ORMAN ÇOCUK DERGİSİ 'Ƈ:"5*5-,%7%")Ƈ- t:*-t4":* Küresel Isınmanın Panzehiri: ORMANLAR FGIoRHPYLMKTAEUWJVCZSBfgi Editör’den... Sevgili Çocuklar, Yaz tatilinin bitip okulların açıldığı bu günlerde sizler yeniden okullarınıza kavuşmanın, bizler de derginizin yeni sayısında sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayımızda sizlere, günümüzde şiddetle hissedilen, küresel ısınma ve ormanlar hakkında bilgi vermek istiyorum. Biliyorsunuz ki, dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Küresel ısınma, insanlar tarafından atmosfere salınan bazı gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar fosil gazlar olarak bilinen karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu bir katman tarafından tutuluyor ve tekrar dünya yüzeyine yansıtılıyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Son dönemlerde kömür, petrol gibi fosil yakıtların yakılması, yeryüzündeki en büyük karbon deposu olan ormanların tahribatı, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan, gibi gazların atmosferde yığılması çok arttı. Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor. Sevgili çocuklar, peki bu küresel ısınmanın nelere yol açtığını, hayatımızı nasıl etkilediğini biliyor muyuz? Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden Dünyanın yüzeyi güneş ışınları taraolan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, fından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekokyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar rar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar dünyanın her yerinde hissediliyor. Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kefosil gazlar olarak bilinen karbondioksit simlerde toprak kayıpları artıyor. 20’inci yüzyıl boyunve metan gazının dünyanın üzerinde ca deniz seviyelerinde de 10-25 cm. arasında bir artış oluşturduğu bir katman tarafından tuolduğu saptandı. Küresel ısınmaya bağlı olarak düntuluyor ve tekrar dünya yüzeyine yanyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süresıtılıyor. Bu da yeryüzünün yeterince li, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kışın sıcak kalmasını sağlıyor. Son dönemlersıcaklıklar artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar de kömür, petrol gibi fosil yakıtların yagecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani kılması, yeryüzündeki en büyük karbon iklimler değişiyor. İşte bu değişikliklere dayanamayan deposu olan ormanların tahribatı, hızlı bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor. nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim Sevgili çocuklar, peki tüm bu olumsuzluklara karşı eğiliminin artması gibi nedenlerle kardünyamızı küresel felaketten nasıl kurtaracağız, hiç bondioksit, metan, gibi gazların atmosdüşündünüz mü? Biz büyükler kadar sizlere de büyük ferde yığılması çok arttı. Hiçbir önlem görevler düşüyor, çünkü dünya hepimizin dünyası ve ona hepimizin aynı oranda ihtiyacı var. Öyleyse, alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sısorumluluğu paylaşmamız gerekiyor, bunun için, su caklığın ortalama 2 derece artacağı tahkullanımında tasarrufa gidilmeli, enerji dostu ampulmin ediliyor. ler kullanmalı, ısı kaybı önlenmeli, küresel ısınmanın panzehiri olarak kabul edilen ormanlarımıza ve doğal servetlerimize sahip çıkılmalı, yeni orman alanları kazzanmak amacıyla ağaçlandırma seferberliğine fidan dikerek katkı sağlanmalıdır. d Unutmayalım ki bu dünya hepimizin ve dünyamızı yyaşanabilir kılmak bizim elimizde. Bu duygu ve düşşüncelerle hepinize yeni eğitim, öğretim döneminde başarılar diler, gözlerinizden öperim. b Mustafa KURTULMUŞLU Orman Genel Müdürü Yazan ve Çizen: Sait Kıran “KÜRESEL ISINMA VE ORMANLAR” Sonbahar gelip çatmıştı.. Yaz günlerindeki sıcaklar yerini, ılıman esintilere bırakıyordu. Ve hatta geceleri soğuk denecek kadar üşütüyordu. Ormandaki geniş yapraklı ağaçların yeşil renkleri, kızıla, turuncuya ve sarıya dönüyordu. Orman, bir festival havasında rengarenk olmaya başlamıştı... Bilge Sincap, havada uçuşarak yere düşen yapraklar arasında, ormanda gezintiye çıkmıştı.. YARAMAZLAR NEREDE ACABA ? GEYİK SAYFASI Bilge Sincap az yürüdükten sonra, Bıdık ile Bızdık’ı görür.. AAA.. BİLGE SİNCAP ! MERHABA ÇOCUKLAR. HOŞ GELDİN BİLGE SİNCAP ! HOŞ BULDUM DA, SENİ BİR HOŞ BULDUM (!) BIZDIK.. BU NE HAL BÖYLE.. KIŞLIK GİYSİLER İÇİNDESİN ? NE BİLEYİM BİLGE SİNCAP.. BİRAZ AKLIM KARIŞIK. NASIL YANİ ?. AKLIN KARIŞINCA, HEM DE BU HAVADA, KIŞLIK GİYSİLERİNİ Mİ GİYERSİN SEN ?. DAHA NELER.. PAPATYA SAYFASI NE YAPAYIM BİLGE SİNCAP, ŞAŞIRDIM KALDIM..YAZIN ORTASINDA YAĞMUR VE HATTA DOLU YAĞIYOR. HER TARAFI SULAR SELLER GÖTÜRÜYOR... KIŞIN İSE ÖYLE BİR GÜNEŞ AÇIYOR Kİ YAZ GELDİĞİNİ SANIYORUZ.. HAVANIN DA AKLI KARIŞMIŞ.. SENCE BU NORMAL Mİ ? HAA.. ŞU MESELE: KÜRESEL ISINMA. KÜRESEL ISINMA MI ? KÜRESEL ISINMA NEDENİYLE, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLUYOR. HER MEVSİM KENDİ DÖNGÜSÜ İÇİNDE DEĞİŞİKLİK YAŞIYOR. TABİİ Kİ.. EN AÇIK BELİRTİSİ BU. PEKİ NEDEN BİLGE SİNCAP ? İLK NEDEN; ORMANLARIN AZALMASI.. PALAMUT SAYFASI DİĞER NEDENLERİ İSE; İNSANLARIN YAŞADIKLARI DÜNYAYI, HOYRATÇA KULLANMALARI VE KİRLETMELERİ.. ..TABİATI TAHRİP EDEREK ENERJİ ELDE ETMELERİ.. ..ÇEVREYİ VE HAVAYI KİRLETİCİ FOSİL YAKITLARINI AŞIRI TÜKETMELERİ.. ..ORMANLARI YAKARAK, YOK ETMELERİ.. KUTUPLARDAKİ BUZULLARIN ERİMESİ HIZLANDI.. SAHİL BÖLGELERİNDE YAŞAM ZORLAŞABİLİR. İLERİKİ YILLARDA DENİZLERİN SULARI YÜKSELEREK, KARADAKİ TATLI SULARA KARIŞACAK. İÇME SULARI AZALACAK.. SU SAVAŞLARI BİLE ÇIKABILIR.. KİM BİLİR ? NİLÜFER SAYFASI BÖYLE OLUNCA DÜNYA NE YAPSIN ? FAKAT, BUNUN ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ. ÇOK DOĞRU SÖYLÜYORSUN BİLGE SİNCAP. DÜNYAMIZI KENDİ ELİMİZLE YOK EDİYORUZ. ..İLK ÖNCE, ENERJİ POLİTİKALARIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ. DOĞAYA UYUMLU, DOĞAYI BOZMAYACAK VE ÇEVREYİ KİRLETMEYEN TEKNOLOJİLERİ KULLANMALIYIZ.. ..AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARI İLE KARBON YUTAKLARI OLAN ORMANLARIMIZI ÇOĞALTMALIYIZ.. ÖYLE İSE HEP BERABER: BİR FİDAN DİKELİM, KARBON İZİMİZİ SİLELİM ! KARDELEN SAYFASI ..BİTTİ. Fotoğraf: Aykut İnce MİNİ ANSİKLOPEDİ YABAN .(dú6ú Fiziksel Özellikler Boyları 130-180, kuyrukları 15-18, cidago yükseklikleri 80-100 cm; ağırlıkları ise erkeklerde 50-85, dişilerde 35-60 kg arasındadır. Postları kısa, sık ve sert kıllıdır. Ergin tekelerde, çene altında sert kıllı, siyah ve uzun bir sakal bulunur. Erkeklerin boynuzları uzun ve geriye hançer gibi kıvrıktır. Dişilerde de 25-30 cm.’lik boynuz vardır. Her yıl büyüyen boynuz kısmı bir çizgi ve boğumla ayrılır. Bu çizgi ve boğumlardan yaş saptamasında yararlanılır. Renkleri kırmızı-kahverengi-gri, kışın soluk sarımsı gridir. Dişilerin renkleri daha açıktır. Erkeklerde bulunan omuz başından ön ayaklara, sırta ve enseye uzanan siyah kolon, dişilerde bulunmaz. (Capra aegagrus Erxleben, 1777) Biyolojisi ve Yaşam Alanları Deniz seviyesinden 3000 m yüksekliğe kadar olan sarp kayalıklarda; ormanlarla örtülü ve ulaşılması güç yerlerde, bodur çalılıklarla örtülü kayalıklarda yaşarlar. Ot, yaprak, taze sürgün, dal, meyve ve yosun gibi bitkisel gıdalarla beslenirler. Her çeşit dağ bitkisi, kokulu otlar, taze hububat yaprakları, meşe, kızılağaç, karaağaç, sumak, piskata gibi ağaç ve ağaççıkların sürgün ve tomurcukları ile ardıç meyveleri severek yedikleri besinler arasındadır. Çiftleşme zamanı, yaşadığı bölgenin iklim şartlarına bağlı olarak, Aralık-Şubat arası dönemdir. Diğer zamanlarda yalnız başına yaşayan güçlü erkekler, bu dönemde dişilerin bulunduğu sürüye katılır. Bu devrede tekeler, boynuz diplerine yakın bezlerden çıkan koku yüzünden, çok keskin kokarlar. 5 ay süren gebelik dönemini takiben, Nisan sonu veya Mayıs başında doğum olur. İki yaşından küçük keçiler, her gebelikte yalnız bir oğlak, daha büyük yaştaki dişiler ise 2-3 oğlak doğururlar. AYI SAYFASI MİNİ ANSİKLOPEDİ Hazırlayan: Şener Fakıoğlu (Ocimum basilicum) )HVOHùHQ Ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından tek yıllık ve genellikle ılıman bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Çiçeklenmesi, Mayıs ortalarından Haziran ortalarına kadar uzar. Yaprakları güzel kokan bir çeşit süs bitkisidir. Akfesleğen, Hind fesleğeni, yabani fesleğen, yerfesleğeni gibi çeşitleri vardır. Yemeklerde kullanılmak üzere tarımı yapılan fesleğenin kökeni, Asya’nın ılıman bölgelerine dayansa da, günümüzde yeryüzünün öteki ılıman bölgelerine de yayılmıştır. Yetişkin fesleğenlerin boyları genellikle 20 ile 60 cm arasında değişir. Renkleri açık yeşilden koyu yeşile kadar değişen yaprakları yumuşak olup, 1-5 cm arasında uzunlukta ve 1-3 cm. arasında genişlikte olurlar. Bitkinin kullanılan kısımları, taze çiçekli dalları ve tohumlarıdır. Uçucu yağ taşımaktadır. Bu yağ içinde estragol, linalol, cineol ve pinen vardır. Akşamları açıkta yenilen yemeklerde masaların fesleğen ile süslenmesi, bebeklerin yanına fesleğen konulması, yaz aylarında evlerin açık camlarının önünde fesleğen saksılarının olmasının sebebi; fesleğenin yaydığı güzel kokunun yanında sinekleri kovucu özelliği olmasıdır. Hem taze, hem de kurutularak kullanılan fesleğen, pişirilerek ya da çiğ yenilen yemeklerde yaygın olarak kullanılır. Pişirildiğinde tadını çabuk yitirdiği için, genellikle yemeklere son anda katılır. Türk yemeklerinde ve salatalarda baharat olarak yaygın bir şekilde kullanılan fesleğen, öteki Akdeniz ülkelerinin ve kökeninin dayandığı güney, güneydoğu Asya ülkelerinin (özellikle de Tayland) yemeklerinde de önemli yer tutar. Öksürüğü keser. Hazımsızlığı giderir. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. ÇİLEK SAYFASI G E Z E L İ M - T A N I YA L I M KarabükSafranbolu -FOU1SNBO¤ Çamtarla Orman Deposu Belediye Su Anıtma Tesisi İncikaya Köyü Aslanlar Kültür Merkezi Hükümet Konağı v Mevki Safranbolu Belediyesi Şehir merkezine yaklaşık 5 km. mesafede olup, Sarıçiçek orman yolu üzerinde Çamtarla mevkiindedir ve 34 ha. büyüklüğündedir. i Flora (Bitki Türleri) Karaçam, sarıçam, ardıç, akçakesme, kadıntuzluğu, ateşdikeni, kızılcık. TAVŞAN TAV SAYFASI Tokatlı Köyü PTT Kıranköy Meydanı G E Z E L İ M - T A N I YA L I M o Fauna (Hayvan Türleri) Tavşan, kaplumbağa, domuz, ayı, porsuk, sincap, tilki, kurt, yılan, kertenkele, keklik, çakal, tahtalı güvercin, ibibik, ağaçkakan, ardıçkuşu. = Çevreye Katkısı O Doğal ve Yapay Kaynaklar Safranbolu tipi orman evi, kameriyeler, gözlem kulesi, yağmur barınağı, çocuk oyun alanı yaprak göleti, mescit, tuvaletler, otopark,su deposu, piknik masaları bulunmaktadır. LEYLEK SAYFASI Bu Kent Ormanı ile yaklaşık olarak 51 ton karbon depolanmakta, bu da atmosferdeki 187 ton karbondioksite karşılık gelmektedir. BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? Saçımıza rengini veren madde nedir ? Saçımıza rengini veren madde, saç telinin kutiküla tabakasında yer alan melanin pigmenti. Melanin pigmentinin başlıca iki tipi bulunuyor. Eumelanin siyahkahverengi arası tonların oluşumundan, phaeomelanin ise sarı-kızıl tonlarının ortaya çıkmasından sorumlu. Melanin pigmentinin kaybolması durumunda da saç rengi gri-beyaz tonlarına dönüyor. Yerçekiminin olmadığı yerde, termometre sıcaklık ölçer mi ? Cristof Colomb Amerika’ya gittiğinde orada bulunan halk Aztekler mi, İnkalar mıydı ? Colomb Amerika’ya geldiğinde bu iki halk da kıtada bulunuyordu. Hatta, Maya İmparatorluğu’ndaki Toltek yerlileri ve Aztek İmparatorluğu’na bağlı başka kabileler de bulunuyordu. Aztekler Orta Amerika’da, İknalar da bugünkü Şili civarında Güney Amerika’daydı. Ne var ki Colomb bunları görmedi. Azteklerle ilk karşılaşan Cortez, İnkalarla ilk kez karşı karşıya gelen de Pizarro’ydu. Azteklere bağlı küçük kabilelerle karşılaşan Colomb, uzun süre Hindistan’a geldiğini düşündü. Amerika’nın yerli halkının “İndian” yani “Hintli” olarak adlandırılması da bu yüzdendir. Sıcaklık, sıcaklığı ölçülen malzemeyi oluşturan atom veya moleküllerin ortalama kinetik enerjisinin bir ölçüsü olduğundan, n, yerçekiminden etkilenmez. Nitekim bir termometreyi, yerçekimi kuvveti yönünde veya tersine, hangi doğrultuda tutarsanız tutun, aynı değeri gösterir. Dolayısıyla, termometre yerçekiminin olmadığı yerde de sıcaklık ölçer. DAL SAYFASI Kertenkele ısırır mı ? Eğer ısırıyorsa, zehirleme ihtimali var mı ? Kertenkeleler, sürüngenler sınıfının üyeleri. Varangiller ailesi dışındakiler küçük bireylerdir. Küçük bireylerde dişler de çok küçük olur. Kertenkelelerin tümü genelde insandan kaçarlar. Eğer elle tutulursa kendisini koruma amaçlı ısırabilir. Ancak bu da oldukça düşük bir ihtimaldir Ülkemizde zehirli kertenkele yaşamıyor. Elektrik ne zaman icat edildi ? Elektrik sonradan yapılan bir icat değil, durağan ya da devingen parçacıkların neden olduğu fiziksel bir olgudur. Eski Yunanlılar kehribarın bir kürk parçasına sürüldüğü zaman kuştüyü gibi hafif cisimleri çekebildiğini gözlemlemişlerdi. Eski Yunancada kehribar anlamına gelen elektron sözcüğü elektrik sözcüğünün kökenidir. Elektrikle ilgili modern bilgilerin temeliyse ABD’li Benjamin Franklin’in çalışmaları sonucunda 1752 yılında atıldı. Tohumlar oksijenli solunum yapar mı ? Tohumların hemen hepsi, sert ve geçirgen olmayan tohum kabuğu (testa) nedeniyle, çimlenmenin ilk günlerinde yeteri miktarda oksijen alamazlar ve oksijensiz solunum yaparlar. Ancak, testa oksijen geçirmeye başlar başlamaz (sıklıkla çimlenmenin başlamasıyla birlikte) oksijenli solunuma geçilir. FİL E Kaynak: www.tubitak.gov.tr SAYFASI Küresel Isınma ve Ormanlar Küresel Isınma İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Küresel ısınmayı kabaca kademeli olarak yer kürenin sıcaklığının artması olarak tanımlarsak, bu artışı etkileyen temel faktörün de, atmosferde giderek oranı yükselen sera gazları olduğunu söyleyebiliriz. Karbondioksit, su buharı, metan, azotoksit, kloroflorokarbonlar gibi başlıklar altında çeşitlenen sera gazları, güneş ışınlarının soğurulmasına yol açarak yerkürenin ısınmasına neden olmaktadır. GÜNEŞ ¥ Küresel Isınma ve İklim Değişikliği “Küresel ısınma” ve “iklim değişikliği”, yaşadığımız dünyadaki canlı, cansız bütün varlıkları olumsuz yönde etkileyecek bir geleceğe işaret etmektedir. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre çölleşme ve kuraklık dünyadaki 4 milyar hektardan fazla alanı ve bizim de içinde bulunduğumuz 110 ülkede yaşayan 1 milyar 200 milyon insanın hayatını doğrudan tehdit etmektedir. Zira fosil yakıt tüketimi, enerji kullanımı ve üretimi, sanayileşme ve ormanlık alanların artan bir ivmeyle azalması sonucunda açığa çıkan sera gazlarının etkisiyle, bugün iklim değişimi gözle görülür derecede belirginlik kazanmıştır. Bu küresel tehdide karşı, iklim değişimine yol açan yapay nedenlerin (fosil yakıtlar ve sera gazı etkisinin) azaltılması, hem kurumsal hem de bireysel düzeyde bir çabayı gerektirmektedir. Küresel ısınma sonucu buzulların erimesi, deniz suyu seviyesinin artmasına yol açarak özellikle akarsu ağızlarında, tuzlu suların tatlı sularla birleşmesi sonucu tatlı su rezervini olumsuz yönde etkileyecektir. Kıyı çizgisinin değişmesi bu alanlarda bulunan insanların, bitkilerin, ağaçların ve diğer canlıların yaşam alanlarının yok olmasına sebep olacaktır. SAYFASI Denizlerin karalar üzerinde ilerlemesi ile oluşacak arazi kayıplarının yanında kıyı erozyonlarında da artışlar görülecektir. Örneğin deniz seviyesinde meydana gelecek 100 cm’lik bir artışla Hollanda’nın %6’sı, Bangladeş’in %17,5’i ve birçok adanın ya tümü ya da büyük bölümü sular altında kalacaktır. Küresel Isınma ve Ormanlar Ormanlar, bir ağaç topluluğu olmanın yanı sıra, binlerce yılda yaratılmış toprağıyla, içinde barındırdığı milyonlarca bitki, hayvan ve mikroorganizmayla ve bunların karşılıklı münasebetleriyle bir çevre sistemi ve yaşama birliğidir. Ormanlar, gerek atmosfere bırakılan sera gazı yayılımlarının azaltılmasında, gerekse atmosferden sera gazı emme yoluyla ‘karbon yutağı’ oluşturulmasında önemli roller oynamaktadır. İnsan eliyle yok edilen bu sistemin tekrar insan eliyle geri getirilmesi son derece güçtür. Binlerce yıldır, karadaki biyosferle atmosfer arasında sürekli ve dengeli bir karbon akışında hayatî hizmet gören ormanlar, dünyanın akciğerleridir. Küresel ısınma sonucu yağışların azalması sıcaklık ortalamaların yükselmesi kuraklık şiddetinin artması hem orman yangınlarını tetikleyecek hemde mevcut orman alanlarının yayılışını ve kendini yenilemesini kısıtlayacaktır. Küresel ısınma, ormanların içindeki biyolojik çeşitliliği de olumsuz yönde etkileyecektir. Etkilenen canlılar, bir noktadan sonra yaşam alanlarını ya terk etmek zorunda kalacak yada yok olacaktır. Ekosistemdeki denge düşünülürse besin zincirinde meydana gelen kopmalar diğer canlıları da etkileyecek tür sayılarında ve çeşitlerinde azalmalar görülecektir. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, insanlara düşen görev; dünya üzerindeki bitki örtüsünü ve hayvanları korumak, orman arazisi göründüğü halde çıplak olan sahaları ağaçlandırmak, mevcut ormanlar üzerindeki insan baskısını azaltmak ve tahrip edilen orman alanlarını ıslah etmek olmalıdır. Ağaçlandırma Seferberliği Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2008–2012 yılları arasında uygulamaya koyduğu “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Seferberliği” kapsamında; “Kent Ormanları” ile “Her rojelerini gerçekKöye Bir Orman” projelerini leştirmiştir. Seferberlik rlik ile 2011 yılı lke genelinde sonu itibariyle; ülke ra, otoyollara, tespit edilen alanlara, elere, okullaköyyollarına, hastanelere, ra 1 milyar adedin üzerinde zerinde fidan dikilerek ağaçlandırma ırma çalışması yapılmıştır. Ağaçlandırğaçlandırma Seferberliği ile, 2012 yılı kya büsonuna kadar, Trakya yüklüğündeki bir alanın anın ormanlaştırılması hedeflenmiştir. Bir Fidan Dikelim, Karbon İzimizi Silelim ! KARTAL f SAYFASI HATAY YÖRELERİMİZ ANTAKYA Harbiye Harbiye, Hatay ili’nde, Antakya merkez ilçesine bağlı şirin bir belde. Yüzlerce yıllık bir yerleşim yeridir. Tarihsel adı ‘Defne’ veya ‘Daphne’ olarak bilinmektedir. Antakya merkezine 7 km uzaklıktadır. Yeşil alanlarının fazla olması ve şelalelerinin güzelliği ile ünlenmiş olan Harbiye, konumu itibari ile Ortadoğu’yu Türkiye’ye bağlayan yol üstünde bulunduğundan bu ülkelerden gelen turistlerin hem uğrak yeri, hem de konaklama ve eğlence yeridir. Nüfusu 25,000 kişidir. Antakya ve civarında Akdeniz iklim tipi egemendir. Bu nedenle kentte yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Harbiye beldesinde yumuşak iklim sayesinde her türlü sebze ve meyve yetişmektedir. Yöre halkı; tarım, hayvancılık, turizm ve el sanatları ile geçimini sağlamaktadır. Özellikle Defne bitkisi tarih boyunca bölge ile özdeşleşmiş olup, halihazırda hane ihtiyacı için ve daha çok ticaret amacıyla defne sabunu ve defne yağı imalatı devam etmektedir. Harbiye’nin en önemli kaynak değeri tabiat yapısı ve şelalesidir. Kaynağından 1,5 km. boyunca, belirli aralıklarla küçük, orta ve büyük şelaleler bulunmaktadır. Eski tarihlerde, Antakya nehir kıyısında olmasına ve arkasındaki dağ eteklerinde birçok su kaynakları bulunmasına rağmen su ihtiyacını gideremiyordu. Buna çözüm olmak üzere Defne çağlayanlarından şehre su getirilmesi düşünüldü ve ilk olarak I. Seleukos su kanalları yaptırarak şehre su getirdi. Caesar döneminde şehrin yukarı kısımlarında oturan halkın su ihtiyacını karşılamak için su kanalları yapıldı. KESTANE SAYFASI Tarihçe Hatay, Hititler’in bir toprağıydı. M. Ö. 6. asırda Persler’in istilasına uğradı. Daha sonra Makedonya Kralı Büyük İskender, Anadolu’yu işgal ve Pers (İran) Devletini yenerek bu bölgeyi de istilâ etti. İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu, generalleri arasında taksim edildi. İskender’in generallerinden Birinci Seleukos kendisine düşen bu yörede, Asya İmparatorluğu’nu kurdu. Seleukos’un ölümünden sonra ise oğlu Birinci Antiochus, Hatay bölgesinde Antakya şehrini kurdu. Antakya M.Ö. 306-280 arasında 26 sene Asya İmparatorluğu’nun başşehri oldu. Asya İmparatorluğu zayıflayınca, yöre Romalılar tarfından işgal edildi. Roma İmparatorluğu M.S. 395’te ikiye parçalanınca bu bölge, Doğu Roma’nın (Bizans) payına düştü. M.S. 395’ten itibaren 243 sene Antakya, Bizans ve Sâsânîler arasındaki savaşlarda sürekli el değiştirdi. Sonunda Bizans imparatoru Justinianus, Antakya’yı Sâsânîlerden geri aldı ve yeniden inşâ ettirdi. Hazret-i Ömer’in halifeliği sırasında 638’de İslâm ordusu Antakya’yı fethetti. 331 sene süren İslâm hakimiyetinden sonra Bizans İmparatoru Nikeforos Fokas, müslümanlar arasındaki iç savaşlardan istifade ile şehri geri aldı (969). 115 sene Bizans’ın işgali altında kaldıktan sonra Anadolu fatihi ve Selçukluları Devleti hükümdarı Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah, 1084’te Antakya’yı fethederek, Türk topraklarına kattı. Daha sonra başlayan Haçlı seferlerinden sonra yörede Antakya Haçlı Prensliği kuruldu. 170 sene yöreye hakim olan Haçlı Prensliği’nin elinden, 19 Mayıs 1268’de Türk-Memlûk Sultânı Baybars, Antakya’yı geri aldı. Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim, 1516’da Mercidabık Zaferi ile Suriye ve Hatay’ı Osmanlı Devletine kattı. Birinci Dünya Harbi’nin sonunda, Ekim 1918 sonlarında Antakya’yı İngilizler işgal ettiler ve bir sene sonra Fransızlar’a devrettiler. 1937’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu. 23 Haziran 1939’da Türkiye-Fransa arasında yapılan Ankara Antlaşması ile Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti. 23 Temmuz 1939’da Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili oldu. Ne Yenir ? Hatay mutfağının çok zengin ve çok çeşitli yemekleri vardır. Hepsini buraya yazmaya kalksak sayfalarımız yetmez.. Bu nedenle tadımlık olarak birkaçını yazıyoruz. Tepsi kebabı, kağıt kebabı, künefe, kabak tatlısı, taş kadayıf, humus, bakla ezmesi, Hatay mantısı, zahter salatası, çökelek salatası, oruk, şukuriye, cevizli biber, içli köfte, kaytaz böreği, katıklı ekmek, yogurt aşı, mercimekli aş, kemunlu aş, kabaklı kek, şalgam, meyan kökü şerbeti, şişbörek, aşür, fellah köftesi, çiğköfte, kısır, zeytinyağlı yaprak sarması, oruç dolması, bumbar (mumbar), tuzlu yoğurt çorbası, ekşi aşı, analı kızlı, boraniye, seyh mualla, şıhıl mahşi… Konaklama Yörede oteller ve pansiyonlar mevcuttur. DEFNE İLE APOLLON’NUN ÖYKÜSÜ Zeus’un oğlu Apollon, Taselya ırmağı kenarında dolaşırken genç ve güzel bir kız görür. Babası ırmak tanrı, annesi orman tanrı olan bu güzel su perisinin adı Daphne’dir. Apollon, Daphne ile konuşmak ister. Fakat Daphne, Apollon’dan korkarak kaçmaya başlar. Apollon Daphne’yi kovalarken bir yandan da “kaçma, seni seviyorum” diye bağırır. Daphne kaçmaya devam eder. Aralarındaki mesafe iyice kısalır ve bir an gelir ki Daphne Apollon’dan kurtuluşunun kalmadığını anlayınca durur. Ağlamaya başlar ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır: “Ey toprak ana!.. Beni ört, beni sakla beni kurtar.” Bu içten yalvarış üzerine Daphne odunlaştığını hisseder. Göğsünü gri bir kabuk bağlar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar. Güzel kokulu bir DEFNE AĞACI’na dönüşür. Gözyaşları ırmak olur (şimdiki şelale). Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Daphne’nin ağaç oluşunu üzüntüyle izler, sonra ona sarılır ve sert kabuklar altında hâlâ çarpmakta olan kalbinin sesini ASLAN duyar. “Daphne!” der. “Bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler, şarkılarda şiirlerde adımız yan yana geçecek.” Bunun üzerine Daphne dallarını eğerek Apollon’u sayıgıyla selamlar. t SAYFASI Kaynak: www.kultur.gov.tr K KİKUŞ’LA ÖĞRENİYORUZ ÖĞR Hülya ŞİMŞEK H DÜNYAMIZA NE OLUYOR ? Sevgili arkadaşlar, bu yaz tatilinde inanın hiç boş durmadım, hep sizler için yeni bilgiler peşinde koştum. Çok ilginç olaylar ve bilgiler öğrendim, şimdi bunları size anlatmak ve paylaşmak istiyorum. Kütüphanede dolaşırken dünyamızın geleceği ile ilgili korkutucu bilgiler edindim ve sizinle paylaşmadan edemiyorum. Dünyamızın kaç yaşında olduğunu biliyor muydunuz? Dünyamız Kaç Yaşında? Sevgili arkadaşlar, Temmuz 2003 Bilim ve Teknik Dergisi’nde okuduğum bir makalede, gezegenlerle ilgili bilimsel araştırmalar yapan Amerikalı bir bilim adamı açıklıyor; dünyamız tam 4,577 milyar yıl yaşında. Oooo, ne kadar çok değil mi? Ama durun dahası var, evrenin oluşumu da, yaklaşık 13.7 Milyar yıl öncesine dayanıyor ve buna bilim adamları “Big Bang” diyor yani Büyük Patlama. Yaklaşık 13,7 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan oluşmuş ve evrenin evrimi kuramı olarak adlandırılmış. Arkadaşlar, ayın yaşını biliyor muydunuz? Yine bilim adamlarına göre ayın yaşı da 4,597 milyar. Bilim adamları bu iddiaları ve kesin sayıları kimyasal analizlere dayandırıyor. Dünyanın, güneş sisteminin ortaya çıktığı, yani güneşi oluşturan gaz ve toz bulutunun içinde ilk katı parçacıkların oluşmaya başladığı 4,567 milyar yıl öncesinden başlayarak, oluşumunu tamamladığını söylüyorlar. Her neyse size asıl anlatmak istediklerim başka, günümüzde yaşlı dünyamız ne halde, biz onu korumak için ne yapıyoruz? Şimdi biraz da bunlardan konuşalım. Dünyada yaşayan insanlar yalnızca kendilerini değil, gelecek kuşakları da düşünmelidirler. TİMSAH A SAYFASI Küresel ısınma ve dünyamızı bekleyen tehlikeler hepimiz tarafından iyi bilinmeli ve önlem alınmalıdır. Eğer önlem almazsak gelecekte hepimiz susuz kalabilir, insan ömrü kısalabilir, tedavisi imkansız hastalıklar artabilir, en kötüsü de havasız bile kalabilirmişiz. İnsanlar, bilinçsiz davranışlarla küresel ısınmayı oluşturacak ve arttıracak ortamı hazırlıyor. Bunun için neler yapacağımıza gelince şunlar yazılıyor: 1-Deodorant, parfüm ve benzeri kimyasalların üretimi durdurulmalıdır. 2-Ozon tabakasına zarar verdikleri için cep telefonu, internet ve televizyon gereksiz yere kullanılmamalıdır. 3-Fabrika bacaları filtreli olmalıdır. 4-Çöpler ayrıştırılmalı ve arıtma tesisleri kurulmalıdır. 5-Rüzgar enerjisinden daha fazla yararlanılmalıdır. 6-Çevre temizliği ve yeşil alanlar daha fazla olmalıdır. 7-Belli saatlerde enerji kısıtlaması yapılmalıdır. 9-Benzinli araçlar yerine çevre dostu yakıt kullanılmalıdır. 10-Elektrikli eşyalarımız fişte bırakılmamalıdır. Sevgili arkadaşlar, aslında alınacak önlemler o kadar çok ki, ben size ancak bir kaçını yazdım. Okudukça hem öğrendim, hem de üzüldüm. Meğerse el ele vermiş, güzel dünyamızı yaşanası bir yer olmaktan çıkarmışız. Biliyor musunuz, küçük ve önemsiz gibi görünen defterlerimizden bir yaprak yırtmak bile dünyamız için geri dönüşü olmayan bir zarar veriyormuş. Eğer bu önlemleri almazsak, gelecekte bu kadar rahat su içemeyeceğimizi, bu kadar rahat nefes alamayacağımızı aklımızdan çıkarmamalı ve ağaç dikmekten vazgeçmemeliyiz. KUTUPLAR ERİYOR ! Korkutucu haberler vermekten hiç hoşlanmıyorum ama gerçekleri de görmezden gelemeyiz öyle değil mi? Bir diğer üzücü haber yıllardır söylenen kutupların erimesi olayı. Dünyamız bu sera gazı denilen salınım sonucu öylesine ısınmış ki arkadaşlar, kutuplardaki büyük buz kütleleri hızla eriyormuş ve bu erime durdurulamıyormuş. Bu erime sonucu Kuzey Kutbu’nun son üç yılda 600 bin kilometre kare küçüldüğü söyleniyor. Arktik buzul alanlar, 2007’den bu yana 600 bin kilometre kare küçülerek 4,8 milyon kilometre kareye düşmüş. Bilim adamlarının dediğine göre önlem alınmazsa önümüzdeki 30-40 yıl içinde kutuplarda buzul kalmayacakmış. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, bu ne demektir? Dünyamız kim bilir ne hale gelecek, hadi hep birlikte güzel dünyamız ve geleceğimiz için el ele verelim, ne yapmamız gerekiyorsa hep birlikte yapalım. GERGEDAN U Fotoğraflar: Hülya Şimşek “Grönland’ın uçaktan görünüşü.” SAYFASI BİLELİM VE ÖĞRENELİM Hammaddesi metal olan geleneksel sanatları, kullanılan madene, kullanım alanına, tekniklerine vb. sınıflandırmak mümkündür. Anadolu’da Tunç çağında bakıra kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme, dökme tekniğiyle işlenmişlerdir. Roma, Bizans dönemlerinde Anadolu’nun gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir. Büyük Selçuklular ile birlikte maden sanatında önemli gelişme görülmektedir. Selçuklular, sanatın birçok dalında olduğu gibi maden sanatının gelişiminde de önemli rol oynamışlardır. Bu dönemlerde gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu; Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput, Erzincan, Erzurum gelmektedir. Osmanlı döneminde Anadolu’da, Balkanlar’da maden sanatının doruk noktasına ulaştığı bilinmektedir. Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Tokat, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sivas, Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amas- AĞAÇKAKAN SAYFASI ya, Kastamonu, Konya, Burdur, Denizli, Afyon, Kütahya, Balıkesir, Bursa, İstanbul, Edirne Osmanlı döneminde ve günümüzde maden sanatının merkezi olan illerdir. Maden işçiliğinde dövme, telkâri, kazıma (kalemkâr), çekiç işi, kakma, küftgani, savatlama, ajur kesme gibi teknikler kullanılmaktadır. Demircilik Demir, kapı tokmakları, mutfak araçları, tarım araçları, hayvan koşumları, mimaride kullanılan araçlar, müzik aletleri vb. yapımında kullanılmaktadır. Bakırcılık Yapılan araştırmalar, Anadolu’da bakırcılığın gelişiminin, çok eski tarihlere dayandığını, bakır cevher yataklarının eskiden beri işletildiğini doğrulamaktadır. Anadolu sanatında önemli bir yeri olan bakır, süslemeye de çok elverişli bir madendir. Günlük kullanımda kap-kacak, takılar, miğferler, kapılarda, kapı süslemelerinde, yapı unsuru olarak kullanılmıştır. En çok kullanılan maden bakırdır. Bakır kap yapım teknikleri; dövme, dökme, sıvama (tornada çekme), preste basma olarak dört çeşittir. Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olarak bakır, kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla geniş bir şekilde sürdürülmektedir. Altın - Gümüş İşleri Altın ve gümüşten kuyumculuk, takı, günlük kullanım eşyaları ve aksesuarlar telkari, savat, dövme, dökme vb. teknikler kullanılarak yapılmaktadır. Telkari; İnce altın veya üçboyutlu nesne oluşturacak biçimde, çeşitli desenler yaratarak, henüz ısıyla edindiği plastik niteliği kaybetmeden işleme tekniğidir. Telkari takılar, fincan zarfları, kutular, sürmedanlar. Bıçakçılık Bir sapla keskin bir ağızdan oluşan kesme aygıtı olan bıçağın, Anadolu’da tarih öncesi dönemlerden beri kullanıldığı bilinmektedir. Bıçağın biçimsel olarak geçirdiği değişimlere ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bıçaklar biçimlerine göre; pala, hançer, gaddare, saldırma vb. isimler almaktadır. Sapları; abanoz, fildişi, gümüş, altın kaplama olan bu bıçakların elmas, mercan, yakut, zümrüt vb. taşlarla süslü olanlarına saray için yapılanlarda görmek mümkündür. XIX. yüzyıl ortalarından itibaren el işçiliğinin yerini makinelerin almasıyla bıçak yapımcılığı da gelişmiştir. Günümüzde paslanmaz çelikten yapılan sabit saplı sofra bıçakları ile açılır kapanır cep çakıları görülmektedir. Anadolu’nun bazı yörelerinde sap kısımları çeşitli işlemlerle süslü bıçak el işi bıçak yapımı sürmektedir. PELİKAN Y Kaynak: www.kulturturizm.gov.tr SAYFASI BİR USTADAN BİR SİZDEN 1 $'$ 867 .$ø,7*(0ú Bedri Rahmi Eyüboğlu .Dù×WWDQELUJHPL\DSW×PNoFN (D.1911,Görele, Ö.1975, İstanbul), <DEHü|SFNV×ùDULoLQH <DRQ|SFN .×]NDUGHüLP RQ|SFNEDWDUEXJHPLGHGL 6HQPLVLQ 2QEHü|SFN $QDPVDN×QGHQL]HDWPDGHGL 'RùUXKDYX]D 6HQPLVLQ 'RùUXGHQL]H $PD×VODQPDV×\ODEDWPDV×ELUROGX %LUJHPLGDKD\DSDU×PQHo×NDU +HPEXVHIHU|SFN\HULQH 6XQWXUOXELUNDoNIU 'DKDELUNDoJHPL\DSDU×P dRNüNU Dünyaca ünlü Türk ressam ve şairdir. Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayıp Paris’te sürdürdüğü resim öğreniminin ardından yurda dönmüş ve yaşamı boyunca Güzel Sanatlar Akademisi’nde ders vermiştir. Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullandı. Şiirlerinde de halk kaynağından beslendi; masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı. En ünlü şiiri, Karadut adlı aşk şiiridir. Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu’nun oğlu, Türk aydınlanmasının öncülerinden Sabahattin Eyüboğlu ve ilk kadın mimarlardan Mualla Eyüboğlu’nun kardeşi, ressam Eren Eyüboğlu’nun eşidir. %('5ú5$+0ú(<h%2ø/8 '(1 6ú= 6$1$6(1ú$1/$7,<2580 Bugün sana, seni anlatmak istiyorum Kendimi senden, seni kendimden biliyorum Adını koymadan sana ulaşmak istiyorum Çünkü sen her canlıya can katansın Gözlerimde ışık, damarlarımda kan gibisin Yaşama sebebim, aldığım nefes, işittiğim sessin Bugün sana, seni anlatmak istiyorum Bütün canlılara bir annesin, kanat gerensin Toprağın yok olmasına izin vermezsin Yağmurla beraber bereketimsin Rüzgarın öfkesine karşı siperimsin Bugün sana, seni anlatmak istiyorum Tabiata renk veren, şekil verensin Dağların eteklerinde dizili çınarım Ya dere kenarlarında söğüdüm, kavağım ÇAM i Denizleri sarmalamışsın çepeçevre Vadileri dolduran uçsuz bucaksız ORMANIM ORMANIM, anam, babam, vatanım, dünyam benim Bugün sana seni anlatmak istiyorum Bilinçsizce kesilen her dalın, çıkarlar için devrilen gövden Gizlice damlayan gözyaşın olmak istiyorum Acını acım biliyorum Senden özür diliyorum Çünkü seni yok etmeye devam ediyorum Sözde ben bir insanım! Çilem MERCANOĞLU 8/B 1205 FATİH İ.Ö.O. MALATYA SAYFASI . . . G Ö N D E R D I K L E R I N I Z .×UP×]×$KWDSRW Suyun derinliklerini gerçek anlamda kimse bilmez. Orada nasıl bir hayat vardır, kimler yaşar, neler olur? Bir zamanlar bilinmeyen bir okyanusta birbirinden çeşitli hayvanlar yaşarmış. Rengarenk, büyüklü küçüklü balıklar, deniz kızları, midyeler, deniz yıldızları, yılanlar, su böcekleri…Bir de sular aleminin kurnaz geçinen kırmızı ahtapotu. O, paylaşmayı sevmeyen, bencil bir yaratıkmış. Tüm balıklar yiyeceğini birbiriyle hatta kırmızı ahtapotla bile paylaşırken o, bulduğu yiyecekleri gizli bir köşede kendi başına yermiş. Hani derler ya günahını bile kimseye vermeyen cinstenmiş. Kırmızı ahtapot bir gün yiyecek aramak üzere suyun derinliklerinde gezinirken küçük bir balığa rastlamış. Küçük balık çok halsiz görünüyormuş. Kırmızı ahtapota: -Sevgili kırmızı ahtapot, çok açım. Yakınlarda yiyecek bulabileceğim bir yer biliyor musun? Bütün gün gezindim, bulamadım. O kadar açım ki, artık yüzmeye gücüm kalmadı, demiş. Kırmızı ahtapot gayet umursamaz bir şekilde: -Hayır, ben de rastlamadım yiyeceğe, deyip yoluna devam etmiş. Oysa kırmızı ahtapot yakınlarda bir yiyecek kokusu alıyormuş. Süratle o yöne yüzmeye başlamış. Sekiz kolunun sekizine de birer yiyecek parçası alıp doya doya yemeyi planlıyormuş. Ne güzel yiyecekler bulacağını hayal ederken suyun karardığını fark edememiş. Koku onu bir bataklığa götürmüş. Arsız yosunların kol gezdiği bir bataklık. Aklı başına geldiğinde geri dönmek istemiş ama nafile. Göz gözü görmüyormuş. Çırpınıp debelenirken bir an kımıldayamaz olmuş. Sekiz kolunun sekizi de yosunlara dolanıp adeta düğüm olmuş. Her bir kolunu ayrı ayrı çekiştirip yosunlardan kurtarmaya çalıştıysa da nafile. Başarılı olamamış. Çaresizce bağırmaya başlamış: -İmdat, imdat, imdat! Diğer canlıların bulunduğu yerden o kadar uzaktaymış ki, sesini duyurması neredeyse olanaksızmış. Kendini kurtarmak için çabalamaya devam etmiş. Aradan saatler geçmiş. Ahtapot burada hayatının son bulacağını düşünmeye başlamış. Buralara kadar niçin yalnız geldiğini anımsamış. Bulacağı yiyecekleri tek başına yeme sevdası yüzünden şimdi hayatı tehlikedeymiş. Bencilliğinin ona verdiği zararı, diğer canlılarla birlikte olmanın önemini anlamış. Keşke DAĞ KEÇİSİ şimdi onlarla olabilseymiş, bulduğu tüm yiyecekleri onlarla paylaşırmış artık. Ama bütün bunlar için çok geç olduğunu düşünmüş. Ne de olsa onu burada bulmalarına imkan yokmuş. Son bir umutla yardım istemiş: -Kimse yok mu? Kurtarın beni, imdat ! Yorgunluk ve açlıktan uyuyakalmış olan küçük balık, uzaklardan gelen bu sesi fark etmiş. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak o yöne yüzmeye çalışmış. Çok geçmeden sarmaşık su yosunlarının arasında duran kırmızı ahtapotu görmüş. Ona iyice yaklaşmış. Küçük balık çok küçük olduğu için yosunların arasından rahatça sıyrılabiliyormuş. Nihayet kırmızı ahtapot kurtarıcısını görünce inanamamış: -Küçük balık, kurtar beni. Dolandım kaldım burada. Küçük balık küçük dişleriyle yosunları kemirmeye başlamış. Dakikalar sonra ahtapot kurtulmuş. Kollarını rahatça hareket ettirerek bataklıktan çıkmış: -Sevgili küçük balık. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Küçük balık: -Kurtulduğuna sevindim. Kırmızı ahtapot: -Hadi bakalım şimdi senin karnını doyuralım. Hala aç mısın? -Hem de nasıl. Kırmızı ahtapot çevik hareketlerle etrafta yiyecek aramaya koyulmuş. Ve nihayet birbirinden lezzetli çeşitli yiyecekler bulmuş. Sekiz kolunun her birine birer parça alıp küçük balığa götürmüş. Küçük balık yiyecekleri afiyetle yerken: -Sen neden yemiyorsun ahtapot kardeş? Kırmızı ahtapot gülümseyerek: -Hele sen bir karnını doyur, demiş. Küçük balık yemeye devem ederken aslında paylaşmanın kendisini ne kadar mutlu ettiğinin farkına varmış kırmızı ahtapot. Bu yaşadıklarından sonra bencilliğinden vazgeçip sular aleminin en paylaşımcı, en sevecen yaratığı olmuş. Suyun derinliklerinde böyle şeyler olur mu bilinmez ama bilinen bir gerçek vardır ki: Paylaşımlar hem karşımızdakini, hem de bizi mutlu eder. Birlikte yaşamanın gereği de budur. Dilek GÖKÇEN Tokatköy İÖO Sınıf Öğretmeni Beykoz/ İstanbul J SAYFASI . . . G Ö N D E R D I K L E R I N I Z Sudenaz KILIÇ 5,5 Yaşında Sincan İMKB İ.O.O. Ana Sınıfı ANKARA Yaren ŞEFLEK Mustafa Kemal Paşa Anaokulu HAKKARİ ÖRDEK Q SAYFASI . . . G Ö N D E R D I K L E R I N I Z Muhammed Kadir CANIZOĞLU Zübeyde Hanım Anaokulu Hamza Ata KILIÇARSLAN MUĞLA MANTAR SAYFASI . . . G Ö N D E R D I K L E R I N I Z Zeynep Duru DÜZGÜN Çekmeköy İÖO İSTANBUL GEÇEN SAYIDAKİ BULMACALARIN ÇÖZÜMLERİ 1 2 Ekvator’un çevresi yaklaşık 40.070.370 km’dir. (Yukarıdaki rakama en yakın yazan arkadaşlarımızın bütün cevaplarını doğru olarak kabul ediyoruz.) MAYMUN m SAYFASI . B I L M E C E - B U L M A C A Soru 1: Aşağıdaki iki resim arasındaki sekiz farkı bulun ? Soru 2: Zakkum, ençok ve yaygın olarak ülkemizin hangi bölgesinde yetişir ? (Doğu Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu, Marmara, Ege, İç Anadolu) KANGURU K SAYFASI Ormanlar; oksijen kaynağıdır ve iklimi düzenler... SİNCAP DERGİSİNİ OKUYUN.. OKUTUN.. ABONE OLUN.. SAHİP ÇIKIN... NASIL ABONE OLUNACAK ? Orman Genel Müdürlüğü’nün T.C. Ziraat Bankası Atatürk Orman Çiftliği Şubesindeki 6288169-5001No’lu hesabına yıllık abonelik bedeli olan 7.5 TL. yatırılacak, banka dekontu ile birlikte abonenin açık adresi aşağıdaki adrese gönderilecektir. ADRES: Orman Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, Yayın ve Tanıtım Şube Müdürlüğü Söğütözü Caddesi, Saklı Bahçe İdare Binası Balgat/ANKARA Tel: (0312) 296 41 33 Fax: (0312) 296 41 36 E-Posta: sincap@ogm.gov.tr İnternet adresimiz: www.ogm.gov.tr SİNCAP ORMAN ÇOCUK DERGİSİ’nin OGM adına Sahibi: Dr. Ahmet İPEK t4PSVNMV:BZO:ÚOFUNFOJ)àTFZJO4PQ t:B[BS±J[FS&LJCJ4BJU,SBOƵFOFS'BLPǘMV)àMZBƵJNǵFL-FWFOU,SBO4F[HJO,"3" t#VEFSHJàÎBZEBCJS0SNBO(FOFM.àEàSMàǘàODF#BTOWF"IMBL:BTBTOBVZHVOPMBSBLZBZOMBONBLUBES t(SBöL0SHBOJ[BTZPO$&5"5BOUN XXXDFUBUBOJUJNDPN t#BTL0SNBO(FOFM.àEàSMàǘà.BUCBBT t)BCFSMFǵNF"ESFTJ0SNBO(FOFM.àEàSMàǘà%ǵƞMJǵLJMFS&ǘJUJNWF"SBǵUSNB%BJSFTJ#BǵLBOMǘ:BZO5BOUNƵVCF.àEàSMàǘà 4ÚǘàUÚ[à$BEEFTJ4BLM#BIÎFƞEBSF#JOBT#BMHBU"/,"3"5FM 'BLT t&1PTUB"ESFTJNJ[TJODBQ!PHNHPWUSƵJJSMFSÚZLàWFBOMBSCVBESFTFHÚOEFSJMTJO