Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar Der.: Ayşegül Yakar Önal ve Sezai Temelli 2012 Yay›n No : 2676 İşletme-Ekonomi Dizisi : 562 1. Bask› – Nisan 2012 – ‹STANBUL ISBN 978 - 605 - 377 - 700 - 7 Cop­yright© Bu ki­ta­b›n bu ba­s›­s›­n›n Tür­ki­ye’de­ki ya­y›n hak­la­r› BE­TA Ba­s›m Ya­ y›m Da­€›­t›m A.fi.’ye ait­tir. Her hak­k› sak­l›­d›r. Hiç­bir bö­lü­mü ve pa­rag­ra­f› k›s­men ve­ya ta­ma­men ya da özet ha­lin­de, fo­to­ko­pi, fak­si­mi­le ve­ya bafl­ka her­han­gi bir fle­kil­de ço­€al­t›­la­maz, da­€›­t›­la­maz. Nor­mal öl­çü­yü aflan ik­ti­bas­lar ya­p›­la­maz. Nor­ mal ve ka­nu­nî ik­ti­bas­lar­da kay­nak gös­te­ril­me­si zo­run­lu­dur. Dizgi : Beta Bas›m A.fi. Editörler : Ayşegül Yakar Önal ve Sezai Temelli Bask› - Cilt : Net Kırtasiye Tan. ve Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. Taksim Cad. Yoğurtçu Faik Sok. No: 3 Taksim Beyoğlu/İST. (Sertifika No. 13723) (0-212) 249 40 60 Kapak Tasar›m : Gökhan Ayrancı Beta Basım Yayım Dağıtım A.fi. Narl›bahçe Sokak Damga Binas› No: 11 Ca€alo€lu - ‹STANBUL Tel : (0-212) 511 54 32 - 519 01 77 Fax: (0-212) 511 36 50 www.betayayincilik.com Sevim Görgün’ün anısına… Sunuş Sunuş Küresel ekonomi politik kendinden önceki dönemle olan kopuşunu neredeyse bir çeyrek yüzyıla yayarak gerçekleştirmeye çalıştı. Bir yanıyla ‘yeni dünya düzeni’ kopuşa bağlı olarak yapılandırılırken, diğer yandan eskinin ısrarla yeninin içinde kendisini konumlandırma çabasına şahit olduğumuz sancılı, yapışkan krizlerle devinen, tanımlamakta güçlük çektiğimiz bir zaman diliminde yolculuğumuzu sürdürüyoruz. Küreselleşme yaşamın her alanına hızla sirayet etme gücünü bizzat yaşamın kendine has dinamiklerinden toplarken, ilginç bir biçimde yaşamın küreselleşmeye karşı olan direngen yanı da yeni çatışmaların sahasını belirlemekte. Bu çatışma kuşkusuz küreselleşme sürecinin yaslandığı ekonomi politiğin yeni hallerinden, bugünün paradigmasından kaynaklanmaktadır. Neoliberalizm olarak adlandırılan günümüzün paradigması, özellikle iktisadi alt alandaki yadsınamaz hegemonik gücüne bağlı olarak yaşamın tüm alanlarını boyunduruğuna alma isteğiyle hareket ediyor. Yaşamın tüm karmaşıklığını kendi kamusal alan tasavvuru olarak gördüğü piyasa düzeni içine çekmeye çalışan neoliberalizmin, bu denli çatışmalı, kaotik ve düzenlenemez bir sürece karşılık gelmesi, ‘post’ önekinin yaygın kullanımını anlamlandırmakta. Küreselleşme dönemi kuşkusuz piyasa ve piyasa dışı alanlarda kendisini yeniden üreten emek sermaye çelişkisiyle V Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar başka bir forma ulaşıyor. Bu form tanımlı, sınırları belirgin, ilişkileri düzenli ve toplumsal yansımaları öngörülebilir olmayan, modernitenin tek, düz yolculuğuyla da olabildiğince çelişkili bir biçeme sahip. Smith’te, Ricardo’da, hatta Marx’ta modernleşmeci bir tasarımın temel referans oluşturduğu, ekonominin belirleme gücünün başatlıktan geriye düşmediği birkaç yüzyıllık serüven, şimdi normalleşmesini bir türlü sağlayamayan devinimiyle tüm piyasacılığına rağmen ekonomiyle bir türlü barışamıyor. Neoliberal paradigma ile küresel dönem arasında bir çatışma yaşanıyor. Paradigmanın ekonomi indirgemeci, piyasa tapınmacı talepleri küreselleşmenin düzenlenemez dinamiklerince bir türlü içselleştirilememekte, gerilimli bu ilişki sermaye birikim rejimi için yeterli enerjiyi var edememekte, artı değer açığı telafi edilememektedir. Düzenlenebilir formlara alışık olan rejim, büyük düzenleyicisi devletin eliyle yeniden ve genişleyerek üretebildiği birikim modellerinden giderek uzaklaşmaktadır. Emekle olan diyaloğun kopması neoliberalizm için başarı hanesine yazılabilecek bir gelişme olmak yerine, sistemin salt iktisadi krizlere duyarlı olan yumuşak karnını şimdi toplumsallaştırmaktadır. İçinde yaşadığımız toplumsal krizin kuşkusuz en önemli sorun alanlarından birisinin nicel iktisadi boyutu ve nitelik olarak da etkinlik alanı açısından ele aldığımızda devlet olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Yeni dünya düzeni şifresi aslında 1970’lerde refah devleti dönemine karşı yeni paradigmanın devlete yönelik basit bir düzenleme gereksiniminden kaynaklanmıştı. Bugün geldiğimiz noktada üzerine konuştuğumuz devlet artık bir yapısal değişikliğin yansımasından öte, sistemik çevrime bağlı olarak oluşumsal bir pozisyondadır. Devletin yeni rolüne uyum sağlama konusunda sermaye ile olan en çatışmalı alanı hiç kuşkusuz ulus devlet kodundan ısrarla çıkamıyor oluşunda aranmalıdır diye düVI Sunuş şünüyoruz. Küreselleşme/yerelleşme ekseninde yeni bir birikim rejimi rotası düzenleme işlevselliği ulus devletin katı çerçevesinden, daha esnek ve uzam olarak farklı bir hiyerarşik örgütlenmede kendisini ifade edebilen alanlara doğru yayılmıştır. Ulusüstü ve ulusaltı formlar birikim rejimi, artı değer ilişkileri, mali aktarım mekanizmaları gibi en temel ekonomik ve sosyal ilişkileri küresel piyasa düzlemine taşımaya çalışırken, ulus devletin toplumsal formasyon, kamusal alan, vesayet, uluslararası ilişkiler gibi eskiye dair yapı taşlarına olan bağımlılığı ‘yeni düzenleme’nin yaşama geçirilmesini engelleyen en temel nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni düzenleme eskinin “hatalarına” bir eleştiridir. Bu eleştiri refah/sosyal devlet modelinin sistem için sürdürülemezliğine vurgu yaparak, büyük felaketi önlemenin ve nihai kurtuluşu yakalamanın formüllerine dayanmaktadır. Tarihin sonundan bir önce yapılması gereken tasfiye işlemlerinin devletin kötü alışkanlıklarından kurtulması ile mümkün olacağı fikri başlangıç mottosu olarak düşünülmelidir. Burada en sık kullanılan anahtar kavram olarak mali disiplinin uygun olacağını düşünüyoruz. Mali disiplin bir disiplinsizlik haline gönderme yaparak, devletin savurgan ve disiplinsiz halleri sonucu yaşanan felaketleri açıklayan bir kavramdır. Disiplinsizlik sistemin devinimini yavaşlatmakta, enerjisini tüketmekte ve hatta sistemi çürütmektedir. Bu, eski devlet formunun günahıdır ve bu günahtan arınmanın yolu, büyük savaşın ertesinde yaşanan algılara tutsak fikirlerin devlet aklından çıkarılmasına bağlıdır. Devletin sosyal sıfatı taşıması, refah peşinde koşan bir modele sahip olması mali disiplini bozduğu için sistem açısından kabul edilebilir değildir. Mali disiplinin yeni birikim rejimiyle uyumlu olarak tasarlanması öncelikle devletin harcama ve gelir politikalarının eşanlı olaVII Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar rak yeniden düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu düzenlemenin birinci aşaması küçülen devlet ekonomisi - devletin baskı ve şiddet alanında hatta küresel ölçekte şiddetin yaygınlaştırılması anlamında küçülmesi söz konusu olamayacağı için burada devlet ekonomisi kavramı kullanılmıştır - büyüyen piyasadır. Piyasanın büyümesinin sermaye için realizasyon alanlarının genişlemesi anlamına geldiği çok açıktır. Sermayenin giderek küreselleştiği, finansallaşmanın çok yüksek düzeylere ulaştığı bu aşamada piyasa salt mal – kar aksında değil, finansal ürünlerin fiktif olarak değerlendiği bir tasarım olarak da yeniden düşünülmelidir. Bu türden bir sermaye hareketliliği iki nedene bağlı olarak devletin yeni düzenleyiciliğine ihtiyaç duymaktadır. İlki, küçülen ve mali disipline sahip olan devlet daha fazla fonu yeni birikim rejiminin kullanımına sunmaktadır. Yeni kullanım alanı küresel finans piyasalarıdır ve bu piyasanın en etkin müşterisi devletlerdir. Devlet borç senetleri stokları son otuz yılda, tüm dünyada bu savı doğrularcasına çok yüksek bir performans sergilemiştir! Bugün içinde bulunduğumuz dönemde, devlet borçları ve krizler konusu ilginç bir tablo sergilemektedir. İkinci neden bu fonların asıl sahiplerinden sermaye kesimine aktarılırken ortaya çıkacak olan sorunla nasıl baş edileceğine dairdir. Yeni düzenleyici rolüyle devletin burada iki farklı yöntem izlediğini ileri sürebiliriz. Emeğin yeni dünyası giderek kuralsız, kayıtdışı, güvencesiz hale gelmiş, işçi sınıfının direnci kırılmış, sendikal mücadele geriletilmiştir. Bunun yanı sıra toplumsal devinimin hızlanan ivmesine karşılık şiddetin yoğunlaşması, toplumsal düzlemi kontrol eden kurumların giderek piyasa güdümlü retoriğe teslim olarak toplumu ortak olandan uzaklaştırması devletin yeni rolü için gerekli zemini sağlamıştır. Tüm bu dönüşüm sürecinin en rafine hali kamu bütçelerinde ifadesini bulmaktadır. Bütçeler küçülürken, toplumsal kaynakların nasıl yeniden dağıtıldığına ve bölüşümün nasıl şekillendiğine VIII Sunuş baktığımızda, politik metin olarak okuyabileceğimiz bu bilânço­ nun aslında yukarıda anlatmaya çabaladığımız değişimi tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunu görebiliriz. Harcama kısmıyla bütçeler savurganlıktan, disiplinsizlikten uzaklaştırılmaya çalışılmış, küresel bürokrasinin dayatmasıyla özellikle çevre ülkelerde faiz dışı fazla formülüne bağlı olarak birincil bütçe harcamaları dramatik bir biçimde daraltılmıştır. Derlemeye çalıştığımız elinizdeki bu kitap, kamu gelirleri içinde vergileri, hatta vergi konusunun spesifik bir alanı olan ‘küreselleşme ve vergi’ meselesini ele almaktadır. Diğer taraftan alt bir alan olmasına karşılık ele aldığımız, farklı yönleriyle incelemeye çalıştığımız bu konunun yukarıda dile getirdiğimiz küreselleşme süreci açısından çok önemli yansımaları olduğunu da vurgulamak gerekir. Çok önemlidir, çünkü vergi meselesi ekonomi politiğin en temel değişkenlerinden biridir ve bu temel değişken yaşadığımız süreçte belki de en fazla ihmal edilmiş alandır. Türkiye’de küreselleşme ve vergi konusunun çok yönlü ilişkileri üzerine yeterli çalışmanın yapılmamış olması akademik olarak ihmal edilmemesi gereken bir alan olarak önümüzde durmaktadır. Bu çalışmanın da en temel amacı bu konuda duyulan eksikliği bir nebze de olsa giderebilmektir. * * * Kitabın ilk makalesi İzzettin Önder’in “Küreselleşmenin Ulusal Vergilendirme Kapasitesi Üzerindeki Etkileri” başlıklı çalışmasıdır. Önder, çalışmasında kapitalizmin finansallaşma aşamasıyla birlikte ulusal vergi sistemlerinin nasıl bir etki altına girdiğine, bu etkileşimin ulusal vergi politikalarının ekonomi içi ve dışı tüm ilişkileri de kapsayacak biçimde çok geniş bir etkileşim alanına yayıldığına vurgu yapmaktadır. Önder, çalışmasıyla küreselleşIX Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar menin vergi rekabeti kavramıyla şekillendirdiği değişimi organik devlet yaklaşımından bireyselci devlet yaklaşımına dönüştürmesine vurgu yaparak, sermaye güç ilişkisinin açığa çıkarılması anlamında bu dönüşümün büyük önem taşıdığını ileri sürmektedir. Küreselleşmenin vergi kapasiteleri üzerindeki genel etkilerine bakan çalışma Türkiye ve benzeri ülkeler için önerilerle tamamlanmaktadır. Öneriler içinde yer alan ‘Nakit Transfer Vergisi’ olarak dile getirilen ‘Tobin Vergisi’ özellikle küreselleşme döneminde hızla yükselen finansal piyasalar ve bu piyasalarda işlem gören küresel sermayenin disipline edilmesi açısından sıklıkla akla gelen bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşırı disiplinsiz bir hareket alanına sahip küresel sermayenin vergi alanıyla olan çelişkisine karşın bir çözüm olarak görülen Tobin vergisi, küresel dönemin yeni vergi teknikleri arasında yer alması açısından hala güçlü bir öneri olarak görülebilir. Bu türden bir uygulamanın hayata geçirilemiyor oluşunda da küresel sermaye ile ulus devlet ilişkisinin sermaye lehine olan avantajı veya yükselen piyasaların küresel sermayeye olan dönemsel gereksinimi belirleyici bir rol oynamaktadır. Önder’in çalışması bu çerçeveden bakıldığında vergi meselesinin küresel süreçte nasıl yol aldığını önemli vurgularıyla özetlemektedir. İkinci makale Hasan Ersel’in “Küresel Dünyada Vergi Toplamak Neden Zor?” başlıklı çalışmasıdır. Ersel başlığa taşıdığı sorunsala çalışması içinde yanıt üretirken, öncelikle küreselleşmeye dair kavramsallaştırmayı sistematik biçimde yeniden betimlemekte ve bu betimlemeye bağlı olarak da vergi meselesini hem teknik hem de ekonomi politik düzlemde yeniden çözümlemeye çalışmaktadır. Küreselleşme tanımlaması içinde yer alan ‘konumsuzlaşma’ terimiyle uzama dair tartışmalar açısından önemli bir başlangıç noktası oluşturmaktadır. Sermayenin coğrafyadan baX Sunuş ğımsız devinimi ile vergi konusunun yan yana gelme meselesi çalışma içinde küreselleşmeye ilişkin değerlendirmeler üzerinden ele alınmakta, kamu dengesine olan etkisi tartışılmakta ve esas belirleyici unsurlardan birini oluşturan üretim faktörlerinin ülkelerarası hareketliliği tartışmasıyla çalışma tamamlanmaktadır. Emeğin hareketi üzerindeki kısıtlayıcı yaptırımlara karşılık, sermaye, mal ve hizmetlerin olabildiğince serbestleştirilmesi siyasetinin neoliberalizmin değişmez postulası olduğu düşünüldüğünde, içinde yaşadığımız sürecin bölüşüm ilişkilerine baktığımızda ortaya çıkan aşırı eşitsizliklerin kaynağına da ulaşabiliyoruz. Üretim faktörleri arasındaki asimetri bu eşitsizliği derinleştirirken, bu yapıyı onarabilecek vergisel düzenlemelerin de aynı düşünce yapısı içinde sermaye yönelimli düzenlenmesi küreselleşme döneminde vergilemenin etkilerini anlamak açısından önemli bir gösterge oluşturmaktadır. Üçüncü makale Abuzer Pınar’ın “Küresel Bir Ekonomide Vergilemenin Etkinliği Ve Adaleti” başlıklı çalışmasıdır. Vergilemede etkinlik ve eşitlik tartışmasını ele alan yazar, OECD ekseninde vergi yapılarını karşılaştırarak küreselleşme döneminin bu yapılar üzerindeki etkisine, vergisel ilişkilere ve buna bağlı olarak da etkinlik ve eşitlik ilişkilerinin nasıl geliştiğine analitik olarak bakmaktadır. Çalışma Türkiye’de vergi yapısının dönüşümünü ele alarak tamamlanmaktadır. Küresel vergi siyasetinin etkilerinin görülmesi açısından önemli bir çalışma ortaya koyan Pınar, vergi rekabeti ile toplumların yaşam standartları arasındaki ilişkiyi çatışmalı bir alan olarak görmekte, bu çatışmanın azaltılması yönünde bir hamleyi de uluslararası uzlaşma almaşığına bağlamaktadır. İzleyen makale Güneş Söğütlüoğlu’nun “Küreselleşmenin Etkileriyle Değişen Vergi Sepeti” başlıklı çalışmasıdır. Çalışma vergi rekabeti konusunu ele alarak başlamakta, vergi rekabetine bağlı XI Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar olarak gelişen haksız rekabet konusuna vurgu yaparak, bu konuda en önemli sorunlardan biri olan vergi cennetleri üzerine olan gelişimi de incelemektedir. Çalışma çokuluslu şirketler ve transfer fiyatlandırması gibi çok önemli bir alt başlıkla devam etmektedir. Günümüzde ulusötesi ilişkilerin belirleniminde önemli bir faktör haline gelen transfer fiyatlaması haksız rekabet meselesini bir yanıyla beslerken, diğer taraftan çalışmada da ele alındığı üzere finansman yapıları ve örtülü sermaye ilişkisini de şekillendirmektedir. Küresel sermaye hareketlerinin artı değer aktarım mekanizmalarını ‘verimli’ bir şekilde sürdürebilmeleri her şeyden önce rekabet koşullarının küresel sermaye lehine, diğer iktisadi unsurlar aleyhine yeniden düzenlenmesine bağlı gelişmektedir. Bu gelişim vergi meselesinde olabildiğince çıplak bir hal almakta, vergi yapılarının giderek küresel ölçeğe göre uyumlaştırılma çabası, vergi aracını işlevsizleştirmekte, politik ve sosyal niteliğini yıpratmaktadır. Bir başka kapsamlı çalışma Semih Öz’ün “Vergi Rekabeti Konusunda OECD Çalışmaları” başlıklı makalesidir. Çalışma OECD bazında bir analiz gerçekleştirmekte, organizasyonun küreselleşmeye bağlı olarak gelişen vergilemeye ilişkin sorunlara dair yapmış olduğu çalışmaları ele almaktadır. Zarar verici vergi rekabeti, vergi cennetleri, vergi bilgi değişimi gibi konuları ve küresel forum çalışmalarını ayrıntılı olarak ele alıp incelemekte, Türkiye’de vergi rekabetine ilişkin çalışmalarla Türkiye üzerindeki etkileri de gözlemlemeye çalışmaktadır. Küresel bürokrasi içinde sayabileceğimiz OECD’nin yapmış olduğu çalışmalar, özellikle vergi alanının düzenlenmesinin sermaye, mal ve hizmet hareketlerinin kesintiye uğramaksızın sürdürülebilirliğine dair büyük önem taşımaktadır. Öz’ün çalışması ile benzer bir çalışma niteliğinde olan Emine Kızıltaş Uzunali’nin “Zararlı Vergi Rekabetinin Önlenmesi Çalışmaları: OECD Global Forum” başlıklı çalışma konunun irdeXII Sunuş lenmesi ve derinleşmesi açısından katkı sunmaktadır. Hem tarihsel gelişimi hem de çeşitli ülkelere dair bilgileri bulabileceğimiz bu çalışma vergileme ve küreselleşme konularının birarada düşünülmesi açısından önemli bir teknik çalışma niteliğindedir. Nazan Susam ve Nagihan Oktayer’in birlikte ürettiği “Vergi Rekabetinin Türkiye Üzerindeki Yansımaları” başlıklı çalışmaları konunun Türkiye açısından ele alınmasına katkı sunmaktadır. Çalışma ayrıntılı bir biçimde meselenin Türkiye üzerinde ne tür etkiler yarattığını ele almakta, küreselleşme döngüsü ile ulusal ölçekte gelişen iktisadi devinimin birbirini nasıl etkilediğini incelemektedir. Özellikle vergi sistemi üzerindeki etkilerini ayrıntılandıran çalışma, Türkiye ile OECD ülkelerini karşılaştırarak sorunun çok boyutluluğunu ortaya koymaktadır. Çalışmada da görüleceği üzere, küreselleşmeye bağlı olarak gelişen vergi yapılarındaki dönüşüm konusunda en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye ekonomisidir. Türkiye’nin vergi yapısı dramatik bir biçimde son dönemde değişmiş ve bu değişime bağlı olarak da sadece iktisadi değil, sosyal ve politik alanlarda da toplumu fazlasıyla etkileyen gelişmeler ortaya çıkmıştır. Türkiye ekonomisinde gözlemlenen değişimin salt iktisadi alanla sınırlı bir değişim olmadığı, özellikle sosyal yapıda ciddi etkiler ortaya koyduğuna dair iddiası olan son çalışma Ayşegül Yakar Önal ve Sezai Temelli tarafından “Uluslararası Vergi Rekabeti Altında ‘Toplumsallaşan’ Vergi / İyileşemeyen Bölüşüm: 2000 Sonrası Türkiye” başlığıyla incelenmiştir. Bu çalışma bölüşüm ilişkilerine sınıfsal bir analiz çerçevesinde vergi değişkenine bağlı bir çözümleme getirme çabası olarak adlandırılabilir. Özellikle küreselleşme dediğimiz zaman diliminde önemli bir iktisadi değişken olan vergi konusu nasıl ihmal edilmişse, yine bu dönemde bölüşüm ilişkileri de gözlerden uzak tutulmaya çalışılmıştır. Verginin XIII Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar özellikle Türkiye ve benzer ülkelerde giderek dolaylı vergi alanında yoğunlaşması, verginin tabana yayılması anlamında ilginç bir ironiyi karşımıza çıkarmaktadır. Verginin tabana yayılması literatürde bölüşüm ve etkinlik açısından bir olumlama göndermesi olmasına karşılık, tabana yayılma dolaylı vergiler eliyle yoksulların ve emekçilerin vergi yükünü artırma biçimini almış, vergi, çalışmada da vurgulandığı üzere, ‘toplumsallaşmış’tır. Bu toplumsallaşma hiç kuşkusuz toplumsal kaynakların yeniden dağılımı sürecinde giderek etkisi artan sermayenin toplumsal maliyetleri madun sınıflar üzerine aktarması olarak da okunabilir. Bölüşüm ilişkilerinin düzeltilebilmesinde, görece adaletli bir toplumsallığın yaratılabilmesinde en önemli iktisadi araç olan, iktisat dışı birçok vasfı da içinde barındıran vergilemenin giderek bu vasıflarından soyunması, bölüşümde iyileşmeyi görmeyen bir yerden yeniden kurgulanması, telafisi zor bir adaletsizliği kalıcılaştırmaktadır. * * * Bu kitabın kaynağı, 4 Mart 2011 tarihinde gerçekleştirilmiş olan “Küreselleşmenin Vergilendirme Üzerindeki Etkileri ve Türkiye’ye Yansımalar” temalı vergi atölyesi çalışmasıdır. Bu atölye çalışması sırasında ve sonrasında üretilen makaleler bu derleme kitabın oluşumuna kaynak teşkil etmiştir. Atölyenin kapalı çalışma alanını bu yayınla öğrencilere, alanda çalışanlara ve akademik camiaya açmayı amaçlıyoruz. Atölye çalışması, İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Anabilim Dalı ile İÜ Küresel Siyaset ve Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi (KÜSYAM)’ın ortak akademik etkinliği olarak gerçekleşmiştir. Atölye çalışması ve bunu takip eden süreçte çalışmaları ile bu yayının ortaya çıkmasında emeği bulunan birçok kişiye teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz. Özellikle KÜSYAM’ı hayata XIV Sunuş geçiren, birçok başarılı çalışmaya imza atmış olan ve bizleri de hem bu tür çalışmalar hem yayın faaliyetleri konusunda teşvik eden, birlikte çalışmayı kendimiz açısından büyük bir şans olarak gördüğümüz Gülay Günlük Şenesen’e teşekkür ediyoruz. Yorucu atölye çalışması sırasında çok emek harcayan kürsü arkadaşlarımız Nuray Ergüneş’e, Özgün Akduran’a ve Sinan Yıldız’a da tüm emekleri ve katkıları için teşekkür ediyoruz. Atölye sonrası makalelerini titizlikle yazan ve bu kitabın oluşumuna katkı sunan değerli yazarlarımıza ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilmekteyiz. Yazıları inanıyoruz ki hem maliye hem de sosyal bilimler alanında çalışan birçok araştırmacıya önemli katkılar sunacaktır. Diğer taraftan atölye çalışmasına yorumlarıyla katılarak, bu kitabı oluşturan makalelere dolaylı katkı sunan çok değerli Nihat Falay’a, Burhan Şenatalar’a, Hülya Kirmanoğlu’na, Şahin Akkaya’ya ve Naci Tolga Saruç’a teşekkür ediyoruz. Ayrıca, kitabın basımını üstlenerek ortak emeği görünür kılan Beta Yayımcılığa teşekkür ediyoruz. Son bir teşekkür de doğal olarak ailelerimize; ihmalinin telafisi olmayan anlar için eşlerimiz Ayşegül Temelli ve Selim Önal’a, çocuklarımız M. Ege Temelli ve Defne Önal’a… Ayşegül Yakar Önal ve Sezai Temelli, İstanbul, 2012 XV İçindekiler İÇİNDEKİLER İzzettin ÖNDER KÜRESELLEŞMENİN ULUSAL VERGİLENDİRME KAPASİTESİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ.................................................. 1 Hasan ERSEL KÜRESELLEŞEN DÜNYADA VERGİ TOPLAMAK NEDEN ZOR?....................................................................................... 17 Abuzer PINAR KÜRESEL BİR EKONOMİDE VERGİLEMENİN ETKİNLİĞİ VE ADALETİ..................................................................... 37 Güneş SÖĞÜTLÜOĞLU KÜRESELLEŞMENİN ETKİSİYLE DEĞİŞEN VERGİ SEPETİ....................................................................................... 55 XVII Küresel Dönemde Vergileme Dönüşüm ve Türkiye’ye Yansımalar Semih ÖZ VERGİ REKABETİ KONUSUNDA OECD ÇALIŞMALARI......................................................................... 81 Emine KIZILTAŞ UZUNALİ ZARARLI VERGİ REKABETİNİN ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI: OECD-GLOBAL FORUM................................................................... 129 Nazan SUSAM ve Nagihan OKTAYER VERGİ REKABETİNİN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ YANSIMALARI................................................................................... 167 Ayşegül YAKAR ÖNAL ve Sezai TEMELLİ ULUSLARARASI VERGİ REKABETİ ALTINDA ‘TOPLUMSALLAŞAN’ VERGİ / İYİLEŞEMEYEN BÖLÜŞÜM: 2000 SONRASI TÜRKİYE................................................................... 207 XVIII