Liberal Perspektif Yorum Sayı: 2 Ağustos 2015 YUNANISTAN KRIZI TIPIK BIR HASTA EKONOMI Aykut Ekinci Liberal Perspektif Yorum Sayı: 2 Ağustos 2015 YUNANISTAN KRIZI Tipik Bir Hasta Ekonomi Aykut Ekinci © Aykut Ekinci, 2015 © Özgürlük Araştırmaları Derneği, 2015 Bu çalışmadaki görüşler yazara aittir. Özgürlük Araştırmaları Derneği'nin kurumsal görüşlerini yansıtmaz. Aykut Ekinci Dr., İktisatçı, F.A. Hayek Ziyaretçi Araştırmacı, George Mason Üniversitesi İktisat Bölümü. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://aykutekinci.blogspot.com https://twitter.com/dr_ekinci ÖZGÜRLÜK ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ Turgut Reis Caddesi.No:15/4 Mebusevleri, Çankaya / ANKARA info@ozgurlukarastirmalari.com www.ozgurlukarastirmalari.com (312) 213 24 00 ozgurlukarastirmalari ozgurlukar “Tek bir piyasa, tek bir para birimi ve tek bir para politikası ile başladık. Şimdi tek bir denetleyici ve çözüm otoritesine sahibiz. Ve yakında tek bir sermaye piyasasına sahip olacağız.” ECB Başkanı, Mario Draghi, 16 Mart 2015 H asta ekonomi terimini, kamunun ekonomideki ağırlığının serbest piyasanın işleyişini bozması, sağlıklı bir ekonomiyi rekabeti düşürerek hasta bir hale sokması anlamında kullanıyorum. Peki, Yunanistan neden hasta bir ekonomi oldu ve bu durumdan nasıl kurtulabilir? YUNANISTAN: HASTA EKONOMI Avrupa Birliği, emek ve sermaye hareketliliği sağlaması açısından serbest piyasa ve rekabeti destekleyen bir yapı olmakla birlikte tek para olarak Euro’nun kullanılması ve böylece para rekabetinin ortadan kaldırılması nedeniyle oldukça kolektivist bir karaktere sahiptir. Kamunun ekonomideki ağırlığının ülkeden ülkeye değiştiği, farklı rekabet düzeylere, farklı ekonomik altyapılara sahip ülkelerden oluşan Avrupa Birliği’nde ortak para birimi olarak ‘Euro’ açık bir illüzyon yaratmıştır. Piyasa, ‘değiş-tokuş’ esası üzerine işler. İnsanlar faydalarını maksimum kılmak için ‘değiş-tokuş’ yaparlar ve bunun ölçümünü ‘para’ ile gerçekleştirirler. Verimliliği yüksek, katma değerli, herkesçe istenen ama üretilmesi ve elde edilmesi nispeten zor olan ürünleri üreten ülkelerin paraları da değerli olur. Tembel bir öğrencinin 3 saatte elde ettiği bilgi, çalışkan bir öğrencinin 1 saatte elde ettiği bilgiye eşitse bu durumun açık sonucu, 1 çalışkan öğrenci lirasının 3 tembel öğrenci lirası yapacağıdır. Şimdi, Euro ile birlikte tembel ve çalışkan öğrencilerin nasıl aynı sepete konulduğunu görelim. Grafik 1, Euro bölgesi ve PIIGS ülkelerindeki (Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan ve İspanya) kamu borçlanma faiz oranlarını göstermektedir. Avusturya, Belçika, Hollanda, Finlandiya, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Portekiz ve İspanya 1999 yılı ile birlikte; Yunanistan ise 2001 yılında Euro’yu kullanmaya başlamıştır. Grafikte ilk dikkati çeken, parasal birliğe geçiş ile birlikte Euro bölgesinde faiz oranlarının % 10’lu seviyelerden % 5’li seviyelere gerilemiş olduğudur. Bu durum artan ekonomik büyüme beklentileri, Maastricht 1 ozgurlukarastirmalari.com LIBERAL PERSPEKTIF: YORUM GRAFIK 1:EURO BÖLGESI VE PIIGS ÜLKELERI FAIZ ORANLARI Kaynak: Eurostat Not: Avrupa Parasal Birliğinin Maastricht kriterlerini takip amacıyla yayınladığı yakınsama kriterleri tahvil getirileridir. kriterlerindeki* faiz ve enflasyon üzerine konulan kısıtlamalar ve Avrupa Merkez Bankası’nın tek para birimi ile diğer küçük ülkelere sağladığı örtük koruma ile birlikte ülke risk primlerinin düşmesiyle açıklanabilir. Dikkati çeken ikinci nokta, Parasal Birliğe geçiş sürecinde bazı ülkelerin ortalamanın oldukça üstünde faiz oranlarına sahip olmalarıdır. Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya’nın faiz oranları %10-20 aralığında iken kısa sürede Euro bölgesi ortalama faiz değerlerine yakınsamıştır. Bu durum küresel krize kadar sürmüştür. Bu noktada, faiz oranları farklılaşan bu ülkelerin küresel krizden sonra da yüksek faiz oranlarına geri döndüğünü hatırlatmakta fayda vardır. Euro’ya geçişten küresel krize kadar olan dönem boyunca bu ülkeler piyasadan uygun faiz oranları ile borçlanmışlardır. 2008 Küresel krizi sonrası, faiz oranları ilk ayrışan ülkeler yine bu ülkeler olmuştur. Yunanistan, hem Euro’ya giriş sürecin* ozgurlukarastirmalari.com 2 Maastricht Kriterleri: Toplulukta fiyat istikrarı bakımından en iyi performansa sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile bir üye ülkenin enflasyon oranı arasındaki fark 1.5 puanı geçmemelidir. Üye ülkelerin kamu açıklarının GSYİH’lerine oranı % 3’ü geçmemelidir. Üye devletlerin kamu borçlarının GSYİH’lerine oranı % 60’ı geçmemelidir. Üye ülkelerde uygulanan uzun vadeli faiz oranları, 12 aylık dönem itibarıyla, fiyat istikrarı bakımından en iyi performansa sahip 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalıdır. Son 2 yıl itibarıyla, bir üye ülkenin para birimi, diğer bir üye ülkenin para birimi karşısında devalüe edilmemiş olmalıdır. YUNANISTAN KRIZI de hem de Küresel kriz sonrası AB borç krizi boyunca en yüksek faiz oranlarına sahip ülke olmuştur. Piyasaların, 2001-2008 süresince Yunanistan ekonomisi ile Alman ekonomisi arasında ciddi bir farklılaşmamaya gidememesinin temel nedeni, ülkeler arasındaki kredi riskini düşüren tek para politikası ile Avrupa Merkez Bankası(European Central Bank, ECB)’nın son borç verici olarak bulunmasıdır. Bu uzun süre boyunca hem Yunan devleti hem de Yunan yatırımcıları ve tüketicileri oldukça uygun faiz oranlarından borçlanabilmişlerdir. Bu sanal ucuz borç beraberinde ekonomik altyapının verimsiz olması ile birleşince bugün tartışılan Yunan tragedyasının da zeminini oluşturmuştur. YUNAN TRAGEDYASI: HIÇ BITMEYEN BIR HIKÂYE Kalitesiz Büyüme ve Düşük Kurumsal Kalite Şimdi bu sürece biraz daha yakından bakalım. Öncelikle bir turizm ve tarım ekonomisi olan Yunan ekonomisi ne yazık ki, AB’ye üyelik sonrasında sanayi ve bilgi ağırlıklı bir ekonomiye doğru yol alamadı. Açıkçası, buna gerek de duymadılar. Ucuz fonlama ile finanse edilen kamu harcamaları daha çok sosyal yardımlar, emekli maaşı ve popülist harcamalara giderken; özel sektörün içgüdüsel ‘teşvik’ mekanizmasını ise yıkıyordu. Diğer taraftan tüketiciler bankalardan ucuza borçlanabiliyor ve zaten ulaşmak istedikleri hayat standardını çok çalışmaya ihtiyaç duymadan elde edebiliyorlardı. Bu durum ise kendini geliştirme ve yenilik ile ilgili güdüyü ortadan kaldıran bir işlev görüyordu. Diğer bir deyişle, toplum kendi kendini uyuşturup atalete hapsediyordu. Ne yazıktır ki, rekabet ve yenilikten uzaklaştıran bu süreç uzun yıllar boyunca devam ettiğinden, çözüm de bir o kadar acı ve zor oluyor. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bildiğiniz üzere Yunanistan İstatistik Ofisi’nin hatalı bütçe ve borç rakamları yayınladığı ortaya çıktı. Hatta AB’ye giriş için gerekli olan %3 bütçe açığı/GSYİH kriterinin de yine bu yanlış istatistiklerle sağlandığı ileri sürüldü. Nitekim Kasım 2009’da Hükümet değişiminden hemen sonra PASOK Hükümeti bütçe açığının GSYİH içindeki payını 2008 için % 5’den % 7,7’ye çekerek düzeltmiş ve 2009 projeksiyonunu da % 3,7’den % 12,5 gibi şok bir orana revize etmiştir. 2010 yılının Nisan ayında ise Avrupa İstatistik Ofisi, 2009 yılı bütçe açığının GSYİH’nin % 13,6’sı olduğunu açıklamıştır. Ayrıca GSYİH’nin % 99,6’sı olarak tahmin edilen kamu borç oranı da 2009 yılının sonu itibarıyla GSYİH’nin % 115,1’i olarak revize edilmiştir. Borç ve Bütçe rakamlarındaki düzeltmeler nedeniyle Yunanistan’ın geriye donuk borç ve bütçe istatistikleri uzun süre yayınlanamamıştır (IMF, 2010). 3 ozgurlukarastirmalari.com LIBERAL PERSPEKTIF: YORUM ECB’nin örtük korumasının yansıra, yanlış verilerle karar vermek zorunda bırakılan piyasa aktörleri aslında daha 2009 yılının sonunda Yunanistan’ın içinden çıkılmaz bir krize doğru sürüklendiğinin farkındaydılar. Kurumsal kalite bir ülke ekonomisinin de kalitesini belirler. Bu seviyede bir kurumsal kalite ile yola devam edilemeyeceği ise açıktır. Artan Siyasi Belirsizlik Yunanistan’ın serüvenine kısa bir göz atalım. 2009 sonunda Yunanistan’ın borç ve bütçe açığı verilerinin açıklanandan çok daha fazla olduğunun ortaya çıkmasına, kredi derecelendirme kuruluşlarının peş peşe not indirimleri ve Yunan tahvillerindeki hızlı faiz artışları eşlik etti. Şubat ve Mart aylarında Yunan parlamentosu, kamu harcamalarında kesinti, ücretlerin dondurulması, benzin, sigara, alkol, lüks ürünler gibi ürünlerde KDV oranlarında artışı öngören birinci ve ikinci kemer sıkma paketlerini meclisten geçirdi. Nisan 2010’da Yunanistan AB, ECB ve IMF’e ilk kurtarma paketi için başvurdu. 2008 sonuna kadar neredeyse aynı değerde olan Alman ve Yunan tahvilleri arasındaki fark, 2010 Nisan sonunda 1000 baz puana kadar ulaşmıştı. Mayıs 2010’da Başbakan Papandreou, 110 milyar Euro’luk bir kurtarma paketini imzalarken karşılığında üçüncü bir kemer sıkma programını kabul etti. Büyük sosyal çalkantılar ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not indirimleri eşliğinde dördüncü ve beşinci kemer sıkma paketleri, 2011 Haziran ve Kasım aylarında özelleştirme, vergilerde artış ve emeklilik düzenlemeleri ile birlikte kabul edildi. 2011 Kasım ayında %50’ye yakın bir borç silme operasyonu karşılığında yeni tasarruf tedbirleri alınması gerekmesi sonucu, Papandreou anlaşmayı referanduma götüreceğini açıkladı; aldığı tepkilerden sonra geri adim atıp istifa etti. Yunanistan Merkez Bankası eski Başkanı Papademos, PASOK, Yeni Demokrasi, ve LAOS partilerinin ortak adayı olarak başbakan oldu ve Şubat 2012’de ikinci kurtarma paketi ile Yunanistan ile AB, ECB ve IMF 130 milyar Euro’ya ulasan bir borç ödeme kolaylığı üzerinde anlaştılar. 6 Mayıs 2012 seçimlerinde hükümet kurulamayınca, Pikramenos 17 Haziran 2012 tarihine kadar Başbakanlık yaptı ve Samaras Yeni Demokrasi, PASOK ve DIMAR partilerinin oluşturduğu koalisyonda Başbakan oldu. Ekim 2012’de altıncı kemer sıkma paketi meclisten geçti. 2013 yılı siyasi çalkantılar ve yeni tasarruf tedbirleri ile geçti. Nihayetinde 2013 yılı sonunda Yunanistan bütçesi % 1,5 birincil bütçe dengesi verirken, uzun süreden sonra ilk defa % 6 faiz oranından 3 milyar Euro’luk devlet tahvili ihraç edebilmeye başladı. AB’nin Kazanan Ülkesinden, Kaybedenler Klübüne Grafik 2, 1999 yılında Euro’ya geçişten sonra ülkelerin kişi başına düşen milli gelirlerindeki değişimi ortaya koymaktadır. Tüm ülkelerin 1999 ozgurlukarastirmalari.com 4 YUNANISTAN KRIZI GRAFIK 2: EURO ALANI SEÇILMIŞ ÜLKELER KIŞI BAŞI GSYH (1999=100) Kaynak: IMF yılındaki gelirlerini 100 olarak kabul edersek; ortalama bir Yunan vatandaşının Euro’ya geçildiğinde 100 olan gelirinin, 2007’de 134’e kadar yükseldiği görülmektedir. Yunanistan, İrlanda, Finlandiya ve İspanya ile birlikte kişi başı gelirde en yüksek değişimi yaşayan ülkeler arasındadır. Yunanistan, 2008 küresel krizinden sonra ise açık bir kaybedendir ancak Euro bölgesindeki tek kaybeden de değildir. Durumu daha net görmek için 2007 yılına göre kişi başı gelirdeki değişimi gösteren Grafik 3’e bakalım. 2007 yılı kişi başı geliri 100 kabul edildiğinde, 2014 sonunda Yunanistan 75.2’ye gerilerken; İtalya, Finlandiya, İspanya, İrlanda ve Portekiz de benzer şekilde yedi yıl önceki gelir seviyelerinin oldukça gerisinde kalmışlardır. Buna karşın Hollanda, Belçika ve Fransa’nın, küresel krize ve ardından gelen AB borç krizi sorunlarına karşı nispeten güçlü kaldıkları söylenebilir. Son olarak, Almanya ve Avusturya’nın bu sürecin kazananı olduğu görülmektedir. Tüm bu ekonomik daralma, 25 yaş altı nüfustaki işsizlik oranını da oldukça artırmıştır (bkz. Grafik 4). Genç işsizlik oranındaki artış, sosyal çalkantıları artırırken, siyasi değişimleri de hızlandırmıştır. Genç işsizlik oranında, İspanya ve Yunanistan neredeyse %50’ye ulaşırken, İtalya % 42.7 gibi oldukça yüksek bir oranla onları takip etmektedir. İşsizlik oranlarında, 2008’den beri görülen artış, bu ekonomilerin düşük rekabetçi, 5 ozgurlukarastirmalari.com LIBERAL PERSPEKTIF: YORUM GRAFIK 3: 2007-2014 KIŞI BAŞINA DÜŞEN GSYH’DEKI DEĞIŞIM (2007=100) Kaynak: Eurostat GRAFIK 4: GENÇ İŞSIZLIK ORANI (MART 2015) Kaynak: Eurostat ozgurlukarastirmalari.com 6 YUNANISTAN KRIZI yüksek kamu egemenliğine sahip ve genelde hizmet sektörü ağırlıklı yapılarının bir sonucudur. Çipras ve Son Perde Ekonomideki bu ciddi küçülme, genç işsizlik oranını % 50’lere kadar yükseltirken tüm bu süreç boyunca ciddi siyasi/sosyal çalkantı ve değişimleri de tetiklemiştir. Nihayetinde, Mayıs 2014’de anti-tasarrufçu, radikal sol Syriza koalisyonu seçimleri kazanmıştır. Yeni Başbakan Çipras, Maliye Bakanı ve aynı zamanda Teksas üniversitesi ekonomi profesörü olan Varoufakis ile birlikte, Yunanistan için yeni bir yol haritası vaat etti. Çipras’in AB ve IMF ile kemer sıkma politikalarında müzakereci olarak sunduğu ve kendini dengesiz bir Marksist olarak tanımlayan Varoufakis, IMF ve neo-liberalleri masadaki şeytanlar olarak tanımlamış ve müzakereleri “hümanist bir Marksist” olarak yürüteceğini açıklamıştı (bkz. BBC, 2015). Sonuçta AB ve IMF ile çekişmeli bir müzakere sürecinin sonunda, 30 Haziran’da IMF’e olan 1.56 milyar Euro’luk borcunu ödemeyerek Yunanistan’ı resmen iflas durumuna sokup; ülkeden çıkacak sermayenin negatif etkilerinden korunma amaçlı sermaye kontrolü çerçevesinde ATM’lerden günlük 60 Euro çekme sınırlaması getirildi. Böylelikle son verilerle birlikte hafif bir toparlanma içine giren Yunan ekonomisi de, tekrardan ve hızlı bir şekilde yeni bir çöküntüye doğru yol almak durumunda kalmış görünüyor. Çipras, Papandreou’dan farklı olarak kemer sıkma anlaşmasını referanduma götürdü. Normal şartlarda, yeni hükümet olmuş bir siyasetçinin çözüme ulaşmaya çalışması beklenirken; Çipras’in bu hamlesi Yunanistan’ın doğrudan Euro dışına çıkma ve borçları ödememe üstüne bir halk onayı olarak görüldü. Ve sonuçta 5 Temmuz tarihinde kurtarma paketini referanduma götürerek % 61 ile yeni kurtarma paketine ‘hayır’ desteğini halktan aldı. Peki, ne oldu, halktan istediği yetkiyi almasına karşın istediğini yapamadı. Neden mi? Çünkü borçları ödememe ve Euro’dan çıkma Yunanistan ekonomisini çok kısa bir surede, grafik 2 de gösterildiği üzere, oyuna başladığı 2000’li yılların başındaki seviyesinden çok daha gerilere kalıcı olarak götürebileceği ve daha ilk 6 ay dolmadan petrol alımı, maaş ödemesi, temel hizmetlerin sağlanması gibi temel ihtiyaçların sağlanmasını imkânsız hale getireceğinden. Bazen iktisat, görünenden daha derindir, söylenen gerçekleşmeye başladığında ise karşısında durmak zordur. Sonuçta Çipras, doğru bir siyaset izlemediğinden bir yandan ülkesine ciddi bir ekonomik maliyet yüklerken, ki burada istifa eden Varoufakis’i de anmak gerek, diğer taraftan anlaşabileceğinden daha ağır şartları kabul etmek durumunda kaldı. 7 ozgurlukarastirmalari.com LIBERAL PERSPEKTIF: YORUM YUNANISTAN’DAN ALINACAK DERSLER VE GELECEK İÇIN NOTLAR i. Refah devleti kısa dönemde var olabilse bile, uzun dönemde rekabet gücünün kaybedilmesine neden olur. Bu ise büyüyemeyen bir ekonomi demektir. ii. Kredi riskinin ECB tarafından üstlenilmesinin doğal sonucu, verimsiz ülkelerin daha da verimsiz olmalarının teşvik edilmesidir. iii. Euro’nun bu kadar farklı ekonomik altyapılara sahip olan ülkelerde ortak bir para birimi olması bazı ülkelerde genişlemenin etkilerini artırırken, bazılarında da daralmanın etkilerini artırmaktadır. Bundan kaçınmanın yolu tek para biriminden uzaklaşılıp, para birimlerinin rekabetine imkân vermektir. iv. Kurumsal kalite, siyasetten bağımsız olarak tesis edilebilmeli ve ekonomide “Güven” kavramının temel olduğu unutulmamalıdır. v. Bu süreçte, AB’nin bir kriz senaryosunun olmadığı görülmüştür. Yunanistan ile ilgili kurtarma anlaşmaları ve tasarruf tedbirleri uzun bir sure boyunca yüksek siyasi belirsizlikle birlikte ilerlemiştir. vi. Yunanistan’ın borçları özel sektörün ve ülke bankalarının üzerinden alınarak kamu borcu haline getirilmiştir. Karları özel girişime bırakırken, zararları sosyalleştirirseniz ekonomi işlemez. Şu durumda, Yunanistan AB ve IMF’e üye olan yüzlerce ülkeye borçlu durumda iken asıl riski alan finans kurumları oyunun dışındadır. vii.Yunanistan ekonomisinin tarım ve hizmet sektörü ağırlıklı yapısı ekonomideki kısa dönemli değişimi zorlaştırmaktadır. Bu gerçek kurumsal kalite eksikliği, siyasi belirsizlik ve verimsiz kamu ekonomisi ile birlikte düşünüldüğünde; Yunan ekonomisinin neden 2008’den beri sürekli küçüldüğü daha net olarak görülmektedir. Yapılması gereken, Yunanistan krizinin ilk belirtilerinin görüldüğü 2010 yılının başlarında siyasi bir kararlılık ve net bir yol haritası ile birlikte “şok bir tedavi” şeklinde rekabeti arttırıcı, kamuyu ekonomiden uzaklaştıran yapısal tedbirlerin alınması ve Yunanistan’ın borçluları ile anlaşmasında, gerekirse iflasında, kolaylaştırıcı bir rol oynamak olmalıydı. Bu sayede Yunanistan’ın borçları bu riski alanlar arasında dağılırken, kamunun ekonomiden çekilmesi rekabeti, dolayısıyla büyümeyi son altı yılda gerçekleşenden daha hızlı bir şekilde arttırabilecekti. ozgurlukarastirmalari.com 8 Liberal Perspektif Yorum Sayı: 2 Ağustos 2015 YUNANISTAN KRIZI Tipik Bir Hasta Ekonomi Aykut Ekinci Turgut Reis Caddesi.No:15/4 Mebusevleri, Çankaya / ANKARA info@ozgurlukarastirmalari.com www.ozgurlukarastirmalari.com (312) 213 24 00 ozgurlukarastirmalari ozgurlukar