Onur ÖZEVİN, Öğr. Gör.

advertisement
ISSN_ 2564-7164
MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM VE DAYANIŞMA VAKFI
THE TURKISH FOUNDATION FOR COLLABORATION OF ACCOUNTING ACADEMICIAN
MUHASEBE BİLİM
DÜNYASI DERGİSİ
THE WORLD OF
ACCOUNTING SCIENCE
Cilt / Volume: 19 Sayı / Issue: 2 Haziran / June 2017
ISSN_2564-7164
MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM VE DAYANIŞMA VAKFI
THE TURKISH FOUNDATION FOR COLLABORATION OF ACCOUNTING ACADEMICIAN
MUHASEBE BİLİM
DÜNYASI DERGİSİ
THE WORLD OF
ACCOUNTING SCIENCE
Cilt / Volume: 19 Sayı / Issue: 2 Haziran / June 2017
MUHASEBE ÖĞRETİM ÜYELERİ BİLİM
VE DAYANIŞMA VAKFI / THE TURKISH
FOUNDATION FOR COLLABORATION
OF ACCOUNTING ACADEMICIAN
Genel Yayın Yönetmeni / Senior Editor
Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN (Başkent Üniversitesi)
Baş Editör / Chief Editor
Prof. Dr. Beyhan MARŞAP (Gazi Üniversitesi)
Editör / Editor
Doç. Dr. Seyhan ÇİL KOÇYİĞİT (Gazi Üniversitesi)
Doç. Dr. Haşim ÖZÜDOĞRU (Gazi Üniversitesi)
Editör Yardımcısı / Associate Editor
Doç.Dr. Bilge Leyli ELİTAŞ (Yalova Üniversitesi)
Doç. Dr. Arzu ÖZSÖZGÜN ÇALIŞKAN (Yıldız Teknik Üniversitesi)
Editörler Kurulu / Editorial Board
Prof. Dr. Durmuş ACAR (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Nuran CÖMERT (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Ülkü ERGUN (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Assoc. Prof. Dr. Graham GAL (University of Massachusetts)
Prof. Dr. Yoshiaki JINNAI (Tokyo Keizai University, Japan)
Prof. Dr. Reşat KARCIOĞLU (Atatürk Üniversitesi)
Prof. Dr. Seval KARDEŞ SELİMOĞLU (Anadolu Üniversitesi)
Prof. Dr. Ganite KURT (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Juan LANERO (Leon University, Spain)
Prof. Dr. Mehmet ÖZBİRECİKLİ (Mustafa Kemal Üniversitesi)
Prof. Dr. Yıldız ÖZERHAN (Gazi Üniversitesi)
Assoc. Prof. Dr. Rezarta SHKURTI (Tirana University, Albania)
Prof. Dr. Hülya TALU (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Adriana TIRON-TUDOR (Babeş-Bolyai University, Romania)
Prof. Dr. Şaban UZAY (Erciyes Üniversitesi)
Yayın Sekreteri / Editorial Staff
Arş. Gör. Sefa TOPUZ (Gazi Üniversitesi)
Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfına Aittir.
All the copy rights of this jornal is under the sole responsibility of the
AACF
Bu dergide ileri sürülen fikirler makalelerin yazarlarına aittir.
Bu fkirler MÖDAV’ın görüşlerini yansıtmaz.
The opinions put forwarded in this jornal are belong to their writers
These opinions do not reflect the views of the AACF
MODAV/ AACF
Merkez/ Center Kumrular Caddesi No: 26 06440 Kızılay Ankara
Tel: (0312) 232 33 77 Fax: (0312) 231 71 17
Makale gönderimi:
Mail to:
Doç.Dr. .Seyhan ÇİL KOÇYİĞİT
http://dergipark.gov.tr/mbdd
Türkçe ve İngilizce dillerinde hazırlanan bu dergi hakemli bir dergi olup,
yılda dört defa yayınlanmaktadır. Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi Cilt:
10 Sayı:1 Mart 2008 tarihinden itibaren
Ebscohost Academic Search Complete’de indekslenmekte
ve 2014 yılından itibaren TÜBİTAK ULAKBİM Sosyal ve Beşeri
Bilimler Veri Tabanı’nda ve aynı zamanda 2017 yılından itibaren de
DergiPark’ta yer almaktadır.
This journal is prepared in Turkish and English languages , published
four times a year and is a refereed Jornal The World of Acconting
Science have been indexed by Ebscohost Academic Search Complete
since March 2008, Vol: 10 No: 1 and TUBITAK ULAKBİM Social and
Humanities Science is located in the Database since 2014. It is also located
in the DergiPark since 2017.
HAZİRAN 2017 SAYISI BİLİM HAKEM LİSTESİ
Prof. Dr. GÜCENME GENÇOĞLU, Ümit
Prof. Dr. KARACAER, Semra
Prof. Dr. KÜÇÜKKOCAOĞLU, Güray
Prof. Dr. MARŞAP, Beyhan
Prof. Dr. ÖZER, Gökhan
Prof. Dr. ÖZERHAN, Yıldız
Prof. Dr. SAYILGAN, Güven
Prof. Dr. SEVİM, Şerafettin
Prof. Dr. UYAR, Süleyman
Doç. Dr. ÇİL KOÇYİĞİT, Seyhan
Doç. Dr. GÖNEN, Seçkin
Doç. Dr. GÜNGÖR TANÇ, Şükran
Doç. Dr. KARĞIN, Sibel
Doç. Dr. KAYA, Can Tansel
Doç. Dr. KESKİN, Yasemin
Doç. Dr. ÖZÜDOĞRU, Haşim
Doç. Dr. ULUCAN ÖZKUL, Fatma
Doç. Dr. PAMUKÇU, Ayşe
İÇİNDEKİLER
TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ
Uzman Seyran ÖZCAN……………………………………………………………………………………………..351
ETIK KODLARDA KURUMSAL YÖNETİM VE SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMLARI
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI
Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU ….………………………………………………………………………………..378
ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE MUHASEBE
MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI
Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ………………………………………………………………………………………389
TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR
İNCELEMESİ
Arş. Gör. Çağla DEMİR
Öğr. Gör. Özkan SARISOY ………………………………………………………………………………………..415
BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN
UYGULAMA ÖNERİSİ
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL
Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN..……………………………………………………………………………………….439
FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL TABLOLARA
VE FİNANSAL ORANLARA ETKİSİNİN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE
İNCELENMESİ
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………456
UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ ÜZERİNDEKİ
ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN……………………………………………………………………………………………479
MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ
ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA
Doç. Dr. Okyay Uçan
Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………..509
NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL UYGULAMASI
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ………………………………………………………………….……………...524
ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK KULLANILDIĞI
BİR VAKA ÇALIŞMASI
Yrd. Doç .Dr. Soner GÖKTEN
SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK...………………………………………………………………….………....547
CONTENTS
TEKAFÜL (PARTICIPATION INSURANCE) ACCOUNTING
Uzman Seyran ÖZCAN ……………………………………………………………………………………………….351
CORPORATE GOVERNANCE AND SOCIAL RESPONSIBILITY ISSUES IN CODE OF ETHICS
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI
Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU …………………………………………………………………………………….378
THE ROLE OF THE PROFESSIONAL ACCOUNTANT IN INTEGRATED REPORTING AND
INTEGRATED REPORTING IN PROFESSIONAL ACCOUNTING CURRICULA
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI
Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ………………………………………………………………………………………...389
ACCOUNTING ETHICS RESEARCH IN TURKEY: A LITERATURE REVIEW
Arş. Gör. Çağla DEMİR
Öğr. Gör. Özkan SARISOY. ……………………………………………………………………………………….....415
APPLICATION PROPOSAL RELATED TO THE ACCOUNTING OF NEW GENERATION
FINANCIAL PRODUCTS IN BANKING
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL
Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN…………………………………………………………………………………..............439
EXAMINATION OF LISTED COMPANIES IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE ABOUT THE
IMPACT OF OPERATING LEASE CAPITALISATION ON FINANCIAL STATEMENTS
AND FINANCIAL RATIOS
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………...456
THE EFFECT OF UEFA FINANCIAL FAIR PLAY REGULATION ON THE EUROPEAN
FOOTBALL CLUBS: A REVIEW ON EUROPEAN 5 BIG LEAGUES AND TURKEY SUPER
LEAGUE
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN……………………………………………………………………………………...............479
MACROECONOMIC INDICATORS' EFFECT ON STOCK EXCHANGE INDEX: AN APPLICATION
ON BORSA ISTANBUL WITH PANEL DATA ANALYSIS
Doç. Dr. Okyay Uçan
Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………….509
VALUE RELEVANCE OF CASH FLOWS AND EARNINGS: BORSA ISTANBUL APPLICATION
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ …………………………………………………………………………………..524
INTERNATIONAL TAX PLANNING: A CASE STUDY OF TURKEY-BASED STRUCTURING
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN
SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK………………………………………………………………………………..547
TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ*
Uzman Seyran ÖZCAN
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19 (2); 351 - 377
ÖZ
351
Son yıllarda İslami finans ürünleri giderek gelişmektedir. Bu gelişmeyle beraber faizsiz ürünler
uluslararası piyasalarda gittikçe ilgi görmektedir. Bunların arasında literatürde “İslami sigorta” olarak
geçen tekafülün de gerek İslam ülkeleri gerekse dünyadaki birçok ülke tarafından uygulamaları artmıştır.
Kısaca tekafül, faiz, aşırı belirsizlik ve kumar gibi İslam ticaret hukuku prensiplerine aykırı olan unsurları
içermeyen sigorta olarak ifade edilebilir. Bu çalışmada tekafülün tanımı, yapısı, işleyişi ve türleri
incelenmiştir. Öte yandan tekafülün tarihsel gelişimine, finansal sistemdeki yerine ve konvansiyonel
sigortacılık ile farklarına değinilmiştir. Ayrıca sigortada prim üretimi ve hasar ödemeleri ile muhasebe
işlemlerinin hem konvansiyonel sigorta hem de tekafül sigorta açısından farklarını gösteren örnek bir
uygulama yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tekafül, Sigorta, Faizsiz Sigortacılık, Tekafül Muhasebesi
JEL Sınıflandırması: G20, G22, M41
TEKAFÜL (PARTICIPATION INSURANCE) ACCOUNTING
ABSTRACT
Islamic finance products have been gradually developing in recent years. With this development,
interest-free products attract more attention from the international markets. Among them, the use of
takaful, which is referred as "Islamic insurance" in the literature, have increased in Islamic countries, as
well as in many countries around the world. In short, the takaful can be defined as an insurance that does
not include elements that are contrary to Islamic commercial law principles such as interest, excessive
uncertainty and gambling. In this study, definition, structure, function and types of takaful have been
examined. On the other hand, the historical development of the takaful, its place in the financial system
and its differences from the conventional insurance has also been studied.
*
Makale gönderim tarihi:31.12.2016; kabul tarihi:16.05.2017
syrn.ozcn@gmail.com

In addition, a sample
Uzman Seyran ÖZCAN
application showing the difference between tekaful and conventional insurance, in terms of insurance
premiums and claim payments and accounting transactions have been presented.
Keywords: Takaful, Insurance, Interest-Free Insurance, Takaful Accounting.
JEL Classification: G20, G22, M41
1. GİRİŞ
2017/2
Geçmişten günümüze bütün insanlar yaşamları ve sahip oldukları varlıkları açısından çeşitli
tehlikelerle karşı karşıya kalmışlardır. Dolayısıyla insanlar, doğal olarak canları ve mallarını bu
352
tehlikelere karşı korumak istemişlerdir. Can ve mal güvenlik ihtiyaçları dolayısıyla “güvence”
ya da “sigorta” sistemi ortaya çıkmıştır. Birçok ülkede farklı isimlerle ifade edilse de temelde
benzer uygulamalarla günümüze kadar, çeşitli aşamalarla küresel düzeyde gelişen sigorta
sektörü bugün ticari ve finansal sektörün bir parçası haline gelmiştir.
Mevcut sigortacılığın aşırı belirsizlik, kumar ve faiz içermesi dolayısıyla 1970’lere kadar
dini hassasiyetleri sebebiyle sigorta sisteminden uzak duran İslami kesimde ise, ilk kez Dünya
İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’ın tekafül şirketi (faizsiz sigorta)
kurmasıyla sigortacılık faaliyetlerine başlanmıştır. 1980’lerde İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC)
Tekafül sigortacılığını onaylamıştır. 1980’lerden sonra ise genel olarak İslami finansta çeşitli
finansal ürünler ve bu ürünlerin uygulamalarını, işlem gördükleri piyasaları düzenleyen ve
denetleyen kurum ve kurulların oluşmasıyla gelişme göstermiştir. Bugün tekafül sigortacılığın
global düzeyde faizsiz finanstaki hacmine bakıldığında yaklaşık 8 milyar dolar ile %0,4’lük bir
paya sahip olduğu görülmektedir (TKBB 2015).
Bu çalışmanın amacı, faizsiz finans içerisinde önemli bir paya sahip olan ve Türkiye’de de
son yıllarda uygulamalarına başlanan tekafül sigortacılığın kavramsal çerçevesi, yapısı, işleyişi,
türleri, finansal sistemdeki yeri ve önemine değinmektir. Ayrıca yapılan literatür araştırmasında
tekafül sigorta muhasebesine ilişkin bir çalışmaya rastlanmamış olup bu konuda tekafülün prim
üretme, hasar ödeme, sigortacı ve sigortalı açısından basit anlamda finansal tabloları oluşturup
aradaki
farkı
ortaya
koymaktır.
Bu
bağlamda,
Tekafül
muhasebeleştirilmesine yönelik örnek bir uygulamaya yer verilmiştir.
sigorta
işlemlerinin
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
2. TEKAFÜL (FAİZSİZ SİGORTACILIK) İŞLEMİNİN TANIMI, YAPISI, İŞLEYİŞİ
VE TÜRLERİ
Faizsiz sigorta ya da katılım sigortacılığı olarak ifade edilen tekafül sigortacılık işlemlerinin
daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla bu bölümde tekafül tanımına, yapısına, basit ve genel olarak
2.1. Tekafül Tanımı ve Açıklaması
Tekafül tanımından önce kısaca sigortanın ne olduğuna değinecek olursak; genel olarak
sigorta, gerçek kişi olarak bireylerin ya da tüzel kişi durumunda olan kurum ve kuruluşların
sahibi oldukları varlık ve değerlerini olası bir zarar, yangın, deprem, sel, hırsızlık, terör, gibi
çeşitli rizikolara karşı güvence altına almak maksadıyla önceden yapmış oldukları anlaşma
olarak ifade edilebilir.
Sigortalar genellikle sosyal ve özel sigorta olarak ayrıldığı gibi dayandığı esaslar açısından
karşılıklılık sigorta şirketleri (kooperatifler gibi) ve prim karşılığı sigorta şirketleri olarak da
ayrılmaktadırlar. Bunun yanı sıra hayat ve hayat dışı (elementer) sigortalar olarak da kategorize
edilebilmektedir.
Son yıllarda gelişen İslami sigorta ya da tekafül olarak ifade edilen sigorta türü ise özel
sigorta
kategorisinde
ele
alınabilmekle
beraber
daha
çok
hayat
dışı
sigortalarda
uygulanmaktadır.“Tekafül” Arapça kelime olan “kefalet” kökünden türemiş olup kefil olma,
yardımlaşma ve dayanışma anlamlarına gelmektedir (Üstün 2014).
Uluslararası İslami Finans İçin Muhasebe ve Denetleme Kurulu (AAOIFI), tekafülü şu
şekilde tanımlamaktadır: Tekafül, bireylerin maruz kaldıkları risklere karşı bu risklere güvence
verilmesine ilişkin yapılan anlaşmadır (Al Nemer 2013).
Genel olarak tekafül, bireylerin ilerde karşılaşabilecekleri herhangi bir zarar veya hasar
karşısında önceden anlaşarak ortak bir fon havuzu oluşturup söz konusu zararın ya da hasarın bu
fon havuzundan karşılanması şeklinde gerçekleştirilen, mevcut sigortacılık işlemlerine alternatif
olarak, günümüze entegre edilerek geliştirilen faizsiz olduğu söylenen bir tür sigorta yöntemidir.
Oluşturulan fon havuzundan zararlar karşılandıktan sonra kalan fazlalıklar, “helal olma”
ölçütüne uygun; aşırı belirsizlikten, kumardan ve faizden uzak, İslami ilkelere uygun yatırımlara
aktarılabilmektedir. Söz konusu yatırıma tüm poliçe sahipleri (sigortalılar) ortak olmaktadırlar.
2017/2
işleyişine, türlerine, kısaca tarihsel gelişimine ve finansal sistemdeki yerine değinilmiştir.
353
Uzman Seyran ÖZCAN
Bu bağlamda ortaklık girişiminden elde edilen kârlar da önceden sözleşmede belirtildiği gibi
paylaşılmaktadır (Elitaş ve diğerleri 2016).
Bu yönüyle tekafül sigorta kooperatif sigortalara oldukça benzemektedir. Nitekim kooperatif
sigortacılık (karşılıklı sigorta) uygulamaları da dayanışma ve yardımlaşma esasına dayalıdır
(TTK 2011 md.1402). Aynı zamanda yardım fazlalıklarının üyelere geri verilmesi ya da olası
2017/2
bir tehlike için ihtiyat olarak saklanması söz konusudur.
354
Bu bağlamda tekafül sigortasına ilişkin İslam Fıkıh Akademisinin 1978 tarihinde Mekke’de
almış olduğu karara göre faizden uzak, İslami prensiplere uygun olduğu belirtilmiştir
(www.tekafül.net). Türkiye’deki sigorta uygulamalarına ilişkin İslam hukukçularının ve
İlahiyatçılarının farklı görüşleri mevcuttur. Konuya ilişkin bazı görüşlere aşağıda kısaca yer
verilmiştir.
Bu görüşlere göre; Yardımlaşmaya dayanan karşılıklı sigortaların ve devletçe uygulanan
sosyal güvenlik ve sigorta kurumlarından faydalanmanın caiz olduğu, diğer taraftan İslam Fıkıh
Akademisinin 1978 Mekke ve 1985 yılında aldığı karara göre sabit primli ve aşırı belirsizlik
içeren ticari sigortaları dinen uygun görmemiştir (Dalgın 2011, 164). Bir başka görüşe göre de
sigorta uygulamaları kumara benzetilmekte olup belirsizlik içerdiği gerekçesiyle caiz
olmadığıdır (Ebu Zehra 1962, Aktaran www.tekafül.net, 2012).
Bu konuda görüş belirten Gönenç ise: “Sigortanın bütün çeşitleri haramdır. Aynen
piyangodan bir nevidir. Çünkü sigorta şirketi, evini sigorta etmek isteyen kimseye, “Her yıl
bana şu kadar prim ödeyeceksin. Eğer evin yanarsa ben değerini ödeyeceğim, yanmazsa da sen
taksitini ödemeye devam edeceksin” demektedir” şeklinde görüş beyan etmiştir (Gönenç 2012).
Karaman’a göre ise prim ödemeli sigortacılık uygulamalarına ilişkin görüş şu şekildedir:
“Meşru sigorta sisteminde kurum, hem topladığı meblağı meşru yollardan nemalandırmalıdır,
hem de hâsıladan hakkı olan belli hizmet payını aldıktan ve gerekli ödemeler yapıldıktan sonra
kalan meblağ sigortalılara ait olmalıdır” (Karaman 2016).
Günümüz ekonomik ve sosyal şartlarında hemen hemen yaşantımızın her alanında önem
kazanan sigortanın, İslami prensipler bakımından tekrar gözden geçirilmesinde yarar olmakla
beraber küresel düzeyde birçok ülkede uygulamaya başlanan ve gerek iktisadi gerekse de dini
açıdan dayanakları olan tekâfulün (faizsiz sigortacılık) Türkiye’de de kabul görüp uygulanması
ekonomik açıdan yarar sağlayacaktır (Üstün 2014).
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
Mevcut sistemdeki sigorta uygulamaları ile tekafül sigorta uygulamaları arasındaki farklar
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Konvansiyonel
Tekafül (Faizsiz Sigortacılık)
Sigortacılık
Amaç
Sigortacının kârını arttırma
Temel amaç sosyal sorumluluk olup
Açısından
amacına dayalıdır.
toplanan fonlarla poliçe sahiplerinin
karşılaşacağı risklere karşı onları
korumaktır.
Haklar
Sigorta
şirketinin
Açısından
toplanan fonların sahibidir.
sigortalılardır.
Teminat ve
Sigorta sözleşmesi kapsamı
Amaç toplum refahı ve korunması
Sorumluluk
dışındaki
olduğundan karşılaşılan her türlü
Açısından
zararlardan sigortacı için
hasar
sahibi
ve
Toplanan fonların ortak sahipleri
hasar ve zarar ortaklaşa karşılanır.
sorumluluk yoktur.
Kâr Açısından
Ödenen
primler
karşılanan
ile
Ortak havuzda toplanan primlerden
hasarlar
hasar tutarı ödendikten sonra kalan
sonucundaki olumlu ya da
fazlalık
olumsuz
dağıtılabilir ya da ortak bir yatırıma
fark
sigorta
şirketinin kâr ya da zararını
sigortalılar
arasında
yatırılabilir.
oluşturur.
Yasa ve
Gerekli yasa, düzenleme ve
Gerekli
yasa,
düzenleme
Düzenlemeler
denetlemeleri yapan kurum
denetlemeleri
Açısından
ve kurullar devlet tarafından
kurulların devletçe belirlenmesinin
belirlenir.
yanında Uluslararası Şeri Danışma
yapan
kurum
ve
ve
Kurulunun onayı da gerekmektedir.
2017/2
Tablo 1. Konvansiyonel Sigorta ve Tekafül Arasındaki Farklar
355
Uzman Seyran ÖZCAN
Sigorta
Sözleşme feshi durumunda
Sözleşme feshi durumunda prim
Sözleşmesinin
fesih
Feshi Açısından
ödenen
zamanına
kadarki
havuzunda
kalan
pirimler
sigorta
sigortalılara dağıtılır.
tüm
fonlar
sahibi ve ortaklarında kalır.
2017/2
Kaynak: Akten Çürük (2013)’den uyarlanmıştır.
2.2. Tekafül Tarihsel Gelişimi
356
Sigortacılığın tarihsel gelişimine bakıldığında ilk olarak 1666 yılındaki büyük Londra
yangını ile yangın sigortası, 16.yüzyılda İngiltere’de hayat sigortaları, 1750’lerde ABD’de
yangın sigortası, 18.yüzyılda deniz ticaretinde gelişen İtalya’da deniz nakliyat sigortası gelişme
göstermiştir. Osmanlı’da ise büyük İstanbul (Beyoğlu yangını) yangını ile nakliyat sigortası
yanında yangın sigortası da gündeme gelmiştir. Böylece genel olarak dünyada sigortacılık 18.
ve 19. yüzyıllarda gelişimini tamamlamıştır (Baskıcı 2002, 2).
1970’lere kadar dini hassasiyetleri sebebiyle sigorta sisteminden uzak duran İslami kesimde
ilk kez Dünya İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’nın tekafül şirketi (faizsiz
sigorta) kurmasıyla sigortacılık faaliyetlerine başlanmıştır. 1980’lerde İslam İşbirliği Teşkilatı
(OIC) Tekafül sigortacılığını onaylamıştır. 1980’lerden sonra ise Malezya, Bahreyn ve Suudi
Arabistan gibi İslam ülkeleri tarafından da uygulamalarına başlanmıştır.1995’te Güneydoğu
Asya Birliği (ASEAN) Ülkeleri tarafından tekafül şirketi, 1997’de İslami Bankacılık ve Ulusal
Tekafül Şeriat Kurulu, 2006 yılında Malezya Uluslararası Finans Merkezinin kurulması ve 2014
yılında risk tabanlı sermaye için tekafül uygulamaları gelişme göstermiştir (EY 2015).
Günümüze gelene kadar birçok İslami sigorta şirketi ve bunların uluslararası düzeydeki
düzenleme kurumları kurulmuştur. Aşağıdaki tabloda kuruluş tarihine göre uluslararası düzeyde
işbirliği ve faaliyette bulunan tekafül şirketleri yer almaktadır.
Tablo 2. Uluslararası Kooperatif ve Mütual Sigorta Federasyonu Üye Tekafül Şirketleri
Kuruluş Yılı
Tekafül Kuruluşları
Ülke
1
1968
Malezya Sigorta Enstitüsü (MII)
Malezya
2
1977
İslami Bankacılık ve Sigortacılık
İngiltere
Enstitüsü (IIBI)
3
1978
İslam Sigorta Şirketi (IIC)
Sudan
4
1979
SALAMA (Sigorta Acentesi)
BAE
5
1981
Ensar Konut Kooperatif Şirketi
Kanada
6
1983
Sheikan
Sudan
7
1998
Âmâna Tekafül
Sri Lanka
8
1999
Tekafül T&T
Trinidad ve Tobago
9
2000
İslami Hayat Sigortası Ltd.
Bangladeş
10
2000
SALAMA (Sigorta Acentesi)
Cezayir
11
2001
Mısır Suudi Sigortacılık
Mısır
12
2005
Re Tekafül
BAE
13
2005
Takmin (Mikro Sigorta Acentesi)
Endonezya
14
2006
PruBSN Tekafül
Malezya
15
2008
Genel Tekafül
Katar
16
-
Afrika ReTekafül Şirketi
Afrika
Kaynak: http://www.takafül.coop adresinden uyarlanmıştır (Erişim Tarihi: 18.01.2016).
2.3. Tekafül Türleri ve İşleyişi
Günümüz tekafül uygulamaları vakıflarla aynı temellere ve amaçlara dayanmaktadır. Başka
bir ifade ile vakıfların bünyesinde tekafüle yönelik düzenlemeler ve uygulamalar yer
almaktaydı.Buna göre vakıflarda olduğu gibi tekafülde de amaç, sosyal sorumluluk, hayır
işleme, ortak fayda, dayanışma ve karşılıklı işbirliği ile gönüllülük esasına dayalı
yardımlaşmadır.
Bu bağlamda tekafül sigorta uygulaması mevcut sigorta uygulamasından farklıdır. En önemli
farklardan biri tekafülde risklere karşı ortaklaşa bir sözleşme ile birleşip doğabilecek tehlikeleri
önlemek amaçlı bir fon havuzu oluşturmaktır. Bu fon havuzundan riziko maliyeti karşılandıktan
sonra kalan tutarda tüm sigortalıların eşit hak sahibi olmasıdır.
Tekafülde gönüllülük esas olduğundan ödenmeyen pirime faiz uygulaması da söz konusu
değildir. Zira tekafülde pirim ödemesi değil katkı payı ödenmektedir. Genel olarak tekafül
mudaraba ve vekâlet sözleşmeleri temeline dayalı vekil ve ya mudarip (yönetici) ile
işlemektedir. Bunların yanı sıra karma yapısı da mevcuttur.
Aşağıdaki şekilde genel olarak günümüz sisteminde tekafül işleyiş aşamaları
2017/2
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
357
Uzman Seyran ÖZCAN
gösterilmektedir
2
358
7
6
3
Hasar
Giderleri
Yatırım
Girişimi
4
Fon Havuzu
Tekafül
Sigorta Şirketi
Sigortalı
2017/2
1
5
Şekil 1. Basit Tekafül Sigorta İşleyişi
Kaynak:http://www.tekafülsigorta.com/2010/12/tekafül-sigorta-sistemi-nasl-calsr.html’ den
uyarlanmıştır (Erişim Tarihi: 15.01.2016).
1.
Sigortalı (poliçe sahibi/ödeme karşılığında riskten korunmak isteyen) tarafından
tekafül sigorta şirketine herhangi bir varlığını korumak amacıyla sözleşme imzalayarak
belirli bir ödeme yapar.
2.
Tekafül sigorta şirketi (sigortacı/ riski üstlenen) tarafından toplanan fonların
muhtemel bir riski karşılamak amacıyla fon havuzuna aktarılması.
3.
Sigorta şirketi tarafından sigortalının uğradığı zarar/hasar fon havuzundan
karşılanır.
4.
Fon havuzunda biriken fonlar yeni yatırımlara aktarılır.
5.
Yatırım girişiminden doğan kârlar tekrar fon havuzuna aktarılır.
6.
Tekafül şirketi havuzda toplanan fonlardan kendi payına düşeni alır.
7.
Kalan fonlar sigortalılara dağıtılır.
Tekafül sigortalar uygulandıkları ülkelere göre; Pakistan tekafül modeli ya da Malezya
tekafül modeli olarak isimlendirildiği gibi Mudaraba (ortaklık), Vekâlet (vekil) ya da Karma
model (mudaraba ve vekâlet) olarak da bilinmektedir (Abdul Wahab 2007).
2.3.1. Vekâlet Tekafül Modeli
Vekâlet tekafül modelinde prim ödeyen sigortalılar ile bu primleri yöneten sigorta şirketi
arasında vekâlet sözleşmesi imzalanmaktadır. Sözleşme esasınca, vekil şirkete fon havuzundan
belirli bir miktar ücret verilip fon fazlası olası bir risk sonucu zarar ve hasarların karşılanması
için kullanılır. Kalan fonlar hasarı karşılamaya yetmediği takdirde katılımcılardan gönüllülük
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
esasına göre bir miktar daha fon toplanabilir. Diğer bir ifadeyle Karz-ı Hasen (bağış) yapılır.
Fon havuzunda meydana gelen hasarlar ödendikten sonra fon kalanı oluştuğu takdirde ise
gerekirse vekil şirket, sigorta katılımcıları adına İslami kaidelere uygun ticari faaliyetlerde
bulunabilir.
katılımcılara kar payı olarak dağıtılabilir ya da tekrar fon havuzuna aktarılabilir.
2.3.2. Mudaraba Tekafül Modeli
Mudaraba finansman yöntemiyle benzer bir yapıya sahip olan Mudaraba Tekafül sigorta
modelinde emek veren (mudarip), yöneten olarak sigorta şirketi, sigortalılardan (prim
ödeyenler, katılımcılar) topladıkları primleri bir fon havuzunda biriktirerek taraflar arasında
yapılmış olan mudaraba sözleşmesi gereğince İslami prensiplere uygun ticari faaliyetlere
yatırım yapar. Ticari faaliyetler sonucu elde edilen gelir, söz konusu sözleşmenin tarafları
arasında önceden belirlenen oranlarca paylaşılabildiği gibi fon havuzunda da tutulabilir. Olası
bir tehlike, kaza, risk sonucunda meydana gelen hasarlar fon havuzundan karşılanır.
Başka bir ifadeyle Mudaraba Tekafül modelinde, mudarip şirket ile katılımcılar arasında
mudaraba sözleşmesi imzalanarak toplanan primler İslam Ticaret Hukukuna uygun yatırımlara
aktarılarak elde edilen kar ya da zarar taraflarca önceden belirlenen oranlarda paylaşılır. Bu
bağlamda mudaraba Tekafül modeli mudaraba ortaklık sözleşmesine dayalı bir sigorta türüdür
denilebilir.
2.3.3. Vekâlet-Mudaraba (Karma) Tekafül
Vekil şirket ve katılımcılar arasında vekâlet sözleşmesi yapılarak primlerin bir fon
havuzunda toplandığı ve bu havuzdan vekâlet ücretinin ödendiği, olası bir tehlike sonucunda ise
yine bu fon havuzundan hasarların karşılandığı ancak havuzda biriken fonların yeni yatırımlara
dönüştürülmesi noktasında ise bunları yönetecek olan mudarip (sigorta şirketi, vekil) ile
katılımcılar arasında uygulanan mudaraba sözleşmesi hükümlerine uygun yapılan bir Tekafül
modelidir.
Başka bir deyişle sigorta işlemlerinde vekâlet, fon havuzunda kalan fazlalıklarla da
mudarebe sözleşmesi uygulanarak yatırım yapılır (Aslan 2015).
2017/2
Ayrıca söz konusu vekâlet sözleşmesi gereğince girişim sonucu elde edilen kazanç ya
359
Uzman Seyran ÖZCAN
2.4. Tekafül Sigortanın Finansal Sistemdeki Yeri
Uluslararası Kooperatif ve Mütüel Sigorta Federasyonu üye Tekafül şirketlerine
bakıldığında; 1968’de Malezya Sigorta Enstitüsü’nün (MII), 1970’lerden sonra ise İngiltere’de
İslami Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü (IIBI), Sudan’da İslam Sigorta Şirketi (IIC) ve
Birleşik Arap Emirlikleri’nde SALAMA (Sigorta Acentesi) gibi kuruluşlar olduğu
2017/2
görülmektedir. 1980’lerden günümüze kadar da Federasyona; Mısır, Cezayir, Katar, Afrika,
360
Endonezya ve Malezya gibi birçok ülkede kurulmuş üye sigorta şirketleri mevcuttur
(http://www.takafül.coop). Bu bağlamda Tekafül sigorta uygulamalarına 1960’lı ve 1970’li
yıllarda başlandığı söylenebilir.
1970’lerde Dünya İslam Birliği Fetva Konseyi’nin kurulması ve Sudan’da İslami Sigorta
şirketinin kurulması ile İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) tarafından Tekafül sigortacılık
onaylanmıştır (EY 2015).
Günümüzdeki Tekafül sigortacılık faaliyetlerine bakıldığında; İslami ülkeler dışında birçok
Avrupa ve Asya ülkelerinde de uygulamalarının olduğu görülmektedir. Söz konusu faaliyetlerin
faizsiz finans sistemindeki yeri ise faizsiz bankacılık faaliyetleri ve sukuk (faizsiz bono)
ihraçlarından sonra önemli bir şekilde arttığı görülmektedir.
Global faizsiz finansta aktiflerin dağılımına göre %81 ile en büyük pay faizsiz bankacılık,
%14 ile sukuk ihraçları ve % 4 ile de faizsiz yatırım fonları yer almaktadır. Tekafül oranı ise %1
civarındadır (TKBB 2015).
2017/2
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
361
Şekil 2. Global Düzeyde Toplam Tekafül (2015)
Kaynak: Malaysian Tekafül Dynamics Central Compendium 2015 (Erişim Tarihi: 22.01.2016).
Şekil 2’de Malezya 2015 yılı tekafül verilerine göre toplam tekafü
Şekil 2’de Malezya 2015 yılı tekafül verilerine göre toplam tekafül primlerinin dağılımı
gösterilmiştir. Toplam tekafül miktarı 14,7 milyar dolar iken %56 gibi önemli bir paya Suudi
Arabistan sahipken ASEAN ülkeleri olan Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur
toplamda %27’lik oran ile ikinci sırada yer almaktadır. Körfez ülkeleri ise %10’luk pay ile
tekafülde üçüncü sıradadır. ASEAN ülkeleri toplam tekafül miktarı 3,9 milyar dolar civarında
ve bu miktarın yaklaşık %76’sına Malezya sahiptir.
Müslüman ülkeler dışındaki ülkelerin İslami finansa ilgileri giderek artmaktadır. Bu konuda
gerek katılım bankacılık uygulamaları ile gerek sukuk (faizsiz bono) uygulamaları ile birçok
ülke yasal altyapı ve düzenlemelere gitmiştir. Faizsiz finans sistem içerisindeki tekafül sigorta
da bu açıdan yapılan düzenlemelerin kapsamındadır.
Söz konusu yasal düzenleme ve alt yapı çalışmaları için Fransa 2010 ve 2011 yılında kanun
düzenlemeleri ile vergi düzenlenmeleri yapmıştır. Lüksemburg, 2010 ve 2011 yılında Finans
Sektörü Denetim Komisyonu (Commision de Surveillancedu Sekteur Financier-CSSF) fon
kanununda şeriata uyumlu fon ihracına yönelik genelge yayımlamış, İngiltere 2010, 2012 ve
Uzman Seyran ÖZCAN
2013 yıllarında yaptığı düzenlemelerle İslami finansın batı merkezi olma yönünde hızla
gelişmiştir. Öte yandan Almaya 2012 yılında, Frankfurt’ta İslami konferansa ev sahipliği
yaparak İslamî finans ürünlerine yönelik vergi iyileştirmeleri yapmıştır. 2014 yılında ise Hong
Kong ve Güney Afrika İslamî tahvil ihraç sayılarını sırasıyla 1 ve 2,2 milyar dolara
çıkartmışlardır (http://www.takaful.coop).
2017/2
Türkiye’de ise sukuk (yatırım sertifikaları) uygulamalarına ilişkin 2010 yılında düzenlemeler
362
yapılmış ve uluslararası düzeyde sukuk ihraçlarında önemli bir ihraç payına ulaşılmıştır (Özcan
ve Elitaş 2015). Faizsiz bankacılık uygulamalarında %5 civarında olan Türkiye sukuk
ihraçlarında %3’lük bir paya sahiptir. 2016 yılında sukuk ihraçlarının 115 milyar dolar olması
öngörülmektedir (Damak 2016).
İslami finansta umut verici görülen Türkiye’de şuana kadar tekafül sigortaya yönelik bir
yasal alt yapı ve uygulama yapılabilmiş değildir. Ancak İslamî sigorta faaliyetleri yaptığını
belirten Neova Sigorta Şirketi bu konuda dikkatleri çekmektedir. Faizsiz sigorta
uygulamalarının şerri açıdan incelenmesinde yarar olmakla birlikte Türkiye için tekafül
sigortacılıkta öncü olması bakımından önemlidir.
3. LİTERATÜR TARAMASI
Son yıllarda literatüre giren İslam ekonomisinin, gerek teorik gerekse uygulama alanları
genişledikçe bu alanda kullanılan finansal araçlar ve faizsiz finans modelleri de giderek
artmaktadır. Özellikle Katılım Bankalarında görülen klasik uygulamalar olan mudaraba (emeksermaye ortaklığı), murabaha (mal satımına dayalı ortaklık), muşaraka (kar- zarar ortaklığı) gibi
faizsiz finanas modellerin yanında son yıllarda geliştirilen sukuk (faizsiz bono) paket modelleri
de piyasalarda yer edinmiştir. İslam ekonomisinde göze çarpan bir diğer faizsiz uygulama ise
Katılım Bankaları ve Sigorta şirketleri tarafından günümüz finansal sistemle bütünleştirilerek
geliştirilmeye çalışılan ve uygulamalarına başlanan tekafül (faizsiz sigortacılık) işlemleridir.
Tekafül işlemlerine ilişkinDünya ve Türkiye literatüründe kısaca şu şekilde değinilmiştir.
Ayub (2007) çalışmasında; tekafülün İslam ticaretinde yeni bir kavram olmadığını, geçmişte
uygulamaları olan mutual (kooperatif, karşılıklı) sigorta temeline dayandığı ve 1985’te İslami
Fıkıh Kurulu (OIC) tarafından konvansiyonel sigortaya alternatif olarak tekafül sigortacılığının
onayladığını belirtmektedir. Dünyada, Bahreyn, Mısır, Endonezya, Malezya, Sudan, Birleşik
Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Türkiye ve toplamda 24 ülkede 60’ın üzerinde tekafül
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
şirketinin olduğunu belirtmekte olup ilk tekafül şirketinin 1979’da İslami Sigorta Şirketi olarak
Sudan’da kurulduğunu ifade etmektedir.
Abdul Wahab(2007)’a göre; genel olarak tekafül modelleri uygulandıkları ülkelere göre
isimlendirilmekle beraber işleyiş açısından ortak bir model ayrımı da söz konusudur. Örneğin
modeli, Vekâlet (vekil) modeli ve Vakıf-Vekâlet olarak da geçen karma model (mudaraba ve
vekâlet) şeklinde de ifade edilmektedir.
Çalık (2011)’e göre; karma tekafül sigorta yöntemi daha çok Pakistan ve Güney Afrika’da
uygulanmaktadır. Vakıf modeli olarak da bilinen karma tekafülde katılımcılar yatırım amaçlı
olarak da bir miktar prim öderler. Yatırım amaçlı toplanan fonlar kâr amacı taşıyarak vakfa fon
sağlamaktadırlar.
Al Nemer (2013) tarafından yapılan çalışmada; Uluslararası İslami Finans İçin Muhasebe ve
Denetleme Kurulunun (AAOIFI) tekafülü, bireylerin maruz kaldıkları risklere karşı bu risklere
güvence verilmesine ilişkin yapılan anlaşma olarak ifade edildiğini belirtmektedir.
Marifa Akademy (2014)’ün çalışmasında; tekafül sözleşmelerinin düzenlenmesinde iki
şekilde ilişkiden söz edilebilir. Birincisi, tekafül fon yöneticisi, tekafül fon havuzu, belirlenecek
olan politikalar, oluşan hasarlar, bunların tespiti, yönetimi, karşılanması ve teberru olarak katkı
toplamayı içerir. İkinci olarak teberru fonu, tekafül fonu, yönetici arasındaki ilişki ile fon
fazlalıklarının yatırımlara aktarılmasıdır. İlk ilişki kurulur ve sonra tekafül fon yöneticisi
katılımcılar tarafından vekil olarak kabul edilir ya da fon yöneticisi olarak mütevelli veya
kayyum olarak biri atanır. Yatırımlar söz konusunda ise yine vekâlet ya da mudaraba
sözleşmesine dayalı olarak yatırımlar yapılabilir.
Üstün (2014) ‘e göre; günümüzde İslami model olarak karşımıza çıkan tekafül (faizsiz
sigortacılık) işlemleri aslında birkaç yüzyılı aşkındır batı ülkelerinde uygulanmakta olan mütüel
(karşılıklı, kooperatif) sigorta sistemine benzemektedir. Buna göre kooperatif sigortacılık
esaslarına göre çalışan tekafülde, elde edilen gelirin yahut ortaya çıkan zararın İslami usullere
uygun helal, hakkaniyetli ve eşit bir şekilde hak sahiplerine dağıtılması ve karşılanması şeklinde
uygulanmaktadır.
Aslan (2015) çalışmasında; genel olarak tekafül sigortacılığın konvansiyonel sigortacılığa
göre daha hızlı bir büyüme gösterdiği sonucuna varmıştır. Ayrıca Türkiye’de de tekafülün hızlı
bir büyüme potansiyeline sahip olduğu ancak bunun yanında tekafülün bilinirliliği konusunda
2017/2
Pakistan tekafül modeli ya da Malezya tekafül modeli denildiği gibi Mudaraba (ortaklık)
363
Uzman Seyran ÖZCAN
eğitim-öğretim faaliyetlerinin yapılması, mevzuat açısından yasal alt yapısının geliştirilmesi ve
merkezi bir denetim kurulunun oluşturulması gerektiği sonucuna varmaktadır.
IIBI (Institute of Islamic Banking and Insurance) (2016), tekafülün kefalet sözcüğünden
türediğini ve ortak sorumluluk anlayışı ile “birbirini garanti” veya “ortak garanti” anlamlarına
2017/2
geldiğini ifade etmektedir.
364
4. TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ
Tekafül, İslami Finansal Kurumlar Muhasebe ve Denetim Örgütü (AAOIFI), Uluslararası
Finansal Raporlama Standartları (UFRS) ve Uluslararası Finansal Raporlama ve Yorumlama
Komitesi (IFRIC) tarafından yayımlanan kararlarla uyumlu hazırlanmıştır. AAOIFI standartları
Şeriat Danışma Komitesinin onayından geçerek yayımlanır. Tekafül şirketleri AAOIFI, UFRS
ve IFRIC gibi uluslararası kurumların hükümlerine uygun olarak yıllık faaliyet raporları,
finansal tablolar düzenlemektedirler.
Türkiye’de, sigorta işlemleri için “TFRS 4 Sigorta Sözleşmeleri” Standardı adı altında
25.03.2006 tarihde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu standart gerek denetim gerekse hukuki
açıdan sigorta sözleşmesi yapan her işletmeyi sigortacı olarak kabul etmekte olup sigorta
sözleşmelerini imzalayan herhangi bir işletmenin sigorta sözleşmelerine ilişkin finansal
raporlamaların belirlenmesini amaçlar (TFRS 4 2011).
Bu standardın kapsamında; şirketin düzenlediği ve aldığı sözleşmeler, ihraç ettiği isteğe
bağlı katılım özellikli finansal araçlara “TFRS 7 Finansal Araçlar: Açıklamalar” Standardı
çerçevesinde açıklama yapmayı gerekli kılar. Diğer taraftan TFRS 4’te sigorta şirketlerinin elde
tuttukları finansal varlıklar ile ihraç edilen finansal borçların muhasebeleştirilmesi konularına
değinmemektedir. Başka bir ifade ile bu TFRS sigortacıların diğer muhasebe konularına, “TMS
32 Finansal Araçlar: Sunum”, “TMS 39 Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme”, TFRS
7 ve “TFRS 9 Finansal Araçlar” standartları kapsamında yapılacak işlemlere değinmemektedir.
Sigorta şirketleri sigorta unsuru için TFRS 4, birikim unsuru için TFRS 9’u uygular (TFRS 4
Sigorta Sözleşmeleri Resmi Gazete, 2011).
Bu TFRS bazı sigorta işlemlerini birçok TFRS den muaf tutsa da bazı işlemlerde, örneğin;
afet poliçesi karşılıkları ve denkleştirme karşılıkları gibi gelecekteki olası hasarlara ilişkin
karşılıkları, eğer bu hasarlar raporlama dönemi sonunda var olmayan sigorta sözleşmelerinden
kaynaklanıyorsa, TMS 8 çerçevesinde borç olarak muhasebeleştirmez (TFRS 4 2011).
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
Sigorta şirketlerine ilişkin işlemler TFRS 4 standardında açıklanmakta olup reasürans
şirketleri ve tekafül sigorta işlemleri de bu standart kapsamında ele alınmaktadır. Buna göre
tekafül şirketleri gerçeğe uygun değeriyle ölçülen satılmaya hazır yatırımların satışı dışında
varlıkları maliyet esasına göre muhasebeleştirmektedir. Duran varlıklar için yıpranma payı
raporuna ek olarak
“Sigorta Denetleme Yetki Belgesi” verilen kişiler tarafından da
denetlenebilmektedir (Hameed ve Asiri 2014).
Çalışmanın bu aşamasında konvansiyonel sigortacılık ile tekafül sigortacılığın farkının daha
net anlaşılması açısından örnek uygulama ile hayat dışı (elementer) sigorta üzerinden prim
üretimi ve hasar ödemesine ilişkin muhasebe kayıtlarına yer verilecektir. Uygulamada sigorta
hesap planı kullanılmıştır. Tekafül sigorta için de aynı hesap kodları kullanılmakta olup
konvansiyonel sigortadan farkı, prim üretme hesaplamaları ile fazlalıkların yeni yatırımlara
aktarılması ve bunların finansal tablolara yansıtılması noktasında ortaya çıkmaktadır.
Başka bir ifade ile konvansiyonel sigorta ve tekafül sigorta muhasebe kayıtları ve hesap
kodları benzer olmakla beraber finansal tabloları düzenleme noktasında farlılık söz konusudur.
Buna göre konvansiyonel sigorta şirketi tek bilanço ve tek gelir tablosu düzenlerken tekafül
sigorta şirketi tek bilanço ancak iki farklı gelir tablosu düzenlemektedir.
Tekafül katılımcıları (sigortalıları) için ayrı gelir tablosunun düzenlenmesinin sebeplerinden
bir tanesi ise vekâlet tekafül modeline göre vekil şirket olarak sigorta şirketi, fon havuzundaki
fazlalıkları yatırımlara kanalize edip kâr elde ettiğinde bu kârdan sadece vekil ücretini alıp kalan
kısmın tamamını katılımcılara dağıtmasıdır. Mudaraba tekafül modelinde ise kalan fazlalıklar
için ayrıca mudaraba sözleşmesi yapılmışsa yatırımlardan elde edilen kârdan önceden anlaşılan
oranda bir paylaşım yapılır.
Dolayısıyla katkı payı ödeyen katılımcılar (sigortalılar) yapılan girişimle sadece katkı
ödeyen sigortalılar değil aynı zamanda girişimin de ortağı olarak ayrı gelir elde ederler. Diğer
bir husus ise tekafülde, sigortalılar tarafından geciken ya da ödenemeyen katkı payları için faiz
hesaplama söz konusu değildir. Böyle bir durumda ancak gönüllülük esası gereği bağış
yapılabilir.
2017/2
hesaplaması yapılır. Ayrıca şirket faaliyetleri ve raporları dış denetim ve şeriat denetleme kurulu
365
Uzman Seyran ÖZCAN
4.1. Konvansiyonel Sigorta Muhasebe Kayıtları
Yangın Sigortasına İlişkin prim üretme ve hasar ödeme muhasebe kayıtları:
Örnek: XYZ sigorta şirketi elementer alanda farklı tarihlerde çeşitli sigorta poliçeleri
düzenlemiştir. Poliçelere ilişkin bazı veriler ile zorunlu yasal vergi oranları ve fon oranları
2017/2
aşağıda verilmiştir (uygulama örneği Aslanoğlu 2013 ve MEGEP’ten uyarlanmıştır).
366
Yangın Sigortası
Ödeme Planı
Toplam net prim
:
3.000.000
Peşin: 577.500
Yangın sigorta vergisi (%10)
:
300.000
1.taksit: 577.500
(Net prim x %10)
--------------------
2.taksit: 577.500
BSMV (Gider Vergisi) Matrahı
:
3.300.000
3.taksit: 577.500
Gider Vergisi (%5)
:
165.000
4.taksit: 577.500
-------------------3.465.000
5.taksit: 577.500
:
(BSMV matrahı x %5)
Brüt Prim
1.
Yangın sigortası prim tahakkuk kaydı.
/
120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR.
3.465.000
120.01.Sigortalılardan Alacaklar
701 YANGIN
3.000.000
701.01. Yangın Teknik Gelir
701.01.1.Yazılan Primler
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.1.Gider Vergisi: 165.000
360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000
/
465.000
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
2. İlk primin tahsil kaydı.
/
100 KASA HESABI
577.500
120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR.
577.500
/
BSMV (Gider Vergisi) gelecek ayın 15’ine kadar bağlı bulunulan vergi dairesine
ödenecektir.
3.
367
Gider Vergisi ödeme kaydı.
/
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
165.000
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.1.Gider Vergisi: 165.000
100 KASA HESABI
165.000
/
4.
Yangın Sigorta Vergisinin ayın 20’sine kadar bağlı bulunulan belediyenin vergi
dairesine ödenmesi kaydı.
/
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
300.000
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000
100 KASA HESABI
300.000
/
XYZ sigorta şirketine ihbar edilen bir yangın hasarına ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir.
Muallak hasar
:
1.500.000
Muallak ekspertiz ücreti
:
1.800
Muallak masraf bedeli
:
500
--------------------
Toplam muallak karşılık
2017/2
120.01.Sigortalılardan Alacaklar
:
1.502.300
Uzman Seyran ÖZCAN
1.
Muallak hasar ayrılması kaydı.
/
701 YANGIN
1.502.300
701.02. Yangın Teknik Gider
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.502.300
2017/2
353.01.1. Tahakkuk eden
368
/
2.
Hasar bedeli olan 1.500.000 TL bankadan ödenmiştir.
/
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.500.000
353.01.1. Tahakkuk eden
102 BANKALAR HS.
1.500.000
/
3.
Masraf bedeli olan 500 TL nakit olarak ödenmiştir.
/
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
500
353.01.1. Tahakkuk eden
500
100 KASA HS.
/
4.
Eksper ücreti tahakkuk kaydı.
/
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.800
353.01.1. Tahakkuk eden
338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR
338.01. Ekspertiz
/
1.800
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
5.
Eksper ücretinin nakit olarak ödenmesi kaydı.
/
338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR
1.800
100 KASA HS.
1.800
/
XYZ sigorta şirketi muhasebe işlemleri sonucunda finansal tablolarında tek bilanço ve tek
gelir tablosu düzenlemiştir. Aşağıda basit ve anlaşılır şekilde hazırlanmış şirkete ait gelir
tablosunda gösterilen nihai kâr, şirketin esas faaliyeti sonucu topladığı primlerden elde etmiş
olduğu kârı göstermekte olup tamamı şirkete aittir.
Tablo 3. XYZ Sigorta AŞ’nin Basit Anlamda Gelir Tablosu
Yangın Sigorta Fonu
Kazanılmış Primler
3.465.000
Hasar Ödemeleri (-)
-1.500.000
Yönetim Giderleri (-)
-2.300
Ekspertiz Ücreti
-1800
Masraf Gideri
Vergi Öncesi Gelir
-500
1.962.700
Vergi Gideri (-)
-465.000
Yangın Sigorta Vergisi: %10
-300.000
BSMV (Gider Vergisi) %5
-165.000
Vergi Sonrası Gelir
1.497.700
4.2. Tekafül Sigorta Muhasebe Kayıtları
Konvansiyonel sigorta muhasebe kayıtları ile karşılaştırma yapılıp daha net anlaşılması
dolayısıyla aynı örnek ve veriler üzerinden örneklendirilmiştir.
2017/2
338.01. Ekspertiz
369
Uzman Seyran ÖZCAN
Yangın Sigortasına İlişkin prim üretme ve hasar ödeme muhasebe kayıtları:
Örnek: KLM tekafül sigorta şirketi elementer alanda farklı tarihlerde yangın sigortasına
ilişkin poliçeler düzenlemiştir. Tekafül katılımcıları ile yapılan vekâlet sözleşmesine dayalı
olarak KLM tekafül şirketi toplanan net primlerden %30 oranında vekâlet ücreti alacaktır.
Poliçelere ilişkin bazı veriler ile zorunlu yasal vergi oranları ve fon oranları aşağıda
2017/2
verilmiştir.
370
Yangın Sigortası
Ödeme Planı
Toplam net prim
:
3.000.000
Peşin: 577.500
Yangın sigorta vergisi (%10)
:
300.000
1.taksit: 577.500
--------------------
2.taksit: 577.500
(Net prim x %10)
BSMV (Gider Vergisi) Matrahı
:
3.300.000
3.taksit: 577.500
Gider Vergisi (%5)
:
165.000
4.taksit: 577.500
(BSMV matrahı x %5)
--------------------
Brüt Prim
1.
:
5.taksit: 577.500
3.465.000
Yangın sigortası prim tahakkuk kaydı.
/
120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR.
3.465.000
120.01.Sigortalılardan Alacaklar
701 YANGIN
3.000.000
701.01. Yangın Teknik Gelir
701.01.1.Yazılan Primler
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.1.Gider Vergisi: 165.000
360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000
/
465.000
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
2.
İlk primin tahsil kaydı.
/
100 KASA HESABI
577.500
120 SİGORTACILIK FAAL. ALACAKLAR.
577.500
2017/2
120.01.Sigortalılardan Alacaklar
/
3.
371
Gider Vergisi ödeme kaydı.
/
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
165.000
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.1.Gider Vergisi: 165.000
100 KASA HESABI
165.000
/
4.
Yangın Sigorta Vergisinin ayın 20’sine kadar bağlı bulunulan belediyenin vergi
dairesine ödenmesi kaydı.
/
360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR HS.
300.000
360.01.Ödenecek Vergiler
360.01.3. Yangın Sigorta Vergisi: 300.000
100 KASA HESABI
/
300.000
Uzman Seyran ÖZCAN
KLM tekafül sigorta şirketine ihbar edilen bir yangın hasarına ilişkin bilgiler aşağıdaki
2017/2
gibidir.
372
Muallak hasar
:
1.500.000
Muallak ekspertiz ücreti
:
1.800
Muallak masraf bedeli
:
500
--------------------
Toplam muallak karşılık
5.
:
1.502.300
Muallak hasar ayrılması kaydı.
/
701 YANGIN
1.502.300
701.02. Yangın Teknik Gider
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.502.300
353.01.1. Tahakkuk eden
/
6.
Hasar bedeli olan 1.500.000 TL bankadan ödenmiştir.
/
353 MUALLAK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.500.000
353.01.1. Tahakkuk eden
102 BANKALAR HS.
1.500.000
/
7.
Masraf bedeli olan 500 TL nakit olarak ödenmiştir.
/
353 MUALLÂK HASAR VE TAZM. KARŞ.
500
353.01.1. Tahakkuk eden
100 KASA HS.
/
500
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
8.
Eksper ücreti tahakkuk kaydı.
/
353 MUALLÂK HASAR VE TAZM. KARŞ.
1.800
353.01.1. Tahakkuk eden
338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR
1.800
2017/2
338.01. Ekspertiz
/
9.
Eksper ücretinin nakit olarak ödenmesi kaydı.
373
/
338 DİĞER İLİŞKİLİ TARAFLARA BORÇLAR
1.800
338.01. Ekspertiz
100 KASA HS.
1.800
/
KLM tekafül sigorta şirketi muhasebe işlemleri sonucunda finansal tablolarında tek bilanço
ancak iki gelir tablosu düzenlemiştir. Aşağıda basit ve anlaşılır şekilde hazırlanmış şirkete ve
katılımcılara ait gelir tabloları düzenlenmiştir. KLM şirketi gelir tablosunda gösterilen nihai kâr,
şirketin esas faaliyeti sonucu topladığı primleri göstermekte olup bu primlerden önceden vekâlet
sözleşmesine dayalı olarak vekil şirket ücretini aldıktan sonra kalan fazlalığı önceden anlaşılan
şekilde ya ihtiyatlılık gereği bir kısmı fon havuzunda bırakılıp diğer kısmı yatırımlara aktarılır
veyahut tamamı katılımcılara dağıtılır. Başka bir ifade ile vergi sonrası kârdan şayet mudaraba
sözleşmesi (ortaklık) yapılmadıysa KLM tekafül şirketinin pay alma hakkı bulunmamaktadır.
Kalan fazlalıkların yatırımlara aktarılmasında mudaraba sözleşmesi imzalanmış ise, o vakit
yatırımlardan elde edilen gelirler sözleşmede anlaşılan pay oranında dağıtılır.
Uzman Seyran ÖZCAN
Tablo 4. KLM Tekafül AŞ’nin Basit Anlamda Gelir Tablosu
Yangın Sigorta Fonu
Kazanılmış Primler
3.465.000,00
Hasar Ödemeleri (-)
-1.500.000,00
2017/2
Yönetim Giderleri (-)
374
-902.300,00
Vekâlet Ücreti (sözleşmeye göre net prim üzerinden
%30)
Ekspertiz Ücreti
Masraf Gideri
-900.000,00
-1800
-500
Vergi Öncesi Gelir
1.062.700,00
-465.000,00
Vergi Gideri (-)
(Yangın Sigorta Vergisi: %10)
-300.000,00
BSMV (Gider Vergisi %5)
-165.000,00
Vergi Sonrası Gelir
597.700,00
Tekafül sigorta katılımcıları (sigortalılar/katkı ödeyenler) için düzenlenen gelir tablosuna
aktarılacak kısım KLM tekafül sigorta şirketinin fon fazlası, net gelir kalemini oluşturan
597.700TL’dir.
Şayet önceden mudaraba tekafül modeline göre sözleşme yapılmış olsaydı kalan fazlalık
mudarip olan tekafül sigorta şirketi tarafından yönetilerek yatırımlara aktarılabilirdi. KLM
tekafül şirketinin mudarabaya dayalı katkı topladığını ve yatırım gelirleri üzerinden yönetim
ücreti dışında ortak olarak %25 kâr oranı ile anlaşmış ve yatırım gelirlerinin 500.000TL
olduğunu varsayarsak bu durumda katılımcılara ait gelir tablosu aşağıdaki gibi düzenlenirdi.
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
Tablo 5. Katılımcılara Ait Basit Anlamda Gelir Tablosu
Yatırım Gelirleri (Mudaraba payı %75)†
375.000,00
Yangın Sigorta Fonundan Aktarılan Fazlalık
597.700,00
Vergi Öncesi Gelir
972.700,00
Vergi Gideri %10 (-)
97.270,00
Vergi Sonrası Gelir
875.430,00
Net Gelir
875.430,00
5.
SONUÇ
Çalışmada İslami sigorta (tekafül) uygulamalarının tanımı, işleyişi ve yapısı incelenmiştir.
Elde edilen tüm verilerle tekafülün tarihsel gelişimi ve finansal sistemdeki yeri tablo ve
şekillerle analiz edilmiştir. Dünya’da 1980’lerden bu yana uygulamalara başlanmasına rağmen
Türkiye’de tekafül sigortaya ilişkin henüz yasal bir düzenleme yapılamamıştır. Ancak tekafüle
ilişkin faaliyet gösteren bir iki şirket olduğu bilinmektedir. Dünya ülkelerindeki İslami finans
ürünlerinin gelişimi ve uygulamalarına göre nüfusun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de
uygulamalar sürekli geriden izlendiği görülmüştür. Bunda en büyük eksikliklerden bazılarının;
yasal alt yapı düzenlemeleri için geç kalınması, tanıtıcı ve bilgilendirici faaliyetlerin eksikliği ve
bu konuda yeteri kadar akademik çalışma olmaması gösterilebilir. Bu bağlamda konuya ilişkin
çalışmalara katkı sağlamak amacıyla tekafülün muhasebeleştirilmesine yönelik örnek bir
uygulama yapılmıştır. Yapılan örnek uygulamada konvansiyonel sigorta ile tekafül arasında
hesap kodları ve muhasebe kayıtları arasında pek fark olmamasına rağmen prim üretme, hasar
ödeme ve bunların finansal tablolara yansıtılması noktasında ayrıldığı görülmüştür.
KAYNAKÇA
Abdul Wahab A. R. 2007. “Takaful Business Models, Opportunities, Obstacles and Practical
Recommendations for Islamisation of Insurance System in Pakistan”.
http://www.sidathyder.com.pk/downloads/SH-TakafulBusinessModels-AR.pdf,(Erişim
Tarihi: 20.01.2016).
†
Katılımcılar (prim ödeyenler) ve mudarip (Tekafül şirketi) arasında yapılan Mudaraba sözleşmesi
gereğince fon havuzunda kalan fon fazlalıkları yatırıma aktarılmış olup yine sözleşmeye göre mudarip
yatırım karının % 25’i olan 125.000 Tl, katılımcıların kar payı oranı ise %75 olup 375.000 TL’ dir.
2017/2
Yangın Sigorta Fonu
375
Uzman Seyran ÖZCAN
Akten Çürük, S. 2013. İslami Finansın Türkiye’deki Gelişimi, Mevcut Sorunlar ve Çözüm
Önerileri, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Al Nemer ve A. Hashem. 2013. “Revisiting Takaful Insurance: A Survey on Functions and
Dominant Models”, Afro Eurasian Studies, (1-2), http://afroeurasianstudies.net/dosyalar/
site_resim/veri/6288262.pdf, (Erişim Tarihi: 15.01.2016).
2017/2
Aslan, H. 2015.Türkiye’de Tekafül (İslami Sigorta) Uygulamaları: Problemler ve Çözüm
Önerileri, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi, 1 (1).
376
Aslanoğlu, S. 2013. Banka ve Sigorta Muhasebesi. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Yayını,
Eskişehir.
Ayub, M. 2007. Understanding Islamic Finance,
www.acarindex.com.pdf (Erişim Tarihi: 21.01.2016).
British
Library,
England,
Baskıcı, M. 2002.Osmanlı Anadolu’sunda Sigorta Piyasası: 1860 – 1918, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, 57(4), Ankara.
Çalık, A. 2011. Tekafül Sigorta Sistemi ve Katılım Bankalarında Uygulanabilirliği, Yüksek
Lisans Tezi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Dalgın, N. 2011. TDV İslam ansiklopedisi “Sigorta”, İstanbul.
Damak, M. 2016. “Türkiye’de İslami Finansın Geleceği Umut Verici”,
http://www.dunya.com/ekonomi/ekonomi-diger/turkiyede-islami-finansin-gelecegi-umut-verici257542h.htm, (Erişim Tarihi: 21.01.2016).
Elitaş, C., B. Elitaş ve S. Özcan, 2016. Konvansiyonel Sigortaya Alternatif Olarak Tekafül
Sigorta, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı, 1-3 Eylül, İstanbul.
Ey (Ernet ve Young). 2015. “Malaysian Takaful Dynamics- Central Compendium 2015”,
http://www.malaysiantakaful.com.my/mta.optima.my/files/cc/ccb44801-1135-4008-892579cbe820252e.pdf (Erişim Tarihi: 16.01.2016).
Gönenç, H. 2012.Günümüz Meselelerine Fetvalar Genişletilmiş, Yasin Kitabevi.
Hameed, Salwa A. ve B.K. Asiri. 2014. “Accounting Policies And Financial Reporting
InTakafulCompanies - A Case Study” European Journal of Accounting and Auditing and
Finance Research. 2 (4).
http://www.takaful.coop/
http://www.tekafülsigorta.com/2010/12/tekafül-sigorta-sistemi-nasl-calsr.html, (Erişim Tarihi:
15.01.2016).
IIBI, (Institute of Islamic Banking and Insurance) 2016.
banking.com/, (Erişim Tarihi: 20.01.2016).
“Takaful” http://www.islamic-
Karaman,H.2016.“Sigorta”,http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/helalharam/0225.htm,
(Erişim Tarihi: 15.01.2016).
Marifa Akademy 2014. “Islamıc Banking & Fınance: Principles and Practices”,
Megep, Modüller 2011. Pazarlama ve Perakende. Sigorta Muhasebesi. Ankara.
Tekafül (Katılım Sigortacılığı) Muhasebesi
Özcan, S. ve C. Elitaş. 2015. Finansman Aracı Olarak Sukuk ve Muhasebeleştirilmesi,
MODAV Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17(3).
TFRS 4 2011. Sigorta Sözleşmeleri Standardı, Resmi Gazete.
TTK (Türk Ticaret Kanunu)
(2011).“Sigorta Hukuku” 6102 Türk Ticaret
Kanunu,http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20110214-1-1.htm, (Erişim Tarihi:
20.11.2016).
Üstün, Y. 2014. Sigorta, Tekafül ve Kooperatif Sigortacılığı, Karınca Dergisi, 80(927).
www.takaful.net
2017/2
TKBB 2015. http://www.tkbb.org.tr/arastirma-ve-yayinlar-tkbb-yayinlari-yillik-sektor-raporlari,
(Erişim Tarihi: 20.11.2015).
377
CORPORATE GOVERNANCE AND SOCIAL RESPONSIBILITY ISSUES IN CODE
OF ETHICS
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI
Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19 (2); 378 - 388
ABSTRACT
378
In the last decade, a growing number of companies are disclosing corporate codes with diverse
contents. The aim of this paper is to discuss code of ethics within the framework of corporate social
responsibility and corporate governance. According to the recent principles issued by international
organizations such as United Nations, OECD and previous research, companies state information about
environment, social and governance policies in their code of ethics reports. In this respect, a content
analysis was conducted among the codes of ethics of companies listed in Sustainability Index of Borsa
Istanbul. The most highlighted topics in ethical codes of Turkish companies are; relationship with dealers,
gift giving and gift taking. In automotive industry companies issue longer and more comprehensive
ethical codes when compared with companies in other industries. The results of the study reveal that the
content of the codes of ethics practices of companies is highly diversified due to the company, industry
and country related factors.
Keywords: Corporate Governance, Code of Ethics, Corporate Social Responsibility, BIST
Sustainability Index, Content Analysis
JEL Classification: M14, M40
ETIK
KODLARDA
KURUMSAL
YÖNETİM
VE
SOSYAL
SORUMLULUK
KAVRAMLARI
ÖZ
Son yıllarda giderek artan sayıda şirket tarafından farklı içerikte etik kodlar yayınlanmaktadır. Bu
çalışmanın amacı, etik kodları kurumsal sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetim çerçevesinde

Date of submission: 09.02.2017; date of acceptance: 30.05.2017
This study is the extended version of the paper presented at the 13th International Accounting Conference
on 21/10/2016 in Izmir, Turkey.

Yaşar Üniversitesi, ebru.esendemir@yasar.edu.tr

Yaşar Üniversitesi, yucel.ozturkoglu@yasar.edu.tr
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
tartışmaktır. Birleşmiş milletler ve OECD gibi uluslararası organizasyonlar tarafından yayınlanan son
ilkeler ve mevcut akademik çalışmalara göre, şirketlerin etik kodlarında, çevre, sosyal ve kurumsal
yönetim konuları yer almaktadır. Bu çerçevede, Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksinde yer alan
şirketler tarafından yayınlanan etik kodlar, içerik analizi ile incelenmiştir. Araştırmanın yapıldığı
dönemde Türkiye’deki şirketlerin etik kodlarında, tedarikçilerle olan ilişkiler ile hediye alma ve verme
2017/2
hususları en çok üzerinde durulan konular olmuştur. Otomotiv sektöründe yer alan şirketler diğer
379
sektörlerde yer alan şirketlerden daha uzun ve kapsamlı etik kodlar yayınlamaktadırlar. Analiz
sonuçlarına göre etik kodların içeriği şirket, sektör ve ülke faktörlerine göre farklılık göstermektedir.
Çalışmanın sonuçları önceki araştırmalar ile benzerlik göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Kurumsal Yönetim, Etik Kod, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, BIST
Sürdürülebilirlik Endeksi, İçerik Analizi
JEL Sınıflandırması: M14, M40
1. INTRODUCTION
A growing number of companies are issuing codes of ethics with different contents. As
Werhane (2000) states, ethical issues have been discussed starting with Code of Hammurabi
since 1800 B.C. The first neo-classical political economist, Adam Smith, one of the earliest
defenders of private free enterprise, argues precisely against separation of ethics from
economics, commerce or political economy. He was highly critical of joint stock companies and
was quite well aware of agency problems (Werhane, 2000).
According to Carasco and Singh (2003) there are several reasons for the growing
importance of corporate codes. An ethics code is a communication and disclosure tool for
sending the right message about good business practices, internally and externally and thought
to enhance corporate reputation and brand image. Internally, a corporate code of ethics can help
to create corporate culture to operationalize its values both for local and multinational
companies. Externally, code of ethics serves the purpose of signaling to shareholders, activists,
and the media that a company is committed to ethical behavior so that in times of crisis can help
avoiding sanctions and litigation.
It was argued that financial performance should be supported by corporate social
responsibility1 (CSR) and corporate governance practices due to the failures of once financially
strong companies. The fundamental reason relying under the collapse of Barings Bank, Enron,
1
Many authors in this field consider it synonymous with sustainability.
Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics
Parmalat and many other big companies was the unethical behaviors of the employees, board of
directors, CEO or auditors. The aim of this paper is to discuss the importance of code of ethics
in terms of corporate social responsibility and corporate governance framework. In this respect,
a content analysis was conducted among the codes of ethics of companies listed in
in part two and corporate governance in part three. In the fourth part, the related research is
reviewed. Research methodology and the results are provided in the fifth part.
2. CODE OF ETHICS AND CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY
According to Carroll (1999), “The corporate social responsible firm should strive to make a
profit, obey the law, be ethical and be a good corporate citizen.” Corporate social responsibility
has four components: economic, legal, ethical and philanthropic. These categories are related
with shareholders, customers, employees, suppliers and neighboring communities (Jones, 1980).
As stated by the ten principles of the UN Global Compact (2016), corporate sustainability
starts with a company’s value system and a principled approach to doing business. Operations
of the responsible businesses, at a minimum, meet fundamental responsibilities in the areas of
human rights, labor, environment and anti-corruption.
Many companies have adopted measures designed to comply with the law and standards of
business conduct, and to enhance the transparency of their operations. A growing number of
firms have issued voluntary codes of corporate conduct, which are expressions of commitments
to ethical values in such areas as environment, human rights, labor standards, consumer
protection, or taxation. Companies are there encouraged to communicate value statements or
statements of business conduct to the public, including information on the social, ethical and
environmental policies of the enterprise and other codes of conduct to which the company
subscribes. For instance, are cooperating with NGOs and intergovernmental organizations like
the Global Reporting Initiative (GRI) to develop reporting standards in communicating the
activities about sustainable development outcomes (OECD, 2011).
In G4 Sustainability Reporting Guidelines issued by GRI (2015), ethics and integrity of
companies is presented under general standard disclosure. Pursuant to these guidelines, codes of
conduct and codes of ethics describe the organization’s values, principles, standards and norms
of behavior. Guidelines cover the identification of how the organization’s values, principles,
2017/2
Sustainability Index of Borsa Istanbul. Code of ethics is surveyed within the framework of CSR
380
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
standards and norms of behavior (such as codes of conduct, codes of ethics) have been
developed, approved, and implemented.
Stohl et al. (2009) suggested that the codes of ethics of the most advanced companies
should evolve to the “third generation ethics”, which focuses on the long-term perspective and
on the global, social and environmental aspects of corporate responsibility sensibility. Given the
2017/2
growing concern for social responsibility and for the relationship with external stakeholders,
381
researchers explore whether the codes of the most respectable and admired companies reflect
this trend. For instance, codes of ethics contain a set of rules of conduct and corporate principles
concerning the responsibility to stakeholders and shareholders, which help guide corporate and
employees’ behavior, and they constitute verifiable elements of social responsibility (Calderon
et al. 2012).
3. CODE OF ETHICS AND CORPORATE GOVERNANCE
Corporate governance deals with the agency problem, which is the separation of
management and finance (Shleifer and Vishny, 1997). The adoption of appropriate corporate
governance practices has an essential role in fostering a culture of ethics within enterprises
(OECD, 2011). Corporate governance should protect and facilitate the rights of all shareholders
and stakeholders providing effective monitoring of management by the board, and the board’s
accountability to the company and shareholders (OECD, 2015). In this part, OECD Principles of
Corporate Governance will be used as a framework since the principles are used as basis for the
regulations issued by Capital Markets Board (CMB) in Turkey. According to the new OECD
Principles (2015), there are five fundamental components of corporate governance: i.
Shareholders, ii. Institutional Investors (including stock markets and other intermediaries), iii.
Stakeholders, iv. Disclosure and Transparency, v. Board of Directors.
As corporate governance principles aim to promote ethical, responsible and transparent
practices continuously consulting with the public, all shareholders and stakeholders should have
the opportunity to obtain effective feedback for violation of their rights. A strong disclosure
regime promotes real transparency which informs shareholders about their rights and helps to
attract capital while a weak disclosure and non-transparent practices can cause to unethical
behavior and to a loss of market integrity. The corporate governance framework requires timely
and accurate disclosure on all material matters regarding the corporation, including the financial
Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics
situation, performance, ownership, and governance of the company. Disclosure regime should
include corporate policies and performance with respect to environmental and ethical standards,
and companies’ relationships with the communities in which they operate (OECD, 2015).
There are various reporting formats used for transparency and disclosure principle.
audited financial reports. Financial and non-financial information regarding competitive assets
and strengths like human resources capital, market position, customer loyalty is presented in
annual reports (Esendemirli and Saygili, 2014). Environmental, social and governance (ESG)
related performance of the companies is communicated through CSR reporting practices.
Corporate principles and rules of conduct related with the responsibility to stakeholders and
shareholders are disclosed in code of ethics (Calderon et al., 2012).
In OECD corporate governance framework (2015), board has fundamental responsibilities
requiring high ethical standards for strategic guidance of the company, monitoring and
managing potential conflicts of interest of management, board members, shareholders and
stakeholders. The board is accountable to shareholders and stakeholders of the company and has
a key role in setting the ethical tone of a company for daily operations and long-term
commitments. Many companies developed company codes of conduct, widely known as codes
of ethics to make the objectives of the board clear, applicable and to communicate them
throughout the organization. Company-wide codes serve as a standard in dealing with
conflicting situations and the ethical code should set clear limits on the pursuit of private
interests, including dealings in the shares of the company. An overall framework for ethical
conduct goes beyond compliance with the law, which should always be a fundamental
requirement (OECD, 2015).
Further, the board should encourage the reporting of
unethical/unlawful behavior. The audit committee or an ethics committee should offer a contact
point for employees who wish to report concerns about unethical or illegal behavior that might
compromise the integrity of financial statements.
4. LITERATURE REVIEW
In this part, the results of the recent studies regarding social responsibility and governance
content of the corporate codes will be reviewed. Previous studies indicate that the content of the
corporate codes changes due to the country and industry related factors. The comparative study
2017/2
Information about the financial situation and performance of the company is disclosed in the
382
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
conducted by Langlois et al. (1990) reports that there are striking differences in content between
U.S. and European codes of ethics in particular with regard to employee conduct, supplier and
contractor relations as well as political interests. Further, differences in the contents of codes
also exist between the European countries. France, for example, stands out with high proportion
of codes that address customer relations (93%), while German codes address innovation and
2017/2
technology more frequently (60%o) than the codes in any other country. Carasco and Singh
383
(2003) examined the content and focus of transnational corporate codes of ethics. It was found
that codes of ethics of corporations demonstrate concerns both on behalf of the firm and against
the firm, but issues relating to the latter play a larger role in the codes.
There are different viewpoints in the code of ethics research stream. Some authors
(Schwartz, 2002) analyze the ethical and moral content of the codes. While others search
different topics which are communicated and promoted in ethics statements for outside users
(Murphy, 2005). Stohl et al., (2009) described third generation with contents related to
corporate social responsibility and governance. This study analyses the third generation ethics.
The results of the study conducted among the 2009 Most Admired Companies of the World
show that codes of ethics resemble “codes of conduct” rather than strictly codes of ethics or
“codes of corporate social responsibility” (Calderon et al., 2012). They are still governed by
traditional norms related to immediate economic success, normative compliance, internal
management and the pressing effects of their sector. Davidson and Stevens (2013) find that
when the code is certified by management it enhances the potential for the code to activate
ethical behavior as the norm and an increase in investor confidence. Due to the recent regulation
issued by Capital Markets Board of Turkey (2014) companies should operate within ethical
standards stated in the communique. Further companies should disclose ethical standards on the
websites. Tanc (2015) identified that 44 percent of the manufacturing companies listed in BIST,
disclosed ethical rules on their web sites.
Garegnani et al. (2015) identified the following quality drivers and related factors for
scoring codes of ethics: commitment from the top, style and availability, whistle-blowing,
relations with stakeholders, compliance procedures and legal items. Bodolica and Spraggon
(2015) explore the disclosure trends and examine the contents of codes of ethics in the context
of Canadian publicly listed acquirers. The results indicate that code of ethics’ patterns in sample
Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics
firms are not driven merely by regulatory forces but shaped by values for sustainable
corporation, so there is an emerging trend of commitment to social responsibilities.
5. METHODOLOGY
Research Services Limited (EIRIS) to create BIST Sustainability Index. BIST Sustainability
Index provides a benchmark for Borsa Istanbul companies with high performance on corporate
sustainability and to increase the awareness, knowledge and practice on sustainability in
Turkey. EIRIS evaluated BIST 30 Index firms in 2014 and BIST 50 Index firms in 2015.
Starting from the 2016, the volunteer firms from BIST 100 Index are also evaluated. On the day
of the study, 29 companies were listed in BIST Sustainability Index based on the international
sustainability criteria. The codes of ethics contain a set of rules of conduct and corporate
principles concerning the responsibility to stakeholders and shareholders. BIST Sustainability
Index companies for the period between November 2015 and October 2016 were the sample for
this research. There were 29 companies in the list but companies operating in banking and
financial sectors were not included in the research. As a result, the study covered 20 companies
presented in Table 1.
Table 1. Profile of Companies
No Name of the Firm
1
Arcelik
2
Anadolu Efes
3
Aksa Energy
4
Aselsan
5
Brisa
6
Coca Cola
7 Doğuş Otomotiv
8 Ereğli Demir Çelik
9
Ford Otosan
10 Migros Ticaret
Title
ARCLK
AEFES
AKSEN
ASELS
BRISA
CCOLA
DOAS
EREGL
FROTO
MGROS
Index
BIST 30
BIST 50
BIST 50
BIST 50
BIST 50
BIST 30
BIST 50
BIST 30
BIST 30
BIST 50
Sector
Consumer Durables
Food & Beverage
Energy
Defen. Electr. Syst.
Motor Vehicles
Food & Beverage
Automotive
Steel &Metal
Automotive
Retail
No Name of the Firm
11
Otokar
12
Petkim
13
TAV
14
Turkcell
15
THY
16
Tofaş
17 Türk Telekom
18
Tüpraş
19 Ülker Bisküvi
20
Vestel
Title
OTKAR
PETKM
TAVHL
TCELL
THYAO
TOASO
TTKOM
TUPRS
ULKER
VESTL
Index
Sector
BIST 30
Automotive
BIST 30 Petrochemicals
BIST 30 Transportation
BIST 30
Telecom
BIST 30 Transportation
BIST 30
Automotive
BIST 50
Telecom
BIST 50 Petrochemicals
BIST 30 Food & Beverage
BIST 50 Consumer Durables
In the first step of the analysis, code of ethics document in English was downloaded from
corporate websites. 17 companies had a pdf file about code of ethics on their websites. Two
2017/2
Borsa Istanbul (BIST) has signed a Corporation agreement with Ethical Investment
384
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
companies (TAV and Brisa) did not have any specific file as code of ethics, while there was
information on their web sites under the code of ethics subtitle. In addition, one company
(Aselsan) did not have any specific information or file about code of ethics.
The companies had different range of length from 3 pages to over 20 pages (the average
page number is twelve). The total number of pages for 19 firms’ codes of ethics documents was
2017/2
229. Table 2 shows number of pages for code of ethics documents on industrial basis.
385
Table 2. Code of Ethics Practices of Different Industries
Business
Category
Percen.
Page Num.
Business Category
Percen.
Page Num.
Automotive
20%
66
Steel &Metal
5%
11
15%
54
Motor Vehicles
5%
11
Durables
10%
7
Retail
5%
17
Telecom
10%
23
Energy
5%
9
Transportation
10%
20
Defense System
5%
3
Petrochemicals
10%
11
Food &
Beverage
Consumer
Table 2 reveals that the sample covers a wide range of sectors such as; 20% automotive,
15% food & beverage, 10% consumer durables, 10% transportation, 10% petrochemicals.
Content analysis was used to understand the ethical policies of the 19 companies. Codes of
ethics were analyzed in order to identify specific words, concepts and terms. The main
categories were provided by the dimensions of Murphy (2005) presented in Table 3. Based on
his work, there are 12 dimensions such as; gift (giving/receiving), bribery/grease payments,
workforce diversity, competitive intelligence, safety, working condition, environmental
problems, relationship with dealers, human rights, international issues, advertising and product
safety. Pertinent / Industry specific issues are not included due to the limited number of
observations.
Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics
Dimensions
Number of Words
2016 Turkey (%)
Relationship with Dealers
168
95
Gift (giving/receiving)
137
95
Working Conditions
63
53
Competitive Intelligence
60
84
Environmental Problems
42
89
Workforce Diversity
29
47
2017/2
Table 3. Dimensions of Code of Ethics
International Issues
26
63
386
Bribery/Grease Payments
23
58
Advertising
23
63
Human Rights
18
74
Product Safety
4
21
Selling price
3
16
Codes that included these 12 dimensions were identified and assessed to understand ethical
policies of the companies. Frequency count of the keyword “ethics” across all reports indicated
that 18% of the companies covered ethical issues in the codes. The words honesty, confidence
and responsibility were the common dimensions in all codes of 19 firms. Table 3 presents the
analysis results of reports based on the 12 dimensions proposed by Murphy (2005). As seen in
table, relationship with the dealers dimension is the most frequently used word. Then
sequentially, gift giving/receiving, working conditions and competition were the most
frequently used words. Product safety was the least emphasized dimension in the reports.
6. CONCLUSION
A growing number of companies are disclosing corporate codes with diverse contents, in
the last decade. The present research surveys the content of code of ethics within the framework
of corporate social responsibility and corporate governance. Recent discussions about company
codes and principles issued by international organizations reveal that code of ethics is a
corporate tool for disclosing environmental, social and governance policies. The content of the
codes of ethics practices of companies is highly diversified due to the company, industry and
Yrd. Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI - Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU
country related factors. In this respect, a content analysis was conducted among the codes of
ethics of companies listed in Sustainability Index of Borsa Istanbul.
In this study, a sample of BIST Sustainability Index is used to analyze the content of the
ethical codes based on 12 important dimensions proposed by Murphy (2005). Although code of
ethics is not a requirement for listing in BIST sustainability index, the adoption and public
2017/2
diffusion of an official ethical code is important for listed companies due to their larger size and
387
greater role in the marketplace (Bodolica and Spraggon 2009). The results of the study indicate
that despite being in BIST Sustainability Index, Aselsan has no information about ethical rules.
Additionally, TAV and Brisa do not have a specific document about code of ethics in their
corporate websites. The most highlighted topics in ethical codes of Turkish companies are;
relationship with dealers, gift giving and gift taking. In automotive industry companies issue
longer and more comprehensive ethical codes when compared with companies in other
industries. This study has the same results with previous studies stating that corporate codes are
diversified due to company, industry and country related factors.
REFERENCES
Bodolica, V. and M. Spraggon. 2009. Merger and Acquisition Transactions and Executive
Compensation: A Review of The Empirical Evidence, Academy of Management Annals,
3(1).
Bodolica, V. and M. Spraggon. 2015. An Examination into the Disclosure, Structure, and
Contents of Ethical Codes in Publicly Listed Acquiring Firms, Journal of Business Ethics,
126(3).
Calderón, R., I. Ferrero and D. M. Redin. 2012. Ethical Codes and Corporate Responsibility of
the Most Admired Companies of the World: Toward A Third Generation Ethics? Business
and Politics, 14(4).
Capital Markets Board (CMB). 2014. Communique Determining the Principles and Practices of
Corporate
Governance,
No.
of
Official
Gazette:
28871,
Retrieved
fromhttp://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/12/20111230-14.htm (Erişim Tarihi:
10.06.2016).
Carasco, E. F. and J. B. Singh. 2003. The Content and Focus of the Codes of Ethics of the
World's Largest Transnational Corporations, Business and Society Review, 108(1).
Carroll, A. B. 1999. Corporate Social Responsibility Evolution of a Definitional Construct.
Business & Society, 38(3).
Davidson, B.I and D. E. Stevens. 2012. Can a Code of Ethics Improve Manager Behavior and
Investor Confidence? An Experimental Study, The Accounting Review 88(1).
Corporate Governance And Social Responsibility Issues In Code Of Ethics
Jones, T. M. 1980. Corporate Social Responsibility Revisited, Redefined. California
Management Review, 22(3).
Esendemirli, E. and A. T. Saygılı. 2014. Transparency and Disclosure: Public Company
Reporting and Corporate Inputs, In Corporate Governance, Springer Berlin Heidelberg.
Global Reporting Initiative (GRI). 2015. G4 Sustainability Reporting Guidelines, Available at
https://www.globalreporting.org/
standards/g4/Pages/default.aspx
(Erişim
Tarihi:
10.04.2016).
Langlois, C. C. and B.B.Schlegelmilch. 1990. Do Corporate Codes of Ethics Reflect National
Character? Evidence from Europe and the United States, Journal of International Business
Studies.
Melrose-Woodman, J. E. and I. Kverndal. 1976. Towards Social Responsibility: Company
Codes of Ethics and Practice, Surveys and Publications Department, BIM.
Murphy, P. E. 2005. Developing, Communicating and Promoting Corporate Ethics Statements:
A Longitudinal Analysis. Journal of Business Ethics, 62(2).
Organization for Economic Co-operation and Development (OECD). 2011. Guidelines for
Multinational Enterprises, Available at https://www.oecd.org/corporate/mne/48004323.pdf
(Erişim Tarihi: 08.04.2016).
Organization for Economic Co-operation and Development (OECD). 2015. Principles of
Corporate Governance, Available at https://www.oecd.org/daf/ca/Corporate-GovernancePrinciples-ENG.pdf (Erişim Tarihi: 09.04.2016).
Stohl, C., M. Stohl and L. Popova. 2009. A New Generation of Corporate Codes of Ethics,
Journal of Business Ethics, 90(4).
Schwartz, M. S. 2002. A Code of Ethics for Corporate Code of Ethics, Journal of Business
Ethics, 41(1-2).
Shleifer, A. R. and R. W. Vishny. 1997. A Survey of Corporate Governance, The Journal of
Finance, 52(2).
Tanç, G. Ş. 2015. Kurumsal Yönetim Uygulamaları Kapsamında Etik Kurallar: Borsa
İstanbul’da Faaliyet Gösteren Şirketler Üzerinde Bir Araştırma, Journal of Accounting,
Finance and Auditing Studies, 1(3).
United Nations (UN). The Ten Principles of the UN Global Compact, Available at
https://www.unglobalcompact.org/what-is-gc/mission/principles
(Erişim
Tarihi:
08.02.2016).
Werhane, P. H. 2000. Business Ethics and the Origins of Contemporary Capitalism: Economics
and Ethics in the Work of Adam Smith and Herbert Spencer, Journal of Business Ethics,
24(3).
2017/2
Garegnani, G. M., E. P. Merlotti and A. Russo. 2015. Scoring Firms’ Codes of Ethics: An
Explorative Study of Quality Drivers, Journal of Business Ethics, 126(4).
388
ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE
MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA*
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI**
Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL***
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 389 - 414
ÖZ
Kurumsal raporlar, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanmasında kullanılan araçlardır. Kurumsal
raporlamada yeni bir yaklaşım olan entegre raporlama 2009 yılından itibaren dünya çapında tartışılmaya
başlanmıştır. Entegre raporlama, finansal ve finansal olmayan bilgilerin entegre düşünce temelinde
raporlanmasını sağlayan kurumsal raporlama aracıdır. Kurumsal raporlamada yeni bir yaklaşım
olmasından dolayı, entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama
eğitimi tartışılan konular arasındadır. Bu nedenle çalışmamızda öncelikle entegre raporlama ile ilgili bilgi
verilecek, entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi
tartışılacak, sonrasında mesleki kuruluşların eğitim müfredatları ve Güney Afrika’da entegre raporlama
eğitimi veren üniversitelerin eğitim müfredatları incelenerek Ülkemiz için örnek bir müfredat sunulmaya
çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Entegre Düşünce, Entegre Raporlama, Entegre Muhasebeci, Entegre Raporlama
Eğitimi
JEL Sınıflandırması: M400, G340, Q560
THE ROLE OF THE PROFESSIONAL ACCOUNTANT IN INTEGRATED REPORTING
AND INTEGRATED REPORTING IN PROFESSIONAL ACCOUNTING CURRICULA
ABSTRACT
Corporate reports are tools used in order to provide transparency and accountability. Since 2009
integrated reporting as a new approach to corporate reporting has been discussed worldwide. Integrated
reporting is the corporate reporting tool that provides financial and non-financial information to be
reported on the basis of integrated thinking. Since it is a new approach to corporate reporting, the role of
*
Makale gönderim tarihi:01.03.2017; kabul tarihi: 19.05.2017
Celal Bayar Üniversitesi, İİBF, İşletme ABD, aracihakan@hotmail.com
***
Dumlupınar Üniversitesi, Dom aniç Hayme Ana MYO, filiz.yuksel@dpu.edu.tr
**
389
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
accountants in integrated reporting and integrated reporting education are among the issues discussed.
Therefore, first of all general information about integrated reporting,will be given, accountant's role in
integrated reporting and integrated reporting education will be discussed in our study. Later a sample
curriculum for our country will be presented. Education curricula of professional organizations and
curriculums of universities providing integrated reporting training in South Africa will be examined; a
2017/2
sample curriculum will be presented for our country.
390
Keywords: Integrated Thinking, Integrated Reporting, Integrated Accountant, Integrated Reporting
Education
JEL Classification: M400, G340, Q560
1.
GİRİŞ
İşletme faaliyetlerinin etkinlik ve verimliliğinin sağlanması etkin çalışan bir kurumsal
yönetim sisteminin oluşturulmasına bağlıdır. İşletmenin stratejik amaçlarının belirlenmesinde ve
faaliyetlerin yerine getirilmesinde eşitlik, sorumluluk, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine
uygun davranılması, kurumsal
yönetim sisteminin etkinliğini
sağlayacaktır. İşletme
faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesinde tüm paydaşların menfaatleri gözetilmeli, tüm
paydaşlara karşı sorumlu olunduğu unutulmamalıdır. Bu şekilde, kurumsal yönetim ilkelerinden
olan eşitlik ve sorumluluk ilkelerine uygun davranılmış olur. İşletme faaliyetlerine ilişkin
sonuçlar kurumsal raporlar vasıtasıyla bilgi kullanıcılarına sunulmalıdır. Bu durumda da
kurumsal yönetim ilkelerinden olan şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun davranılmış
olur.
İşletmenin mali durumu ve faaliyet sonuçlarına ilişkin finansal bilgileri bilgi kullanıcılarına
aktarmada kullanılan kurumsal raporlama aracı finansal raporlamadır. Finansal raporlar
işletmenin sona eren döneme ait performans sonuçlarını içeren finansal bilgiyi mevcut veya
potansiyel yatırımcılar veya kreditörlere sunmaktadır. Son zamanlarda, işletmenin sadece
mevcut veya potansiyel yatırımcılara karşı sorumlu olmayıp tüm paydaşlarına karşı sorumlu
olduğu, işletmenin amaçlarına ulaşabilmesi için faaliyetlerinde hissedarlar ve kreditörler
yanında çalışanlar, müşteriler, devlet, toplum, doğal çevre ve diğer tüm paydaşların hak ve
menfaatlerinin de korunması düşüncesi hakim olmaya başlamıştır. Bu düşünce kurumsal
raporlamaya da yansımış, işletmenin tüm paydaşları için değer yaratması ve yarattığı bu değeri
şeffaflık ve hesap verilebilirliği sağlamak adına raporlamasını gerekli kılmıştır. Bu gereklilik,
işletmelerin mevzuat gereği hazırlamak zorunda oldukları finansal raporlar yanında, çevresel
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
sosyal ve ekonomik raporlar, kurumsal sosyal sorumluluk raporları, sürdürülebilirlik raporları
gibi finansal olmayan raporları hazırlamaları ve yayınlamaları sonucunu doğurmuştur. Çoğu
ülkede gönüllülük esasına dayalı olarak hazırlanan bu raporlara ilaveten son 5 yılda kurumsal
raporlamada yeni bir yaklaşım olan entegre raporlama tüm dünyada tartışılmaya başlanmıştır.
17 Aralık 2009 tarihinde “Governance & Collaboration: Establishing an International
Galler Prensi Global Reporting Initiative (GRI) ve International Federation of Accountants
(IFAC)’ı uluslararası alanda kurumsal raporlamada entegre yaklaşım geliştirilmesini sağlayacak
“International Integrated Reporting Council (IIRC - Uluslararası Entegre Raporlama
Komitesi)’yi kurmaları için işbirliğine davet etmiştir. IIRC 2010 yılında kurulmuştur
(www.accountingforsustainability.org). 2010 yılında kurulan IIRC tarafından yapılan çalışmalar
sonucunda Aralık 2013’te, entegre raporlama sürecinde işletmelere yol gösterecek nitelikte olan
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi yayımlanmıştır.
Entegre raporlama, yapısı itibariyle mevcut kurumsal raporlama araçlarından farklı olup
birtakım yenilikleri bünyesinde barındırmaktadır. Bu yeniliklerin varlığı nedeniyle entegre
raporlama sürecinde muhasebe meslek mensubunun rolü ve entegre raporlama eğitimi mesleki
kuruluşlar ve akademisyenler tarafından tartışılan bir konudur. Bu nedenle çalışmamızda
öncelikle entegre düşünce ve entegre raporlama ile ilgili bilgi vermeye çalışılacak, sonrasında
entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi
tartışılacaktır.
2.
ENTEGRE DÜŞÜNCE VE ENTEGRE RAPORLAMA
Uzun vadeli sürdürülebilir değer yaratmak, işletmenin kararlarını ve bu kararların finansal,
doğal ve insan kaynaklarına ilişkin sonuçlarını bir bütün olarak dikkate almayı gerektirir (Eclees
ve Serafeim 2011, 2). İyi kurumsal yönetim, devam eden paydaş ilişkileri, entegre düşünme ve
entegre rapor, daha az şey ile daha fazlasını yapmayı öğrenmede bugün işletmeler tarafından
kullanılan araçlardan dördüdür (IIRC 2013a, 2). İşletmelerin uzun vadede stratejik amaçlarına
ulaşabilmesi, işletmede tüm çalışanların katılımıyla oluşturulan sürdürülebilir stratejilerin
belirlenmesi, bu stratejilerin hayata geçirilebilmesi için etkin bir kurumsal yönetim sisteminin
oluşturulmasına bağlıdır. Etkin çalışan bir kurumsal yönetim sisteminin varlığı başta hissedarlar
olmak üzere tüm paydaşlar için değer yaratılmasını sağlayacaktır.
2017/2
Integrated Reporting Committee” başlıklı Accounting for Sustainability (A4S) Forumu’nda
391
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Değer yaratma, kuruluşun faaliyet ve çıktılarının sermaye öğelerini artırması, azaltması ya da
dönüştürmesiyle sonuçlanan süreçtir (IIRC 2013b, 7). Kullanılan ve etkilenen sermaye
ögelerinde işletme faaliyetleri sonucu meydana gelen artış veya azalış, kullanılan sermaye
ögeleri arasındaki dönüşüm değer yaratma olarak ifade edilir.
2017/2
İşletmenin başta hissedarlar olmak üzere tüm paydaşları için değer yaratabilmesi işletme
392
faaliyetlerinin entegre düşünce temelinde gerçekleştirilmesine bağlıdır. Entegre düşünce, bir
kuruluşun çeşitli işletme ve fonksiyonel birimleri arasındaki ilişkileri ve kullandığı ya da
etkilediği sermaye ögelerini aktif şekilde hesaba katmasıdır. “Entegre düşünce kısa, orta ve uzun
vadede değer yaratmaya yönelik entegre karar verme mekanizmalarına ve eylemlere giden yolu
açmaktadır” (IIRC 2013b, 2).
Entegre düşünce temelinde gerçekleştirilen faaliyetler, sermaye unsurları üzerinde yaratılan
değişmelerin entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına sunulması entegre raporlama süreci olarak
tanımlanabilir. Entegre raporlama, entegre düşünce biçimi üzerine inşa edilen ve bir kuruluş
tarafından zaman içinde yaratılan değer hakkında bir entegre raporun ve değer yaratma
sürecinin unsurları hakkındaki diğer ilgili bildirimlerin yayınlanmasıyla sonuçlanan bir süreçtir
(IIRC 2013b, 33). Bir entegre rapor bir kuruluşun stratejisinin, kurumsal yönetiminin,
performansının ve beklentilerinin kuruluş dış çevresi bağlamında kısa, orta ve uzun vadede
değer yaratmayı nasıl sağlayacağının kısa ve öz bir şekilde bildirilmesidir (IIRC 2013b, 7). Bir
entegre rapor bir kuruluşun zaman içinde nasıl değer yarattığını açıklar (IIRC 2013b, 10).
Entegre raporlama sürecine yol gösterici olması amacıyla IIRC tarafından hazırlanan
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi Aralık 2013’de yayınlanmıştır. Çerçeve’de, entegre
raporlama sürecinde değer yaratma, değer yaratma sürecinde kullanılan sermaye ögeleri Temel
Kavramlar olarak tanımlanmış, raporlama sürecinde yol gösterici Kılavuz İlkeler açıklandıktan
sonra entegre raporda bulunması gereken İçerik Ögeleri açıklanmıştır. Çerçeve’de açıklanan
Kılavuz İlkeleri ve İçerik Ögeleri Tablo1 ’de verilmiştir.
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
Tablo 1. Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi Kılavuz İlkeler ve İçerik Ögeleri
Kılavuz İlkeler
İçerik Ögeleri
 Kurumsal Genel Görünüm ve Dış Çevre
 Bilgiler Arası Bağlantı
 Kurumsal Yönetim
 Paydaşlarla İlişkiler
 İş Modeli
 Önemlilik
 Riskler ve Fırsatlar
 Kısa ve Öz Olma
 Strateji ve Kaynak Aktarımı
 Güvenilirlik ve Tamlık
 Performans
 Tutarlılık ve Karşılaştırılabilirlik
 Genel Görünüş
2017/2
 Stratejik Odak ve Geleceğe Yönelim
393
 Hazırlık ve Sunum Temeli
Kaynak: IIRC, 2013b
Entegre raporlama ve entegre rapor, dünya çapında giderek artan bir ilgiye sahiptir. Başta
Accounting for Sustainability (A4S), Global Reporting Initiative(GRI) ve International
Federation of Accountants (IFAC) olmak üzere dünya çapında birçok organizasyon, ülke ve
işletme entegre raporlamayı benimsediğini açıklamıştır. Institute of Directors in Southern Africa
(IoDSA) tarafından 2009 yılında yayınlanan King III’de “9.Bölüm: Entegre Raporlama” başlığı
altında entegre raporlama açıklanmıştır. Güney Afrika, 2009 yılında King III raporunun
yayımlanmasının ardından 1 Mart 2010’dan itibaren Johannesburg Borsası’nda işlem gören
işletmeler
için
entegre
raporun
hazırlanmasını
zorunlu
kılmıştır
(www.integratedreportingsa.org). Mart 2016 itibariyle IIRC Database’de Asya, Afrika,
Amerika, Avusturalya ve Avrupa’daki işletmelere ait 233 entegre rapor, GRI Database’de ise
nitelikli 598 entegre rapor mevcuttur.
3.
ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ
ROLÜ
Entegre raporlama dünya çapında hızla kabul görmeye başlayan yeni bir kurumsal raporlama
aracıdır. Bu nedenle dünya çapında hükümet yetkilileri, çeşitli kurum ve kuruluşlar, meslek
mensupları, akademisyenler entegre raporlamanın gelişmesine katkı sağlamayı, tartışılmakta
olan bazı konulara açıklık getirmeyi amaçlamaktadır. Entegre raporlamada muhasebe meslek
mensuplarının rolü ve entegre raporlama eğitimi halen tartışılmakta olan konular arasındadır.
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Entegre raporlama, değer yaratma sürecine odaklanarak entegre düşünce temelinde
gerçekleştirilen işletme faaliyetleri ve faaliyet sonuçlarının entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına
sunulması sürecidir. Bu sürecin başında, tüm işletme birimleri, fonksiyonları ve çalışanlarında
entegre düşüncenin oluşturulması ve yerleştirilmesi gerekmektedir. “Muhasebecilerin rolü
2017/2
sadece entegre raporu hazırlamakla sınırlı olmayıp, entegre raporlama projesinin en başından
394
itibaren görevleri başlar. Muhasebeciler entegre raporlama yolculuğunu başlatanlar olabilir,
strateji ve değer yaratma sürecinden kendi bilgileri ile entegre düşünce yapısının
oluşturulmasına yardımcı olabilirler” (Gibassier ve diğerleri 2015, 21).
İşletme faaliyetlerinin entegre düşünce temelinde gerçekleştirilerek değer yaratılabilmesi için
etkin bir iç kontrol sisteminin varlığı da gerekmektedir. “Muhasebeciler bilginin doğruluk ve
tamlığını sağlamada bilgi sistemleri ve iç kontrolün oluşturulmasına yardım etmede mükemmel
konumdadırlar (Baghuis 2016). İşletme tarafından değer yaratma sürecinde gerçekleştirilen tüm
faaliyetlerin etkinlik ve verimliliğinin sağlanması, personel tarafından gerçekleştirilen
faaliyetlerin yasa ve yönetmeliklere uygunluğunun sağlanması, faaliyet sonuçlarının gerçeğe
uygun bir şekilde raporlanması, aynı zamanda işletmenin iç kontrol sisteminin amacıdır. Etkin
bir iç kontrol sisteminin oluşturulmasında rolü olan muhasebeciler entegre raporlama sürecinin
doğal bir üyesidir.
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’ne göre bir entegre rapor kurumsal genel
görünüş ve dış çevre, kurumsal yönetim, iş modeli, risk ve fırsatlar, strateji ve kaynak aktarımı,
performans ve genel görünüşe ilişkin bilgilere yer vermelidir. “Raporun “kurumsal genel
görünüş ve dış çevre”, “iş modeli”, “strateji ve kaynak tahsisi” ve “genel görünüş” bölümlerinde
muhasebeciler sayısal bilgi sağlar. “Yönetim”, “risk ve fırsatlar” ve “performans” bölümlerinde
muhasebeciler bilgiyi tanımlama ve toplamada temel rol oylanabilirler” (Gibassier ve diğerleri
2015, 22).
Muhasebe meslek mensubu, işletmenin iç ve dış çevresine ilişkin geçmiş dönem verilerini
kullanarak, işletme stratejisi doğrultusunda tasarlanan iş modeli çerçevesinde, gelecek
dönemlere ait girdi ve çıktılara ilişkin sayısal verileri maliyet-hacim-kar analizleri, bütçeleme
çalışmaları gibi araçlar ile hesaplamakta, planlama yapmaktadır. Bu hesaplamalar sonrasında
çeşitli işletme birimleri ve fonksiyonları arasında kaynak tahsisi gerçekleştirilmektedir. İşletme
faaliyetleri sonucunda gerçekleşen ve muhasebe meslek mensubu tarafından raporlanan
sonuçlar ile işletme planları karşılaştırılmakta ve sapmalar tespit edilmekte, performans
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
değerlendirmesi yapılmaktadır. Kısacası, muhasebe meslek mensubu, Uluslararası Entegre
Raporlama Çerçevesi’nde açıklanan içerik ögelerine ilişkin bilgilerin toplanmasında ve sayısal
bilgi olarak tespit edilip raporlanmasında etkin rol oynamaktadır.
Muhasebe meslek mensubunun bu rolü ağırlıklı olarak finansal sermaye unsurları üzerinde
kendisini göstermekle birlikte, son zamanlarda akademisyenler ve çeşitli kesimler tarafından
muhasebe alanlarının gerekliliği ortaya konmakta, sürdürülebilirlik konularında muhasebe
meslek mensubunun rolünün arttığı görülmektedir. Sürdürülebilirlik konularında ve entegre
raporlama sürecinde muhasebe meslek mensuplarının görevlerini etkin bir şekilde
gerçekleştirmeleri için entegre raporlama eğitimi de gerekmektedir.
4.
MUHASEBE MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’ne göre bir entegre rapor diğer kurumsal
raporlama araçlarıyla tutarlı olmakla birlikte, işletmenin değer yaratma sürecine odaklanması,
gelecek odaklı olması, bilgiler arası bağlantıyı göstermesi, entegre düşünceye vurgu yapmasıyla
diğer raporlama araçlarından farklıdır. Bu farklılıklardan dolayı entegre raporlama için
muhasebe uzmanlarının bilgi ve yetkinlikleri uygun muhasebe eğitimi ile geliştirilmelidir.
5 Nisan 2013 tarihinde the Institute of Certified Public Accountants of Singapore (ICPAS)
ve the International Integrated Reporting Council (IIRC) ortaklığında, kurumsal raporlamanın
geleceği olabilecek entegre raporlama konusunda bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda ele
alınan konular ve yapılan öneriler Haziran 2013’te “The Future of Corporate Reporting”
başlıklı rapor ile kamuoyuna sunulmuştur. Bu toplantıda muhasebe uzmanlarının entegre
raporlama konusundaki rolleri de tartışılmıştır. Buna göre, “Muhasebe eğitiminde değişiklik
gerekmektedir. Bu öğrencilerin daha geniş kapsamlı öğrenmelerine ve modern işletme
karmaşıklığı ile baş edebilmelerine imkan sağlayacaktır. Sadece muhasebeye odaklanmak
yerine, sürdürülebilirlik ve iş süreçleri gibi ilgili diğer alanlarda bilgi sahibi olan “entegre
muhasebeci” kavramı için hazır öğrenciler yetiştirmeye önem verilmelidir” (ICPAS ve IIRC
2013, 3).
Owen (2013) çalışmasında entegre raporlama ve entegre raporlama ile ilgili gelişmeler, bu
gelişmelerin muhasebe müfredatına etkisi, the Association of Chartered Certified Accountants
(ACCA)’nın sertifikasyon programına entegre raporlamayı nasıl dahil edebileceğini incelemiş,
2017/2
sosyal muhasebe, çevre muhasebesi veya yeşil muhasebe, sera gazı (karbon) muhasebesi gibi
395
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
muhasebe müfredatının operasyonel veya işlemsel odak yerine daha fazla stratejiye
odaklanmaya ihtiyaç duyacağını ifade etmiştir. “Kısa dönemli görünüş yerine daha uzun
döneme odaklanmak, geçmişe dönük analizler yerine geleceğe yönelik analizleri sunmak, nicel
bilgileri içermenin yanında nitel yorumları içermek, daha dar dış finansal raporlama verisi veya
2017/2
denetim uyumundan ziyade daha geniş iş performans ölçümlerini raporlamayı benimsemek
396
gerekecektir” (Owen 2013, 354).
Ruiz (2013)’e göre entegre raporlama, iş modeli ve değer yaratma sürecini izleme, finansal,
ekonomik, çevresel ve sosyal risk ve fırsatları, sürdürülebilir stratejik amaçları, kuruluşun temel
yetkinliklerini değerlendirme, kısa orta ve uzun dönem için finansal ve finansal olmayan
performans göstergelerini kullanarak sürdürülebilirlik performansını ölçme yetkinlik ve
becerisini gerektirir. “Entegre raporlamayı muhasebe müfredatına uyarlamak zordur, fakat
yapılabilir. Bu, silo düşüncesini, finansal sermayenin gözetimini, tarihsel yönelimi, kısa
vadeciliği, açıklamaların dar kapsamını, uygunluk yönelimini ve modası geçmiş iletişim
ortamlarının değiştirilmesini kapsar” (Ruiz 2013, 361).
Entegre muhasebeci yetiştirmek için muhasebe ve finansal raporlama standartları
doğrultusunda kayıt ve raporlama yapma becerisi yanında, uzun vadede değer yaratmaya
odaklanma, işletmenin geleceğine yönelik analizleri yapma, finansal ve finansal olmayan
performans göstergeleri ile işletme performansını ölçebilme bilgi ve becerisi kazandırmak
gerekmektedir. Muhasebe meslek mensuplarına ve meslek mensubu adaylara bu yetkinlikleri
kazandıracak eğitim müfredatlarının hazırlanması veya var olan eğitim müfredatlarına bu
yetkinliklerin eklenmesi uygun olacaktır.
Çalışmamızın bu bölümünde, entegre raporlama sürecinde muhasebe meslek mensuplarında
bulunması gereken yetkinlikleri tespit edebilmek, entegre raporlama eğitiminin akademik
seviyesini ve kapsamını tespit edebilmek amacıyla, öncelikle dünya çapında entegre raporlama
eğitimi veren mesleki kuruluşların eğitim müfredatları incelenecek, sonrasında Güney Afrika’da
entegre raporlama eğitimi veren üniversiteler ve eğitim programları incelenecektir.
5.
ENTEGRE RAPORLAMA EĞİTİMİ İLE İLGİLİ MESLEKİ KURULUŞLAR
VE EĞİTİM MÜFREDATLARI
Entegre raporlama eğitimi ile ilgili çalışmalar yapan, entegre raporlama için gerekli olan
yetkinlikleri tespit eden, eğitim müfredatlarına entegre raporlamayı dahil eden başlıca kuruluşlar
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
IIRC, International Federation of Accountants-International Accounting Education Standards
Board (IFAC-IAESB), Chartered Institute of Management Accountants (CIMA), the
Association of Chartered Certified Accountants (ACCA), the South African Institute of
Chartered Accountants (SAICA)’dır. Çalışmamızın bu bölümünde bu kuruluşlar tarafından
5.1. International Integrated Reporting Council (IIRC)
Entegre raporlama eğitimi, entegre raporlama için gerekli olan yetkinliklerin tespit edilmesi
ve entegre raporlamanın güvencesini sağlama açısından da önem taşımaktadır. IIRC tarafından
entegre raporlamanın güvencesini sağlamak için yapılan çalışma sonrasında Temmuz 2015’te
yayımlanan “Assurance on <IR> Overview of Feedback and Call to Action” başlıklı çalışmada
IIRC, eğitimcileri entegre raporlama için gerekli olan bilgi ve becerileri tespit etmeye davet
etmiş, hizmet içi eğitim, lisans ve lisansüstü programlar ile üniversitelerde verilen eğitim ve
profesyonel muhasebe kuruluşları tarafından verilen eğitimden yararlanılabileceğini ifade
etmiştir.
IIRC, entegre raporlama eğitimi sağlayan bir kuruluş olmamakla birlikte, entegre rapor
hazırlama ve güvencesini sağlama konusunda işletmelere yardımcı olmaya çalışmaktadır. Bu
bağlamda, IIRC tarafından entegre raporlama eğitimi yaklaşımı belirlenmiş, Entegre Raporlama
Danışma Grubu ve Entegre Raporlama Eğitim Vakfı (<IR> Training Foundation Partners)
oluşturulmuş, Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi hazırlanmıştır.
IIRC, entegre raporlama çevresinde çalışmak için ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve
davranışları tanımlamak için “Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi (<IR> Competence
Matrix)”’ni geliştirmiştir (IIRC 2015a, 2). IIRC(2015a)’ya göre, entegre raporlama eğitimi
başlangıç seviyesi ve uygulayıcı seviyesi olmak üzere iki aşamada verilebilir. Başlangıç
seviyesi, entegre raporlamanın yararlarını anlamak isteyen ancak entegre raporlama sürecinde
görev almayan bireylerin sahip olması gereken yetkinlikleri; uygulayıcı seviyesi ise entegre
rapor hazırlama sürecinde görev yapan bireylerin sahip olması gereken yetkinlikleri ifade
etmektedir.
IIRC, “Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi”’ni 4 temel yetkinlik alanında, 12 konu
kapsamında, başlangıç ve uygulayıcı seviyesi için öğrenme çıktılarını detaylı bir şekilde
açıklamıştır. 4 temel yetkinlik alanı ve 12 konu kapsamı Tablo2’de verilmiştir.
2017/2
tespit edilen entegre raporlama yetkinlikleri ve eğitim müfredatları incelenmeye çalışılacaktır.
397
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Tablo 2. Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi Temel Yetkinlik Alanları ve Konu Kapsamı
Yetkinlik Alanı
Konu Kapsamı
Entegre Raporlama-Daha İyi Kurumsal
Entegre Raporlama Hareketinin Gelişimi
Raporlama İçin Vizyon
Entegre Raporlamanın Yararları
Değer Yaratma
2017/2
Sermaye Unsurları
Değer Yaratma Süreci
Entegre Düşünce-Zaman İçinde Değer Yaratma
Entegre Düşünceye Ulaşma
Kılavuz İlkeler
398
Entegre Rapor Hazırlama-Değer Yaratmanın
İçerik Ögeleri
İletimi
Entegre Rapor
Entegre Raporlama Yönetim Sistemini Uygulamak
Entegre Raporlaman Uygulaması-Finansal
Yıllık Hazırlama Sürecini Planlamak
Yönetimden Değer Yönetimine
Güvenilirlik, Güven Ve Güvence
Kaynak: IIRC, 2015a
IIRC, Entegre Raporlama Yetkinlik Matrisi’ni taslak olarak yayınlamıştır. Entegre
Raporlama Yetkinlik Matrisi’nin doğruluk ve güvenilirliğini ölçmek için anket uygulamış, bu
ankete dünya çapında 28 ülkeden 67 formal cevap almıştır (IIRC 2015b, 2). Bu cevapları ve
yapılan analizleri “IR> Training Analysis of Feedback Received” başlıklı çalışması ile
yayınlamıştır. Bununla birlikte, IIRC tarafından entegre raporlama eğitimi için yapılan
çalışmalar devam etmektedir.
5.2. International Accounting Education Standards Board (IAESB)
IFAC (2015b)’ye göre muhasebe uzmanları sürekli değişen bir çevrede faaliyet göstermekte,
muhasebe meslek mensuplarının rolleri, muhasebe politika ve kapsamı değişmekte olup, bu
değişikliklerden biri entegre raporlama ve güvencesi dahil kurumsal raporlamanın yeni
biçimlerinde hızlı gelişmedir. Muhasebe eğitiminde bu gelişmelere uyum sağlamak adına
IAESB tarafından muhasebe eğitim müfredatlarında güncelleme ve uyumlaştırma çalışmaları
yapılmaktadır.
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi’nin yayınlanmasının hemen ardından, Ocak
2014’te IAESB tarafından “Uluslararası Eğitim Standardı 2- İlk Mesleki Gelişim-Teknik
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
Yetkinlik (International Education Standard-IES2- Initial Professional Development-Technical
Competence)” revize edilmiştir. “Uluslararası Eğitim Standardı 2- İlk Mesleki Gelişim-Teknik
Yetkinlik (International Education Standard-IES2- Initial Professional Development-Technical
Competence)” kapsamında “Finansal Muhasebe ve Raporlama” yetkinlik alanında “entegre
raporlama gibi finansal olmayan raporların yorumlanmasını” (IFAC 2014, 5) öğrenme çıktısı
5.3. Chartered Institute of Management Accountants (CIMA)
Londra merkezli mesleki kuruluş olan Chartered Institute of Management Accountants
(CIMA) 2015 yılı yeterlilik müfredatına entegre raporlamayı eklediğini açıklamıştır. Tablo3’de
görüldüğü gibi, CIMA müfredatı 3 sütun ve 3 satırdan oluşan 9 farklı alandan oluşmaktadır
(CIMA 2014, 8-9). Sütunlar, yeterlilik alacak öğrencide bulunması gereken spesifik bilgilerden,
satırlar ise öğrenciden beklenen kazanımlardan oluşmaktadır.
CIMA 2015 yılı Mesleki Yeterlilik Müfredatı (2015-CIMA Professional Qualification
Syllabus)’nda “F3 Finansal Stratejinin Formülasyonu” stratejik seviyesinde, içerik olarak
entegre raporlama ve uluslararası entegre raporlama çerçevesi ilkelerini (CIMA 2014, 84-85)
açıklamıştır.
2017/2
olarak belirlemiştir.
399
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Tablo 3. CIMA Eğitim Müfredatı
Stratejik
(Karar
Verme)
E3 Stratejik Yönetim
P3 Risk Yönetimi
F3 Finansal Strateji
A. İşletme Çevresi
A. Riskin Belirlenmesi,
A. Finansal Stratejinin
ile Etkileşim
Sınıflandırılması ve
Formülasyonu
2017/2
Değerlendirilmesi
400
20%
20%
25%
B. Stratejik
B. Stratejik Risk Yanıtları
B. Finansman ve
Stratejik Karar
Konumları ve
Alma
Stratejik Fırsatları
Dividand Kararları
Değerlendirme
Stratejinin
30%
20%
35%
C. Başlıca Değişim
C. Riski Yönetmek İçin İç
C. Kurumsal Finans
Etkin Bir
Kontroller
Şekilde
20%
20%
Uygulanması
D. Stratejiyi
D. Nakit Akışı ile İlgili
İçin Tüm
Uygulama
Riskleri Yönetmek
İçeriği Sağlama 15%
40%
20%
E. Kurumsal
E. Sermaye Yatırımı
Stratejide Bilgi
Kararlarıyla İlgili Riskleri
Sistemlerinin Rolü
Yönetmek
15%
20%
Yönetim
E2 Proje ve İlişki
(İzleme)
Yönetimi
F2 İleri Finansal
P2 İleri Yönetim Muhasebesi
Raporlama
Stratejinin
A. Stratejik
A. Rekabet Avantajı İçin
A. Uzun Dönemli Finans
Uygulanmasını
Yönetime Giriş ve
Maliyet Planlama ve
Kaynakları
İzleme
Global Çevreyi
Analizi
Değerlendirme
Düzeltici
30%
25%
15%
Eylemlerin
Kuruluşun İnsan
B. Sorumluluk
B.Finansal Raporlama
Yapılmasını
Durumu
Merkezlerinin Kontrolü ve
Sağlama
Performans Yönetimi
20%
30%
60%
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
C. İlişki Yönetimi
C. Uzun Dönemli Karar
C. Finansal Performans ve
Alma
Durumun Analizi
20%
30%
25%
D. Projeler
D. Yönetim Kontrolü ve
Vasıtasıyla
Risk
30%
15%
E1 Organizasyonel
Yönetim
P1 Yönetim Muhasebesi
F1 Finansal Raporlama ve
Vergilendirme
A.
A. Maliyet Muhasebesi
A. Finansal Raporlama ve
Organizasyonlara
Sistemleri
Kurumsal Yönetim İçin
Giriş
Düzenleyici Çevre
25%
30%
10%
B. Finans
B. Bütçeleme
B. Finansal Muhasebe ve
Operasyonel
Fonksiyonu
Raporlama
(Uygulama)
Yönetimi
Stratejinin
15%
25%
45%
Uygulanmasını
C. Teknoloji ve
C. Kısa Dönemli Karar
C. Çalışma Sermayesi,
İzleme
Bilgi Yönetimi
Alma
Nakit ve Kısa Dönemli
Finans Kaynaklarının
Yönetimi
15%
30%
20%
D. Faaliyet
D. Risk Ve Belirsizlikle
D. Vergilendirmenin
Yönetimi
Başa Çıkmak
Temeli
15%
15%
25%
E. Pazarlama
Uygulanan
15%
Stratejinin
F. İnsan
Raporlanması
Kaynakları
Yönetimi
15%
Kaynak: CIMA 2014, 8-9
2017/2
Değişim Yönetimi
401
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
5.4. The Association of Chartered Certified Accountants (ACCA)
1904 yılında Londra’da kurulan the Association of Chartered Certified Accountants (ACCA)
entegre raporlamayı kendi yeterlilik programına dahil eden ilk global muhasebe organıdır.
ACCA, Aralık 2014’ten kendi yeterlilik programına aldığından beri öğrenciler muhasebe
2017/2
mesleğinde entegre raporlamayı çalışmaktadır (www.accaglobal.com/za). ACCA, mesleki
402
yeterliliği ölçmek için temel ve profesyonel olmak üzere 2 seviyede sınav yapmaktadır. Bu
seviyelerde yer alan alanlar Tablo4’te verilmiştir.
Tablo 4. ACCA Yeterlilik Alanları
Temel Seviye
Profesyonel Seviye
İşletmede
F1
Bilgi
Muhasebe
Yönetim
F2
Muhasebesi
Temel
P1
Yönetim, Risk ve Etik
P2
Kurumsal Raporlama
P3
İşletme Analizi
P4
İleri Finansal Yönetim
P5
İleri Performans Yönetimi
P6
İleri Vergilendirme
P7
İleri Denetim ve Güvence
Finansal
F3
Muhasebe
Kurum ve İş
F4
Hukuku
Performans
F5
Beceriler
F6
Yönetimi
Vergilendirme
Seçmeli
Finansal
F7
Raporlama
Denetim ve
F8
F9
Güvence
Finansal Yönetim
Kaynak: www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html’dan yararlanılarak
hazırlanmıştır.
ACCA tarafından yapılan temel yeterlilik seviyesinde sadece “F1 İşletmede Muhasebe”
modülünde muhasebe meslek mensupları entegre raporlamadan sorumlu tutulmuştur (ACCA,
2016, 10). Profesyonel yeterlilik seviyesinde yer alan modüller ve yeterlilik alanları Tablo5’de
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
verilmiştir. Yaptığımız inceleme sonucunda, “P1 Yönetim, Risk ve Etik” modülünde “E.
Mesleki Değerler, Etik ve Sosyal Sorumluluk” kapsamında, “P2 Kurumsal Raporlama”
modülünde “A. Muhasebecinin Mesleki ve Etik Görevi” ve “Mevcut Gelişmeler” kapsamında,
“P3 İşletme Analizi” modülünde “A. Stratejik Konum” kapsamında, “P4 İleri Finansal
Performans Yönetimi” modülünde “F. Performans Yönetiminde Gelişme ve Ortaya Çıkan
Konular” kapsamında, “P7 İleri Denetim ve Güvence” modülünde “D. Tarihi Finansal Bilginin
Denetimi” kapsamında entegre raporlama konusuna yer verilmiştir. Bununla birlikte Owen
(2015)’a göre ACCA yeterlilikleri özellikle profesyonel seviyede IIRC tarafından yayınlanan
Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesinde açıklanan entegre raporlama içerik ögeleri ile
güçlü bir şekilde uyumludur. Bu uyum Owen (2015) tarafından Tablo 6’da görüldüğü gibi ifade
edilmiştir.
Tablo 5. ACCA Profesyonel Seviye İçin Gerekli Olan Yeterlilik Alanları
P1
Yönetim,
P2 Kurumsal
Risk ve
Raporlama
Etik
A. Yönetim
A. Muhasebecinin
ve
Mesleki ve Etik
Sorumluluk
Görevi
P3
P4 İleri
P5 İleri
İşletme
Finansal
Performans
Analizi
Yönetim
Yönetimi
A. Paydaşlara
A. Stratejik
Karşı Rol ve
Planlama ve
Sorumluluk
Kontrol
A.Stratejik
Konum
P6 İleri
Vergilendirme
P7 İleri
Denetim ve
Güvence
A. İngiltere
Vergi Sistemine
A.Düzenleyici
İlişkin Bilgi ve
Çevre
Anlayış
B. Vergi
Etkileşimi Dahil
B. İç
B. Yasal ve
Kontrol ve
Finansal Raporlama
İzleme
Çerçevesi
B. Çok Uluslu
B. İşletme
Olmak Üzere
B. Stratejik Organizasyonlar Performansına Çeşitli
Seçimler
İçin Ekonomik
Dış Çevre
Durumlarda ve
Çevre
Etkisi
Eylem
Kurslarında İlgili
Vergi Etkisi
B. Mesleki ve
Etik
Düşünceler
2017/2
Yönetim” modülünde “A. Paydaşlara Karşı Rol ve Sorumluluk” kapsamında, “P5 İleri
403
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
C. Standart
Vergi Planlaması
C. Risk
Belirleme
ve
Değerlendir-
C. Performans
Finansal
C. Stratejik C. İleri Yatırım
Performansının
Eylem
Değerleme
Raporlanması
Ölçüm
Sistemleri ve
Tasarımı
2017/2
me
C. İşletmenin
404
Tedbirlerinin
Kullanımı İle
Vergi
Yükümlülükleri-
C. Uygulama
Yönetimi
ni En Aza
İndirilmesi ve /
veya Ertelenmesi
D. Risk
Kontrolü
D. İşletme
D. İşletme
Gruplarının
ve Süreç
Finansal Tabloları
Değişimi
E. Mesleki
D. Satın Alma
ve Birleşmeler
E. Kurumsal
Değerler,
E. Uzmanlaşmış
Etik ve
İşletmeler ve Özel
Sosyal
İşlemler
E. Bilgi
Teknolojisi
Sorumluluk
Yeniden
Yapılanma ve
Yeniden
Organizasyonu
F. Finansal
Raporlamada
Muhasebe
F. Hazine ve
F. Proje
İleri Risk
Düzenlemelerindeki Yönetimi
Yönetim
Değişikliklerin
Teknikleri
Uygulanması
G. Finansal
D. Stratejik
Performans
Ölçümü
D. Tarihi
Finansal
Bilginin
Denetimi
E. Performans
Değerlendirme
E. Diğer
ve Kurum
Görevler
Başarısızlığı
F. Performans
Yönetiminde
Gelişme ve
F. Raporlama
Ortaya Çıkan
Konular
G. Finans ve
Performans
G.
Finansal
G. Mevcut
Kuruluşların
Finansal
Yönetimde
Konular ve
Konumunun
Analiz
Gelişmekte
Gelişmeler
Değerlendirilmesi
H. Mevcut
Gelişmeler
Olan Konular
H. İnsanlar
Kaynak: www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html’dan yararlanılarak
hazırlanmıştır.
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
Tablo 6. ACCA Profesyonel Seviye Kâğıtları ve IIRC İçerik Ögeleri Arasındaki Doğrudan veya
Açık Bağlantılar
Profesyonel Sayfalar
Kurumsal Genel Görünüm
P1, P3
Kurumsal Yönetim
P1, P4
Riskler ve Fırsatlar
P1, P3, P4, P7
Strateji ve Kaynak Aktarımı
P3, P4, P5
İş Modeli
P3, P5
Performans
P2, P5, P7
Genel Görünüş
P3
2017/2
IIRC İçerik Ögeleri
405
Kaynak: www.accaglobal.com/za/ (Erişim Tarihi:18.03.2016)
5.5. The South African Institute of Chartered Accountants (SAICA)
SAICA, Güney Afrika’da faaliyet gösteren, muhasebe meslek uzmanlarının yetiştirilmesi,
mesleki bilgi, beceri ve yeterliliklerinin arttırılması için eğitimler veren, rehberler yayınlayan bir
kuruluştur. SAICA yapmış olduğu çalışmalar sonucunda 1 Ocak 2016’dan itibaren geçerli olan
“SAICA Training Programme Implementation Guide”yi yayınlamıştır. “Bu kılavuzun amacı
SAICA Eğitim Programının uygulanması için eğitim ofislerine ilave rehberlik, fikirler ve
potansiyel örnekleri sağlamak ve SAICA’nın yeni üyelerinde bulunması gereken temel
yetkinliklere açıklık getirmektir (SAICA 2016a, 2).
SAICA eğitim programı 7 yeterlilik alanından oluşmaktadır. Bu alanlar: -Muhasebe ve dış
raporlama, -Denetim ve güvence, -Finansal yönetim, -Yönetim karar alma, -Kapsamlı mesleki
beceriler, -İç denetim, risk yönetimi ve yönetim, -Vergilendirme (SAICA 2016a, 4). SAICA
eğitim programının bazı bölümlerinde muhasebe uzmanından beklenen görevler ve uygulama
örneği olarak entegre raporlama ve entegre rapora yer verilmiştir. Bu bölümler şunlardır:
Muhasebe ve Dış Raporlama yeterlilik alanında
AE(C)3 Finansal
tabloları
ve
bunlara
değerlendirilmesi
AE(C)4 Finansal tablaların yorumlanması
ilişkin
notların
hazırlanması
ve
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Yönetim Karar Alma yeterlilik alanında
MD(R)1 Kuruluş veya işletme birimlerinin temel performans göstergelerinin
belirlenmesi ve değerlendirilmesi
İç Denetim, Risk Yönetimi ve Yönetim yeterlilik alanında
2017/2
RM(E)8 uygun yönetim standartları doğrultusunda yönetim incelemelerin yürütmek
406
RM(R)4 uygun yönetim standartları doğrultusunda yönetim incelemelerin yürütmek
6.
GÜNEY
AFRİKA’DA
ENTEGRE
RAPORLAMA
EĞİTİMİ
VEREN
ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM PROGRAMLARI
Çalışmamız kapsamında incelediğimiz bir diğer konu, Güney Afrika’da verilen entegre
raporlama eğitiminin akademik seviyesini ve kapsamını tespit edebilmek amacıyla, Güney
Afrika’da eğitim veren üniversitelerin akademik programlarının entegre raporlama eğitimi
açısından incelenmesi olmuştur. Güney Afrika’daki üniversitelerin incelenmesinin sebebi,
Güney Afrika’da Mart 2010’dan sonra başlayacak olan dönemde işletmelerin entegre rapor
hazırlamaları ve yayınlamalarının borsaya kotasyon şartı olarak zorunlu kılınmasıdır.
SAICA, Güney Afrika’da muhasebe meslek mensuplarının mesleki yeterlilik alanlarını
belirlemekte ve belgelendirmektedir. SAICA bu yetkisini üniversitelerle işbirliği yaparak da
yerine getirmektedir. Bu nedenle örneklem seçiminde SAICA tarafından yetkilendirilmiş olma
kriteri esas alınmış, SAICA tarafından yetkilendirilmiş Güney Afrika üniversitelerinin
akademik programları ve müfredatlarının incelenmesine karar verilmiştir. İnceleme,
üniversitelerin resmi internet sitelerinde yer verilen bilgilere dayanılarak yapılmıştır.
SAICA tarafından yetkilendirilmiş olan üniversitelerin listesi ve inceleme sonuçlarımız
Tablo7’de verilmiştir. Tablo7’de görüldüğü gibi, incelenen 15 üniversiteden 9’unda entegre
raporlamaya ilişkin akademik program veya kursa rastlanamamıştır. “Monash South Africa”
“Kurumsal Yönetim” lisansüstü programında, “University of Cape Town” “Ticaret” lisansüstü
programı ile “Muhasebede ve Muhasebe Eğitiminde Uzmanlık” lisansüstü programında,
“University of Johannesburg” “Lisansüstü Başarı Modülleri-Muhasebe” bölümü modüllerinde,
“University of South Africa” “İşletme Yönetimi” lisansüstü programında entegre raporlama
konusuna yer vermiştir. “University of Pretoria” ise “Entegre Raporlama” lisansüstü programı
ile lisansüstü seviyede ayrı bir program olarak entegre raporlama eğitimi veren tek üniversitedir.
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
Tablo 7. SAICA Tarafından Yetkilendirilmiş Üniversitelerin Akademik Programları ve Entegre
Raporlama
SAICA Tarafından
Yetkilendirilmiş
Akademik Birim-Program
Açıklama
Kısmi zamanlı veya tam zamanlı 1 yıllık
süreçte
verilen
eğitim
8
modülden
oluşmaktadır. Kısmi zamanlı eğitimde 4
1
Monash South
Africa
Kurumsal Yönetimde
ünite zorunlu iken tam zamanlı eğitimde 8
Uzmanlaşma Yüksek Lisans
ünite zorunludur. Program kapsamında
Diploması
“Finansal, Sürdürülebilirlik ve Entegre
Raporlama" başlıklı Ünite 8'de entegre
raporlama konusu ele alınmaktadır. Her
bir ünite 5 hafta sürede işlenmektedir.
Nelson Mandela
2
Metropolitan
University
3
4
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
rastlanamamıştır.
North-West
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
University
rastlanamamıştır.
Rhodes University
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
rastlanamamıştır.
Ticaret Lisansüstü - Muhasebede
Uzmanlık ve Muhasebe
Eğitiminde Uzmanlık-
5
University of Cape
Lisansüstü eğitim
Town
2 yıllık bir süreçte tamamlanabilecek olan
bu
programlarda
entegre
raporlama
konusu işlenmektedir.
ACC5020H kodlu Kurumsal Finansal
Ticaret Fakültesi-Muhasebe
Koleji
Analiz
Kursu
ve
ACC5023H
kodlu
Finansal ve Dışsal Raporlama Kursu'nun
öğrenme çıktısı olarak entegre raporlama
konusuna yer verilmiştir.
6
University of Fort
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
Hare
rastlanamamıştır.
2017/2
Üniversiteler
407
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
7
University of Free
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
State
rastlanamamıştır.
Undergraduate Modules for The
Baccalaureus Commercıı and
2017/2
Bachelor Of Commerce Regular
8
University of
Degrees And Bachelor Degrees
Johannesburg
REK3AB0 kodlu Muhasebe 3AB yıllık
modülünde öğrencilere entegre raporlama
uygulamalarının dayandığı temel ilkeler,
modülün
öğrenme
çıktısı
olarak
gösterilmektedir.
ACC8X00/RHR01X8 kodlu Muhasebe 4
408
Lisansüstü Başarı Modülleri-
yıllık modülünde öğrenme çıktısı olarak
Muhasebe Bölümü Modülleri
entegre raporlama kavramları ile ilgili bir
anlayış kazandırmak amaçlanmıştır.
9
University of
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
KwaZulu-Natal
rastlanamamıştır.
Turfloop Graduate School Of
10
University of
Leadership İşletme Yönetimi
Limpopo
Yüksek Lisansı 2015- Entegre
Raporlama Modülü
11
12
120 saatlik eğitimde entegre raporlama,
entegre
raporlamaya
entegre
raporlama
raporlama
duyulan ihtiyaç,
örnekleri,
çerçevesi
entegre
gibi
konular
müfredata alınmıştır.
University of South
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
Africa (UNISA)
rastlanamamıştır.
University of
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
Stellenbosch
rastlanamamıştır.
Bu program, kurumsal iletişim, bilgi
13
University of
Pretoria
The Albert Luthuli Centre for
yönetimi, iş stratejisi, sorumlu liderlik,
Responsible Leadership -Entegre entegre raporlama çerçevesi ve güvence
Raporlama Lisansüstü Programı
gibi
6
konuyu
birleştiren
lisansüstü
programdır.
14
University of
Entegre raporlama konusunda herhangi bir akademik program veya kursa
Western Cape
rastlanamamıştır.
University of Witwatersrand bünyesindeki
15
University of
Witwatersrand
Wits Business School -Kurs
Wits Business School, 25-27 Mart 2014
tarihlerinde
entegre
raporlama
kursu
düzenlemiştir.
Kaynak: SAICA, 2016b’de yer verilen yetkilendirilmiş üniversiteler listesi ve üniversitelerin internet
sitelerinden elde edilen bilgiler ile hazırlanmıştır.
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
7.
ÜLKEMİZDE ENTEGRE RAPORLAMA EĞİTİMİ İÇİN MÜFREDAT
ÖNERİSİ
Entegre raporlamanın giderek daha fazla kabul gördüğü günümüzde, entegre raporlama
eğitimi de bir gereklilik haline gelmektedir. Buradan hareketle yaptığımız incelemeler
doğrultusunda, Ülkemizde entegre raporlama eğitiminin başlangıç aşamasında lisansüstü
ACCA ve SAICA’nın muhasebe meslek mensupları yeterlilik müfredatlarının incelenmesi
sonucunda, Ülkemizde verilecek entegre raporlama eğitimi için müfredat önerisi Tablo8’deki
gibidir.
Tablo 8’de önerilen stratejik yönetim, kurumsal yönetim, stratejik iletişim yönetimi, bilgi ve
bilgi yönetimi kapsamında ele alınan konuların çoğu üniversitede lisans eğitiminde verildiği
düşünülürse, önerilen bu dersler seçmeli dersler olarak okutulabilir. Diğer taraftan performans
yönetimi, risk yönetimi, entegre raporlama ve entegre rapor, entegre raporlama ile ilgili
kuruluşlar ve entegre raporlamanın tarihsel gelişimi, entegre raporlama ve entegre raporu
şekillendiren çerçeveler, entegre raporlama bileşenleri ve entegre raporun hazırlanması zorunlu
dersler olarak müfredata dahil edilebilir.
Tablo 8. Entegre Raporlama Eğitimi Müfredatı Önerisi
Ders
Kapsam
Stratejik Yönetim
Stratejik Yönetim Temel Kavramları; Stratejik Yönetim Süreci ve Unsurları;
Dış Çevre Analizi, İç Çevre Analizi; Değer Zinciri Analizi; Stratejik
Yönlendirme: Misyon, Vizyon, Amaç ve Hedef Belirleme; Stratejinin
Oluşturulması: Temel Stratejiler, Alt Stratejiler; Stratejinin Uygulanması;
Stratejinin Kontrol ve Denetimi
Kurumsal Yönetim
Kurumsal Yönetim Kavramı; Kurumsal Yönetimin Tarihsel Gelişimi; Kurumsal
Ve Kurumsal
Yönetimin Amaçları, Faydaları; Kurumsal Yönetim Yaklaşımları; Kurumsal
Raporlama
Yönetimin Temel İlkeleri; Kurumsal Raporlama, Kurumsal Raporlama Araçları
Stratejik İletişim
İletişim: Örgüt İçi ve Örgüt Dışı İletişim; Stratejik Karar Almada Paydaşlarla
Yönetimi
İlişkiler; Paydaş İstek ve Beklentilerinin Tespiti; Paydaşlarla İlişkiler ve Paydaş
Analizi; Müşteri İlişkileri Yönetimi; Tedarikçilerle İlişkiler; İnsan Kaynakları
ile İlişkiler; Hissedarlar ile İlişkiler; Diğer Paydaşlarla İlişkiler
2017/2
programlarda verilebileceğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte IIRC, IAESB, CIMA,
409
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
Performans
Performans ve Stratejik Performans Yönetimi; Performans Yönetim Amaçları;
Yönetimi
Kritik Başarı Faktörleri; Performans Ölçüm Sistemleri ve Tasarımı; Finansal
Performans Göstergeleri; Finansal Olmayan Performans Göstergeleri: Çevresel
ve Sosyal; Stratejik Performans Ölçümü: Finansal ve Finansal Olmayan
Performansın Ölçümü
Risk Yönetimi
Yönetim
Süreçleri;
Risk
Kategorileri;
Risklerin
Belirlenmesi,
Değerlendirilmesi ve Ölçümü; Finansman ve Yatırım Kararlarında Risk;
2017/2
410
Risk
Risklerin Kontrolü; Değişim Yönetiminin Uygulanması
Bilgi Ve Bilgi
Bilgi ve Bilgi Yönetimi; Bilgi Yönetimi, Strateji ve Yönetim, Strateji, Kanun
Yönetimi
Ve Politikalar; Entelektüel Sermaye; Örgüt Kültürü, Örgüt Kültürü ve Bilgi
Yönetimi; Öğrenen Organizasyonlar; İşletme Bilgi Sistemlerini Destekleyen
Yapılar; Veri Yönetim Sistemleri
Entegre Raporlama
Entegre Düşünce, Entegre Düşünce Oluşturmanın Zorlukları; Sistem Yaklaşımı
Ve Entegre Rapor
ve Bilgiler Arası Bağlantının Sağlanması; Bilgiler Arası Bağlantının
Sağlanmasında Kullanılacak Yöntem ve Araçlar; Entegre Raporlama ve Entegre
Rapor; Entegre Raporlamanın Amaçları ve Faydaları; Entegre Raporlamanın
Tarihsel Gelişimi; Değer Yaratma, Değer Yaratma Sürecinin Unsurları;
Organizasyon ve Diğerleri İçin Değer Yaratma; Değeri Etkileyen Dış Faktörler;
Sermaye Unsurları, Sermaye Unsurları Arasındaki İlişki, Sermaye Unsurları ve
Değer Yaratma İlişkisi; İş Modeli;
Entegre Raporlama
Institute of Directors in Southern Africa (Iodsa) ; The Prince’s Accounting for
İle İlgili Kuruluşlar
Sustainability Project (A4S); The International Federation of Accountants
Ve Entegre
(IFAC); Global Reporting Initiative (GRI); The Integrated Reportıng Committee
Raporlamanın
(IRC) of South Africa; International Integrated Reporting Council (IIRC);
Tarihsel Gelişimi
Entegre Raporlamanın Tarihsel Gelişimi
Entegre Raporlama
Bağlı Raporlama Çerçevesi (Connected Reporting Framework-CRF); King III
Ve Entegre Raporu
Kodu; Uluslararası <ER> Çerçevesi: Kılavuz İlkeler, İçerik Ögeleri
Şekillendiren
Çerçeveler
Entegre Raporlama
Finansal Raporlama: Finansal Raporlamanın Amacı ve İşlevleri (Fonksiyonları);
Bileşenleri
Finansal Raporlamanın Özellikleri; Finansal Raporlama Araçları; Ülkemizde
Finansal Raporlamaya İlişkin Düzenlemeler: 1 Nolu Muhasebe Uygulamaları
Genel Tebliği, Türkiye Muhasebe Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama
Standartları; Finansal Raporlamaya Eleştiriler; Sürdürülebilirlik Raporlaması:
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
Sürdürülebilirlik
Kavramı,
Sürdürülebilirlik
Raporu
ve
Amaçları;
Sürdürülebilirlik Raporlamasının Faydaları; GRI Sürdürülebilirlik Raporlama
Çerçevesi- Sürdürülebilirlik Raporlaması İlkeleri; Entegre Raporlamanın
Finansal Raporlama Ve Sürdürülebilirlik Raporlaması İle İlişkileri, Farkı, Ortak
Entegre Raporun
Önemlilik Analizi; Değer Yaratma ve Entegre Dashboard; Entegre Raporlama
Hazırlanması
Sürecini Planlama; Paydaşlarla İlişkiler Doğrultusunda Raporun İçeriğinin
Belirlenmesi; Değerlendirme Yaparak Entegre Raporu Hazırlamak
Entegre Raporun
Denetim Standartları; İç Denetim Standartları; ISO 26000 Sosyal Sorumluluk
Güvenilirliği Ve
Standardı; Carbon Disclosure Project; UN-Global Compact İlkeleri
Güvencesi
8. SONUÇ
Entegre raporlama, 2009 yılından itibaren gündeme gelmiş, 2010 yılında kurulan IIRC
tarafından 2013 yılında Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesinin yayınlanmasıyla tüm
dünyada çeşitli kurum, kuruluş ve akademisyenler tarafından desteklenmiştir. Entegre
raporlama, işletmenin değer yaratma sürecinin entegre rapor ile bilgi kullanıcılarına aktarılması
sürecidir. Entegre raporlama, finansal ve finansal olmayan bilgileri, tarihi veriler ile geleceğe
yönelik beklentileri bilgiler arası bağlantıyı sağlayacak şekilde sunduğu için mevcut raporlama
araçlarından farklıdır. Bu nedenle entegre raporlamada muhasebe meslek mensuplarının rolü ve
entegre raporlama eğitimi de farklılaşacaktır.
Muhasebe meslek mensupları, entegre raporlamada entegre düşüncenin oluşturulmasında,
işletme tarafından yaratılan değerin tanımlanması ve raporlanmasında temel rol oynayabilirler.
Ancak bunun için profesyonel muhasebe meslek mensuplarının finansal muhasebe yanında,

Entegre düşünce

Değer yaratma süreci

İş modeli

Geleceğe yönelik analizler

Sürdürülebilirlik konuları

Bilgiler arası bağlantının kurulması

Finansal ve finansal olmayan performansın ölçülmesi

Entegre raporun hazırlanması
2017/2
Noktaları
411
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
gibi konularda yeterliliğe sahip olmaları gerekmektedir. Bu yeterlilikleri muhasebe meslek
mensuplarına kazandırmak, entegre muhasebeci yetiştirmek için entegre raporlama eğitimi
gerekli görülmektedir. Yaptığımız incelemeler doğrultusunda, günümüzde dünya çapında
entegre raporlama eğitimi konusunda en etkin kuruluşun ACCA olduğu söylenebilir. Bununla
2017/2
birlikte entegre raporlama eğitimi ile ilgili olarak yapılan çalışmalar devam etmektedir. Entegre
412
raporlamanın dünya çapında destek görmeye devam etmesi nedeniyle, globalleşen dünyada
uluslararası alanda muhasebe uygulamalarını gerçekleştirebilecek ve mesleğini icra edebilecek
muhasebe meslek mensupları yetiştirebilmek ve muhasebe mesleğinin saygınlığını arttırmak
adına Ülkemizde de entegre raporlama ile ilgili eğitimler verilebileceğini düşünüyoruz. Bu
eğitimler, KGK, TÜRMOB gibi mesleki kuruluşlar tarafından düzenlenecek kurslar vasıtasıyla
verilebileceği gibi, üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri bünyesinde ilgili lisans
programlarında entegre raporlama ve entegre rapor, entegre raporlama ile ilgili kuruluşlar ve
entegre raporlamanın tarihsel gelişimi, entegre raporun güvenilirliği ve güvencesi, entegre
raporlama bileşenleri, entegre raporun hazırlanması, entegre raporlama ve entegre raporu
şekillendiren çerçeveler konularını kapsayan bir ders olarak da verilebilir. Ayrıca üniversitelerin
Sosyal Bilimler Enstitüleri bünyesinde açılabilecek lisansüstü programlar vasıtasıyla da entegre
raporlama eğitimi verilebilir.
KAYNAKÇA
ACCA.
2016.
Accountant
in
Business
(FAB/F1)
September
2016,
http://www.accaglobal.com/content/dam/acca/global/PDF-students/acca/f1/studyguides/f1fab-sg-sept16-aug17.pdf (Erişim Tarihi: 18.03.2016).
Baghuis, M. 2016. More Training Needed Before Accountants Can Save the World, on January
15,
2016,
http://changeincontext.com/wp/2016/01/more-training-needed-beforeaccountants-can-save-the-world/ (Erişim Tarihi: 11.03.2016).
CIMA-Chartered Institute of Management Accountants. 2014. 2015 CIMA Professional
Qualification Syllabus.
Eccles, R.G. ve G. Serafeim. 2011. Accelerating the Adoption of Integrated Reporting, CSR
INDEX, Francesco de Leo, Matthias Vollbracht, eds., InnoVatio Publishing Ltd., August
2011.
Gibassier, D., M. Rodrigue ve D. Arjalies. 2015. From Share Value to Shared Value: Exploring
the Role of Accountants in Developing Integrated Reporting in Practice, IMA-ACCA,
October 2015
http://integratedreporting.org/ir-networks/ (Erişim Tarihi: 09.03.2016)
Entegre Raporlamada Muhasebe Meslek Mensuplarının Rolü Ve Muhasebe Müfredatlarında Entegre Raporlama
http://www.accaglobal.com/za/en/discover/news/2014/integrated-qualification.html
Tarihi: 14.03.2016).
(Erişim
http://www.accaglobal.com/za/en/qualifications/glance/acca/details.html
http://www.accaglobal.com/za/en/student/sa/features/acca-embeds-integrated-reporting.html
(Erişim Tarihi: 18.03.2016).
http://www.integratedreportingsa.org/IntegratedReporting/TheIntegratedReportingCommitteeof
South Africa.aspx (Erişim Tarihi: 09.03.2016).
ICPAS (The Institute of Certified Public Accountants of Singapore), IIRC (International
Integrated Reporting Council). 2013. The Future of Corporate Reporting ICPAS-IIRC
Roundtable
Special
Report,
June
2013,
www.research.isca.org.sg/wpcontent/uploads/2013/07/ICPAS-IIRC-Roundtable-Report-Low-Res.pdf (Erişim Tarihi:
19.02.2016).
IFAC. 2014. International Education Standard (IES) 2 Initial Professional Development –
Technical Competence (Revised).
IFAC. 2015a. International Accounting Education Standards Board, Handbook of International
Education Pronouncements, 2015
IFAC. 2015b. International Accounting Education Standards Board, Meeting Future
Expectations of Professional Competence: A Consultation on the IAESB’s Future Strategy
and Priorities, December 2015.
IIRC (International Integrated Reporting Council). 2013a. Business and Investors Explore the
Sustainability Perspective Of Integrated Reporting, Pilot Programme IIRC Pilot
Programme Yearbook 2013, www.theiirc.org/wp-content/uploads/2013/12/IIRC-PPYearbook-2013_PDF4_PAGES.pdf (Erişim Tarihi: 25.03.2016).
IIRC. 2013b. International Integrated Reporting Framework, December 2013.
IIRC. 2015a. The <IR> Competence Matrix, Draft for Feedback, July 2015.
IIRC. 2015b. <IR> Training Analysis of Feedback Received, December 2015.
IIRC. 2015. Assurance on <IR> Overview of Feedback and Call to Action, July 2015.
Owen, G. 2013. “Integrated Reporting: A Review of Developments and Their Implications for
the Accounting Curriculum”, Accounting Education: An International Journal, 2013, 22
(4), http://dx.doi.org/10.1080/09639284.2013.817798.
Raghavan, K. 2015. Impact of Integrated Reporting (IR) on Accounting and Finance, 2015
Cambridge Business & Economics Conference, ISBN: 9780974211428, July 1-2, 2015,
Cambridge, UK.
Ruiz, C.C. 2013. A Commentary on ‘Integrated Reporting: A Review of Developments and
Their Implications for the Accounting Curriculum’, Accounting Education: An
International Journal, 2013, 22(4), http://dx.doi.org/10.1080/09639284.2013.817800.
SAICA.2016a.ImplementationGuide.https://www.saica.co.za/Training/Training/SAICATrainin
g Programme/tabid/1657/language/en-ZA/Default.aspx (Erişim Tarihi: 19.03.2016).
2017/2
http://www.accountingforsustainability.org/integrated-reporting (Erişim Tarihi: 08.03.2016)
413
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI - Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL
2017/2
SAICA. 2016b. SAICA Accredited Programmes, https://www.saica.co.za/(Erişim Tarihi:
19.03.2016).
414
ACCOUNTING ETHICS RESEARCH IN TURKEY: A LITERATURE REVIEW*
Arş. Gör. Çağla DEMİR**
Öğr. Gör. Özkan SARISOY***
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 415 - 438
ABSTRACT
Academic accounting literature devoted to ethics is small, yet over the past 5 years there has been a
significant improvement in the area. This study is a literature review focused on the accounting ethics
research. Articles and theses/dissertations published on accounting ethics in the last 10 years were
examined. The sampled studies have been analyzed. Patterns and trends in publication outlets and the
type of research conducted were identified and explored in this study by using content analysis method.
Based on a sample of 70 articles and 19 theses/dissertations gathered from peer-reviewed journals and
website of Council of Higher Education Thesis Center, the characteristics of what have been published in
the past 10 years are analyzed. In order to develop a comprehensive review of articles and
theses/dissertations, we used keywords such as “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting ethics”
and “morality” to reach the studies. We identified a significant literature on accounting ethics published
as articles or theses/dissertations with an initial increase from 2014. Researchers can use this study to see
missing areas in accounting ethics research area.
Keywords: Accounting Ethics, Morality, Turkey
JEL Classification: M41
TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR
İNCELEMESİ
ÖZ
Bu araştırma muhasebe alanındaki etik araştırmalarına odaklanan bir literatür taramasıdır ve
muhasebe etiği alanında yapılan çalışmaların farklı açılardan incelemesine yer vermektedir. Araştırma
Türkiye’de son 10 yılda (2006-2015) yayınlanan hakemli dergilerden elde edilmiş 70 makale ve
*
Date of submission: 16.03.2017; date of acceptance: 25.05.2017
İstanbul Bilgi University, cagla.demir@gmail.com
***
Namık Kemal University, osarisoy@nku.edu.tr
**
415
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Yükseköğrenim Kurulu Başkanlığı Tez Merkezi’nin internet sitesinden elde edilmiş 19 tezden oluşan
örnekleme dayandırılmıştır. Örneklem dahilinde dikkate alınan çalışmaların içerik analizi yapılarak;
yayınların çıkış notları, araştırma türleri, kullanılan yöntemler, model ve trendlerin saptanması
amaçlanmaktadır. Çalışmalara ulaşmakta “muhasebe”, “denetim”, “etik”, “ahlak” ve “muhasebe etiği”
anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Muhasebe etiği alanında yapılan çalışmaların 2014 yılından beri artışta
2017/2
olduğu görülmüştür.
416
Anahtar Kelimeler: Muhasebe Etiği, Ahlak, Türkiye
JEL Sınıflandırması: M41
1. INTRODUCTION
Accounting is an old profession which has changed over time especially as a result of the
Industrial Revolution and globalization. Division of the accounting to different branches is one
of the changes in the area and ethics is important for all of these branches. However, accounting
ethics did not gain much attention until mid-late 1980s, but after that there has been a steady
accumulation of ethics research in accounting literature (Bampton and Cowton 2013, 549). The
importance of ethics in accounting has received attention due to arise of agency theory, grow in
company sizes, increase in information need of users and accounting scandals. Good decision
making and ethical practices will help companies by bringing long-term benefits and enhance
their image in international level (Javalgi and Russell 2015, 4).
Bernardi (2005), Bernardi and Bean (2007) and Uysal (2010) examined the level of
accounting ethics research published. They found that there had been a significant increase in
the level of accounting ethics research recently. However, studies in accounting ethics have a
shorter history in Turkey. Because of that, accounting ethics literature is weaker in Turkey was
the assumption we started with to this research.
This research is an attempt to prepare a bibliography. It is necessary to possess a suitable
bibliography to undertake a literature review. Bibliographies provide a comprehensive overview
of a topic by making studies easier to find and prevent similar and uneffective studies. In the
meantime, they emphasize inadequate studies and determine areas that are not studied
comprehensively. By that this research will provide a better understanding of accounting ethics
literature to researchers.
The paper is constructed as follows. The first section provides an overview of the ethics and
accounting ethics. The second section describes how this literature review is constructed and
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
methodology. Third section analyses the results and in the final section conclusion of the paper
are summarized.
2. ETHICS AND ACCOUNTING
nepotism and deterioration of human values. Because of these negative changes, society lost
their faith in business and corporations have started to adopt ethical terms (Paliwal 2007, 5-6).
Ethics is about our actions and decisions (Javalgi and Russell 2015, 4) and that is what
makes the subject comprehensive and complicated. These problems are also the reason why this
issue is so important and worth to study about.
Objectives of ethics are assessment of human behavior as moral or immoral, setting moral
standards and forcing the parties to apply an acceptable code of social conduct (Paliwal 2007, 56). Some mandatory principles for professionals are integrity, accountability and confidence
(Sökmen and Alptekin 2013, 36).
Accounting ethics is a specific part of business ethics (Kutlu 2008, 115). Since accounting is
a kind of public service (Selimoğlu 2006, 437), results of the accounting processes affect
society comprehensively. These effects and complications of accounting transactions make
ethics that important. Especially after the accounting scandals, accounting bodies in different
countries assigned some principles/necessities such as education, experience, professional
knowledge and skill, and personal qualities. These standards are also important to protect
reputation of business and professionals (Kutluk and Ersoy 2011, 425).
3. DATA & RESEARCH METHODOLOGY
The aim of this research is to explore the extent and content of accounting ethics studies
(articles that were published in peer-reviewed journals and graduate and doctoral
theses/dissertations) handled between 2006 and 2015 (for 10 years). To analyse the studies
content analysis method was used.
We are aware that the peer-reviewed journals and graduate and/or doctoral theses are not the
only source of academic literature. In addition to these studies, papers (read at conferences),
presentations, reports, books etc. are also a part of that. But it is hard to reach all of these studies
for different reasons such as no standardization in their writing, difficulties to get them and time
2017/2
Globalization and liberalization of business came with corruption, series of scam, favoritism,
417
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
restrictions. Owing to these problems studies other than articles and theses are not included in
the sample.
We identified 70 articles and 19 theses/dissertations published between 2006 and 2015.
Database of Council of Higher Education Thesis Center was used to get theses/dissertations. For
2017/2
articles different databases like Google Scholar, Microsoft Academic Search, Academic Index,
418
Iseek Education, Reef Seek, Jstor, Jurn etc. were used. The keywords that are used for search
are “accounting”, “auditing”, “ethics”, “acounting ethics” and “morality”. In addition to these
articles, other papers that are related to these topics (without these keywords) are used for
analysis too. The sample studies are listed in Appendix.
70 articles were reviewed and the results were classified as publication year, journals, and
title of the writers, numbers of the writers, methods, languages and subtitles.
Theses/dissertations are categorized by year, type, university, department and subtitles.
4. ANALYSIS OF RESULTS
4.1.
Results Related to Articles
Results related to publication dates of the articles reviewed are summarized in Table-1 and
Figure-1. As it is seen below there is a significant increase in the number of ethics studies
recently. Almost half of the articles were published in 2014 and 2015, before that accounting
ethics did not get attention of researchers.
Table 1. Publication Dates of the Articles
Years
Number of Articles
Percentage
2006
3
4%
2007
-
-
2008
6
9%
2009
4
6%
2010
9
13%
2011
4
6%
2012
8
11%
2013
6
9%
2014
13
19%
2015
Total
17
24%
70
100%
17
18
419
16
13
14
12
9
10
8
8
6
6
6
4
4
4
3
2
0
0
2017/2
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015Years
Figure 1. Publication Dates of the Articles
The articles we reviewed as a result of the bibliographic search came from a wide range of
journals, including 46 different peer-review journals. Table-2 provides an indication of which
journals published these articles. Journals which published more than two articles have been
named individually in Table-2 while all the others included in the “Other Journals” category are
detailed in a footnote.
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Table 2. Distribution of Articles, by Journal
2017/2
Journals
420
Number of Articles
Percentage
Journal of Accounting & Finance
7
10%
The World of Accounting Sciences
6
9%
Accounting and Auditing Review
5
7%
Atatürk University Journal of Economics and
4
6%
Journal of Yaşar University
3
4%
Journal of Chamber of Certified Public Accountants of
3
4%
Association of Public Internal Auditors Journal
2
3%
Journal of Economics, Business and Finance
2
3%
International Journal of Economics and Administrative
2
3%
2
3%
Other Journals*
34
48%
Total
70
100%
Administrative Sciences
Istanbul
Studies
Niğde University Faculty of Economics and
Administrative Sciences Journal
*Selçuk University Journal of Graduate School of Social Sciences, Journal of EKEV Academy,
Accounting and Management Information Systems, African Journal of Business Management, Akdeniz
University International Journal of Alanya Faculty of Business, Anadolu University Journal of
Graduate School of Social Sciences, Ankara University Journal of Faculty of Political Science,
Beykent University Journal of Graduate School of Social Sciences, Business and Economics Journal,
Çankırı Karatekin University Journal of Graduate School of Social Sciences, Çukurova University
Journal of Graduate School of Social Sciences, Dicle University Journal of Faculty of Economics and
Administrative Sciences, Dokuz Eylül University Journal of Graduate School of Social Sciences, Ege
Academic Review, Journal of Research in Education and Teaching, Journal of Economic and Social
Research, Erciyes University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, Gaziantep
University Journal of Social Sciences, Journal of Law and Economics Review, The Journal of Business
Science, Journal of Accounting, Finance and Auditing Studies, Kırıkkale University Journal of Social
Sciences, KMU Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, KMU Journal of Social
and Economic Research, KSU Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, Marmara
University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences, MUFITAD Journal, Journal
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
of Accounting and Taxation Studies, Court of Auditors Journal, Süleyman Demirel University Journal
of Graduate School of Social Sciences, Chamber Of Certified Public Accountants of Tekirdağ Journal
of Social Sciences, Journal of Management and Economics Review.
4 accounting journals (Journal of Accounting & Finance, The World of Accounting
Administrative Sciences) have published 22 of 70 articles in. The remaining have been
published in other journals, most of which are prepared by universities.
2017/2
Sciences, Accounting and Auditing Review, Atatürk University Journal of Economics and
421
Table 3. Distribution of Artices, by Methods
Methods
Number of articles
Percentage
Survey
45
64%
Examination
13
19%
Theoretical observation
6
9%
Content analysis
2
3%
Other methods*
4
6%
70
100%
Total
* Literature review, case study, experiment and scanning.
Survey is the most preferred method in the articles we reviewed. As results are shown in
Table-3, survey method is used in 45 articles. In 44 articles written survey method is used while
verbal survey is applied in 1 article. The second highly chosen method is examination by 19
percent. Methods which were used more than one time have been named individually in the
table while all the others included in the “Other methods” category are detailed in a footnote.
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
5 writers
1%
4 writers
3%
3 writers
16%
2017/2
2 writers
46%
1 writer
34%
422
2 writers
1 writer
3 writers
4 writers
5 writers
Figure 2. Distribution of Articles, by Number of Writers
In total, 134 researchers were studied in the accounting ethics area. 32 articles are written by
2 co-writers together while 24 articles are written by only one writer. 1 of 70 articles is written
by 5 co-writers. Details of these results are summarized in Figure-2.
In Table-4 titles of the writers are summarized. Writers of the articles are generally academic
staff especially assistant professors by 37 percent and they are followed by associate professors
by 22 percent. 94 writers have PhD (50 assistant professors, 30 associate professors, 8 PhD and
6 professors) and 6 non-academic researchers 1 are studied in accounting ethics area. Nonacademic researchers (senior comptroller, controller, internal auditor, chief controller in
customs, certified public accountant in Turkey and health technicer) are co-writers of different
studies and worked with an academic staff in the sampled articles.
6 of the writers are students and most of them are studied ethics in their graduate school
theses/dissertations or master projects. As it is observed, they wrote the articles we investigated
with their advisors after the publishing process of their theses/dissertations or master projects
were finished.
1
We grouped them as “Non-academic staff” based on the assumption that they do not have an academic
degree since they are not mentioned in the writers’ description part of the articles.
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Number of Articles
Percentage
Assistant Professor
50
37%
Associate Professor
30
22%
Lecturer
15
11%
Research Assistant
14
10%
PhD
8
6%
Professor
6
4%
2017/2
Table 4. Distribution of Articles, by Titles of Writers
Titles of Writers
Student
5
4%
423
Senior Comptroller
1
1%
Controller
1
1%
Internal Auditor
1
1%
Chief Controller in Customs
1
1%
Certified Public Accountant in Turkey
1
1%
Health Technicer
1
1%
134
100%
Total
As we mentioned before, in order to develop a comprehensive review of articles and
theses/dissertations, we used keywords such as “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting
ethics” and “morality” to reach the studies. We also summarized all the keywords used in the
articles in Table-5 below (all keywords were translated to English). Keywords which are used
more than one time have been named individually while all the others included in the “Other
Keywords” category that is detailed in a footnote. It is observed that 235 different keywords in
total are used in 64 articles while in 6 articles no keywords are used. As it is seen in the list,
other than the keywords we used in the literature search “accounting profession ethics”,
“profession ethics”, “accounting profession” are the other common keywords.
Table 5. Distribution of Articles, by Keywords
Keywords
Number of Keywords
Ethics
33
Accounting Profession Ethics
17
Profession Ethics
16
2017/2
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
424
Accounting
17
Accounting Ethics
8
Accounting Profession
7
Accounting Ethics Training
5
Corporate Governance
4
Ethical Behavior
4
Professional Accountants
4
Ethical Quandary
3
Ethics Training
3
Rules of professional ethics
3
Morality
2
Auditing Ethics
2
Accounting Fraud
2
Accounting Training
2
Ethical Awareness
2
Other Keywords (*)
101
Total
235
Public Internal Audit Ethics. Accountant. Ahi-Order. Moral Development. Academic Perspective.
Independent Audit. Beneish's Model. Information Broker. Information Charge. Information Disclosure
and Auditing. BIST Companies. Integrated Ethics Teaching. CEO. Cognitive Attitudes.
Multidimensional Ethics Scale. Auditor. Audit. Auditing Profession. Audit Procedures. Deontological
Ethics. Education. Emerging Markets. Ethical Attitudes. Enron Case. Manipulation. Economic
Growth. Ethical Perception. Ethical State. Ethical Decision. Ethical Culture. Ethical Leadership,
Ethical Attitudes. Ethical Judgment. Ethical Judiciary Differences. Ethical Management. Ethical
Evaluation. Ethical Orientation. Factor Analysis. Financial Crisis. Unfair competition. Error. Trick.
Business. Public administration. Ethics in Public Administration. Profit Management. Gain
Management. Personality characteristics. Control Tools. Corporate Word Act. Corporate Governance
Organs. Machiavellian Personality. Financial System. Occupational ethics. Professional Commitment.
Occupational Ethical Perception. Professional Burnout. Professional Judgment. The Effects of
Accounting Professionals. Accounting Education Standards. Accounting Ethical Rules. Professionals
of Accounting Professionals. Problems of Accounting Professionals. Accounting Students. Accounting
and Auditing Profession. Accounting and Financial Reporting Standards. Accountants' Problems and
Solution Suggestions. Accountancy Profession. Unethical Behavior in Accounting. Taxpayer
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Behavior. Customer Satisfied. Organizational commitment. Sarbanes-Oxley. CPA. Interns. Legal
Regulations in Turkey. TÜRMOB. Tax. Tax Ethics. Tax conscious. Tax strike. Tax Inspectors. Tax
avoidance. Poverty. Corruption. Administrative Issues. Degeneration.
Articles are also classified based on the primary areas of study and are given in Table-6
subjectivity, it is not claimed that Table-6 is definitive, but it is useful as a general indication of
2017/2
below. When an article covered more than one topic, if it was predominantly based on one area
the shape of the existing literature. Ethical issues concerning the Accounting Professionals’ and
425
it was included in the total for that topic. Since it does involve a significant degree of
Students’ Perception were given considerable coverage in a wide range of academic journals.
As it is seen in the table the most common area of study used is “Accounting Professionals’
Perception” which is followed by “Students’ Perception”. Also ethics concept, practices and
regulations are the areas that researchers were focused on.
Table 6. Primary Areas of Study
Area of Study
Accounting Professionals'
Number of Articles Focusing on the
Related Areas of Study
Percentage
31
44%
Students' Perception
9
13%
Ethics Practices/Regulations
5
7%
Publicly Traded Companies
4
6%
Ethics Concept
3
4%
Accounting Scandals
3
4%
Auditing Firms/Auditing Firms'
3
4%
Trainees
2
3%
Internal Auditors/Internal
2
3%
Ombudsman
2
3%
Accounting
2
3%
Perception
Perception
Auditing
Education/Profession
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Academics' Perception
1
1%
Ethics Education
1
1%
Tax Auditors
1
1%
Taxpayers
1
1%
70
100%
2017/2
Total
Finally, we categorized the articles based on the languages. 68 of the articles were written in
Turkish and remaining 2 articles were written in English.
426
3%
97%
Turkish - 68 articles
English - 2 articles
Figure 3. Number of Articles
4.2. Results Related to Theses/Dissertations
Graduate or doctoral studies are one of the tools to improve science and to create knowledge
(Alkan 2014, 42). Writing a dissertation or thesis is an important process for the researchers and
must be held carefully. In this process deciding the study area is the first and one of the most
difficult steps. Subjects that have been studied intensely before will not be original or valuable
for the literature so in decision making process researchers have to make a comprehensive
literature review and then choose an original subject. Addition to that the subject must be
available to reach data and analyzable. This is why a literature review on accounting ethics
theses/dissertations will be helpful for future researchers.
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
In this study we analyzed 19 theses and dissertations in total. They are categorized by year,
type, university, department and subtitles. We are aware that higher number of studies would be
better and would lead us to more reliable analyses.
Based on Council of Higher Education Thesis Center, between 2006 and 2015 1,627
ethics related and accessible theses/dissertations is 19. Distribution of theses/dissertations by
year they were published in is summarized in Table-7.
Distribution of the theses/dissertations by year is consistent with the distribution of the
articles we summarized in part 3.1. There is a significant increase in the number of
theses/dissertations recently. More than half of the studies were held in the last 2 years.
Table 7. Distribution of Theses/Dissertations, by Years
Years
Doctoral
Graduate
Total
Percentage
2005
-
-
-
-
2006
-
-
-
-
2007
-
1
1
5%
2008
-
1
1
5%
2009
-
-
-
-
2010
1
-
1
5%
2011
-
3
3
16%
2012
-
1
1
5%
2013
-
2
2
11%
2014
-
5
5
26%
2015
-
5
5
26%
Total
1
18
19
100%
It is a common knowledge that in some periods universities focus on specific areas. This is
why we categorized the theses/dissertations by the universities that were published in. As it is
seen in Table-8 accounting ethics area is not a popular subject in universities in Istanbul except
Bahçeşehir University. Only dissertation in doctoral level and 2 theses in graduate level were
2
In accounting department:172 theses/dissertations, in Auditing department:175 theses/dissertations, in
Accounting and Auditing department: 124 theses/dissertations, in Accounting and Finance Department:
1,156 theses/dissertations (this group mostly consists of finance related studies)
2017/2
theses/dissertations were prepared in all accounting departments.2 But number of accounting
427
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
published in Gebze Teknik University by 16% altogether. It is followed by Gazi University,
Abant Izzet Baysal University and Süleyman Demirel University by 2 theses each. Half of the
theses/dissertations are covered by these 4 universities.
2017/2
Table 8. Distribution of Theses/Dissertations, by Universities
428
Universities
Doctoral
Graduate
Total
Percentage
Gebze Technical University
1
2
3
16%
Gazi University
-
2
2
11%
Abant İzzet Baysal University
-
2
2
11%
Süleyman Demirel University
-
2
2
11%
Anadolu University
-
1
1
5%
Kocaeli University
-
1
1
5%
Hitit University
-
1
1
5%
Karamanoğlu Mehmetbey University
-
1
1
5%
Karabük University
-
1
1
5%
Sakarya University
-
1
1
5%
University of Turkish Aeronautical
-
1
1
5%
Çanakkale Onsekiz Mart University
-
1
1
5%
Hasan Kalyoncu University
-
1
1
5%
Bahçeşehir University
-
1
1
5%
1
18
19
100%
Association
Total
Researchers were mainly focused on Accounting Professionals' Perception on Accounting
Ethics by 9 theses/dissertations. These results are consistent with our findings in article reviews
that researchers were focused on professionals’ perception on accounting ethics. Other than that
they held researches to investigate relationship between accounting and ethics and concept of
accounting ethics.
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Doctoral
Graduate
Total
Percentage
1
8
9
47%
Accounting and Ethics
-
4
4
21%
Auditing Ethics
-
3
3
16%
2017/2
Table 9. Distribution of Theses/Dissertations, by Primary Area of Study
Primary Area of Study
Professional Ethics
-
2
2
11%
429
Accounting Ethics for the
-
1
1
5%
Accounting Professionals'
Perception on Accounting
Ethics
Public
Total
1
18
19
100%
Finally, we categorized theses/dissertations by departments they were published in. In
Management and Organization, Business Administration and Business Education departments
only one thesis for each were published while other 16 theses/dissertations were published in
Accounting and Finance departments in different universities.
Tablo 10. Distribution of Theses/Dissertations, by Department
Department
Doctoral
Graduate
Total
Percentage
Accounting and Finance
-
16
16
84%
Management and
-
1
1
5%
Business Administration
1
-
1
5%
Business Education
-
1
1
5%
1
18
19
100%
Organization
Total
5. CONCLUSION
The aim of this paper has been to take stock of the journals and studies on graduate/doctoral
level on accounting ethics. This research is an attempt to prepare a bibliography. While we
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
reviewed the articles and theses for this literature review, we are aware that there are articles or
theses we may have missed. One of the limitations of the study is that the attention is
concentrated on the articles and theses/dissertations available on databases we used. Another is
that this study was restricted to academic journals and did not consider books and other
2017/2
professional publications.
430
The main patterns and trends we identified are as follows:
-
There has an increase in the number of articles and theses/dissertations were published
annually from around 2014, but the number of the studies annually is still not high.
-
The majority of studies are in the accounting professionals’ and students’ perception,
ethics regulations and practices areas.
-
Accounting related journals (Journal of Accounting and Finance, Accounting and
Auditing Review, The World of Accounting Science, Journal of Chamber of Certified
Public Accountants of Istanbul, Journal of Accounting & Finance, Accounting and
Management Information Systems, Journal of Accounting, Finance and Auditing
Studies, Journal of Accounting and Taxation Studies) and 4 Universities (Gebze Teknik
University, Gazi University, Abant Izzet Baysal University and Süleyman Demirel
University) account for just over half the articles, theses and dissertations.
-
About half of the articles were prepared by using survey method.
As we mentioned before, in order to develop a comprehensive review of articles and
theses/dissertations, we used keywords such as “muhasebe”, “denetim”, “etik”, “ahlak”,
“muhasebe etiği” “accounting”, “auditing”, “ethics”, “accounting ethics” and “morality” to
reach the studies. To offer guidance for future researchers in accounting ethics area we thought
it would be helpful to list the keywords that are used in the articles that is given in Table-5.
This paper offers guidance to researchers who intend to take the field of accounting ethics
forward. There is still much work to be done on accounting ethics area. For the benefit of future
researchers, this paper has attempted to describe the foundation that has already been laid and to
provide guidance regarding how that foundation might be built upon.
REFERENCES
Alkan, G. 2014. “Türkiye’de Muhasebe Alanında Yapılan Lisansüstü Tez Çalışmaları Üzerine
Bir Araştırma (1984-2012)”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 6.
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Bampton, R. ve C. J. Cowton. 2013. “Taking Stock of Accounting Ethics Scholarship: A
Review of the Journal Literature”, Journal of Business Ethics, 114 (3).
Bernardi, R. A. 2005. “Accounting Scholars Publishing in Ethics Journals: A 30-Year
Longitudinal Study”, Professional Responsibility and Ethics in Accounting, 10.
Javalgi, R. G. ve L. T. M. Russell. 2015. “International Marketing Ethics: A Literature Review
and Research Agenda”, Journal of Business Ethics, (November).
Kutlu, H.A. 2008. Muhasebe Meslek Ahlakı, 1. Baskı, Nobel Yayıncılık, Ankara.
Kutluk, F. A. ve A. Ersoy. 2011. “Muhasebe Meslek Üyelerinin Etik Yargı Düzeyleri Üzerine
Bir Araştırma”, Ege Akademik Bakış, 11 (3).
Paliwal, M. 2007. Business Ethics, 1st Edition, New Age International.
Selimoğlu, S. K. 2006, “Türk Muhasebe Uygulamalarında Etik”, Mali Çözüm Özel Sayı.
Sökmen, A. ve S. Tarakçıoğlu. 2013. Mesleki Etik, 1. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara.
Uysal, Ö. Ö. 2010. “Business Ethics Research with an Accounting Focus: A Bibliometric
Analysis from 1988 to 2007”, Journal of Business Ethics, 93 (1).
Appendix 1: Sample Studies: Papers
Ağyar, E., F.A. Kutluk ve E. Cengiz. 2012. "Meslek Yüksekokulları Muhasebe Bölümü
Öğrencilerinin Sosyo-Ekonomik Değişkenler Işığında Mesleki Etiğe Bakış Açılarının
İncelenmesi (Akdeniz Üniversitesi Örneği)", Journal of Yaşar University, 25 (7).
Akın, O. ve K. Özdaşlı. 2014. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Mesleki Faaliyetlerinde
Uymaları Gereken Etik İlkelere Uyma Düzeyine Yönelik Meslek Mensupları İle Meslek
Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü Öğrencilerinin Algıları", Muhasebe ve Finansman
Dergisi, 63.
Alkan, G.İ. 2015. "Muhasebe Eğitiminde Etik: Ön Lisans Öğrencilerinin Etik Algılarına
Yönelik Bir Araştırma", Business and Economics Journal, 6 (2).
Arslan, A. 2010. "Denetim Mesleğinde Etik Prensipler", Ekonomik Yorum Gündem Dergisi,
540.
Balsarı, Ç.K. v.d. 2014. "Muhasebede Etik Eğitiminde Çağdaş Bir Model: Bütünleşik Öğretim
Uygulaması", Muhasebe ve Denetime Bakış, 42.
Bezirci, M. ve M.K. Bayraktar. 2015. “Dört Kutsal Kitap ve Ahilik Çerçevesinde
2017/2
Bernardi, R. A. ve D. F. Bean. 2007. “The Growth of Accounting Research in Ethics Journals:
A 45-year Study”, Research on Professional Responsibility and Ethics in Accounting, 11.
431
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Karşılaştırmalı Olarak Etik ve Muhasebe Meslek Mensuplarında Etik Eğitimi", Muhasebe
Bilim Dünyası Dergisi, 17 (2).
Bilen, A. 2008. "Doğu Anadolu Bölgesindeki Muhasebe Meslek Mensuplarının Profilleri, Etik
Kurallarına Bakışları ve Meslek Sorunları Üzerine Bir Araştırma", Mali Çözüm, 85.
2017/2
Bilen, A. ve Y. Yılmaz. 2014. "Muhasebe Mesleğinde Etik ve Etikle İlgili Çalışmalar", Dicle
432
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2 (6).
Bitlisli, F. ve M. Dinç. 2015. "Makyavelist Kişilik Eğilimleri ve Etiksel Karar Verme
Davranışı İlişkisi Muhasebe Meslek Mensupları Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi, 17 (4).
Büyükyılmaz, O. ve S. Gürkan. 2014. "Mesleki Tükenmişliğin Muhasebe Meslek
Mensuplarının Etik Tutumları Üzerindeki Etkisi", Mali Çözüm, 124.
Çelik, İ. ve İ.E. Dağdeviren. 2015. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Algılamaları ve
Muhasebe Meslek Mensuplarını Etik Dışı Davranışlara Yönlendiren Faktörler: Göller
Bölgesinde Bir Araştırma", Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Dergisi, 8.
Çetin, A.C. ve S.Ş. Dağlı. 2014. "Muhasebe Meslek Etiği Ve Meslek Mensuplarının Etik
Hakkındaki Görüşleri Üzerine Isparta İlinde Bir Araştırma", Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 20.
Çiçek, H., S. Canbaz. ve A. Keskin. 2013. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Meslek Etiğine
Bakış Açıları: Kırklareli İlinde Bir Araştırma", Tekirdağ SMMM Odası Sosyal Bilimler
Dergisi, 2.
Çubukçu, S. 2012. "Uluslararası Muhasebe Eğitimi Standartları Komitesi Düzenlemeleri
Çerçevesinde Etik Eğitimine İlişkin Durum Analizi", Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 12 (1).
Çukacı, Y.C. 2006. "Kamuyu Aydınlatmada Muhasebe Meslek Elemanının Etik Anlayışı ve
İzmir İlinde Bir Uygulama", Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 8
(11).
Daştan, A. 2009 "Etik Eğitiminin Muhasebe Eğitimindeki Yeri ve Önemi: Türkiye
Değerlendirmesi", Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, 16 (1).
Daştan, A, U. Bellikli ve Y. Bayraktar. 2015. "Muhasebe Eğitiminde Etik İkilem ve Etik
Karar Alma Konularına Yönelik KTÜ-İİBF Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma",
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11 (1).
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Daştan, A., Y. Bayraktar ve U. Bellikli. 2015. "Muhasebe Mesleğinde Etik İkilem Ve Etik
Karar Alma Konularında Farkındalık Oluşturma: Trabzon İlinde Bir Araştırma", Atatürk
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 29 (1).
Demir, B. 2015. "Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Etik", Eğitim ve Öğretim Araştırmaları
Dinç, E. ve M. Tunçer. 2015. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Etik Duyarlılıkları İle İlgili
Vergi Müfettişlerinin Algılarına Yönelik Bir Araştırma", International Journal of
Economic and Administrative Studies, 14.
Dinç, Y. ve S. Cengiz. 2014. "Muhasebe Denetiminde Hata ve Hilenin Denetçi Etiği
Açısından İncelenmesi: Enron Skandalı Örneği", Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5 (1).
Fidan, M.E. ve Ş. Subaşı. 2014. "Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Algıları:
İstanbul İli Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 64.
Gökçelik, Ö. 2010. "Etik Kavramının Kamu Yönetimi ve İç Denetim Bağlamında
Değerlendirilmesi", Denetişim Dergisi, 5.
Gökgöz, A. 2012. "Küresel Finansal Krizin Muhasebe Temelli Nedenleri Bağlamında
Kurumsal Yönetim Ve Muhasebe Meslek Etiğinin Önemi", Atatürk Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (3-4).
Güler, S., O. Emgin ve T. Uçma. 2013. "A Pragmatic Manifest for Ethics in Emerging
Markets: The Prediction of Manipulation in Turkey by Using Beneish’s Model",
Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 15 (39).
Gültekin, S. 2015. "Etik Yönetim Yolsuzluk Ve Yoksulluk İlişkisi Üzerine Bir İnceleme",
International Journal of Economic and Administrative Studies, 14.
Güney, S. ve O. Çınar. 2012 "Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (SMMM) Etik Algıları:
Erzurum Örneği", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (2).
İbrahimoğlu, N., E. Kara ve C. Karaca. 2014. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Yönetimsel
Sorunları Algılamaları Üzerine Bir Araştırma", Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 13 (3).
Kandemir, C. ve Ş. Kandemir. 2012. "Enron Olayını Doğru Okumak-I: Bir Çözümleme
Denemesi", Muhasebe ve Denetime Bakış, 37.
Kandemir, C. ve Ş. Kandemir. 2012. "Enron Olayı’nı Doğru Okumak-II: Kıssadan Hisseler",
2017/2
Dergisi, 4 (4)
433
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Muhasebe ve Denetime Bakış, 38.
Karabınar, S. ve Z. Çevik. 2014. "Türkiye’deki Zorunlu Muhasebe Meslek Kurallarının Ahlak
Yaklaşımları Açısından İncelenmesi", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 162.
Karaibrahimoğlu, Y.Z., E. Erdener ve T. Var. 2009. "Ethical Behavior in Accounting: Some
2017/2
Evidence from Turkey", African Journal of Business Management, 3 (10).
434
Kaya, C.T. ve A.E. Ergüden. 2014. "Muhasebe, Kurumsal Yönetim Ve Etik Üçgeninde, Etik
Kod Uygulamalarının Önemi: Borsa İstanbul’da İşlem Gören Şirketlerde Etik Kod
Uygulaması Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Denetime Bakış, 42.
Kaya, N. ve R. Yanık. 2011. "Muhasebe Meslek Ahlâki, Etik ve Müşteri Tatmini İlişkisi",
EKEV Akademi Dergisi, 15 (49).
Kısakürek, M.M. 2010. "Muhasebe Meslek Etiği ve Sivas İlinde Bir Uygulama", Muhasebe ve
Finans Dergisi, 47.
Kızıl, C. v.d. 2015. "Yalova ilinde ikamet Eden Muhasebe Meslek Mensuplarının Muhasebe
Etik Algısı", Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (1).
Koçberber, S. 2008. "Dünyada ve Türkiye’de Denetim Etiği", Sayıştay Dergisi, 68.
Kurnaz, N. 2010. "Muhasebe Bölümü Öğrencilerinin Muhasebe Mesleği İle İlgili Etik Dışı
Davranışlara İlişkin Algı Analizi: Dumlupınar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler
Yüksekokulu Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 46.
Kutlu, H.A. 2008. "Muhasebe Meslek Mensupları Ve Çalışanlarının Etik İkilemleri: Kars ve
Erzurum İllerinde Bir Araştırma", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 63 (2).
Kutluk, F.A. ve A. Ersoy. 2011. "Muhasebe Meslek Üyelerinin Etik Yargı Düzeyleri Üzerine
Bir Araştırma", Ege Akademik Bakış Dergisi, 11 (3).
Organ, İ. Ve B. Yegen. 2013. " Vergi Bilinci ve Vergi Ahlakı Oluşumunda Muhasebe Meslek
Mensuplarının Rolü: Adana Örneği", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Dergisi, 27 (4).
Özbirecikli, M. ve T. Ural. 2006. "Muhasebe Mesleğinde Yaşanan Etik Dışı Davranışların
Tespiti ve Etiksel Değerlendirmesi: Türkiye Örneği", İktisat İşletme ve Finans Dergisi, 21
(248).
Özcan, M. ve G. Özer. 2013. "Kar Yönetimi Uygulamaları Karşısında Öğretim Elemanları,
Meslek Mensupları Ve Denetçiler Arasındaki Etik Yargı Farklılıkları", 8 (31).
Özdaşlı, K. ve O. Akın. 2013. "Etik Liderlik ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Muhasebe
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Bürolarında Çalışanlar Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Denetime Bakış, 40.
Özdemir, S. 2011. "İç Denetim Etiği ve Kamu İç Denetçileri Tarafından Algılanışı", Akdeniz
Üniversitesi Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, 3 (2).
Özer, G. 2010. "Muhasebecilerin Etik Oryantasyonlarının Mesleki Bağlılığa Etkisi Üzerine
Özgür, B. 2010. "Kamu Yönetimi Denetçilerinde Etik Kültürün Geliştirilmesi", Denetişim
Dergisi, 5.
Özkan, A. ve T. Hacıhasanoğlu. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Kişilik Özellikleri
ve Etik Karar Verme Davranışları Arasındaki İlişkiler", Niğde Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 5 (2).
Özkan, A.H. 2014. "Akademisyenlerin Etik Eğitime Bakışı: Türkiye ve ABD Örneği", Journal
of Yaşar University, 9 (34).
Özyürek, H. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarında Etik: Ankara’da Muhasebeciler Üzerine
Araştırma", Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 4 (1).
Sakarya, Ş. ve S. Kara. 2010. "Türkiye’de Muhasebe Meslek Etiğine Yönelik Düzenlemeler
ve Meslek Mensupları Tarafından Algılanması Üzerine Bir Alan Araştırması",
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 12 (18).
Selimoğlu, S.K. 2006. "Türk Muhasebe Uygulamalarında Etik", Mali Çözüm, 76.
Subaşı, Ş. ve M.E. Fidan. 2015. "Muhasebe Meslek Mensubu Adaylarının Etik Eğitimi
Görüşleri", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 17 (3).
Sürmen, Y. ve Y. Bayraktar. 2015. "Muhasebe ve Denetim Mesleğinde Mesleki Yargı
Kullanımının Değerlendirilmesi: Borsa İstanbul (BIST) 100 Endeksi’ndeki Şirketler
Üzerine Bir Araştırma", Muhasebe ve Finans Tarihi Araştırmaları Dergisi, 9.
Tanç, Ş.G. 2015. "Kurumsal Yönetim Uygulamaları Kapsamında Etik Kurallar: Borsa
İstanbul’da Faaliyet Gösteren Şirketler Üzerinde Bir Araştırma", Journal of Accounting,
Finance and Auditing Studies, 1 (3).
Tükenmez, N.M.,
N. Kutay ve G.C. Akkaya. 2008. "Türkiye'deki Muhasebe Meslek
Mensuplarının Etik Karar Almalarında Çok Boyutlu Etik Ölçeğinin Geçerliliği Üzerine
Bir Araştırma", İktisat İşletme ve Finans Dergisi, 23 (273)
Türk, Z. ve J. Sağlar. 2008. "Denetim Firmalarının Karşılaşabilecekleri Ahlaki Sorunlar ve Bir
Saha Araştırması", Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17 (2)
2017/2
Bir İnceleme", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 48.
435
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Utku, B.D. 2009. "Etik Davranışlar: Muhasebe Meslek Mensubu Olmaya Aday İİBF
Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma", Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi), 11 (4).
Uyar, A. ve A.H. Güngörmüş. 2013. "Accounting Professionals’ Perceptions of Ethics
Education: Evidence from Turkey", Accounting and Management Information Systems,
2017/2
12 (1).
436
Uyar, S., A. Kahveci ve M. Yetkin. 2015. "Öğrencilerin Muhasebe Meslek Etiği Algısı:
ALTSO Meslek Yüksekokulu Örneği", Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 8 (2).
Uyar, S. ve E. Yelgen. 2015. "Bilgi İfşası (Whistleblowing) ve Denetim", Yönetim ve
Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 13 (1).
Ünsal, A. 2008. "İşletmelerde Muhasebe Yöneticilerinin Etiksel Karar Süreci", KMÜ İİBF
Dergisi, 14.
Ünsal, A. 2009. "Muhasebe Etik Eğitim Sistem Bileşenlerinde Sürekli Etkin Eğitim", Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22.
Ünsar, A.S. ve S. Hozer. 2012. "Muhasebe Meslek Mensuplarının Meslek Ahlakına Ait
Tutumlarının Belirlenmesi: Edirne İli Örneği", Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar
Dergisi, 49 (571).
Yalçın, S. 2011. "Muhasebe Meslek Mensupları ve İşletmelerin Etik Konusunda Tutumları:
Türkiye Araştırması", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 52.
Yardımcıoğlu, M. v.d. 2015. "Vergi ve Muhasebe İle İlgili Konulara Vergi Mükelleflerinin
Bakışında Moral ve Ahlaki Değerlerin Etkisi", KSÜ İİBF Dergisi, 5 (1).
Yıldız, G. 2010. "Muhasebe Mesleğinde Meslek Etiği ve Kayseri İl Merkezinde Bir
Uygulama", Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 36.
Yılmaz, E., S. Yıldırım ve H.H. Bahar. 2015. "Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin Mesleki
Etik Algısı: Samsun Örneği", Muhasebe ve Finansman Dergisi, 65.
Yılmaz, R. ve M. Kaya. 2014. "Kurumsal Yönetim İlkelerinin Muhasebe Etik Kuralları İle
İlişkisi", Journal of Business Science, 2 (1).
Yücel, R. ve C. Kartal. 2014. “Muhasebecilerin Mesleki Uygulamalarındaki Etik Algılarına
İlişkin Bir Araştırma", Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4 (2).
Accounting Ethics Research In Turkey: A Literature Review
Appendix 2: Sample Studies: Thesis
Akpolat, T. 2015. “Effects on the Behavior of Unfair Competition of Ethical Tendency and
Perception of Beginners in the Occupation: A Study on Accountants", Unpublished Master
Thesis, Kocaeli.
Çanakkale Onsekiz Mart University, Institute of Social Sciences, Çanakkale.
Anuk, S.A. 2015. “Ethics in Accounting Mistake and Cheating with Accounting Profession",
Unpublished Master Thesis, Bahçeşehir University, Institute of Social Sciences, İstanbul.
Bozkurt, B. 2011. " The Effects of Globalization on Accounting and Auditing Profession
Ethics: A Practice in Izmir Province", Unpublished Master Thesis, Hitit University,
Institute of Social Sciences, Çorum.
Dağlı, S.Ş. 2013. "Accounting Professional Ethics and Professional Ethics of Members About
an Application in the City of Views on Isparta", Unpublished Master Thesis, Süleyman
Demirel University, Institute of Social Sciences, Isparta.
Demiralp, Y. 2014. "Role of Business Ethics and Strategy in Accounting Sector Application of
It in Accounting Offices in Adıyaman", Unpublished Master Thesis, University of Turkish
Aeronautical Associaiton, Institute of Social Sciences, Ankara.
Doğru, C. 2011. “The Impacts of Accountants’ Personal characteristics, Ethical Ideologies and
their Perceived Level of Social Responsibility Level on Ethical Judgement.", Unpublished
Master Thesis, Gebze Technical University, Institute of Social Sciences, Kocaeli.
Karaman, E.S. 2015. “The Business Ethics of Accounting and The Viewpoints of Accounting
Professionals about Ethics (Balikesir Province Sample)", Unpublished Master Thesis, Gazi
University, Institute of Educational Sciences, Ankara.
Kaya, M. 2014. “Corporate Governance Principles And Accounting Department Ethics
Rules", Unpublished Master Thesis, Sakarya University, Institute of Social Sciences,
Sakarya.
Keskin, S. 2014. "Against The Ethical Attitudes of Accounting Errors and Cheats: A Study on
The Profession", Unpublished Master Thesis, Süleyman Demirel University, Institute of
Social Sciences, Isparta.
Kirik, Z. 2007. "Obstacles and Cheatings in Accounting and the Ethical Situations in This
Career: Preparation of an Inquiry Over Chamberlains in Afyonkarahisar", Unpublished
2017/2
Alagöz, H. 2014. “Accounting Ethics and an Application", Unpublished Master Thesis,
437
Arş. Gör. Çağla DEMİR – Öğr. Gör. Özkan SARISOY
Master Thesis, Anadolu University, Institute of Social Sciences, Eskişehir.
Okay, S. 2011. “Evaluation of Professional Ethics in Terms of Accounting Errors and
Deceptions", Unpublished Master Thesis, Karamanoğlu Mehmetbey University, Institute
of Social Sciences, Karaman.
2017/2
Özkaya, İ.N. 2008. “Accounting Ethics and a Practise", Unpublished Master Thesis, Kocaeli
438
University, Institute of Social Sciences, Kocaeli.
Sarpün, Ş. 2012. " The Effects of Auditors’ Ethical Position, Fraud, Nepotism and
Responsibility Perceptions on the Auditor Independence: A Study on the Independent
Auditors", Unpublished Master Thesis, Abant İzzet Baysal University, Institute of Social
Sciences, Bolu.
Sündük, A. 2014. "A Research About Ethical Perceptions in Public Institutions: The Case of
Taxatation Offices", Unpublished Master Thesis, Karabük University, Institute of Social
Sciences, Karabük.
Uyar, M. 2010. “The Impact of Accountants’ Cognitive Moral Development Level on Ethical
Decisions and Professional Commitment", Unpublished PhD Thesis, Gebze Technical
University, Institute of Social Sciences, Kocaeli.
Yücel, D. 2013. "The Role of Accounting Profession's Perceptions of Ethical Climate and
Ethical Atitute on the Relationship Between Role Ambiguity and Job Satisfaction",
Unpublished Master Thesis, Abant İzzet Baysal University, Institute of Social Sciences,
Bolu.
BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN
MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN UYGULAMA ÖNERİSİ
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL
Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 439 - 455
ÖZ
Günümüzde klasik türev ürünlerin yanında yeni nesil türev ürünler ve diğer finansal araçlar
yaygınlaşmaya başlamıştır. Bankacılık sektörü ise türev ürünler ve yeni nesil finansal araçları en çok
kullanan sektörlerden birisi olarak gelişmelere en duyarlı bir yapıya sahiptir. Bu çerçevede bankacılık
sektörü için, türev ürünler ve yeni nesil finansal araçların kullanımının artması, bu ürünlerin
muhasebeleştirilmesine ilişkin sorunları da beraberinde getirmiştir. UMS ve UFRS’ler çerçevesinde
dünyada ve ülkemizde türev ürünlere yönelik standartlar belirlenmiştir. Buna karşılık yeni nesil finansal
ürünler için düzenlemelerin muhasebeye uygulanmasına yönelik özellikle ülkemizde henüz bir çalışma
bulunmamaktadır. Bu çalışmada, öncelikle yeni nesil finansal ürünler kısaca tanıtılmakta, konuyla ilgili
var olan düzenlemeler belirtilmekte ve son olarak yeni nesil finansal araçlardan birine ilişkin örnek kayıt
uygulaması sunulmaktadır.
Anahtar
Kelimeler:
Yeni
Nesil
Finansal
Ürünler,
Yeni
Nesil
Finansal
Ürünlerin
Muhasebeleştirilmesi
JEL Sınıflandırması: M40, M41
APPLICATION PROPOSAL RELATED TO THE ACCOUNTING OF NEW GENERATION
FINANCIAL PRODUCTS IN BANKING
ABSTRACT
Today, a new generation of derivatives and other financial instruments besides classic derivative
products has become widespread. The banking sector is the most sensitive sector to the development of
 Makale gönderim tarihi: 20.04.2017; kabul tarihi:25.05.2017
Bu makale “Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Dünya ve Türkiye
Uygulamalarının İncelenmesi ve Türkiye İçin Uygulama Önerisi” konulu tezden üretilmiştir.
 mokoksal@gmail.com
 Başkent Üniversitesi,nakdogan@baskent.edu.tr
439
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
the derivative products and new generation financial instruments as a sector that uses the most. In this
context, for the banking sector, increased use of derivatives and new generation financial instruments, has
led to problems for the accounting of these products. In accordance with IAS and IFRS, the standards for
derivative products were determined in the world and in our country. In contrast, there is no clear work,
especially in our country for the implementation of the regulations on accounting for the new generation
2017/2
of financial products. In this study, new generation of financial products is primarily introduced. Then,
440
the relevant accounting regulations are offered. Finally, a sample recording application for one of the next
generation financial instruments is presented.
Keywords: New Generation Financial Products,Aaccounting for New Generation Financial Products
JEL Classification: M40, M41
1. GİRİŞ
Yapılandırılmış finansal ürünler, finansal kesim açısından vazgeçilemeyecek araçlar olup
özellikle son yıllarda çeşit ve hacim bakımından büyük ivme kazanmışlardır.
Türev ürünler değeri başka bir finansal varlığın değerine bağlı olarak ortaya çıkan finansal
ürünlerdir (Dubofsky ve Miller 2003, 3). Söz konusu varlıklar, yabancı para, faiz oranı, tarımsal
ürünler, hisse senedi, tahvil gibi finansal varlıklar ile çeşitli ürünler ve göstergeler
olabilmektedir. Yapılandırılmış finansal ürünler ise yatırımcılara yeni yatırım alternatifleri
oluşturmak üzere birden fazla finansal ürünün (bu ürünlerin çoğunda ürünlerden birini türev
ürünler oluşturmaktadır) bir araya getirilmesiyle türetilmiş karmaşık araçlardır. Temelde risk
transferini gerçekleştiren türev araçlar, aynı zamanda spekülatif ya da arbitraj amaçlı da
kullanılmaktadır.
Klasik türev ürünler yanında, yoğun talebe bağlı olarak ortaya çıkan yeni nesil türev ve
diğer finansal araçların dünya çapında büyük hacimlere ulaşması ve ülkemizde de giderek
yaygınlaşması, konuya ilişkin yeni muhasasebe kayıtlarına olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır.
Türev ürünlere ilişkin olarak; yapılan işlemlerin çeşidindeki ve miktarındaki artış, bu
araçlarla gerçekleştirilen işlemlerin finansal etkilerinin mali tablolara nasıl yansıtılması
gerektiği konusunu gündeme getirmesi sonrası bu ürünlerle yapılan işlemlerin kayıtlanması,
değerlemesi ve raporlanması ile ilgili sorunların aşılması ve farklı uygulamalara son verilmesi
amacıyla Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) tarafından türev araçların
muhasebeleştirilmesini de içeren 32 ve 39 numaralı Uluslararası Muhasebe Standartları ile 7 ve
9 numaralı Uluslararası Finansal Raporlama Standardı yayımlanmıştır. Ülkemizde de Türkiye
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) ve daha sonra Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu tarafından yayımlanan bu standartlara paralel düzenlemeler yapılmıştır.
Bununla birlikte özellikle yeni nesil finansal ürünlerin giderek çeşitlenmesi ve karmaşık
hale gelmesi bunların ilk kayıtlarının ne şekilde yapılacağına ilişkin belirsizlikler yaratmaktadır.
Bu tür işlemleri en yoğun uygulayan bankalar açısından konunun önemi daha da fazladır.
finansal tablolarda nasıl raporlanacağı, bu araçlardan doğan kazanç ve kayıpların finansal
tablolara ne zaman ve nasıl aktarılacağı, son derece önemli konuları oluşturmaktadır.
2017/2
Yeni nesil finansal araçları kullanan bankalar için, bunların ne şekilde kayıt altına alınacağı,
441
2. LİTERATÜR TARAMASI
Başbilici (2006)’nin çalışmasında türev işlemlerin muhasebeleştirilmesine yönelik mevcut
durum ele alınarak değerlendirme yapılmaktadır. Çalışmada ekonomik fonksiyonları açısından
bakıldığında, bu tür piyasaların riskten korunma açısından ucuz maliyetli fırsatlar sağladığı
belirtilmektedir. Ayrıca gelişmekte olan piyasaların en önemli özelliklerinden birisi olan
sistematik riskin yüksek olduğu dikkate alınarak sistematik risk, türev piyasalar yoluyla
azaltılabilmektedir.
Muhasebe açısından bakıldığında çalışmada türev araçlara ilişkin bilgilerin mali tablo
dipnotlarında veya ekinde sunulan belgelerde yer alması gerekli görülmektedir. Yazara göre
IASB’nin IAS 32 ve IAS 39 düzenlemeleri ile türev ürünlerin mali tablolara yansıtılması ve
kamuya açıklanması konularında gerekli çerçeve oluşturulmuştur.
Finnerty ve Grant (2006) tarafından yürütülen çalışmaya göre hedge etkinliğinin
ölçümünün test edilmesi ve tanımlanması son derece önemlidir ve hedge muhasebesinin zor
yönüdür. Çalışmada firmalar hedge muhasebesi yaparken karşılaşacakları seçenekler ortaya
konulmak istenmektedir.
Makalede forward, futures ve swap işlemlerinin hedge etkinliğini ölçmek üzere üç yöntem
uygulanmıştır. Bunlar Dollar-Offset Yöntemi, Variability Reduction Yöntemi ve Regression
Yöntemidir. Yapılan testlerin sonucunda Dolar-Offset Yönteminin en iyi sonucu verdiği
görülmüştür.
Haftacı ve Pehlivanlı (2007) tarafından yapılan çalışmada, finansal piyasalarda yaşanan
gelişmeler
sonucu
sık
kullanılır
hale
gelen
türev
ürünlere
yönelik
muhasebeleştirilmesi ile ilgili yayımlanan UMS 39 numaralı standart ele alınmıştır.
işlemlerin
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
UMS 39’a getirilen en büyük eleştiri, standartların birden fazla alternatif uygulamaya yer
vermesi olarak ele alınmakta, alternatif muhasebeleştirme teknikleri finansal tabloların
karşılaştırılabilirliğini olumsuz etkilemekte, sonuç olarak da finansal tabloları değerleyecek olan
kişi ve kurumları yanlış yönlendirmekte olduğu söylenmektedir.
Yine UMS 39’a getirilen diğer bir eleştiri olarak rayiç değerin belirlenmesinde tek bir
2017/2
yöntemin belirlenmemiş olmasıdır. Bu durumun, türev ürün piyasalarının henüz etkin
442
çalışmadığı ve sığ olduğu gelişmekte olan ülkelerde ciddi karışıklıklara neden olduğu
belirtilmektedir. Çözüm olarak model sayısının bire indirgenmesi önerilmektedir.
Comiskey ve Mulford (2008)’un çalışmasında FASB tarafından yayımlanan 133 no’lu
Hedge Faaliyetlerinin Muhasebeleştirmesi düzenlemesi ele alınmıştır. Yazarlara göre
düzenleme standart hedge faaliyetlerinin muhasebesini basitleştirmektedir. Raporda firmaların
hedge faaliyetlerini muhasebeleştirmesi ve raporlaması üzerinde durulmaktadır. Çalışmada
örnek büyük firmaların raporlamalarına bakıldığında hedge ürünleri oluşturmamalarının
nedenleri olarak; dokümantasyon ve izleme maliyetleri, daha etkili olduğu düşünülen
kendiliğinden oluşan doğal hedge oluşumları, yeni muhasebe standardının doğal ve daha
ekonomik hedge işlemlerinin uygulanmasını sınırlaması ve niteliği yüksek hedge işleminin
uygulanamaması ya da çok maliyetli olması belirlenmiştir.
Bunea (2009) tarafından yapılan çalışmada IAS 39 çerçevesinde hedge muhasebesi temel
prensiplerine uygun türev araçların muhasebeleştirme işlemleri ele alınmaktadır. Ayrıca
Romanya düzenlemelerine göre hedge türevlerinin belirlenmesi ve ölçümüyle ilgili önemli
gereksinimler üzerinde durulmaktadır.
Çalışmada risk yönetimi sürecinin önemli bir parçasının hedge muhasebesi olduğu
belirtilmektedir. Ancak firmaların büyük bölümü bilgi eksikliğine bağlı olarak henüz türev ürün
kullanımına hazır değildir. Bu çerçevede çalışmada muhasebeleştirmesi kadar eğitim ve tanıtım
gibi faaliyetlerle türev araçların kullanımının yaygınlaştırılması gereği üzerinde durulmaktadır.
Zhou (2009)’ca yapılan çalışmada gerçeğe uygun değerin hedge muhasebesine
uygulanmasını gerektiren SFAS 133’ün gelir tablosuna etkileri araştırılmaktadır. Bu inceleme
yapılırken SFAS’ın gelirlere ilişkin bilgi kapsamını geliştirip geliştirmediği ve hedge
faaliyetlerinin farklı kategorilerinin farklılaştırılmış muhasebeleştirme düzenleri yaratıp
yaratmadığı üzerinde durulmuştur.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Örnek bir bankanın 1995-2005 dönemine ait verileri kullanılarak yapılan çalışmada SFAS
133 sonuçlarının gelirleri daha bilgi verici duruma getirdiği görülmüştür.
Özel (2010) tarafından yapılan çalışmada, bankacılık faaliyetinde etkin bir risk yönetimini
gerçekleştirmek için türev ürünlerin hangi durumlarda kullanılacağı ve bu amaçla bankalar
tarafından edinilen türev ürünlerin muhasebeleştirilme yöntemleri araştırılmıştır. Yine
yöntemleri, ilgili finansal raporlama standartları çerçevesinde ve örnek uygulamalarla ele
alınmıştır.
Çalışmanın sonucuna göre türev ürünlerin bankalarda muhasebeleştirmesine ilişkin olarak,
türev ürünlerin bilanço dışı hesaplarda izlenmesinin, bu ürünlerin etkisinin mali tablolara nasıl
yansıdığının tespitini güçleştirdiği belirtilmektedir.
Iatridisa (2012) tarafından yürütülen çalışmada IFRS düzenlemeleri ile hedge ve gelir
yönetimi arasındaki birliktelik ele alınmıştır. Yine hedge işlemi yapan firmaların finansal
özellikleri belirlemeye çalışılmakta ve IFRS’ye geçiş süreci araştırılmaktadır. Ayrıca firmanın
hedge ürünleri kullanma ya da gelir yönetimi uygulamasının firma değeri üzerindeki etkilerine
bakılmaktadır.
Bulgular hedge işlemi yapanların yapmayanların tersine IFRS’ye geçişte sermaye, gelir,
kaldıraç ve likidite açısından olumlu etkilendiğini göstermektedir.
Çalışma sonuçları, riskten korunma ve kazanç yönetimi arasında ters yönlü bir ilişki
bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca firma değeri ile riskten korunma uygulaması arasında
olumlu bir ilişki bulunmaktadır.
3. YAPILANDIRILMIŞ FİNANSAL ÜRÜNLER
Yapılandırılmış ürünler ile ilgili çeşitli tanımlar bulunmaktadır. Bir tanıma göre
yapılandırılmış ürünler, kendilerine özel risk ve getiri profilleri olan türev ürünler ile geleneksel
finansal ürünlerin kombinasyonudur (Das 2010). Diğer bir tanımla yapılandırılmış ürünler,
getirileri dayandığı bir veya birden fazla varlığa bağlı olarak değişen yatırım ürünleridir. Yine
başka bir tanımlamaya göre yapılandırılmış ürünler bir hisse senedine, hisse senedi portföyüne,
endekslere, emtialara, vb. ile türev ürünlere dayalı yatırım stratejileridir.
Tanımlar birbirinden farklı gibi görünmekle birlikte, yapılandırılmış ürünlerin iki temel
ortak özellikleri şunlardır:
2017/2
çalışmada bankalarda riskten korunma amacıyla edinilen türev araçların muhasebeleştirme
443
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
 Her yapılandırılmış ürünün dayandığı ilgili bir varlık söz konusudur.
 Yapılandırılmış ürünlerin sağladığı nakit akışı dayandıkları varlıklara bağlıdır.
Yapılandırılmış ürünler, genellikle bilinen geleneksel finansal ürünler ile türev ürünler
olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde yer alan geleneksel finansal ürünler
kapsamında tahvil, bono, hisse senedi, endeks ve mevduat gibi ürünler bulunmaktadır.
2017/2
Yapılandırılmış ürünlerin ikinci bölümünü oluşturan türev ürünler kapsamında ise farklı
stratejileri olan ve çeşitli dayanak varlıklara bağlı olarak işlem gören farklı türev ürünler
bulunmaktadır.
444
3.1. Yapılandırılmış Finansal Ürünlerin Türleri
Yapılandırılmış finansal ürünler, risk düzeylerine göre dört gruba ayrılabilmektedir:
 Anapara koruması sağlayan araçlar,
 Getiriyi artıran araçlar,
 Katılımlı araçlar,
 Kaldıraçlı araçlar.
Anapara Koruması Sağlayan Araçlar
Anapara koruması sağlayan yapılandırılmış araçlar en basit ifadeyle, belirlenen vade
sonunda başlangıçtaki yatırımı koruyan araçlardır. Bu ürünler başlangıç yatırımının tamamını
koruyabileceği gibi bir bölümünü de koruyabilir.
Bu araçların oluşumu incelendiğinde; sabit getirili bir finansal araç ile birlikte bir türev
ürünün birleştirilmesi sonucunda oluştuğu görülür. Toplam yatırımın bir bölümü sabit getirili
finansal araca, diğer bölümü de türev ürüne yatırılır. Sabit getirili finansal araca yatırılan kısım
anaparayı koruyan bölümdür. Bu bölüm genellikle tahvil gibi sabit nakit akışı olan finansal
varlıklardan oluşur. Diğer türev araç kısmı ise ek getiri sağlayan bölümdür ve genellikle
opsiyonlar kullanılır.
Getiriyi Artıran Yapılandırılmış Finansal Araçlar
Getiriyi artıran yapılandırılmış finansal araçlarda, başlangıç yatırımlarının korunması söz
konusu değildir ve sağlanacak maksimum getiri çoğunlukla ‘cap’ denilen bir düzeyde
sabitlenmektedir. Bu araçlar başlangıç yatırımının korunmaması dikkate alındığında, riskli
araçlardır.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Getiriyi artıran yapılandırılmış finansal araçlara en bilinen ürünler Discount Certificate (DC)
ve Reverse Convertible (RC) örnek olarak verilebilir.
Katılımlı Finansal Araçlar
Yapılandırılmış finansal araçlar arasında yer alan bu ürünlerin temel özelliği, önceden
belirlenmiş bir maksimum getiri seviyesinin olmayışıdır
(Barlocher 2009, 141). Katılımlı
Özellikle yurtdışında yaygın olarak kullanılan katılımlı finansal araç türleri; Açık Uçlu
2017/2
finansal araçlar dayanak varlıklarında oluşan fiyat değişiklikleri ürüne aynen ya da farklı
Sertifika (Open End Certificate), Yüksek Performansa Dayalı Sertifikalar (Outperformance
445
oranlarda yansıyabilir.
Certificate), Bonuslu Sertifika (Bonus Certificate) ve Yüksek Performansa Bağlı Bonuslu
Sertifikalar (Outperformance Bonus Certificate) ürünleridir.
Yüksek Performansa Dayalı Sertifikalar, dayanak varlıkta oluşan fiyat değişimlerini
performans sınır (strike) düzeyi olarak adlandırılan belirli bir düzeye kadar bire bir yansıtan
ürünlerdir. Performans sınır düzeyi, opsiyon sözleşmelerindeki kullanım fiyatına benzerdir.
Vade dolduğunda belirlenen performans sınır düzeyinin aşılıp aşılmadığına bakılarak ona göre
işlem yapılmaktadır. Performans sınır düzeyine kadar dayanak varlığın getirisi ürünün getirisine
bire bir yansıtılırken, bu düzeyden sonra dayanak varlığın getirisi Yüksek Performansa Dayalı
Sertifika getirisine önceden belirlenmiş ve performans oranı olarak adlandırılan bir oran kadar
yansıtılır. Performans oranı %100’ün üzerinde olmaktadır ve her Yüksek Performansa Dayalı
Sertifika için farklı olabilir.
Kaldıraçlı Yapılandırılmış Finansal Araçlar
Kaldıraç sağlayan yapılandırılmış finansal ürünler genel olarak yatırımcıların küçük tutarda
yatırım ile büyük tutarda pozisyona sahip olabilmelerini sağlayan ürünler olarak tanımlanır. Bu
ürünlerin özelliği, ürünün dayandığı varlığın fiyatındaki küçük bir değişimin ürünün kendi
fiyatına artarak yansımasıdır. Buna kaldıraç etkisi denilmektedir. Kaldıraç sağlayan
yapılandırılmış ürünlerde dayanak varlık olarak hisse senedi, endeks, döviz kuru, emtia, vb. gibi
varlıklar kullanılmaktadır. Bu türdeki yapılandırılmış ürünlere en iyi örneklerinden biri
varantlardır.
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
3.2. Yapılandırılmış Finansal Araçların Türkiye’de Kullanımı
Yapılandırılmış
finansal
araçlar,
ülkemiz
finansal
piyasaları
için
yeni
olarak
değerlendirilebilecek araçlardır. Ülkemizde faizlerin uzun yıllar göreceli olarak yüksek
seyretmesi, yatırımcıların piyasalardaki istikrarsızlığa bağlı olarak riske duyarlı olması ve yerli
finansal piyasaların global piyasalar ile entegrasyonun koşullara bağlı olarak hızlı
2017/2
gerçekleştirilememesi yapılandırılmış ürünlerin Türkiye’deki gelişimini geciktiren nedenler
446
arasında başlıcalarıdır.
Bununla birlikte, ülkemizde son yıllarda önceki yıllara oranla faiz oranlarının düşmesi
sonucu yatırımcılar farklı yatırım araçları aramaya başlamış ve risk isteklerinde artış
yaşanmıştır. Yine, finansal sistemin giderek daha fazla globalleşmesi ile bu konularda deneyimli
finansal kurumların piyasalarda faaliyet göstermeye başlaması Türkiye’de yapılandırılmış
finansal araçların kullanımını artırmaya başlamıştır.
Türkiye’deki yapılandırılmış ürünler genellikle yapılandırılmış mevduat ürünleri şeklinde
görülmektedir. Bu grup içinde en yaygın olanı da Çift Oranlı Opsiyonlu Mevduat (DCD - Dual
Currency Deposit)’tır.
4. TÜREV VE YAPILANDIRILMIŞ ÜRÜNLER İLE İLGİLİ MUHASEBE
STANDARTLARI
Genel olarak bakıldığında, küresel piyasalarda muhasebe ve finansal raporlama sistemleri
ile ilgili iki temel farklı yapı bulunmaktadır. Bunlar; Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)
geçerli olan ve Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından oluşturulan Genel
Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri (GAAP) ile Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu
(IASB) tarafından oluşturulan Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS) ya da yeni adıyla
Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS)’dır.
Ülkemizde de Uluslararası Muhasebe Standartları(UMS) ve Uluslararası Finansal
Raporlama Standartları (UFRS) doğrultusunda geliştirilen Türkiye Muhasebe Standartları
(TMS) ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) içinde yer alan aşağıdaki standartlar
konuyla ilgili düzenlemeler içermektedir.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Finansal Araçlar: Sunum, TMS 32/UMS 32
Bu standardın temel amacı, bir işletmedeki finansal araçların borç veya öz sermaye olarak
sunulması ile finansal varlık ve finansal borçların netleştirilmelerine ilişkin ilkeleri
belirlemektir.
TMS 39/UMS 39
TMS 39’da, finansal varlıkların sınıflandırılma biçimlerine göre itfa edilmiş maliyet veya
2017/2
TMS 39’un amacı; finansal varlıkların ve finansal borçların muhasebeleştirme ve
gerçeğe uygun değer ile ölçülmesi ve varlıklara ilişkin kazanç veya kayıpların gelir tablosu veya
447
ölçülmesine yönelik ilkeleri belirlemektir.
özkaynaklarda raporlanmasına ilişkin ilkeler belirlenmektedir.
Finansal Araçlar: Açıklamalar, TFRS 7/UFRS 7
TFRS 7/UFRS 7 bir açıklama standardıdır. Standartın amacı; işletmenin finansal araçlardan
kaynaklanan risklerinin niteliği ve düzeyi ile işletmenin bu riskleri yönetme yöntemlerine ilişkin
bilgileri, o işletmenin finansal tabloları vasıtasıyla kamuoyuna açıklamaktır.
TFRS 9/UFRS 9 "Finansal Araçlar" Standardı
Halen yürürlükte olan TFRS 9 “Finansal Araçlar” Standardında, finansal araçların
sınıflandırılması, ilk muhasebeleştirilmesi ve ölçümüne ilişkin finansal raporlama ilkeleri yer
almaktadır. Bu TFRS/UFRS’nin amacı, finansal tablo kullanıcılarına işletmenin finansal
varlıklarının
tutarını,
zamanını
ve
gelecekteki
nakit
akışlarının
belirsizliğini
değerlendirmelerinde, finansal varlıklara ilişkin ihtiyaca uygun ve faydalı bilgiyi sunacak
finansal raporlama ilkelerini belirlemektir.
Önümüzdeki dönemde finansal araçların muhasebeleştirilmesi ve ölçümüne ilişkin olarak
kullanılmakta olan UMS 39 kaldırılarak yerine UFRS 9’un son versiyonu uygulamaya
girecektir. UFRS 9 ile ilgili çalışmalar 24 Temmuz 2014 tarihinde tamamlanmış olup,
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulunun resmi internet sayfasından duyurulmuştur.
Standart son haliyle 01 Ocak 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacaktır.
UFRS 9’un son versiyonu, finansal araçların sınıflandırması, ölçümü, değer düşüklüğü ve
hedge muhasebesini bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken, finansal varlıkların
sınıflandırmasını nakit akışlarının yapısını da dikkate alarak bir iş modeli çerçevesinde yapmayı
hedeflemektedir (Deloitte 2013).
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
Hedeflenen geliştirilecek olan bir beklenen kredi kayıp modeli çerçevesinde, değer
düşüklüğü muhasebesini bütün finansal araçlara uygulanabilir hale getirmektir. Düzenleme,
standart risk yönetimi ve bunun muhasebeleştirilmesi arasında daha güçlü bir bağ kurarak hedge
muhasebesini geliştirmeyi içermektedir.
UFRS 9 son versiyonu saklı türev ürünler de dahil olmak üzere bütün finansal varlıklar için
2017/2
tek bir sınıflandırma yaklaşımı uygulamaktadır. Finansal varlıkların nasıl sınıflandırılacağı ve
448
ölçüleceğini belirlemek için iki kriter kullanılacaktır:
a) İşletmenin finansal varlıklarını yönetecek iş modeli,
b) Finansal varlıkların sözleşmeye dayalı nakit akış özellikleri.
Özkaynağa dayalı finansal araçlara yapılan yatırımlar, gerçeğe uygun değeri ile ölçülür.
Ancak, işletme alım satım amacıyla elde tutulmayan özkaynağa dayalı bir finansal araca yapılan
yatırımın gerçeğe uygun değerindeki değişikliklerin diğer kapsamlı gelirde sunulması
konusunda geri dönmemek üzere bir tercihte bulunabilir. Eğer bu araç alım satım amacıyla elde
tutuluyorsa, gerçeğe uygun değerindeki değişiklikler kar veya zararda muhasebeleştirilir (PWC
2016).
UFRS 9, değer düşüklüğü zararlarının kaydedilmesine yönelik yeni bir model olarak
beklenen kredi zararları modelini sunmaktadır. Modele göre, yeni kural gereğince işletmeler,
finansal varlıkların ilk kayda alındığı tarihte varlığa ilişkin ömür boyu beklenen kredi
zararlarının 12 aylık kısmını (ticari alacaklar için varlığın ömrü boyunca beklenen kredi riskini)
kayda almak zorundadır.
5. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE TÜREV İŞLEMLERİN KULLANIMI
Ülkemizde finansal piyasalarda 1990’lı ve 2000’li yıllarda yaşanan finansal krizlerin yanı
sıra finansal piyasalarda sürekli var olan volatiliteye bağlı olarak artan finansal riskler
bankaların bu risklerden korunmaya yönelik türev ürün kullanımlarını sürekli artırmıştır. Son
yıllarda yeni nesil finansal ürünler de sektörde kullanılmaya başlanmakla birlikte, banka
finansal tablolarından konuya ilişkin rakamsal veri elde etmek mümkün olmamaktadır.
Türev ürünlere ilişkin olarak ise sektörün aktif büyüklüğü olarak önemli paya sahip
bankaların da türev işlemlerin nazım hesaplardan aldıkları paya ilişkin yıllar itibariyle bilgi
aşağıda yer almaktadır.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Banka
2012 Toplam
2013 Toplam
2014 Toplam
2015 Toplam
Türev Araçlar
Türev Araçlar
Türev Araçlar
Türev Araçlar
Pay (%)
Pay (%)
Pay (%)
Pay (%)
T.C. Ziraat Bankası A.Ş.
Türkiye Halk Bankası A.Ş.
11,9
18,9
25,0
41,3
9,2
31,2
36,0
28,5
4,3
4,5
4,8
Türkiye Vakıflar Bankası
T.A.O.
3,4
Akbank T.A.Ş.
11,6
27,2
24,5
30,1
Türk Ekonomi Bankası A.Ş.
67,1
72,4
74,7
73,9
64,8
68,6
53,0
Türkiye Garanti Bankası
A.Ş.
39,5
Türkiye İş Bankası A.Ş.
27,2
49,4
47,9
60,2
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.
41,4
62,8
63,0
61,7
Denizbank A.Ş.
63,3
66,2
55,8
37,6
Finans Bank A.Ş.
67,6
32,7
35,6
72,1
10 Banka Toplamı
23,0
33,5
32,4
35,1
Diğer Bankalar Toplam
21,6
32,7
34,6
34,4
Sektör Toplamı
22,8
33,4
32,8
34,9
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği
Tablo incelendiğinde, 2012-2015 arasındaki 4 yıllık veri esas alınarak yapılan
değerlendirmede Türk Bankacılık Sektöründe türev işlemlerin daha fazla kullanıldığını
söylemek mümkündür.
Türev işlemler ağırlıklı olarak özel bankalar tarafından kullanılmaktadır. Kamu bankaları ise
özel bankaların gerisinde kalmakta olup riskten korunma amaçlı işlemlerinin olmaması dikkat
çekicidir.
Türk Bankacılık Sektöründe Türev Ürünlere İlişkin Kullanılan Hesaplar
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan, Tekdüzen Hesap
Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ’de bankaların muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlayan
hesap planı yer almaktadır. Aşağıda bu hesap planında yer alan türev ürünlere ilişkin hesapların
özet olarak gösterimi yer almaktadır:
2017/2
Tablo 1. Yıllar İtibariyle Türev İşlemlerin Banka Bazında Bilanço Dışı Hesaplar İçindeki Yeri (%)
449
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
Tablo 2. Türev Ürünlere İlişkin Kullanılan Hesaplar
Bilanço Hesapları
2017/2
Aktif Hesaplar
Pasif Hesaplar
224 Türev Finansal Varlıklar – T.P.
364 Türev Finansal Yükümlülükler – T.P.
225 Türev Finansal Varlıklar – Y.P.
365 Türev Finansal Yükümlülükler – Y.P.
278 Muhtelif Alacaklar – T.P.
390 Muhtelif Borçlar – T.P.
279 Muhtelif Alacaklar – Y.P.
391 Muhtelif Borçlar – Y.P.
41406 Riskten Korunma Değerleme Farkları
450
Gelir Tablosu Hesapları
Gider/Zarar Hesapları
Gelir/Kar Hesapları
862 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
752
Araçlardan Zararlar – T.P.
Araçlardan Kârlar – T.P.
863 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
753
Araçlardan Zararlar – Y.P.
Araçlardan Kârlar – Y.P.
872
Alım
Satım
Amaçlı
Türev
Finansal
Araçlardan Zararlar – T.P.
873
Alım
Satım
Amaçlı
Alım
Alım
Satım
Satım
Amaçlı
Amaçlı
Türev
Finansal
Türev
Finansal
754 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
Araçlardan Kârlar – T.P.
Türev
Finansal
Araçlardan Zararlar – Y.P.
755 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
Araçlardan Kârlar – Y.P.
Nazım Hesaplar
934 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç
936 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç
Alım Satım İşlemlerinden Alacaklar – T.P.
Alım Satım İşlemlerinden Borçlar – T.P.
935 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç
937 Müşteri Adına Yapılan Türev Finansal Araç
Alım Satım İşlemlerinden Alacaklar – Y.P.
Alım Satım İşlemlerinden Borçlar – Y.P.
944 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
946 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
Araçlardan Alacaklar
Araçlardan Borçlar
945 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
947 Riskten Korunma Amaçlı Türev Finansal
Araçlardan Alacaklar YP
Araçlardan Borçlar YP
964
Alım
Satım
Amaçlı
Türev
Finansal
Araçlardan Alacaklar – T.P.
965
Alım
Satım
Amaçlı
Araçlardan Alacaklar – Y.P.
966
Alım
Satım
Amaçlı
Türev
Finansal
Türev
Finansal
Araçlardan Borçlar – T.P.
Türev
Finansal
967
Alım
Satım
Amaçlı
Araçlardan Borçlar – Y.P.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
6.
YAPILANDIRILMIŞ
FİNANSAL
ÜRÜNLERDE
MUHASEBELEŞTİRME
ÖNERİSİ
Yeni finansal ürünler daha önce söz edildiği üzere ülkemizde yeni kullanılmaya başlanmış
olup henüz muhasebeleştirilmesine ilişkin belirsizlikler mevcuttur. Bu nedenle bu ürünlere
Aşağıda yer alan örnek uygulamada da ana skontlar altında gösterilen alt skontlar tek düzen
2017/2
yönelik öncelikle tekdüzen hesap planında yerinin ayrıştırılması yani alt skontlar oluşturulması
hesap planında halen olmamakla birlikte, bu çerçevede kullanılabilecek skont önerilerini
451
ve ikinci olarak da kayıt şekillerinin ortaya konması önem taşımaktadır.
içermektedir. Örnekte bu skontlar koyu renk ve italik olarak gösterilmiştir. Yine bu örnek
uygulamada yeni nesil finansal ürünlerden biri olan Yüksek Performansa Dayalı Sertifika
(Outperformance Certificate-OC) ürününün nasıl kayıt altına alınacağına ilişkin uygulama
yapılmaktadır.
Yüksek Performansa Dayalı Sertifika (Outperformance Certificate-OC) Kayıt İşlemleri
Dayanak varlık ABC hisse senedi
Yüksek Performansa Dayalı Sertifika başlangıç fiyatı 300 TL
Hisse senedi başlangıç fiyatı 300 TL
Performans sınır düzeyi 300 TL
Performans faktörü % 150
Performans sınır düzeyi olan 300 TL’nin üzerindeki fiyatlarda Yüksek Performansa Dayalı
Sertifika yatırımcısına aşağıda hesaplanan getiriyi sağlar;
Yatırımcının getirisi = Dayanak varlığın vade sonu değeri - Dayanak varlığın başlangıç
değeri x Performans oranı
Değerleme döneminde ABC hisse senedi fiyatı % 6 oranında artarak 318 TL olursa Yüksek
Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı; (318-300) x (%150) = 27 TL kazançlıdır ve bankanın
bu miktarda kaybı vardır.
Örneğin; vade sonunda ABC hisse senedi fiyatı % 10 oranında artarak 330 TL olursa
Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı; (330-300) x (%150) = 45 TL kazanır ve vade
sonunda 345 TL (300 TL + 45 TL) elde eder. Dolayısıyla bankanın bu miktarda kaybı vardır.
Performans sınır seviyesi olan 300 TL’den düşük seviyelerde oluşan fiyatlarda, Yüksek
Performansa Dayalı Sertifika dayanak varlıktaki fiyat değişikliklerini aynen yansıtır. Dayanak
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
varlıktaki fiyat değişiklikleri performans sınır düzeyine kadar aynen dikkate alınır. Dayanak
varlığın fiyatı performans sınır düzeyinden daha düşük gerçekleşirse, herhangi bir performans
olmadığından performans oranı dikkate alınmaz. Performans sınır düzeyinden sonra performans
oranı esas alınarak hesaplama yapılır.
Örneğin ara dönemde bankanın yukarıda yer aldığı gibi 27 TL zarar ettiği şekilde vade
2017/2
sonunda ABC hisse senedi fiyatı 270 TL seviyesinde gerçekleşirse, %10’luk bir düşüş
452
sergilemiş olup, Yüksek Performansa Dayalı Sertifika yatırımcısı %10 düzeyinde bir kayba
uğrar ve vade sonunda 270 TL (300TL – 30TL) elde eder. Dolayısıyla banka da bu miktarda
kazançlıdır.
İhraç edilen menkul kıymetin kaydı.
/
100 KASA HESABI
300
376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER
300
/
İhraç edilen menkul kıymetin nazım hesaplarda izlenmesi.
/
964 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN. ARAÇ
ALIM SATIM İŞLEMLERİNDEN AL.
96450 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri
300
966 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN.
ARAÇ ALIM SATIM İŞL. BORÇLAR
300
96650 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri
/
Ara dönemde değerleme sonucu zarar kaydı.
/
872 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİNANSAL
ARAÇLARDAN ZARARLAR
27
87204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden
360 FAİZ VE GİDER REESKONTLARI
27
36009 Türev İşlemler Gider Reeskontları
/
Ara dönem değerleme kaydının ertesi gün iptal edildiği varsayımıyla dönem sonunda
zararın kaydı.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
/
376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER
300
872 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİNANSAL
ARAÇLARDAN ZARARLAR
45
100 KASA HESABI
345
2017/2
87204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden
453
/
Ara dönem değerleme kaydının ertesi gün iptal edildiği varsayımıyla dönem sonunda karın
kaydı.
/
376 İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLER
300
100 KASA HESABI
270
752 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV
FİNANSAL ARAÇLARDAN KARLAR
30
75204 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemlerinden
/
Vadesi dolan ihraç edilen menkul kıymetin nazım hesaplardan çıkışı.
/
966 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN.
ARAÇ ALIM SATIM İŞL. BORÇLAR
96650 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri
300
964 ALIM SATIM AMAÇLI TÜREV FİN.
ARAÇ ALIM SATIM İŞL. AL.
96450 Yeni Nesil Türev Ürünler Alım Satım İşlemleri
/
300
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL - Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN
7. SONUÇ
Yapılandırılmış finansal ürünler, kendilerine özel risk ve getiri profilleri olan türev ürünler
ile geleneksel finansal ürünlerin kombinasyonudur.
Son yıllarda önceki yıllara oranla faiz oranlarının düşmesi sonucu yatırımcılar farklı yatırım
araçları aramaya başlamış ve risk iştahlarında artış gerçekleşmiştir. Ayrıca finansal sistemin
2017/2
giderek daha fazla globalleşmesi ile yapılandırılmış ürün konusunda uluslararası tecrübeye sahip
454
finansal kurumlar piyasalarda faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu çerçevede, Türkiye’de
yapılandırılmış ürün kullanımında da artış yaşanmıştır.
Başta türev araçlar olmak üzere, finansal araçlarla yapılan işlemlerin çeşidindeki ve
hacmindeki artış, bu araçlarla gerçekleştirilen işlemlerin finansal etkilerinin ne şekilde mali
tablolara yansıtılacağı sorununu gündeme getirmiştir. Bu sorun ülkelerin bireysel düzenleme
çabalarıyla aşılmaya çalışılmış; ancak, finansal araçların çok hızlı bir şekilde gelişmesi,
muhasebe yaklaşımlarının bu araçların esasını yansıtacak şekilde ülkeler arasında aynı bakış
çerçevesinde gelişememesi sonucunda, aynı muhasebe işlemi için farklı uygulamalar ortaya
çıkmıştır.
Yapılandırılmış finansal ürünler, ülkemizde yeni uygulanmaya başlanan ürünler olduğu için
muhasebe uygulamaları boyutunda belirsizlikler bulunmaktadır. Bu çerçevede yer alan ürünlerin
giderek çeşitlendirildikleri, yaygınlaştıkları ve banka finansal tablolarında daha fazla yer
aldıkları dikkate alındığında belirsizliklerin giderilmesi önem taşımaktadır. Ancak bu türdeki
ürünlerin çok farklı nitelikler taşımaları ve karmaşık yapıları nedeniyle standart muhasebe
uygulamalarının belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu çerçevede düzenleme ve gözetim organı
tarafından ürün grupları oluşturularak muhasebe alanında standart sağlayıcı düzenleme
yapılmalıdır.
KAYNAKÇA
Akdoğan, N. 2007. “Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarının Uygulama Süreci:
Sorunlar, Çözüm Önerileri”, Mali Çözüm Dergisi, 80.
Akdoğan, N. ve O. Sevilengül. 2007. “Türkiye Muhasebe Standartlarına Uyum İçin Tekdüzen
Hesap Planında Yapılması Gereken Değişiklikler”, Mali Çözüm Dergisi, 84.
Anbar, A.ve D. Alper. 2011. “Bankaların Türev Ürün Kullanım Yoğunluğunu Etkileyen
Faktörlerin Belirlenmesi”, Muhasebe ve Finansman Dergisi.
Banks, E. 2006. Synthetic and Structured Assets, New Jersey, John Wiley & Sons.
Bankacılıkta Yeni Nesil Finansal Ürünlerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerisi
Baran, Ö. 2007. “The Use of Derivatives in Banking Sector and Their Applications in Turkey”.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Barlocher, J. 2009. “Experience with The Collection and Publication of Data on Structured
Products in Switzerland”, IFC Bulletin, No 31.
Başbilici, O. 2006. “Uluslararası Muhasebe Standartlarına Göre Türev Ürünlerin
Muhasebeleştirilmesi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı.
2017/2
Barnes, R. 2001. “Accounting for Derivatives and Corporate Risk Management Policies”,
Journal of Derivatives Accounting.
Bunea, C.A. 2009. “Basic Principles of Hedge Accounting”, George Bacovia University, Bacau
MPRA, Paper No. 17072.
455
Comiskey, E.E. ve C.W. Mulford. 2008. “The Non-Designation of Derivatives As Hedges for
Accounting Purposes”, The Journal of Applied Research in Accounting and Finance, Issue
2.
Das, S. 2000. Structured Products and Hybrid Securities, John Wiley & Sons, New York.
Deloitte. 2013. “IFRS 9 Gets a New Hedge Accounting Model”, Deloitte Headsup, 32.
Fabbozi, F., J., H.A. Davis ve M. Choudhry. 2006. Introduction to Structured Finance, New
Jersey, John Wiley & Sons.
Finnerty, J. D. ve D. Grant. 2006. “Testing Hedge Effectiveness under SFAS 133”, The CPA
Journal.
Haftacı, V. ve D. Pehlivanlı. 2007. “UMS 39 ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar”, Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
Hazar, A. ve Ş. Babuşcu. 2017. Temel Banka Muhasebesi –Şube İşlemleri-, Akademi
Consulting & Training, Ankara.
Hull, J. C. (2006), Options, Futures and Other Derivatives, 6. Baskı, Prentice Hall.
Iatridisa, G. 2012. “Hedging and Earnings Management in the Light of IFRS Implementation:
Evidence From the UK Stock Market”, The British Accounting Review, Issue 1.
Satyajit D. 2006. Structured Products, 3.Basım, John Wiley & Sons.
Zhou, H. 2009. "Does Fair Value Accounting for Derivatives Improve Earnings Quality?",
Financial Accounting Abstracts Working Paper Series, No. 68.
PWC. 2016. “Yeni Finansal Araçlar Standartı Finansal Sektörü Nasıl Etkileyecek?”,
http://www.pwc.com.tr/tr/services/ufrs/pdf/ufrs-bulteni-finansal-araclar-standardi-cikti.pdf
FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL
TABLOLARA
VE
FİNANSAL
ORANLARA
ETKİSİNİN
BORSA
İSTANBUL
ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE İNCELENMESİ
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT **
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 456 - 478
ÖZ
Bu çalışmada kiralama işlemlerinin raporlanmasına ve muhasebeleştirilmesine yeni bir yaklaşım
getiren Uluslararası Finansal Raporlama Standardı 16 (UFRS 16): Kiralama İşlemleri Standardının kiracı
taraf açısından öngördüğü değişimlerin etkileri incelenecektir. Çalışma kapsamında Borsa İstanbul’da
faaliyet gösteren 110 firmanın 2014 ve 2015 yıllarına ait konsolide finansal tabloları ve finansal tablo
dipnotları ile Datastream veri tabanından alınan veriler kullanılmıştır. Türkiye’ye uyarlanan Imhoff
yöntemi ile aktifleştirme yapılmıştır. T testi ile varlıklar, yükümlülükler ve özkaynaklar ile varlık
kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve borç/varlık oranı değişkenlerinin aktifleştirme öncesi
ve sonrasında oluşan farklarının anlamlı olup olmadığı test edilmiştir. Analiz sonucunda büyük ölçüde
tahmin ettiğimiz etkilere benzer sonuçlara ulaşılmakla birlikte yıllar arası farklılıklar gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kiralama İşlemleri, Faaliyet Kiralaması, Aktifleştirme, UFRS 16
JEL Sınıflandırılması: M40, M41, M49
EXAMINATION OF LISTED COMPANIES IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE ABOUT
THE IMPACT OF OPERATING LEASE CAPITALISATION ON FINANCIAL STATEMENTS
AND FINANCIAL RATIOS
ABSTRACT
In this study, the changes of operating leases for the lessees which are required by International
Financial Reporting Standards 16 (IFRS 16) that sets out a new approach to the financial reporting and
accounting of leases are examined. The scope of the research, the consolidated financial statements and
footnotes of the 110 companies listed in Istanbul Stock Exchange and data from Datastream database for
the years 2014 and 2015 are used. The Imhoff method adapted to Turkey is used for the capitalization. Ttest is used to determine if there is a significant difference between the before and after capitalization of

Makale gönderim tarihi: 22.02.2017, kabul tarihi:26.05.2017
Galatasaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, dhakbulut@gsu.edu.tr
**
456
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
total assets, total liabilities, total shareholders’ equity and return on assets, debt to equity, return on
equity, debt to asset. As a result of the analysis, I have substantially achieved predicted effects however
there were differences between the years.
Keywords: Leasing, Operating Lease, Capitalisation, IFRS 16
2017/2
JEL Classification: M40, M41, M49
457
1. GİRİŞ
Kiralama ile ilgili mevcut Uluslararası Muhasebe Standardı 17: Kiralama İşlemleri
Standardı, kiralama işlemlerini finansal kiralama ya da faaliyet kiralaması olarak ikiye
ayırmakta ve muhasebe kayıtlarını her iki durum için farklı yapmaktadır. Bu standart, finansal
tablo kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılamakta eksik kaldığı konusunda eleştirilmiş ve bu
durumun gerçeği yeterince yansıtmadığı savunulmuştur. Özellikle faaliyet kiralaması
işlemlerinin kiracı taraf açısından doğurduğu muhasebe kayıtlarının, mevcut modelde aktif ve
pasif hesaplarda raporlanmaması en çok eleştirilen hususlar arasında ilk sırada yer almaktadır.
Kiralama işlemlerinin raporlanması ve finansal tablolara doğru yansıtılması, finansal tablo
kullanıcılarının doğru bilgi edinimi açısından önemlilik arz etmektedir. Dolayısıyla UMS
17’den kaynaklanan eleştirileri ortadan kaldırmak ve raporlamayı karşılaştırılabilirlik, kalite ve
şeffaflık, anlaşılırlık, güvenilirlik, ihtiyaca uygunluk açısından iyileştirmek amacıyla
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK) ve Amerikan Finansal Muhasebe
Standartları Kurulu (FASB) tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda UFRS
16: Kiralama İşlemleri Standardı, 13 Ocak 2016 tarihinde yayınlanarak, 1 Ocak 2019 tarihinde
yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır.
Çalışma, yürürlüğe girecek olan UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardının ortaya koyacağı
değişimleri özellikle kiracı tarafın faaliyet kiralaması raporlaması açısından incelemeyi ve
değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca bu yeni yaklaşımın finansal tablolara ve finansal
oranlara etkisini ortaya çıkarmakta çalışmanın temel hedefini oluşturmaktadır.
Çalışmanın ilk bölümünde yeni standart olan UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı’nın
beraberinde getirdiği kiracı taraf işletmeleri ilgilendiren işlemlerin aktifleştirilmesinin finansal
oranlara ve finansal tablolara etkisini inceleyen çalışmaların literatür taraması yapılacaktır.
Daha sonra araştırmamız kapsamında seçtiğimiz belli sektörlerde faaliyet gösteren Borsa
İstanbul şirketlerinin, söz konusu yeni kiralama işlemleri standardından nasıl etkilendiklerini
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
ölçülecektir. Bu bağlamda ortaya çıkan değişikliklerin şirketlerin finansal tablolarına ve finansal
oranlarına olan etkisi incelenecektir.
2. UFRS 16 KİRALAMA İŞLEMLERİ STANDARDI
Temmuz 1996 yılında, G4+1 olarak adlandırılan Avustralya Muhasebe Standartları Kurulu,
Zelanda Muhasebe Standartları Gözden Geçirme Kurulu, Yeni Zelanda Finansal Raporlama
Standartları Kurulu, İngiltere Muhasebe Standartları Kurulu ve Amerikan Finansal Muhasebe
Standartları Kurulu’ndan oluşan grup, başyazarlığını Warren McGregor’un yaptığı “Kiralama
İşlemleri için Muhasebe: Yeni Yaklaşım” (“Accounting For Leases: A New Approach”) adlı
rapor yayınlamıştır. Bu rapor dikkatleri kiralama işlemleri ile ilgili üç ana probleme
çekmektedir. Bu problemler aşağıdaki gibidir:
- faaliyet
kiralama
işlemlerinden
kaynaklanan
önemli
tutarlardaki
varlık
ve
yükümlülüklerin bilançoda muhasebeleştirilmemesi,
- finansal ve faaliyet kiralaması olarak sınıflandırmadan dolayı benzer işlemler
sözleşmelerde yer alan ufak farklılıklardan dolayı farklı sınıflara dahil edilmekte ve farklı
muhasebeleştirilmekte olması, ve
- kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin doğru şekilde yapılamamasıdır.
Tablo 1. UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Tarihsel Gelişim Süreci
Tarih
Gelişme
Temmuz 2006
UMSK’nın takvimine giriş
19 Mart 2009
Tartışma
17 Ağustos 2010
21 Temmuz 2011
16 Mayıs 2013
13 Ocak 2016
Açıklama
Metni
DP/2009/1
Kiralama
Yorum gönderim son tarihi 17
İşlemleri Ön Görüşlerin yayınlanması
Temmuz 2009
Taslak
Yorum gönderim son tarih 15
Standart
ED/2010/9
Kiralama
İşlemleri yayınlanması
Aralık 2010
UMSK/FASB birlikte tekrar taslak standart
Taslak
açıklanması için önerisi
yarısında açıklanması tahmini
Taslak
Standart
ED/2013/6
Kiralama
standardın
2012
ilk
Yorum gönderim son tarih 13
İşlemleri yayınlanması
Eylül 2013
UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının
1 Ocak 2019’da ve sonrasında
yayınlanması
başlayan
yıllık
raporlama
dönemleri için aktif olacaktır
Kaynak: http://www.iasplus.com/en/standards/ifrs/ifrs-16, 15 Şubat 2016
2017/2
Kanada Muhasebe Standartları Kurulu, Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi, Yeni
458
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
Yine aynı grup 2000 yılı Şubat ayında “Kiralama İşlemleri: Yeni Yaklaşımın Uygulanması”
(Leases: Implementation of a New Approach) adıyla bir rapor yayınlamıştır. Bu raporda
kiralama sözleşmesinin başlangıcından itibaren, kira sözleşmesinden doğan, kiracı tarafın
kiralama süresi boyunca varlık kullanım hakkı üzerinden varlık ve gelecekte ödenmesi gereken
kira ödemelerinin gerçeğe uygun değeri üzerinden yükümlülük raporlaması gerektiğini
2017/2
belirtmiştir. Dolayısıyla bu rapor ve ileride değineceğimiz araştırmalar, Tablo 1’de tarihsel
459
gelişim süreci açıklanan ve 2006 yılında IASB ve FASB’nin ortaklaşa yürütüp, 13 Ocak
2016’da yayınlanarak, 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girmesi beklenen UFRS 16: Kiralama
İşlemleri Standardının gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
2.1.
UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Getirdikleri
Standardın önerdiği temel ilke, şirketlerin kiralama işlemlerinden kaynaklanan varlık ve
yükümlülüklerin, bilanço aktif ve pasif hesaplarında raporlanmasıdır. Böylece faaliyet
kiralaması işlemlerine aktif ve pasif raporlamasını gerektirmeyen ve bu yüzden eleştirilen
mevcut model iyileştirilmiş olacaktır.
Standarda göre 12 aylık süreyi aşan kiralama işlemleri, şirket bilanço aktif ve pasif
hesaplarında raporlanacaktır. Kiracı taraf söz konusu kiralama işlemi sonucunda doğan kira
yükümlülüklerini pasif hesaplarda ve kiralamaya konu olan varlığın kullanım hakkı değeri kira
süresi boyunca aktif hesaplarda gösterilecektir (ED/2013/6, UFRS, Mayıs 2013).
UMSK’nın hazırladığı rapora (UFRS 16 Leases, Effect Analysis, Ocak 2016) göre, yaklaşık
30.000 halka açık firmadan 14.000 civarı firmanın yapmış oldukları bilanço dışı kiralama
işlemleri için iskonto edilmemiş toplam gelecekteki minimum kira ödemeleri 2,86 trilyon
Amerikan Doları olarak bulunmuştur. Bu kira ödemelerinin bugünkü değeri ise 2,18 trilyon
Amerikan Doları olarak tahmin edilmiştir. Bilanço dışı faaliyet kiralaması işlemlerinden
kaynaklanan ve bilanço dışında raporlanan toplam rakamlar dikkati çekmekte ve konunun
önemini göstermektedir (IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016).
2.2.
UFRS 16 Kiralama İşlemleri Standardının Kiracı Taraf Açısından İncelenmesi
UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı büyük ölçüde kiracı tarafın faaliyet kiralaması
raporlamasında değişikliklere neden olacağı söylenebilir. UFRS 16 ile birlikte kiracı taraf,
kiralama sözleşmelerinin doğurduğu tüm kiralama işlemlerini bilançoda varlık ve yükümlülük
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
olarak raporlayacaktır. Standardın öngördüğü, kiralama sözleşmesinin başlangıcında, kiracı
taraf söz konusu sözleşmeden kaynaklı varlığın kullanım hakkını kiralama süresi boyunca elde
etmekte ve bu hak için kira ödeme yükümlülüğü taşımaktadır. Dolayısıyla kiralama
işlemlerinden kaynaklı varlıkların ve kiralama işlemlerinden kaynaklı borçların artacağını
söyleyebiliriz. Mevcut UMS 17: Kiralama İşlemleri Standardında kiracı taraf için bilanço
muhasebeleştirilecektir (IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016).
UFRS 16: Kiralama İşlemleri standardı ile birlikte kiracı tarafın gelir tablosunda da
değişimler gözlenmektedir. Mevcut işleyişte yüksek bilanço dışı kiralama raporlaması yapan
veya diğer bir deyişle faaliyet kiralaması işlemi gerçekleştiren işletmelerin, UFRS 16
uygulanmaya başlandığında faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr raporlamalarında artış
olacaktır. Bunun nedeni mevcut UMS 17 standardında tek gider olarak raporlanan ve faaliyet
gideri kalemine yazılan faaliyet kiralaması giderleri, UFRS 16: Kiralama İşlemleri Standardı ile
birlikte kiralama işlemlerinden kaynaklı varlıkların amortismanı ve kiralama işlemlerinden
kaynaklı borçların faizi olarak raporlanacaktır. Söz konusu faaliyet kârı ve faiz, amortisman ve
vergi öncesi kâr artışı, faaliyet kârı ve finansal giderlere bağlı olarak değişim gösterecektir
(IFRS 16 Leases, Effects Analysis, 2016).
3. LİTERATÜR TARAMASI
Bu bölümde faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin finansal oranlara etkisini
inceleyen ampirik çalışmalara yer verilecektir. İlk çalışma Nelson tarafından 1963 yılında
Amerika
Birleşik
Devletleri’nde
yapılmıştır.
Bu
çalışmada
kiralama
işlemlerinin
aktifleştirilmesinin 11 şirketin borç/özsermaye oranına etkisini incelenmiştir. Çalışmada
aktifleştirme öncesi ve sonrası oranları karşılaştırılmış ve şirketlerin oranlarında belirgin
değişiklikler görülmüştür. Her bir şirket için 15 finansal oran hesaplaması yapılmıştır ve yüzde
56 oranla şirket oran sıralamalarında iki ila üç sıra değişiklik görülmüştür (Nelson 1963).
Ashton (1985), Nelson’un (1963) yaptığı araştırmayı İngiltere’ye uyarlayarak genişletmiştir.
Bu çalışmada kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin temel olarak beş muhasebe konusunu
etkileyeceğini ifade etmiştir. Bu beş temel muhasebe konusunu faiz giderleri, amortisman, sabit
varlıklar, birikmiş amortisman ve borçlar olarak saymıştır.
2017/2
dışında açıklanan kiralama işlemlerinden kaynaklı varlık ve yükümlülükler artık bilançoda
460
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
Imhoff ve diğ. (1991) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin varlık kârlılığı ve
borç/özsermaye oranı olmak üzere iki temel finansal orana olan etkisini incelemişlerdir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren 7 farklı sektörden yüksek ve düşük faaliyet
kiralaması yapan ikişer şirket olmak üzere toplam 14 şirket seçilmiştir. Buna göre şirketler
arasında belirgin farklılıklar görülmüş ve faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi bu
2017/2
şirketlerin finansal oranlarını belirgin bir şekilde etkilemiştir.
461
Ely (1995), faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi ile hesaplanan borç/özsermaye
oranı ve özsermaye riski arasında belirgin bir ilişki bulmuştur. Aktifleştirilmiş faaliyet
kiralaması değerleri sonucunda özsermaye riski ve varlık riski ile varlık kârlılığı oranlarının
açıklayıcı gücünde belirgin bir artış gözlenmiştir.
Durocher’in 2008’de yaptığı araştırmada finansal oranlar seçilirken finansal güç, yönetim
performansı ve yatırım performansı olmak üzere üç temel başlığa dikkat edilmiştir. Finansal
gücü değerlendirmek için borç/varlık oranı (kaldıraç seviyesinin tespiti) ve cari oran (likidite
seviyesinin belirlenmesi) seçilmiştir. Yönetim performansını değerlendirmek için özsermaye
kârlılığı (net gelir/özsermaye) ve aktif kârlılığı (faiz gideri öncesi vergi sonrası faaliyet
kârı/ortalama toplam aktif) hesaplanmıştır. Yatırım performansı değerlendirilmesi için hisse
başına düşen kazanç değerlendirilmiştir. Varlık ve yükümlülüklerin firma bazlı varsayımlarla
(faiz oranı, ortalama ve kalan kira ömrü, vergi oranı) aktifleştirilmesi tüm endüstrilerdeki
firmaların finansal oranlarını etkilediği görülmüştür. Aktifleştirmeden önce yönetim
performansı ve yatırım performansı ile ilgili oranlar yalnızca birkaç endüstri için göze
çarparken, aktifleştirme sonrası tüm endüstri oranları belirgin şekilde değişim göstermiştir
(Durocher 2008).
Fülbier ve diğerlerinin 2008’de yaptıkları çalışma sonuçlarına göre aktifleştirme şirketleri
önemli ölçüde etkilemiştir. En belirgin etki özellikle moda ve perakendecilik sektörü şirketleri
finansal oranlarında gözlenmektedir. Finansal oranlardaki değişimler öncelikle varlık ve
yükümlülük ile ilişkili olan finansal oranlarda gözlenmiş, kârlılık oranlarında daha az değişim
gözlenmiştir (Fülbier ve diğerleri, 2008).
Duke ve diğerlerinin 2009 yılında yaptıkları çalışma sonuçlarına göre incelenen yılda
firmalar ortalama 582 milyon Amerikan doları tutarındaki faaliyet kiralaması işlemlerinden
kaynaklı yükümlülüğü ve 450 milyon Amerikan doları tutarındaki varlığı bilanço dışında
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
açıklamıştır. Aktifleştirmenin likidite, kaldıraç ve performans oranlarını etkilediği görülmüştür
(Duke ve diğerleri, 2009).
Wong, K., ve Joshi, M. 2015’te yaptıkları çalışmada tüm kiralama işlemleri varlık ve
yükümlülük olarak raporlandığında ve aktifleştirildiğinde finansal tablolar üzerinde belirgin bir
değişim olmaktadır. Çalışma kiralama işlemlerinin aktifleştirilmesinin bilanço ve gelir tablosu
değişimlere neden olduğu gözlenmiştir (Wong ve Joshi 2015).
3.1.
Kullanılan Aktifleştirme Yöntemleri
Faaliyet kiralaması işlemlerinin mevcut sisteme göre raporlanmasından kaynaklanan bilanço
dışı borçların aktifleştirilmesi üzerine genel olarak bilinen iki temel yöntem sayılabilir.
Birinci yöntem Imhoff ve diğerlerinin 1991 ve 1997’de yayınladıkları makalelerinde
açıkladıkları yapısal aktifleştirme yöntemidir. Bu yöntem faaliyet kiralaması işlemlerinden
kaynaklanan iskonto edilmiş gelecekteki ödemelerin bugünkü değerini hesaplayarak bilançoya
ve gelir tablosunda yansıtır. Yöntemde söz konusu etkilerin tahmin edilmesi için işletmelerin
yıllık faaliyet raporlarındaki açıklamalardan yararlanılarak, bazı varsayımlar yapılmaktır.
İkinci yöntem ise akademik araştırmalarda nadiren kullanılan, genelde uluslararası kredi
değerleme şirketleri ve analistler tarafından tercih edilen faktör yöntemidir. Akademik
araştırmalar büyük çoğunlukla daha doğru sonuçlar verdiğini ileri sürdükleri yapısal
aktifleştirme yöntemini yani Imhoff modelini kullanmaktadır (Barone ve diğerleri 2014). Bu
araştırma kapsamında yeni standardın Borsa İstanbul şirketlerine uygulanmasında Imhoff
modelinin bir uyarlamasının kullanılması tercih edilmiştir.
3.2.
Imhoff Yöntemi
Imhoff ve diğerleri, (1991, 1997) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesi için
oluşturdukları yapısal aktifleştirme yöntemini, diğer bir deyişle faaliyet kiralamasından kaynaklı
nakit akışlarının bugünkü değer yöntemini 1991 ve 1997 yıllarında yayınladıkları makalelerde
açıklamışlardır.
Yöntem temel olarak Amerika Birleşik Devletleri raporlama standartları gereğince Amerikan
şirketlerinin finansal tablo dipnotlarında açıkladıkları gelecekte ödenecek toplam minimum
2017/2
üzerinde önemli etki yarattığı ve aynı zamanda kârlılık ve kaldıraç oranlarında belirgin
462
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
faaliyet kiralaması işlemlerinin listesine1 dayanmaktadır. Toplam taahhüt edilen faaliyet
kiralaması ile ilgili miktarlar zamana göre analiz edilmektedir, burada söz konusu faaliyet
kiralaması ile ilgili ödenecek miktarlar ilk beş yıl için ayrı kalemlerde, beş yıldan sonrası için
tek bir kalemde olmak üzere şirketlerin finansal tablo dipnotlarında açıklanır.
Imhoff ve diğerleri, (1991) faaliyet kiralamalarının aktifleştirilmesinin bilançoya etkisini
2017/2
açıklamışlar ve gelir tablosuna olan etkileri ihmal edilebilir olarak kabul etmişlerdir. Ancak
463
gelir tablosu ile ilgili detaylı açıklamaları daha sonra 1997 yılında yayınladıkları makalede
belirtilmişlerdir. Aşağıda bu yöntemin nasıl oluşturulduğu, hangi varsayımlara dayandırıldığı ve
yöntemde kullanılan matematiksel hesaplamalar açıklanacaktır.
Bu yöntemin doğruluğu halka açık finansal tabloların incelenmesi ve geniş sahalarda
uygulanması ile paralellik göstermektedir (Beattie ve diğerleri, 1998, 236). Nitekim makale
yalnızca McDonalds Şirketi’nin halka açık finansal tabloları ve dipnotları üzerinden yöntemi
açıklamıştır. Yöntemin günümüze kadar birçok makaleye temel oluşturmuş olması ve halen
kullanılmakta olması açısından doğru ve geçerli olduğu söylenebilir.
Kaydedilmemiş olarak ifade ettiğimiz tanım bilançoda raporlanmamış anlamına gelmektedir,
Imhoff ve diğerleri makalelerinde (Imhoff ve diğerleri, 1991, 1997) bilanço dışı raporlanan
kalemler için kaydedilmemiş sıfatını kullanmışlardır. Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun
bugünkü değerinin tahmini2 ile ilgili varsayımlar, uygun faiz oranı3 ve beş yılı geçen faaliyet
kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrünün4 tahminine bağlıdır. Beş yılı geçen
faaliyet kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü tahmin edilmektedir, çünkü
Amerikan finansal tablo dipnotlarında beş yıla kadar olan faaliyet kiralaması ödemeleri
belirtilmiş ve beş yıl sonrası toplam olarak tek bir kalemde açıklanmıştır. Yöntem faaliyet
kiralamasının aktifleştirilmesi ile ilgili altı temel varsayım geliştirmiştir.
Yöntem ilk olarak kullanılacak iskonto oranını tüm şirketler için yüzde 10 olarak
varsaymıştır. Bu oranın McDonalds şirketi için biraz tutucu olduğu söylenebilir çünkü
1
Gelecekte ödenecek toplam minimum faaliyet kiralaması işlemleri listesi ingilizce “schedule of
minimum total future operating lease payments” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
2
Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun bugünkü değerinin tahmini ingilizce “estimation of the
present value of the unrecorded lease liability” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
3
Uygun faiz oranı ingilizce “appropriate interest rate” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
4
Faaliyet kiralamaları için ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü ingilizce “average remaining life of
the operating lease” ifadesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
McDonalds’ın teminat altına alınmış borçları için finansal tablo dipnotlarında tarihsel faiz oranı
yüzde 9 olarak açıklanmıştır (Imhoff ve diğerleri, 1991, 53).
İkinci varsayım ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü ile ilgili olarak yapılmış ve 15 yıl
kabul edilmiştir. Burada dipnotlarda açıklandığı üzere faaliyet kiralaması işlemlerine konu olan
varlıklar genel olarak 30 veya daha az faydalı ömre sahip varlıklar olduğundan, bu varlıkların
57).
Üçüncü varsayım yılsonu nakit akışlarının ileriye dönük yapılacak tahminlere temel
olabileceğinin kabul edilmesidir. Kaydedilmemiş kiralama işlemi borcunun bugünkü değerinin
tahmini için ortalama ağırlıklı toplam kiralama ömrü ve amortisman yöntemi tahminleri
yapılmıştır. Dolayısıyla varlık değeri ve kiralama borcu arasındaki ilişki kiralama süresinin ne
kadarlık kısmının tükendiğine bağlı olduğu ispatlanmıştır.
Yöntemin dördüncü varsayımı aktifleştirilen varlıkların tümü için doğrusal amortisman
yöntemini seçmesi olarak sayılabilir. Son olarak, aktifleştirilmiş varlıklar ve bilançoya
kaydedilmiş borçlar, gelecek kira ödemelerinin başlangıç tarihinden itibaren hesaplanan
bugünkü değerine eşit tutulmuştur. Aktifleştirilmiş varlıklar ve bilançoya kaydedilmiş borçlar
kiralama dönemi bitiminde sıfıra eşit tutulmuştur. Ve uygulanabilirliği arttırmak için kiralama
işlemleri ödemeleri üzerinde hiçbir başlangıç maliyeti, herhangi bir kesinti ve koşullu kira
ödemesi olmadığını varsaymıştır.
2017/2
ortalama kalan faaliyet kiralaması ömrü 15 yıl olarak varsayılmıştır (Imhoff ve diğerleri, 1991,
464
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
2017/2
$
465
Başlangıçta
Faaliyet
Kiralaması
Varlığının
Bugünkü
Değeri
L1
L2
Faaliyet Kiralaması Varlığı
Üzerindeki Kaydedilmemiş
Borcun Defter Değeri,
Ödenmemiş Borcun Miktarı
A1
Kaydedilmemiş Faaliyet A2
Kiralaması Varlığının Defter
Değeri
Zaman
t1
Kiralama İşleminin
Başlaması
t2
Kiralama İşleminin Bitişi /
Varlık Faydalı Ömrünün
Bitişi
Şekil 1. Kaydedilmemiş Faaliyet Kiralaması Varlığı ile Kaydedilmemiş Faaliyet Kiralaması
Yükümlülüğü Arasındaki İlişki
Kaynak: Imhoff ve diğ. 1991, 57.
Makalede üç değişkene (toplam kiralama süresi yıl bazında 10, 15, 20, 25 ve 30; marjinal
faiz oranı %8, %10 ve %12 ve geçen toplam kiralama ömrü % bazında 20, 30, 40, 50, 60, 70,
80) göre 105 farklı alternatif için varlık yükümlülük oranları hesaplanmış ve bir tabloda
sunulmuştur. Buna göre varlık oranı 51 alternatif için %60 ile %80 arasında değişmektedir. Bu
bilgiye dayanarak dördüncü varsayım varlık oranını yaklaşık olarak %70 kabul etmektedir
(Imhoff ve diğ. 1991: 56). Hesaplanan tüm varlık ve yükümlülük oranları her varsayım için
yüzde 100’ün altında çıkmaktadır. Bunun nedeni ilk kira ödemesi yapıldıktan sonra bilanço dışı
açıklaması yapılan (kaydedilmemiş) faaliyet kiralaması yükümlülüğü, kaydedilmemiş faaliyet
kiralaması varlığından fazla olmaktadır. Hangi faiz oranı kullanılırsa kullanılsın bu durum
değişmemektedir. Başlangıçta yapılan ödemeler faiz daha fazla, anapara daha az, kiralama
sözleşmesinin bitimine doğru anapara daha fazla faiz daha az olmaktadır. Dolayısıyla Şekil
1’den de görüldüğü üzere kiralama işleminin bitimine kadar faaliyet kiralaması varlığı
üzerindeki kaydedilmemiş yükümlülüğün tutarı, kaydedilmemiş faaliyet kiralaması varlığının
defter değerinden fazla olmaktadır (Imhoff ve diğerleri, 1991, 53).
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
Toplam Finansal
Kiralama Gideri:
Amortisman ve Faiz
Gideri
Normal
amortisman
yöntemi,
finansal
kiralama
gideri
Faaliyet Kiralaması
İşlemleri Gideri
Amortisman Gideri
Finansal Kiralama
Faiz Gideri
Zaman
t1
Kiralama İşleminin
Başlaması
t2
Kiralama İşleminin Bitişi /
Varlık Faydalı Ömrünün
Bitişi
Şekil 2. Faaliyet Kiralaması ve Finansal Kiralama Toplam Yıllık Giderleri Arasındaki İlişki
Kaynak: Imhoff ve diğ. 1991, 59.
Şekil 2’de faaliyet kiralaması ve finansal kiralama işlemlerinin bilanço ve gelir tablosunda
muhasebeleştirilmesi ve iki farklı kiralama tipi arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Burada
faaliyet kiralaması ve finansal kiralama işlemleri ile ilgili kiralama ömrü boyunca işletmeler için
geçerli olan giderler gösterilmektedir. Faaliyet kiralaması işlemleri gideri olan kira gideri
kiralama süresi boyunca sabit kalmaktadır. Diğer yandan finansal kiralama işlemleri ile ilgili
toplam giderleri gösteren eğrinin azaldığı görülmektedir. Bunun nedeni faiz giderinin azalması
olarak söylenebilir. Finansal kiralama giderinin t1 zamanına kadar olan ve faaliyet kiralaması
işlemleri kira giderini aşan kümülatif toplamı Şekil 2’de noktalı alan olarak gösterilmiştir. Bu
toplam t1 zamanındaki aktifleştirilmiş kira yükümlülüğü ve kira varlığı arasındaki farka eşittir,
bu fark Şekil 1’de A1 ve L1 arasındaki mesafeye denk gelmektedir. Şekil 2’de t2 zamanında
toplam finansal kiralama gideri ve faaliyet kiralaması giderinin buluştuğu nokta önem ifade
etmektedir ve bu noktada dönemsel finansal kiralama giderleri ve dönemsel faaliyet kiralaması
2017/2
$
466
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
giderleri eşitlenmektedir. Bu başa baş noktasında finansal kira yükümlülüğü ile finansal kira
varlığı arasındaki farkın en fazla olduğu nokta olması açısından önemlidir (Imhoff ve diğerleri,
1991, 58).
Imhoff ve diğ. (1991) faaliyet kiralaması işlemlerinin aktifleştirilmesinin bilançoya olan
etkileri üzerine odaklanmış, gelir tablosuna etkiler ihmal edilebilir olarak varsayılmıştır, bu
2017/2
bakımdan düzeltilmiş (aktifleştirme sonrası) değer hesaplamalarında net kâr değişmemiştir.
467
Faaliyet kiralaması işlemlerinin yapısal aktifleştirilmesi, faaliyet kiralaması işlemlerinin
finansal kiralama gibi aktifleştirerek bilançoya olan etkilerinin incelenmesini esas alır. Imhoff
ve diğ. 1991 yılındaki çalışmalarında toplam varlık kârlılığı ve borç öz sermaye oranlarını esas
alarak inceleme yapmıştır. Net kâra ve faaliyet kârına olan muhtemel etkiler ihmal edilmiştir.
Öz sermaye etkisi, defter değeri etkisi ve net dağıtılmamış kârlar üzerindeki etkileri,
kaydedilmemiş kiralama yükümlülüğü ile kaydedilmemiş kiralama varlığı arasındaki farkın
vergi öncesi değeri hesaplayarak belirlemiştir.
4. YENİ STANDARDIN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİNE UYGULANMASINA
YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA
4.1.
Araştırmanın Amacı
Araştırmada, FASB ve UMSK’nın yayınladıkları yeni kiralama işlemleri standardının, kiracı
tarafın faaliyet kiralaması raporlamasında yol açtığı değişiklikler ve söz konusu değişikliklerin
finansal tablolara ve finansal oranlara olan etkisi incelenecektir. Araştırmanın amacı yeni
kiralama işlemleri standardının finansal raporlamaya getireceği değişikliklerin Borsa İstanbul’da
faaliyet gösteren şirketlerin finansal tablolarına ve finansal oranlarına etkisini göstermektir.
4.2.
Araştırmanın Kapsamı ve Kısıtları
Araştırmada seçilen firmalar Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren halka açık firmalardır.
Dolayısıyla elde ettiğimiz bilgiler, bu firmaların kamuyu aydınlatma platformunda yayınlanan
yıllık konsolide finansal tabloları ve dipnotlarındaki bilgilerden oluşmaktadır.
Araştırma kapsamında Tablo 2’de görülmekte olan Borsa İstanbul’da otomotiv ve otomotiv
parçaları, içecek, kimya, sabit hat telekomünikasyon, gıda ve ilaç perakende, gıda üretim, genel
perakende, mobil telekomünikasyon, yazılım ve bilgisayar hizmetleri, seyahat, taşımacılık ve
turizm sektörlerinde faaliyet gösteren 110 firma incelenmiştir. Otomotiv ve otomotiv parçaları
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
sektörü kapsamında 12, içecek, gıda ve ilaç perakende sektörleri kapsamında altışar, kimya
sektöründe 19, sabit hat ve mobil telekomünikasyon sektörleri kapsamında birer, gıda üretim
sektöründe 31, genel perakende sektöründe 9, yazılım ve bilgisayar sektöründe 4 ve seyahat
taşımacılık ve turizm sektöründe 21 firmanın 2014 ve 2015 yıllarına ait konsolide finansal
tabloları ve finansal tablo dipnotları incelenmiştir. Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren bu
2017/2
firmaların sektörel sınıflandırılmasına ve ilgili verilerin bir kısmına Thomson and Reuters
tarafından sağlanan Datastream veri tabandan ulaşılmıştır.
468
Tablo 2. Araştırma Kapsamında İncelenen Şirketlerin Sektörel Bazda Dağılımı
Açıklama / Datastream Veritabanı
1*
2*
3*
4*
5*
Otomotiv ve Otomotiv Parçaları
12
3
3
0
1
İçecek
6
1
0
1
3
Kimya
19
7
6
0
2
Sabit Hat Telekomünikasyon
1
0
0
0
1
Gıda ve İlaç Perakende
6
2
1
1
2
Gıda Üretim
31
13
10
2
4
Genel Perakende
9
3
2
0
6
Mobil Telekomünikasyon
1
0
0
0
1
Yazılım ve Bilgisayar Hizmetleri
4
2
1
0
1
Seyahat, Taşımacılık ve Turizm
21
6
4
0
3
Toplam
110
37
27
4
24
Sektör Sınıflandırılması
1*Datastream Veritabanı Sektör Sınıflandırılmasındaki Toplam Şirket Sayısı,
2*UFRS 16 ile İlgili Açıklama Paragrafı Yayınlayan Şirket Sayısı,
3*UFRS 16 standardının şirket finansal durumu ve performansı üzerine etkilerini değerlendirmektedir
şeklinde görüş veren şirket sayısı,
4* UFRS 16 standardının şirket konsolide finansal tablo dipnotları üzerinde önemli bir etkisi olması
beklenmemektedir şeklinde görüş veren şirket sayısı,
5* Faaliyet Kiralaması Taahhütleri Dipnot Bilgisi Açıklayan Şirket Sayısı
İncelenen firmalardan 37 firma finansal tabloların sunumuna ilişkin esaslar altında UFRS 16
Kiralama işlemleri ile ilgili açıklama paragrafı yayınlamıştır. Bu paragraf “UFRS 16 Kiralama
İşlemleri UMSK Ocak 2016‟da UFRS 16 “Kiralama İşlemleri” standardını yayınlanmıştır. Yeni
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
standart, faaliyet kiralaması ve finansal kiralama ayrımını ortadan kaldırarak kiracı
durumundaki şirketler için birçok kiralamanın tek bir model altında bilançoya alınmasını
gerektirmektedir. Kiralayan durumundaki şirketler için muhasebeleştirme büyük ölçüde
değişmemiş olup faaliyet kiralaması ile finansal kiralama arasındaki fark devam etmektedir.
UFRS 16, UMS 17 ve UMS 17 ile ilgili Yorumların yerine geçecek olup 1 Ocak 2019 ve
2017/2
sonrasında başlayan yıllık hesap dönemleri için geçerlidir. UFRS 15 “Müşterilerle Yapılan
469
Sözleşmelerden Doğan Hasılat” standardı da uygulandığı sürece UFRS 16 için erken
uygulamaya izin verilmektedir.” şeklindedir. Yine örnekleme dahil edilen 27 firma “Şirket,
standardın finansal durumu ve performansı üzerine etkilerini değerlendirmektedir.” şeklinde
görüş bildirirken 4 firma “Değişikliklerin konsolide finansal tablo dipnotları üzerinde önemli bir
etkisi olması beklenmemektedir.” şeklinde görüş sunmuştur.
Örneklem kapsamında incelenen firmalarından 24 firmanın konsolide finansal tablo
dipnotlarında faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan gelecekte ödenmesi gereken asgari
taahhütleri açıkladığı gözlenmiştir. Dolayısıyla araştırma kapsamında 24 firmanın 2014 ve 2015
yıllarına ait konsolide finansal tabloları ve finansal tablo dipnotları incelenecek ve analiz edilip,
elde edilen bulgu ve sonuçlar tartışılacaktır.
4.3.
Araştırma Sorularının Geliştirilmesi
Tüm Borsa İstanbul şirketlerini incelemek ve etkileri analiz etmek zaman ve maliyet kısıtları
açısından zor olduğu dolayısıyla örneklem faaliyet kiralaması işlemlerinin en çok gerçekleştiği
tahmin edilen ve literatürde en çok üzerinde durulan sektörleri kapsayacak şekilde daraltılmıştır.
Yeni standardın finansal raporlamaya getireceği değişikliklerin Borsa İstanbul’daki otomotiv
ve otomotiv parçaları, içecek, kimya, sabit hat telekomünikasyon, gıda ve ilaç perakende, gıda
üretim, genel perakende, mobil telekomünikasyon, yazılım ve bilgisayar hizmetleri, seyahat,
taşımacılık ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin finansal tablolarına ve finansal
oranlarına etkisi olup olmadığını tespit etmek araştırma problemini oluşturmaktadır.
4.4.
Araştırma Modeli ve Araştırmanın Değişkenleri
Araştırma değişkenlerini belirlerken literatürdeki çalışmalardan (Imhoff ve diğerleri 1991,
1993, 1997; Beattie ve diğerleri 1998; Bennett ve Bradbury 2003; Duke ve diğerleri 2009;
Amrik 2011) yola çıkarak finansal durum tablolarını incelemek amacıyla toplam varlıklar,
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
toplam yükümlülükler ve toplam özkaynaklar seçilmiştir. Diğer yandan finansal oranlara
etkisini incelemek için literatürde (Nelson 1963; Ashton 1985; Imhoff ve diğerleri 1991, 1993,
1997; Ely 1995; Beattie ve diğerleri 1998; Durocher 2008; Fülbier ve diğerleri 2008; Duke ve
diğerleri 2009; Wong ve Joshi 2015) en çok incelenen toplam varlık kârlılığı, borç özkaynak
Toplam
Varlıklar
2017/2
oranı, özkaynak kârlılığı ve borç varlık oranı seçilmiştir.
470
Toplam
Yükümlülükler
Faaliyet Kiralaması
Yapısal Aktifleştirme
Yöntemi
Toplam
Özkaynaklar
Toplam Varlık
Kârlılığı
Borç / Özkaynak
Oranı
Özkaynak
Karlılığı
Borç / Varlık
Oranı
Şekil 3. Araştırma Modeli
Şekil 3’de sunulan araştırma modeli gelecekte ödenecek asgari faaliyet kiralaması
taahhütlerinin yapısal aktifleştirme yöntemi kullanarak bugünkü değer hesaplanması ve
aktifleştirilmesinin 7 değişken üzerinde anlamlı farklar yaratıp yaratmadığını incelemek
açısından kurulmaktadır. Bu değişkenler varlıklar, yükümlülükler, özkaynaklar ile varlık
kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve borç/varlık oranıdır.
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
4.5.
Araştırma Hipotezlerinin Açıklanması
Bir önceki bölümde açıklanan araştırma modelinden de görüleceği gibi temel olarak kiracı
taraf şirketler tarafından açıklanan gelecekteki asgari faaliyet kiralaması işlemlerinden
kaynaklanan kira ödemelerinin yapısal aktifleştirme modeliyle aktifleştirilmesinin varlıklar,
yükümlülükler ve öz kaynaklar ile varlık kârlılığı, borç/özkaynak oranı, özkaynak kârlılığı ve
2017/2
borç/varlık oranı değişkenlerinin üzerinde aktifleştirme öncesi ve sonrasında gerçekleştirdiği
471
farkların anlamlı olup olmadığı incelenmiştir.
Veri tabanındaki veriler örneklem dâhiline alınan şirketlerin 2014 ve 2015 senelerini
kapsadığı için aşağıda belirttiğimiz hipotezler test edilirken yıllara göre incelenecek ve fark olup
olmadığı hesaplanan anlamlılık düzeylerine göre belirlenecektir.
4.6.
Veri ve Bilgi Toplama Yöntem ve Aracı
Çalışma için gereken finansal bilgi, örneklemi oluşturan şirketlerin yıllık konsolide finansal
tabloları ve dipnotlarını içeren denetimden geçmiş halka açık raporlarından ve Thomson and
Reuters tarafından sağlanan Datastream veri tabanından toplanmıştır. Bu şirketlerin yıllık
finansal raporları şirket kurumsal internet sitelerinden ve kamuyu aydınlatma platformundan
indirilmiştir. Araştırma amaçlarına ulaşmak ve gerekli analiz ve değerlendirmeleri yapmak için
topladığımız verilere örnek olarak varlıklar, yükümlülükler, özkaynaklar, net kâr gösterilebilir.
Hesaplanan oranlar ise borç/özkaynak oranı, borç/aktif oranı, aktif kârlılığı ve özkaynak
kârlılığıdır. Tüm bu bilgi ve hesaplamalar analiz için IBM SPSS Statistics 20 yazılımına
aktarılmıştır. Daha sonra verilere tanımlayıcı istatistikler ile parametrik analiz tekniklerinden t
testi uygulanmıştır. Kiralama işlemlerinin aktifleştirme öncesi ve sonrası arasında anlamlı
farklar olup olmadığı araştırılmıştır.
4.7.
Veri ve Bilgilerin Analizi
Araştırma çerçevesinde seçilen şirketlerin yıllık konsolide finansal tablolarından ve finansal
tablo dipnotlarından toplanan veriler Imhoff ve diğ. 1991 yılında yayınladıkları yapısal
aktifleştirme yöntemi temel alınarak geliştirilen yöntem kullanılarak finansal kiralama ile ilgili
yeni standardın şirket finansal tablolarına ve finansal oranlarına etkisi incelenmiştir.
Imhoff yönteminin uygulamasında gereken faaliyet kiralamalarından kaynaklı bilançoda
raporlanmayan kira yükümlülüğünün bugünkü değerinin hesaplanması için kullanılacak faiz
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
(iskonto) oranı ve söz konusu faaliyet kiralamaları kapsamındaki varlıkların kalan kiralama
ömrü ile ilgili bilgiler yıllık konsolide finansal tabloları ve dipnotlarında bulunmadığı için
yapısal aktifleştirme uygularken varsayımlar yapıldığını daha önce ifade edilmişti. Benzer
şekilde bilançoda raporlanmayan faaliyet kiralaması işlemlerinden kaynaklanan kira varlığı
bugünkü değeri hesaplaması da toplam kiralama ömrü ve söz konusu işlemlerdeki varlıkların
duyulmaktadır.
Dolayısıyla araştırmaya Imhoff modelini uyarlarken esas alınan faiz oranı olarak ifade edilen
iskonto oranı şirketlerin borçları üzerindeki faiz giderlerinin kısa vadeli ve uzun vadeli
borçlarının toplamına bölerek her şirket için ayrı bir oran şeklinde hesaplanmış olup, Thomson
Reuters Datastream veri tabanındaki WC08356 kodlu oran alınmıştır. Vergi oranı yüzde 20
olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, Türkiye’deki firmaların finansal tablo dipnotlarında vadelerine
göre çoğunlukla üç kalem şeklinde vadesi beş yıldan uzun, vadesi bir ile beş yıl arasında ve
vadesi bir yıldan az olarak raporlandığı dolayısıyla iskontolama bu üç ayrı kalem için
yapılmıştır.
Ayrıca faaliyet kiralaması işlemlerinden doğan aktifleştirilecek yükümlülükleri tahmin
edebilmek için faaliyet kiralaması işlemleri ile ilgili gerçekleşecek gelecekteki nakit akışlarının
sürelerinin tahmin edilmesi gerekmektedir. Nakit akışların sürelerin tahminini yapmak için
İmhoff ve diğ. 1997’deki makalelerinde açıklanan tahmin yöntemine paralel olarak, ülkemiz
finansal tablo dipnotlarında vadelerine göre üç başlık şeklinde (vadesi beş yıldan uzun, vadesi
bir ile beş yıl arasında ve vadesi bir yıldan az) açıklaması yapılan iptal edilemeyen kira
sözleşmelerinden doğan gelecekteki asgari faaliyet kiralaması kira ödemeleri tutarlarının
toplamını vadesi bir yıldan az olan iptal edilemeyen kira sözleşmelerinden doğan gelecekteki
asgari faaliyet kiralaması kira ödemeleri tutarına oranlayarak hesaplanmıştır.
Uyarladığımız Imhoff yöntemi ile elde ettiğimiz aktifleştirilmiş veriler ile aktifleştirme
öncesi verilerin analizinde kullanılacak yöntemin ise farklılıkları incelemeye yönelik analiz
teknikleri arasından seçilmesi uygun bulunmuştur. Farklılıkların incelenmesine yönelik analiz
teknikleri amaca bağlı olarak üç farklı grupta toplanmıştır. Bunlar tek grup karşılaştırılması, iki
grup arası karşılaştırması ve ikiden fazla grup karşılaştırma olarak sıralanabilir. Bu çalışmaya en
uygun olan karşılaştırma iki grup arası karşılaştırmadır. Bu teknik iki grup arası farklılıkları
incelemek için kullanılan istatistiksel bir analiz tekniğidir. Bu teknik içerisinde analiz edilen
2017/2
türü ve dolayısıyla uygulanan amortisman yöntemi ve süresi ile ilgili bilgilere de gereksinim
472
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
grupların birbiriyle ilişkisine göre farklı yöntemler yer almaktadır. Örneklem kapsamındaki
şirketler değişmediği için burada seçilecek olan en uygun testin birbiriyle ilişkili iki grup
arasındaki farklılıkları incelemeye yönelik olan eşleştirilmiş iki grup arası t-testi olduğu
görülmektedir (Altunışık ve diğerleri, 2010, 178). Araştırmada incelenen bir değişken yani
faaliyet kiralaması yapısal aktifleştirme yönteminin diğer değişkenler üzerindeki yol açtığı
2017/2
farklılıklar ile seçtiğimiz grup başka bir deyişle 23 İstanbul Borsa şirketi için anlamlı farklılığın
473
olup olmadığının incelenmesine yönelik olan eşleştirilmiş iki grup (paired-samples t-test)
arasındaki farklılıkların incelenmesine yönelik t-testidir.
4.8.
Analiz Sonuçlarının Saptanması ve İrdelenmesi
Tablo 3. Yapısal Aktifleştirme Sonrası Verilerin Yıllara Göre Finansal Durum Kalemlerine Etkisi
Mevcut Toplam
Aktifleştirme
Değişim
Değişim
İki Yönlü
Tutar
Sonrası Toplam
(Türk Lirası)
Yüzdesi
Anlamlılık
(Türk Lirası)
(Türk Lirası)
Varlıklar 2014
133.328.010.145
137.756.734.340
4.428.724.195
3,32%
0,089
Yükümlülükler
73.534.864.644
78.582.838.816
5.047.974.172
6,86%
0,078
59.793.145.501
59.173.895.524
-619.249.977
-1,04%
0,034
Varlıklar 2015
167.075.646.833
173.318.717.960
6.243.071.127
3,74%
0,103
Yükümlülükler
102.699.635.423
109.609.612.927
6.909.977.504
6,73%
0,09
64.376.011.410
63.709.105.033
-666.906.377
-1,04%
0,025
Değeri
2014
Özkaynaklar
2014
2015
Özkaynaklar
2015
Tablo 3 incelendiğinde yapısal aktifleştirme öncesi ile yapısal aktifleştirme sonrası örneklem
şirketlerinin varlıklarının 2014 ve 2015 yılları için sırasıyla yüzde 3,32 ve yüzde 3,74 olarak
artış gösterdiğini görülmektedir. Benzer şekilde yükümlülüklerin 2014 ve 2015 yılları için
sırasıyla yüzde 6,86 ve yüzde 6,73 olarak artış gösterdiği görülmektedir. Özkaynaklar ise
aktifleştirme sonrası, aktifleştirme öncesine oranla 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 1,04
azalmıştır. Bu farklılıkların ne derece anlamlı olduğunu tespit etmek için yaptığımız
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
eşleştirilmiş iki grup arası t-testi ile elde ettiğimiz iki yönlü anlamlılık değerlerini incelemek
yerinde olacaktır. T-testi yüzde 95 güven aralığında yapılmış olduğundan elde ettiğimiz iki
yönlü anlamlılık değeri 0,05’ten küçük olduğunda farklılıkların anlamlı olduğunu söylenebilir.
Burada 2014 ve 2015 yıllarında özkaynaklardaki değişimin anlamlı bir fark içerdiği sonucuna
Değişim
İki Yönlü
2017/2
varmak mümkündür.
Yüzdesi
Anlamlılık
474
Tablo 4. Yapısal Aktifleştirme Sonrası Verilerin Yıllara Göre Finansal Oranlara Etkisi
Mevcut
Aktifleştirme
Değişim
Aritmetik
Sonrası Aritmetik
Ortalama
Ortalama
Varlık Kârlılığı 2015
0,026227
0,018696
-0,01
-28,71%
0,015
Borç Özkaynak Oranı 2015
4,068167
4,661894
0,59
14,59%
0,128
Özkaynak Kârlılığı 2015
-0,055457
-0,09212
-0,04
-66,11%
0,049
Borç Varlık Oranı 2015
0,557929
0,57581
0,02
3,20%
0,009
Varlık Kârlılığı 2014
0,055792
0,045636
-0,01
-18,20%
0,01
Borç Özkaynak Oranı 2014
2,526121
2,86096
0,33
13,26%
0,037
Özkaynak Kârlılığı 2014
0,113336
0,079465
-0,03
-29,89%
0,075
Borç Varlık Oranı 2014
0,523656
0,544373
0,02
3,96%
0,003
Değeri
Tablo 4’te yapısal aktifleştirme sonrası verilerin yıllara göre finansal oranlar üzerindeki
etkileri ve değişimleri gösterilmektedir. Ayrıca bu değişimlerin anlamlı farklılık içerip
içermediği yapmış olduğumuz eşleştirilmiş iki grup arası t-testi sonuçları ile tespit edilmeye
çalışılmıştır. Kârlılık oranları çerçevesinde varlık kârlılığı ile özkaynak kârlılığı incelenmiştir.
Kaldıraç oranı olarak borç/özkaynak oranı ve borç/varlık oranı incelenmiştir.
Aktif kârlılığı oranına bakıldığında aktifleştirme sonrasında aktifleştirme öncesine kıyasla
2015 ve 2014 yıllarına göre sırasıyla yüzde 28,71 ve yüzde 18,20 oranında bir azalma
görülmüştür. Bu değişime eşleştirilmiş iki grup arası t-testi uygulandığında iki yönlü anlamlılık
seviyesinin yüzde 95 güven aralığında anlamlı (0,05’den küçük) olduğunu dolayısıyla oluşan
farkların anlamlı farklar olduğunu söylemek mümkündür.
Borç/özkaynak oranı incelendiğinde aktifleştirme sonrası aktifleştirme öncesi mevcut
duruma kıyasla 2015 ve 2014 yılları için sırasıyla yüzde 14,59 ve yüzde 13,26 artış
gözlenmiştir. Bu pozitif yönlü değişime eşleştirilmiş iki grup arası t-testi uygulandığında 2014
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
yılı için iki yönlü anlamlılık seviyesinin yüzde 95 güven aralığında anlamlı (0,05’den küçük)
olduğunu dolayısıyla oluşan farkın anlamlı bir fark olduğunu söylemek mümkündür. 2015
yılında ise borç/özkaynak oranı üzerinde oluşan fark 0,05’ten büyük olduğu için t-testi sonucuna
göre bu fark anlamlı bir fark değildir. Dolayısıyla 2015 yılında yapılan yapısal aktifleştirme
borç/özkaynak oranı üzerinde anlamlı bir fark yaratmamıştır.
2017/2
Kârlılık oranlarından bir diğeri ise özkaynak kârlılığıdır. Bu oran aktifleştirme öncesi ile
475
aktifleştirme sonrası karşılaştırıldığında, aktifleştirme sonrasında aktifleştirme öncesine kıyasla
2015 ve 2014 yılları için sırasıyla yüzde 66,11 ve yüzde 29,89 oranda azalma göstermiştir. Bu
farkların yüzde 95 güven aralığında iki yönlü anlamlılık seviyelerine baktığımızda 2015 yılında
çok düşük bir oranla anlamlı bir fark olduğu söylenirken, 2014 yılında böyle bir fark
gözlenmemiştir.
Son olarak incelenen oran, borç/varlık oranıdır. Bu oran için aktifleştirme öncesi ve
aktifleştirme sonrası değişim yüzdeleri karşılaştırıldığında 2015 yılında aktifleştirme sonrası
aktifleştirme öncesine kıyasla yüzde 3,20 artarken, 2014 yılında yüzde 3.96 artış göstermiştir.
Söz konusu artışların anlamlı farklar içerip içermediğini sorgulayacak olursak, yüzde 95 güven
aralığında yapmış olduğumuz eşleştirilmiş iki grup arası t-testi sonuçlarına göre her iki yılda da
anlamlı farklar olduğunu söylemek mümkündür.
Tablo 5. Karşılaştırmalı İki Yönlü Anlamlılık Değerleri
2014 (iki yönlü anlamlılık
2015 (iki yönlü anlamlılık
değeri)
değeri)
Varlıklar
0,089*
0,103*
Yükümlülükler
0,078*
0,09*
Özkaynaklar
0,034**
0,025**
Varlık Kârlılığı
0,01***
0,015**
Borç / Özkaynak Oranı
0,037**
0,128
Özkaynak Kârlılığı
0,075*
0,049**
Borç / Varlık Oranı
0,003***
0,009***
(*) 0,90 anlamlılık seviyesi, (**) 0,95 anlamlılık seviyesi, (***) 0,99 anlamlılık seviyesi
Tablo 5’te örneklem kapsamında seçilen şirketler üzerine yapmış olduğumuz faaliyet
kiralaması taahhütlerinin yedi değişken üzerinde 0,90, 0,95, 0,99 anlamlılık seviyelerinde
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
istatistiki olarak anlamlı farklar yaratıp yaratmadığının sonuçları özetlenmektedir. Bu bağlamda
2014 ve 2015 yılları için varlık ve yükümlülüklerin raporlanan değeri ve aktifleştirme sonrası
değerleri arasında 0,90 anlamlılık seviyesinde anlamlı farklılıklar vardır. Özkaynaklara
bakıldığında her iki yıl için 0,95 anlamlılık seviyesinde raporlanan değer ile aktifleştirme
sonrası değer arasında anlamlı farklılıklar görülmektedir.
0,95 anlamlılık seviyesinde farklılıklar barındırmaktadır. Borç/özkaynak oranı sadece 2014
yılında 0,95 anlamlılık seviyesinde farklılık yaratmaktadır. Özkaynak kârlılığı 2014 yılında 0,90
anlamlılık seviyesinde farklılık yaratırken, 2015 yılında 0,95 anlamlılık seviyesinde farklılık
gözlenmektedir. Borç/varlık oranının ise her iki yılda da 0,99 anlamlılık seviyesinde farklılık
yarattığı gözlenmiştir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Kiralama işlemleri çoğu firma için önemli bir finansal faaliyet olarak görülmekle beraber
işletmelerin değer yaratmasında etkili olan aktif varlıkları oluşturma, finansal edinimler elde
etme ve mülkiyet hakkının doğurduğu riskleri azaltma gibi avantajları da bünyesinde
barındırmaktadır. Ayrıca kiralama işlemlerinin raporlanması ve finansal tablolara doğru
yansıtılması ile finansal tablo kullanıcılarının doğru bilgi edinimi açısından da önemli olduğu
söylenebilir. Bu anlamda yapılan raporlamanın karşılaştırılabilirlik, kalite ve şeffaflık,
anlaşılırlık, güvenilirlik, ihtiyaca uygunluk değerlerini taşıyabilir olması gerekmektedir.
Kiralama ile ilgili mevcut UMS 17: Kiralama İşlemleri Standardı, kiralama işlemlerini
finansal kiralama ya da faaliyet kiralaması olarak ikiye ayırmakta ve muhasebe kayıtlarını her
iki durum için farklı yapmaktadır. Mevcut muhasebe modeli, finansal tablo kullanıcılarının
ihtiyaçlarını karşılamakta eksik kaldığı konusunda eleştirilmekte ve mevcut modelin gerçeği
yeterince yansıtamadığı savunulmaktadır. Özellikle faaliyet kiralaması işlemlerinin kiracı taraf
açısından doğurduğu muhasebe kayıtlarının, mevcut modelde aktif ve pasif hesaplarda
raporlanmaması en çok eleştirilen hususlar arasında başı çekmektedir.
Araştırma temel olarak, eleştiriler sonucunda oluşturulan UFRS 16: Kiralama İşlemleri
Standardının getirdiği önerilerin finansal tablolara ve temel finansal oranlara etkisini incelemek
için Türkiye’de faaliyet gösteren ve Borsa İstanbul’a kayıtlı olan şirketler üzerinde yapılmıştır.
2017/2
Varlık kârlılığı 2014 yılında 0,99 anlamlılık seviyesinde farklılık yaratırken, 2015 yılında
476
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT
Araştırma hipotezleri ise faaliyet kiralaması işlemlerinde UFRS 16 Standardı çerçevesinde
yapısal aktifleştirme yönteminin uygulanmasının seçilen değişkenler üzerinde istatistiki olarak
anlamlı bir fark yaratıp yaratmadığını incelemektedir.
Analiz için araştırma hipotezlerine, örneklem sayısına ve araştırma değişkenlerine en uygun
olan eşleştirilmiş iki grup arası t-testi analizini gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde
2017/2
toplam varlıkların ve toplam yükümlülüklerin arttığı toplam özkaynakların ise azaldığı
477
gözlemlenmiştir. Ancak farklılıkların anlamlılık değerleri gözlendiğinde varlıklar ve
yükümlülükler de anlamlı farklılıklar olmadığı ortaya çıkmıştır. Yani incelenen örneklem
kapsamındaki şirketler açısından yapılan aktifleştirme yöntemi şirketlerin varlıklarında ve
yükümlülüklerinde belirgin farklar yaratmamıştır. Diğer yandan öz kaynaklarda istatistiki olarak
anlamlı farklılıklar oluşmuş ve özkaynaklar için yapısal aktifleştirme yönteminin istatistiki
olarak belirgin farklar yarattığını gözlenmiştir.
Gelecekteki çalışmalar yapmış olduğumuz araştırmayı farklı sektörlerde ve farklı şirket
gruplarına uygulayabilirler. Ayrıca yeni standardın yürürlüğe girmesi ile beraber ulaşılacak
sonuçlar ile mevcut verilerden elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılabilir. Finansal
raporlamada önem arz eden açıklama ile muhasebeleştirmenin yatırımcılar açısından etkileri,
finansal tablo ve finansal oranlara olan etkileri, analistlerin ve araştırmacıların bu bağlamda
dikkate aldığı varsayımlar ve analiz yöntemleri incelenebilir.
Ayrıca araştırma kapsamında yaptığımız uygulama belli sektörlerdeki şirket gruplarının
halka açık verilerini belli varsayımlar kapsamında incelemektedir. Bu araştırma tek bir şirket
seçilerek ve yaptığımız varsayımlar daha derin düşünülerek daha detaylı bir çalışma
gerçekleştirilebilir. Söz konusu seçilecek olan şirket üzerinde değişimin yarattığı etkiler ve yol
açtığı farklar daha kapsamlı finansal oranlar incelenerek araştırılabilir.
KAYNAKÇA
Altunışık, R., R. Coşkun, S. Bayraktaroğlu ve E. Yıldırım. 2010. Sosyal Bilimlerde Araştırma
Yöntemleri SPSS Uygulamalı, 6. Baskı, Sakarya Yayıncılık.
Amrik, S. 2011. “A Restaurant Case Study of Lease Accounting Impacts of Proposed Changes
in Lease Accounting Rules”, International Journal of Contemporary Hospitality
Management, 23(6).
Faaliyet Kiralaması İşlemlerinin Aktifleştirilmesinin Finansal Tablolara Ve Finansal Oranlara Etkisinin Borsa
İstanbul Şirketleri Üzerinde İncelenmesi
Ashton, R. 1985. “Accounting for Finance Leases: A Field Test”, Accounting and Business
Research, 15(59).
Barone, E., J. Birt ve S. Moya. 2014. “Lease Accounting: A Review of Recent Literature”,
Accounting In Europe, 11(1).
Bennett, B. K., ve M. E. Bradbury. 2003. “Capitalizing Non-cancelable Operating Leases”,
Journal of International Financial Management and Accounting, 14(2).
Deloitte. www.iasplus.com/en/standards/ifrs/ifrs-16. (Erişim Tarihi: 15.02.2016).
Duke, J. C., S. Hsieh, ve Y. Su. 2009. “Operating And Synthetic Leases: Exploiting Financial
Benefits In The Post-Enron Era”, Advances in Accounting, Incorporating Advances in
International Accounting, 25(1).
Durocher, S. 2008. “Canadian Evidence on the Constructive Capitalization of Operating
Leases”, Accounting Perspectives, 7(3).
Ely, K. M. 1995. “Operating Lease Accounting and the Market's Assessment of Equity Risk”,
Journal of Accounting Research, 33(2).
Fülbier, R. U., J. L Silva ve M. H. Pferdehirt, 2008. “Impact Of Lease Capitalization On
Financial Ratios Of Listed German Companies”, Schmalenbach Business Review: ZFBF,
60(2).
G4+1. 1996. Accounting for Leases: A New Approach, Financial Accounting Series, 163-A.
G4+1. 2000. Leases: Implementation of A New Approach, Financial Accounting Series, 206-A.
International Financial Reporting Standards (IFRS), 2013. Exposure Draft ED/2013/6 Leases.
International Financial Reporting Standards (IFRS), 2010. IAS 17: Leases.
International Financial Reporting Standards (IFRS), 2016. IFRS 16 Leases.
International Financial Reporting Standards (IFRS), 2016. IFRS 16 Leases, Effects Analysis.
Imhoff Jr. E. A., R. Lipe, ve D. W. Wright. 1993. “The Effects of Recognition Versus
Disclosure on Shareholder Risk and Executive Compensation”, Journal of Accounting,
Auditing and Finance, 8(4).
Imhoff Jr., E. A., R. C. Lipe ve D. W. Wright. 1997. “Operating Leases: Income Effects of
Constructive”, Capitalization, Accounting Horizons, 11(2).
Imhoff, Jr. E. A., R. C. Lipe ve D. W Wright. 1991. “Operating leases: Impact of Constructive
Capitalization”, Accounting Horizons, 5(1).
Nelson, A. T. 1963. “Capitalizing Leases--the Effect On Financial Ratio”, Journal of
Accountancy (Pre-1986), 116(000001).
Wong, K. ve M. Joshi. 2015. “The Impact of Lease Capitalisation on Financial Statements and
Key Ratios: Evidence from Australia”, Australasian Accounting Business and Finance
Journal, 9(3).
2017/2
Beattie, V., K. Edwards ve A. Goodacre. 1998. “The Impact of Constructive Operating Lease
Capitalisation on Key Accounting Ratios”, Accounting and Business Research, 28(4).
478
UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ
ÜZERİNE BİR İNCELEME
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 479 - 508
ÖZ
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) futbol kulüplerinde mali disiplini sağlamak amacıyla,
“Finansal Fair Play Düzenlemesi” (FFP) olarak adlandırılan uygulamayı 2013-2014 sezonundan itibaren,
futbol kulüplerinin sürdürülebilirlik için gerekli finansal önlemleri almalarını sağlamak amacıyla
yürürlüğe koymuştur. Düzenleme kapsamında futbol kulüplerinin uyması zorunlu bir takım mali kriterler
belirlenmiş, kriterlere uyulup uyulmadığının izlenmesi için bir kurul görevlendirilmiş ve kuralların ihlali
durumunda yaptırımlar öngörülmüştür. Çalışmanın amacı uygulamanın üçüncü yılında Avrupa
futbolunun FFP öncesi ve sonrası genel durumunu ile Türkiye ve Avrupa Futbol kulüplerinin FFP
kriterlerine uyum düzeylerini araştırmaktır. Çalışma 2015-2016 sezonu verilerine göre Türkiye ile Avrupa
birinci liglerinden seçilen takımların finansal fair play kriterlerine uyum açısından karşılaştırılmasını
içermektedir. Sonuç olarak Avrupa kulüplerinin FFP kriterlerine her yeni sezonda daha uyumlu hale
geldikleri, Türkiye futbol kulüplerinin ise kurallara uyum sağlayamadıkları görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Finansal Fair Play, Mali Disiplin, Futbol Ekonomisi
JEL Sınıflandırması: G30, M21, L83
THE EFFECT OF UEFA FINANCIAL FAIR PLAY REGULATION ON THE EUROPEAN
FOOTBALL CLUBS: A REVIEW ON EUROPEAN 5 BIG LEAGUES AND TURKEY SUPER
LEAGUE
ABSTRACT
In order to ensure fiscal discipline in the football clubs, European Football Federations Union
(UEFA), has been put into force since 2013-2014 season so-called "Financial Fair Play Regulation" (FFP)

Makale gönderim tarihi: 14.04.2017; kabul tarihi: 25.05.2017
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Gerede Meslek Yüksek Okulu, İşletme Yönetimi Programı,
onurozevin@ibu.edu.tr.

479
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
to ensure that football clubs take necessary financial measures for sustainability. Within the scope of the
regulation, a number of financial criteria that football clubs are obliged to comply with have been set, a
committee has been appointed to monitor compliance with the criteria and sanctions have been envisaged
in case of violation of the rules. The aim of the study is to investigate the pre-and post-FFP general
situation of European football in the third year of application and the level of compliance with the FFP
2017/2
criteria of Turkey and European Football Clubs. The study includes comparing the teams selected from
480
Turkey and European first leagues according to the 2015-2016 season in terms of compliance with the
financial fair play criteria. As a result, it is seen that European clubs have become more compatible with
FFP criteria in every new circumstance, and Turkish football clubs can not adapt to the rules.
Keywords : Financial Fair Play, Financial Dicipline, Futbol Economics
JEL Classification: G30, M21, L83
1.GİRİŞ
Son yıllarda futbol kulüplerinin gösterdiği kötü finansal performans, kulüpler ve ilişkili
taraflar açısından riskli bir durum oluşturmaktadır. Kulüplerin gelirlerinden fazla harcama
yaparak aşırı borçlanması, zamanında ödenemeyen ücret ve borçlar, yüksek dönem zararları
futbolun mali disiplinden uzak yönetildiğine dair algıları güçlendirmektedir. 2014-2015 sezonu
itibariyle Avrupa futbol kulüplerinin yıllık geliri toplam 17 milyar € civarındadır. Kulüp
gelirleri son 20 yılda %595 artış göstermiştir. 2016-2017 sezonu yıllık toplam cirosunun 25
Milyar €'yu aşacağı tahmin edilen Avrupa Futbolu artık devasa bir endüstri olma yolunda hızla
ilerlemektedir. “Big Five” olarak anılan Avrupa'nın 5 büyük liginin toplam gelirleri 2013-2014
sezonunda önceki sezona göre %15 artarak 11,3 milyar € olmuş, bu 5 büyük ligin sadece
uluslararası yayın hakları gelirlerinin 2016-2017 sezonunda 7,5 milyar €'yu aşacağı
beklenmektedir (Annual Review of Footbal Finance 2015). Bu denli büyük bir sektörün
oyuncularının da finansal açıdan dengeli ve sürdürülebilir bir yapıda olması zaruriyeti UEFA’yı
bu konuda bazı düzenlemeler yapmaya sevk etmiştir. Finansal Fair Play’ın amacı temelde
kulüpleri finansal disipline sokmak ve finansal açıdan dengeli sürdürülebilir bir yapıya
kavuşturmaktır. Bu amaç için; gelirden fazla harcama yapılmasını, vadesi geçmiş borcun
bulunmasını, dengesiz transfer harcaması yapılması ve bunun gibi finansal dengeyi bozan
uygulamaları engellemeye yönelik kurallar getirmiştir.
Çalışmanın amacı UEFA tarafından uygulanması 2013-2014 sezonundan itibaren zorunlu
tutulan FFP kurallarının amacına hizmet edip etmediğinin Avrupa ve Türkiye en üst Liglerinde
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
mücadele eden kulüplerin karşılaştırmalı araştırılmasıdır. Çalışmada UEFA’nın yayımladığı
Kulüp Lisanslama Kıyaslama 2015 Raporunda yer alan bilgiler ve kulüplerin açıklanmış
finansal tabloları ışığında, kulüplerin FFP öncesi ve FFP sonrası finansal durumları
değerlendirilmiştir. Avrupa’nın en büyük 5 ligi ile Türkiye Süper liginden seçilen kulüplerin
sezondan itibaren Avrupa futbolunun genel ve Avrupa kulüplerinin finansal yapısında iyileşme
Türkiye Süper liginde kötüleşme gözlemlenmektedir.
Literatürde FFP uygulamasına yönelik açıklama ve eleştiri içeren çalışmalar mevcuttur.
Syzmanski
(2014)
FFP
düzenlemesinin
ekonomik
verimlilikle
ilişkisini
incelemiş,
düzenlemedeki kuralların adil olmadığını ve finansal verimlilik sağlamayacağını savunmuştur.
Frank (2014) çalışmasında FFP’ye yöneltilen rekabeti engelleyeceği, kulüplerin gelişimini
donduracağı gibi eleştirileri tartışmış ve sonuçta uygulamanın iyi etkileri olsa dahi asıl çözüm
yolunun yönetişsel becerileri geliştirmek olduğuna değinmiştir. Peeters ve Syzmanski (2012)
İngiltere Premier Ligi kulüpleri üzerinde yaptıkları çalışmalarında FFP kuralları gibi
kısıtlamaların rekabeti etkileyeceği ve maaşları negatif yönde baskılayacağının beklendiğini
kaydetmişlerdir. Vöpel (2011) çalışmasında futbol ekonomisinin gerçekten finansal fair play
düzenlemesine ihtiyacı olup olmadığını sorgulamış sonuçta uygulamanın uzun vadede rekabet
koşullarını dengeleyebileceğini ifade etmiştir. Sass (2012) çalışmasında FFP uygulamasının
uzun dönemli rekabet dengesine etkilerini analiz etmiştir. Sonuç olarak başa baş kuralı
nedeniyle küçük kulüplerin büyük kulüplerle rekabet güçlerinin ve dolayısıyla başarı şanslarının
zayıflayacağını savunmuştur. Müller vd. (2012) çalışmalarında Finansal Fair Play
uygulamasının özellikle finansal doping olarak adlandırılan orantısız finansman kullanımının
önüne geçerek amacına hizmet edebileceğini görüşünü savunmuşlar. Long (2012) FFP
düzenlemesinin rekabet kurallarının uygunluğunu tartışmış, sonuçta uygulamanın rekabeti
engelleme riski nedeniyle Avrupa Futboluna faydadan çok zarar getireceğini savunmuştur.
McDonald (2014) çalışmasında FFP düzenlemesinin rekabet koşullarını olumsuz etkileyerek
Avrupa futbolunda büyük takımlar ile küçük takımların arasındaki farkı açacağını ifade etmiştir.
Başka bir ifadeyle uygulamanın büyük kulüplerin lehine küçük kulüplerin aleyhine sonuç
vereceğini savunmuştur. Preus, Haugen ve diğerleri (2014) çalışmalarında Finansal Fair Play
düzenlemesinin küçük kulüplerin rekabet güçlerinde olumsuz etkisinin olacağı ancak kulüplerin
dış finansmanını sınırladığından daha bağımsız duruma getireceğini ifade etmişlerdir. Saban ve
2017/2
FFP kriterlerini sağlamadaki uyumları karşılaştırılmıştır. FFP’nin yürürlüğe konulduğu
481
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Demirci (2016) çalışmalarında Türkiye Süper Ligi 4 büyük kulübünün FFP kriterlerine uyum
düzeylerini araştırmış ve sonucun olumsuz bulunduğunu kaydetmişlerdir. Özevin (2016)
Avrupa Futbolu genelinde ve Türkiye süper ligi 4 büyük kulübü özelinde FFP düzenlemesinin
etkilerini incelediği çalışmasında, Türkiye kulüplerinin FFP kriterlerine uyum sağlayamamış
2017/2
oldukları ifade edilmiştir. Bu çalışma daha önce Türkiye Süper Ligi 4 büyük kulübünü kapsayan
482
çalışmamızın genişletilmiş hali olup ek olarak Türkiye süper Lig kulüpleri ile Avrupa Futbol
kulüplerinin FFP uyumu açısından karşılaştırmasını içermektedir.
2.
FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİ
1904 yılında ülke futbol federasyonlarının birliği olarak kurulmuş olan UEFA, ilk olarak
2009 Eylül ayında kamuoyuna sunulan ve futbol camiasınca üzerinde prensip olarak mutabık
kalınan kulüplerin uymaları gereken mali kriterleri belirleyen kurallar bütünü "Finansal Fair
Play Kuralları” (FFP)
olarak anılmaktadır (Syzmanski 2014, 219). 2011 yılından itibaren
yürürlüğe konulan FFP futbol camiasının kendine özgü finansal kuralları olması gerektiğini, bu
kuralların kademeli olarak uygulamaya sokulacağını ve ihlali halinde yine kademeli olarak
yaptırımlara muhatap kalınacağını ifade eden bir düzenlemedir. Aslında FFP daha geniş
kapsamlı olan “Kulüp Lisanslama ve Finansal Fair Play Talimatı”nın içinde yer alan mali
kriterler bölümünü ifade etmektedir. Bir futbol kulübünün lisans alabilmesi için gerekli
kriterler; Sportif kriterler, Personel Kriterleri ve İdari Kriterler, Hukuki Kriterler ve Mali
Kriterler olmak üzere dört grup altında toplanmıştır. FFP bu kriterler içindeki “Mali
Düzenlemeler” bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca bu düzenlemede “Kulüp Lisans ve Fair Play
Sisteminin bir diğer temel amacı, kulüp müsabakalarında ‘finansal fair play’i hakim kılmaktır”
denmekte
ve
finansal
yapı
özelindeki
hedefleri
aşağıdaki
şekilde
açıklamaktadır
(http://www.uefa.org).

Futbol kulüplerinin mali yapısını daha disiplinli ve rasyonel yapıya kavuşturmak

Maaş ve transfer ücretleri üzerindeki baskıyı azaltmak ve enflasyonist etkiyi sınırlamak

Kulüpleri kendi gelirlerini aşmamaları konusunda teşvik etmek

Gençlik ve altyapı için uzun vadeli yatırımları teşvik etmek

Avrupa kulüp futbolunun uzun vadede sürdürülebilirliğini korumak Kulüplerin temel
yükümlülüklerini zamanında yerine yetirmesini yerleştirmek
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
2016 yılında Türkiye futbol federasyonu tarafından yayımlanan “Kulüp Lisans ve Mali Fair
Play Talimatı” kitapçığında da Mali Fair Play düzenlemesinin amaçları aynı şekilde ifade
edilmiştir. (TFF Kulüp Lisans Ve Mali Fair Play Talimatı 2016, 11) UEFA'nın bu
düzenlemedeki amacı kısaca mali disiplinin oturtulması, futbol kulüplerinin ticari işletmelerde
2017/2
olduğu gibi aktif-pasif dengesini önemsemelerini ve sürdürebilirliği sağlamaktır (Geey 2012, 9).
2.1. FİNANSAL FAİR PLAY KRİTERLERİ
UEFA mali disiplin amaçlarına ulaşabilmek için somut kurallar belirlemiş ve bu kurallara ne
şekilde uyulacağını ayrıntılı olarak açıklamıştır. Bu kriterler bir arada okunduğunda ortaya
UEFA tarafından uygulanması istenen 6 finansal kural çıkmaktadır. Bunların ihlali sonucu
çeşitli yaptırımlar uygulanabilecek veya daha ayrıntılı inceleme sonucunu doğuracaktır. Tüm bu
kurallar mali disiplini sağlamaya yönelik olmakla birlikte en temel kural denk hesap şartıdır. Bu
6 kriteri aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür;
Tablo 1. Finansal Fair Play Kuralları
Açıklama
Kural
Denk Hesap Şartı
Yaptırım
Gelirler ile giderler denk Para cezası, puan silme, UEFA
olmalıdır.
Gelirlerine el koyma, yeni oyuncuların
Temel Şart
UEFA maçlarında oynatmama, transfer
yasağı, UEFA turnuvalarından men,
Uyarı
İşletmenin Devamlılığı Denetçi görüşü şartlı veya Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye
olumsuz olmamalıdır.
dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş
Gösterge Şartları
finansal bilgilerin istenmesi
Eksi Öz sermaye
Öz
sermaye
olmamalıdır.
negatif Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye
dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş
finansal bilgilerin istenmesi
Vadesi Geçmiş Borçlar Vadesi geçmiş Maaş, vergi, Mevcut finansal bilgilerin ve ileriye
transfer
bulunmamalıdır.
borçları dönük bir yıllık güncel bütçelenmiş
finansal bilgilerin istenmesi
483
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
2017/2
Ek Göstergeler
Ücret Giderler / Gelir
484
Çalışanlara
ödenen
gelirlerin
ücret Ek bilgi talep edilmesi
%70’ini
aşmamalıdır.
Net Borç / Gelir
Net
borç
gelirlerin Ek bilgi talep edilmesi
%100’ünü aşmamalıdır.
Kaynak: Kulüp Lisans Ve Mali Fair Play Talimatından derlenmiştir.
2.1.1. Denk Hesap Şartları
FFP’nin temel şartı, kulüplerin gelir ve giderlerinin birbirine denk olmasıdır. FPP
tarafından şart koşulan denk hesap sonucunun hesaplanması mali yıla ait ilgili gelirden
ilgili giderlerin çıkarılması yoluyla yapılır. Bu yolla hesaplanacak denk hesap
sonucunun pozitif olması şartları sağlamak için gereklidir. Yani kulübün giderleri
gelirlerinden fazla olmayacaktır. Denk hesap şartının hesaplanmasında dahil olan ilgili
gelir ve giderler aşağıdaki kalemlerin toplamına eşittir (UEFA Club Licensing and
Financial Fair Play Regulations Edition 2010, 33).
Tablo 2. Denk Hesap Şartının Hesaplanmasında Gelir ve Giderler
Gişe gelirleri
Satış/malzeme masrafları
Sponsorluk ve reklam gelirleri
Personel giderleri
Yayın hakları gelirleri
Diğer faaliyet giderleri
Ticari faaliyet gelirleri
Oyuncu kayıtlarının amortismanı/değer düşüklüğü ve oyuncu elden
çıkarılmasından kaynaklanan zararlar
Diğer faaliyet gelirleri
Finansal giderler ve temettü
Oyuncu satışından gelirler
Gençlik geliştirme faaliyetlerine yapılan giderler
MDV elden çıkarılma gelirleri
Sosyal gelişim projeleri faaliyetlerine ait giderler
Finansal gelirler
MDV inşası ile ilişkili finansman giderleri
Kulübe ilişkin olmayan futbol dışı giderler
Giderlerde; altyapı harcamalarına dair giderler, Tesis (stadyum, antrenman tesisleri inşaat ve
tadilatları) geliştirmesine ait giderler ve bonservis giderlerine dair finansman giderleri
hesaplamanın dışında tutulmaktadır (http://sporekonomi.blogspot.com.tr). Anlaşıldığı üzere,
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
finansal fair play kriterleri futbol kulüplerinin gelirlerinden fazla harcama yapmalarını, yani
zarar etmelerini yasaklamaktadır. Bu zarar durumu belli periyotlar çerçevesinde izlenecek ve
değerlendirilecektir. Her değerlendirme periyoduna “izleme dönemi” adı verilmektedir. İzleme
dönemi, lisans alanın denk hesap şartları bakımından değerlendirildiği dönemdir. Kural olarak,
periyodu 2015’te, 2014’te ve 2013'te sona eren mali yılları kapsar. Bu kurala istisna olarak,
2013/14 lisans sezonunda değerlendirilen ilk izleme periyodu, 2013'te ve 2012'de sona eren
raporlama periyotları olmak üzere sadece iki yılı kapsar.
Toplam denk hesap şartları sonucu, izleme döneminin kapsadığı her bir raporlama
döneminin denk hesap şartları sonuçlarının toplamıdır. Yani ilk izleme dönemi için iki yıl
sonraki izleme dönemleri için 3 yılın toplamıdır. Toplam denk hesap şartları sonucunun pozitif
olması durumunda, lisans alan izleme dönemini denk hesap şartlarını sağlamış olur. Toplam
denk hesap şartları sonucunun negatif olması durumunda, lisans alanın izleme dönemi denk
hesap şartları açığına sahip olmuş olur. Bu açığının tölere edilebilmesi için kademeli olarak belli
bir miktar harcama fazlası kabul edilebilir sapma olarak görülecek ve yaptırım
uygulanmayacaktır.
2.1.2. Kabul Edilebilir Sapma Kavramı
Kabul edilebilir sapma, tanımlandığı gibi bir kulübün denk hesap şartlarını sağlaması için
mümkün olan maksimum toplam denk hesap açığıdır. Yani kulüplerin gelirlerini aşabilecekleri
maksimum tutardır. Kabul edilebilir sapma her izleme dönemi için (3 yıl) 5 milyon €’dur. (İlk
izleme dönemi 2 yıldır.) Buna göre kulüplerin ilk izleme döneminde yani 2013/14 ve 2014/15
sezonlarında toplam 5 milyon €’yu aşmayacak şekilde, yıllık kabul edilecek net zararı 2,5
milyon €’dur. Sonraki sezonlarda ise yıllık izin verilen zarar tutarı 1,6 milyon € olacaktır
(Özkurt 2014). Ancak, aradaki fazlanın tamamen kulüp sahiplerinin ve/veya ilgili tarafların
katkılarıyla kapsanması durumunda, belli bir süreliğine, aşağıdaki miktarlara kadar bu seviye
aşılabilir: (UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010,37).
2017/2
üç raporlama dönemini kapsar; Örnek olarak, 2015/16 lisans sezonunda değerlendirilen izleme
485
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Tablo 3. Finansal Fair Play Dönemlere Göre Kabul Edilebilir Sapma Sınırları
Kabul Edilebilir Sapma
İnceleme
İzleme Dönemi
Normal durumda
Bağışla
2013-2014
2011-2012 / 2012-2013
5 milyon €
45 milyon €
2014-2015
2011-2012 / 12-13 / 13-14
5 milyon €
45 milyon €
2017/2
Dönemi
Sermaye Artırımı ve / veya
2015-2016
2012-2013 / 13-14 / 14-15
5 milyon €
30 milyon €
2016-2017
2013-2014 / 14-15 / 15-16
5 milyon €
30 milyon €
486
2017-2018
2014-2015 / 15-16 / 16-17
5 milyon €
30 milyon €
2018-2019
2015-2016 / 16-17 / 17-18
5 milyon €
30 milyon € ‘dan az
Kaynak: UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010’dan derlenmiştir.
Yukardaki tabloda FFP denk hesap kuralına göre sezonlara göre kabul edilebilir sapma (net
zarar) tutarları gösterilmektedir. Kulübün 5 milyon €’yu aşan zararı eğer kulüp hissedarı veya
ilişkili taraflarca sermaye artırımı veya bağış olarak karşılanırsa, kabul edilebilir zarar 45
milyon €’ya kadar çıkabilir. Kulüp sahipleri sermaye artırımı yada bağışta bulunmazsa her
kulübün kabul edilebilir zararı üç yıl toplamında yalnızca 5 milyon €’dur (Preus 2014,37).
2.1.3. Gösterge İhlalleri
FFP'nin ana kurallarının yanında uygulamada olan 4 adet gösterge standardı mevcuttur.
Kulüpler bu göstergelerden birini ihlal etmesi durumunda ek bilgi ve belgeleri sunması
istenecek ve detaylı denetime tabi tutulacaklardır. Aşağıdaki maddelerden birinin oluşması
durumunda gösterge ihlal edilmiş sayılır.
a. İşletmenin devamlılığı: Sunulan yıllık veya ara dönem mali tabloları hakkındaki denetçi
raporu işletmenin devamlılığı hakkında şartlı veya olumsuz görüş içermesi halinde
b. Eksi Öz sermaye: Kulübün öz sermayesinin negatife düşmesi durumunda
(Başa baş Açığı: Denk hesap şartıyla aynı olduğundan, burada sayılmamıştır.)
c. Vadesi Geçmiş alacaklar: Kulübün ilgili yıl 30 Haziran tarihi itibariyle vadesi geçmiş
ödenmemiş borcunun (futbolculara, teknik direktörlere, diğer kulüplere, vergi dairesi ya da
sosyal güvenlik kurumlarına) bulunması halinde (http://sporekonomi.blogspot.com.tr).
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
2.1.4. Ek Göstergeler
Bunlara ek olarak UEFA kulüpten aşağıdaki durumlar söz konusuysa ek bilgi talep edebilir:
a. Çalışanlara ödenen ücretler (futbolcu, teknik, idari vb.) gelirlerin %70’inden fazlaysa
b. Şirketin net borcu gelirlerin %100’ünü aşıyorsa
borçlar – Transferden Alacaklar – Nakit ve Benzerleri) (http://sporekonomi.blogspot.com.tr)
Tüm bu kriterlerin temel amacı futbol kulüplerinin mali disipline girmesi ve
sürdürülebilirliği sağlamasıdır. Bunun için giderlerin ve borçların azaltılması ile gelirler ve
karlılığın arttırılması gereklidir.
2.2. UEFA Finansal Fair Play Denetleme Kurulunun Çalışmaları
UEFA finansal fair play düzenlemesine ait kurallara uyulup uyulmadığının denetlenmesi için
Club Financial Control Body -CFCB adı altında bir kurul oluşturmuştur. UEFA FFP uyum ve
İnceleme 2013-2015 raporuna göre 2015 sezonunda Avrupa futbol federasyonlarına üye 239
kulüp bulunmaktadır. Bu kulüpler çeşitli kriterlere göre incelenmekte ve uyum düzeyleri
denetlenmektedir. Başabaş kuralı açısından inceleme kapsamına giren 136 kulüp bulunmaktadır
(104 kulüp muaf). Bunların 89’u başabaş kuralı açısından incelenmiş ve 15 uymayan kulüp
tespit edilmiştir. Bunlar arasından Türkiye’den Beşiktaş ve Kardemir Karabükspor kulüpleri yer
almaktadır. Vadesi geçmiş borçlar kriteri açısından yapılan inceleme sonuçlarına göre 239
kulüpten incelenen 36 kulübün 5’i soruşturma komisyonuna havale edilmiştir. Bunların arasında
Bursaspor’da bulunmaktadır. Bursaspor bu kural ihlalinden dolayı 2015-2016 sezonunda UEFA
müsabakalarından men ve 100 bin € para cezasına çarptırılmıştır (para cezası askıya alınmıştır.)
2013-2015 yılları arasında CFCB 23 kulüp ile uzlaşma anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma
uyumsuzlukların giderilmesi için yakın takip ve yaptırımlar içermektedir. Türkiye’den bu
anlaşmanın imzalandığı kulüpler Beşiktaş, Kardemir Karabükspor, Bursaspor, Trabzonspor ve
Galatasaray kulüpleridir.
3. MALİ FAİR PLAY UYGULAMASININ AVRUPA FUTBOLUNA ETKİLERİ
UEFA’nın yayınlamış olduğu “Avrupa Kulüp Futbolunun Görünümü, Kulüp Lisanslama
Kıyaslama Raporu (2015)” UEFA’ya üye Avrupa’daki 54 federasyon bünyesinde bulunan “topdivision” olarak adlandırılan, 716 futbol kulübünün verileriyle hazırlanmıştır. (The European
2017/2
Net borç :Bir kulübün net oyuncu transferleri bakiyesidir (Finansal borçlar + Transferden
487
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Club Footballing Landscape 2015, 16) FFP kriterlerinin uygulamaya konulduğu 2011 yılından
2015 yılına kadar finansal verilerdeki değişim, aynı zamanda FFP’nin ne derece etkin olduğu
konusunda bilgiler verecektir. Bu bölümde Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkeler bazında
finansal veriler karşılaştırmalı olarak sunulmuş, FFP’den bu yana ne yönde değişiklikler olduğu
2017/2
analiz edilmeye çalışılmıştır.
488
3.1. Gelirler
Avrupa futbol kulüp gelirlerinin geçen 20 yılda %595 artmış olduğu kaydedilmektedir.
Avrupa futbolunun ekonomik olarak yıllık ortalama büyümesi %9,5 düzeyindedir. Avrupa
liglerinin en büyük 15 kulübünden (Top 15) 12’si gelirlerini yükseltmiştir. 5 büyük lig
tarafından başı çekilen bu artış 863 milyon €’ya tekabül etmektedir (Club Licensing
Benchmarking Report Financial Year 2014, 32-38). FFP’nin uygulanmaya başladığı 2011
yılından itibaren gelirlerde istikrarlı bir artış söz konusudur. Son 6 yılda İngiltere kulüpleri
gelirlerinin %82, Almanya kulüpleri %56, İspanya kulüpleri %36,6 arttırmış görünmektedir.
Gelirinin bu dönemde en çok arttıran ülkeler arasında Türkiye kulüpleri ise %73 artışla 7.
olmuştur.
Tablo 4. Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Gelirleri (milyar €)
Gelirler
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
11,7
12,8
13,2
14,1
15
15,9
16,9
Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 66
Avrupa ülkelerindeki üt düzey liglerinin gelir toplam ve kulüp başına gelir düzeyleri
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Buna göre İngiltere ikinci sıradaki Almanya’nın neredeyse iki
katına denk gelen 4,4 milyar € ile ilk sıradadır. Türkiye toplamda 648 milyon € ve kulüp başına
ortalama 36 milyon € ile Avrupa ligleri içinde 7. Sırada bulunmaktadır.
Tablo 5. Avrupa Lig / Kulüplerinin 2015 yılı Gelirleri (milyon €)
Ülke
Toplam
Ortalama
1
İngiltere
4.400
220,3
2
Almanya
2.400
134,5
3
İspanya
2.000
102,4
4
İtalya
1.900
95,2
5
Fransa
1.400
70,9
6
Rusya
742
46,4
7
Türkiye
648
36,0
Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 69
Avrupa’da yıllık 100 milyon € gelir sınırını aşan kulüp sayısı 2011 yılında 28 iken 2014
yılında 45’e, 2015 yılında 46’ya yükselmiştir. Yıllık geliri 400 milyon €’yu aşan kulüp sayısı
8’dir. Bunların 2’si İspanya, 4’ü İngiltere, 1’i Fransa ve 1’i İtalya kulüpleridir. Yıllık gelir
sıralamasında Türkiye 2014 yılında 520 milyon € ile 7. Sırada iken 2015 yılında gelirini 648
milyon €’ya çıkarmış, sıralamadaki yerini korumuştur.
Türkiye Süper Ligindeki 4 büyük kulübün durumuna bakacak olursak 2011 yılından 2015
yılına yaklaşık %30’luk bir artış görülmektedir. 2015 yılında en çok geliri sahip kulüp
Galatasaray’ı ikinci olarak 313 milyon TL gelirle Fenerbahçe izlemektedir. Dört Büyük kulübün
toplam gelirleri 2015 yılı itibariyle 994 milyon TL’dir. Bu rakam Real Madrid kulübünün aynı
yıl gelirinin (557 milyon €) yarısında biraz fazladır. En fazla gelire sahip Avrupa kulüpleri
sırlamasında Galatasaray 148 milyon € ile 26. yer almıştır. (Club Licensing Benchmarking
Report Financial Year 2015, 71) (Deloitte Money League 2016 raporunda 21. Sıradadır.) İlk
30’a girebilen tek Türkiye takımı da Galatasaray’dır. Dört büyük kulübün gelirlerinde son
sezonlarda inişli çıkışlı bir grafik mevcuttur. Son dört sezonda gelirlerini istikrarlı olarak arttıran
tek kulüp Galatasaray’dır.
Tablo 6. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulübün Yıllara Göre Gelirleri (Bin TL)
GELİR
2012
2013
2014
2015
BJK
153.475
147.426
142.106
222.818
FB
255.082
246.507
309.077
317.610
GS
224.787
248.321
275.013
349.600
TS
135.931
66.704
106.903
104.238
TOPLAM
769.277
708.960
833.100
994.267
Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir.
2017/2
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
489
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Avrupa kulüplerinin gelir dağılımına bakıldığında yayın gelirleri toplam gelirler içinde 2015
yılında 5,3 milyar €’dan 5,8 milyar €’ya çıkmış ve %34’lük pay ile ilk sırayı almaktadır. İkinci
sırada %25 ile sponsorluk gelirleri, üçüncü sırada ise %16 ile gişe gelirleri gelmektedir. Türkiye
süper ligi gelirlerinin %46’sı yayın gelirlerinden kaynaklanmaktadır. Bu oran %50 seviyesinde
2017/2
olan İngiltere ve İtalya’dan sonra oran olarak en fazla olandır. Kulüp basına ortalama 16,5
milyon €’ya tekabül etmektedir. Bu rakam İngiltere’de 108 milyon €’nun üzerindedir.
Tablo 7. Avrupa Kulüplerinin Gelir Dağılımları 2014-2015 (Milyar €)
490
Payı
Artış
Tutarı
Yayın
34%
17%
5,3
UEFA ödül
8%
-3%
Sponsorluk
25%
Ticari
Payı
Artış
Tutarı
34%
9%
5,8
1,3
9%
20%
1,5
6%
4
24%
3%
4,1
8%
7%
1,3
9%
13%
1,5
Bilet
16%
-1%
2,5
16%
5%
2,6
Diğer
9%
-10%
1,5
8%
-8%
1,4
Kaynak : Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 71
2015 yılında Türkiye kulüplerinin UEFA gelirleri 33 milyon € olarak gerçekleşmiştir. Bu
rakam İspanya ve İtalya liglerinde 210 milyon € civarındadır. Bilet gelirleri Türkiye liginde
toplam 76 milyon € iken İngiltere’de bu rakam yaklaşık 10 katı, 718 milyon €’dur. Ticari
gelirlerde Türkiye ligi 211 milyon € ile 8. Sıradadır.
Tablo 8. Ülkelere Göre Gelirlerin Dağılımı 2015
TRANSFER
SPONSOR /
ÜLKE TOPLAM
YAYIN
UEFA
BİLET
15%
İNG
4406
49%
4%
16%
29%
2%
13%
ALM
2422
27%
7%
20%
41%
5%
24%
İSP
2048
36%
10%
20%
27%
6%
36%
İTA
1905
50%
11%
11%
20%
8%
18%
FRA
1418
35%
9%
12%
38%
5%
9%
RUS
742
5%
11%
4%
58%
22%
6%
TUR
648
46%
5%
12%
33%
4%
VERİM
Kaynak: Club Licensing Benchmarking Report Financial Year 2015, 76.
TİCARİ
DİĞER
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
3.2. Giderler
UEFA Raporuna göre Avrupa kulüplerinin 2013-2014 sezonu toplam giderleri 16.355
milyon €’dur. Kulüplerin ücret ve diğer faaliyet giderleri için 15.070 milyon € harcadığı
görülmektedir. Yani gelirlerin %95'i ücret ve diğer giderler için harcanırken, transfer harcaması
ifade edilmektedir. Avrupa ekonomisinin yıllık ekonomik büyümesinin bu dönemde %1,5
olduğu düşünülürse ücret giderlerindeki yıllık ortalama %10 artış fazla görünmektedir (The
European Club Footballing Landscape, 2016).
10
6
9,1
491
Avrupa
Kulüpleri Gelir / Ücret Giderleri
6,9
5,2
9
0
3,2
2009
4,3
6,7
3
5,8
2013
2014
6,7
3,2
2011
2010
Gelir Değişim %
2012
Ücret Giderleri Değişim %
Grafik 1. Avrupa Kulüplerinin Gelir ve Ücret Gideri Karşılaştırması (Milyar €)
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 61.
UEFA raporuna göre giderler içerisinden en büyük pay %71 ile ücretlere gitmektedir. Ücret
giderleri aynı zamanda toplam gelirlerin %62,1’ini kapsamaktadır. Fransa, Gürcistan, Romanya
ve Türkiye liglerinde en az 10 kulübün ücret giderler/gelirler oranı %70’in üzerindedir. (The
European Club Footballing Landscape 2015, 66)
Tablo 9: Avrupa Kulüplerinin 2014 Yılı Giderlerinin Dağılımı (Miyon €)
Gider Çeşitleri
Tutar
Giderin %
Gelirin %
Ücretler
9.856
60,3
62,1
Faaliyet
5.230
31,9
32,9
Net transfer
778
4,8
5
Diğer
491
3
3,1
16.355
100
103,1
Toplam
2017/2
ve olağandışı giderlere sadece gelirin %5'i kalmıştır. Ücret giderlerini son 20 yılda %664 artığı
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015:72-81’den derlenmiştir.
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
FFP kulüplerin gelirlerinden fazla harcama yapmalarına izin vermemektedir. Oysa tablodan
görüldüğü üzere, kulüplerin toplam giderleri gelirlerini aşmış durumdadır. FFP yarıca Ücret
giderlerinin toplam giderlerinin %70’ini aşamaması gerektiğini kurala bağlamıştır. Bu durumun
ücretlerin düşmesine etki edeceği söylenebilir. (Peeters 2012, 27) Tabloya bakıldığında ücret
2017/2
giderlerinin hem gelirlerin hem de giderlerin %60’ı düzeyinde olduğu görülmektedir. FFP
492
göstergeleri açısından kriterin sağlandığı söylenebilir. Türkiye Süper Ligi 4 büyüklerinin 20142015 sezonunda toplam gelirleri 994 milyon TL iken, toplam giderleri 1.081 milyon TL ile
gelirlerini aşmış durumdadır. Ücret giderleri ise gelirlerin ve giderlerin %50 si seviyelerindedir.
UEFA raporuna göre Avrupa Kulüpleri 2012 yılından itibaren ücret giderlerini düşürmeye
başladıkları görülmektedir. 2010 yılında 9,1 milyar € olan ücret giderleri 2014 yılı itibariyle 5,8
milyar €’ya gerilemiş durumdadır. 4 büyüklerde de bu trende paralel olarak 2012 yılında 778
milyon TL olan ücret giderleri, 2014 yılında 507 milyon TL’ye çekildiği görülmektedir. Aynı
rapora göre Avrupa kulüplerinin ücret giderlerinin dağılımından %71 ile en büyük payı futbolcu
ücretleri almaktadır. (The European Club Footballing Landscape 2015, 63) Galatasaray’ın 20142015 sezonunda sporcu ücretleri 214 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam toplam ücret
giderlerinin %84’üne denk gelmektedir. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin mali tablolarında açık olarak
futbolcu ücretleri ayrımı görülememiştir. Trabzonspor’un futbolcu ücret giderleri (vergi ve
stopaj dahil) toplam ücret giderlerinin %96’sına tekabül etmektedir (www.kap.gov.tr).
Aşağıdaki tablo 4 Büyüklerin gider toplamlarını göstermektedir. Buna göre 2015 yılında bu
kulüplerin toplam gideri 1,5 milyar TL’nin üzerindedir. Bu toplam içinden en büyük pay 521
milyon TL ile Galatasaray’a aittir. Fenerbahçe ve Beşiktaş sırasıyla 393 milyon ve 375 milyon
ile birbirine yakın gider tutarına sahiptirler. Söz konusu 4 kulübün toplam giderleri 2012 yılına
göre %43 artmış olduğu söylenebilir. Avrupa kulüpleri ortalamasının aksine bu artış finansal
fair play kuralları ile uyumsuzluklara neden olabilecek konulardandır.
Tablo 10. Türkiye Süper Ligi 4 Büyüklerin Yıllara Göre Gider Tutarları (Bin TL)
GİDER
2012
2013
2014
2015
BJK
338.559
248.356
305.154
375.256
FB
256.367
293.545
384.657
393.811
GS
317.427
373.012
490.202
521.807
TS
168.755
155.937
188.851
259.600
1.081.109
1.070.851
1.368.866
1.550.475
TOPLAM
Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir.
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
Oransal olarak bakıldığında son bir yıl içinde giderleri en fazla artan kulüp % 37 ile
Trabzonspor’dur. Onu %23 ile Beşiktaş ve %6 ile Galatasaray izlemektedir. 2015 yılında önceki
yıla göre giderini sadece %2 arttıran Fenerbahçe’nin nispeten gider kontrolünde başarılı olduğu
3.3. Aktifler
UEFA raporuna göre Avrupa kulüplerinin aktif büyüklüklerini 2011 yılından itibaren
istikrarlı şekilde arttırdıkları görünmektedir.2011 yılında 21,8 milyar € olan toplam aktifler
2014 yılında 24,9 milyar €’ya yükselmiştir. 2014 yılında tüm aktif içinde futbolcu varlıklarının
payı %22 civarındadır. Tüm sezonlarda en büyük varlık kalemlerini sabit varlıklar
oluşturmaktadır. kulüptür. Avrupa futbolunun aktif hacmi son 5 yılda %20 den fazla artış
göstermiş ve 2014 sonunda 25 milyar €’ya dayanmış durumdadır. FFP’nin uygulamaya
konulmasından itibaren aktiflerin 2 milyar €’dan fazla artış gösterdiği görülmektedir ve bu
artışın 800 milyon €’luk kısmının stadyum, eğitim ve altyapı gibi sabit yatırımlara harcandığı
ifade edilmektedir (The European Club Footballing Landscape 2015,96).
Grafik 2. Avrupa Kulüplerinin Aktif Değişimi (Milyar €)
Kaynak : The European Club Footballing Landscape, 2015, 120.
Türkiye Süper Ligi, 4 büyük kulübün durumuna bakacak olursak 2015 yılında toplam aktif
büyüklüğü 1,54 milyar TL’dir. Beşiktaş’ın toplam varlıkları 179 milyon TL, futbolcu varlıkları
ise toplamın 43% ü kadardır. Galatasaray toplam 781 milyon TL varlıkların içerisinde 142
milyon TL futbolcu varlığına sahiptir. Fenerbahçe’nin aktif büyüklüğü 311 milyon TL olup,
2017/2
söylenebilir.
493
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
futbolcu varlığı 68 milyon TL ile 4 büyükler arasında en düşük olan kulüptür. Bu tutar toplam
aktifin %22’sine tekabül etmektedir. Trabzonspor’un ise futbolcu varlıkları toplam aktifin
%66’sını oluşturmakta ve dört kulüp içinde en büyük değere sahip olması dikkat çekicidir. 4
büyüklerin aktif büyüklüğü 2015 yılında %20 artarak 1.28 milyar TL’den 1.54 milyar TL’ye
2017/2
ulaşmıştır. Toplamda tüm aktifler içinde futbolcu varlıklarının oranı %30 düzeyindedir
(www.kap.gov.tr).
Tablo 11. 2015 yılı itibariyle 4 Büyüklerin Aktif Görünümleri (Bin TL)
Duran varlık
Aktif
494
Futbolcu
Futbolcu
Lisansları
Lisansları %
BJK
179.621
109.459
76.880
43
FB
311.233
215.639
68.673
22
GS
781.403
512.720
142.689
18
TS
271.144
245.301
180.171
66
1.543.403
1.083.121
468.414
30
TOPLAM
Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir.
3.4. Öz Sermaye
UEFA raporuna göre 2011 de uygulamaya başlanan başa baş kuralının etkisiyle TopDivision kulüplerin bilançoları 2014 yılında çok daha sağlıklı bir görünüm arz etmektedir. Öz
sermaye miktarı 2011 yılına 3,3 milyar € iken 2014 yılı itibariyle yaklaşık %50 artarak 4,9
milyar € olmuştur. Özsermaye toplamında 2009 yılından beri %30’a yakın bir artış
görülmektedir (The European Club Footballing Landscape 2015, 13).
UEFA raporuna göre, Finansal fair play, öncelikle büyük zararları sınırlayarak ve daha sonra
sahiplerden alınan paralarla borç oluşmasına izin vermek yerine sahipleri kalıcı olarak
sermayeyi artırmakla görevlendirerek kulüp bilançolarını iyileştirmede iki önemli bir rol
oynamıştır. 4 büyüklerin durumuna bakıldığında son iki sezon tüm kulüpler negatif öz
sermayeye düşmüş durumdadır. 4 kulübün öz sermayeleri toplamı -1 milyar TL’yi aşmaktadır.
FFP kurallarınca UEFA öz sermayenin eksiye düşmemesi gerektiğini öngörmektedir. Ancak 4
büyük kulübün de yüksek geçmiş yıl zararları ve sermaye yetersizliği nedeniyle öz sermayeleri
negatif durumdadır. Fenerbahçe’nin ödenmiş sermayesi 25 milyon TL olup 2016 yılında halka
arz yolu ile 4 milyon TL tutarında sermaye artırımına gitme kararı almıştır. Galatasaray’ın
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
ödenmiş sermayesi 2015 yılı itibariyle 21,6 milyon TL'dir. Kulüp en son sermaye artırımını
2013 yılında 7,7 milyon TL ile yapmıştır. Trabzonspor’un mevcut ödenmiş sermayesi 2015
sonunda 100 milyon TL'dir. Kulüp 2014 yılında sermayesini 75 milyon TL arttırmıştır.
Beşiktaş, 4 büyük kulüp arasında 240 milyon TL ile en yüksek sermayeye sahip kulüptür.
Beşiktaş 2013 yılında sermayesini 5 kat arttırarak 200 milyon TL ek sermaye koymuştur
2017/2
(www.kap.gov.tr).
Tablo 12. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulüplerinin Öz sermaye Tutarları (Bin TL)
2012
2013
2014
495
2015
BJK
-352.120
-219.774
-364.056
-504.601
FB
122.278
106.113
-240.531
-422.298
GS
-251.274
-70.673
-15.513
-103.227
TS
66.350
-17.968
-74.346
-56.345
-414.766
-202.302
-694.447
-1.086.474
TOPLAM
Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir.
3.5. Net Borç
UEFA raporuna göre Avrupa kulüplerinin net borç stoku düşüş trendindedir. 2012 yılındaki
yükselme hariç FFP şartlarının yürürlüğe girmesinden itibaren düşüşe geçtiği görülmektedir.
2009 yılında 7,6 milyar olan toplam borç stoku 2014 yılında göre 1 milyar € azalmıştır. FFP
kulüp yöneticilerine borçlanma yerine sermaye artırımını salık vermesi sınırlı da olsa borçların
azaltılmasında etkili olmuş olabilir. (The European Club Footballing Landscape 2015, 101).
Tablo 13: Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Net Borç Toplamı (Milyar €)
Net Borç
2009
2010
2011
2012
2013
2014
7,6
7,6
6,7
7,3
6,9
6,6
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 101.
Aşağıdaki tabloda ülkeler bazında kulüplerin toplam borç miktarları ve borçların aktife oranı
verilmiştir. Türkiye’nin borç yükü aktife oranı %81 ile İsrail’i saymazsak en yüksek orana
sahiptir. Kulüplerin sahip olduklarının %81'ini borçla döndürdükleri anlaşılmaktadır. Kaldı ki
net borç kavramına ticari borçlar dahil edilmemiştir.
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Lig
Net Borç
Ortalama
Gelire Oranı
1
İngiltere
1.680
84
38%
2
İtalya
1.141
57,1
60%
3
Türkiye
716
39,8
110%
2017/2
Tablo 14. Top-15 Ülke Ligleri Bazında 2015 Yılı Net Borç Miktarları (Milyon €)
4
Portekiz
586
32,5
170%
5
Rusya
487
30,5
66%
496
6
Fransa
523
26,1
37%
7
İspanya
478
23,9
23%
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 125.
Avrupa’nın 5 büyük ligine baktığımızda, aktife oranla borçluluk oranının düşük olduğu
görülmektedir. Örneğin Almanya ligindeki kulüpler ortalama %7 ile Avrupa ligleri arasında en
düşük borçluluk oranına sahiptir. İspanya %11, İngiltere %23, Fransa %25 ve İtalya
kulüplerinin
net
borç/aktif
oranları
Türkiye
ile
karşılaştırıldığında
oldukça
düşük
görünmektedir.
Tablo 15. Türkiye Süper Ligi 4 Büyük Kulüplerinin Yıllara Göre Net Borç Miktarları (Bin TL)
Net Borç
2012
2013
2014
Aktife oranı
2015
BJK
209.368
135.251
235.395
359.069
200
FB
142.474
281.866
258.257
496.115
159
GS
659.385
506.915
419.946
574.257
73
TS
76.859
96.428
120.630
134.160
49
1.088.087
1.020.462
1.034.229
1.563.602
101
TOPLAM
Kaynak: www.kap.gov.tr’den alınan finansal tablolardan derlenmiştir.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere 2015 yılı itibariyle 4 büyük kulübün net borç toplamı
1.5 milyar TL’nin üzerindedir. Bu rakam 2012 yılına göre %43 artmıştır. UEFA raporuna göre
aynı dönemde Avrupa kulüpleri genelinde borçluluk %10 azalmıştır. Toplam net borçların
toplam aktiflere oranı ise ortalama %101’dir. Bu oran Beşiktaş’ta %200, Fenerbahçe’de ise
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
%159 gibi oldukça yüksek seviyelerdedir. Bunun manası bu iki kulübün tüm varlıklarını satsalar
dahi net borçlarını kapatmaya yetmeyeceğidir.
2015 verilerine göre Avrupa’da En borçlu 20 takım içinde Galatasaray 222 milyon e ile 8.
Sırada yer almıştır. Gelirinin 1,5 katı bora sahiptir. Fenerbahçe bu listede 166 milyon € ile 13
bulunmaktadır. 20. Sırada listedeki tek alman takım olan Shalke04 bulunmaktadır. Borçları
gelirlerinin %60’ı kadardır.
2017/2
sıradadır. Borçlarını %24 azaltmasına rağmen 2015 yılında gelirinin 1,5 katı borcu
497
3.6. Net Kar/ Zarar
UEFA raporuna göre kulüplerin net zararları FFP’nin uygulanmaya başladığı 2011 yılındaki
seviyenin üçte birine düşmüş durumdadır. Karlarını en çok arttıran ligler; İngiltere(%19,3),
İspanya(%14,3) ve Almanya(12,2) olarak görülmektedir. Karını en az arttıran kulüpler ise
Rusya(1,4), İskoçya(3,5) ve Fransa(4,4) takımlarıdır. Türkiye ve Portekiz finansal dengede en
başarısız ülkeler olarak göze çarpmaktadır. Sadece faaliyet giderlerine dahi gelirlerinden %20
daha fazla harca yapılmış olduğu görülmektedir. Türkiye ve Ukrayna sırasıyla %38 ve %26
oranlarında kritik seviyede zarar artışı göstermiş durumdadır. İtalya kulüplerinin zarar artışı
ise%18,6 olarak görülmektedir. Toplamda net zarar tutarı 2011 yılana göre 2/3 oranında
azalmıştır. (The European Club Footballing Landscape, 2015, 84-85).
Tablo 16. Avrupa Kulüplerinin Yıllara Göre Net Zarar Tutarları (Milyon €)
Milyon €
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Faaliyet K/Z
-249
-336
-382
-112
339
799
727
Net K/Z
-1.163
-1.634
-1.670
-1.076
-767
-490
-323
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 108.
Aşağıdaki tabloda UEFA’nın “top 15” tabir ettiği üst 15 liginde mücadele eden kulüplerden
2014 yılında kar-zar edenlerin sayıları görülmektedir. Buna göre Türkiye hariç tüm liglerde en
az 5 karlı kulüp bulunmaktadır. Türkiye 2 kulüple en az kar eden, aynı zamanda 16 kulüple en
fazla zarar eden kulüp sayısına sahip ligdir.
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Tablo 17. Top-7 Avrupa Liglerinin Kar/Zarar Eden Kulüp Sayıları
KAR
2014
2015
2014
2015
İngiltere
14
13
5
7
Almanya
12
11
6
7
İspanya
14
14
5
6
2017/2
LİG
ZARAR
İtalya
7
7
12
12
Fransa
6
9
14
11
498
Rusya
7
4
9
12
Türkiye
2
5
16
13
Kaynak: The European Club Footballing Landscape 2015, 112.
Aşağıdaki grafikte 10 milyon €’dan fazla net zarara sahip kulüp sayıları yılar itibariyle
verilmiştir. Buna göre 2011 yılında 45 milyon €’nun üzerinde zarar gösteren kulüp sayısı 11
iken 2014 yılında 4’e düşmüştür. 30 milyon €’dan fazla zarar eden kulüp sayısının ise aynı
dönemde 24’ten 10’a düştüğü görülmektedir. Toplam olarak bakıldığından 2011 de 10 milyon
ve üzeri zarar eden kulüp sayısı 109 iken 2014 yılında 74’e gerilemiştir. Zarar eden kulüp
sayısının FFP’den sonra %32 azaldığı söylenebilir.
Grafik 3. Avrupa Liglerinde Yıllara Göre Yüksek Zarar Gösteren Kulüp Sayıları (milyon €)
Kaynak : The European Club Footballing Landscape 2016;109
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
4.AVRUPA VE TÜRKİYE FUTBOL KULÜPLERİNİN MALİ FAİR PLAY
KRİTERLERİ AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Çalışmanın bu bölümünde Avrupa ve Türkiye liglerinden seçilen kulüplerin finansal fair
play kriterlerine 2015-2016 uyumu düzeyleri analiz edilecektir. Bu çerçevede finansal fair play
Özsermaye Durumu çalışmaya konu her kulüp için tablo şeklinde düzenlenmiş ve uyum
düzeyleri gösterilmiştir. Veriler, kulüplerin açıklanmış finansal tablolarından, Deloitte Para Ligi
Raporlarından, UEFA Benchmarking Raporlarından alınmıştır.
499
4.1. Manchester United Kulübü
İngiltere Premier Liginde mücadele eden Manchester United kulübünün 2015-2016 sezonu
finansal fair play kriterlerine uyum sonuçları Tablo 18’de verilmiştir.
Tablo 18. Manchester United Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
İzleme Dönemi
2016
2015
2014
13-14 /14-15 /15-16
Dönem Net Karı / Zararı
47.647
Başabaş Açığı / Fazlası
76.410
-1.177
Net borç / Gelir
50,63%
64,58%
Ücret / Gelir
45,07%
51,26%
Özsermaye
600.363
628.495
Manchester United Kulübü başabaş
29.940
denkliği kriterinde fazla vererek uyumu sağlamış
görünmektedir. Net Borçları, gelirlerinin %50’si seviyesindedir ve %100’ün altında olduğundan
kritere uyumludur. Ücret giderleri, gelirlerin %45’ini oluşturmaktadır. Sınır olan %70’in altında
bulunduğundan bu kriterde de uyum sağlanmıştır. Finansal fair play kriterleri özsermayenin
negatif olmamasını şart koşmaktadır. Özsermaye tutarının pozitif olmasıyla kulüp inceleme
döneminde kriterlerinin tamamına uyum sağlamıştır.
2017/2
kriterleri olarak Başabaş Denkliği, Net Borcun Gelire oranı, Ücret Giderlerinin Gelire oranı,
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
4.2. Borussia Dortmund Kulübü
Almanya Bundesliga’da mücadele eden Borussia Dortmund kulübünün 2015-2016 sezonu
finansal fair play kiretlerine uyum sonuçları Tablo 19’da verilmiştir.
2017/2
Tablo 19. Borussia Dortmund Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
500
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
2014
Dönem Net Karı / Zararı
28.262
Başabaş Açığı / Fazlası
42.658
Net borç / Gelir
7,39%
3,77%
Ücret / Gelir
42,86%
47,05%
Özsermaye
347.487
323.823
2.426
11.970
Başabaş denkliği 42 milyon € fazla vermiştir. Net borçlar gelirlerin sadece %7,4’ü kadardır.
Borçların ödenme gücü yüksektir. Ücret giderlerinin toplam gelirler içindeki payı %42
düzeyindedir. Özsermaye pozitiftir. Borussia Dortmund kulübü 2015-2016 sezonunda
değerlendirilen tüm kriterlere uyum sağlamıştır.
4.3. Juventus Kulübü
İtalya Seri A liginden seçilen kulüp olan Juventus’un finansal fair play uyum sonuçları Tablo
20’te verilmiştir.
Tablo 20. Juventus Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
Dönem Net Karı / Zararı
4.062
Başabaş Açığı / Fazlası
-314
2014
2.298
Net borç / Gelir
51,40%
54,25%
Ücret / Gelir
50,98%
51,36%
Özsermaye
53.384
44.645
-6.674
2014 yılında 6,6 milyon € zarar eden kulüp 2015 yılında kara geçmiş ve 2016 yılında karını
4 milyon €’nun üzerine çıkarmayı başarmıştır. İzleme döneminde başabaş denkliği -314 bin
€’dur. Başabaş açığı kabul edilebilir sapma olan 5 milyon €’nun altında olduğundan kriteri
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
sağlamış kabul edilir. Net borçlar gelirin %51’ine tekabül etmektedir. Ücret gelirleri ise toplam
gelirlerin içindeki payı %51’dir. Juventus kulübü 2015-2016 sezonunda tüm finansal fair play
kriterlerine uyum sağlamış durumdadır.
Fransa Lig 1’den çalışmaya alınan Olympic Lyon kulübünün finansal fair play karnesi Tablo
21’de verilmiştir.
501
Tablo 21. Olympic Lyon Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
Dönem Net Karı / Zararı
Başabaş Açığı / Fazlası
Net borç / Gelir
2015
9.800
2014
-21.400
-26.400
-38.000
116,28%
149,95%
Ücret / Gelir
45,86%
72,51%
Özsermaye
145.032
136.427
Kulüp izleme döneminde 38 milyon başabaş açığı vermiştir. Finansal fair play kriterlerinde
kabul edilebilir sapma izleme dönemi için 5 milyon €’dur. Ancak pay sahiplerince şirkete
sermaye aktarımı durumunda bu açığın 30 milyon €’ya kadar olmasına izin verilmektedir.
Olympic Lyon takımı izleme döneminde herhangi bir sermaye artırımına gitmediğinden başabaş
denkliği kuralını ihlal etmiş durumdadır. Kulübün net borçları, gelirlerini aşmaktadır. Bu
nedenle bu kriterin de sağlanmadığı görülmektedir. 2015 yılında %72,5 olan ücret giderlerinin
gelirlere oranı, 2016 yılında %46 seviyesine inerek kriteri sağlamıştır. Özsermaye pozitiftir,
dolayısıyla bu kriterde sağlanmış görünmektedir.
2017/2
4.4. Olympic Lyon Kulübü
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
4.5. Real Madrid Kulübü
İspanya Premier Division Liginden seçilen Real Madrid kulübünün finansal fair play uyum
sonuçları Tablo 22’de verilmiştir.
2017/2
Tablo 22. Real Madrid Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
502
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
Dönem Net Karı / Zararı
30.280
Başabaş Açığı / Fazlası
111.298
Net borç / Gelir
2014
42.018
2,11%
16,69%
Ücret / Gelir
35,10%
34,32%
Özsermaye
442.248
412.113
39.000
Kulübün izleme dönemindeki başabaş denkliği 111 milyon € fazla vermiş durumdadır. Net
borçları gelirlerinin sadece %2’sine denk gelmektedir. Ücret giderlerinin gelirlere oranı ise %35
seviyesindedir. Kulübün özsermayesi 442 milyon € gibi yüksek pozitif bir tutardır. Real Madrid
kulübü 2016 yılı için tüm finansal fair play kriterlerini karşılamış durumdadır.
4.6. Beşiktaş Kulübü
Türkiye Süper Liginde mücadele eden Beşiktaş kulübüne ait finansal fair play verileri tablo
23’da verilmiştir.
Tablo 23. Beşiktaş Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
2014
Dönem Net Karı / Zararı
-17.830
Başabaş Açığı / Fazlası
-113.521
Net borç / Gelir
106,09%
121,55%
Ücret / Gelir
50,20%
74,02%
Özsermaye
-166.070
-166.978
-45.198
-50.492
Kulüp izleme döneminde 113,5 milyon € başabaş açığı vererek, başabaş denkliği kuralını
ihlal etmiş durumdadır. Net borçların gelirlere oranı 2015 yılında %121 iken 2016 yılında
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
%106’ya gerilemesine rağmen %100’ü aşmış, dolayısıyla kritere uyumsuz durumdadır. Ücret
giderlerinin gelirlere oranı %50 ile uyum sınırlarının altındadır. Özsermaye negatif olduğundan
bu kriter de sağlanamamış durumdadır. Beşiktaş kulübü 2015-2016 sezonunda Ücret/Gelir
kriteri hariç diğer kriterleri sağlayamamış durumdadır. Başabaş açığı kabul edilebilir sapmanın
2017/2
dahi çok üstünde olup pozitife dönmesi uzun yıllar alabilir.
4.7. Fenerbahçe Kulübü
Türkiye Süper Liginden seçilen bir diğer takım olan Fenerbahçe kulübünün finansal fair play
karnesi Tablo 24’te verilmiştir.
Tablo 24. Fenerbahçe Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
İzleme Dönemi
2015
2014
13-14 /14-15 /15-16
Dönem Net Karı / Zararı
-35.450
Başabaş Açığı / Fazlası
-141.058
-62.232
Net borç / Gelir
93,22%
154,11%
Ücret / Gelir
49,97%
61,33%
Özsermaye
-122.775
-144.622
-43.375
Kulübün izleme dönemi başabaş dengesi -141 milyon € ile kriteri ihlal etmiş durumdadır.
2015 yılında %154 ile kriteri aşan Net Borç / Gelir oranı, 2016 yılında %93’e gerileyerek kriteri
sağlamayı başarmıştır. Gelirlerin %50’sine tekabül eden ücret giderleri kurala uygundur.
Özsermaye ise negatif olduğundan kurala uymamaktadır. Fenerbahçe kulübünün 2016 yılı
finansal fair play kriterlerine iki maddede uyum sağladığı, iki maddede ise uyum sağlamadığı
görülmektedir. Yüksek başabaş açığı dikkat çekmektedir.
503
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
4.8. Galatasaray Kulübü
Galatasaray kulübünün 2016 yılı finansal fair play kriterlerine uyum sonuçları Tablo 25’te
verilmiştir.
2017/2
Tablo 25. Galatasaray Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
504
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
Dönem Net Karı / Zararı
-23.995
Başabaş Açığı / Fazlası
-96.828
Net borç / Gelir
2014
-31.614
127,73%
139,07%
Ücret / Gelir
46,43%
57,41%
Özsermaye
-111.270
-35.987
-41.218
Kulübün izleme dönemine ait başabaş açığı 96 milyon €’dur ve kabul edilebilir sınırların çok
üstünde bir rakamla kriteri ihlal etmektedir. Net borçları gelirlerinden %30 daha fazladır. Bu
durum da kural ihlali anlamına gelmektedir. Ücret giderleri gelirlerin %46’sina denk gelmekte
ve kurala uymaktadır. Özsermaye tutarı ise negatiftir ve kuralı ihlal etmektedir. Galatasaray
kulübü 2015-2016 sezonunda ücret/gelir kriteri hariç diğer tüm kriterleri ihlal etmiş durumdadır.
4.9. Trabzonspor Kulübü
Çalışmaya dahil Türkiye süper Liginden dahil edilen son takım olan Trabzonspor kulübünün
finansal fair play uyum sonuçları Tablo 26 ‘de verilmiştir.
Tablo 26. Trabzonspor Finansal Fair Play Kriterleri Uyum Sonuçları (Bin €)
İnceleme Dönemi
2016
İzleme Dönemi
13-14 /14-15 /15-16
2015
Dönem Net Karı / Zararı
-34.487
Başabaş Açığı / Fazlası
-87.999
2014
-35.626
Net borç / Gelir
185,47%
135,06%
Ücret / Gelir
150,97%
133,39%
Özsermaye
-51.571
-19.296
-17.885
Kulübün başabaş denkliği izleme döneminde 88 milyon € açık vermiştir. Net borçların gelire
oranı %185 gibi yüksek bir seviyededir. Bu oran borçların ödenme kabiliyetinin zayıflığına
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
işaret olabilir. Ücret giderleri gelirlerin %150’sinden fazladır. Kulüp sadece ücretlere harcadığı
tutar dahi, gelirinden fazladır. Özermaye negatif durumda ve kurala uyumsuzdur. Trabzonspor
kulübü 2016 yılında tüm finansal fair play kriterlerini ihlal etmiş görünmektedir.
5. SONUÇ
kulüplerin Finansal Fair Play Düzenlemesine uyum durumu, 5 büyük Avrupa Ligi ve Türkiye
2017/2
Çalışmamızda Avrupa futbolunun FFP öncesi ve sonrası genel durumu incelendikten sonra
Süper Liginden seçilen kulüpler üzerinden incelenmiştir. Sonuç olarak finansal veriler
505
çerçevesinde Avrupa Futbol kulüpleri genelinde FFP düzenlemesinden sonra önceye nazaran
ciddi iyileşmeler görülmektedir. Dönem zararlarının azalmış, aktiflerin atmış, borçluluk
düzeyinin düşmüş olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye süper Liginde incelenen 4 büyük kulüp
açısından FFP kurallarına uyumun sağlanamamış olduğu, finansal kriterler açısından durumun
FFP öncesine nazaran daha iyi olmadığı tespit edilmiştir.
FFP kriterleri temelinde yer alan 5 kuralın araştırmaya konu 9 kulüp içinde Avrupa
kulüplerinin uyum düzeyleri Türkiye kulüplerine nazaran oldukça iyi durumdadır. Çalışmaya
konu kulüplerin 2015-2016 sezonu finansal fair play karnesi aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Görüldüğü üzere çalışmaya alınan Türkiye süper liginin 4 büyük kulübünün finansal fair play
kriterlerine uyumunda sorunlar bulunmaktadır. Kural ihlali olan kriterler kırmızı ile yazılmıştır.
Öncelikle yüksek başabaş açıkları, kulüplerin finansal açıdan yüksek zararlara sahip olduklarını
göstermektedir. Türkiye süper liginden çalışmaya konu 4 takımından 3’ünün net borcu
gelirlerinden fazla, birinin ki ise neredeyse eşittir. Bu durum gelirden fazla borçlanma
yapıldığını ve borçların ödenmesinde zorluklar yaşanabileceğinin işaretidir. 4 süper lig
kulübünün hepsinin özsermayesi negatif durumdadır. Bu durum yıllardan beri yüksek zararlar
veren bilançoların sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa liglerinden rastgele seçilen
çalışmaya konu kulüplerin finansal fair play kriterlerine uyum düzeylerinin yüksek olduğu
görülmektedir.
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
Tablo 27. Çalışmaya Konu Kulüplerin 2015-2016 Finansal Fair Play Karnesi
2017/2
LİG
506
KULÜP
BAŞABAŞ
ÜCRET /
NET BORÇ
ÖZ
DENKLİĞİ €
GELİR
/ GELİR
SERMAYE €
İspanya
Real Madrid
111.298
35%
2%
442.248
İngiltere
Manchester United
76.410
45%
51%
458.282
Almanya
Borussia
42.658
43%
7%
347.487
Dortmund
İngiltere
Arsenal
31.994
55%
2%
328.061
İtalya
Juventus
-314
51%
51%
53.384
Fransa
Olympic Lyon
-38.000
46%
116%
145.032
Trabzonspor
-87.999
151%
185%
-51.571
Galatasaray
-96.828
46%
128%
-111.270
Beşiktaş
-113.521
50%
106%
-166.070
Fenerbahçe
-141.058
50%
93%
-122.775
< 5 MİLYON
< 70%
< 100%
POZİTİF
Türkiye
KURAL
Bu sonuçlar UEFA Benchmarking raporundaki genel tabloyu doğrulamaktadır Finansal fair
play kriterlerin amacına uygun sonuçlar aldığı söylenebilir ancak daha net bir yargıya ulaşmak
için benzer çalışmalar liglerin orta ve alt sıralarındaki takımları için de yapılmalıdır.
KAYNAKÇA
Akbaş, K. 2011. “UEFA, Yeni Yönetmeliği Finansal Fair Play İle Avrupa Futbolunda Olduğu
Gibi Futbolumuzda Da Taşları Yerinden Oynatacak, Peki Kulüplerimiz Ne Kadar Hazır?”
http://www.fourfourtwo.com.tr (Erişim Tarihi: 07.05.2016).
Aşkar, T. 2012. “Finansal Fair Play: Kulüplerimizi Bekleyen
http://www.futbolekonomi.com (Erişim Tarihi: 20.03.2016).
Borissia Dortmund,
10.03.2017)
Büyük
Tehlike”,
http://aktie.bvb.de/eng/Publications/Annual-Reports (Erişim Tarihi:
Deloitte,
http://www2.deloitte.com/tr/tr/pages/consumer-business/articles/futbol-para-ligi2016.html (Erişim Tarihi: 20.03.2016).
Franck, E. 2014. “Financial Fair Play in European Club Football: What Is It All About?”,
International Journal of Sport Finance, 9.
Geey, D. 2012. “Football League Financial Fair Play: Domestic League Regulation,
http://www2.warwick.ac.uk (Erişim Tarihi:05.05.2016).
Uefa Finansal Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbol Kulüpleri Üzerindeki Etkisi: Avrupa 5 Büyük Ligi Ve
Türkiye Süper Ligi Üzerine Bir İnceleme
Juventus, http://www.juventus.com/en/club/investor-relations/financial-reports/statements-andreports/2015-16.php (Erişim Tarihi : 10.03.2017).
Macdonald, A.L. 2014. “The impact of UEFA’s Financial Fair Play regulation: A Case Study
analysis of FC Porto, Chelsea FC and Real Madrid CF”, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi,
Glasgow.
Manchester
United,
http://ir.manutd.com/financial-information/annual-reports/2016.aspx
(Erişim Tarihi: 10.03.2017).
Müller, J. C., vd. 2012. “The Financial Fair Play Regulations of UEFA: An Adequate Concept
to Ensure the Long-Term Viability and Sustainability of European Club Football?”
International Journal of sport Finance, 7.
Olympic Lyon, http://investisseur.olympiquelyonnais.com/en/financial-information/annualreports.html (Erişim Tarihi: 10.03.2017).
Özevin, O. 2016. UEFA Mali Fair Play Düzenlemesinin Avrupa Futbolu Ve Türkiye Süper Ligi
Dört Büyük Futbol Kulübü Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 9(44).
Özkurt, E. 2014. “UEFA Mali Fair Play Kuralları Temel Esaslar, Kulüpleri Bekleyen Tehlikeler
Ve Çıkış Yolları” http://ozkurt.av.tr (Erişim Tarihi: 03.04.2014).
Peeters, T. ve S. Szymanski. 2012. “Vertical restraints in soccer: Financial Fair Play and the
English Premier League”, Unıversıty Of Antwerp Faculty of Applied Economics Research
Paper, 028.
Preuss, H. Vd.2014. “UEFA Financial Fair Play: The Curse Of Regulation”, EJSS Journal, 2(1).
Real Madrid, http://www.realmadrid.com/en/members/member-card/annual-reports (Erişim
Tarihi: 10.03.2017).
Saban M. ve F. Demirci. 2016. “Finansal Fair Play Ve Türkiye’deki Dört Büyük Futbol
Kulübünün Uyum Düzeyinin İncelenmesi”, Mali Çözüm, Eylül-Ekim.
Sass, M. 2012. “Long Term Competitive Balance Under UEFA Financial Fair Play
Regulations”, Otto Von Gyericke Universitat, Working Paper, 5/2012.
Spor Ekonomi, UEFA Financial Fair Play Kuralları Ve Türk Futbol Kulüplerini Bekleyen
Tehlike
http://sporekonomi.blogspot.com.tr/2014/02/uefa-financial-fair-play-kurallarve.html (Erişim Tarihi: 13.05.2016).
Szymanski, S. 2014. “Fair Is Foul: A Critical Analysis of UEFA Financial Fair Play”,
International Journal of Sport Finance, 9.
Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüp Lisans Ve Finansal Faır Play Talimatı,
http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=218 (Erişim Tarihi: 20.02.2016).
(2016).
Türkiye Futbol federasyonu, UEFA Club Licensing and Financial Fair Play CL/FFP IT Solution
Toolkit http://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/ (Erişim Tarihi: 07.05.2016).
2017/2
Long, R.C. 2012.”Promotıng Competıtıon Or Preventıng ıt? A Competıtıon Law Analysıs Of
UEFA's Fınancıal Faır Play Rules”, Marquette Sports Law Revıew, 23(1).
507
Öğr. Gör. Onur ÖZEVİN
UEFA, Financial Fair Play: All You Need To Know http://www.uefa.com (Erişim Tarihi:
07.05.2016).
UEFA, http://www.uefa.org/protecting-the-game/club-licensing-and-financial-fair-play, (Erişim
Tarihi: 07.05.2016)
2017/2
UEFA,The
European
Club
Footballing
Landscape
http://www.uefa.org/MultimediaFiles/Download/Tech/uefaorg/General/02/29/65/84/22965
84_DOWNLOAD.pdf (Erişim Tarihi: 13.05.2016).
508
UEFA, Uefa Club Lıcensıng And Fınancıal Faır Play 3. Bulletin Complıance And Investıgatıon
Actıvıty Report 2013(15).
UEFA, UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations Edition 2010
http://www.uefa.com/MultimediaFiles/Download/Tech/uefaorg/General/01/50/09/12/1500
912_DOWNLOAD.pdf (Erişim Tarihi: 13.05.2016).
Uluyol, O. 2014. ” Süper Lig Futbol Kulüplerinin Finansal Performans Analizi” , Journal of
Yasar University,S. 9(34).
Vöpel, H. 2011. “Do We Really Need Fınancıal Faır Play In European Club Football? An
Economıc Analysıs”, Cesifo Dıce Report, 3.
www.bjk.com.tr (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.fenerbahce.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.galatasaray.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.kap.gov.tr (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.tff.org (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.trabzonspor.org.tr, (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
www.uefa.com (Erişim Tarihi: 29.04.2016).
MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ:
PANEL VERİ ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA
Doç. Dr. Okyay Uçan
Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 509 - 523
ÖZ
Bu çalışmada BİST 100 endeksi ve endeks üzerinde etkisi olduğu varsayılan makroekonomik
değişkenler arasındaki ilişki panel veri analizi ile test edilmiştir. Çalışmanın zaman serisini; Ocak 2005 Aralık 2016 dönemini kapsayan 144 adet gözlem, bağımsız değişkenlerini ise, beş adet makroekonomik
gösterge oluşturmaktadır. Bağımsız değişken olarak; tüketici fiyat endeksi, Amerikan doları, Euro,
emisyon hacmi ve petrol fiyatı kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını
belirlemek için Johansen eşbütünleşme metodu uygulanmıştır. Analiz sonucunda tüm değişkenlerin
istatistiki olarak anlamlı olduğu görülmüştür. BİST 100 endeksi ile dolar, emisyon hacmi ve petrol
fiyatları arasında pozitif ilişkiye rastlanırken; Euro ve TÜFE’nin endeks ile negatif ilişki içerisinde olduğu
saptanmıştır. Endeks üzerindeki en yüksek etki, %4,28 ile dolar ve -%4,94 ile Euro’ya aittir.
Anahtar Kelimeler: Makroekonomik Göstergeler, Borsa İstanbul, Panel Veri Analizi
JEL Sınıflandırması: C23, E02, G10
MACROECONOMIC INDICATORS' EFFECT ON STOCK EXCHANGE INDEX: AN
APPLICATION ON BORSA ISTANBUL WITH PANEL DATA ANALYSIS
ABSTRACT
In this paper, BIST 100 Index and macroeconomic variables which assumed have impact on BIST 100
Index, were tested by panel data analysis. Data set consist of 144 time series observations from January
2005 to December 2016 and five macroeconomic indicators as independent variables. Consumer price
index, American dollar, Euro, emission volume and oil prices were used as independent variables.
Johansen cointegration method used to determine the existence of long term relationship between
variables. As a result of analysis, observed that all variables have statistically significant parameters.

Makale gönderim tarihi: 02.04.2017; kabul tarihi: 29.05.2017
Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, İktisat, okyayucan@ohu.edu.tr

Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme, fatih_guzel1990@yahoo.com

Selçuk Üniversitesi, İİBF, İşletme, melekacar@yahoo.com

509
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
While there is a positive relationship between BIST 100 Index and American dollar, emission volume and
oil prices; Euro and consumer price index were found to be in negative relation with the Index. The
highest impact on the BIST 100 Index is in dollars with 4.28% and the Euro with - 4.94%.
Keywords: Macroeconomic Indicators, Borsa Istanbul, Panel Data Analysis
2017/2
JEL Classification: C23, E02, G10
510
1. GİRİŞ
Borsaların ekonomik birimler arasında bir bağlantı vazifesi görmesi, finansal kaynakların
etkin dağılımı ve kullanımını kolaylaştırmaya yönelik işlevleri göz önüne alındığında önemi
daha iyi anlaşılmakta, etki ve tepkime içinde bulunduğu alanların genişliği ise, çok sayıda
akademik çalışmada yer bulmasını sağlamaktadır. Borsa endeksleri, çeşitli faktörlerin bir araya
gelmesiyle oluşmakta ve çok geniş ekonomik kesimleri kapsadığı için, genel olarak ekonominin
göstergesi sayılmaktadır. Son dönemlerde borsa endeksleri, alternatif bir yatırım aracı olarak
ekonomik birimlerin portföylerinde yer almaktadır.
Borsa endeksinin ekonomideki değişimleri yansıtan bir gösterge niteliğinin yanında, finansal
portföylerde yer alan bir yatırım ve risk yönetiminde kullanılan bir referans gösterge olması,
endeksi dikkatle izlenen bir değer konumuna getirmiştir. Ekonomide yaşanan gelişmeler,
doğrudan veya dolaylı olarak borsa endeksinde karşılık bulmaktadır. Ekonomik değişimler,
niteliklerine göre farklı makroekonomik göstergeler ile izlenmektedir. Bazı makroekonomik
değişkenler ile endeks arasında pozitif etkileşim bulunurken, ilişki bazı değişkenler için
negatiftir. İlişkinin yönü ve düzeyi, makroekonomik göstergenin ekonomi üzerindeki etkisi
ölçüsünde değişmektedir.
Bu çalışmada, makroekonomik değişkenlerin Borsa İstanbul temel göstergesi olan BİST 100
endeksi üzerine etkisinin tespiti amaçlanmıştır. BİST 100 endeksi, borsanın temel göstergesi
sayılmakta ve en yüksek piyasa değeri ile işlem hacmine sahip paylardan oluşmaktadır. Endeksi
oluşturan paylar, genel olarak ekonominin çeşitli alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin
paylarıdır. Dolayısıyla, ekonomideki herhangi bir devinim, bu payların değerlerini belirli oranda
etkileyerek endeks değerinde bir farklılaşmaya sebep olacaktır. Bu nedenle endeks değeri,
ekonomiyi gözlemlemek için bir perspektif sunmaktadır.
Çalışmada bağımsız değişkenler
olarak; petrol, döviz, enflasyon, emisyon ve faiz faktörleri alınmıştır.
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
Çalışmanın ikinci bölümünde literatür incelenmekte, üçüncü bölümde veri seti, kısıtlar,
yöntem ve ampirik bulgular açıklanmaktadır. Son bölümde ise, analiz sonucu elde edilen
bulgular değerlendirilmektedir.
Yatırımcılar borsa ve bireysel pay senetlerini alternatif bir getiri aracı olarak görmektedir.
Dahası, gelişen ve kolaylaşan iletişim sistemleri sayesinde bireysel ve kurumsal yatırımcılar
farklı ülkelerdeki borsalarda ve pay senetleri üzerinde işlem yapabilmektedir. Borsaların klasik
yatırım araçlarından daha yüksek oranda sağladığı getiri ve sahip olduğu potansiyel çoğu zaman
ekonomi ve akademi çevrelerinde gündem konusu olmuştur. Bu durum, konu üzerinde birçok
araştırma ve analizi beraberinde getirmiştir. Aşağıda genel olarak uluslararası ve yerli yazında
önemli yere sahip belli başlı çalışmalar incelenmiştir.
Cutler vd. (1988) çalışmalarında pay fiyatlarındaki değişime neden olan faktörleri
sorgulamışlardır. New York Menkul Kıymetler Borsası (NYSE)’nın örneklem olarak alındığı
çalışmada, Vektör Otoregresif Modeller (VAR) yardımıyla makroekonomik faktörlerin fiyat
hareketlerini beşte bir oranında açıklayabildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında, 19261985 döneminde Kennedy suikastı, Pearl Harbor vb. 49 politik gelişme ve uluslararası
çatışmanın da pay senedi fiyatları üzerinde etkilerinin olduğu vurgulanmıştır. Halka açık
bilgilerle pay senedi fiyatlarındaki değişimlerin ancak yarıya yakın kısmının açıklanabildiği
ifade edilmiştir. Humpe ve Macmillan (2009), Amerika ve Japonya’yı konu alan çalışmada,
uzun dönemli pay piyasası değişimlerine neden olan makroekonomik değişkenleri
araştırmışlardır. Ocak 1965 – Haziran 2005 dönemini kapsayan veri seti üzerinde Johansen
eşbütünleşme analizi yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre; S&P 500 endeksi ile sanayi üretimi
arasında pozitif, TÜFE ve uzun dönemli faiz oranları arasında negatif ilişki saptanmıştır. Nikkei
225 endeksi ile sanayi üretimi arasında pozitif ve emisyon arasında negatif ilişki tespit
edilmiştir.
Naka vd. (1998) Bombay Menkul Kıymetler Borsası (BES) ve seçilmiş makroekonomik
değişkenler arasındaki ilişkiyi Vektör Hata Düzeltme Modelini (VECM) kullanarak
araştırmışlardır. Bağımsız değişken olarak seçilen makroekonomik göstergeler; TÜFE, sanayi
üretim endeksi, para arzı (M1), bankalararası faiz oranı ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıladır (GSYH).
Bu değişkenlerin üçü arasında uzun dönemli eşbütünleşme ilişkisinin olduğu saptanmıştır. İlki
2017/2
2. LİTERATÜR TARAMASI
511
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
paranın yansızlığı, ikincisi faiz oranlarından borsa getirisine ve üçüncüsü stok fiyatlarından
nominal GSYH’ya doğru negatif bir ilişkinin olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, TÜFE’deki pozitif
artışın borsayı %15 negatif, sanayi üretimindeki artışın ise, %10 pozitif etkilediği tespit
edilmiştir. Makroekonomik değişkenlerin endeks getirisi üzerindeki etkileri ve ilişkisi Victor ve
2017/2
Kuwornu’nun (2011) yaptığı çalışmada da ele alınmıştır. Gana Borsasının ele alındığı çalışmada
512
yazarlar, Ocak 1992 – Aralık 2008 dönemi için Box-Jenkins zaman serisi LSM regresyon
modelini kullanmışlardır. Yapılan analizler sonucunda; hazine bonosu faiz oranı, döviz kuru ve
ham petrol fiyatlarının pay senetleri getirileri üzerinde bir etkiye sahip olmadıkları; endeks
getirisi ile TÜFE arasında güçlü bir ilişkinin varlığı vurgulanmıştır.
Nasseh ve Strauss (2000), Johansen eşbütünleşme analizi ile Fransa, Almanya, İtalya,
Hollanda, İsviçre ve İngiltere olmak üzere altı Avrupa ülkesinde pay senedi fiyatları ve
makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Sanayi pay endekslerindeki
değişimi açıklamak için ise; Almanya sanayi üretimi, üretim siparişleri, kısa dönem faiz oranı,
uzun dönem faiz oranı, tüketici fiyat endeksi ve Almanya faiz oranları kullanılmıştır. Endeksteki
uzun dönemli değişimi açıklamada, sanayi üretimi ve üretim siparişlerinin önemli birer faktör
olduğu saptanmıştır. Almanya sanayi üretimi ve kısa dönemli faiz oranlarının diğer beş ülkedeki
pay senedi fiyatlarını etkilediği sonucuna da ulaşılmıştır. Peiró (2016), Avrupa’nın en büyük üç
ekonomisi Almanya, Fransa ve İngiltere pay senetleri ile sanayi üretimi ve faiz oranları
arasındaki ilişkiyi 1969-2013 dönemi için incelemiştir. Analiz sonuçlarına göre; her iki
değişkenin de pay senedi getirileri üzerinde etkili olduğu, değişkenler ile pay senedi getirilerinin
yarısının açıklanabileceği ortaya konmuştur. İncelenen dönemin tamamı göz önüne alındığında,
değişkenlerin aynı etkiye sahip olduğu, fakat dönemlere ayrıldıkça farklı etkilerin gözlendiği
vurgulanmıştır. Söz konusu Avrupa ülkeleri için etkiler benzer iken, Amerika için durum tam
tersidir. Sanayi üretimi, pay getirilerinde değişimin tek faktörü olarak görülmektedir.
Gelişen ülke borsa getirileri ve makroekonomik değişkenler arasındaki ilişki, 1985-1997
dönemi için Bilson vd. (2001)’nin yaptıkları çalışmada çok faktörlü modeller ile analiz
edilmiştir. Çalışmada 20 gelişen ülke piyasası test edilmiştir. Araştırmaya konu olan 10 ülkenin
global ekonomide önemli bir yere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu ülkeler; Brezilya,
Yunanistan, Endonezya, Kore, Malezya, Meksika, Filipinler, Portekiz, Tayvan ve Tayland’dır.
Makroekonomik değişkenlerin etkileri ise, ayrı olarak araştırılmıştır. Döviz kurunun 12, para
arzının altı, reel üretim ve varlık fiyatlarının ise sadece bir ülkede borsa getirisi üzerinde etkisi
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
olduğu belirtilmiştir. Garcia ve Liu (1999) ise, Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Meksika,
Peru, Venezüella, Endonezya, Kore, Malezya, Filipinler, Tayvan, Tayland, Japonya ve Amerika
Birleşik Devletlerinde (ABD) borsaların gelişmişliğinde makroekonomik faktörlerin etkilerini
panel regresyon yöntemiyle araştırmışlardır. Pay senedi piyasasında kapitalizasyonu etkileyen
piyasasının likiditesi olduğunu saptamışlardır. Makroekonomik volatilitenin ise, çok büyük
etkisinin bulunmadığını öne sürmüşlerdir.
Ibrahim ve Aziz (2003), Ocak 1977 – Ağustos 1998 dönemini kapsayan veri seti ile Malezya
Menkul Kıymetler Borsası ve makroekonomik değişkenler arasındaki etkileşimi incelemişlerdir.
Çalışmada eşbütünleşme ve VAR testleri uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda; sanayi
üretimi, tüketici fiyat endeksi ve pay senedi fiyatları arasında uzun dönemli pozitif ilişki, para
arzı ile döviz kuru ve pay senedi fiyatları arasında negatif ilişki saptanmıştır. Maysami vd.
(2004), Singapur Menkul Kıymetler Borsası Endeksi (STI) ile seçilmiş makroekonomik
değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkiyi araştırmak üzere VECM tekniğini kullanmışlardır.
Çalışmanın konu aldığı zaman aralığı Şubat 1995 – Aralık 2001 dönemidir. Ana endeksin
yanında çalışmada sektör endeksleri de analiz edilmiştir. Ana pazar endeksi ve emlak sektör
endeksi ile kısa ve uzun dönemli faiz oranı, sanayi üretimi, fiyat endeksi, döviz kuru ve para
arzı arasında güçlü ilişki bulunmuştur. Sektör endekslerinden finans endeksi ile sanayi üretimi
ve para arzı arasındaki ilişkinin, turizm endeksi ile de faiz oranları ve para arzı arasındaki
ilişkinin önemsiz olduğu sonucuna varılmıştır. Maysami ile benzer şekilde Benli (2015), BİST
100’ün yanında sektör endekslerinde yaptığı çalışma çerçevesinde döviz kuru ile ilişkisini
Granger nedensellik ve Johansen eşbütünleşme analizleriyle araştırmıştır. Elde edilen sonuçlara
göre; döviz kuru ile test edilen endeksler arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Kısa dönemli ilişkiler incelendiğinde ise, döviz ile sanayi sektör endeksi
arasında nedensellik ilişkisinin olmadığı, mali sektör endeksi ile tek yönlü ilişki, teknoloji
sektör endeksi ve hizmet sektör endeksi arasında çift yönlü nedensellik ilişkisinin varlığı
saptanmıştır.
Durukan (1999), 1986-1998 dönemini kapsayan veri seti ve En Küçük Kareler Yöntemi
(LSM) ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) pay senedi fiyatları ve bazı
makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi çalışmasına konu edinmiştir. Analiz sonucunda;
pay senedi fiyatlarını açıklamadaki en önemli faktörün, faiz oranı olduğu ve negatif yönlü bir
2017/2
önemli faktörlerin; reel gelir, tasarruf oranı, finansal aracıların gelişmişliği ve pay senedi
513
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
ilişkinin varlığı vurgulanmıştır. Para arzı, enflasyon ve döviz kurunun, pay senedi fiyat
endeksindeki (İMKB-100) değişimleri açıklamada anlamlı bir role sahip olmadığı belirtilmiştir.
İMBK’nin konu alındığı bir başka çalışma Yılmaz vd. (2006) tarafından gerçekleştirilmiştir.
İMKB ana endeksini etkilediği düşünülen makroekonomik değişkenler, LSM, VEC Johansen
2017/2
eşbütünleşme ve Granger nedensellik testleriyle analiz edilmiştir. Analizler sonucunda; endeks
514
ile TÜFE, mevduat faiz oranı ve sanayi üretim endeksi arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit
edilmiştir. Ayrıca, endeks ile döviz kuru ve M1 para arzı arasında çift yönlü ilişki, TÜFE ve faiz
oranlarından endekse ise tek yönlü ilişki bulunmuştur.
Albeni ve Demir (2005), 1991-2000 dönemini kapsayan veri seti üzerinde çoklu regresyon
analizi uygulayarak İMKB mali endeksi ile makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi
analiz etmişlerdir. Sonuç olarak, mali endeksi açıklama gücü olan değişkenlerin mevduat faiz
oranı, cumhuriyet altını, uluslararası portföy yatırımları, Alman markı olduğu saptanmıştır.
Ayrıca, Cumhuriyet altını dışındaki diğer değişkenler ve endeks arasında negatif ilişki
gözlenmiştir. Çoklu regresyon modelinin kullanıldığı bir diğer çalışma da Kandır (2008)
tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada finansal olmayan şirketleri kapsayan veri setini
kullanarak, Temmuz 1997 – Haziran 2005 dönemi için piyasa değeri, defter değeri/piyasa
değeri, fiyat kazanç oranı ve kaldıraç oranı kriterlerine göre oluşturulan 12 portföy ve
makroekonomik değişkenlerin ilişkisi araştırılmıştır. Analizler sonucunda; döviz kuru, faiz
oranı, MSCI dünya endeksinin oluşturulan bütün portföylerin getirilerini, TÜFE’nin ise sadece
üç portföyün getirilerini etkilediği saptanmıştır. Sanayi üretimi, M1 para arzı ve petrol
fiyatlarının pay senedi getirisi üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Ayaydın ve Dağlı (2012), Türkiye de dâhil 22 gelişen ülke pay senedi fiyatlarını etkileyen
makroekonomik faktörleri 1994-2009 yılları için araştırılmışlardır. Panel veri analizinin
kullanıldığı çalışmanın sonuçlarına göre; bütün gelişen ülke pay senedi getirilerinin S&P 500
endeksinden pozitif etkilendiği ve 1997-1998 Doğu Asya krizi, 2008 küresel finansal kriz ve
döviz kurundan negatif etkilendiği saptanmıştır. Ek olarak, mevduat faiz oranının hiçbir ülkede
pay senedi getirileri üzerinde etkisi olmadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Borsa İstanbul üzerine
Güngör ve Kaygın (2015) tarafından yapılan çalışmada ise, imalat sanayi şirketleri pay senedi
fiyatını etkileyen faktörler dinamik panel veri yöntemi ile analiz edilmiştir. Şirketlerin finansal
tablolarından elde edilen finansal oranlar mikro ekonomik, diğerleri ise makroekonomik
değişkenler olarak sunulmuştur. Yapılan analizler sonucunda finansal oranlar ile pay senedi
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
fiyatları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Finansal oranların pay senedi fiyatının tahmin
edilmesinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. 2005-2011döneminde pay senedi fiyatları ile
para arzı, döviz kuru, sanayi üretim endeksi ve petrol fiyatları arasında pozitif; mevduat faiz
oranı, TÜFE, GSYİH, altın ve dış ticaret dengesi arasında negatif ilişki saptanmıştır.
makroekonomik faktörleri Arbitraj Fiyatlandırma Modeli (APM) ile test etmişlerdir. İMKB 30
endeksinin örneklem olarak alındığı çalışma, Ocak 1998 – Aralık 2002 dönemini
kapsamaktadır.
Analizler
sonucunda,
pay
senedi
getirilerini
etkileyen
anlamlı
tek
makroekonomik değişkenin TÜFE olduğu sonucuna varılmıştır. Kaya vd. (2013), İMKB 100
endeksini örneklem olarak aldıkları çalışmada, pay senedi getirileri ve makroekonomik
değişkenler arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Çoklu doğrusal regresyon modelinin kullanıldığı
çalışmanın sonuçlarına göre; 2002:1 – 2012:6 dönemi için pay senedi getirileri ile M2 para arzı
arasında pozitif, döviz kuru ile negatif ilişki tespit edilmiştir. Pay senedi getirileri ile mevduat
faiz oranları ve sanayi üretim endeksi arasında ise, istatistiki olarak anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır.
Öncü vd. (2015) BİST 100 endeksi ile altın ve reel döviz kuru arasındaki ilişkiyi
eşbütünleşme testleriyle analiz etmişlerdir. Ocak 2002 – Kasım 2013 dönemi için, altın ve reel
döviz kurunun BİST 100 endeksinin Granger nedeni olduğu, ayrıca altın değişkeninin reel döviz
kurunun da Granger nedeni olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Coşkun ve Ümit (2016), BİST 100
endeksi ile döviz kuru, altın fiyatı, mevduat faiz oranı ve reel konut fiyat endeksi arasındaki
uzun dönemli ilişkiyi, Ocak 2000 – Temmuz 2007 dönemi için Johansen ve yapısal kırılmaları
dikkate alan Maki eşbütünleşme testi ile analiz etmişlerdir. Johansen testi ile seriler arasında bir
adet eşbütünleşme ilişkisi bulunurken, Maki testinde hiçbir ilişki bulunamamıştır. Sonuç olarak;
kullanılan bağımsız değişkenlerin pay senedi piyasasının ikamesi olamayacağı olasılığı ve
kendine özgü dinamiklerinin varlığına işaret edilmiştir.
3. UYGULAMA VE ANALİZ
3.1. Araştırma Yöntemi ve Veriler
Yukarıdaki teorik çerçevede ele alınan bu çalışma, 2005:M1 – 2016:M12 dönemini kapsayan
144 adet aylık gözlem verisinden oluşmaktadır. Veriler TCMB veri dağıtım sistemi EVDS,
TUİK, Maliye Bakanlığı ve İş Yatırım’dan alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir. Verilerin
2017/2
Cihangir ve Kandemir (2010), finansal kriz dönemlerinde pay senedi getirilerini etkileyen
515
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
analizinde Eviews 9.5 programından faydalanılmıştır. Değişkenleri; BİST 100 endeksi
(bist100), Tüketici Fiyat Endeksi (Tufe), Amerikan doları (Dolar), Euro (Euro), emisyon hacmi
(Ehacmi) ve petrol fiyatları (Pfiyat) oluşturmaktadır. BİST 100 endeksi, temel pazar endeksi
olarak kabul edilmekte ve borsada işlem hacminin büyük bir kısmını kapsamaktadır. Diğer bir
2017/2
değişken ise, enflasyon olarak belirlenmiştir. Enflasyon değişkenini karşılamak için TÜFE
516
faktörü kullanılmıştır. TÜFE değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim oranlarını
ifade edecek şekilde çalışmaya dâhil edilmiştir. Döviz kuru göstergesi olarak çalışmaya iki adet
bağımsız değişken eklenmiştir. Türkiye’nin ihracatında hâkim para olan Euro ve ithalatında
kullanılan Dolar bu değişkenleri karşılamaktadır. Emtia fiyatları da literatürde sıklıkla
kullanılmaktadır. Çalışmaya dâhil edilen emtia ise petrol fiyatıdır. Petrol fiyatı olarak Batı
Texas brent fiyatı referans alınmıştır. Çalışmada kamu kesimi ise, emisyon hacmi ile temsil
edilmeye çalışılmıştır. Emisyon hacmi M2 para arzı olarak kullanılmıştır. BİST 100, Dolar,
Euro, Ehacmi ve Pfiyat isimli değişkenlerin doğal logaritmaları alınarak lnBist100, lndolar,
lneuro, lnehacmi ve lnpfiyat şeklinde isimlendirilerek kullanılmaktadır. TÜFE değişkeni oran
olduğu için veriler orijinal halinde bırakılmıştır.
Çalışmada değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını belirlemek için Johansen
eşbütünleşme metodu (Johansen 1988; Johansen ve Juselius 1990) kullanılmıştır. Eğer
değişkenler eşbütünleşik ise, gecikmeli hata düzeltme terimi modele eklenmedikçe bu
değişkenlerin birinci derece farkı alınarak uygulanan model yanlış belirlenmiş ve sahte
regresyona neden olacaktır. Ayrıca bu testler, değişkenlerin farkını alarak serileri mekanik bir
şekilde durağan hale getirmekte ve sonuç olarak değişkenlerin orijinal halinde saklı ve yüklü
bulunan bilgilerin elimine edilmesine sebep olmaktadırlar. Hata düzeltme modelleri,
eşbütünleşik denklemden elde edilen hata düzeltme teriminin gecikmelisini modele eklemekte
ve değişkenlerin farkı alınmasıyla kaybedilen uzun dönem bilgileri yeniden modelin kapsama
alanına almaktadır (Uçan ve Öztürk 2010, 313).
Eşbütünleşme analizinin işleyebilmesi için öncelikle VAR analizi uygulanmalıdır. Bunun
için değişkenlerin durağan olmaları gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle değişkenlerin birim
kök testleri yapılmalıdır. Bu amaçla Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testi kullanılmıştır. Ele
alınan değişkenlerin birim kök içermesi iktisadi açıdan bir önceki değerleri ile ilişkili olduğunu
göstermektedir. Birim kök içeren bu değişkenlerin düzeyde regresyon ilişkisine dâhil edilmesi t
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
ve F gibi temel istatistikleri anlamsız kılarken, hesaplanan serilerin varyanslarının da sabit
olmaması durumunu doğurur ki, sonuçta iktisadi bir yorum yapılmasını engeller.
3.2. Ampirik Analiz Sonuçları
1’de verilmiştir. Olasılık değerleri kullanılarak değişkenlerin durağan olup olmadıklarına karar
verilebilir. Bütün değişkenler birinci farkları alındığında 0,05 değerinden küçük olasılık
değerlerine sahip olduğundan, %5 anlamlılık seviyesinde durağan hale gelmiştir. Yani bütün
değişkenler I(1)’dir.
Tablo 1. ADF Birim Kök Testi
Değişkenler
Düzey
ADF Değeri
Olasılık
Birinci Fark
ADF Değeri
Değerleri
Olasılık
Değerleri
LnBist100
-2,791
0,202
-9,179
0,000
Tufe
-2,631
0,267
-7,985
0,000
LnDolar
-1,344
0,872
-8,323
0,000
LnEuro
-2,280
0,441
-9,265
0,000
LnEhacmi
1,042
0,982
-2,522
0,011
LnPfiyat
-2,731
0,225
-8,144
0,000
Daha sonra VAR analizini uygulamak için uygun gecikme uzunluğu bulunmuştur. Gecikme
uzunluğu için en sık kullanılan testler Akaike Bilgi Kriterleri (AIK) ile Schwarz Bilgi Kriteri
(SC)’dir. Bu testlere göre sonuçlar Tablo 2’deki gibidir.
2017/2
Değişkenlerin durağanlığını kontrol etmek için kullanılan birim kök testi sonuçları Tablo
517
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
Tablo 2. Gecikme Uzunlukları
Gecikmeler
1
2
3
4
LR
1987,63
66,17
54,86*
31,31
FPE
6,88E-08
6,84E-15*
7,32E-15
9,51E-15
AIC
-15,58
15,59*
-15,53
-15,28
SC
-14,68*
-13,92
-13,09
-12,07
HQ
-15,21*
-14,91
-14,53
-13,97
2017/2
Bilgi Kriterleri
518
*Kriterin hangi gecikme uzunluğunu kabul ettiğini gösterir (Her test %5 anlamlılık seviyesinde
değerlendirilmiştir).
Bu çerçevede VAR analizi için uygun gecikme uzunluğu LR kriterine göre 3, FPE ve AIC
kriterlerine göre 2 ve SC ve HQ kriterlerine göre 1’dir. AIC kriteri baz alınarak gecikme süresi
2 alınmıştır. Aynı dereceden entegre yani I (1) olduğundan, bulunan serilerin uzun dönemde
ilişkisini açıklayabilmek için eşbütünleşme testine gidilir. İki gecikme uzunluğu için Johansen
eş-bütünleşme testi uygulanmıştır.
Tablo 3. Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları
İz Testi
%5 Kritik Değer
Olasılık
Eş Bütünleşme
Hiç Yok*
135,246
95,753
0,000
84,704
69,818
0,002
En Çok 1 Tane*
56,611
47,856
0,006
En Çok 2 Tane*
30,187
29,797
0,045
En Çok 3 Tane*
11,379
15,494
0,189
En Çok 4 Tane
0,717
3,841
0,396
En Çok 5 Tane
Olasılık
Eş Bütünleşme
Maximum Özdeğer Testi
%5 Kritik Değer
Hiç Yok *
50,542
40,077
0,002
28,092
33,876
0,209
En Çok 1 Tane
26,424
27,584
0,069
En Çok 2 Tane
18,808
21,131
0,102
En Çok 3 Tane
10,661
14,264
0,172
En Çok 4 Tane
0,717
3,841
0,396
En Çok 5 Tane
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
Tablo 3’de ki eşbütünleşme sonuçlarına göre; değişkenler arasında en az bir eşbütünleşme
ilişkisi bulunmuştur. Bunun anlamı, kullanılan değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin
varlığıdır. Eşbütünleşme sonrasında, Hata Düzeltme Modeli (HDM) kullanılarak değişkenler
arasındaki dengesizliklerin düzeltilmesi amaçlanır. Değişkenler arasında eşbütünleşme
yakınsayacağı anlamına gelmektedir. Kısa vadede değişkenlerin etkisini ölçerek yakınsama
sürecini hesaplamak için, hata düzeltme modelinin yapılması gerekir.
519
Tablo 4. Normalize Edilmiş Denklem ve Hata Düzeltme Modeli
D(Lnbist100)
D(Tufe)
D(LnDolar)
D(LnEuro)
D(LnEhacmi)
D(LnPfiyat)
Hata
-0,0541
-0,6995
0,0054
-0,0203
-0,0353
-0,0102
Düzeltme
(0,0234)
(0,3060)
(0,0112)
(0,0107)
(0,0152)
(0,0319)
Katsayısı
[-2,311]
[-2,285]
[0,485]
[-1,899]
[-2,315]
[-0,032]
(HDK)
Normalize Edilmiş Denklem:
LnBist100(-1)=-4,508–0,15Tufe(-1)+4,28LnDolar(-1)–4,94LnEuro(-1)+0,40LnEhacmi(-1)+0,93LnPfiyat(-1)
[6,150]
[-6,128]
[-5,598]
2017/2
bulunması, kısa vadede meydana gelen oynaklıkların uzun vadede kendi ortalamasına
[-2,456]
[-4,852]
Not: () içleri standart hataları gösterirken, [] içleri ilgili parametrenin t istatistiklerini göstermektedir.
Hata düzeltme denkleminden elde edilen hata düzeltme katsayısı negatif ve sıfır ile eksi bir
arasında değerler almaktadır. Değer 1’e ne kadar yakınsa uzun dönem dengesi o kadar kısa
zamanda yakalanır. Tablo 4’de hata sonuçlarına göre, düzeltme katsayısı -0,0541 bulunmuştur.
Hata düzeltme katsayısının % 5 anlamlılık seviyesinde t tablo değeri 1,96’dır. Sonuç olarak,
hata düzeltme katsayısı istatistiki olarak anlamlıdır. Buna göre; BİST 100 endeksinde kısa
zamanda meydana gelen sapmaların her ayda yaklaşık 0,0541 kadarı yok olmaktadır. Söz
konusu sapmalar 1/|HDK| = 1/|-0,0541| = (18,41) yaklaşık 18 dönemlik (1,5 yıl) periyotta uzun
dönem dengesine ulaşacaktır.
Normalize edilmiş denklem incelendiğinde tüm değişkenlerin istatistiki olarak anlamlı
parametrelere sahip oldukları görülmektedir. Bu çerçevede, TÜFE’deki bir birimlik artış BİST
100 endeksinde %0,15’lik bir azalmaya neden olmaktadır. Ek olarak, dolardaki %1’lik artış,
BİST 100 endeksinde %4,28’lik bir artışa neden olurken, Euro’daki %1’lik artış BİST 100
endeksinde %4,94’lük bir azalışa yol açmaktadır. Ayrıca, emisyon hacmindeki ve petrol
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
fiyatlarındaki %1’lik artış, BİST 100 endeksinde sırasıyla %0,40 ve %0,93’lük bir atışa neden
olmaktadırlar.
4. SONUÇ
2017/2
Bu çalışmada borsa endeksi ile endeksi etkilediği düşünülen makroekonomik faktörler
520
arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Johansen eşbütünleşme analizleri ve hata düzeltme modeli ile
değişkenler arasındaki ilişkilerin yönü ve boyutu tespit edilmiştir. Sonuçlar genel olarak
beklenen yönde ve literatür ile uyumlu olarak tespit edilmiştir.
Enflasyonun tüm ekonomik faaliyetler üzerinde doğrudan ve/veya dolaylı etkisi
bulunmaktadır. Enflasyonist dönemlerde paranın değerindeki azalma ile birlikte satın alma gücü
gerileyecek ve talepte bir çekilme yaşanacaktır. Mal ve hizmetlere olan talebin azalması ise,
borsa endeksi üzerinde aşağı yönlü bir baskı unsuru oluşturacaktır. Çalışmada enflasyon ile
endeks arasında ters yönlü ilişki tahmin edilmiştir. Enflasyonu temsil eden TÜFE göstergesinin
değeri, analizler sonucunda negatif olarak tespit edilmiştir. Analiz sonuçları, incelenen literatür
Albeni ve Demir (2005), Humpe ve Macmillan (2009), Güngör ve Kaygın (2015) ile tutarlıdır.
Ancak, TÜFE’nin analizdeki etkisinin çok düşük olduğu gözlenmiştir. Diğer çalışmalarda ise,
en etkili faktör olarak TÜFE sunulmuştur. Negatif olarak tespit edilen ilişki, enflasyonist
dönemlerde pay veya endeks yatırımlarının, yatırımcıların enflasyon sonucu yaşadığı değer
kaybını karşılayacak seviyede olmadığını ortaya koymaktadır.
Emisyon hacminin etkisi de beklendiği üzere pozitif olarak saptanmıştır. Bu sonuç literatür
Güngör ve Kaygın (2015), Bilson vd. (2001), Yılmaz vd. (2006), Kaya vd. (2013) ile benzer
niteliktedir. Emisyon hacmi için pozitif ilişki beklenen bir durumdur. Emisyon hacmindeki artış
kredi amaçlı kullanılabilir kaynakların artması, dolayısıyla ekonomik faaliyetlerde artış ve
ekonomide büyümeye neden olacaktır. Böylece, ekonominin aynası olan borsa endeksinde
artışın meydana gelmesi doğaldır.
Pozitif ilişki gösteren ve literatür ile tutarlı sonuçlar ortaya koyan son değişken, petrol
fiyatlarıdır. Endeksin petrol fiyatları ile ilişkisinin yaklaşık 1% kadar olduğu tespit edilmiştir.
Gelişen ülkelerde petrol fiyatları ile borsa endeksleri arasında pozitif ilişki gözlenmektedir.
Gelişen ülkelerde yüksek üretim ve yüksek kaynak ihtiyacı yaşanmaktadır. Ancak, gelişen
ülkelerin dezavantajı, kullanılan kaynaklarda çeşitlendirme yapılamamasıdır. Petrol kullanılan
enerji kaynakları arasında halen en üst sıradaki yerini korumaktadır. İncelenen dönem için
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
Türkiye’nin büyüme oranı %4’ün üzerindedir. Petrol fiyatlarındaki artışa rağmen, Türkiye’nin
petrole olan talebi daha hızlı artmıştır. Gerçekleşen büyüme oranı, tespit edilen pozitif ilişkinin
en önemli nedeni olarak gösterilebilir.
Çalışmada döviz cinsleri ile ilgili mevcut literatürden farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
döviz göstergesi olarak kullanılmaktadır. Ancak Türkiye ekonomisi için bu durum biraz
farklıdır. İhracatının büyük bir kısmını Avrupa birliği ülkelerine ve Euro ile yapmaktadır. Dolar
ise daha çok ithalatına hâkimdir. Bu nedenle çalışmada iki adet döviz birimi kullanılmıştır.
Ancak, dolar genel literatürden farklı olarak pozitif etkileşim göstermiştir. Literatürde ise,
yoğun olarak negatif sonuçlara ulaşılmıştır. Euro ise, literatürle tutarlı Bilson vd. (2001),
İbrahim ve Aziz (2003), Albeni ve Demir (2005), Kaya, Çömlekçi ve Kara (2013) bir şekilde
negatif ilişki ortaya koymuştur. Döviz kurları ile pay fiyatları arasındaki ilişkiyi açıklamak için
literatürde genellikle portföy yaklaşımı ve geleneksel yaklaşım yöntemleri kullanılmaktadır.
Geleneksel yaklaşıma göre pay senetleri ile döviz kurları arasında pozitif ilişki bulunmaktadır.
Bu ilişkinin sebebi para arz ve talebindeki dengesizliklerdir. Döviz kurlarındaki değişim,
ülkenin uluslararası rekabet gücünü ve dış ticaret dengesini etkileyecek, reel gelir ve üretim
miktarları da bu değişimden etkilenecektir. Bu durum yapılan çalışma dâhilinde dolar değişkeni
sonuçlarının geleneksel yaklaşım ile örtüştüğünü doğrulamaktadır. Portföy yaklaşımında ise,
döviz ile pay fiyatları arasında negatif ilişki vardır. Bu durumun nedeni, pay fiyatlarındaki artış
sonucu yatırımcıların pay almaya yönelmesi ve ulusal para talebi, dolayısıyla döviz değerinde
azalma olarak gösterilir (Erbaykal ve Okuyan 2007, 78). Euro değişkeni için çalışma dahilinde
portföy yaklaşımı geçerlidir. Döviz cinsleri açısından ortaya çıkan literatür ile zıt sonuçlar,
farklı bir araştırmanın konusu olabilir. Özellikle yerli para ile ticaretin çokça tartışıldığı mevcut
dönemde bu konuda yapılacak çalışmalar özgün sonuçlar ortaya koyacaktır.
Elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, hangi makroekonomik değişkenin
endeks ile daha yoğun ilişki içerisinde olduğunun bilinmesi çeşitli çıkar grupları için farklı
anlamlar ifade edecektir. Kamu kesimi ve devlet düşünüldüğünde, yapılan faiz ve vergi
düzenlemeleri değişkenlerin etki düzeylerine göre gerçekleştirilebilir. Yatırımcılar açısından ise,
yapılacak yatırımlarında doğru miktar ve zamanın, başka bir deyişle etkin portföyler ile risk
düzeylerinin minimize edilmesi mümkün olacaktır.
2017/2
Literatürde genel olarak dünya ticaretinde en sık kullanılan para birimi olan Amerikan Doları
521
Doç. Dr. Okyay Uçan - Arş. Gör. Fatih Güzel
Doç. Dr. Melek Acar
KAYNAKÇA
Albeni, M. ve Y. Demir. 2005. Makro Ekonomik Göstergelerin Mali Sektör Hisse Senedi
Fiyatlarına Etkisi (İMKB Uygulamalı), Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 14.
2017/2
Ayaydın, H., ve H. Dağlı. 2012. Gelişen Piyasalarda Hisse Senedi Getirisini Etkileyen
Makroekonomik Değişkenler Üzerine Bir İnceleme: Panel Veri Analizi, Atatürk
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26 (3-4).
522
Bilson, C., T. Brailsford ve V. Hooper. 2001. Selecting Macroeconomic Variables as
Explanatory Factors of Emerging Stock Market Returns, Pacific-Basin Finance Journal, 9
(4).
Cihangir, M. ve T. Kandemir. 2010. Finansal Kriz Dönemlerinde Hisse Senetleri Getirilerini
Etkileyen Makroekonomik Faktörlerin Arbitraj Fiyatlandırma Modeli Aracılığıyla
Saptanmasına Yönelik Bir Çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 15 (1).
Coçkun, Y. ve A. Ümit. 2016. Türkiye’de Hisse Senedi ile Döviz, Mevduat, Altın, Konut
Piyasaları Arasındaki Eşbütünleşme İlişkilerinin Analizi, Business and Economics
Research Journal, 7 (1).
Cutler, D., J. Poterba ve L. Summers. 1988, March. What Moves Stock Prices?, National
Breauog Economic Research: http://www.nber.org/papers/w2538.pdf, (Erişim Tarihi: 5
August 2016).
Durukan, M. 1999. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda Makroekonomik Değişkenlerin
Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi, İMKB Dergisi, 3 (11).
Erbaykal, E., ve A. Okuyan. 2007. Hisse Senedi Fiyatları ile Döviz Kuru İlişkisi: Gelişmekte
Olan Ülkeler Üzerine Ampirik Bir Uygulama, BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar
Dergisi, 1 (1).
Garcia, V. ve L. Liu. 1999. Macroeconomic Determinants of Stock Market Development,
Journal of Applied Economics, 2 (1).
Güngör, B. ve C. Yerdelen Kaygın. 2015. Dinamik Panel Veri Analizi İle Hisse Senedi Fiyatını
Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi, Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
6 (9).
Humpe, A. ve P. Macmillan. 2009. Can Macroeconomic Variables Explain Long-Term Stock
Market Movements? A Comparison of the US and Japan, Applied Financial Economics, 19
(2).
Ibrahim, M. ve H. Aziz. 2003. Macroeconomic Variables and the Malaysian Equity Market: A
View Through Rolling, Journal of Economic Studies, 30 (1).
Johansen, S. 1988. Statistical Analysis of Cointegration Vectors, Journal of Economic
Dynamics and Control, 12 (2-3).
Johansen, S. ve K. Juselius. 1990. Maximum Likelihood Estimation and Inference on
Cointegration–with Applications to the Demand for Money, Oxford Bulletin of Economics
and Statistics, 52 (2).
Makroekonomik Göstergelerin Borsa Endeksi Üzerine Etkisi: Panel Veri Analizi İle Borsa İstanbul’da Bir
Uygulama
Kandır, S. Y. 2008. Macroeconomic Variables, Firm Characteristics and Stock Returns:
Evidence from Turkey, International Research Journal of Finance and Economics (16).
Keskin Benli, Y. 2015. Döviz Kuru ile Borsa İstanbul 100 ve Sektör Endeksleri Arasındaki
İlişkinin Ampirik Analizi, Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler Dergisi, 4
(12).
Maysami, R. C., L. C. Howe ve M. A. Hamzah. 2004. Relationship Between Macroeconomic
Variables and Stock Market Indices: Cointegration Evidence from Stock Exchange of
Singapore’s All-S Sector Indices, Jurnal Pengurusan, 24.
Naka, A., T. Mukherjee ve D. Tufte. 1998, January 1. Macroeconomic Variables and the
Performance of the Indian Stock Market, The University of New Orleans:
http://scholarworks.uno.edu/econ_wp/15, (Erişim Tarihi: 1 September 2016).
Nasseh, A. ve J. Strauss. 2000. Stock Prices and Domestic and International Macroeconomic
Activity: A Cointegration Approach, The Quarterly Review of Economics and Finance, 40
(2).
Öncü, M., İ. Çömlekçi, H.İ. Yazgan ve M. Bar. 2015. Yatırım Araçları Arasındaki
Eşbütünleşme (BİST 100, Altın, Reel Döviz Kuru), AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 15 (1).
Peiró, A. 2016. Stock Prices and Macroeconomic Factors: Some European Evidence,
International Review of Economics and Finance, 41.
Uçan, O. ve Ö. Öztürk. 2010. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri İle Döviz Kuru İlişkisi: Türkiye
Örneği, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (3).
Victor, O. N. ve J. Kuwornu. 2011. Analyzing the Effect of Macroeconomic Variables on Stock
Market Returns: Evidence from Ghana, Journal of Economics and International Finance, 3
(11).
Yılmaz, Ö., B. Güngör ve V. Kaya. 2006. Hisse Senedi Fiyatları İle Makro Ekonomik
Değişkenler Arasındaki Eşbütünleşme ve Nedensellik, İMKB Dergisi, 9 (34).
2017/2
Kaya, V., İ. Çömlekçi ve O. Kara. 2013. Hisse Senedi Getirilerini Etkileyen Makroekonomik
Değişkenler 2002-2012 Türkiye Örneği, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
(35).
523
NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL
UYGULAMASI*
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ**
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 524 - 546
ÖZ
Değer ilişkisi kavramı işletmelerin piyasa değerlerini muhasebe göstergeleriyle açıklamaya çalışan ve
son yıllarda sıklıkla kullanılan bir teoridir. İşletmelerin hisse senedi fiyatlarını ve hisse senedi getirilerini
etkileyen faktörlerin tespit edilmesi birçok çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı,
hisse senedi bilgilerini farklı bir perspektiften değerlendirmek için farklı firma yaşam eğrisi evrelerinde
kazançların ve nakit akış temelli bilgilerin göreceli değer ilişkisini incelemektir. Çalışmada 2006 – 2014
yılları için Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren 153 finansal olmayan işletme, Myers (1977) ve Black
(1998a,b) modelleri kullanılarak incelenmiştir. Kurulan regresyon modellerinde R2 değerleri ve
katsayıların işaretleri karşılaştırılarak hipotezler test edilmiştir. Çalışma sonuçlarına göre, kazançlar tüm
firma yaşam eğrisi evrelerinde daha yüksek değer ilişkisine sahipken nakit akış bilgileri içerisinde ise en
açıklayıcı bileşen yatırım faaliyetlerinden nakit akışlarıdır.
Anahtar Kelimeler: Değer İlişkisi, Nakit Akışları, Kazançlar, Firma Yaşam Eğrisi
JEL Sınıflandırması: M40, M41, M49
VALUE RELEVANCE OF CASH FLOWS AND EARNINGS: BORSA ISTANBUL
APPLICATION
ABSTRACT
Value relevance concept is a widely studied theory to explain market values of firms through
accounting indications in recent years. Determining the factors affecting stock prices and stock returns of
companies is the subject of many studies. The purpose of this study is to examine the relative value
relevance of earnings and cash flow based information in different firm life cycle stages to assess the
stock information from a different perspective. 153 non-financial firms operating on Borsa Istanbul for
*
Makale gönderim tarihi: 17.03.2017; kabul tarihi: 10.05.2017
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü,
omerfarukgulec@hacettepe.edu.tr
**
524
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
the years of 2006 – 2014 are investigated through using Myers (1977) ve Black (1998a,b) models.
Hypotheses are tested through comparing the R2 values and signs of coefficients in the regression models.
According to the study results, while earnings are more value relevant in all firm life cycle stages, the
most explanatory cash flow measure is the cash flow from operations in cash flow information.
Keywords: Value Relevance, Cash Flows, Earnings, Firm Life Cycle
2017/2
JEL Classification: M40, M41, M49
525
1. GİRİŞ
Finansal raporlamanın temel amacı; üçüncü kişilere gerçeğe uygun, güvenilir ve sağlıklı
bilgiler sağlamaktır. Finansal raporlar işletmelerin ilgili kişi ve kurumlarla finansal pozisyon ve
faaliyetler noktasında özet iletişimini gerçekleştirebilmesi açısından hayati önem taşır. Finansal
tablo kullanıcıları gerekli bilgileri kullanarak işletmeye yatırım yapma, kredi sağlama veya diğer
amaçlarını yerine getirirler. Ancak benzer finansal şartlara veya aynı faaliyet alanına sahip
olmasına rağmen, firmaların piyasa değerlerinin aynı olmadığı hatta ciddi anlamda farklılık
gösterdiği bilinen bir gerçektir (Dickinson 2011, 1971). Ortaya çıkan bu farklılıkların
incelenmesinde değer ilişkisi teorisi muhasebe ve finans literatüründe önemli bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Muhasebe ve finans bilgilerinin işletmelerin piyasa değerlerini açıklama
gücü şeklinde ifade edilen değer ilişkisi kavramı, özellikle Uluslararası Finansal Raporlama
Standartlarının küresel anlamda uygulanmasıyla birlikte literatürde geniş bir şekilde ele alınan
bir teori haline gelmiştir (Veith ve Werner 2014). Hisse senedi fiyatları veya getirilerinin çeşitli
muhasebe göstergeleriyle arasındaki ilişkinin doğru tespit edilmesi hem işletmelerin
etkileşenlerinin hem de potansiyel yatırımcıların analizlerine yardımcı olacaktır. Değer ilişkisi
kavramı literatürde birçok farklı açıdan incelenmiş ve özellikle muhasebe standartlarına geçişin
etkileri üzerinde birçok çalışma yürütülmüştür (Kousedinis ve diğerleri 2010). Buna ek olarak
nakit akışları, kazançlar ve tahakkuk esaslı bilgilerin de firmaların piyasa değerleri üzerindeki
etkisini inceleyen birçok çalışma mevcuttur (Bowen ve diğerleri 1987).
Bu çalışmada Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin nakit akış bilgileri ile kazançlarının
göreceli değer ilişkisi incelenerek hangi bilgi türünün daha açıklayıcı ve yüksek değer ilgisine
sahip olduğu konusu üzerinde durulmuştur. Bu araştırmada ayrıca firma yaşam eğrisi teorisine
de değinilerek değer ilişkisi kavramına farklı bir perspektiften yaklaşılmıştır. Yaşam eğrisi,
firmaların farklı yaşam evrelerinde birbirlerinden farklı muhasebe performansı göstermeleri ve
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
farklı karakteristik özelliklere sahip olmaları açısından, akademik çalışmaların üzerinde
yoğunlaştığı ve kullandığı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Adizes 1990, 364). İktisat
literatürü bir firmanın yaşam eğrisi evrelerini (başlangıç), büyüme, olgunluk ve durağanlık veya
düşüş dönemleri olmak üzere 4'e ayırmıştır. Başlangıç ya da kuruluş dönemi birçok çalışmada
Bu çalışma bilindiği kadarıyla Türkiye’de göreceli değer ilişkisini firma yaşam eğrisi
evreleri ile birlikte ilk inceleyen çalışma olup, farklı yaşam evrelerinde kazançların mı yoksa
nakit akış bilgilerinin mi daha yüksek açıklayıcılık gücüne sahip olduğunu ortaya koymayı
amaçlamaktadır. Yaşam eğrisi evrelerine göre sınıflandırılan firmalarda birçok muhasebe ve
finans karakteristikleri farklılaştığı için, muhasebe ölçütlerinin değer ilişkisinin de farklı yaşam
evrelerinde aynı kalmaması beklenen sonuçtur (Black 1998a, 41). Örneğin kuruluş aşamasında
yer alan bir firmanın iflasa sürüklenmesindeki nedenlerden birisi kâr edememek değil, nakit akış
yönetimi eksikliği olabilir (Gort ve Klepper 1982, 635).
Çalışmada 2006 – 2014 yılları arasında Borsa İstanbul’da faaliyetlerine kesintisiz devam
eden 153 finansal olmayan işletme örneklem olarak belirlenmiş ve 1353 firma-yıl gözlemi
üzerinde Myers (1977) ve Black (1998a,b) modelleri test edilmiştir. Feltham ve Ohlson (1995)
değer ilişkisi modelinden de faydalanılarak değer ilişkisi kavramı ortaya konulmuştur. Büyüme,
olgunluk ve düşüş evreleri olmak üzere her bir dönem için 4 farklı regresyon modeli kurulup R2
değerleri ve modelde kullanılan değişkenlerin katsayıları ve işaretleri karşılaştırılarak 3 temel
hipotez test edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, literatürden farklı olarak kazançların değer
ilişkisi işletmelerin büyüme ve düşüş dönemlerinde nakit akışlarından daha yüksektir. Önceki
çalışmalarla benzer bir şekilde ise olgunluk döneminde kazançlar yine daha yüksek değer
ilişkisine sahiptir. Buna ek olarak Black (1998a) ve Black (1998b) çalışmalarında ortaya
konulan ve katsayılardan evrelerde beklenen işaretlerde literatürle uyumlu sonuçlara
ulaşılmıştır.
Çalışmanın ikinci bölümünde firma yaşam eğrisi kavramı ve yaşam eğrisi evrelerinin
özellikleri hakkında kısaca bilgi verilmiş ve kullanılan yaşam eğrisi sınıflandırma modelinden
bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde nakit akışları ve kazançların farklı yaşam eğrisi evrelerindeki
genel durumu diğer çalışmalarla bağlantılı olarak ortaya konulmuştur. Son bölümde ise
hipotezler geliştirilerek kullanılan model ve bulgulardan bahsedilmiş ve çalışmanın sonuçları
tartışılmıştır.
2017/2
ihmal edildiği için sözde bir evre şeklinde değerlendirilebilir (Aharony ve diğerleri 2006, 4).
526
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
2. FİRMA YAŞAM EĞRİSİ KAVRAMI
Firma yaşam eğrisi, iktisat ve pazarlama literatüründen türetilerek geliştirilmiş ve
işletmelerin tıpkı birer canlı organizma gibi doğup, büyüyüp, olgunlaşarak ölümlerini esas alan
bir süreçtir (James 1973, 71). Bu teori işletmelerin birçok açıdan değerlendirilmesine ve
2017/2
özellikle muhasebe ve finans konusunda firmalara farklı bir perspektiften yaklaşılmasına imkân
527
tanıyan bir kavramdır. Firma yaşam eğrisi kavramının farklı yazarlara göre birçok tanımını
yapmak mümkün olsa da en genel tanımı şu şekildedir. İşletmenin finansal kaynakları,
uyguladığı strateji planı ve yönetim kabiliyetleri gibi içsel faktörlerle rekabetçi çevrenin varlığı
ve makroekonomik koşullar gibi dışsal faktörlerden ortaya çıkan, birbirinden bağımsız ve
tanımlanabilir dönemlere firma yaşam eğrisi evresi denilir (Adizes 1979; Adizes 1990). Firma
yaşam eğrisi evrelerinin temel özellikleri ve özellikle nakit akış ve kazançlara yönelik
beklentiler şu şekilde ifade edilebilir.
2.1. Başlangıç (Giriş) Evresi
Firma yaşam eğrisi başlangıç evresinden anlaşılması gereken, firmaların kuruluş aşaması ya
da bir başka deyişle genç, dinamik ve yeni bir işletme olduğudur. Halka ilk defa arz edilen
işletmeler de yaşam eğrisi değerlendirmesinde genellikle bu evrede yer alırlar. Başlangıç
aşamasında firmalar birçok muhasebe kalemi veya finansal değer açısından gelişme sürecinde
olduğu için, diğer evrelerden farklı olarak işletme riski çok yüksektir. Bu evrede kârlılık çok
düşük düzeyde seyretmekte ve faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları genellikle negatiftir
(Black 1998b, 3).
Mueller (1972) çalışmasında firmaların değerinin belirlenmesinde 2 temel bileşen olan
varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatlarından bahsetmiş ve bu iki temel unsurun farklı
yaşam eğrilerinde değişiklik gösterdiğini belirtmiştir. Başlangıç evresinde yer alan bir firmanın
değerinin önemli bir kısmı büyüme fırsatlarından oluşmaktadır. Bu sebeple, bu aşamada ilgili
firmalar finansman ihtiyacı içinde olacaklar ve net şimdiki değeri pozitif olan ve büyüme
fırsatları barındıran yatırım projelerini takip edeceklerdir. Başlangıç firmalarında gelecekte
ihtiyaç duyulacak varlıklarla, mevcutta kullanılan varlıklar farklılık gösterebilmektedir (Selling
ve Stickney, 1989).
Ürün yaşam eğrisinden de bilindiği üzere, giriş evresi belirsizliğin ve risk faktörünün en
yüksek olduğu dönemdir (Kallunki ve Silvola, 2008). Risk faktörüne bağlı olarak, borçlanma
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
maliyetleri çok yüksek ve uzun vadeli finansman ihtiyacı ciddi miktarda fazladır. Belirsizlikle
ilişkili olarak, hisse senedi getirileri de bu evrede daha düşük düzeyde seyredecek ve muhasebe
verileriyle değer ilişkisi düşük gerçekleşecektir (Anthony ve Ramesh, 1992, 215). Firmalar bu
dönemde nakit ihtiyacı içerisinde olacağından veya yeni ve pozitif getirisi yüksek projelere
2.2. Büyüme Evresi
İşletmeler başlangıç evresindeki zor süreci atlatıp büyümeye devam ettiğinde, kazançlar ve
faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları göreceli olarak pozitif olacaktır. Yatırım fırsatlarından
beklenen kârlar artış gösterecek ve finansman ihtiyacı daha da hissedilir hale gelecektir. Bu
evrede belirsizlik her ne kadar azalsa da, borçlanma maliyeti hala yüksek seyredecek ve
yöneticiler büyüme fırsatlarını daha etkin bir şekilde değerlendirmek ve kâr fırsatları ile görünen
bir şirket olabilmek için elde edilen kârları tekrardan yeni projelerin finansmanında
kullanacaklardır (Berger ve Udell 1998, 615). Yaşam eğrisi evrelerinin ilk aşamaları nakit akış
problemleri nedeniyle çoğu firma açısından olumsuzlukla hatta iflasla sonuçlanır. Bu evrede
nakit akış temelli bilgilerin, firmanın büyüme fırsatlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği
ve yaşamını devam ettirebilmesinin öngörülmesi açısından daha açıklayıcı olduğu görülür.
Örneğin finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları, firmanın büyüme ihtiyacı açısından
ihtiyaç duyduğu fonların elde edilmesi yönüyle ilgili bilgi sağlar. Yatırımlardan kaynaklanan
nakit akışları, büyüme fırsatlarının gerçekleştirilebilmesi amacıyla, duran varlıklara yapılan
yatırımlara yönelik bilgi içerir. Son olarak faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları, büyüme
fırsatlarına ulaşabilmede ihtiyaç duyulan finansmanın, iç kaynaklardan tedarik edilip
edilemediğine yönelik bilgi vermesi açısından önemlidir (Black 1998a).
Büyüme evresinde, göreceli olarak daha genç olan firmalar genellikle yeni ürün ve
teknolojiye sahiptir. Satış büyüme hızları yüksek olan bu firmalar, yüksek büyüme fırsatlarına
sahiptirler (Rink ve Swan 1979, 230). Bütün bu verilerin ışığında, satış ve sermaye harcama
büyüme hızı en yüksek, temettü ödemesi ve firma yaşı en düşük olan firmalar büyüme
döneminin en büyük adayları olarak karşımıza çıkmaktadır.
2017/2
yatırım yapacaklarından dolayı yatırımcıların temettü beklentisi neredeyse yoktur.
528
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
2.3. Olgunluk Evresi
Olgunluk evresinde yer alan firmaların, firma değerleri bileşenlerine bakıldığında başlangıç
ve büyüme evrelerine nazaran varlıkların kullanım alanı, büyüme fırsatlarına göre üstünlük
göstermektedir (Myers 1977). Bu aşamada yer alan firmalarda yüzdesel anlamda büyüme oranı
2017/2
düşük veya orta düzeydeyken nakit ve finansman ihtiyacı içsel kaynaklardan temin
529
edilebilmektedir.
Olgunluk evresinde, üretimde kullanılan varlıklar daha etkin bir şekilde kullanılmakta ve
kazançlar ile faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları önceki evrelere nazaran daha çok artış
göstermektedir. Firmaların ürünleri piyasada yeterli doygunluğa ulaştığından ve rekabet
arttığından dolayı kârlı yatırım projeleri göreceli olarak azalmaktadır. Yöneticilerin elde edilen
kârları tekrar yatırım yapmak için kullanması yönünde bir politika izlemeleri şirket
hissedarlarının çıkarlarına aykırı düşecektir. Bu yüzden hissedarlar bu aşamada, kendilerine
temettü ödeyen yöneticileri tercih edeceklerdir. Ancak yöneticiler kendi refahlarını yükseltmek
adına, hissedarların beklentilerine aykırı bir şekilde, firmanın sahip olduğu kaynakları veya
borçlanarak elde edilen fonları işletmenin genişletilmesi yönünde kullanabilir. Grabowski ve
Mueller (1975) ve Mueller (1972) çalışmalarında, yöneticilerin göreceli olarak çok az kâr
getirisi sağlasa da bu evrede yeni yatırımlara yöneldiklerini tespit etmiştir. Bütün bu
nedenlerden dolayı, yatırımcılar olgunluk evresinde şirket yöneticileri ve firmayı daha yakından
izlemek isterler.
Firmalar olgunluk evresinde üretim aşamasında çoğunlukla atıl kapasiteyle çalıştıkları için,
herhangi bir genişleme politikası veya ürün hattına yapılacak yeni yatırımlar, kârlılığı olumsuz
etkileyeceği gerekçesiyle destek görmez. Bu yüzden olgunluk evresinde sermaye harcamaları
kaleminin de büyüme evresine nazaran düşük olacağını söylemek mümkündür (Miller ve
Friesen, 1983, 342).
2.4. Düşüş Evresi
Düşüş evresinde varlıkların kullanım alanı hala büyük ölçüde firma değerini oluştururken, bu
varlıkların faaliyetlerinden kaynaklanan gelecek nakit akışları büyük bir önem teşkil etmektedir.
Öte yandan, büyüme fırsatlarının artık çok sınırlı olduğunu söylemek mümkündür (Miller ve
Friesen, 1984). Düşüş aşamasında yer alan firmalar muhakkak iflas etmek veya başarısız olmak
gibi bir sona sahip olmayabilirler. Firmalar yeni ürün hatlarına yatırım yaparak, yeni
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
teknolojiler transfer edip üretim, hizmet anlayışlarını değiştirerek tekrar büyüme veya olgunluk
aşamalarına geçip uzun yıllar boyunca olumsuz bir sonucu engelleme yoluna gidebilirler. Ancak
genellikle firmanın etkileşenleri düşüş aşamasındaki bir işletmeye olumsuz yaklaşacağından,
ilgili firmanın daha yüksek maliyetle borçlanması veya büyüme fırsatı sağlayan projelerden
kazançlardaki oynaklığın daha fazla olduğu ve kazançların sürdürülebilirliği noktasında düşüş
yaşanılmasından dolayı, bu evredeki firmalar için kazançlar genellikle negatif yönde seyreder.
Öte yandan, düşüş aşamasındaki firmalar açısından nakit akış değişkenlerinin daha açıklayıcı
olduğu sonucuna şu şekilde ulaşmak mümkündür. Örneğin; faaliyetlerden kaynaklanan nakit
akışları, firmanın yaşamını sürdürebilmesinde ve acil nakit ihtiyacını giderebilmesinde iç
kaynaklarına olan bağlılığını tespit edebilmek açısından önem arz eder. Yatırımlardan
kaynaklanan nakit akışları, olası bir tasfiye durumunda varlıkların tasfiye değerinin belirlenmesi
ve sermaye harcamalarının durumunu ortaya koyması açısından anlamlı sonuçlar teşkil
edecektir (Dickinson 2011). Finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları ise, firmanın
sermaye yapısı hakkında bilgi sağlayıcı rol üstlenir. İlgili işletmelerin borçlanabilme, borç geri
ödemesi yapabilme veya sermaye artırımı aracılığıyla kaynak girişi sağlama yetilerini
ölçebilmede, finansal nakit akışları hayati rol üstlenecektir (Black, 1998b). Bu evre genellikle,
satışların ve kazançların düştüğü, üretim kapasitesinin etkin bir şekilde kullanılamadığı bir
dönem olarak nitelendirilebilir.
Düşüş evresi olası bir tasfiye durumunu ya da varlıkların tasfiye değerinin bilinmesi
gerekliliğini öncelikli kıldığından, hissedarlar nakit akış temelli değişkenlere daha yüksek değer
atfederler. Düşüş evresinde firmanın ürünlerine olan talep ve satışlarda ciddi düşüşler meydana
geldiği için kazançlar ve temettü dağıtımı da bundan olumsuz etkilenir (Francis ve diğerleri,
1994). Bütün bu nedenlerden dolayı, firmalar genellikle yeni proje ve maddi duran varlıklara
yatırım yapmak yerine, likiditeyi sürdürebilmek ve temettü dağıtmaya devam etmek yönünde
politika izlerler. Satış büyüme hızı ve sermaye harcaması en düşük, temettü ödemesi ve firma
yaşı en yüksek olan firmalar düşüş döneminde yer alacaktır (Anthony ve Ramesh, 1992).
2.5. Firma Yaşam Eğrisi Sınıflandırma Yöntemi
Firma-yıl
gözlemleri,
ampirik
sonuçların
tek
bir
sınıflandırma
metodolojisinden
etkilenmemesi açısından çoklu sınıflandırma kriterlerine göre büyüme, olgunluk ve düşüş
2017/2
alıkonulması da söz konusu olabilmektedir. Yaşam eğrisi evrelerinden düşüş aşamasında,
530
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
evreleri olmak üzere sınıflandırılmıştır. Böyle bir yöntemle, hem sınıflandırmanın güvenilirliği
artırılmış hem de benzer özellik ve karakter sergileyen firmalar, birçok kıstas temel alınarak tek
bir portföy içerisinde toplanmıştır. Çalışmada Anthony ve Ramesh’in 1992 yılında geliştirmiş
olduğu sınıflandırma metodolojisi esas alınmıştır. Anthony ve Ramesh (1992) araştırması, firma
2017/2
yaşam eğrisi kavramına ilk defa sistematik ve kantitatif bir anlayış getiren araştırma olması
531
açısından önemlidir. Literatürde diğer önemli yaşam eğrisi sınıflandırma çalışmaları arasında
Yonpae ve Chen (2006), De Angelo (2006), Liu (2006) ve Dickinson (2011) araştırmaları yer
almaktadır. Bu çalışmalarda genellikle Anthony ve Ramesh (1992) araştırması temel
alındığından diğer yöntemlere yer verilmemiştir. Ancak ileride yapılacak çalışmalarda diğer
sınıflandırma yöntemleri de kullanılarak karşılaştırmalı değerlendirmelere yer verilebilir.
Anthony ve Ramesh (1992) modeline göre yüksek satış büyüme hızına sahip firmalar
gelişimlerinin ilk aşamalarında yer alırken, yüksek büyüme fırsatları barındırırlar. Yine
işletmelerin düşük temettü ödemesi veya hiç temettü ödememeleri genellikle firmaların yaşam
eğrisi evrelerinin ilk aşamalarında olduğunun tezahürüdür. Başlangıç ve büyüme aşamasında
olan firmaların temettü politikalarının bu şekilde olması, ilgili firmaların kuruluşlarını
tamamlayabilmeleri, net şimdiki değeri pozitif olan projelere yatırım yapabilmeleri ve teknoloji
yatırımı gerçekleştirebilmeleri için nakde olan ihtiyaçtır.
Düşük temettü politikası, her zaman başlangıç ve büyüme aşamasında yer alıp, gelişime
odaklanan firmalara özgü bir politika değildir. Bu durum aynı zamanda firmanın nakit
akışlarının başka bir amaçla kullanıldığı, nakit akış problemi yaşadığı veya bir finansal sıkıntı
içinde olduğunun da göstergesi olabilir. Diğer değişkenlerin de kullanımıyla bu işletmeler doğru
evrelere sınıflandırılacaktır. Bir diğer değişken olan firma yaşı değişkeni ile yaşam eğrisi
evreleri içinde yaşanabilecek muhtemel korelasyonun da önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Anthony and Ramesh (1992) sınıflandırma metodolojisinde yaşam eğrisi evreleri ve skor atama
kriteri Tablo 1 esas alınarak gerçekleştirilmiştir.
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
Tablo 1. Firma Yaşam Eğrisi Belirleyicileri
Temettü Ödeme
Satış Büyüme
Oranı (DP)
Hızı (SG)
Büyüme
Düşük (1)
Yüksek (3)
Genç (1)
Olgunluk
Orta (2)
Orta (2)
Olgun (2)
Düşüş
Yüksek (3)
Düşük (1)
Yaşlı (3)
Firma Yaşı
2.5.1. Yaşam Eğrisi Evreleri Belirleyicilerinin Hesaplanması
1) DPt = (DIVt / IBEDt) x 100
2) SGRt = (SATIŞLARt – SATIŞLARt-1)/ (SATIŞLARt-1) x 100
3) CEXt = (CEt / DEĞERt) x 100
4) AGE = BORSAYA KOTE YILI – CARİ YIL
DIVt = Yıllık Temettü Ödemesi
IBEDt = Olağandışı Kalemler ve Durdurulan Faaliyetler Öncesi Net Gelir
SATIŞLARt = T Yılındaki Net Satışlar
CEt = T Yılındaki Sermaye Harcamaları
DEĞERt = T Yılındaki Firmanın Uzun Dönemli Borçları ile Piyasa Değerinin Toplamı
AGE = Firmanın Kuruluş Tarihi ile Cari Yıl Arasındaki Yıllık Süre
Satışlardaki büyüme hızı (SGR) değişkenine göre en yüksek dilimde yer alan firmalar ile
temettü ödeme (DP) ve firma yaşı (AGE) değişkenlerine göre en alt dilimde yer alan firmalar
büyüme evresinde yer almaktadır. Aynı değişkenlerle sıralanıp elde edilen toplam skora göre
sıralanan firma-yıl gözlemlerine göre orta dilimde yer alan firmalar olgunluk evresi firmaları
olarak tespit edilmiştir. Temettü ödemesi ve firma yaşı yüksek olup, satışlardaki büyüme hızı
düşük olan firmalar ise düşüş evresinde yer alan firmalar olarak sıralanmıştır.
Sermaye harcamaları (CEX) kalemi tek değişkenli sınıflandırma kriterleri arasında yer alsa
da, çok değişkenli sınıflandırma kriterlerinde yer almamıştır. Çünkü Anthony ve Ramesh (1992)
sermaye harcamalarının tek başına açıklama gücünün diğer bireysel değişkenlere göre çok daha
düşük sonuç verdiğini ileri sürmüştür.
2017/2
Evreler
532
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
3. NAKİT AKIŞ BİLEŞENLERİ VE KAZANÇLARIN İNCELENMESİ
Kazançlar ve nakit akışlarından hangisinin daha yüksek açıklama gücüne sahip olduğunu
inceleyen çalışmalardan Dechow (1994), kazançların faaliyet nakit akışlarından daha yüksek
değer ilgisi olduğunu şu durumlarda tespit etmiştir. Performans değerlendirmesinin yapıldığı
2017/2
aralık ne kadar kısaysa, firmanın çalışma sermayesi gereksinimleri ve yatırım ve finans
533
faaliyetleri ne kadar oynaklık sergilerse ve firmanın faaliyet döngüsü ne kadar uzunsa bu
durumlarda kazançların daha yüksek değer ilgisi gösterdiği ifade edilmiştir. Biddle ve diğerleri
(1995) ise farklı sektörlerde kazançların, faaliyet nakit akışların ve satışların değer ilgisini
incelemişlerdir. Çalışmalarının sonuçlarına göre birçok sektörde kazançlar, nakit akışları ve
satışlara göre daha yüksek değer ilgisine sahipken, sadece bazı sektörlerde nakit akışları ve
satışlar göreceli olarak yüksek çıkmıştır. Selling ve Stickney (1989) çalışmalarında sektörel
yaşam eğrisini de dâhil ederek işletme çevresinin firmanın varlık karlılığı üzerine etkisini
incelemişlerdir. Yüksek varlık karlılığına sahip firmalar olgunluk evresinde yer alırken, daha
düşük varlık karlılığına sahip firmalar genelde düşüş evresinde yer almıştır.
Firmalar yaşam eğrisi süreci içerisinde aynı bilgiyi raporlamak zorunda olmalarına rağmen,
muhasebe performansının değer ilgisi farklılık gösterecektir. Çünkü değer ilgisini oluşturan
gelecek nakit akışları bilgisi her bir yaşam eğrisi evresinde farklı olacaktır. Myers’ın 1977
yılında firma değerini ifade ettiği eşitlik göz önüne alındığında;
Firma değeri = Varlıkların kullanım alanı değeri (AIP) + Büyüme fırsatlarının değeri(GO)
T
T
CFAIPt
CFGOt

t 1 (1  rAIPt )
t 1 (1  rGOt )
VFIRMAt  
Varlıkların kullanım alanı ile büyüme fırsatlarının göreceli değeri firma yaşam eğrisi
evrelerinden geçtikçe farklılık gösterecektir. Her bir yaşam eğrisinde, kazançların mı yoksa
nakit akış değişkenlerinin mi daha yüksek değer ilişkisine sahip olduğu hipotezinin test edilmesi
amacıyla, Myers’in 1977 yılındaki modeli kullanılmıştır.
MVE it = a1BVEit + a2UNAit
Myers’ın modelinde firma değeri olarak ilgili firmanın piyasa değeri değişkeni (MVE)
kullanılırken, firma değeri varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatları şeklinde iki
bileşenden oluşmaktadır. Varlıkların kullanım alanı ile mevcut durumda kullanımı bilinen
varlıklar ifade edilirken, bunun için Öz kaynak defter değeri (BVE) değişkeni kullanılmıştır.
Modelde yer verilen UNA değişkeni ise firma değerini oluşturan bir diğer bileşen olan büyüme
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
fırsatlarını temsil etmektedir ve bilinmeyen varlık kullanımları şeklinde ifade edilmektedir.
UNA değişkenini temsil etmek amacıyla NI, CFO, CFI, CFF değişkenleri, her bir yaşam eğrisi
evresinde test edilmiştir. Myers’ın indirgenmiş nakit akışı modelinde firma değerinin şu altı
kriteri içereceği ifade edilmiştir.
- Kullanımdaki varlıklardan gelecek nakit akışlarının büyüklüğü
- Kullanımdaki varlıklardan gelecek nakit akışlarının riski
- Büyüme fırsatlarından gelecek nakit akışlarının büyüklüğü
- Büyüme fırsatlarından gelecek nakit akışlarının riski
- Büyüme fırsatlarına yatırım yapma seçeneğinin değeri
Myers’a göre yatırımcıların belirtilen bu altı kritere atfettikleri göreceli önem farklı yaşam
eğrisi evrelerinde farklılık gösterirse, muhasebe performansının değer ilgisinin yani kazanç ve
nakit akışlarının değer ilgisinin büyük olasılıkla farklılık göstermesi gerekir. Özetle farklı yaşam
eğrisi evrelerinde firma değeri az ya da çok bu altı değerleme kriterine bağlı hareket edecektir.
Örneğin, yaşam eğrisi evrelerinin ilk başlarında olan bir firmanın göreceli olarak daha az varlığı
olacağı için, firmanın değerlemesinde varlıkların kullanım alanı ile ilgili kriterler daha az önem
teşkil edecektir. Bu değişkenlerden beklentiler özetle şu şekilde ifade edilebilir.
3.1. Kazançlar (NI)
Kazançlar varlıkların kulanım alanından gelecek nakit akışlarının büyüklüğü ve riski
hakkında bilgi sağladığından değer ilgisine sahiptir. Ayrıca büyüme fırsatlarına yapılacak
yatırımlar da tıpkı varlıkların kullanım alanı gibi değer ilgisine sahiptir. Bununla birlikte, eğer
gelecekte yapılacak yatırımlar, varlıkların kullanım alanı ile aynı değilse, kazançların gelecek
nakit akışları ve büyüme fırsatları hakkında bilgi sağlaması beklenemez. Yaşam eğrisi
evrelerinin ilk ve son aşamalarında kazançların negatif olması beklenirken, orta evrelerde pozitif
olacağı ileri sürülür. Hayn (1995)’a göre, küçük firmalar yüksek bir ihtimalle başlangıç veya
büyüme firmaları olacakları için, büyük firmalara nazaran zarar rapor etmeleri daha olasıdır.
Kazançların süreğenliği bu firmalar için düşük olmakla birlikte bu durum kazançların değer
ilgisini sınırlamaktadır.
Başlangıç ve büyüme evresinde olan firmalar eğer sektörde kalabilirlerse mutlaka pozitif
kazançlar elde edeceklerdir. Bu nedenden dolayı, yaşam eğrisinin ilk evrelerinde yer alan
2017/2
- Kullanımdaki varlıkların likiditasyonu
534
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
firmalar için, kazançların değer ilgisinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, kazançlar
pozitif olmaya başladıkça firmanın piyasa değeri ile pozitif korelasyonun oluşacağı beklenebilir.
Daha sonraki evrelerde, firma düşüş evresinde yer aldığında kazançlar tekrar negatife
dönecektir. Ancak bu kazançlar firmanın ekonomik gerçeklerini daha iyi yansıtması açısından
2017/2
daha belirleyicidir. Düşüş aşamasında yer alan firmalar için negatif kazançların süreğenliği daha
535
büyüktür sonucuna ulaşılabilir. Bu durum ise firmanın bu evrede, kazançları ile piyasa değeri
arasında pozitif bir korelasyon beklentisini artırmaktadır (Black 1998b).
3.2. İşletme Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFO)
Faaliyetlerden nakit akışları, varlıkların kulanım alanından gelecek nakit akışlarının
büyüklüğü ve riski hakkında, nakit akışları devam ettiği müddetçe bilgi sağladığından değer
ilgisine sahiptir. Büyüme fırsatları ile cari varlık kullanım alanları ne kadar benzerlik gösterirse,
nakit akışlarının değer ilgisine sahipliği aynı oranda artmaktadır. Kazançlara benzer olarak,
yaşam eğrisi evrelerinin ilk ve son aşamalarında nakit akışlarının negatif olması beklenirken,
orta evrelerde ise pozitiftir. Bu yüzden, nakit akışlarının negatif olduğu ilk yaşam eğrisi
evrelerinde, nakit akışları ile piyasa değeri arasında korelasyon beklenmez. Ancak nakit
akışlarının yine negatif olduğu düşüş evresinde ve pozitif olduğu orta evrelerde piyasa değeri ile
nakit akışları arasında pozitif korelasyon beklenmektedir (Black 1998a, 1998b).
3.3. Yatırım Faaliyetlerinden Kaynaklanan Nakit Akışları (CFI)
Yatırım faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışları, varlıkların kullanım alanı, gelecek nakit
akışları ve riski hakkında daha az bilgi sağlarlar (Myers 1977). Çünkü tanımı gereği, yatırım
faaliyetleri daha çok gelecekteki büyüme fırsatlarıyla ilgilidir. Yatırım nakit akışı içerinde yer
alan varlıkların satışı ile ilgili nakit akışı, kullanılan varlıkların nakde dönüştürülme değerini
vermesi açısından bilgi sağlar. Yaşam eğrisinin ilk evrelerinde yatırım faaliyetleri nakit akışları
negatif ve piyasa değeri ile de negatif korelasyon sergiler. Ancak firma satın aldığından daha
çok varlık satışı yaptığında, faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının piyasa değeri ile
korelasyonunun pozitif olması beklenir (Livnat ve Zarowin 1990).
Şimdiye kadar ifade edilen beklentiler incelendiğinde, bu beklentilerin kazançlar ve üç nakit
akışı türünün artan değer ilgisinden geliştirildiği söylenmelidir. Genel olarak, kazançların ve
faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının olgunluk ve düşüş aşamalarında daha çok değer
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
ilgisine sahip olduğu beklenir. Çünkü bu yaşam evrelerinde, firmaların değeri kullanımdaki
varlıkların göreceli olarak daha fazla olması yönündedir. Finansal faaliyetlerden ve yatırım
faaliyetlerinden nakit akışları belirsizliğin daha ön planda olduğu ve büyüme fırsatlarının firma
değerini oluşturan temel bileşen olduğu durumda yüksek değer ilgisine sahiptir. Belirsizliğin rol
oynadığı evreler başlangıç ve büyüme aşamalarıdır. Genel itibariyle, nakit akış tablosu her bir
2017/2
yaşam evresinde kazançlara nazaran daha yüksek değer ilgisine sahiptir.
3.4. Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF)
Finansal faaliyetlerden nakit akışları, firmanın varlıklarının kullanımı ile mevcut
yükümlülüklerin ödenmesi ve ek fonların elde edilmesi hakkında bilgi sağlar. Kredi sağlayıcılar
genellikle halka açık olmayan tahmini finansal tabloları inceleyerek varlıkların kullanım
alanından gelecek nakit akışları hakkında bilgi sahibi olurlar (Spence 1979). Buna ek olarak,
finansal nakit akışları bir firmanın temettü politikası hakkında da bilgi vermesi açısından
önemlidir. Temettü politikası, büyüme fırsatlarının değerlendirilmesi açısından yapılacak
yatırımların finansmanını etkilemesi açısından da önem arz etmektedir. Yaşam eğrisinin ilk
evrelerinde finansal nakit akışlarının pozitif olması beklenirken, ilerleyen aşamalarda negatif
değerler ortaya çıkacaktır. Bu yüzden ilk evrelerde yer alan firmaların finansal nakit akışları ile
piyasa değerleri arasında pozitif bir korelasyon varken, ilerleyen evrelerde negatif korelasyon
ilişkisi beklenmektedir.
Tablo 1. Yaşam Eğrisi Evrelerinde Muhasebe Ölçümlerinin Beklenen Katsayı İşaretleri
Evreler
Kazançlar (NI)
Yatırım
Yatırım
Faaliyetlerinden
Faaliyetlerinden
Nakit Akışları
Nakit Akışları
(CFO)
(CFI)
Finansal
Faaliyetlerden
Nakit Akışları (CFF)
Başlangıç
Yok
Yok

+
Büyüme
+
+

+
Olgunluk
+
+
?*
?*
Düşüş
+
+
+
+
Kaynak: Black 1998b
536
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
4. ARAŞTIRMA TASARIMI
4.1. Örneklem Süreci
Firma yaşam eğrisi teorisini esas alan bu çalışma, 2006 – 2014 yılları arasında Borsa
İstanbul’da aralıksız faaliyet gösteren ve finansal olmayan şirketleri kapsamaktadır. Finansal
2017/2
şirketlerin finansal tablolarının farklı düzenleme ve esaslara tabi olması, değerlendirilmelerinin
537
diğer şirketlerden ayrı olması ve literatürdeki diğer çalışmalarda da benzer bir yöntem takip
edildiğinden, bu sektörlerdeki şirketler analiz kapsamı dışında bırakılmıştır. Çalışmada
analizlerin gerçekleştirilebilmesi için firmaların 2005 – 2014 yılları arasındaki yıllık finansal
tabloları incelenmiştir. Analizde yıllık değişimlerin incelenebilmesi ve finansal tabloların
düzenlenme esaslarında farklılıkların oluşmaması açısından 2005 yılı başlangıç yılı olarak tercih
edilmiştir. Borsa İstanbul’a kote olan ve finansal olmayan 192 şirketten 35 şirketin finansal
tabloları bu tarih aralığında yer alma kısıtını sağlayamadığından veya çeşitli nedenlerle
verilerine ulaşılamadığından dolayı analiz dışında bırakılmıştır.
Alt ve üst dilimlerden yapılan %1’lik uç değer analizi sonucunda ise 4 şirketin kapsam
dışında bırakılmasına karar verilmiştir. Sonuç olarak 2006 – 2014 yılları arasında finansal tablo
verilerine ulaşılabilen 153 şirket ve 1.353 firma- yıl gözlemi çalışmanın örneklemini
oluşturmaktadır. Analizde kullanılan veriler Thomson Reuters Eikon Database veritabanından
elde edilmiştir. Buna ek olarak bazı işletme bilgileri için de halka açık işletmelerin finansal
tablo ve çeşitli bilgilerinin yer aldığı Kamuyu Aydınlatma Platformu ve Borsa İstanbul resmi
web sitesinden faydalanılmıştır.
Tablo 2. Örnekleme Konu Olan Şirket Sayısı
Finansal olmayan şirket sayısı
192
Verilerine ulaşılamayan şirket sayısı
(35)
Uç değerlere sahip şirket sayısı
(4)
Örneklemde yer alan şirket sayısı
153
Firma – yıl gözlem sayısı
1.353
4.2. Değer İlişkisi Hipotezleri
Yaşam eğrisi evrelerinin ilk aşamaları, nakit akış problemleri nedeniyle çoğu firma açısından
olumsuzlukla hatta iflasla sonuçlanır. Bu evrelerde nakit akış temelli bilgilerin, firmanın
büyüme fırsatlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini ve yaşamını devam ettirebilmesi
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
açısından daha açıklayıcı olduğu görülür. Örneğin finansal faaliyetlerden kaynaklanan nakit
akışları (CFI), firmanın büyüme ihtiyacı açısından ihtiyaç duyduğu fonların elde edilmesi
yönüyle ilgili bilgi sağlar. Yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları (CFI), büyüme fırsatlarının
gerçekleştirilebilmesi amacıyla, duran varlıklara yapılan yatırımlara yönelik bilgi içerir. Son
duyulan finansmanın, iç kaynaklardan tedarik edilip edilemediğine yönelik bilgi vermesi
açısından önemlidir (Black 1998b, 10-13).
H1: Büyüme evresinde, nakit akış değişkenleri, kazançlardan daha yüksek değer
ilişkisine sahiptir.
Firma yaşam eğrisi evrelerinde ilerledikçe, yani olgunluk aşamasında, önceliklerini büyüme
fırsatlarından, varlıkların kullanım alanına doğru çevirmektedir. Büyüme fırsatları bu evrede de
yer alır ancak varlıkların nasıl kullanıldığı ve varlıkların kullanımından elde edilen gelir ve
giderler nakit akışlarından daha belirleyici rol oynar.
H2: Olgunluk evresinde, kazançlar, nakit akış değişkenlerinden daha yüksek değer
ilişkisine sahiptir.
Yaşam eğrisi evrelerinden düşüş aşamasında, kazançlardaki oynaklığın daha fazla ve
kazançların süreğenliği noktasında düşüş yaşanılmasından dolayı, bu evredeki firmalar için
kazançlar genellikle negatif yönde seyreder. Öte yandan, düşüş aşamasındaki firmalar açısından
nakit akış değişkenlerinin daha açıklayıcı olduğu sonucuna şu şekilde ulaşmak mümkündür.
Örneğin faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO), firmanın yaşamını sürdürebilmesinde
ve acil nakit ihtiyacını giderebilmesinde iç kaynaklarına olan bağlılığını tespit edebilmek
açısından önem arz eder. Ya da yatırımlardan kaynaklanan nakit akışları (CFI), olası bir tasfiye
durumunda varlıkların tasfiye değerinin belirlenmesi ve sermaye harcamalarının durumunu
ortaya koyması açısından anlamlı sonuçlar teşkil edecektir. Finansal faaliyetlerden kaynaklanan
nakit akışları (CFI) ise, firmanın sermaye yapısı hakkında bilgi sağlayıcı rol üstlenir. İlgili
işletmelerin borçlanabilme, borç geri ödemesi yapabilme veya sermaye artırımı aracılığıyla
kaynak girişi sağlama yetilerini ölçebilmede, finansal nakit akışları hayati rol üstlenecektir.
H3: Düşüş evresinde, nakit akış değişkenleri, kazançlardan daha yüksek değer ilişkisine
sahiptir.
2017/2
olarak faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO), büyüme fırsatlarına ulaşabilmede ihtiyaç
538
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
4.3. Değer İlişkisi Modeli
Black (1998a) çalışmasında, farklı yaşam evrelerinde, kazançlar ve nakit akış ölçütlerinin
artan değer ilgisini yatay kesitsel regresyon analizi yaparak test etmiştir. Bu model genel olarak,
i firmasının t yılındaki piyasa değeri (MVE) ile varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatlarını
2017/2
regresyon analizine tabi tutmaktadır.
539
MVE it = a1BVEit + a2UNAit
(1)
Myers’ın modelinde firma değeri olarak ilgili firmanın piyasa değeri değişkeni (MVE)
kullanılırken, firma değeri varlıkların kullanım alanı ve büyüme fırsatları şeklinde iki
bileşenden oluşmaktadır. Varlıkların kullanım alanı ile mevcut durumda kullanımı bilinen
varlıklar ifade edilirken, bunun için Öz kaynak defter değeri (BVE) değişkeni kullanılmıştır.
Modelde yer verilen UNA değişkeni ise firma değerini oluşturan bir diğer bileşen olan büyüme
fırsatlarını temsil etmektedir ve bilinmeyen varlık kullanımları şeklinde ifade edilmektedir.
Bilinen varlıkların defter değeri (BVE) gerçeğe uygun değerlerine eşitse, UNA değişkeni
bilinmeyen varlıkların nakit akışlarına eşit olacak ve a1 ve a2 1’e eşit olacaktır. Eğer böyle bir
eşitlik yoksa UNA değişkeni hem bilinmeyen varlıkların değerini hem de bilinen varlıkların
defter değeri ile gerçeğe uygun değeri arasındaki farkı içerecek ve a1 ve a2 1’e eşit olmak
zorunda olmayacaktır. UNA değişkenini tanımlayabilmesi açısından modele nakit akış
değişkenleri (CFO, CFI, CFF) ve net gelir (NI) değişkeni eklenmiştir. Çünkü varlıkların
kullanım alanı bilinmeyen yani büyüme fırsatlarını içeren firma değeri bileşenini açıklayan
unsurlar gelirler ve harcamalar bilgisini içeren net gelir ve nakit akışlarıdır. Bu yüzden model
Black (1998b) çalışmasında olduğu gibi her bir farklı yaşam eğrisi evresi için 4 farklı bileşenle
regresyon analizi yapabilmek için şu şekilde oluşturulmuştur.
MVE it = a0 + a1BVEit + a2NIit + + eit
(2)
MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFOit + eit (3)
MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFIit + eit
(4)
MVE it = a0 + a1BVEit + a2CFFit + eit
(5)
MVEit = i firmasının mali yılsonundan 3 ay sonra t zamanındaki piyasa değeri
BVEit = i firmasının t zamanında Öz Kaynak Defter Değeri
NIit = i firmasının t zamanındaki Net Geliri (Olağandışı Kalemler ve Durdurulan Faaliyetler
Öncesi Net Gelir)
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
CFO it, CFI it, CFF
it =
i firmasının sırasıyla t zamanındaki yatırım, faaliyet ve finansal
faaliyetlerinden nakit akışları
4.4. Çalışmanın Bulguları
yaşam eğrisi evreleri açısından açıklamaya çalışmıştır. Nakit akış değişkenleri belirlenirken
yalnızca faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışları (CFO) kullanılmamış, her bir nakit akış
değişkenine (CFI ve CFF) yer verilmiştir. Çalışmada, Biddle ve diğerleri (1995) yılında
geliştirmiş oldukları yöntem kullanılarak modellerde elde edilen R2 değerleri karşılaştırılmıştır.
Açıklama güçlerine göre hipotezlerin geçerliliği Black (1998b) çalışmasında olduğu gibi White
(1980) düzeltmesi yapılarak test edilmiştir. Buna ek olarak Tablo 2’de belirtilen regresyon
katsayılarından beklenen işaretlerde incelenmiştir.
Tablo 4’te büyüme evresine yönelik sonuçlar değerlendirildiğinde literatürden farklı olarak
kazançların göreceli olarak daha yüksek açıklayıcılık gücüne sahip olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Black (1998b) çalışmasında nakit akışlarının açıklayıcılık gücü daha yüksek olarak
elde edilmişken, Türkiye’deki işletmeler için bu durum söz konusu değildir. Özellikle yatırım
faaliyetlerinden nakit akışları (CFI, %78,1) ve finansal faaliyetlerden nakit akışlarının (CFF,
%79,1) değer ilişkileri çok daha düşüktür. Regresyon katsayılarında bu iki değişkenin
işaretlerinin de beklenenin tam tersi sonuç vermesi değer ilişkisinin düşmesinin nedenleri
arasındadır.
Aslında büyüme evresi kazançların genelde negatif ya da çok düşük seyrettiği ve bu yüzden
açıklayıcılık gücünün düşük olduğu bir dönemdir. Buna ek olarak, nakit akışları her üç
bileşeniyle daha fazla bilgi sağlar ve değer ilişkisi yüksektir. Ancak nakit akış tablosunun
beklenen sonucu vermemesi en azından Türkiye’deki işletmeler için kazançların göreceli
üstünlüğü olarak yorumlanabilir.
2017/2
Bu çalışma, nakit akış değişkenleri ile kazançlar arasındaki göreceli değer ilişkisini farklı
540
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
Tablo 3. Büyüme Evresi Değer İlişkisi Sonuçları
2017/2
Panel 1. Büyüme Evresi Net Gelir (NI)
541
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,941
4,943
0,000***
NI
5,793
2,996
0,003***
C
-1,42
-2,283
0,023**
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
330
1,016
0,871
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
330
1,546
0,832
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
330
1,273
0,781
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
330
1,138
0,791
Panel 2. Büyüme Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,939
3,541
0,000***
CFO
3,948
2,075
0,000***
C
-1,33
-2,192
0,000***
Panel 3. Büyüme Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
3,151
3,975
0,000***
CFI
0,645
0,872
0,383
C
-2,58
-2,284
0,023**
Panel 4. Büyüme Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
3,042
4,286
0,000***
CFF
-1,828
-1,153
0,249
C
-2,3
-2,322
0,02**
Tablo 5’teki sonuçlar incelendiğinde olgunluk evresinde hipotez 2’ye uygun olarak
kazançların açıklama gücünün bir başka deyişle değer ilişkisinin daha yüksek olduğu
görülmektedir (%91). Olgunluk evresindeki işletmeler regresyon katsayıları incelendiğinde de
Tablo 2 ile uyumlu sonuçlar vermiş ve katsayıların pozitif olduğu görülmüştür. Olgunluk
evresinde yer alan firma-yıl gözlem sayısının diğer evrelere göre yüksek olması da hipotezlerin
doğrulanmasına katkı sağlamıştır. Bu nedenle büyüme evresine yönelik kurulan ilk hipotez
reddedilse de ikinci hipotez doğrulanmıştır. Ancak olgunluk evresinde nakit akış temelli
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
bilgilerinde ve özellikle de faaliyetlerden kaynaklanan nakit akışlarının (CFO, %88,4) diğer
evrelere nazaran yüksek değer ilişkisi sergilediği sonucuna ulaşılabilir.
Tablo 4. Olgunluk Evresi Değer İlişkisi Sonuçları
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,435
9,423
0,000***
NI
2,071
1,945
0,052*
C
-1,193
-0,458
0,647
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
696
4,785
0,91
2017/2
Panel 1. Olgunluk Evresi Net Gelir (NI)
542
Panel 2. Olgunluk Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,619
11,676
0,000***
CFO
0,609
0,897
0,370
C
-2,746
-1,166
0,244
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
696
4,173
0,884
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
696
2,667
0,862
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
696
1,162
0,857
Panel 3. Olgunluk Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,642
14,244
0,000***
CFI
-0,893
-1,084
0,278
C
-4,127
-1,992
0,046**
Panel 4. Olgunluk Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,769
24,291
0,000***
CFF
0,597
0,864
0,387
C
-3,841
-1,62
0,106
Tablo 6’da düşüş evresinin sonuçları yer almakta ve yatırım faaliyetlerinden nakit akışları
(CFI) haricinde tüm regresyon katsayılarının pozitif ve Tablo 2 ile uyumlu olduğu
görülmektedir. Ancak literatürden farklı olarak düşüş evresinde yine kazançların daha yüksek
açıklayıcılık gücüne sahip olduğu sonucuna ulaşılmış ve üçüncü hipotez reddedilmiştir. Ancak
düşüş evresinin büyüme evresine göre daha az risk içermesi ve sahip olunan varlıkların daha
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
fazla olması kazançlar ile nakit akış bileşenlerinin R2 farkının daha düşük olmasını sağlamıştır.
Düşüş evresi firma yaşam eğrisi kavramında her ne kadar olumsuz bir dönem olarak ifade edilse
de göreceli olarak belirsizlik daha düşüktür.
Tablo 5. Düşüş Evresi Değer İlişkisi Sonuçları
2017/2
Panel 1. Düşüş Evresi Net Gelir (NI)
543
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
0,959
5,634
0,000***
NI
5,719
5,862
0,000***
C
6,377
1,217
0,224
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
387
3,162
0,874
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
387
2,052
0,849
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
387
1,188
0,85
Gözlem sayısı
VIF değeri
R-Squared
387
1,215
0,82
Panel 2. Düşüş Evresi Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFO)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,277
7,429
0,000***
CFO
2,249
4,155
0,000***
C
7,483
1,187
0,235
Panel 3. Düşüş Evresi Yatırım Faaliyetlerinden Nakit Akışları (CFI)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,476
13,808
0,000***
CFI
-2,367
-4,256
0,000***
C
5,798
1,104
0,270
Panel 4. Düşüş Evresi Finansal Faaliyetlerden Nakit Akışları (CFF)
Değişkenler
Katsayı
T-istatistiği
Prob.
BVE
1,788
13,312
0,000***
CFF
0,538
0,699
0,484
C
5,093
0,817
0,414
5. SONUÇ
Firma yaşam eğrisi ve değer ilişkisini birlikte ele alan bu çalışmanın sonuçlarına göre, yaşam
eğrisi evreleri kavramı, nakit akışları ve kazançlar üzerinde göreceli değer ilişkisini tespit
edebilmek açısından ciddi bir etkiye sahiptir. Değer ilişkisinin tespitinde firmanın hangi yaşam
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
eğrisinde yer aldığının bilinmesi, araştırmacılara, finansal analistlere, firma yönetimi ve bütün
etkileşenlere firmanın doğru değerlendirilebilmesi açısından katkı sağlayacaktır. Çünkü
muhasebe performans ölçümleri ve değer ilişkisi bir firmanın yaşam eğrisi evreleri boyunca
birbirinden farklılık göstermektedir.
yaşam eğrisi evresinde kazançların ve nakit akış temelli bilgilerin göreceli değer ilişkisi ele
alınmıştır. Ancak kazançların her üç evrede de nakit akışlarından daha belirleyici olması
literatür ve buna göre oluşturulan hipotezlere aykırı sonuçların elde edilmesine neden olmuştur.
Kazançların bu rolünde hiç şüphesiz gelişmekte olan ülkelere yani Türkiye’ye özgü durumların
da etkili olduğu söylenebilir. Nakit akış temelli bilgilerin ve nakit akış tablosunun gelişmiş
ülkelerdeki gibi bir fonksiyona henüz erişememiş olması sonuçların bu yönde çıkmasını
sağlamış olabilir. Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına geçiş süreci ile birlikte
düzenlenmesi zorunlu temel bir tablo olan nakit akış tablosunun açıklayıcılık gücü bu çalışma
için kazançlar kadar etkili olmamıştır. Yine de değerler incelendiğinde nakit akış
değişkenlerinin de kazançlar kadar önemli olduğu ve yüksek değer ilişkisine sahip olduğu
bilgisi göz ardı edilmemelidir. İlerleyen yıllarda nakit akış tablosunun, bilanço ve gelir tablosu
kadar önem arz etmesiyle birlikte bu çalışmanın sonuçlarında da gelişmiş ülkelerde elde edilen
sonuçlara benzer şekilde değişimlerin olacağı düşünülmektedir.
Ülkemizde bilindiği kadarıyla değer ilişkisini kazançlar ve nakit akışları açısından
karşılaştırmalı olarak ele alan bir çalışma olmadığı için karşılaştırmalı bir değerlendirme
yapılamamıştır. Bu çalışmada her ne kadar literatürde sıklıkla kullanılan yaşam eğrisi ve değer
ilişkisi modelleri tercih edilse de bazı eksiklikler söz konusudur. Örneğin literatürde yer alan
diğer sınıflandırma modelleri ile karşılaştırmalı sonuçlar elde edilebilir. Buna ek olarak
gelecekteki çalışmalar, finansal şirketler ve farklı ülkeleri de analizlerine dâhil ederek
çalışmanın geçerliliği ve güvenilirliği artırılabilir. Firma-yıl gözlemleri sayısı artırılarak R2
değerleri karşılaştırmasına ek olarak farklı modellerin de birbirleriyle kıyaslanması sağlanabilir.
KAYNAKÇA
Adizes, I. 1979. “Organizational Passages-Diagnosing and Treating Lifecycle Problems of
Organizations”, Organizational Dynamics, 8(1).
2017/2
Çalışmada, hisse senedi bilgilerine farklı bir açıdan yaklaşmak amacıyla üç farklı firma
544
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ
Adizes, I. 1990. “Corporate Lifecycles: How and Why Corporations Grow and Die and What to
Do About It”, Prentice Hall.
Aharony, J., H. Falk ve N. Yehuda. 2006. “Corporate Life Cycle and the Relative ValueRelevance of Cash Flow Versus Accrual Financial Information”, Working Paper.
2017/2
Anthony, J. H. ve K Ramesh. 1992. “Association Between Accounting Performance Measures
and
Stock Prices: A Test of the Life-Cycle Hypothesis”, Journal of Accounting and
Economics, 15(2).
545
Berger, A. N. ve G. F. Udell. 1998. “The Economics of Small Business Finance: The Roles of
Private Equity and Debt Markets in the Financial Growth Cycle”, Journal of Banking and
Finance, 22(6).
Biddle, G. C., G. S. Seow ve A. F. Siegel. 1995. “Relative Versus Incremental Information
Content”, Contemporary Accounting Research, 12(1).
Black, E. L. 1998a. “Life-Cycle Impacts on the Incremental Value-Relevance of Earnings and
Cash Flow Measures”, Journal of Financial Statement Analysis, 4.
Black, E. L. 1998b. “Which is More Value-Relevant: Earnings or Cash Flows?”, Working
Paper, Available at SSRN 118089.
Bowen, R.M., D. Burgstahler, ve L.A. Daley. 1987. “The Incremental Information Content of
Accrual Versus Cash Flows”, The Accounting Review 62.
DeAngelo, H., L. DeAngelo, ve R. M Stulz. 2006. “Dividend Policy and the Earned/Contributed
Capital Mix: A Test of the Life-Cycle Theory”, Journal of Financial Economics, 81(2).
Dechow, P. M. 1994. “Accounting Earnings and Cash Flows as Measures of Firm Performance:
The Role of Accounting Accruals”, Journal of Accounting and Economics, 18(1).
Dickinson, V. 2011. “Cash Flow Patterns as a Proxy for Firm Life Cycle”, The Accounting
Review, 86(6).
Feltham, G. A. ve J. A. Ohlson. 1995. “Valuation and Clean Surplus Accounting for Operating
and Financial Activities”, Contemporary Accounting Research, 11(2).
Francis, J., D. Philbrick, ve K. Schipper. 1994. “Shareholder Litigation and Corporate
Disclosures”, Journal of Accounting Research.
Gort, M. ve S. Klepper. 1982. “Time Paths in the Diffusion of Product Innovations”, The
Economic Journal, 92(367).
Grabowski, H. G., ve D. C. Mueller. 1975. “Life-Cycle Effects on Corporate Returns on
Retentions”, The Review of Economics and Statistics.
Hayn, C. 1995. “The Information Content of Losses”, Journal of Accounting and Economics,
20(2).
James, B. G. 1973. “The Theory of the Corporate Life Cycle”, Long Range Planning, 6(2).
Kallunki, J.-P. ve H. Silvola. 2008. “The Effect of Organizational Life Cycle Stage on the Use
of Activity-Based Costing”, Management Accounting Research, 19(1).
Nakit Akışları Ve Kazançların Değer İlişkisi: Borsa İstanbul Uygulaması
Kousenidis, D. V., A.C. Ladas ve C. I. Negakis. 2010. “Value Relevance of Accounting
Information
in the Pre- and Post-IFRS Accounting Periods”, European Research
Studies:13(1).
Liu, M. M. 2006. “Accruals and Managerial Operating Decisions over the Firm Life Cycle”,
Massachusetts Institute of Technology, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Miller, D., ve P. H. Friesen. 1983. “Successful and Unsuccessful Phases of the Corporate Life
Cycle”, Organization Studies, 4(4).
2017/2
Livnat, J., ve P. Zarowin. 1990. “The Incremental Information Content of Cash-Flow
Components”, Journal of Accounting and Economics, 13(1).
Miller, D., ve P. H. Friesen. 1984. “A Longitudinal Study of the Corporate Life Cycle”,
Management Science, 30(10).
546
Mueller, D. C. 1972. “A Life Cycle Theory of the Firm”, The Journal of Industrial Economics.
Myers, S. C. 1977. “Determinants of Corporate Borrowing”, Journal of Financial Economics,
5(2).
Selling, T. I. ve Stickney, C. P. 1989. “The Effects of Business Environment and Strategy on a
Firm's Rate of Return on Assets”, Financial Analysts Journal, 45(1).
Spence, A. M. 1979. “Investment Strategy and Growth in a New Market”, The Bell Journal of
Economics.
Rink, D.R. ve J.E. Swan. 1979. “Product Life-Cycle Research: A Literature Review”, Journal of
Business Research.
Veith, S. ve J.R. Werner. 2014. “Comparative Value Relevance Studies: Country Differences
Versus Specification Effects”, The International Journal of Accounting 49.
Yonpae, P., ve K. Chen. 2006. “The Effect of Accounting Conservatism and Life-Cycle Stages
on Firm Valuation.” Journal of Applied Business Research, 22(3).
ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK
KULLANILDIĞI BİR VAKA ÇALIŞMASI
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN
SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK ***
Muhasebe Bilim
Dünyası Dergisi
Haziran 2017; 19(2); 547 - 566
547
ÖZ
Uluslararası vergi planlaması nedir, yasal mıdır? Söz konusu sorunun cevabını verebilmek için, bu
çalışmada uluslararası vergi planlamasının kavramsal çerçevesi bir vaka üzerinden tanımlanmaya
çalışılmıştır. Bunun için ilk olarak, yakın tarihsel gelişmeler ışığında uluslararası vergi planlamasında
kullanılan araçlar, yapılar ve yöntemler irdelenmiştir. Bu bağlamda ‘vergiden kaçınma planları’ ile ‘vergi
kaçırma planları’ arasındaki farklar tartışılmıştır. Sonrasında, Hollanda mukimi bir şirketin
Türkmenistan’da gerçekleştireceği inşaat işi için Türkiye’nin merkez olarak kullanıldığı bir yapılandırma
üzerinden uluslararası vergi planlaması uygulaması gösterilmiştir. Önerilen uluslararası vergi planlaması
yapısı, klasik yaklaşımla mukayese edildiğinde Hollanda mukimi şirketin vergi yükünde yüzde elli
düzeyinde azalma sağlamıştır. Bu sonuç, tanımladığımız kavramsal çerçeve kapsamında uluslararası vergi
planlamasının vergiden kaçınmak için faydalı ve kullanışlı bir yapılandırılmış finans aracı olduğu
görüşünü desteklemektedir.
Anahtar Kelimeler: Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları, vergi cennetleri, vergi planlaması
yapılandırılmış finans
JEL Sınıflandırması: M41, H26, K34
INTERNATIONAL
TAX
PLANNING:
A
CASE
STUDY
OF
TURKEY-BASED
STRUCTURING
ABSTRACT
In this paper, the conceptual framework of international tax planning is tried to be identified by a case
study in order to answer the question What Exactly is it: Is this practice legal or illegal? Firstly tools,
structures and methods are described by considering the recent history of international tax planning. In

Makale gönderim tarihi: 26.04.2017; kabul tarihi: 25.05.2017.
Başkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, sgokten@baskent.edu.tr
***
MK Stratejik Danışmanlık, Uluslararası Vergi Planlama Departmanı, ozgur@mkmusavirlik.com.tr

Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
this sense the differences between ‘tax avoidance scheme’ and ‘tax evasion scheme’ are discussed and the
way of making tax planning with legal structures is conceptually provided. Secondly, we show a practice
of an international tax planning by a case study which includes Turkey-based structuring for doing civil
work in Turkmenistan by Dutch resident company. The proposed international tax planning structure for
that case provides half percent decrease in tax burden of Dutch resident company when compared with
2017/2
traditional approach and this result support our identified conceptual framework which asserts that
548
international tax planning is beneficial and useful structured finance tool for tax avoidance.
Keywords: Avoidance of double taxation treaty, structured finance, tax havens, tax planning
JEL Classification: M41, H26, K34
1. GİRİŞ
Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla, doğrudan ya da dolaylı olarak toplanan
vergiler, şirketler ve şahıslar açısından maliyet unsurudur. Dolayısıyla gerek tüzel gerekse de
gerçek kişiler, katlanacakları vergi maliyetini azaltmak için çeşitli yol ve yöntemlere
başvururlar. Bunların stratejik çerçevede uygulanışı vergi planlaması olarak adlandırılır.
Vergi planlaması, vergi yüküne bağlı olarak gerçekleşecek nakit çıkış tutarının
azaltılmasıdır. Diğer bir ifadeyle, bireysel ya da kurumsal mükelleflerin, vergi kanunlarının
kendilerine tanıdığı haklardan yararlanarak, vergi yükünü en aza indirmek amacıyla giriştiği
çabalardır (Nar, 2015). Bu bakımdan vergi planlaması kavramıyla kastedilen, yasal olmayan
yol ve yöntemlere başvurmak değil; vergi düzenlemelerindeki muafiyet ve istisnalardan
faydalanarak gelir ve giderleri stratejik olarak vergi indirimi sağlamaya yönelik şekilde
tahakkuk ettirmektir. Bu bakımdan vergi planlaması, vergi kaçırma değil, yasalar tarafından
tanınan hakların bilinçli bir şekilde kullanılarak vergi yükünün hafifletilmesi yani vergiden
kaçınmaya yönelik yol ve yöntemlerin sistematik olarak planlanmasıdır (Okan ve diğerleri,
2007).
Vergi planlaması kapsamında çok sayıda ulusal ve uluslararası yol ve yöntem mevcuttur.
Örneğin, ABD mukimi ve yıllık cirosu on milyon doların altında kalan şirketler, yasaların izin
verdiği şekliyle nakit esaslı muhasebe uygulayabilirler. Nakit esaslı muhasebe uygulayan
şirketler ise dönem sonu itibariyle kasalarında ve finansal kuruşlar nezdindeki hesaplarında
bulunan toplam nakit tutarı üzerinden vergi öderler. Şayet mükellef ilgili dönem itibariyle nakit
artışının yüksek düzeyde gerçekleşeceğini öngörüyorsa, nakit fonunun bir bölümünü
gayrimenkul veya uzun vadeli finansal araçlara yatırım şeklinde değerlendirebilir. Bu sayede
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
nakit ve benzeri kalemleri toplamını vergi planlaması çerçevesinde yönetmiş ve nihayetinde
vergi matrahını azaltmış olur.
Günümüz küresel iş dünyasında, şirketlerin uluslararasılaşma eğilimleri hız kazanmıştır.
Diğer bir deyişle şirketlerin faaliyet alanları yerel sınırların ötesine taşmıştır. Faaliyet
finansal kararlar veya her ikisi birlikte uluslararasılaşmanın sebebi olabilir. Bu çalışmanın temel
amacı,
çokuluslu
faaliyet
gösteren
işletmelerin
ne
şekilde
vergi
planlaması
gerçekleştirebileceklerini, ele alınan vaka üzerinden somutlaştırmaktır. Dolayısıyla bu
çalışmada irdelenecek ana kavram uluslararası vergi planlamasıdır.
Uluslararası vergi planlamasının kapsamını şirketlerin ülkeler arası ticari bağlantıları
oluşturur. Bu bağlamda kapsam dâhilindeki ülkelerde çeşitli türlerde teşkil edilen ve ilgili
ülkelerin yasalarına tabi olan tüzel kişiliklere dayalı olarak, ülkeler arasındaki ikili vergi
anlaşmalarının sunduğu avantajlardan faydalanılır. Hiç şüphesiz ki, oluşturulan çok ülkeli
yapılarda temel amaç, geleneksel uluslararası ticarette katlanılacak vergi oranlarından daha
düşük vergi oranlarına ulaşmaktır (Hinnes ve Rice 1994; Mintz ve Smart 2004; Desai ve
diğerleri 2006).
Uluslararası vergi planlaması kapsamında oluşturulan yapılara dayanak teşkil eden
anlaşmalar, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları (ÇVÖA) olarak adlandırılır. İki ülke
arasında yapılan ÇVÖA’ların mevcudiyetinin sebebi, şirketlerin elde ettikleri gelirin kaynağının
saptanarak mükerrer vergi alınmasını önlemektir (Irish, 1974). Bu anlaşmalar özellikle dolaysız
vergi türleri olan gelir vergisi ve kurumlar vergisiyle ilgili hususları düzenlemektedir. Diğer bir
ifadeyle, genel olarak ÇVÖA, anlaşmanın taraflarından birisi olan ülkede mukim olan tüzel
kişilikten diğer taraf ülke mukimi tüzel kişiliğe ödenen temettü, gayri maddi hak bedeli, faiz
ödemeleri gibi gelir unsurları üzerinden tahakkuk eden verginin hangi ülkede alınacağını ve
hangi oranda hesaplanacağını tayin ederek açıklığa kavuşturur. Dolayısıyla, gelirin ÇVÖA’lar
temelinde vergi oranı düşük olan ülkede vergilendirilmesi için çeşitli yapılar kurulması,
uluslararası vergi planlamasının ana çerçevesini oluşturmaktadır (Bucovetsky ve Haufler 2008;
Hong ve Smart 2010).
ÇVÖA’ların uluslararası ticaretteki yerinin ve öneminin net olarak anlaşılması, uluslararası
vergi planlaması kavramı açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda takip eden bölümde
öncelikle ÇVÖA’lar irdelenecektir. Üçüncü bölümde, ortaya konulan vaka çalışması
2017/2
etkinliklerini artırmaya yönelik yönetimsel kararlar veya vergi maliyetlerini azaltmaya yönelik
549
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
çerçevesinde, Türkiye’nin temel unsur olduğu bir yapı analiz edilmiş ve uluslararası vergi
planlaması
yapısının
faydaları
belirtilmiştir.
Çalışma,
dördüncü
bölümde
yapılan
değerlendirmelerle sonuçlandırılmıştır.
2017/2
2. ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI
550
Birinci Dünya Savaşı öncesinde dışa kapalı ekonomilerin varlığı nedeniyle, sermaye
serbestisi açısından kısıtlı seviyede bir uluslararası ticaret söz konusuydu. İkinci Dünya Savaşı
sonrasında gün yüzüne çıkan ve uluslararası seviyede genel kabul gören yeni ekonomik ve
finansal sistemler uluslararası ticarete hız kazandırmış ve küreselleşme olgusuyla birlikte,
uluslararası ticaretin kavramsal kapsamı genişlemiştir. Şirketler, mukimi oldukları ülkenin
dışında başka ülkelerde tüzel kişilikler kurmuşlar ve uluslararası ticaret kavramı uluslararası mal
ve hizmet satışının ötesinde bir anlam kazanmıştır. Çünkü şirketler diğer ülkelerde elde ettikleri
gelirleri ana merkezlerine transfer etmeye başlamışlar ve bu durum gelirlerin hem kaynak
ülkede hem de ana merkezin bulunduğu ülkede vergilendirilmesine yol açmıştır. Vergisel olarak
haksızlık oluşturan bu sorun, ülkelerin uluslararası ticaret çerçevesinde vergi yapılarını
şekillendiren temel unsur olmuştur. Bu sorunun ortadan kaldırılması için, diğer bir deyişle bir
ülke mukimi şirketin veya şahsın dolaysız vergi türlerinde hangi ülkede ne oranda
vergilendirileceğinin belirlenmesi için ülkeler arasında ÇVÖA’lar yapılmaya başlanmıştır.
İki ülke arasında gerçekleştirilen ÇVÖA’lar tarafların uzman temsilcilerinin müzakeresi
sonucu ortaya çıkar. Her iki taraf, kendi kısıt ve koşulları dahilinde kazan-kazan ilişkisi
kurulmasını amaçlar. ÇVÖA’lar düzenlenirken iki tip anlaşma modeli kullanılır. Bunlardan biri
Birleşmiş Milletler modeli iken, diğeri Türkiye’nin de aralarında bulunduğu OECD ülkelerinin
kullandığı OECD modelidir. Günümüzde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok ülke
OECD modelini kullanmaktadır. Çalışma kapsamında OECD modeli ele alınmaktadır.
Genel çerçevede ÇVÖA’lar aşağıda ifade edilen başlıkları içerir.
Anlaşmanın Kapsamı
Genellikle iki maddeden oluşur. Birinci madde anlaşmanın taraflarını belirtir.
İkinci madde ise, anlaşmanın hangi tür vergilere yönelik olduğunu ortaya koyar. Çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları servet ve gelir üzerinden alınan vergilere uygulanır. Katma
Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi vb. tüketime dayalı dolaylı vergiler ÇVÖA’ların
kapsamına girmez.
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
Tanımlar
Genellikle üç maddeden oluşur.
Birinci maddede anlaşma kapsamına dâhil edilen gerçek ve tüzel kişilikler tanımlanır.
ÇVÖA’lar, OECD ülkeleri tarafından sıklıkla kullanılmaktadır ve bu nedenle format olarak
göz ardı edilir. Hâlbuki nadiren de olsa, sadece gerçek kişilerin kapsama alındığı veya bazı tüzel
kişilik türlerinin kapsamdan çıkartıldığı anlaşmalar bulunmaktadır. Bu nedenle uygulayıcılar,
anlaşmanın ilgili maddesini muhakkak kontrol etmelidirler. Gözden kaçırılacak basit bir detay,
yoğun çaba gerektiren uluslararası vergi planlamasına dayalı yapı oluşumunu başarısız
kılabilecektir.
İkinci maddede mukim tanımı yapılır. Mukimlik ÇVÖA’lar kapsamında yer alan vergi
avantajlarından yararlanmanın en önemli koşulunu oluşturmaktadır. Çünkü vergi muafiyeti veya
istisnası, kişinin yerleşik olmadığı diğer taraf ülkede elde edilen gelir üzerine uygulanır.
Dolayısıyla, CVÖA’larda, vergisel hususların tespiti için kişilerin hangi taraf ülkenin mukimi
olduklarının belirlenmesi büyük önem taşır. Anlaşmalarda yer alan ‘akit devletlerden birinin
mukimi’ ifadesiyle; taraf ülkenin mevzuatı uyarınca ikametgâh, ev, kanuni merkez, iş merkezi
veya benzer yapıda diğer herhangi bir belirleyici unsur nedeniyle vergi mükellefiyeti altına
giren gerçek veya tüzel kişilik kastedilmektedir.
Örnek olarak, Türkiye özelinde, mukimlik şartları Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi
Kanunlarında tanımlanmıştır. Gelir Vergisi Kanununa göre, Türkiye’de yerleşmiş olanlar ve iş
dolayısıyla yabancı memlekette oturan Türk Vatandaşları tam mükellef sayılırlar. Ayrıca,
ikametgâhı Türkiye’de bulunanlar ve bir takvim yılı içerisinde 183 günden fazla devamlı olarak
Türkiye’de oturanlar, Türkiye’de yerleşik sayılır.
Kurumlar Vergisi Kanununa göre ise, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar tam
mükellef sayılırlar. Kanuni merkez ifadesi ile kastedilen tüzük, ana sözleşme ve sözleşmelerde
gösterilen merkezdir. İş merkezi ifadesi ise, faaliyetlere konu işlemlerin yoğunlaştığı merkezdir.
Çifte vatandaşlığın mevcudiyeti, mukimliğin belirlenmesinde karmaşaya neden olabilecek
bir husustur. Çifte vatandaşlık durumunda kişinin hangi ülkede mukim olduğuna karar
verebilmek için öncelikle kişinin kaldığı daimi meskenin tespiti gereklidir. Şayet kişinin her iki
taraf ülkede de daimi meskeni varsa, ekonomik ve sosyal ilişkilerinin yoğunlaştığı yer itibariyle
kişi mukim sayılacaktır. Şayet kişinin söz konusu hayati menfaatlerinin yoğunlaştığı bir merkez
2017/2
birbirlerine benzerler. Dolayısıyla, genellikle ilgili maddenin kontrolü uygulayıcılar tarafından
551
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
tespit edilemiyorsa; kişi, süre itibariyle daha çok ikamet ettiği yerin mukimi sayılacaktır. Bu
hususta da net bir tespit yapılamıyor ise, taraf ülkelerin yetkili mercilerinin vereceği karar
doğrultusunda mukimlik belirlenir (Özkan ve Uslu 2016).
Üçüncü (ve takip eden) madde(ler)de ‘işyeri’ ve ‘geçici işyeri’ kavramlarına açıklık getirilir.
2017/2
ÇVÖA’da geçen işyeri ifadesinden, bir teşebbüsün faaliyetlerinin tümünü veya bir kısmını
552
yürüttüğü, sabit nitelikteki şube, büro, fabrika, atölye vb. anlaşılmalıdır. Geçici işyeri ise,
anlaşmaya taraf ülke mukimlerinin diğer taraf ülkede gerçekleştireceği faaliyetlerin süresi
itibariyle teşkil edilen yasal kişiliklerdir. Diğer bir ifadeyle başka bir akit devlet mukimi şirketin
akit devlette vergilendirilmesi ancak işyeri oluşumu ile mümkün olmaktadır. Vergilendirme
hakkı doğuracak daimi işyerleri için, ÇVÖA’lar kapsamında belirli süreler geçmesi
gerekecektir. Bu nedenle örneğin, inşaat faaliyetleri ile ilgili işlerin işyeri sayılması için
ÇVÖA’lar kapsamında özel bir süre belirtilmek durumundadır. Aslında ÇVÖA’larda doğrudan
geçici işyeri kavramı kullanılmamaktadır. Genellikle, daimi işyerinin hangi süreler itibariyle
oluşacağı belirtilir. Bu çalışmada, belirtilen süreler boyunca faaliyet göstermeyecek yani daimi
işyeri oluşturmayacak yapılar için geçici işyeri kavramı kullanılmaktadır.
Gelirlerin Vergilendirilmesi
Ticari kazanç, serbest meslek kazancı gibi aktif gelirlerin veya temettü, faiz ve gayri maddi
hak bedelleri gibi pasif gelirlerin hangi devlet tarafından, hangi şartlarda ve oranlarda
vergilendirileceği belirtilir.
Diğer bir deyişle, örneğin, şu tür sorular cevabını bulur;
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde gerçekleştirilen faaliyet sonucu mükellefiyet
ortaya çıkar mı?
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan bir şirket tarafından diğer devletin bir
mukimine ödenen temettü nasıl vergilendirilecek?
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi tarafından, diğer devletin bir mukimine
ödenen faiz nasıl vergilendirilecek?
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan bir futbolcunun, diğer taraf ülkeden
elde ettiği gelir nasıl vergilendirilecek?
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinin mukimi olan Expat ücreti nasıl vergilendirilecek?
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde mukim olan öğretim üyesinin diğer taraf devletten
elde ettiği telif geliri nasıl vergilendirilecek?
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
 Anlaşmanın tarafı devletlerden birinde emeklilik hakkı kazanmış bir kişi, diğer taraf
ülkede nasıl vergilendirilecek?
Özel Hükümler ve Yürürlük
Anlaşmalar, genel kabul görmüş uygulama şekli dışında özel hükümler içerebilir. Özel
mukimleri arasındaki adalet ve eşitlik gibi hususları düzenleyebilmektedir. Ayrıca bu bölümde,
anlaşmanın yürürlük süresi belirtilir. Hiç şüphesiz ki, uluslararası vergi planlaması yapıları söz
konusu süreler dâhilinde teşkil edilmelidir.
Bazı ülkelerin çok sayıda ÇVÖA’ları bulunmaktadır. Bunun nedeni, bu ülkelerin,
uluslararası vergi planlaması kapsamında oluşturulan yapılar içerisinde yer almak istemeleridir.
Çünkü bu ülkeler, birçok yatırımcının kendi sınırları içerisinde tüzel kişilik kurması sayesinde
ekonomik kazanç sağlamaktadır.
Şöyle ki, kurulan şirketlerin yönetimi genellikle bu ülkelerde mukim, lisans sahibi kişi veya
kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, Avusturya gibi ülkelerde
bu işlerle meşgul olan profesyoneller yönetim ücreti, muhasebe ücreti, adres ücreti vb. isimler
altında ciddi miktarlarda gelir elde etmektedir. Dolayısıyla, bu tür tüzel kişilik oluşumlarının
yarattığı gelir hacmi, makro çerçevede yadsınamayacak sıcak para girişi sağlamaktadır, GSYH
düzeyini yükseltmektedir.
İsimlerini uluslararası bankacılık temelli finans sitemleriyle anılır hale getiren bu ülkeler,
küresel düzeyde sermaye birikimi yaratarak uluslararası fon hareketlerine yön verir hale
gelmişlerdir. Zira bu ülkelerdeki uluslararası vergi planlaması tüzel kişiliklerinin yarattıkları
hacimler artık trilyon dolarla ifade edilmektedir. Örneğin, 2013 yılında İrlanda tüzel kişilikleri
üzerinden 24 Milyar USD işlem yapılmış ve 122 Milyar USD’lik ticaret hacmi yaratılmıştır
(GrantThornton 2014, 6).
Ayrıca, 2015 yılı itibariyle Fortune 500 şirketlerinin %50’den
fazlasının Hollanda’da iştiraki bulunmaktadır (Offshore Shell Games 2016, 11).
Bu ülkelerin yanı sıra, uluslararası vergi planlaması yapılarında sıklıkla yer elde eden ancak
bu üstünlüklerini kendilerine has vergi politikalarıyla sağlayan ülkeler de söz konusudur.
Bunlara örnek olarak BAE1, Katar, Bahreyn vb. veya ada ülkeleri olarak bilinen Bahamalar,
1
BAE 1 Ocak 2018 itibariyle, KDV oranlarını %5 olarak uygulamaya başlayacaktır (PWC,2016). Bu
bahisle, söz konusu ülkelerin vergi politikalarının küresel ekonomik gelişmeler ışığında her daim
değişikliğe uğrayabileceği göz ardı edilmemelidir. Diğer bir deyişle, söz konusu değişiklik her ne kadar
2017/2
hükümler, anlaşmaya taraf ülkeler arasındaki bilgi değişiminin nasıl olacağı veya taraf ülke
553
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
Kayman adaları, Jersey vb. verilebilir. Bu ülkeler sınırları içerisinde kurulmuş hiçbir tüzel
kişiliğe kurumlar vergisi uygulamaz. Ayrıca Hong Kong, ABD’nin Nevada, Delaware,
Wyoming gibi bazı eyaletleri veya Marşal adaları, kaynağı sınırları içinde olmayan herhangi bir
gelire vergi uygulamayan ülkelerdendir.
2017/2
Uluslararası vergi planlamasında, vergi avantajı sunan ülkeleri tek başına yapı teşkilinde
554
dikkate almak yeterli değildir. Çünkü ülkeler arası ekonomik işlemleri vergisel olarak etkileyen
çok sayıda unsur söz konusudur. Mesela, bu tür vergi cenneti2 ülkelerde kurulmuş olan tüzel
kişiliğin sahibinin aynı zamanda Türkiye’de mukim bir tüzel kişiliğin sahibi olduğunu
düşünelim. Şayet iki tüzel kişilik arasında mal veya hizmet satışı kapsamında ekonomik işlem
tesis edilirse, bu işlem transfer fiyatlandırması kurallarına tabi olacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu 13.maddesi uyarınca, ilişkili taraflara yapılan mal veya hizmet
alım-satımında uygulanan fiyatın, emsal özellikteki rayiç işlem bedelleriyle tutarlı olması
gerekmektedir. Yapılacak işlemin mahiyetine göre, karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı
yöntemi, yeniden satış fiyatı yöntemi kullanılabilir. Bu yöntemlerle emsallere uygun fiyata
ulaşılamazsa, mahiyete uygun belirlenecek bir yöntem ile fiyat belirlenir. Bu tür bir uygulama,
mükellefin talebi üzerine Maliye Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülür ve üç yılı aşmamak kaydıyla,
uzlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dâhilinde kesinlik taşır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun
ilgili maddesi, TMS (IAS) 24’ün ilişkili taraf açıklamalarıyla tutarlıdır.
Uluslararası boyutta ise OECD tarafından, ilişkili taraf işlemlerinde yani transfer
fiyatlandırması konusu içerisine giren uygulamalarda fiyat tespitinde ‘arm’s length’ (kol boyu)
prensibinin dikkate alınması tavsiye edilmektedir. Bu prensibe göre, ilişki taraflar arasında
yapılan işlemler objektif fiyatlara ve koşullara göre yapılmalıdır. Yani işlemler emsallere uygun
bir şekilde gerçekleşmelidir. Arm’s length prensibine dayalı olarak tesis edilen işlem, hem
Kurumlar Vergisi Kanunu 13. maddeyle hem de TMS (IAS) 24 ile tutarlılık gösterir.
Transfer fiyatlandırması kurallarına uyulmaz ise, Kurumlar Vergisi Kanunu 13. maddesi
uyarınca, ilişkili taraflar arasında örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı kabul edilir. Örtülü kazanç,
kazancın
vergilendirmeden
aktarılmasıdır.
Diğer
bir
ifadeyle,
kurum
kazancının
vergilendirmeden kurum dışına çıkarılması, söz konusu işlemin özün önceliği kavramı
çerçevesinde kar dağıtımı olarak kabul edilmesine sebebiyet verir (GİB, 2010).
uluslararası vergi planlaması yapılarını etkileyecek bir nitelik göstermese de, gelecekte kurumlar vergisi
muafiyeti üzerinde soru işaretlerinin oluşmasına neden olmaktadır.
2
Uygulamada veya literatürde ‘offshore’ olarak da isimlendirilmektedir.
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
Ayrıca, işlemin sadece transfer fiyatlandırması kurallarına uygunluk göstermesi de yeterli
değildir. Kurumlar Vergisi Kanunu 13/2 uyarınca ilgili işlemin, Türk Vergi Sistemi’nin yarattığı
vergi kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sunup sunmadığı ve Türkiye ile bilgi
değişimi konusunda ters düşen ve Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen listede bulunan ülke
genellikle göreceli olarak düşük vergi oranlarına sahiplerdir ve bilgi paylaşımı hususunda
oldukça çekimser davranmaktadırlar. Dolayısıyla bu bölgelerle yapılan işlemler, genel geçer
şekilde ilişkili taraflarla gerçekleştirilen işlemler olarak kabul edilerek, vergiye konu edilir.
Bununla birlikte, Kanunun ilgili maddesinde ifade olarak yer bulmasına karşın Türkiye’de
henüz Bakanlar Kurulu tarafından yayınlanan ülke veya bölge listesi yoktur. Ne var ki, son
yıllarda ülkeler arası otomatik bilgi değişimine yönelik anlaşmalar yürürlüğe girmektedir.
Buradan yola çıkarak, şayet Bakanlar Kurulu bir liste yayınlayacaksa, otomatik bilgi değişim
anlaşmasına imza atmayan ve Türkiye ile ÇVÖA anlaşması imzalamayan ülkeler arasından
seçilecek bir liste yayınlayacağı aşikardır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 30. maddesinin 7.bendinde;
‘Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı
vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı
ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca
ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef
kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan
veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna
girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın
% 30 oranında vergi kesintisi yapılır.
a) Emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapılan
ödemeler, emsaline uygun fiyatlarla deniz ve hava ulaştırma araçlarının kiralanması için
yapılan ödemeler ile yapılan işin tamamlanabilmesi bakımından zorunluluk arz eden
geçiş ücreti, liman ücreti gibi ödemeler üzerinden yapılacak kesinti oranını; her bir
ödeme türü, faaliyet konusu ya da sektör itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye, sıfıra kadar
indirmeye veya kanunî seviyesine kadar getirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
2017/2
veya bölgelerde bulunan kişileri içerip içermediği de kontrol edilir. Çünkü vergi cennetleri
555
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
b) Yurtdışındaki finans kuruluşlarından temin edilen borçlanmalara ilişkin ana para,
faiz ve kâr payı ödemeleri ile sigorta ve reasürans ödemeleri üzerinden bu fıkra uyarınca
vergi kesintisi yapılmaz.
c) Bu fıkraya göre vergi kesintisine tâbi tutulan ödemeler, Gelir ve Kurumlar Vergisi
2017/2
kanunlarına göre ayrıca vergi kesintisine tâbi tutulmaz’ denilmektedir.
556
Görüldüğü üzere, söz konusu maddenin ilgili bendinin kapsamını yine vergi cennetleriyle
yapılan işlemler oluşmaktadır. Maliye Bakanlığı, bu bölgelerle yapılan işlemleri, potansiyel
matrah aşındırılması faaliyeti olarak görmekte ve sıkı sıkıya takibine almaktadır.
Anlaşılabileceği gibi, uluslararası vergi planlamasında sadece vergi cennetlerinde tüzel kişilikler
kurulması, etkin yapıların tesisi için yeterli değildir.
Nitekim Kurumlar Vergisi Kanunu 7. Maddesinde;
‘(1) Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya
da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az % 50'sine sahip
olmak suretiyle kontrol ettikleri yurt dışı iştiraklerinin kurum kazançları, dağıtılsın veya
dağıtılmasın aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, Türkiye'de kurumlar
vergisine tâbidir:
a) İştirakin toplam gayrisafî hasılatının % 25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı
sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest
meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi
pasif nitelikli gelirlerden oluşması. b) Yurt dışındaki iştirakin ticarî bilânço kârı
üzerinden % 10'dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü
taşıması.
c) Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafî hasılatının 100.000 YTL
karşılığı yabancı parayı geçmesi. (2) Birinci fıkrada yer alan toplam vergi yükü,
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki tanıma göre tespit edilir. (3)
Kontrol oranı olarak, ilgili hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte sahip olunan en
yüksek oran dikkate alınır. (4) Birinci fıkradaki şartların gerçekleşmesi durumunda yurt
dışında kurulu iştirakin elde etmiş olduğu kâr, yurt dışı iştirakin hesap döneminin
kapandığı ayı içeren hesap dönemi itibarıyla tam mükellef kurumların, kurumlar vergisi
matrahına hisseleri oranında dahil edilir. (5) Bu maddeye göre Türkiye'de vergilenmiş
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
kazancın yurt dışındaki kurum tarafından sonradan dağıtılması durumunda, elde edilen
kâr paylarının vergilenmemiş kısmı kurumlar vergisine tâbi tutulur’ denilmiştir.
Bu madde çerçevesinde, vergi cennetlerinde kurulan tüzel kişiliklerin, ekonomik işlemlerde
karşı karşıya kalabilecekleri risklere vakıf olunabilir.
belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde dağıtım yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın
Türkiye’de kurumlar vergisine tabi olur. Dolayısıyla, uluslararası vergi planlaması uzmanının
amacı, söz konusu tüzel kişiliğe yapılan, özellikle serbest meslek ve ticari kazançlarla alakalı
ödemelerde, ödemeyi yapan ülkede herhangi bir stopaja maruz kalınmamasını sağlamaktır.
Bunun için ise başvurulacak ana merci ÇVÖA’lardır.
Şayet iki ülke arasında yapılmış bir ÇVÖA varsa ve vergilendirme hakkını mukim ülkeye
tanıyorsa, herhangi bir stopaj söz konusu olmaz. Fakat bu tür anlaşmaların uygulanması için
fatura kesen tüzel kişiliğin karşı tarafa vergi mukimi olduğunu gösteren vergi mukimlik
belgesini temin etmesi zorunludur. Bu nedenle, ÇVÖA tarafı ülkede kurulan tüzel kişilikliler,
anlaşma şartlarını sağlamak için, asıl sahibin gizlendiği, fakat asıl sahibin direktifleri ile hareket
eden ve kayıtlarda genellikle taraf ülkede mukim olan gerçek kişilerin müdür ve sahip olarak
gözüktüğü yapılar şeklinde tesis edilir. Yapılandırılmış finans literatürü çerçevesinde söz
konusu tüzel kişilikler bir tür ‘özel amaçlı kuruluş’ görevi görürler. Örneğin, Enron skandalının
temelinde özel amaçlı kuruluşların teşkiline dayalı yapıların varlığı yer almaktadır.
Unutulmamalıdır ki, bu tür yapılar yasal değildir. Buna karşın, bu nitelikteki özel amaçlı
kuruluşların teşkiline dayalı yapı oluşumları, uluslararası vergi planlamasında halen sıklıkla
uygulanmaktadır.
Yakın geçmişte gündeme gelen ve kamuoyuna ifşa edilen çeşitli belgeler, uluslararası vergi
planlaması yapılarının tamamıyla kötü amaçlı kullanıldığı algısını oluşturmuştur. Özellikle
Panama Belgeleri adı altına basına detayları sızdırılan ‘offshore’ tüzel kişiliklerin bilgileri, bu
yapıların ne denli yoğun kullandığını gözler önüne sermiştir.
3 Nisan 2016 tarihinde, bu türde yapılara ilişkin bilgiler kamuoyuna ifşa edilmiştir. Panama
merkezli Mossack Fonseca adlı kurum, ‘offshore’ yapıda tüzel kişiliklerin yönetim hizmetini
sağlamaktadır. Gerçekleştirilen hizmet, asıl sahibin gizlenmesi için resmi belgelerin, vekil
görevi gören yediemin tarafından düzenlenmesidir. Diğer bir deyişle, tüzel kişilik faaliyetlerinde
2017/2
Türkiye mukimi kişilerin kontrol ettikleri yurtdışı iştiraklerinden kurum kazançları, Kanunda
557
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
asıl sahip yerine yediemin görünmektedir. Dolayısıyla gerçek sahip gizlenerek3, gerçek sahibin
mukim olduğu ülkenin vergi alma hakkının önüne geçilmektedir.
Uluslararası vergi planlaması uygulamaları çerçevesinde, zararlı vergi rekabetinin önlenmesi
ve vergi cennetleri konusu ilk defa 27-29 Haziran 1996 tarihleri arasında Lyon’da düzenlenen
2017/2
G7 toplantısında ele alınmıştır. Toplantı bildirgesinde, küreselleşme ile birlikte vergi
558
politikalarında yeni zorluklar ortaya çıktığı, uluslararası ticaret ve yatırım olanaklarının kötüye
kullanılmasını sağlayacak yapılar temelinde ülkelerin vergi tabanlarında azalma meydana
geldiği belirtilmektedir (OECD, 1998).
9 Nisan 1998 tarihinde yayınlanan OECD raporunda ise vergi cennetlerinin özellikleri şu
şekilde belirtilmiştir: (1) Vergi yoktur veya çok düşüktür, (2) ülke mukimleri vergi
avantajlarından yararlandırılmaz veya vergi avantajlarından yararlanan kuruluşlar ülke
içerisinde faaliyet göstermezler, (3) korumacı politikalar yürütülür (Ör: Hong Kong 4 ), (4)
şeffaflık söz konusu değildir ve (5) diğer ülkelerle bilgi değişimi yapılmamaktadır (OECD,
1998) .
OECD ilk kez 2000 yılında vergi cennetlerinin listesini yayınlamıştır.5
Devam eden süreçte, 2007 yılında ABD’de başlayarak etkileri tüm dünyaya yayılan finansal
kriz, ülkelerin kamu harcamalarının finansmanını zorlaştırmış, bütçe açıklarında artış meydana
getirmiştir (Güzel ve Çetin, 2016). Bunun üzerine, finansal sistemin işleyişini sağlamlaştırmak
adına, vergi kayıplarının önlenmesi hususu, uluslararası platformlarda ele alınan ajandanın
stratejik konu başlıkları arasındaki yerini almıştır. Bu doğrultuda, OECD tarafından şeffaflığın
artırılması temel amaç kabul edilerek, 19 Temmuz 2013 yılında ‘Matrahın Aşındırılması ve
Karın Aktarılmasına İlişkin Eylem Planı’ oluşturulmuştur (OECD, 2013).
Eylem planı çerçevesinde, ÇVÖA’ların kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi için transfer
fiyatlandırması uygulamalarının sıkı denetimi ve vergilendirmede özün önceliğinin esas
3
Belgelerin yankı uyandıran esas yönü, isminin gizlendiği asıl sahiplerin büyük bir bölümünün birçok
ülkede hükümet yetkilisi olmasıdır. Bu açıdan sahibin gizlenmesindeki amaçlardan biri vergi olduğu
kadar, görevi kötüye kullanarak rüşvet ve yolsuzlukların perdelenmesidir (The Guardian 2016).
4
Gelir, Hong Kong sınırları içerisinde elde edilmemiş ve faaliyet Hong Kong ile alakalı değilse, Hong
Kong şirketinin elde ettiği gelir, vergiye tabi değildir.
5
Andorra, Anguilla, Antigua ve Barbuda, Aruba, Bahama, Bahreyn, Barbados, Belize, Britanya Virjin
Adaları, Cook Adaları, Dominika, Cebelitarık, Grenada, Guernsey/ Sark/ Alderney, Man Adası, Jersey,
Liberya, Lihtenştayn, Maldivler, Marshall Adaları, Monako, Montserrat, Nauru, Hollanda Antilleri, Niue,
Panama, Samoa, Seyşeller, Saint Lucia, Saint Kitts ve Nevis, Saint Vincent ve Grenadinler, Tonga, Turks
ve Caicos Adaları, Amerikan Virjin Adaları, Vanuatu (OECD, 2000).
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
alınması benimsenmiştir. Şayet denetim sonucunda transfer fiyatlandırması kurallarına
uyulmadığı ya da özün önceliğinin göz ardı edildiği saptanırsa; ÇVÖA’ların kullanımının
kısıtlanmasını da içeren yaptırımların söz konusu olabilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Özellikle
gayri maddi hak bedelinin grup tüzel kişilikleri arasındaki transferi konusunun, OECD
Şöyle ki, örneğin verginin düşük olduğu bölgelerde kurulmuş grup tüzel kişiliklerinden biri
karını, gruba ait diğer tüzel kişiliğe, gayri maddi hak bedeli adı altında, ÇVÖA’da belirtilen
stopaj oranlarına tabi olarak transfer etmektedir. Bu işlemde, OECD’nin 16 Eylül 2014 tarihinde
yayınladığı gayri maddi hak bedelinin transfer fiyatlandırması kuralları rehber olacaktır (OECD,
2014a). Bu rehber dokümanda, gayri maddi hak bedeli tanımlanmış ve bu hakkın hangi tüzel
kişiliğe ait olduğu ve hangi unsurlar ele alınarak dağıtım yapılabileceği açıklanmıştır. Diğer bir
ifadeyle, bu hakkın grup tüzel kişilikleri içerisinde hangi şartlar altında transfer edilmesinin
uygun olup olmadığı belirtilmiştir.
Gayri maddi hak bedellerinin, ancak gerçek bir işyeriyle etkin olarak bağlantısı olması
durumunda ortaya çıkacağı vurgulanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu tür hakların ve varlıkların,
muhasebe kaydına tabi tutulması yeterli görülmemektedir.
19 Ekim 2012 tarihli raporunda OECD (2012), ÇVÖA’larda yer alan geçici iş yeri
uygulamalarının suiistimal edildiğini vurgulamıştır. Geçici iş yeri kavramın temelini,
faaliyetlerin süreklilik arz edip etmediği oluşturmaktadır. Bu bağlamda, ÇVÖA’larda genellikle
altı aydan kısa süreli faaliyetlerin işyeri niteliği oluşturmadığı, bu durumda vergilendirme
hakkının teşebbüsün mukimi olduğu ülkeye verilmesi gerektiği belirtilir. Buna karşın, işin
doğası gereği altı aydan kısa süren ancak sonraki dönemlerde tekrarlanan (ortaya çıkan)
faaliyetler söz konusu olabilmektedir. Bu durum bu tür bir sınırlama üzerinde tartışmaların
doğmasına neden olmaktadır. Çünkü tekrarlanır özellikte olmasına karşın bu tür faaliyetler,
geçici işyeri avantajından faydalanmak için kullanılmaktadır.
Ayrıca uygulamada, şayet bir firma geçici iş yeri süresi içerisinde grup şirketine ait diğer bir
firmaya satış faaliyeti için destek verirse, destek veren firma faaliyet gösterdiği ülkede
vergilendirilmemektedir. Diğer bir deyişle, daimi iş yeri kullanılarak geçici iş yeri avantajından
faydalanılmaktadır. OECD (2012) raporunda, bu tür suiistimallerin önüne geçilebilmesi için
özün önceliğinin esas alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
2017/2
tarafından, özün önceliği esas alınarak değerlendirilmesi hususu ön plana çıkmıştır.
559
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
Hiç şüphesiz ki, suiistimallerin önüne geçilmesinin en önemli bileşeni ülkeler arası
bilgilendirmenin etkin şekilde gerçekleştirilmesidir. Çünkü özün önceliğinin keşfi ancak bilgi
asimetrisinin minimize edilmesiyle mümkün olur.
Karşılıklı bilgilendirme ile ilgili çalışmalar, ilk olarak 2009 yılında OECD uhdesinde ve 139
2017/2
ülkeden temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası vergi forumu6 ile başlamıştır. Bu
560
toplantıda, ülkelerin vergisel hususlarda karşılıklı bilgi alışverişini şeffaf şekilde yürütebilme
kapasiteleri ele alınmıştır. Takiben, 19 Nisan 2013 tarihinde, G-20 ülkelerinin katılımıyla
gerçekleştirilen toplantıda, otomatik bilgi değişimini zorunlu kılan hukuki bir zeminin
oluşturulması fikri benimsenmiştir. 6 Ekim 2013 tarihinde OECD tarafından Rusya’da
düzenlenen zirvede, otomatik bilgi değişimine yönelik bir anlaşmanın geliştirmesi kararı alınmış
ve alt yapısı oluşturulmuştur. 2014 yılında, OECD tarafından ‘Otomatik Bilgi Değişimi
Anlaşması’nın 101 ülke tarafından uygulanacağı açıklanmıştır (OECD 2014b).
Karşılıklı bilgi değişimini esas alan bu anlaşma çerçevesinde, anlaşmaya taraf bir ülkenin
mukimi olan bir şirket ya da şahıs, şayet diğer taraf ülkelerin birinde herhangi bir finansal
kuruluşta hesap açarsa, bu bilgi tüzel ya da gerçek kişiliğin mukim olduğu ülkenin vergi
otoritesiyle paylaşılacaktır. Finansal kuruluşlar, şirketin sadece resmi belgelerde gözüken
sahiplerinden ziyade şirketin asıl sahipleri ile ilgili sorgulama yapma ve bu bilgileri kullanma
hakkına sahip olacaklardır.
Son derece detaylı olan bu anlaşmanın özünü, uluslararası vergi planlaması yapılarının şeffaf
hale getirilmesi amacı oluşturmaktadır. Hiç şüphesiz ki bu bilgi değişimi, uluslararası vergi
planlaması yapılarının işlerliğini sekteye uğratacaktır. Çünkü birçok yapının temeli, asıl
sahipliğin gizlenmesi ve yediemin olarak isimlendirilen vekil yöneticinin asıl sahipten gelen
talimatlara göre hareket etmesi esası üzerine kuruludur. Dolayısıyla, yediemin yönetimindeki
yabancı şirketin, asıl sahibin mukimi olduğu ülkeyle gerçekleştirdiği ticari faaliyetlerde ilişki
taraf yorumu yapılamadığından; ÇVÖA’ların vergi minimizasyonu çerçevesinde uygulanması
sorun yaratmamaktadır. Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması ile birlikte finansal kuruluşlar, asıl
sahip ile ilgili bilgileri asıl sahibin mukim olduğu ülke ile paylaşacağından, gizlenmek istenen
ilişkili taraf işlemleri açığa çıkacak ve bu nedenle ÇVÖA’lar suiistimale açık şekilde
uygulanamayacaktır.
6
Global Forum on Transparency and Exchange of Information for Tax Purposes.
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
3. VAKA ÇALIŞMASI
Çalışmanın bu kısmında, Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ÇVÖA’nın beşinci
maddesinin ‘g’ bendi kapsamında inşaat faaliyetleri için tanımlanan işyeri oluşma süresi ve
Türkiye ile Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi temel
uygulama ortaya konulmuştur.
Vakanın planlaması yapılırken, vergi cenneti olarak listelenmiş bölgelerde kurulmuş ve asıl
sahibin gizlendiği muvazaalı yapılar veya gayri maddi hak bedellerine ilişkin transfer
fiyatlandırması kurallarının vergi otoritelerince farklı yorumlamasına olanak verecek yapılar
değerlendirmeye alınmamıştır. Çünkü çalışmanın hedefi, yasalara ve etik değerlere uygun
vergiden kaçınmayı amaçlayan uluslararası vergi planlaması yapılarının teşkilini somutlaştırarak
okuyucuya sunmaktır.
Vaka çalışmasına dayanak faaliyet şudur: Hollanda mukimi inşaat şirketi, Türkmenistan’da
üç yıl sürecek bir inşaat ihalesini kazanmıştır ve inşaata başlamaya hazır vaziyettedir.
İşin yapılış şekline ilişkin iki senaryo aşağıda belirtilmiş ve Şekil 1’de gösterilmiştir.
Senaryo 1: Hollanda mukimi şirket Türkmenistan’da bir şube kuracak, inşaatı tamamlayarak
faaliyetlerini sonlandıracak ve Türkmenistan şubesi Hollanda’daki ana şirkete karını transfer
edecektir.
Senaryo 2: Hollanda mukimi şirket Türkiye’de %100 ortağı olduğu bir şirket kuracak,
Türkiye’de mukim olan şirket Türkmenistan’da bir şube kuracak, inşaatı tamamlayarak
faaliyetlerini sonlandıracak ve kar transferi önce Türkmenistan şubesinden Türkiye’deki şirkete,
oradan da Hollanda’daki ana şirkete yapılacaktır.
Senaryo 1: Klasik Yaklaşım
Hollanda ve Türkmenistan arasında imzalanmış bir ÇVÖA bulunmamaktadır. Bu bahisle
birinci senaryo, işin yapılışı ve neticesinde karın Hollanda’ya transferi çerçevesinde herhangi bir
uluslararası vergi planlaması çalışması içermemektedir. Diğer bir ifadeyle, uluslararası ticaret
çerçevesinde kar dağıtımına ilişkin klasik bir yaklaşım ortaya koymaktadır.
Hollanda ile Türkmenistan arasında herhangi bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması
olmadığından dolayı, Hollanda mukimi şirketin Türkmenistan şubesi için herhangi bir geçici
işyeri süresi avantajından söz edebilmek mümkün değildir. Dolayısıyla, üç yıllık inşaat süresi
2017/2
alınmak suretiyle, uluslararası vergi planlamasının nasıl gerçekleştirildiğine dair örnek
561
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
tamamlanıp kazanç elde edildiğinde, Türkmenistan Kurumlar Vergisi düzenlemeleri uyarınca
söz konusu kazanç %20 oranında kurumlar vergisine tabi olacaktır.
Türkmenistan iç mevzuatı çerçevesinde şube kazançlarının merkeze transferinde stopaj
uygulanmamaktadır. Dolayısıyla, klasik yaklaşıma dayalı olarak kurgulanan bu yapıda,
2017/2
Hollanda şirketi Türkmenistan’daki inşaat faaliyeti karşılığında elde ettiği 100 birimlik kazancın
562
80 birimini Hollanda ana merkeze aktarabilecektir.
Senaryo 1: Klasik Yaklaşım
Kar
dağıtımı
Hollanda Şirketi
Şube
Türkmenistan
Şube
Senaryo 2: Uluslararası Vergi Planlanması Yaklaşımı
Kar
dağıtımı
Hollanda Şirketi
Kar
dağıtımı
Türkiye Şirketi
İştirak
Şube
Türkmenistan
Şube
Şekil 1. Vaka Çalışması için Alternatif Yapılar
Senaryo 2: Uluslararası Vergi Planlaması Yaklaşımı
Uluslararası vergi planlaması uzmanları, yasal mevzuata ve etik standartlara uyumlu bir
şekilde vergiden kaçınma amaçlı hareket edilebilecek yapılar oluşturmayı ve bu sayede vergi
minimizasyonu sağlamayı hedeflemektedir. Söz konusu vaka için klasik yaklaşımı ortaya koyan
birinci senaryonun uygulanması, Hollanda şirketine %20 düzeyinde vergi yükü (maliyeti)
getirmektedir. O halde uluslararası vergi planlaması uzamanın amacı, ele aldığımız vaka
açasından, söz konusu vergi yükünü klasik yaklaşıma göre azaltacak alternatif bir yapının
tesisidir.
Hollanda ile Türkmenistan arasında yürürlükte bir ÇVÖA bulunmuyor olması, iki ülke
arasındaki işleme, her iki ülkeyle de ÇVÖA imzalamış bir ülkenin dahil edilmesini gerekli kılar.
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
Bu bağlamda uluslararası vergi planlaması uzmanı bu tür bir ülkenin varlığını inceleyecek ve
listeleyecektir. Vaka çalışmamızda Türkiye’nin kullanılması uygun bulunmuştur.
Türkiye, hem Hollanda hem de Türkmenistan ile ÇVÖA’ya sahiptir. Dolayısıyla Türkiye’nin
sisteme dahil edilmesi, uluslararası vergi planlaması faaliyetinin gerçekleştirilebilmesini
kuracaktır. Sonrasında ise Türk şirketi Türkmenistan’da şube kuracaktır. Bu yapının dayanağını
oluşturan ÇVÖA’larla ve yerel mevzuatla ilgili düzenlemeler şu şekildedir;
 Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ÇVÖA’nın 5. Maddesinin ‘g’ bendine göre 45 ayı
geçmeyen inşaat faaliyetleri işyeri olarak tanımlanmamaktadır.
 Türkiye ile Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi
uyarınca ödenecek temettüler üzerinden %10 stopaj uygulanmaktadır.
 Türkiye Kurumlar Vergisi Kanunu 5. Maddesi birinci fıkrasının ‘h’ bendine göre yurt
dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye’de
genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar
vergisinden istisna edilmektedir.
 Türkmenistan iç mevzuatı çerçevesinde şube kazançlarının merkeze transferinde stopaj
uygulanmamaktadır.
Türkiye kullanımına dayalı bu yapı, yukarıdaki düzenlemelerden bütünleşik şekilde
faydalanılmasına imkan tanımaktadır. Şöyle ki, Türkiye’de kurulan şirket Türkmenistan şubesi
için merkez niteliğinde olup, aynı zamanda Hollanda şirketine temettü ödemesi yapabilecek bir
tüzel kişiliktir. Vaka çalışmasına konu inşaat faaliyetinin süresi ise üç yıl olduğundan,
Türkmenistan’da teşkil edilen şube, inşaat faaliyetleri açısından işyeri oluşturmayacaktır. Diğer
bir ifadeyle, Türkmenistan şubesinin Türkiye merkezli şirket tarafından kurulması, iki ülke
arasındaki geçerli ÇVÖA çerçevesinde geçici işyeri süresi avantajından faydalanılabilmesi
sonucunu doğurmuştur. Böylece, inşaat faaliyeti sonucunda elde edilecek 100 birimlik kazanç,
klasik yaklaşımın aksine Türkmenistan’da kurumlar vergisini tabi olmayacaktır.
100 birimlik kazancın Türkmenistan’dan Türkiye’ye aktarılmasında, Türkmenistan iç
mevzuatından ve Türkiye Kurumlar Vergisi Kanunu 5. Maddesi birinci fıkrasının ‘h’ bendinden
faydalanılmaktadır. Bu bağlamda söz konusu kazancın transferinde ilgili tutar Türkmenistan’da
herhangi bir stopaja tabi olmayacağı gibi, Türkiye’de de herhangi bir kurumlar vergisine tabi
2017/2
sağlayacaktır. Bu çerçevede Hollanda şirketi öncelikle Türkiye’de %100 ortağı olduğu bir şirket
563
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, Türkmenistan’da elde edilen 100 birimlik kazanç, sıfır kayıp
ile Türkiye’ye transfer edilebilecektir.
Diğer adım, söz konusu kazancın Türkiye’den Hollanda’ya aktarılmasıdır. Türkiye ile
Hollanda arasındaki ÇVÖA’nın Ek Protokolünün ‘IX’ numaralı maddesi uyarınca Hollanda
2017/2
şirketine ödenecek temettüler üzerinden %10 stopaj söz konusudur. Bu bağlamda, Türkiye 7
564
üzerinden kurgulanan uluslararası vergi planlaması yapısı sayesinde; Türkmenistan’daki inşaat
işi neticesinde elde edilen 100 birimlik kazancın 90 birimi Hollanda şirketine transfer
edilebilmektedir. Diğer bir ifadeyle bu tür bir yapının teşkili neticesinde, klasik yaklaşımla
katlanılacak olan %20’lik vergi yükü, %10 seviyesine indirilebilmektedir.
4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Bu çalışmada, uluslararası vergi planlaması yönetiminin çerçevesi detaylı bir şekilde
irdelenerek, şirketler üzerindeki vergi yükünün Türkiye’ye dayalı yapılandırmayla ne şekilde
azaltılabileceği vaka üzerinden somutlaştırılarak gösterilmeye çalışılmıştır. Uygulama
neticesinde, Türkmenistan’da inşaat faaliyeti yürütecek bir Hollanda mukimi şirketin, klasik
uluslararası ticaret planlamasıyla mukayese edildiğinde, söz konusu faaliyeti uluslararası vergi
planlaması çerçevesinde Türkiye üzerinden gerçekleştirmesi durumunda vergi yükünü %50
seviyesinde azaltabileceği ortaya konulmuştur. Bu bağlamda uluslararası vergi planlamasının,
yasal sınırlar içerisinde ve kötüye kullanılmadan yaratacağı finansal yönetim kabiliyeti gözler
önüne serilmeye çalışılmıştır.
Çalışmanın kavramsal çerçevesi, vaka analizinin sonuçları ile beraber ele alındığında şu
görüşlere ulaşılabilmektedir: (1) Uluslararası vergi planlamasının temel hedefi asil sahipliğin
gizlendiği yasal olmayan yapıların teşkili değil, özellikle ülkeler arasında gerçekleştirilen çifte
vergiyi önleme anlaşmalarının ve diğer yerel mevzuatların sunduğu yasal olanaklardan
faydalanarak vergiden kaçınmayı sağlayacak uluslararası yapıların teşkilidir ve (2) uluslararası
vergi planlaması işlevsel olarak risk ve getiri yönetimi çerçevesinde uygulanan yapılandırılmış
finans teknik ve yöntemlerinin vergisel odaklı uygulanmasıdır.
7
Türkiye şirketinin, söz konusu uluslararası vergi planlaması çerçevesinde gerçekleştireceği muhasebe
kayıtları şu şekildedir: (1) Kar, Türkmenistan şubesinden Türkiye şirketine aktarıldığında, ‘641-Bağlı
ortaklıklardan temettü gelirleri hesabı’ kullanılır. (2) Türkiye’de oluşan kar, Hollanda ana merkeze
gönderdiğinde, ‘570-Geçmiş yıl karları hesabı’ borçlandırılarak; ‘360-Ödenecek Vergi ve Fonlar hesabı’
ödenecek stopaj tutarı kadar ve 331-Ortaklara Borçlar hesabı ise ana merkeze aktarılacak tutar kadar
alacaklandırılarak çalıştırılır.
Uluslararası Vergi Planlaması: Türkiye’nin Merkez Olarak Kullanıldığı Bir Vaka Çalışması
Uluslararası vergi planlaması halihazırda OECD ve G-20 gibi kuruluşlar uhdesinde sıkça
tartışılan konuların başında gelmektedir. Tartışmanın ana unsuru ise, bu tür uygulamaların
ülkelerin vergi gelirlerinin matrah aşındırılması yoluyla düşürüldüğünün öne sürülmesidir. Hiç
şüphesiz ki bu durum uluslararası vergi planlaması faaliyetlerinin kısıtlanmasına neden
uluslararası vergi planlamasının yasal çerçevede teşkil edilmesi gerekliliği büyük önem
kazanmıştır.
2017/2
olabilecek önlemleri ve daha sıkı denetim yaklaşımlarını beraberinde getirecektir. Dolayısıyla
565
KAYNAKÇA
Bucovetsky, S. ve A. Haufler. 2008. “Tax competition when firms choose their organizational
form: Should tax loopholes for multinationals be closed?”, Journal of International
Economics, 74(1).
Desai, M. A., C.F. Foley ve J.R. Hines. 2006. “The demand for tax haven operations”, Journal
of Public Economics, 90(3).
Grant T. 2014. “Foreign Direct Investment in Ireland”, http://www.taoiseach.gov.ie/
eng/Publications/Publications_2014/GrantThornton_.pdf (Erişim Tarihi: 21.02.2017).
GİB. 2010. “1 Seri Nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında
Rehber”, Yayın no: 114, Kasım 2010.
Guardian. 2016. “Mossack Fonseca: inside the firm that helps the super-rich hide their money”,
https://www.theguardian.com/news/2016/apr/08/mossack-fonseca-law-firm-hide-moneypanama-papers (Erişim Tarihi: 22.02.2017).
Güzel S. ve I. Çetin. 2016. “Global Economic Crisis and Effectiveness of Public Spending: The
EU Practice”, Journal of Life Economics.
Hines, J. R. Ve E.M. Rice. 1994. “Fiscal paradise: Foreign tax havens and American business”,
The Quarterly Journal of Economics, 109(1).
Hong, Q. ve M. Smart. 2010. “In praise of tax havens: International tax planning and foreign
direct investment”, European Economic Review, 54(1).
Irish, C.R. 1974. “International Double Taxation Agreements and Income Taxation at Source”,
International and Comparative Law Quarterly, 23(02).
Mintz, J. ve M. Smart. 2004. “Income shifting, investment, and tax competition: theory and
evidence from provincial taxation in Canada”, Journal of public Economics, 88(6).
Nar, M. 2015. “Vergi Planlaması aracı olarak AR-GE Harcamaları”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 8(37).
OECD.
1998.“Harmful
Tax
Competition:
An
Emerging
Global
https://www.oecd.org/tax/transparency/44430243.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017).
Issue”
Yrd. Doç. Dr. Soner GÖKTEN - SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK
OECD. 2012. OECD Model Tax Convention: Revised Proposals Concerning The Interpretation
and Application of Article 5, http://www.oecd.org/ctp/treaties/PermanentEstablishment.pdf
(Erişim Tarihi: 22.02.2017).
2017/2
OECD.
2013.“Action
Plan
on
Base
Erosion
and
Profit
https://www.oecd.org/ctp/BEPSActionPlan.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017) .
566
Shifting”,
OECD.
(2014a).
Guidance
on
Transfer
Pricing
Aspects
of
Intagibles,
http://www.keepeek.com/Digital-Asset-Management/oecd/taxation/guidance-on-transferpricing-aspects-of-intangibles_9789264219212-en#.WK_4AG-LSUk#page1
(Erişim
Tarihi: 22.02.2017).
OECD. (2014b). Standart for Automatic Exchange of Financial Account Information in Tax
Matters,
https://www.oecd.org/ctp/exchange-of-tax-information/automatic-exchangefinancial-account-information-common-reporting-standard.pdf,
(Erişim
Tarihi:
22.02.2017).
Offshore Shell Games. 2016. “The Use of Offshore Tax Havens by Fortune 500 Companies”,
http://ctj.org/pdf/offshoreshellgames2016.pdf (Erişim Tarihi: 21.02.2017).
Okan, P., E. Oner, S. Gokten ve N. Aypek. 2007. “Tax Avoidance and the Role of the Tax in
the Selection of the Legal Structure”, Proceedings of 2n International Symposium on
Public Finance, Bishkek, Kyrgyzstan, 24-27 October 2007.
Özkan İ ve Ş. Uslu. 2016. “Uluslararası Çifte Vergilendirme ve Mukimlik Kavramı”, Mali
Çözüm Dergisi, Mayıs-Haziran 2016.
PWC.
2016.“UAE
to
implement
VAT
on
1
January
2018”,
http://www.pwc.com/m1/en/tax/documents/2016/uae-to-implement-vat-on-1-january2018.pdf (Erişim Tarihi: 22.02.2017).
YAYIN KOŞULLARI VE
YAZIM KURALLARI
I. BİÇİM
1. Bütün metinler; Times New Roman, 11 punto ve 1,5 satır aralığı ile yazılmalıdır.
2. Metinler genellikle 7000 kelimeyi geçmeyecek şekilde ve konu ile araştırma metodunun
izin verdiği ölçüde öz olmalıdır. Giriş, metin, sonuç ve kaynakça dahil olmak üzere tüm
başlıklar numaralandırılmalı ve koyu olmalıdır. Birinci derecedeki başlıkların “tümü büyük
harf”, diğerlerinde “sadece ilk harf büyük” şeklinde olmalıdır.
3. Üst, alt 3cm, sağ sol 2.5 cm olmalıdır.
4. Tarafsız bir değerlendirme yapılabilmesi için yazarlar metinde veya başvuru dahilindeki
deneysel test araçlarında kendilerini doğrudan veya dolaylı biçimde belli edecek şekilde
davranmamalıdırlar. Tek çalışma yapanlar “biz” şeklinde vurgu yapmamalıdır.
5. Çalışmanın başlığı, yazarın adı, ünvanı ve bağlı olduğu kuruluş ve e-mail adresini içeren
bir kapak sayfası oluşturulmalıdır.
Sayfa numaralandırma: Tablolar, ekler ve kaynakça da dahil olmak üzere bütün sayfalar
sıralı biçimde numaralandırılmalıdır.
II. İÇERİK
Makale Türkçe ve İngilizce başlığı taşımalıdır. Türkçe başlık ve isimler 11 punto olmalıdır.
ÖZ’den itibaren giriş’e kadar 10 punto olmalıdır.
567
İngilizce başlık 10 punto olmalıdır.
Girişten itibaren metin sonuna kadar 11 punto olmalıdır.
ÖZ/ABSTRACT (10 punto)
2017/2
Ortalama 70 kelimeden oluşan, 10 satırı geçmeyen ve 10 punto ile Türkçe ve İngilizce
568
abstract, özet (ÖZ adı ile) metin öncesinde ayrı bir sayfada yer almalıdır. Öz okuyucuyu
metnin başlığı, metodu, kullanılan istatistik yöntem ve bulguları hakkında kısaca
bilgilendirmelidir. Anahtar Kelimeler (Keywords) ve JEL Sınıflandırması özü takip etmelidir.
GİRİŞ (11 punto)
Çalışmanın amacı, metodolojisi ve bulguları hakkında daha fazla detay sağlayan kısım.
Literatür taraması burada da olabilir.
METİN KISMI (11 punto)
Çalışma metni. Bu kısım literatür taraması da dahil olmak üzere işlenen konu hakkında öz ve
yeterli bilgi vermelidir. Bu kısım konunun işlenişine göre nümerik olarak sınıflandırılabilir.
METİN İÇİNDE ATIFTA BULUNMA
Kaynakçada belirtilen çalışmalara bağlı olunmalı ve atıfta bulunulacak çalışma için “yazar
tarih” sistemi kullanılmalıdır. Alınan çalışmanın ilgili sayfa numaralarının belirtilmesine
çalışılmalıdır.
1. Metin içinde atıflar şu şekilde yapılmalıdır: yazarın soyadı ve tarih, virgül konulmadan
ve parantez içerisinde (Akdoğan 2005), sayfa no varsa (Akdoğan 2005, 145); iki yazar olursa
(Akdoğan ve Sevilengül 2007, 58), ikiden fazla yazar varsa (Karacabey ve diğerleri 2006, 124).
İki çalışmadan alıntı yapılırsa (Karan 2003, 54; Karacabey 2001, 27); aynı yazarın iki veya daha
fazla çalışmasından alıntı yapılırsa (Karatepe 2003, 2006).
2. Kaynakçada aynı yazarın aynı yıl içerisinde yayınlanmış birden fazla çalışması olduğu
durumlarda a,b, ek olarak yılın sonuna yazılmalıdır. (Sayılgan 2002a, 37)
3. Bir yazarın adının metin içerisinde geçmesi halinde atıfta tekrar isim belirtmeye gerek
yoktur. Örneğin: “Çelik (1999, 67) diyor ki...”
4. Kurumlar adına yapılan çalışmalarda imkan varsa kısaltma veya kısa başlıklar
kullanılmalıdır (SPK Aylık Bülteni Ocak 2007).
5. Eğer hukuki mevzuat, yasal anlaşma veya mahkeme kararlarına atıfta bulunulacaksa
hukuk çalışmaları ile ilgili atıfta bulunma kuralları kullanılmalıdır.
METİN ALTINDA DİPNOTLAR: Dipnotlar atıf yapmak için kullanılmamalıdır. Ancak
metin içerisinde kullanıldığı takdirde metnin bütünlüğünü bozacak nitelikteki bilgiler dipnot
olarak kullanılmalı ve metinden daha uzun olmamalıdır. Dipnotlar metin boyunca üst simge
şeklinde numaralandırılarak ilerlemelidir. Dipnot metni tek satır aralığıyla sayfa altında yer
almalıdır.
III. TABLO VE ŞEKİLLER (10 punto)
1. Her tablo ve şekil bir numaraya ve içeriği tam olarak belirten bir başlığa sahip olmalı ve
tüm kenarlıkları çerçeve ile sabitlenmelidir.
2. Tablo adı tablonun üstünde yer almalıdır. Tablo adı ilk harfleri büyük olmak üzere koyu
yazılmalıdır. Tablo numaralandırılması Tablo 1. şeklinde olmalıdır.
3. Grafik adı grafiğin altında olmalıdır. Grafik adı ilk harfleri büyük olmak üzere koyu
yazılmalıdır. Grafik numaralandırılması Grafik 1. Şeklinde olmalıdır.
4. Şeklin adı şeklin altında olmalı ve Şekil 1. Şekil adı şeklinde yazılmalıdır. Şekil adı ilk
harfleri büyük olmak üzere koyu yazılmalıdır.
5. Tablo, şekil ve grafiklerin kaynağının olması durumunda kaynakların tablo, şekil ve
grafiklerin altına yazılması gerekmektedir.
IV. SONUÇ
Çalışmanın sonuçları ve öneriler/gelecek çalışmalar hakkında bilgi vermelidir.
V. KAYNAKÇA
Kaynakçaya numara verilmemelidir.
2017/2
6. İnternet kaynakları www.borsaistanbul.com şeklinde olmalıdır.
569
Çalışmada sadece atıfta bulunulan çalışmaları içeren bir kaynak listesi bulunmalı ve
aşağıdaki bilgileri içermelidir:
1. Kaynaklar ilk yazarın soyadı veya kurumun adına göre alfabetik biçimde sıraya
konulmalıdır.
2017/2
2. Yazarların tam adı yerine ismin baş harfleri kullanılmalıdır.
570
3. Yazarın adının hemen arkasından yayının tarihi yer almalıdır.
4. Dergi başlıkları kısaltılmış olmamalıdır.
5. Aynı yazarların aynı yıl içerisindeki çalışmaları yılın arkasından harf verilecek şekilde
belirtilmelidir.
6. Kaynakçada hiçbir yerde koyu renk kullanılmamalıdır.
Örnek kaynak gösterimleri:
Akdoğan, N. ve O. Sevilengül. 2007. Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygulaması, Yenilenmiş ve
Genişletilmiş 12. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara.
Demsky, J.S. ve D.E.M. Sappington. 1989. “Hierarchical Structure and Responsibility
Accounting”, Journal of Accounting Research, 27 (Spring).
Sermaye Piyasası Kurumu (SPK). www.spk.gov.tr (Erişim Tarihi: 15.03.2005).
BDDK Çalışma Raporları. 2002. Türk Bankacılık Sektöründe Karlılığın Belirleyicileri, No:
2002/4, Haziran.
VI. METİNLERİN TESLİMİ
Yazarlar şu kurallara dikkat etmelidir:
1. Başka bir dergi tarafından değerlendirmede olan çalışmalar gönderilmemelidir. Yazar
çalışmanın başka bir yerde yayınlanmadığı veya değerlendirme altında olmadığını ve telif hakkı
talep etmeyeceğini açıkça belirtmelidir. Yazar adları, çalıştığı kurum, cep telefonu ve e-posta
adreslerini belirttiği ayrı bir dosya oluşturmalıdır. Çalışmanın olduğu kısımda yazar bilgileri yer
almamalıdır.
2. Saha çalışması veya deneye dayalı çalışmalarda çalışmanın dayandığı araç (anket,
görüşme planı vs.) yazarın kimliğini belli etmeyecek şekilde çalışmada yer almalı ve bütün
çalışmalar modavdergi@gmail.com adresine gönderilmelidir.
2017/2
3. Yazar metnin bir kopyasını elinde tutmalıdır.
571
EDITORIAL POLICY AND STYLE INFORMATION
MANUSCRIPT PREPARATION AND STYLE
2017/2
I. FORMAT
572
1. All manuscripts have to be typed in 11-point font and be 1.5linespaced, except for
indented quotations.
2. Manuscripts have to be as concise as the subject and research method permit, generally
not to exceed 7,000 words. All titles including the introduction, text, conclusion, and
bibliography have to be numbered and be bold. Main headings have to be written using capital
letters but the first letter of subheadings has to be a capital letter.
3. Margins of at least one inch from top, bottom, and sides should facilitateediting and
duplication.
4. To promote anonymous review, authors should not identify themselves directly or
indirectly in their papers or in experimental test instruments included with the submission.
Single authors should not use the editorial “we.”
5. A cover page must show the title of the paper, the author’s name, title and affiliation, and
email address.
Pagination: All pages, including tables, appendices and references, should be serially
numbered.
II. CONTENT
The article has to own Turkish and English title. Turkish title and the name of author(s)
should be typed in 11-point font. From abstract to "I. Introduction", 10-point font should be
used.
English title must be 10-point font. From "I. Introduction" to the end of article, 11-point font
must be used.
The Turkish and English abstractof about 70 words must be 10 lines, typed 10-point
font and presented on a separate page immediatelypreceding the text. The Abstract should
concisely inform the reader of themanuscript’s topic, its methods, and its findings. Keywords
and JEL classificationmust follow the Abstract.
This section provides more details about the paper’s purpose, motivation, methodology,and
findings. Literature review can be done in this section as well.
2017/2
INTRODUCTION (11-point font)
573
MAIN TEXT (BODY) (11-point font)
In addition to literature review, this section should give clear and concise information to
inform the reader about the manuscript’scontribution. This section can be divided into
subheadings and those subheadings have to be classified numerically.
CITATIONS WITHIN THE TEXT
Work cited should use the “author-date system” keyed to a list of works in the reference list.
Authors should make an effort to include the relevant page numbers in the cited works.
1. In the text, works are cited as follows: authors’ last name and date, without comma, in
parentheses: for example, (Jones 1987); with two authors: (Jones and Freeman 1973); with more
than two: (Jones et al. 1985); with more than one source cited together (Jones 1987; Freeman
1986); with two or more Works by one author: (Jones 1985, 1987).
2. When the reference list contains more than one work of an author published in the same
year, the suffix a, b, etc. follows the date in the text citation: for example, (Jones 1987a) or
(Jones 1987a; Freeman 1985b).
3. If an author’s name is mentioned in the text, it need not be repeated in the citation; for
example, “Jones (1987, 115) says....”
4. Citations to institutional works should use acronyms or short titles where practicable; for
example, (AAA ASOBAT 1966); (AICPA Cohen Commission Report 1977). Where brief, the
full title of an institutional work might be shown in a citation: for example, (ICAEW The
Corporate Report 1975).
5. If the manuscript refers to statutes, legal treatises or court cases, citations acceptable in
law reviews should be used.
6. If internet based resources are used, related website should be stated such as
www.borsaistanbul.com
2017/2
FOOTNOTES: Footnotes are not used for citation. Textual footnotes must be used only for
extensions and useful excursions of information that if included in the body of the text might
574
with superscript Arabic numerals. Footnote text must be single-spaced and placed at the end of
disrupt its continuity. Footnotes must be consecutively numbered throughout the manuscript
the page.
III. TABLES AND FIGURES (10-point font)
The author must note the following general requirements:
1. Each table and figure has to bear a number and a completetitle indicating the exact
contents of the table or figure and be framed.
2. The title has to be above the table. The title of each table has to be typed in bold and the
first letter of the title has to be a capital letter. The table has to be numbered such as Table 1.
3. The title of the graphic has to be below the graphic. The title of the graphic has to be typed
in bold and the first letter of the title has to be a capital letter. The graphic has to be numbered
such as Graphic 1.
4. The title of the figure has to be below the figure. The title of the figure has to be typed in
bold and the first letter of the title has to be a capital letter. The figure has to be numbered such
as Figure 1.
5. If tables, figures and graphics are taken from other sources, those sources have to be stated
under the related tables, figures and graphics.
IV. CONCLUSION
The results of the study, any suggestions related to findings and further research issues have
to be stated in this section.
V. REFERENCE
References will not be numbered. Every manuscript must include a list of references
containing only those works cited and must include the information mentioned below:
1. Arrange citations in alphabetical order according to surname of the firstauthor or the name
2. Use author’s initials instead of proper names.
3. Date of publication must be placed immediately after author’s name.
4. Titles of journals should not be abbreviated.
5. Multiple works by the same author(s) in the same year are distinguishedby letters after the
date.
6. None of the words will be typed in bold in the References.
Sample entries are as follows:
American Accounting Association, Committee on Concepts and Standards for External
Financial Reports. 1977. Statement on AccountingTheory and Theory Acceptance, Sarasota,
FL: AAA.
Demski, J. S., and D. E. M. Sappington. 1989. Hierarchical Structure and Responsibility.
Capital Markets Board(CMB). www.spk.gov.tr (Access Date: 15.03.2005).
BRSA Working Reports. 2002. Determinants of Profitability in Turkish Banking Sector, No:
2002/4 June.
VI. SUBMISSION OF MANUSCRIPTS
Authors should note the following guidelines for submitting manuscripts:
1. Manuscripts currently under consideration by another journal or publishershould not be
submitted. The author must state that the work isnot submitted or published elsewhere and
he/she will not demand copyright. A separate Word file has to be prepared to state the author’s
2017/2
of the institution responsible for the citation.
575
name, institution, cell phone and e-mail. Information about the author should not be stated in the
article.
2. Manuscripts reporting on field surveys or experiments(questionnaire, case, interview plan
or the like) should not indicate the identity of the author and all manuscripts must be sent to
2017/2
modavdergi@gmail.com .
576
3. The author should retain a copy of the paper.
MUHASEBE BİLİM DÜNYASI DERGİSİ
Cilt/Volume: 19 Sayı/Issue: 2 Haziran /June 2017
TEKAFÜL (KATILIM SİGORTACILIĞI) MUHASEBESİ
Uzman Seyran ÖZCAN.…………………………………………………………………………….……….………………..351
ETIK KODLARDA KURUMSAL YÖNETİM VE SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMLARI
Yrd Doç. Dr. Ebru E. SAYGILI
Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRKOĞLU ….………………………………………………………………………..………………..378
ENTEGRE RAPORLAMADA MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ ROLÜ VE MUHASEBE
MÜFREDATLARINDA ENTEGRE RAPORLAMA
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARACI
Öğr. Gör. Dr. Filiz YÜKSEL ……………………………………………………………………………………….……….389
TÜRKİYE’DE MUHASEBE ETİĞİ ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALARIN LİTERATÜR
İNCELEMESİ
Arş. Gör. Çağla DEMİR
Öğr. Gör. Özkan SARISOY ..………………………………………………………………………………………………..415
BANKACILIKTA YENİ NESİL FİNANSAL ÜRÜNLERİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN
UYGULAMA ÖNERİSİ
Dr. Mehmet Oğuz KÖKSAL
Prof. Dr.Nalan AKDOĞAN…………………………………………………………………………………………………..439
FAALİYET KİRALAMASI İŞLEMLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİNİN FİNANSAL TABLOLARA
VE FİNANSAL ORANLARA ETKİSİNİN BORSA İSTANBUL ŞİRKETLERİ ÜZERİNDE
İNCELENMESİ
Arş. Gör. Destan Halit AKBULUT…………………………………………………………………………………………...456
UEFA FİNANSAL FAIR PLAY DÜZENLEMESİNİN AVRUPA FUTBOL KULÜPLERİ
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: AVRUPA 5 BÜYÜK LİGİ VE TÜRKİYE SÜPER LİGİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Öğr.Gör. Onur ÖZEVİN ……………………………………………………………………………………………………..479
MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİN BORSA ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ
ANALİZİ İLE BORSA İSTANBUL’DA BİR UYGULAMA
Doç.Dr. Okyay Uçan
Arş.Gör. Fatih Güzel
Doç.Dr. Melek Acar………………………………………………………………………………………………………….509
NAKİT AKIŞLARI VE KAZANÇLARIN DEĞER İLİŞKİSİ: BORSA İSTANBUL UYGULAMASI
Arş. Gör. Dr. Ömer Faruk GÜLEÇ………………………………………………………………….…………………….....524
ULUSLARARASI VERGİ PLANLAMASI: TÜRKİYE’NİN MERKEZ OLARAK KULLANILDIĞI
BİR VAKA ÇALIŞMASI
Yrd. Doç.Dr. Soner GÖKTEN
SMMM Çağrı Özgür KARABUDAK…………………………………………………………...……………….………......547
Download