T.B.M.M. B : 83 13 . 4 . 2005 O :1 Bunu çok ilginç bulacaksınız değerli arkadaşlarım; çünkü, Ermeni ihanetini ve Ermenilerin savaşa taraf olduklarını teyit eden en güvenilir kaynak Bogos Nubar Paşadır. Nitekim, Birinci Dün­ ya Savaşını takiben toplanan Paris Barış Konferansına katılan Ermeni Delegasyonu Başkanı Bogos Nubar Paşa, Ermenilerin, sırf İtilaf Devletleri safında çarpışarak savaşa ciddî katkılarda bulunmaları nedeniyle, Osmanlı otoritelerinin kötü muamelesine maruz kaldıklarını açıkça kabul etmiştir. Bogos Nubar Paşa, Barış Konferansında yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: "Kendi özgür iradeleriy­ le, kaderlerini hak ve adaletin şampiyonu olan tarafla birleştiren Ermenilerin, İtilaf Devletlerinin or­ tak düşmanımıza karşı elde ettikleri zafer dolayısıyla bağımsızlık hak etmişlerdir." Böylece, Bogos Nubar Paşa, Barış Konferansına katılmak için Ermenilerin muhasım taraf olduğunu ilan etmiş ve ihanetlerinin ödüllendirilmesini istemiştir. Bakınız, Bogos Nubar Paşanın bu konuda The Times of London Gazetesinde basılan bir mek­ tubunu okuyayım size. Bu mektup 1919'da basılmıştır. Şunları söylüyor mektubunda, Bogos Nubar: "Ermeni gönüllüleri Fransız Legion Etrangere saflarında savaşarak zafer kazanmışlardır. Legion d'Orient'daki sayıları 5 000'di ve General Allenby'in kesin zaferine katkıda bulunan Suriye ve Filis­ tin'deki Fransız kuvvetlerinin de yansından fazlasını Ermeniler oluşturuyorlardı. Kafkasya'da Rus Ordularına katılan 150 000 Ermeni'ye ilaveten Andranik, Nazarbekoff ve diğerlerinin komutasındaki 50 000 Ermeni, dört yıl boyunca, sadece İtilaf Devletlerinin davaları uğ­ runa savaşmakla kalmamışlar, aynı zamanda, Rusya'nın çökmesinden sonra da mütarekenin im­ zalanmasına kadar, Kafkasya'da Türklerin ilerlemesine karşı koyan ve engelleyen yegâne kuvveti oluşturmuşlardır." Değerli arkadaşlarım, buna benzer çok beyanlar var elimizde; fakat, göreceğiniz gibi, Bogos Nubar, Ermenilerin savaşta muhasım taraf olduğunu söylüyor. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı, bütün bu konunun savaş hukuku çerçevesinde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu, bir dünya savaşı içinde bir içsavaştır. Değerli arkadaşlarım, kısaca, sizden, Ermenistan'ın Türkiye'ye yönelik stratejisinden bah­ sedeceğim. Sayın Bakanımız bu konuyu gayet etraflı olarak işledi; o bakımdan, ben, o hususları kapsamayacağım, belki bir iki ilave noktayı dile getireceğim. Şimdi, diaspora milliyetçileri ile Ermenistan'ın şahinlerinin bugüne kadar Türkiye'ye uy­ guladıkları strateji dört ana unsura dayanıyor. Bunlardan birincisi, tarih bu konuda hükmünü vermiştir savıyla, karşıt görüşte olanlarla tarih konusunda herhangi bir tartışmayı reddediyorlar. İkincisi, Türk tezleri lehinde bilimsel görüşler ileri süren akademisyenleri tehdit ve baskı yoluyla susturuyorlar. 1985'te, Washington Post ve New York Times Gazetelerinde, 69 Amerikalı bilim adamının yarım sayfa olarak bir deklarasyonu yayımlandı. 69 bilim adamı bu deklarasyonu imzaladılar. Bunlar, soykırımı iddiasına karşı tutum alıyorlardı. Deklarasyonu imzalayan Amerikalı akademisyenler tehdide uğradı ve evleri yakıldı. Bunlar şimdi susuyorlar, konuşamıyorlar. Amerika'da oluyor bu. Bunların içinde bir konuşan Justin Mc Carthy, diğerleri konuşamıyor. Tabiî, Ermeni milliyetçiler, maalesef, bu bilimsel terör yöntemlerini sürdürüyorlar. 40 büyükel­ çimizi, başkonsolosumuzu ve diplomatımızı alçakça öldürdükten sonra, terörü şimdi de akademik alanda sürdürüyorlar. Üçüncüsü, sorunun siyasî nitelikte olduğunu ileri sürerek, sadece, işlenen suçun nasıl telafi edileceği konusunda Türkiye'yle müzakere masasına oturmak istediklerini vurguluyorlar. Dördüncüsü de -bunu Sayın Bakanımız da vurguladı- bir taraftan Türkiye'ye sözde soykırımını kabul ettirmeye yönelik uluslararası kampanya sürdürürken, diğer taraftan da, Amerika ve Avrupa Birliğinin baskılarından yararlanarak, Ankara'yı, Türkiye-Ermenistan sınır kapılarını açmaya mec­ bur etmeyi düşünüyorlar. Yani, onlar bildiklerini yapacaklar, bizim hakkımızda tezvirat ve iftiralara -32-