SAMEKS BASIN TOPLANTISI İnegöl, 28.02.17 Sayın Kaymakamım, Belediye Başkanım, İş, Siyaset ve Sivil Toplum Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Değerli Basın mensupları, Şubat ayı MÜSİAD SAMEKS verilerini açıklamak ve güncel bazı değerlendirmelerde bulunmak amacıyla düzenlediğimiz Basın Toplantımızda hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz, şeref verdiniz. Malumunuz, İş Dünyasının nabzını tutmak amacıyla, geçmişe ait istatistiki bir veri değil de, geleceğe yönelik elle tutulur tahminlerin yer aldığı bir endeksimiz var. MÜSİAD olarak biz bu endeksimizi, SAMEKS Satın Alma Müdürleri Endeksi olarak adlandırıyoruz. İngilizcesi PUMAX Purchasing Managers Index. Uluslararası kullanımında, PMI olarak da karşılaşmışsınızdır. Ne yapıyoruz bu endeksimizle diye soranlar için, kısa bir açıklama yapmak isterim. İş Dünyası, önünü görmek ister. Gelecek planlarını yaparken, yere sağlam basmak ister. Yaş tahtaya basmak istemez. Gideceği yolda bir engelle karşılaşıp karşılaşmayacağı konusunda, olabildiğince elle tutulur bilgilere sahip olmak ister. Peki, bunu nasıl sağlayacağız? Her gün medyadan izliyorsunuz, Ekonominin gidişatının nasıl olacağına dair bir sürü tahmin yapılıyor. Peki, bu tahminleri yapanlar, hangi verileri kullanıyor? Bu arada, bazı istatistikler de açıklanıyor. Ama, bakıyoruz, o istatistiklerin bir kısmı, sadece beklentilere yönelik ve Soyut. Bir başla kısmı ise, olup bitmiş olayları anlatıyor. Şubat ayının son iş günündeyiz. Geçtiğimiz günlerde, Kasım ayına ait işsizlik verileri açıklandı. Tamam, önemli bir bilgi, ama, o geçmişte kaldı. 4 ay öncesinin bilgisi. Yaşanan, yaşandı. Ben, bugüne bakmak isterim. Bugüne bakmak derken, lafın gelişi söyledim. Yarına bakmak isterim, Mart ayı nasıl geçebilir, Nisan'da nasıl bir iş ortamı görünüyor, bunları bilmek isterim. Geleceğe, garantili bir gözle bakmak isterim. İşte, SAMEKS ile bunu yapıyoruz. Şirketlerimizde, geleceğin en yakın takipçisi kimlerdir? Satın Alma Müdürleri. Müşterilerden gelen siparişlere bakarlar, stoklara bakarlar, mevcut istihdama bakarlar, üretim ya da hizmet verebilme kapasitesine bakarlar ve yeni mal siparişlerini verirler. Geleceği, en yakın onlar takip eder. İşte, biz de, onlara, sizlerin Satın Alma Müdürlerinize soruyoruz. Her ayın 20'si ile 22'i arasında, Danışman Hocalarımız ve Ekonomi Birimimiz ile oluşturduğumuz 1.100 firmalık havuzumuzu tek tek arayıp, soruyoruz. Aradığımız Firma Hizmet Sektöründeyse 5 Soru, İmalat sektöründeyse 6 soru soruyoruz. Sonra, bu cevapları konsolide edip, her ayın son iş gününde, Kamuoyu ile paylaşıyoruz. Hizmet Endeksini ayrı, Üretim Endeksini ayrı değerlendirip, bir de Bileşik Endeks yapıyoruz. Tam, 50 Aydan bu yana, yani 4 yıl 2 Aydan beri bu işi yapıyoruz. Elimizde, çok güçlü bir veri seti var. Ve, 2017 yılından itibaren de, sonuçları, Mevsim ve Takvim etkisinden arındırılmış olarak açıklıyoruz. Açıklanan sonuçları, örnek olarak yaklaşık 2 ay sonra TÜİK'in açıkladığı "İmalat Sanayinin gerçekleşen rakamlarıyla" kıyasladığımızda ise, memnuniyetle görüyoruz ki, %80-85 oranında doğru bir öngörü yapıyoruz. Büyüme rakamlarına yönelik tahminler için de, % 80 oranında bilgi veriyor bize, bu Endeks. Hem de, hiç bir ücret almadan yapıyoruz bu işi. Hem Bedava bilgi. Hem de Doğru Bilgi. Ülkemizde, geçmişte benzer çalışmayı yapan bazı kurumların, sadece imalat sanayi için, %30-35 doğruluk oranıyla veri paylaştığını hatırlatmak isterim. Demek ki, siz iş dünyasını, zamanında, doğru analizlerle erken uyarabilen, güzel bir sistemimiz var. İşte bugün, SAMEKS Şubat ayı sonuçlarını sizlerle paylaşacağım. SAMEKS ŞUBAT 2017 SONUÇLARI Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi 2017 yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 5,0 puan artarak 51,4 puana yükselmiştir. Endekste gözlenen bu artışta, hizmet sektörünün önceki aya göre 7,1 puan artış kaydederek 52,8 seviyesine yükselmesi etkili olurken, 1,4 puan gerileyen sanayi sektörü ise hala 50,2 puan seviyesini koruyarak, olumlu görünümünü sürdürmüştür. İş hacmi ve girdi alımlarındaki toparlanmaya bağlı olarak artışa geçen SAMEKS Hizmet Endeksi, dört ay aradan sonra yeniden 50 referans puanının üzerinde gerçekleşerek sektördeki aktivitenin canlılığına işaret etmiştir. Sanayi sektöründe ise, geçtiğimiz ay başlayan canlanma, Şubat ayında da nispi olarak sürmüş ve önceki aya göre 1,4 puan azalmasına karşın 50,2 puan seviyesinde gerçekleşen SAMEKS Sanayi Endeksi, olumlu bir tablo sunmuştur. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi’nin 51,4 puanlık değeri 2017 yılı Şubat ayında ekonomik aktivitenin önceki aya göre hızlandığına işaret ederken, böylece endekste 2016 yılı Ekim ayında başlayan dört aylık düşüş süreci sona ermiştir. Bileşik Endeks 60 Column2 55 50 45 40 2013 2014 2015 Series1 70, 2016 2017 Sanayi Endeksi 62,5 55, 47,5 40, 2013 2014 2015 2016 2017 1. Sanayi Sektörü SAMEKS Endeksi Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Endeksi, 2017 yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 1,4 puan azalarak 50,2 seviyesine gerilemiştir. Yeni Sipariş (1,9 puan), Satın Alım (2,5 puan) ve İstihdam (1,3 puan) alt endekslerinde gözlenen azalışlar, sanayi sektöründeki yavaşlamanın önemli belirleyicileri olmuştur. Üretim alt endeksi ise önceki aya göre yatay seyretmiştir. Şubat ayında, yeni siparişlerde önceki aya göre gözlenen azalışlar firmaların girdi alımlarını olumsuz yönde etkilerken, buna bağlı olarak üretim yatay seyretmiş; böylece nihai mal stoku 52,5 puanlık değeriyle artış işareti vermiştir. Sektöre ait istihdam ise 47,8 puanda kalarak üst üste 5’inci ayında da olumsuz bir görünüm sunmuştur. Sonuçta, Şubat ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Endeksi Ocak ayındaki artışını sürdürmüş ve 50,2’lik değeriyle sektördeki canlılığa işaret etmiştir. Önceki aya göre 2,5 puan azalmış olmasına karşın 57,0 değerinde gerçekleşerek artışını sürdüren girdi alımları, sanayi sektöründe önümüzdeki aylarda da artışların süreceğinin sinyalini vermektedir. a. Üretim Sanayi sektörüne ait Üretim alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre değişmemiş ve 49,8 Üretim seviyesine 70,0 60,3592 gerçekleşmiştir. 58,6302 58,3583 60,0 55,4264 54,8874 54,6365 Üretimin 50 referans 52,5287 52,3753 49,7943 49,7947 48,9441 48,2908 puanının altında 50,0 40,1648 kalmasında, Yeni 40,0 Sipariş (1,9 puan) alt endeksinde 30,0 ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 gerçekleşen azalış etkili olmuştur. b. Yeni Sipariş Sanayi sektörüne ait Yeni Sipariş alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 1,9 puan azalarak Yeni Sipariş 47,6 seviyesine 67,5 gerilemiştir. Yeni 59,6073 57,9626 60,0 55,424 54,5646 Siparişlerde 52,6828 52,5234 52,2449 50,3994 49,5156 52,5 47,5687 gözlenen bu azalış, 47,0546 45,1293 sektördeki nispi 42,3734 45,0 yavaşlamanın en 37,5 önemli belirleyicisi olmuştur. 30,0 ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 c. Satın Alım Sanayi sektörüne ait Satın Alım alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 2,5 puan azalarak Satşn Alşm 57,0 seviyesine 80,0 gerilemiştir. 50 70,0 referans puanının 63,4309 61,9617 60,948 60,5617 59,4479 seyreden 57,83 57,8129 56,9729 üzerinde 56,5032 55,6539 55,6468 60,0 55,0629 53,3773 girdi alımları, sektördeki artışın 50,0 önümüzdeki dönemde de devam 40,0 edeceğine işaret ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 etmektedir. d. Nihai Mal Stoku Sanayi sektörüne ait Nihai Mal Stoku alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 1,8 puan Nihai Mal Stoku azalarak 52,5 60,0 seviyesine 54,2984 53,7542 53,1423 53,0858 52,9685 55,0 52,4738 gerilemiştir. Girdi 51,1155 50,9096 50,0938 49,7788 49,2146 alımlarının canlılığını 48,6076 50,0 47,6141 sürdürmesine karşın yeni siparişlerin azalması, 45,0 bu dönemdeki stok 40,0 artışının başlıca ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 sebebi olmuştur. e. Tedarikçilerin Teslimat Süresi Sanayi sektörüne ait Tedarikçilerin Teslimat Süresi alt endeksi Şubat ayında bir önceki aya gör e Tedarikçilerin Teslimat Süresi 1,2 puan 60,0 azalarak 49,9 seviyesine 55 54 53 52 55,0 gerilemiştir. Şubat 51 50 51 51 50 50 50 50 ayında 50,0 katılımcıların %82’si 47 teslimat sürelerinde önemli bir değişim 45,0 olmadığını ifade etmiştir. 40,0 ş 16 M N M H T A E E K A O ş 17 16 16 16 16 16 16 16 16 16 16 17 f. İstihdam Sanayi sektörüne ait İstihdam alt endeksi, Şubat şstihdam ayında 60,0 bir önceki aya göre 55,528 1,3 puan azalarak 47,8 55,1896 54,7368 55,0 52,2532 seviyesine 50,8678 50,6265 50,6721 49,5778 49,1177 gerilemiştir. Bu 47,8134 50,0 47,6685 46,7561 46,597 dönemde yeni siparişlerin 45,0 düşüşüyle sabit kalan 40,0 üretim, sektöre ilişkin ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 istihdamı olumsuz yönde etkilemiştir. 2. Hizmet Sektörü SAMEKS Endeksi Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Hizmet Endeksi; 2016 yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 7,1 puan artarak 52,8 değerine yükselmiştir. İş Hacmi (9,1 puan), Satın Alım (5,8 puan), ve İstihdam (8,6 puan) alt endekslerinde gerçekleşen hızlı artışlar, hizmet sektöründe gözlenen canlanmanın en önemli belirleyicileri olmuştur. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların girdi alımlarında Eylül 2016 döneminde başlayan artışlar Şubat ayında da devam etmiştir. Önceki aya göre 9,1 puan artış kaydetmesine karşın 50 referans değerinin altında kalarak 49,7 seviyesinde gerçekleşen İş Hacmi alt endeksi ise sektördeki toparlanmanın henüz istenilen düzeye ulaşmadığına işaret etmektedir. İstihdam alt endeksinin 54,5 seviyesine yükselmesi ise sektöre ilişkin canlanmanın başlıca göstergelerinden biri olmuştur. Böylece SAMEKS Hizmet Endeksi’nde Kasım 2016 döneminden beri süregelen düşüşler Şubat 2017 dönemiyle birlikte sona ermiştir. a. İş Hacmi Hizmet sektörüne ait İş Hacmi alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 9,1 puan artarak 49,7 şş Hacmi seviyesine 60,0 yükselmiştir. Girdi 52 53,8 50 alımlarındaki artışın 50 48 47 47 sürmesi, sektördeki 46 46 47,5 44 43 43 iş hacminin 42 41 önümüzdeki 41,3 dönemde artışa 35,0 geçeceğine işaret ş 16 M N M H T 16 A E E K A O ş 17 16 16 16 16 16 16 16 16 16 17 etmektedir. b. Satın Alım Hizmet sektörüne ait Satın Alım alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre tam 5,8 puan artarak Satşn Alşm 61,0 seviyesine 65,0 61,0066 yükselmiştir. İş 58,6437 60,0 57,2592 hacminde gözlenen 56,5612 55,6254 55,2338 54,9341 55,5797 daralmaya rağmen 55,0 52,7488 52,41 51,9316 51,5717 girdi alımlarının 50 puan 49,6249 üzerinde seyretmesi, 50,0 sektöre güvenin sürdüğüne 45,0 işaret etmektedir. ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 c. Nihai Mal Stoku Hizmet sektörüne ait Nihai Mal Stoku alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 7,1 puan artarak Nihai Mal Stoku 51,1 seviyesine 60,0 yükselmiştir. İş 53,3931 52,1391 51,0581 hacminde 53,8 gözlenen 49,8113 49,7205 49,0928 48,9238 48,7495 48,5829 46,3205 durgunluğun Şubat 47,5 45,4679 43,9649 43,4456 ayında da sürmesi, firmaların bu dönemde stoklarının 41,3 artışına neden olmuştur. 35,0 ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 d. Tedarikçilerin Teslimat Süresi Hizmet sektörüne ait Tedarikçilerin Teslimat Süresi alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya Tedarikçilerin Teslimat Süresi göre 3,7 puan artarak 60,0 49,2 seviyesine 53,856 53,0736 52,8526 55,0 yükselmiştir. 51,7764 51,76 51,4774 50,28 49,9538 49,6405 49,1661 49,1501 Aralık ayında 48,3057 50,0 katılımcıların 45,428 %82’si 45,0 teslimat sürelerinde önemli 40,0 bir değişim ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 olmadığını ifade etmişti. e. İstihdam Hizmet sektörüne ait İstihdam alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre 8,6 puan artarak 54,5 şstihdam seviyesine 60,0 54,4615 yükselmiştir. Hizmet 55,0 52,2379 sektörüne ilişkin 52,0513 51,9332 51,3285 50,8531 50,242 49,4099 49,3752 istihdamda gözlenen 48,1846 50,0 47,5519 bu artışlar, sektördeki 45,8581 45,6083 toparlanmanın önemli 45,0 göstergelerinden biri 40,0 olmuştur. ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17 YORUM: 2017 yılının ilk çeyreğinin ilk iki ayı geride kalırken; güncel makroekonomik veriler, geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde yavaşlayan ekonomik aktivitenin yeniden hızlandığına işaret etmektedir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi de Türkiye ekonomisindeki toparlanma sürecini teyit etmektedir. Bilhassa SAMEKS Sanayi Endeksi’nde Ocak ve Şubat değerleri, yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme verisine yönelik olumlu bir izlenim verirken, Şubat ayı itibariyle hizmetler sektörü de toparlanma eğilimine girmiştir. Hem sanayi, hem de hizmetler sektöründe girdi alımlarındaki artışın sürmesi, firmaların Türkiye ekonomisine olan güveninin sürdüğüne işaret ederken; endekslerde önümüzdeki dönemde de artışın süreceği beklenmektedir. 2016 yılının son çeyreğine ait makroekonomik veriler de, ekonomik aktivitenin toparlanma sürecinde olduğunu göstermektedir. 2016 yılının son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre %3,9 artış kaydeden sanayi üretimi ve Aralık ayında %9,0 artış kaydeden ihracat, Şubat ayında 1,9 puan yükselen İmalat Sanayii Kapasite Kullanımı ve 6,0 puan artan Reel Kesim Güven Endeksi; Türkiye ekonomisindeki pozitif görünümün sürdüğüne işaret etmektedir. Veri Derleme ve Hesaplamalar SAMEKS kapsamında aylık olmak üzere sanayi ve hizmet sektörleri için iki ayrı anket formu düzenlenmiştir. Sanayi ve imalat sektörü anketi 6; hizmet sektörü anketi ise 5 sorudan oluşmaktadır. Sanayi ve imalat sektörü anketi, üretim, yeni sipariş, satın alınan hammadde, stoklar, teslimat süresi ve çalışan sayısına ilişkin değerlendirmeleri içermektedir. Hizmet sektörü anketi ise iş hacmi, satın alım, stoklar, teslimat süresi ve çalışan sayısına ilişkin değerlendirmeleri kapsamaktadır. Endekse kaynak olan anketler, her ayın 20-21-22’sinde belirlenen örnek grubunun satın alma müdürlerinin profesyonel çağrı merkezince telefonla aranmasıyla hayata geçirilir. SAMEKS endeksini oluşturan ham veriler, bu kapsamda düzenlenen ankete katılan işyerleri satın alma müdürlerinin sorulan sorulara verdiği, içinde bulunulan aya dair arttı/azaldı/değişmedi cevaplarından oluşmaktadır. Örneklem büyüklüğü hizmet ve sanayi sektörlerinin ekonomideki ağırlıklarını da yansıtan bir karışımdaki 500’ü aşkın şirketten oluşmaktadır. Bu veriler daha sonra şirketin sağlığının farklı yönlerini ölçen aylık alt endekslerin oluşumunda kullanılmaktadır. Alt endekslerin her biri, soruya arttı cevabı verenlerin yüzdesiyle değişmedi cevabı verenlerin yüzdesinin yarısının toplamı ile oluşan 0 ile 100 arasındaki yayılım değerleridir. Örneğin arttı ve azaldı diyenlerin sayısı eşitse, bu yayılım değeri 50 olacaktır. Bu hesaplama, göstergelerin aynı yönlü olmaları için, tedarik teslim süreleri endeksi hesaplanırken azaldı diyenlerin yüzdesi ile yapılmaktadır. Bu alt endekslerin her biri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından da kullanılan iş günü etkilerinden arındırma yöntemiyle düzeltilmiştir. Bu değerlerde 50’nin üzerinde bir okuma son ayda bir gelişim ve iyiye gidiş, 50 altındaki değerler ise durumda kötü yönde bir hareket olarak algılanır. SAMEKS sanayi ve hizmet endeksleri, kendileri ile ilgili alt endekslerin belli bir yüzdeye göre ağırlıklandırılması ile oluşturulmuştur. Bu ağırlıklar, alanında uzman akademisyenlerin profesyonel satın alma müdürleri ile yaptıkları odak grubu çalışmaları ve her bir göstergenin şirket sağlığı için önemini ölçen anketler sonucu karar verilmiş; kullanım kolaylığı için yuvarlatılmış değerler belirlenmiştir. SAMEKS Bileşik Endeksi ise, hizmet ve sanayi endekslerinin her bir sektörün Türkiye Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH) içindeki göreceli ağırlıklarına göre alınan ortalaması ile belirlenmiştir. Bu değerler GSMH toplamından tarım sektörünün çıkarılmasından sonra hizmet ve sanayi sektörlerinin ekonominin geri kalanındaki ağırlıklarıdır. DÜNYA EKONOMİSİ 2017 yılı Şubat ayında küresel piyasaların ilgisi geçmiş dönemlerde olduğu gibi yine FED’in para politikası üzerine yoğunlaşmıştır. Yani, dünya üzerinde de, Finasman odaklı bir Ekonomiden bahsediyoruz. Faizleri veya kaynağını değil, oranlarını tartışmaya devam ettiğimiz sistem, devam ediyor. FED’in Şubat ayında gerçekleştirdiği para politikası toplantısının tutanaklarına göre, istihdam ve enflasyon göstergelerinin beklentiler paralelinde veya daha iyi olması halinde faiz artırımının "oldukça yakın zamanda" yapılacağını öngörülmektedir. FED tarafından faiz artırımlarının kademeli olarak yapılmasının uygun olacağı yönünde görüş birliğine varılırken, yüksek enflasyon riskinin ise sınırlı olduğu görüşü ön plana çıkmaktadır. Tutanaklar sonrasında FED’in Mart ayında faiz artıracağına yönelik beklentilerin güçlenmesine karşın, tutanaklarda Donald Trump yönetiminin izleyeceği politikalara ilişkin belirsizliklere vurgu yapılması, önümüzdeki dönem de para politikasında temkinli bir duruşun sürdürüleceğine işaret etmektedir. Avro Bölgesi’nde ise son veriler toparlanma sürecinin hızlandığına işaret etmektedir. Öncü verilere göre Şubat ayında imalat PMI verisi 55,5 düzeyine çıkarak yaklaşık son 6 yılın en yüksek seviyesine ulaşırken, TÜFE’de yıllık artış oranı da %1,8 düzeyinde gerçekleşerek son 4 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Son dönemde enerji fiyatlarındaki toparlanmaya bağlı olarak enflasyonda yükselme eğilimi olsa da, bu etkilerin geçici olduğunu ve Avrupa Merkez Bankası’nın Avro Bölgesi’ni desteklemeyi sürdüreceğini ifade eden Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi; finansal göstergelerde herhangi bir bozulma olduğu takdirde varlık alım programının miktarının arttırabileceğinin sinyalini verdi. Özetle; küresel ekonomide ılımlı büyüme süreci devam ederken, Şubat ayında ABD’deki gelişmeler Doların diğer gelişmiş ülke para birimleri karşısında değer kazanmasını sağlamış, AB’nin geleceğine ilişkin endişelerin de etkisiyle Euro diğer para birimleri karşısında değer kaybetmiştir. TÜRKİYE EKONOMİSİ 2017 yılı Şubat ayı içerisinde Türkiye ekonomisine ilişkin açıklanan veriler, Türkiye ekonomisindeki pozitif görünümün sürdüğüne işaret etmiştir. Aralık ayında önceki yılın aynı ayına göre %9,0 oranında artış kaydeden ihracat, yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen 2016 yılı genelinde önceki yıla göre yatay seyretmiş ve olumlu bir tablo sunmuştur. Böylece 2016 yılında dış ticaret açığı önceki yıla göre %11,7 azalarak 55,9 milyar dolara olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaretteki olumlu görünüme paralel olarak cari işlemler açığı da 2016 yılı Aralık ayında beklentilerin altında kalarak 4,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Böylece 2016 yılı cari açığı, önceki yıla nispeten yatay seyretmiş ve 32,6 milyar dolar düzeyinde açıklanmıştır. Büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi ise Aralık ayında yıllık bazda %1,3 oranında artış ve böylece son çeyrekteki sanayi üretimi artışı %2,1 olmuştur. %2,1 oranındaki bu artış, yılı son çeyreğinde ekonomik büyümenin pozitife döndüğüne işaret etmektedir. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı Şubat ayında yıllık bazda 1,9 yüzde puan yükselerek %75,4 olurken, 6,0 puan artan Reel Kesim Güven Endeksi de ekonomik aktiviteye ilişkin iyimser görüşleri desteklemiştir. Şubat ayı genelinde Türkiye’ye yönelik risk algısındaki iyileşmeyle yatırımcıların TL varlıklara yönelik talebi artarken, TCMB’nin izlediği sıkı likidite politikasının da etkisiyle Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında değer kazanmıştır. Güncel işsizlik ve enflasyon göstergeleri ise olumsuz sinyaller vermiştir. Kasım 2016 dönemi işsizlik oranı %12,1’e yükselirken, böylece işsizlik oranındaki artış trendi 7. ayına ulaşmıştır. Ocak 2017 dönemine ilişkin yıllık enflasyon verisi de beklentilerin üzerine çıkarak %9,22 seviyesine çıkmıştır. Maliye politikaları tarafında ise güçlü mali yapının 2017 yılında da korunduğu görülmektedir. Bu bağlamda Ocak ayında bütçe gelirleri yıllık bazda %25,8 oranında artarken, bütçe 11,4 milyar TL fazla vererek 2017 yılına güçlü bir başlangıç yapmıştır. Dış Ticaret: 2016 yılı Aralık ayında ihracat, önceki yılın aynı ayına göre %9,0 oranında artarak 12,8 milyar dolara yükselirken, ithalat da %2,3 artarak 18,4 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Böylece Aralık ayında dış ticaret açığı %10,3 azalarak 5,6 milyar dolara geriledi. 2016 yılının tamamında ise ihracat bir önceki yıla göre %0,9 azalarak 142,6 milyar dolara, ithalat ise %4,2 azalarak 198,6 milyar dolara geriledi. Böylece 2016 yılında dış ticaret açığı önceki yıla göre %11,7 azalarak 55,9 milyar dolara olarak gerçekleşti. 2016 yılında ithalatı sınırlandırarak dış ticaret açığına en olumlu katkıyı veren fasıl “enerji” olmuştur. Yıl içerisinde yaşanan dalgalanmalara rağmen, petrol fiyatlarında düşük seyrin sürmesiyle, Türkiye’nin enerji ithalatı 2016 yılında önceki yıla göre %28,2 azalmış ve 27,2 milyar dolar olmuştur. Böylece enerji ithalatı 27,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen “makine ve mekanik cihazlar” ithalatının gerisinde kalmıştır. 2016 yılında en çok ihracat yapılan fasıl, önceki yıla göre %13,4 artarak 19,8 milyar dolara ulaşan “motorlu taşıtlar” olmuştur. Bu faslı 12,4 milyar dolar ile “makine ve mekanik cihazlar” ve 12,2 milyar dolarla “altın” ihracatı takip etmiştir. Elektronik ürün ihracatı ise önceki yıla göre %6 azalarak 7,8 milyar dolara gerilemiştir. En büyük ihracat pazarımız olan Avro Bölgesi’ne (AB-28) ihracatımız Aralık ayında %4,8 artış kaydederken, 2016 yılı genelindeki artış %6,8 oranında olmuştur. Bu dönemde AB ülkelerine toplam 68,4 milyar dolar ihracat yapılmış ve böylece AB’nin toplam ihracatımızdaki payı %47,9 olmuştur. Bu oran geçtiğimiz yıl %44,5 seviyesindeydi. Bu durum dış ticarette AB’ye olan bağımlılığımızın artış kaydettiğine işaret etmektedir. Özetle; TL’nin Dolar karşısında yaklaşık %20 değer kaybettiği, Euro/Dolar paritesinin 1’e yakınsadığı ve önceki döneme göre ekonominin nispeten durgun olduğu 2016 yılında, ihracatın önceki yıla göre yatay seyretmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Buna ek olarak, ithalatın ihracattan daha hızlı bir şekilde azalmasıyla önceki yıla göre %11,7 oranında daralan dış ticaret açığı, bir diğer olumlu gösterge olmuştur. Cari Açık: 2016 yılı Aralık ayına ait cari işlemler açığı, bir önceki yılın Aralık ayına göre 784 milyon dolar azalarak 4,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylece 2016 yılı cari açığı, önceki yıla göre 487 milyon dolar artmış ve 32,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş oldu. Ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığı, 2016 yılının Aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık 834 milyon dolar azalarak 4,2 milyar dolara gerilemiştir. Ayrıca, 2015 yılında 48,1 milyar dolar olarak gerçekleşen dış ticaret açığı, 2016 yılında 40,8 milyar dolara gerilemiştir. Böylece dış ticaret açığı, 2016 yılında cari işlemler dengesine yaklaşık 7,3 milyar dolar pozitif etkide bulunmuştur. Önceki yılın Aralık ayına göre 87 milyon dolar artarak bu dönemde cari açığa olumsuz yansıyan birincil gelir dengesi açığı, Ocak-Aralık 2016 döneminde ise önceki yılın aynı dönemine göre 633 milyon dolar azalmış ve 9,0 milyar dolara gerilemiştir. Birincil gelir dengesi kalemi altındaki yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, 2016 yılında 926 milyon doları azalarak 8,3 milyar dolara gerilemiştir. Cari işlemeler dengesinin finans hesabında ise, yabancı yatırımcıların hisse senedi alımlarının Aralık 2016 döneminde 118 milyon dolarlık net alım olarak gerçekleştiği dikkat çekerken, Ocak-Aralık 2016 döneminde de önceki yılın aynı dönemine göre hisse senedi hesabının fazla verdiği görülmektedir. 2015 yılında yaklaşık 2,4 milyar dolarlık net satış gerçekleşen hisse senedi piyasasında, 2016 yılında 823 milyon dolar net alım gerçekleşmiştir. Böylece hisse senedi piyasasındaki alımsatımlar, cari açığa, 2016 yılında önceki yıla göre 3,2 milyar dolar daha olumlu yansımıştır. Yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’deki doğrudan yatırımları, 2016 yılında önemli ölçüde düşüş göstermiştir. 2015 yılında 12,1 milyar dolar doğrudan yatırım gerçekleşirken, 2016 yılında bu miktar 6,7 milyar dolara gerilemiş ve böylece bu dönemde cari açığa yaklaşık 5,4 milyar dolar negatif etkide bulunmuştur. Son dönemde enerji fiyatlarındaki gerilemeden kaynaklanan baz etkisinin ortadan kalkmaya başlaması, dış ticaret dengesinin cari denge üzerindeki olumlu etkisini zayıflatmaktadır. Bunun neticesinde 2016 yılında cari açık önceki yıla göre 487 milyon dolar artmıştır. Turizm gelirlerindeki kayıplar ise cari işlemler açığındaki bir diğer olumsuz görünümü oluşturmaktadır. Bu bağlamda Rusya olan ilişkiler düzelmeye başlamış olsa da bu durumun turizm gelirlerine yansımasının zaman alacağı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, 2017 yılında cari açığın 2016 yılına kıyasla bir miktar artabileceği öngörülmektedir. Sanayi Üretimi: Büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi, Aralık ayında, önceki aya göre piyasa beklentilerine uygun şekilde yatay seyrederken; bir önceki yılın aynı ayına göre ise beklentilerin altında artış kaydetmiştir. Önceki aya göre %0,2 azalan sanayi üretimi, yıllık bazda ise beklentilerin altında kalarak %1,3 oranında artmıştır. Bununla birlikte önceki yılın aynı ayına göre sağlanan bu artış, son çeyrek büyüme oranı için olumlu bir izlenim vermiştir. 2016 yılının 4. çeyreğine ilişkin sanayi üretimi bir önceki çeyreğe göre %3,9 artış kaydederken, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre artış oranı ise %2,1 olmuştur. %2,1 oranındaki bu artış, yılı son çeyreğinde ekonomik büyümenin pozitife döndüğüne işaret etmektedir. Mevsim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Endeksi Aralık ayında önceki aya göre 3,9 puan azalmış ve 46,0 puan seviyesine gerilemişti. Bu netice, aynı dönemde önceki aya göre %0,2 oranında azalan TÜİK sanayi endeksi ile SAMEKS’in trend olarak aynı doğrultuda olduğuna işaret etmektedir. 2017 yılı Ocak ayında ise, SAMEKS Sanayi Endeksi bir önceki aya göre 5,7 puan artarak 51,6 seviyesine yükselmişti. Bu bağlamda TÜİK sanayi endeksinin Ocak ayında aylık bazda yeniden ivme kazanabileceğini öngörebiliriz. Bununla birlikte mevsimsel etkilerden arındırılmış imalat sanayii kapasite kullanımının 2017 yılının Ocak ayında önceki aya göre %1,0 azalması, SAMEKS’in aksine, bu döneme ait sanayi üretiminin azalış kaydedebileceğine işaret etmektedir. İşsizlik: Ekim, Kasım ve Aralık dönemlerinin ortalaması alınarak hesaplanan Kasım 2016 dönemi işsizlik rakamları, geçtiğimiz aya göre 0,3, önceki yılın aynı ayına göre ise 1,6 puan artarak arındırılmamış veriye göre %12,1 seviyesinde gerçekleşti. Böylece işsizlik oranındaki artış trendi 7. ayına ulaştı. %12,1’lik bu oran yaklaşık son 6,5 senenin (80 ay) en yüksek işsizlik oranı olarak kayıtlara geçerken, işsizlik en son Mart 2010 döneminde %12,8’le %12,1’in üzerinde gerçekleşmişti. Kasım 2015 döneminde istihdam 26,7 milyon seviyesinde iken Kasım 2016 döneminde 27,1 milyon seviyesine yükselmiştir. Böylece son 12 ayda sağlanan istihdam artışı yaklaşık 391 bin seviyesinde olmuştur. Son 12 ayda toplam işgücünün bu dönemde sağlanan istihdamı aşarak 980 bin artması toplam işsiz sayısının 590 bin kişi artmasına neden olmuştur. Kasım 2016 dönemi itibariyle toplam işsiz sayısı yaklaşık 3,7 milyon olarak tahmin edilmektedir. SAMEKS Hizmet ve Sanayi sektörüne ait istihdam alt endekslerinde bu dönemde gözlenen düşüşler, işsizlik oranının önümüzdeki dönemde de artış kaydetmeye devam edeceğine işaret etmektedir. Zira mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Hizmet Sektörü istihdam alt endeksi Aralık ayında 50,3 puana yüksekse de Ocak 2017 döneminde yeniden 50’nin altına gerileyerek 44,8 puana düşmüştür. Yine mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Sektörün istihdam alt endeksi de Aralık ayında 46,6, Ocak 2017’de ise 49,2 puanla işsizlik artışına işaret etmektedir. Enflasyon: TÜFE, 2017 Ocak ayında bir önceki aya göre % 2,46 (beklenti % 1,76) artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre ise % 9,22 (beklenti % 8,60) artış göstermiştir. Çekirdek enflasyon ise % 7,74 (beklenti %7,60) olarak gerçekleşmiştir. Ocak ayında TÜFE’nin alt endekslerinden yalnızca “giyim ve ayakkabı” grubunda fiyatların gerilediği gözlenirken, bu grupta fiyatların aylık olarak %7,0 oranında gerilemesi enflasyonu 0,5 puan sınırlandırmıştır. Enflasyon sepetindeki ağırlığı %21,77 olan “gıda ve alkolsüz içecekler” grubunda ise aylık bazda fiyatların %6,40 oranında artması enflasyona yukarı yönde 1,4 puan katkı sağlamıştır. 2016 yılı dördüncü çeyreğinde küresel belirsizliklerde artış, jeopolitik gelişmeler ve yurt içi belirsizliklerin etkisiyle finansal piyasalar dalgalı bir seyir izlerken, Türkiye döviz kuru ve piyasa faizlerinde diğer gelişmekte olan ülkelerden olumsuz yönde ayrışmıştır. Öte yandan, finansal sistemi destekleyici makroihtiyati politikalar, TCMB’nin likidite tedbirleri ve kamu teşvikleri sayesinde kredi büyümesindeki ılımlı artışın devam edeceği beklenmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 31 Ocak 2016 tarihinde yayınlanan enflasyon raporuna göre Orta Vadeli görünüme ilişkin açıklamalarda enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir para politikası duruşunun benimseneceği ifade edilmiştir. Enflasyonun %5’lik hedefe kademeli olarak yakınsaması için, 2017 yılında enflasyonun % 8, 2018 yılında % 6’ya gerileyerek ve 2019 yılında ise % 5’e ulaşılması hedeflenmektedir. Enflasyon tahminlerine dair aşağı ve yukarı yönlü riskler bulunmakla birlikte, özellikle 2017 yıl sonu tahminine ilişkin yukarı yönlü risklerin daha belirgin olduğu değerlendirilmektedir. Son dönemde döviz piyasasında oynaklığın belirgin biçimde artması maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan, önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş gerçekleşmesi durumunda talep koşullarının enflasyon üzerindeki düşürücü etkisi öngörülenden daha belirgin olabilecektir. Değerli Misafirler, Hem SAMKEKS Şubat rakamlarını, hem de Dünya ve Türkiye Ekonomisi hakkındaki kısa değerlendirmeyi tamamladıktan sonra, şimdi izninizle, güncel bir kaç konuya değinerek, sözlerimi sürdürmek istiyorum. Öncelikle, bugün 28 Şubat. Ama, dün de 27 Şubattı. 28 Şubat post modern darbesinin en büyük mağdurlarından birisi olan, merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın vefatının 6. yılıydı. Kendisini, rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Bu milletin üzerinde çok emeği var. Mekanı cennet olsun. Değerlerimizi, onları kaybetmeden önce hayırla yad edebilmeyi, Allah hepimize nasip etsin. Yoksa, tenkit etmek kolay. Bedava nasıl olsa. Hadi gel sen yap denince, ortaya bir şey koymaktan aciz, o kadar zavallı var ki etrafta. Evet, bugün de 28 Şubat. Hatırlamak bile istemediğimiz, üzücü olayların yaşandığı bir tarihin yıl dönümündeyiz. Bir öç alma peşinde değiliz ve olmamalıyız da. Ama, şirketlerin fişlendiği, ev ve işyerlerinin gece yarıları çilingirlerle açılıp zorla içeri girildiği günleri de unutmadık. Evlatlarımıza ve ailelerimize yaşatılanları da unutmadık. Tarih de unutmayacak. 28 Şubat, 1000 yıl süreceği söylenen, post modern diye ambalajlanan bir darbe dönemiydi. Allaha hamdolsun ki öyle olmadı. Hesaplar tutmadı. 28 Şubat’tan sonra da, milletin iradesini temsil eden seçilmiş hükümetleri devirme teşebbüsleri yaşandı, fakat hiçbiri başarılı olamadı. Hamdolsun MÜSİAD, 28 Şubat 1997’de nerede durduysa, emuhtırada da, Gezi Olaylarında da, 17-25 Aralık sürecinde de ve elbette 15 Temmuz FETÖ'nün hain darbe girişimlerinde de, tam zamanında ve olması gereken netlikte, olması gereken aynı yerde durdu. Bugün de aynı yerdeyiz. Ülkesini seven işadamları olarak, milletimizin tarafındayız. Bosna Hersek'in Bilge Kralı, mücadele insanı, derin entellektüel birikime sahip Merhum Aliya İzzetbegoviç diyor ki: "Tarihi, yani Kaderi, Allah yazar. İnsanlar, tavırlarıyla nerede durduklarını belli ederler." İşte, biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Tavrımızı gösteriyoruz. Sadece tavrımızı gösterip, sonra da kenara da çekilmiyoruz. O tavır doğrultusunda da çalışıyoruz. Sonuç mu? İşte, biz o sonuca, Kader diyoruz. Kaderi, Allah belirler. Değerli Misafirler, Şubat ayı SAMEKS verileri, anlattığım gibi, nispeten sevindirici. Ekonomik aktivitede iyileşme var. Elbette temennimiz, bu canlılığın daha da iyileşerek devam etmesi. Güzel bir atasözümüz var: Tek çiçekle bahar olmaz. Birkaç damlayla, ileriye gitmemizi engelleyen taşları delmeyi bekleyemeyiz. Başarı, devamlılık ister, süreklilik gerektirir. Bu da, yapılacak çalışmaların ve alınacak sonuçların sürdürülebilir nitelikte olmasını lüzumlu kılar. Gerek bireysel, gerekse toplumsal bütün meselelerde, eğer bir hedefe ulaşmak istiyorsak, biliyoruz ki işler dönüp dolaşıp sürdürülebilirlik kavramında düğümleniyor. Sürdürülebilirlik demek, aynı zamanda pozitif istikrar demektir. İstikrar olmadan yeni hedefler belirlemek, yeni projeler üretmek, yeni başarılar elde etmek şöyle dursun, mevcut kazanımları korumak bile mümkün değildir. Tarihimiz, ne yazık ki bunun örnekleriyle dolu. Çok uzağa gitmeye de gerek yok. Bugün 28 Şubat. 7,5 ay önce de, 15 Temmuz idi. Artık, bu gibi süreçlerin yeniden yaşanması bir tarafa, ihtimalini bile aklımızdan geçirmek istemiyoruz. Millet olarak, bugüne kadar, siyasette vesayete, toplumda düşmanlığa, ekonomide gerilemeye, hukukta adaletsizliğe ve uluslararası kamuoyunda itibarsızlığa neden olan darbelerden, muhtıralardan ve müdahalelerden çok çektik. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin artık böyle meselelerle kaybedecek zamanı yok. Milletimizin, böyle meselelere paye vermeye de hiç niyeti yok. 15 Temmuz’da millet bunu bütün dünyaya gösterdi. Fakat, köklü çözümlere ihtiyacımız var. Bize, bu gibi sorunların ortaya çıkmasına meydan vermeyen yapısal çözümler gerekiyor. Biliyorsunuz, önemli bir Anayasa değişikliğine, referandum sürecine giriyoruz. Bazıları soruyor! Anayasa değişikliği ile, iş dünyasının ne derdi var ki? Size ne Anayasadan? Anayasanın hangi maddesi iş yapmanıza engel oluyor ki, siz de fikir söylüyorsunuz? Bırakın, o yorumları, akademisyenler yapsın. Siyasetçiler yapsın, diyorlar. İşlerine öyle geldiği için, böyle konuşuyorlar. İzninizle, işin siyasetçilere ait kısmını onlara bırakarak, siyasi yorumlara hiç girmeden, bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Evet, biz iş dünyası, Anayasadan etkileniyoruz. İş yapmamız, Anayasanın yanlış yorumları, garip maddeleri, acayip uygulamalarıyla, açıkça engelleniyor. Ama, kimileri de, gayet iyi bildikleri halde, bunu görmezden geliyor. Nasıl mı? Ben bir mühendisim. Analitik düşünürüm. Analiz eder, en iyi çözüme odaklanırım. Anayasa değişikliği sürecini de, yapısal çözüm bağlamında değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle, mevcut sistem arızalı. MÜSİAD olarak, Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmesi sürecinin başından beri söylediğimiz bir gerçek var. Bu da, Türkiye’de, Kuvvetler Ayrılığı olarak ifade edilen, ama kurgusunda Kuvvetler Karmaşası olan sistemin mutlaka değiştirilmesi ihtiyacıdır. Hepimizin bildiği gibi, anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alarak, yönetme sürecinde bağlı olduğu kuralları belirler. Fakat bu sınır, kesinlikle, demokrasinin yürürlükte olduğu bir ülkede, halk tarafından seçilmiş meşru iktidarı ‘’köşeye sıkıştırmak’’ ve ‘’iş yapamaz hale getirmek’’ anlamına gelmez, gelmemelidir. Aksi halde, temel hak ve özgürlükleri “güvence” altına alma çabaları, devlet üzerinde hegemonyasını kurmaya çalışan bir takım vesayetçi güçlerin, kendi iktidarlarını pekiştirmesi ve yönetimi ele geçirmesi sonucunu doğurur. Ve maalesef, ülkemizin son dönemlerindeki anayasalar da, bugüne kadar hep bu sonucu doğurmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin son anayasalarının yapım süreçleri incelendiğinde, karşımıza toplum iradesini dışlayan ve yok sayan, meşru olmayan güçler, silahlı kuvvetler ve darbeler çıkıyor. 1961 ve 1982 anayasaları, darbeler sonucunda yürürlüğe girdi. 1961 anayasasında öngörülen Cumhuriyet Senatosu ve 1982 anayasasını hazırlayan Milli Güvenlik Konseyi, vesayet yönetiminin en bariz örnekleridir. Halkın iradesini hiçe sayarak, darbelerle yeni bir devlet düzeni kuran vesayetçi zihniyet, kendi gücünün zayıfladığı ve halkın söz sahibi olmaya çalıştığı her dönemde, açık veya üstü örtülü şekilde milletin seçtiği iktidara müdahalede bulunmuş, kendini daima iktidarın asıl sahibi olarak görmüştür. Vesayetçi zihniyetin önüne koyduğu siyasi ve hukuki engelleri aşarak milletin oylarıyla görev başına gelmeyi başaran ve bu zihniyetin kuklası olmayı reddeden liderlerse; tehditlerle, şantajlarla, suikastlarla, darbe girişimleriyle karşılaşmıştır. Bu girişimlerin nereye varabileceğini 15 Temmuz’da gördük. Fakat 16 Temmuz 2016 sabahı itibariyle, milletimiz, hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız kendisinde olduğunu tüm dünyaya ilan ve ispat ederek bütün hesapları bozdu. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok. 2007 yılında, bu ülkenin seçimle göreve gelmiş olan hükümetine bir e-muhtıra verilmişti. Devamında, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin garabetini de, birlikte yaşadık. Zoraki icad edilen bir yorum ile, Anayasa yorumlandı ve 367 saçmalığı üretildi. Cumhurbaşkanını seçemiyordu bu milletin Meclisi. O seçememe hali devam etseydi ne olacaktı? Mevcut Anayasanın dayatılan garip bir yorumu sonucu, Cumhurbaşkanı seçememiş bir meclisimiz olacaktı. Bir Kaos ortamı yani. Biz bunlarla uğraştırılırken, 2008 yılına girdik. Etkileri bütün dünyada hala devam eden Dünya Ekonomik Krizinin baş gösterdiği yıla girdik yani. Bizim gibi, darbe sorunu olmayan, Ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin bile hala baş edemediği 2008 krizinin başladığı yıla girdik yani. Tam da o yıl, bir de baktık ki, İktidar partisine karşı da bir kapatma davası açıldı. Aslında, bir anlamda, kapatma kararı çıkar gibi de oldu. Anayasa Mahkemesinde 6'ya 5 bir oy sonucu çıktı. Çoğunluk sağlandı. Ama, yetmedi. 7'ye 4 olsa, İktidar Partisi kapatılmıştı. O günler atlatıldığı için daha rahat konuşuyorum. Bir an için, gelin, büyük bir oyla iktidara gelen, toplumsal bakımdan çok geniş bir karşılığı bulunan iktidar partisinin, gerçekten kapatıldığını düşünelim. Cumhurbaşkanı da, seçilememiş. Dünyada da, 1930 Ekonomik Buhranından sonraki en büyük Ekonomik Kriz hüküm sürüyor. Hiç bir ülke ne yapacağını bilmiyor. Yani, tam bir siyasi ve ekonomik belirsizlik ortamı. Kaos. Acaba, toplumsal yankıları nasıl olurdu? İnsan düşünmek bile istemiyor. Ya, ekonomik sonuçları? Hangi işadamı böyle bir ülkede iş yapmak ister? Hangi iş adamı, önünü göremediği bir ortamda, ilave istihdam oluşturmaya çalışır? Herkes kendi canının derdine düşmüşken! Bir Ülke, İş Dünyasından ne bekler? Daha fazla yatırım, Daha fazla, istihdam, Daha fazla katma değer. Peki, İş Dünyası, bunları yapabilmek için, içinde yaşadığı ortamdan neler bekler? Çok basit. 3 kelime. Huzur, Güven, İstikrar. Bir başka ifadeyle, SAMEKS Endeksini açıklarken söylediğim gibi, önünü görmek ister. Geleceğe, olabildiğince garanti ile bakmak ister. Önüne çıkabilecek muhtemel engelleri, öngörebilmek ister. Kaos istemez. Belirsizlik istemez. Peki, örnek olarak anlattığım o kaos ortamını, hazırlayan neydi? Dayatılmış Darbe Anayasası. Demek ki, Anayasa ile, İş Dünyasının işini yapamaması arasında, direk bir bağlantı varmış. Demek ki, bizim iş yapmamız, Anayasa temelli bir takım olaylar zinciriyle engellenebiliyormuş. Bereket versin ki, bu süreçler atlatıldı. Ve hepsinin sonrasında, kısmi bir Anayasa değişikliği yapıldı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi esası benimsendi. Bu düzenlemeyle, aslında darbe Anayasasıyla müthiş yetkilerle donatılmış ama, gerektiğinde Çankaya Köşkü’yle sınırlanan “bürokrat” cumhurbaşkanından; meşruiyetini halka dayandıran, ‘’cumhur’’ ile doğrudan ilişkide, yetkilerini kullanmaktan çekinmeyen “siyasetçi” cumhurbaşkanına geçiş süreci başladı. Fakat, bu düzenleme sonrasında, hem cumhurbaşkanı, hem de Başbakan ve hükümet halk tarafından seçildiği için, yürütmeyi oluşturan güçler arasında “çift başlılık” ve "güç dengesizliği" gibi bir sorunla karşılaşıldı. Zoraki süreçlerde çözüm arayışına gidilince, bu tip sonuçları da kaçınılmaz olabiliyor. Elden ne gelir! Döğüşte yumruk sayılmaz, misali. Yine, iş dünyasının hoşlanmayacağı bir tablo daha ortaya çıktı. Belirsizlik. Öngörememek. Geleceği tahmin edememek. Yatırım iştahının kaçması. İş yapma enerjisini kaybetmek. İşte biz, bu tabloyu Arzu Etmiyoruz. Onun için, Cumhurbaşkanının millet tarafından seçim sürecinin başında, daha adayların isimleri resmî olarak açıklanmamışken, kuvvetler ayrılığı denilen, fakat kurgusunda kuvvetler karmaşası bulunan bu sistemin değişmesi gerektiğini söyledik. O zamandan beridir de, aynı şeyi söylüyoruz. Çünkü bu durum, güçler karmaşasını ve siyasi krizleri ortadan kaldırarak, hükümet sisteminde istikrarı sağlayacak esaslı bir anayasa değişikliğini mecbur kılıyor. Bugün, tamamen yasal yetkilerini kullanan, bunları kullandığı için de kimilerince eleştirilen, fakat sorumluluk da taşımayan bir Cumhurbaşkanlığı var. Üstelik, millet tarafından seçilmek gibi güçlü bir dayanağa da sahip. Sistemin hem fiili ve yasal tanımlanması, hem de Türkiye'ye durumu ayak tarif bağı edecek olan şekilde taraflarının düzenlenmesi gerekiyordu. Bugün yapılan değişiklik tam olarak bu. Kısacası, bize göre Meclis'te yapılan ve 16 Nisan’da milletin oyuna sunulacak olan değişiklik, bir tercih değil, bir ihtiyaç. Biz, iş dünyası olarak, sürdürülebilir bir kalkınma için, Türkiye’nin bu ihtiyacının karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Değerli Misafirler, Sizlere ilginç bir istatistik aktarayım: Dünya Bankası’nın, İş Yapma Kolaylığı diye bir Endeksi var. 2016 yılının Ekim raporuna göre, Türkiye, 190 ülke arasında; İşe Başlama Kolaylığında 79’uncu, Vergi Ödeme Kolaylığında 128’inci, İnşaat İzni Alma Kolaylığında 102’inci, Sınır Dışı Ticaret Yapma Kolaylığında 70’inci, Elektrik Bağlatmada 58’inci, Mülk Kaydı Yaptırma Kolaylığında 54’üncü, Kredi Alma Kolaylığında 82’inci, İflas Durumlarının Halledilmesi Kolaylığında 126’ncı, Sözleşmelerin Uygulanması Kolaylığında 33’üncü ve Yatırımcının Korunmasında 22’inci sırada yer alıyor. Bu rakamlar, hepimizin şikâyet ettiği, işlerin yavaş yürümesine, yani atalete işaret ediyor. Allah aşkına, şu milletin aşkı olmasa, böyle bir ortamda, iş adamları, yeni yatırım, ya da yeni istihdam için kendini paralar mı? Zaten, paralasa da ne olacak? Görüyordunuz, İşler yürümüyor ki! Ve, biz bunu çok uzun zamandır dile getiriyoruz. Çünkü, yavaş ilerleyen bir sistemden en çok etkilenen kesimlerin başında elbette iş dünyası geliyor. Verimsizlik, iş dünyasını batırır. İşini zamanında ve doğru şekilde yapamamak, iş dünyasının rekabetçiliğini katleder. Raporlarımıza bakarsanız, bu sorunların çözümü için teklif ettiğimiz önerileri de görebilirsiniz. Kamu kurumlarının yönetim yapısının, iş dünyasının dinamizmine ayak uydurabilecek, beklentilerine cevap verebilecek şekilde yeniden kurgulanması gerektiğini ifade ediyoruz. Dünya genelinde çok hızlı teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir çağda, hızın kendisinin bile hızlandığı bir çağda, hantallığın telafisi olabilir mi? Kesinlikle olamaz. Bu nedenle, halkımızın tabiriyle, bugün gidip yarın gelmemek için, kararların daha çabuk alınması, işlerin daha çabuk yürümesi için; kısacası, ekonomideki çarkların daha hızlı dönebilmesi için, referandum sürecini iyi anlamak, iyi yorumlamak gerektiğini düşünüyorum. Dolar ve Euro kurunun Hükümet tarafından 1,5 yıl ileriye doğru ilan edildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir toplantı içinde; "Anayasa kitapçığı masada fırlatıldı mı, yoksa sertçe ileriye doğru ittirildi mi" tartışmaları sonunda, çok ciddi bir hükümet krizimiz olmasını istemiyorum. Böylesi bir gerekçeye dayandırılan bir siyasi kriz ve onun sonrasında çıkan ekonomik kriz sonrası, Doların, 687 TL'den 1.700 TL'ye fırladığı bir ülkenin iş adamı olmak istemiyorum. O kriz sonrasında da, kamuda çalışanlar yine her ayın sonunda düzenli olarak maaşlarını almaya devam ederken, iş yeri kapanan yüzlerce, binlerce iş adamından birisi olmak istemiyorum. Niye isteyeyim ki? Kim, böyle bir ortamda yatırım yapmak ister? Kim, hükümet tarafından 1,5 yıl boyunca ilan edilmiş bir döviz kuru ortadayken ve bütün planlarını ve yatırımlarını, fizibilitesini ona göre yapmışken, aniden %150 devalüasyon ile karşılaşmak ister ki? Hiç kimse. İşte, bu temel gerekçelerden hareketle, bu referandumun, birçok sorunun çözümü için bir imkân olduğunu hatırda tutmalı ve bu imkânı iyi değerlendirmeliyiz. Geleceğimize sahip çıkmalıyız. İşte, bu sebeplerle, Anayasalar ve özelinde bu Anayasa değişikliği, elbette tüm milletimiz için, ama özellikle iş dünyası için de çok önemli. Burada, konuşmamın başlarında ifade ettiğim gibi, siyasi değerlendirmelere girmedim. Anayasa maddelerinin yorumlarına da girmedim. Konuya, iş dünyasının bakışı açısından ve temel yaklaşımlardan hareketle bakmaya gayret ettim. Umarım, çoğu zaten bildikleriniz olan bazı gerçekleri, farklı bir bakış açısıyla yansıtabilmişimdir. Bu duygularla sözlerime son verirken, normal SAMEKS Endeksi açıklama sınırlarının biraz dışına çıkan, ama, önemi sebebiyle değinilmesi gereken konuları içeren bu toplantımızda beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. Nail OLPAK MÜSİAD Genel Başkanı