Enerji metabolizması:

advertisement
Enerji metabolizması:
I. Mitokondri
enerji = ATP
•
Sitosolde meydana gelen bazı reaksiyonlar ile enerjice zengin karbohidrat
moleküllerinin kısmi oksidasyonundan ortaya çıkan enerji ATP yapımında
kullanılmaktadır.
•
Enerji elde edilmesi etkin bir metot olarak hayatın başlangıcının çok erken fazında
ortaya çıkmıştır. Bu işlev membranlara dayanmaktadır ve hücrelerin çok değişik
kökenlerden enerji edinmelerine olanak verir. Örneğin, bu işlev yiyeceklerden (gıda
moleküllerinden) bol miktarda ATP üretmek için oksijen kullandığımız aerobik
solunumda olduğu gibi, fotosentezde de ışık enerjisinin kimyasal bağ enerjisine
dönüşümünde merkezi bir rol oynar.
Serbest enerji ATP deki yüksek enerjili fosfoanhidrit bağlarının birinin hidrolizi ile
sağlanır:
ATP + H2O
∆G= -7.3kCal/mol
Eğer 2 fosfoanhidrit bağı hidroliz olursa:
∆G= -14.6kCal/mol
ADP +Pi + H
• Adenosin -tri-fosfat
ATP 2 yolla elde edilir:
1.
Substrat düzeyinde fosforilasyon (zarsız ortamda). Enzim organik
moleküldeki P grubunu ADP’ye ekleyerek ATP yapar.
2. Kemiozmotik fosforilasyon (zara bağlı)
•
•
Prokaryotlarda ATP üretmek için kullanılan yer hücre zarıdır.
Ökaryotik hücrelerde hücre zarı taşınma işlevleri için ayrılmıştır.
Enerji-çevrimi organelleri içindeki spesialize olmuş membranlarda
gerçekleşir.
•
Membranla sarılı organeller, tüm ökaryotik organizmaların (mantarları,
hayvanları ve bitkileri içeren) hücrelerinde bulunan mitokondriler ve sadece
bitkilerde meydana gelen, daha çok kloroplastlar olmak üzere, plastidlerdir.
Elektron mikrograflarında mitokondrilerin ve kloroplastların en göze çarpan
morfolojik özelliği içerdikleri bol miktarda internal membrandır. Bu internal
membran hücre ATP’sinin çoğunu üreten elektron transport işlemlerinin yaygın
bir takımı için şebekeyi sağlar.
•
Güneş enerjisi veya gıda maddelerinin
oksidasyonundan çıkan enerji ilk
olarak bir membranın iki tarafı
arasında bir elektrokimyasal proton
gradiyentini yaratmak için
kullanılmaktadır. Bu gradiyent bir
enerji kökeni olarak iş görmekte ve
mitokondrilerde, kloroplastlarda ve
bakterilerde enerji gerektiren değişik
birçok reaksiyonları yürütmek için
kullanılmaktadır.
A) Mitokondri kimyasal yakıtlardan enerji çevrimi yapar. (B) Kloroplastlar
güneş enerjisinden enerji çevrimi yaparlar. Girenler parlak yeşil, ürünler mavi ve
elektron akım yolu kırmızı oklar ile gösterilmektedir. Protein komplekslerinden
(oranj) her biri bir membranda gömülü bulunmaktadır.
Kloroplastın iki fotosistemi tarafından ortaya konan elektron hareketi kuvveti,
kloroplasta H2O’dan karbohidrata elektron transferi yeteneğini sağlar ve bu, bir
mitokondrideki enerjetik olarak uygun yöndeki elektron transferine ters yönde
gelişmektedir. Böylece karbohidrat molekülleri ve O2 mitokondri için giriş molekülleri
olmasına rağmen, bu moleküller kloroplastlarda son ürünlerdir.
Oksijensiz ortamda net
enerji kazancı 2 ATP dir.
Bu verimsizdir çünkü
mayalanma ürünleri
içinde çok sayıda enerji
saklı kalır. (Günümüzde
hala bazı canlılar bunu
sürdürür)=
fermentasyon
Anaerobik bakterilerde “Elektron
taşıma zincirleri” ana enerji kaynağı
olarak fermente olmayan molekülleri
kullanma olanağı sağlamıştır.
1.
2.
BASAMAK: Hücre içi asitleşmeyi önlemek
için hücreden dışarı H+ pompalayan zar
proteinlerinin (pompa) evrimi. Bu
pompalardan biri ATP hidrolizinden enerji
üretebilmiş ve günümüzün ATPsentetazı nın
atası olabilir.
BASAMAK: Zamanla ATP hidrolizine gerek
duymadan H salınabilmesi gerçekleşerek,
ATP hücre içi reaksiyonlarda kullanılmış
olabilir. Bu tip baskılar H taşınması için
gerekli enerji kökenini elektron
taşınmasından sağlayabilecek zara bağlı
proteinlerin oluşumunu indüklemiş olabilir.
Bu proteinler ortamdaki organik asitleri
kullanıyor olabilirlerdi. Çünkü günümüzdede
örnekleri vardır: Formik asitte yetişen bazı
bakteriler elektronlarının formik asitten
fumarata taşınmasından doğan az miktardaki
redoks enerjisini kullanarak H pomplarlar.
3. BASAMAK: Sonuçta bazı bakteriler kendi
iç pH’larını korumak için daha çok
redoks enerjisi kazandıracak etkin H
pompalayan elektron taşıma sistemleri
geliştirmişlerdir. Bu durumda her iki tip
H pompasını da taşıyan bakteriler üstün
durumdaydı. Bu hücrelerde ileri
derecede H pompalanmasıyla elde
edilen büyük bir elektrokimyasal
gradiyent oluşmaktaydı, burada ATP ile
işletilen H pompası içinden protonların
gerisingeriye hücre içine sızmasına yol
açmış ve bu şekilde ters yönde işlettiği
bu sistemin ATP oluşturmak üzere ATP
sentaz olarak iş görmesini sağlamıştır.
Bu tip bakteriler ortamda gittikçe azalan
fermente edilebilir besinlere daha az
gerek duyduğu için kendi komşularının
yok olması pahasına çoğalmışlardır.
• Bu kademeler ilkel hücrelerde hücre içi nötral pH’nın korunması
ve enerji depolanması sorununu çözmüştür.
• Ancak, ortamdaki organik besin maddelerinin hızla tüketilmesi
organizmaların şeker üretimi için alternatif bir C kaynağı
bulmaları gerektiği anlamına gelmekteydi. Atmosferdeki CO2’ bol
bir C kaynağı olsa bile CO2’den her bir CH2O ünitesinin ortaya
konması için yüksek enerjili elektronların sağlanması gerekir.
SİTOPLAZMA
MİTOKONDRİ yunanca "iplik şeklinde granül" anlamına gelir.
Mitokondri ökaryotik hücrelerin enerji üretimi görevini üstlenen
kendi DNA’sına sahip sitoplazmik bir organeldir.
1. Sayıları enerji ihtiyacına göre, hücreden hücreye değişir,
2. 1-7 mikrometre uzunluğunda çubuk şeklinde veya 2-3 mikrometre
çapında küresel yapılardır.
3. Her insan hücresinde yaklaşık 1700 mitokondri bulunur.
4. Mitokondriyal proteinlerin % 2'si mitokondriyal genom tarafından
sentezlenirken,
5. % 98'i nüklear genom tarafından sentezlenerek, mitokondriye
taşınır.
Farklı dokulardaki bulunma tarzı
Mitokondri plastisitesi
Human mitochondrial genome encodes 13 subunits of respiratory chain complexes:
seven subunits (ND 1–6 and 4L) of complex I, cytochrome b (Cyt b) of complex III, the
COX I–III subunits of cytochrome oxidase or complex IV, and the ATPase 6 and 8
subunits of FOF1 ATP synthase. MtDNA also encodes 12S and 16S rRNA genes and 22
tRNA genes. The abbreviated amino acid names indicate the corresponding amino
acid tRNA genes. The outer strand is heavy-chain DNA and the inner one light-chain
DNA. OH and OL are the replication origins of the light and heavy chain, respectively,
while PH and PL indicate the transcription sites.
Mitokondri
•
ENERJİ
Mitokondriler ökaryotik hücrelerin sitoplazmik hacminin önemli bir
kısmını işgal eder ve kompleks hayvanların evriminde esansiyel
olmuşlardır. Mitokondriler olmasaydı, hayvan hücreleri tüm ATP’leri
için anaerobik glikolize bağımlı kalacaklardı. Şeker metabolizması
mitokondrilerde tamamlanmaktadır: mitokondri içine pirüvat
alınmakta ve burada oksijen ile CO2 ve H2O’ya okside edilmektedir.
Bu işlem tek başına glikolizden elde edilenden 15 kat daha fazla
ATP yapılmasına yol açar.
İç yapısı:
•
•
•
•
dış zar,
iç zar,
krista (iç zar kıvrımları)
matriks
Dış zar
•
Lipid bilayer içinde büyük sulu kanallar oluşturan ve porin diye
adlandırılan bir transport proteininin çok sayıda kopyalarını içerir. Bu
nedenle bu zar küçük proteinleri de içine alan 5000 dalton veya
daha az molekül ağırlığına sahip tüm moleküllere geçirgen olan bir
eleği andırır. Bu tip moleküller intermembran aralığa geçebilir; fakat
bunların çoğu impermeabıl olan (geçirgen olmayan) iç zarı
geçemezler. Bu nedenle, içerdiği küçük moleküllerle intermembran
aralık kimyasal olarak sitosole ekivalent olmasına rağmen, matriks
kısmı bu moleküllerin içinden ileri derecede seçilmiş olanlarını
içermektedir.
İç Zar
•
İç zarın geçirgen olmaması nedeniyle, nüklear genom tarafından
sentezlenen proteinlerin ve metabolitlerin matrikse taşınımı için
spesifik mekanizmalar mevcuttur. İç zara gelen yağ asidi, aminoasit
ve karbonhidratlardan oksidatif yıkımla yüksek enerjili ATP
sentezlenerek, hücrenin enerji ihtiyacı sağlanır. İç zarın lipid bilayeri
iki yerine dört yağ asidi içeren ve zarı özellikle iyonlara impermeabıl
yapan “çift” fosfolipid Kardiyolipin’den yüksek bir oranda içerir.
mitokondri iç zarı
hücre zarı
Kardiyolipinde 2 yağ asiti zinciri bir alkol gruba bağlı olmaksızın bir gliserol
aracılığıyla birbirine bağlanır.
İç zar
•
•
Bu zar aynı zamanda, matrikste konsantre olmuş birçok
mitokondriyel enzimler tarafından gerek duyulan moleküllere veya
metabolize edilen küçük moleküllere selektif olarak geçirgenliği
sağlayan değişik transport proteinleri içerir.
Solunum zincirine ilişkin enzimler iç mitokondri membranında
gömülüdürler ve hayvan hücreleri ATP’sinin çoğunu üreten,
oksidatif fosforilasyon işlevi burada yapılır.
Matriks
• Matriks, asetil CoA oluşturmak üzere pirüvat ve yağ
asitlerini metabolize eden ve sitrik asit döngüsünde asetil
CoA’yı okside eden enzimleri içermektedir.
•
Matriksdeki enzimler: piruvat dehidrogenaz, sitrik asit siklusu
enzimleri, üre siklusu ve aa metabolizması ile yağ asidi βoksidasyon yolu enzimleri ve metabolitleri.
Sitrik asit döngüsü
=Krebs döngüsü
MATRİKS
Sitrik asit döngüsü
TOPLAM
3 NADH
1 GTP
1 FADH2
2 CO2
1 ATP
GTP
Flavin adenin–di-nükleotit
•
•
•
•
(Pirüvat glukoz ve diğer şekerlerden oluşur, yağ asitleri ise
yağlardan gelir.
Bu iki molekül iç mitokondri membranından içeri alınırlar ve daha
sonra mitokondri matriksinde yerleşmiş enzimler yardımı ile
önemli metabolik ara ürün olan asetil CoA’ya çevrilirler.
Asetil CoA’daki asetil grupları, sitrik asit döngüsü yolu ile
matrikste okside edilmektedir. Bu döngü asetil CoA’daki karbon
atomlarını, hücreden bir atık madde olarak uzaklaştırılan CO2’ye
çevirir. En önemli olarak bu döngü, aktive edilmiş taşıyıcı
moleküller olan NADH ve FADH2 tarafından taşınan yüksek
enerjili elektronları ortaya koyar.
Bu yüksek enerjili elektronlar daha sonra iç mitokondriyel
membrana taşınır ve orada elektron transport zincirine katılır;
NADH ve FADH2’den elektronların kaybı devam eden oksidatif
metabolizma için gerekli olan NAD+ ve FAD+’yi yeniden ortaya
koyar (rejenere eder).
Süreç
• Yakıt : pirüvat yada yağ asitleri.
NAD+ + 2H (2H++2e-)
NADH + H+
NAD+ elektron alarak NADH’a redüklenir
elektron ekivalentleri
•
Yüksek enerjili elektronlar bir sarı hidrojen atomu üzerinde iki kırmızı nokta olarak
gösterilmektedir. Bir hidrit iyon (H–,bir hidrojen atomu ve bir ekstra elektron )
NADH’tan uzaklaşmakta ve bir proton ile iki yüksek enerjili elektrona çevrilmektedir:
H– Æ H+ + 2 e–.
Asetil coA
Aktive olmuş taşıyıcı moleküldür. Bu moleküller
yüksek enerji bağlı ve kolay transfer edilecek kimyasal
gruplar taşırlar . AcoA , asetil grubu taşımaktadır.
Pirüvat ve yağ asitleri mitokondriye girerler
(şeklin altında) ve asetil CoA’ya çevrilirler.
Sonra asetil CoA, NAD+’ı NADH’a
redükleyen (ve FAD’ı FADH2’ye
gösterilmemiştir) sitrik asit döngüsü
tarafından metabolize edilmektedir.
Oksidatif fosforilasyon işlevinde, NADH’taki
(ve FADH2’deki) yüksek enerjili elektronlar
daha sonra iç mitokondriyel membranda yer
alan elektron transport zinciri boyunca
oksijene (O2) geçmektedir. Bu elektron
transportu, ATP sentaz tarafından ATP
üretimini gerçekleştirmek için kullanılan, iç
membranda karşıdan karşıya bir proton
gradiyenti ortaya koyar.
Glikoliz yolu ile sitosolde ortaya konan
NADH’da elektronları solunum zincirine
geçirir (gösterilmedi). NADH iç mitokondri
membranını geçemediği için, sitosolik
NADH’tan elektron transferi, mitokondri
içine diğer redüklenmiş bileşiği taşıyan
birkaç “mekik” sisteminden biri yolu ile
indirekt olarak yapılmaktadır; okside
olduktan sonra bu bileşik, tekrar NADH ile
redükleneceği siklusa geri gelir.
Glikolisis ve sitrik asit
döngüsü bir çok önemli
biyomoleküllerin sentezi için
gerekli prekürsörleri sağlar
•
Mitokondri tarafından katalizlenen ana net enerji dönüşümü.
Oksidatif fosforilasyonun bu işlevinde, iç mitokondriyel membran, NADH
(ve FADH2) oksidasyonundan bir ana bölüm enerjiyi ATP’deki fosfat
bağ enerjisi şekline çevirerek, bir formdaki kimyasal bağ enerjisini diğer
forma çeviren bir aygıt olarak iş görür.
Oksidatif fosforilasyon
•
•
Oksidatif fosforilasyon, elektron taşıyıcılarının protein
molekülleri ile yakın ilşkileri sayesinde gerçekleşir. Solunum
zinciri boyunca proteinler elektronlara öyle yol gösterirler ki,
hiçbir kısa devre olmadan, elektronlar bir enzim kompleksinden
diğerine sırasal olarak taşınır.
Elektronların transportu, enerji dönüşümü yapan protein
pompalarındaki allosterik değişimle olduğu gibi, yönlenmiş H+
alınımı ve serbest bırakılması ile eşleşmektedir. Bu elektron akışı
sırasında iç zarda matriksten zar aralığına H+ pompalanır. Bunun
sonucunda:
• İç mitokondri zarının iki yüzü arasında, pH’ın genel olarak 7’ye yakın olan
sitosolden daha yüksek bir pH gradiyentini ortaya çıkar.
• Bu H+ göçü, iç mitokondri membranında karşıdan karşıya iç tarafı negatif ve
dış tarafı pozitif olan (pozitif iyonların net olarak dışarı akışının bir sonucu
olarak) bir voltaj gradiyenti (membran potansiyeli) ortaya koyar.
•
İç mitokondri zarında karşıdan karşıya yaratılan total proton hareket kuvveti zar potansiyelinden
dolayı ortaya çıkan büyük bir kuvvet ve H+ konsantrasyonu gradiyentinden (∆pH) dolayı oluşan
küçük bir kuvvetten oluşmaktadır. Her iki kuvvet matriks içine H+ (protonu) sürmek için iş görür
.
•
Elektron transport zinciri boyunca yüksek enerjili bir elektron yol aldıkça,
ortama bırakılan enerjinin bir kısmı protonları (H+) matriksten dışarı
pompalayan üç adet enzim kompleksini işletmek için kullanılmaktadır. İç
mitokondri membranında karşıdan karşıya oluşturulan elektrokimyasal
proton gradiyenti, matrikste ADP ve Pi’tan ATP sentezlemek için H+ akış
enerjisini kullanan bir transmembran protein kompleksi olan ATP sentaz
içinden H+’ın (protonun) gerisin geri içeri girmesini sağlar.
ATP sentaz
•
ATP Sentaz. Bu enzim F0 ve F1 ATPaz diye de adlandırılmaktadır, 500.000 daltondan daha büyüktür.
Enzim F1 ATPaz diye adlandırılan bir baş kısım ve F0 diye adlandırılan bir transmembran H+
taşıyıcıdan oluşmaktadır. F1 ve F0’ın her ikisi de şekilde gösterildiği gibi, birden çok alt birimden
oluşmaktadır. Rotasyon yapan bir sap, membranda 10 ile 14 c subunitlerinden (kırmızı) oluşmuş bir
halkadan oluşan rotor ile döner. Stator (yeşil), uzamış bir kol yaratan diğer subunitlere bağlanmış,
transmembran α subunitlerinden oluşmaktadır. Bu kol, başı oluşturan 3α ve 3β subunitlerinden
oluşan bir halkaya statörü sabitleştirir.
•
Elma şekerine (lolipop) benzeyen ve
6 subunitten enzimatik kısım, iç
mitokondri membranının matriks
tarafına yönelmiştir. Bu baş kısım,
uzamış bir kol tarafından “statör”
oluşturan bir grup transmembran
proteine bağlanır. Bu statör, 10 ile
14 arası identik transmembran
protein subunitleri halkasından
oluşan bir “rotor”la kontakt
halindedir. Stator-rotor kontaktında
oluşan dar bir kanal içinden
protonlar geçerken, protonların
hareketi rotor halkasının dönmesine
neden olur. Bu dönme aynı
zamanda rotora bağlı bir sapı da
çevirir (Şekil ’deki mavi) ve bu da
elma şekeri başı içinin hızla
dönmesine neden olur.
• Proton Gradiyenti ile İç Membranda Karşıdan
Karşıya Eşleşmiş Transport olur
•
Elektrokimyasal proton gradiyenti ile işletilen tek işlev ATP sentezi değildir.
Mitokondrilerde, pirüvat, ADP ve Pi gibi birçok yüklü küçük moleküller
sitosolden matriks içine pompalanmaktadır; ATP gibi diğerleri ise aksi yönde
taşınır. Bu molekülleri bağlayan taşıyıcı proteinler, kendi transportlarını
mitokondri matriksi içine enerjetik olarak elverişli olan H+ akışına
eşleştirebilirler. Böylece örneğin, pirüvat ve inorganik fosfat (Pi), matriks
içine geçerken, H+ ile birlikte içeri doğru ko-transport olmaktadır.
•
Buna karşın, tek bir taşıyıcı proteinle ADP ters yönlerde olmak üzere
ATP ile ko-transport olmaktadır. ATP molekülü ADP’den bir fazla negatif
yüke sahip olduğu için, her bir nükleotid değişimi total olarak bir negatif
yükün mitokondriden dışarı hareketine neden olmuş olur. Bu nedenle bu
ADP-ATP ko-transportu zarın iki tarafındaki voltaj farkı tarafından
işletilmektedir.
Mitokondri iç zarı NADH a geçirgen
değildir
Sitosolik NADH ların
elektronları mit elektron
transport sistemine nasıl
geçer?
Elektron mekikleri
sayesinde başarılır.
malat-aspartat mekiği:
Alfa-ketoglutarat-malat
antiportu
başlangıç
OAA önce asp. e
dönüşür o da
glutamat ile yer
değiştirir.
matriks
Proton Gradiyentleri Hücre ATP’sinin Çoğunu
Üretir
•
•
•
Bir glukoz molekülü başına, glikolizis kademesi tek başına net verim
olarak 2 molekül ATP ortaya koyar (oksijen yokluğunda meydana gelen
fermantasyon ile aynı)
Oksidatif fosforilasyon sırasında, mitokondrilerde üretilen NADH ve FADH
tarafından transfer edilen elektronların sağladığı enerjiyle ATP sentezi
eşleşmiştir.
Sonuç olarak, bir hayvan hücresinde, glukozun oksidasyonundan
üretilen ATP’nin büyük çoğunluğu, mitokondri membranındaki
kemiosmotik mekanizmalar ile üretilmektedir.
net ATP?
BİR MOLEKÜL GLİKOZUN OKSİDASYONUNDAN ÇIKAN NET ÜRÜNLER
Sitosolde (glikoliz olayı)
1 glukoz Æ 2 pirüvat + 2 NADH +2 ATP
Mitokondride (pirüvat dehidrogenaz ve sitrik asit siklusu)
2 pirüvat Æ 2 asetil CoA + 2 NADH
2 asetil CoA Æ 6 NADH + 2 FADH2 + 2 GTP
Mitokondride net sonuç
2 pirüvat Æ 8 NADH + 2 FADH2 + 2 GTP
Her Bir NADH molekülünün
oksitlenmesine karşılık yaklaşık
10 proton pompalanmaktadır
ATP üretimi: her bir NADH ve FADH molekülünün
oksitlenmesi için 2 elektron taşıma sisteminde taşınır ve
moleküler oksijenin (1/2 O2) bir atomu suya indirgenir.
Özet
•
•
Mitokondri hücresel oksidasyonların çoğunu yürütür ve hayvan
hücrelerindeki ATP’nin çoğunu üretir. Mitokondri matriksi, pirüvat ve
yağ asitlerini asetil CoA’ya çeviren ve asetil CoA’yı sitrik asit siklusu
yolu ile okside eden enzimleri içeren çok sayıda değişik enzimleri
içermektedir. Bu oksidasyon reaksiyonları ile büyük miktarlarda
NADH (ve FADH2) üretilmektedir.
NADH ve FADH2 ile taşınan reaktif elektronlar ile moleküler
oksijenin birleşmesinden elde edilebilir enerji, mitokondri iç
membranında yer alan ve solunum zinciri diye adlandırılan, bir
elektron transport zinciri ile kazanılmaktadır.
Özet
•
•
Solunum zinciri, bir transmembran elektrokimyasal proton (H+)
gradiyenti yaratmak için, matriksten dışarı, H+ pompalar. Proton
gradiyentine hem bir membran potansiyeli hem de bir pH farkı katkı
sağlamaktadır. Dışarı pompalanan bu protonlar, gerisin geriye
matriks içine (iç membrandan geçerek) akarken ortaya çıkan büyük
miktarda serbest enerji, ATP sentaz tarafından ATP üretimi için
kullanılmaktadır.
Transmembran elektrokimyasal gradiyent aynı zamanda, hücre ATP
havuzunu hayli yüklü (dolu) tutan, mitokondri ve sitosol arasında
etkin bir ATP-ADP değişimini içeren belli metabolitlerin mitokondri iç
membranındaki aktif transportunu yürütmek için de kullanılmaktadır.
ATP’nin kendi hidroliz ürünlerine (ADP ve Pi) göre yüksek oranda
yer alması hücrenin enerji isteyen çok sayıda işlevlerini yürütmek
için bu hidroliz reaksiyonuna yol vererek, ATP hidrolizi için serbest
enerji değişimini son derece elverişli hale getirir.
Elektronlar NADH’dan moleküler O2’e akar
•
Lipid bilayer membranda gömülü olan
bir elektron transport zinciri boyunca
bir elektron geçerken, her bir
kademede elektron bir protona
bağlanır ve ayrılır. Bu şekilde,
elektron taşıyıcı B, taşıyıcı A’dan bir
elektron (e-) kabul ettiği zaman,
membranın bir tarafından bir protonu
(H+) çeker, elektron taşıyıcısı B
elektronunu taşıyıcı C’ye verdiği
zaman, protonu da membranın diğer
tarafına bırakır.
elektron taşıyıcıları
Solunum zincirindeki birçok elektron
taşıyıcıları görülür ışığı absorbe
ederler ve okside olduklarında veya redüklendiklerinde renk değiştirirler.
Genel olarak, ham ekstrelerde bile spektrofotometrik olarak izlenebilecek
düzeyde her biri absorbsiyon spektrumuna sahip bulunmaktadır. Bu
nedenle, bu bileşenlerin saflaştırılması, tam fonksiyonlarının bilinmesinden
önce başarılmıştır. (Sitokromlar, bakteriler, mayalar ve böcekler gibi
tamamen farklı canlı organizmalarda hızla oksidasyon veya redüksiyon
geçiren bileşikler olarak 1925’te keşfedilmişlerdir).
Farklı absorbsiyon spektrumuna sahip olmaları nedeniyle üç tip
sitokrom belirlendi. Bunlar sitokrom a, b ve c diye adlandırıldılar.
Günümüzde her bir tipte birçok sitokromları içeren hücrelerin bilinmesine ve
tipler şeklindeki sınıflandırmanın fonksiyonel olarak önemli olmadığı
bilinmesine rağmen, bu nomenklatür izlenmektedir.
1. Sitokromlar sahip olduğu demir atomu ferrik oksidasyon
durumundan (Fe3+) ferrous oksidasyon durumuna (Fe2+) değişen bir
hem grubu içerir.
Bu hem grubu, bir karenin köşelerindeki dört azot atomu ile tutulan
bir demir atomuna sahip porfirin halkasından oluşur.
Hemoglobinde bu halkanın demir ve klorofilde ise magnezyum
bağlaması, sırasıyla kanın kırmızı renginden ve yaprakların yeşil
renginden sorumludur.
•
Sitokrom c’ye kovalent olarak bağlı
hem grubunun yapısı. Porfirin halka
mavi gösterilmiştir. Solunum
zincirinde beş farklı sitokrom vardır.
Hem’lerden dolayı farklı sitokromlar
oldukça farklı yapılara sahiptir ve ilgili
proteinlerde farklı şekillere
tutulmaktadırlar, sitokromların her biri
elektronlar için farklı afinite gösterir.
2. Demir sülfür proteinleri elektron taşıyıcılarının ikinci bir ana
3.
familyasıdır. Bu proteinlerde protein üzerinde bir demir sülfür merkezi
oluşturan ya iki veya dört demir atomu eşit sayıda sülfür atomuna ve
sistein yan zincirlerine bağlanmıştır . Solunum zincirinde sitokromlardan
daha çok demir sülfür merkezleri vardır. Ancak bunların spektroskopik
belirlenmesi için elektron spin rezonans (ESR) spektroskopisine gerek
vardır ve bunlar daha az karakterize edilmişlerdir. Sitokromlar gibi, bu
merkezler bir keresinde bir elektron taşırlar.
Solunum zincirindeki elektron taşıyıcıların en basit olanı ve bir proteinin
kısmı olmayan tek örneği oluşturanı, ubikinon (koenzim Q) olarak
bilinen, lipid bilayerde serbestçe hareket eden, küçük hidrofobik bir
moleküldür. Bir kinon (Q) ya bir veya iki elektron alır veya verir;
redüklendiğinde taşıdığı her elektronla birlikte ortamdan bir proton alır.
ÇEŞİTLENME: Sitokromlara bağlı altı farklı hem, yediden fazla demir sülfür
merkezleri ve ubikinona ek olarak, solunum zinciri proteinlerine kuvvetle bağlı
elektron taşıyıcıları olarak iş gören bir flavin ve iki bakır atomu da vardır. Bu yolda
toplam olarak 60 farklı protein iş görmektedir.
•
Kinon elektron taşıyıcıları. Solunum zincirindeki ubikinon, kabul ettiği her
elektron için sulu ortamdan bir H+ kopar ve bir hidrojen atomunun (sarı)
kısmı olarak ya bir veya iki elektron taşıyabilir. Redüklenmiş ubikinon
elektronlarını zincirdeki daha sonraki taşıyıcıya aktardığı zaman, bu
protonlar serbest kalmaktadır. Uzun bir hidrofobik kuyruk ubikinonu
membrana bağlı kılar ve bu kuyruk, sayısı organizmaya bağlı olarak 6-10
adet beş karbonlu izopren ünitelerinden oluşur. Kloroplastlardaki
EŞDEĞERİ plastokinon’dur.
Solunum Zinciri İç Membranda Gömülü Üç
Büyük Enzim Kompleksini İçermektedir
•
Membran proteinlerini sağlam kompleksler olarak saflaştırmak zordur çünkü
bu proteinler sulu solüsyonlarda çözünmezler ve bunları solubilize etmek
için kullanılan bazı deterjanlar normal protein-protein etkileşimlerini
bozabilirler. Buna rağmen 1960’ın ilk yıllarında, deoksikolat örneği gibi
oldukça yumuşak iyonik deterjanların mitokondri iç membranındaki belli
bileşenleri kendi doğal formlarında solubilize edebildiği bulunmuştur. Bu
buluş NADH’tan oksijene giden yolda membrana bağlı üç ana solunum
enzimi komplekslerinin belirlenmesine ve saflaştırılmasına yol vermiştir .
Bu komplekslerin her biri bir elektron transportu ile işletilen H+ pompası
gibi iş görür;
1. 40’tan fazla polipeptid zinciri içeren NADH dehidrogenaz kompleksi
(genel olarak kompleks I olarak bilinen) solunuma ilişkin enzim
komplekslerinin en büyüğüdür. Bu kompleks NADH’tan elektronları alır ve
bir flavin ve en az yedi demir sülfür merkezleri yolu ile ubikinona geçirir.
Ubikinon sonra kendi elektronlarını ikinci bir solunum enzim kompleksine,
sitokrom b-c1 kompleksine transfer eder.
Üç solunum enzim kompleksi içinden elektronların izlediği yol. Her
bir kompleksin rölatif boyutu ve şekli gösterilmektedir. Elektronların
NADH’tan oksijene transferi sırasında (kırmızı hatlar) ubikinon ve
sitokrom c, elektronları bir kompleksten diğer komplekse taşıyan
mobil taşıyıcılar olarak iş görürler. Gösterildiği gibi, solunum enzim
komplekslerinin her biri tarafından protonlar membrandan aralığa
pompalanmaktadır.
2. Sitokrom b-c1 kompleksi en azından 11 farklı polipeptid zinciri
içerir ve bir dimer olarak iş görür. Her bir monomer sitokromlara
bağlı üç hem ve bir demir sülfür protein içerir. Bu kompleks
elektronları ubikinondan alır ve bu elektronları, elektronlarını
sitokrom oksidaz kompleksine taşıyan sitokrom c’ye geçirir.
3. Sitokrom oksidaz kompleksi de bir dimer olarak iş görür, her bir
monomer iki sitokrom ve iki bakır atomu içeren 13 farklı polipeptid
zincirlerinden oluşur. Bu kompleks sitokrom c’den her seferinde bir
elektron kabul eder ve oksijene bir seferde 4 elektron geçirir.
•
•
Sitokrom oksidazda oksijenin (O2) elektronlarla reaksiyonu. Hem a’daki
demir atomu bir elektron kuyruğu noktası olarak iş görür; bu hem aktif yerin
bimetalik merkezinde tutulan bir O2 molekülüne dört elektron sağlar. Aktif
yer diğer hem bağlı demir ve yakın şekilde karşı duran bir bakır atomu
ile oluşmaktadır.
4e⎯ + 4H+ + O2 Æ 2 H2O reaksiyonunu geçiren her O2 molekülü başına,
matriksten dışarı dört proton pompalanır.
Bakteriler De Enerji Elde Etmek İçin Kemiosmotik Mekanizmaları
Kullanırlar
•
Bakteriler çok sayıda farklı enerji kökenlerini kullanırlar. Bazıları, hayvansal
hücrelerde olduğu gibi, aerobiktirler; bu tipler glikolizis ve sitrik asit siklusu
ile CO2 ve H2O’ya okside ettikleri şekerlerden ATP sentezlerler ve bunların
plazma membranlarında yer alan solunum zinciri ökaryotik hücrelerdeki
mitokondri iç membranında yer alan solunum zincirine benzerdir. Diğer
bakteriler kesin anaerobturlar, yani enerjilerini ya sadece glikolizisten
(fermantasyon ile) veya son elektron alıcısı olarak oksijenden başka bir
molekülün iş gördüğü bir elektron transport zincirinden elde etmektedirler.
Alternatif elektron alıcısı, örneğin bir azot bileşiği (nitrat veya nitrit), bir sülfür
bileşiği (sülfat veya sülfit) veya bir karbon bileşiği (fumarat veya karbonat)
olabilir. Elektronlar, plazma membranında yer alan ve mitokondrilerdeki
solunum zincirindekilerle karşılaştırılabilen bir seri elektron taşıyıcılarından
geçerek bu akseptörlere transfer olmaktadır.
•
•
Bakterilerin büyük bir çoğunluğunun plazma membranı,
mitokondrilerde bulunana çok benzer bir ATP sentaz içermektedir.
Enerji elde etmek için (AEROB) bir elektron transport zinciri
kullanan bakterilerde, elektron transportu H+’ı hücre dışına
pompalar ve böylece plazma membranının içi ve dışı arasında
(karşıdan karşıya) ATP yapmak için ATP sentazı işleten bir proton
hareket kuvveti ortaya koyar.
Diğer bakterilerde (ANAEROB) , H+ pompalamak için glikoliz yolu ile
elde edilen ATP’yi kullanarak ATP sentaz ters yönde çalışır ve
plazma membranının dışında bir proton gradiyenti ortaya konur.
•
Bakterilerde H+ tarafından yürütülen transportun
önemi. Plazma membranında karşıdan karşıya
yaratılan bir proton hareket kuvveti besleyicileri
(kimyasal maddeleri) hücre içine pompalar ve Na+’yı
dışarı atar. (A) Bir aerobik bakteride, bir solunum
zinciri ile plazma membranında karşıdan karşıya bir
elektrokimyasal proton gradiyenti oluşturulmakta ve
daha sonra bu gradiyent hem bazı besleyicilerin hücre
içine taşınması ve hem de ATP yapımı için
kullanılmaktadır. (B) Anaerobik koşulda çoğalan aynı
bakteri kendi ATP’sini glikolizisten elde edebilir. (A)
daki solunum zincirine bağımlı olan aynı transport
işlevlerini yürüten bir elektrokimyasal proton
gradiyentini ortaya koymak için, bu ATP’nin bir kısmı
ATP sentaz tarafından hidroliz edilmektedir.
ÖZET
1. Mitokondri iç membranındaki solunum zinciri, NADH’tan O2’e olan
yolda içlerinden elektronların geçtiği üç adet solunum enzim
kompleksi içerir.
2. Bunların her biri saflaştırılmış, sentetik lipid vesiküller içine sokulmuş
ve elektronların bunun içinden taşındığında H+ pompaladıkları
gösterilmiştir. Sağlam (doğal) membranda, mobil (hareketli) elektron
taşıyıcıları olan ubikinon ve sitokrom c, enzim kompleksleri arasında
mekik görevi yaparak elektron transport zincirini tamamlar.
3. Elektron akış yolu NADHÆ NADH dehidrogenaz kompleksi Æ
ubikinon Æ sitokrom b-c1 kompleksi Æ sitokrom cÆ sitokrom
oksidaz kompleksi Æ moleküler oksijen (O2) şeklindedir.
•
Solunum enzim kompleksleri enerjetik olarak elverişli olan
elektronların transportunu matriksten dışarı H+ pompalanmasına
eşleştirir. Ortaya çıkan elektrokimyasal proton gradiyenti, diğer bir
transmembran protein kompleksi olan ATP sentaz tarafından, bu
kompleksin içinden H+ gerisin geriye matriks içine akarken, ATP
yapmak için kullanılmaktadır. ATP sentaz normal olarak ADP+Pi Æ
ATP reaksiyonunu katalizleyerek H+’in geri akışını ATP fosfat bağı
enerjisine çeviren bir reversibıl (tersinir) eşleştirme aygıtıdır fakat bu
enzim aynı zamanda zıt yönde de çalışabilir ve eğer elektrokimyasal
proton gradiyenti yeterli derecede azaltılmış ise H+ pompalamak için
ATP’yi hidroliz eder. Bu enzimin varlığı mitokondrilerde,
kloroplastlarda ve prokaryotlarda evrensel kemiosmotik
mekanizmaların hücrelerdeki sentral önemini kanıtlamaktadır.
net ATP?
Her Bir NADH molekülünün
oksitlenmesine karşılık yaklaşık
10 proton pompalanmaktadır. Bu
protonların 4’ü 1 molekül ATP
sentezlenmesi için zara geri döner.
Bunların 3’ü ATP sentezlerken, 1’i
sitosolik ADP için ATP’nin değişiminde
kullanılır.
Oksidatif fosforilasyon verimi, fosfor-oksijen oranı (P-O) ile
belirlenir. Bu bir O2 atomuna karşılık elde edilen ATP sayısıdır.
Buna göre NADH’ın NAD+ ye oksidasyonu için P-O yaklaşık ,
2.5 ATP molekülü; FADH2’in P-O’su 1.5 ATP ‘dir.
net ATP?
BİR MOLEKÜL GLİKOZUN OKSİDASYONUNDAN ÇIKAN NET ÜRÜNLER
Sitosolde (glikoliz olayı)
1 glukoz Æ 2 pirüvat + 2 NADH +2 ATP
Mitokondride (pirüvat dehidrogenaz ve sitrik asit siklusu)
2 pirüvat Æ 2 asetil CoA + 2 NADH
2 asetil CoA Æ 6 NADH + 2 FADH2 + 2 GTP
_________________________________________
2 ATP + 25 ATP (10 NADH x 2.5) + 3 ATP (2 FADH2x 1.5) +2 ATP
(2 GTP) = 32 ATP
Bazı kaynaklarda NADH’ın max, 3 ATP ve FADH2’nin max, 2 ATP üreteceği şeklinde
hesaplanırsa total ATP, 38 molekül olur
Download