Eksenlerarası Türkiye: Bağımsız Politika Dönemi

advertisement
Mert Altaş
Eksenlerarası Türkiye: Bağımsız
Politika Dönemi
dönemde Sovyet Hükümeti, Ankara’daki iki barut fabrikasının
kurulmasında yardımcı olup fişek fabrikası için gerekli teçhizat
ve hammadde sağlamıştı. Bunun yanı sıra 1920 yılında Sovyet
diplomatik misyonu, Moskova görüşmeleri sırasında Türk
tarafına vaat edilen 200,6 kilo külçe altın TBMM temsilcilerine
teslim etmişti. M.V. Frunze, kimsesiz gazi çocukları için bir
yetimhanenin kurulması amacıyla Trabzon’da Türk makamlarına
100.000 altın Ruble vermişti. S.İ. Aralov Nisan 1922’de seyyar
basımevi ve sinema teçhizatının alınması için Türk ordusuna
20.000 Lira hibe etmişti. 3 Mayıs 1922 tarihinde Sovyet
Rusya’nın Ankara Temsilcisi S.İ. Aralov, 1921 Antlaşması’nın
imzalanması sırasında vaat edilen 10 milyon altın Ruble
tutarının son dilimi olan 3,5 milyon altın rubleyi Türk
hükümetine teslim etmişti.2
Türkiye’de 1923’ten beri gelişen ulusal ve uluslararası birçok
olayda yanında yer alınan devletler veya savunulan politikalara
baktığımızda ortaya çıkan istikrarsızlıklar 2012’de de kendini
sıkça gösteriyor. 1923-1938 arası süreç, II.Dünya Savaşı yılları,
NATO’ya katılma, Soğuk Savaş dönemi politikalarında bu
istikrarsızlıklar daha belirgin bir hal alıyor ve günümüzdeki
Ortadoğu politikaları ile din-siyaset ilişkisinde tavan yapıyor.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği İlişkileri
Kuruluştaki 15 yıllık dönem iç işlerindeki tam bağımsızlığın ve
uluslararası politikaların uygulanışının en etkili yılları olarak
karşımıza çıkıyor. Dönemin Türkiye’sinin Avrupa ülkeleri ile
Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerine bakıldığında neredeyse
eşit bir mesafe görülüyor. O dönemde Avrupa Türkiye’deki özel
mülkiyet hakkına, “kontrollü” serbest piyasayı destekleyen
hamlelerine ve batılılaşma sürecine sıcak bakıyorken; Sovyetler
Birliği ise “kapitalizme” karşı verilen bir bağımsızlık savaşına
hayranlık duyuyor ve ulusal güvenliğini korumak için yeni
kurulan bu komşu devletle iyi ilişkiler içerisinde olmak istiyordu.
Ankara hükümetinin Kurtuluş savaşı süresince yakın ilişkiler
içinde bulunduğu SSCB Lozan Konferansı’nda Boğazlar Sorunu
tartışılırken davet edilmişti ve tartışmalar boyunca SSCB
Türkiye’nin görüşünü destekleyen açıklamalarda bulunmuş,
böylece Türkiye Avrupalı devletler arasında farklı bir görüşe
sahip tek ülke olarak kalmamıştı.1 16 Mart 1921’de ise Türkiye
ile SSCB arasında 20 yıl geçerliliğini koruyacak olan Dostluk ve
Saldırmazlık anlaşması imzalandı.
O dönemde Sovyetler Birliği ile ekonomik ilişkilerimiz de
özelliğini daima korumuştur. Türkiye bir takım yetersizlikler
yüzünden kuramadığı bazı fabrikalarını SSCB yardımıyla
kurmuştu. Bunun nedeni Türkiye’nin batının ekonomik yollarla
uyguladığı siyasi yaptırımlardan kaçınmak istemesiydi. O
http://www.mgkmedya.com
Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye, dış ticaretini Sovyetlerin
tekeli altına sokmaktan kaçınarak, Batı ile ekonomik ve politik
ilişkilerini geliştirmeye özen göstermişti.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri İlişkileri
Türkiye’nin kuruluşundan itibaren gerçekleştirilen batılılaşma
hamleleri ile Avrupa-Türkiye ilişkileri genellikle sıcak bir çizgide
devam etti. Avrupa açısından ise, İtalya ve Almanya’nın
Avrupa’da giderek artan bir bunalımı başlatmaları üzerine
Ortadoğu’da batılılar için güvenilebilecek tek devletin Türkiye
olduğunu göz önüne alan bu devletler de bu ilişkilerin
kurulmasını kolaylaştırmışlardı.1
1932’de Milletler Cemiyeti’nden gelen davetin kabul
edilmesinden sonra Avrupa ile ilişkiler hiç olmadığı kadar
yakınlaşmaya başlamıştı. 1936’da ise Mussolini İtalyası’nın
“Roma İmparatorluğu’nu canlandırmak için” sömürgecilik ve
yayılmacılık politikası nedeniyle Türkiye’nin İngiltere, Fransa,
Yunanistan, Yugoslavya ile ilişkileri güçlenmiş ve Akdeniz Paktı
imzalanmıştı.
1936'da İngiltere Kralı VIII. Edward Mustafa Kemal Atatürk ile
görüşerek ilk dış ziyaretini Türkiye'ye yaptı. VIII. Edward ve
Madame Simpson üç gün İstanbul’da kalmışlar ve Kral,
Türkiye’nin Nazi Almanyası’na karşı yanında yer alması için
Atatürk’le uzun görüşmeler yapmıştı.[3]
Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler bu dönemde Amerikan
tarihinde Avrupa sömürüsüne karşı başkaldırış süreci geçirmesi,
ABD’nin Türkiye’ye olan uzaklığı dolayısıyla tehdit olamayacağı
gibi nedenlerden dolayı sıcak bir şekilde başlamıştı. Mustafa
Kemal Atatürk de bir konuşmasında ABD hakkında şu sözleri
söylemişti: “…Amerikalılar mümtaz bir millet olarak beşeriyet
dünyasında arzı mevcudiyet eyledi. Büyük bir millet birliği
kurdu. İşte bu noktadandır ki Türk milleti Amerika milleti
Pazar, Şubat 5, 2012 - Sayfa 1 / 2
Mert Altaş
Eksenlerarası Türkiye: Bağımsız
Politika Dönemi
hakkında derin ve kuvvetli bir muhabbet hisseder. Ümit ederim
ki bu müşahede iki millet arasındaki mevcut olan muhabbeti
kökleştirecektir. Yalnız bu kadarla kalmayacak, belki tüm
beşeriyeti birbirini sevmeye ve bu müşterek sevgiye mani olan
mazi hurafelerini silmeye, dünyayı sulh ve huzur altına sokmaya
medar olacaktır...”[4]
Lozan Barış Görüşmeleri’nde ABD’yi yanına almak isteyen
TBMM 1923 yılının başında Türkiye’de yatırım yapacak Amerikan
şirketlerine yoğun teşvikler içeren Chester Teşvikleri yasasını
kabul etti. Ancak 1930’ların sonuna kadar kontrollü bir şekilde
süren ekonomik ilişkilerimiz yerini siyasi ve ekonomik
yaptırımlara bırakacaktı.
[3] The photo dated from 1936, a boat trip hosted by Ataturk
(middle), with King Edward VIII on the left and Numan
Menemencioğlu positioned between them in the rear.
According to the note on the rear of the photo, the group are
enjoying watching the sea races at Moda on 06/09/1936. (bkz.
http://www.levantineheritage.com/i/osman2.jpg)
[4] Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında Atatürk Orman
Çiftliği’nde yapmış olduğu konuşma.
[5] İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte
Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları, I. Cilt (1920-1945), Ankara,
1989
Sadabat Paktı ve Balkan Antantı
II.Dünya Savaşı öncesi kutuplaşan dünyada Türkiye de çok hızlı
ve özel hamleler gerçekleştirdi. Bu dönemde Türkiye’nin
liderliğinde imzalanan Sadabat Paktı ve Balkan Antantı,
Türkiye’nin Avrupa ve Ortadoğu’da belirleyici çapta bir güce
sahip olduğunun somut göstergesiydi. Sadabat Paktı ile İran,
Irak ve Afganistan’la; Balkan Antantı ile Yunanistan, Romanya ve
Yugoslavya ile olan ilişkiler güçlenmiş, sınır sorunları
çözülmüştü. [5] Aynı zamanda bu platformlarda yer alan
devletlerin uluslararası çıkarları uzun süre aynı çizgide devam
etmişti.
Sonuç
1923-1938
arasındaki
dönemde,
ilerleyen
yıllarda
görülemeyecek ölçüde, içişleri ve dış politikada bağımsız bir
duruş
vardı.
Ülkelerin
Komünist-Antikomünist
olarak
kutuplaştığı yıllarda Türkiye tam olarak bir gruba dahil olmamış
ve gelişmesini son hızıyla sürdürmüştü. Bu yıllarda iki kutbunda
saygı duyduğu ve hatta bu devletlerin kimi politikalarında
çekindiği bir ülke olan Türkiye, ne yazık ki, ilerleyen dönemlerde
bu istikrarı koruyamayacaktı. Üstelik Türkiye kontrollü ekonomi
politikası sayesinde 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nda bile
ithalat ve ihracatını arttırarak kalkınmasına devam etmişti. O
yılları dikta rejim ve aşırı otoriter politikaların varlığı ile
suçlayanların ise dönemin Türkiye’sindeki uluslararası ilişkilere,
iç sorunlara ve diktatöryal bir sistemde görülmeyecek
aydınlanmacı reformlara bakması gerekir.
Dipnotlar
1 Doç. Dr. Adnan Sofuoğlu, Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası I,
Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü
2 Rusya Federasyonu’nun Türkiye Büyükelçiliği resmi sitesi.
http://www.turkey.mid.ru/20-30gg_t.html
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Şubat 5, 2012 - Sayfa 2 / 2
Download