T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KOŞUYOLU KALP MERKEZİ KARDİYOLOJİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Doç.Dr.YELDA BAŞARAN DİLATE KARDİYOMİYOPATİDE DOKU DOPPLER EKOKARDİYOGRAFİ VE SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİ UZMANLIK TEZİ Dr.TANSU KARAAHMET İSTANBUL 2006 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KOŞUYOLU KALP MERKEZİ KARDİYOLOJİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Doç.Dr.YELDA BAŞARAN TEZ DANIŞMANI: Doç.Dr.BÜLENT MUTLU DİLATE KARDİYOMİYOPATİDE DOKU DOPPLER EKOKARDİYOGRAFİ VE SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİ UZMANLIK TEZİ Dr.TANSU KARAAHMET İSTANBUL 2006 2 İÇİNDEKİLER 1.Özet/Summary.................................................................................3 2.Genel Bilgiler 2.1.KalpYetersizliği...........................................................................9 2.2.Dilate Kardiyomiyopati...........................................................35 2.3.Sol Ventriküler Sistolik Asekroni ve Resenkronizasyon........49 3.Giriş ve Amaç..................................................................................70 4.Metodlar..........................................................................................71 5.Bulgular...........................................................................................74 6.Tartışma..........................................................................................84 7.Çalışma Kısıtlılıkları......................................................................87 8.Sonuç...............................................................................................88 9.Kaynaklar.......................................................................................89 3 1.ÖZET Dilate Kardiyomiyopatide Doku Doppler Ekokardiyografi ve Sol Ventriküler Sistolik Asenkroni Amaç: Konjestif kalp yetersizliği, tedavideki gelişmelere rağmen hala mortalite ve morbiditesi yüksek bir sağlık problemi olarak klinik uygulamada karşımıza sık olarak çıkmaktadır. Kardiyak resenkronizasyon tedavisi (CRT), kalp yetersizliğinde elektromekanik gecikmenin göstergesi olarak kabul edilen QRS süresindeki uzama varlığında uygulanmasına rağmen, hastaların %20 ila 30’unun CRT’ den klinik ve ekokardiyografik olarak fayda görmemesi araştırmacıları CRT’ye uygun hastaların seçimi konusunda yeni kriterler aramaya yönlendirmiştir. Kalp yetersizliğinde sık olarak bulunan sol ventriküler sistolik asenkroni CRT’ye hasta seçimi konusunda yol gösterici olabilir. Bu çalışmanın amacı dilate kardiyomiyopatili (DKM) hastalarda doku Doppler ekokardiyografiyi kullanarak sol ventriküler sistolik asenkroniyi incelemektir. Metodlar: Normal sinüs ritminde, NYHA fonksiyonel sınıfı I-IV arasında olan 56 DKM’li hasta (EF< % 35) çalışmaya dahil edildi. Hastalar QRS süresi ≤120ms ve QRS>120 ms olarak ayrıldı. (DKM QRS≤120 ms 7 kadın %30, 16 erkek %70 ve QRS>120 ms 14 kadın %42, 19 erkek %58; ortalama yaş QRS≤120 ms 38.3±18.1 ve QRS>120 ms 41.8±13.9) Tüm hastalara transtorasik ekokardiyografi, koroner anjiyografi uygulandı. Hastalara ACE inhibitörleri, beta blokerler ve diüretiklerden oluşan konvansiyonel medikal tedavi başlandı. Gereklilik halinde tedaviye digoksin eklendi. Koroner arter hastalığı, valvüler 4 veya konjenital kalp hastalığı olanlar çalışma dışı bırakıldı. Kardiyosvaküler veya sistemik hastalık öyküsü olmayan, fizik muayene bulguları, elektrokardiyografik ve ekokardiyografik parametreleri normal olan 15 sağlıklı kişi kontrol grubu (6 kadın %40 ve 9 erkek %60 ortalama yaş 35.5±11.5) olarak çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya alınanların tümüne sol ventriküler sistolik senkroniyi incelemek amacıyla altı bölgenin (septum, lateral, anterior, inferior, anteriorseptum, posterior) bazal ve mid segmentlerinden doku Doppler ekokardiyografik inceleme yapıldı. QRS dalgası başlangıcından herbir segment için doku Doppler ile belirlenen pik sistolik velosite arasındaki zaman Ts olarak ölçüldü. 12 segmentte ayrı ayrı belirlenen en uzun ve en kısa Ts değeri arasındaki fark intraventriküler gecikme süresi olarak hesaplandı. Ts değerinin standart deviasyonu Ts-SD olarak hesaplandı. Bulgular: DKM’li hastalarda kontrol grubuna göre ortalama intraventriküler gecikme süresi (kontrol: 47.4 ms, DKM QRS≤120 ms: 93.2 ms, DKM QRS>120 ms: 107.7 ms; p<0.001 DKM-kontrol) ve ortalama Ts-SD değerleri (kontrol :17.8 ms, DKM QRS ≤ 120 ms: 32.9 ms, DKM QRS > 120 ms : 36.3 ms; p<0.001 DKM-kontrol) belirgin olarak uzundu. Sol ventriküler sistolik asenkroniyi belirlemede kestirim değeri intraventriküler gecikme süresi için 60 ms ve Ts-SD değeri için 24 ms olarak bulundu. (intraventriküler gecikme süresi için sensitivite=%89, spesifisite=%87 Ts-SD değeri için sensitivite=%80, spesifisite=%80) Sol ventriküler sistolik asenkroni prevalansı DKM’de QRS≤120 ms ve >120 ms olan grupta sırasıyla %78 ve %94 olarak bulundu. “Multipl stepwise regresyon analizi”nde sol ventriküler sistolik asenkroninin bağımsız prediktörü olarak EF(%) ve QRS(ms) süresi bulundu. 5 Sonuçlar: DKM’li hastalarda sol ventriküler sistolik asenkroninin belirlenmesi, prognozun tespiti, CRT endikasyonu ve CRT’ ye optimal yanıt alınması, optimal lead pozisyonunun belirlenmesi için önem taşımaktadır. Sol ventriküler sistolik asenkroni, doku Doppler ekokardiyografi ile elde edilen “intraventriküler gecikme süresi” ve “Ts-SD” değerleriyle belirlenebilir. QRS süresi ve EF sol ventriküler sistolik asenkroninin bağımsız belirteçleridir. 6 1.SUMMARY Tissue Doppler Echocardiography and Left Ventricular Systolic Asynchrony in Dilated Cardiomyopathy Purpose: In despite of the advances made in the field of treatment, congestive heart failure is still a disease with high morbidity and mortality ratios which is encountered very often in the clinics. Cardiac resynchronization therapy is utilized when the QRS time is prolonged which points out to the electromechanical delay in congestive heart failure, but as many as 20 to 30 percent of the patients do not benefit from this treatment modality. This finding made the researchers look for appropriate criteria for finding patients suitable for CRT. Left ventricular systolic asynchrony is a highly encountered clinical entity in congestive heart faiure patients and may be promising in the selection of patients for CRT. The purpose of the study is to examine the left ventricular systolic asynchrony in patients with dilated cardiomyopathy(DCM) by utilising tissue Doppler echocardiography. Methods: Fifty six DCMP patients (EF<35%) with normal sinus rhythm who were in NYHA functional class I-IV were included in the study. The patients were divided into two groups according to their QRS values, patients with QRS ≤120 ms and patients with QRS> 120 ms. (DCM QRS≤120 ms 7 females %30, 16 males %70 and QRS>120 ms 14 females%42, 19 males %58; mean age QRS≤120 ms 38.3±18.1 and QRS>120 ms 41.8±13.9) All patients underwent transthoracic echocardiography and coronary angiography. The convantional 7 therapy consisting of ACE inhibitors, beta blockers and diuretics was started on all patients. Digoxin was added to the treatment when needed. Patients with coronary artery disease, valvular heart disease and congenital heart disease were excluded from the study. Fifteen healthy people with no history of cardiovascular or systemic illnesses, normal physical findings and echocardiographic and electrocardiographic parameters defined the control group (6 females %40 and 9 males %60 mean age 35.5±11.5). All the patients included in the study had middle and basal segmets of six regions of their left ventricle (septum, lateral, anterior, inferior, anteriorseptum and posterior region) examined with tissue Doppler echocardiography. The time interval between the start of the QRS wave and the peak systolic velocity determined with the tissue Doppler is defined as the Ts. The difference between the longest and the shortest Ts values derived from the 12 segments were calculated as the intraventricular delay time. The standart deviaton of the Ts value was termed the Ts-SD. Findings: The intraventricular delay time (control: 47.4 ms, DCM QRS≤120 ms: 93.2 ms, DCM QRS>120 ms: 107.7 ms; p<0.001 DCM-control) and the mean TsSD values (control :17.8 ms, DCM QRS ≤ 120 ms: 32.9 ms, DCM QRS > 120 ms : 36.3 ms; p<0.001 DCM-control) were significantly longer in DCM patients than in the control group. The cut off value in determining the left ventricular systolic asynchrony was found to be 60 ms for the intraventricular delay time and 24 ms for Ts-SD (intraventricular delay time sensitivity=%89, specificity=%87, Ts-SD value sensitivity=%80, specificity=%80). The prevalance of left ventricular systolic asynchrony in DCM is found to be 78% and 94% in QRS≤120 ms and QRS > 120 ms groups respectively. In the multipl stepwise regression analysis, it was found that the EF(%) and the QRS time (ms) are independant of left ventricular systolic asynchrony. 8 Results: The detection of left vetricular systolic asynchrony in patients with dilated cardiomyopathy is important in determining the prognosis, the indications for the CRT and the clinical response to the treatment of CRT, and optimal lead positioning. Left ventricular systolic asynchrony can be predicted with the help of the “intraventricular delay time” and the “Ts-SD” value both of which are calculated with the help of the Doppler echocardiography, also the QRS time and the EF value are independant predictors. 9 2.GENEL BİLGİLER 2.1.KALP YETERSİZLİĞİ Kalp Yetersizliği Tanımı ve Epidemiyoloji: Kalp yetersizliği hemodinamik anomaliler, bozulmuş egzersiz kapasitesi, nörohormonal aktivasyon ile hızlı progresyon gösteren ve kalbin, dokuların ihtiyacı olan sistemik perfüzyonu sağlayamayacak düzeyde mekanik yetersizliği sonucu yüksek mortaliteyle seyreden bir sendromdur. Kalp yetersizliği dünyada yaklaşık 15 milyon insanı etkileyen yaygın bir hastalıktır. Kalp yetersizliği sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. 50-60 yaş arası grupta sıklığı %1-2 iken, 75 yaş üzerinde %10’a ulaşmaktadır. Tüm kalp yetersizliklerinin ortalama %80’i 65 yaş ve üzerindeki kişilerde görülmektedir. Framingham çalışmasına göre; 50-59 yaş arası her 1000 erkekte 3, 1000 kadında 2, 80-89 yaş arası her 1000 erkekte 27, 1000 kadında 22 hastada kalp yetersizliği saptanmıştır ve kadın/erkek oranı 1/3 olarak bulunmuştur. ABD’de her yıl ortalama 45.000 hastanın ölüm nedeni olarak kalp yetersizliği bildirilmekte ve her geçen yıl bu sayı popülasyonun yaşlanması ve kardiyovasküler hastalıklardan sağkalım oranlarının artması nedeniyle artmaktadır. Ayrıca hem tıbbi masraflar hem de iş gücü kaybı ekonomiyi olumsuz etkilemektedir(1,2) Etiyoloji ve Patofizyoloji: Kalp yetersizliği, kalbin dokuların ihtiyacı olan yeterli miktarda kanı pompalayamaması veya gerçekleştirebildiği bir bunu tablodur. sadece Kalbin yüksek dokuların doluş basınçları ihtiyacı olan ile kanı pompalayamaması; yapısal anomaliler, yetersiz kardiyak doluş ve/veya kontraktil yetersizliğe bağlı meydana gelebilir. Adaptasyon mekanizmaları kan volümünü, kardiyak doluş basınçlarını, kalp hızını ve kas kitlesini artırarak normal fizyolojiyi sağlamaya çalışır. Ancak bu adaptif mekanizmaların da katkısıyla kalbin kontraksiyon ve relaksasyon kapasitesi daha da bozulmakta ve kalp yetersizliği hızlı ilerleme göstermektedir(2). 10 Konjestif Kalp Yetersizliğinin Mekanizmaları: Familyal kardiyomiyopati: Miyositteki sarkomerik protein ve kalsiyum tutucu mekanizmanın fetal paterndeki gen ekspresyonuna çevrilmesi (nörohormonal sitokin anomalisi ve hemodinamik yüklenme ile) sonucu oluşan bozulmadır. Miyositlerin kalsiyum yüklenmesi: Hemodinamik yüklenme sarkoplazmik retikular ATPase’ın ve miyosit plazmalemmasındaki Na-Ca transporter ekspresyonunun ve aktivitesinin azalmasına yol açar. Sonuçta sitoplazma içindeki kalsiyum miktarı artar sistolik disfonksiyon ve relaksasyon kusuru gelişir. Miyokardiyal hücre ölümü; Apoptozis ve Nekrozis: apoptozis programlanmış hücre ölümüdür ve yaşlanma, iskemi, nörohümoral ve sitokin aktivitesinde artış ve hemodinamik yüklenme sonucunda meydana gelir. İskemik miyokardiyal nekroz daha lokalize skar oluşumuna neden olur. Yaşayan hüclerin üzerindeki artmış hemodinamik yük ve ventriküler remodeling hücre ölümü sonucu oluşan kalp yetersizliğinin en önemli mekanizmalarıdır. Hemodinamik yüklenme ve sitoskeletal proteinleri kodlayan genlerde mutasyon sonucu meydana gelen sitoskeletal anomaliler de miyosit sitoplazması ve kardiyak remodeling üzerine olumsuz etkilerle yetmezliğe sebep olmaktadır. Ektraselüler matriks proliferasyonu: Matriks metalloproteinaz(MMP) aktivitesinin artışı ekstraselüler matriks proteinlerini artırır ve intersitisyel fibrozis oluşur. Fibrozis kontraksiyon ve relaksasyon kusuruna neden olur. Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACE-I) ve MMP inhibitörleri bu konuda faydalı olabilirler Sipronalaktonun etki mekanizmasında ekstraselüler matriks turn-over’ının azalması da rol oynayabilir. Miyokardiyal enerji ihtiyacı ve sunumu arasındaki dengesizlik: Akut iskemik sendromlu hastalardaki kalp yetersizliği mekanizmalarından birisi de yüksek enerjili fosfat depolarının azalmasıdır. Hipertansiyon ve aort stenozunda subendokardiyal alanda enerji depolarında azalma gösterilmiştir. Mitral yetersizliğinde kardiyak kreatininfosfat/adenozintrifosfat (CP/ATP) depolarında 11 noninvazif olarak MR spektroskopi ile azalma gösterilmiş ve ventrikül çapları arttıkça ve ventrikül fonksiyonu bozuldukça bu azalmanın fazlalaştığı gösterilmiştir. Ayrıca dilate kardiyomiyopatide CP/ATP oranının multivaryant analizde yaşam beklentisinin bağımsız belirleyicisi olduğu saptanmıştır(3). Sınıflama: 1-Sebep ve sonuç ilişkisine dayanarak kalp yetersizliği çeşitli alt gruplarda incelenebilir. Bunlar: Sağ /Sol Akut /Kronik Düşük Atımlı /Yüksek Atımlı Sistolik /Diyastolik İskemik /Noniskemik Kalp Yetersizliği olarak sınıflandırılabilir(2). Sağ /Sol Kalp Yetersizliği: Konjestif kalp yetersizliğinde teori, sıvı birikiminin etkilenen boşluğun gerisinde gerçekleşmesi üzerine kurulur. Pulmoner konjesyona bağlı semptomlar ve plevral efüzyon öncelikli olarak sol kalp ile ilişkiliyken, pretibiyal ödem, hepatomegali, asit daha çok sağ kalp yetersizliğinin sonucudur. Sıvı birikimi, glomerüler filtrasyon hızının azalması ve renin anjiyotensin sisteminin aktivasyonu sonucu gerçekleşir. Azalmış kardiyak output glomerüler filtrasyon hızını azaltarak renin ve aldosteron salınımını artırır. Venöz konjesyon ve azalmış kan akımı nedeniyle oluşan hepatik yetersizlik aldosteron metabolizmasını etkileyerek aldosteronun daha da artmasına neden olur. Sonuç su ve tuz tutulumudur. Akut/Kronik Kalp Yetersizliği: Kalp yetersizliğinin klinik bulgularının şiddeti ve semptom gelişme sıklığı adaptif mekanizmaların gelişebilmesi için yeterli zamanın varlığına dayanır. Örneğin öncesinde tamamen normal olan bir kişide aniden gelişen anatomik veya 12 fonksiyonel bir patoloji (miyokard infarktüsü, yüksek ventrikül cevaplı taşiaritmi, infektif endokardite sekonder kapak rüptürü) kardiyak outputta ciddi bir azalma, yetersiz organ perfüzyonu veya etkilenen ventrikülün gerisinde akut konjestif semptomları meydana getirecektir. Ancak aynı olaylar zaman içinde gerçekleştiğinde kardiyak remodeling, nörohormonal aktivasyon gibi birçok adaptif mekanizma ile uzun zaman düşük kardiyak output ve anotomik anomali tolere edilecektir. Düşük/Yüksek Atımlı Kalp Yetersizliği: İstirahatte düşük atımlı kalp yetersizliği birçok kardiyovasküler hastalık sonucu oluşan kalp yetersizliğinin karakteristik bulgusudur (konjestif kalp yetersizliği, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kardiyomiyopati). Tirotoksikoz, arteriyal-venöz fistül, anemi, Beriberi, Paget’s hastalığı gibi birçok hastalık yüksek atımlı kalp yetersizliğine yol açabilir. Düşük atımlı kalp yetersizliği soğuk ve siyanotik ekstremitelerle karakterizedir, nabız basıncı daralmıştır ve arter-ven oksijen saturasyon farkı artmıştır. Yüksek atımlı kalp yetersizliğinde ekstremiteler genellikle sıcak ve kızarıktır ve nabız basıncı genişlemiştir ve arter-ven oksijen saturasyon farkı normaldir. Sistolik/Diyastolik Kalp Yetersizliği: Kalp yetersizliği kalbin pompa fonksiyonunu etkileyen sistolik fonksiyonda veya doluşunu etkileyen diyastolik fonksiyonda bozulma sonucu meydana gelebilir. Klasik kalp yetersizliği kasılma fonksiyonunda bozulma sonucudur. Diyastolik fonksiyon bozukluğu sol ventrikül relaksasyonunda bozulma ve relaksasyon sürecinin ancak yüksek intrakardiyak basınçlar altında gerçekleşebilmesidir. Bu durum geçici olarak iskemik sebepli veya kalıcı olarak hipertrofi, depo hastalıkları veya restriktif kardiyomiyopatide görülebilir. Sistolik kalp yetersizliğinin klinik bulguları uygunsuz kardiyak atım ve sekonder su-tuz tutulumuna bağlıdır, diyastolik kalp yetersizliğinin klinik bulguları yüksek ventrikül basınçları nedeniyle venöz basınçların artışına bağlı olarak sistemik ve pulmoner konjesyon ile meydana gelir. Epidemiyolojik çalışmalar diyastolik 13 disfonksiyonun sistolik disfonksiyon kadar sık görülen bir patoloji olduğunu göstermektedir. Çoğu zaman bu iki durum birlikte bulunmaktadır. Sistolik ve diyastolik kalp yetersizliği ayrımı tedavilerindeki farklar nedeniyle önemlidir. Tanıda öykü, fizik muayene, biyokimyasal inceleme, tele, elektrokardiyografi, ekokardiyografik inceleme, koroner anjiyografi ve kalp kateterizasyonu bulguları birlikte değerlendirilmelidir. Ancak buna rağmen ayrım zor olabilir. Özellikle minimal sistolik disfonksiyonla birlikte görülen diyastolik disfonksiyon gibi durumlarda tedavi önde gelen patoloji üzerinde yoğunlaşmalıdır. İskemik/Noniskemik Kalp Yetersizliği: Koroner arter hastalığı toplumda kalp yetersizliğinin en sık sebebidir. İskemi ve infaktüs sonucu sağ-sol, akut-kronik, sistolik veya diyastolik kalp yetersizlikleri meydana gelebilir. En önemli mekanizma miyokard infarktüsü ile oluşan miyokard nekrozudur. Koroner arter hastalarında stunned ve hiberne miyokard varlığının tespiti tedavi ile geri dönüşüm açısından önemlidir çünkü kardiyak miyositler canlı durumdadır ve reperfüzyonla fonksiyonel iyileşme göstermektedir. Stres-ekokardiyografi, Positron Emisyon Tomografi, miyokard sintigrafisi ayrımda yardımcı tetkiklerdir. Diğer bir mekanizma miyokard infarktüsü sonrası patolojik kardiyomiyopatidir. Ventrikülde remodeling sonucu gelişen iskemik anevrizma gelişimi, fibrozis, ventriküler ve atriyal aritmiler, papiller kas iskemisi veya anuler dilatasyon sonucu oluşan mitral yetersizliği ve nörohormonal aktivasyon gibi birçok faktör kardiyak dilatasyon ve kalp yetersizliğine doğru ilerlemeye sebep olur. İskemik kardiyomiyopati büyük epikardiyal koroner damarların aterosklerotik daralması ile ilgilidir. Ancak diffüz küçük damar hastalığı da iskemiye yol açarak miyokard disfonksiyonuna sebep olabilir. Diyabetik hastalarda epikardiyal koroner arterlerde aterosklerotik daralma olabileceği gibi küçük damar hastalığı da olabilir. İskemik ve noniskemik kalp yetersizliği tedavideki farklar açısından birbirlerinden ayrılmalıdır. İskemik kalp yetersizliğinde sıklıkla geçirilmiş 14 miyokard infarktüsü öyküsü, göğüs ağrısı, miyokard iskemisi ve infarktüsünün elektrokardiyografik bulguları, ekokardiyografik olarak tespit edilen duvar hareket bozuklukları ve anjiyografik olarak epikardiyal damarlarda daralma tespit edilir. Canlılık araştırması kılavuzluğunda yapılan reperfüzyon ve patolojik remodeling'in önlenmesine yönelik tedavi stratejileriyle sağkalım oranları yükselmektedir. İleri dönem kalp yetersizliği dinamik dönem olarak nitelendirilir. Bu dinamik dönemde birçok mekanik, moleküler, immünolojik, iskemik, proaritmik, vasküler ve müsküloskeletal kuvvetlerin semptomatoloji ve bozulmayı hızlandırdığı bilinmektedir. Bu proçeslerin tanınması ve uygun tedavisi sonucunda miyokardiyal disfonksiyonun progresyonunun yavaşlaması belki de geri dönüşümü mümkün olabilmektedir(4). 2-ACC/AHA Kalp yetersizliği sınıflandırma sistemi Tablo-1:ACC/AHA sınıflandırma sistemi 15 Dikkat edileceği üzere henüz hastalık semptom ve bulgularının ortaya çıkmadığı hatta kalpte yapısal değişikliklerin gözlenmediği ancak risk faktörlerinin olduğu ilk evreye işaret etmektedir. Yeniden Yapılanma(Remodeling): Kalp yetersizliği, remodeling olarak tanımlanan sürecin sonucu olarak meydana gelir. Remodeling, bölgesel veya global olabilir. Artmış ventriküler kitle ve volümleri, ventriküler şekil değişikliği ve intersitisyel proliferasyonla karakterizedir. Sistolik disfonksiyon sonucunda yeterli stroke volümü sağlamak amacıyla adaptif bir mekanizmayla ventrikül kavitesi genişlemekte ve sonuçta düşük kontraktil fonksiyonla yeterli stroke volüm sağlanmaya çalışılmaktadır. Remodeling miyokardiyal ve intersitisyel kitle artışına sebep olur. Sol ventrikül duvar kalınlığının artışı duvar stresini artırarak Laplace kanunu gereği kontraktilitede atrışa sebep olur. Remodeling hücresel seviyede miyosit hipertrofisi, miyosit kaybı ve intersitisyel fibrozis ile ortaya çıkmaktadır. Miyosit hipertrofisinin başlangıç stimülasyonu mekanik gerilme iken, fibrozis stimülasyonu hümoral orijinlidir. İn vitro çalışmalarda anjiyotensin II’nin miyositlere toksik etkili olduğu ve kollajen depolanmasını artırdığı gösterilmiştir. Anjiyotensin II ve aldosteronun kültüre edilmiş kardiyak fibroblastlarda kollajen stimülasyonunu artırdığı gösterilmiştir. Miyosit hipertrofisinde etkili diğer mediyatörler ise endotelin-1, anjiyotensin II, α-agonistler (norepinefrin) ve kardiyak büyüme faktörleridir(4). Mekanik Etkenler: Ventrikül çaplarında meydana gelen artış Laplace kanunu gereğince duvar stresini artırır. Artmış duvar stresi, duvar kalınlığının artırılması ile azaltılmaya çalışılır. Ancak bu durum ventrikülün sertliğini artırarak relaksasyon ve doluş kusuruna sebep olur. Frank-Starling yasasına göre çalışan kalpte istirahatte normal kardiyak debi ve normal ventriküler performans gözlenirken, egzersiz 16 sırasında ileriye doğru kardiyak debide belirgin artış olmadan pulmoner basınçta ciddi artış ve pulmoner konjesyon meydana gelir. Kalp yetersizliğinin ileri döneminde ventrikül sferik bir şekil alır. Sferizasyon yüksek sistol sonu duvar stresi ve kas fibrillerinin anormal dağılımı sonucudur. Ventrikül sferisitesi arttıkça kontraktilite daha da bozulur. Fonksiyonel mitral yetersizliği, ileri dönem kalp yetersizliğinin sık karşılaşılan bulgusudur. Mitral anuler dilatasyon, papiller kas ve duvar hareket anomalileri ve artmış kavite sferisitesi nedeniyle meydana gelir. Sferisite artışı papiller kasların laterale deviyasyonuna ve mitral leafletlerin koaptasyonunda bozulmaya sebep olur(4). Koroner Arter Hastalığı: Koroner arter hastalığı, infarktüs ile miyosit kaybı, miyokardiyal fibrozis ve remodeling, miyokardiyal ‘stunning’ ve ‘hibernasyon’ ile kalp yetersizliğine sebep olur. Miyokardiyal stunning, iskemik olay sonrasında koroner kan akımı sağlanmasına ve irreversibl hasar oluşmamasına rağmen miyokardiyal fonksiyonların gecikmiş toparlanması olarak tanımlanır. Hasarlanmanın serbest oksijen radikalleri ve artmış sitosolik kalsiyum sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Miyokardiyal toparlanma süresi iskemik periyodun süresi ile ilişkilidir. Hibernasyon, kronik stunning veya uzamış iskemi sonucunda gelişen ve potansiyel olarak dönüşümlü olduğu bilinen ventriküler disfonksiyonu tanımlar. Miyositler canlı kabul edilir ve revaskülarizasyon sonrası fonksiyonları dönüşümlüdür. Koroner kan akımının yetersizliği derecesinde kontraktil disfonksiyon gözlenir. Kalp dokusu iskemiye yanıt olarak enerji gereksinimini azaltır ve fonksiyonel bir adaptasyon sürecine girer. Son zamanlarda hibernasyonun tekrarlayan stunning epizotları sonucunda oluştuğuna dair deliller artmaktadır. Vanoverschelde ve arkadaşları bu mekanizmayı ortaya koymuşlardır. Positron emisyon tomografi, talyum sintigrafisi ve stres ekokardiyografi tanıda yardımcı tetkiklerdir. Revaskülarizasyonla hiberne miyokardın fonksiyonları yerine gelmekte ve yaşam beklentisi artmaktadır(4). 17 Subendokardiyal İskemi: Subendokardiyal bölgenin koroner perfüzyonundaki azalma, bu bölgenin kontraksiyona katkısını azaltmaktadır. İleri dönem kalp yetersizliğinde taşikardi ve duvar stresindeki artış nedeniyle miyokardiyal oksijen ihtiyacı artmaktadır. İntramiyokardiyal basınç artışı etkisini en çok subendokardiyal alanda gösterdiğinden en fazla duvar stresi ve en çok oksijen ihtiyacı bu alanda meydana gelir. Subendokardiyum düşük koroner akım durumunda kan akımı azalan ilk bölgedir. Taşikardi, hem miyokardiyal oksijen ihtiyacını artırır hem de diyastol süresini kısaltarak oksijen sunumunu azaltır. Artmış diyastolik doluş basınçları da subendokardiyal beslenmeyi olumsuz yönde etkiler. Subendokardiyal kan akımı azalmasına bağlı olarak fibrozis oluşur , laktat artar, kreatinin fosfat ve ATP azalır. Ventrikül çaplarının azaltılması, koroner perfüzyon basıncının artırılması, sol ventrikül end-diyastolik basıncının azaltılması ve kalp hızının azaltılması subendokardiyal perfüzyonu artırarak enerji ihtiyaç-sunum dengesini düzeltebilir(4). Miyosit Kaybı: Kalp yetersizliğinde nekrozis ve apoptozis ile miyosit kaybı olur. Norepinefrin salınımı ve anjiyotensin II ve aldosteron model sistemlerde miyosit nekrozuna sebep olmaktadır. Apoptozis (programlanmış hücre ölümü) hücrelerin kendi DNA’larının kendi enzimleriyle hasarlanması sonucu ölümüyle karakterize ve enerji gerektiren bir olaydır. Komşu hücrelerle yüzey bağlantısının kaybı, kromatin yoğunlaşması, kromozomal DNA’nın fragmantasyonu meydana gelir. Sonuç selüler dejenerasyon ve makrofajlar tarafından fagositozdur. Apoptozis fizyolojik olarak organ sistemlerinin matürasyonunda (embriyogenez) görülür. Ancak normal şartlarda olgunlaşmış hücrelerde gözlenmez. Kalp yetersizliğinde apoptozise sebep olan genlerde (p53) artış mevcuttur. TNFα da apoptozisi tetikleyen sitokinlerdendir(4). 18 Aritmogenesis: Ani ölüm, ACE-I ile tedavi edilen ileri dönem kalp yetersizliği hastalarında %28-62 sıklıkta oluşur. Geniş infarkt alanları reentry sonucu malign aritmi oluşturmaya daha yatkın bölgelerdir. Tek başına iskemi de aritmiye sebep olabilir. Gerek iskemik gerek se noniskemik kardiyomiyopatide subendokardiyal iskemi zaten mevcuttur. Sol ventriküler hipertrofi, iskemik ve noniskemik kardiyomiyopatili hastalarda artmış ani kardiyak ölüm riskini artırmaktadır. Aritmi mekanizmaları olarak azalmış istirahat membran potansiyeli, artmış eksitabilite, intersitisyel fibrozis sonucu ileti yavaşlaması ve anormal intraselüler kalsiyum tutulumu,sempatik tonusta artış,elektrolit dengesizlikleri(potasyum ve magnezyum gibi) sorumludur(4). Noniskemik kalp yetersizliği, sebebi iskemik olmayan kardiyak disfonksiyon sonucu meydana gelen kalp yetersizliğini olarak tanımlanır. Etiyolojik faktörlere göre 6 altgrupta incelenebilir: (WHO 1996 sınıflaması) Dilate Kardiyomiyopati İdiyopatik Familyal/Genetik Viral ve/veya immun Alkol/Toksik Spesifik Kardiyomiyopati Hipertrofik Kardiyomiyopati Restriktif Kardiyomiyopatiler İdiyopatik miyokardiyal fibrozis 19 Endomiyokardiyal ve Löffler’in endokardiyal fibrozisi Sağ Ventriküler Kardiyomiyopatiler Aritmojenik Sağ Ventrikül Displazisi Uhl anomalisi Sınıflandırılamayan Kardiyomiyopatiler Fibroelastozis Noncompacted miyokardiyum Sistolik disfonksiyon ve minimal dilatasyon Mitokondriyal miyopatiler Spesifik Kardiyomiyopatiler Valvüler Hipertansif İnflamatuar veya infeksiyöz Taşikardi sebepli Metabolik Genel sistemik hastalıklar Nöromüsküler bozukluklar Allerjik ve toksik reaksiyonlar Peripartum Herbir alt grubun tedavi stratejisi etiyolojik faktörlere ve semptomotolojisine göre düzenlenir. 20 Klinik Özellikler Semptomotoloji: Kalp yetersizliğinde belirtiler etkilenen kalp boşluğu ve yetersizliğin ciddiyeti ile doğru orantılı olarak meydana gelir. Kalp yetersizliğinin en sık semptomudur. Egzersiz dispnesi, ortopne, paroksismal nokturnal dispne hastalığın çeşitli derecelerinde görülen semptomlardır. Dispneye hemen her zaman öksürük ve hırıltılı solunum da eşlik etmektedir. Sol kalp yetersizliğinin ileri dönemlerinde ve sağ kalp yetersizliğinde konjestif semptomlar görülmektedir. Hepatik konjesyon, splenomegali ve asit, künt karın ağrısına; pretibial ödem ve alt ekstremitedeki şişlikler, ağrı Egzersiz intoleransı(Sistolik sol ve sağ kalp yetersizliğinde meydana gelen düşük kardiyak output, iskelet kaslarının fonksiyonu için gerekli metabolitlerin yeterli miktarda taşınamamasına ve dokulardan uzaklaştırılamamasına neden olmaktadır) ve musküler atrofi meydana gelebilir. Solunum kaslarında oluşan kondüsyon eksikliği de egzersiz intoleransını arttırmaktadır. Kardiyak kaşeksi kalp yetersizlikli hastaların % 15’inde ve daha sık olarak yüksek NYHA fonksiyonel kapasitedeki hastalarda görülür ve artmış mortalite ve morbiditeyle ilişkilidir. Gece saatlerinde supin pozisyonda kanın kalbe dönüşü kolaylaşır dolayısıyla preload artar ve bu da kardiyak outputu artırarak glomerüler filtrasyonu hızlanır ve noktüri oluşabilir. İleri dönem kalp yetersizliğinde kardiyak outputun ciddi azalması sonucunda ise oligüri meydana gelebilir. Özellikle ileri dönem kalp yetersizliğinde yaşlı hastalarda konfüzyon, hafıza bozukluğu, anksiyete, uykusuzluk ve nörotik bozukluklar görülebilir. Sağ kalp yetersizliğine bağlı konjesyon sonucu sağ üst kadran ağrısı,bulantı, kusma, konstipasyon, karın ağrısı ve distansiyon gibi gastrointestinal semptomlar da görülebilir. 21 Fonksiyonel Kapasite: Kalp hastalarının sınıflandırılması New York Heart Association(NYHA) tarafından geliştirilen, semptom oluşması için gereken efor miktarını değerlendiren skalayla yapılır. Subjektif şikayetlerden oluşan bir sınıflandırma olmasına rağmen NYHA fonksiyonel sınıflamasının kronik kalp yetersizliğinde yaşam beklentisinin güçlü bir prediktörü olduğu kanıtlanmıştır. Sınıf I: Limitasyon yok. Olağan fizik aktivitenin yorgunluk, nefes darlığı ve çarpıntı gibi şikayetlere sebep olmaz. Sınıf II: Fizik aktivitede hafif kısıtlılık var. İstirahatte semptom görülmez. Olağan fizik aktivite sonucunda minimal yorgunluk , çarpıntı , nefes darlığı ve göğüs ağrısı olabilir. Sınıf III: Fizik aktivitede belirgin kısıtlılık var. Hasta istirahatte normal olmasına rağmen olağan fizik aktivite dahi belirgin semptomatoloji oluşmasına neden olur. Sınıf IV: Limitasyon olmadan hiçbir fizik aktivite gerçekleştirilememesi. Konjestif kalp yetersizliği semptomları istirahatte dahi gündeme gelir. Klinik Bulgular ve Fizik Muayene: İnspeksiyon: Anksiyete, ikter, siyanoz, boyun venlerinde dolgunluk, solukluk, çomak parmak, adrenerjik aktivasyon artışına bağlı soğukluk ve terleme, bacaklarda ve karında şişlik, dekübitüs ülserleri, kaşeksi, solunum dakika sayısında artış, Cheyne-Stokes solunumu. Palpasyon: Kalp tepe atımının yer değiştirmesi, pretibial ödem, hepatujuguler reflü, hepatosplenomegali, asit, A-V fistüle bağlı tril. Perküsyon: Asit, plevral efüzyon, kardiyomegali. Oskültasyon: 22 S3, S4 varlığı, sistolik ve diyastolik üfürümler, perikardiyal sürtünme sesi, akciğerde ince ve kaba raller. Laboratuar Bulgular: Biyokimyasal Tetkikler: Tam Kan Sayımı: Kan hemoglobin, hematokrit değerleri kalp yetersizliği veya semptomların sebebinin anemi olup olmadığını anlamada önemlidir. Kronik kalp yetersizliğinde sıklıkla görülebilen infeksiyon durumunda lökositoz varlığının belirlenmesi ve tedavi sonrası takipte de tam kan sayımı önemlidir. Elektrolitler: Özellikle diüretik kullanımıyla meydana gelen elektrolit anomalileri aritmojenik eğilimde artışa neden olduğu için prognoz üzerine kötü etkilidir. Hiponatremi, hipopotasemi, hipomagnezemi, hipokalsemi ,hipernatremi, hiperpotasemi görülebilecek elektrolit bozukluklarıdır. Renal Fonksiyon Değerlendirilmesi: Renal yetersizlik ve nefrotik sendrom, kalp yetersizliğine benzer semptomlarla neden olabilir. Ayrıca kronik kalp yetersizliği ve akut dekompansasyonda hipoperfüzyona bağlı renal disfonksiyonn gelişebilir. BUN, kreatin, glomerüler filtrasyon hızı gibi parametreler kronik ACE-I kullanan hastaların monitörizasyonunda önemlidir. Karaciğer Fonksiyon Testleri: Konjestif karaciğer sirozu sonrasında kan bilirübin düzeylerinde ve karaciğer enzimlerinde artış görülebilir. Endokrinolojik Değerlendirme: Atriyal fibrilasyonu olan ve yaşlı hastalarda tiroid fonksiyon testleri önemlidir. Özellikle bayan hastalarda diyabet önemli bir kalp yetersizliği sebebidir. Dislipidemi de diyabet gibi koroner arter hastalığı risk faktörü olduğundan değerlendirilmelidir. Akut alevlenme ve dekompansasyon durumlarında eritrosit sedimentasyon hızı, CRP, fibrinojen gibi akut faz reaktanları ve kalp yetersizliğindeki nörohormonal aktivasyonun markerleri olan atriyal natriüretik peptid, brain natriüretik peptid, N-terminal Btip natriüretik peptid, C-tip Natriüretik peptid, endotelin-1, TNF α, IL-1, IL-6, adrenomedüllin, norepinefrin, renin ve anjiyotensin II gibi nörohormonların kan 23 değerleri hastaların tedavi stratejilerinin seçiminde ve tedaviye yanıtı takipte önemli biyokimyasal parametrelerdir. Egzersiz sırasında konjestif kalp yetersizlikli tüm hastalarda plazma norepinefrin seviyeleri yükselmektedir. 24 saatlik idrarda norepinefrin salınımı kalp yetersizliğinin ciddiyetiyle korele olarak yükselmektedir. Deneysel kalp yetersizliği modellerinde kardiyak sempatik sinir stimülasyonuna kalp hızı ve kontraktilite yanıtı azalmıştır. Norepinefrin, anjiyotensin II ve arginin vazopressin damar duvarından endotelin salınımını artırır. Endotelin ise vazokonstüksiyona sebep olur ayrıca konjestif kalp yetersizliğinde kötü prognozla ilişkilidir. Miyokard infarktüsü sonucu oluşturulan kalp yetersizliği deneysel modelinde endotelin reseptör blokeri Bosentan hemodinamiyi iyileştirmiş ve yaşam beklentisini artırmıştır. Plazma Brain Natriüretik Peptid seviyeleri, kalp yetersizliğinde yaşam beklentisinin altın standart prediktörü olarak bilinen ejeksiyon fraksiyonuna göre daha üstün görülmektedir ve kalp yetersizlikli hastaların teşhis, risk değerlendirmesi ve takibinde faydalı bir biyokimyasal parametredir. Natriüretik peptidler kalp yetersizliği tanısında yardımcı olarak kullanılabilirler. Kalp yetersizliği tanısında önerilen değerler Brain natriüretik peptid >100pg/ml , NT-proBtip natriüretik peptid>125pg/ml(<75 yaş), 450pg/ml(>75 yaş) dir. Natriüretik peptidlerin negatif prediktif değerleri daha anlamlıdır(%90 dan daha fazla). Bu nedenle dispne yakınmasıyla başvuran hastaların kardiyak sebepli olup olmadığının dışlanmasında çok daha değerlidir(1). Kalp yetersizliğinde birtakım sitokinlerin over-ekspresyonu da önemli rol oynar. Tümör Nekroz Faktör α(TNFα) ve interlökin-1(IL1) seviyeleri artmıştır(4). Akut kalp yetersizliğinde sempatoadrenal aktivasyon adaptif bir mekanizma olsa da kronik kalp yetersizliğinde ek miyokard hasarına neden olur. Bristow ve arkadaşları kalp yetersizliğinde B1 adrenerjik reseptörlerin down24 regüle olduğunu göstermiştir. Bu durum yetersizlikli kalbin sempatik sinir uyarısına azalmış duyarlılığını göstermektedir. Sempatik sinir sistemi ve reninanjiyotensin-aldosteron sistemi aktivasyonu periferik vazokonstrüksiyona sebep olur. α blokaj ve ACE inhibisyonu egzersiz sırasındaki normal kan akımını sağlayamaz. Nitrik oksit üzerinden işleyen asetilkolin bağımlı ve akım bağımlı (flow mediated) vazodilatasyonun bozulduğu gösterilmiştir. Bu anomaliler aterosklerotik riski olmayan hastalarda da görülmektedir. Kalp yetersizliğinde plazma seviyeleri yükselen nöroendokrin faktörler şunlardır; Norepinefrin Endotelin Epinefrin B-Endorfin Renin aktivitesi Kalsitonin geni ile ilgili peptid Anjiyotensin II Growth hormon Aldosteron Kortizol Arginin vazopressin TNF-alfa Nöropeptid Y Nörokinin A Vazoaktif intestinal peptid Substans P Prostoglandinler Adrenomedüllin Atriyal natriüretik faktör BNP ve NT-proBNP Interlökin-1 Interlökin-6 Akciğer Grafisi: Kardiyomegali, sol ventrikül diyastol sonu basıncı 15 mmHg’nın üzerinde olan hastaların %46’sında tespit edilen en sık radyolojik bulgudur. Pulmoner venlerin belirginleşmesi, intertisiyel gölgelerde belirginleşme, Kerley A ve B çizgileri, plevral efüzyon konjestif kalp yetersizliği’nin radyolojik bulgularıdır. Ayrıca PA akciğer grafisi dispnenin kardiyak veya pulmoner sebeplerinin ayrımında da önemlidir. 25 Elektrokardiyografi: Kalp yetersizliğinde altta yatan etiyolojik sebebi belirlemede önemlidir. EKG altta yatan iskemik kalp hastalığı, sol ventrikül hipertrofisi, sağ ventrikül hipertrofisi , perikardiyal efüzyon, infiltratif kalp hastalığı, interventriküler ileti anomalileri ve taşiaritmileri belirlemede faydalıdır. İntraventriküler ileti gecikmeleri, QRS süresi, QT süresi, T dalgasının durumu prognozla ilişkili EKG bulgularıdır. Kaba ve ince dalgalı AF embolizasyon açısından medikal tedavi seçiminde önemlidir. Elektrolit anomalilerinde meydana gelecek EKG değişiklikleri tanı ve tedavinin takibinde faydalıdır. Akciğer Fonksiyon Testleri: Kalp yetersizliği ve akciğer hastalıkları genelde birlikte seyrettiği için bu hasta grubunda rutin akciğer fonksiyon testleri önerilmemektedir. Ancak sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal olan ve semptomların kardiyak kaynaklı olmadığı düşünülen hasta grubunda faydalıdır. Egzersiz Testi: Egzersiz testi, pik egzersizde oksijen ihtiyacının tespiti, fonksiyonal kapasitesinin belirlenmesi ve EKG yanıtının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Pik oksijen ihtiyacı 14 ml/kg/dak altında olan ve /veya yaşa göre beklenen egzersiz kapasitesi %50’nin altında olan hasta grubunda prognoz kötüdür ve kalp transplantasyonu için belirleyici olarak düşünülebilir. Ekokardiyografi: Ekokardiyografik inceleme kalp yetersizliğinin teşhisinde ve takibinde yaygınlığı, kullanım kolaylığı, cost efektifliği ve zararsız ultrason dalgası teknolojisinden temel alması nedeniyle şüphesiz en faydalı laboratuar incelemesidir. İki boyutlu, M-mode, spektral ve renkli Doppler, 3-D ve doku Doppler incelemeler sonucunda kalp yetersizliğinin ciddiyeti, altta yatan etiyolojik faktörler ve prognozu hakkında önemli bilgiler sağlanmaktadır. Ventrikül duvar hareket bozuklukları, biventriküler hipertrofi, konjenital kalp hastalıkları, infiltratif kalp hastalıklarının belirlenmesi, kapak hastalıklarının tespiti, sağ ventrikül patolojilerinin belirlenmesi, perikardiyal efüzyon, diyastolik kalp yetersizliğinin teşhisi ve takibinde ekokardiyografik inceleme önemlidir. Dobutamin stres ekokardiyografi, hibernasyon ve bozulmuş sol ventrikül sistolik 26 fonksiyonunun eşlik ettiği aort darlığının tanı ve tedavi planlamasında faydalı bir tetkiktir. Koroner Anjiyografi ve Kateterizasyon: Koroner arter hastalığı kalp yetersizliğinin en sık sebebidir. Etiyolojik faktörler arasında iskeminin tespiti önemlidir. Ventrikülografik incelemeyle ejeksiyon fraksiyonu tespiti ve kalp kateterizasyonu ile elde edilecek basınç ölçümleri ventrikül performansını ortaya koymaya yardımcı olur. Akut miyokard infarktüsü komplikasyonlarının değerlendirilmesinde ve intrakardiyak şantların belirlenmesinde de sol ventrikülografi önemlidir. Kapak hastalarının teşhisinde hemodinamik inceleme ve transplantasyon düşünülen hastaların tespitinde koroner anjiyografi ve sağ/sol kalp kateterizasyonu önemlidir. Konjenital kalp hastalıklarında elde edilen hemodinamik veriler, şant oranları ve ek patoloji varlığının tespiti de bu hasta grubunda önemlidir. Elektrofizyolojik Monitörizasyon: Senkop, presenkop ve resüsitasyondan geçen hasta grubunda aritmi tespiti açısından elektrofizyolojik tetkikler önemlidir. Kalp yetersizliği hastalarında ventriküler aritmiler çok sık olmakta ve bu hastaların %50’sinde ani kardiyak ölüm meydana gelmektedir. Özellikle holter moniterizasyonu ve elektrofizyolojik inceleme ile saptanan ventriküler aritmilerin tedavisinde ICD kullanılmasıyla prognozda sağlanan iyileşme ayrıca antiaritmik medikasyonun seçimi ve medikal tedavi altındaki hastaların takibi bu tür ileri incelemelerin önemini artırmaktadır. Endomiyokardiyal Biyopsi: Sistemik hastalık nedenli kardiyomiyopatiden şüphelenilen hasta grubunda faydalıdır. Miyokarditte düşük diyagnostik kapasitesi nedeniyle rutin olarak önerilmemektedir. Transplantasyon hastalarında rejeksiyon takibinde önemlidir. Aritmi ve perforasyon gibi komplikasyonlara yol açabilir. 27 Prognoz: Tüm kalp yetersizlikli hastalarda 5 yıllık yaşam beklentisi yaklaşık % 50 civarındadır. İleri dönem kalp yetersizliğinde ise yıllık mortalite % 30-40 coranındadır. Kalp yetersizliğinde ölümün %90’dan fazla sebebi kardiyovasküler kaynaklıdır. En önde gelen ölüm sebepleri ise kötüleşen kalp yetersizliği (dekompansasyon) ve ani kardiyak ölümdür(4). MERIT-HF fonksiyonel sınıfı NYHA sınıf II olan hastalar daha çok (%64) ani ölüm ile kaybedilirken fonksiyonel olarak NYHA sınıf IV olan hastaların ölüm nedeni daha çok (%33) pompa yetersizliğidir. Mortalite ile ilgili faktörler: Klinik faktörler (Erkek cinsiyet,Koroner arter hastalığı varlığı,Yüksek NYHA fonksiyonel sınıfı,Düşük egzersiz kapasitesi,Yüksek istirahat kalp hızı,Düşük sistolik arteriyal basınç,Daralmış nabız basıncı,Persistan S3 varlığı,CheyneStokes solunumu,Kardiyak kaşeksi,istirahatte kullanılan oksijen miktarında azalma) Hemodinamik faktörler(düşük sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu,düşük sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu,düşük sol ventrikül stroke work index,yüksek sol ventrikül dolum basıncı,yüksek sağ atriyal basınç,düşük sol ventrikül sistolik basıncı,düşük ortalama arteriyal basınç,düşük kardiyak indeks,azalmış egzersiz kardiyak output veya stroke work index,artmış sistemik vasküler rezistans) Biyokimyasal faktörler(artmış plazma norepinefrin, artmış plazma renin, artmış plazma arginin vazopressin,artmış plazma atriyal ve brain natriüretik peptid, artmış plazma endotelin-1,artmış plazma interlökin-1,artmış plazma interlökin6,artmış plazma TNFα, azalmış serum sodyum,azalmış serum potasyum ve total potasyum deposu,azalmış serum magnezyum,artmış NTproB-tip natriüretik peptid) Elektrofizyolojik varlığı,Nonsustained faktörler(Sık ventriküler ventriküler taşikardi,Ventriküler fibrilasyon) olarak belirlenmiştir. 28 ekstrasistol taşikardi,Atriyal Kronik Stabil Kalp Yetersizliğinde Akut Dekompansasyon Sebepleri: Akut miyokardiyal iskemi Yüksek sistolik ve diyastolik kan basıncı Obesite İnfeksiyon Atriyal fibrilasyon ve diğer aritmiler Alkol kullanımı Endokrinolojik anomaliler(diabet, hipertroidi, hipotroidi vs.) Negatif inotropik ilaçlar(verapamil, nifedipin, diltiazem, beta bloker vs.) Non steroid anti inflamatuar ilaçlar(1). Koruma: Koroner arter hastalığının kalp yetersizliğinin en sık sebebi olduğu düşünüldüğünde koroner arter hastalığı yönünde için yapılacak primer ve sekonder koruma kalp yetersizliğinin gelişme sıklığını azaltacaktır. Bu amaçla kullanılan aspirin, statinler, ACE-I, beta blokerler gibi ilaçlar, diyet ve yaşam stili modifikasyonu kalp yetersizliği görülme sıklığını azaltacaktır. Akut romatizmal ateş profilaksisi ve infektif endokardit profilaksisi gelişebilecek kapak disfonksiyonuna bağlı kalp yetersizliği ve akut mekanik komplikasyonları önlemede önemlidir. Tedavi: Birçok hastada konjestif kalp yetersizliğinin spesifik bir tedavisi yoktur. Tedavi semptomları iyileştirme ve hayat beklentisini artırmaya yönelik olmalıdır(5). Aterosklerotik koroner arter hastalığı kalp yetersizliğinin en sık sebebidir. Birincil ve ikincil korunmada koroner arter hastalığına karşı alınan önlemler önem kazanır. Kalp yetersizliğinde mortalite ve morbidite üzerindeki etkileri kanıtlanmış tedavi yöntemlerinin daha yaygın olarak kullanılması gerekmektedir. Yapılan 29 araştırmalarda kalp yetersizliği olan hasta grubunun 1/3’ü ACE-I, 2/3’ü ise beta bloker kullanmamaktadır. ACE-I leri semptomatik ve asemptomatik hastalarda ilk seçenektir. Özellikle doku ACE inhibisyon gücü fazla olan ajanlar(kinapril,ramipril gibi) kullanımı daha faydalı olabilir. Anjiyotensin reseptör blokerleri ACE-I lerine üstünlüğü yoktur ancak ACE-I lerinin kullanılamadığı durumda tercih edilebilir(1). Spesifik kontrendikasyon yoksa tüm özellikle NYHA sınıf-II-III hastalarına ve konjesyon olmayan sınıf IV hastalara betabloker tedavi önerilmektedir(70,71). Deneyimler ß1 selektif antagonistlerin (metaprolol, bisoprolol) veya vasodilatör etkili non selektif antagonistlerin(carvedilol,bucindolol) tedavide yeri vardır. Özellikle BNP (NT-proBNP yi değil) seviyelerini azaltan ve diüretik etkisi olan intravenoz ajan olan nesiritid seçilmiş vakalarda kullanılabilir(1). Yine intraselüler kalsiyum kullanımını arttıran levosimendan akut dekompansasyon durumunda kullanılabilecek yeni kuşak ilaçlardandır. Digoksin oral kullanılan tek inotropik ajandır. Beta adrenoreseptör agonistleri (Xamaterol, pirbüterol, ve devamlı dobutamin infüzyonu) ve fosfodiesteraz inhibitörleri (Milrinon, amrinon, enoximone, pimabendan, flosequinon) düzenli kullanımda olmayan ilaçlardır. Bu ilaçlar cAMP artışıyla hücre içi kalsiyum’u artırıp kontraktil cevaba sebep olurlar. Ancak bütün bu ajanlarla yapılan çalışmalarda ani kardiyak ölüm riskinde artış gözlenmiştir. Ayrıca bu ajanlarla akut hemodinamik düzelme gözlenmesine rağmen kronik olumlu etkiler elde edilememiştir. Uzun dönemli tedavilerde edinilen olumsuz deneyimler klinisyenleri kısa dönemli aralıklı inotropik tedavi uygulamaya yöneltmiştir. Bu uygulama özellikle dekompanse kalp yetersizliğinde ve düşük kardiyak output nedeniyle renal fonksiyonları bozulan kardiyorenal sendromlu hasta grubunda faydalı olabilir. Ancak bu tedavi şeklinin de mortaliteyi artırdığına dair iki küçük çalışma da bildirilmiştir(5). 30 Antikoagulasyon kronik ve paraksismal atriyal fibrilasyon hastalarında rutin olarak önerilse de sinüs ritmindeki hastalarda bunu destekleyen bilgi bulunmamaktadır. Bu yüzden kronik antikoagulasyon atriyal fibrilasyon veya flutter olan, geçirilmiş embolik olay öyküsü bulunan ve trombüs varlığı tespit edilen hasta grubunda önerilebilir(1,5). Nörohormonal mediyatörler, sitokinler ve oksidatif stres blokerlerinin geliştirilmesi ve tedavide kullanıma girmeleri ile ek faydalar sağlanacaktır. İleri dönem kalp yetersizliğinde mekanik destek tedavisi yönündeki araştırmaların sonuçları prognoz üzerine olumlu etkiler getirebilir. Artifisiyal kalp ve Xenotransplantasyon çalışmaları, irreversibl kalp yetersizliğinde, uzun dönemde çözüm olarak görülmektedir. Kardiyak resenkronizasyon için biventriküler kalp pili hem semptomatik hemde remodeling üzerine ve belkide mortalite üzerine faydalı etkileri nedeniyle uygun hasta grubuna kullanılabilir Miyosit ve gen replasman tedavisi ufuktaki umut verici tedavi yöntemleridir(3). Progresyonun Engellenmesi: Son 20 yılda konjestif kalp yetersizliği tedavisindeki en önemli ilerleme sol ventrikül disfonksiyonu ve dilatasyonunun, remodeling süreciyle ilerlemesini engelleyen ilaçların bulunmasıyla gerçekleşmiştir. Anjiyotensin II, aldosteron, katekolaminler, endotelin ve proinflamatuar sitokinlerin kanda anormal seviyelerde dolaşmasının miyokard kaybını ve disfonksiyonunu ve intertisiyel fibrozisi artırdığı bilinmektedir. Bunun sonucunda ise progresif sol ventriküler dilatasyon, patolojik hipertrofi ve ileri sistolik ve diyastolik disfonksiyon meydana gelmektedir. Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi inhibitörleri, beta blokerler ve fibrozisi engelleyen ilaçlar bu kötü yönlü remodelingi engelleyerek daha ileri bozulma ve ventriküler disfonksiyonun önüne geçmektedir. 31 Yaşam Beklentisinin Uzatılması: ACE inhibitörleri, Beta blokerler (metaprolol,carvedilol,bisoprolol) ve sipronalakton ve hidralazin isosorbiddinitrat ile yaşam süresinde artış kanıtlanmıştır. Ancak konjestif kalp yetersizliğinde mortalitenin %40-50 oranında sebebi ani kardiyak ölümdür. Ani ölümün ventriküler fibrilasyon nedeniyle oluştuğu düşünülse de miyokard infarktüsü, sinüs nod ve ileti anomalilerine veya hemodinamik anomalilere yanıta bağlı bradiaritmiler de ani ölüm sebebi olabilir. Beta blokerler bu mekanizmaları etkileyerek ani ölüm insidansını %40-50 oranında azaltmaktadır. Antiaritmik ilaçlar proaritmojenik etkileri nedeniyle etkili bir tedavi seçeneği olamamaktadır. Seçilmiş hasta gruplarında koroner revaskülarizasyon, intrakardiyak defibrilatörler, biventriküler pacing, kalp transplantasyonu ile sürvi artırılabilmektedir. 32 Kronik Kalp Yetersizlikli Hastaların Tedavisinde Kullanılan İlaçlar: Diüretikler Tiyazidler Loop diüretikleri Potasyum tutucu ajanlar Renin-anjiyotensın-aldosteron Sistem inhibitörleri ACE inhibitörleri AT reseptör blokerleri Aldosteron antagonistleri Beta adrenerjik reseptör blokerleri Kardiyoselektif beta blokerler Nonselektif beta blokerler Dijital glikozidleri Direkt vazodilatatörler İnorganik nitratlar Hidralazin Kalsiyum kanal blokerleri Vazodilatatör prostaglandinler Natriüretik peptidler Nörohormonal inhitörler İntravenöz pozitif inotropik ajanlar Dobutamin Fosfodiesteraz inhibitörleri Dopamin Sitokin inhibtörleri Endotelin antagonistleri Nötral endopeptidaz inhibitörleri TNF-alfa inhibitörleri Destek tedavi Antitrombotik ajanlar Antiaritmik ilaçlar Diğer Nesiritid Levosimendan 33 2.2.DİLATE KARDİYOMİYOPATİ Dilate kardiyomiyopati(DKM) kalp boşluklarının genişlemesine sebep olan ventriküler yeniden yapılanma(remodeling), normal veya azalmış duvar kalınlığı ve azalmış sistolik fonksiyonla karakterize bir hastalıktır. Sistolik fonksiyonda azalma (ejeksiyon fraksiyonu %40’ın altında) sol ve/veya sağ ventrikülde görülebilir. Eksantrik hipertrofi nedeniyle kalbin total kitlesinde artış mevcuttur. Miyokardiyal remodeling, azalmış EF ve stroke volum, artmış kavite volüm ve basınçlarıyla birlikte hemodinamik bozulmaya yol açar. Bu durum nörohormonal aktivasyonu tetikler(1). İdiyopatik dilate kardiyomiyopati (IDKM) populasyonda 100.000’de 36 vakada görülür ve ABD’de yılda 10.000 ölümden sorumludur. Bu değer bütün kardiyomiyopati vakalarının %25’ini oluşturmaktadır(1,2). Hastalığa spesifik kardiyak ve ekstra kardiyak semptom ve bulgular kardiyomyopatinin etiyolojisi hakkında fikir verebilir. DKM, kardiyomiyopatiler arasında en sık karşılaşılandır ve 50’den fazla ayrı hastalığın sonucu olabilir(1,2,5). DKM Nedenleri ve Hazırlayıcı Faktörler * A.Primer DKM: İdiyopatikDKM(IDKM),FamilyalDKM (otozomal dominant, Xlinked) B.Sekonder DKM: İskemik kardiyomyopati Valvüler hastalık (Mitral yetersizliği, Aort yetersizliği , Aort darlığı) Kronik Hipertansiyon Taşiaritmiler (supraventriküler, ventriküler, atriyal flutter) Toksinler (Etanol, Kokain, Lityum, Kurşun, Kobalt, Civa, Antrasiklin, Siklofosfamid, Klorakin, Zidovudin, Zalsitabin, Didanozin, akrep, örümcek, 34 yılan zehiri, karbonmonoksit,fenotiyazinler, metisejid,disopromid, parasetamol, serbest oksijen radikalleri,hipoksemi, ısı,hipotermi,radyasyon) Metabolik ve Endokrinolojik anomaliler (Hipotroidi, Tirotoksikoz, Feokromasitoma, Akromegali, Cushing hastalığı, Diabetes Mellitus, Depo hastalıkları, Hemakromotozis, Refsum sendromu, Fabry’s hastalığı, Amiloidozis) Besinsel ve elektrolit eksiklikleri (Tiamin,Selenyum,Karnitin eksikliği, Hipokalsemi,Hipofosfatemi,hiperkalsemi) İnfeksiyöz nedenler (HIV,Coxackievirus A,B, CMV,Rickettsial,Difteri, Chagas, Toksoplazma, Fungal ve Mycobacterial infeksiyonlar) İnflamatuar hastalıklar (SLE, Skleroderma, Juvenil romatoid artirit, Poliarteritisnodosa, Kawasaki, Skleroderma, Dermatomyozit, Hipersensitif miyokardit, Sarkoidoz) Diğer hastalıklar (Duchenne’s ve Fascioscapulohumeral muskular distrofi, Erb’s limb-girdle distrofi, Myotonik distrofi, Friedreich’s ataxia, X linked kardiyoskletal distrofi, Endomiyokardiyal Fibroelastozis, Miyokardiyal noncompaction, Mitokondriyal Kardiyomiyopati, Peripartum Kardiyomiyopati, Aritmojenik sağ ventrikül displazisi, Mikrovasküler spazm ) *(1,2,112) Patofizyoloji: IDKM sol ventrikül sistol sonu ve diyastol sonu volüm artışı ve ejeksiyon fraksiyonunda azalmayla karakterizedir. Sol ventrikül kitle-volüm indeksi tüm kardiyomiyopatilerde olduğu gibi artmıştır. Kalp ağırlığı artmış olsa da hipertrofi dilatasyona göre beklenenden daha azdır(110). Anatomik olara kalp kapakları normaldir. Koroner arterler genellikle normaldir. Mikroskopik olarak myositler atrofi,hipertrofi,nekroz miyosit çekirdek büyülüğünde artış, büyük yuvarlak hücre infiltrasyonu, intersitisyel fibrozis, 35 miyoflament kaybı, intersitisyel T lenfositlerde ve makrofajlarda artış, golgi cisimcikleri görülebilir(111). IDKM etiyopatogenezi üzerindeki araştırmalar dört mekanizma üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar; Familyal ve genetik faktörler, Viral miyokardit ve kardiyak hasarlanma, Anormal immun yanıt Metabolik, enerjetik ve kontraktil anomalilerdir. Eksojen hasralanma ve myosit değişiklikleri hücrelerin genetik programlarında değişikliklere neden olabilir. Hücrelerin fetal genetik programa dönüşü, hipertrofi ve malformasyonla sonuçlanır. Bu durum da ventrikül kavitesinde dilatasyona sebep olur. Hücrelerin alkol veya doksorubisin ile hasarlanması miyokardiyal remodeling sebebidir. IDKM’de tetikleyici faktörler bilinmemektedir. Familyal IDKM olarak tanımlanan hastalar %5-10 oranında ailesel hikayeye sahip olan gruptur. IDKM grubunda birtakım gen ekspresyonları tespit edilmiştir. Örnek olarak ACE(DD) genotip, HLA Class II DR4 ve Dqw4 antijeni ve distrofin geninin Xp21 lokusu gösterilebilir(5). Viral miyokardit çoğu zaman kendiliğinden iyileşirken aberan bir immün cevap ve süregelen inflamatuar miyokardit sonucu DKM toablosuyla sonuçlanabilir. Ancak IDKM sebebinin viral miyokardit olma ihtimali kanıt gerektirir. Açık olarak miyokardda viral genomik parçacıklar tespit edilmemiştir. Viral miyokarditin etyolojisinde mikrovasküler spazm da rol oynayabilir. Verapamil ve prazosin kardiyomiyopatisi ve mikrovasküler Chagas spazmı engelleyerek kardiyomiyopatisini Hamster gerilettikleri gösterilmiştir(113). IDKM’de immün sistem anomalisini gösteren hücresel ve humoral birtakım değişiklikler tanımlanmıştır. T lenfositlerinin aktivitesinde azalma ve 36 CD4(T-helper) CD8(supressor lenfosit) oranında bozuluk bulunmuştur.çeşitli kardiyak antijenlerle(aktin, miyosin,tropomiyosin,ADP/ATP, kardiyak ß reseptörü gibi) etkileşen otoantikorların seviyelerinde artış gözlenmiştir. Ancak bu değişikliklerin patolojinin sebebi veya disfonksiyonun sonucu olup olmadığı açık değildir. Hücresel enerji metabolizmasında, kalsiyum alımında, guanin nükleotid bağlayıcı regülatuar proteinlerde, beta adrenerjik reseptörlerde kalp yetmeliğini kötüleştiren ve belki de hastalığın sonucu olarak ortaya çıkan birçok bozukluklar mevcuttur. Dilate kardiyomiyopatili hastaların koroner arterlerinde endotel disfonksiyonu gösterilmiştir. TNF α salınımı nitrik oksitin stimüle edilmiş salınımını azaltırken nitrik oksit sentaz enzimini (iNOS) ise artırır. Anjiyotensin dönüştürücü enzim ise bradikinini yıkarak bu mekanizmaya katkıda bulunur. Ayrıca endotelin seviyesindeki artış da endotel disfonksiyonu sebebidir. Artmış iNOS aktivitesi nedeniyle bazal nitrik oksit seviyelerindeki artış istirahatte kronik vazokonstrüksiyondan koruyucu mekanizma olabilir. Klinik ve Tedavi: Hastaların çoğu düşük kardiyak output ve sıvı retansiyonu semptom ve bulgularıyla başvurur. EKG’de pseudoinfakt olarak tanımlanan Q dalgaları görülebilir. Genellikle hem sağ hem de sol taraflı konjesyon semptomları mevcuttur. Aritmi ve ani ölüm sıktır. Antikoagulasyon yapılmayan vakalarda yılda %1-6 oranında pulmoner ve sistemik tromboembolizm görülür. Ortalama 5 yıllık sürvi %50 oranındadır. ACE inhibitörleri, beta blokerler ve diğer medikasyonların agresif kullanımıyla yaşam beklentisi artmaktadır(1). Tedavisinde destek tedavi (diyet, sıvı-tuz, toksin kısıtlaması, egzersiz), medikal (diüretikler, digoksin, beta blokerler, ACE-I, AT-II reseptör blokeri, pozitif inotropik ajanlar, antikoagülanlar, antiaritmikler), kalıcı pace-maker impalantasyonu (kardiyak resenkronizasyon tedavisi), intrakardiyak defibrilatörler, ventriküler asist devices ve cerrahi prosedürler (kardiyomyoplasti, 37 mitral ve triküspit kapak onarımı ve parsiyel sol ventrikülektomi, kardiyak transplantasyon) uygulanabilir. 38 Kötü Prognozla İlişkili Parametreler * Sol ventrikül end-diyastolik volumde artma Sağ ventrikül end-diyastolik volumde artma Ejeksiyon Fraksiyonunda azalma Ventrikül kitle/volüm oranında azalma Sol ventrikül global duvar hareket anomalisi NHYA Class IV semptomları İleri yaş(55 yaş üzeri) Erkek cinsiyet Senkop atağı öyküsü Sağ kalp yetersizliği semptomları Persistan S3 Semptomatik ventriküler taşikardi Hiponatremi Norepinefrin seviyesinde artma Atriyal natriüretik peptid seviyelerinde artma Brain natriüretik peptid seviyelerinde artma Hiperreninemi PCWP>20 mmHg Kardiyak index<2.51/dak/m2 Sistemik hipotansiyon Pulmoner hipertansiyon Santral venöz basınçta artma PA Akciğer garfisinde kardiyotorasik oranda artma EKG’de I. veya II derece A-V blok, sol dal bloğu Stres test-MVO2<10-12 ml/kg Endomiyokardiyal biyopside intraselüler miyofilament kaybı *(1,2,114) 39 IDKM’de Ekokardiyografik Bulgular: IDKM’li hastalar azalmış sol ventrikül kontraksiyonu, düşük kardiyak output’un ekokardiyografik bulguları ve yüksek intrakardiyak basınçlarla karakterizedir . En fazla genişleme sol ventrikülde olmasına rağmen kalbin dört boşluğu da genişlemiştir. Duvar kalınlığı genellikle normaldir ve global sistolik disfonksiyon gözlenir. İki boyutlu ve M-mode görüntülemede artiyoventriküler kapaklar ve subvalvüler yapı anatomik olarak normaldir. Kapak kalınlıkları ve hareketleri normal olarak izlenir. Artmış sol ventrikül doluş basıncı ve fonksiyonel mitral yetersizliği sol atriyal dilatasyona katkıda bulunur. Dilatasyon daha çok kalbin kısa ekseninde olduğu için sol ventrikül sferik olarak görülür. Diyastolik disfonksiyon olan grupta mitral inflow akımlarında değişkenlik görülür. Sinüs ritmindeki hastalarda relaksasyon uzaması, pseudonormalizasyon ve restriktif patern görülebilir. Izovolümetrik relaksasyon enerji gerektiren bir olaydır ve diyastolik disfonksiyonda sol ventrikül relaksasyonunda bozulma meydana gelir. İleri diyastolik disfonksiyonda (restriktif patern) izovolümetrik relaksasyon zamanı (IVRZ) kısalmıştır. “Mitral inflow” akımının sol ventrikül içindeki yayılma hızı (FPV) diyastolik disfonksiyonda bozulan ekokardiyografik bulgularındandır. Mitral inflow akımının renkli M-mode kesitlerinde, diyastolik disfonksiyon nedeniyle sol ventrikül içinde akım yayılımının yavaşladığı ve yayılım paternlerinin yataylaştığı izlenir. Özellikle sol ventrikül ve sol atriyum içinde spontan ekokontrast veya mural trombüs görülebilir. IDKM’de bir grup hastada segment hareket kusuru izleneceğinden iskemik kardiyomiyopati ile karışabilir. Belirgin mitral yetersizliği sebebiyle septal hareket artabilir ve posterolateral duvar rölatif olarak hipokinetik görülebilir. Bir diğer sık bulgu ise mitral kapak anuler dilatasyonu veya papiller kas disfonksiyonuna bağlı oluşan mitral yetersizliğidir. Dilate kardiyomiyopatide fonksiyonel mitral yetersizliği varlığının mortalite ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. 40 Mitral yetersizliği jetinden “continuous wave Doppler” ile elde edilen akım paterninden dP/dt değerleri hesaplanarak sol ventrikül sistolik performansı hakkında fikir edinilebilir. IDKM de pulmoner yatakta meydana gelen basınç artışı nedeniyle oluşan fonksiyonel triküspit kapak yetersizliği sık tespit edilen ekokardiyografik bir patolojidir. Fonksiyonel triküspit yetersizliği jetinde “continuous wave Doppler” le elde edilen akım paterninden pulmoner arter sistolik basınçları hesaplanabilir. Pulmoner hipertansiyon sebebiyle pulmoner arter çapında genişleme ve pulmoner akselerasyon zamanında kısalma tespit edilir. Sağ ventrikülü tutan kardiyomiyopatilerde ventriküler volum yüklenmesi görülür. Masif sağ ventrikül dilatasyonu gözlenir. Bu hastalarda pulmoner kapağın diyastolik açılımı ve gecikmiş triküspit kapak kapanması gözlenebilir. Mitral kapağın anterior leafletinin diyastolde interventriküler septuma uzaklığının (EPSS) artması sol ventrikül dilatasyonunun güvenilir parametrelerindendir. IDKM’li hasta grubunda EPSS genellikle normal sınırların üzerinde saptanmaktadır. Sağ ventrikül sistolik disfonksiyonu sol kalp yetersizliğinin ileri döneminde veya sağ ventrikülün inotropik fonksiyonunu bozan patolojiler sonrasında meydana gelir. Sağ ventrikül end-sistolik ve end-diyastolik çaplarında artış ve sistolik fonksiyonlarında azalma tespit edilir. Doku Doppler inceleme ile bölgesel duvar hareket amplitüdlerinde azalma tespit edilmesi global hipokinetik hareketin varlığı ve mitral annuler bölge hareketlerinde azalma önemlidir. 41 IDKM’de Koroner Anjiyografi ve Kardiyak Kateterizasyon Bulguları: IDKM’yi kalp yetersizliğinin en sık sebebi olan koroner arter hastalığından ayırmada en önemli özellik büyük epikerdiyal arterlerin normal olmasıdır. IDKM’li hastalardaki bulgular, koroner anotominin normal olması, sol ventrikül global sistolik disfonksiyonu ve sağ ve sol kalp basınçlarında yükselmedir. Sol ventrikülografide, kardiyomegali, ve global hipokinezi tespit edilir. Gerekli hallerde kateterizasyon sonrası etiyolojiyi belirlemek amacıyla kardiyak biyopsi örnekleri alınabilir. Kardiyak output azalmasına bağlı renal perfüzyonda azalma olduğundan , kontrast madde dikkatli kullanılmalıdır. Sağ ve sol kalp kateterizasyonu sırasında geçici dal blokları ve aritmiler meydana gelebilir ancak genellikle iyi seyirlidir. DKM de Mitral Yetersizliği: Dilate kardiyomiyopatili hastalarda fonksiyonel mitral yetersizliği, mitral kapak yaprakları arasındaki gerici ve kapatıcı kuvvetler arasındaki dengenin bozulmasından meydana gelmektedir. Ventrikül dilatasyonu ve artmış ventrikül sferisitesi, papiler kasların sol ventrikülde meydana gelen yeniden şekillenme nedeniyle apikale ve posteriyora doğru yer değiştirmeleri, ve mitral anulusun genişlemesi; gerilmeye neden olarak mitral yaprakçıkların kapanma hattını aşağıya doğru çeker, bu durum yaprakçıkların hareketini kısıtlar ve etkili mitral kapak kapanması için gerekli olan kuvvetin derecesini arttırır. (11,12,13,14) Mitral kapağın kapanmasını sağlayan kuvvet sol ventrikül ve sol atriyum arasındaki sistolik transmitral basınç farkıdır. In vitro çalışmalar transmitral basınç farkındaki artmanın ERO (efektif regurjitan orifis)’ yu azalttığını göstermiştir. Dilate kardiyomiyopatili hastalarda bozulmuş sol ventrikül fonksiyonunun kardiyak resenkronizasyon tedavisi ile düzeltilmesi, sol ventrikül sistolik basınç yükselme hızını (LV dP/dt) ve dolayısıyla transmitral basınç farkını arttırır ve mitral kapak kapanmasını bozan gerici kuvvetlerin etkisini karşılayarak fonksiyonel mitral yetersizliğinin azalmasını sağlar. Breithardt ve 42 arkadaşlarının yaptığı çalışmada kardiyak resenkronizasyon tedavisi ile hem pik sistolde hem de izovolümik kasılma fazında transmitral basınç farkında artma sağlanmış ve mitral kapağın kapanmasını sağlayan bu kuvvet yaprakları geren kuvvetlere karşı çalışarak midsistolik mitral yaprak “tenting” alanının akut olarak azalmasını sağlamıştır(15). Sol ventrikül geometrisinden bağımsız olarak sol ventrikül senkronizasyon bozukluğunun derecesi yaprakları geren kuvvetlerde değişikliğe neden olarak fonksiyonel mitral yetersizliğinin derecesini arttırabilir. Deneysel çalışmalar papiler kas fonksiyon bozukluğunun tek başına mitral yetersizliğine neden olan faktör olmadığını miyokard fonksiyon bozukluğu nedeniyle papiler kas yerleşimindeki değişikliğin ve miyokardın remodeling’ inin de bunda etkili olduğunu göstermektedir. (16,17,18,19) Dolayısıyla papiler kasları destekleyen mediyal ve lateral segmentlerin senkronizasyon bozukluğu kalp yetersizlikli hastalarda diğer faktörlerden bağımsız olarak fonksiyonel mitral yetersizliğinin derecesini arttırabilir. Kalp yetersizliğinde Elektromekanik Özellikler ve Hemodinamik Sonuçları: Tüm kalp yetersizliği hastalarının % 15’inde ve orta-ileri semptomları olan (NYHA sınıf III-IV ) hastaların %30 ve daha fazlasında ventrikül içi ve ventriküller arası ileti gecikmesi gözlenmektedir. İleti gecikmesi sıklıkla sol dal bloğu olarak ortaya çıkar. Özellikle sol dal bloğunun kalp boşlukları ve sol ventrikül duvarları arasında senkronizasyon bozukluğu yaratarak sistolik ve diastolik fonksiyonları bozmaktadır. Ayrıca QRS süresi uzun olan konjestif kalp yetersizlikli hastaların QRS süresi dar olanlara göre prognozunun daha kötü olduğu bildirilmiştir. (20.21.22.23) Vesnarinon ‘un sınıf II-IV kalp yetersizlikli hastalarda morbidite ve mortalite üzerine ekisini inceleyen VEST çalışmasının alt gurubunda yıllık hayatta kalımları dar QRS’li olanlara göre geniş QRS li (QRS süresi> 200 ms) hastalarda ölüm riski 5 kat fazla bulunmuştur(24). 43 DKM olan hastalarda yapılan bir diğer çalışma ise, sol ventrikül ileti gecikmesinin mortalite açısından ortalama sağ atriyal basınç, pulmoner kapiller kama basıncı, ventrikül kökenli aritmiler ve anjiyografik ejeksiyon fraksiyondan daha önemli bir gösterge olduğunu göstermiştir(25). Normalde tüm sol ventrikülün depolarizasyonu 40 ms içinde tamamlanmaktadır. Aynı şekilde kısa bir zaman farkıyla tüm sol ventrikülde kasılma meydana gelir. Sol ventrikül duvarlarının birbirini takip ederek senkron kasılmasıetkili sistolik performans için gereklidir. Sol dal bloğu varlığında ilk olarak triküspit kapağın anteriyor papiller adalesinin basal kısımları uyarılmakta ve buradan depolarizasyon dalgası septuma, daha sonra da anteroseptal ve inferoseptal bölgelerden serbest duvara yayılmaktadır. Anteriyor segmentler daha erken aktive olurken geç uyarılan bölge sıklıkla inferiyor ve lateral duvarın orta kesimleridir(26). Ayrıca kalp kası içinde komşu hücreden komşu hücreye depolarizasyon dalgasının yayılması özelleşmiş ileti hücrelerininkine göre daha yavaş olduğundan sol ventrikül içinde erken ve geç kasılan bölgeler meydana gelir. (27,28,29) Erken kasılan bölgeler ejeksiyonu başlatacak basıncı tek başına oluşturamaz, geç uyarılan bölgeler ise önceden artmış basınç nedeniyle artmış yüke karşı kasılır ve kasılmasını önceden tamamlamış bölgeler üzerinde paradoks bir gerilmeye neden olur. Tüm bu olaylar sistolik performansı azaltır. Sol dal bloğunda en geç uyarılan lateral duvar kasılması sırasında septumun sağ ventriküle doğru her iki ventrikül arasındaki basınç farkından ötürü diskinetik bir hareket yaptığı gözlenmiştir(22). Bu hastalarda ventrikül septumunun hareketinin normal olmaması, sol ventrikül end-sistolik çapının artmasına ve ventrikül septumuna ait bölgesel ejeksiyon fraksiyonunun azalmasına neden olur. Radyonüklid ventrikülografi, sol dal bloklu hastalarda normal insanlarla kıyaslandığında sol ventrikül septumunun ejeksiyon fraksiyonununa katkısının azaldığını, ancak lateral ve apikal bölge ejeksiyon fraksiyonunun değişmediğinim göstermiştir. Sol dal bloğunda azalmış septal katkı, küresel EF’nin azalmasına yol açmaktadır(30). QRS süresinin uzaması, ventrikül içi, atriyoventriküler ve 44 ventriküller arası senkronizasyonu bozarak kardiyak performansı olumsuz etkiler (31,32). Kalp debisinde azalma, sol ventrikül sistol sonu volümünde ve duvar geriliminde artma (33,34) gevşemede gecikme (35,36) ve verimlilikte azalma (37,38) meydana gelir. Sol dal bloğunda aort kapağın açılması, kapanması ve mitral kapağın açılması gecikir. DKM hastalarında diyastolik doluş süresinin kısalmasının, özellikle 200 ms altındaki değerlerin sol ventrikül doluşunda ciddi bozulmayla ilişkilidir(39). Erken diyastolde geç uyarılan bölgelerin halen kasılmaya devam ediyor olması, izovolümik gevşeme periyodunun uzamasına, mitral kapakların açılmasının gecikmesine ve sol ventrikül doluş zamanının kısalmasına yol açar, dP/dt yi azaltır, mitral yetersizliği süresini arttırarak sol ventrikül sistolik ve diyastolik süreçleri geciktirir ve diyastolik doluş zamanını kısaltır(40). Komplet sol dal bloğu ve kalp yetersizliği olan hastalarda “pulse wave Doppler” ile yapılan çalışmalar, elektromekanik gecikme ve bunun yarattığı asenkron sol ventrikül kontraksiyonunun mitral yetersizliğinin başlangıcından aort ejeksiyonuna kadar geçen süre olan ejeksiyon öncesi kasılma zamanını ve aort kapağın kapanmasından mitral yetersizliğinin sonuna kadar geçen süre olan sol ventrikül gevşeme zamanını uzattığını göstermiştir. Bu hastalarda ejeksiyon zamanı sol dal bloğunun varlığından anlamlı derecede etkilenmediği için mitral yetersizlik süresi uzamakta, sol ventrikülün diyastolik süresi kısalmakta ve etkin atım hacmi azalmaktadır (41). Ayrıca sol ventrikül lateral duvarı aktivasyonunda gecikme, posteromediyal papiller kas kasılmasında gecikme ile mitral yetmezliğe katkıda bulunur. Sol ventrikül fonksiyonlarını etkileyen bir diğer etken ise atriyoventriküler (AV) ileti zamanıdır. Normalde atriyal kontraksiyon ventrikül diyastolünün geç fazında olur ve sol ventrikül kontraksiyonu başlamadan önce mitral kapağın kapanmasını başlatır. Atriyoventriküler ileti süresi uzadığında , atriyum kasılması ve gevşemesi ventrikül kasılmasına göre erken olur ve, venöz dönüş tamamlanmadan atriyum 45 kasılır , mitral kapaklar erken kapanır yol açarak ventrikülün doluş zamanı kısalır ve ventrikül volümü sonuçta da kasılma kuvveti azalır, önceden kapanmış olan mitral yapraklar tekrar açılarak diastolik mitral yetersizlik oluşabilir. Atriyoventriküler ileti süresi çok kısa olursa, atriyumun ejeksiyonu için yeterli zaman kalmaz, sol ventrikülün doluşu azalır ve sol atriyumun basıncı artar. Kısa AV iletilerde mitral kapak normal zamanında kapanmaz ve kapaklar açık iken ventrikül sistolü başlar, mitral ve triküspit yetersizliği görülebilir(42). Sol dal bloğu varlığında AV ileti zamanında hafif uzama, ventrikül atriyuma göre geç kasılır ve ön yük belirgin derecede düşer(43). Auricchio ve arkadaşları(44), atriyobiventriküler uyarım sırasında optimal AV intervalin en yüksek dP/dt değeri ile birlikte olduğunu göstermişlerdir. DKM hastalarında sol ventrikül doluşu, sol atriyuma göre ventrikül kasılmasının gecikmesine bağlı meydana gelen diyastolik mitral regürjitasyon nedeniyle bozulur. İki odacıklı kalp pili uygulamalarında diyastolik mitral regürjitasyonunun PQ intervalinin kısalmasıyla ortadan kalkabileceği ve kalp debisini yükseltebileceği gösterilmiştir(45). Nishimura ve arkadaşları(46) DKM’de PR intervali 200ms den uzun olan gruptaki hastaların AV interval optimizasyonu ile kalp debilerinde belirgin artma olduğunu; PR intervali kısa olanlarda ise bu etkinin görülmediğini bildirmişlerdir. Ancak sol atriyum ile ventrikül intervalini belirleyen tek faktör PR intervali değildir. Ventrikül içi gecikmesi olan hastalarda PR intervali normal sınırlarda olsa dahi sol ventrikül uyarımının gecikmesine bağlı olarak atriyoventriküler interval uzayabilmektedir. Sol kalp AV interval optimizasyonu için sol atriyumun pompa gücü de önemlidir. Konjestif kalp yetersizliği olan hastalarda sol atriyumun sol ventrikül doluşuna olan katkısı normal kalplere göre daha fazladır. Ancak atriyumun ileri derecede genişlemesi pompa gücünün de kaybolmasına yol açar. Yapılan çalışmalarda sol atriyum sistolü sırasında sol ventrikül diyastol sonu basıncı 5 mmHg dan az artan hastaların atriyoventriküler iletinin optimizasyonundan fayda görmediği bildirilmiştir(46). Ayrıca DDD tipte kalp pili taşıyan hastalarda 46 yapılan bir araştırmada her iki atriyum arası ileti gecikmesine bağlı olarak sol atriyum ve ventrikül arasındaki zamanlama ilişkisinin bozulabileceği ve bu hastalarda optimal atriyoventriküler intervalin 200 ms den fazla olduğu ileri sürülmektedir(47). DKM hastalarında her iki atriyum genişlemiştir ve atriyumlar arası ileti gecikmesi de vardır. Bu durumda geciken sol atriyum sistolü nedeniyle AV intervali kısalır sol atriyum ve sol ventrikül ilişkisi bozulabilir. Uzun QRS süresi varlığında sol ventrikül performansını en az etkileyen faktör ventriküller arası senkroninin bozulmasıdır. 47 2.3. SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİ VE RESENKRONİZASYON: Ventrikül içi senkronizasyon kusuru (sol ventrikülün segementlerinin elektromekanik gecikmesi) sol ventrikül segmenlerinin eş zamanlı kasılma ve gevşemesini bozarak sol ventrikül sistolik performansını azaltır. Son yıllarda bu hasta gurubunun kardiyak resenkronizsyon tedavisi yani biventriküler kalp pili uyarımından fayda göreceğine ilişkin veriler hızla artmaktadır. Mekanik asenkroni yada elektromekanik gecikme üç gruptur: (105) (Kalp yetersizliğinde elektromekanik özellikler ve hemodinamik sonuçları başlığı altında ayrıntılı olarak tartışılmıştır) -Atriyoventriküler asenkroni -interventriküler asenkroni -intraventriküler asenkroni (sistolik ve diyastolik) Atriyoventriküler Asenkroni: Sinüs nodu yada atriyoventriküler nodun disfonksiyonuna bağlı gelişebilir. Atriyum ve ventrikülün asenkron bir şekilde kasılması, mitral kapağın uyumunun bozulmasına ve geç diyastolik mitral yetersizliğine, ventrikül doluş süresinin kısalmasına(6) ve atriyal sistolün ventrikülün erken diyastolik doluşuna yakın yada senkron olmasına(7) ve net diyastolik stroke volumün azalmasına yol açar. CRT’de optimal AV aralığının ayarlanması için sol ventrikülün diyastolik doluş parametreleri ve aort kapağın hız-zaman integrali kullanılmaktadır(119). Optimal AV aralık genellikle 80-120 ms arasında değişmektedir. 48 İnterventriküler Asenkroni: Sağ ve sol ventrikülün birbirlerine göre asenkron kasılmasıdır. Normalde sağ ve sol ventrikül kontraksiyonlarının başlangıç zamanları arasındaki fark 6 ms kadardır. Özellikle sol dal bloğu olan hastalarda sağ ventrikülün sol ventriküle göre erken kasılması interventriküler septumun sol tarafa deviasyonuna ve sol ventrikülün doluşunun bozulmasına sonuç olarak sol ventrikülün sistolik performansının azalmasına yol açar(8). İntraventriküler Asenkroni: Normal sol ventrikül aktivasyonu durumunda sol ventrikül segmentleri koordine bir şekilde kasılırlar. Sol ventrikül segmenlerinin erken ve gecikmiş konraksiyonu sol ventrikül performansını etkiler(9). Erken kontraksiyon olan segmentler sistolik fonksiyona katkısı az iken geç kontraksiyon olan segmentler erken kontrakte olan segmentlerin duvar gerilimin artmasına yol açar. Net sonuç olarak sistolik performans azalır, duvar gerilimi artar, sistol sonu basınç artar, relaksasyon azalır(10,11). Ventrikülün tüm segmentlerinin kontraksiyonu 40 ms içinde gerçekleşmektedir. Özellikle intraventriküler gecikme süresi 60 ms den fazla olan hastalar CRT’den daha fazla fayda görmektedirler.(120) Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisi /CRT : Yapılan çok sayıda prospektif, randomize, kontrollü klinik çalışmalardan elde edilen bulgular, orta ve ileri kalp yetersizliği olan hastalarda CRT’nin etkinliğini kanıtlamaktadır. (48,49,50,51,52,53,90) CRT , sağ ventrikül apeksi ve sol ventrikül koroner sinüs içerisine yerleştirilen elektrotlardan verilen uyarım ile sol ventrikül içindeki ve ventriküller arasındaki sol dal bloğuna bağlı mekanik senkronizasyon bozukluğunun düzeltilmesi amaçlanır. Böylece, sol ventrikülün uyarılmasının en geç olduğu bölge (sıklıkla sol ventrikül lateral duvarı) ile erken ve geç kasılan duvarların 49 birlikte uyarımı sağlanarak sol ventrikül ejeksiyonu iyileştirilir, sistolün verimliliği arttırılır(54,55,56). CRT ile atriyoventiküler, ventriküller arası ve duvar içi gecikme de düzeltilebilmektedir(57). Her iki ventrikükün eş zamanlı uyarımı, sağ ve sol ventrikül ejeksiyonu arasındaki süreyi kısaltır(58) ventriküler arasındaki paradoks hareketi düzelterek septumun atım hacimine katkısını sağlar. Oto ve arkadaşları (59) yaptıkları bir çalışmada pulmoner ve aort kapak açılma zamanlarının biventriküler stimülasyonla birbirine yaklaşmasının semptomatik iyileşme ile birlikte olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca sol ventrikül sistolünün erken tamamlanması, diastolik doluş sürecini uzatıp pasif doluş fazını iyileştirir. Böylelikle kardiyak resenkronizasyon, kalp debisini ve atım hacmini arttırır, pulmoner kapiller basıncı azaltır ve dp/dt’ yi arttırır. Sinüs ritmindeki hastalarda atriyoventriküler kasılma zamanının optimizasyonu diyastolik mitral yetersizliğini önler ve diyastolik doluş süresini uzatır. Ayrıca sol ventrikül lateral duvarının, özellikle posteromedial papiller kasın uygun zamanlama ile uyarılması, sistolik mitral yetersizliğinin azalmasına yol açar(60). CRT’ nin diğer bir avantajı bu tedavi ile birlikte plazma norepinefrin düzeyinin artmamasıdır(61). Nelson ve arkadaşlarının yaptığı, son evre kalp yetersizliği olan 10 hastayı içeren çalışmada çift odacıklı kalp pili uygulamasınin kalbin oksijen tüketimini arttırmadığı gösterilmiştir(62). Bununla birlikte, araştırmacılar, artmış oksijen tüketimi ile seyreden dobutamin infüzyonu ile karşılaştırıldığında CRT’de oksijen sarfiyatının gerçekte azaldığını tespit etmişlerdir. Biventriküler uyarıma karşı gelişen akut hemodinamik yanıt, uyarının hemen başında ortaya çıkar ve ön planda sistolik fonksiyon parametreleri üzerine etkilidir. Akut hemodinamik çalışmalarda biventriküler stimülasyonla sol ventrikül dP/dt sinde artış tespit edilmiş ve bu artış mekanik senkronizasyon bozukluğunun düzelmesiyle ilişkili önemli 50 bir gösterge olarak kabul edilmiştir(63,64,65). Orta vadeli takiplerde de sol ventrikül dP/dt sindeki artışın sürdüğü tespit edilmiştir(66). Sol ventrikül veya her iki ventrikül uyarımında gözlenen hemodinamik etki, basal QRS süresi ile korelasyon gösterir, ancak QRS süresinin resenkronizasyon tedavisi sonrası akut olarak kısalması, her zaman olumlu mekanik ve hemodinamik cevap ile birlikte olmayabilir. Alonso ve arkadaşlarının QRS süresinde uyarımla meydana gelen azalma miktarının biventriküler kalp pilinden faydalanma miktarını tahmin ettirebileceğini ileri sürmüşlerdir(67), bununla birlikte diğer çalışmalar bu bulguyu desteklememiştir. Oğuz ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada(66) QRS ve mitral yetersizliği süresi daha uzun olan hastaların uzun dönemde biventriküler kalp pilinden yararlanma olasılıklarının daha fazla olduğu, biventriküler stimülasyon ile akut dönemde sol ventrikül dP/dt si artanların uzun dönemde tedaviden yararlandığı gösterilmiştir. CRT ve “Remodeling” : Ventrikülde meydana gelen yeniden şekillenme sürecine ACE inhibitörleri, ve betablokerler gibi farmakolojik ajanların yaptığı olumlu etkiler bilinmektedir. Bu ilaçlar ventrikül geometrisini ve fonksiyonu düzeltmekle birlikte kalp yetersizliği hastalarında morbidite ve mortaliteyi azaltmaktadır(68,69,70,71,72,73). CRT’nin kalp fonksiyonları üzerine olan olumlu etkileri haricinde kalbin boyutları ve geometrisi üzerine olan etkilerini inceleyen çalışmalar sonucunda bu tedavi ile sol ventrikül diyastol ve sistol sonu hacimlerinin azaldığı, sol ventrikül kas kitelesinin azaldığı ,miyokard performans indeksinin arttığı ve aortik zaman/ akım eğrisi altında kalan alanın iyileştiği gösterilmiştir. Bu bulgular CRT’nin hemodinamik iyileşme ile birlikte kalpteki kötü yöndeki yeniden şekillenmeyi de engellediğini ortaya koymuştur(74). Ayrıca biventriküler pil uygulaması, mitral yetersizliğini azaltır veya tamamen ortadan kaldırır, sempatik aktiviteyi azaltır, parasempatik aktiviteyi 51 arttırır. Bütün bu mekanizmalar kalpteki kötü yönde olan yeniden şekillenmeyi engeller. Dolayısıyla sol ventrikül boyutları azalır ve kasılma gücü artar, fonksiyonel mitral yetersizliği hem akut(60) hem de kronik olarak azalır(75). Yu ve arkadaşlarının bu konuyla ilgili yaptığı çalışmada(55) NYHA sınıf III-IV kalp yetersizliği olan ve resenkronizasyon ile tedavi edilen bazal EF’leri %40’ın altında, QRS süreleri 140ms üzerinde olan 25 hasta incelenmiştir. Hastalar ilk olarak tedavi altında 3 ay ve daha sonra tedaviye ara verilerek 4 hafta takip edilmişlerdir. Resenkronizasyon tedavisi altındaki 3 ayda hastaların ejeksiyon fraksiyonlarında, miyokardiyal performans indekslerinde ,mitral yetersizliğinde, sol ventrikül diyastol ve sistol sonu hacimlerinde ve dP/dt lerinde belirgin iyileşmeler kaydedilmiştir. Bu bulguların devam eden tedaviye bağlı olduğu gözlenmiştir, çünkü tedaviye ara verilen dönemde bu parametrelerde resenkronizasyona bağlı etkilerin yavaş ama progresif olarak azaldığı gözlenmiştir. Geniş ölçekli MIRACLE çalışmasında da sol ventrikül sistolik parametrelerinde benzer düzelmeler gözlenmiştir. Bu arada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da biventriküler pil tedavisinin optimum düzeyde medikal tedaviye (ACE inhibitörleri, beta blokerler, diüretikler, ve çoğu zaman spironolakton) ek olarak uygulanmasıdır, ancak MIRACLE çalışmasından elde edilen bilgiler, CRT’nin remodeling üzerine olan olumlu etkileri beta bloker almayan hastalarda da gözlenmiştir. CRT ve Morbidite Hem MUSTIC hem de MIRACLE çalışmaları, CRT’ den sonra hastaneye yatış oranlarının azaldığını göstermiştir. MUSTIC çalışmasında, biventriküler pil grubunda pilin kapalı olduğu dönem ile karşılaştırıldığında aylık hastaneye yatış oranlarının %14 ten %2 ye düştüğü gösterilmiştir. MIRACLE da ise, 6 ay içinde kalp 16 yetersizliği nedeniyle hastaneye yatışların %14 ten % 8 e indiği ve toplam 52 hastanede kalış süresinin % 77 oranında (363 günden 83 güne) azaldığını göstermiştir. CRT ve Mortalite NYHA sınıf III-IV konjestif kalp yetersizliğinde ilaç tedavisi ile yıllık mortalite %20-50, sınıf IV te %50 den fazla olarak bildirilmektedir. Sınıf III semptomatik hastalarda ölüm nedeni daha çok ani ölümken, sınıf IV hastalarda pompa yetersizliğinden ölüm oranı artmaktadır(83). Leclercq ve arkadaşları 50 hastanın ortalama 15 aylık mortalite oranını NYHA sınıf III hastalar için %12.5, sınıf IV hastalar için %52.2 olarak bildirilmiştir(84). Konjestif kalp yetersizlikli hastalarda inotropik ajanların sol ventrikül sistolik fonksiyonlarını düzeltmekle birlikte oksijen tüketimini ve buna bağlı olarak mortaliteyi arttırdığı bilinmektedir(85,86) Nelson ve arkadaşları, biventriküler kalp pili implante edilen 10 hastada dobutamin infüzyonu ve biventriküler uyarımın inotropik etkierini karşılaştırmış ve her iki uygulama ile sol ventrikül dP/dt sinde düzelme tespit etmişlerdir(62) Bununla beraber dobutamin infüzyonu ile oksijen tüketimi artarken biventriküler stimülasyonla azaldığını saptamışlardır. Ayrıca uzun dönemli takiplerde sistolik fonksiyonların düzelmesi ile birlikte sol ventrikül boyutlarının azaldığı bilinmektedir (58,59,66) CRT ileri derecede konjestif kalp yetersizliği ve ventrikül içi ileti gecikmesi olan hastalarda semptomları azaltması ve sol ventrikül fonksiyonlarını iyileştirmesi mortalitede azalma beklentisini de beraberinde getirmektedir. Konjestif yetersizlikli hastalarda pompa yetersizliği dışında mortaliteyi belirleyen bir diğer önemli faktör ventrikül aritmileridir. CRT’nin kalp hızı değişkenliğini attırabildiği ve sempatik aktivasyonu ve ventrikül aritmi sıklığını azaltabileceği, 53 gösterilmiştir(87,88). VENTAK çalışmasında 32 hastaya defibrilatör destekli biventriküler kalp pili uygulanmış ve hastalar biventriküler uyarımın yapıldığı ve yapılmadığı dönemlerde karşılaştırılmıştır. Biventriküler uyarım döneminde daha az defibrilasyon gereksinimi olduğu bildirilmiştir. Şu ana kadar resenkronizasyon tedavisinde mortalite-morbiditeyi inceleyen Comparıson of Medical Therapy, Pacing and Defibrillation in Chronic Heart Failure/ COMPANION ve Cardiac Resyncronization in Heart Failure Study/CARE-HF olmak üzere 2 önemli çalışma mevcuttur. COMPANION çalışması(89), DKM’li hastalarda ilaç tedavisini defibrilatörü olan veya olmayan hastalarda resenkronizasyon tedavisi ile karşılaştıran prospektif, kontrollü ve randomize bir çalışmadır. Hastalar tedavide 3 gruba ayrılmışlardır. İlk grubu sadece optimal ilaç tedavisi ikinci grubu optimal ilaç tedavisi ve resenkronizasyon tedavisi, üçüncü grubu ise ilaç, resenkronizasyon, ve defibrilatör tedavisi alan hastalar oluşmaktadır. Çalışmanın primer sonlanım noktaları tüm nedenlere bağlı ölüm ve hastaneye yatışlar olarak belirlenmiştir. Çalışma,1520 hasta randomize edildikten sonra hem tek başına biventriküler, hem de defibrilatör ve biventriküler pil tedavisi alan hastalarda mortalite ve hospitalizasyondaki belirgin azalma nedeniyle Kasım 2002 de erken sonlandırılmıştır. Çalışmadaki morbidite verileri, defibrilatörü olan veya olmayan resenkronizasyon tedavisi altındaki hastalarda 1 yıllık yararlanımın hemen hemen eşit olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, tüm nedenlere bağlı ölümlerde tek başına biventriküler pil tedavisi %24 lük bir azalma gösterirken, defibrilatör ve biventriküler pili olan hastalarda bu azalma % 36 lara çıkmaktadır. Bir diğer mortalite çalışması olan CARE-HF(90) ise optimal ilaç tedavisini tek başına resenkronizasyon tedavisi alan hastalarla ( EF≤%35, QRS süresi≥120ms, fonksiyonel kapasitesi NYHA sınıf III-IV) karşılaştırmaktadır. Sonuç olarak resenkronizasyon uygulanan grupta tüm sebeplere bağlı mortalite ve hastane yatışları %37 oranında az bulunmuştur. Bütün sebeplere bağlı mortalite %36 oranında az bulunmuştur. 54 Kardiyak Resenkronizasyona İlişkin Klinik Çalışmalar: CRT ileri derecede konjestif kalp yetersizliği ve ventrikül içi ileti gecikmesi, çoğunluğu sol dal bloklu, QRS≥130 ms olan DKM’lihastalarda semptomatik düzelme sağladığı, yaşam kalitesini düzelttiği ve egzersiz kapasitesini iyileştirdiği pek çok klinik çalışmada gösterilmiştir(76,77,78,79). Bu çalışmaların birincil sonlanım noktaları sıklıkla egzersiz kapasitesi, maksimal oksijen tüketimi, 6 dakikalık yürüme mesafesi, semptomlarda iyileşme ve hayat kalitesindeki düzelmedir. Ayrıca bu çalışmaların çoğunda hastalar benzer kriterlerle (semptomatik, NYHA sınıf 2-4 durumundaki hastalar, sol ventrikül EF ‘si < %35, QRS süresi >120ms, >130ms, >150ms) çalışmalara dahil edilmişlerdir. Kalıcı biventriküler kalp pili uygulaması ile ilgili ilk çalışma 1996 yılında Cazeau ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır(80). Araştırmacılar NYHA sınıf 4 konjestif kalp yetersizliğine QRS uzamasının eşlik ettiği ve biventriküler kalıcı kalp pili takılan 7 hastanın 6 aylık takiplerinde hayattta kalan 4 hastada fonksiyone kapasitenin II olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca bu hastaların kalp debilerinde artış, “pulmoner kapiller wedge basınçlarında” ve ortalama v dalga amplitüdlerinde azalma olduğunu hemodinamik olarak ortaya koymuşlardır. CRT’de şu ana kadar pekçok klinik çalışma sonuçları ile yayınlanmıştır, diğerleri ise halen devam etmektedir. Bunlar arasında Pacing Therapies in Congestive Heart Failure/PATH-CHF, Cardiomyopathy/MUSTIC, MIRACLE, Multisite Stimulation MIRACLE-ICD, in VENTAK- CHF/CONTAK CD, Cardiac Resynchronization in Heart Failure/CARE-HF ve Comparison of Medical Therapy, Pacing and Defibrillation in Heart Failure/COMPANION çalışmaları oldukça önemlidir. PATH-CHF çalışmasında(78) sol ventrikülün tek başına veya her iki ventrikülden eş zamanlı stimülasyonunun kısa ve uzun dönem etkileri araştırılmıştır. İlk 4 hafta kalp pili rastgele her iki ventrikülden veya sadece sol 55 ventrikülden stimülasyon yapacak şekilde programlanmış, sonraki 4 hafta pil kapatılmış ve daha sonraki 4 haftada stimülasyon şekli öncekinin tersi olacak şekilde uygulanmıştır. Takip eden 9 ayda ise en iyi senkronizasyon yöntemi tek başına sol ventrikül veya her iki ventrikül devam ettirilmiştir. Toplam 41 hastanın 36 sında tek başına sol ventrikül stimülasyonu daha iyi senkronizasyon yöntemi olarak seçilmekle birlikte klinik olarak her iki yöntem arasında anlamlı fark oluşmamıştır. CRT ile maksimal oksijen tüketimi ve 6 dakikalık yürüyüş mesafesinde belirgin artış meydana gelmiş ve bu etki 12. ayda devam etmiştir. Kronik tedavide ayrıca sol ventrikül sistol ve diyastol sonu hacimlerinde de istatistiksel olarak belirgin azalmalar kaydedilmiştir. MUSTIC çalışmasında(79) hastalar üç ay boyunca aktif stimülasyon yapılan ve yapılmayan olarak iki gruba ayrılmıştır. Üç ay sonunda aktif grupta stimülasyon sonlandırılırken diğer grupta başlatılarak 3 ay daha takip yapılmıştır. Bu randomizasyon sonrası hastanın seçtiği peryoda göre pil programlanmış ve takip 12 aya tamamlanmıştır. Yaklaşık yarısı atriyal fibrilasyonlu toplam 131 konjestif yetersizlikli/NYHA III ve QRS >150 ms olan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Sinüs ritmindeki hastaların tümü ve atriyal fibrilasyonlu hastaların yaklaşık % 88 i her iki ventrikülden stimülasyon programını seçmiştir. Başlangıçla karşılaştırıldığında 6 dakikalık yürüme mesafesi artmış, maksimal oksijen tüketimi yükselmiş, NYHA fonksiyonel sınıflama iyileşmiş, hayat kalitesi düzelmiş ve radyonüklid ejeksiyon fraksiyonu artmıştır. MIRACLE(76) çalışması yayınlanan en büyük çalışmadır. Orta ve ileri derecede semptomatik (NYHA III-IV), QRS süresi >130 ms olan 453 konjestif kalp yetersizlikli hasta çift kör plasebo kontrollü olan bu çalışmaya alınmıştır. Bu hastalar; 228 senkronizasyon tedavisi alan ve 225 kontrol grubu olarak iki gruba ayrılarak 6 ay izlenmiştir. Esas amaç CRT’nin NYHA fonksiyonel sınıfı, hayat kalitesi ve 6 dakikalık yürüyüş mesafesine etkisini araştırmaktır. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında CRT 6 dakikalık yürüyüş mesafesini arttırmış, fonksiyonel sınıf ve yaşam kalitesini iyileştirmiştir. Ayrıca hastaların ejeksiyon fraksiyonları 56 artmış, sistolik ve diyastolik çapları da belirgin derecede azalmıştır. Hastaneye yatış ve kalış süresi resenkronizasyon grubunda belirgin derecede daha az bulunmuştur. MIRACLE-ICD (81) çalışması, NYHA sınıf III-IV,DKM’li (sol ventrikül EF < %35, sol ventrikül end diyastolik çapı >55 mm ), ve ventrikül içi ileti gecikmesi ( QRS >130 ms ) ve ICD endikasyonu mevcut olan hastalarda, ICD ve resenkronizasyon tedavisi kombinasyonun etkinliği ve güvenilirliğini inceleyen randomize, çift kör ve kontrollü bir çalışmadır. 182 hasta kontrol grubunu (defibrilatör açık, resenkronizasyon kapalı ) oluştururken, 187 hasta da çalışma grubunu (defibrilatör ve resenkronizasyon açık ) oluşturmaktadır. 6 ayın sonunda CRT uygulanmış hastalarda yaşam kalitesi ve fonksiyonel sınıf açısından kontrol grubuna göre daha olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Elde edilen iyileşme MIRACLE çalışması ile benzer niteliktedir, ki bu da kalp yetersizliği ve ICD endikasyonu olan hastaların resenkronizasyon tedavisinden ICD gereksinimi olmayan hastalar kadar fayda gördüğünü düşündürmektedir. Ayrıca defibrilatör cihazının aritmi sonlandırma yeteneği resenkronizasyon tedavisinin eklenmesiyle azalmamaktadır. VENTAK-CHF/CONTAK-CD(82) çalışması da aktif resenkronizasyon tedavisinin kompozit mortalite ve kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatış oranlarını ve ventriküler taşikardi/fibrilasyon ataklarını inceleyen randomize, kontrollü ve çift kör bir çalışmadır. Çalışmanın sonunda özellikle NYHA sınıf III-IV olan hastalarda maksimal oksijen tüketimi, 6 dakikalık yürüme mesafesi, hayat kalitesi, ve fonksiyonel sınıflamada resenkronizasyon grubun da kontrol grubu ile karşılaştırıldığında belirgin iyileşme kaydedilmiştir. 57 Kardiyak Asenkroninin Belirlenmesi ve CRT İçin Uygun Hasta Seçimi: Asenkroni tespitinde ekokardiyografik yöntemler (konvansiyonel,doku Doppler görüntüleme (pik sistolik velosite tayini, “pulse wave doku Doppler”, “strain”, “strain rate”, “tissue tracking”, üç boyutlu ekokardiyografi) ve radyonüklid görüntüleme ve manyetik rezonansla etiketleme yöntemleri kullanılabilir. Konvansiyonel Ekokardiyografi ve Asenkroni: Literatürde kesin kriteri olmamakla birlikte konvansiyonel ekokardiyografi kullanılarak “mitral inflow” süresi ile atriyoventriküler asenkroni değerlendirilebilir. İnterventriküler asenkroni, sağ ve sol ventrikülün preejeksiyon intervalleri arasındaki zamansal farkı olarak belirlenen interventriküler mekanik gecikme(IVMD) süresinin büyüklüğü ile belirlenebilir. IVMD≥40ms olduğunda interventriküler asenkroni varlığından bahsedilir(92,93). (figür-1) Figür-1:İnterventriküler asenkroni QRS başlangıcından aort ve pulmoner ejeksiyon fazı başlangıcına kadar geçen süreler(sırasıyla aortik preejeksiyon zamanı ve pulmoner preejeksiyon zamanı) arasındaki fark olarak belirlenir. (105) 58 Pitzalis ve arkadaşları İntraventriküler asenkroninin değerlendirmesinde Mmod ekokardiyografi kullanmışlardır. (Figür-2) Parasternal kısa eksen papiller kas seviyesindeki görüntüde M-mod kullanılarak septal-posterior duvar hareket gecikmesi(“SPMD”) ≥130ms ise intraventriküler asenkroni göstergesidir(94). Ancak sol ventrikülün proksimal segmentlerine M-mod ile dik olarak kesitler alınamaması nedeniyle ve sol ventrikül segmenter hareket kusuru olan koroner arter hastalarında kullanımı kısıtlıdır. Figür-2: Parasternal kısa eksen papiller kas seviyesinden alınan kesitte septum posterior duvar sistolik asenkronisi izleniyor. (105) 59 Breithardt ve arkadaşları CRT uygulanmış 34 hastayı incelemiş ve ekokardiyografik olarak apikal 4 boşluk görüntüde “semiotomatik endokardiyal sınır çizim” yöntemiyle septum-lateral duvar gecikmesinin intraventriküler asenkroniyi tayin etmede önemli olduğunu bulmuşlardır(95). (Figür-3) Kaaguchi ve arkadaşları septum-lateral duvar gecikmesini kontrast ile güçlendirilmiş sol ventrikül endokardiyal inceleme ile belirlemişler ve intraventriküler asenkroniyi belirtmişlerdir(96). Fakat her iki yöntemde tek görüntü planı üzerinden intraventriküler asenkroniyi belirler. Üç boyutlu ekokardiyografi bu açıdan daha üstün olduğundan kullanılabilir. (Figür-4) Figür-3: Semiotomatik endokardiyal sınır çizim yöntemi (105) 60 Figür-4:Gerçek zamanlı üç boyutlu ekokardiyografi ile 16 segment modeline göre bölgesel duvar hareketlerinin belirlenmesi. (105) Doku Doppler Ekokardiyografi ve Asenkroni: Doku Doppler görüntülenmesi, ventrikül hareketlerinin oluşturduğu yüksek enerjili, düşük Doppler kayma (shift) frekanslarının kaydedilmesine olanak sağlayan bir tekniktir. DDE iki ayrı katagoride incelenir. 1-Renkli Doku Doppler Ekokardiyografi: İki boyutlu ve M-mod olmak üzere iki farklı şekilde kullanılmaktadır. Bu yöntemlerde duvar hareketleri hız ve yönlerine göre farklı renklerle kodlanırlar. Transdusere yaklaşan kardiyak dokular kırmızı, uzaklaşan dokular ise mavi renktedir. Bu yöntemde incelenilen miyokardiyal segmentin ortalama hızı esas alınır. 2-“Pulsed wave” Doku Doppler Ekokardiyografi (PDDE): 61 Sample volüm incelenilen segment üzerine yerleştirilerek kayıt yapılır. İncelenen noktanın zaman içerisindeki hareketi saptanır. Sistol ve diyastolde miyokardın hareket yönüne göre pozitif veya negatif Doppler paterni elde edilir. Renkli DDE’ den farklı olarak PDDE de anlık hızlar gösterilir. PDDE’ de yüksek temporal rezolüsyon elde etmek için sample volüm genişliği 2-5 mm aralığına ayarlanır. Miyokardiyal hızlar düşük olduğundan dolayı Nyquist limitleri –20 cm / sn ile +20 cm / sn aralığına ayarlanmalıdır. DDE’ nin spektral Dopplerinin horizontal kayıt hızı 50-100 mm / sn olması temporal rezolusyonun düzgün ve kolay ölçülmesini sağlar. Elde edilen veriler sadece sample volümün yerleştirildiği bölgeye ait olduğu için, istenilen bölgenin sistolik ve diyastolik fonksiyonları ayrı ayrı değerlendirilebilir. Doppler dalgalarının ölçümü yapılarak miyokardın hareketi kantitatif olarak değerlendirilebilir. Doku Doppler ekokardiyografi interventriküler ve intraventriküler asenkroni tayininde kullanılabilir. QRS başlangıcına göre farklı miyokard segmentlerinin pik sistolik yada diyastolik doku Doppler velositeleri belirlenir. Farklı iki segment arasındaki en uzun fark ms olarak belirlenir ve bulunan değerler kullanılarak sistolik yada diyastolik asenkroni varlığı belirlenir. Yu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada 12 sol ventrikül segmentinin (septum,lateral,anterior,inferior,anteriorseptum,posterior segmentlerin her birisinin bazal ve mid bölgeleri) Ts (QRS başlangıcından her bir segmentin pik sistolik velositesine kadar geçen ms cinsinden süre) değerleri arasındaki en uzun farkın 100ms yada 12 segmentin Ts değerinin standart deviasyonunun 33 ms üzerinde olmasını intraventriküler sistolik asenkroni göstergesi olarak belirlemişlerdir. Sağ ventrikül bazla segment Ts değeri ile sol ventrikül lateral duvar bazal segmenti Ts değeri arasındaki farkta interventriküler asenkroniyi belirtmektedir(97). (Figür-5) 62 Figür-5: A:Tipik doku Doppler görünümü - pik sistolik velositesi(PSV), diyastolik velositeler-(E’ ve A’) B: QRS başlangıcından PSV ye kadar geçen süre Ts olarak belirlenir. C:Sample volum sol ventrikülün değişik segmentlerine konur. D:Doku Doppler ile septum ve lateral segmentlerde belirgin asenkroni izleniyor. (105) Literatüre göre normal kişilerde intrasolventriküler sistolik asenkroni yoktur ancak kalp yetersizliği olan kişilerde QRS süresi dar ve geniş olanlarda sırasıyla %51 ve %73 sıklıkta bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda intrasolventriküler sistolik asenkroni için septum ve lateral segmentlerin bazal bölgesinden alınan Ts değerleri arasındaki farkın 60 ms ve üzerinde olması da kriter olarak bulunmuştur(98,99). Ansalone arkadaşları ve Garrigue ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda “pulse wave” doku Doppler kullanılarak belirlenmiştir(100,101). 63 intraventriküler asenkroni Strain ve strain rate asenkroni tespitinde kullanılabilir. (Figür-6) Strain analizi sistolde ilgili miyokard segmentinin deformasyonunun derecesini ve orjinal uzunluğa göre kısalma yada uzamanın oranını verir gösterir. Böylece pik miyokardiyal kontraksiyon için geçen zamanı daha iyi belirler(102,103). Figür-6: Miyokardiyal deformasyon strain rate yöntemiyle belirlenir(105). Özellikle iskemik kalp yetersizliğinde miyokard segmentinin pasif hareketini aktif kontraksiyondan ayırt etmesi açısından strain rate konvansiyonel doku Doppler yöntemine göre daha üstündür. Tissue tracking (renkle kodlanmış miyokardiyal yer değiştirme) yöntemi global sistolik performansın ve segmenter senkroniyi hızlı bir şekilde görsel olarak değerlendirmek için kullanılabilir(104). (Figür-7) ancak diğer Doppler yöntemleri yada M-mod yöntemiyle elde edilen kapak açılım yada kapanması anlarının belirlenmesi ve bunlarla birlikte değerlendirilmesi gereklidir. 64 Figür-7: Sol dal bloğunda tissue tracking yöntemi. Sol panelde Renk bantlarının sistolde lateral duvarda irregüler dağılımı ve lateral bazal segment dışında apikal yerdeğiştirmesinin olmayışı lateral duvarın kötü sistolik performansını göstermektedir. Sağ panelde lateral duvarın diyastolde gecikmiş longitudinal kısalması izleniyor. (mitral ve aortik kapakların kapalı olmasıyla tayin ediliyor.) (105) CRT İçin Uygun Hasta Seçimi: Sol ventrikül fonksiyonlarındaki bozulmaya ileti bozukluklarının katkısı fazla ise kardiyak resenkronizasyon tedavisinden fayda görme ihtimalinin de yüksek olması beklenir. QRS süresi > 150 ms olan hastaların tedaviden daha fazla fayda gördüklerinin ortaya konması da bu düşünceyi desteklemektedir. Sol ventrikül mekanik senkronizasyon bozukluğunun bir göstergesi olan sol ventrikül basınç yükselme hızında (dP/dT) düşme (Özellikle 700 mmHg /sn den az) tedaviden yarar görme olasılığı ile ilişkili bulunmuştur(65). Oğuz ve arkadaşları(66) sol ventrikül dP/dT sinin %22 den fazla artması halinde tedaviden faydalanma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermişlerdir. QRS süresinin 120 ile 150 ms arasında olan hastaların dahil edildiği çalışmaların sonuçları pek de iç açıcı değildir. Bununla beraber QRS süresinin çok uzun olmadığı, hatta 120 ms nin altında olan hastaların bazılarında ventrikül içi senkronizasyon bozukluğunun 65 olabileceği, ancak yüzey EKG sinin bu hastaları tespit etmekte yetersiz kaldığını gösteren çalışmalar da mevcuttur(91) Elektriki senkronizasyon bozukluğu hakkında daha detaylı ve kantitatif bilgi, endokardiyal haritalama sistemleri ile elde edilebilse de bu, invazif ve zaman alıcı bir yöntemdir. Ekokardiyografik olarak tarif edilen asenkroni belirteçlerindeki bozulmanın derecesi de CRT’ye alınacak yanıtı belirler. İntraventriküler asenkroni bozuldukça hastaların CRT’ye yanıtı artmaktadır. Sonuç olarak günümüzde resenkronizasyon tedavisi, öncelikle ilaca dirençli semptomları olan, fonksiyonel kapasitesi ileri derecede kısıtlı (NYHA III-IV) ,QRS süresi>130 ms ve EF si ≤%35 olan hastalarda endikedir. Bu kriterlere rağmen hastaların %20-30 unda CRT ye yeterli yanıt alınamamaktadır. CRT’de Optimal Lead Pozisyonu: Ekokardiyografi CRT’de optimal lead pozisyonunun belirlenmesinde de kullanılır. Çalışmalarda en geç mekanik aktivasyon lateral duvardadır(%35) ve bunu azalarak anterior ,posterior,inferior ve septum izlemektedir(106). Sol ventrikülün en fazla geciken segmentine yerleştirilen lead CRT’ye en fazla yanıt alınmasını sağlayabilir. Ansalone ve arkadaşları ekokardiyografik olarak belirlenmiş en fazla geciken segmentin öncelikli uyarılması ile klinik cevabın en yüksek olduğunu bulmuşlardır(106). Optimal lead poziyonu için elektromekanik gecikmesi en fazla olan segmentin tayini için üç boyutlu ekokardiyografi gelecekte önem taşıyacaktır. CRT de amaç atriyoventriküler gecikmenin optimizasyonu, interventriküler ve intraventriküler resenkronizasyondur. Yeni jenerasyon sequantial piller simultane uyarı yapan biventriküler pillere göre daha üstün olduğu bulunmuştur. Sogaard ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada optimal V-V gecikmesi sağlanması aktif diyastolik kontraksiyonu %23±13 ten %11±7 ye düşürmüştür ve sol ventrikül EF’sini %30±5 ten %34±6 ya (p<0.001) yükseltmiştir(107). 66 3.GİRİŞ VE AMAÇ: Konjestif kalp yetersizliği, tedavideki gelişmelere rağmen hala mortalite ve morbiditesi yüksek bir sağlık problemi olarak klinik uygulamada karşımıza sık olarak çıkmaktadır. Kardiyak resenkronizasyon tedavisi (CRT) kalp yetersizliğinin sebeplerine bakılmaksızın kalbin elektromekanik gecikmesinin göstergesi olarak kabul edilen QRS süresindeki uzama göz önüne alınarak kalp yetersizlikli hastalarda uygulanmaktadır. Kalp yetersizliği hastalarının %20 ila 30’u CRT’ den klinik ve ekokardiyografik olarak fayda görmemesi araştırmacıları CRT’ye uygun hastaların seçimi konusunda yeni kriterler aramaya yönlendirmiştir. Yeni yapılan çalışmalarda CRT’ye en iyi yanıt alınması konusunda sol ventriküler sistolik asenkroninin ciddiyetinin, elektrokardiyografide saptanan QRS süresi genişliğine göre daha önemli olduğu bulunmuştur(65,108). Ayrıca sol ventrikül sistolik asenkronisi CRT’den sonra düzelmektedir(31,54,100,109). Sol ventrikülün sistolik ve diyastolik asenkronisi, sistolik fonksiyonda bozulmaya, mitral kaçakta artışa, sol ventrikülün kötü yönde yeniden şekillenmesine ve prognozun kötüleşmesine yol açmaktadır. Sol ventriküler sistolik asenkroninin ciddiyeti doku Doppler yöntemiyle belirlenebilir(31,54,100,109) ve resenkronizasyon tedavisine optimal hasta seçimi konusunda yararlı olabilir. Bu çalışmanın amacı dilate kardiyomiyopatide doku Doppler ekokardiyografiyi kullanarak sol ventriküler sistolik asenkroniyi incelemektir. 67 4.METODLAR: Hasta Grubunun Özellikleri: Ocak 2001-Temmuz 2003 arasında Koşuyolu Kalp Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran QRS süresi≤120ms olan 23 kişi ve , QRS süresi>120ms olan 33 kişi olmak üzere toplam 56 NYHA sınıfı I-IV arasında değişen dilate kardiyomiyopati(DKM)’li hasta ve kardiyak yada sistemik hastalığı olmayan, fizik muayene bulguları, elektrokardiyografi ve ekokardiyografi bulguları normal olan 15 sağlıklı kişi çalışmaya kontrol grubu olarak dahil edildi. (DKM QRS≤120ms 7 kadın %30, 16 erkek %70 ve QRS>120ms 14 kadın %42, 19 erkek %58; ortalama yaş QRS≤120 ms 38.3±18.1 ve QRS>120ms 41.8±13.9 kontrol grubu 6 kadın %40 ve 9 erkek %60 ortalama yaş 35.5±11.5). Çalışmaya dahil edilenlerin tümüne fizik muayene yapıldı, fonksiyonel kapasiteleri açısından sorgulandı, 12 Lead elektrokardiyografi çekildi. Tüm hastalara ve kontrol grubuna doku Doppler yöntemini de içeren ekokardiyografik inceleme, hasta grubuna koroner anjiyografi ve kalp kateterizasyonu yapıldı. Koroner, kapak yada konjenital kalp hastalığı öyküsü olanlar, koroner anjiyografide kritik darlığı olan, ekokardiyografik olarak kapak hastalığı ve konjenital kalp hastalığı tespit edilen, elektrokardiyografide atriyal fibrilasyonu olanlar çalışma dışı bırakıldı. Konvansiyonel medikal tedavi; beta blokerler, ACE-inhibitörleri, diüretikler ve gereklilik halinde dijital glikozitler ile düzenlendi. Ekokardiyografik İnceleme: Standart ekokardiyografik incelemeler, Vingmed Vivid System 5 cihazında, ‘phased-arrey dublex’ multifrekans transducer kullanılarak yapıldı. Doppler incelemelerde 2.5 MHz, doku görüntülemede ise 2.5-3.5 MHz problar ve ‘second harmonic’ görüntüleme kullanıldı. İki boyutlu görüntülemede standart parasternal uzun ve kısa eksen ve apikal 4 ve 2 boşluk pencereler kullanıldı. İki 68 boyutlu ve M-mode inceleme ile sol ventrikül sistolik ve diyastolik çapları, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (Techold’z ile), standart kriterlere göre ölçüldü. Hastaların doku Doppler ekokardiyografik incelemeleri sırasıyla, apikal 4 boşluk,3 boşluk ve 2 boşluk kesitler halinde dijital olarak kaydedildi (EchoPac 6.3, Vingmed-General Electric). Daha sonra dijital ekokardiyografik kayıtlar “postproces” olarak incelendi. Bölgesel miyokard fonksiyonunun değerlendirilmesi için sample volum altı miyokard segmentinin (septum, lateral, anterior, inferior, anteriorseptum, posterior) hem bazal hem de mid bölgelerine yerleştirildi. Toplam 12 segmentin ayrı ayrı pik sistolik velositeleri (PSV) ölçüldü. QRS başlangıcından PSV ye kadar geçen süre her bir segment için Ts (milisaniye cinsinden) değeri olarak ölçüldü. 12 segment arasında en uzun ve en kısa Ts değeri arasındaki fark intraventriküler gecikme süresi(milisaniye cinsinden) olarak hesaplandı. 12 segmentin Ts değerinin standart sapması Ts-SD (milisaniye cinsinden) hesaplandı. Koroner Anjiyografi: Tüm hastalara koroner anjiyografi uygulandı. Koroner anjiyografide epikardiyal koroner arterlerinde %50 nin üzerinde darlık tespit edilen hastalar çalışma dışı bırakıldı. İstatistiksel Analiz: İstatistik programı olarak “SPSS for windows, version 13.0, SPSS Inc, Chicago, Illinois, USA”kullanıldı. Üç grubun arasındaki parametrik değişkenlerin karşılaştırılması için yaş ve kalp hızının bağımlı değişkenlere olan etkisi kovaryans analizi ile incelendi ardından “Scheffé correction one way analiz” ile istatistiksel anlamlılıkları hesaplandı. Parametrik değişkenler arasındaki korelasyon “Lineer Regresyon analizi” ile incelendi. İki yada üç grup arasındaki kategorik değişkenler Pearson χ2 testi ile karşılaştırıldı. İntraventriküler sistolik 69 asenkroninin olası bağımsız değişkenlerini bulmak için “Multipl stepwise regresyon analizi” kullanıldı. İntraventriküler gecikme süresinin ve Ts-SD nin sol ventriküler sistolik asenkroniyi belirlemedeki yeterliliği ROC analizi ile belirlendi. Spesifisite ve sensitivitenin optimal değerlerini belirlemek için, ROC eğrisindeki en iyi spesifisite ve sensitivite noktasına en yakın değerler tespit edildi. Kullanılan istatistiksel yöntemlerde P değerinin 0.05’in altında bulunması istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. 70 5.BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen olgular DKM (QRS süresi≤120 ms ve >120ms) ve kontrol grubu olarak ayrıldı. Hasta ve kontrol grubunun klinik, ekokardiyografik özellikleri Tablo-2 ve 3’de gösterilmektedir. Yaş ve cinsiyet açısından gruplar arasında fark yoktu. İlaç kullanımı bakımından DKM hastaları arasında diüretik kullanımı QRS>120 ms olan grupta daha fazlaydı[(QRS≤120 ms: 20(%87) ve QRS>120 ms:33(%100)]. Yine QRS> 120 ms oln grupta ortalama NYHA sınıfı daha kötüydü (QRS≤120 ms: 1.86±0.71ve QRS>120 ms: 2.28±0.96). Sol ventrikül EF , DKM grubunda kontrol grubuna göre daha düşüktü. (kontrol:%72.8±6.62, QRS≤120ms:%25.7±8.49, DKM QRS>120ms:23.3±7.57 DKM p<0.000-hasta ve DKM için), sol ventrikül end sistolik çap ve end diyastolik çap daha büyüktü. Sistolik Asenkroni: Hem intraventriküler gecikme süresi (p<0.001) ve hem de Ts-SD (p<0.001) değeri DKM grubunda kontrol grubuna göre daha uzundu (Tablo-4,Grafik-1,2). ROC analizinde sol ventriküler sistolik asenkroni göstergesi olarak İntraventriküler gecikme süresi 60ms (sensitivite=%89 spesifisite=%87) ve TsSD değeri 24ms (sensitivite=%80 spesifisite=%80) kestirim değerleri bulundu (Grafik-3,4). İntraventriküler gecikme süresine göre sol ventriküler sistolik asenkroni kontrol grubunda sadece olanların 18(%78) inde, 2(%13) kişide bulunurken, DKM QRS≤120 ms DKM QRS>120ms olanların 31(%94) inde bulunmuştur(p<0.001). Yine Ts-SD değerine göre sol ventriküler sistolik asenkroni kontrol grubunda 2(%13) kişide bulunurken, DKM QRS≤120ms olanların 16(%70) sında, DKM QRS>120ms olanların 25(%76) inde bulunmaktadır(p<0.001). 71 Sistolik Asenkroninin Tek ve Çok Değişkenli Belirteçleri: Tek değişkenli analizde yaş, QRS süresi, sol ventrikül sistol sonu çap, sol ventrikül diyastol sonu çap, EF hem intraventriküler gecikme süresiyle hem de Ts-SD değerleriyle ilişkili bulunmuştur(Tablo-5). Çok değişkenli regresyon analizi ile QRS süresi (intraventriküler gecikme süresi için p=0.02 Ts-SD için p=0.035) ve EF (intraventriküler gecikme süresi için p=0.05 Ts-SD için p=0.09) sol ventriküler sistolik asenkroninin bağımsız belirteçleri olarak bulunmuştur (Tablo-6). 72 TABLO-2: KONTROL GRUBU VE DİLATE KARDİYOMİYOPATİLİ HASTALARIN ÖZELLİKLERİ KONTROL (1) n=15 DKM (2) QRS≤120 ms n=23 DKM (3) QRS>120 ms n=33 P (1&2-3) P (2&3) Yaş(yıl) 35.5±11.5 38.3±18.1 41.8±13.9 AD AD Bayan Cinsiyet 6(40%) 7(30%) 14(42%) AD AD QRS süresi (ms) 103.8±13.8 116.3±4.81 161.9±26.1 .00 .00 NYHA 0 1.86±0.71 2.28±0.96 .00 .04 I II III IV 0 0 0 0 7(30%) 11(48%) 4(18%) 1(4%) 8(24%) 11(33%) 11(33%) 3(9%) LV sistol sonu çap (cm) 3.05±0.37 5.77±0.74 6.53±0.75 .00 AD LV diyastol sonu çap(cm) 5.01±0.20 6.58±0.74 7.33±0.77 .00 AD EF ( % ) 72.8±6.62 25.7±8.49 23.3±7.57 .00 AD 73 TABLO-3: KONTROL GRUBU VE DİLATE KARDİYOMİYOPATİLİ HASTALARIN İLAÇ KULLANIMLARI KONTROL (1) n=15 DKM(2) QRS≤120 ms n=23 DKM(3) QRS>120 ms n=33 P (1&2-3) P (2&3) Aspirin 0 22(95.7%) 33(100%) .00 AD ACE inhibitörü 0 21(91%) 30(91%) .00 AD Betabloker 0 21(91%) 25(76%) .00 AD Digital 0 2(8.7%) 7(21.2%) .00 AD Lipid düşürücü tedavi 0 1(4%) 6(18%) .00 AD Nitrat 0 0(0%) 0(0%) .00 AD Diüretik 0 20(87%) 33(100%) .00 .04 ATR blokeri 0 1(4%) 1(3%) .00 AD NYHA, New York Heart Association; ACE inhibitörü, anjiyotensin converting enzyme; ATR, anjiyotensin reseptör; LV; Sol Ventrikül, EF,ejeksiyon fraksiyonu. 74 TABLO-4: KONTROL GRUBU VE DİLATE KARDİYOMİYOPATİLİ HASTALARIN İNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİ VE Ts-SD DEĞERLERİ KONTROL(1) n=15 DKM(2) QRS≤120 ms n=23 DKM(3) QRS>120 ms n=33 P (1&2-3) p (2&3) İNTRAVENT RİKÜLER GECİKME SÜRESİ(ms) 47.4±18.3 93.2±31.9 107.7±40.6 .00 AD Ts-SD(ms) 17.8±7.9 32.9±13.4 36.3±13.6 .00 AD 75 GRAFİK-1: İNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİNİN GRUPLAR ARASINDA KARŞILAŞTIRMASI İNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİ 110 90 70 50 30 93 107 47 İNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİ 10 -10 KONTROL DKM QRS<120 DKM QRS>120 ms ms (p<0.001 kontrol&DKM; P=.191 DKM QRS≤120 ms& QRS>120 ms) 76 GRAFİK-2: Ts-SD’ NİN GRUPLAR ARASINDA KARŞILAŞTIRMASI Ts-SD 40 30 10 0 36 33 20 18 KONTROL DKM QRS<120 ms DKM QRS>120 ms (P<0.001 kontrol&DKM; P=.90 DKM QRS≤120 ms& QRS>120ms) 77 Ts-SD GRAFİK-3: İNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİNİN SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİYİ BELİRLEMEDEKİ DEĞERİNİ GÖSTEREN ROC ANALİZİ İki Ts arasındaki en uzun fark=60 ms için sensitivite= %89 spesifisite=%87 Sensitivite ROC eğrisi altında kalan alan, 0.92 Spesifisite 78 GRAFİK-4: Ts-SD NİN SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİYİ BELİRLEMEDEKİ DEĞERİNİ GÖSTEREN ROC ANALİZİ Ts-SD= 24ms için sensitivite= %80 Sensitivite ROC eğrisi altında kalan alan, 0.88 Spesifisite 79 spesifisite=%80 TABLO-5: SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİNİN KLİNİK VE EKOKARİYOGRAFİK PARAMETRELERLE KORELASYONU Ts-SD(ms) Yaş(yıl) QRS süresi(ms) LVESÇ(cm) LVEDÇ(cm) EF (%) r .353 .43 .416 .392 -.383 p .003 .001 .001 .002 .002 iNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİ(ms) r p .342 .004 .50 .001 .465 .001 .438 .001 -.432 .001 LVESÇ, sol ventrikül sistol sonu çap; LVEDÇ, sol ventrikül diyastol sonu çap;EF,ejeksiyon fraksiyonu TABLO-6: “MULTIPL STEPWISE REGRESYON ANALİZ”İNDE SOL VENTRİKÜLER SİSTOLİK ASENKRONİNİN KLİNİK VE EKOKARİYOGRAFİK PARAMETRELERLE KORELASYONU Ts-SD(ms) iNTRAVENTRİKÜLER GECİKME SÜRESİ(ms) ß P ß p QRS süresi(ms) .025 .035 .079 .002 EF (%) -.049 .009 -.062 .005 80 6.TARTIŞMA: Çalışmamızda DKM’de sol ventriküler sistolik asenkroninin yaygınlığını, bağımsız değişkenlerinin QRS süresi genişliği ve ejeksiyon fraksiyonu olduğunu bulduk. Kalp yetersizlikli hastalarda yapılan çalışmalarda CRT’nin faydalı birçok etkisi olduğu gösterilmiştir(48-75,87-90,115,116). Ancak hastaların birkısmı uygun kriterlere göre seçilmiş olmalarına rağmen CRT’den klinik ve ekokardiyografik olarak fayda görmemektedirler. Yeni yapılan çalışmalarda CRT’ye en iyi yanıt alınması konusunda sol ventriküler sistolik asenkroninin ciddiyetinin, elektrokardiyografide saptanan QRS süresi genişliğine göre daha önemli olduğu bulunmuştur(65,108). Daha önceki çalışmalarda kalp yetersizliği olan hastalar etyolojilerine bakılmaksızın incelenmişlerdir. Çalışmamıza diğer yapılan çalışmalardan farklı olarak kalp yetersizliği meydana getirebilecek koroner arter hastalığı, kapak hastalığı, konjenital kalp hastalığı, hipertansiyon gibi patolojilere sahip olanları dahil etmedik ve oldukça spesifik bir grup olan dilate kardiyomiyopatide inceleme yaptık. Daha önce sol ventriküler asenkroniyi göstermek için M mod ekokardiyografi, doku Doppler ekokardiyografi, üç boyutlu ekokardiyografi, radyonukleid görünüleme yöntemleri, ve Manyetik rezonans gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılmıştır. Doku Doppler ekokardiyografi kullanılarak yapılan diğer çalışmaların bir kısmında sadece 4 bölge(anterior, inferior, septum, lateral) yada kalp duvarlarının sadece bazal segmentlerinden ölçümler yapılmıştır. Biz çalışmamızda sol ventriküler sistolik asenkroni için doku Doppler ekokardiyografi ile 6 duvarın (septum, lateral, anterior, inferior, anteriorseptum, posterior) hem bazal hem de mid segmentlerinde Ts değerlerini ölçtük. İntraventriküler gecikme süresini en uzun ve en kısa Ts değeri arasındaki fark olarak hesapladık. 12 segmentin Ts değerinin standart sapmasını ölçtük ve 81 Ts-SD değerini hesapladık. Ayrıca bulgularımızı kontrol grubuyla randomize ettik. Çalışmamızda sol ventriküler asenkroniyi belirlemek için “intraventriküler gecikme süresini” 60 ms “Ts-SD” değerini 24 ms üzerindeki değerler olarak bulduk. Sol ventriküler asenkroni sıklığını QRS süresi dar ve geniş olan DKM hastalarında sırasıyla intraventriküler gecikme süresine göre %78 ve %94; Ts-SD değerine göre %70 ve %76 olarak bulduk. Fakat iki grup arasında istatistiksel olarak fark saptamadık. QRS süresi ve EF’yi sol ventriküler sistolik asenkroninin bağımsız değişkenleri olarak bulduk. Yu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada(97) sol ventriküler asenkroniyi belirlemede intraventriküler gecikme süresi için 100 ms, Ts-SD değeri için 32.6 ms üzerindeki değerlerin önemli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca intraventriküler gecikme süresi QRS süresinden bağımsız olarak bulunmuştur. Ancak hasta grubunun çoğunluğunu iskemik kalp yetersizliği ve hipertansif kalp yetersizliği oluşturmaktaydı. Bu grup hastalar doku Doppler parametrelerini olumsuz etkileyebilir. Ghioa ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada(117) intraventriküler gecikme süresi için 50 ms üzerindeki değerleri sol ventriküler asenkronin tanısında önemli bulunurken, Ts-SD değeri önemli bulunmamıştır. QRS süresine göre hastalar <120ms, 120-150ms ve >150ms olarak gruplandırılmış ve sol ventriküler asenkroni sırasıyla %29.5, %57.1, %71.1 bulunmuştur. Ancak Ts-SD değeri ile ile QRS süresi arasında ilişki bulunmamıştır. Bader ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada (118) sol ventriküler sistolik asenkroni kötü prognostik faktör olarak bulunmuştur. Doku Doppler ile 82 belirlenen Ts değerleri 4 segmentin(septum, lateral, anterior, inferior) sadece bazal bölgesinden alınmıştır. Hastaların %68’i idiyopatik DKM ve geri kalan kısmı iskemik, hipertansif, valvuler kalp yetersizliği hastalarıydı. Sol ventriküler sistolik asenkroniyi belirlemede intraventriküler gecikme süresinin 40 ms üzerinde olması önemli bulunmuştur. İntraventriküler gecikme süresi QRS süresiyle ilişkili bulunmuş ve özellikle QRS süresi 140 ms üzerinde olması sol ventriküler sistolik asenkroniyi ön görmede önemli olduğu söylenmiştir. QRS süresi <120 ms ve 140 ms olarak ayrıldığında sol ventriküler sistolik asenkroni sıklığı sırayla %46 ve %51 olarak bulunmuştur. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ile intraventriküler gecikme süresi ilişkisiz bulunmuştur. Ayrıca sol ventriküler sistolik asenkroni varlığı kalp yetersizliğinin kötüleşmesi, hastaneye yatış ve olaysız sağ kalım gibi prognostik faktörleri kötü yönde etkilemiştir. 83 7.ÇALIŞMANIN KISITLILIKLARI: Çalışmamızda verileri gerçek zamanlı değil “postproces” olarak elde ettik. Her bölgenin doku Doppler kayıtları farklı zaman dilimleri içinde yapılabildiği için farklı segmentlerin doku Doppler verileri eş zamanlı karşılaştırılamadı. Her segmentin QRS dalgası başlangıcından doku Doppler ile belirlenen pik sistolik velositesine kadar geçen süreler ölçüldü. Bölgesel olarak kontraksiyonun kesin başlangıç anını belirlemede doku Doppler ekokardiyografi ile hesaplanan “strain” yada “strain rate” daha faydalı olabilir. Ancak bu özellikle segmenter hareket kusuru izlenen iskemik kalp yetersizlikleri için önemli olabilir. Bizim çalışmamızda hasta grubu olarak iskemik kalp yetersizliği yoktu. Yine kalbin elektriki aktivitesinin başladığı anı belirlemede elektrokardiyografik olarak QRS dalgasının başlangıç noktası alındı. Gerçek elektriki aktivitenin belirlenmesi amacıyla elektrofizyolojik yöntemleriyle konunun incelenmesi gelecekte önem taşıyacaktır. 84 haritalama 8.SONUÇ: DKM’de yaygın olarak bulunan sol ventriküler sistolik asenkroninin belirlenmesi, prognozun tespiti, CRT endikasyonu ve CRT’ ye optimal yanıt alınması, optimal lead pozisyonunun belirlenmesi için önem taşımaktadır. DKM’li hastalarda sol ventriküler sistolik asenkroni doku Doppler ekokardiyografi ile elde edilen hem “intraventriküler gecikme süresi” hem de “Ts-SD” değerleriyle belirlenebilir. QRS süresi ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, sol ventriküler sistolik asenkroninin bağımsız belirteçleridir. 85 9.KAYNAKLAR: 1-Textbook of Cardiovascular Medicine Eric J. Topol Lippincott Williams and Wilkins 1998 Section VI Heart Failure and Transplantation Page 2179 2327 Manual of Cardiovascular Medicine E.J. Topol Lippincot Williams and Wilkins 2004 second edition Heart Failure and Transplantation Page 101-175 2-Heart Disease A Textbook of Cardiovascular Medicine 7th Edition Eugene Braunwald, Douglas P. Zipes, Peter Libby, Robert O. Bonow Chapter 19-26 Page 457-652 3-E. Braunwald, Congestive Heart Failure: A Half Century Perspective Europian Heart Journal 2001;22:825-836 4-Baig K., Mahon N., McKenna W. The Pathophysiology of Advanced Heart Failure Am Heart J. 1998;135:S216-S230 5-Cardiology Michael H. Crawford, John P. DiMacro Mosby 2001 Section V Heart Failure and Cardiomyopathy Page 1.1 - 18.10 6-Brecker SJ, Xiao HB, Sparrow J, Gibson DG. Effects of dual-chamber pacing with short atrioventricular delay in dilated cardiomyopathy. Lancet 1992;340:1308–12. 7-Kass DA. Ventricular dyssynchrony and mechanisms of resynchronizationtherapy. Eur Heart J 2002;4:D23–30. 8-Grines CL, Bashore TM, Boudoulas H, Olson S, Shafer P, Wooley CF. Functional abnormalities in isolated left bundle branch block: the effect of interventricular asynchrony. Circulation 1989;79:845–53. 9-Park RC, Little WC, O’Rourke RA. Effect of alteration of left ventricular activation sequence on the left ventricular end-systolic pressure-volume relation in closed-chest dogs. Circ Res 1985;57:706–17. 86 10-Heyndrickx GR, Vantrimpont PJ, Rousseau MF, et al. Effects of asynchrony on myocardial relaxation at rest and during exercise in conscious dogs. Am J Physiol 1988;254:H817–22. 11-. Otsuji Y, Handschumacher MD, Schwammenthal E, et al. Insights from threedimensional echocardiography into the mechanism of functiona mitral regurgitation: direct in vivo demonstration of altered leaflet tethering geometry. Circulation 1997; 96. 1999 12-Yiu SF, Enriquez-Sarano M, Tribouilloy C, Seward JB, Tajik AJ. Determinants of the degree of functional mitral regurgitation in patients with systolic left ventricular dysfunction: a quantitive clinical study. Circulation 2000; 102: 1400 13-Sabbah HN, Kono T, Rosman H, Jafri S, Stein PD, Goldstein S. Left ventricular shape: a factor in the etiology of functional mitral regurgitation in herat failure. Am Heart J 1992; 123: 961 14- Otsuji Y, Kumanohoso T, Yoshufiku S, et al. Isolated annular dilatation does not usually cause important functional mitral regurgitation: Comparison between patients with lone atrial fibrillation and those with idiopathic or ischemic cardiomyopathy. J Am Coll Cardiol 2002; 39: 1651 15-Breithardt OA, Sinha AM, Schwammenthal E, Bidaoui N, Markus KU, Franke A,Stellbrink C. Acute effects of cardiac resynchronization therapy on functional mitral regurgitation in advanced systolic heart failure. J Am Coll Cardiol 2003; 41: 765 16-Tsakiris AG, Rastelli GC, Amorim D, Titus JL, Wood EH. Effect of experimental papillary muscle damage on mitral valve closure in intact anesthetized dogs. Mayo Clin Proc 1970; 45: 275 17-Messas E, Guerrero JL, Handschumacher MD, et al. Paradoxic decrease in ischemic mitral regurgitation with papillary muscle dysfunction: insights from threedimensional and conrast echocardiography with strain rate measurement. Circulation2001; 104: 1952 40 87 18-Godley RW, Wann LS, Rogers EW, Feigenbaum H, Weyman AE. Incomplete mitral leaflet closure in patients with papillary muscle dysfunction. Circulation 1981; 63: 565 19-Otsuji Y, Handschumacher MD, Liel-Cohen N, et al. Mechanism of ischemic mitral regurgitation with segmental left ventricular dysfunction: three dimensional echocardiographic studies in models of acute and chronic progressive regurgitation. J Am Coll Cardiol 2001; 37: 641 20-XiaoH, Ror C, Fujimoto S, Gibson D. Natural history of abnormal conduction and its relation to prognosis in patients with dilated cardiomyopathy. Int J Cardiol 1996; 53: 163 21-Aaronson KD, Schwartz JS, Chen TM, Wong KL, Goin JE, Mancini DM. Development and prospective validation of a clinical index to predict survival in ambulatory patients referred for cardiac transplant evaluation. Circulation 1997; 95: 2660 41 22-Curry CW, Nelson GS, Wyman BT, et al. Mechanical dyssynchrony in dilated cardiomyopathy with intraventricular conduction delay as depicted by 3 D tagged magnetic resonance imaging. Circulation 2000; 101: E2 23-Gorcsan J, Mulukutla S, Wang H, Jacques D, Feldman AM. Measurement of left ventricular wall motion asynchrony in patients with left bundle branch block using tissue Doppler Echocardiography (abstr).J Card Fail 2000;6 (suppl 3):43 24-Gottipaty VK, Krelis SP, Lu F, et al. The resting electrocardiogram provides a sensitive and inexpensive marker or prognosis in patients with chronic congestive heart failure (abstr). J Am Coll Cardiol 1999; 33: 145 25-Unverferth DV, Magorien RD, Moeschberger ML, et al. Factors influencing the one year mortality of dilated cardiomyopathy.Am J Cardiol 1984 July 1;54(1): 147 26-Wyndham JR, Smith T, Meeran MR, Mammano R, Lewitsky S, et al. Epicardialactivation in patients with left bundle branch block. Circulation 1980; 61: 696 88 27-Prinzen FW, Augustijn CH, Arts T, et al. Redistribution of myocardial fiber strain and blood flow by asynchronous activation. Am J Physiol 1990; 259:H300 28-Prinzen FW, Hunter WC, Wyman BT, et al. Mapping of regional myocardial strain and work during ventricular pacing: experimental study using magnetic resonance tagging. J Am Coll Cardiol 1999; 33: 1735 29-Wyman BT, Hunter WC, Prinzen FW, et al. Mapping and propagation of mechanical activation in the paced heart with MRI tagging.Am J Physiol 1999; 276: H881 30-Grines CL, Bashmore TM, Boudoluas H, et al. Functional abnormalities in isolated left bundle branch block: the effect of interventricular asynchrony. Circulation 1989; 79:845 31-Yu C-M, Chau E, Sanderson JE; et al. Tissue Doppler echocardiographic evidence of reverse remodeling and improved chronicity by simultaneously delaying regional contraction after biventricular pacing therapy in heart failure. Circulation 2002; 105: 438 32-Xiao HB, Lee CH, Gibson DG. Effect of abnormal activation on the time course of left ventricular pressure in dilated cardiomyopathy.Br Heart J 1992;68:403 33-Burkhoff D, Oikawa RY, Sagawa K. Influence of pacing site on canine left ventricularcontraction.Am J Physiol 1986; 251: H428 34-Park RC, Little WC, O’Rourke RA. Effect of alteration of left ventricular activation sequence on the left ventricular end-systolic pressure volume relationship in closedchest dogs. Circ Res 1985; 57: 706 42 35-Heyndricks GR, Vantrimpont PJ, Rousseau MF, et al. Effects of asynchrony on miyokardial relaxation at rest and exercise in conscious dogs. Am J Physiol 1988; 254:H817 36-Ariel Y, Gassch WH, Bogen DK, et al. Load-dependent relaxation with late systolic volume steps:servo-pump studies in the intact canine heart. Circulation 1987; 75:1287 89 37-Baller D, Wolpers HG, Zipfel J, et al. Comparison of the effects of right atrial, right ventricular apex and atrioventricular sequential pacing on myocardial oxygen consumption and cardiac efficiency: a labaratory investigation. Pacing Clin Electrophysiol 1988; 11: 394 38-Owen CH, Esposito DJ, Davis JW, et al. The effect of ventricular pacing on ventricular geometry, function, myocardial oxygen consumption and efficiency of contraction in coscious dogs. Pacing Clin Electrophysiol 1988; 21: 1417 39-Brecker SJD, Gibson DG. What is the role of pacing in dilated cardiomyopathy? European Heart Journal 1996; 17: 819 40-Grines C, Bashore T, Boudoulas H, et al. Functional abnormalities in isolated left bundle branch block: the effect of interventricular asynchrony. Circulation 1989; 79: 845 41-Xiao HB, Lee CH, Gibson DG. Effects of left bundle branch block on diastolic function in dilated cardiomyopathy. Br Heart J 1991; 66: 443 42-Ellenbaugen KA, Kay GN, Willkof BL.Clinical Pacing and Defibrillation. WB Saunders 2nd Edition February 2000 43-Aurucchio A, Abraham WT Cardiac resynchronization therapy:current state of the art. Circulation 2004; 109:300 44-Auricchio A, Stellbrink C, Block M, et al. Effect of pacing chamber and atrioventricular delay on acute systolic function of paced patients with congestive heart failure. Circulation 1999; 99: 2993 45-Ishikawa T, Kimura K, Nhei T, et al. Relationship between diastolic mitral regurgitation and PQ iintervals of cardian function in patients implanted with DDD pacemakers. Pacing Clin Electrophysiol 1991;14:1797 46-Nishimura RA, Hayes DL, Holmes DR, Tajik AJ. Mechanism of hemodynamic improvement by a dual chamber pacing for severe left ventricular dysfunction: an acute Doppler catheterization hemodynamic study. J Am Coll Cardiol 1995; 25:281 90 47-Wish M, Fletcher RD, Gottdiener JS, Cohen AI. Importance of left atrial timing in the programming of dual chamber pacemakers. Am J Cardiol 1987; 60: 566 43 48-Abraham WT, Fisher WG, Smith AL, et al. Cardiac resynchronisation in chronic heart failure. N Engl J Med. 2002; 346: 1902 49-Auricchio A, Stellbrink C, Sack S. Long-term clinical effect of hemodynamically optimized cardiac resynchronisation therapy in patients with heart failure and ventricular conduction delay. J Am Coll Cardiol. 2002; 39: 2026 50-Cazeau S, Leclercq C, Lavergne T, et al. Effects of multisite biventricular pacing in patients with heart failure and intraventricular conduction delay. N Engl J Med. 2001; 344: 873 51-Young JB, Abraham WT, Smith AL, et al. Safety and efficacy of combined cardiac resynchronisation therapy and implantable cardioversion defibrillation in patients with advanced chronic heart failure. The Multicenter InSynch ICD Randomized Clinical Evaluation (MIRACLE ICD) trial. JAMA 2003; 289: 2685 52-Bristow MR, Feldman AM, Saxon LA, et al. Cardiac Resynchronisation Therapy (CRT) reduces complications, and CRT with implantable defibrillator (CRT-ICD) reduces mortality in chronic heart failure: the COMPANİON trial. American College of Cardiolgy 52nd Annual Scientific Session. 53-Auricchio A, Stellbrink C, Butter C, et al. Clinical efficacy of cardiac resynchronisation therapy using left ventricular pacing in heart failure patients stratified by severity of ventricular conduction delay. J Am Coll Cardiol. 2003; 42: 2109 54-SogaardP, Kim WY, Jensen HK, et al. Impact of acute biventricular pacing on left ventricular performance and volumes in patients with severe heart failure. Cardiology 2001; 1995: 173 55-Yu C, ChauE, Sanderson JE,et al.Tissue Doppler echocardiographic evidence of reverse remodeling and improved synchronicity by simultaneously delaying 91 regional contraction after biventricular pacing therapy in heart failure. Circulatio 2002; 105:438 56-Kawaguchi M, Murabayashi T, Fetics BJ, et al. Quantitation of basal dyssynchrony and acute resynchronization from left or biventricular pacing by novel echo-contrast variability imaging. J Am Coll Cardiol 2002;39:2052 57-Auricchio A, Ding J, Spinelli JC, et al.Characterization of left ventricular activation in patients with heart failure and left bundle branch block. Circulation. In press. 58-Porciani MC, Puglisi A, Colella A, et al. Echocardiographic evaluation of the effect of biventricular pacing: The Insync Italian Registry.Eur Heart J 2000;2(suppl J): J23 44 59-Oto A, Yıldırır E, Sade M, Batur K, Aksöyek G, Kabakçı G. Konjestif kalp yetersizliği olan hastalarda kalıcı kalp pilinin etkisi (Abst). Türk Kardiyoloji Derneği arşivi 2000;28(suppl): SB110 60-Blanc JJ, Etienne Y, Gilard M, et al. Evaluation of ventricular pacing sites in patients with severe heart failure: results of an acute hemodynamic study. Circulation 1997; 96: 3273 61-Saxon AL, De Marco T, Schafer J, Chatterjee K, Kumar NU; Foster E, et al Effects of biventricular stimulation for resynchronization on echocardiographic measures of remodeling. Circulation 2002; 105: 1304 62-Nelson GS, Berger RD, Fetics BJ, et al. Left ventricular or biventricular pacing improves cardiac function at diminished energy cost in patients with dilated cardiomyopathy and left bundle branch block. Circulation 2000; 102: 3053 63-Kass DA, Chen CH, Curry C, et al. Improved left ventricular mechanics fom acute VDD pacing in patients with dilated cradiomyopathy and left ventricular conduction delay. Circulation 1999; 99: 1567 64-Auricchio A, Stellbrink C, Block M, et al. Effect of pacing chamber and 92 atrioventricular delay on acute systolic function of paced patients with congestive heart failure. Circulation 1999; 99: 2993 65-Nelson GS, Curry CW, Wyman BT, et al. Predictors of systolic augmentation from left ventricular preexcitation in patients with dilated cardiomyopathy and intraventricular conduction delay. Circulation 2000; 101: 2703 66-Oğuz E, Dağdeviren B, Bilsel T, et al. Dilate kardiyomiyopatili hastalarda atriyobiventriküler stimulasyonun klinik durum ve kardiyak performansa etkisi (Abst). Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi 2000; 28 (suppl): SB111 67-Alonso C, Leclerq C, Victor F, et al. Electrocardiographic predictors of long term clinical improvement with multisite biventricular pacing in advanced heart failure . Am J Cardiol 1999; 84: 1417 68-SOLVD investigators. Effect of enalapril on survival in patients with reduced ejection fractions and congestive heart failure. N Engl J Med. 1991; 325: 293 69-Packer M, Bristow MR, Cohn NJ, et al. The effect of carvedilol on morbidity and mortalitiy in patients with chronic heart failure. N Engl J Med. 1996; 334: 1349 70-CIBIS-II investigators and committes. The Cardiac Insufficiency Bisoprolol Study II. A randomised trial. Lancet 1999; 353: 9 71-MERIT-HF Study group. Effect of Metoprolol CR/XL in chronic heart failure: Metoprolol CR/XL Randomised Intervention Trial in Congestive Heart Failure. Lancet 1999; 353:2001 72-Packer M, Coats AJS, Fowler MB, et al. Effect of carvedilol on survival in severe chronic heart failure. N Engl J Med. 2001; 344: 1651 73-Packer M, Antonopoulos GV, Berlin JA, et al. Comperative effects of carvedilol and metoprolol on left ventricular ejection fraction in heart failure: result of a metaanalysis. Am Heart J. 2001; 141: 899 74-Auricchio A, Spinelli JC, Trautmann SI, et al. Effect of resynchronization therapy on ventricular remodeling. J Card Fail 2000; 8: S549 93 75-St John Sutton MG, Plappert T, Abraham WT, et al. Effect of cardiac resynchronization therapy on left ventricular size and function in chronic heart failure patients. Circulation 2003; 107: 1985 76-Abraham WT, Fisher WG, Smith AL, et al. Cardiac resynchronisation in heart failure. N Engl J Med. 2002; 346: 1845 77-Leclerq C, Cazeau S, Le Breton H, et al. Acute hemodynamic effects of biventricular DDD pacing in patients with end-stage failure. J Am Coll Cardiol 1998; 32:1825 78-Auricchio A, StellbrinK C, Sack S, et al. Long-term clinical effect of hemodynamically optimized cardiac resyncronisation therapy in patients with heart failure and ventricular conduction delay. J Am Coll Cardiol 2002; 39. 2026 79-Linde C, Leclercq C, Rex S, et al. Long- term benefits of biventricular pacing in congestive heart failure:results from the multisite stmulation in cardiomyopathy (MUSTIC) study. J Am Coll Cardiol 2002; 40. 111 80-Cazeau S, Ritter P, Lazarus A, et al. Multisite pacing for end-stage heart failure: early experience. PACE 1998; 21: 239 81-Young JB, Abraham WT, Smith AL, et al. Safety and efficacy of combined cardiac resynchronization therapy and implantable cardioversion defibrillation in patients with advanced chronic heart failure. The Multicenter Insync ICD Randomized Clinical Evaluation (MIRACLE ICD) Trial. JAMA 2003; 289: 82-Saxon LA, Boehmer JP, Hummel J, et al. Biventricular pacing in patients with congestive heart failure: Two prospective randomized trials. The VIGOR CHF and CONTAK CHF Investigators. Am J Cardiol 1999; 83: 120D 83-Uretsky BF, Sheahan RG. Primary prevention of sudden cardiac death in heart failure. Will the solution be shocking? J Am Coll Cardiol 1997; 30: 1589 46 84-Leclerq C, Cazeau S, Ritter P, et al. A pilot experience with permanent biventricular pacing to treat advanced heart failure. Am Heart J 2000; 6: 862 94 85-Packer M, Carver JR, Rodeheffer RJ, et al.Effect of oral milrinone on mortality in severe chronic heart failure. The PROMISE study research group. N Engl J Med. 1991; 325. 1468 86-Elis A, Bental T, Kimchi O, Ravid M, Lishner M. Intermittent dobutamine treatment in patients with chronic refractory congestive heart failure: a randomized doubleblind, placebo controlled study. Clin Pharm Ther. 1998; 63. 682 87-Hamdan MH, Zagrodzky JD, Joglar JA, et al. Biventricular pacing decreases sympathetic activity compared with right ventricular pacing in patients with depressed ejection fraction. Circulation 2000; 102: 1027 88-Oğuz E, Akyol A, Erdinler İ, Gürkan K, Ulufer T. Biventriküler kalp pili tedavisinin kalp hızı değişkenliği üzerine etkisi. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi 2001; 29: SB 205 89-Bristow M, Feldman A, Saxon LA. Cardian resynchronization therapy reduces hospitalization and cardiac resynchronization therapy and implantable defibrillator reduces mortality in chronic heart failure: results of the COMPANION Trial . American College of Cardiology 52nd Annual Scientific Session 90-Cleland JGF, Daubert JC, Erdmann E, et al. The CARE_HF study (Cardiac Resynchronization in Heart Failure study): European Journal of Heart Failure, 7 (2005): 205-214; 243-251. 91-Fauchier C, Marie O, Casset-Serano D, et al. Reliability of QRS duration and morphology on surface electrocardiogram to identify ventricular dyssynchrony in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy. Am J Cardiol 2003; 92(3): 341 92-Porciani MC, Puglisi A, Colella A, et al., on behalf of the InSync Italian Registry Investigators. Echocardiographic evaluation of the effect of biventricular pacing: the InSync Italian Registry. Eur Heart J Suppl 2000;2 Suppl J:J23–30. 95 93-Rouleau F, Merheb M, Geffroy S, et al. Echocardiographic assessment of the interventricular delay of activation and correlation to the QRS width in dilated cardiomyopathy. Pacing Clin Electrophysiol 2001;24:1500–6. 94-Pitzalis MV, Iacoviello M, Romito R, et al. Cardiac resynchronization therapy tailored by echocardiographic evaluation of ventricular asynchrony. J Am Coll Cardiol 2002;40:1615–22. 95-Breithardt OA, Stellbrink C, Kramer AP, et al. Echocardiographicquantification of left ventricular asynchrony predicts an acute hemodynamic benefit of cardiac resynchronization therapy. J Am CollCardiol 2002;40:536–45. 96-Kawaguchi M, Murabayashi T, Fetics BJ, et al. Quantitation of basal dyssynchrony and acute resynchronization from left or biventricular pacing by novel echo-contrast variability imaging. J Am Coll Cardiol 2002;39:2052–8. 97-Yu CM, Lin H, Zhang Q. High prevalence of left ventricular systolic and diastolic asynchrony in patients with congestive heart failure and normal QRS duration. Heart 2003;89:54–60. 98-Bax JJ, Molhoek SG, van Erven L, et al. Usefulness of myocardial tissue Doppler echocardiography to evaluate left ventricular dyssynchrony before and after biventricular pacing in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy. Am J Cardiol 2003;91:94–7. 99-Bax JJ, Marwick TH, Molhoek SG, et al. Left ventricular dyssynchrony predicts benefit of cardiac resynchronization therapy in patients with end-stage heart failure before pacemaker implantation. Am J Cardiol 2003;92:1238–40. 100-Ansalone G, Giannantoni P, Ricci R, et al. Doppler myocardial imaging in patients with heart failure receiving biventricular pacing treatment. Am Heart J 2001;142:881–96. 101-Garrigue S, Reuter S, Labeque JN, et al. Usefulness of biventricular pacing in patients with congestive heart failure and right bundle branch block. Am J Cardiol 2001;88:1436–41 96 102-Heimdal A, Stoylen A, Torp H, Skjaerpe T. Real-time strain rate imaging of the left ventricle by ultrasound. J Am Soc Echocardiogr 1998;11:1013–9. 103-D’hooge J, Heimdal A, Jamal F, et al. Regional strain and strain rate measurements by cardiac ultrasound: principles, implementation and limitations. Eur J Echocardiogr 2000;1:154–70. 104-Pan C, Hoffmann R, Kuhl H, Severin E, Franke A, Hanrath P. Tissue tracking allows rapid and accurate visual evaluation of left ventricular function. Eur J Echocardiogr 2001;2:197–202. 105- Jeroen J.Bax,Gerardo Ansalone, Ole A. Breithardt, Genevieve Derumeaux, Christophe Leclercq, Martin J. Schalij, Peter Sogaard, MD, Martin St. John Sutton, Petros Nihoyannopoulos, Echocardiographic Evaluationof Cardiac Resynchronization Therapy: Ready for Routine Clinical Use? JACC Vol. 44, No. 1, July 7, 2004: 1–9 106-Ansalone G, Giannantoni P, Ricci R, Trambaiolo P, Fedele F, Santini M. Doppler myocardial imaging to evaluate the effectiveness of pacing sites in patients receiving biventricular pacing. J Am Coll Cardiol2002;39:489 107-Sogaard P, Egeblad H, Pedersen AK, et al. Sequential versus simultaneous biventricular resynchronization for severe heart failure: evaluation by tissue Doppler imaging. Circulation 2002;106:2078–84. 108-Morris-Thurgood JA, Turner MS, Nightingale AK, et al. Pacing in heart failure: improved ventricular interaction in diastole rather than systolic resynchronization. Europace 2000;2:271–5. 109-Garrigue S, Jais P, Espil G, et al. Comparison of chronic biventricular pacing between epicardial and endocardial left ventricular stimulation using Doppler tissue imaging in patients with heart failure. Am J Cardiol 2001;88:858–62. 110-Dec GW Fuster V.Medical progress: Idiopathic dlated cardiomyopathy. N Engl J Med 1994 Dec 8;331(23):1564-75 111-Rowan R, Maesk MA, Billingham ME. Ultrastructural morphometric analysis of endomyocardial biopsies. Am J Cardivasc Pathol 1988;2:137-44 97 112-BrislowRB,MestroniL Bohlmeyer TJ, Gilbert EM:Dilated cardiomyopathies. IN: Hurst’s the Heart, 10th ed. New York McGraw Hill. 2001;1953 113-Sole MJ, Liu P. Viral myocarditis:A paradigm for understanding pathogenesis and treatment of dilated cardiomyopathy. J Am Coll Cardiol 1993;2(supplA):99A-105A 114-Kapoor AS: The spectrum of cardiomyopathies. In:Kapoor AS, Laks H, Schoeder JS, Yacoub MH. Cardiomyopathies and Heart-Lung Transplantation New York: McGraw Hill, 1991;11 115-Gras D, Mabo P, Tang T, et al. Multisite pacing as a supplemental treatment of congestive heart failure: preliminary results of the Medtronic Inc. InSync study. Pacing Clin Electrophysiol 1998;21:2249–55. 116-Stellbrink C, Breithardt OA, Franke A, et al. Impact of cardiac resynchronization therapy using hemodynamically optimized pacing on left ventricular remodeling in patients with congestive heart failure and ventricular conduction disturbances. J Am Coll Cardiol 2001;38:1957–65. 117-Stefano Ghioa, CristinaConstantina, Catherine Klersyb, Alessandra Serioa, Alessandra Fontanaa, Carlo Campanaa, Luigi Tavazzi. Interventricular and intraventricular dyssynchrony are common in heart failure patients, regardless of QRS duration European Heart Journal (2004) 25, 571–578 118-Hugues Bader, Stephane Garrigue, Stephane Lafitte, Sylvain Reuter, Pierre Jaı¨s,Michel Haı¨ssaguerre,Jacques Bonnet,Jacques Clementy, Raymond Roudaut. Intra-Left Ventricular Electromechanical Asynchrony A New Independent Predictor of Severe Cardiac Events in Heart Failure Patients. J Am Coll Cardiol 2004;43: 248-56 119-Auricchio A, ing J, Spinelli JC, Kramer AP, Salo RW, Hoersch W, KenKnight BH, Klein HU. Cardiac resynchronization therapy restores optimal atrioventricular mechanical timing in heart failure patients with ventricular conduction delay. J Am Coll Cardiol 2002;39:1163-9 98 120-Achilli A, Sassara M, Ficili S, Pontillo D, Achilli P, Alessi C, De Spirito S, Guerra R, Patruno N, Serrs F. Long-term efectiveness of cardiac resynchronization therapy in patients with refractory heart failure and narrow QRS. J Am Coll Cardiol 2003;42:2117-24 99