Hangi Laiklik Türkiye`de, hemen her konuda olduğu gibi laiklik

advertisement
Hangi Laiklik
Türkiye’de, hemen her konuda olduğu gibi laiklik konusunda da ciddi bir kafa karışıklığı ve
kavram kargaşası yaşandığı gözlemlenmektedir. Laiklik konusu üzerindeki tartışmalar 50
yıldan bu yana bitmediği giib her gün yeni bir boyut kazanmaktadır. Hemen her gün laiklik
üzerinde çok çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Kanaatimizce laiklik Türkiye’nin yumuşak
karnını oluşturmaktadır. Ve hatta siyasi kavgalar da laiklik ev karşıtlığı üzerinden
yürütülmektedir. Bunun nedeni sorulduğu zaman hiç kimse net bir cevap verememektedir.
Fakat bunun en önemli nedenlerinden biri üzerinde ittifak edilen net bir laiklik tanımının
olmamamsıdır. Laiklik kavramı Türkiye’ye yaklaşık bir 50 yıl önce girdi. Fakat o gün bu
gündür herkesin evet dediği bir laiklik kavramı oluşmadı. Ve hatta laiklik, secularizm kavramı
ile de karıştırıldı. Sekülar çağa, ana, dünyaya ait olan anlamına gelir, dar anlamıyla dünyevi
demektir. Bence laiklik kavramıyla ilişkisi olsa da aynı şeyi ifade etmez. Sekülerleşmek
dünyevileşmek anlamlarına gelir. Kanaatimce laiklik ile laisizm kavramlarını da birbirine
karıştırmamak gerekir. Laisizm, laiklik ilkesini bir ideoloji haline getirerek fikir, inanç
özgürlüğüne karşı çıkmak anlamlarına gelir. Bu bir anlamda laikçilik anlamına gelir. Laikçi
tutum laikliği bir katı ideoloji haline getirmektedir. Bir insan laiklik ilkesini kabul edebilir ve
onun gerekli olduğuna da inanabilir, fakat onu bir ideoloji haline getirmek çok farklı bir şey
anlamına gelir. Türkiye’de laiklik kavramı üzerinde yapılan tartışmalarda en ciddi sorun
alanlarından birisi de laisizm olsa gerektir. Laiklik kavramının asıl vatanı Fransa olsa
gerektir, fakat tüm Avrupa’da yaşanan bir sürecin ürünüdür. Ortaçağ’da Avrupa’da toplum iki
sınıfa ayrılıyordu. Clarical(ruhban) sınıf ve Laicus(halk) sınıfı diye, ruhban sınıfı elinde
büyük ayrıcalıklar bulunduruyor ve büyük halk kitlelerini eziyordu. Hemen hemen tüm
yetkiler clarikal sınıfın uhdesinde bulunuyordu. Ve hatta bazen çok güçlü krallar dahi
otoritelerinin meşruiyetini bu sınıftan alıyordu. Avrupa tarihini bu iki zümrenin iktidar
mücadelesi tarihi olarak gördüğümüzde yanlış yapmış olmayız. Avrupa’daki reform ve
Rönesans devrinin başlaması ile ruhban sınıfı gücünü büyük oranda kaybetti. Bir nevi siyasi
otoriteler ruhban sınıfının tasallutundan kurtuldu. Fakat gerek İslam tarihinde gerekse
İslam’ın siyasi tarihinde böyle bir çatışma tarzı yaşanmadı. Avrupa’daki Ruhban sınıfına
benzer bir zümre oluşmadı. İslam tarihinde de ulema(aydınlar) sınıfı vardı, fakat hiçbir zaman
ruhban sınıfı gibi siyasi bir güç haline gelmedi. İslam dinin temel felsefesi gereği herkesin
inancının gereğini başka bir zümreye bağımlı olmaksızın yerine getirmesinden dolayı ruhban
sınıfı tarzı bir zümre oluşma imkânı bulamadı. Türkiye’deki laiklik ifade edildiği gibi “din ve
devlet işlerinin birbirinden ayrılması mantığı üzerine tasarlandı. Buradaki amaç din ve devleti
kendi alanlarında özgür kılmak ve karşılıklı müdahaleyi önlemekti. Fakat birçok
araştırmacının da belirttiği gibi Türkiye’de din devletin kontrolü altında kaldı, devlet dini belli
kurumlar aracılığı ile kontrol altında tuttu. Laiklik ile ilgili yapılan diğer bir tanımda
“devletin tüm inançlara eşit mesafede olması ve hiçbir insana inancı, düşüncesi ve yaşam tarzı
nedeniyle müdahale etmemesidir.” Bu klasik din-devlet ayrımı kavramının ötesinde bir
yaklaşım olsa gerektir. Bu tanım gerçek manada uygulandığı takdir de hem devleti
özgürleştirecek hem de dinin kendi olduğu gibi yaşamasını sağlayacaktır. Fakat modern
devlet her ne kadar dinden özgür ve uzak bir devlet gibi gözükse de bu uygulama da hiçbir
zaman gerçekleşmemiş gibi gözüküyor. Laiklik hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri için
geçerli bir kavram olsa da her ülkede farklı şekilde uygulanmaktadır. Kimi ülkelerde
Fransa’da olduğu gibi kısıtlayıcı katı laiklik anlayışı hâkimdir. Hollanda ve İngiltere gibi
Avrupa ülkelerinde de inanç hürriyetini esas alan vatandaşlarına yaşam satandardı
dayatmayan bir laiklik anlayışı mevcuttur. Kanaatimizce ülkemizdeki en büyük tartışma
alanlarından birisi de budur. Türkiye acaba kendisine Fransa gibi yasaklayıcı katı laiklik
anlayışını mı örnek alacak yoksa diğer bir çok Avrupa ülkesinde uygulanan tüm din ve
inançlara eşit yaklaşan, insanların düşünce ve yaşam tarzlarına müdahale etmeyen özgürlükçü
bir laiklik anlayışını mı örnek alacak.
Download