T.B.M.M. B:64 10.3.1998 0:2 Kosova, bir taraftan Birleşmiş Milletler ve NATO, diğer taraftan da, İslam Konferansı Örgü­ tüyle, çift yönlü bir küresel mesele olarak gündemde tutulmalıdır. Kosova meselesinin lokalize edi­ lerek unutturulması, bölgedeki Türkiye yanlısı Arnavut unsurların tümden tasfiye edilmesi anlamı­ na gelecektir. Bilindiği üzere, din, bir millete rengini veren ve her toplumda var olagelen sosyolojik bir ol­ gudur. Kosova'da din olgusu, daha önce komünist dönemde uzun süre baskı altında kaldı. Halbu­ ki, din olgusu, Kosova'nın damarındaki kan gibidir. Soykırım biçimindeki Sırp saldırıları, bu bi­ linçlenmeyi, tıpkı Bosna'da olduğu gibi tekrar yükseltmektedir. Bu durum karşısında, Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve AGİK nezdinde girişimler hemen başlamalıdır. Bakınız, muhtelif ülkelerin, Batılı ülkelerin Belgrad'daki büyükelçileri, Kosova'ya, son yıllar­ da, bir yıl içerisinde defalarca gittikleri halde, maalesef bizim büyükelçimiz, yılda bir kere gitmek­ le yetinmiştir. İşte, son olarak, Dışişleri Bakanımızın Belgrad'ı ziyareti fevkalade yerinde bir giri­ şimdir; ancak, Kosovalı yetkililerle görüşme imkânını elde etmemiş olması, bir eksiklik ojarak or­ tadadır. Sırpların, Bosna'daki gibi soykırım yapmalarını engellemek için, NATO aktif hale getirilme­ li, AGİT misyonu ve UNPROFOR birlikleri, Sancak, Kosova ve Voyvodina'ya gönderilmelidir. Sırpların insan haklarını nasıl ihlal ettikleri konusu ve Kosova'da Helsinki İnsan Hakları Se­ nedi ihlalleri, tüm uluslararası forumlarda dile getirilmelidir. , Sırplar, Büyük Sırbistan idealine kavuşmak için aceleci değiller; dün Bosna'da idiler, bugün Kosova'da katliam yapıyorlar; belki de yarın Sancak'a girebilirler. Türkiye, hangi tür sorunlarla karşı karşıya olursa olsun, Balkanlarda öne çıkarak, politikaları­ nı izlemeli ve belirlemelidir. Kosova sorununun sonuçları, Bosna sorununa benzemeyecektir. Tür­ kiye, telafisi zor, yeni sorunlarla karşılaşacaktır. Sırpların, Bosna'daki gibi soykırım yapmaları engellenmelidir. Bosna savaşında olduğu gibi, devlet-millet kaynaşması sergilenmelidir. Cumhurbaşkanımız, İslam Konferansı Örgütünü olağa­ nüstü toplantıya çağırmalıdır. İstanbul'da, acilen, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya Dışişleri Bakanlarının da davet edileceği bir Balkan ülkeleri dışişleri bakanları toplantısı düzenlenmelidir. Sırplara karşı kararlılık ifade edilmelidir. Balkanlarda, Bihaç'tan başlayıp, Sancak, Kosova, Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya, Kırcaali ve Doğu Trakya'ya ulaşan kuşak, Türkiye açısından, Balkan jeopolitiğinin ve jeokültürünün hayat damarlarıdır. Sırplar, Bosna savaşında, bu hat üzerindeki bağlantıları kesmek hedefine yönel­ mişler ve bir taraftan da, Doğu Bosna'yı işgal ederek, Orta Bosna ile Sancak Ve Kosova arasında­ ki irtibatı koparmışlardır. Diğer taraftan, Bihaç'ı, kuşatma altında tutulan bir ada şeklinde izole et­ meye çalışmışlardır. Savaşın daha sonraki dönemlerinde, Bihaç ile Orta Bosna arasındaki irtibat tekrar kurulurken, Doğu Bosna'daki etnik temizlik harekâtı, Sancak ile Bosna arasındaki irtibatı ta­ mamıyla yok etmiştir. Bugün çatışmaların, Kosova'da, özellikle bölgenin kuzeyi Sancak'ta ve batıda Arnavutluk ir­ tibat noktalarında yoğunlaşması da bir tesadüf değildir. Kosova, bu kuşağın, Boşnak nüfusun ço­ ğunlukta olduğu Bosna-Sancak ekseni ile Arnavut nüfusun çoğunlukta olduğu Makedoııya-Arnavııtluk ekseni arasındaki irtibatın merkezî coğrafyasını oluşturmaktadır. Kosova'nın tasfiyesi, ku­ zeydeki Boşnak unsuru, bir Orta Avrupa azınlığı haline dönüştürürken, Arnavutları', Balkanlara ya­ yılan etnik bir grup olmaktan çıkarıp, Adriyatik'e sıkışmış bir topluluk haline getirecektir. Bu, fi­ ilen, kendini, Türkiye'yle kader birliği içinde gören unsurların birbirinden koparılarak marjinalleşlirilmesi suretiyle, Osmanlı bakiyesinin tümüyle tasfiyesinin son halkası anlamına gelecektir. -242-