksinde artışın meydana gelmesi doğaldır. Pozitif ilişki gösteren ve literatür ile tutarlı sonuçlar ortaya koyan son değişken, petrol fiyatlarıdır. Endeksin petrol fiyatları ile ilişkisinin yaklaşık 1% kadar olduğu tespit edilmiştir. Gelişen ülkelerde petrol fiyatları ile borsa endeksleri arasında pozitif ilişki gözlenmektedir. Gelişen ülkelerde yüksek üretim ve yüksek kaynak ihtiyacı yaşanmaktadır. Ancak, gelişen ülkelerin dezavantajı, kullanılan kaynaklarda çeşitlendirme yapılamamasıdır. Petrol kullanılan enerji kaynakları arasında halen en üst sıradaki yerini korumaktadır. İncelenen dönem için Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama Türkiye’nin büyüme oranı %4’ün üzerindedir. Petrol fiyatlarındaki artışa rağmen, Türkiye’nin petrole olan talebi daha hızlı artmıştır. Gerçekleşen büyüme oranı, tespit edilen pozitif ilişkinin en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Çalışmada döviz cinsleri ile ilgili mevcut literatürden farklı sonuçlara ulaşılmıştır. döviz göstergesi olarak kullanılmaktadır. Ancak Türkiye ekonomisi için bu durum biraz farklıdır. İhracatının büyük bir kısmını Avrupa birliği ülkelerine ve Euro ile yapmaktadır. Dolar ise daha çok ithalatına hâkimdir. Bu nedenle çalışmada iki adet döviz birimi kullanılmıştır. Ancak, dolar genel literatürden farklı olarak pozitif etkileşim göstermiştir. Literatürde ise, yoğun olarak negatif sonuçlara ulaşılmıştır. Euro ise, literatürle tutarlı Bilson vd. (2001), İbrahim ve Aziz (2003), Albeni ve Demir (2005), Kaya, Çömlekçi ve Kara (2013) bir şekilde negatif ilişki ortaya koymuştur. Döviz kurları ile pay fiyatları arasındaki ilişkiyi açıklamak için literatürde genellikle portföy yaklaşımı ve geleneksel yaklaşım yöntemleri kullanılmaktadır. Geleneksel yaklaşıma göre pay senetleri ile döviz kurları arasında pozitif ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkinin sebebi para arz ve talebindeki dengesizliklerdir. Döviz kurlarındaki değişim, ülkenin uluslararası rekabet gücünü ve dış ticaret dengesini etkileyecek, reel gelir ve üretim miktarları da bu değişimden etkilenecektir. Bu durum yapılan çalışma dâhilinde dolar değişkeni sonuçlarının geleneksel yaklaşım ile örtüştüğünü doğrulamaktadır. Portföy yaklaşımında ise, döviz ile pay fiyatları arasında negatif ilişki vardır. Bu durumun nedeni, pay fiyatlarındaki artış sonucu yatırımcıların pay almaya yönelmesi ve ulusal para talebi, dolayısıyla döviz değerinde azalma olarak gösterilir (Erbaykal ve Okuyan 2007, 78). Euro değişkeni için çalışma dahilinde portföy yaklaşımı geçerlidir. Döviz cinsleri açısından ortaya çıkan literatür ile zıt sonuçlar, farklı bir araştırmanın konusu olabilir. Özellikle yerli para ile ticaretin çokça tartışıldığı mevcut dönemde bu konuda yapılacak çalışmalar özgün sonuçlar ortaya koyacaktır. Elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, hangi makroekonomik değişkenin endeks ile daha yoğun ilişki içerisinde olduğunun bilinmesi çeşitli çıkar grupları için farklı anlamlar ifade edecektir. Kamu kesimi ve devlet düşünüldüğünde, yapılan faiz ve vergi düzenlemeleri değişkenlerin etki düzeylerine göre gerçekleştirilebilir. Yatırımcılar açısından ise, yapılacak yatırımlarında doğru miktar ve zamanın, başka bir deyişle etkin portföyler ile risk düzeylerinin minimize edilmesi mümkün olacaktır. 2017/2 Literatürde genel olarak dünya ticaretinde en sık kullanılan para birimi olan Amerikan Doları 521 Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel Doç. Dr. Melek Acar KAYNAKÇA Albeni, M. ve Y. Demir. 2005. Makro Ekonomik Göstergelerin Mali Sektör Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi (İMKB Uygulamalı), Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14. 2017/2 Ayaydın, H., ve H. Dağlı. 2012. Gelişen Piyasalarda Hisse Senedi Getirisini Etkileyen Makroekonomik Değişkenler Üzerine Bir İnceleme: Panel Veri Analizi, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (3-4). 522 Bilson, C., T. Brailsford ve V. Hooper. 2001. Selecting Macroeconomic Variables as Explanatory Factors of Emerging Stock Market Returns, Pacific-Basin Finance Journal, 9 (4). Cihangir, M. ve T. Kandemir. 2010. Finansal Kriz Dönemlerinde Hisse Senetleri Getirilerini Etkileyen Makroekonomik Faktörlerin Arbitraj Fiyatlandırma Modeli Aracılığıyla Saptanmasına Yönelik Bir Çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15 (1). Coçkun, Y. ve A. Ümit. 2016. Türkiye’de Hisse Senedi ile Döviz, Mevduat, Altın, Konut Piyasaları Arasındaki Eşbütünleşme İlişkilerinin Analizi, Business and Economics Research Journal, 7 (1). Cutler, D., J. Poterba ve L. Summers. 1988, March. What Moves Stock Prices?, National Breauog Economic Research: http://www.nber.org/papers/w2538.pdf, (Erişim Tarihi: 5 August 2016). Durukan, M. 1999. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda Makroekonomik Değişkenlerin Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi, İMKB Dergisi, 3 (11). Erbaykal, E., ve A. Okuyan. 2007. Hisse Senedi Fiyatları ile Döviz Kuru İlişkisi: Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Ampirik Bir Uygulama, BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar Dergisi, 1 (1). Garcia, V. ve L. Liu. 1999. Macroeconomic Determinants of Stock Market Development, Journal of Applied Economics, 2 (1). Güngör, B. ve C. Yerdelen Kaygın. 2015. Dinamik Panel Veri Analizi İle Hisse Senedi Fiyatını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi, Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 6 (9). Humpe, A. ve P. Macmillan. 2009. Can Macroeconomic Variables Explain Long-Term Stock Market Movements? A Comparison of the US and Japan, Applied Financial Economics, 19 (2). Ibrahim, M. ve H. Aziz. 2003. Macroeconomic Variables and the Malaysian Equity Market: A View Through Rolling, Journal of Economic Studies, 30 (1). Johansen, S. 1988. Statistical Analysis of Cointegration Vectors, Journal of Economic Dynamics and Control, 12 (2-3). Johansen, S. ve K. Juselius. 1990. Maximum Likelihood Estimation and Inference on Cointegration–with Applications to the Demand for Money, Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 52 (2). Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir Uygulama Kandır, S. Y. 2008. Macroeconomic Variables, Firm Characteristics and Stock Returns: Evidence from Turkey, International Research Journal of Finance and Economics (16). Keskin Benli, Y. 2015. Döviz Kuru ile Borsa İstanbul 100 ve Sektör Endeksleri Arasındaki İlişkinin Ampirik Analizi, Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler Dergisi, 4 (12). Maysami, R. C., L. C. Howe ve M. A. Hamzah. 2004. Relationship Between Macroeconomic Variables and Stock Market Indices: Cointegration Evidence from Stock Exchange of Singapore’s All-S Sector Indices, Jurnal Pengurusan, 24. Naka, A., T. Mukherjee ve D. Tufte. 1998, January 1. Macroeconomic Variables and the Performance of the Indian Stock Market, The University of New Orleans: http://scholarworks.uno.edu/econ_wp/15, (Erişim Tarihi: 1 September 2016). Nasseh, A. ve J. Strauss. 2000. Stock Prices and Domestic and International Macroeconomic Activity: A Cointegration Approach, The Quarterly Review of Economics and Finance, 40 (2). Öncü, M., İ. Çömlekçi, H.İ. Yazgan ve M. Bar. 2015. Yatırım Araçları Arasındaki Eşbütünleşme (BİST 100, Altın, Reel Döviz Kuru), AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15 (1). Peiró, A. 2016. Stock Prices and Macroeconomic Factors: Some European Evidence, International Review of Economics and Finance, 41. Uçan, O. ve Ö. Öztürk. 2010. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri İle Döviz Kuru İlişkisi: Türkiye Örneği, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (3). Victor, O. N. ve J. Kuwornu. 2011. Analyzing the Effect of Macroeconomic Variables on Stock Market Returns: Evidence from Ghana, Journal of Economics and International Finance, 3 (11). Yılmaz, Ö., B. Güngör ve V. Kaya. 2006. Hisse Senedi Fiyatları İle Makro Ekonomik Değişkenler Arasındaki Eşbütünleşme ve Nedensellik, İMKB Dergisi, 9 (34). 2017/2 Kaya, V., İ. Çömlekçi ve O. Kara. 2013. Hisse Senedi Getirilerini Etkileyen Makroekonomik Değişkenler 2002-2012 Türkiye Örneği, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (35). 523 NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL UYGULAMASI* Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ** Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 524 - 546 ÖZ Değer ilişkisi kavramı işletmelerin piyasa değerlerini muhasebe göstergeleriyle açıklamaya çalışan ve son yıllarda sıklıkla kullanılan bir teoridir. İşletmelerin hisse senedi fiyatlarını ve hisse senedi getirilerini etkileyen faktörlerin tespit edilmesi birçok çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, hisse senedi bilgilerini farklı bir perspektiften değerlendirmek için farklı firma yaşam eğrisi evrelerinde kazançların ve nakit akış temelli bilgilerin göreceli değer ilişkisini incelemektir. Çalışmada 2006 – 2014 yılları için Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren 153 finansal olmayan işletme, Myers (1977) ve Black (1998a,b) modelleri kullanılarak incelenmiştir. Kurulan regresyon modellerinde R2 değerleri ve katsayıların işaretleri karşılaştırılarak hipotezler test edilmiştir. Çalışma sonuçlarına göre, kazançlar tüm firma yaşam eğrisi evrelerinde daha yüksek değer ilişkisine sahipken nakit akış bilgileri içerisinde ise en açıklayıcı bileşen yatırım faaliyetlerinden nakit akışlarıdır. Anahtar Kelimeler: Değer İlişkisi, Nakit Akışları, Kazançlar, Firma Yaşam Eğrisi JEL Sınıflandırması: M40, M41, M49 VALUE RELEVANCE OF CASH FLOWS AND EARNINGS: BORSA ISTANBUL APPLICATION ABSTRACT Value relevance concept is a widely studied theory to explain market values of firms through accounting indications in recent years. Determining the factors affecting stock prices and stock returns of companies is the subject of many studies. The purpose of this study is to examine the relative value relevance of earnings and cash flow based information in different firm life cycle stages to assess the stock information from a different perspective. 153 non-financial firms operating on Borsa Istanbul for * Makale gönderim tarihi: 17.03.2017; kabul tarihi: 10.05.2017 Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü, omerfarukgulec@hacettepe.edu.tr ** 524 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ the years of 2006 – 2014 are investigated through using Myers (1977) ve Black (1998a,b) models. Hypotheses are tested through comparing the R2 values and signs of coefficients in the regression models. According to the study results, while earnings are more value relevant in all firm life cycle stages, the most explanatory cash flow measure is the cash flow from operations in cash flow information. Keywords: Value Relevance, Cash Flows, Earnings, Firm Life Cycle 2017/2 JEL Classification: M40, M41, M49 525 1. GİRİŞ Finansal raporlamanın temel amacı; üçüncü kişilere gerçeğe uygun, güvenilir ve sağlıklı bilgiler sağlamaktır. Finansal raporlar işletmelerin ilgili kişi ve kurumlarla finansal pozisyon ve faaliyetler noktasında özet iletişimini gerçekleştirebilmesi açısından hayati önem taşır. Finansal tablo kullanıcıları gerekli bilgileri kullanarak işletmeye yatırım yapma, kredi sağlama veya diğer amaçlarını yerine getirirler. Ancak benzer finansal şartlara veya aynı faaliyet alanına sahip olmasına rağmen, firmaların piyasa değerlerinin aynı olmadığı hatta ciddi anlamda farklılık gösterdiği bilinen bir gerçektir (Dickinson 2011, 1971). Ortaya çıkan bu farklılıkların incelenmesinde değer ilişkisi teorisi muhasebe ve finans literatüründe önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Muhasebe ve finans bilgilerinin işletmelerin piyasa değerlerini açıklama gücü şeklinde ifade edilen değer ilişkisi kavramı, özellikle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının küresel anlamda uygulanmasıyla birlikte literatürde geniş bir şekilde ele alınan bir teori haline gelmiştir (Veith ve Werner 2014). Hisse senedi fiyatları veya getirilerinin çeşitli muhasebe göstergeleriyle arasındaki ilişkinin doğru tespit edilmesi hem işletmelerin etkileşenlerinin hem de potansiyel yatırımcıların analizlerine yardımcı olacaktır. Değer ilişkisi kavramı literatürde birçok farklı açıdan incelenmiş ve özellikle muhasebe standartlarına geçişin etkileri üzerinde birçok çalışma yürütülmüştür (Kousedinis ve diğerleri 2010). Buna ek olarak nakit akışları, kazançlar ve tahakkuk esaslı bilgilerin de firmaların piyasa değerleri üzerindeki etkisini inceleyen birçok çalışma mevcuttur (Bowen ve diğerleri 1987). Bu çalışmada Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin nakit akış bilgileri ile kazançlarının göreceli değer ilişkisi incelenerek hangi bilgi türünün daha açıklayıcı ve yüksek değer ilgisine sahip olduğu konusu üzerinde durulmuştur. Bu araştırmada ayrıca firma yaşam eğrisi teorisine de değinilerek değer ilişkisi kavramına farklı bir perspektiften yaklaşılmıştır. Yaşam eğrisi, firmaların farklı yaşam evrelerinde birbirlerinden farklı muhasebe performansı göstermeleri ve Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması farklı karakteristik özelliklere sahip olmaları açısından, akademik çalışmaların üzerinde yoğunlaştığı ve kullandığı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Adizes 1990, 364). İktisat literatürü bir firmanın yaşam eğrisi evrelerini (başlangıç), büyüme, olgunluk ve durağanlık veya düşüş dönemleri olmak üzere 4'e ayırmıştır. Başlangıç ya da kuruluş dönemi birçok çalışmada Bu çalışma bilindiği kadarıyla Türkiye’de göreceli değer ilişkisini firma yaşam eğrisi evreleri ile birlikte ilk inceleyen çalışma olup, farklı yaşam evrelerinde kazançların mı yoksa nakit akış bilgilerinin mi daha yüksek açıklayıcılık gücüne sahip olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Yaşam eğrisi evrelerine göre sınıflandırılan firmalarda birçok muhasebe ve finans karakteristikleri farklılaştığı için, muhasebe ölçütlerinin değer ilişkisinin de farklı yaşam evrelerinde aynı kalmaması beklenen sonuçtur (Black 1998a, 41). Örneğin kuruluş aşamasında yer alan bir firmanın iflasa sürüklenmesindeki nedenlerden birisi kâr edememek değil, nakit akış yönetimi eksikliği olabilir (Gort ve Klepper 1982, 635). Çalışmada 2006 – 2014 yılları arasında Borsa İstanbul’da faaliyetlerine kesintisiz devam eden 153 finansal olmayan işletme örneklem olarak belirlenmiş ve 1353 firma-yıl gözlemi üzerinde Myers (1977) ve Black (1998a,b) modelleri test edilmiştir. Feltham ve Ohlson (1995) değer ilişkisi modelinden de faydalanılarak değer ilişkisi kavramı ortaya konulmuştur. Büyüme, olgunluk ve düşüş evreleri olmak üzere her bir dönem için 4 farklı regresyon modeli kurulup R2 değerleri ve modelde kullanılan değişkenlerin katsayıları ve işaretleri karşılaştırılarak 3 temel hipotez test edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, literatürden farklı olarak kazançların değer ilişkisi işletmelerin büyüme ve düşüş dönemlerinde nakit akışlarından daha yüksektir. Önceki çalışmalarla benzer bir şekilde ise olgunluk döneminde kazançlar yine daha yüksek değer ilişkisine sahiptir. Buna ek olarak Black (1998a) ve Black (1998b) çalışmalarında ortaya konulan ve katsayılardan evrelerde beklenen işaretlerde literatürle uyumlu sonuçlara ulaşılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde firma yaşam eğrisi kavramı ve yaşam eğrisi evrelerinin özellikleri hakkında kısaca bilgi verilmiş ve kullanılan yaşam eğrisi sınıflandırma modelinden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde nakit akışları ve kazançların farklı yaşam eğrisi evrelerindeki genel durumu diğer çalışmalarla bağlantılı olarak ortaya konulmuştur. Son bölümde ise hipotezler geliştirilerek kullanılan model ve bulgulardan bahsedilmiş ve çalışmanın sonuçları tartışılmıştır. 2017/2 ihmal edildiği için sözde bir evre şeklinde değerlendirilebilir (Aharony ve diğerleri 2006, 4). 526 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ 2. FİRMA YAŞAM EĞRİSİ KAVRAMI Firma yaşam eğrisi, iktisat ve pazarlama literatüründen türetilerek geliştirilmiş ve işletmelerin tıpkı birer canlı organizma gibi doğup, büyüyüp, olgunlaşarak ölümlerini esas alan bir süreçtir (James 1973, 71). Bu teori işletmelerin birçok açıdan değerlendirilmesine ve 2017/2 özellikle muhasebe ve finans konusunda firmalara farklı bir perspektiften yaklaşılmasına imkân 527 tanıyan bir kavramdır. Firma yaşam eğrisi kavramının farklı yazarlara göre birçok tanımını yapmak mümkün olsa da en genel tanımı şu şekildedir. İşletmenin finansal kaynakları, uyguladığı strateji planı ve yönetim kabiliyetleri gibi içsel faktörlerle rekabetçi çevrenin varlığı ve makroekonomik koşullar gibi dışsal faktörlerden ortaya çıkan, birbirinden bağımsız ve tanımlanabilir dönemlere firma yaşam eğrisi evresi denilir (Adizes 1979; Adizes 1990). Firma yaşam eğrisi evrelerinin temel özellikleri ve özellikle nakit akış ve kazançlara yönelik beklentiler şu şekilde ifade edilebilir. 2.1. Başlangıç (Giriş) Evresi Firma yaşam eğrisi başlangıç evresinden anlaşılması gereken, firmaların kuruluş aşaması ya da bir başka deyişle genç, dinamik ve yeni bir işletme olduğudur. Halka ilk defa arz edilen işletmeler de yaşam eğrisi değerlendirmesinde genellikle bu evrede yer alırlar. Başlangıç aşamasında firmalar birçok muhasebe kalemi veya finansal değer açısından gelişme sürecinde olduğu için, diğer evrelerden farklı olarak işletme riski çok yüksektir. Bu evrede kârlılık çok düşük düzeyde seyretmekte ve faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları genellikle negatiftir (Black 1998b, 3). Mueller (1972) çalışmasında firmaların değerinin belirlenmesinde 2 temel bileşen olan varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatlarından bahsetmiş ve bu iki temel unsurun farklı yaşam eğrilerinde değişiklik gösterdiğini belirtmiştir. Başlangıç evresinde yer alan bir firmanın değerinin önemli bir kısmı büyüme fırsatlarından oluşmaktadır. Bu sebeple, bu aşamada ilgili firmalar finansman ihtiyacı içinde olacaklar ve net şimdiki değeri pozitif olan ve büyüme fırsatları barındıran yatırım projelerini takip edeceklerdir. Başlangıç firmalarında gelecekte ihtiyaç duyulacak varlıklarla, mevcutta kullanılan varlıklar farklılık gösterebilmektedir (Selling ve Stickney, 1989). Ürün yaşam eğrisinden de bilindiği üzere, giriş evresi belirsizliğin ve risk faktörünün en yüksek olduğu dönemdir (Kallunki ve Silvola, 2008). Risk faktörüne bağlı olarak, borçlanma Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması maliyetleri çok yüksek ve uzun vadeli finansman ihtiyacı ciddi miktarda fazladır. Belirsizlikle ilişkili olarak, hisse senedi getirileri de bu evrede daha düşük düzeyde seyredecek ve muhasebe verileriyle değer ilişkisi düşük gerçekleşecektir (Anthony ve Ramesh, 1992, 215). Firmalar bu dönemde nakit ihtiyacı içerisinde olacağından veya yeni ve pozitif getirisi yüksek projelere 2.2. Büyüme Evresi İşletmeler başlangıç evresindeki zor süreci atlatıp büyümeye devam ettiğinde, kazançlar ve faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları göreceli olarak pozitif olacaktır. Yatırım fırsatlarından beklenen kârlar artış gösterecek ve finansman ihtiyacı daha da hissedilir hale gelecektir. Bu evrede belirsizlik her ne kadar azalsa da, borçlanma maliyeti hala yüksek seyredecek ve yöneticiler büyüme fırsatlarını daha etkin bir şekilde değerlendirmek ve kâr fırsatları ile görünen bir şirket olabilmek için elde edilen kârları tekrardan yeni projelerin finansmanında kullanacaklardır (Berger ve Udell 1998, 615). Yaşam eğrisi evrelerinin ilk aşamaları nakit akış problemleri nedeniyle çoğu firma açısından olumsuzlukla hatta iflasla sonuçlanır. Bu evrede nakit akış temelli bilgilerin, firmanın büyüme fırsatlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği ve yaşamını devam ettirebilmesinin öngörülmesi açısından daha açıklayıcı olduğu görülür. Örneğin finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları, firmanın büyüme ihtiyacı açısından ihtiyaç duyduğu fonların elde edilmesi yönüyle ilgili bilgi sağlar. Yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları, büyüme fırsatlarının gerçekleştirilebilmesi amacıyla, duran varlıklara yapılan yatırımlara yönelik bilgi içerir. Son olarak faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları, büyüme fırsatlarına ulaşabilmede ihtiyaç duyulan finansmanın, iç kaynaklardan tedarik edilip edilemediğine yönelik bilgi vermesi açısından önemlidir (Black 1998a). Büyüme evresinde, göreceli olarak daha genç olan firmalar genellikle yeni ürün ve teknolojiye sahiptir. Satış büyüme hızları yüksek olan bu firmalar, yüksek büyüme fırsatlarına sahiptirler (Rink ve Swan 1979, 230). Bütün bu verilerin ışığında, satış ve sermaye harcama büyüme hızı en yüksek, temettü ödemesi ve firma yaşı en düşük olan firmalar büyüme döneminin en büyük adayları olarak karşımıza çıkmaktadır. 2017/2 yatırım yapacaklarından dolayı yatırımcıların temettü beklentisi neredeyse yoktur. 528 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ 2.3. Olgunluk Evresi Olgunluk evresinde yer alan firmaların, firma değerleri bileşenlerine bakıldığında başlangıç ve büyüme evrelerine nazaran varlıkların kullanım alanı, büyüme fırsatlarına göre üstünlük göstermektedir (Myers 1977). Bu aşamada yer alan firmalarda yüzdesel anlamda büyüme oranı 2017/2 düşük veya orta düzeydeyken nakit ve finansman ihtiyacı içsel kaynaklardan temin 529 edilebilmektedir. Olgunluk evresinde, üretimde kullanılan varlıklar daha etkin bir şekilde kullanılmakta ve kazançlar ile faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları önceki evrelere nazaran daha çok artış göstermektedir. Firmaların ürünleri piyasada yeterli doygunluğa ulaştığından ve rekabet arttığından dolayı kârlı yatırım projeleri göreceli olarak azalmaktadır. Yöneticilerin elde edilen kârları tekrar yatırım yapmak için kullanması yönünde bir politika izlemeleri şirket hissedarlarının çıkarlarına aykırı düşecektir. Bu yüzden hissedarlar bu aşamada, kendilerine temettü ödeyen yöneticileri tercih edeceklerdir. Ancak yöneticiler kendi refahlarını yükseltmek adına, hissedarların beklentilerine aykırı bir şekilde, firmanın sahip olduğu kaynakları veya borçlanarak elde edilen fonları işletmenin genişletilmesi yönünde kullanabilir. Grabowski ve Mueller (1975) ve Mueller (1972) çalışmalarında, yöneticilerin göreceli olarak çok az kâr getirisi sağlasa da bu evrede yeni yatırımlara yöneldiklerini tespit etmiştir. Bütün bu nedenlerden dolayı, yatırımcılar olgunluk evresinde şirket yöneticileri ve firmayı daha yakından izlemek isterler. Firmalar olgunluk evresinde üretim aşamasında çoğunlukla atıl kapasiteyle çalıştıkları için, herhangi bir genişleme politikası veya ürün hattına yapılacak yeni yatırımlar, kârlılığı olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle destek görmez. Bu yüzden olgunluk evresinde sermaye harcamaları kaleminin de büyüme evresine nazaran düşük olacağını söylemek mümkündür (Miller ve Friesen, 1983, 342). 2.4. Düşüş Evresi Düşüş evresinde varlıkların kullanım alanı hala büyük ölçüde firma değerini oluştururken, bu varlıkların faaliyetlerinden kaynaklanan gelecek nakit akışları büyük bir önem teşkil etmektedir. Öte yandan, büyüme fırsatlarının artık çok sınırlı olduğunu söylemek mümkündür (Miller ve Friesen, 1984). Düşüş aşamasında yer alan firmalar muhakkak iflas etmek veya başarısız olmak gibi bir sona sahip olmayabilirler. Firmalar yeni ürün hatlarına yatırım yaparak, yeni Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması teknolojiler transfer edip üretim, hizmet anlayışlarını değiştirerek tekrar büyüme veya olgunluk aşamalarına geçip uzun yıllar boyunca olumsuz bir sonucu engelleme yoluna gidebilirler. Ancak genellikle firmanın etkileşenleri düşüş aşamasındaki bir işletmeye olumsuz yaklaşacağından, ilgili firmanın daha yüksek maliyetle borçlanması veya büyüme fırsatı sağlayan projelerden kazançlardaki oynaklığın daha fazla olduğu ve kazançların sürdürülebilirliği noktasında düşüş yaşanılmasından dolayı, bu evredeki firmalar için kazançlar genellikle negatif yönde seyreder. Öte yandan, düşüş aşamasındaki firmalar açısından nakit akış değişkenlerinin daha açıklayıcı olduğu sonucuna şu şekilde ulaşmak mümkündür. Örneğin; faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları, firmanın yaşamını sürdürebilmesinde ve acil nakit ihtiyacını giderebilmesinde iç kaynaklarına olan bağlılığını tespit edebilmek açısından önem arz eder. Yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları, olası bir tasfiye durumunda varlıkların tasfiye değerinin belirlenmesi ve sermaye harcamalarının durumunu ortaya koyması açısından anlamlı sonuçlar teşkil edecektir (Dickinson 2011). Finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları ise, firmanın sermaye yapısı hakkında bilgi sağlayıcı rol üstlenir. İlgili işletmelerin borçlanabilme, borç geri ödemesi yapabilme veya sermaye artırımı aracılığıyla kaynak girişi sağlama yetilerini ölçebilmede, finansal nakit akışları hayati rol üstlenecektir (Black, 1998b). Bu evre genellikle, satışların ve kazançların düştüğü, üretim kapasitesinin etkin bir şekilde kullanılamadığı bir dönem olarak nitelendirilebilir. Düşüş evresi olası bir tasfiye durumunu ya da varlıkların tasfiye değerinin bilinmesi gerekliliğini öncelikli kıldığından, hissedarlar nakit akış temelli değişkenlere daha yüksek değer atfederler. Düşüş evresinde firmanın ürünlerine olan talep ve satışlarda ciddi düşüşler meydana geldiği için kazançlar ve temettü dağıtımı da bundan olumsuz etkilenir (Francis ve diğerleri, 1994). Bütün bu nedenlerden dolayı, firmalar genellikle yeni proje ve maddi duran varlıklara yatırım yapmak yerine, likiditeyi sürdürebilmek ve temettü dağıtmaya devam etmek yönünde politika izlerler. Satış büyüme hızı ve sermaye harcaması en düşük, temettü ödemesi ve firma yaşı en yüksek olan firmalar düşüş döneminde yer alacaktır (Anthony ve Ramesh, 1992). 2.5. Firma Yaşam Eğrisi Sınıflandırma Yöntemi Firma-yıl gözlemleri, ampirik sonuçların tek bir sınıflandırma metodolojisinden etkilenmemesi açısından çoklu sınıflandırma kriterlerine göre büyüme, olgunluk ve düşüş 2017/2 alıkonulması da söz konusu olabilmektedir. Yaşam eğrisi evrelerinden düşüş aşamasında, 530 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ evreleri olmak üzere sınıflandırılmıştır. Böyle bir yöntemle, hem sınıflandırmanın güvenilirliği artırılmış hem de benzer özellik ve karakter sergileyen firmalar, birçok kıstas temel alınarak tek bir portföy içerisinde toplanmıştır. Çalışmada Anthony ve Ramesh’in 1992 yılında geliştirmiş olduğu sınıflandırma metodolojisi esas alınmıştır. Anthony ve Ramesh (1992) araştırması, firma 2017/2 yaşam eğrisi kavramına ilk defa sistematik ve kantitatif bir anlayış getiren araştırma olması 531 açısından önemlidir. Literatürde diğer önemli yaşam eğrisi sınıflandırma çalışmaları arasında Yonpae ve Chen (2006), De Angelo (2006), Liu (2006) ve Dickinson (2011) araştırmaları yer almaktadır. Bu çalışmalarda genellikle Anthony ve Ramesh (1992) araştırması temel alındığından diğer yöntemlere yer verilmemiştir. Ancak ileride yapılacak çalışmalarda diğer sınıflandırma yöntemleri de kullanılarak karşılaştırmalı değerlendirmelere yer verilebilir. Anthony ve Ramesh (1992) modeline göre yüksek satış büyüme hızına sahip firmalar gelişimlerinin ilk aşamalarında yer alırken, yüksek büyüme fırsatları barındırırlar. Yine işletmelerin düşük temettü ödemesi veya hiç temettü ödememeleri genellikle firmaların yaşam eğrisi evrelerinin ilk aşamalarında olduğunun tezahürüdür. Başlangıç ve büyüme aşamasında olan firmaların temettü politikalarının bu şekilde olması, ilgili firmaların kuruluşlarını tamamlayabilmeleri, net şimdiki değeri pozitif olan projelere yatırım yapabilmeleri ve teknoloji yatırımı gerçekleştirebilmeleri için nakde olan ihtiyaçtır. Düşük temettü politikası, her zaman başlangıç ve büyüme aşamasında yer alıp, gelişime odaklanan firmalara özgü bir politika değildir. Bu durum aynı zamanda firmanın nakit akışlarının başka bir amaçla kullanıldığı, nakit akış problemi yaşadığı veya bir finansal sıkıntı içinde olduğunun da göstergesi olabilir. Diğer değişkenlerin de kullanımıyla bu işletmeler doğru evrelere sınıflandırılacaktır. Bir diğer değişken olan firma yaşı değişkeni ile yaşam eğrisi evreleri içinde yaşanabilecek muhtemel korelasyonun da önüne geçilmeye çalışılmıştır. Anthony and Ramesh (1992) sınıflandırma metodolojisinde yaşam eğrisi evreleri ve skor atama kriteri Tablo 1 esas alınarak gerçekleştirilmiştir. Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması Tablo 1. Firma Yaşam Eğrisi Belirleyicileri Temettü Ödeme Satış Büyüme Oranı (DP) Hızı (SG) Büyüme Düşük (1) Yüksek (3) Genç (1) Olgunluk Orta (2) Orta (2) Olgun (2) Düşüş Yüksek (3) Düşük (1) Yaşlı (3) Firma Yaşı 2.5.1. Yaşam Eğrisi Evreleri Belirleyicilerinin Hesaplanması 1) DPt = (DIVt / IBEDt) x 100 2) SGRt = (SATIŞLARt – SATIŞLARt-1)/ (SATIŞLARt-1) x 100 3) CEXt = (CEt / DEĞERt) x 100 4) AGE = BORSAYA KOTE YILI – CARİ YIL DIVt = Yıllık Temettü Ödemesi IBEDt = Olağandışı Kalemler ve Durdurulan Faaliyetler Öncesi Net Gelir SATIŞLARt = T Yılındaki Net Satışlar CEt = T Yılındaki Sermaye Harcamaları DEĞERt = T Yılındaki Firmanın Uzun Dönemli Borçları ile Piyasa Değerinin Toplamı AGE = Firmanın Kuruluş Tarihi ile Cari Yıl Arasındaki Yıllık Süre Satışlardaki büyüme hızı (SGR) değişkenine göre en yüksek dilimde yer alan firmalar ile temettü ödeme (DP) ve firma yaşı (AGE) değişkenlerine göre en alt dilimde yer alan firmalar büyüme evresinde yer almaktadır. Aynı değişkenlerle sıralanıp elde edilen toplam skora göre sıralanan firma-yıl gözlemlerine göre orta dilimde yer alan firmalar olgunluk evresi firmaları olarak tespit edilmiştir. Temettü ödemesi ve firma yaşı yüksek olup, satışlardaki büyüme hızı düşük olan firmalar ise düşüş evresinde yer alan firmalar olarak sıralanmıştır. Sermaye harcamaları (CEX) kalemi tek değişkenli sınıflandırma kriterleri arasında yer alsa da, çok değişkenli sınıflandırma kriterlerinde yer almamıştır. Çünkü Anthony ve Ramesh (1992) sermaye harcamalarının tek başına açıklama gücünün diğer bireysel değişkenlere göre çok daha düşük sonuç verdiğini ileri sürmüştür. 2017/2 Evreler 532 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ 3. NAKİT AKIŞ BİLEŞENLERİ VE KAZANÇLARIN İNCELENMESİ Kazançlar ve nakit akışlarından hangisinin daha yüksek açıklama gücüne sahip olduğunu inceleyen çalışmalardan Dechow (1994), kazançların faaliyet nakit akışlarından daha yüksek değer ilgisi olduğunu şu durumlarda tespit etmiştir. Performans değerlendirmesinin yapıldığı 2017/2 aralık ne kadar kısaysa, firmanın çalışma sermayesi gereksinimleri ve yatırım ve finans 533 faaliyetleri ne kadar oynaklık sergilerse ve firmanın faaliyet döngüsü ne kadar uzunsa bu durumlarda kazançların daha yüksek değer ilgisi gösterdiği ifade edilmiştir. Biddle ve diğerleri (1995) ise farklı sektörlerde kazançların, faaliyet nakit akışların ve satışların değer ilgisini incelemişlerdir. Çalışmalarının sonuçlarına göre birçok sektörde kazançlar, nakit akışları ve satışlara göre daha yüksek değer ilgisine sahipken, sadece bazı sektörlerde nakit akışları ve satışlar göreceli olarak yüksek çıkmıştır. Selling ve Stickney (1989) çalışmalarında sektörel yaşam eğrisini de dâhil ederek işletme çevresinin firmanın varlık karlılığı üzerine etkisini incelemişlerdir. Yüksek varlık karlılığına sahip firmalar olgunluk evresinde yer alırken, daha düşük varlık karlılığına sahip firmalar genelde düşüş evresinde yer almıştır. Firmalar yaşam eğrisi süreci içerisinde aynı bilgiyi raporlamak zorunda olmalarına rağmen, muhasebe performansının değer ilgisi farklılık gösterecektir. Çünkü değer ilgisini oluşturan gelecek nakit akışları bilgisi her bir yaşam eğrisi evresinde farklı olacaktır. Myers’ın 1977 yılında firma değerini ifade ettiği eşitlik göz önüne alındığında; Firma değeri = Varlıkların kullanım alanı değeri (AIP) + Büyüme fırsatlarının değeri(GO) T T CFAIPt CFGOt t 1 (1 rAIPt ) t 1 (1 rGOt ) VFIRMAt Varlıkların kullanım alanı ile büyüme fırsatlarının göreceli değeri firma yaşam eğrisi evrelerinden geçtikçe farklılık gösterecektir. Her bir yaşam eğrisinde, kazançların mı yoksa nakit akış değişkenlerinin mi daha yüksek değer ilişkisine sahip olduğu hipotezinin test edilmesi amacıyla, Myers’in 1977 yılındaki modeli kullanılmıştır. MVE it = a1BVEit + a2UNAit Myers’ın modelinde firma değeri olarak ilgili firmanın piyasa değeri değişkeni (MVE) kullanılırken, firma değeri varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatları şeklinde iki bileşenden oluşmaktadır. Varlıkların kullanım alanı ile mevcut durumda kullanımı bilinen varlıklar ifade edilirken, bunun için Öz kaynak defter değeri (BVE) değişkeni kullanılmıştır. Modelde yer verilen UNA değişkeni ise firma değerini oluşturan bir diğer bileşen olan büyüme Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması fırsatlarını temsil etmektedir ve bilinmeyen varlık kullanımları şeklinde ifade edilmektedir. UNA değişkenini temsil etmek amacıyla NI, CFO, CFI, CFF değişkenleri, her bir yaşam eğrisi evresinde test edilmiştir. Myers’ın indirgenmiş nakit akışı modelinde firma değerinin şu altı kriteri içereceği ifade edilmiştir. - Kullanımdaki varlıklardan gelecek nakit akışlarının büyüklüğü - Kullanımdaki varlıklardan gelecek nakit akışlarının riski - Büyüme fırsatlarından gelecek nakit akışlarının büyüklüğü - Büyüme fırsatlarından gelecek nakit akışlarının riski - Büyüme fırsatlarına yatırım yapma seçeneğinin değeri Myers’a göre yatırımcıların belirtilen bu altı kritere atfettikleri göreceli önem farklı yaşam eğrisi evrelerinde farklılık gösterirse, muhasebe performansının değer ilgisinin yani kazanç ve nakit akışlarının değer ilgisinin büyük olasılıkla farklılık göstermesi gerekir. Özetle farklı yaşam eğrisi evrelerinde firma değeri az ya da çok bu altı değerleme kriterine bağlı hareket edecektir. Örneğin, yaşam eğrisi evrelerinin ilk başlarında olan bir firmanın göreceli olarak daha az varlığı olacağı için, firmanın değerlemesinde varlıkların kullanım alanı ile ilgili kriterler daha az önem teşkil edecektir. Bu değişkenlerden beklentiler özetle şu şekilde ifade edilebilir. 3.1. Kazançlar (NI) Kazançlar varlıkların kulanım alanından gelecek nakit akışlarının büyüklüğü ve riski hakkında bilgi sağladığından değer ilgisine sahiptir. Ayrıca büyüme fırsatlarına yapılacak yatırımlar da tıpkı varlıkların kullanım alanı gibi değer ilgisine sahiptir. Bununla birlikte, eğer gelecekte yapılacak yatırımlar, varlıkların kullanım alanı ile aynı değilse, kazançların gelecek nakit akışları ve büyüme fırsatları hakkında bilgi sağlaması beklenemez. Yaşam eğrisi evrelerinin ilk ve son aşamalarında kazançların negatif olması beklenirken, orta evrelerde pozitif olacağı ileri sürülür. Hayn (1995)’a göre, küçük firmalar yüksek bir ihtimalle başlangıç veya büyüme firmaları olacakları için, büyük firmalara nazaran zarar rapor etmeleri daha olasıdır. Kazançların süreğenliği bu firmalar için düşük olmakla birlikte bu durum kazançların değer ilgisini sınırlamaktadır. Başlangıç ve büyüme evresinde olan firmalar eğer sektörde kalabilirlerse mutlaka pozitif kazançlar elde edeceklerdir. Bu nedenden dolayı, yaşam eğrisinin ilk evrelerinde yer alan 2017/2 - Kullanımdaki varlıkların likiditasyonu 534 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ firmalar için, kazançların değer ilgisinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, kazançlar pozitif olmaya başladıkça firmanın piyasa değeri ile pozitif korelasyonun oluşacağı beklenebilir. Daha sonraki evrelerde, firma düşüş evresinde yer aldığında kazançlar tekrar negatife dönecektir. Ancak bu kazançlar firmanın ekonomik gerçeklerini daha iyi yansıtması açısından 2017/2 daha belirleyicidir. Düşüş aşamasında yer alan firmalar için negatif kazançların süreğenliği daha 535 büyüktür sonucuna ulaşılabilir. Bu durum ise firmanın bu evrede, kazançları ile piyasa değeri arasında pozitif bir korelasyon beklentisini artırmaktadır (Black 1998b). 3.2. İşletme Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFO) Faaliyetlerden nakit akışları, varlıkların kulanım alanından gelecek nakit akışlarının büyüklüğü ve riski hakkında, nakit akışları devam ettiği müddetçe bilgi sağladığından değer ilgisine sahiptir. Büyüme fırsatları ile cari varlık kullanım alanları ne kadar benzerlik gösterirse, nakit akışlarının değer ilgisine sahipliği aynı oranda artmaktadır. Kazançlara benzer olarak, yaşam eğrisi evrelerinin ilk ve son aşamalarında nakit akışlarının negatif olması beklenirken, orta evrelerde ise pozitiftir. Bu yüzden, nakit akışlarının negatif olduğu ilk yaşam eğrisi evrelerinde, nakit akışları ile piyasa değeri arasında korelasyon beklenmez. Ancak nakit akışlarının yine negatif olduğu düşüş evresinde ve pozitif olduğu orta evrelerde piyasa değeri ile nakit akışları arasında pozitif korelasyon beklenmektedir (Black 1998a, 1998b). 3.3. Yatırım Faaliyetlerinden Kaynaklanan Nakit Akışları (CFI) Yatırım faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışları, varlıkların kullanım alanı, gelecek nakit akışları ve riski hakkında daha az bilgi sağlarlar (Myers 1977). Çünkü tanımı gereği, yatırım faaliyetleri daha çok gelecekteki büyüme fırsatlarıyla ilgilidir. Yatırım nakit akışı içerinde yer alan varlıkların satışı ile ilgili nakit akışı, kullanılan varlıkların nakde dönüştürülme değerini vermesi açısından bilgi sağlar. Yaşam eğrisinin ilk evrelerinde yatırım faaliyetleri nakit akışları negatif ve piyasa değeri ile de negatif korelasyon sergiler. Ancak firma satın aldığından daha çok varlık satışı yaptığında, faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının piyasa değeri ile korelasyonunun pozitif olması beklenir (Livnat ve Zarowin 1990). Şimdiye kadar ifade edilen beklentiler incelendiğinde, bu beklentilerin kazançlar ve üç nakit akışı türünün artan değer ilgisinden geliştirildiği söylenmelidir. Genel olarak, kazançların ve faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının olgunluk ve düşüş aşamalarında daha çok değer Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması ilgisine sahip olduğu beklenir. Çünkü bu yaşam evrelerinde, firmaların değeri kullanımdaki varlıkların göreceli olarak daha fazla olması yönündedir. Finansal faaliyetlerden ve yatırım faaliyetlerinden nakit akışları belirsizliğin daha ön planda olduğu ve büyüme fırsatlarının firma değerini oluşturan temel bileşen olduğu durumda yüksek değer ilgisine sahiptir. Belirsizliğin rol oynadığı evreler başlangıç ve büyüme aşamalarıdır. Genel itibariyle, nakit akış tablosu her bir 2017/2 yaşam evresinde kazançlara nazaran daha yüksek değer ilgisine sahiptir. 3.4. Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF) Finansal faaliyetlerden nakit akışları, firmanın varlıklarının kullanımı ile mevcut yükümlülüklerin ödenmesi ve ek fonların elde edilmesi hakkında bilgi sağlar. Kredi sağlayıcılar genellikle halka açık olmayan tahmini finansal tabloları inceleyerek varlıkların kullanım alanından gelecek nakit akışları hakkında bilgi sahibi olurlar (Spence 1979). Buna ek olarak, finansal nakit akışları bir firmanın temettü politikası hakkında da bilgi vermesi açısından önemlidir. Temettü politikası, büyüme fırsatlarının değerlendirilmesi açısından yapılacak yatırımların finansmanını etkilemesi açısından da önem arz etmektedir. Yaşam eğrisinin ilk evrelerinde finansal nakit akışlarının pozitif olması beklenirken, ilerleyen aşamalarda negatif değerler ortaya çıkacaktır. Bu yüzden ilk evrelerde yer alan firmaların finansal nakit akışları ile piyasa değerleri arasında pozitif bir korelasyon varken, ilerleyen evrelerde negatif korelasyon ilişkisi beklenmektedir. Tablo 1. Yaşam Eğrisi Evrelerinde Muhasebe Ölçümlerinin Beklenen Katsayı İşaretleri Evreler Kazançlar (NI) Yatırım Yatırım Faaliyetlerinden Faaliyetlerinden Nakit Akışları Nakit Akışları (CFO) (CFI) Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF) Başlangıç Yok Yok + Büyüme + + + Olgunluk + + ?* ?* Düşüş + + + + Kaynak: Black 1998b 536 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ 4. ARAŞTIRMA TASARIMI 4.1. Örneklem Süreci Firma yaşam eğrisi teorisini esas alan bu çalışma, 2006 – 2014 yılları arasında Borsa İstanbul’da aralıksız faaliyet gösteren ve finansal olmayan şirketleri kapsamaktadır. Finansal 2017/2 şirketlerin finansal tablolarının farklı düzenleme ve esaslara tabi olması, değerlendirilmelerinin 537 diğer şirketlerden ayrı olması ve literatürdeki diğer çalışmalarda da benzer bir yöntem takip edildiğinden, bu sektörlerdeki şirketler analiz kapsamı dışında bırakılmıştır. Çalışmada analizlerin gerçekleştirilebilmesi için firmaların 2005 – 2014 yılları arasındaki yıllık finansal tabloları incelenmiştir. Analizde yıllık değişimlerin incelenebilmesi ve finansal tabloların düzenlenme esaslarında farklılıkların oluşmaması açısından 2005 yılı başlangıç yılı olarak tercih edilmiştir. Borsa İstanbul’a kote olan ve finansal olmayan 192 şirketten 35 şirketin finansal tabloları bu tarih aralığında yer alma kısıtını sağlayamadığından veya çeşitli nedenlerle verilerine ulaşılamadığından dolayı analiz dışında bırakılmıştır. Alt ve üst dilimlerden yapılan %1’lik uç değer analizi sonucunda ise 4 şirketin kapsam dışında bırakılmasına karar verilmiştir. Sonuç olarak 2006 – 2014 yılları arasında finansal tablo verilerine ulaşılabilen 153 şirket ve 1.353 firma- yıl gözlemi çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Analizde kullanılan veriler Thomson Reuters Eikon Database veritabanından elde edilmiştir. Buna ek olarak bazı işletme bilgileri için de halka açık işletmelerin finansal tablo ve çeşitli bilgilerinin yer aldığı Kamuyu Aydınlatma Platformu ve Borsa İstanbul resmi web sitesinden faydalanılmıştır. Tablo 2. Örnekleme Konu Olan Şirket Sayısı Finansal olmayan şirket sayısı 192 Verilerine ulaşılamayan şirket sayısı (35) Uç değerlere sahip şirket sayısı (4) Örneklemde yer alan şirket sayısı 153 Firma – yıl gözlem sayısı 1.353 4.2. Değer İlişkisi Hipotezleri Yaşam eğrisi evrelerinin ilk aşamaları, nakit akış problemleri nedeniyle çoğu firma açısından olumsuzlukla hatta iflasla sonuçlanır. Bu evrelerde nakit akış temelli bilgilerin, firmanın büyüme fırsatlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini ve yaşamını devam ettirebilmesi Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması açısından daha açıklayıcı olduğu görülür. Örneğin finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFI), firmanın büyüme ihtiyacı açısından ihtiyaç duyduğu fonların elde edilmesi yönüyle ilgili bilgi sağlar. Yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları (CFI), büyüme fırsatlarının gerçekleştirilebilmesi amacıyla, duran varlıklara yapılan yatırımlara yönelik bilgi içerir. Son duyulan finansmanın, iç kaynaklardan tedarik edilip edilemediğine yönelik bilgi vermesi açısından önemlidir (Black 1998b, 10-13). H1: Büyüme evresinde, nakit akış değişkenleri, kazançlardan daha yüksek değer ilişkisine sahiptir. Firma yaşam eğrisi evrelerinde ilerledikçe, yani olgunluk aşamasında, önceliklerini büyüme fırsatlarından, varlıkların kullanım alanına doğru çevirmektedir. Büyüme fırsatları bu evrede de yer alır ancak varlıkların nasıl kullanıldığı ve varlıkların kullanımından elde edilen gelir ve giderler nakit akışlarından daha belirleyici rol oynar. H2: Olgunluk evresinde, kazançlar, nakit akış değişkenlerinden daha yüksek değer ilişkisine sahiptir. Yaşam eğrisi evrelerinden düşüş aşamasında, kazançlardaki oynaklığın daha fazla ve kazançların süreğenliği noktasında düşüş yaşanılmasından dolayı, bu evredeki firmalar için kazançlar genellikle negatif yönde seyreder. Öte yandan, düşüş aşamasındaki firmalar açısından nakit akış değişkenlerinin daha açıklayıcı olduğu sonucuna şu şekilde ulaşmak mümkündür. Örneğin faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO), firmanın yaşamını sürdürebilmesinde ve acil nakit ihtiyacını giderebilmesinde iç kaynaklarına olan bağlılığını tespit edebilmek açısından önem arz eder. Ya da yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları (CFI), olası bir tasfiye durumunda varlıkların tasfiye değerinin belirlenmesi ve sermaye harcamalarının durumunu ortaya koyması açısından anlamlı sonuçlar teşkil edecektir. Finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFI) ise, firmanın sermaye yapısı hakkında bilgi sağlayıcı rol üstlenir. İlgili işletmelerin borçlanabilme, borç geri ödemesi yapabilme veya sermaye artırımı aracılığıyla kaynak girişi sağlama yetilerini ölçebilmede, finansal nakit akışları hayati rol üstlenecektir. H3: Düşüş evresinde, nakit akış değişkenleri, kazançlardan daha yüksek değer ilişkisine sahiptir. 2017/2 olarak faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO), büyüme fırsatlarına ulaşabilmede ihtiyaç 538 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ 4.3. Değer İlişkisi Modeli Black (1998a) çalışmasında, farklı yaşam evrelerinde, kazançlar ve nakit akış ölçütlerinin artan değer ilgisini yatay kesitsel regresyon analizi yaparak test etmiştir. Bu model genel olarak, i firmasının t yılındaki piyasa değeri (MVE) ile varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatlarını 2017/2 regresyon analizine tabi tutmaktadır. 539 MVE it = a1BVEit + a2UNAit (1) Myers’ın modelinde firma değeri olarak ilgili firmanın piyasa değeri değişkeni (MVE) kullanılırken, firma değeri varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatları şeklinde iki bileşenden oluşmaktadır. Varlıkların kullanım alanı ile mevcut durumda kullanımı bilinen varlıklar ifade edilirken, bunun için Öz kaynak defter değeri (BVE) değişkeni kullanılmıştır. Modelde yer verilen UNA değişkeni ise firma değerini oluşturan bir diğer bileşen olan büyüme fırsatlarını temsil etmektedir ve bilinmeyen varlık kullanımları şeklinde ifade edilmektedir. Bilinen varlıkların defter değeri (BVE) gerçeğe uygun değerlerine eşitse, UNA değişkeni bilinmeyen varlıkların nakit akışlarına eşit olacak ve a1 ve a2 1’e eşit olacaktır. Eğer böyle bir eşitlik yoksa UNA değişkeni hem bilinmeyen varlıkların değerini hem de bilinen varlıkların defter değeri ile gerçeğe uygun değeri arasındaki farkı içerecek ve a1 ve a2 1’e eşit olmak zorunda olmayacaktır. UNA değişkenini tanımlayabilmesi açısından modele nakit akış değişkenleri (CFO, CFI, CFF) ve net gelir (NI) değişkeni eklenmiştir. Çünkü varlıkların kullanım alanı bilinmeyen yani büyüme fırsatlarını içeren firma değeri bileşenini açıklayan unsurlar gelirler ve harcamalar bilgisini içeren net gelir ve nakit akışlarıdır. Bu yüzden model Black (1998b) çalışmasında olduğu gibi her bir farklı yaşam eğrisi evresi için 4 farklı bileşenle regresyon analizi yapabilmek için şu şekilde oluşturulmuştur. MVE it = a0 + a1BVEit + a2NIit + + eit (2) MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFOit + eit (3) MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFIit + eit (4) MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFFit + eit (5) MVEit = i firmasının mali yılsonundan 3 ay sonra t zamanındaki piyasa değeri BVEit = i firmasının t zamanında Öz Kaynak Defter Değeri NIit = i firmasının t zamanındaki Net Geliri (Olağandışı Kalemler ve Durdurulan Faaliyetler Öncesi Net Gelir) Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması CFO it, CFI it, CFF it = i firmasının sırasıyla t zamanındaki yatırım, faaliyet ve finansal faaliyetlerinden nakit akışları 4.4. Çalışmanın Bulguları yaşam eğrisi evreleri açısından açıklamaya çalışmıştır. Nakit akış değişkenleri belirlenirken yalnızca faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO) kullanılmamış, her bir nakit akış değişkenine (CFI ve CFF) yer verilmiştir. Çalışmada, Biddle ve diğerleri (1995) yılında geliştirmiş oldukları yöntem kullanılarak modellerde elde edilen R2 değerleri karşılaştırılmıştır. Açıklama güçlerine göre hipotezlerin geçerliliği Black (1998b) çalışmasında olduğu gibi White (1980) düzeltmesi yapılarak test edilmiştir. Buna ek olarak Tablo 2’de belirtilen regresyon katsayılarından beklenen işaretlerde incelenmiştir. Tablo 4’te büyüme evresine yönelik sonuçlar değerlendirildiğinde literatürden farklı olarak kazançların göreceli olarak daha yüksek açıklayıcılık gücüne sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Black (1998b) çalışmasında nakit akışlarının açıklayıcılık gücü daha yüksek olarak elde edilmişken, Türkiye’deki işletmeler için bu durum söz konusu değildir. Özellikle yatırım faaliyetlerinden nakit akışları (CFI, %78,1) ve finansal faaliyetlerden nakit akışlarının (CFF, %79,1) değer ilişkileri çok daha düşüktür. Regresyon katsayılarında bu iki değişkenin işaretlerinin de beklenenin tam tersi sonuç vermesi değer ilişkisinin düşmesinin nedenleri arasındadır. Aslında büyüme evresi kazançların genelde negatif ya da çok düşük seyrettiği ve bu yüzden açıklayıcılık gücünün düşük olduğu bir dönemdir. Buna ek olarak, nakit akışları her üç bileşeniyle daha fazla bilgi sağlar ve değer ilişkisi yüksektir. Ancak nakit akış tablosunun beklenen sonucu vermemesi en azından Türkiye’deki işletmeler için kazançların göreceli üstünlüğü olarak yorumlanabilir. 2017/2 Bu çalışma, nakit akış değişkenleri ile kazançlar arasındaki göreceli değer ilişkisini farklı 540 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ Tablo 3. Büyüme Evresi Değer İlişkisi Sonuçları 2017/2 Panel 1. Büyüme Evresi Net Gelir (NI) 541 Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,941 4,943 0,000*** NI 5,793 2,996 0,003*** C -1,42 -2,283 0,023** Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 330 1,016 0,871 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 330 1,546 0,832 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 330 1,273 0,781 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 330 1,138 0,791 Panel 2. Büyüme Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,939 3,541 0,000*** CFO 3,948 2,075 0,000*** C -1,33 -2,192 0,000*** Panel 3. Büyüme Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 3,151 3,975 0,000*** CFI 0,645 0,872 0,383 C -2,58 -2,284 0,023** Panel 4. Büyüme Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 3,042 4,286 0,000*** CFF -1,828 -1,153 0,249 C -2,3 -2,322 0,02** Tablo 5’teki sonuçlar incelendiğinde olgunluk evresinde hipotez 2’ye uygun olarak kazançların açıklama gücünün bir başka deyişle değer ilişkisinin daha yüksek olduğu görülmektedir (%91). Olgunluk evresindeki işletmeler regresyon katsayıları incelendiğinde de Tablo 2 ile uyumlu sonuçlar vermiş ve katsayıların pozitif olduğu görülmüştür. Olgunluk evresinde yer alan firma-yıl gözlem sayısının diğer evrelere göre yüksek olması da hipotezlerin doğrulanmasına katkı sağlamıştır. Bu nedenle büyüme evresine yönelik kurulan ilk hipotez reddedilse de ikinci hipotez doğrulanmıştır. Ancak olgunluk evresinde nakit akış temelli Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması bilgilerinde ve özellikle de faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının (CFO, %88,4) diğer evrelere nazaran yüksek değer ilişkisi sergilediği sonucuna ulaşılabilir. Tablo 4. Olgunluk Evresi Değer İlişkisi Sonuçları Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,435 9,423 0,000*** NI 2,071 1,945 0,052* C -1,193 -0,458 0,647 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 696 4,785 0,91 2017/2 Panel 1. Olgunluk Evresi Net Gelir (NI) 542 Panel 2. Olgunluk Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,619 11,676 0,000*** CFO 0,609 0,897 0,370 C -2,746 -1,166 0,244 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 696 4,173 0,884 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 696 2,667 0,862 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 696 1,162 0,857 Panel 3. Olgunluk Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,642 14,244 0,000*** CFI -0,893 -1,084 0,278 C -4,127 -1,992 0,046** Panel 4. Olgunluk Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,769 24,291 0,000*** CFF 0,597 0,864 0,387 C -3,841 -1,62 0,106 Tablo 6’da düşüş evresinin sonuçları yer almakta ve yatırım faaliyetlerinden nakit akışları (CFI) haricinde tüm regresyon katsayılarının pozitif ve Tablo 2 ile uyumlu olduğu görülmektedir. Ancak literatürden farklı olarak düşüş evresinde yine kazançların daha yüksek açıklayıcılık gücüne sahip olduğu sonucuna ulaşılmış ve üçüncü hipotez reddedilmiştir. Ancak düşüş evresinin büyüme evresine göre daha az risk içermesi ve sahip olunan varlıkların daha Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ fazla olması kazançlar ile nakit akış bileşenlerinin R2 farkının daha düşük olmasını sağlamıştır. Düşüş evresi firma yaşam eğrisi kavramında her ne kadar olumsuz bir dönem olarak ifade edilse de göreceli olarak belirsizlik daha düşüktür. Tablo 5. Düşüş Evresi Değer İlişkisi Sonuçları 2017/2 Panel 1. Düşüş Evresi Net Gelir (NI) 543 Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 0,959 5,634 0,000*** NI 5,719 5,862 0,000*** C 6,377 1,217 0,224 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 387 3,162 0,874 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 387 2,052 0,849 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 387 1,188 0,85 Gözlem sayısı VIF değeri R-Squared 387 1,215 0,82 Panel 2. Düşüş Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,277 7,429 0,000*** CFO 2,249 4,155 0,000*** C 7,483 1,187 0,235 Panel 3. Düşüş Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,476 13,808 0,000*** CFI -2,367 -4,256 0,000*** C 5,798 1,104 0,270 Panel 4. Düşüş Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF) Değişkenler Katsayı T-istatistiği Prob. BVE 1,788 13,312 0,000*** CFF 0,538 0,699 0,484 C 5,093 0,817 0,414 5. SONUÇ Firma yaşam eğrisi ve değer ilişkisini birlikte ele alan bu çalışmanın sonuçlarına göre, yaşam eğrisi evreleri kavramı, nakit akışları ve kazançlar üzerinde göreceli değer ilişkisini tespit edebilmek açısından ciddi bir etkiye sahiptir. Değer ilişkisinin tespitinde firmanın hangi yaşam Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması eğrisinde yer aldığının bilinmesi, araştırmacılara, finansal analistlere, firma yönetimi ve bütün etkileşenlere firmanın doğru değerlendirilebilmesi açısından katkı sağlayacaktır. Çünkü muhasebe performans ölçümleri ve değer ilişkisi bir firmanın yaşam eğrisi evreleri boyunca birbirinden farklılık göstermektedir. yaşam eğrisi evresinde kazançların ve nakit akış temelli bilgilerin göreceli değer ilişkisi ele alınmıştır. Ancak kazançların her üç evrede de nakit akışlarından daha belirleyici olması literatür ve buna göre oluşturulan hipotezlere aykırı sonuçların elde edilmesine neden olmuştur. Kazançların bu rolünde hiç şüphesiz gelişmekte olan ülkelere yani Türkiye’ye özgü durumların da etkili olduğu söylenebilir. Nakit akış temelli bilgilerin ve nakit akış tablosunun gelişmiş ülkelerdeki gibi bir fonksiyona henüz erişememiş olması sonuçların bu yönde çıkmasını sağlamış olabilir. Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına geçiş süreci ile birlikte düzenlenmesi zorunlu temel bir tablo olan nakit akış tablosunun açıklayıcılık gücü bu çalışma için kazançlar kadar etkili olmamıştır. Yine de değerler incelendiğinde nakit akış değişkenlerinin de kazançlar kadar önemli olduğu ve yüksek değer ilişkisine sahip olduğu bilgisi göz ardı edilmemelidir. İlerleyen yıllarda nakit akış tablosunun, bilanço ve gelir tablosu kadar önem arz etmesiyle birlikte bu çalışmanın sonuçlarında da gelişmiş ülkelerde elde edilen sonuçlara benzer şekilde değişimlerin olacağı düşünülmektedir. Ülkemizde bilindiği kadarıyla değer ilişkisini kazançlar ve nakit akışları açısından karşılaştırmalı olarak ele alan bir çalışma olmadığı için karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılamamıştır. Bu çalışmada her ne kadar literatürde sıklıkla kullanılan yaşam eğrisi ve değer ilişkisi modelleri tercih edilse de bazı eksiklikler söz konusudur. Örneğin literatürde yer alan diğer sınıflandırma modelleri ile karşılaştırmalı sonuçlar elde edilebilir. Buna ek olarak gelecekteki çalışmalar, finansal şirketler ve farklı ülkeleri de analizlerine dâhil ederek çalışmanın geçerliliği ve güvenilirliği artırılabilir. Firma-yıl gözlemleri sayısı artırılarak R2 değerleri karşılaştırmasına ek olarak farklı modellerin de birbirleriyle kıyaslanması sağlanabilir. KAYNAKÇA Adizes, I. 1979. “Organizational Passages-Diagnosing and Treating Lifecycle Problems of Organizations”, Organizational Dynamics, 8(1). 2017/2 Çalışmada, hisse senedi bilgilerine farklı bir açıdan yaklaşmak amacıyla üç farklı firma 544 Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ Adizes, I. 1990. “Corporate Lifecycles: How and Why Corporations Grow and Die and What to Do About It”, Prentice Hall. Aharony, J., H. Falk ve N. Yehuda. 2006. “Corporate Life Cycle and the Relative ValueRelevance of Cash Flow Versus Accrual Financial Information”, Working Paper. 2017/2 Anthony, J. H. ve K Ramesh. 1992. “Association Between Accounting Performance Measures and Stock Prices: A Test of the Life-Cycle Hypothesis”, Journal of Accounting and Economics, 15(2). 545 Berger, A. N. ve G. F. Udell. 1998. “The Economics of Small Business Finance: The Roles of Private Equity and Debt Markets in the Financial Growth Cycle”, Journal of Banking and Finance, 22(6). Biddle, G. C., G. S. Seow ve A. F. Siegel. 1995. “Relative Versus Incremental Information Content”, Contemporary Accounting Research, 12(1). Black, E. L. 1998a. “Life-Cycle Impacts on the Incremental Value-Relevance of Earnings and Cash Flow Measures”, Journal of Financial Statement Analysis, 4. Black, E. L. 1998b. “Which is More Value-Relevant: Earnings or Cash Flows?”, Working Paper, Available at SSRN 118089. Bowen, R.M., D. Burgstahler, ve L.A. Daley. 1987. “The Incremental Information Content of Accrual Versus Cash Flows”, The Accounting Review 62. DeAngelo, H., L. DeAngelo, ve R. M Stulz. 2006. “Dividend Policy and the Earned/Contributed Capital Mix: A Test of the Life-Cycle Theory”, Journal of Financial Economics, 81(2). Dechow, P. M. 1994. “Accounting Earnings and Cash Flows as Measures of Firm Performance: The Role of Accounting Accruals”, Journal of Accounting and Economics, 18(1). Dickinson, V. 2011. “Cash Flow Patterns as a Proxy for Firm Life Cycle”, The Accounting Review, 86(6). Feltham, G. A. ve J. A. Ohlson. 1995. “Valuation and Clean Surplus Accounting for Operating and Financial Activities”, Contemporary Accounting Research, 11(2). Francis, J., D. Philbrick, ve K. Schipper. 1994. “Shareholder Litigation and Corporate Disclosures”, Journal of Accounting Research. Gort, M. ve S. Klepper. 1982. “Time Paths in the Diffusion of Product Innovations”, The Economic Journal, 92(367). Grabowski, H. G., ve D. C. Mueller. 1975. “Life-Cycle Effects on Corporate Returns on Retentions”, The Review of Economics and Statistics. Hayn, C. 1995. “The Information Content of Losses”, Journal of Accounting and Economics, 20(2). James, B. G. 1973. “The Theory of the Corporate Life Cycle”, Long Range Planning, 6(2). Kallunki, J.-P. ve H. Silvola. 2008. “The Effect of Organizational Life Cycle Stage on the Use of Activity-Based Costing”, Management Accounting Research, 19(1). Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması Kousenidis, D. V., A.C. Ladas ve C. I. Negakis. 2010. “Value Relevance of Accounting Information in the Pre- and Post-IFRS Accounting Periods”, European Research Studies:13(1). Liu, M. M. 2006. “Accruals and Managerial Operating Decisions over the Firm Life Cycle”, Massachusetts Institute of Technology, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Miller, D., ve P. H. Friesen. 1983. “Successful and Unsuccessful Phases of the Corporate Life Cycle”, Organization Studies, 4(4). 2017/2 Livnat, J., ve P. Zarowin. 1990. “The Incremental Information Content of Cash-Flow Components”, Journal of Accounting and Economics, 13(1). Miller, D., ve P. H. Friesen. 1984. “A Longitudinal Study of the Corporate Life Cycle”, Management Science, 30(10). 546 Mueller, D. C. 1972. “A Life Cycle Theory of the Firm”, The Journal of Industrial Economics. Myers, S. C. 1977. “Determinants of Corporate Borrowing”, Journal of Financial Economics, 5(2). Selling, T. I. ve Stickney, C. P. 1989. “The Effects of Business Environment and Strategy on a Firm's Rate of Return on Assets”, Financial Analysts Journal, 45(1). Spence, A. M. 1979. “Investment Strategy and Growth in a New Market”, The Bell Journal of Economics. Rink, D.R. ve J.E. Swan. 1979. “Product Life-Cycle Research: A Literature Review”, Journal of Business Research. Veith, S. ve J.R. Werner. 2014. “Comparative Value Relevance Studies: Country Differences Versus Specification Effects”, The International Journal of Accounting 49. Yonpae, P., ve K. Chen. 2006. “The Effect of Accounting Conservatism and Life-Cycle Stages on Firm Valuation.” Journal of Applied Business Research, 22(3). ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK KULLANILDIĞI BİR VAKA ÇALIŞMASI Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK *** Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Haziran 2017; 19(2); 547 - 566 547 ÖZ Uluslararası vergi planlaması nedir, yasal mıdır? Söz konusu sorunun cevabını verebilmek için, bu çalışmada uluslararası vergi planlamasının kavramsal çerçevesi bir vaka üzerinden tanımlanmaya çalışılmıştır. Bunun için ilk olarak, yakın tarihsel gelişmeler ışığında uluslararası vergi planlamasında kullanılan araçlar, yapılar ve yöntemler irdelenmiştir. Bu bağlamda ‘vergiden kaçınma planları’ ile ‘vergi kaçırma planları’ arasındaki farklar tartışılmıştır. Sonrasında, Hollanda mukimi bir şirketin Türkmenistan’da gerçekleştireceği inşaat işi için Türkiye’nin merkez olarak kullanıldığı bir yapılandırma üzerinden uluslararası vergi planlaması uygulaması gösterilmiştir. Önerilen uluslararası vergi planlaması yapısı, klasik yaklaşımla mukayese edildiğinde Hollanda mukimi şirketin vergi yükünde yüzde elli düzeyinde azalma sağlamıştır. Bu sonuç, tanımladığımız kavramsal çerçeve kapsamında uluslararası vergi planlamasının vergiden kaçınmak için faydalı ve kullanışlı bir yapılandırılmış finans aracı olduğu görüşünü desteklemektedir. Anahtar Kelimeler: Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları, vergi cennetleri, vergi planlaması yapılandırılmış finans JEL Sınıflandırması: M41, H26, K34 INTERNATIONAL TAX PLANNING: A CASE STUDY OF TURKEY-BASED STRUCTURING ABSTRACT In this paper, the conceptual framework of international tax planning is tried to be identified by a case study in order to answer the question What Exactly is it: Is this practice legal or illegal? Firstly tools, structures and methods are described by considering the recent history of international tax planning. In Makale gönderim tarihi: 26.04.2017; kabul tarihi: 25.05.2017. Başkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, sgokten@baskent.edu.tr *** MK Stratejik Danışmanlık, Uluslararası Vergi Planlama Departmanı, ozgur@mkmusavirlik.com.tr Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK this sense the differences between ‘tax avoidance scheme’ and ‘tax evasion scheme’ are discussed and the way of making tax planning with legal structures is conceptually provided. Secondly, we show a practice of an international tax planning by a case study which includes Turkey-based structuring for doing civil work in Turkmenistan by Dutch resident company. The proposed international tax planning structure for that case provides half percent decrease in tax burden of Dutch resident company when compared with 2017/2 traditional approach and this result support our identified conceptual framework which asserts that 548 international tax planning is beneficial and useful structured finance tool for tax avoidance. Keywords: Avoidance of double taxation treaty, structured finance, tax havens, tax planning JEL Classification: M41, H26, K34 1. GİRİŞ Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla, doğrudan ya da dolaylı olarak toplanan vergiler, şirketler ve şahıslar açısından maliyet unsurudur. Dolayısıyla gerek tüzel gerekse de gerçek kişiler, katlanacakları vergi maliyetini azaltmak için çeşitli yol ve yöntemlere başvururlar. Bunların stratejik çerçevede uygulanışı vergi planlaması olarak adlandırılır. Vergi planlaması, vergi yüküne bağlı olarak gerçekleşecek nakit çıkış tutarının azaltılmasıdır. Diğer bir ifadeyle, bireysel ya da kurumsal mükelleflerin, vergi kanunlarının kendilerine tanıdığı haklardan yararlanarak, vergi yükünü en aza indirmek amacıyla giriştiği çabalardır (Nar, 2015). Bu bakımdan vergi planlaması kavramıyla kastedilen, yasal olmayan yol ve yöntemlere başvurmak değil; vergi düzenlemelerindeki muafiyet ve istisnalardan faydalanarak gelir ve giderleri stratejik olarak vergi indirimi sağlamaya yönelik şekilde tahakkuk ettirmektir. Bu bakımdan vergi planlaması, vergi kaçırma değil, yasalar tarafından tanınan hakların bilinçli bir şekilde kullanılarak vergi yükünün hafifletilmesi yani vergiden kaçınmaya yönelik yol ve yöntemlerin sistematik olarak planlanmasıdır (Okan ve diğerleri, 2007). Vergi planlaması kapsamında çok sayıda ulusal ve uluslararası yol ve yöntem mevcuttur. Örneğin, ABD mukimi ve yıllık cirosu on milyon doların altında kalan şirketler, yasaların izin verdiği şekliyle nakit esaslı muhasebe uygulayabilirler. Nakit esaslı muhasebe uygulayan şirketler ise dönem sonu itibariyle kasalarında ve finansal kuruşlar nezdindeki hesaplarında bulunan toplam nakit tutarı üzerinden vergi öderler. Şayet mükellef ilgili dönem itibariyle nakit artışının yüksek düzeyde gerçekleşeceğini öngörüyorsa, nakit fonunun bir bölümünü gayrimenkul veya uzun vadeli finansal araçlara yatırım şeklinde değerlendirebilir. Bu sayede Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması nakit ve benzeri kalemleri toplamını vergi planlaması çerçevesinde yönetmiş ve nihayetinde vergi matrahını azaltmış olur. Günümüz küresel iş dünyasında, şirketlerin uluslararasılaşma eğilimleri hız kazanmıştır. Diğer bir deyişle şirketlerin faaliyet alanları yerel sınırların ötesine taşmıştır. Faaliyet finansal kararlar veya her ikisi birlikte uluslararasılaşmanın sebebi olabilir. Bu çalışmanın temel amacı, çokuluslu faaliyet gösteren işletmelerin ne şekilde vergi planlaması gerçekleştirebileceklerini, ele alınan vaka üzerinden somutlaştırmaktır. Dolayısıyla bu çalışmada irdelenecek ana kavram uluslararası vergi planlamasıdır. Uluslararası vergi planlamasının kapsamını şirketlerin ülkeler arası ticari bağlantıları oluşturur. Bu bağlamda kapsam dâhilindeki ülkelerde çeşitli türlerde teşkil edilen ve ilgili ülkelerin yasalarına tabi olan tüzel kişiliklere dayalı olarak, ülkeler arasındaki ikili vergi anlaşmalarının sunduğu avantajlardan faydalanılır. Hiç şüphesiz ki, oluşturulan çok ülkeli yapılarda temel amaç, geleneksel uluslararası ticarette katlanılacak vergi oranlarından daha düşük vergi oranlarına ulaşmaktır (Hinnes ve Rice 1994; Mintz ve Smart 2004; Desai ve diğerleri 2006). Uluslararası vergi planlaması kapsamında oluşturulan yapılara dayanak teşkil eden anlaşmalar, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları (ÇVÖA) olarak adlandırılır. İki ülke arasında yapılan ÇVÖA’ların mevcudiyetinin sebebi, şirketlerin elde ettikleri gelirin kaynağının saptanarak mükerrer vergi alınmasını önlemektir (Irish, 1974). Bu anlaşmalar özellikle dolaysız vergi türleri olan gelir vergisi ve kurumlar vergisiyle ilgili hususları düzenlemektedir. Diğer bir ifadeyle, genel olarak ÇVÖA, anlaşmanın taraflarından birisi olan ülkede mukim olan tüzel kişilikten diğer taraf ülke mukimi tüzel kişiliğe ödenen temettü, gayri maddi hak bedeli, faiz ödemeleri gibi gelir unsurları üzerinden tahakkuk eden verginin hangi ülkede alınacağını ve hangi oranda hesaplanacağını tayin ederek açıklığa kavuşturur. Dolayısıyla, gelirin ÇVÖA’lar temelinde vergi oranı düşük olan ülkede vergilendirilmesi için çeşitli yapılar kurulması, uluslararası vergi planlamasının ana çerçevesini oluşturmaktadır (Bucovetsky ve Haufler 2008; Hong ve Smart 2010). ÇVÖA’ların uluslararası ticaretteki yerinin ve öneminin net olarak anlaşılması, uluslararası vergi planlaması kavramı açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda takip eden bölümde öncelikle ÇVÖA’lar irdelenecektir. Üçüncü bölümde, ortaya konulan vaka çalışması 2017/2 etkinliklerini artırmaya yönelik yönetimsel kararlar veya vergi maliyetlerini azaltmaya yönelik 549 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK çerçevesinde, Türkiye’nin temel unsur olduğu bir yapı analiz edilmiş ve uluslararası vergi planlaması yapısının faydaları belirtilmiştir. Çalışma, dördüncü bölümde yapılan değerlendirmelerle sonuçlandırılmıştır. 2017/2 2. ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI 550 Birinci Dünya Savaşı öncesinde dışa kapalı ekonomilerin varlığı nedeniyle, sermaye serbestisi açısından kısıtlı seviyede bir uluslararası ticaret söz konusuydu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında gün yüzüne çıkan ve uluslararası seviyede genel kabul gören yeni ekonomik ve finansal sistemler uluslararası ticarete hız kazandırmış ve küreselleşme olgusuyla birlikte, uluslararası ticaretin kavramsal kapsamı genişlemiştir. Şirketler, mukimi oldukları ülkenin dışında başka ülkelerde tüzel kişilikler kurmuşlar ve uluslararası ticaret kavramı uluslararası mal ve hizmet satışının ötesinde bir anlam kazanmıştır. Çünkü şirketler diğer ülkelerde elde ettikleri gelirleri ana merkezlerine transfer etmeye başlamışlar ve bu durum gelirlerin hem kaynak ülkede hem de ana merkezin bulunduğu ülkede vergilendirilmesine yol açmıştır. Vergisel olarak haksızlık oluşturan bu sorun, ülkelerin uluslararası ticaret çerçevesinde vergi yapılarını şekillendiren temel unsur olmuştur. Bu sorunun ortadan kaldırılması için, diğer bir deyişle bir ülke mukimi şirketin veya şahsın dolaysız vergi türlerinde hangi ülkede ne oranda vergilendirileceğinin belirlenmesi için ülkeler arasında ÇVÖA’lar yapılmaya başlanmıştır. İki ülke arasında gerçekleştirilen ÇVÖA’lar tarafların uzman temsilcilerinin müzakeresi sonucu ortaya çıkar. Her iki taraf, kendi kısıt ve koşulları dahilinde kazan-kazan ilişkisi kurulmasını amaçlar. ÇVÖA’lar düzenlenirken iki tip anlaşma modeli kullanılır. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler modeli iken, diğeri Türkiye’nin de aralarında bulunduğu OECD ülkelerinin kullandığı OECD modelidir. Günümüzde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok ülke OECD modelini kullanmaktadır. Çalışma kapsamında OECD modeli ele alınmaktadır. Genel çerçevede ÇVÖA’lar aşağıda ifade edilen başlıkları içerir. Anlaşmanın Kapsamı Genellikle iki maddeden oluşur. Birinci madde anlaşmanın taraflarını belirtir. İkinci madde ise, anlaşmanın hangi tür vergilere yönelik olduğunu ortaya koyar. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları servet ve gelir üzerinden alınan vergilere uygulanır. Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi vb. tüketime dayalı dolaylı vergiler ÇVÖA’ların kapsamına girmez. Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması Tanımlar Genellikle üç maddeden oluşur. Birinci maddede anlaşma kapsamına dâhil edilen gerçek ve tüzel kişilikler tanımlanır. ÇVÖA’lar, OECD ülkeleri tarafından sıklıkla kullanılmaktadır ve bu nedenle format olarak göz ardı edilir. Hâlbuki nadiren de olsa, sadece gerçek kişilerin kapsama alındığı veya bazı tüzel kişilik türlerinin kapsamdan çıkartıldığı anlaşmalar bulunmaktadır. Bu nedenle uygulayıcılar, anlaşmanın ilgili maddesini muhakkak kontrol etmelidirler. Gözden kaçırılacak basit bir detay, yoğun çaba gerektiren uluslararası vergi planlamasına dayalı yapı oluşumunu başarısız kılabilecektir. İkinci maddede mukim tanımı yapılır. Mukimlik ÇVÖA’lar kapsamında yer alan vergi avantajlarından yararlanmanın en önemli koşulunu oluşturmaktadır. Çünkü vergi muafiyeti veya istisnası, kişinin yerleşik olmadığı diğer taraf ülkede elde edilen gelir üzerine uygulanır. Dolayısıyla, CVÖA’larda, vergisel hususların tespiti için kişilerin hangi taraf ülkenin mukimi olduklarının belirlenmesi büyük önem taşır. Anlaşmalarda yer alan ‘akit devletlerden birinin mukimi’ ifadesiyle; taraf ülkenin mevzuatı uyarınca ikametgâh, ev, kanuni merkez, iş merkezi veya benzer yapıda diğer herhangi bir belirleyici unsur nedeniyle vergi mükellefiyeti altına giren gerçek veya tüzel kişilik kastedilmektedir. Örnek olarak, Türkiye özelinde, mukimlik şartları Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında tanımlanmıştır. Gelir Vergisi Kanununa göre, Türkiye’de yerleşmiş olanlar ve iş dolayısıyla yabancı memlekette oturan Türk Vatandaşları tam mükellef sayılırlar. Ayrıca, ikametgâhı Türkiye’de bulunanlar ve bir takvim yılı içerisinde 183 günden fazla devamlı olarak Türkiye’de oturanlar, Türkiye’de yerleşik sayılır. Kurumlar Vergisi Kanununa göre ise, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar tam mükellef sayılırlar. Kanuni merkez ifadesi ile kastedilen tüzük, ana sözleşme ve sözleşmelerde gösterilen merkezdir. İş merkezi ifadesi ise, faaliyetlere konu işlemlerin yoğunlaştığı merkezdir. Çifte vatandaşlığın mevcudiyeti, mukimliğin belirlenmesinde karmaşaya neden olabilecek bir husustur. Çifte vatandaşlık durumunda kişinin hangi ülkede mukim olduğuna karar verebilmek için öncelikle kişinin kaldığı daimi meskenin tespiti gereklidir. Şayet kişinin her iki taraf ülkede de daimi meskeni varsa, ekonomik ve sosyal ilişkilerinin yoğunlaştığı yer itibariyle kişi mukim sayılacaktır. Şayet kişinin söz konusu hayati menfaatlerinin yoğunlaştığı bir merkez 2017/2 birbirlerine benzerler. Dolayısıyla, genellikle ilgili maddenin kontrolü uygulayıcılar tarafından 551 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK tespit edilemiyorsa; kişi, süre itibariyle daha çok ikamet ettiği yerin mukimi sayılacaktır. Bu hususta da net bir tespit yapılamıyor ise, taraf ülkelerin yetkili mercilerinin vereceği karar doğrultusunda mukimlik belirlenir (Özkan ve Uslu 2016). Üçüncü (ve takip eden) madde(ler)de ‘işyeri’ ve ‘geçici işyeri’ kavramlarına açıklık getirilir. 2017/2 ÇVÖA’da geçen işyeri ifadesinden, bir teşebbüsün faaliyetlerinin tümünü veya bir kısmını 552 yürüttüğü, sabit nitelikteki şube, büro, fabrika, atölye vb. anlaşılmalıdır. Geçici işyeri ise, anlaşmaya taraf ülke mukimlerinin diğer taraf ülkede gerçekleştireceği faaliyetlerin süresi itibariyle teşkil edilen yasal kişiliklerdir. Diğer bir ifadeyle başka bir akit devlet mukimi şirketin akit devlette vergilendirilmesi ancak işyeri oluşumu ile mümkün olmaktadır. Vergilendirme hakkı doğuracak daimi işyerleri için, ÇVÖA’lar kapsamında belirli süreler geçmesi gerekecektir. Bu nedenle örneğin, inşaat faaliyetleri ile ilgili işlerin işyeri sayılması için ÇVÖA’lar kapsamında özel bir süre belirtilmek durumundadır. Aslında ÇVÖA’larda doğrudan geçici işyeri kavramı kullanılmamaktadır. Genellikle, daimi işyerinin hangi süreler itibariyle oluşacağı belirtilir. Bu çalışmada, belirtilen süreler boyunca faaliyet göstermeyecek yani daimi işyeri oluşturmayacak yapılar için geçici işyeri kavramı kullanılmaktadır. Gelirlerin Vergilendirilmesi Ticari kazanç, serbest meslek kazancı gibi aktif gelirlerin veya temettü, faiz ve gayri maddi hak bedelleri gibi pasif gelirlerin hangi devlet tarafından, hangi şartlarda ve oranlarda vergilendirileceği belirtilir. Diğer bir deyişle, örneğin, şu tür sorular cevabını bulur; Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde gerçekleştirilen faaliyet sonucu mükellefiyet ortaya çıkar mı? Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan bir şirket tarafından diğer devletin bir mukimine ödenen temettü nasıl vergilendirilecek? Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi tarafından, diğer devletin bir mukimine ödenen faiz nasıl vergilendirilecek? Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan bir futbolcunun, diğer taraf ülkeden elde ettiği gelir nasıl vergilendirilecek? Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan Expat ücreti nasıl vergilendirilecek? Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde mukim olan öğretim üyesinin diğer taraf devletten elde ettiği telif geliri nasıl vergilendirilecek? Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde emeklilik hakkı kazanmış bir kişi, diğer taraf ülkede nasıl vergilendirilecek? Özel Hükümler ve Yürürlük Anlaşmalar, genel kabul görmüş uygulama şekli dışında özel hükümler içerebilir. Özel mukimleri arasındaki adalet ve eşitlik gibi hususları düzenleyebilmektedir. Ayrıca bu bölümde, anlaşmanın yürürlük süresi belirtilir. Hiç şüphesiz ki, uluslararası vergi planlaması yapıları söz konusu süreler dâhilinde teşkil edilmelidir. Bazı ülkelerin çok sayıda ÇVÖA’ları bulunmaktadır. Bunun nedeni, bu ülkelerin, uluslararası vergi planlaması kapsamında oluşturulan yapılar içerisinde yer almak istemeleridir. Çünkü bu ülkeler, birçok yatırımcının kendi sınırları içerisinde tüzel kişilik kurması sayesinde ekonomik kazanç sağlamaktadır. Şöyle ki, kurulan şirketlerin yönetimi genellikle bu ülkelerde mukim, lisans sahibi kişi veya kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, Avusturya gibi ülkelerde bu işlerle meşgul olan profesyoneller yönetim ücreti, muhasebe ücreti, adres ücreti vb. isimler altında ciddi miktarlarda gelir elde etmektedir. Dolayısıyla, bu tür tüzel kişilik oluşumlarının yarattığı gelir hacmi, makro çerçevede yadsınamayacak sıcak para girişi sağlamaktadır, GSYH düzeyini yükseltmektedir. İsimlerini uluslararası bankacılık temelli finans sitemleriyle anılır hale getiren bu ülkeler, küresel düzeyde sermaye birikimi yaratarak uluslararası fon hareketlerine yön verir hale gelmişlerdir. Zira bu ülkelerdeki uluslararası vergi planlaması tüzel kişiliklerinin yarattıkları hacimler artık trilyon dolarla ifade edilmektedir. Örneğin, 2013 yılında İrlanda tüzel kişilikleri üzerinden 24 Milyar USD işlem yapılmış ve 122 Milyar USD’lik ticaret hacmi yaratılmıştır (GrantThornton 2014, 6). Ayrıca, 2015 yılı itibariyle Fortune 500 şirketlerinin %50’den fazlasının Hollanda’da iştiraki bulunmaktadır (Offshore Shell Games 2016, 11). Bu ülkelerin yanı sıra, uluslararası vergi planlaması yapılarında sıklıkla yer elde eden ancak bu üstünlüklerini kendilerine has vergi politikalarıyla sağlayan ülkeler de söz konusudur. Bunlara örnek olarak BAE1, Katar, Bahreyn vb. veya ada ülkeleri olarak bilinen Bahamalar, 1 BAE 1 Ocak 2018 itibariyle, KDV oranlarını %5 olarak uygulamaya başlayacaktır (PWC,2016). Bu bahisle, söz konusu ülkelerin vergi politikalarının küresel ekonomik gelişmeler ışığında her daim değişikliğe uğrayabileceği göz ardı edilmemelidir. Diğer bir deyişle, söz konusu değişiklik her ne kadar 2017/2 hükümler, anlaşmaya taraf ülkeler arasındaki bilgi değişiminin nasıl olacağı veya taraf ülke 553 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK Kayman adaları, Jersey vb. verilebilir. Bu ülkeler sınırları içerisinde kurulmuş hiçbir tüzel kişiliğe kurumlar vergisi uygulamaz. Ayrıca Hong Kong, ABD’nin Nevada, Delaware, Wyoming gibi bazı eyaletleri veya Marşal adaları, kaynağı sınırları içinde olmayan herhangi bir gelire vergi uygulamayan ülkelerdendir. 2017/2 Uluslararası vergi planlamasında, vergi avantajı sunan ülkeleri tek başına yapı teşkilinde 554 dikkate almak yeterli değildir. Çünkü ülkeler arası ekonomik işlemleri vergisel olarak etkileyen çok sayıda unsur söz konusudur. Mesela, bu tür vergi cenneti2 ülkelerde kurulmuş olan tüzel kişiliğin sahibinin aynı zamanda Türkiye’de mukim bir tüzel kişiliğin sahibi olduğunu düşünelim. Şayet iki tüzel kişilik arasında mal veya hizmet satışı kapsamında ekonomik işlem tesis edilirse, bu işlem transfer fiyatlandırması kurallarına tabi olacaktır. Kurumlar Vergisi Kanunu 13.maddesi uyarınca, ilişkili taraflara yapılan mal veya hizmet alım-satımında uygulanan fiyatın, emsal özellikteki rayiç işlem bedelleriyle tutarlı olması gerekmektedir. Yapılacak işlemin mahiyetine göre, karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi, yeniden satış fiyatı yöntemi kullanılabilir. Bu yöntemlerle emsallere uygun fiyata ulaşılamazsa, mahiyete uygun belirlenecek bir yöntem ile fiyat belirlenir. Bu tür bir uygulama, mükellefin talebi üzerine Maliye Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülür ve üç yılı aşmamak kaydıyla, uzlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dâhilinde kesinlik taşır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ilgili maddesi, TMS (IAS) 24’ün ilişkili taraf açıklamalarıyla tutarlıdır. Uluslararası boyutta ise OECD tarafından, ilişkili taraf işlemlerinde yani transfer fiyatlandırması konusu içerisine giren uygulamalarda fiyat tespitinde ‘arm’s length’ (kol boyu) prensibinin dikkate alınması tavsiye edilmektedir. Bu prensibe göre, ilişki taraflar arasında yapılan işlemler objektif fiyatlara ve koşullara göre yapılmalıdır. Yani işlemler emsallere uygun bir şekilde gerçekleşmelidir. Arm’s length prensibine dayalı olarak tesis edilen işlem, hem Kurumlar Vergisi Kanunu 13. maddeyle hem de TMS (IAS) 24 ile tutarlılık gösterir. Transfer fiyatlandırması kurallarına uyulmaz ise, Kurumlar Vergisi Kanunu 13. maddesi uyarınca, ilişkili taraflar arasında örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı kabul edilir. Örtülü kazanç, kazancın vergilendirmeden aktarılmasıdır. Diğer bir ifadeyle, kurum kazancının vergilendirmeden kurum dışına çıkarılması, söz konusu işlemin özün önceliği kavramı çerçevesinde kar dağıtımı olarak kabul edilmesine sebebiyet verir (GİB, 2010). uluslararası vergi planlaması yapılarını etkileyecek bir nitelik göstermese de, gelecekte kurumlar vergisi muafiyeti üzerinde soru işaretlerinin oluşmasına neden olmaktadır. 2 Uygulamada veya literatürde ‘offshore’ olarak da isimlendirilmektedir. Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması Ayrıca, işlemin sadece transfer fiyatlandırması kurallarına uygunluk göstermesi de yeterli değildir. Kurumlar Vergisi Kanunu 13/2 uyarınca ilgili işlemin, Türk Vergi Sistemi’nin yarattığı vergi kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sunup sunmadığı ve Türkiye ile bilgi değişimi konusunda ters düşen ve Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen listede bulunan ülke genellikle göreceli olarak düşük vergi oranlarına sahiplerdir ve bilgi paylaşımı hususunda oldukça çekimser davranmaktadırlar. Dolayısıyla bu bölgelerle yapılan işlemler, genel geçer şekilde ilişkili taraflarla gerçekleştirilen işlemler olarak kabul edilerek, vergiye konu edilir. Bununla birlikte, Kanunun ilgili maddesinde ifade olarak yer bulmasına karşın Türkiye’de henüz Bakanlar Kurulu tarafından yayınlanan ülke veya bölge listesi yoktur. Ne var ki, son yıllarda ülkeler arası otomatik bilgi değişimine yönelik anlaşmalar yürürlüğe girmektedir. Buradan yola çıkarak, şayet Bakanlar Kurulu bir liste yayınlayacaksa, otomatik bilgi değişim anlaşmasına imza atmayan ve Türkiye ile ÇVÖA anlaşması imzalamayan ülkeler arasından seçilecek bir liste yayınlayacağı aşikardır. Kurumlar Vergisi Kanununun 30. maddesinin 7.bendinde; ‘Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılır. a) Emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapılan ödemeler, emsaline uygun fiyatlarla deniz ve hava ulaştırma araçlarının kiralanması için yapılan ödemeler ile yapılan işin tamamlanabilmesi bakımından zorunluluk arz eden geçiş ücreti, liman ücreti gibi ödemeler üzerinden yapılacak kesinti oranını; her bir ödeme türü, faaliyet konusu ya da sektör itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye, sıfıra kadar indirmeye veya kanunî seviyesine kadar getirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. 2017/2 veya bölgelerde bulunan kişileri içerip içermediği de kontrol edilir. Çünkü vergi cennetleri 555 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK b) Yurtdışındaki finans kuruluşlarından temin edilen borçlanmalara ilişkin ana para, faiz ve kâr payı ödemeleri ile sigorta ve reasürans ödemeleri üzerinden bu fıkra uyarınca vergi kesintisi yapılmaz. c) Bu fıkraya göre vergi kesintisine tâbi tutulan ödemeler, Gelir ve Kurumlar Vergisi 2017/2 kanunlarına göre ayrıca vergi kesintisine tâbi tutulmaz’ denilmektedir. 556 Görüldüğü üzere, söz konusu maddenin ilgili bendinin kapsamını yine vergi cennetleriyle yapılan işlemler oluşmaktadır. Maliye Bakanlığı, bu bölgelerle yapılan işlemleri, potansiyel matrah aşındırılması faaliyeti olarak görmekte ve sıkı sıkıya takibine almaktadır. Anlaşılabileceği gibi, uluslararası vergi planlamasında sadece vergi cennetlerinde tüzel kişilikler kurulması, etkin yapıların tesisi için yeterli değildir. Nitekim Kurumlar Vergisi Kanunu 7. Maddesinde; ‘(1) Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az % 50'sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı iştiraklerinin kurum kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, Türkiye'de kurumlar vergisine tâbidir: a) İştirakin toplam gayrisafî hasılatının % 25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması. b) Yurt dışındaki iştirakin ticarî bilânço kârı üzerinden % 10'dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması. c) Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafî hasılatının 100.000 YTL karşılığı yabancı parayı geçmesi. (2) Birinci fıkrada yer alan toplam vergi yükü, Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki tanıma göre tespit edilir. (3) Kontrol oranı olarak, ilgili hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte sahip olunan en yüksek oran dikkate alınır. (4) Birinci fıkradaki şartların gerçekleşmesi durumunda yurt dışında kurulu iştirakin elde etmiş olduğu kâr, yurt dışı iştirakin hesap döneminin kapandığı ayı içeren hesap dönemi itibarıyla tam mükellef kurumların, kurumlar vergisi matrahına hisseleri oranında dahil edilir. (5) Bu maddeye göre Türkiye'de vergilenmiş Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması kazancın yurt dışındaki kurum tarafından sonradan dağıtılması durumunda, elde edilen kâr paylarının vergilenmemiş kısmı kurumlar vergisine tâbi tutulur’ denilmiştir. Bu madde çerçevesinde, vergi cennetlerinde kurulan tüzel kişiliklerin, ekonomik işlemlerde karşı karşıya kalabilecekleri risklere vakıf olunabilir. belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde dağıtım yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın Türkiye’de kurumlar vergisine tabi olur. Dolayısıyla, uluslararası vergi planlaması uzmanının amacı, söz konusu tüzel kişiliğe yapılan, özellikle serbest meslek ve ticari kazançlarla alakalı ödemelerde, ödemeyi yapan ülkede herhangi bir stopaja maruz kalınmamasını sağlamaktır. Bunun için ise başvurulacak ana merci ÇVÖA’lardır. Şayet iki ülke arasında yapılmış bir ÇVÖA varsa ve vergilendirme hakkını mukim ülkeye tanıyorsa, herhangi bir stopaj söz konusu olmaz. Fakat bu tür anlaşmaların uygulanması için fatura kesen tüzel kişiliğin karşı tarafa vergi mukimi olduğunu gösteren vergi mukimlik belgesini temin etmesi zorunludur. Bu nedenle, ÇVÖA tarafı ülkede kurulan tüzel kişilikliler, anlaşma şartlarını sağlamak için, asıl sahibin gizlendiği, fakat asıl sahibin direktifleri ile hareket eden ve kayıtlarda genellikle taraf ülkede mukim olan gerçek kişilerin müdür ve sahip olarak gözüktüğü yapılar şeklinde tesis edilir. Yapılandırılmış finans literatürü çerçevesinde söz konusu tüzel kişilikler bir tür ‘özel amaçlı kuruluş’ görevi görürler. Örneğin, Enron skandalının temelinde özel amaçlı kuruluşların teşkiline dayalı yapıların varlığı yer almaktadır. Unutulmamalıdır ki, bu tür yapılar yasal değildir. Buna karşın, bu nitelikteki özel amaçlı kuruluşların teşkiline dayalı yapı oluşumları, uluslararası vergi planlamasında halen sıklıkla uygulanmaktadır. Yakın geçmişte gündeme gelen ve kamuoyuna ifşa edilen çeşitli belgeler, uluslararası vergi planlaması yapılarının tamamıyla kötü amaçlı kullanıldığı algısını oluşturmuştur. Özellikle Panama Belgeleri adı altına basına detayları sızdırılan ‘offshore’ tüzel kişiliklerin bilgileri, bu yapıların ne denli yoğun kullandığını gözler önüne sermiştir. 3 Nisan 2016 tarihinde, bu türde yapılara ilişkin bilgiler kamuoyuna ifşa edilmiştir. Panama merkezli Mossack Fonseca adlı kurum, ‘offshore’ yapıda tüzel kişiliklerin yönetim hizmetini sağlamaktadır. Gerçekleştirilen hizmet, asıl sahibin gizlenmesi için resmi belgelerin, vekil görevi gören yediemin tarafından düzenlenmesidir. Diğer bir deyişle, tüzel kişilik faaliyetlerinde 2017/2 Türkiye mukimi kişilerin kontrol ettikleri yurtdışı iştiraklerinden kurum kazançları, Kanunda 557 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK asıl sahip yerine yediemin görünmektedir. Dolayısıyla gerçek sahip gizlenerek3, gerçek sahibin mukim olduğu ülkenin vergi alma hakkının önüne geçilmektedir. Uluslararası vergi planlaması uygulamaları çerçevesinde, zararlı vergi rekabetinin önlenmesi ve vergi cennetleri konusu ilk defa 27-29 Haziran 1996 tarihleri arasında Lyon’da düzenlenen 2017/2 G7 toplantısında ele alınmıştır. Toplantı bildirgesinde, küreselleşme ile birlikte vergi 558 politikalarında yeni zorluklar ortaya çıktığı, uluslararası ticaret ve yatırım olanaklarının kötüye kullanılmasını sağlayacak yapılar temelinde ülkelerin vergi tabanlarında azalma meydana geldiği belirtilmektedir (OECD, 1998). 9 Nisan 1998 tarihinde yayınlanan OECD raporunda ise vergi cennetlerinin özellikleri şu şekilde belirtilmiştir: (1) Vergi yoktur veya çok düşüktür, (2) ülke mukimleri vergi avantajlarından yararlandırılmaz veya vergi avantajlarından yararlanan kuruluşlar ülke içerisinde faaliyet göstermezler, (3) korumacı politikalar yürütülür (Ör: Hong Kong 4 ), (4) şeffaflık söz konusu değildir ve (5) diğer ülkelerle bilgi değişimi yapılmamaktadır (OECD, 1998) . OECD ilk kez 2000 yılında vergi cennetlerinin listesini yayınlamıştır.5 Devam eden süreçte, 2007 yılında ABD’de başlayarak etkileri tüm dünyaya yayılan finansal kriz, ülkelerin kamu harcamalarının finansmanını zorlaştırmış, bütçe açıklarında artış meydana getirmiştir (Güzel ve Çetin, 2016). Bunun üzerine, finansal sistemin işleyişini sağlamlaştırmak adına, vergi kayıplarının önlenmesi hususu, uluslararası platformlarda ele alınan ajandanın stratejik konu başlıkları arasındaki yerini almıştır. Bu doğrultuda, OECD tarafından şeffaflığın artırılması temel amaç kabul edilerek, 19 Temmuz 2013 yılında ‘Matrahın Aşındırılması ve Karın Aktarılmasına İlişkin Eylem Planı’ oluşturulmuştur (OECD, 2013). Eylem planı çerçevesinde, ÇVÖA’ların kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi için transfer fiyatlandırması uygulamalarının sıkı denetimi ve vergilendirmede özün önceliğinin esas 3 Belgelerin yankı uyandıran esas yönü, isminin gizlendiği asıl sahiplerin büyük bir bölümünün birçok ülkede hükümet yetkilisi olmasıdır. Bu açıdan sahibin gizlenmesindeki amaçlardan biri vergi olduğu kadar, görevi kötüye kullanarak rüşvet ve yolsuzlukların perdelenmesidir (The Guardian 2016). 4 Gelir, Hong Kong sınırları içerisinde elde edilmemiş ve faaliyet Hong Kong ile alakalı değilse, Hong Kong şirketinin elde ettiği gelir, vergiye tabi değildir. 5 Andorra, Anguilla, Antigua ve Barbuda, Aruba, Bahama, Bahreyn, Barbados, Belize, Britanya Virjin Adaları, Cook Adaları, Dominika, Cebelitarık, Grenada, Guernsey/ Sark/ Alderney, Man Adası, Jersey, Liberya, Lihtenştayn, Maldivler, Marshall Adaları, Monako, Montserrat, Nauru, Hollanda Antilleri, Niue, Panama, Samoa, Seyşeller, Saint Lucia, Saint Kitts ve Nevis, Saint Vincent ve Grenadinler, Tonga, Turks ve Caicos Adaları, Amerikan Virjin Adaları, Vanuatu (OECD, 2000). Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması alınması benimsenmiştir. Şayet denetim sonucunda transfer fiyatlandırması kurallarına uyulmadığı ya da özün önceliğinin göz ardı edildiği saptanırsa; ÇVÖA’ların kullanımının kısıtlanmasını da içeren yaptırımların söz konusu olabilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Özellikle gayri maddi hak bedelinin grup tüzel kişilikleri arasındaki transferi konusunun, OECD Şöyle ki, örneğin verginin düşük olduğu bölgelerde kurulmuş grup tüzel kişiliklerinden biri karını, gruba ait diğer tüzel kişiliğe, gayri maddi hak bedeli adı altında, ÇVÖA’da belirtilen stopaj oranlarına tabi olarak transfer etmektedir. Bu işlemde, OECD’nin 16 Eylül 2014 tarihinde yayınladığı gayri maddi hak bedelinin transfer fiyatlandırması kuralları rehber olacaktır (OECD, 2014a). Bu rehber dokümanda, gayri maddi hak bedeli tanımlanmış ve bu hakkın hangi tüzel kişiliğe ait olduğu ve hangi unsurlar ele alınarak dağıtım yapılabileceği açıklanmıştır. Diğer bir ifadeyle, bu hakkın grup tüzel kişilikleri içerisinde hangi şartlar altında transfer edilmesinin uygun olup olmadığı belirtilmiştir. Gayri maddi hak bedellerinin, ancak gerçek bir işyeriyle etkin olarak bağlantısı olması durumunda ortaya çıkacağı vurgulanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu tür hakların ve varlıkların, muhasebe kaydına tabi tutulması yeterli görülmemektedir. 19 Ekim 2012 tarihli raporunda OECD (2012), ÇVÖA’larda yer alan geçici iş yeri uygulamalarının suiistimal edildiğini vurgulamıştır. Geçici iş yeri kavramın temelini, faaliyetlerin süreklilik arz edip etmediği oluşturmaktadır. Bu bağlamda, ÇVÖA’larda genellikle altı aydan kısa süreli faaliyetlerin işyeri niteliği oluşturmadığı, bu durumda vergilendirme hakkının teşebbüsün mukimi olduğu ülkeye verilmesi gerektiği belirtilir. Buna karşın, işin doğası gereği altı aydan kısa süren ancak sonraki dönemlerde tekrarlanan (ortaya çıkan) faaliyetler söz konusu olabilmektedir. Bu durum bu tür bir sınırlama üzerinde tartışmaların doğmasına neden olmaktadır. Çünkü tekrarlanır özellikte olmasına karşın bu tür faaliyetler, geçici işyeri avantajından faydalanmak için kullanılmaktadır. Ayrıca uygulamada, şayet bir firma geçici iş yeri süresi içerisinde grup şirketine ait diğer bir firmaya satış faaliyeti için destek verirse, destek veren firma faaliyet gösterdiği ülkede vergilendirilmemektedir. Diğer bir deyişle, daimi iş yeri kullanılarak geçici iş yeri avantajından faydalanılmaktadır. OECD (2012) raporunda, bu tür suiistimallerin önüne geçilebilmesi için özün önceliğinin esas alınması gerektiğini vurgulamaktadır. 2017/2 tarafından, özün önceliği esas alınarak değerlendirilmesi hususu ön plana çıkmıştır. 559 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK Hiç şüphesiz ki, suiistimallerin önüne geçilmesinin en önemli bileşeni ülkeler arası bilgilendirmenin etkin şekilde gerçekleştirilmesidir. Çünkü özün önceliğinin keşfi ancak bilgi asimetrisinin minimize edilmesiyle mümkün olur. Karşılıklı bilgilendirme ile ilgili çalışmalar, ilk olarak 2009 yılında OECD uhdesinde ve 139 2017/2 ülkeden temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası vergi forumu6 ile başlamıştır. Bu 560 toplantıda, ülkelerin vergisel hususlarda karşılıklı bilgi alışverişini şeffaf şekilde yürütebilme kapasiteleri ele alınmıştır. Takiben, 19 Nisan 2013 tarihinde, G-20 ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, otomatik bilgi değişimini zorunlu kılan hukuki bir zeminin oluşturulması fikri benimsenmiştir. 6 Ekim 2013 tarihinde OECD tarafından Rusya’da düzenlenen zirvede, otomatik bilgi değişimine yönelik bir anlaşmanın geliştirmesi kararı alınmış ve alt yapısı oluşturulmuştur. 2014 yılında, OECD tarafından ‘Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması’nın 101 ülke tarafından uygulanacağı açıklanmıştır (OECD 2014b). Karşılıklı bilgi değişimini esas alan bu anlaşma çerçevesinde, anlaşmaya taraf bir ülkenin mukimi olan bir şirket ya da şahıs, şayet diğer taraf ülkelerin birinde herhangi bir finansal kuruluşta hesap açarsa, bu bilgi tüzel ya da gerçek kişiliğin mukim olduğu ülkenin vergi otoritesiyle paylaşılacaktır. Finansal kuruluşlar, şirketin sadece resmi belgelerde gözüken sahiplerinden ziyade şirketin asıl sahipleri ile ilgili sorgulama yapma ve bu bilgileri kullanma hakkına sahip olacaklardır. Son derece detaylı olan bu anlaşmanın özünü, uluslararası vergi planlaması yapılarının şeffaf hale getirilmesi amacı oluşturmaktadır. Hiç şüphesiz ki bu bilgi değişimi, uluslararası vergi planlaması yapılarının işlerliğini sekteye uğratacaktır. Çünkü birçok yapının temeli, asıl sahipliğin gizlenmesi ve yediemin olarak isimlendirilen vekil yöneticinin asıl sahipten gelen talimatlara göre hareket etmesi esası üzerine kuruludur. Dolayısıyla, yediemin yönetimindeki yabancı şirketin, asıl sahibin mukimi olduğu ülkeyle gerçekleştirdiği ticari faaliyetlerde ilişki taraf yorumu yapılamadığından; ÇVÖA’ların vergi minimizasyonu çerçevesinde uygulanması sorun yaratmamaktadır. Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması ile birlikte finansal kuruluşlar, asıl sahip ile ilgili bilgileri asıl sahibin mukim olduğu ülke ile paylaşacağından, gizlenmek istenen ilişkili taraf işlemleri açığa çıkacak ve bu nedenle ÇVÖA’lar suiistimale açık şekilde uygulanamayacaktır. 6 Global Forum on Transparency and Exchange of Information for Tax Purposes. Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması 3. VAKA ÇALIŞMASI Çalışmanın bu kısmında, Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ÇVÖA’nın beşinci maddesinin ‘g’ bendi kapsamında inşaat faaliyetleri için tanımlanan işyeri oluşma süresi ve Türkiye ile Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi temel uygulama ortaya konulmuştur. Vakanın planlaması yapılırken, vergi cenneti olarak listelenmiş bölgelerde kurulmuş ve asıl sahibin gizlendiği muvazaalı yapılar veya gayri maddi hak bedellerine ilişkin transfer fiyatlandırması kurallarının vergi otoritelerince farklı yorumlamasına olanak verecek yapılar değerlendirmeye alınmamıştır. Çünkü çalışmanın hedefi, yasalara ve etik değerlere uygun vergiden kaçınmayı amaçlayan uluslararası vergi planlaması yapılarının teşkilini somutlaştırarak okuyucuya sunmaktır. Vaka çalışmasına dayanak faaliyet şudur: Hollanda mukimi inşaat şirketi, Türkmenistan’da üç yıl sürecek bir inşaat ihalesini kazanmıştır ve inşaata başlamaya hazır vaziyettedir. İşin yapılış şekline ilişkin iki senaryo aşağıda belirtilmiş ve Şekil 1’de gösterilmiştir. Senaryo 1: Hollanda mukimi şirket Türkmenistan’da bir şube kuracak, inşaatı tamamlayarak faaliyetlerini sonlandıracak ve Türkmenistan şubesi Hollanda’daki ana şirkete karını transfer edecektir. Senaryo 2: Hollanda mukimi şirket Türkiye’de %100 ortağı olduğu bir şirket kuracak, Türkiye’de mukim olan şirket Türkmenistan’da bir şube kuracak, inşaatı tamamlayarak faaliyetlerini sonlandıracak ve kar transferi önce Türkmenistan şubesinden Türkiye’deki şirkete, oradan da Hollanda’daki ana şirkete yapılacaktır. Senaryo 1: Klasik Yaklaşım Hollanda ve Türkmenistan arasında imzalanmış bir ÇVÖA bulunmamaktadır. Bu bahisle birinci senaryo, işin yapılışı ve neticesinde karın Hollanda’ya transferi çerçevesinde herhangi bir uluslararası vergi planlaması çalışması içermemektedir. Diğer bir ifadeyle, uluslararası ticaret çerçevesinde kar dağıtımına ilişkin klasik bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Hollanda ile Türkmenistan arasında herhangi bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olmadığından dolayı, Hollanda mukimi şirketin Türkmenistan şubesi için herhangi bir geçici işyeri süresi avantajından söz edebilmek mümkün değildir. Dolayısıyla, üç yıllık inşaat süresi 2017/2 alınmak suretiyle, uluslararası vergi planlamasının nasıl gerçekleştirildiğine dair örnek 561 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK tamamlanıp kazanç elde edildiğinde, Türkmenistan Kurumlar Vergisi düzenlemeleri uyarınca söz konusu kazanç %20 oranında kurumlar vergisine tabi olacaktır. Türkmenistan iç mevzuatı çerçevesinde şube kazançlarının merkeze transferinde stopaj uygulanmamaktadır. Dolayısıyla, klasik yaklaşıma dayalı olarak kurgulanan bu yapıda, 2017/2 Hollanda şirketi Türkmenistan’daki inşaat faaliyeti karşılığında elde ettiği 100 birimlik kazancın 562 80 birimini Hollanda ana merkeze aktarabilecektir. Senaryo 1: Klasik Yaklaşım Kar dağıtımı Hollanda Şirketi Şube Türkmenistan Şube Senaryo 2: Uluslararası Vergi Planlanması Yaklaşımı Kar dağıtımı Hollanda Şirketi Kar dağıtımı Türkiye Şirketi İştirak Şube Türkmenistan Şube Şekil 1. Vaka Çalışması için Alternatif Yapılar Senaryo 2: Uluslararası Vergi Planlaması Yaklaşımı Uluslararası vergi planlaması uzmanları, yasal mevzuata ve etik standartlara uyumlu bir şekilde vergiden kaçınma amaçlı hareket edilebilecek yapılar oluşturmayı ve bu sayede vergi minimizasyonu sağlamayı hedeflemektedir. Söz konusu vaka için klasik yaklaşımı ortaya koyan birinci senaryonun uygulanması, Hollanda şirketine %20 düzeyinde vergi yükü (maliyeti) getirmektedir. O halde uluslararası vergi planlaması uzamanın amacı, ele aldığımız vaka açasından, söz konusu vergi yükünü klasik yaklaşıma göre azaltacak alternatif bir yapının tesisidir. Hollanda ile Türkmenistan arasında yürürlükte bir ÇVÖA bulunmuyor olması, iki ülke arasındaki işleme, her iki ülkeyle de ÇVÖA imzalamış bir ülkenin dahil edilmesini gerekli kılar. Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması Bu bağlamda uluslararası vergi planlaması uzmanı bu tür bir ülkenin varlığını inceleyecek ve listeleyecektir. Vaka çalışmamızda Türkiye’nin kullanılması uygun bulunmuştur. Türkiye, hem Hollanda hem de Türkmenistan ile ÇVÖA’ya sahiptir. Dolayısıyla Türkiye’nin sisteme dahil edilmesi, uluslararası vergi planlaması faaliyetinin gerçekleştirilebilmesini kuracaktır. Sonrasında ise Türk şirketi Türkmenistan’da şube kuracaktır. Bu yapının dayanağını oluşturan ÇVÖA’larla ve yerel mevzuatla ilgili düzenlemeler şu şekildedir; Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ÇVÖA’nın 5. Maddesinin ‘g’ bendine göre 45 ayı geçmeyen inşaat faaliyetleri işyeri olarak tanımlanmamaktadır. Türkiye ile Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi uyarınca ödenecek temettüler üzerinden %10 stopaj uygulanmaktadır. Türkiye Kurumlar Vergisi Kanunu 5. Maddesi birinci fıkrasının ‘h’ bendine göre yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmektedir. Türkmenistan iç mevzuatı çerçevesinde şube kazançlarının merkeze transferinde stopaj uygulanmamaktadır. Türkiye kullanımına dayalı bu yapı, yukarıdaki düzenlemelerden bütünleşik şekilde faydalanılmasına imkan tanımaktadır. Şöyle ki, Türkiye’de kurulan şirket Türkmenistan şubesi için merkez niteliğinde olup, aynı zamanda Hollanda şirketine temettü ödemesi yapabilecek bir tüzel kişiliktir. Vaka çalışmasına konu inşaat faaliyetinin süresi ise üç yıl olduğundan, Türkmenistan’da teşkil edilen şube, inşaat faaliyetleri açısından işyeri oluşturmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, Türkmenistan şubesinin Türkiye merkezli şirket tarafından kurulması, iki ülke arasındaki geçerli ÇVÖA çerçevesinde geçici işyeri süresi avantajından faydalanılabilmesi sonucunu doğurmuştur. Böylece, inşaat faaliyeti sonucunda elde edilecek 100 birimlik kazanç, klasik yaklaşımın aksine Türkmenistan’da kurumlar vergisini tabi olmayacaktır. 100 birimlik kazancın Türkmenistan’dan Türkiye’ye aktarılmasında, Türkmenistan iç mevzuatından ve Türkiye Kurumlar Vergisi Kanunu 5. Maddesi birinci fıkrasının ‘h’ bendinden faydalanılmaktadır. Bu bağlamda söz konusu kazancın transferinde ilgili tutar Türkmenistan’da herhangi bir stopaja tabi olmayacağı gibi, Türkiye’de de herhangi bir kurumlar vergisine tabi 2017/2 sağlayacaktır. Bu çerçevede Hollanda şirketi öncelikle Türkiye’de %100 ortağı olduğu bir şirket 563 Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, Türkmenistan’da elde edilen 100 birimlik kazanç, sıfır kayıp ile Türkiye’ye transfer edilebilecektir. Diğer adım, söz konusu kazancın Türkiye’den Hollanda’ya aktarılmasıdır. Türkiye ile Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi uyarınca Hollanda 2017/2 şirketine ödenecek temettüler üzerinden %10 stopaj söz konusudur. Bu bağlamda, Türkiye 7 564 üzerinden kurgulanan uluslararası vergi planlaması yapısı sayesinde; Türkmenistan’daki inşaat işi neticesinde elde edilen 100 birimlik kazancın 90 birimi Hollanda şirketine transfer edilebilmektedir. Diğer bir ifadeyle bu tür bir yapının teşkili neticesinde, klasik yaklaşımla katlanılacak olan %20’lik vergi yükü, %10 seviyesine indirilebilmektedir. 4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bu çalışmada, uluslararası vergi planlaması yönetiminin çerçevesi detaylı bir şekilde irdelenerek, şirketler üzerindeki vergi yükünün Türkiye’ye dayalı yapılandırmayla ne şekilde azaltılabileceği vaka üzerinden somutlaştırılarak gösterilmeye çalışılmıştır. Uygulama neticesinde, Türkmenistan’da inşaat faaliyeti yürütecek bir Hollanda mukimi şirketin, klasik uluslararası ticaret planlamasıyla mukayese edildiğinde, söz konusu faaliyeti uluslararası vergi planlaması çerçevesinde Türkiye üzerinden gerçekleştirmesi durumunda vergi yükünü %50 seviyesinde azaltabileceği ortaya konulmuştur. Bu bağlamda uluslararası vergi planlamasının, yasal sınırlar içerisinde ve kötüye kullanılmadan yaratacağı finansal yönetim kabiliyeti gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın kavramsal çerçevesi, vaka analizinin sonuçları ile beraber ele alındığında şu görüşlere ulaşılabilmektedir: (1) Uluslararası vergi planlamasının temel hedefi asil sahipliğin gizlendiği yasal olmayan yapıların teşkili değil, özellikle ülkeler arasında gerçekleştirilen çifte vergiyi önleme anlaşmalarının ve diğer yerel mevzuatların sunduğu yasal olanaklardan faydalanarak vergiden kaçınmayı sağlayacak uluslararası yapıların teşkilidir ve (2) uluslararası vergi planlaması işlevsel olarak risk ve getiri yönetimi çerçevesinde uygulanan yapılandırılmış finans teknik ve yöntemlerinin vergisel odaklı uygulanmasıdır. 7 Türkiye şirketinin, söz konusu uluslararası vergi planlaması çerçevesinde gerçekleştireceği muhasebe kayıtları şu şekildedir: (1) Kar, Türkmenistan şubesinden Türkiye şirketine aktarıldığında, ‘641-Bağlı ortaklıklardan temettü gelirleri hesabı’ kullanılır. (2) Türkiye’de oluşan kar, Hollanda ana merkeze gönderdiğinde, ‘570-Geçmiş yıl karları hesabı’ borçlandırılarak; ‘360-Ödenecek Vergi ve Fonlar hesabı’ ödenecek stopaj tutarı kadar ve 331-Ortaklara Borçlar hesabı ise ana merkeze aktarılacak tutar kadar alacaklandırılarak çalıştırılır. Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması Uluslararası vergi planlaması halihazırda OECD ve G-20 gibi kuruluşlar uhdesinde sıkça tartışılan konuların başında gelmektedir. Tartışmanın ana unsuru ise, bu tür uygulamaların ülkelerin vergi gelirlerinin matrah aşındırılması yoluyla düşürüldüğünün öne sürülmesidir. Hiç şüphesiz ki bu durum uluslararası vergi planlaması faaliyetlerinin kısıtlanmasına neden uluslararası vergi planlamasının yasal çerçevede teşkil edilmesi gerekliliği büyük önem kazanmıştır. 2017/2 olabilecek önlemleri ve daha sıkı denetim yaklaşımlarını beraberinde getirecektir. Dolayısıyla 565 KAYNAKÇA Bucovetsky, S. ve A. Haufler. 2008. “Tax competition when firms choose their organizational form: Should tax loopholes for multinationals be closed?”, Journal of International Economics, 74(1). Desai, M. A., C.F. Foley ve J.R. Hines. 2006. “The demand for tax haven operations”, Journal of Public Economics, 90(3). Grant T. 2014. “Foreign Direct Investment in Ireland”, http://www.taoiseach.gov.ie/ eng/Publications/Publications_2014/GrantThornton_.pdf (Erişim Tarihi: 21.02.2017). GİB. 2010. “1 Seri Nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Rehber”, Yayın no: 114, Kasım 2010. Guardian. 2016. “Mossack Fonseca: inside the firm that helps the super-rich hide their money”, https://www.theguardian.com/news/2016/apr/08/mossack-fonseca-law-firm-hide-moneypanama-papers (Erişim Tarihi: 22.02.2017). Güzel S. ve I. Çetin. 2016. “Global Economic Crisis and Effectiveness of Public Spending: The EU Practice”, Journal of Life Economics. Hines, J. R. Ve E.M. Rice. 1994. “Fiscal paradise: Foreign tax havens and American business”, The Quarterly Journal of Economics, 109(1). Hong, Q. ve M. Smart. 2010. “In praise of tax havens: International tax planning and foreign direct investment”, European Economic Review, 54(1). Irish, C.R. 1974. “International Double Taxation Agreements and Income Taxation at Source”, International and Comparative Law Quarterly, 23(02). Mintz, J. ve M. Smart. 2004. “Income shifting, investment, and tax competition: theory and evidence from provincial taxation in Canada”, Journal of public Economics, 88(6). Nar, M. 2015. “Vergi Planlaması aracı olarak AR-GE Harcamaları”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(37). OECD. 1998.“Harmful Tax Competition: An Emerging Global https://www.oecd.org/tax/transparency/44430243.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017). Issue” Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK OECD. 2012. OECD Model Tax Convention: Revised Proposals Concerning The Interpretation and Application of Article 5, http://www.oecd.org/ctp/treaties/PermanentEstablishment.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017). 2017/2 OECD. 2013.“Action Plan on Base Erosion and Profit https://www.oecd.org/ctp/BEPSActionPlan.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017) . 566 Shifting”, OECD. (2014a). Guidance on Transfer Pricing Aspects of Intagibles, http://www.keepeek.com/Digital-Asset-Management/oecd/taxation/guidance-on-transferpricing-aspects-of-intangibles_9789264219212-en#.WK_4AG-LSUk#page1 (Erişim Tarihi: 22.02.2017). OECD. (2014b). Standart for Automatic Exchange of Financial Account Information in Tax Matters, https://www.oecd.org/ctp/exchange-of-tax-information/automatic-exchangefinancial-account-information-common-reporting-standard.pdf, (Erişim Tarihi: 22.02.2017). Offshore Shell Games. 2016. “The Use of Offshore Tax Havens by Fortune 500 Companies”, http://ctj.org/pdf/offshoreshellgames2016.pdf (Erişim Tarihi: 21.02.2017). Okan, P., E. Oner, S. Gokten ve N. Aypek. 2007. “Tax Avoidance and the Role of the Tax in the Selection of the Legal Structure”, Proceedings of 2n International Symposium on Public Finance, Bishkek, Kyrgyzstan, 24-27 October 2007. Özkan İ ve Ş. Uslu. 2016. “Uluslararası Çifte Vergilendirme ve Mukimlik Kavramı”, Mali Çözüm Dergisi, Mayıs-Haziran 2016. PWC. 2016.“UAE to implement VAT on 1 January 2018”, http://www.pwc.com/m1/en/tax/documents/2016/uae-to-implement-vat-on-1-january2018.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017). YAYIN KOŞULLARI VE YAZIM KURALLARI I. BİÇİM 1. Bütün metinler; Times New Roman, 11 punto ve 1,5 satır aralığı ile yazılmalıdır. 2. Metinler genellikle 7000 kelimeyi geçmeyecek şekilde ve konu ile araştırma metodunun izin verdiği ölçüde öz olmalıdır. Giriş, metin, sonuç ve kaynakça dahil olmak üzere tüm başlıklar numaralandırılmalı ve koyu olmalıdır. Birinci derecedeki başlıkların “tümü büyük harf”, diğerlerinde “sadece ilk harf büyük” şeklinde olmalıdır. 3. Üst, alt 3cm, sağ sol 2.5 cm olmalıdır. 4. Tarafsız bir değerlendirme yapılabilmesi için yazarlar metinde veya başvuru dahilindeki deneysel test araçlarında kendilerini doğrudan veya dolaylı biçimde belli edecek şekilde davranmamalıdırlar. Tek çalışma yapanlar “biz” şeklinde vurgu yapmamalıdır. 5. Çalışmanın başlığı, yazarın adı, ünvanı ve bağlı olduğu kuruluş ve e-mail adresini içeren bir kapak sayfası oluşturulmalıdır. Sayfa numaralandırma: Tablolar, ekler ve kaynakça da dahil olmak üzere bütün sayfalar sıralı biçimde numaralandırılmalıdır. II. İÇERİK Makale Türkçe ve İngilizce başlığı taşımalıdır. Türkçe başlık ve isimler 11 punto olmalıdır. ÖZ’den itibaren giriş’e kadar 10 punto olmalıdır. 567 İngilizce başlık 10 punto olmalıdır. Girişten itibaren metin sonuna kadar 11 punto olmalıdır. ÖZ/ABSTRACT (10 punto) 2017/2 Ortalama 70 kelimeden oluşan, 10 satırı geçmeyen ve 10 punto ile Türkçe ve İngilizce 568 abstract, özet (ÖZ adı ile) metin öncesinde ayrı bir sayfada yer almalıdır. Öz okuyucuyu metnin başlığı, metodu, kullanılan istatistik yöntem ve bulguları hakkında kısaca bilgilendirmelidir. Anahtar Kelimeler (Keywords) ve JEL Sınıflandırması özü takip etmelidir. GİRİŞ (11 punto) Çalışmanın amacı, metodolojisi ve bulguları hakkında daha fazla detay sağlayan kısım. Literatür taraması burada da olabilir. METİN KISMI (11 punto) Çalışma metni. Bu kısım literatür taraması da dahil olmak üzere işlenen konu hakkında öz ve yeterli bilgi vermelidir. Bu kısım konunun işlenişine göre nümerik olarak sınıflandırılabilir. METİN İÇİNDE ATIFTA BULUNMA Kaynakçada belirtilen çalışmalara bağlı olunmalı ve atıfta bulunulacak çalışma için “yazar tarih” sistemi kullanılmalıdır. Alınan çalışmanın ilgili sayfa numaralarının belirtilmesine çalışılmalıdır. 1. Metin içinde atıflar şu şekilde yapılmalıdır: yazarın soyadı ve tarih, virgül konulmadan ve parantez içerisinde (Akdoğan 2005), sayfa no varsa (Akdoğan 2005, 145); iki yazar olursa (Akdoğan ve Sevilengül 2007, 58), ikiden fazla yazar varsa (Karacabey ve diğerleri 2006, 124). İki çalışmadan alıntı yapılırsa (Karan 2003, 54; Karacabey 2001, 27); aynı yazarın iki veya daha fazla çalışmasından alıntı yapılırsa (Karatepe 2003, 2006). 2. Kaynakçada aynı yazarın aynı yıl içerisinde yayınlanmış birden fazla çalışması olduğu durumlarda a,b, ek olarak yılın sonuna yazılmalıdır. (Sayılgan 2002a, 37) 3. Bir yazarın adının metin içerisinde geçmesi halinde atıfta tekrar isim belirtmeye gerek yoktur. Örneğin: “Çelik (1999, 67) diyor ki...” 4. Kurumlar adına yapılan çalışmalarda imkan varsa kısaltma veya kısa başlıklar kullanılmalıdır (SPK Aylık Bülteni Ocak 2007). 5. Eğer hukuki mevzuat, yasal anlaşma veya mahkeme kararlarına atıfta bulunulacaksa hukuk çalışmaları ile ilgili atıfta bulunma kuralları kullanılmalıdır. METİN ALTINDA DİPNOTLAR: Dipnotlar atıf yapmak için kullanılmamalıdır. Ancak metin içerisinde kullanıldığı takdirde metnin bütünlüğünü bozacak nitelikteki bilgiler dipnot olarak kullanılmalı ve metinden daha uzun olmamalıdır. Dipnotlar metin boyunca üst simge şeklinde numaralandırılarak ilerlemelidir. Dipnot metni tek satır aralığıyla sayfa altında yer almalıdır. III. TABLO VE ŞEKİLLER (10 punto) 1. Her tablo ve şekil bir numaraya ve içeriği tam olarak belirten bir başlığa sahip olmalı ve tüm kenarlıkları çerçeve ile sabitlenmelidir. 2. Tablo adı tablonun üstünde yer almalıdır. Tablo adı ilk harfleri büyük olmak üzere koyu yazılmalıdır. Tablo numaralandırılması Tablo 1. şeklinde olmalıdır. 3. Grafik adı grafiğin altında olmalıdır. Grafik adı ilk harfleri büyük olmak üzere koyu yazılmalıdır. Grafik numaralandırılması Grafik 1. Şeklinde olmalıdır. 4. Şeklin adı şeklin altında olmalı ve Şekil 1. Şekil adı şeklinde yazılmalıdır. Şekil adı ilk harfleri büyük olmak üzere koyu yazılmalıdır. 5. Tablo, şekil ve grafiklerin kaynağının olması durumunda kaynakların tablo, şekil ve grafiklerin altına yazılması gerekmektedir. IV. SONUÇ Çalışmanın sonuçları ve öneriler/gelecek çalışmalar hakkında bilgi vermelidir. V. KAYNAKÇA Kaynakçaya numara verilmemelidir. 2017/2 6. İnternet kaynakları www.borsaistanbul.com şeklinde olmalıdır. 569 Çalışmada sadece atıfta bulunulan çalışmaları içeren bir kaynak listesi bulunmalı ve aşağıdaki bilgileri içermelidir: 1. Kaynaklar ilk yazarın soyadı veya kurumun adına göre alfabetik biçimde sıraya konulmalıdır. 2017/2 2. Yazarların tam adı yerine ismin baş harfleri kullanılmalıdır. 570 3. Yazarın adının hemen arkasından yayının tarihi yer almalıdır. 4. Dergi başlıkları kısaltılmış olmamalıdır. 5. Aynı yazarların aynı yıl içerisindeki çalışmaları yılın arkasından harf verilecek şekilde belirtilmelidir. 6. Kaynakçada hiçbir yerde koyu renk kullanılmamalıdır. Örnek kaynak gösterimleri: Akdoğan, N. ve O. Sevilengül. 2007. Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygulaması, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 12. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara. Demsky, J.S. ve D.E.M. Sappington. 1989. “Hierarchical Structure and Responsibility Accounting”, Journal of Accounting Research, 27 (Spring). Sermaye Piyasası Kurumu (SPK). www.spk.gov.tr (Erişim Tarihi: 15.03.2005). BDDK Çalışma Raporları. 2002. Türk Bankacılık Sektöründe Karlılığın Belirleyicileri, No: 2002/4, Haziran. VI. METİNLERİN TESLİMİ Yazarlar şu kurallara dikkat etmelidir: 1. Başka bir dergi tarafından değerlendirmede olan çalışmalar gönderilmemelidir. Yazar çalışmanın başka bir yerde yayınlanmadığı veya değerlendirme altında olmadığını ve telif hakkı talep etmeyeceğini açıkça belirtmelidir. Yazar adları, çalıştığı kurum, cep telefonu ve e-posta adreslerini belirttiği ayrı bir dosya oluşturmalıdır. Çalışmanın olduğu kısımda yazar bilgileri yer almamalıdır. 2. Saha çalışması veya deneye dayalı çalışmalarda çalışmanın dayandığı araç (anket, görüşme planı vs.) yazarın kimliğini belli etmeyecek şekilde çalışmada yer almalı ve bütün çalışmalar modavdergi@gmail.com adresine gönderilmelidir. 2017/2 3. Yazar metnin bir kopyasını elinde tutmalıdır. 571 EDITORIAL POLICY AND STYLE INFORMATION MANUSCRIPT PREPARATION AND STYLE 2017/2 I. FORMAT 572 1. All manuscripts have to be typed in 11-point font and be 1.5linespaced, except for indented quotations. 2. Manuscripts have to be as concise as the subject and research method permit, generally not to exceed 7,000 words. All titles including the introduction, text, conclusion, and bibliography have to be numbered and be bold. Main headings have to be written using capital letters but the first letter of subheadings has to be a capital letter. 3. Margins of at least one inch from top, bottom, and sides should facilitateediting and duplication. 4. To promote anonymous review, authors should not identify themselves directly or indirectly in their papers or in experimental test instruments included with the submission. Single authors should not use the editorial “we.” 5. A cover page must show the title of the paper, the author’s name, title and affiliation, and email address. Pagination: All pages, including tables, appendices and references, should be serially numbered. II. CONTENT The article has to own Turkish and English title. Turkish title and the name of author(s) should be typed in 11-point font. From abstract to "I. Introduction", 10-point font should be used. English title must be 10-point font. From "I. Introduction" to the end of article, 11-point font must be used. The Turkish and English abstractof about 70 words must be 10 lines, typed 10-point font and presented on a separate page immediatelypreceding the text. The Abstract should concisely inform the reader of themanuscript’s topic, its methods, and its findings. Keywords and JEL classificationmust follow the Abstract. This section provides more details about the paper’s purpose, motivation, methodology,and findings. Literature review can be done in this section as well. 2017/2 INTRODUCTION (11-point font) 573 MAIN TEXT (BODY) (11-point font) In addition to literature review, this section should give clear and concise information to inform the reader about the manuscript’scontribution. This section can be divided into subheadings and those subheadings have to be classified numerically. CITATIONS WITHIN THE TEXT Work cited should use the “author-date system” keyed to a list of works in the reference list. Authors should make an effort to include the relevant page numbers in the cited works. 1. In the text, works are cited as follows: authors’ last name and date, without comma, in parentheses: for example, (Jones 1987); with two authors: (Jones and Freeman 1973); with more than two: (Jones et al. 1985); with more than one source cited together (Jones 1987; Freeman 1986); with two or more Works by one author: (Jones 1985, 1987). 2. When the reference list contains more than one work of an author published in the same year, the suffix a, b, etc. follows the date in the text citation: for example, (Jones 1987a) or (Jones 1987a; Freeman 1985b). 3. If an author’s name is mentioned in the text, it need not be repeated in the citation; for example, “Jones (1987, 115) says....” 4. Citations to institutional works should use acronyms or short titles where practicable; for example, (AAA ASOBAT 1966); (AICPA Cohen Commission Report 1977). Where brief, the full title of an institutional work might be shown in a citation: for example, (ICAEW The Corporate Report 1975). 5. If the manuscript refers to statutes, legal treatises or court cases, citations acceptable in law reviews should be used. 6. If internet based resources are used, related website should be stated such as www.borsaistanbul.com 2017/2 FOOTNOTES: Footnotes are not used for citation. Textual footnotes must be used only for extensions and useful excursions of information that if included in the body of the text might 574 with superscript Arabic numerals. Footnote text must be single-spaced and placed at the end of disrupt its continuity. Footnotes must be consecutively numbered throughout the manuscript the page. III. TABLES AND FIGURES (10-point font) The author must note the following general requirements: 1. Each table and figure has to bear a number and a completetitle indicating the exact contents of the table or figure and be framed. 2. The title has to be above the table. The title of each table has to be typed in bold and the first letter of the title has to be a capital letter. The table has to be numbered such as Table 1. 3. The title of the graphic has to be below the graphic. The title of the graphic has to be typed in bold and the first letter of the title has to be a capital letter. The graphic has to be numbered such as Graphic 1. 4. The title of the figure has to be below the figure. The title of the figure has to be typed in bold and the first letter of the title has to be a capital letter. The figure has to be numbered such as Figure 1. 5. If tables, figures and graphics are taken from other sources, those sources have to be stated under the related tables, figures and graphics. IV. CONCLUSION The results of the study, any suggestions related to findings and further research issues have to be stated in this section. V. REFERENCE References will not be numbered. Every manuscript must include a list of references containing only those works cited and must include the information mentioned below: 1. Arrange citations in alphabetical order according to surname of the firstauthor or the name 2. Use author’s initials instead of proper names. 3. Date of publication must be placed immediately after author’s name. 4. Titles of journals should not be abbreviated. 5. Multiple works by the same author(s) in the same year are distinguishedby letters after the date. 6. None of the words will be typed in bold in the References. Sample entries are as follows: American Accounting Association, Committee on Concepts and Standards for External Financial Reports. 1977. Statement on AccountingTheory and Theory Acceptance, Sarasota, FL: AAA. Demski, J. S., and D. E. M. Sappington. 1989. Hierarchical Structure and Responsibility. Capital Markets Board(CMB). www.spk.gov.tr (Access Date: 15.03.2005). BRSA Working Reports. 2002. Determinants of Profitability in Turkish Banking Sector, No: 2002/4 June. VI. SUBMISSION OF MANUSCRIPTS Authors should note the following guidelines for submitting manuscripts: 1. Manuscripts currently under consideration by another journal or publishershould not be submitted. The author must state that the work isnot submitted or published elsewhere and he/she will not demand copyright. A separate Word file has to be prepared to state the author’s 2017/2 of the institution responsible for the citation. 575 name, institution, cell phone and e-mail. Information about the author should not be stated in the article. 2. Manuscripts reporting on field surveys or experiments(questionnaire, case, interview plan or the like) should not indicate the identity of the author and all manuscripts must be sent to 2017/2 modavdergi@gmail.com . 576 3. The author should retain a copy of the paper. MUHASEBE BİLİM DÜNYASI DERGİSİ Cilt/Volume: 19 Sayı/Issue: 2 Haziran /June 2017 TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ Uzman Seyran ÖZCAN.…………………………………………………………………………….……….………………..351 ETIK KODLARDA KURUMSAL YÖNETİM VE SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMLARI Yrd Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU ….………………………………………………………………………..………………..378 ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ……………………………………………………………………………………….……….389 TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR İNCELEMESİ Arş. Gör. Çağla DEMİR Öğr. Gör. Özkan SARISOY ..………………………………………………………………………………………………..415 BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN UYGULAMA ÖNERİSİ Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL Prof. Dr.Nalan AKDOĞAN…………………………………………………………………………………………………..439 FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL TABLOLARA VE FİNANSAL ORANLARA ETKİSİNİN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE İNCELENMESİ Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………………...456 UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Öğr.Gör. Onur ÖZEVİN ……………………………………………………………………………………………………..479 MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA Doç.Dr. Okyay Uçan Arş.Gör. Fatih Güzel Doç.Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………………….509 NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL UYGULAMASI Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ………………………………………………………………….…………………….....524 ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK KULLANILDIĞI BİR VAKA ÇALIŞMASI Yrd. Doç.Dr. Soner GÖKTEN SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK…………………………………………………………...……………….………......547