Örnek Hayat Yusuf HALICI BİLECİK VELÎLERİ M . Ö. 3000’den öncelere kadar uzanan tarihiyle Bilecik ilimiz, Marmara Bölgesi’nin güneydoğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege bölgelerinin kesişim noktası üzerinde yer alan küçük bir Anadolu şehridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun doğduğu topraklar olma özelliği taşıdığından, büyük öneme sahip olan Bilecik, özellikle Osmanlı tarihi boyunca da gerek ipekçilik, dokumacılık, tarım ve madencilik gibi ekonomik yönleriyle, gerekse Bursa-Eskişehir güzergâhındaki konaklama merkezi niteliğiyle önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Daha sonra Anadolu’ya dönerek Selçuklu zamanında cihat sınırının en uç bölgesi olan Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen bir köye yerleşti. Burada yaptırdığı zaviyede taliplerine ilim öğretmek, insanlara huzur dağıtmak, onları aydınlatmakla meşgul oldu. Ayrıca Bilecik’te de bir dergâh yaptırmış, Osman Gazi’yi de birçok defa burada misafir etmiştir. Hatta Osman Gazi, dergâhta bulunduğu bir gece, rüyasında Şeyh Edebali’nin göğsünden bir ayın çıkıp kendi göğsüne girdiğini ve göğsünden bir büyük ağaç bitip dallarının âlemi kapladığını, altından birçok nehirlerin çıkıp insanların bu sulardan geçtiklerini görmüştü. Sabah olup rüyayı anlatınca, Şeyh Edebali rüyayı şöyle tabir etmiştir: ettiği meşhur nasihatinin bir kısmı şöyledir: “Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allahu Teâlâ yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Bilecik tarihten gelen çok zengin bir kültürel birikime sahiptir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Ertuğrul Gazi ile manevî kurucusu olan Şeyh Edebali ve resmî olmamakla beraber ilk kazasker unvanına sahip olan Dursun Fakih Bilecik topraklarında metfundur. “Sen, Ertuğrul Gazi oğlu Osman, babandan sonra bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir çatı altında toplayacaklar, Allah nice insanın İslâm’a kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir.” Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin manevî kurucusu, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocası, Orhan Gazi’nin dedesi, bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır. Karamanlıdır. Karaman’da başladığı tahsilini Şam’da tamamladı. Tefsir, hadis ve özellikle İslâm hukuku dalında uzmanlaştı. Mevlânâ Celaleddin-i Rumî ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi zamanının büyüklerinin sohbetlerinde bulundu onlardan feyz aldı. 76 Eylül 2013 Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla devam edecek olan bir imparatorluğun temelleri Osman Gazi ile atılır ve bunun ilk müjdecisi Şeyh Edebali olur. Edebali Hazretleri, Osman Gazi’nin hürmet ettiği, her hususta istişare edip danıştığı her zaman manevî desteğini yanında bulduğu bir kişi olmuştur. Edebali Hazretleri 1325-26 yıllarında vefat etti ve zaviyesinin yanına defnedildi. Osman Gazi’ye Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itiba- rın zedelenir. Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Dursun Fakih Karaman’da doğduğu bilinen Dursun Fakih Osmanlı Devletinin kuruluşunda hizmeti geçen büyük İslâm âlimi Şeyh Edebali’nin damadı, aynı zamanda Osman Gazi’nin de bacanağıdır. Dursun Fakih hocası da olan Şeyh Edebali Hazretlerinden başta tefsir, hadis ve fıkıh olmak üzere ilim tahsil etti. Tasavvufî eğitimini de yine Şeyh Edebali Hazretlerinden tamamlayarak tasavvufta yüksek derecelere sahip oldu. Daha sonra Şeyh Edebali ile birlikte Bilecik’e gelen Dursun Fakih Hazretleri, Edebali Hazretlerinin en has talebelerinden birisi olarak Osman Gazi’nin yetişmesinde de rol oynayan önemli isimlerden birisi oldu. Dursun Fakih, elinde kılıcı ile Osman Gazi’nin yanında gazalara iştirak eder, askerlere namaz kıldırır, askerlerin özellikle dinî suallerini de cevaplardı. Bu hususiyetleri ile Osmanlı Devleti’nin ilk kazaskeri olan ve fıkıh âlimi olduğu için de Osmanlı’nın hukuk sisteminin temellerini atan Dursun Fakih Hazretleri, Karacahisar’ın fethinden sonra Osman Gazi adına ilk hutbeyi okuyarak Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu ilan etmiştir. Edebali Hazretlerinin vefatından sonra onun zaviyesinde şeyhlik makamına oturan Dursun Fakih’e Bilecik kadılığı da verildi. Dursun Fakih’in Sultan Orhan devrinde bu görevde iken vefat ettiği tahmin edilmektedir. Kabri Bilecik’teki hocası Şeyh Edebali türbesi içindedir. Dursun Fakih’in ilmi, hatipliği, zühd ve takvası güzel ahlâkı yanında diğer bir yönü de şair oluşudur. Nitekim onun, Mukaffâ Kalesi Gazâvatnâmesi isimli eseri günümüze kadar gelmiştir. 77