ARSlAN KILIÇ "Ermeni soykırımı" konusunda Aybar'ın Sartre'ı nasıl ikna etti MEHMET PERINÇEK Çarlık arşivlerinden Ermeni meselesi üzerine 20 yeni belge (1914-1918) ŞÜKRÜ SERVER AYA Ermeni meselesi nin arkasındaki gerçekler ll ll (Yaygın süreli) IÇINDEKILER BU SAYlDA 2 ARSLAN KILIÇ "Ermeni soykırımı" konusunda Aybar'ın Sartre'ı ikna etmesi 3 M. ALi AYBAR Russel Mahkemesi'nde "Ermeni soykırımı" üzerine Aybar-Satre tartışması MEHMET PERiNÇEK Çarlık arşivlerinden Ermeni meselesi üzerine 20 yeni belge (1914-1918) 19 37 ŞÜKRÜ SERVER AYA "Ermeni meselesi" nin arkasındaki gerçekler 57 SERVET CÖMERT Büyük Ortadoğu Projesi ve Ortadoğu 75 NiSAN 2008 Sayı 219 Ayda bir cıkar SAH[Bİ Güney Yayıncılık Reklamcılık Maıbaacılık Organizasyon San. ve Tic. Ltd. Ş ıi SORUMLU YAZlİŞLERi MÜDÜRÜ Z. Ruhsar Şenoğlu GENEL YAYlN YONETMENI Arslan Kılıç SAYFA SEKRETERi Mahmut Şen - Mclih Yıldınm TEK NİK SORUMLU Mutlu Selçuk YÖNETİM YERİ Alemdar Mah. Divanyolu Cad. Erçevik İşhanı No: 54/311 Sultanahmct/İsıanbu1 Tel: 0212 520 04 94 ABONE KOŞULLARI 1 Y ıllık: 48 YTL 6Aylık: 24 YTL Kurumlar için 1 Yıllık: 55 YTL Yurdışı Yıllık: 35 EURO Yurtdışı Fiyaıı: 3 EURO Amerika ve Uzakdoğu: 1 Yıllık: 70 $ 6 Aylık: 35 $ Yu rtiçi Posıaccki: Meıin Aktaş 5004277 YURTDIŞI Ercan Bora! Frankenallc. 39 60327 Frankfurt 1 M Tel: 069/7392341 Hesap No: Konto NR: 292460200 BLZ (Banka NR): 50080000 Dresdner Bank AG Frankfurt am, MAİ. Frankfurt 1 M Deusthland Mehmet Ak if Genç İsviçre, Zürchcr Kantonalbank, Konto-NR. 1119 00 83 618 Tel ve Faks: (İsv içre dışı ülkeler içi n) 0041 44 3030 715, (İsvi çre içi) 044 3030 7 ı S İLANLAR Kapak İçi: 750 YTL iç Sayfalar: 500 YTL BASK! Uğur Maıbaası DAGlTIM Merkez Dağııım e-mail: ıcoriX9@hounail.com Web: www.ip .org,.ır/ıcori ISSN ı 30 1-66687 İletişim/Abone tel-faks : (0212) 251 51 22 1 TEORi • Nisan 2008 bu say1da Aybar'dan sosyalist yurtseverlik dersi ve Mütareke istanbul'u operasyonlan Teori'nin Nisan 2008 sayısının kapak konuswıun, Türkiye işçi Partisi Genel Başkanı ve Türkiye sosyalist hareketinin anıt adlarından Mehmet Ali Aybar ' ın Türiye'nin solcularına verdiği sosyalist yurtseverlik dersi oluşturuyor. Aybar, 1967'de ünlü Russell Mahkemesi'nde J. P. Sartre'ın "Ermeni soykınmı "ından söz etmesi üzerine, bu iddiaya karşı hemen ve Sartre ' ı da. mahkemeyi de ikna eden bir itirazda bulunuyor. İtirazı kabul ediliyor ve bu iddia mahkeme tutanaklanndan ve Sarte'ın raporundan çıkarılıyor. Bu ol ayuı hikayesini ve Aybar'ın tavrının gerekçesini kendi kaleminden okuyacaksınıı. Aybar'ın bu tavrının anlamını Teori Genel Yayın Yönetmeni Arslan Kılıç yazdı . Dergimizi baskıya hazırladığımız sırada Türkiye büyük bir operasyonla çalkalamlı. 21 Mart Cuma günü sabaha karşı yapılan ve İşçi Partisi Genel Başkaru Doğu Perinçek'i Ulusal Kanal ve Aydınlık dergisi Genel Yayın Yönetmenlerini, Kemalist aydınlar İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Kemal Aleındaroğlu'nu, Aydınlık yazarı Adan Akfırat'ı ve iş adamı İbrahim Benli'yi hedef alan bu operasyon Türkiye'nin devrimcilerine Mütareke İstanbul'u operasyonlarını hatırlattı. Hiirriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, 2007 yılının son günlerinde yazdığı "Gidişat Nereye?" başlıklı yazısında, bugünkü gidiş tersine çevrilmezse, 2010 yılında Türkiye'de TV'lerden "İsranbul'un A semtinde yapılan operasyonda 10 kişilik Kemalist terör hücresi çökertildi", "Ankara'da 20 kişilik Atatürkçü terörist yakalandı" haberlerini duyacağımızı iddia etmişti. 21 Mart operac;yonu Yılmaı. Özdil'i, zamanı iki yıl öne alarak doğruladı. Aynı gün Ali Kemal medyası bu Damar Ferit operasyonunu dünyaya. Yılmaz Özdil'in iki yıl sonrası için tahmin ettiği anonslarla duyuruldu. Operasyon ve bu anonslar, zamanlama bakımından, 22 Mart günü Türkiye'ye gelen Dick Chaney'e armağan olarak planlannuştır. Olayın bir yanı budur. Doğu Perinçek, Ferit ilsever, Serhan Bolluk ve Adnan Al<fırat'ın tutuklanma gerekçeleri konusunda Ali Kemal basınından sızdırılan bilgilere bakarsak, Doğu Perinçek ve arkadaşları Susurlukçularla birlikte darbe ortam ı yaratmak üzere çete kurmuşlar. Bu tutuklama ister istemez akıllara Nemrut Mustafa Paşa Divanlarını getiriyor. Oradada Kuvayı Milliyeciler gerçekte vatansever olduklan için tutuklanıyorlardı; ama gererçeye "çete oluşturduklan" yazılıyordu. Türkiye bugün o günkü konumlara sürüklenın iştir. Olayın diğer yanı da budur. Türkiye 1922'de Damat Feritleri, Ali Kemalleri. Nemrut Mustafa Paşalan tarihin çöplüğüne göndermişse, 2020 ' lcre varmadan bugünki mirasçılarını da gönderecektir. nasıl Gelecek sayıda 2 buluşmak dilcğiyle ... TEORi • Nisan 2008 Arslan Kthç Teori Derxisi Genel Yaym Yönermeni "Ermeni soyk1r1m1" konusunda Aybar'In Sartre'1 ikna etmesi Teori'nin bu sayısının kapak konusunu, Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden, eski Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın Batı merkezli "Ermeni soykırımı" iddiasına 1960'1ı yıllarda verdiği cevap oluşturmaktadır . iddia Aybar' m karşısına, J967'deki uluslararası Russell Mahkemesi'nde çıkmıştır. İddiayı bu ünlü mahkemeye taşıyan da başka bir ünlü; aynı zamanda Russell Mahkemesi 'nin de üyesi .o Jan Fnmsız aydını Jean Paul Sartre'dır. Yaşı 50'nin üzerinde olan Türkiye aydınları bu mahkemeyi, Aybar ve Sartre ' ın Russell Mahkemesi'ndeki görevlerini, mahkeme.nin l960'1arda AB D emperyalizmine karşı mücadelede oynadığı tarihi rolü bilirler. Bu yazıda, bilmeyen ve unutmuş olan okurlarımız için bu konularda bilgi verilecek ve Aybar'ın 1960'lardaki cevabının tarihi önemi açıklanacaktır. "Soykırım" tezinin uykudan uyandırılması tarihi " Ermeni soykırımı" iddiası, Birinci Dünya Savaşı 'nın sonuna doğru, İngiliz ve Fransız emperyalistlerince oıiaya atıldı. Savaş sırasında Çarlık RusyasJ ilc birlikte kışkırtıp ateşe sürdükleri Ermenilerin başlarına gelen felaketin baş sorumlulan olan bu devletler, hem Ermeniler üzerine olan henüz sona ermemiş planlannm bir parçası, hem de ateşe attıkları bu halkı elde tutmanın, onun koruyucusu rolünü sürdürmenin yolu olarak, savaş sırasında Osmanlı hükümetinin Ermeni !ere soykırım 1 uyguladığı iddiasını ortaya attılar. Sonradan "Sovyetler Birliği" olarak anılacak coğrafya­ da Ekim Devrimi'nin, Türkiye ' de Ulusal Kurtuluş Savaşı 'mn zaferinin kesin leşmesinden sonra "Ermeni soykınını ı' ' iddiası gerek emperyalistlerce, gerekse onlaruı 1 "Soykı rı nı" sözcüğü ve kavramı siyaseL liı.enuüriine ll. Diinya Savaşı'ndan 3 TEORi • Nisan 2008 işbirlikçisi milliyetçi Ermeni çevrelerince rafa kaldırıldı. Daha sahipleri tezlerini rafa kaldırmak :orunda kaldiiar. Çünkü, Ermeni sorununun cereyan ettiği coğrafyada artık iki devrimci hükümet vardı ve bu devrimci hükümetler emperyalizm odaklı iddia ve saldırılara, gerçekler zemin inde ve kararlı bir mücadele siyaseti izlediler. Bu sorunun asıl suçlusunun emperyalistler ve Ermeni gericileri olduğunu belgeleriyle, kanıtlarıyla ortaya koydular. Özellikle Rus devrimcileri, bu konudaki Çarlık belgelerini dünyaya açıklayarak, Birinci Dünya Savaşı 'nın emperyalist müttefikleri İngiltere. Fransa ve Çarlık Rusyas ı· nın bu konuda oynadıkları uğursuz rolü teşhir ettiler ve onların savaş sırasındaki olaylara ilişkin iddialarına ağır darbeler indirdiler. Yine her iki devrimci merkez, Türkiye'nin bu olaylardaki nesnel konumunun ·'vatan savunmas ı " ve bu nedenle emperyalizm ve işbir­ likçilerine karşı yürüttüğü savaş ın da tarihsel ve siyasi bakı mdan haklı, meşru bir savaş olduğunu cümle aleme ilan ettiler. Bu devrimci tutum ve siyaset, gerek emperyalistlerin gerekse işbirlikçilerinin gerici ve haksız propagandalarının püskürtülmesini ve susturulmasını sağladı. ve şoven doğrusu, iddianın "Ermeni soykırımı" iddiaları, l960'lı yılların ikinci yansında, 1920'lerde yatırıldığı uykudan uyandırılıp tekrar sahneye sürüldü. iddianın merkezi ise, sanıldığının ve Türkiye'deki Balı muhiplerince üstü kapatıldığının aksine, o sırda bir SSCB cumhuriyeti olan Ermenistan değil, emperyalist Batı devletleri idi . Bu yıllarda özellikle ABD, Fransa ve İngiltere'de birbiri ardından, "Ermeni soykırım anıtları" dikme, 24 Nisan'ı "Ermeni soykırım günü" ilan etme, "Ermeni soykırımını kınaına" bildirileri yayınlama eylemleri sökün etti . Daha da önemlisi, bu kararlan alanlar ve ..soykırım" bildirileri yayımlayanlar, bu emperyalist devletlerin sözde NGO'ları filan değil; parlamentolan, hükümetleri, Belediye Başkanlan, Valileri, Devlet Başkarıları (ABD), Başbakanları gibi en yüksek devlet organları ve temsilcileri idi. Bu girişimleri 1970'lerde ASA LA ve eylemleri izledi. Daha sonrası ise biliniyor. Batılı devletler parlamentolarından ardı ardına " soykırım " kararlarının çı karılması, bu kararlard aki "soykınm"ın kapsamına Rum-Pontus, Kürt, Süryani ''soykınmlan" ile "soykırıın suçu"111Jn içine Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın eklenmesi, tazminat ve yer yer· ··sınır düzeltme" (toprak) Lalcplcri vb vb. Sav~ yıllan boyunca Nazilcrin Yahudilere ve diğer bazı ulusal topluluklara büyük çaplı ve ıoplu katliamlar, --soykınm·· olara!. adlandırıldı ve Birleşmi~ Milletler'in 9 Aralık ı948 Tarih. 260 A·lll Sayılı Kar.uı ilc .. soykırınf· kavramı tanımlandı. Ermenileri n Birinci Dünya Savaşı sırasında maruz kaldığı öldürümlcr için gerek o tarihlerde gerek savaş sonrasında hu kavram kullanıl mıyordu. Onun yerine ve o an lamda, ··kaıliaın" , ··kıyım·•, '·i mha··ıcrinılcri kullanılıyordu. U luslararası çevrelerde ve Batı ' daki Ermeni dias· pora~ınca '·Eııneni soykın mı" söylemi ı965 yılından iıibaren kull::uıı lnıaya başlandı. sonra girdi. uyguladığı 4 TEORi • Nisan 2008 ..Ermeni soykınmı" iddialarrum canlandırıldığı 1960'1ı yıllarm ikinci yarısı, Ankara ve Moskova 'nın devrimci süngülerinin düştüğü, karşıdevrimin eline geçtikleri dönemdir. Maalesef, Türkiye'nin emperyalizme karşı savaşında, 20. yüzyılın son çeyreğindeki ve henüz giıdiğimiz 21. yüzyılın başındaki en büyük gerçeği budur. Ankara'nın karşıdevrimin eline geçmesi , aynı zamanda emperyalist saldırı ve cesaretierin artması, Sevr planlarının tekrar dirilmesi ve önümüze konması demektir. Ankara 'nın, 20. yüzyılın başında modem Türkiy~'nin kuruluşundaki en büyük müttefi.kindcn , sosyalist Moskova'dan mahrum kalması, Moskova'nın da karşıdevrim güçlerinin eline geçmesi, Türkiye üzerindeki emperyalist plan, abluka ve dayatmaların daha da yoğunlaşmasına yol açrmştır. Bugün Türkiye ve dünyadaki birçok aklı başında ve kişilik­ li insan, Batılı emperyalistlerin Türkiye'yi itip kakmalanna, Türk ins anını aşağılamalarına, Türk hükümetleri ve devleti üzerindeki amir tavırlarına bakarak, " Atatürk zamanında bunlar hiç olabilir miydi?" diye hayıflamyorlar. ABD'nin (ve yer yer de kuyruğuna taktığı emperyalist müttefiklerinin) dünya çapındaki pervasızlığına, dünyanın geri kalanını hiçe sayan kabadayılığına ve kendi ülkelerindeki dahil, dünya emekçilerine ve ezilen uluslarına reva gördüğü muamelelere bakarak, "Devrimci Sovyetler Birliği 'nin dünyada kapitalist-emperyalizm canavarım dizginlediği, onu 'terbiye' ederek ' sosyal kapitalizm 'e dönüşmesine yol açtığı dönemlerde bunlar yaşanabilir miydi?" diye haklı olarak üzülüyorlar. Evet, Ankara ve Moskova devrim merkeziyken ne Türkiye ne de dünya bugün yaşanan emperyalist saldırganlıkları yaşardı : kapitalistemperyalizmin 20. yüzyılın başında parçalanıp atılan dünyanın tek egemeni olma planı tekrar diriltilebilirdi. Russel uluslararası mahkemesinde Aybar'ın önüne çıkan "soykırım" suçlaması Yukarıda , 1920'1erde Ankara ve Moskova tarafından tarihin çöplüğüne gönderilen ''Ermeni soykırımı" emperyalist tezinin, 1960 ' 1arda Batılılarca çöplükten çıkarılarak tekrar sahneye sürüldüğüni.i söyledik. ABD'de (Sanfransisko'da), Fransa'da (Paris 'te, Marsilya'da) ..Ermeni soykırım anıtı" dikme2 , "'Ermeni soykırımı'nı tanıma ve kınama' ' girişimleri bu yıllarda başladı. 1967'de, ABD' nin Vıetııam 'da işlediği savaş suçlarını saptamak üzere dünyanın ilerici, 2 4 Haziran 1968'de Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğine atanan Hasan Esat Iş ı k'ın görev i birini, Fransız hükümet ve yerel ınakaınların ın huyıllarda deprcşıniş olan"Emıeni soykırım ı" ıo::zini savunma ve uluslararası plrafomlara taşıma sırasınd~ki ba'il ıca uğraşlanndan 5 TEORi • Nisan 2008 anüemperyalist, sosyalist aydınlanm;a kumlan Russel Mahkemesi'ni;n önüne "Ermeni soykırımı" iddiası getirildi. Ru~sel Mahkemesi hakkında aşağıda d.aha ayrıntılı bilgi Konu Russel Mahkemesi'ne, mahkemenin dünya çapında tanınmı~ ve saygın üyelerinden FransLZ filozofu Jean-Paul Sarrre tarafından getirilnıişti. Sartre, bileşimi , yaptığı i~ ve aldığı kararlar bakımından daha sonra kendi kadar ünlenen ve saygınlık kazanan bu mahl>.emede göreve ç.ağrıldığında, eline sözde ilerici bazı Fransız aydınlarınca tutu~turulan bu iddiayı mahkemeye sttndu~u "Soykırım" bildirisine koymuş ; ama , yine mahkeme üy ~si ve Türkiye işçi Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın bu konuda mahkeme üyelerini ve bizzat Sartre'ı aydınlatan bilgilendintresinden ve bu gerici teze sert bir şekilde, karşı ÇJkmasmdan şonra, bu iddiay ı savunmaktan vazgeçmişti. Bu konuda da aşağıda daha aynntılı bilgi s unacağız. Bu olayı burada anmamızın nedeni, "Ermeni soykınını" iddiasının tekrar BatıiLlaı:ca ve 1960 '1 arın ikinci yarısında canlandınldığını göstermek içindir. vereceğiz. ABD'nin Vietnam savaşı ve yenilgisi Russel Mahkemesi 'ne geçmeden örtce, okuyuculannuza bu mahkemenin kurulmasmaneden olan, bugün artık ortalanla 50 yıllık bir tarih olmuş ABD'nin Vietnam Sav aşı hakkında kısa bir bilgi sunaoağız. Vietnam, bir Güneydoğu Asya ülke~idir. Güneydoğu Asya'nın Çin Hindi bölgesi ülkelerinden biridir ( diğerleri Kambö.Çya ve Laos). l850 ' lerin başında Çin Hindi' ne Huistiyan misyonerlerle giren Fransa, 188Ü'lerd.~ tüm bölgenin s.ömürge1eştirilmesini tamamladı. Sömürge egeıiıenliğinin kurulması, küçük büyük saY,ısız direnişin çok vahşi ve kanlı y.öntemlerle bastırılması sonucu gerçekle ştirildi. Direnişler ve gittikçe daha da sertleşmiş bas tıtma hareketleri , Fransa'nın 1954'teki yenilgisine kadar sürdü. Direnişe. 1930'lara kadar feodal ve burjuva yurtsever güçler önefetlik etti. 3 Şubat 1930'da Ho Şi Minh'ln3 önderlik ettigi bir grup Vietnamlı sosyalist tarafından kurulan Vietnam Komünist Partis i, girişimlcrine ·karşı (jiplçınıat, aydııı a-çılmasını mücadele oluşturmuşmr. Dışişleri Bakaıılığı"ııın ycı-i~ıirdiği bu değerli ve .dcv.lel adamı. l973' te Marsi lya'a<ı "Emieni Soykırını Anııı""ıı ı n diplomatik giJişinılcıköııleyenıeyiııce. Framız hükümet ini prqresto ederek P<ıris e'lçi liği gönfvini bırakıp Fransa:" yı rcrk etmiş ve Ankara' ya dönmüştür. Hasan f.. Işık 1973 ve 1977 sc~i;nkrl:ııde CHP' den milletvekili (Bursa) seçilerek 1974 ve 1977'dc J...uruları Ecc\-il hiikümederinde MSB görev inde bulunmu~tur. 3 1-lo Şi Miıılı: Vicın;ım ul u~aJ kurtuluş harel;eti ve devriminin önderi. Vi~rriam Demoknııiı-.. Cumhuriyeti'nin kw·ucusu (2 Eyliil 1945) ve ilk Ba~ bakn:nı. 1890"da Vicmant"ın de:vrimci geleneği ite ünHi NglıcAn ilimi~ doğdu. 6 TEORi • Nisan 2008 1931 'de, Bindiçini bölgesindeki sosyalistlerin birliğini sağlamak üzere, Haziran 1929'da kurulmuş bulunan Çin I-Iindi Komünist Partisi 'ne katıldı. ÇHKP, kısa sürede Çin Hindi yanmadasındaki bütün sosyalist ve yurtsever güçleri birleştirmeyi başararak direnişin önderliğini yapmaya başladı . İkinci Dünya Savaşı 'nın başında bölge Japonlar tarafından işgal edildi ve Bindiçini yanmadası savaş boyunca Japon egemenliğinde kaldı. Başlangıçta Japonya 'nın Çin' e saldırısını, ''Çin' deki devrimci gelişmenin Çin H indi' ne sıçramasını engelleyeceği" hesabıyla destekleyen Fransa, Hitler' e teslim olmasından ( 18 Haziran 1940) yirmi dörr saat sonra, Vietnam'da Japonya'nın ültimatomuyla karşılaştı. Vichy hükümeti ültimatomu kabul ederek Japonya ile anlaştı. Vietnam'daki Fransız Genel Valisi ile Japon askeri yetkilisi tarafından 30 Ağustos 1940'ta imzalanan anlaşmaya göre, Fransa Japonya 'nın bölgedeki egemenliğini kabul ediyordu; Japonya ise, Fransa 'nın Çin Hi ndi 'nde ki "öncelikli haklarına" dokunmayacaktı. Vietnam 'daki Fransız askeri gücü Hanoi, Hayfong gibi belli merkezlerdeki garnizonlarda toplanacak ve zorunlu bir durum olmadıkça buralardan dışarı çıkmayacaktı. Çin Hindi Komünist Partisi, başlangıçtan beri uyguladığı geniş cephe siyasetini dünya savaşı yıllarında daha da geliştirerek, hem Japon işgaline hem de Fransız sömürgeci varlığına karşı geniş bir direniş cephesi örgütledi. Mayıs 1941 'de, Vietnan1 kururuluş mücadelesine damgasını vuracak ve o güne kadarki en geniş ve birleşik cephe örgütü olacak olan ''Vietnam'ın Bağımsızlığı İçin Devrimci Cephe" (Viet Minh) örgütünü kurdu. 11 Kasım 1945'te ise, ÇHKP, "Viet Minh'in ulusun tüm yurtsever ve bağımsızlıkçı güçlerini kapsayabilmesi için" kendisini feshetti ve Vi et Min h' e katıldı. Parti, 1951 'de (1 1- 19 Şubat) gerçekleştirdiği bir kongreyle tekrar bağımsız olarak örgütlendi ve adını Vietnam İşçe Partisi olarak değiştirdi . Babası, kendisini eğiterek yoksul köylüliikreıı ıııandariııl iğe yiikselmiş. ama aleşii bir yurL~ev­ cr olduğu için de devlet hizmetJeıindcn kovulmuş bir Orta Vietnaınlı ydı. Ho Şi Mi nh. önce kolej, sonra da denizcilik eğitimini yarıda bırakıp Fransız gemilcrinde uiyfalık yaparken . Fransa. ingiltere. Belçika, Hollanda, Almanya, İtalya v~ ABD' yi dolaştı. l9 14'te bir otelin aşçt yanıağı olarak ycrleşıiği Londra'da sosyalist fikirlerle tanı~tı. Sömürgccilik kar§ııı Hintli ve Çiniiieric ilişki kurdu. !91 7'de, Birinci. Dünya Savaşı boyunca yüz binden fazla Vietnam lı nın işçi ve a~ker olarak ıoplandığı Paris'e yerleşti. Burada. Fransız Sosyalist Partisi ' nin sömürgeciliğe karşı mücadele bölümünde ve anti -$ömürgeci bir hareket gc!iştinnck üzere Vietnaın!ılar arasında çalıştı. Bu çalışınalar sıras ında. yıllardır ıa~ıdığı ve giuikçc uerinleşen yurtseverlik duygusunun bir ifadesi olarak ·'Y urtsever Nguyeıı (Nguyeıı Al Quoç)" taknıa adını kullanmaya b'~şladı. l'.i20 'de, FSP'nin Fransa Konıiinisl Partisi'ne 7 TEORi • Nisan 2008 Savaş bittiğinde, yenilen Japonya 'nın çekildiği bölgeye tekrar dönen (1945) Fransa, Viet Mi nh 'in büyük direnişiyle karşılaştı. Japonya 1945'te geri çekilirken bölgeyi üç ''bağımsız" devlete (Vietnam, Kamboçya, Laos) böldü ve savaş yıllannda kendisine boyun eğmiş "Çin Hindi imparatoru" Bao Dai'yc Vietnam'ın bağımsızlığını ilan ettirdi. Viet Minh 1941-45 arasında Japon işgaline karşı yürüttüğü mücadele içinde büyüdü ve güçlendi. Vietnam halkının ülke çapındaki tek temsilcisi haline geldi. 4 Haziran 1945 'te, ülkedeki bütün germa gruplannı birleştirerek Vietnam Ulusal Kurtuluş Ordusu'nu kurdu. İki ay sonra, Japonların çekilmesi ve Fransa'nın tekrar gelmesi arasındaki boşluktan da yararlanarak ülke çapında "Ağustos Ayaklanması"m düzenledi ve Japonların geri çekilirken kurduklan kukla yönetimi devirerek iktidarı aldı. 2 Eylül 1945'te, başkenti Hanoi olan Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin kuruluşu bütün dünyaya duyuruldu. Yönetirnin bütün yurtsever güçlerin katılacağı serbest bir seçimle belirlenmesine kadar, Ho Şi Minh başkanlığında bir geçici hükümet kuruldu. Fakat Fransa, Çin ilindi'ndeki Fransızların "hayatını ve haklarını korumak" gerekçesiyle ve ABD'nin de desteği ile 25 Eylül'de ülkenin güneyine ve Saygon'a yeni askeri kuvvetler çıkardı. Askeri gücünü gittikçe artırarak ülkenin güneyinde bir egemenlik alanı yarattı ve egemenlik alanında Japon işgal yönetiminin "imaparator"u Bao Dai'yi tekrar "tahta'' getirdi . 1946'da Vietnam Demokratik Cumhuriyeti ile sömürgeci Fransız güçleri arasındaki savaş yerıiden başladı. Sekiz yıl süren ve gittikçe şiddetlerren bu savaşta, Vietnam Halk Kurtuluş Ordusu 7 Mayıs l954'te Fransa'nın Çin Hindi'ndeki en büyük garnizonunun bulunduğu Dien Bien Fu 'yu ele geçirdi ve Fransız garnizonunu dağıttı. Ağır yenilgiye uğrayan Fransa, ABD ve . ingiltere'ye başvurarak, "Kore ve Çin Hindi savaşıarına bir çözüm bulmak üzere" 18 Şubat l954'te Berlin 'de toplanan Dörtler dönüşmesinin ve Kominıcrn'e katılmasının karara bağlandığı Tours Kongresi'ne "Çin Hindi dclcgcsi·· olarak çağrıldı. Kongrede Komünist Parti'ye dönüşme ve Kominıem'e katılma yönünde oy kullandı ve FKP'nin kurucu ları arasında yer aldı. 1924 'te Konıinıern'in V. Kongresi'ne katılmak üzere Moskova·ya gitti ve bu kongreden sorıra artık siyasi çalışmalarım tümüyle Vicuıaın ve Koınintern delegesi olarak Çin üzerinde yoğunlaştırdı. Ho Şi Minlı"in ve Vietnam işçi Partisi' nin siyasi çizgisi ve devrimci prati~i. dünyanın e;ı:ilen ülkelerinde sosyalist enıcma.~yonalianlc sosyalisı yurtseverliği birlcştinncnin tipik ve başarılı örneklerinden biridir. 1959·da yazdığı ··seni Leninizm ·c Götüren Yol" adlı makalesinde. kendisini so~yal ir.ıne götüren şeyin. "güçlü yurtseverlik"' duygusu ilc düşünsel olarak ··yurtscvcrlikıc derinleşme"" olduğunu belinmi ş ve cklcmişıi: "Sömürge ülkeler için gerçekten yeni bir çağı açan Lenin olmuştur:· 2 Eylül 1969'da Vietnaınlılann ··Ho amca"sı. ··Aydınlatan 1 Bilge adam'"ı, Vietnam Savaşı 'nın en yoğun oldoğu dönemde. kuzeydeki Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak öldü. 1968"in dünya çapındaki büyük devrimci kabarınasının başlıca sloganlanndan biri, ··Ho! ı lo! llo Şi Minh! Bir ki ii~~! Daha fazla Vietn:uıı !"dı. 8 TEORi • Nisan 2008 Konferansı'nuı (Sovyetler Birliği. ABD, İngiltere, Fransa), ilgili diğer taratların tekrar ve hemen toplanmasım ve "Barış talep etti. Dörtler Konferansı ilk toplantısında belidediği 26 Nisan tarihli ve Cenevre'de yapılan ikinci ı.oplantıslnda da bir ilerleme sağ!ayamamıştı. 8 Mayıs 1954 'te Cenevre'de toplanan Barış Konferanşına Fransa ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti temsilcilerinin yanı sua ABD, İngiltere, SSCB , Çin Halk Cumhuriyeti, Kaı:p.boçya, Laos ve Bao Dai·nin "Vietnam Devletiıı temsilcileri de katıldı. Konferansta şu noktalarda anlaşmaya varıldı: 1) Vietnam, 17. paralel çizgisi sınır kabul edilerek şimdilik ibye bö1ünecekti. Kuzeydeki Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'ne karşılık güneyde, sömürgecilerin kendi ·aralarında "gece kulübü imparatoru" diye alayla andıkiarı Bao Dai'nin "imparator" (devlet başkanı), ABD'-de yaşayan ve apar topar Vietnam•a götürülen Ngo Dinh Diem'in hükümet başkanı o!acağı4 "Vietnam Devleti" olacaktı. 2) Ancak en geç iki yıl içinde ( l956'ya kadar) ülke çapında serbest seçim yapılarak hükümet seçimle belirknec.ek ve seçilen hükümet ülkeyi birleştirecekti. 3) Fransa en kısa sürede askeri birliklerini Vietnam' dan çekecek, fakat iki bölgeden hiçbiri ne. uluslararası bir ittifak yapacak. ne de dışandan askeri yardım alacaktı. "Cenevre Konferansı Kararlan"nda Kamboçya ve Laos 'un bağımsızlığı da kabul edildi. Fnms.a bu ülkeleri de ''Hindiçini Konfederasyonu" altında sömürge egemenliği altında tuttnay.a da katılımıyla Görüşmeleri"ne başlamlmasını çalışıyordu. 4 Diem·in ABD'den alınıp para~üUe Viemam'm tepesine indirilmesi. bugünkü "Kawıi modeli."nin ilk uygulama~ıdır. Bi lindiği gibi. ABD'nin Afganistan'ı i~gali öncesinde ABD'de lôkantacı lık yapan ve CIA'ya çalışanH-amir Karzai. iŞgal in tamaml anma~·mdarı hemen sonra ABD'den get;rilip Afganistan'ın tepesine oturıuldu. Diem bu modelin ilk örııeğidir. 17. }:Uzyılda Kaıol i kliği benimseyen ilk ku~ak Viemaınlılardaıı soylu bir ;ıilen in oğlu olan Diem, ı930'Iu yıllarda Bao D.ıi·nin içiş leri Bak;:ınlığı'ıu yapu. Ancak 193S' de Frnıısız Sömürge Valisi ile bir. kcnuda anla~ınaz!ığa düşünce. bakanlıktan a~nlrnak:r.onmda kaldı. !945'tc Vietnam Deıno~a:ıiR Cunilıuriycti'nin kmulma~ı iizcıiııc, bir yandan Ho Şj Minh Kaıoliklerin de-steğin i almak için kentiisi m:: VDC hükümetinde bak<uılık teklif ederken. d iğer yaııtian da tekrar. VDC'yc seı;cnek yaratın~ ya çalışan ~ömürgecilcrin aradığı adam oldu. Ho Şi Minh'in teklifini reddedip sömlirgccilcrlc pazarlığa onıruoca, Viet Minh kuvvet· lerince önce tutuklandı. daha sonra sömlirgecilc:rc çalışmayacağı sözü alınarak serbe8t bırakıldı. Serbest kalır kalmaz Yiem.am ·dan ı: açarak ABD'ye sıgındı. 1954'te ABD tıırafmdmı, Ceııevı:e Konfer:ınsı ile ikiye hölüncn Viemam·ın güneyindeki i~birli.kt;i hükümete Ba.~bakan.o'l.a.rak ·'atandı'·_ ··Görevine'' başlar ba~lamaz, ABD'niıl' yoğun maddi . askeri ve eğitim dest~ği ile.Güney Vietnam'da ynrtsevcrlcre ve kuzeyde VDCye karşı hüyük bir polis ve ordu örgütleme işine girişti. C!A ve Amerik:uı ordusunun dn doğrudan kauldığı, aralı.k~ı;: ve. en kı}~Cı yönıerıılerlc sürdtiıiilen ''bastırma" ve ··p.asifi k.a sy,m" savaşı nda 1üm Güırcy Vicuıam·ı hapishaneye çevirdi. Kendisinin ve eşrnin ailesinden oluşan ve boylu boyunca yolsuzluğa. hırsıı.Jığa .batmış bir hanedan )'ôııcriıni kı.ırınasına, Karolikler dı§tndaki din ve mezhep meıısuplan. özellikl.e Budistler üzerinde de yogun baskı uyg.ula· masına, kukla polis rejimine muhalif her hareketi •'komiinisı ıehlikı:'' sayarak ezmeye k<llkışmıısma rağmen ABl) 1963'e kadar Di em 'i c.ksıcklcdi. ı 963 )''azıuda!1i Budisı rahipler 9 TEORi • Nisan 2008 ABD ile Bao Dai'nin "Vietnam Devleti'. Cenevre Konferansı imzalamak. en başta, Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin uluslarara sı meşruiyetini tanımak · anlamına geliyordu. Ayrıca, kararlardaki "iki yıl içinde serbest seçim" maddesi de ABD'nin hoşuna gitmemişti. İki yıl sonra da olsa , Hindistan, Polonya ve Kanada temsilcilerinden oluşacak bir uluslararası heyet denetimjude gerçekleştirilmesi öngörülen bir seçime, o sırada hararetle izlediği ·'komünizmi sınırlama ve kuşatma" siyaseti bakımından en küçük bir güven duymuyordu. Bu siyasetin gereği olarak zaten son iki yıldır Fransa'nın Vietnam'daki savaşının fınans­ manını tamamını üstlenmişti ve o günlerde de harıl harıl .. Güneydoğu Asya NATO'su" diyebileceğimiz SEATO'nun kuruluşu için kararlarını imzalamadılar. Kararları çalışıyordu. Cenevre Konferansı kararlarını imzalamayan, ama ''anlaşmaları tehlikeye düşürecek güç tehdidi ve kullanımından kaçınacağı" sözü veren ABD, bu sözünde bir saniye olsun durmadı. Cenevre Konferansı ' ndan hemen sonra Manila'da (Filipinler) kurulduğu ilan edilen SEATO (Güneydoğu Asya İttifak Örgütü) Arılaşması'na5, aynı gün ek bir protokolle, "Çin Hindi bölgesinin SEATO'nun koruyucuLuğu altında olduğu" maddesini koydurdu. Böylece ABD bu bölgede Fransa'nın yerini alacağını resmen ilan etti ve kısa süre sonra da, "'Hür' Vietnam Hükümeti'ne yardım" adı altında güneydeki işbirlikçi yön e ti me maddi ve askeri yardım, (silah, teçhizat) ve "askeri danışman" göndermeye başlayarak Vien1aın'a fiilen de "ayakbastı". Diem, 1955 'tc bir askeri darbe yaparak, önce "gece kulübü imparatoru"nu başından atıp "Vietnam Cuınhuri yeti"ni kurduğunu ve kenprotestosunu her zamanki senliği ile ezmeye kalkışınca. 30 Sudisırahip ardı ardına kendini yakarak. iilke çapında çok daha büyük protesto dalgasının yükselmesine neden oldular. Diem böylece aşın derecede yıpranıp tecrit olunca, ABD "aı değiştirmeye.. kar:.ır verdi ve CIA tıırufından düzenlenen hir darbeyle devrildi. Darbeyi öğrcndiğinde. !\BD elçisine telefon ederek görevinden kendi isteğiyle ayrı lacağını açıklamaya hazır olduğunu . ama bunun karşılığında canının buğı~lanmasınt istedi. Oysa, ABD.nin ve darbe yaptırdığı generallerin, o güne kadar yapı l an bütün kötülükleri Diem· in sı rtına yıkanık hatkın k;ır~ısına '·yeni" ve "temiz'· bir elbiseyle çıkmaya ihtiyaçlan vardı. Bu nedenle, düne kadar her gün birlikte oldukları ABD elçisinin buz gibi tavrı karşısında o güne kadar yaptığı hizmetleri lıaurlaup yalvanııasına rağmen. darbeyi yapan Amcrika·nııı yeni gözdesi genemiler tarafından öldüriilmckıcn t..urıulamadı. ABD. yıprandığı i~· in anıt.. "kullanılamnz hale gelen·• ınıağını "dcliğe süpürdü". 5 SEATO: Birçeşit .. Güneydoğu Asya NA 1ır, .. . olan SF.ATO. ABD öncülüğünde ve ABD. Anı.sıralya, Yeni Zelanda. Pakistan. Filipinkr. Taylaııd. ingiltere. Fnınsa·nın kaiılımıyla. Eylül 19S4'te Manila'da imzalanan bir anlaşmayla kuruldu. O günkü ABD Dışişleri Bakanı John Foster Du lle.~ . kuruluş inmılannın atı lmasından sonra verdiği denıeçte. SEATo·nun Güneydoğu Asya'ya ilişkin o gtinkii işlevini ~öyle açıklıyordu: ··S.CATO' nun birincil amacı . Başkanınıwı H indiçini 'ye ınlldahale etme konusunda meşru yetk i suğl<ımasıdır''. SEATO, 1975'ıc ABD'nin Çin Hind i 'nden kovijlmasından lıcrııcn sonra. 1976 'ıla dağıldı. 10 TEORi • Nisan 2008 ilan etti. Ardından, Cenevre Konferansında seçimin "Vietnam Cumhuriyeti 'nde yapılmayacağını" ve "Vietnam Cumhuriyeti'nin kuzeydeki kızıl tehlikeye karşı ABD ve SEATO'nun yardımıyla 'hür dünya'nın savaşını yürütcccğini" açıkladı. ABD patentli darbenin asıl amacı, Cenevre'de kararlaştırılan seçim koşulunu bir oldubittiyle iptal etmek ve kuzeydeki Hanoi merkezli devrimci hükümete karşı ABD'nin istediği savaşı başlatarak ülkenin birleşmesini önlenıekli. disini cumhurbaşkanı kararlaştırılan Vietnam Demokr~tlk Cumhuriyet'i, Cenevre Anlaşması'nda kabul edilen ve o güne kadar kendisinin uyduğu ateşkesin ABD tarafından tek taraflı olarak bozulduğunu, s~çimlerin iptal edilmesiyle Cenevre kararlarının ABD ve kuklası D.iem yönetimi tarafından çöpe atıldığını ve SEATO'nun kuruluşunun ABD'nin Vietnam 'a savaş ilanı olduğunu belirterek "Savaşa karşı savaş" kararı aldı. Böylece ABD'nin "Vietnam Savaşı" başladı. Savaşı önce Diem'in kuvvetleri üzerinden yürütmeye çalışan ABD, Diem'e bir yandan silah, mühimmat, teçhizat akıtırken , diğer yandan da ona bağlı büyük ve güçlü bir ordu ve polis gücü yaı-atmak üzere kollan sıvadı. 1956'da Güney Vietnam'daki ABD'li askeri danışman ve eğitmen sayısı bine yaklaşmıştı. Bu sayıya, istihbarat, sorgulama, kontrgerilla eğitimi veren CIA eteınanları dahil değildi. Vietnam Demokratik Cumhuriyeti güçleri ile Güney'deki devriınci ve yurtsever güçler ABD'ye anladığı dilden karş ı lık verince, ABD bir yandan savaşın çapını ve yoğunluğunu hızla artırırken, diğer yandan da savaşın içine doğrudan kendi kuvvetleriyle girmeye başladı. 1960 yılında "askeri daıuşrnan" sayısını binin üzerine çıkaran ABD, artık Vietnaın'a doğrudan savaşa katılacak askeri birlikler sevkine de başlamıştı. 1963 'te Vietnam 'daki ABD askeri sayısı 17 OOO'e çıktı. Bu sayı , 1964 'te 50 bine., 1965 Mayısında 80 bine, Haziranda 200 bine, 1966'da 300 bin'e, 1967'de 500 bine, 1968'de 550 bine çıktı. ABD, 17 milyonluk bu .küçük Asya ülkesine yen ildiğini anlayınca kuvvetlerini kademeli olarak çekmeye başladığı 1972 y1hnda Vietnam'da 750 bin kişjlik bir askeri güç bulunduruyordu. ABD 1955'ten 1965' kadar 10 y1l içinde sadece savaşın çapını ve büyük bir hızla büyütmekle kalmadı. Savaşta acımasız zulüm ve işkence yöntemlerine ba·şvurınaktan, yak ıcı , hoğucu, zehirleyiGi, çıldırtıcı kimyasal ve biyolojik silahlar kullanmaktan da çekinmedi. şiddetini Portakal gazı, napalm, fosfor bombası, misket bombası, fosgen, hardal gazı, sinir gaz ı adlarıyla amlan kimyasal ve biyolojik silahları 11 TEORi • Nisan 2008 sınırsız şekilde kullandı. Bu konuda hukuki, ahlaki, dini vb hiçbir hastanelcri. tapınaklan bombaladı; köyleri, şehirleri içindeki insan ve hayvanlarla, çevresindeki ormanlarla birlikte yakıp yıktı. Sulan, ekili arazileri zehirledi. Kara, deniz ve nehir ulaşım yollarını mayınladı. CIA ve Pentagon tüm Vietnam 'ı, geliştirdikleri işkence ve psikolojik savaş tekniklerinin, bombaların, kimyasal silahların deneme alanına çevirdi. Daha sonra her biri dünya işkence teknikleri "hazinesi"ne birer katkı olacak olan "kurbanlarını helikopter ve uçaktan atma", ·'diri diri yakma", "lağım çukuruna gömme", "çarmıha germe", tropikal sıcaklarda metal "'kaplan kafesleri'ne kapatma", uykusuz ve aç bırakma, "psikotropik ilaçlarla beyin yıkama" ve "insan zihnini kontrol etme" gibi sayısız işkence ·'yenilik"lerini CIA Vietnam'da geliştirdi . 1966'ya gelindiğinde, ABD'nin Vietnam 'da uyguladığı zulüm ve vahşete karşı dünyanın her yerinden protestolar yükselmeye başladı. İşte kısaca ''Russel Mahkemesi" diye anılan "Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi", 13 Kasım 1966'da, '"ABD'nin Vietnam 'da işlediği savaş suçlarını araştırmak ve dünya kamuoyuna duyurmak", dünyadaki barışsever, zulme ve haksızlığa karşı bütün güçleri saldırgan ve haksız ABD 'ye karşı çıkmaya ve Vietnam halkını desteklemeye çağırmak" amacıyla, ABD dahil, dünya kanıuoyw1dan yükselen tepkilerin bir parçası olarak kuruldu. savaş kuralına uymadı. Okulları , Vietnam Savaşı 'nın seyri daha sonra şöyle gelişti: Diem'i deviren generallerin lideri Dong Van Minh, onun yaptıklarmdan ve başına gelenlerden ders çıkararak ABD'ye karşı bir parça mesafeli bir görüntü verıneye kalkışınca, Ocak 1964'te yeni bir darbeyle devrilmekten kurtulamadı. Dong Yan Minh'i deviren Nguyen Khan ise, ABD bakımından, "bastırma" ve "temizleme" hareketlerinde "beceriksiz" çıktı. Bu yüzden, Haziran 1965'te başını Nguyen Kao Kiy ve Nguyen Van Tiyö ikilisinin çektiği üç kişilik bir cunta tarafından düzenlenen bir darbeyle devrildi . Darbeciler Güney Vietnam ' ı önce cuntanın ·'güçl ü adamı" N. Van Tiyö başkanlığında kurdukları bir "Ulusal Konsey"le yönettiler. 1967'de Van Tiyö devlet başkanlığını tek başına üsttendi ve 1975 Nisan'ında ABD ile birlikte yenilip Tayvan 'a kaçıncaya kadar Güney Vietnam kukla yönetiminin başında kaldı. 20 Aralık l960'ta, ABD tarafından fiili bir şekilde işgal edilmekte olan Güney Vietnam'daki mücadeleyi yürütmek üzere, Güneyli devrimci ve yurtseverlerce "Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'' kuruldu. Cephe ve askeri örgütü Vietkong kısa sürede savaşı bütün Güney Vietnam'a yaydı , ABD ve kukla yönetim güçlerine ağır darbeler indirdi. ABD, ulusal kuvvetlerin her başansından sonra Vietnam'daki askeri yığınağını artırdı. 1963 yılında 1.7 bine ula~an Vietnam'daki 12 TEORi • Nisan 2008 ABD askeri gucu l964'te 50 -bine çıktı. 1962'de Kennedy, Vietnam'daki ABD askerlerinin Vietkong'a karşı napalnı ve bitki yok edici portakal gazı kullanmasına ve VDC'nin havadan bombalanmasına izin verdi. 1964'ten sonra ise, ABD, 1973 'teki çekilişine kadar Vietnam'daki askeri varlığım ve savaşın çapını hızla tırmandırdı. ı 970'te savaşı tüm Çin Hindi'ne yayarak Kamboçya ve Laos'a da girdi. Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'ne, Güneyli devrimcilere, Kamboçyalı ve Laoslu yurtsevedere karşı en ağır silahları, en vahşi yöntemleri kullandı. Bu konuda, uluslararası savaş hukukunun ve anlaşmaların ya<;akları dahil hiçbir sınırlamaya uymadı. Fakat sonucu değiştiremedi ve yenildi . Hem de, Amerikan toplumu, Amerikan ordusu ve siyaseti üzerindeki etkileri, "Vietnam sendromu", ·'Vietnam bozgunu" gibi adlar verilen şoku yıllardır süren bir hezimete uğradı. 1968'de başıatılıp ABD'nin "kazanma" ümidi iyice sönünceye kadar kesintilerle süren Paris Barış Görüşmeleri, 23 Ocak 1973 'te ateşkes anlaşmasıyla sonuçlandı ve ABD Vietnam'daki savaşın tarafı olmaktan resmen çıktı. Fakat, büyük bölümünü çekmesine rağmen Vietnam'daki askeri varlığına son vermedi. 1974'ün sonuna kadar YDC'yi havadan bombalamaya devam etti. ABD, 18 Nisan 1975'te asker sivil bütün Amerikalıların Vietnam, Kamboçya ve Laos'tan aynimalanna karar verdi. ABD ve işbirlikçi­ lerinin Vietnam' dan kaçışları bütün dünyada ibretle izlendi. Ulusal Kurtuluş kuvvetleri Güney Vietnam şehirlerini tahminierin de ötesinde bir hızla ve ardı ardına kurtardıkça, önlerinden kaçan ABD'lilerin ve işbirlikçiterin paniği ibretle izlendi. Kaçış yolları ve araçlarını kullanınada birbirlerinin boğazına sarılmalan ve boşaltma helikopterlerinin uzattığt iple yukarı çekilen Amerikan askerlerinin, arkalarından aynı ipe tutunmaya çalışan işbirlikçiterin kafalarına postallarını indirmeleri ibretle izlendi. 30 Nisan günü ( 1975) Ulusal Kwtuluş kuvvetleri Saygon'a girdi. ABD, arkasında 83 bin sakat, 8 bin felçli, 30 bin kör, lO bin sağır, 13 milyon 457 bin ölü, yüzbinlerce yaralı, mayınlarla, napalmla, portakal gazı ve diğer zehirli kimyasal maddelerle harabedilmiş topraklar, kent enkazları bırakarak kaçtığı Vietnam'da, tarihinin en büyük yenilgisine uğradı. 1 Mayıs 197 5 'te Vietnam Savaşı sona erdi. ABD 1963-1975 yıllan arasında Vietnam, Laos ve Kamboçya 'ya üzerine 8 milyon ton bomba attı. Bunun 7 milyon tonunu Vietmını 'da kullandı. Bu rakam, ikinc Dünya Savaşı 'nda İngiltere üzerine arılan bombaların 80 katıdır. Hiroşima ve Nagazaki 'ye atılan atom bombasının 300 tanesine eşittir. Bombalar Vietnan1 üzerinde 20 mil 13 TEORi • Nisan 2008 yon kratcr izi bıraktı ve ülkenin coğrafyası kuşaklar boyu üzerinde hiçbir şey bitmeyecek olan bir "ay yüzeyi" durumuna geldi. Kullanılan napalm ve yakıcı, boğucu diğer kimyasal maddelerin 400 bin ton; ormanları yapraksızlaştıran, ürünleri, tarlalan, balıçeleri ve bitki örtüsünü yok eden portakal gazı ve diğer zehirli kimyasaliann 18 milyon galon (yaklaşık 70 bin metreküp) olduğu tahmin ediliyor. 1985 'te, Vietnam' ın topraklannın üçte birinin hala tarımsal amaçlar için kullanılamayacak ölçüde zehirli olduğu açıklandı. Kullanılan zehirli kimyasal maddeler aynı zamanda yüzbinlerce sakat doğuma ve kanser vakasına yol açtı ve halen de açmaya devam ediyor. ABD tekelci buıjuvazisinin yayın organlanndan Wall Street Journal' da 1997'de yayımlanan bir haberde, ABD'nin kullandığı zehirli kimyasal maddeler nedeniyle en az 500 bin çocuğun sakat olarak dünyaya gelmiş olduğu yazıldı. Dahası, Amerikan teröristlerinin geride bıraktığı ınayınlar, misket bombaları ve diğer patlayıcı maddeler, 1975'ten bu yana onbinlerce insamn ölümüne, yüzbinlercesinin yaralanmasına, sakatlanmasına yol açtı. Russel Mahkemesi ve TiP Genel Başkanı Aybar'ın mahkeme üyeliği Genellikle '·Russell Mahkemesi" adıyla anı l an "Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi", ünlü İngiliz filozofu ve matematikçisi Bertrand Russell'in Eylül 1966'da yaptığı çağrı ile 13- 15 Kasım l966'da Lordra'da toplanan ve mesleklerinde dünya çapında üne sahip olan 15 bilim insanı, hukukçu, edebiyatçı, siyasetçi, sendikact, gazeteci tarafından kuruldu. Russeli'in belirlediği bu 15 kurucu, ilk toplantıda 6 yeni üye daha belirleyerek, mahkemenin savcı Ve yargıç heyetini 21 'e çıkardı. Mahkemenin amacı, Russell'in ifadesiyle, "ABD'nin Vietnam' da işlediği savaş suçlarını belirlemek, insanoğlunun bu korkunç suçların tanıklığını üstlenmesini sağlamak ve insanlığı Vietnam'da adaletin safında birle~tirmek"ti. Mahkemenin 21 üyesinden biri de, Russell'in 15 kişilik ilk çağrı listesinde de yer alan Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden, Türkiye İşçi Partisi 'nin Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'dı. 21 kişilik Russell Mahkemesi şu adlardan oluşuyordu: - Bertrand Russell (Onurseli Başkan 1Filozof ve Mateınatikçi 1İngiliz) - Jean Paul SartTe (Mahkeme Başkanı 1Filozof ve Edebiyatçı 1Fransız) - Vladimir Dedijer (Mahkeme Oturum Başkanı 1 Hukuk doktoru ve Tarihçi 1Yugoslav) - Laurent Schwartz (Mahkeme Oturum Başkanı 1 Matematik 14 TEORi • Nisan 2008 Profesörü 1Fransız) - Mehmet Ali Aybar (Devletler Hukuku Doçcnti 1 Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili 1Türk) - Wolfgang Abendortth (Hukuk doktoru ve Siyaset Bilimi Profesörü 1 Alman) - Isaac Deutscher (Tarihçi 1İngiliz) - Simone de Beauvoir (Yazar 1 Fransız) - Mahmud Ali Kasuri (Pakistan Yargıtay'ı Avukatı 1 Pakistan Ulusal Meclisi Milletvekili 1Pakistan lı) - Gunthcr Anders(Yazar ve Filozof!Alman) -James Baldwin(Romancı ve Denemecil Amerikalı, .siyah) - Lelio Basso (Roma Üniversitesi'nde Sosyoloji Profesörü 1 yfilletvekili ve İtalyan Parlamentosu Uluslararası İlişkiler Komisyonu üyesi 1İtalyan Sosyalist Birlik Partisi Genel Başkanı 1İtalyan) - Kinju Morikawa (Avukat 1 Japonya Yurttaşlık Hakları Birliği Başkan Yardımcısı 1Japon) - Lazaro Cardenas (Me~sika eski Cumhurbaşkanı 1 Meksikalı) - Stokley Carrnichael (Amerikan Yurttaşlık Hakları Başkanı) - Lawrence Daly (Büyük Britanya Ulusal Madenciler Sendi kası Genel Sekreteri 1İngiliz) - Dave Dellinger (Liberation Gazetesi Başyazarı, Paris 5. Cadele Gösteri Komitesi Başkanı 1 Amerikan Barışsever Hareketi üyesi 1 Amerikalı) - Shoichi Sakata (Nagoya Üniversitesi Fizik Profesörü 1Japon) - Melba Hernandez (Dünya Barış Konseyi üyesi 1Kübalı) - Peter Weiss (Oyun Yazarı 1 İsveçli) - Amado V. Hernandez (Şair 1 Filipinler Ulusal Yazarlar Örgütü Başkanı 1Filipinler Demokratik İşçi Partisi Başkanı 1Filipin) -Cari Oglesby (Yazar 1 Amerkialı) Mahkemenin başkanlıklarına Russell, Sartre, Dedijer ve Schvvartz seçildi. Mahkeme çalışmalarına 2 Mayıs ı 967' de Stockholm' de yaptığı ilk oturuınla başladı. Aybar bu oturumda, Vietnaın'a giderek ~ ahkeme adına inceleme yapacak ve delil toplayacak heyetin başkanlığına seçildi. Mahkemenin çalışmalan ve kararları ile ilgili ayrıntılı bllgileri Aybar ' ın bu sayımızdaki yazısında bulacaksınız. Biz burada onları tekrar etıneyeccğiz. Sartre'ın Russell Mahkemesi'ne "Ermeni soykırımı" iddiasını getirmesi ve Aybar'ın tavrı Russell Mahkemesi, üyelerinin niteliği, yaptığı incelemeler, sapgerçekler ve aldığı kararlarla dünya çapında büyük ilgi gördü, tadığı 15 TEORi • Nisa'l 2008 saygınlık ve ün kazandı ve etkili oldu. İşte bu ünlü ve dünya kamuoyu üzerinde etkili mahkemenin 20 Kasım 1967' de Kopenhag' da yapılan ikinci oturumuna Mahkeme Başkanı Jean Paul Sartre, "soykmm" suçu üzerine bir bildiri sundu. Sartre'ın bildirisinde, Birine Dünya Savaşı sırasında yaşanan Ermeni öldürüınleri de "soykmm" örneği olarak anılıyordu. Aybar aynı oturumda Sartre 'ın "soykırım" tebliğindeki bu görüşe itiraz etti ve gerek mahkeme üyelerini gerekse Sartre ' ı bu konuda bilgilendirdi. Sonunda Sartre ikna olarak, mahkemeye sunduğu ve "soykırım"ın ne olduğunu açıklayan tebliğinden "Ermeni soykınmı" iddiasını çıkardı. Aybar, dergimiz sayfalarında yer alan yaıtsında, Sartre'ın iddiayı mahkemeye getirişini ve kendisinin bu konudaki tavrını ve görüşlerini bütün ayrıntılan ile arılatmaktadır. Bizim bu yazıda asıl üzerinde duracağımız ve okurlarımızın dikkatini çekmek istediğimiz konu, Aybar'ın bu konudaki tavrının o günkü ve bugünkü anlamıdır. Sosyalist yurtseverlik dersi ·'Ermeni soykırımı" iddiasının gerek tarihsel gerekse bilimsel bakımdan hiçbir gerçeklik payı taşımadığını, bugüne kadar dergirniz sayfalarında yayımlanmtş çok sayıda bilisel araştırma ve incelemeyle ortaya koyduk. Yine bu yazılarda bu iddianın emperyalist Batı merkezlerinde üretilip piyasaya sürüldüğünü; ABD'nin ve AB 'nin bu iddiayla, Küreselleşme stratejilerindeki "Türkiye'yi parçalama" projelerine tarihsel dayanak yaratmak istediklerini açıkladık. Kaynak Yaymları, bu konuda ciltler dolusu tarihsel belge yayımladı. İşçi Partisi bu emperyalist yalanı hem de merkezlerinde püskürtrnek için, Avrupa'da, ABD'de tarihsel gerçekleri açıklama eylem ve kampanyalan düzenledi. Türkiye'nin Batı işbirlikçisi egemen sınıfları, siyasetçisinden diplomatma, tarihçisinden gazetecisine, işadamından aydınına kadar 50 yıldır bu Batı merkezli yalan karşısında boyun eğdiler ve eğmeye devam ediyorlar. Onların "milliyetçilik"leri hep küçük ınilletlere, Ermenilerc, Kürtlere, Rumiara vb karşıdır. ABD ve AB 'nin izin verdiği kadar ve önlerine onhmn koyduğu hedeflere karşı milliyetçidirler. MHP bu Batı işbirlikçisi milliyetçiliğin en tipik tcmsilcisidir. ''Ermeni soykırımı" iddiasınm Batı merkezlerinde yeniden sahneye Türkiye'nin Batı işbirlikçisi siyasi partileri, Batı hayranı tarihçileri ve aydınları, NATO'cu 12 Mart ve 12 Eylül generalleri bu iddiayı .görmezlikten gelip susarken, susarak savuştur­ maya çalışırken, ulusumuz ve ülkemiz hakkındaki bu emperyalist yalana karşı mücadeleyi bugün olduğu gibi yine sosyalistler yürütsürüldüğü 1960'1ı yıllarda 16 TEORi • Nisan 2008 müştür. Aybar'ın Russell Mahkemesi'ndeki tavn bir sosyalist yurtseverlik ömeğidir. Aybar, bu iddiaya, hem de Batı'nın en ünlü, saygın ve ilerici aydınlarının yer aldığı bir platformda ve ilericilik, solculuk adına ileri sürüldüğünde karşı çıkmıştır. Aybar ' ın yerinde Türkiye egemenlerinden biri olsaydı , en azından, o "nezih ortamı" ve Batı 'nın seçkin temsilcileri ile arayı "bozmamak" uğruna bu iddiayı ya duymamazlıktan gelir ya da "Asıl konumuzdan sapmayalım", ·'Bu iddiayı tartışmanın yeri burası değil", "Tarihte kalmış bu sorunun muhatabı bizler değiliz" türünden son derecede ''nazik" ve "diplomatik" bir cevapla geçiştirirdi. Gerçek sosyalistler bakırnından bugün de durum değişmiş değildir. Bugün de, "Ermeni soykırımı" iddiası dahil, Türk halkına ve Türk ulusuna emperyalist merkezlerden yöneltilen bütün siyasi, ideolojik, kültürel, psikolojik saldırıları en başta sosyalistler göğüslemektedir. BOP görevlisinden utangaç AB'cilere kadar bütün Batı muhipleri ise, ya doğrudan Batı'nın yanında yer almakta ya da susarak, kafayı kuma gömerek veya en çok pes perdeden bir iki yakınma ile olayları geçiştürneye ve üstünü kapatmaya çalışmaktadırlar. Bu yazıyı yazdığımız sırada, İşçi Partisi Genel Başkanı 'na, U lu sal Kanal ve Aydmlık dergisi Genel Yayın Yönetmenlerine, yurtsever ve tutarlı kemalist aydınlarımız İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na karşı "CIA-Türkiye'nin tepesindeki BOP görevlileriFethullah ittifakı" tarafından düzenlenen operasyonda, İşçi Partisi Genel Başkanı ' nın evindeki "Ermeni soykırımı" Davası Dosyasına da "suç kanıtı·· olarak el konmuştur. Bu olayla, elli yıllık gerçek bir daha doğrulanmıştır : Sosyalist Doğu Perinçek bu yalana karşı mücadele ederken, Türkiye'nin Batıcıtarının en Batıcısı ve tepesine oturtulmuş BOP görevlileri, bu mücadeleyi arkadan hançerteyerek emperyalist Batı 'ya hizmet sunmaktadıdar. Neo~sol ve Aybar Aybar'ın Russell Mahkemesi'ndeki tutumu, çoktandır Batı'nın sol içindeki gücü olma misyonunu benimsemiş Neo-sol'un da maskesini düşünnektedir. Neo-sol bir yandan dönekler, Soros vakıflan ve Soros üniversiteleri 'nin düzenlediği "Ermeni soykırımı" toplantılarının baş destekçiliğini yaparken, diğer yandan da yine aynı vakıf ve i.iniversitelcrle "Aybar'ı anma" roplantıları düzenlemektedir. Bu toplantılarda Aybar' ın, "Stalinizme, Leninizme, despotik ve Asyatik sosyalizme karşı" ve "Özgürlükçü, demokratik , Avrupai. sosyaldemokratik sosyalist" olduğu vaazlan verilerek, emperyalizm i-şbir­ likçisi "sol"culuğa Aybar üzerinden meşruiyet ve itibar sağlanmaya 17 TEORi • Nisan 2008 çalışılmaktadır. Oysa Aybar' ın, 1960 'larda TİP' in Genel Başkanı'yken de, 1970'lerde Sosyalist Devıiın Partisi önderi iken de, 1980'lerde ve 1990'larda da, kısacası tüm siyasi hayatı boyunca en temel özelliklerinden biri, tutarlı antiemperyalist, tutarlı bağımsızlıkçı, tutarh yurtsever ve tutarlı Kuvayı Milliye -Kemalist Devrim savunucusu olmasıdır. Bütün yazıları, kitapları bunun kanıtıdır. Bu sayımızcia yayımlanan ve "Ermeni soykırımı" iddiasına taa 1960'1arda aldığı tavrı anlatan yazısı da, onun "Dönek-Sorosçu-Neo sol" ittifakınca karartılmaya çalışılan sosyalist yurtseverliğinin kanıtıdır. Lenin, Mustafa Kemal, Mao, Nasır, Nehru karşıtı Neo-sol ve Soros solu, Aybar'ın siyasi yaşamı boyunca tek hatası olmuş Lenin takıntuana sarılarak onun üzerinden dünyadaki en büyük devrimi ve başanya ulaşmış sosyalizmleri vurmaya çalışmaktadır! ar. Aybar Leninist parti ve devrim modelini eleştirmiş, ama bunu yaparken asla Batılı emperyalistlerin istediği solcu konumuna düşmemiştir. Kaynakça Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklardan yararlamlmıştır. 1. Milli Kımuluş Samşımr:. Ho Şi Minh, Çev: Mural Devrim. Toplum Yaymevi, Ankara 1968. 2. Seçme Yazrlar, Ho Şi Minh. Aşama Yayınlan, Ankara 1975. 3. Ho Şi Minh: Bir Ulusal Kurtuluşçumm POJ·!J·esi, Reinhold Ncuınruın-Hoditz, Belge Yayınlan , İstanbul 1992. 4. Viernam Halk Saraşr. V o Nguyen Giap, Bilim ve Sosyalizm Yayın lan, Ankara 1979. 5. Vietnam Demokratik Halk Devrimi, V. N. Giap, Çev: Kamil Ünügür, Ekin Yayı nlan. istruıbul 1989. 6. Halk Savaşınrn Askeri Sanall (Seçme Yazrlar). V . N. Giap, Yöntem Yayın lan, İswn­ bul, Aralık 1979. 7. Siyasi Tarih (1918-/994 ), Oral Sruıder. imge Kiıabevi Yayınları. 8. Baskı. Ankara 2000. 8. 20. Yüzyıl Tarihi Ciltl-2, Fahir Arınaoğlu, Alkıın Yayınlan, 6. Baskı. İsLanbul 2004 9. TiP Tarihi, Cilt 2. Mehmet Ali Aybar, BDS Yayınları , İstanbul 10. Orly Saldrrısr Davası ( 19 Şuhat-2 Man 1985). Şahit ve Avukat Beyanları , Prof. Dr. Mümtaz, Soysal, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınlan. Ankara 1985. l l. 1970 yılı öncesine ait Am. Tiirk SoLıı, Aydmlrk Sosyalisı Dergi ve Proferer Devrimci Aaydmlrk dergi/eri. 18 TEORi • Nisan 2008 M. Ali Russel Mahkemesi'nde Aybar "Ermeni soyk1nm1" üzerine Eski TİP Genel Başkanı Aybar-Sartre tart1şmas1 Amerika ' nın Kuzey Vietnam'da s iv il ha lka karşı hava bombardımanlan ve bilyalı bomba, Napalın bombası gibi vahşi silahlar Avrupa' n ın ilerici çevrelerinde büyük tepk ile re yol aç ıyo rdu. Ünlü İng iliz filozofu Bertrand Ru ssell , Ame rika Ba ş ka nı Johnson' u s av a ş suç lu su olarak yargıl ayacak , u luslarar a sı bir ö ze l mahkeme kurd u ğ unu açıkladı. Çe ş itli ülkelerden 15 kişi yi , yargı ç olarak Londra'ya çağırdı. Russell'den ben de bir ç a ğ rı te li aldım. Konu y u M. Y. Kurulunda görüştük. Gitmeme karar verildi . Böylece Amerika'ya bir kez daha me ydan okuyorduk: TİP ' in gene l başkanı Amerika'yı yargılayacak bir mahkemede görev alıyordu. Amerika'ya karş ı verdi ğimiz savaşımda, bu, Amerika'y ı raha t sı z edecek önemli bir adımdı. Ya nıt s ı z kalmayacağını da elbet dü ş ünü yo rduk. Ancak TİP ' in Avrupa'da sesini duyurmasının , bizim iç in bir kazanç giriştiği Bu ya:ı, Mehmet A li Aybar' m TİP Tarihi (Cilt 2), (RDS Yayuıları. Mayıs 19R8. istanbul) adli kiwbmdan alımnıştır. Ya:ı, kirap1a değişik bölümlerde yer alan konu ile ilgili nıerinlain bir araya getirilmesinden oluşmuştur. Parçalar arasına (. .. ) işareti konmuştur. Dizgi yaniışiarım cliizeltmek dışmda kitaptaki metin aynen korunmuşrur. Ya:ıdaki dipnotlar Aybar' a aiTtir. Paranre: içinde (T ) eklenmiş ara!Jaşlıklar bizim ta mfimı zdan , diRC'rleri Aybar tarafından konmuşrur. Kitap ta ''4. Bölüm'' olarak yer alem ya:ının oıjinal başlığı " Viemanı Saı·aşı ve Russel Mahkemesi" dir. Yukarıda/..i haşl1ğl ve köşeli parante: içindeki açıklay/Cl notları da hi: koyduk(Teori) olacağına in anı yorduk. Daha önce gelen daveti kabul ettiğ imi z i yazmıştım. 13- 15 Kasım ı 966'da Lo ndra'da yapıldı. Russell Mahkemesi ünlü matematikç i ve filozof Lord Bemand Russell'in giri şimi sonucunda kuru ldu. Devletler Hukuku kuralları karşısında , Amerik a ' nın Vietnam'd a s ü rd ü r düğü savaşın d eğerl e n di rme s ini yapacak ve Hukuka göre hüküm verecekti. Dünya tarihinde ilk kez l945'te Nurenberg'de kurulan Mahkeme, savaşta iş lenen suçlardan dolay ı Nazi iklidan sorumlularını yargılamı ş ve sanıkların büyük çoğunluğunu ölüm cezasına çarptırmı ş tı. Ay rıca Nurenberg Mahkemesi, B arışa karş ı i ş l enen suçlar, sa vaş s u ç l a rı ve insanlığa kar şı işlenen suç lar ol mak üzere üç suç kategorisinin tanıml arını yapmıştı. Nurenberg Mahkemesinin kuruluşu, bu Mahkemenin tanımladığı suçlar ve Nazi Sa vaş suç luH azırlık topl a ntı s ı 19 TEORi • Nisan 2008 larının hüküm giymesi insanlık tarihinde yepyeni bir dönenlin başlangıcı olmuştu. Birleşmiş Milletler Örgütü de, 11 Kasım 1946 ile Soykırım'ı (genocide), tanımlamış ve suç olarak ilan Bu dört kategori suç o günlerden beri pozitif Devletler Hukukunun bir parçasıdır. Russell Mahkemesi, Amerika'nın Vietnam'da sürdürdüğü savaşı, bu dört suç kategorisi aç.ısındarı ele alacak; olayları yerinde gözlemleyerek inceleyecek; tanıklar dinleyecek ve bir karara varacaktı. günlü kararı etmişti ... Londra'da 13 Kasım'da başlayan toplantıda önce bu esas saptandı. Mahkemenin 15 yargıcı ve Başkanları seçildi. Russell, Sartre, Dedijer ve Schwartz Mahkemenin başkanlığına seçildiler. ı Devletler Hukukunda önemli bir adıındı Nurenberg Mahkemeleri. Ne var ki, savaşı kazanan devletlerin Nazi ünlülerini cezalarıdırmak için kurdukları bir mahkeme oluşu, onun 'yansızlığına' kuşku düşüre­ bilecek bir olgu idi . Üstelik görevi bitince yaşamının sona ermiş olması da, bu alandaki boşluğun sürüp gitmesine neden olmuştu . Banşa karşı suçlar, Savaş suçları, İnsanlığa karşı suçlar ve de Soykınmlar, birbirini izliyor; suçlulardan hesap sorulmuyordu. Nurenberg Mahkemesini kuran devletlerden biri olan Amerika, Vietnam'a saldırmış, Nazi Almanya' sı gibi savaş suçları, insanlığa karşı suçlar işliyor, çocuk, kadın, erkek, genç ihtiyar gözetmeden, Vietnam halkını yoketmek için, bilyalı bombalar, Napalın bombaları kullanıyordu . Bu, ulusal kuıtuluşları için, bağımsızlıklan için savaşan; emperyalizme başkaldırma cüretini gösteren, ya da gösterecek olan tüm yoksul halkiara gözdağı veren bir savaştı. Ama bu vahşete karşı olan insanların sayısı her ülkede gözle görülecek biçimde, hem de hızla artıyordu . Hatta Vietnam savaşını başlatmış olan ve sürdürenIerin karşısına pekçok Amerikan yurttaşı çıkıyor, savaşın durdurulmasuu istiyordu. Hemen her yerde Vietnam halkına yardım komiteleri kuruluyordu. Böylece Nurenberg Mahkemesi gibi insanlığa, karşı işlenen suçların hesabını soracak bir Mahkemenin kurulması düşünü, zihinlerde ve vicdanlarda yer ediyordu. Ama o günün koşullannda hiçbir devlet böyle bir mahkeme kuramazdı. Nurenberg Mahkemesinin boşluğunu dolduracak Mahkemenin onun zaaflarını taşımaması gerekirdi. Yeni Mahkeme insanlığın Vietnam'da işlenen korkunç cinayctlerin, insanlık vicdanında uyandırdığı isyandan güç alan yansız ve de gayrıresmi bir girişimden doğmalıydı. Bertrand RusseH'in girişimi, dünyanı.n tüm namuslu insanlarının sessiz çağrılanna, bekledikleri yanıt olmuştur. l Trihwıal Russell, 20 T . l, s. 1920. Gallinıard. 1967. TEORi • Nisan 2008 Mahkeme ilk orurumunu Paris'te yapacaktı. Londra'da böyle karar hükümeti izin vermeyince, ilk oturwn 2 Mayıs 1967 sabahı Stockholmda, Sartre'nin açış konuşmasıyla başladı. 10 Mayıs'a kadar çalışan Mahkeme, Kuzey Vietnamlı kimi yöneticileri tanık olarak dinledi. Viernam'a gönderilen ve olayları yerinde inceleyen gözlemcilerin raporları incelendi. Sivil halktan yaralanan pek çok kiş iyi dinledi. Amerika Birleşik Devletlerinin mahkemede temsil edilmesi için yapılan çağnlara doğrudan yanıt vermediği, ancak D. Reask'ın bir basın toplantısında mahkemeyi tanımadıklarını açıkladığı öğrenildi. Mahkeme bu oturumda, Amer.ika Birleşik Devletleri hükümeti ile Avusturalya, Yeni Zelanda ve Güney Kore hükümetlerinin, Devletler Hukuku bakımından saldırı olarak nitelenen davranışlarda bulunup bulunmadıklannı; ikinci olarak da, hastahane, sanatoryum, baraj gibi sivil karakterde hedeflere saidmda bulunulup bulunmadığı sorularını yanıtladı. Birinci soruya da, ikinci soruya da yargıçlar oybirliği ile "evet" dediler. Yani mahkeme, Amerika'nın ve yukarda adı geçen öteki devletlerin, Saldırı Savaşı Suçu işlediklerini , sivil hedeflerin bombalandığını, toplanan deliller ve tanık ifadeleri ile kanıtlanmış olduğu sonucuna vardı. Mahkemenin kararı 10 Mayıs'ta açıklandı. Dinlenen tanıklar arasında 9 yaşında bir çocuk da vardı. Kuang Binh ilinin Vinh Tuy köyündendi. Çobandı. Her yanı yara izleri ile kaplıydı. Bunlardan bazıları taze görünüyordu. Mandalan otlatırken, uçaklarm attığı Napalnı bombalan ile yanmıştı. Aradan bir ytl geçtiği halde kimi izleri taze görünüyordu. Bu küçücük çocuğun yaraları ve hele sakin, kararlı hali beni çok etkilemişti. alınmıştı. Fransız Bombalar altında Vietnam Kuzey Vietnam'da bir ay kaldık. İstanbul'dan 24 Temmuz'da uçakla Beyrut, Karaçi, Pnompen, Kamboçya'nın başkentinde bir iki gün uçak bekledik 28 Terrunuz'da Laos'un başkenti Vientian'e geçtik. Oradan Hanoy... Ertesi sabah sirertler ve uçaksavar!arla uyandık Amerikan uçakları ile ilk karşılaşmamız. Kaldığıınız otel Fransızlardan kalma geçen yüzyılın binalanndan ... Herhalde şarap mahzeni idi . Şimdi sığmak olarak kuHanıyorlardı. Oraya indik. Otelde çalışanlar makinalı tüfeklerini kapıp dama çıktılar. Vietnam yöneticilerinden birkaç kişiyi tanıyoruz ; Stockholm'da tanıklık etmişlerdi : Albay Ha Van Loo, Sağhk Bakanı Dr. Tach, Yargıtay Başkam Phan Van Back. .. Birkaç gün burada yetkililerin açıklamalarını, tanıkları dinleyeceğiz. Sonra Güney'e ineceğiz , yani Hanoy'un güneyine: Nam Dinh, Thai Binh , Phu Ly, Ninh Binh, Kuang Dai ... Yanmış yıkılmış ve hala bombalanan kentler, kasabalar, köyler... 21 TEORi • Nisan 2008 Uzmanlarca verilen konferanslarda, Amerikalılarm kullandığı yeni silahlarla tanı ştık: Napalın bombası, fosfor bombası, bilyalı bomba... Yüzlerce savaş sakatı ile tanıştı.k; insana benzemez olmuş insanlar; kavr u lmuş, büzülmüş, yüzleri, elleri parçalanmış insanlar. .. Eller, ayaklar balon gibi şişmiş ... Bunlar napalın'ın kurbanları. Güney zindanlannda işkence görmüş genç kızlar. delikanlılar. Bu sakatlar geçit resmi aradan yı llar geçt i ği halde gözlerimden hala silinmiş değil. Meme uçları kesilmiş bir genç kız. Sol gözü balanlaşarak evinden fırlamış bir delikanlı... Heryeri yanmış, yüzü yüz olmaktan, elleri el olmaktan çıkmış bir başkası... Hepsi gözümün önünde ... A m erik alıl ar sivil h alkı öldürmeyi amaçlay an silahlar fosfor bombasının , bilyalı bombaların cephe gerisi için üretildiği ortadadır. Korunmasız çocuklara, kad ınlara, yaşlılara karşı silahtır bunlar... Amerikan uçakları özctlikle su bentlerini, demiryolu şebekesini, hastahaneleri, okulları bombalıyordu. Biz oradayken Hanoy'un ünlü köprüsü de bombalandı. Halk kızıl nehri sallarla geçmeye başladı. Orman lan, pirinç tarlalarını yakıyorlardı. .. kullanmışlardır. Napalın bombasınm, 5 Ağustos 1967. Hanoy'dan Phuly ve Nam Dinh'e gidiyoruz. Uçak saldırılanndan ko nınmak için gece Hanoy'un 110 kilometre güneyinde. yolculuğu yapacağız. Nam Dinh, ( .. . ) bir kent. I 965 Mayıs ından beri hergün Tonlarla bomba. Biliyor musunuz ki, Amerika'nın Vietnam'a yağdırdığı bombalar, ikinci dünya savaşı boyunca atılan bombalardan daha fazladır. Nam Dinh, Tonkin körfezine 30 kilometre mesafede. 7. Filonun uçak gemilerinden havalanan uçaklar göz açıp kapayana kadar kentin üstündeler. Amerikalı pilotlar canları sıkıldıkça sanıyorum, atlıyarlar uçaklarına , Nam Dinh'i bombalayıp viski kadehlerinin başına dönüyorlar... Nam Dinh'de iki g ün kald1k. Köylere gittik; yerle bir edilmiş köyler. Ama insanlar orada: sağ kalanlar yani ... Phuly'de bile hfiHi 125 kişi yaşıyor... Köylerde kadmlar, erkekler, çeltik tarlalannda tüfekleri sırtlarında çalışıyorlar. Herkes silahlı '' Paraşütçülere karşı tetikteyiz" diyorlar. Yedisinden yetmişine, halkın tümü kurtuluş savaşçısı. .. Daha güneye iniyoruz : Nih Binh, Phat Diem, Yen Lam ... Hep aynı görüntü ... Ve aralıksız hava akınları. .. Bir sığınaktan, bir başka sığ ınağa geçiyoruz... Nam Dinh, yıkı k , yanı k bombalanıyormuş. ( ... ) Bizim Heyet, Denis Berger, Finlandiyalı Dr. Forss ve Aybar'dan Bizimle birlikte dolaşan bir de Fransız gazeteci Bertolino. ( .. .) oluşuyordu. 22 TEORi • Nisan 2008 Soykırım raporu Heyetimizin gözlemlerini mahkemeye rapor olarak bildirdik. Ben ayrıca bir de soykırımla ilgili bir rapor sundum. Soykırım (genocide) suçu işlendiği nasıl kanıllarur? Amerikalıların amacı Vietnam halkını tümüyle yok etmek miydi? Elbette hayır. Zaten bugün buna olanak da yoktur. Amerikalılar, Vietnam'da halkın bir kesimini yokcdip, öteki kesimini dize getirmek amacı gütınüşlerdir. Soykırım suçu her zaman t asarlanmış bir suçtur. Ve devlet tarafından işlenir. Demek ki, bir halkın bağımsız yaşamma son vermek için girişilen büyük ölçüde silahlı saldırı (savaş) soykırım karşısında bulunulduğunu kanıtlaı·. Vietnam'da kentleri, kasabaları, köyleri yoğun biçimde bombaladılar. Sivil .halkı yokedecek silahlar kullandılar; napalm, fosfor, bilyalı bomba ... Yerle bir edi lmiş köyleri, kasabalan ardarda bombalamaya devam ettiler. Örneğin Nguthuy köyü 1154 kez, Vinh Quang 6 gün~e 195 kez, Banh Duong 289 kez bombalandı. 17. paralel dolayındaki (Kuzeyle Güney arasındaki sınır) , Badon, Hoxa, Quang Binh, Virıh Linh kentleri yerle bir edildi ve gene de bombalandı. Amerikalılar Nam Dinh, Phuly, Nih Binh de öyle ... Sağlık merkezleri, hastaneler hedef alındı. 112 sağlık merkezi bombalandı. Sağlık merkezleri ele üstüste hedef alınmıştır. Su tesisleri, bentler bombalanmıştır. Saııayi bölgeleri, tarım bölgeleri, yol şebekeleri ısrarla bombalanmıştır. Tapınaklar, sanatsal yapıtlar, okullar saldırıya uğradı. .. Bombalama yöntemleri de soykırım amaçlandığını ortaya koyuyor. Örneğin Hoxa köyünün yüzölçümü 3 km2 dir. Küçücük bir köy. Buraya 22.500 tahrip bombası, 10.000 bilyalı bomba, 6.000 roket, 70 napalm bombası atıldı.. . Ayrıca saldırıların yapıld ığ ı saatler de ilginç: Okullar ders saatlerinde, tapınaklar dua saatlerinde ya da bayramlarda, fabrikalar vardiya saatlerinde ... Tarama yöntemi (Ratissage) ... Güvenilir kaynaklara göre savaşın başından 1967 sonuna dek 250.000 çocuk öldürülmüştür. Senatör Kennedy raporunda her ay 150.000 kişinin yaral andığını belirtmektedir. Mahkemenin Kopenhag'daki ikinci oturumuna soykınmla ilgili olarak sunduğum raporda, bu suçun tasarlanmış bir suç olduğunu ve genellikle devlet tarafından işlendiğini belirttim. Bu suç ya azınlık halklarına karşı içerde işlenir; ya da bir saldırı savaşı ile ülke dışında işlenir. Amerikalıların Vietnam'da yaptıklan gibi ... Mahkeme heyeti bu görüşümü benimsedi. Sartre açıklamasında. , ''Failin maksadı olaylardan an l aşılır . Ve B. Aybar'ın dediği gibi bu suç mutlaka tasarlanmıştır. "2 2 Trihiinal Russell. C. 2. s. 364. Gallirnard, 1968. 23 TEORi • Nisan 2008 20 Kasım'da açılan ikinci oturumu mahkemenin, l Aralık 1967 günü açıklanan kararla son buldu. Amerika altı noktadan suçlu bulunmuştu: 1. Soru: Tailand, Filipinler, Japonya hükümetleri, Amerikanın Vietnam halkına karşı açtığı saldırı savaşında suç ortağı mıdırlar? Oybirliği ilc evet. 2. Soru: Birleşik Devletler hükümeti, Laos halkına karşı Devletler Hukuku anlamında saldırı suçu işlemiş midir? Oybirliği ile evet. Birleşik 3. Soru: Devletler silahlı güçleri ladığı silahları kullanmışlar mıdır? Oybirliği savaş yasalarının yasak- ile evet. Devletler silahlı güçlerince ele geçirilen savaş tuthukukunun yasakladığı eylemiere hedef olmuşlar mıdır? Oybirliği ile evet. 4. Soru: Birleşik sakları savaş 5. Soru: ve BirleŞik savaş yasalarının Oybirliği güçleri sivil halklara, insanlık dışı yasakladığı eylemler uygulamışlar mıdır? Devletler silahlı ile evet. Birleşik 6. Soru: Devletler hükümeti Vietnam Halkına karşı Soykırım suçu işlemiş midir? Oybirliği ile evet3 Russell Mahkemesi 'nin kuruluşu önemli bir ileri adımdı. Bir yıl süren çalışmalar sonucunda aldığı karar da tarihsel değeri olan ve de çığır açıcı bir karardı. Ne var ki bu kararı Türkiye İşçi Partisi genel başkam olarak imzalamış olmam, Türkiye'nin Amerika ile ilişkileri bakımından partimiz için rizikolu bir davranıştı. Oyun içinde oyunlar hazırlanıyordu. Ve Russell Mahkemesi 'nde görev almış olmam da terazinin bir kefesine konmuştu mutlaka. Soykırım'da kasıt, tasanın ağır basar. Amerikalıların, büyük çoğunluğunu yoketme kasdıyla davrandıkları açık. Yerle bir ettikleri yerleşim merkezlerini tekrar tekrar bombalamalan, amaçlanru açıkça ortaya koyuyor. Vietnamlıların Şimdi şu notu da okuyalım: "Genocide kavramının temelinde beşeri ve hürriyetçi bir fikir yatar. Tabii katliam gibi korkunç suçları sözkonusu bile etmiyorum. Fakat halkın normal ve geleneksel yaşayış şartlarını, gurubu imha istikametinde değiştinnek, suç s a.yılmaktadır. Sürgünler bu yüzden genocide sayılmıştır. " Kaldı ki Vietnam Savaşı'nın kanlı tablosu ortadadır. Açıktır. kentleri, köyleri bombalamışlardır. Hem de hergün Amerikalılar 3 Age. s. 368369. 24 TEORi • Nisan 2008 i efalarca. hastaneleri, okullan bombalamışlardır. Kalabalık sokakları oombalamışlardır ve onbinlerce insanı öldürmüş ve bir o kadannı da sakat bırakmışlardır. Ninh Binh'li yöneticinin ölüler ve yaralıtarla ilgili kesin rakam yok demesini yadırgamış ve bu konuda gerçeğin öğrenilmesi gerektiğini vurgulamıştım., Tahkikat Komisyonu'nun başkanı olarak doğruyu öğTenmekle görevliydim. ( ... ) · Ermeni sorunu Russell Mahkemesi bölümünü noktalarken, Sartre'nin, soykırımla !lgili açıklamasının neden olduğu bir tartışmadan kısaca söz etmek :sıerim. Buna tartışma denmez aslında; olayın değerlendirilmesinin ~:ırkh bir açıdan yapılması demek daha doğru olur. Sartre hazırladtğt ;nemi bizlere okudu. İnsanlık tarihinde soykınının eski bir suç olduğu belirtiliyor ve bu arada Ermeni soykırımından da söz ediliyordu. O!aylann soykırım suçu olarak nitelenemeyeceğini söyledim. Dedim -..... soykırım kasıtlı bir suçtur, üstelik tasarlanmış bir suçtur. Yani etnik ~ır gurubun yok edilmesini amaçlayan, bunun başarılması için :zlenecek yolun ve maddesel eylemlerin önceden tasarianarak sapt3ndığı bir suçtur. Tasarlanmış olma keyfiyeti, suçun işlenmesi için azgeçilmez bir koşuldur. B ir etnik gurup üç beş kişiden ibaret değildir. Onbinlerce, hatta milyonlarca kişiden oluşur. Bunların tümünü, hiç değilse büyük çoğuuluğunu yok etmedikçc amaca "anlamaz. Binlerce kişiyi öldürmek için silahlı örgütlerin kurulması, junların eğitilmesi gerekir. Ya da bu işi orduya yaptırmak gerekir. Yok edilmesi tasarlanan etnik grup, yurdun belirli bölgelerinde :aş ıyorsa, bu bölgelere karşı savaş operasyonlarına benzer silahlı '<lldmlar düzenlemek gerekir. Çoğunluğun arasına karışmış bir halde _:ışıyo rlarsa, yok edilmeleri için daha değişik operasyonlam başvuru ­ lur. Her ikisi de ancak devlet eliyle yürütülüp sonuçlandırılacak operasyonlardır. Oysa Türklerle Ermeniler yüzyıllar boyunca yan yana, içiçe yaşamış, bu yüzden pekçok ortak yanlan bulunan iki etni'dir. Sürtüşmeler XIX. yüzyılın sonlarına doğru, büyük devletlerin O smanlı İmparatorluğu ' nun parçalanmasını amaçlayan kışkırtmalanyla başlamıştır. Sözü edilen olaylar Birinci Dünya Savaşı snas ında meydana gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında kimi 9oğu ve Güneydoğu illerimizele toptan öldürme olaylan olmuştur. Rus ordularının ilerlemesinden yararlanan kimi Ermeni çeteleri Türk ~öylerini basınış, kadın , çocuk, genç, ihtiyar ayırdetmeden masum ınsanları öldürmüşlerdir. Türkler de Ermenileri kadın, çocuk, genç, ihtiyar ayırt etmeden öldünüüşlerdir. Bundan başka bu illerde yaşayan Ermeniler "tehcir" edilmiş, yani göç ettirilmiştir. Ve göç sırasında · 25 TEORi • Nisan 2008 öldürmeler, kötü işler olmuştur. O yıllarda çocuktum . Ermeni dostlarımız vardı. Onlar bize biz onlara giderdik. Bu olaylar babamı, anamı, ailemizin tüm kişilerini pekçok üzmüştü. Sık sık konuşup tanışırlardı. ·"Tehcir" sözcüğünü ilk kez bu tartışmalarda duymuştum . Ama şunu da belirtmek gerekir: Bu iller dışındaki Ermenilerlc Türkler arasında herhangi bir ça tışma, bir kanlı olay olmamıştır. Doğu ve Güneydoğu illerindeki karşıltklı kıyımlar, topran adam öldürmeler, Türk Rus savaşının bir uzantısıydı. Osmanlı devletinde Türklerle Em1coiler yüzlerce yıl barış içinde yaşamışiard ır. Yüksek devlet hizmetlerine atanmışlardır. Bu olaylar sınır illerinde savaş ortamında oluşmuştu . Savaşın bir uzantısı idi. Nitekim başka illerde olmamıştır. Bundan dolayı, bu kanlı olaylar soykırım olarak nitelenemez. Devletçe bir soykırım politikası izlend iği ileri sürülemez. Oysa soykırım olaylannın arkasında, dotaylı biçimde de olsa, her zaman devlet vardır. Mahkemede bu mantık ve gerekçelerle "Ermeni soykırımı" deyimine karşı çıkmıştım. Soykırım'ın tasarlanmış ve genellikle devlet tarafından işlenen bir suç olduğu hakkındaki görüşüm haklı bulunmuş ve Sartre , .. Ermeni soykırımı·· ile ilgili bölümü raporundan çıkartını ştı. 4 Göçettirme (tehcir) sırasındaki olayların, İttihat ve Terakki herhangi bir olay, bir belge de yok ortada. Ama İttihat ve Terakki Genel Merkezi 'nin olayı onaylamadığı izlenimi veren bir belge var. İmparatorluğun Çöküşü adlı kitabmda Partinin genel sekreteri Mithat Şükrü Bleda, Doğu illerimizde görevli kimi valilerin davranışları kaygı uyandırdığından bunların Merke~c çağrıldığını ve yerlerine başkalanam atandığını kaydettikten sonra, Di yarbakır Valisi Doktor Reşit beylc, aralannda şu konuşmanın geçtiğini yazmaktadrr: «Doktor Reşit bey Merkezi Umumiye gelmiş ve benimle görüşmek istediğini bildirmişti. Derhal kendisini kabul ettim. Karşımdaki kolnığa oturduğu zaman her ikimizin de sinirli olduğu göze batıyordu. Kendisine ciddi bir lisanla sordum: iktidarınca tasarlanıp gerçekleştirildiğini kanıtlayan ·' Siz, dedim, hekimsiniz ... Ve bu sıfatı~ can kurtarınakla va~ifc­ lisiniz. Nasıl oldu da bunca insanın yakalan ıp ölümün kucağına atılmasına göz yumdunuz? ··Doktor bey yüzümc baktı ve uzunca bir sükuttan sonra, en az benim kadar sert bir lisanla cevap verdi: 4 Les Temps M11denıs. Kasım l 968. s . 773. Ancak gerekçeleri m çarpıtılarak: İslaıniyetd e soykın m 26 yoktur hiçimine soku lmuşt ur (M. A. Aybar). TEORi • Nisan 2008 ·' Hekim olmak bana milliyetimi unutturamazdı. Reşit, elbette bir doktordur ve doktorluğun getirdiği çerçeve içinde davranışlarını ayarlamak zorunda idi. Ne var ki Doktor Reşit her şeyden önce dünyaya bir Türk olarak gelmişti. Milliyetim herşeyden önce gelir. Diyarbakır'da bulunduğum süre içinde o bölgedeki Ermenilcrin dışarıdan ve içerden nasıl yardım gördüklerini ve kendilerine nasıl vaatlerde bulunularak zehirlendiklerini, aldıklan yardımlarta nasıl refah içinde yaşadıklarını, bütün bunların sonucu meınlckete karşı korkunç duygulada beslenip valanıınızın hayatına kastettiklerini benim gibi yakından görüp tetkik etmek imkfuunı ve fırsatını bulmuş olsaydınız, bugün burada bana böyle tarizlerele bulunmazdınız. Doğudaki Ermeniler aleyhimize öylesine kışkınılıyorlardı ki şayet onlar yerlerinde brrakılınış olsalardı çevremizde canlı olarak bir tck Türk bulmak, bir tek Müslümanın yaşadığını görmek imkansız olacaktı. Diyarbakır'da bulunduğum zaman süresinde bunların sicillerini inceledim, yaşantılarını takip ettim, düşüncelerini öğrendim . Evlerinde yaptırdığım araştırmalar gayeleri hakkında bana kesin kararlar verme imkanını bahşcrti. Bazı evlerde ele geçirdiğimiz silah ve cephane koca bir orduyu bir anda yokedecek sayı ve vasıtlarda idi. Korkunç ve müthiş bir ıeşkiHitlan var ve yalnız bulundukları bölgede değil, memleketin dört bir yanına uzanan kolları ile bu teşkilat, serbest bırakıldığı takdirde, çok geçmeden Anadolu'da Türk'li mumla aramamız gerekecek. Yani ya on lar bizi, ya biz onları ... ( ... )Yani anlayacağ ını z, bizleri meşru ınüdafaa için harekete sevk eden onlardır. ( ...) Bu iki ihlimal arasında mütereddit kalamazdım. ihtimallerden birisini tercih etmek zarureti vardı ve seçimimi yaptım. Türklüğüm hekimliğime galebe çaldı, bu başka türlü olamazdı ve olmadı da, sonunda, 'Onlar bizi ortadan kaldıracakianna biz onları ortadan kaldırmalıyız' dedim. "5 Sartre'nin raporundaki Ermeni Soykırımı ile ilgili bölüme karşı günlerde, Mithat Şükrü Bleda'nm Anıları henüz yayımlan­ mamıştı. ittihat ve Terakki Partisi'nin bir no.lu sorumlusunun ağz ınd an ..tehcir" kararı alındığın ı ve bu zorunlu göçler sırasında Ermenilerin öldürüldüğünü öğreniyoruz . Mithat Şükrü bey Doktor Reşit beye: ''( ... ) nasıl oldu da bunca insanın yakalanıp ölümün kucağına atılmasına göz yumdunuz?'' diyor. Demek ki göç sırasında Ermeniler öldürülmüştür. O yıllarda en yetkili kişilerden birinin ağzından öğreniyoruz bunu. Ben Mithat Şükrü beyi tanıdım . Sakin, güven veren bir kişiliğe sahipti. Mithat Şükrü beyle Doktor Reşit bey arasında geçen konuşma da inandırıcıdır. Bir gerçek karşısındayız: çıktığım 5 impcmıwrluitm Çökiişii, s. 5758, ı 979. 27 TEORi • Nisan 2008 Göç sıra sında herhangi bir yargılama yapılmadan, haklarında bir hüküm bulunmadığı halde öldürülmüşlerdir. Bu emri Diyarbakır Valisi doktor Reşit beyin verdiği anlaşılıyor. Reşit bey şöyle konuşuyor: «Oysa onların mütecaviz davranışlarıyla bizleri ortadan kaldırmak için hazırladıkl arı artık gizlenemez hale gelmişti. Yani anlayacağınız bizleri meşru müdafaa için harekete sevk eden onlardır. Vaziyet bu merkezde olunca kafaını ellerimin arasına alıp düşündüm . ·'Hey doktor Reşit, dedim kendi kendime, ortada iki ihtimal var. Ya Ermeniler Türkleri temi:.deyecek ve memlekete sahip çıkacak veya Türkler tarafından ternizlcnecekler." Bu iki ihtimal arasında mürereddir kalamazdım. Ihtimallerden birisini tercih etmek zarureti vardı ve seçimimi yaptım. Türklüğüm hekimliğime galebe çaldı, bu başka türlü olamazdı ve olmadı da, sonunda, ·onlar bizi ortadan kald ıracak­ ları na biz onları ortadan kaldırmalıyız dedim'. ( ... ) Ya tarihi mesuliyetiniz? Şayet bu hareketimden dolayı tarih huzurunda mesul tutulursam ona da eyvallah. Başka milletterin hakkımda yazdıklan ve yazacakları benimumurumda değil. "6 Mithat Şükrü beyin açıklamalarından, hükümetin "şüpheli Ermenilerin" sınır bölgelerinden uzaklaştırılması için, sadece uzaklaştırılınalan için karar aldığı anlaşılıyor. Mithat Şükrü bey şunları yazıyor bu konuda: "Ermenilerin dış etkilerle ayaklandığını ve dışardan yardım gördüklerini biliyorduk. Bu noktayı gözönünde tutarak hudut ~ehir ve kasabalarımızda bazı şüpheli Ermenileri o bölgelerden geri çekiyorduk. Bu konularda aşırı davranışlarıyla Merkezi Umuminin dikkatini çeken doktor Bahaddin Şakir'in 7 tutumu endişe yaratmıştı. İttihat ve Terakkinin bu güçlü elemanı öylesine tarizierde bulunuyordu ki, zaman zaman kendisini ikaz etmek ihtiyaç haline geliyordu. Durumu daha iyi incelemek ve bazı radikal tedbirler almak gayesiyle Doğu vilayetlerimizdeki bazı valileri merkeze davet edip yerlerine başkalarını göndermeyi münasip bulmuştuk. (...) '·Bu arada Diyarbakır Valisi doktor Reşit bey de geri çağrılanlar arasında yer almıştı. "8 Bunları bey rejimin başta gelen yetkililerinden genel sekreter Mithat biçiminden, üsluptan da başlıca yetkililerden biri olduğu belli oluyor. Bunları gerçek olarak kabul etmek zorundayız. Bu yazıl a nlardan , şayet Makyavelce bir tertip karşısında değilsek ki hiç ihtimal verilemez, Ermeni Soykırımı diye bir Devler politikası yoktur. Üstelik kanlı olayların sorumluluğunu üstlenenler Şükrü yazıyor. Yazış 6 Age. s. 5859. 7 Bu da bir başka vali ve bir başka dol..ıor. (M. Ali Aybar) S Age. s. 5657. 28 TEORi • Nisan 2008 arkadaşlarıdır, onlar da rejimin ileri gelen kişileridir. Demek ki mahkemedeki tutumumuz doğrudur. Olaylar savaşın uzantısıdır. Ve Soykırım olarak nitelendirilemez: Devletçe tasarlanmış ve gerçekleştirilmiş olaylar değildir bunlar. Devlet şüpheli görülen Ermeniterin bölgeden uzaklaştı rılınasını istemi ştir. Bu kadar. Ama kimi valiler bu önlemi, bölgede yaşayan tüm Ermenileri içeren bir göç biçimine dönüştürmüşler ve bunların, kadın, çocuk, ihtiyar ayrımı yapılmadan yok edilmelerini, ya açıkça, ya kapalı biçimde emretmişlerdir. Doktor Reşit beyin itiraflarından çıkan sonuç budur. Gerçek budur. Bu da ağır bir suçtur. Ceza yasalarında yeri olan ağıT suçlardır. Oysa başta adı geçen valilerden başJanarak, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmamış, bu ünlü kişilerin hiçbiri mahkemeye verilmemiştir. Çünkü üst düzeydeki yöneticilerin arkadaşlarıdır bu valiler. Ayrıca olayları onayıayan yöneticiler de vardır bunların arasında. Mithat Şükrü bey : "O devirde doktor Reşit gibi düşünenler az değildi, ne var ki Devlet ağır şartlar altında tam bir bunalun içindeydi"9 diyor. Her konuda olduğu gibi, politikada da gerçekçi olmak şarttır. Gerçekler her zaman insanın karşısına çıkar. Gerçek devlet adamları, gerçek politikacılar, olaylara, hele yakın bir geçmişteki olaylara sırt çevirmezler. Gerçekiere sırt çeviren, gerçekleri yadsıyan bir politika devlete, ulusa asla yarar sağlamaz. Gerçekler kabul edilir ve sonra yorumlanrr; ters yorumlar yapanların karşısına gerçeklerle çıkılır. Gerçekçi yorumlar1a... Örneğin göç sırasında birkaç kişi hastalıktan ölmüştür. Durum bundan ibarettir diyerek işin içinden çıkılamaz . Şimdi de Talat Paşa'nın anılarına bakalım. Tehcir' olayı ile ilgili neler yazıyor görelim. İttihat ve Terakki'nin bu ünlü lideri o günlerde İçişleri Bakant idi. Savaşın başlaması ile birlikte Muş, Bitlis ve Van illerinde, Enneni Komitelerinin vermiş oldukları talimat uyarınca isyanlar çıkarıldığını belirttikten sonra şunları söylüyor: ·' Bunun üzerine umumi karargahta Eımenilerin tchciri hakkında bir kanun hazırlanarak heyeti vükeHiya arzfedildi. Ben bu kanunun tamamile tatbiki aleyhinde idim . Jandarmalar tamamen, polisler ise kısmen ordu hizmetine alınmış ve yerlerine milister konmuştur. Tehcirin bu vasıtalarla yapılması halinde çok çirkin neticeler elde edileceğini biliyordum. Binaenaleyh istikbali düşünerek, bu kanunun tatbik edilmemesinde ısrar ettim ve_meriyete girmesini de geeiktirmeye muvaffak oldum. Bir müddet sonra Van, Ruslar veya daha doğrusu Enneni gönüllü 9 Age, 5. 59. 29 TEORi • Nisan 2008 edildi. Bu çeıelerin Taşnak komitesinin, Osmanlı Meclisi M ebusanı 'nda da aza bulunan iki reisi olan Pastırmacıy an ve Papazyan'ın emri altında oldukları sonradan öğrenildi. Canlarını kurtarmaya muvaffak olan bazı kimselerin verdikleri ifadeden Van'ın işgali sırasında kaçamamış olan isHl.m halkın öldürüldükleri, kadınların şerefleriyle oynandığı ve birçok genç evli kadın ve kızların evlerde toplattmlarak bu evlere umumhane nazarile bakıtdığı anlaşılıyor. Van'darı kaçan ve binlerce kadın, erkek ve çocuktan ibaret olup silahlar ı bulunmayan halk üzerine Ermeniler tarafından makineli tüfck ateşi açılmıştır. çeteleri tarafından i~gal ..Van'daki bu hadiseleri dahildeki diğer isyankar hareketler takip iltihak etmek üzere gönderilen bazı münferİt askeri birliklerin bu çeteler tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır. Kumandanlar tarafından karargahı umumiye gönderilen raporlardan anlaşıldığına göre Müslümanlara karşı şehirlerde, köylerde ve şosc­ lerde yapılan katliam ve taarruzlar Rus cephesinde o civar halkından teşkil olunan askerler üzerinde çok kötü tesirler bırakmıştır. etmiştir; kıtalarma '·Ordu idaresi yeniden tehcir kanununun tatbikinde ısrar etti. Ben tekrar kabul aleyhinde bulundum. Müıeaddit ve çok acı haller bana göstermişti ki, Hıristiyan ların Müslümanlara yaptıkları zulümler Avrupa'da büyük bir müsamaha ve sükunetle karşılandığı halde Müslümanların en ufak bir hareketi haddinden fazla büyütülüyordu. Ve bu itibarla Rusların bu harpte Ermeniterin yanıbaşında bulunması yüzünden çıkacak olan intizamsızlıkların bizim aleyhimize istismar edileceğini önceden biliyordum. '"Bu müzakereler esnas ında meslekdaşlarımdan bazıları beni hissizlik ve vatana sadakatsizlikle itham edecek kadar ileri gittiler. Filhakika ordu, azami derecede tehlikeli bir vaziyette bulunuyordu. Ordunun, bu hususta bir kanun çıkmadan önce dahi icap eden tedbirleri alması imkant mevcuttu. Bu bakımdan kanunu daha fazla uzatmakta fayda yoktu. Bu kanun ordu ve kolordu kumandanlarına isyan eden halkı münferiden veya toplu bir halde başka ınıntıkalara sevketmek salahiyelini veriyordu. Harp yüzünden memleketin her tarafında örfi idare ilan edilmiş olduğundan sivil idare de askeri kuvvetin elinde bulunuyordu. Tehcire evveıa Erzurum'da başlandı. Erzurum valisi Tahsin Bey Dahiliye Nezaretine sevkiyat sırasında Ermenilerin, Kürtlerin taarruzlarına uğramış olduklarını bildirdi. Valiyi telgraf başına çağırarak yardım için orduya müracaat etmesini, ve failierin de şiddetle cezalandırılmasını emrettim. Filhakika ordu kumandanlığı bir tabur asker gönderdi ve ele geçirilebilenler kurşuna dizitmek suretiyle 30 TEORi • Nisan 2008 cezalandırıldılar. "Sevkiyat sırasında Karahisar ve Urfa'da isyan çıkmıştır. Bu hadiseler hakkında aşağıda mufassal izahat verilecektir: ·'isyan hareketleri önce Zeytun'da başlamıştır. Seferberliğin ilfmını müteakip Ermeniler alenen isyana başlamış, yergiteri ödemekten imtina etmiş ve asker toplanması hususunda verilen emidere muhalefet etmişlerdir. Askerlik vazifelerini ifa zıınnında askerlik şubelerine giden Müslümanlara sokakta taarruz edilmiş ve bunlar soyulmuş ve öldürülmüştür. Zeytun halkı subay ve kumandanlan emri altında bir milis teşkil etmişti; bu suretle "Zeytun ihtilalci alayı" ismi altında şehirleri müdafaa etmek istiyorlardı. Tabii bu imkanı bulmadıklarından mavzer ve martin siHthlariyle dağa çıkmışlar ve Müslüman köylerine taarruz ve askeri nakliyatı izaç etmeye başlamış.lardır. "1 7 Ağustos 19 14'de yani seferberlikten birkaç gün sonra Enderunlu Müslümanlar taarruza uğramış, paraları çahnmış ve içlerinden bir çoğu da öldürühnüştür. Aym gün istimval yapmakta olan bazı jandarma subayları üzerine ateş edilmiş ve Maraş yolu üzerinde Beşanlı köyünden birçok Müslümanlar öldürülmüştür. Günlerce süren takipten sonra bu haydutlardan altm1ş beşi, üzerlerinde birçok bomba, dinamit, martin ve gıras tüfekleri olduğu halde yakalanabilmiştir. "Bir müddet için sükunet teessüs ettikten sonra, müteakip senenin kanunusanİ ayında isyan harekatı yeniden canlanmıştır; bu seferki taarruzlar doğrudan doğruya Osmanlı memurların ikametgahıarına ve jandarma kıralanna karşı yapılmıştır. Zeytun'da Hinçak komitesi reisi Çakıroğlu Patos'un reisliği altında yapılan toplantıda hükümet konağına hücum edilerek cephanenin ele geçirilmesi.ne, bütün memurların aile efradı ile birlikte öldürülmesine ve telgraf hatlannın tahribine karar verilmiştir. Tahrikçilcr başka başka evlerde oturduklarından ve işaret de vaktinde verilemediğinden bu korkunç komplo icra edilmeden önce öğrenilmiştir. ·' 1915 senesinde Zeytun Ermenileri, Maraş' tan Zeytun daki jandarmalara cephane gönderildiğini haber almışlar; cephane nakliyatını soymak üzere yollara gizlenmişler fakat nakliyat başka bir yoldan yapıldığı için bu niyetlerini tatbik edememişlerdie Bunun üzerine onyedi kişiden ibaret bir jandarma koluna hücumla altısını öldürüp ikisini yaralamışlardır. Bundan başka Zeytun ile Maraş arasındaki telgraf hatlarını tahrip ederek bu suretle bu yollarda hakimiyeti elde etmişlerdir. 31 TEORi • Nisan 2008 ''27 Şubat 1915'te Maraş vali muavini sükuneti iade ffiaksadiyle Zeytun'a gelmiştir. Gece devriye ile birlikte şehirde dolaşırken asiler tarafından öldürülmüştür. Ertesi günü askerlik şubesine gitmekte olan bir Müslüımuı da öldürülmüştür. "Komitenin talimatı üzerine kaçmış olan birçok Ermeni, asllerle Bunlar yerıiden jandarmalana cephanesini ele geçirmek istemiş ve kışlaya hücum etmeye karar vermiştir. Bunlar, evvelemirde hükümet konağına giderek bir asker ve bir jandarma öldürmüşler, memurlan ve ailelerini tehdit etmişler ve gerek adi ve gerek siyasi bütün Ermeni suçlulan hapishaneden kurtarmışlardır. Bunlardan altı yüz ila yedi yüz kadarı Zeytun'un en yüksek noktası olan Tekke manastın na yerleşmiş ve burasını tahkim etmiş lerdir. Takip esnasında janctanna binbaşısı Süleyman Bey ile yirmi asker öldürülmüştür. Her ne kadar asilerin bazıları ele geçirilınişse de, diğerleri karanlıktan istifade ederek kaçnuşlardır. Kaçanlar askerlere, memurlara, jandarmalara ve bilhassa Müslüman ahaliye hücumla cinayetler işleyen çeteler teşkil etmişlerdir. Bu çetelerden biri beş Müslüman öldürmüş, bir diğeri bir Ermeni köyü olan Odicak'a sığınarak bir jandarma ve on dört Müslüman öldürmüştür. Zeytun isyanında reislik etmiş olan Melkon ismindeki bir Ermeni tevkif olunduğu zaman komitenin İngilizlerin, İskenderun'a çıktığı haberini yayarak Osmanlı hükümetine mümkün olduğu kadar fazla müşkülat çıkarılması emrini vermiş olduğunu bildirmiştir. Melkon'un diğer ifadelerine nazaran isyanın tahrikçilerinden bir çoğu Osmanlı hükümeti tarafındmı iyilik gönnüş kin1selerdir. Hükümet onlara ait birçok silah , bundan başka komitenin mührünü ve aleyhlerine delil teşkil eden bir sürü vesikayı müsadere birleşmiştir. etmiştir. '·Bitlis, Erzurum, Mamuretülaziz, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara ve Van vilayetlerinde komite kezalik merkezler teşkil etmişti. Bunlar daha harp başlamadan önce teşkiHitlarını kurmuş ve komitenin emirleri dairesinde harekete geçmeye hazırlanrnışlardı. "VAN. Harp ilanını müteakip Rus orduları Ermeni gönüllülerle birlikte hücuma geçtikleri zaman Van'daki Ermeni halkının durumu değişti. Bazılannın memur ve askerlere hücum etmek üzere birleşmiş olmalarına rağmen, müessir bir harekette bulunabilmeleri için zaman lazımdı. Muhtelif kısırnlara gönderilen emirler Ruslada birlikte harekete geçilebilmesi için Ruslar gelinceye kadar beklemenin zarurl olduğu yolunda idi. Derhal harekete geçilmesi çok kan dökülmesine sebebiyet verecek, karla kaplı olan yollar ise Ru sların çabuk ilerlemelerine imkan vermeyecekti. Rus subayları ile yapılan andiaşmaiar 32 TEORi • Nisan 2008 mucibince Ruslar hududa tecavüz eder etmez Ermeniterin Ruslara iltica edeceği açık olarak itiraf ediliyordu. Bu yeni anlaşmalardan haberdar olmayan bazı Ermeni köylüleri, kadı İsmail Efendi ile birkaç janctarınayı öldürerek telgraf hatlarını kesmişlerdir. ·'1915 senesinde Kirnar köyünde koyunların sayıldığı bir sırada bir isyan hareketi başgöstermiş, bin kadar Ermeni meydana çıkarak Müslümanlara hücum etmiş ve jandarmalan kumandanlan Süleyman efendi ile birlikte öldürmüştür. "Kendilerini müdafaa maksadiyle, iki Müslüman köyü arasında bulunan köylerdeki Ermeniler, Ermenilerle meskUn yerlere taşınmış ve ihtiıate hazırlanmaya başlamıştır. Genç Ermeniler esaslı noktaları işgal ederken komitenin diğer azaları silah altına davet ediliyordu. Bitlis, Yan ve Çatak arasındaki telgraf hatları tahrip edilmiş, hükümet merkezleri taarruza uğramış ve iki kişi öldürülmüştü. Köylerde ise Müslüman halkı öldürmeye teşebbüs ediliyordu. ·'Ermeniler, Çatak, Havasur, Timur ve Karleş'teki isyan hareketleribastırmak üzere vilayet merkezinden kıtaların yola çıkarılmış olduğunu öğrenen Vanh Ermeniler Harnit ağa kış la sını ve jandarma ve polis binalanrıı ateşe vermiş ve şehir içinde vahşi bir katliamda bulunmuşlardır. · ni ..Yalrıız Yan şehrinde isyan eden Ermenilerin sayısı beş bini geçiyordu ve hepsi de en yeni silahl aı·la teçhiz edilmişti. Bunlar mevkilerirıi son hadde kadar müdafaa ediyorlardı. Şehirdeki hükümet konağını, askeri müesseseleri, Düyunuumumiye binasını, Osmarılı Bankası şubesini, ve diğer binaları tahrip etmiş ve Müslüman mahallelerini ateşe vermiştir. Yedi yüz kadar asi Van müstahkem mevkiini el bombalariyle uçurmuştur. Bu isyan hareketleri Nisana kadar devam etmiştir. Nisan ortalarına doğru asgari dörder yüz kişilik Ermeni çeteleri Rus zabitlerinin kumandasında hududu geçmeye başlamıştır. Yapılan çarpışmalar neticesiride 'Müstakil Ermenistan' ibarelerini taşıyan bayraklar ve 'intikam' gibi kelimeleri havi levhalar ele gcçirilrniştir." Talat Paşa örnekleri sıralıyor: İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana, Samsun, İzmir, Urfa, Şarkı Karahisar, Yozgat. Adlarını vererek hangi köyterin basıldığını, kaç kişi öldürüldüğünü, bir bir açıklıyor. Silahlı Kuvvetlerin karşı harekatını ayrıntıları ile arılatıyor ve arularını şöyle sürdürüyor: "Memleket dahilindeki umumi isyan üzerine ordu idaresi tehciri her yerde tatbike başlamıştır. Bunun üzerine her iki kuvvetler arasında 33 TEORi • Nisan 2008 hakiki bir dahili harp şeklini alan şiddetli çarpışma ve döğüşler başlamı ştır. Türk askerleri ve halkı Ermenilerin Türk nüfusunu ortadan kaldırmak niyetinde bulunduğuna ve Türk devletinin istikliiline son vermek için Ruslada birleşmi ş olduğuna kani idiler. Anadolu'nun muhtelif yerlerinde sevkiyat başlayınca bu İstanbul'daki Ermeniler arasında ve bilhassa komitelerde fcvkaHide heyecanı mucip oldu. Ermeni komitelerinin idare merkezi, yani dış teşkilatın dimağı · İstanbul'da bulunuyordu. Bu şehir ayni zamanda bütün askeri hareketlerin de merkezi idi. Binaenaleyh umumi karargfth evvelemirde İstan­ bul'da bir isyan hareketi imkanını önlemek ve Boğazların müdafaasını teşkilatiandırmak üzere emri altında olan polis müdüriyeüne komite işleriyle uğraşan herkesi tevkif etmek ve örfi idare ınıntıkası dışına götürmek emrini vermiştir. Bu emir verilir verilmez polis müdürü beni haberdar etti. Mevzubahis şahısların bir kısmı Kafkasyalı idi; hepsi bir gecede tevkif olunarak Konya'ya gönderildiler. Sonradan gönderilen tahki kat komisyonu tarafından bunların kendilerini Ankara'ya divanı harbe götürmekte olan jandarmalar tarafından vuruldukları tesbit edilmiştir. Bunun üzerine bu jandarmalar divanı harbe verilmiş ve muhtelif cezalara ve hatta ölüm cezasına mahkum edilmişlerdir. "Vartakes Efendiye ınüteaddit defalar İstanbul 'u terk etmesini tavsiye ve hatta kendisine nakdi yardım vaat ettim. Bundan ailesi dahi haberdardır. Fakat kendisi gitmedi. Sonradan İstanbul'daki komite teşkilatında olduğu için yerini terketmediği anlaşıldı. "Divanı harbin kararı üzerine sürgünler Diyarbakır'dan geri getirildiler. Bunlar tehcir komisyonuna dahil olduklan için sevklerine mani olmak isted im. Fakat as keri makamlar tarafından yola çıkarılmışlardı. Yapılan tahkikattan anlaşılıyor ki, kendileri Ahmet ve Hilal adında iki serserinin hücumuna uğramışlardır; bu sonuncular divanı harp tarafından ölüme mahkı1m edilmiştir. "Gerek resmi tahkikat dosyalarında ve gerek iotihap dairelerinden geri gelen mebuslann verdiği malumanan anlaşılıyor ki, vicdansız, ahlaksı z ve adi bazı kimseler vaziyetten şahsen istifade etmek istemişler ve· bu· gibiler bir çok cinayetierin işlenmesinde)imil olmuşlardır. Umumi v.a.liler ve valiler mesuliyet korkusuyla hadiseleri mümkün olduğu kadar ehemmiyetsiz göstermeye ve kababati kısmen Kürt ahaliye yükl emi ştir. Mebus ların verdiği malumat cidden feci idi. Birçok geceler uyku uy uyamadı m . Bir taraftan sivil makamlara icap eden tedbirleri almalan için emir verdim, diğer taraftan asker'i makamlardan failieri cezalandırmak ve ahaliyi korumak üzere kıtalar 34 TEORi • Nisan 20Q8 göndermelerini şiddetle talep ettim. Bundan başka devletin en yüksek mcrcilerinden, temyiz mahkemesi ve devlet şorası azalarından ve ceza mahkemeleri reisierinden dört tahkikat komisyonu teşkil edip Anadolu'ya gönderdim. Bu komisyonlar birçok memurları aziederek mahalli divam harplere verdiler. Tahkikat zabıtlannın bir sureti komisyonlar tarafından Babtali'ye verildi; bu suret (arşiv) hazinei evrakta mahfuzdur. ve "Gerek tehcirler gerek isyan yüzünden Ermeniler çok zarar Bunu itiraf etmek lazımdır, fakat şark v ilayetterimieki Müslümanların da Ermeni vatandaşlarıınız yüzünden aynı miktarda zayiata uğradıkları bir vakıadır. vermiştir. "Rusların Van'ı, Bitlis'i, Muş'u ve Erzurum'u işgali sırasında yapılan ve bizzat Ruslar tarafından itiraf o.lunan zulüm ve cinayetler ve o derece vahşicesine yapılmıştı ki, Müslüman halk artık ikametgahlarında kalmaya cesaret edemeyerek aç ve çıplak olarak hicrete başlamıştır. Bu suretle hicret eden Müslümanlardan altı yüz bin kişi ölmüştür. Ermeni fırkacıları tarafından kendi programları lehine istismar edilen ve bütün mcsuliyeti hükümete yükletilrnek istenen bo Ermeni meselesi izah ettiğim şekilde cereyan etmiştir. "Esas itibariyle askeri bir ihtiyat redbirinden başka bir şey olmayan tehcir, vicdansız ve seeiyesiz insanların elinde bir facia şekl ini almıştır. Maksadıın bu hareketlerin çirkinliğini gizlemek değildir. Sadece bu hadiselerelen dolayı bütün hükümeti ve İttihat ve Terakki komitesi idare merkezini ve bu işle hiçbir aliikası olmayan azalarını itharn etmenin haksızlık ve keyfi hareket olduğunu söylemek istiyorum. İttihat ve Terakki komitesi. azaları Ermenilere karşı yapılan hareketlerden dolayı son derece müteessirdirler ve daima bu hadiseleri önlemek üzere hükümet üzerinde müessir olmaya çalıştılar. ·'Bazı failierin divanı harpler tarafından mahkum edilmedikleri idelialanna karşı ihtilal sırasmda İrlanda' da bir çok İrlandalıyı kendi eliyle öldünnüş olan bir İngiliz subayının İngiliz divanı harbi tarafından mecnun olduğu esbabı ınucibesiyle serbest bırakıldığın ı , kezalik katil Jaucas ' ın jüri tarafından heraat ettirildiğini zikretınek kifayet eder. Belki bazı Türk divanı harpleri karar verirken şahsi hislerine kapılmışlardu. Buna mukabil hükümetin bu faillerin harpten sonra daha sıkı bir takibe maruz tutulacaklarına dair bir kararı vardır. Ben sevkleri sırasında Erriıenilere yapılan muameleleri tamamiyle itiraf ve hadiseleri olduklan gibi nakletmek cesaretini gösterdim. Hakikati söylemek cesaretini göstermek ve Ermeniterin Müslümanlara yapmış olduğu cinayet ve zulümleri adil bir şekilde itiraf etmek sırası şimdi hasıınlarımızdadır. Ben sevkleri sırasında Ermenilere yapılan muameleleri tanımışsam da 35 TEORi • Nisan 2008 Ermeniterinkinden henüz hiç bahsedilmemiştir. Bundan iki netice çıkmaktadır: ya İtilaf devletleri Müslümaniann Htristiyanlar tarafından öldürülebileceği hususunda propagandaetiara hak veriyo r, yani Müslümanlarm kanının haklı olarak aktığını kabul ediyor, yahut da fırsatçılar tarafından siyasi menfaat temini maksadıyla işlenmiş cinayetleri haklı buluyorlar. Mütarckeden sonra da bu maksatlannı Jön Türkleri takip etmek suretiyle ispat etmişlerdir. Bu Jön Türkler arasında Ermeniterin tehciri aleyhine rey vermiş, hatta Ermenilere yapılan zulüm karşısında gözyaşı dökrnüş ve buna rağmen Malta'ya gönderilerek orada hapsedilmiş olan komite azaları da vardır. Diğer taraftan, öldürülmüş olan yüzbinlerce Müslümanın bir kısmını kendi eliyle katietmiş olan ANTRANİK isimli ( ...) Ermeni murahhası olarak Londra'da ve Paris'te hürmetle karşılanmışttr. Ancak yukarda çıkardığımız neticeler kabul edilmek şartıyla insaniyetperver İngiliz ve Fransızların bu kanh elleri nasıl stktıklarını anlamak mümkündür." Talat Paşa' nın bu yürekli açıklamaları, gerçek bir devlet adaınının olaylar karşısında ulusal çlkarlann nasıl savunulacağını gözler önüne seriyor. Gerçek bir devlet adamı gerçeğe sırt çevirmcz. Gerçeği yadsıyarak yurt çıkarlarını savunmak olanaksızdır. Mithat Şükrü Bleda ve Talat paşa, o dönemin en yetkili iki yöneticisi, böyle anlatıyor. Tarih yadsınarak politika yapılmaz. Birinci Dünya Savaşı 'nda Ermeni kornitacıları isyanlar çıkarmış, köylere saldırmış, Türkleri öldünnüştür. Bir önlem olarak kararlaşttrılan 'tehcir' srrasında da Türkler Ermenileri öldürmüşlerdir. Aynca, özellikle Rus sının yakınlarında karşılıklı çatışmalar olmuştur. Gerçek bu merkezdedir. Kimi yetkililerin olayları yadsı yan tutumları Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Tehcir srrasında ölenler hastalıktan ölmüşlerdir" gibi çocukça teviller de kimseyi inandınnaz. Gerçek devlet adamlan olayların üzerine gider, onları tarihsel boyutları içinde değerlendirirler. Türkiye Soykınmla suçlanıyor. YüzyıUar boyunca yanyana, içice yaşamış oldukları, en yüksek görevlere getirdikleri Ermeni asıllı yurtıaşlarını, Türk hükümetinin 1915 yılında toptan yok etmeye kalkışmtş olması ve bu işi, sıntrlı boyutlan olan bir "zorunlu göç" eylemi içinde gerçekleştinnesi, inandırıcı bir sav değild ir. Tehcir'io bir ölüm göçüne dönüşmesi, bir iki sorumsuz valinin ve vicdansız kimi görevli ve kişilerin işidir. O günlerin Türkiye'sinde haberleşmenin ve ulaşırnın ne durumda olduğu da unutulmamalıdır. Olaylar yadsınamaz. Bunlar başlangıçta karşılıklı saldırılar biçimindedir. 'Savaş fiili'düv Ama adına ister ·'genocide" (soykırım), ister başka bir şey denilsin, ermeni yurttaşlanmız 1915 yılında kitlece öldüıülmüşlerdir. Ermeniler de Türkleri öldürmüşlcrdir. Gerçek budur Anılarında Mithat Şükrü Bleda ile Talat Paşa, bu gerçeği açıklamışlardır. olayları 36 TEORi • Nisan 2008 Mehmet Perinçek İÜ AİİTE Araştırma Görevlisi, Teori Yazı Kuruhı üyesi Çarl1k arşivlerinden Ermeni meselesi üzerine 20 yeni belge (1914-1918) Birinci Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusyası'nın ve Batı emperyalizminin Osmanlı İmparatorluğu 'nu paylaşma planlan çerçevesinde Ermenilere iki görev yüklenir. Ermeniler, cephe gerisinde ayaklanma çıkararak Türk ordusunu zaafa uğratacaktır_ Bu birinci görcvdir. İkincisi ise, oluşturulan gönüllü birlikler yoluyla Türk ordusunun savunma hattını yararak Rus işgalini kolay laştırmaktır. Her iki görevin yerine getirilmesinde Türkiye Ermenileri aktif rol oynamıştır. Mesele birkaç Taşnak teröristinin işinden ibaret değildir. Gönüllü birliklerin oluşturulmasına ve ayaklanmalara ne yazık ki geniş Ermeni kitleleri katılmıştır. Arşivler, Çarlık ordulanna hizmet etmek ve Türkiye'ye karşı gönüllü birliklerde savaşmak için Türkiye Ermenilerinin Rus yetkililere başvurularıyla doludur. Osmanlı uyruklu aydmlardan ve doktorlardan üniversite öğrencilerine ve sıı-adan köylülere kadar binlerce Ermeninin listeleri arşivlerde isim isim mevcuttur. Türkiye Ermenilerinin bu hareketi tehcirin çok öncesinde başlamıştır. Bu belgeler, tehdidin ayrılıkçı örgüt yönetici ve militanlarıyla sınırlı olmadığını göstermesi ve tehcirin nedenlerini açıklaması bakımından önemlidir. Bunlarla birlikte Çarlık generallerinin ve subaylarının yüzlerce rapor ve Çarlık askeri mahkemelerinin yüzlerce tutanağı ve kararları göstermektedir ki, Birinci Dünya Savaşı sırasında işgal edilen bölgelerde Ermeni gönüllü birlikleri Müslüman halka karşı valışi kırırnlara girişmiş ve mallarını yağmalamıştır. Belgelere göre bu uygulamalar sistemlidiL Ermeni çetelerini kullanan Rus yazdığı 37 TEORi • Nisan 2008 komutanları bile bu vahşet karşısında dehşete kapılmışlardır. Birçok Ermeni subay ve asker, bu nedenle Çarlık ordusunun askeri mahkemelerinde yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Bu katliamların ve yağmaların tehcirden önce başladığının tekrar altuu çizmek gerekir. Ayrıca o dönemin belgeleri ve kaynaktan, Büyük Ermenistan'ın kurulmak istendiği bölgede Müslüman nüfusun Ermeni nüfusa oranla kat ve kat daha fazla olduğunu kanıtlamaktadır. Aşağıda ilk defa yayımlanan bu temeldeki belge ve kaynaklar, tarih göre sunulmuştur. ·Belgeler, Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi'nde (RGVİA) kayıt altında buluİımaktadır. 20 örnek belgenin, Kaynak Yayınlan tarafından yayımlanan Ermeni Belgeleriyle Ermeni Soykırımı Yalanı dizisi ve Doğan K itap ' tan çıkan Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi başlıklı kitap la birlikte sırasına değerlendirilmesi faydalı olacaktır. BELGEl -Ermeni yazar G. D. Mnatsakanyan'm 1914 yılında basılan Ermeni Meselesi'nin Çözümü başhklı kitabındanErmenilerin uluslararası areopag ı önünde temsilciliği olması gerekir. Bu temsilcilik, Ermeni halkının gerçek ihtiyaçları hakkında Avrupa'nın temsilcilerini bilgilendirmek, bu ihtiyaçların gerektirdiği toprağı ve ekonomik şartlan netleştirip çözümü için yüksek areopaga sunmak amacıyla gerekmektedir. Ayrıca bu temsilcilik, Avrupa devletlerinin inceledikleri meselelerle ilgili hata yapmaması için Türkiye Ermenileri tarafından yetkiyle donatılmalıdır ve Ermeni halkının üzerine düşeR görevleri deün şükranlarıyla yeri ne getireceğini garanti etmelidir. Avrupa diplomasisi, her halka muhatap olma onurunu vermemektedir; mesela Kürtlerle, Karapapaklarla, İnguşlarla, Çingenelerle bu halkları ilgilendiren meseleler üzerine görüşmelerde bulunduğu hiç olmuş mudur? Devlet organizınasına sahip olmayan herhangi bir halkın temsilcilerini kabul etmeleri için uluslararası karakter taşıyan ve Avrupa kamuoyunun ve devlet yetkililerinin dikkatini çekecek kadar siyasi ve ahlaki olması gereken meselenin kışkırtılması şarttır. Ermenistan' la ilgili mesele, uluslararası bir karakter taşımaktadır ve Ermeniler, bu meselede uluslararası rol oynayacak kadar kalabalık bir halktır. Bununla birlikte Ermen1ler, Avrupa'ya politik örgütlenme için 1 Anti k Yunan'da iktidar organı. 38 TEORi • Nisan 2008 gerekli olan yeteneğini ve ahlakını göstermiştir. ( ... ) Avrupa diplomasi si, Ermeni halkını dinlemeye layık görmüş ve böylece Türkiye Ermenileri, resmi olarak uluslararası areopag önünde temsilciliğe sahip olmasa da temsilcileri pratikte bir çok kez kabul görmüştür. İstanbul patriği, Avrupa devletlerinin elçileriyle Türk saray erkanı bünyesinde görüşmelerde bulunmuştur. 1878 yılında Ermeni heyeti, Petrograd, Londra ve Berlin'de dışişleri bakanlıklan tarafından kabul edilmiştir. Berlirı Konferansı' nda sultanın ve diğer devletlerin temsilc ileri, İstanbul patriğinin talepleri üzerine tartışma yürütmüşlcrdi r. 1894 ve 95 yıllannda Rusya, İngiltere ve Fransa temsilcileri, memorandum tanıimi çerçevesinde İstanbul patriğiylc görüşme yapmışlardır. 19 ı 2 ve 13 yıllarında Petrograd sarayının onayıyla bütün Ermeni katolikosu ve yüksek patcikliğinin temsilcisi Bogos Nubar Paşa, Avrupa'yı dolaşmış ve Türkiye Ermenilerinin temsilcisi olarak dışişleri bakanlıklarında ve diplomatik temsilciliklerde kabul edilmiştir. ( ... ) Ermenistan, Avrupa'nın Türkiye ile savaş dolayısıyla uğradığı giderlerin bir kısmını ödemekle yükümlüdür. Ermenistan, ne kadar büyük toprak parçası üzerinde projelendirilirse, yeraltı zenginlikleri işgal için harcanan savaş masraflarından o kadar çok olacaktır. Avrupa, işgal edilmiş toprak olarak elde ettiği zaman onu Erinenilere ucuza bırakmayacaktır. Ermeniler, bunu görerek Avrupa 'ya Ermenistan için istediği her şeyi vermelidir. Enneniler, ollakçı olmamalıdır ve kanıyla Avrupa 'ya ödemesini yapmalıdır. (G. D. Mnatsakanyan, 1914, s.24 vd., 29 vd.) - Kağızman Razreşenie Armyanskago Voprosa, Moskva, BELGE2 Bölge Komutanı'nın mektubundan2 - 4 Ağustos 1914 No: 85 Kağızman Çok Sayın Sergey Aleksandroviç, ( ... ) 8/ Türkiye'deki Ermeniler arasında Türkiye'nin Rusya ile savaş durumunda Türklere karşı cephe gerisinde·harekete geçecek özel bir2 Mektup, Kars Bölgesi Kağızman Askeri Bölge Komutanı antetlidir. 39 TEORi • Nisan 2008 likler örgütleyen, eğer imkan olmadığı takdirde de birlikleri Rusya ' ya geçirerek Rus ordularıyla beraber savaşmasını planlayan gizli bir örgütlenme var. ( ... ) (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 528, yaprak ı, ı arkası , 2, 2 arkası) BELGE3 -Rus Sofya elçisinin 2 Ocak 1915 tarihli 14 nolu şifreli telgrafıÜç genç Ermeni, Tebrizli İran Ermenisi Zarek Pilosyan, her ikisi de Türkiye Ermenisi ve Taşnaksutyun üy.esi olan Kilikyalı Haykazun Nalbandyan, Harputlu Eduard Stapanyants, Kafkasya'daki gönüllü biriikiere doktor olarak alınmalarını talep ediyorlar. Bugünlerde geldikleri Cenevre'deki tıp fakültesinden diptomaları var. Kafkasya'ya kabul edilmelerinin mümkün olup olmadığını telgrafla bildirmenizi rica ediyorum. Savinskiy (RGVİA) fond 2 100, liste 1, dosya 558, yaprak 77) BELGE 4 -Rus Bükreş elçisinin 9 Ocak 1915 tarihli 77 nolu telgrafı25 Aralık tarihli 506 nolu telgrafıma ve 26 Aralık tarihli 939 nolu cevabımza atfen. Bağlılıklarını misyonumuzun önünde ifade eden Kafkasya'daki biriikIere girmek isteyen Türkiye Ermenilerinin listesini aşağıda sunuyorum: Taşnak Ermenileri Srab Agozyan, Babik Apkaryan, Migardıtsi Garabetyan, Bedros Sarkizyan, Agop Torozyan, Agop Saakyan, Ghanes Papaelyan, Matos Arutinyan, Mizak Nampartumyan, Bedros Agopyan, Antranik Ohanezyan, Neprem Nigoozyan. Mizak Norodyan, Nasik Mdussesyan, Ohanes Moradyan, Sarkis Batmazyan, Hamportum Artinyan, Agop Kaykamciyan, Ovaghim Pevalikyan, Andreas Avedizyan, Sarkis Margozyan, Migardıtsi Nazikyan, Vortan Donikyan, Ozghean Ezikyan, Sarkis Mergheryan, Taniel Bludyan, Arsak Hayrabetyan, Ohanes Dulkheryan, Nizan Ekzargyan, Mizak Mentozyan, Servitsen Somungyan, Bagdasar Avedizyan, Arsag Atinyan, Sahak Segpozyan, Sarkis Hupghyanos, Apram Eprenyan, Parseg Ekmegyan, Ervant Tomanyan, Vartan Bogozyan, Nasik Bagirkyan, Stepan Hipagozyan, Mardiros Manukyan, Kevork Kipgoryan, Aymnznak Sahakyan, Oski Sukizyan, Ohanes Mardirozyan, Asador Kozisyan, AlikSan Tavityan , Kapriel 40 TEORi • Nisan 2008 Ohruıezyan, Agop Nizruıieın, Maghirditsi Nasik, Garabet Dikrruı, Apram Ohanes M ighirditsi Margos Maghirditsi Tavit Kalusti Vakar Mina<> Kibkor Hayrabet Mighir Musagh Pilibos Nahabet Atam Tomas Oski Bcdros Kevork Muzen Sefer Vartan Simon Manuk Kasbar Muzak Karbar Manuk Ohanes Giragos Kasbar Manuk Ohanes Giragos Kasbar Hosrov Ghavuz Mizak Melkom Senekerim Ovakhim Apkar Simon Satrak Sarakis Yeremya Tatyas Parunak Sarkis Bedros Kalus Avedis Mardiros Sarkis Mighirditsi Artinulis Nasik Ataınyan Sarkis Sahak Armenak Kapriel Sarkis Apra Mikael Avedis Kirkor Kevork Nasik Mutos Suron AntikAram Surmen Ardazes Apkar Avedis Eskigyan Siranus Krikoryan Sukias K:mtseanyan Bedros Kalus Avedis Mardiros Ohanes Apikyan Kirkor Hayrikyan Sahak Aristakas Nizan Toros Parsek Hazar Mardiros Avdon Minas Hugas Nasik Kirkor; Hınçak Ermenileri Hagop Hahinyan Garabed Guyragossyan Sarkis Krikoryan Miguerdiç Makazdicyan Madtcos Kasparyan Nigoghos Ghahyan Gaghakyan Hagop Hoghanessyan Hagop Garabedyan Krikor Mateossyan Kami.k Kaprielyan Garabed Macaryan Onig GhirinyanVahram Ahciyan Krikor Yeraınyan Sarkis Karageuezyan Simon Papatsyan Avedis Horhannessyan Vartan Avedisyan Hagop Levonyan Horhaness Migueryan Garabed Horhanessyan Ervaut Gohgagaryan Stepan Bahdassaryan Krikor Minassyan Krikor Teheviguyan Essai Talıminciyan Tateosse Pondoidyandiakiporop Opkonoboa Arared Artinyan Hagop Tahciyan Mannik Tahciyan Margos Hamlacyan Avak Minassyan Mourad Krikoryan Mouzes Harotunyan Simon Maguguyan · Tavit Serapyan Tavit Manugyan Krikor Boghossyan Garabed Minassyan Harityun Minassyan Sarkis Arınaghanyan Horaannes Mercimekciyan Ervaut Ayneciyan.Poklevskiy (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 95, 95 arkası) BELGE 5 -589. Kuban Piyade Birliği Komutanı'nın Kars Kalesi Komutanı'na raporundan3 19 Ocak 1915 No. 143 Kars Kalesi Komutanı'na RAPOR ( . .. ) Yukarıda bildirdiklerime, köylerine geri dö!1en yerel Rum ve 3 Mektup, 589. Kuban Piyade Birliği Komutanı anteılidir. 41 TEORi • Nisan 2008 Ermeniterin kaybolan büyük baş hayvanlarını ve varlıklarını arama bahanesiyle büyük gruplar halinde Kürt köylerini dolaşarak ve Türk ordusunun kaçmasıyla Kürtlerin sİnınesinden yararlanarak Kürt köylerini yağmaladıklanm ve Kürt kadınıarına tecavüz ettiklerini eklerneyi görevim sayarım . Bütün Rum ve Ermeniler silahlanmış ve içlerinden bazıları silah taşıma ve bulundurma ruhsatına sahip. Birçoğunun Türk silahı var. Böl ge yetkililerinin olması durumunda bu tür olaylar yaşanmazdı, ancak idari makamlar tamamen kayıp, orduların ise bunları takip etme imkanı yok, öyle ki nüfusu tarumıyorlar. ( ... ) (RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 460, yaprak ll O) BELGE 6 -Kars Kalesi Komutanı'nın Kafkas Orduları Karargah Komutanı ' na mektubu4 - Gizli 20 Ocak 1915 No: 141 Kars Kafkas Ordulan Karargah Komutanı 'na Komutanlarının soyadlarını belirterek Kafkasya'da hangi Ermeni birliklerinin oluşturulduğunu, ayrıca kime tabi olduklarını ve hangilerinin konaklamak için Kars'a gönderildiklerini bildirmenizi rica ediyorum. Öyle ki buraya gelen ve birliklerle Kars'ta konaklayan birliklerin ko mu tanları, onlara polis aracılığıyla ilettiğim emrimc rağmen kale karargahına kendilerini kayıt etmeyi lüzum görmüyorlar. Bu bilgiler özellikle gerekli, çünkü halkla birlikler arasında cinayet, yağma ve her türlü tecavüz temelinde ve ayrıca birliklerin hemen fark edilen disiplinsizlikleri ve düzensizlikleri yüzünden sık sık ciddi anlaşmazlıklar yaşamyor. Tümgeneral Zubov Karargah Komutanı Albay Diyef (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 97, 97 arkası) 4 Mektup. Kars Kalesi Komutanı antctlidir. A}Ttca 28 Ocak 191 5tarihinde istihbarat Dairesi da kayıt altına alınmı ş ve (i zerine damgası vurulmuştur. tamfıııdan 42 TEORi • Nisan 2008 BELGEl -General Bolhovitinov'un Kars Valisi'ne 27 Ocak 1915 tarihli telgrafındanGeneral İstomin, Gülyabert çevresinde Ardahan'dan Ahılkelek ve Kars'a giden yol üzerinde sivil nüfusa tecavüzlerde bulunan ve ürün ve yem stoklarını çalan Rum ve Ermeni yağma çetelerinin ortaya çıktığını bildiriyor. Ayrıca Merdenek ve Gelsk bölgesinde de aynı durum yaşanıyor.( ... ) No. 507. Bolhovitinov ( RGVİA fo nd 2100, liste 2, dosya 460, yaprak 66) BELGE 8 - Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin 2 Şubat 1915 tarihli 1165 nolu telgrafıVama konsolos yardımcısının 20 nolu telgrafı : K ilise başrabipliği önerilen aşağıdaki Taşnak Ermenileri, masrafları kendilerine ait olmak üzere gönüllü olarak Kafkasya'ya gönderilmek istiyor: Bitlisli Ohanes Mahsudyan, Agop Milkonyan, Haçik Muradyan, Hosrov Haçikyan, Apraham Ohanesyan, Haçik Sarkisyan; Muşlu Melkon Hazaryan; Şebinkarahisarlı Solamon Bogosyan; Sivaslı Boskyan Babigyan, Hmanyan Tsevscpyan, Mhitar Dagcaryan, Agop Bedrosyan; Erzurumlu Ycremiya Bedrosyan, Arşak Artyan, Bolulu Yehişe Krikoryan. Geçiş izni verebilir miyif!1? tarafından Gulkeviç (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 232) BELGE9 -Çarlık Rusyası 'mn Kafkasya Valisi'nin Dışişleri Bakanlığı'na telgrafı- PETROGRAD DIŞİŞLERi BAKANLIGT'NA Kafkas Orduları Karargahı'na Zeytun Ermenilerinin temsilcileri geldi ve yaklaşık on beş bin Ermeninin Türk ulaşım yollarına saldırmaya hazır olduğunu, ancak silah ve mermileri olmadığını söylediler. Zeytun'un Türk Erzurum ordusunun ulaşım yolları üzerinde olmasından dolayı gerekli miktarda silah ve merminin 43 TEORi • Nisan 2008 Ermeniler tarafından alınacağı Aleksandret'e gönderilmesi oldukça uygundur. Zeytun Ermenilerinin faaliyetlerinin Fransız ve İngilizler için faydalı olmasından, meselenin aciliyetinden ve bizim doğrudan silahları verme olanağımızın olmamasından Fransız veya İngiliz silah ve merrnilerinin Fransız veya İngiliz gemileriyle Aleksandret'e getirilmesiyle ilgili Fransız veya İngiliz hükümetiyle görüşme gerekliliği olduğunu düşünüyorum. Graf Varontsov Daşkov 6 Şubat 1915 (RGVİA fond 2ı00, liste ı, dosya 558, yaprak ın) BELGE 10 -Rus komutanın 15 Şubat 1915 tarihli telgrafi- CULFAHOY General Çemozubov 'a Dışişleri Bakanı 'nın Başkomutan 'a telgrafı : "İran elçisi , iran'dan Kafkasya'ya giderken yolda, özellikle posta müdürlüğü gibi hükümet kurumlarının ve İran ve Hint-Avrupa firmalarının da nasibini aldığı Şoca kasabasında ve İran Culfası 'nda bir sıra yağma gerçekleştiren İran Ermeni göçmenleri ve gönüllüleriyle ilgili şikayetleri bildirdi. Olaylar sırasında Ermeniler tarafından 4 İran kazağı, 2 posta görevlisi ve birçok sivil öldürüldü, 2 kazak yaralandı. Ne yazık ki bu şikayetlerin temeli, Hoy'a giderken bizim tarafımızdan silahiandırılan Ermeni ve Suriye Hıristiyanları tarafından gerçekleştirilen yıkımın izlerini gören Vedenskiy'in raporlarıyla tamamen doğrulanıyor. Bu yağmaların suçluianna karşı ne tür önlemler alınabilec eğini ve İran Müslümanlarının Kafkasya için oldukça külfetli olacak bahsi geçen göçmenlerin vatan1anna dönüşünü esas olarak imkansız hale getiren Hıristiyan­ lara karşı haklı öfkesine yol açan bu tür olayların gelecekte tekrarlanmasını hangi yollarla engellenebileceğini öngördüğünüzü belirtiniz. Sazonov" Yağmalan gerçekleştiren Ermeni göçmenlere ve gönüllülere hangi önlemlerin alındığını ve gelecekte hangi öngördüğünüzü lütfen tclgrafla iletiniz. 2318 . karşı tarafınızdan önlemleri alnıayı Mışlayevski y (RGVİA fond 44 2100, liste ı, dosya 558, yaprak 207) TEORi • Nisan 2008 ~ELGE ll -109. Tugay Komutanı'nın mektubu5- 18 Temmuz 1915 No. 869 Ardahan 2. TÜRKiSTAN PiYADE KOLORDUSU KOMUTANı'NA RAPOR Göçmenlerin yerlerine geri dönmesiyle ilgili verilen izinden dolayı sön dönemde Ardahan bölgesindeki köylerde birçok Ermeni, Rum, . Kürt ve Rus (Molokan) belirdi. Bütün bu halklar, birbirlerine oldukça düşmanca davranıyor. Aralarında değişik ekonomik meselelerden tartışınalar ve kavgalar çıkıyor. Sivil iktidar, tartışınaları çözmekte ve kavgalara son vermekte güçsüz kalLyor. Şu an oldukça kışkırtılmış olan nüfus, bazen muhafızlarla açık çatışmaya giriyor. Mesela bu ayın l5'inde Rumların yaşadığı Beberek köyünde büyük baş hayvarılarını teşhis etmek üzere 2 Küıtle köye gelen 2 muhafız dövüldü. Şu an Ardahan bölgesinde yardımıyla hızlı ve etkili bir şekilde düzeni sağlayabileceğimiz süvari birlikleri yok. Bu sebeple, eğer mümkünse, Oltu bölgesinde konuşlanmış olan 13. Atlı Birliği'nin yarısını, en az bir takımı emrime vermenizi talep ediyorum. Tugay Kamutam Albay Karargili Komutanı Yarbay Başyaver Yüzbaşı KARS VALİLİGİ'NE Kolordu Karargah Komutanı'nın onay kararı. 2. Türkistan Piyade Kolordusu Karargiilı Başyaveri Asteğmen 24 Temmuz 1915 No. 4246 Kafkas Ordusu (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 986, yaprak 67, 67 arkası) BELGE 12 -An isimli Rus yazarın Ağustos 1915'te yayımlanan makalesinden Türkiye'de Ermeni Meselesine DairAvrupa diplomasisi tarafından yıllar önce gündeme alınan Türkiye'deki Enneni meselesinin şu an görünüşte çözümüne yaklaşılıyor. Türk refonn5 Mektup, 109. Tugay Komutanı antctlidir. Ayrıca ön sayfa~ının üzerinde 2. T ürkistan Piyade Kolordusu'nun. arka sayfasında ise Kars Bölgesi Askeri Val i liği Kalemi'nin damgaları bu lunmakLadır. 45 TEORi • Nisan 2008 lanndan umudu kesen Enneni halkı, kaderinin çizilmesini dışardan bekliyor. Bu yüzden Türkiye'nin halklann büyük savaşında6 parçalandığı ve varlığının masaya yarınldığı bu günlerde bu umudun daha da bir güçlü ortaya çıkmasında şaşılacak bir şey yok.( ... ) Bir milletin geleceğini sınırlan içinde yaşadıklan devletin yıkımına onun kaderiyle oynamak demektir. Bu, belki ancak düşınan topraklannda yaşayan ve yaşayacak olanlarla ilgili bir meselesi olmayan çevrelerin yaranna olabilir. Bu beylerin değinnenine su dökmek, ancak tehlikeli bir maceraya atılmak demektir. Milletin fiziksel varlığını tehlikeye sokan her türlü milli politika, sonsuza dek bir köşeye bırakıl malıdır.( ... ) bağlamak, Tarih bize, Türkiye'deki milli meselenin her zaman tek bir yolla, ezilen milletin imparatorluktan ayniması ve kendi milli devletini kunnası yoluyla çözöldüğünü göstermektedir. Yunanistan, Bulgaristan, Sırhistan ve Romanya böyle kurulmuştur. Ama bu, her milletin kendi milli meselesinin çözümü için bu yolu takip edeceği anlamına gelmez. Her millet, milli devleti tek bir şart altında kurabilir: Eğer az çok tek etnik kökten gelen bir roprağa sahipse. Yedi vilayetten oluşan Ermeni ınilleti, bulunduğu bölgede azınlık durumundadır. Bu milli avantajdan yoksun durumdadır ve o yüzden de bütün ayaklanmalan başansızlıkla sonuçlanmıştır. ( ... ) Ancak unutmamak gerekir ki, Türkiye'de Avrupa'dan farklı olarak saf bir milli baskı yoktur; orada her Hıristiyan halk, dini ve kültürel özerkliğe sahiptir, milli kültür (okullar vb) ve din alanında özgür ve kendisine tabidir. Türkiye'de milli ınesele olarak adlandınlan, hatta bu kelimenin Avrupai anlamıyla bir milli mesele de değildir, kamu güvenliğinin, adil yargılamanın, rahat ulaşım yollannın olmaması, Kürt yağma çetelerinin varlığı vb genel bir vatandaşlık meselesidir. Bütün bunlann milli meselenin özüyle bir ilgisi bulunmamaktadır. ( ... ) Hıristiyanlar için bazı hak sınırla­ maları vardır, ancak başka devletlerde Yahudiler için olduğu kadar değildir. Örneğin özgür yer değiştirmenin yasaklanması gibi temel s ınırlamalar bulunmamaktadır. Özgürlüğün olduğu ve düzenin olmadığı dünyadaki tek ülke Ti.irkiye'dir! Devlet, oldukça liberal bir anayasayla ve kültürel-milli özerklikle kamu düzeninin temel öğelerini sonunda sağlamak zorundadır. Türkiye'deki bütün bu düzensizliğin temel nedeni, ülkenin ekonomik Bütün Küçük Asya, çağdaş devletlerin dayandığı sanayiden, fabrikalardan, demiryollanndan (bir istisnası hariç). ticaret merkezlerinden, rahat karayollanndan, bütün ekonomik temellt:rden yoksundur. Ülkeyi temelden, ekonomiden değil, tepeden, siyasi sistemden yenilemeye başlayan Jön Türkler, başarısızlığa uğramı ş tır, çünkü başarılması imkansız bir işe soyunmuştur: Kapitalist yönetim şeklini kapigeriliğinde yatmaktadır. 6 Birinci Dünya Savaşı 46 kasıedilmekıedir. TEORi • Nisan 2008 talizın öncesi ekonomik temelierin üzerinde inşa etmek! İki ayrı kökten gelen zeminin devamlı bir çatışmasına sahne olmuştur ve devlet çıkn1aza girmiştir: Devlet, güçlenmemiş, tersine kuvvet kaybetmiş ve kendi eski uydusu için kolay bir av haline gelmiştir.( .. .) Onlar [Ermeni yetkililer], bağımsız Ermenistan'da daha uygar bir öğe olarak Ermenilere dayanan bir hükümranlık istiyorlar (Orizon gazetesi1), ancak kendilerinin de kabul ettiği gibi, Ermeniler nüfusun azıni ı ğın ı teşkil ediyor. Azınlık, ne şekilde çoğunluğun üzerinde hükümranlık kurabilir? Bunun için iki tarz var: Türk ve Avrupa tarzı; yani askeri diktatörlük ve irntiyazh hukuk normları. Ermenistan'da ikinci tarzın benimsenmesiyle bazı istisnai yönetim usulleri doğacaktır: Halk kitlelerinin seçim hakkının sınırlanması, seçim bölgelerinin Müslüman çoğunluğun aleyhine düzenlenmesi, Ermeni dil ve kültürünün "yabancılara" dayatılması, aslında her alanda saldırgan milliyetçi bir politikanın uygulanması. Bu da haliyle ezilen halkların direnişine yol açacak ve herkesin herkese karşı milli savaşını başlatacaktır. Bu şekilde milli mesele sadece çözülmemekle kalmayacak, tam tersine bütün halklar temelinde bir meseleye dönüşecektir.( .. .) Boşa kürek çektiğimiz bu çalışmayı, her zaman milli çatışmaların suyunda balık aviamanın peşinde koşan milliyerçilere atfediyoruz. ( ... )Vatandaşların öz ve üvey evlatlar, haklara sahip olanlar ve olmayanlar, kendinden olanlar ve olmayanlar olarak ayrılması, bütün sistemi kaçınılmaz olarak bitişe götürür. Ermeniler, sadece dış dünyayla değil, aynca devleti yıkınaya çalışacak iç çoğunluğun oluşturduğu muhalefetle de savaşmak zorunda kalacaktır. Bu ikili savaşta hiçbir devlet ayakta kalan1az. ( ... ) bulanık (An, "K Armyanskomu Voprosu V Turtsii", Sovremennty Mir, Ağustos 1915, No.8, s.144 vd.) BELGE 13 -Ermeni liderlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında yazdıklarırapordan - ERMENi MESELESi VE ERMENi BİRLİKLERİ HAKKINDA RAPOR I 1912 Balkan Savaşı, Türkiye'deki Erınenilerin durumu hakkındaki meseleyi tekrar güo~eme getirdi ve keskinleştirdi. Bu meseleyleRusya ve Almanya yakından ilgilendi. Ancak Ermeniler, acı çeken Türkiye Ermenilerinin kaderini değiştirme umut7 Taşnaklann yayın organı. 47 TEORi • Nisan 2008 larını bağladıkları Rusya eğilimini tam bir ruh hemen ve her yerde benimsediler. ( ... ) birlikteliği içerisinde Savaşın kaçını lınazlığı Ermeni lider çevrelerinde apaçık belli her taraftan Türkiye'nin ezilen bölgelerinin çe te örgütlerinin önderleri ve başka gönüllü ler Kafkasya ·ya akma ya başladı. Aynı zamanda yerel Ermeni toplum önderleri, beklenen durumla ilgili Kafkas iktidarının en üst şahsiycti İmparator Hazretleri 'niıı valisi Graf İ. İ. Vorontsov-Daşkov'la ilişki kurdular. Bu [iderler, talimatlarını bekleyerek Ermeni halkının eğilimini valiye ifade ettiler. ( ... ) olmasından dolayı Bütün Ermeni Katolikosu, Türkiye'nin üzerine aldığı reformları yerine getirmediğini belirterek vali aracılığıyla imparatorluk hükümetine başvurdu ve Türkiye ile savaş sırasında Ermenilerin her türlü faaliyeti göstermeye hazır olduklarını valiye ifade etti. Kafkas Valisi tarafından Petrograd'dan gönderilen imparatorluk hükümetinin cevabı kısa bir süre içiııde geldi. Hükümetinin talimatı doğrultusunda yazdığı cevapta, Türkiye Ermelilerinin kaderinin imparatorluk hükümetinin devamlı kaygılarının bir parçası olacağını ve Ermenilere de bu davada savaş sırasında kurban olmaya hazır olmak düştüğünü belirtmişti. General Mışlayevskiy'in, Gofmeyster8 Peterson'un, Kafkasya Askeri Bölgesi Karargah Komutanı General Yudeniç'in, Tiflis Piskoposluk Dairesi Müdürü Piskopos Mesrop'un, Tiflis şehrinin başı A. İ. Hatisov'un, Ermeni Merkez Komitesi Başkanı S. S . Arutyunov'un ve Doktor Y. H. Zavriyev'in katıldığı Kafkasya valiliğiııde yapılan özel görüşmelerde, Ermenilere tecrübeli çete liderlerinın (humbapet) idaresinde Kafkas Ordularımızın dört ana koldan harekatında askeri birlikler içeri siı1de yer alacak özel birlikler (humb) örgütlemeleri önerildi. Kollar Ermeni nüfusun ya~adığı bölgelere öncelik verilerek seçildi. Ermeniler, birliklerin örgütlenmesi önerisini tam bir kararlılıkla ancak Ermeni nüfusun olabilecek tehditlerden dolayı silahlandınlmasını ve Rus hükümetinin önceden tarafsız devletlerin elçileriyle anlaşarak Ermenilere yönelik olabilecek kırımı önlemek anıacıyla Türkiye'ye etki etmeleri için kefil olmasını istediler. karşıladılar, Birliklerin örgütlenınesini bu amaç için toplanan, resmi olmayan, ancak pratikte tanınan Ermeni Milli Bürosu üstlendi. Yukarıda adı geçen kişiler, Erm eni Milli Bürosu 'nun temsilcileri olarak 8 Sarayı 48 ve s:ır:ıy calışanl:ırını idare eden kişi. TEORi • Nisan 2008 görüşmeleri yürüttüler ve hükümet kurumlarıyla i lişkileri sürdürdüler. Öyle ki birliklerle ilgili mesele, büro için oldukça sorumluluk ve otorite gerektiriyordu. Bu nedenle Tiflis'e birliklerin örgütlenmesinin oybirliğiyle kabul edildiği özel görüşmelerde maddi ve manevi destek sözü veren önemli şehir ve merkezlerin temsilcileri davet edildi. ll O dönemde Rusya'da Ermenilerin Rus devletiyle temelleri güçlenirken Türkiye'de tam tersi yaşandı. bütünleşmesinin Rusya'nın zaferine tam inanç duyan Türkiye Ermenileri, büyük umutlar beslediği Rusya 'yı kurtancısı olarak görüyordu. Türkler ise her şekilde Ermenileri kendi tarafına çekmeye çalıştı ve onlarla İstan­ bul'da, Erzurum'da, Van'da, Muş'ta görü şm eler yürüttiL Bu görüşmelere hem Türk hükümeti hem de Jön Türkler adına Hacı Bey, Halil Bey, Talat Bey, Bahattin Şakir, Hilmi Bey, Erzurum Valisi Taksim Bey vd katıldılar. Ermenilere şunu söylediler: ' ··orrak refah için birleşelirn. Bize dışardan zorla dayatılan reformlan asla gerçekleştirmeyeceğiz, ancak karşılıklı anlaşmamız halinde bunlan yapabiliriz. Bu savaşta Almanya'yla biz kazanaca ğ ız . Kafkasya'da bize yardım edin. Kafkasya'da Ermenileri kendi tarafımııda görmeye ihtilacımız var. O zaman hem kısa sürede Kafkasya'yı işgal edebiliriz hem de size ve Gürcülere özerklik veririz, Tatarları ise Kafkasya'dan Türkiye'nin içlerine göç ettiririz. Sınırlanmızı Rusya'nın saldırılarından korumak için Türkiye ile Rusya arasında Ermeni ve Gürcü özerk bölgelerinin olması bizim çıkanmızadır." Buna karşılık Ermenilerden Kafkasya'da ayaklanma çıkarnıalarını, Türkiye'de ise gönüllü birlikler oluşturmalarını talep ettiler. Bu talepleri Ermeniler, sadece Osmanlı tabiiyetinin gereğini yerine getirerek, yani devlete sadık kalacaklannın sözünü vererek reddettiler. Bu görüşmelerde Ermeniler, Türkiye'nin savaşmamasının daha iyi olduğu, zira Almanya 1afer kazansa dahi Türkiye'yi köleleştireceği, Türkiye'de kolanisini kurmak için uçsuz bucaksız sınırlara sahip olan Rusya'dan çok daha fazla toprağa ihtiyaç duyacağı fıkrini belirttiler. Ermeniler, Türkleri iç reformlarla ilgilenmeleri ve devleti bu şekilde güçlendirmeleri için ikna etmeye çalıştılar. Ancak Türkler, savaş yoluyla tarihi görevlerini yerine getirmek için daha uygun bir zamanın olmadığını belirtip karşı çıktılar. Böylece Jön Türklerin Rusya'da Ermeni birliklerinin kurulduğu haberini alması üzerine 49 TEORi • Nisan 2008 canlandırmaya çalıştığı Ermeni-Türk görüşmeleri sonuçsuz Türkler, Türkiye Ermenilerinden bu işe son vermeleri için Rusya Ermenilerine eLki etmelerini istediler. Ancak Türkiye Ermenileri, bir sorumluluk alamayacaklan ve Rusya'daki Ermeniterin faaliyetlerine kefil olamayacakları . cevabın ı verdi ler. ( ... ) Türkleri özellikle Türk parlamentosunun üyesi Gagarin Pastlrmacıyan (Garo) ve diğer Türkiye Ermenisi kitlelerin gönüllüler arasında yer alması rahatsiZ etti. Ermeni halkının Türklere savaş ilan ett iğini söylemeye başladılar, Ermenilerden sefere çıkmasını engellemek için Salmast'a Andranik'e9 heyet göndermelerini talep ettiler. Ancak Ermeniler, artık geç olduğunu, yabancı bir ülkedeki hareketi durdurmak için güçleri olmadığını söylediler. ·tekrar kaldı. Ermeni halkı, tarafını dış bir ülkenin yanında belirledi, kaderini Yüce Rusya 'nın kudretine ve himayesine teslim etti ve şanlı Kafkas Ordusu'nun yanında kurtuluş savaşında yer almak için birlikleri örgütlerneye girişti. m Birliklerin faaliyetlerine, örgütlenmesine ve rakamlarına geçerken kısaca şunu belirtmenin faydalı olacağı kanısındayız . Askeri faaliyetlerinin ayrıntılarının karargah belgelerinde yer aldığı düşüncesiyle bu rapor, faaliyetlerin ana hatlarıyla sınırlı tutulacaktır. 1914 Eylülünün başında gönüllü kayıtlarının başladığı ilan edildi ve ilanm hemen ardından gönüllüler her taraftan akın etmeye başladılar. En çok Türk tabiiyetinden olmak üzere Kafkas Ermenileri de şanlı ordumuzun sıralarını doldurmaya başladılar. Güney Kafkasya'dan, Kuzey Kafkasya 'dan, Rostov ve Nahcivan 'dan Don u ' dan, Kırım ve Beserabya' dan, Hazarardı bölgesinden ve Türkistan'dan, Romanya ve Bulgaristan'dan, Mısır ve Amerika'dan, her yerden gençler, birliklere girmek için büyük coşkuyla Tiflis'e aktılar. Yukarda belirtildiği üzere dört birlik oluşturulacaktı. Ancak gönüllüler gelmeye devam ettiler ve alımın durdurulduğuyla ilgili özel bir yayın yapmak gerekti. Birliklerin örgütlenmesi ve donatılma sı işini bünyesindeki idari komiteyle Milli Büro üstlenmişti. Ekimin ikinci yarısında birlikler sefere çıkmaya hazırdı. Birinci birlikte 1200, ikincis inde 382, üçüncüsünde 430 , dördüncüsünde 470 ve yedek olarak ise yaklaşı k 600 olmak üzere toplam 3000'nin üzerirıde kişi vardı. lO 9 Ermeni gönüllü birlikleri nin en önemli komuı.anı. 1O Birliklerin sayısı ve askerleri daha sonra artacaktır. so TEORi • Nisan 2008 Birinci birlik, son Balkan Savaşı'nda Bulgar ordularında subay rütbesi alan ünlü tecrübeli çete lideri Andranik'in komutas ınd a-ydı. Bu birlik, 23 Ekim'de Culfa'dan Hoy'a hareket etti. savaşan, başarısı dolayı sıyla İkinci birlik, Rus Ermenisi olan tecrübeli çetcci Dro'nun kornurasında Iğdır'dan Tapariz Geçidi'ne ilerledi. Üçüncü birlik, Türkiye Ermenisi olan popüler humbapetll Amazasp kamutasında 1 Kasım'da Eleşkirt Ovası'na doğru yola çıktı. Dördüncü birlik, özellikle İran'daki savaş hayatında Yefrem 'in silah arkadaşı olarak nam salmış olan, Ycfrem'in İrarı ' da ölmesinin ardından onun yerine geçen ve polis ve İran silahlı kuvvetleri başkomutanı olan eski çeteci Keri kamutasında Sarıkamış'tan Ahveran ve Hoşab'a hareket etti.( ... ) 29 Ekim 1915 Tiflis Episkop Mcsrop 12 Aleksandr i vanoviç Hatisov 13 Samson Stepanoviç Arutyunov 14 (Episkop Mesrop, Aleksandr İvanoviç Hatisov, Samson Stepanoviç Arutyunov, "Zapiska Ob Armyanskom Voprose i Armyanskih Drujinah", İstoriko-Filologiçeskiy Jurnal, 1991, No.2 (133), s.205 vd.) BELGE 14 -General Bolhovitinov'un 17 Mart 1916 tarihli telgrafıYÜKSEK BAŞKOMUTANLIK KARAGAHT GENERAL-KVARTİRMEYSTER ı 5 1536. Ermeni gönüllüterin Türk sivil halka karşı vahşilikleriyle ve buna bizim Kazakların sözde iştirakiyle ilgili verilerin bütün taraflarıyla netleştirilmesi için ilgili komutanlardan malumat istendi. Bitlis Muharebesi Komutanı Tümgeneral Abatsiyev şunları bildirdi: "Kazakların bu olaya katıldığını kesinlikle kabul etmiyoll 12 13 14 15 Enueni gönüllü birliklerinin komutaniarına verilen ad. Tiflis Piskoposluk Dairesi 'nin müdiirii. Tiflis şehrinin başkanı. Ermeni Mcrkeı Komitesi'nin başkanı. Karagahta askeri operasyonları planlayan general. 51 TEORi • Nisan 2008 rum, birçok kez Bitlis'i ve çevresini dolaştım . Bu esnada Kazakların disiplinsizliğiyle ve sivil halka zulmüyle ilgili bana tek bir kere bile şikayet gelmedi . B irçoğu Türkiye Ermcoisi olan Ermeni birliklerine gelince; Bitlis'in alınmasının üçüncü gününde gönüllülerin Müslümanlara yönelik kesintisiz tecavüzlerinden dolayı bu birliği şe hrin dışına çıkartmak zorunda kaldım ve B itlisM u ş aras ında ki konaklama bölgesine gönderdim. Türklerin telgrafta bahsettiği iki bin kişinin öldüğü sayıs ı bence abartılı. Ermeniler tarafından sivil halkın katiedildiğini öğrendiğim zaman mcseleyi araştırmak için Ermeni birliği nin kamutam Andranik 'i çağırdım . Andranik, bana bunun gibi olayların gayet doğal olduğunu, öyle ki aralannda zamanında Türklerin karıstnı. çocuğunu ve yakın akrabalarını öldürdü ğü birçok insanın bulundu ğunu söyledi. Tatvan'da ise şöyle bir olayın yaşandığını biliyorum: Evierden birinde avcı taburu ve Ermeni gönüllüleri birlikte konaklamışlar. Avcı taburu, yirmiden fazla cvsiz Müslüman çocuğu eve almış, yemek vermişler. Avcı taburu keşfe gönderildikleri zaman döndüklerinde bütün çocukl arı doğranmış bir şekilde bulmuş. Yokluklarında evde sadece Ermeniler varmış . Bu konuyla ilgili tarafıından yürütülen soruşturma sonucunda bunu Ermenilerin gerçe kleştirdiğini kesinlikle tespit ettim. Ama ne yazık ki suçlular ortaya çıkanlamadı. Ermeni gönüllüleri, meseleyi öyle karış ık bir hale getirdiler ki, işin içinden çıkmak mümkün ol madı." ( ... ) Bolhovitinov (RGVİA fond 2100, liste l, dosya 646, yaprak 89, 89 arkası) BELGE 15 -General De Vitt'in 19 Haziran 1916 tarihli 3074 nolu telgrafındanl6Ordu Komutanı 'na Kolordunun bulunduğu bölgede büyükbaş hayvan sayısının göreec az kalmasından dolayı, hayvanların toplanmasını ve Ermeni yetkililerin aracılarından sa tın alınmasına izin verilmemesi talimatını verdim. Öyle ki Ermeni yetkililer, halkın büyükbaş hayvanIarına parasını vermeden sık sık el koyuyorlar.( ... ) De Vitt. (RGV İA fond 2100, liste 1, dosya 1036, yaprak 297) 16 52 Tclgr:ıfın üzerinde Operasyon Dairesi·nin damgası bulunmaktadır. TEORi • Nisan 2008 BELGE 16 -1916 Kasımında Ermeni milliyetçilerinin yayın organlarmda Kürtlerin kayıpları üzerine çıkan makaledenKÜRTLERiN BU SAVAŞTAKi KAYIPLARI Savaş sonrasındaki Türkiye Ennenistaru'ndaki Müslüman nüfusun meselesi, vatanımızın siyasi kaderi açısından büyük önem taşıyor. Kürtlerin savaş sırasında büyük kayıp verdiğini sıkça duyuyorduk, ancak bu meseleyle ilgili kanıtıara dayanan veriler ilk kez Mşak'ml7 sayfalarında Kafkas Cephesi'ndeki şehir birliklerinin yetkililerinden Bay A. Atanasyan tarafından yayınlandı: niceliği Aldığım ve teyit eLtiğim haberler, eğer Ermeniler savaş boyunca insani kayıp verdilerse, Kürtlerin de o kadar büyük verdiğini gösteriyor. 360 bine kayıplar yakın güneye ve batıya Bitlis-Muş bölgesine, birlikte Hınıs, Bulanık, Patnos , Malazgirt, Aladağ'dan, Beyazıt -Diyarlin bölgesine kadar daha önce 800 bin Kürt'ün yaşadığı alan, şu an tamamen boşaldı. Yüzlerce Kürt köyü yerle bir oldu ve bom boş kaldı. Van Gölü'nden başlayarak ardından Eleşki rt 'le Türklerin geri çekilmesi esnasında Kürtler bu bölgelerden bölgelere mi göç etti, yoksa öldü mü sorusu gerçekten ilginç. başka Her ikisi de oldu. Burada bilmek gerekir ki, göçleri ve geri çekilmeleri çok zor şartlarda gerçekleşti: Geri çekilme sırasındaki her türlü salgın hastalık, gerçek anlamıyla bütün Kürt aşiretlerini ve bölgelerini yok etti, açlık ve soğuk ise tam yıkıma götürdü. "Savaşın daha ilk 6-7 ayında 12 bin' den fazla Kürtün yaşadığı benim 20 köyümden hastalıktan 8 bin' den fazla kişi öldü." diye anlattJ bana Hoşab 'daki ünlü Kürt ağası Bahri Bey. '·Benim ·köylülerim, diğerlerine göre görece daha iyi şartlarda bulunuyordu, zira biz bile neredeyse yerimizden hareket edemedik_ Bizim diğer aşiretlere gelince, birçoğu neredeyse tamamen imha oldu. Savaşa kadar 20-30 kişinin bulunduğu ailelerde şimdi 3-4 kişi bile kalmadı. Her yerde durum aynı. Unutmayın ki, siz Enneniler, tıbbi personele, ilaçlara, hemşirelere, hastabakıcılara sahipsiniz; yemek merkezleriniz, göç eden nüfusla ilgilenen milli ve hükümet örgütlenmeniz var. Yediriyorlar, giydiriyorlar, göçmenlere her türlü yardınu gösteriyorlar, öksüz çocukları toplayıp onlara yurt veriyorlar. Peki ya biz? İstiınHr< adı al!ında gerçekleştirdikleri korkunç yağmalar haricinde Türk hükümeti bize hiçbir şey vermiyor ve vermedi de. Kürtlerin gücünün 17 Ermeni milliyeıçili~inin önde gelen yayın organlanndan. 53 TEORi • Nisan 2008 dayandığı hayvancılık savaştan, açlıktan ve istiınlakten dolayı bitti." Kürt ağanın anlattıklan gerçekiere uyuyor. Ermeni gönüllü birliklerinin komutanlan da tek ses halinde onaylıyorlar. "Bence savaş sırasında Kürtler her şeylerini kaybetti" diyor içlerinden biri. "Eğer bizim güçlerünize karşı savaşınaya devam ederlerse, Doğu Kürdistan ve Diyarbakır bölgesindeki geri kalan zavallı Kürtlerin sayısı 250 bini geçıneyecek . " Savaşa doğrudan katılan Kürtlerin verdiği kayıplar da bir o kadar ilginç. "Savaşın başından beri esas olarak Kürtlerle sıcak çatışmaların olduğu bölgelerde bulundum." diyerek başladı bir Rus subayı. "Öldürülen Kürtlerin sayısının 40 bin'i geçtiğini söylersem yanlış olmaz. Öldürülenlerden iki kat fazla olan yaralılardan bahsetmiyorum bile." Muş ' un oldukça ünlü ve popüler Türk zengini Cafer Ağa, bana şunlan ilk aylannda kolera ve tifodan bütün Kürt aşiretlerinin yok olduğunu kendi gözlerimle gördüm. Yüzlerce Kürt cesedi köylerde yerlere serilmişti. Onlardan Türk ordulanna da hastalık bulaştı ve öyle bir kırıp geçirdi ki, askeri revirler, hasta askerlerin ancak onda birine yetebildi.'' anlattı: "Savaşın - Peki savaş sırasında toplam ne kadar Kürt öldü? "Söylemek zor, hatta yaklaşık bir rakamı bile. Bizde hesap kitap yok. inanın, Muş'ta ne kadar insan yaşadığını bile söyleyemiyoruz. Ancak Kürtlerin nüfusunun dörtte üçünü önderlerinden biri söyledi."( ...) kaybettiği şüphesiz. Bunu bana Kürt ("Poteri Kurdov V Nastoyaşuyu Voynu", Armyanskiy Vestnik, 13 Kasım 1916, No. 42, s. lS vd.) BELGE 17 -İşgal bölgeleri karargahından bir Rus albayın raporundan18 4 Eylül 1917 No. 1962 Tiflis RAPOR GENERAL-KOMİSER'E İl işikteki 11363 nolu raporla ilgili kararmız sonucu raporum u veriyorwn: 18 Rapor, Savaş Hukuku Çerçevesinde İşgal Edilen Türkiye Erınenisıanı ve Diğer Türk Bölgeleri General-Komiseri'nin Karargah Komutanı anteti id ir. Raponın üzerinde ayrıca Savaş Hukuku Çerçevesinde İşgal Edilen Türk Bölgeleri Askeri Yönetimi Organizasyon Komitesi damgası vard1r. 54 TEORi • Nisan 2008 I/ İşgal edilen Türk bölgelerinin yönetimiyle ilgili yeni duruma göre hazırlanmış proje, bütün taşra bölgelerindeki köy polisinin milliyetine bakılınadan silahlandırılmasını öngörmektedir. Böylece belirtilen projeye göre saf Türk köylerinin de köy polisi silahlandırılacaktır. Bu mesele, aynntılanyla ve bütün yönleriyle komisyon tarafından tartışılmış, durum incelenerek, Türklere yönelik istisnai bir uygulamanın yapılmaması ben imsenmiştir. Öyle ki yoğun olarak hemen hemen Türklerin ve Türkleşmiş Lazların yerleştiği Lazistan köyleri , yağma çetelerinin saldırılanndan en az diğer yerler kadar çekmektedir. Bu sebeple adalet gereği ve milli kırım ve düşmanlıktan kaçınmak için Türklere de savunma silahları verilmesi gerekmektedir. Ayrıca Lazistan nüfusu kişilik olarak barışçıldır ve ordularakarşı bir aşınlığı gözlenmemi ştir. ( ... ) Albay Ostryanskiy (RGVİA fond 13227, liste 2, dosya 22, yaprak 130, 130 arkası) BELGE 18 -Kafkas Ordulan Komutanı'nın Kafkas Orduları Başkomutaru'na Tiflis'e 5 Ekim 1917 tarihli 36273 nolu telgrafından5. Kolordu Komutanı, 22 Eylül tarihli 02864 nolu telgrafında bölgesinde 16 Eylül 'de Ermeniterin milli hoşgörüsüzlük temelinde kışkırttığı askerler ve denizciler tarafından Türklere karşı saldırtlann gerçekleştiğini bildiriyor. Yağmalar, talan ve c inayetler devam ediyor.( ... ) 36273. De Vitt. Elazığ ( RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 272, yaprak 42, 42 arkası) BELGE 19 -Kafkas Cephesi BAŞKOMUTANLN KAFKAS Başkomutanı'nın talimatından- CEPHESi ORDULARINA TALİMATI No: .... . . ·' " Aralık 191719 Tifl is Bütün kolordulardaki asker kaçaklarına bağlı oluşan ce phedeki durum sebebiyle işgal bölgeleri General-Komiseri'nin talimatıyla işgal bölgelerindeki Erm eni nüfustan 4 alay ın en hızlı şekilde oluşturulmasını emrediyorum.( . .. ) (RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 72, yaprak 43) 19 Belgede ıalimaun nosu ve günün ı ari hi belirıilmemişıir. 55 TEORi • Nisan 2008 BELGE 20 -İşgal bölgeleri Karargah Komutanı'nın mektubu20Şubat 191821 Türkiye Ermenistanı General-Komiser Yardımcısı'na İlişikteki yazışmada belirtildiği gibi Van bölgesi Komiseri Ambartsumyan tarafından Van karşı istihbarat faaliyetleri Van karşı istihbarat merkezinde görev yapan askere alınma yaşındaki bütün Türkiye Ermenilerinin askere çağrılmasıyla ilgili emrin verilmesi sonucunda zayıflatılmıştır. Van bölgesindeki karşı İstihbaratta .esas olarak Ermenilerin görev dikkate alınırsa, Komiser Ambartsumyan ve karşı istihbarat arasındaki ilişkilerin karşı İstihbaratın asker alımları dolayısıyla zarar görmeyecek bir şekilde düzenlenmesi gerektiği fikrindeyim. yaptığı Bu sebeple Van bölgesi Komiseri 'ne verilmesini arz ederim. tarafınızdan ilgili tatimatın Ek: 4 sayfalık yazışma. Karargab Komutanı Tuğgeneral Karargah Sekreteri Yüzbaşı (RGVİA fond 13227, liste 2, dosya 20, yaprak 52,52 arkası) 20 Mektup, Savaş Hukuku Çer<;:evesinde İşgal Edilen Türkiye Emıenistanı ve Diğer Türk Bölgeleri General-Komiscri ' nin Karargah Komutanı anıcılidir. 2 ı Günün tarihi belinilnıenıişti.r. 56 TEORi • Nisan 2008 Şükrü Server Aya Araşttmıact­ Ya::ar "Ermeni meselesi"nin arkasindaki gerçekler Sayın Doğu Perinçek, Yusuf Halaçoğlu ve Norman Stone gibi bu konuda derin bilgiye sahip bilim adamlan ve siyasetçiler, SOYKIRIM iddialarmı ''emperyalist yalan" olarak nitelcdikleri için İsviçre ve Fransa'da "inkar suçu"nu işlernekten dolayı cezaya çarpıtılabilmek­ tedir. Düşünce ve benliklerine "kolonialist, emperyalist ve virüsü bulaşmış" fakat ·'adil, medeni" olarak özümserren "BATI MEDENİYETÇİLİGİ", kendilerinden olmayanlara karşı o denli ön yargıtıdır ki, yaptıkları eylemler, evrensel yasalar, vermek istedikleri mesaj ve dinsel-bilimsel öğretilerle taban tabana zıt çıkmakta, kendi çok yüzlülükleri ve yalanları ortaya çıkınca da. bunları başka yalanlarla örtbas etme yoluna tevessül etmektedirler! Hıristiyanlık 19. yüzyılda Avrupa ve ABD'nin Ermeni politikaları SOYKIRIM yalanının ne vakit ve hangi nedenlerle ortaya atıldığını irdelemeden önce, dünyadaki olaylara çok geniş bir perspektiften bakarsak, bizimle ilgili olarak aşağıdaki tepe noktalarını görürüz: Anadolu 'ya ilk misyonerler 1819'larda Amerikalı tüccarlar ile gelmeye başlamıştır. Tüccar sayısında fazla bir artış olmazken, Protestan misyoner sayısı hızla çoğalmaya ve büyük şehirlere (İstanbul, İzmir, Van, Trabzon, Sivas, Harput, Adana, Merzifon vb) yayılmaya başlamıştır. Büyük ümitlerle Osmanlı topraklarına rahat giren ve yayılan misyonerler, biraz sonra Müslümanlıktan başka dine geçmenin idamla cezalandırıldığmı öğrenince. Müslümarılar dışındaki millellere yöneldiler. Yahudiler Osmanlı 'dan memnundu ve dinlerinin duvarını aşmak zordu . Balkanlardaki Ortodokslar İstanbul Patrikhanesinin, Kafkaslardakiler de Rus Ortodoks Patrikliğinin himayesi altındaydı. Ortada, üıerinde 57 TEORi • Nisan 2008 işlenilcbilecek bir tek millet kalıyordu, o da Gregoryen mezhebindeki Ermenilerdi. Amerikalı Protestanlar, şimdiye kadar başka dinlerin aklına gelmeyen daha farklı bir sistemle işe girişti. Protestanhğı yaymak yalnız vaaz ve İncil hikayelerini anlatarak değil, fakat insanları eğiterek-okutarak ve mümkün olan yerlerde sağlıkları ile ilgilenerek yapılacaktı. · Misyonerierin içinde Türkiye'de en çok bilinen ve ardında "Robert Kolej" (şimdiki Boğaziçi Üniversitesi) gibi büyük bir eser bırakan kişi 18 I 1 doğumlu, teolojide doktora dereceli Cyrus Hamlin'dir. 1839 Ocacrında evli olarak İstarıbul'a a)1ak basan ecrenc~ Hamlin' cok geçmeo ~ den Bebek semtinde, büyük bir konağı kiralayarak "Bebek Semineri" denilen okulu I840 'ta açar. Talebelerio tamamı Hıristiyan'dır, zaten Müslüm anların "askeri okull ar dışındaki okullara yatılı gitmeleri yasaktır"! Hamlin'in ilk işi Türkçe değil, Ermenice lisanını öğrenmek olmuştur. Birkaç yıl soma da Protestanların İncil'ini Ermenieeye tercüme etmiştir. Diğer bir problem, çoğunlukla Ermeni talebelerio fukarahğı ve okul paralarını dahi ödeyecek durumlarının olmayışıydı. Hamlin, binanın altında atölyc kurarak, öğrencilere teneke ve saçtan odun sobası ve boru veya fare kapanı yapmalarını ve bunları satmalarını sağlayarak, giysi ve parasal durumlarını di.izeltti. Aslında Osmanlı, Amerik a'nın, Fransa-Avustu rya'n ın Katalik ve Ortodoksluk baskısına karşı bir denge oluşturacağını düşünmüştü! Rakipler her fusatta Protestanlığın "koruyucusu İngiltere ve yayıcısı Amerikan misyonerlerini perde arkasından Osmanlı idarecilere bask ı ve ihbarlada engellemeye çalışırken, diğer taraftan Ermenilerle ilgili en ufak bir olayda bile, bütün rakip güçler koro halinde " Müslümanlar Hıristiyanları öldürüyor" haberlerini basın yoluyla bütün dünyaya yayıyorlardı. Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu, "Avrupa Devleti olarak kabul edilmek" için, I839'da Baltalimanı anlaşmasıyla, bütün ekonomik egemenlik haklarını İngilizlerin insafına terk etmişti. Bunun soncunda, ithalde alınan gümrük vergileri kalkmış ve hatta bir vilayetten diğerine geçişi için "iç vergi" uygulanarak Türk mallarının maliyetleri artuılmıştı. Çok geçmeden, ucuz İngiliz malları piyasayı istila eni ve ernekleyen Türk sanayii yok edi ldi . Tanzimat Fermanı'yla, Ermenilere de eşit va tand aşlık h akl arı tanındı. Silah ticareti, B atılı ülkeler için kazançlıydı, bunlarm temsilcileri Müslüman değillerdi. İngilizler, Kırım harbinden sonra, Rusların Akdcniz'e inmesini önlemek için Ermenistan fikrini ortaya atan ilk taraf olmuştur. İngilizlerin de yakinen desteklediği A merika lı misyonerler bütün önemli şehirlere 58 TEORi • Nisan 2008 yayılarak, Ermeniterin rağbet ettiği okul sayısını ve bazı yerlerde yurdu sayısını artırdı. On dokuzuncu asrın sonl arına gelindiğinde, Amerikan misyoner okullarında 10 binden fazla Müslüman olmayan öğrenci vardı ve birçok Ermeni'ye konsolosluklar eliyle Amerikan vatandaşlığı verilerek Amerika'ya yollarımış, orada İngilizce misyonerliği öğrenerek tekrar Anadolu'ya dönmüşterdi. Bunlar okullarda hem Profesör olarak ders veriyor, hem de gereken hallerde "vekil konsolos" olarak görev yapıyorlardı. sağlık Amerika'nın Osmanlı ile ilgisi yalnız "eğitim ve misyonerlik" çaresiz kalan Osmanlıtar, Tanzimat fermanmdan sonra evvelce yalnız 3 olan "millet sayısını" 1Tye çıkartarak her milletin (mezhebin) statü kazanmasına razı oldu. ağırlıklıydı. Protestanlığın yayılması karşısında Zengin bir Protestan olan Christopher Robert, Hamlin'in Bebek'teki seminer okulunu gezer görür. Hamlin'in hem eğitimci hem de fırıncı ve çamaşırhancci olarak başanlarını duymuştur. İkisi 1850'de Paris'te buluşurlar ve yüksek düzeyli bir Kolej açılmasına karar verilir. Protestanlığın "Gregoryen Ermenileri Protestarılığa çekerek" yayılması uygun görülür. Paris'te Türk Sefiri olan Ahmet Vefik Paşa'dan, Rumelihisan kalesinin taş ocağı olan bölge, iki ayrı seferde toplam 60.000 Sterlin ödenerek satın alınır. Aslında ne Sultan ne de Vefık Paşa burayı Hıristiyanlara sarılmasını istememektedirler, fakat borç nedeniyle çaresiz kalınmca bu harika yer satılır. Hamlin, burada Okul yapılması için Sarayın İradesini kolay alır, fakat inşaata başlan­ ması izni ( Ru sların ve Fransızların sadrazama koydukları baskı nedeniyle) bir türlü çıkmaz . Hamtin, İstanbul'u ziyaret eden bir Amerikan savaş gemisini komutanına olayı açar ve yardım etmesini ister. Komutan çekinmekle beraber, niçin inşaat izninin verilmediğini sorar; bu kez Sadrazamlık , Amerika'ntn da Girit isyanına arka çıkacağını sanarak izni verir. Okulun projesi Bostan'da hazırlanır, Türkiye'de olmayan putrel-inşaat demirleri ithal edilerek, kesme taş olan bina 3-4 yılda bitiritir ve 1863'te eğitime açılır. Cristopher Robert 100.000 Dolar vermiştir, bu para yetmediğinden Hamlin Amerika'ya giderek kiliselerde verdiğ i vaaz ve konferanslarla para toplar ve bunca yıldır tek taşı bile oynamamış, kendi adı ile anılan ilk binayı yapar. Diğer bir doktora dereceli misyoner George Washburn, İstanbul'a misyoner öğretmen olarak gelir ve Hamlin'in kızı ile evlenir, okulun ikinci müdürü olur. Fakat 1875'te Cristopher Robert, Amerika'da bulunan Hamlin'i görevden alır ve damadını Kolej'e Müdür yapar. Amerika ile diplomatik münasebet kurulmadığından, Washburn adeta Amerika'nın büyük elçisi gibi davranır. 59 TEORi • Nisan 2008 1839 yılında Baltalimanı Anlaşması ile ekonomik hürdyetini İngiltere'ye hediye eden Osmanlı, 30 Mart 1856'da Paris Konferansı ile ·'Avrupa devleti sayılmak'" karşıJığında bu kez savunmasını da Avrupa devletlerine kısmen emanet eder. Osmanlı 1853-1856 Kırım Harbi'nin güya galipleri arasındayken, el derken kolunu da kaptmnış ve kendisini borç batağına saplamıştı. Osmanlı iç-dış Harput'ta yayı lu. harpler ve borç batağındayken, Amerikan Board, 1876'da ··Ermeni Kolejini" açar ve Anadolu'ya (Elazığ) 1877 yılında, Rusya'dan İsviçre'ye tahsile giden birkaç genç Ermeni ··Hınçak" (Kampana) İhtilillci Parti 'yi kurarlar, hedefleri Türkiye' deki Ermenileri boyunduruktan kurtarmaktır (halbuki Rusya'dakiler çok daha fazla ezilmektedir). Arkadan 1890 yılında bu defa başka bir grup Rus Ermenisi, gene İsviçre'nin Cenevre şehrinde, "ARF" veya "Dashnaksuituin" Ermeni ihtilalci Federasyonu 'nu kurar ve ihtilalci partiler ikilenir. 1877- 1878 Rus-Türk harbinden sonra, Yeşilköy'c dayanan Rus Ermeni Patriği Nerses, onların şehri almasını ve Türk boyunduruğundan kurtarı lmaların.ı istiyordu. Çaresiz kalan Osmanlı , 30 milyon altın harp razıninatı dahil, Kars, Ardahan vilayetlerini Ruslara terk etti ve Bulgaristan'ın istikHilini tanıdı. ordularını karşılayan Robert Kolej 'in müdürü George Washburn , Kolej mezunu Ermeniterin ihtilalde ve yeni devleti kurmaktaki rolleri ilc her yerde övünüyordu. İngiliz ·'Punch" dergisinde çıkan bir karikatürdc, Başbakan Gladstone ile Dışişleri Bakanı Lort Balfur, Haçlı Şövalyesi olarak at üzerinde mızrakları ile resmedil miş ve '·Bulgaristan'dan sonra sıra Ermenistan'da'· diye altlık atılmıştı. Ermeniterin hücre-çete teşkilatları kısa zamanda büyümüş ve başta Ermeni zenginleri haraca bağlanmıştı. istenilen parayı ödemeyenler "ölüm meleği Gabriel " tarafından cezalandırılıyordu ve kimin öldürüldüğü, kimlere ihtar yapıldığı gazetelerde il~n ediliyordu. Osmanlı İdaresinde çalışan Ermeni memurlar ve üst görevlilerin elinden bir şey gelmiyordu, zira bu çeteterin gözü o kadar karaydı ki, Aktamar Kilisesi'nin papazını bile casusluk yaptığı için öldürüp, "kulaklarını kapıya çivilemişlerdi". Ermeniterin "atası" s ayılan Haınlin, daha önceleri, Amerikan gazetelerinde, gidecek gönüllüler için Hınçak liderinin adresini bile verdiği halde, daha sonra 23 Ağustos 1895'te The New York Times'a yazdığı uzun bir makalede, bu çetecilerin sırf yabancı ülkelerin dikka- 60 ı TEORi • Nisan 2008 tini çekmek ve karşılıklı mukatele için, kendi soydaşlarıru ve yabancı ülke diplomatlarını da öldürdüklerini ve suçu hep Müslümanlara yıktıkları nı , yöntemlerinin asgari ahlak yönünden tiksindirici olduğunu ve Ermenilerin para için her şeyi yaptıklarını, Rus altını ile baştan çıkarıldıklannı yazdı. Anadolu' da 1850'1erden sonra çıkan, çıkarılan isyanların sayısı neredeyse say ılamayacak kadar çoktur. Bunların içinde 1896 Osmanlı Bankası baskını ve 1905 Abdülhamid'e saatli bomba tuzağı en çok ses getirenler olmuştur. Bütün yabancıların tercümanları Ermeni olduğu ve onlar da Hıristiyan-Müslüman sürtüşmesinde ve neticede Osmanlı 'nın yıkılıp malını ve topraklarını ele geçirmek dcrdinde olduklarından, yabancıların ilgileri, bugün olduğu gibi, gerçekiere değil "işlerine yarayacak haberlere" yönelikti. Jöntürkler ve Ermeniler SiHih ticareti, en cazip işti. Tabanca ve tüfck üreten ülkelere yeni bir pazar açılmıştı. Değeri 3 Sterlin olan bir tüfek, ithalatçı, komisyoncu, tüccar, çeteci satıcı ve papaz eliyle nihayet tüketiciye biı-kaç elden sonra 3-4 misli fiyatla satılıyordu. 1890'1arda İstanbul'da bir sokak nümay işinde arama yapan zaptiye, halkın üzerinde, aynı marka ve model 1500 yeni tabanca'yı birden ele geçirmişti. Ermeni kadınlar, parabellum tabancalada poz veriyor, kasabalardaki atölyelerdc cl ve başka bombalar ve menniler imal ediliyordu. Şehir ve kasabalarda her evde erişkin kişi başına en az birer silalı Adana Kardinali (M oşeg) bütün Ermeniterin siHihlanmasını istiyor, "paltonuzu satıp yerine silah alın" diye vaaz veriyordu. Köylerde '·humpabet" çete başları, masum-fakir köylülere zorla silah satıyor, karşı gelenin öküzünü bile vurup cezalandınyorlardı. vardı. Sanayici veya kapitalist ülkelerin yaptıklan bu sat1şlar ve Ermeni milletinin, önce Fransızlar, ardından kuvvetli bir şekilde ingilizler ve sonra daha da kuvvetli şe ki l de Ru sla r tarafından vaaılerle kı~kırtılması, Amerikan misyonerlerinin '•hürriyet aşkı"nı aşılamaları . okul ve kiliselerde "tlcri Hıristiyanlar", "Savaşa giden askerler·· gibi şarkıları, bütün bu olanlardan rahatsız olan, işlerinde-güçlerinde güzel para kazanan oldukça büyük bir kesimin yanında, · 'maceracı, ufak, fakat elinde fazla güç bulunan bir haydutlar" grubunu ··vatanperver, gönüllü ve kahraman" hi.iviyetiyle ortaya çıkard ı. Çete başları humpabetlerin ıslıkla çaldıkları türkülerde şu sözler vardı: "Vur, kır, öldür, yağmala. sonra ceketini sırtına vurup serbestçe tepeleri aş ... " 61 TEORi • Nisan 2008 Silahianma ve teşkilatianma öyle bir yayılmıştı ki 19 lO yılında Kopenhag Sosyalist Kongresi 'ne verilen 30 sayfalık bir matbu öğünme raporunda, her köyde 40-50 yaşlarında dört-beş kadar Jider kadronun, onun altında lojistik kadrosunun, bunun dışında 15-30 kişilik savaşçı kadroların bulunduğu, kadınların da silah ve haber taşıma işleri ile görevlendirildikleri açık-seçik yazılıdır. Bilinmeyen diğer bir husus da, İttihatçılarla Daşnaklar arasında Abdülhamid'i devirmek için 1907'de gizli bir mutabakatın varlığıdır. Bu anlaşmaya göre, bütün Ermeniler, Rusya'dakiler dahil, Osmanlı lehine isyan edecekler, Jön Türkler de iktidan ellerine geçirince, Ermeniler'e uzun yıllardır bekledikleri OTONOM BÖLGE idaresini vereceklerdi. Balkan ve Trablus harpleri Osmanlı'yı süratle tüketirken, Ermeniler isyanlarına ve Rus-İngiliz-Fransızlardan yana beşinci kol ihanetlerine devam ettiler. Aslında, bu üç devlet 1912'de hasta adam Osmanlı imp aratorluğu 'nun ne şekilde bölüneceğine aralarında karar vermişlerdi. Bütün cephclerde bozguna uğrayan Osmanlıların içindeki darbe, nihayet 1913 başlarında kanlı bir şekilde vuku buldu ve Jön Türkler iktidarı ellerine geçirdiler. 1878 yılındaki Berlin Konferansı'ndan sonra, Ruslara Anadolu'daki Hıristiyanlan koruma yetkisi ve geniş kapsamlı bir "REFORM" sözü verilmişti . Bu reform planına göre, altı vilayette özel bir idare kurularak, Ermenilere geniş yetkiler ve mevkiler verilınekteydi. Buraları (güya) Osmanlı idaresinde olmakla beraber, en üst mevkide iki yabancı Genel Müfettiş- Vali bulunacaktı. Yabancı ülkelerin kendi aralarındaki sürtü~meler ve ba~ka öncelikler nedeniyle, bu önemli görevlerin kime verileceği konusu çok zaman aldı ve en nihayet Hallandalı eski bir vali olan Bay Westenek ve Norveçli bir Albay olan Hoff,'un bu mevkilere tayininde Batılı ülkeler anlaştı. İktidara gelen Jön Türklerin kasası boştu, gelen paraya Duyunu Umumiye el koyuyordu. Osmanlı hükümeti, gelir sağlamak için% 8 olan ithaldeki gümrük rüsumunu,% 15'e çıkarabilmek için izin istedi, fakat ancak % 3 için izin verildi; aradaki fark % 4 kesilmişti . Jön Türkler, iç reformlara yönelerek bu görevleri dengelemek için ayrı ülkelere paylaştırdılar. Halktan toplanan bağışlarta İngiltere'ye iki süper drednot sınıfı savaş gemisi sipariş edildi. Fransa'ya Jandarma ve iç teşkilatıanma işi verildi, Almanya ile de bütün orduyu baştan teşkilatl andLrma ve eğitim için anlaşma yapılarak, oldukça kalabalık bir Alman subay grubu getirtilerek görevlere yerleştirildiler. Bütün bu yeni yapılanma içinde, Ermeniterin kanıksanmış hesaba katmaya her hangi bir öncelik yoktu. Aradan başkaldırılarını 62. TEORI • Nisan 2008 bir yıl geçtiğinde ve Şubat 1914 başlarında, Ruslar altı vilayetteki reformun uygulanmaya konulmasını bastırdı. Yeni bir ek anlaşma ile, adı geçen iki vali Erzurum ve Van başşehirlerine gitmek üzere Mayıs'ta İstanbul'a geldiler. Tam yerlerine gidecek iken yarı yolda (28 Haziran 1914) Saraybosna'da Arşidük Ferdinant suikastla öldürülünce, ortalığı savaş bulutları sardı, reform işi durdu ve iki vali aceleyle ülkelerine döndüler. Buraya kadar olan olayların meydana çıkardığı satırbaşları şunlardır: l. Ermeniler tepeden tırnağa aşın silahlanmıştır, tetik çekme fırsatını dört gözle beklemektedirler. 2. Bunların kahramanlığının altında talan-çapul hevesi ·yatmaktadır (Türküleri bile hazırdır). 3. Amaçlarına erişim için (kendi kişisel canlan dışında) kendi soydaşlarım dahi kolayca harcarlar. 4. İyi donatımlıdırlar; beyin yıkama ile SAVAŞMA-TALAN-KAHRA­ MANLIK arzulan yüksektir. 5. Osmanlıların önceliklerinin içinde, kritik yerlerde görev yapan Ermeniler ve diğerleİi için kötü bir emel yoktur çünkü onlara şiddetle ihtiyaç vardır. Birinci Dünya Savaşı Nitekim Daşnaklarla Jön Türkler, her şeye rağmen, o denli dostturlar ki, 8. Genel Parti Kongrelerini (müstakbel başşehir) Erzurum'da Ağustos 1914'te toplarlar. Fransa, Rusya ve İngiltere tarafından "dostluk sözleşme teklifleri reddedilen Jön Türkler Almanya ile 2 Ağustos ' ta gizli bir ittifak imzalamış ve Avrupa'da patlak veren Dünya Harbinde, tarafsı z olarak bekleyip eninde sonunda galip devletler tarafından parçalanacağına , Almanya, Bulgaristan, Avusturya-Macaristan'la birlikte müstakbel zafere ortak olmayı yeğlemiştir. Ermenilerin silahlı ve güçlü oldukları bilinmektedir, hele Rus ordusundakiler de isyan edecek olursa, Osmanlı ordusu, kısa bir zamanda Kafkasları Baku'ye kadar ele geçirebilirdi. İttihatçıların üst düzey 28 kişilik bir heyeti (Ömer Naci, Dr. Bahattin Şakir, Üsteğmen Hilmi bey vb) Erzurum' a varır. İçlerinde Kafkaslardaki bütün trklardan temsilciler vardır (Gürcü, Kürt, İranlı, Çeçen, Çcrkez, Tatar, Abhazyalı, Dağistanlı vb). Bu kalabalık heyet, Daşnaklara 1907'deki sözlerini hatırlatırlar ve Rusya' daki Ermeniler isyan eder ve b uradaki~er de Türk orduları yanında canla başla zafer için savaşırlarsa, mükafat olarak, iki ay evvel rafa kalkan altı vilayette OTONOMİ vaadini 63 TEORI • Nisan 2008 tazelcrler. Almanya da bu vaade imza koymaktadır. Haber Tiflis'teki daha üst federasyona, oradan da İngilizlerin, Fransızların ve R us Çarının kulağına gider. Haliyle Fransa- İngiltere bu OTONOMİ teklifinin aleyhinde bulunurlar, Rus Çarı da altı vilayete iki de Rus vi layeti ekleyerek mükafatı artırır. Erzurum 'daki Daşnaklar kem küm ederler, ··biz savaşırız fakat başkaları için söz vercmeyiz derler" ve "kazanandan yana olacaklarının" işaretini verirler. Rusya 2 Kasım'da Osmanlı'ya harp ilan ederek hücuma geçince, Türk ordulanndaki (bizden yana güya savaşacak) Ermeniler s ilahlarıyla Rus tarafına geçti . Ayrıca hazır olan 20 bin kadar gönüllü-çeteci, Osmanlı hatlarının gerisini vururken diğerleri Rus ordu l arına yol gösterdi ve onlarla birlikte ilerleyerek, Erzurum'un 60 km yakınına kadar Kasım ayı bitmeden vardı. İki taraf da, kışlık mevzilerinde beklerneye başladı. Ruslar, Ermeniler sayesinde, Osmanlı 'ya ani ve büyük bir tokat atmış İttihatçıların itibarı bozulmuştu. Almanlar, Osmanlının Kırıma asker çıkarmasını, Rusları arkadan oyalamasını ve Doğu cephelerindeki Rus ordusunun parçalanmasını istiyordu. Almanya'dan alınan borçla getirilen yeni büyük toplar tabyalara yerleştirilirken, İngiliz ve Fransız donanmaları 18 Mart 1915'te Çanakkale boğazını geçmek isterler ve bir gece evvel döşenen mayınlar nedeniyle büyük kayıp vererek geri dönerler. Osmanlı Doğu 'da Rusların ilkbahar hücumunu beklemektedir. Ocak-Şubat ayında Cemal Paşa' nın Sina çölünü gidiş ve dönüş olarak geçmesine rağmen , Süveyş harekatı da başarısızlıkla sonuçlanmış, 2000 asker kayıp verilmiştir. Osmanlı esas çıkarmayı Çanakkale'de beklemektedir, kıtalar ve kumandanlar (Mustafa Kemal dahil) bu bölgeye kaydırılımştır. Ermenilcrin Van İsyanı büyümekte, diğer beşinci kol çalışmaları da devam etmektedirler. Ruslar, ileri hareketlerinde, önlerine sivil Müslüman halkı katmaktadır, öyle ki karşı taraf ate~ ederse kendi çaresiz sivillerini öldürmüş olacak. Rus cephesindeki Türk ve Alman subayları. Ermeni gönüllülerin beşinci kol sabotajlarından , köylerin de isteyerek veya istemeyerek Ruslara ve gönüllülere verdiği lojistik (yiyecek , yatacak. istihbarat) destckten bizardır ve bölgeden sivillerin uzaklaştınlmasını istemektedirler! Nisan ortasında Van kalesi isyancı Ermeni gönüllülerin eline geçer, Ermeniler Müslüman bölümürnündeki bütün evleri, binaları yerle bir ederler ve şehrin anahtarını gelen Rus kumandanına teslim ederler. Enver Paşa, İstanbul' daki Ermeni Patr ik liğine sert bir ihtarda bulunur, isyan ve sabotajların derhal kesilmesini yoksa cezanın ağır oJacağını ikaz eder. Ermeniler zaferlerinden öyle şımarmtşlardır ki, bu uyarıyı ''blöf'' sayarlar. Enver' in s ağ kolu, vekili ve erkanı harp 64 TEORi • Nisan 2008 başkanı Alman Bronsarr Paşa, Harbiye Bakanlığının 20 Nisan 1915 tarihli resmi bir emrini yayınlar ve savaş bölgelerindeki bütün sivillerin boşaltılmasını emreder. işler daha da kötüye gitmekte ve Daşnakçı Ermeniler zaferlerinden emin, Müttefiklerin gelmesini beklemektedirler. Talat Paşa, polisine verdiği bir emirle, daha önce izlediği, beliediği 235 kadar Ermeni lideri 24 Nisan gecesi evlerinden toplar ve Anadolu'ya sürer. İstanbul'da yapılması planlanan başkaldırı, aniden başsız bırakılır. Ertesi gün 25 Nisan'da Müttefik ve Anzak kuvvelleri Çanakkale'ye çıkınaya başlamıştır. Ermeni gönüllü ve çetelerin, her yerde isyan çıkarıp zaten az olan askerleri oyaladığı, gelen düşmana hem yol gösterip hem de lojistik destek verdikleri kesindi. Buna ait Armen Garo'nun kitabında yeterli fotoğraf vardır. Osmanlı'nın şu veya bu şekilde onu arkadan hançerleyenleri bertaraf etmesi ve savaş alanlarını ordunun istediği gibi sivil ve canlılardan temizlenmesi artık kaçınılmaz bir gereklilik olmuştu . En kısa, kolay ve ucuz yol, Rusların yöntemini kullanarak özellikle Ermeni sivil halkı iki ateş arasına sürmek, ayırım yapmadan hepsinin yok olmasına göz yummaktı. Devlet hizmetinde Ermeniler en önemli ve kritik görevlerdeydi (hatta askeri şifre odalannda bile). Ermeniterin içinde olmadığı bir hayat kimsenin aklına gelemezdi, zira her türlü sanat, meslek ve "okumuş olmayı gerektiren görevlerde" onlar vardı. Suçlu veya suçsuzu, yaş ve kuruyu ayırmaya ne zaman ne de adam vardı. Eli silah tutan jandarmalar esas orduya alınmış, yerlerine ne bulunursa onlar jandarma yapılmıştı. Talat'la Enver hiçbir zaman Ermeni milletini yok etmeyi akıllarına bile getirmemişlerdi. Mayıs ortalarında, acele ile çok insafiı ve dengeli bir "geçici iskan ve yerleştirme yasası" yazıldı; 27 Mayıs'ra, Doğu Anadolu ve isyan olan bölgeler için resmen yürürlüğe kondu ve 30 Mayıs l915 'te ilan edildi. Osmanlı savaştan galip çıkaeağına inanı yordu, savaşın erişemeyeceği en uygun yer, henüz tam iskan edilmemiş, Suriye'de Fırat nehri kıyıları ve Zor bölgesiydi. Valilere yasayı yürütme görevi verildi ve acele ile yollarda aktarma, dinlenme, beslenme kampları, mevcut imkanlarla ve çadırlar kurularak, Doğu bölgesinde ikamet eden yaklaşık 600 bin Ermeni ile diğer sakinierin bölgeyi terk etmeleri emredildi. Hazırlık için ortalama olarak 5- 10 gün süre verildi, dileyen bütün canlı hayvan sürülerini de alabilirdi. Hane halklan eşyalannı öküz arabalarına yükleyip, hamile ve çocuk dışındakiler sayıca yetersiz jandarmalar eşliğinde yaya veya olan araçlarla yola konuldu . Bağdat demiryolu ancak Pozantı'ya kadar çalışıyordu. Bundan sonra Toroslan yaya veya araba ile aşıp tekrar Halep demiryolunu kullanmak gerekiyordu. Aslında tek hat olan demiryolu 65 TEORI • Nisan 2008 asker ve lojistik: malzeme için de tek vasıta olduğundan, bazen ara istasyonlarında günlerce bekleme kaçınılmazdı. Kömür bulunmuyordu ve pek bol olmayan odun yakarak, lokomotifler çahştırılabiliyordu. Dileyenler evlerini, eşyalarını "düş ük fiyatlara fırsatçılara" satabilirlerdi, bazılan eşyalarını denk edip kasabanın bir kilisesine depo edip emanet bıraktılar. Bu emanetler ancak Ruslar bu bölgeleri işgal ettiği zaman. Ruslar ve çeteci Ermeniler tarafından yağmalandı. Arada Kürt ve diğer asker kaçağı çetecilerin de yağmalarnalara katılması normaldir. Gönüllü Ermeni çetelerinin baskınlimnı ve eziyetlerini unutmayan bazı Kürt ve Çerkez çeteleri, fırsat ellerine geçince "bazı" kafitelere saldırdılar, yolun geçtiği bölge ve köylerin sakinlerine bağlı olarak ölümler, kaçırmalar olması normaldir. Tutulan resmi Türk kayıtlarına göre, tehcir edilen kişi sayısı 450.000'nin altındadır. Zaten "Otonom bölge içinde Ermeni halka toprak dağıtımı için kurulan özel Ermeni-Frans ı z heyetinin 1 Mart 1914 tarihli resmi ve güvenilir raporuna göre toplam Ermeni nüfusu 1.280.000 olup, bunun yalnız 542.421 'i bu bölgede yaşamaktadır. Bu bulgu, Osmanlılann 1905 tarihindeki nüfus sayımı ile uyuşmaktadır. Bu yolculuklar sırasında, hastalık, açlık, dermansızhk ve başka nedenlerle ölen insan zayiatı, Türk Kaynaklanna göre 50-60 bin civarındadır ve çarpışmalarda ölenlerin sayısı on bin kişi bile değildir. Bu tür büyük ve ilk defa yapılan bir uzun yolculukta, % 10 ölüm oranı normal karşılanmalıdtr. Bu sürgünterin "ölüm anıaçlı" olduğuna dair, tek bir somut delil Tersine, Türklerin komşusundan başlayarak, refakat eden jandarmaya kadar (nadir fırsatçılar hariç) yardımcı oldukları birçok örnekte verilmiştir. Yolculuğa çıkamayacak çocukların bazılan komşulara bırakılmış, bazıları ise Türklerin veya Misyonerierin açtığı yetimhanelere dağıtılmışlardır. Bazılarına bedava kağnı temdin edilmiştir. Haziran 19 15 'te başlayan tehcir hareketi Temmuz ortasmda oldukça intizarna girmiştir. Amerikan Protestanların ve Katoliklerin baskısıyla, Temmuz sonlarında alınan bir kararla, bu iki mezhep mensuplan da tehcir dışına alınmış ve önceden sevk edilenlerin geri dönmelerine izin verilmiştir. Cephe arkaları boşaltılmış olduğundan, tehcir olayı 25 Ağustos l915'te verilen bir telgraf talimatıyla sona erdirilmiştir. Özetlenecek olursa, yaklaşık 3 aylık bir yaz süresinde , Türk resmi kayıtlarına göre 450.000 kişi, % 30 gibi aşırı bir hata payı ile en çok 600.000 kişi Güney bölgesine sürülmüştür. bulunamamıştır. Dinlenme, aktarma kamplarındaki iaşe ve ibate imkanlarının kusursuz olduğu iddia edilemez. Ancak savaşın başlaması ve limanların ablukaya alınmasıyla başlayan kıtlığın, bütün halklar gibi 66 TEORi • Nisan 2008 muhacirlerin beslenmesini aksatması normaldir. Güya tarafsız olan ünlü bir Amerikalı Yahudi tarihçi, son yazdığı kitapta, Ermeni "muhacirlerin bazen kırbaçlandığını ve dipçikle dürtüldüğünü" yazarak, "tarihe kendi hayallerinden biraz renk katmakta" sakmca görmemiştir. Halbuki 3. Ordu Kumandanı Mahmut Kamil Paşa, 30 Temmuz tarihli iki satırlık bir tebliğle, evvelki emrini hatırlatarak "muhacirlerin onurunu ineitici söz kullanılmamasını , mallarının korunmasını" emretmektedir. Bu tek örnek bile, Türk'ün böyle bir durumda bile ne kadar adil ve merhametli olduğunu ispatlamaya kafidir. Ermerıilerle birlikte o bölgelerde yaşayan ve sürgü~ edilen Müslümanlar için ne aktarma ve iaşe imkanları sağlanmış, ne de yerleşme yerleri gösterilmiştir. Aktarma kamplarında, her ne kadar verilen çorba ve ekmeğin yeterli olması ihtimali fazla olmasa bile, bazı hallerde, bazı tifüslü hastalara çorba yerine süt ve yoğurt dahi verildiğini hayretle öğrenmekteyiz! Peki, görevlerini kötüye kullanan, fırsattan istifade eden hırsız ve kötü insanlar olmamış mıdır? Haliyle olmuştur, hatta Türk ordusuna yiyecek kumanya temin etmeleri gereken bazı müteahhiılerin, askeri aç bırakarak , bunları yüksek fiyatla el altmdan sattığı ve zengin olduğu da bi.r gerçektir. Üst düzey Osmanlı idarecileri (Enver-Talat-Cemal) bu gibilere ellerinden geldiği kadar engel olmaya çalışmış ve yakaladıklarını cezalandırmışlardır. 1916-1917 yıllarında yaklaşık 1600 kişi harp divanlarında mahkeme edilerek, bunların 67'si hakkında idam kararı alınmış, yaklaşık 400 kişi dışındakiler çeşitli cezalara çarptınlınıştır. "Soykırım" iddiası ne zaman hortlatıldı? Ermeni davasını canlı tutan en önemli unsur, büyük idealler ve parlak vaatterin ardında her zaman var ve esas ilgi odağı olan PARA veya eşdeğer yasal olmayan menfaatlerdir. Bu uğurda misyonerierin "Hıristiyanlara yardım" içgüdüsüyle, o denli kapsamlı yardım kampanyaları hazırlandı ve uygulamaya koyuldu ki, Amerikan ve İngiliz kiliselerinin bayraktarla süslenerek savaş çığırtkanlığı ve "zavallı Ermenilere" yardım toplama kan1panyalan, o yılların modası oldu! Basın, siyasiler ve din adamları, bütün iyilikseverleri çeşitli yöntemlerle (vaaz, neşriyat, poster, hatta sinema filmi bile) insanlan motive ederek, büyük paralar çoğunlukla gönüllü, bazı hallerde de tehdit ve zorla toplanarak, bu yardımların büyük bölümü, silah, cephane, giysi hatta uçak haline dönüştü. Önemli bir bölümü de bu işlerde aracı olan Ermeniterin ceplerine inerek , lükslerini idame ettirmekteydi. Erivan'da sokaklarda insanlar açlıktan ölmekteyken, birçok humpabet çete başı, içkili alemlerde istediklerini yatağa atabilmekteydi. 67 TEORi • Nisan 2008 "Soykınm" iddiası ancak l965'lerde duyulmaya başlanmıştır. O tarihe kadar olan yay ıniarda Ermenilerin kahramanlık ve zaferleri işlenip harnilerine ihanetleri es geçilirken, Türklerin onları "ölüme sürgün ettikleri için" mağduriyetleri işlenilmeye başlanıldı. Olayların kronolojik seyrine bakıldığı zaman, kesin olarak vuku bulan büyük isyanlar ve sabotajlar nedeniyle, bütün halkın suçlu-suçsuz aranmaksızın yok edilmesi genelde şimdi insaniyet dersi veren Batılıların sıklıkla uyguladıklan ve kimsenin ses çıkarınadığı yöntemdi. Olayların hızlı gelişmesine bakıldığında, Osmanlı'nın Ermenileri yok etmek fikri hiçbir aşamada olmadı ve olamazdı. Bu iddiaları yuvarlak laflarla ortaya atıp beyinleri yıkayanlar bidayette Osmanlı topraklarında ne kadar Eımeni'nin nerelerde yaşadığmın, ne kadarının sürgün edildiğinin, ne kadarının hangi zamanlarda nerelerde nasıl öldüğünün bir açık fotoğrafını veya en ufak bir ispatını vermerniştir. "Herkes biliyor, babaannem anlatmıştı, bilineni konuşmaya gerek yok" türünden ciddiyetle bağdaşmayan yuvarlak sözlerle, dünya kandıı·ılmıştır ve "onların da işine bu eski joker kartını bedava kullanmak geldiğinden", eski hayalet hikayesi yeniden hortlatılarak dünyaya pazarlanmıştır. Her hangi bir cinayette, en asgari olarak, sebep , sağlayacağı yarar, yer, zaman, ceset, araç ve delillerin sağlamlığı ve bunlara dayalı ·bir HUKUK KARART aranılır. Olayımızda, bunların hiçbiri yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır, çünkü bütün olaylar uydurma, saptlffila ve büyük yalanlardır! Daha başlangıçta Anadolu'da kaç bin kişinin yaşadığı ve tehcire tabi tutulduğu hakkında Ermeni tarafının sunduğu hiçbir ciddi veri yoktur. Bazı belgelerde "onların verdikleri rakam 600-700 bindir". Peki sürülen insan sayısı bu ise, 1.5 milyon insan nasıl, ne zaman, nerede öldürülmüştür? Bu kadar insan öldürülmüş ise, Batılı ve Ermeni, Amerikan kaynaklarında 1920 yıllannda nasıl oluyor da 1 milyon, hatta 1.2 milyon veya l.4 milyon kişi hayattadır? Tehcir edilen ilk kafilenin başı ve Protestan Patriği, Ekim l9 15 'te Büyükelçi Morgenthau'yu ziyaretinde, "kafile olarak fazla kayıp olmadan Zor bölgesine yerleşip, bazılarının işlerini kurduğunu" söyleyerek, kış için (her zamanki gibi) yardım istemiştir. Bu satırları hatira defterine yazan büyükelçinin kendisidir fakat tarihçiler bunu asla görmezler ve yazmazlar. Morgenthau'nun soykırım yalanındaki rolü Aslcn Yahudi ve zengin bir emlakçi olan Morgcnthau, Başkan Wilson'a s~çim kampanyasında büyük yardımda bulunmuştu ve seçi68 TEORi • Nisan 2008 zaman ··Dışişleri Bakanı" yapılacağını sanıyordu . Bir papazın oğlu ve koyu bir Hıristiyan olan başkan Wilson, bu görevi bir Yahudi'ye veremezdi, Lansing adında başka bir Hıristiyan'a bu görevi verdi. Lisan, tarih ve diplomatlıkla bir ilişiği olmayan Morgenthau'yu da Osmanlı Büyükelçiliği 'ne atadı. İngilizce dışında başka !isan bilmeyen büyükelçinin tercümanları (Andonian ve Şimavonyan) ve sefaret memurlarının tümü Ermeniydi. 1914 başlarında göreve başlayan Morgenthau, İstanbul dışına hiç çıkmadı, fakat L914 ilkbaharında vapurla Bcyrut'a gini ve orada Beyrut Koleji müdürü misyoner Bliss ve İngiltere'den tesadüfen gelmiş olan ve İngiltere'nin eski Washington büyükelçisiLort Bryce ile taruştı. Bütün Osmanlı topraklarına yayılmış olan rnisyonerler, muntazam olarak kendi merkezlerine (Amerikan Board) ve Elçililiklerine, onlara mahalli Ermeni tercümanlardan intikal eden haberleri rapor ediyorlardı. Harp başlayınca, "Wellington House" denilen İngiliz propaganda dairesinin başına getirilecek Lort Bryee, bu Amerikan misyoner raporlannın suretlerini bilgi için istedi ve Washington'dan izin alınaya bile gerek görmeyen fakat haber veren Morgenthau, bu rapor suretlerini diplomatik posta ilc Londra 'ya ulaştırmaya başladı. En ufak bir ·'doğruluk kontrolünelen geçmeyen" bu raporlar, tarihçi Arnold Toynbee'ye ve dünya basınına verilen gazete haberlerine "güvenilir kaynak" oluyordu. Dünya harbi patlak verdiğinde ABD başkanı Wilson, Müuefiklcrden yana ve Hıristiyanlık adına ABD'yi savaşa sürüklemek istiyordu, fakat Amerikan Senatosu Avrupa'daki bu savaşa katılmak içirı bir neden görmüyordu. Amerikan kanmoyunu "bu savaşa kaulmanın bir İnsanlık ve Hıristiyanlık görevi" olduğuna inandırmak için insani sebepler yaratmak gerekiyordu. [ngilizlerin süratle hazırladı k ları ·'Mavi Kitap" ve başka propaganda kitapları acele basıldı, Amerikan siyasetinde e[kin olanlara dağıtılarak, insaniyet duyguları kabartıldı. Bu arada, İstanbul'u ziyaret eden Alman bir misyoner olan Dr. Lepsius, Morgenthau'yu ziyaret eder ve zaten Ermenilerin propaganda ettiği haberleri elçiden dinlediği gibi, Morgenthau kendi Dışişleri Bakanı Lansing'e haber vererek, ona da bu misyoner raporlarını gösterir. Bir ay İstanbul'da kalarak Elçilik ve Ermeni Patrikliğinden notları alan Lepsius, İsviçre'de Kızılhaç'a giderek Ermeniler için büyük yardım kampanyası sağlar ve bu notları arkadaşı yazar Franz Werfel'e vererek Musa Dağ"da 40 Gün romanının yazılmasına ön ayak olur. Morgenthau'un sinsice, bir taraftan Siyonizm'e hizmet ederken, diğer taraftan "tarafsız statü sünde" Osmanlı 'ya dost görünüp, verdiği zararlar bunlarla da kalmaz! Savaş başladıktan sonra, Ermeni Protestan ları Temmuz 1915 sonlarında tehcir kapsamı dışına çıkarınakla yetinmez, acele olarak Ermeni muhacirlere yardım kurullarının teşkiline, diplomi kazandıkları 69 TEORi • Nisan 2008 matik yetkisiyle havaleler getirterek mufiacirlere en etkin yardımlan ulaştırır "Müslümanlar Hıristiyan ları öldürüyor" haberlerinin ba ş kaynağı olur. Kasım 1913-Şubat 1916 arası İstanbul'da 26 ay görev yapan özel sekreteri Andon Andonian ve baş terelimanı Arşak Şirnavonyan'ı alarak Amerika'ya döner, orada Amerikan Board Mütevelli Heyeti tarafından yardımlarından dolayı alkışlarla karşılanır ve Ermeniler lehindeki faaliyetleri devam eder! Bu arada, sanki söylediği yalanlar yetmezmiş gibi, Başkan Wilson'a, kamuoyunu daha da inandırmak için bir kitap yazmayı teklif eder. Wilson, bunu kendi propaganda amacı için onaylar, Dışişleri Bakanı Lansing kitap taslağının sayfalannı okuyarak, bazı düzeltme ve ilaveler yapar. Kitabın perde arkası esas yazarı, ünlü bir gazeteci ve yazar olan Burton Hendrick'tir. Hasılatın% 40'ı Hendrick'e gider ve 1917'de basılan bu kitap , ABD'nin Müttefiklerin yanında nihayet savaşa katılmasında önemli bir faktör olur. ABD okullannda "ders kitabı" olarak kullanılan bu kitap, Türkçeye dahi tercüme edilmiştir, fakat içinde verilen bilgilerin önemli bir bölümü tamamen sonradan uydurolmuş yalan. bir bölümü de amaca göre çarpıtılmış ve tersine çevrilmiş, sekreteri Arıdonian'ın hazırlayıp yazar Hendrick'e verdiği, onun taslağını yazıp Dışişleri Bakanı'nın olurundan geçmiş, büyük saptırmalardır. Fakat kitap hedefi bulmuş, Amerika savaşa katılmış ve bugün dahi bu kitapta verilen bilgilerin, resmi kayıtlarla, hatta Büyükelçinin ayrıca tuttuğu günlük derterindeki notlarla uyuşmazlığı dikkate alınmamıştır. Diğer bir ifadeyle, Osmanlı aleyhinde '"belge olarak kullanılmak istenen üç kitap da" (Mavi Ki tap, Musa D ağda 40 gün ve Büyükelçi Morgenthau'un Hikayesi) tek bir adamdan çıkmıştır : ABD elçisi Morgenthaıi! Kitap yazarı Hendrick öyle beceriklidir ki (birçok ödül almıştır), kitabında, sözleri sanki ses kaydından alınmış gibi, Talat veya Enver Paşa ' nın ağzına yerleştirmektc ve "vay canına" dcdirtebilmektedir. Morgcnthau, yanına Bir büyükelçinin böyle bir kitap yazamayacağını tahmin eden bir gazeteci, büyükelçiiTin nereden bu gazetecilik melekesini kapt1ğım sorgulayarak alay etmiştir. Morgenthau'un evraklan içinde çıkan ve Aralık 1918'de yazılan bir mektupta, 1914-lS'te İstanbul'da ve sonra Rus cephesinde fiilen bulunup bütün haberleri telgrafla Londra'ya geçen Associated Pres muhabiri George A. Schreiner, Morgenthau 'ya yazdığı zehir zemberek bir mektupta, olayları ve kişileri saptırdığını, karaladığını, kendini kahraman gibi tanıttığım ve bütün bunların yalan olduğunu açık seçik yazmıştır. Her nastlsa, Morgenthau'un arşivdeki evrak kutusunu açanlar, bu çok önemli belgeyi görmezler ve bahsct- 70 TEORi • Nisan 2008 mezler. Ekim ihtilali ve Ermeniler Rusya'da duruma hakim olmaya başlayan Ermenistan, Gürcistan , Azerbaycan ve Dağistan aralannda 1O Şubat 1918 'de bir Kafkas Federasyonu (SEYM) kurdular. Ancak Federasyon içindeki sürtüşmeler nedeniyle Federasyon çok geçmeden 28 Mayıs 1918 'de kendini tasfiye etti, Gürcistan ve arkadan Ermenistan ilk Cumh uriyetini [ Osmanlı himayesindc] ilan etti. Genç Ermenistan Cumhuriyeti 'nin, güya Ermenileri kesmiş-öldürmüş Osmanlılarm himayesine sığınmaları, bütün iddiaların yersizliğiili bir kalemde silmektedir. Nitekim, ayrı istiklaHerini ilan etmiş olan yeni Kafkas Cumhuriyetleri, birkaç ay sonra kalabalık bir delegasyonu İstanbul'a yollarlar. Sultan Vahdettin Ermeni heyetini 6 Eylül 19l8'de kabul eder. Heyet Tiflis'e 9 Eylül'de yolladığı ıelgrafla gördükleri kabul ve duaları ifade eder. 1917'nin son aylarında Bolşevikterin teşv ik iyle, Tarihçi veya yanlı yazarlar, genç Ermeni Cumhuriyetinin neden onları güya 3 yıl evvel soykırımına uğratan bir devletin himayesine sığınclığını ve bağlılığını padişaha heyet göndererek arz ettiğini sorgulamak zahmetine girmemi şlerdir. 1918 Eylülünde olan bu "kabulden bir ay sonra" .Osmanlı 30 Ekim 1918'de Mondros anlaşmasıyla teslim olunca, genç Ermeni Cumhuriyeti de hiç vakit kaybetmeden yeniden fırsat kollar. Komünist Ruslarla, Osmanlılar I S Kasım 1917 tarihli Brest Litvosk ve arkasındaki 18 Aralık 1918 tarihli anlaşmayla, Osmanlılardan alınan vilayetlerin iadesine ve hudutların aynen muhafaza edilmesine karar verirler. 7 Şubat l918'de, Başbakan Kaçaznuni, İran'dan askeriyle gelen İngiliz Generali Wocker'i bu defa arkasına alarak, anlaşmalara göre Türklerin olan Kars ve civarını, mütareke nedeniyle mukavemet göstermeyen Türklerden alır. Ancak Rusların cepheden çekilmelerinden sonra, 1918 'de Erzincan, Erzurum, Sivas bölgelerinden geri çekilen gönüllü Ermeniterin şehir sokaklarını Müslüman cesetleri ile dold urduğu ve çürüyen cesetlerin gömülmesinin günler sürdüğü doğrudur. Silahlarını leslim etmeyen Kazım Karabekir orduları bu şehirleri tekrar aldığında, Ermeni gönüllüler kaçmışlardı. Ermeni Cumhuriyetinin "vur-kap-kaç" siyasetinin ayrıntıları, gerek Kaçaznuni'nin kitabında, gerekse çok daha ayrın tılı olarak A. A. Lalayan'ın kitabında anlatılmıştır. Genç Ermenistan'ın sulh yerine yeniden savaşa girişiminde, kendi bölgesinde yaşayan bir milyon kişiden 200 bini açlıktan öldüğü gibi, ordulan da Kazım Karabckir 71 TEORi • Nisan 2008 karşısında tutunamamış ve ·'aman dileyerek'', 2 Aralık l920'de Gümrü Anlaşmasım imzalamış ve Sovyetlerin bir Cumhuriyeti olmayı kabul ederek, geri kalan insanların da ölmesini önleycbilmiştir. Ancak, Fransız ordularına lejyon olarak giren ve onlarla birlikte güneydoğu Anadolu'yu İngilizlerin çekilmescylc devralan kuvvetlerin içindeki Ermeniterin katliamları, Fransız generalleri de bizar etmiş ve verilen her görevde bela çıkardıklarından, sonunda Fransız kıtaları ile (Franklin-Buillon 20 Ekim 1921 anlaşması) Anadolu 'yu terk etmişlerdir. İngiliz ve Fransız işgali ile bölgeye dönen Ermeni sivil halkı (bazı kayıtlara göre 150 bin, Amerikan Kongre raporuna göre 300 bin kişi) Türkleri ekonomik olarak çökertmek için, Fransızlarla birlikte yöreyi terk etmişlerdir. Yukarıdaki verilere göre, durumu özetleyecek olursak, aşağıdaki hususlar ağırlıklı olarak üste çıkar. 1. Ermcoilere "bağımsızlık" fikri, ilk olarak, Amerikan Misyonerlerinin verdikleri İngilizce Protestanlık eğitimiyle ak ı llara girmiş , ardından Fransa imparatoru Napoleon TTI, l849'da ilk isyanı çıkartmış. sonra ·'Protestan ve diğer Hıristiyanları Korumak kartı" İngiltere tarafından ele alınarak başarı ilc kullanılmış, daha sonra da Osmanlı' yı parçalamak hesabının bir parçası olarak Rusya ile paylaşılmıştır. 2. Her ne kadar yapılan propagandalarda, "hürriyet, Huistiyanlık, reform, insan hakları" gibi genel idealler bayrak olarak gösterilmişse de, bütün bu hareketliliğin ardında büyük bir SOYGUN, her yönü ile AHLAKSIZLIK ve tüm tarafların mcnfaatleri yatmaktaydı. En çok soyulanlar, hangi ülkede olurlarsa olsun, varlıklı Ermeniler olmuştur. Bunlar, abone gibi para ödemekten başka, istendiği vakit ulvi büyük projeler için de para vermeye mecburdular. VermeyenJer, başkalarına ders olacak yöntemlerle infaz edilmişler ve bunlar gazetelerde önceden ve sooradan reklam edilmişlerdir. New York Protestan kardinali bile 1934'te Noel ayini esnasında basılarak, cemaatin gözleri önünde öldürülmüşti.ir. Bütün işlemlerin tek ortak yanı, (hibe, yardtm, acındtrma veya) korkutma, rehin, ev yakma ve benzer yöntemlerle sağlanan ve GİRDİ-ÇIKTI HESABI TUTULAMAYAN PARA'DIR! Emperyalist ülkeler dahi, Ermeni halka ve gönüllülere satt ıkları silahlar nedeniyle, bu çarkın dönmesini istemektedirler zira acentesinden, çetecisine ve papazına kadar herkes para kazanmaktadır. Yardım kampanyaları inanılınayacak kadar büyük paraları toplamış , fakir insanlar parmaklarındaki yüzükleri dal1i vermiştir. otonoıni, 3. İkinci Dünya Savaşı 'nda, çoğu N azi ordularının arka hizmetlerinde Yahudileri toplamakla görevlendirilen ve Daşnak pazıbantlı Alman askerleri Almanya'nın teslim olmasıyla birden "Nazilikten", 72 TEORi • Nisan 2008 Rus ordusundaykcn esir düşmüş ·•zavallı Ermeni" haline dönüştü ve sağlanan kota ve teşkilatlar sayesinde yaklaşık 20 bin Nazi Ermeni'si (Amerikalılara karşı savaşmış generalleri dahil) iltica bedellerini ödemek koşuluyla Amerikan tabiyetine geçti ve birilerinin serveti gene katlandı. Amerika ve diğer ülkelere hicret eden Ermeniler, bulundukları yerlerde asimile olurken ve tedricen si linirken. 1965 ' lerde, Daşnakçı çetecilik yeniden hortladı ve SOYKIRIM palavrası ortaya atılarak ve Ermeni milletine "milliyetçilik şuuru işlenilerck'" birileri perde arkasından gene vurdu ve ·'soykırım paravanı ardında'" dur- . madan da vurmakta. Milliyetçilik propagandasıyla toparlanan hiçbir şeyden habersiz gençler, Lübnan'da terör eğitimi verilerek. dünyanın her tarafına dağıtıldı ve 1970' lerden itibaren 230' dan fazla terör hareketinde, 42'si Türk 70 'ten fazla masum insan ve bu arada yabancılar da ölünce, geri tepen terör yöntemi terk edildi ve hu kez anıtlar dikmek, seçimlerde oy satın almak, yardım etmek ve diğer bahanelerle önemli paralar, abone olarak veya yarartlan vesilelerle toplandı. Bunların bir kısmı amaçlar için harcanmakta, hesabı tututmayan büyük bir kısmı ise, bu işi meslek edinmiş kimselerin ceplerine inmektedir. 4. Ermeniler, bütün bulundukları ülkelerde ··inandmldıkları için" söylenen yalanların aksine olabilecek bütün belge ve yaz ılara karşıttırlar; dinlemezler, konuşturmazlar, tartışınazlar gürültü ile kendi soydaşlarım bile ezerek bast ı rırlar . .. Bahsedilen rakamlar her yıl "yüzlerce milyon dolardır" ve bu değirmenin suyunun hesabını ancak çevirenlerin içinden çok az sayıda kişi bilir! Bu değirmen öyle ustaca çevrilir ki, bununla siyasilerin ve akademisyenlerin. yazarların, tarihçiferin kaffesi şu veya bu şekilde ·'ikna edilir·· ve bu güç Beyaz Saraylara, birçok parlamento ve Nobel gibi kurumlara kadar erişir! Bütün ülkelere bu ··dü şmanlık joker kartı, belirli bir yarar karşılığında" emanet veril ir, kiratanır ve bu tür köklü veya geçici hasımların da bu '·insani şemsiyeyi kullanmasına izin veri lir". Bu modern, yüksek tahsilli ve çok zeki şarlatanların uygulamalarında, ahlak kurallarına, dürüstlüğe ve benzeri zayıflıklara yer yoktur. Diaspora Ermenileri Kendi tuzları her daim kuru olup, Ermenistan· daki idareye de antidemokratik mafya yöntemleriyle hakim bu ufak grubun aklında, Ermenistan'daki halkın yaşamı, huzuru, geçimi ve dünya ile barışıklığı yoktur ve olması da bekleneınez . Bu fırsatçılar, Türk Ermenilerine hakimiyet kuramadıkları ve kendilerine uymadıkları için o denli kızgındırlar ki, Patrik Mutafyan'ı bile Amerika'da konuştur- 73 TEORi • Nisan 2008 mazlar. Kendilerinden başkaların rahatlannın bozulması onları üzmez, bilakis ellerine yeni malzeme vereceği için sevinirler. Aynı bağlamda, 400-500 lira ayda kazanmak için Türk iye'de en zor işlerde çalışanların bu ufak ekmeklerinden yoksun kalış ihtimali de onlara dert değildir. Onların derdi para ve yalnız kendileri için PARA' dır. Ermeni milletini, "yakında Türkiye Cumhuriyetinden büyük Toprak ve Para koparacaklarına ve herkesi zengin edeceklerine" inandırmışlardır. Yukarıda anlatıldığı gibi, eskilerde Osmanlı onlara "OTONOMİ" teklif ettiği zaman, çete başı Humpabetler, talan ve soygunu yeğlemişlerdir. Soydaşları kapı önünde açlıktan ölürken, onlara yardım için topladıkları paraları yiyip kadınlarla seks partileri yaparak, onlar kendi keyiflerini yaptılar ve sonra kahramanlar gibi omuzlarda taşınırken, savaş alanlarında biraz zoru görünce kaçtılar ve onların sözüne güvenen müttefiklerini de arkadan vurdular. Diaspora'nın "toprak talepleri de" (nüfusları hızla azalmaktayken) tazminat için bir bahaneden başka bir şey değildir. Bu işi en çok kurcalayan Amerikan diasporası Protestan, ikinci kışkırtan Fransız diasporası Katolik, halbuki Türkiye ve Ermenistan'daki Ermeniler "Gregoryen"dir! Dünya kamuoyu , meselenin önce Brest-Litvosk, arkasından Gümrü anlaşması ve onun ardından Kars anlaşması ile 192 I 'lerde bağlandığını "tarafların yek diğerinden, toprak ve tazminat taleplerinden vazgeçtiklerini, hatta Ermeniterin yaptığı katliamların da af kapsamına alındığını" bilmek ve okumak istememektedir. Haklı lar, çünkü kimse bu gerçekleıi onların gözlerinin içine sokmamakta ve şarlatanlar güpegünd üz insanları soymaktadır; 1915 'te R.eno Gazetesinin ve başkalarının yazdığı gibi .. . 74 TEORi • Nisan 2008 Servet Cömert E. General. işçi ?.artisi Genel Başkan Yardtmctsı Büyük Ortadoğu Projesi ve Ortadoğu 1. Ortadoğu ve coğrafi ve jeopolitik konumu Ortadoğu. çeŞitli uygarlıkların boy attığı, farklı kültürlerin ve Batı, Kuzey ve Güney, gelişmiş veya az gelişmiş uluslann az veya çok buluştuğu, petrol zenginlerinin yer aldığı, çatışmaların ve uzlaşmazlıkların eksik olmadığı; Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının birleştiği, Boğazlar vasıtasıyla Karadeniz'i Akdeniz'e, Süveyş Kanalı ile de her iki denizi Hint Ok:yanusu'na bağlayan stratejik konumda bir bölgedir. kaynaştığı. Doğu Ortadoğu'nun kapsadığı coğrafya tarih boyunca değişik bölgeleri içeren bir coğrafya olarak tan ımlanmıştır. Bu tanımlamalarda her emperyalist güç kendi çıkarına ve gücüne göre sınırlar getirmiştir. İkinci Dünya Savaşı 'ndan sonra AB D ise, Doğu 'ya Atiantik 'ten bakarak, Ortadoğu 'yu Fas 'tan Pakistan ve Afganistan' a; kuzeyde Güney Kafkasya 'ya, güneyde Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ni içine alarak Hint Okyanusu'na yaymaktadır. Bölgesel sınırlama yaparken, söz konusu coğrafyada öncelikle coğrafi bütünlük, kültür biri iği veya kültürel yakınlık ve bu coğrafi bütünlüğün değer taşıyan bir sırarejik konuma sahip olması gerekir. Günümüz koşullarında Ortadoğu'nun sınırlan Türkiye, İran, Basra Körfezi, Arap Yarırnadası, Mısır ve Kıbrıs'ı ihtiva eden coğrafya olarak tanımlanması uygun bir tespit olabilir. Ortadoğu. Dünya Adası'nın tam merkezinde her üç kıtanın bölgesi ve her üç kıtaya açılımı olan bir konuma sahiptir. Geçmişte ve günümüzde mevcut güç odaklarının ilgi ve enerji kaynakları açısından çıkar alanıdır. Bölgede İsrail dışındaki nüfusun ezici çoğunluğu Müslümandır. bağlantı Ortadoğu'nun stratejik değerleri - Dünyada bilinen petrol rezervlerinin yüzde 65' i bu bölgededir. - Üç kıtayı birleştiren kara ve demir yollarının düğüm noktasıdır. 75 TEORi • Nisan 2008 - Deniz ticaret yollannın ve geçitlerinin büyük kısmını kontrol eder. - Tarihin en zengin kültür hazinelerine sahiptir. - Tek Tanrı 'ya inanan dinlerin doğduğu coğrafyadır. Ortadoğu çok kaygan bir siyasi zemine sahip olup, mevcut ve potansiyel güce lokomotif görevi yapacak lider, güç ve liderler yoktur. Lider rolü oynamaya hevesli ülkeler çok, ancak bölgedeki ülkelerin yönetim tarzı birlik oluşturulmasına imkan vermediği gibi küresel ve bölgesel güçler de buna izin vennezler. Onadoğu 'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra günümüze kadar geniş çapta Arap-İsrail savaşlan yaşanmış, halen de düşük yoğunlukta devam eımektedir. Ortadoğu'nun dünya tarihine s unduğu tek istikrar. istikrarsızlıkıır. 2. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne hazırlığı l980'1erin ortalarında Sovyetler Birliği'nde çeşitli alanlarda zaf1yetler görülmeye başladı. Batı ile yarışma, AR-GE'ye ayırdığı yüzde 6 gibi büyük oranlar ekonomide sarsıcı olmaya başlamıştı. Özellikle I 984 'de silahlı kuvvetler kadrolarındaki zaafıyetler çok net olarak görülüyordu. ABD çöküşü yakından görüyordu. Bu dönemde Batı'da şu sorular ortaya arılıyordu. Sovyetler Birliği'nin sonra, Onun kontrol altında tuttuğu alanlar serbest kalacaklardı. ABD. yeni jeopolitik hangi coğrafyalarda nasıl bir hakimiyet sağlamalıydı? Özellikle İslam coğrafyasında, Batı'nın refahıııa nasıl bir tehdit oluşabilirdi? Sanınun yanıtında Ortadoğ1ı ba*a oturluldu ve sıralanan olumsuzluklar şöyleydi: çöküşünden -Ortadoğu lik bölgesi ülkelerinde yönetimsizlik vardır, şiddet vardır. fakir- vardır. - Bölgedeki ülkelerde demokrasi yoktur. insan haklan çiğnenrnektedir. Diktatörlükler hüküm sürmektedir. - Batılı ülkelere yasal olmayan büyük göçler olabilecektir. -Uyuşturucu madde trafiği bu bölgeden Batı'ya akabilecektir. - Her türlü olumsuzluğun var olduğu bu coğrafya ıslah edilmelidir. L989'dan itibaren Varşova Pakn'nın dağılmasını, Sovyetler Birliği'nin çöküşünü, komünizmin sona cnnesini ve 1991 'de Sovyetler Birliği 'nin Özerk Cumhuriyetleri 'nin bağımsız! ıkiarını görüyoruz. Böylece Sovyetler Birliği 'nin büyük toprak ve nüfus kayıpları ile bazı yerlerde 1000 kın kuzeye doğru itildiği sonucunu gördük. 1991 Körfez Savaş1 Ağustos 1990'da. göz yumulması sonucu Irak ' ın işgal ettiği Kuveyt'i . işgalden kurtarmak amacıyla, 30 kadar ülkenin de katılımıyla ve Birleşmiş Milletler kararı ile, 17 Ocak 199l'de ABD'nin başlattığı Körfez Savaşı kısa sürede başarı ile sonuçlandı. 76 TEORi • Nisan 2008 ABD'nin Körfez Savaşı'ndaki Amaçlan şunlardı : - Ortadoğu 'ya adım atılmalı ve bölgede üsler oluşturacak zemin elde edilmeliydi. -ileri teknoloji ürünü silah sistemleri denenmeliydi. - Irak'ın gücü eritilmeliydi. -ABD ordusu Vietnam Sendromu'nu üzerinden atmalı ve morali test edilmcliydi. - ABD banşa hizmet eden bir görünüm kazanmalıydı. - ABD tek süper güç olduğunu kanıtlamalıydı. 3. 1992 ABD Savunma Planlama Rehberi ve Stratejik Hedefleri ABD 1992 yılında Savunma Planlama Rehberi ile 2025 yılmı öngören Stratejik Hedeflerini ve 2050'1ere uzanan tasanmlarını hazır[adı. - Stratejik Hedefler a. ABD ··Tek SüRCr Güç" olma konumunu 21. garanrı altına almalıöır. yüzyılda sürdi.inneli ve Bunun için: - Kendine rakip olabilecek bir süper gücün doğmasına veya bir iııifakın kurulmasına izin vennemelidir. - Bu hedef, özellikle Avrasya 'nın tek bir devletin veya bir devletler koalisyonunun egemenliği altma ginncsini önleıneliclir. b. ABD potansiyel rakiplerini, dünyada bölgesel veya küresel nitelikte önemli roller üstlenme hevesinden vazgeçinnelidir. c. Süper güç konumuna meydan okunamamasının olmazsa olmaz bir şartı da, ABD'nin "herhangi bir devletin veya devletler grubunun kar~ı kayamayacağı düzeyde ve yctcnekte bir askeri güce" sahip olmasıdır. d. Uluslararası ortamda düzen ve istikrar ABD tarafından garanti edilmeli ve tek ba~ına askeri müdahalede bulunmaya hazır olmalıdır. c. Kuzey Kore, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde kitle imha silahlannın üretilmesi, gereğinde askeri güce de başvurulmak suretiyle önlenmelidir. f. Avrupa 'da ve Akdeniz'de kayda değer bir ABD askeri mevcudiyetinin bulundumlması için NATO dayanışmas.ının korunması yaşamsal önemdcdir. Bu açıdan, NATO'nun zayıflamasına yol açacak ve sadece Avrupa güvenliğine yönelik olacak bir savunma düzenlemesi kesinlikle önlenmelidir. g. Rusya Federac:;yonu'nun nükleer silahlan ABD stratejik nükleer hedef planında yer almalıdır. Rusya 'nın elindeki nükleer silahların başka güçlerin eline geçmesi mutlaka önlenmelidir. ABD'nin Avrasya politikasında beş temel sorun ABD sahip olduğu ileri teknoloji ilc savaş makinesini en üst düzeye 77 TEORi • Nisan 2008 çıkarmayı sürdürürken l997'de Brzezinski 'nin yazdığı Büyük Satranç Tahtası kitabmda, ABD'nin Avrasya Kıtaısı'ndaki politikalarmm tayininde şu beş sorunun yanıtını bulmaya çalışıyordu. - Amerika nasıl bir Avrupa ' yı tercih etmelidir ve dolayısıyla desteklemelidir? - Nasıl bir Rusya ABD'nin çıkarına uygundur ve ABD bu konuda neyi ne kadar yapabilir? - Oıta Avrasya'da yeni bir "Balkanlar"m çıkma ihtimali nedir ve ABD bunun değuracağı riskierin en aza indirilmesi için ne yapmalıdır? - Çin, Uzakdoğu 'da hangi rolü üsttenıneye ccsarctlcndirilmelidir ve bunun sonuçları yalnızca ABD için değil , Japonya için de ne olabilir? Brzezinski bu sorulara yanıt bulabilmek için 2000 yılında "Rusya lle Yaşamak", "Avrupa Birliği İle Yaşamak" ve "Çin İle Yaşamak" konularını içeren çok kapsamlı üç makale daha yazmıştır. ABD Avrasya'daki hedet1erin<4 yürümek için hazırdı. Ancak dünya kamuoyunu ikna edecek gerekçeler gerekiyordu. ll Eylül 2001 tarihinde New York'taki İkiz Kuleler'e ve Washington'daki Pentagon'a yolcu uçaklarıyla kamikaze saldınlar düzenlendi. Saldınların Afganistan'da bulunan El Kaide terör örgütü tarafından yapıldığı iddiasıyla, ABD Afganistan'a saldırdı ve ülkeyi işgal etti, ki bu saldırılar üzerinde şaibeler olduğu hala söylenmektedir. Bu saldırı ile terörün uluslararası boyut kazandığı yaygın bir şekilde ifade edildi ve ABD bütün ülkeleri terörle mücadelede işbirliğine çağırdı. lrak'm işgali ABD, Irak'ın kitle imha silahlarına (KiS) sahip olduğu, Irak yönetiminin insan hakianna saygı gösteımediği, uluslararası teröre destek verdiği iddialarıyla, Birleşmiş Milletler tarafından alınacak bir karara dayanarak Irak'a savaş açılmasını dünya kamuoyuna duyurdu. BM Atom Enerjisi Denetleme yetkililerinin raporlan Irak'ta kitle imha silahları iddialanot doğnıla~adı. Ancak ABD Başkanı Bush ve ingiltere Başbakanı Blair, Irak'ta KIS bulunduğu iddialanm sürdürdüler ve 20 Mart 2003 tarihinde lrak'a saldırdılar. Kısa sürede Irak't ݧgal ettiler ve 1 Mayıs 2003 tarihinde ABD Başkanı Bush savaşın sona erdiğini açıkladı. Aradan beş yıl geçmesine rağmen Irak' taki savaş henüz bitmedi. Direniş devam ediyor. Kitle imha sil.ahlan bulunamadı, çünkü yoktu. Bush ve Blair yalan Neden yalan söylediler? söylemişlerdi. Ortadoğu yerleştirmek, ülkelerine demokrasi getirmek, insan haklarına saygıyı diktatör yönetimlerin değişimini sağlamak, yoksulluğu gidermek, eği tim düzeylerini yükseltmek, terörü ortadan kaldırmak vb söyleın­ ler kulağa hoş geliyordu. Ama gerçek neden, 78 Ortadoğu'nun sahip olduğu enerji kaynaklarınlll TEORi • Nisan 2008 kontrolünü ele geçirmek, Battlı şirketlerce işletilmesini sağlamak, güvenli yollarla Batılı ülkelere ulaşımını garanti etmek ve Avra-;ya'da herhangi bir gücün ABD'ye meydan okuyabilecek düzeye ulaşma<;ını engellemekti. Bu amaçlarla ilk hedef olarak Irak'ı seçen ABD, 24 ülkeyi içeren geniş büyük savaşı "Büyük Ortadoğu Projesi" olarak adlandırdı. Irak'ı ilk hedef olarak seçmesinin nedeni de, Arap dünyasmda dik başlı ve güçlü bir lider olarak gördüğü Saddam'ı ezmek ve ortadan kaldırrnaktı. kapsamlı Ortadoğu önemliydi. General Eisenhower bölgeyle ilgili şunları söylüyor: "Yalnız coğrafya bakımından bile bütün dünyada stratejik yönden daha önemli bir bölge yoktur. Bütü n gücümüz ve araçlarınıızla örgütlenme yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak Ortadoğu 'yu kazanmak zorundayız. " Ortadoğu 'dan Eisenhower bir başka söyleminde de, "Suudi Arabistan bir benzin istasyonudur" diyordu. ABD Başkanı Bush, eski Başkan ' ın tavsiyelerini öldürerek, yakarak, yıkarak gerçekleştirrneyi aklına koymuştu. Bir yıl kadar önce AB D ve İngiliz kuruluşlarının ortaklaşa ankete Irak halkının verdiği yanıtlar şu şekilde: gerçekleştirdiği -Halkın % 49'u Saddam 'ı özlüyor. -Halkın % 65 'i yarının daha kölü olacağını düşünü yor. -Halkın o/o 75'i can güvenliği sorunuyla karşı karşıyadrr. -Halkın% 82'si başlıca sanınun yabancılar olduğunu söylüyor. -Halkın o/o 64'ü Irak'ın bütünlüğünü istiyor. - Halkın o/o 88'i elektrik ve benzeri temel hizmetlerin daha kötü olduğunu düşünüyor. ABD zengin kaynaklara sahip bu ülkeyi her şeye muhtaç eni. Perrol gelirlerinin 30 yıl boyunca yüzde 75'i petrol şirketlerine, yüzde 25'i de Irak'a brrakılıyor. Irak işgal i 6. yılına girrnek üzere .. . Bulunan kitle imha silahı sıfrr... Ölen Iraklı sivil sayısı bir milyondan fazla ... İşte ABD'nin yarattığı Irak .. . BOP haritast Haziran 2006'da, bir ABD askeri dergisinde yayınlanan bu harita 24 İslam ülkesinin (5 Kuzey Afrika ülkesi hariç) sın ırlarını değiştiri yor. AJman jeopolitikçi Friedrich RatzeL "ülke hudutları geçici işaretlerdir, yerleri değiştirileb ilir" diyordu. Bu fikirler. Nazi Almanyasının mukavemet edilemez genişlemeşinin ilham kaynağı olmuştu. 79 TEORi • Nisan 2008 Günümüzdeki ABD. Ratzel"i örnek alıyor. ~asıl ki Nazi Almanyası bu hayallerinin altında ezildi. ABD de hayalperesttiğini n altında ezilecekrir. Emperyalistlerin hırs ve ihtirası, "böl ve yönet'" poliıikalannı unutmaz. Kuzey Afrika ülkeleri hariç bölgemizde mevcut İslam ülkelerinden özellikle Türkiye, Suriye, İran. Pakistan, Afganistan ve Suudi Arabista~'dan toprak alınarak, Irak parçalanarak yeni devletler kuruluyor (irak tamamen parçal~arak Kürdistan, Sünni Irak, Şii Arap ve B~~dat Şehir Devleti. Kutsal Islami Devlet. Belücistan ... gibi). Büyük Urdün .. . gibi bazı devlerler de büyütülüyor. BOP kapsammda yürütülen savaşlarm yüzü Hedef alınan ülkelerde: - Egemenliğin dış cephede yabancılara devri, iç cephede ise mafya. tarikat ve cemaatlcrlc paylaşılması; - Milletierin etnik yapılara ayrılması; - Bölgesel yönetimlerle ülke bütünlüklerinin parçalanması; - Kamu kurumlarının özelleştirilmesi ve yabancı sermayenin hakimiyetine devredilmesi: - Yurttaşın kullaştınlması: -Toplumsal değerlerin yozlaştırılması; - Ahlaki değerlerin sulandınlması ; - Milleti millet yapan değerlerin unutturulması: - Devletin güçlü kurumlarının halkın nezdinde aşağılanması; - Milli sermaye olu~uınundan uzaklaştırılarak milli üretimden koparılması. Böyle bir hedefe son bir darbenin indirilmesi ve kontrol son dcreec kolay olacaktır. altına alınması S. islam dünyası ve emperyalizm islam dünyasının yoğun olduğu bölge ülkeleri (Türkiye. İran. Körfez Bölgesi, Arap Yarımadası ülkeleri, Mısır) bu coğrafyanın dikte ettiği birlik ve beraberliği sağlayarak empeıyalizme karşı onurlu bir mücadele verebilir. Bölge ülkelerini zikrctmcden bir bir gözlerimizin önünden geçireliın ... dil i ne kadar anlaşılabj!iyor? Bu soruya olumlu yan ıt verenler eminim ki çok az olacaktır. Coğrafyanın Az olanlar da bu coğrafyada çok önemli l.ıir jeostratejik oyuncu olabilirler. Olabiliriz. Üzüntü ile ifade etmek gerekir ki, nüfm:!lll yansının sosyal hayattan ve üretimden uzak tutulduğu toplumlarda ne gelişme ne de kalkınma mümkündür. Bu coğrafyaya biçilen elbiseyi iyi görelim. Zamanımız az ... Vakit kaybetmeden emperyalizmin kilmeliyiz. Yarınlar geç olabilir. 80 karşısına di- Russell Mahkemesi bölümünü noktalarken, Sartre'nin, soykmmla ilgili açi klamasının neden olduğu bir tartişmadan k1saca söz etmek isterim. Buna tarttşma denmez ashnda; olayın değerlendirilmesinin farkh bir açıdan yaptimasi demek daha doğru olur. Sartre haz1rlad1ğ1 metni bizlere okudu. lnsanhk tarihinde soykınmm eski bir suç olduğu belirtiliyor ve bu arada Ermeni soykmmından da söz ediliyordu.