SAYFA 12 François Georgeon ve Paul Dumont'un "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" adlı eserinden) H: C UM H UR İYET DİZİ YAZI SUNUŞ: Osmanlı İmparatorluğu ’nda, 19. yüzyılın sonlarıyla 1. Dünya Savaşı ’nın yangın yıllarında ortaya çıkan “ Ermeni sorunu ” ve onun yer yer büründüğü trajik görünümler, bugün de tartışma konusudur. Bu konuda yapılması gereken ilk iş, ciddi ve soğukkanlı tarihçiye başvurmaktır; çünkü konu tarihe mal olmuş bulunuyor. Biz de aynı şeyi yaptık. Bu yazı dizisinde, söz konusu niteliklere gerçekten sahip iki Fransız tarihçisinin, -T 7 - __ François Georgeon ile Paul Dumont ’un Robert Matran ’ın başkanlığında yayımlanmış “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi ”nde kaleme aldıkları konuyla ilgili değerlendirmeleri Server Tanilli ’nin Türkçesinden okuyacaksınız. Server Tanilli ’nin Türkçeye çevirdiği ve bu yazı dizimizin kaynağı olan eserin ikinci cildi, yakında Cem Yayınları arasında çıkacaktır. Ermenilerin özgün konumu Yüzyılın sonuna doğru, ulusal topluluklann hareketlenişinde bir artış görülür. Er­ meni illerinde, kanayan bir yara halindeki şiddet, 1894 yılının sonunda birden ağır­ laşır Sasun yöresinde. İki yıl boyunca, ayaklanma ve bas­ tırma eylemleri, Doğu Ana­ dolu’da ve İstanbul’da birbi­ rini izler ve Ermeni milliyet­ çiliğinin gücünü serer gözler önüne. Aynı döneme doğru, dev­ rimci komiteler harekete ge­ çerler Balkanlarda; Make­ donya İçi Devrim Örgütü’nü (1893), bir dış örgüt izleye­ cektir çok geçmeden; aynı yöre için hak ileri süren Yu­ nan Etnike Hetairia ile Sırp örgütlenişlerini de unutma­ malı! 1868’den beri bir özerklik statüsünden yararla­ nan Girit’te, Girit komiteleri, adayı Yunanistan’a bağla­ mak amacıyla, Etnike Heta­ iria ile işbirliği içindedir; 1896 Mayısı’nda, genel bir ayaklanışın pençesindedir Girit. On beş yıllık kişisel ve merkeziyetçi bir iktidarla, Abdülhamit, imparatorlukta­ ki ulusal topluluklann özerk­ lik ve özgürlüğe olan özlem­ lerini dizginleyememiştir böylece. ► 19. yüzyılın sonlarına doğru imparatorluğun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan hareketler içinde, Osmanlı Devleti’ni kaygılandırır görünen, özellikle Ermeni ulusal hareketinin gelişimidir. Yüzyılın ortalarından beri belirgin bir kültürel uyanışı yaşamıştır Ermeni toplum u. ► Bu kültürel uyanış, 1860’ta, bir temel düzenlemeye, patrikliğin geleneksel yetkilerini burjuvazinin yararına azaltan bir Ermeni Ana Tüzüğü’nün kabulüne varır. Onu izleyen aşamaya damgasını vuran, 1860’lı yılların başlarında Ermeni ulusal hareketinin doğuşu olur. sürecektir; Parlamento ise, reformlar, güvenlik, vb. elde etmek için, cemaatlerinin özlemlerini sergileme ola­ nağı sağlar Ermeni milletvekillere. Ermeni milliyetçiliğinin kökeninde görülen bu öğeler (okulların gelişmesi, edebi­ yattaki yenileşme, hareket­ lenip), bütün ulusal hareket­ lerin çıkış noktasındadır im­ paratorlukta. Bununla bera­ ber, Ermeniler söz konusu oldukta kendine özgü kimi özellikler göze çarpar. Ön­ ce, Osmanlı imparatorlu­ ğu’nda Ermeni halkın coğ­ rafyası bakımından, Doğu Anadolu’da ve Kilikya’da, Ermeni nüfus, Müslüman nüfus örgüsü içinde alabildi­ ğine iç içedir onunla. Ayrı­ ca, Ermenilerin en çok otur­ dukları altı doğu ilinde, Er­ meniler, yüzyılın sonlarında nüfusun çoğunluğunu oluş­ turmaz hiçbir yerde: Erme­ niler, Türkler, Kürtler, Çerkesler, dirsek dirseğedirler aynı köylerde, aynı kentler­ de. Devlette Ermeni gücü Belirtilmesi gereken bir başka nokta da şu: Ermeni­ ler, Müslüman olmayan baş­ Girit sorunundan ka bütün azınlıklardan kuş­ Makedonya’ya kusuz daha fazla olarak, devletin siyasal ve idari ya­ 1895’e doğru su yüzüne ► Ermeniler, pısıyla bütünleşmişlerdir. çıkan üç sorundan yalnız Gi­ Müslüman olmayan Rumların imparatorlukta si­ rit sorunu çabucak çözümle­ yasal nüfuzlarının çok azal­ diğer azınlıklardan necektir. 1897’nin başlannması sonucuna varan Yunan da, Yunan yönetimi, Girit ve daha fazla devletin başkaldırısından beri, Erme­ Makedonya üzerindeki öz­ siyasal ve idari niler, Saray’a ya da BabI­ lemlerin coşkusuyla, Osmanâli’ye bağlı siyaset kadrosu yapısıyla lılar’a karşı bir savaşın içine içinde önemli bir yer tut­ sürüklenir ve Yunan ordulan bütünleşmişlerdir. maktadırlar. 1864 kanunuy­ için hızla bir felakete dönü­ la kurulan yerel kurumlarda 1864 kanunuyla şür çarpışma (Mayıs-Haziran da sayılan haylidir. kurulan yerel 1897). OsmanlIların askeri Belediye kurullannda, zaferi, sultanın saygınlığına kurumlarda da sayıları mahkemelerde yerleri var­ çok şey katar ve Alman aske­ dır, mali konularda uzman­ haylidir. Böylece, ri danışmanlarının başarısını lar, çevirmenler, sağlık ve ulusal kimliklerinin ortaya koyarsa da, bir diplo­ tanm hizmetlerinde teknis­ matik . ... başarıya ... ... . dönüşemez; ... ----------. .. . . bilinci daha da yenler sağlarlar. Böylece, ulusal kimliklerinin bilinci rana deneti™nde bir llzerk- 19- Y0^ ' " ortalarmdan itibaren Ermeni toplumunda bir hareketlenme başlar Bir modern okul- keskinleştiği bir ^ I v ^ r l i r^ t'te Türk lar şebekesinin gelişmesi, Ermenilerin Avrupa’ya gönderilmesi, Ermenice kitap ve gazetele. * ? •H h H daha da keskinleştiği bir sı­ bavSlm aescİolarak dal rin Çoğalmasıyla önemli bir kültürel uyanış yasayan Ermeni toplumu, Avrupa ve Kafkasya ile Sırada, yerleri daha da rada, yerleri daha da büyük olur devlette. galansa da, Girit yitirilmiştir 4e ilişkilerini geliştirir. Yukarıdaki afiş Ermeni tarihi ve ulusal ideallerini sembolize ediyor. buyuk olur devlette. Ermeni sorununa özgünlüğünü veren Osmanlı İmparatorluğu için. Adanın malı. Her biri, aynı toprak parçası üzerin­ duğu gibi, İç Örgüt’ün, Manastır kenti burunlarını sokup duracaklardır. Ne var ki XIX. yüzyılın sonunda, Os­ bir üçüncü nokta da, Ermeni nüfusun dıMüslümanlarının Anadolu’nun batısına de tarihsel haklarını saydırmak istemek­ dolayında, gerçek bir ayaklanışı başlattı­ manlI Devleti’ni kaygılandırır görünen, şansıyla kurduğu ilişkilerin türüdür. Er­ ğı sert patlayışlar olacaktır kimi zaman. tedir: Kimi, II. Philippos ile Büyük İs­ doğru büyük göçü başlar. Makedonya’ya gelince, 1912 yılına kender’in Makedonya Krallığını ister­ Osmanlı egemenliği, bu üç eyalet üzerin­ özellikle Ermeni ulusal hareketinin geli­ menilerin, Avrupa’da bir bakıma eski sa­ değin Osmanlı kalacaktır, ne güçlükler ken, kimisi de Makedonya ülkesinin bü­ de varlığını sürdürür, ne var ki, çatışma şimidir. Yüzyılın ortalarından beri, ala­ yılabilecek dağılışına bağlıdır bu ilişki­ pahasına ama! Makedonya mı? Balkan­ yük bölümünü içine alan San Stefano tehlikesini üzerlerine almak istemeyen bildiğine değişmiştir Ermeni toplumu. ler: Bu dağılıştan, Mekhitaristlerin Vene­ larda, Arnavutluk’tan Trakya’ya değin Antlaşması’nın Büyük Bulgaristanını büyük devletlerin Balkanlardaki oyunu Bir modem okullar şebekesinin gelişme­ dik’te kurdukları gibi, ulusal kültürün sonucu, gitgide daha eğreti bir durumda­ si, Ermeni gençlerinin Avmpa’ya gönde­ parlak merkezleri çıkmıştır ortaya. Öte uzanan bir ülke ve üç ili alıyor içine; Ko- ileri sürmektedir. dır bu. Balkanlar’daki gelişmeyle doğru­ rilmesi, Ermenice basılan kitap ve gaze­ yandan, Kafkasya ile ilişkiler ve Rusya sova, Manastır ve Selanik bunlar. Yığın­ dan doğruya ilgili iki devlet, Avusturya- telerin çoğalmasıyla, belirgin bir kültü­ Ermenileriyle bağlar sıkıdır. Kafkas­ la etnik topluluğun da dirsek dirseğe ya­ Makedonya’da kanlı dönem Macaristan ile Rusya, statükonun sürdü­ rel uyanışı yaşamıştır toplum. Bu kültü­ ya’dan yola çıkan insanlar ve düşünceler, şadığı bir ülkedir bu: Türkler, AmavutXIX. yüzyılın sonlarından başlayarak. rülmesi konusunda iki kez anlaşırlar, il­ rel uyanış, 1860’ta, bir temel düzenle­ hatta İstanbul’a erişmeden önce, Doğu lar, Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar, Yahudiler, Çingeneler, Eflâklar var; ve yalnız Makedonya, devrimci komitelerin üyele­ ki, 1897’de Saint-Petersburg’da olur: meye patrikliğin geleneksel yetkilerini Anadolu’da dolaşırlar. Son olarak, mis­ dinler, Islamla Hıristiyanlık değil, Orto­ ri (komitacı) arasında, kanlı çarpışmala­ İkincisi ise, 1903’te Mürzsteg’de gerçek­ buıjuvazinin yararına azaltan bir Erme­ yoner takımı, özellikle de Amerikan mis­ doksluğun bağrında da, Bulgar ruhani rın sahnesi olur. Terörcülerin yöntemle­ leşir ve François-Joseph ile II. Nicolas, ni Ana Tüzüğü’nün kabulüne varır. Onu yonerleri, alabildiğine sızarlar Ermeni temsilciliği ile Rum Patrikliği çatışıp du­ ri, köyleri baştan aşağıya kırıp geçirmek­ Makedonya için, başka önlemlerin yanı izleyen aşamaya damgasını vuran, cemaatine. Böylece, seçkinlerinin dış rur. Bir ülkedir ki bu, dört devlet; Sırbis­ ten, trenlere heyecan uyandırıcı saldırı­ sıra bir uluslararası jandarma gücü kurul­ 1860’lı yılların başlarında Ermeni ulusal dünyaya açılmasıyla, Ermeni toplumu, tan, Bulgaristan, Yunanistan ve Osman­ lara varıncaya değin değişecektir; arada, masını öngören bir reform programı ha­ harçketinin doğuşu olur. Anadolu’nun özellikle de Doğu Anadolu’daki, kendi­ lI İmparatorluğu ilgilenir kendisiyle; bu kurtulmalık karşılığında insan kaçırmak, zırlarlar. Abdülhamit, Makedonya’yı, doğusunda, Ermeni halkı arasında toplu sini çevreleyen Müslüman toplumdan arada, Eflâk azınlığı ile ilgilenen Roman­ camileri ya da kiliseleri ateşe vermek, Osmanlı egemenliği altında tutmayı ba­ dilekçeler dolaşır; 1862’de Zeytun’da ol­ farklılaşır gitgide. ya ile bütün komşu devletlerin ileri sür­ holdup’lar, vb. vardır. Uyuşmazlık, az şaracaktır, ancak, şiddette taşkınlıklara duğu gibi, henüz yerel ayaklanmalar pat­ düklerini reddeden öz Makedonya milli­ çok gizli biçimde, Balkan savaşlarına de­ giderek olacaktır bu ve AvrupalI devlet­ lak verir. Bu kaynaşma, 1876’da Osman­ Yarın: Ermeni hareketinin yetçiliğinin ortaya çıkışını da unutma­ ğin sürecektir böylece; 1902-1903 ’te ol­ ler de -gitgide artan bir biçimde- işlere lI Parlamentosu’nun toplanışına değin köktencileşmesi SAYFA C UM H UR İYET DİZİ YAZI Köktencileşme ve sertlik 1878 yılından başlayarak, Ermeni sorunu uluslararası bir nitelik kazanır ve ulusal hareket köktenleşir. Sam Stefano ve Berlin ba­ rış antlaşmalarının görüş­ meleri sırasında reformlar ve 1860’ta Lübnan’a verilen özerklik örneğine dayanan özerklik arzularım duyur­ mak üzere, temsilciler yolla­ mışlardı. San Stefano’da, Türk Ermeni stanı’nda re­ formların uygulanmasına Rusya’nın gözkulak olması gerekiyordu; Berlin’de, Av­ rupalI devletlere düşer bu sorumluluk artık (madde 61). Arada, Kıbrıs sözleş­ mesiyle, reformları uygulat­ mayı ve Doğu Anadolu’yu her türlü saldırıya, böylece Rus saldın sına karşı savun­ mayı Büyük Britanya üst­ lenmiştir. İngiliZ’Rus rekabeti Artık, Ermeni illeri, Ingiliz-Rus rekabetinin bir öğe­ si olmuştur. Rusya, Ermeni yaylası aracılığıyla, Ingiliz Hindistanı’nı tehdit etmek­ tedir. Büyük Britanya, Kaf­ kasya’dan başlayan Rus as­ kerî bastinşından ve Rus­ ya’nın Ermenileri koruma temasını kullanmasından kaygılanmaktadır. Ermeni halkının yazgısı hakkında alabildiğine duyarlı hale gelmiş kamuoyunun itişiy­ le, vaat edilen reformlara gi­ rişilmesi için Osmanlı hükü­ meti üzerinde baskıda bulu­ nur; bu amaçla 18791880’de, İngiliz askeri tem­ silcileri gönderilecektir Do­ ğu Anadolu’ya. Reformlar adına bu mücadelenin, lngilizler için Doğu Anadolu’ya bir ayak basma aracı olma­ sından korkan Ruslar da, he­ men hemen sürekli olarak karşı çıkarlar Ingilizlerin ta­ sarılarına. Hareketin köktencileşmesi: Hençak ve Daşnak François Georgeon ve Paul Dumont'un "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" adlı eserinden ► 1878 yılından başlayarak, Ermeni sorunu uluslararası bir nitelik kazanır ve ulusal hareket köktenleşir. 1885’te, birkaç öğretmenin Van’da kurduğu Armenakan Partisi’ni, Kafkasya Ermenileri’nce kurulan iki büyük parti izler: 1887’de Cenevre’de kurulan Hençak ile 1890’da Tiflis’te kurulan Daşnak. ► Aralarında kimi farklılıklar olsa da yığınlardan kopmuş aydınlarca kurulmuş bu partiler, Rus popülizminden esinlenir ve açıkça sosyalizmi savunurlar. Amaçlarına varmak için, terörizmi ve silahlı mücadeleyi göz önünde tutarlar ve Ermeni köylülüğünü silahlandırmak gerektiğini düşünürler. ► Osmanlı açısından Ermeni sorunu, imparatorluğun toprak bütünlüğüne yönelmiş yeni bir tehdidi temsil etmektedir o ve yeni müdahale fırsatları sunmaktadır AvrupalI devletlere. Böylece, geçmiş deneyimlere bakıp, Ermenilerde milliyetçiliğin ilk tohumlarını fazla gecikmeden- boğmak yerinde olur. ► Gelişmeler 1894-1896’da, iki karışıklık ve şiddet yılına gelip dayanır. Bu yıllardaki çatışmalar derin yaralar bırakır; 100.000’e yakın Ermeni, Kafkas ötesine ya da Amerika’ya doğru göç yoluna düşerler. Doğu Anadolu’da, Hıristiyanlarla Müslümanları, bir güvensizlik ve düşmanlık uçurumu ayırmaktadır artık. 1895-1896 yıllarında, Doğu’da Zeytun yöresi, hemen hemen sürekli ayaklanma ha­ lindedir. Ağustosta, Osmanlı Bankası’mn İstanbul’daki merkezine karşı, Daşnak par­ tisinin cesur bir el uzatmasıy­ la doruğuna varır karışıklık. AvrupalI devletlerin çıkarla­ rına dokunmak ve onları Ermeniler yararına harekete geçmeye itelemek amacıyla, bir yirmi kadar militan bina­ yı işgal eder ve orada çalışan­ ları, bütün bir gün boyunca rehine olarak tutar elinde. Olay İstanbul’daki Ermeni cemaatine karşı misillemele­ re yol açar, teröristlerin istek­ leri de yanıt bulmaz. Gerçekten Avrupa müda­ hale etmez, içinde Gladstone’un sivrildiği Ermeniseverlik akımına karşın, İngiliz hü­ kümeti, öteki devletleri toplu bir eyleme sürükleyemez; ve Salisbury’nin, Ağrı Dağı’na Ingiliz donanmasını yollayamayacağım söylerken itiraf etmiş olduğu gibi, tek başına bir şey yapabilecek durumda da değildir. Yüzyılın sonla­ rında bir Ruslaştırma siyase­ ti uygulayan ve kendi Ermenilerini koğuşturup onlara zulmeden Rusya, Türkiye Ermenistam’nda devrimci ve sosyalistlerin canlandırıp kı­ zıştırdıkları hareket karşısın­ da pek coşkulu ve güvensiz­ dir; Doğu Anadolu’da yürü­ tülmek istenen her türlü re­ form ya da özerklik siyaseti karşısında da öyledir. Böyle­ ce, Londra’nın tasarılarına engel çıkarır. Fransa’ya ge­ lince, Rusya’nın bağlaşığı, iktisadi ve kültürel alanda önemli çıkarlara sahip oldu,ğu Osmanlı Imparatorluğu’nun alacaklısı olan bu ül­ ke de, ihtiyatlıca elini çeker işten. Ermeni hareketinde bunalım Bu kaynaşma ve kanlı ka­ rışıklık yıllarının sonuçlan önemlidir. Ermeni ulusal ha­ reketi derin bir bunalımdan geçer: Bir sosyalist ideoloji­ 1878’den sonra, Ermeni yi seçiş, terörizme ve şidde­ ulusal hareketinde kökten­ te başvurma, İstanbul Erme­ cileşme, Ermeni aydınları­ ni buıjuvazisini soğutup nın Bulgar bağımsızlığına uzaklaştırmıştır kendisinden. bakıp yaptıkları çözümle­ Hareket de, Osmanlı hükü­ meye bağlıdır büyük bölü­ metiyle istediği gibi oynaya­ müyle: Bulgar bağımsızlığı, bileceği düşüncesiyle, Avru­ Avrupa’nın müdahalesi sa­ pa’nın yardımına bel bağlar. yesinde elde edilmişti kuş­ En ağır olam ise şudur kuşku­ kusuz; ne var ki, özellikle suz: Ermeni ulusal hareketi, Bulgar devrimci “komi­ kısa bir dönem (1890-1891) telerinin şiddet yöntemleri­ dışında, birleşik olamaz; her ne dayanarak da olmuştu bu. iki büyük parti, ideolojiden Böylece “Bulgar örneği”, çok kişi ve yandaş sorunları Ermeni militanlarının, özel­ yüzünden bölünmüş olarak likle de ilk örgütleri kura­ 1894 yazında, Hençak militanları, Sasun ilçesindeki hemşehrilerini, Kürtlere karşı ayaklanmaya özendirirler. Bir başkal­ kalırlar. 1896 yılından başla­ cak olanların kafalarını kur­ dırı söz konusu olduğu düşüncesiyle, Osmanlı hükümeti asker yollar. Bastırma şiddetli olur ve kırımlar büyük bir heye­ yarak Hençak’tan bir fraksi­ calar durur. Gerçekten, can uyandırır Avrupa’da. Karışıklık ve şiddet 1886’ya kadar sürecektir. Ermeniler tarafından hazırlanan “Hençak Kahra yon, sosyalizmden vazgeçe­ 1880 yıllarının ortalannda- manları” adlı temsili levha (solda) ve Hamidiye Alayları’nı kuran Sultan 2. Abdülhamit (sağda). rek ulusal kurtuluş üzerine dır ki, ilk devrimci partiler ortaya çık­ bir propagandaya girişmek olacaktır. rak görülmüştür Ermenilerce ve Osman­ yasetinde de yeri vardır Hamidiye Alay­ yoğunlaştırır dikkatini. Ermeni devrim­ mayı başlarlar. 1885’te, birkaç öğretme­ Devrimci eylemin ilk işareti olarak, Hen­ lI yöneticileri içinse, Anadolu’daki ege­ larının kuruluşunun; ve bu siyaset de, cileri stratejilerini gözden geçirirler: nin Van’da kurduğu Armenakan Partisi; çak, Doğu Anadolu Ermenileri’nin sefa­ menliklerini güçlendirme yolunda bir ek Müslümanların dayanışmasını güçlen­ Anayasayı yeniden uygulamaya sokmak arkasından iki büyük parti ki, birincisin­ letini sergilemek amacıyla, 1890’da İs­ neden olarak. Doğu Anadolu, 1878’den dirmeyi denemekten ve Kürtlerle Erme­ amacıyla, 1902’de ve 1907’de Jöntürk den farklı olarak, Türk Ermenistan’ı ile tanbul ’da Kumkapı mahallesinde bir gös­ sonra, dışarıdan Ruslar ve İngilizlerce, niler arasında her türlü gizli anlaşmayı muhalefetiyle bağlaşıklığa gideceklerdir. pek az ilişkileri olan Kafkasya Ermeni­ teri örgütler. Abdülhamit’e gelince... Sertlikten de içeriden de Ermenilerce tehdit edilmek­ saf dışı etmekten ibarettir. Böylesi bir leri’nce kurulacaktır: 1887’de Cenev­ Ermeni milliyetçiliğinin yükselişi kar­ tedir. olasılık, Doğu Anadolu’nun savunması­ uzak durmayarak, Ermeni ulusal hareke­ re’de kurulan Hençak (Çan) ile 1890’da şısında, ne olacaktır Abdülhamit’in tav­ tini zayıflatmayı başarır. Osmanlı devleti, kendine özgü yapısal nı pek güçleştirmiş olsa gerek. Tiflis’de kurulan Daşnak'tır (Ermeni rı? eksikliklerle yanıt verir bu tehditlere: Birkaç yıl boyunca, hiçbir önemli ka­ Devrimci Federasyonu) bunlar. Mali durumundaki düşüklük, yol ve ile­ 1894-1896: Kanlı karışıklık rışıklık olmayacaktır Ermeni yaylasında. Kimi farklılıklar olsa da aralarında (ör­ Abdiilhamit'in tavrı tişimdeki kötü hal, bozulup kokuşmuş­ yılları ve sonuçları Ne var ki, 1894-1896 yıllarındaki çatış­ neğin Hençak, bağımsızlıktan söz eden luk, vb.’dir bu eksiklikler de. ilk yanıt, nü­ malar derin yaralar bırakır; 100.000’e ya­ ve Türkiye, Rus ve İran Ermenileri’nin Ermeni sorunu, bu yönüne bakıldığın­ fus düzeninde olacaktır: Bu yanıt, özel­ Ne olursa olsun, bu yeni olaylar, dev­ kın Ermeni, Kafkas ötesine ya da Ame­ birleşmesini isteyen tek kuruluştur), iki da Yunan, Sırp, Bulgar sorunlarına ekle­ likle çarların imparatorluğu ile olan sını­ rimci mayalanışın, 1894-1886’da, iki ka­ rika’ya doğru göç yoluna düşerler. Doğu büyük partinin hayli ortak noktalan var­ nir bir başka milliyet sorunudur sultanın rı Müslüman öğelerle güçlendirmek rışıklık ve şiddet yılma gelip varmasını Anadolu’da, Hıristiyanlarla Müslüman­ dır: Yığınlardan kopmuş aydınlarca ku­ gözünde. Bir başka söyleyişle, impara­ amacıyla, Rusya’dan gelen sığınmacılar­ da engelleyemezler yine de. 1894 yazın­ ları, bir güvensizlik ve düşmanlık uçuru­ rulmuş bu partiler, Rus popülizminden torluğun toprak bütünlüğüne yönelmiş dan yararlanmaktan ibarettir. Siyasal-as- da, Hençak militanlan, Sasun ilçesinde­ mu ayırmaktadır artık. esinlenir ve açıkça sosyalizmi savunur­ yeni bir tehdidi temsil etmektedir o ve ye­ keri nitelikteki bir başka yanıt 1891’de, ki hemşehrilerini, Kürtlere karşı ayak­ Yığınla örneğin içinden biri şu: Salar. Amaçlanna varmak için, terörizmi ni müdahale fırsatları sunmaktadır Avru­ Rusya Kazaklan örneğine dayanan Ha­ lanmaya özendirirler. Bir başkaldırı söz sun’daki ayaklanmayı bastırmanın so­ ve silahlı mücadeleyi göz önünde tutar­ palI devletlere. Böylece, geçmiş dene­ midiye Alaylan’mn kurulmasıdır. Kürt konusu olduğu düşüncesiyle, Osmanlı rumlusu Kürt şeyhlerinden biri, Mek­ lar ve Ermeni köylülüğünün savunması­ yimlere bakıp, Ermenilerde milliyetçili­ aşiretlerinden gelen öğelerden oluşan hükümeti asker yollar. Bastırma şiddetli ke’ye hacca giderken, yolu üstünde Dinı örgütlemek amacıyla, onu silahlandır­ ğin ilk tohumlarım -fazla gecikmeden- alaylardır söz konusu olan. İstanbul’da, olur ve kırımlar büyük bir heyecan uyan­ yarbekir’den geçtiğinde, kentin Müslü­ mak gerektiğini düşünürler. Bunun gibi boğmak yerinde olur. Ülkesel açıdan ba­ sultanın koruyucu birliğini meydana ge­ dırır Avrupa’da ve Ermenisever bir hare­ man halkınca bir kahraman olarak karşı­ davalanna katkıda bulunabilecek Batı kıldığında, Ermeni sorunu, genel olarak, tirirler; Doğu Anadolu’daise, asayişi sağ­ ket uyanışına katkıda bulunur. Bir yıl lanır. yardımına çok bel bağlamışlardır ve et­ Anadolu ve daha özel olarak da. Doğu lamak, aslında Ermenilerin devrimci ey­ sonra, Hençak İstanbul’un ta orta yerin­ kinliklerinin bir bölümü, Batı kamuoyu Anadolu sorunudur. Balkanlarda her Os­ lemlerinin karşısına dikilmekle görevli­ de, BabIâli’nin önünde, polisle kanlı ça­ Yarın:l. Dünya Savaşı'nın ile ve siyaset adamları arasında yoğun manlI çekilişi, yüreklendirici bir şey ola­ dirler. Ne var ki, Abdülhamit’in Kürt si­ tışmalara dönüşen bir gösteri düzenler. yangın yılları a SAYFA CUM H UR İYET DİZİ YAZI Yıkım ve perişanlıktır her savaş! Osmanlı İmparatorluğu’nun gelip girdiği savaş da bu kuralın dışında değildir. Acılar, yakıp yıkılışlar, tutu­ lacak yanı olmayan tüyler ür­ pertici şeylerle dokundu o. Çatışmaların sürdüğü dört yıl boyunca, dehşet ve ölüm, siperlerde kol gezmez yal­ nız; köyleri, kasabaları, kent­ leri de dolaşıp duracak ve si­ vil halkları da kırıp geçire­ cektir. Savaşın faciaları içinde, en çok heyecan uyandıran ve üzerinde en çok mürekkep harcananı, Doğu Anado­ lu’daki Ermeni cemaatlerin yok edilişleridir. Bugün bile, bu acı olay bütünüyle aydın­ lığa çıkarılmış olmaktan uzaktır ve iki tez, örneği az görülür bir şiddetle çarpışıp duruyor. Olan biteni mi soruyorsu­ nuz? ►Ermeni tezine göre İstanbul’da iktidarda bulunan İttihatçılar, bütün bir halkı yok etmek istemişlerdir açıkça. Bu yok etme planı sistemli bir şekilde uygulanmıştır. Kıyımlar, ya yerinde olmuş ya da sürgünlerin Suriye ve Mezopotamya çöllerine doğru gönderildikleri yollar boyunca olmuştur. ►Türk tezi ise İstanbul hükümetinin Ermeni ulusunu yok etmeyi hiçbir zaman aramadığını, savaş zamanında geçerli bir uygulamaya uygun olarak sadece Ermenileri ‘tehcir’ zorunda kaldığını ileri sürer. Ermenilerin Ruslarla birlikte Doğu Anadolu’da yaptıkları da ‘tehcir’in diğer dayanağıdır. Toynbee’nin İngiliz hüküme­ ti hesabına hazırladıkları ‘Mavi Kitap’ ya da Aram Andonyan’nın önayak olmasıy­ la yayımlanan Naim Bey’in ‘Anılar’ı reddedilemez nite­ likte belgeler olarak görül­ memeli hiç de. ‘Mavi Kitap’ın ‘savaş propagandası olarak yayımlanıp dağıtıldı­ ğım’, Toynbee’nin kendisi de itiraf etmedi mi? Bunun gibi Jöntürk hükümetinin, Erme­ nilerin yok edilmelerini em­ retme yolunda 1915 yılının ilkbaharında çektiği telgraf­ lar, ciddi olarak tartışılıyor bugün. Ancak bunu söyledikten sonra, Batı arşivlerinde ko­ runmuş ve her biri kendine göre olmak üzere, acılı ger­ çeği dile getiren sayısız ta­ nıklıklara nasıl girişilmez he­ men? Bir saptama: Birinci Dünya Savaşı ’nın arifesinde. Türkiye’de, bir olasılıkla 1 milyon 500 binden fazla Er­ meni yaşıyordu; kıyımların, tehcirlerin, sürgünlerin arka­ sından, olsa olsa 70 bin Er­ meni kalacaktır geriye birkaç yıl sonra. Özellikle bu sıradan sapta­ maya nasıl olur da dikkat ke­ silmez insan? «*« Bir tehcir in yol açtığı trajedi 1915 Mayısı’nın ortaları­ na doğru, Osmanlı hüküme­ ti, Doğu illerinde yerleşmiş bütün Ermenilerin ‘tehcir’ini emreder, aynı şeyi, daha ön­ ce Ruslar yapmıştır, cephe­ nin öte yanında. Söz konusu olan, savaşın sürdüğü bölge­ leri boşaltmaktır ilke olarak. Bununla sivil halkın ‘güven­ liğini sağlamak’ kadar, Rus­ ya’ya yüzü dönük birtakım insanların olası bir ihanetin­ den de korumaktır silahlı güçleri. Bununla beraber, çok geç­ meden Kilikya ve Batı Ana­ dolu Ermenilerini de içine alacak harekât, korkunç ko­ şullar içinde akışını sürdürür. Yağmalar, yangınlar, işken­ celer, kıyımlar olur. Suriye ve Mezopotamya toplama kamplarına doğru gönderilen sürgün kitleleri, Teşkilât-ı Mahsusa’nın ve başıbozuk takımının oluşturduğu çete­ lerin darbeleri altında erir, tü­ kenir günden güne. Onların hayatta kalan sa­ dece 120 bin kadarı Hama, Humus ve Şam kamplarına ulaşabilecektir; Dair-ezZor’da 200 bin ve Halep ’te de 50 bin kişi sayılacaktır. Öte yandan görünüşe ba­ kılırsa 300 bin dolayında in­ san Rus işgali sayesinde Kaf­ kasya’ya dönmeyi başardı. Ya ötekiler? Kurbanların sa­ yısını doğruluk saptamak olanağı yok. Kimine göre 300 bin ile 600 bin arasında bu sayı, kimine göre de 1 mil­ yonu aşıyor. Öyle ya da böy­ le, işte bunun sonucudur ki İstanbul’daki Amerikan Elçi­ si Henri Morgenthau. “Bir milletin öldürülmesi’' olarak değerlendirecektir olan bite­ ni. Yalnız Ermeniler değil, Müslüman halk da... Birinci Dünya Savaşı yılla­ rında yaşanan kıyım, Er­ meniler ve Türkler arasın­ da sürekli tartışma konu­ su olmuştur. 1915 Mayısı’nın ortalarına doğru, Osmanlı hükümeti, Doğu illerinde yerleşmiş bütün Ermenilerin ‘tehcirimi emreder. Çok geçmeden Kilikya ve Batı Anadolu Ermenilerini de içine ala­ cak harekât, korkunç ko­ şullar içinde akışım sürdü­ rür. Yağmalar, yangınlar, işkenceler, kıyımlar olur. Ancak savaşın felaketleri altında ezilen tek halk de­ ğildir Ermeni halkı. Savaş sonrası istatistiklerine gö­ re, 1915’te başlayan Rus iş­ gali ve Ermeni milislerin öç eylemlerine uğrayan il­ lerde yüzbinlerce insan yok olup gitmiştir ki bu­ nun hatırı sayılır bir bölü­ mü düşmanın işlediği kı­ yımlar sonucudur. Ermeni çetelerinden bir grup (üst­ te) ve Ermenilerden müsa­ dere edilen silahlar (yan­ da). Karşılıklı tezler Yığınla çarpıcı tanıklıkla tarihsel araştırmaya dayanan Ermeni tezi -birçok bağım­ sız düşüncel i insanındır da bu tez!- hiçbir uzlaşma kabul etmiyor: İstan­ bul’da iktidarda bulunan İttihatçılar, bü­ tün bir halkı yok etmek istemişlerdir açıkça. Bu yok etme plam sistemli bir şekilde uygulanmıştır. Kıyımlar, ya yerinde olmuş ya da sür­ günlerin Suriye ve Mezopotamya çölle­ rine doğru gönderildikleri yollar boyun­ ca olmuştur. Yapılanın amacı da şudur: Ermenilerin sesini kesinlikle boğmak, bütün Türk haklarının en büyük Turan devleti çerçe­ vesinde birleşmesine engel oluşturan bir etnik öğeyi Kafkasya’dan söküp atmak! Türk tezi, daha da inceliklere dikkat eder durumda değildir. Reddedilmesi güç bir yığın belgeye da­ yanan bu tez ise İstanbul hükümetinin Ermeni ulusunu yok etmeyi hiçbir za­ man aramadığını, savaş zamanında ge­ çerli bir uygulamaya uygun olarak sade­ ce Ermenileri ‘tehçir’zorunda kaldığını ileri sürer. Ermenilerin düşman hizmetinde mi­ lisler oluşturdukları, Rusların Doğu Ana­ dolu’ya girmelerinden yararlanıp 1915 Nisam’nda, Van ilinde Müslüman halkı kesip doğradıkları ölçüde, daha da zo­ runlu görünüyor bu ‘tehcirler’. Sürgün­ ler ve onlara eşlik eden olaylar, yığınla in­ sanın kurban olmasına yol açmıştır kuş­ kusuz, ne var ki ölenlerin sayısı, 300 bi­ ni aşmamıştır yine de bu rakam ise aynı dönem boyunca yok olup giden 3 milyon Türk ile orantılıdır. Bir tarafın ve ötekinin soruna ayırdık­ ları belgelerin çokluğu içinde yanlışlık­ ları, tartışılabilir noktalan, hatta değişti­ rip çaıpıtmalan bulup ortaya koymak, öyle güçlük çıkarmıyor pek. Özellikle bugün şu nokta iyice anlaşılmış görünü­ yor. Suçlama amacıyla dosyaya konmuş ki­ mi önemli belgelerin örneğin Bryce ile Bununla beraber, şunun da altını çizmek önemlidir. Sa­ vaşın felaketleri altında ezi­ len tek halk değildir Ermeni halkı, 1915 yılının ilkbahannda, Çar ordusu, Van Gölü yöresinde ilerlerken Kafkas ve Türkiye Ermenilerinin oluşturdukları gönüllü tabur­ ları da geliyordu arkasından. OsmanlIlar, ancak temmuz başlarına doğru püskürtebilecektir bu Rus-Ermeni karı­ şımı güçleri. Bu arada, onbinlerce Müslüman -aynı za­ manda askeri harekâttaki dal­ galanmalara tabi olarak, pek büyük sayıda Hıristiyan!- öl­ dürüldü ya da kaçmakta bul­ dular selâmeti. Birkaç ay sonra Ruslar, Er­ zurum’u alıp (1916 Şubatı) Doğu Anadolu’nun hatırı sa­ yılır bir bölümünü git gide iş­ gal ederek birliklerini güney­ de Muş’a ve kuzeyde Trab­ zon’a (alınışı nisanda) ve Er­ zincan’a (alınışı temmuzda) değin sürdüklerinde, aynı se­ naryodur görülen. Bu kez de cemaatler arası çatışmada Müslüman halk ağır bir vergi ödeyecektir. Sa­ vaş sonrası istatistikleri, Rus işgaline ve Ermeni milislerin öç eylem­ lerine uğrayan illerden her birinde, önem­ li bir nüfus açığı koyuyorlar ortaya, yüz­ binlerce insan yok olup gitmiştir ki bu­ nun hatırı sayılır bir bölümü düşmanın iş­ lediği kıyımlar sonucudur. 1915, 1916,1917 yakılıp yıkılış yılla­ ndır bunlar! Yarın; Başka cephelerde de ölünür C SAYFA C UM HURİYET 10 DİZİ YAZI S Her cephede ölüm var Kuzey-Doğu Cephesi’nde acımasız olaylar olurken öte­ ki cepheler de ağırlıklarım koyarlar faciaya. Çanakka­ le’de ölünür. Mezopotam­ ya’da ölünür: Orada Ingilizler, 1916 nisanında Kut elAmara’da uğradıkları ağır bir yenilgiye karşın kuzeye doğ­ ru, kimsenin gözünün yaşma bakmadan ilerleyişlerini sür­ dürmektedirler. Sina’da ve Süveyş Kanalı ’nın kıyıların­ da ölünür. Orada, Bavyeralı Albay Friedrich Kress von Kressenstein. Mısır’daki İn­ giliz güçlerine karşı akınlannı sürdürmekte ayak dire­ mektedir. Son olarak Arap Yanmadası’nda, Suriye’de ve Filistin’de ölünür. Bu bölge­ lerde Osmanlılar, yalnız İtilaf Devletleri’ne çarpmazlar, Mekke Şerifi Hüseyin’i de bulurlar karşılarında: Hüse­ yin, 1916 haziranında, sulta­ nın egemenliğine karşı ayak­ lanmaya çağırmıştır Arapla­ rı. François Georgeon ve Paul Dumont'un "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" adlı eserinden ► Kuzey-Doğu Cephesi’nde acımasız olaylar olurken öteki cepheler de ağırlıklarını koyarlar faciaya. Çanakkale’de ölünür, Mezopotamya’da ölünür. Son olarak Arap Yarımadası’nda, Suriye’de ve Filistin’de ölünür. Burada Osmanlılar, yalnız İtilaf Devletleri’ne çarpmazlar, Mekke Şerifi Hüseyin’i de bulurlar karşılarında. ► Adım adım direnmektedir Osmanlılar! Ölesiye savaşırlar, çünkü kaybedecekleri büyüktür. Hüseyin’in oyalandığı büyük Arap krallığı düşünü başarısızlığa uğratmak değildir sadece söz konusu olan: İtilaf devletlerinin imparatorluğu bölüp parçalama tasarılarına engel olmaları gerekmektedir özellikle. < 1 f k i i i $ß . İL . # ' «r -m * j t b f t Arap ayaklamşı İstanbul’da, strta saplan­ mış gerçek bir hançer darbe­ si gibi karşılanan Arap baş­ kaldırısı, BabIâli’nin en te­ mel uğraşlarından biri ola­ caktır çok geçmeden. Nede­ ni de şu: Tek başına hareket etmemektedir Şerif Hüseyin. Ocak 1916’da, bir karşılıklı yardım anlaşması yapmıştır İngilizlerle ve etkin desteği­ ni görmektedir onların. Mı­ sır’daki Büyük-Britanya Yüksek Komiseri Sir Henry McMahon’la görüşmeler so­ nucu ortaya çıkan bu anlaş­ maya göre Londra Hüküme­ ti, Suriye’nin kuzey sınırla­ rında doğuda Iran Körfezi’ne (Suriye kıyılarında geniş bir sahil şeridi bir yana bırakılır­ sa), batıda Akdeniz’e ve gü­ neyde Arap Yarımadası’na değin, Arap ülkelerinin bü­ yük bir bölümünün bağım­ sızlığını tanımayı üstlenmiş­ tir. “Bu çeşitli yörelerde ken­ dilerine en uygun hükümet biçimlerinin yerleşmesi ama­ cıyla Araplara gerekli öğüt ve destek sağlamayı” vaat et­ 1917 Martı’nda Petrograd’da patlayan devrim, Rusya’yı çatışmaların dışına çıkararak OsmanlI’nın rahat bir nefes almaşım sağlar. Bolşevikler, birkaç ay sonra, Brest-Litovvsk miştir, buna karşılık Mekke antlaşmasıyla (3 Mart 1918), işgal edilen topraklan boşaltmayı, Çann 1877’de aldığı Kars, Ardahan ve Batum illerini imparatorluğa geri vermeyi ve gönüllü Ermeni çeteleri­ Şerifi de önemli bir silah ve ni silahsızlandırmayı vaat ettiklerinde, daha da rahat bir nefes alacaktır Türkiye. para yardımı karşılığında, “Arap halkları Türk boyunduruğundan yardımıyla ustaca yürütülür, aralarında, ağır ilerlemektedir. Araziyi iyi bilen ve mez bir şey değildir; nitekim Çarlık ar­ da, onların meghali ideo -“büyük düşün­ kurtarmak için” savaşmayı kabul etmiş­ anlaşılmaz bir kişiliğe sahip Thomas Ed­ iletişim yollarına egemen bu çifte saldı­ şivlerindeki gizli belgelerin bir bölümü cellerinin gerçekleşmesi yolunda, Trak­ tir. McMahon’un bir mektubunun açık­ ward Lawrence de vardır; bu subayların rı karşısında Türkiye en yetkin güçlerini ele geçirildikten sonra durum açığa vu­ ya ile Küçük Asya’daki Ege illerini içi­ ladığına göre, “Arapların, yalnız ve yal­ ve Arap başkaldırısının başlıca esinleti- harekete geçirmek zorunda kalır; Cemal rulmuştur ve Rus devrimcileri yapmıştır ne alan bir Büyük Yunanistan’ın yaratıl­ nız Britanyalılann öğütlerine başvura­ cilerinden biri olduğunu söyleyip övü­ Paşa’nın dördüncü ordusu ve özellikle, bunu. 1916 Mayısı’nda, Ingiliz tarafın­ masıdır bunlar. Bütün bunlara bakıp da, cakları konusunda anlaşılmış”, başka necektir sonradan. yeni kurulmuş olup bir altmış kadar Al­ dan Sir Mark Sykes ve Fransız tarafından nasıl kaygılanmaz olurdu imparatorluk herhangi bir Avrupa ülkesinin yardımı Ingiliz desteği sayesinde, Hicaz’ın bü­ man subayının görev aldığı ve General da Georges Pico’nun yürüttükleri görüş­ ve umutsuzluğun gücüyle karşı koymaz­ bir yana bırakılmıştır. yük bir bölümünü denetimi altına almak von Fulkenhâyn’ın komutasına verilen meler, daha sonra Saint-Petersburg’un da dı? Savaşın bu son aylannda, sadece İti­ Sultanın, Arap vassallerinden birine ve Yemen’deki Osmanlı ordusunun im­ Yıldırım Ordusu’dur bunlar. Ancak Ge­ onayıyla üç ilgili tarafın iştahlannı ala­ laf Devletleri’ne karşı savaşılmaz, kendi çarpması, ilk kez oluyor değil kuşkusuz. paratorluğun geri kalan yanıyla her tür­ neral Allenby nin yönettiği Ingiliz tugay­ bildiğine doyurmuştur; Erzurum, Trab­ ölümüne karşı da savaşmaktadır impara­ Ne var ki arkasındaki Büyük Britanya ile lü ilişkisini kesmek için, sadece birkaç ları, Gazze, Akka ve Yafa’yı aldıktan zon, Van ve Bitlis illerinin yam sıra Dic­ torluk! korkutucu bir düşmandır Hüseyin. Ingi- hafta yetmiştir Faysal’a. Ekimin sonların­ sonra, 9 aralıkta ele geçirdikleri Kudüs’te le vadisine değin Muş ve Siirt yöreleri lizler, Necid Emiri Abdülaziz İbn Sa’ud da, Hüseyin kendisini “Arapların kralı” kutlayacaklardır Noel’i. Aynı kış, Fay- Ruslara; Suriye ve Kilikya kıyıları, Su­ 1917 Devrimi'nin getirdiği ile de anlaştıktan için durum daha da teh­ olarak ilan ettiğinde, bir adım daha atıl­ sal’ın adamları, Ölüdeniz ve Ürdün kıyı­ riye’nin geri kalan bölümüyle Irak’ın ku­ soluk likelidir o ölçüde, tbn Sa’ud, ayda 5000 mış olacaktır. Kuşkusuz, simgesel bir larında karargâh kuracak, Kerak’taki zeyini içine alan bir nüfuz bölgesi Fransterlin ve Suudi “bağımsızlığının tanın­ davranıştır bu; çünkü, yeni hükümdar, Türk filotilasını da yok edeceklerdir. sızlara; Hayfa ve Akka limanlan, Bağ­ Öyle de olsa, bu can çekişme içinde, ması karşılığında, dostluğunu ve yansız­ sadece Hicaz’ın Bedevi kabileleri üzerin­ Şam, öyle pek de uzakta değildir artık. dat’tan Iran Körfezi’ne değin bütün bir bir anlığına bir iyileşme görülür. 1917 lığını vaat etmiştir Britanya Hüküme­ de hüküm sürmektedir o sıralar. Öyle de güney Mezopotamya ve son olarak da Martı ’nda Petrograd’da patlayan devrim, ti’ne. Etkin bir bağlaşıklık bulunmadı­ olsa, çöldeki rüzgâr, açıktır ki hemen di­ Her şeye karşın, aşağı yukarı daha bir on Filistin’den İran’a uzanan geniş bir nüfuz çatışmaları sürdürmenin dışına atmıştır aylık harekât vardır ilerde. ğından, bu anlaşma, kendisi hakkında iyi necek gibi değildir artık. bölgesi Ingilizlere bırakılmıştır. Rusya’yı.Kuzey-Doğu cephesinde, Rus Adım adım direnmektedir Osmanlılar! düşünmeyen bir komşuca rahatsız edil­ Birkaç ay sonra, Saint-Jean-de-Ma- birlikleri, bozguna uğrayıp dağılmakta McMahon’la yapılan anlaşmanın ru­ mekten korkmaksızın eyleme geçme ola­ huna uygun olarak Şerif Hüseyin’in yö­ uricnne’de yapılan bir başka anlaşma (19 gecikmezler. Direnen Osmanlılar nağını vermektedir Mekke Şerifi’ne. Nisan 1917) da, İtalya için terekeden bir nettiği başkaldırı, bütün Arapları içine pay öngörmüştür; Batı Anadolu boyun­ alan bir niteliğe bürünür ve Suriye’yi Ölesiye savaşıyorlarsa eğer, kaybede­ Türkiye, sonunda bir nefes alabil ir du­ Çölün dinmeyen rüzgârı kapsar özellikle. 1917 ilkbaharından baş­ cekleri büyüktür de ondan. Hüseyin’in ca aynlan ve imparatorluğun en zengin rumdadır bu yönden. Bolşevikler, birkaç yörelerinden birkaçını, bir arada İzmir, layarak Faysal’ın birlikleri kuzeye doğ­ oyalandığı büyük Arap krallığı düşünü Antalya ve Mersin’i içine alan bir işgal ay sonra, Brest-Litowsk antlaşmasıyla (3 Gelişmeler, alabildiğine kötü başlar ru harekete geçerler. Akabe’yi alırlar (6 başarısızlığa uğratmak değildir sadece bölgesidir bu. Mart 19 18), işgal edilen topraklan bo­ birden Osmanlılar için. Başlarında, Hü­ temmuz); akınlara ve Suriye kentlerini söz konusu olan onlar için: itilaf Devlet­ Son olarak; bu kesip biçmeleri yapar­ şaltmayı, Çann I877’de aldığı Kars, Ar­ seyin’in oğullarından birinin, Emir Fay­ Medine’ye bağlayan demiryolu boyunca leri’nin imparatorluğu bölüp parçalama sal’in bulunduğu Bedeviler, Hicaz demir­ sabotajlara girişerek, Osmanlılan hırpa­ tasarılarının gerçekleşmesine engel ol­ ken, itilaf devletleri, her rüzgâra bir va­ dahan ve Batum illerini imparatorluğa yoluna atılırlar ve çok geçmeden de Mek­ layıp tedirgin ederler. Aynı döneme doğ­ maları gerekmektedir özellik’e. Gerçek­ at ekmekten de geri durmamışlardır: geri vermeyi ve gönüllü Ermeni çetele­ ke ile Cidde'deki Türk garnizonlarını di­ ru, Mısır’daki Ingiliz birlikleri de yürü­ ten itilaf Devletlerinin, sultanın As­ Araplara, etkili bir Avrupa vesayeti be­ rini silahsızlandırmayı vaat ettiklerinde, ze getirecekleniir (12 ve 16 Haziran yüşe geçmiş ve Kutsal Yerler doğrultu­ ya’daki topraklarını daha şimdiden -gü­ raberliğinde bağımsızlık; Yahudilere, Fi­ daha da rahat bir nefes alacaktır Türkiye. 1916). Harekât, birçok İngiliz subayının sunda olmak üzere, Sina üzerinde ağır le oynaya- paylaştıkları, İstanbul’da bilin­ listin’de bir “ulusal yuva” (2 Kasım 1917 tarihli Balfour açıklaması); Yunanlılara BİTTİ Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi