Tartışma-Editöre Mektup HBT Sayı 33-11 Kasım 2016 22 Fiziksel tıp ve rehabilitasyon dalında neler oluyor? Dr. Necdet Tuna, devlet hastanelerinde ne de özel birimlerde var! Havuz konusu küvetlerle idare edilmeğe çalışılıyor. Gerekli süreFiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı lerin tartışılabileciği ekzersizler çoğunlukla kücücük odalarda, tedavi masaları üzerinde yaptırılır, gösterilir, bazen TR’nin ağırlıklı bölümü olan rehabilitasyonla, çoğunde hastanın eline bir broşür verilerek evde sürdürmelelukla hareket sistemindeki, özellikle yıllara uzadıkça, ri salık verilir. zamanla aşınıp yıpranması, alışılan deyimiyle kireçAma, bir hastaya randevu verip, bir süre kontrola lenlenmelerde ağrı ile birlikte hareketler sınırlanır. Felçli, çağrılıp,gel bakalım ne yaptın görelim diyen pek olmaz. spastik hastalarda ve kaza-yaralanmalarında da hareket 40 yllık mesleki yaşamımda tüm öğüt ve ısrarla söylemesisteminin görevi kısıtlanır ya da tümüyle yitirilebilir. me karşın, devam edenlerin sayısı parmaklarımın sayısıFTR’nin bu vakalarda, egzersizler, masaj, değişik denı bile bulmaz! rin ve yüzeysel ısıtıcı ajanlar, yüksek ve alçak frekansGerçek rehabilitasyonun ülkemizde gerektirdiği ilgiyi lı elektrik akımları yardımıyla giderilmesi, hastanın yaşam maalasef görmemiş olması, ilgili FTR dalı ileri gelenlerinin gücünün yükseltilmesi amaçlanır. mi, YÖK’ün mü, yoksa Sağlık Bakanlığının’ca mı önemsenmemesidir? Hadi Sağlık Bakanlığı ve YÖK ilgilenmiyor diyelim, kongreler, araştırmalar, yayınlar nedeniyle sürekli Amerika ve Avrupa ile ilişkide bulunan, hatta biri Akdeniz, biri de Avrupa FTR derneği yönetik kurullarına seçilen öğretim elamanlarımız da re1970’de Ankara Çankaya Hastanesinde açtığım FTR biriminde ülkenin ilk tedavi ha- habilitasyonun olmazsa olmazları olan tedavi havuzlavuzu ve egzersiz salonu. Geliştirdiğim su içinde traksiyon yöntemiyle havuzda bel rı ve egzersiz salonlarıyla dotraksiyonu. natılmış tesisleri hiç mi görmediler? Ne var ki FTR birimlerinde tedavilerinde 80 yıldır maGördülerse her gün en modern olanaklarla inşa edisaj ve egzersizler çok kez göz ardı edilerek salt elektirikli len üniversite, özel ve devlet hastanelerinde rehabilitasaletlerle uygulaması, günümüzde hemen hemen standart yon tesislerine niçin eklenmez? Nitekim Darülacezenin hale getirilmiştir. Değişen sadece, teknolojinin getirileriyle atıl durumda olan tek tedavi havuzu ille kaplıcalar dışında aletlerin yenilenmesidir. ülkede normlara uygun tedavi havuzu yoktur! Ancak, elektrikli aletlerle masaları üzerinde yapılan te- F davilerde hastanın ağrıları geriler ve bir süre için kaybolursa da, eklem hareketlerinde bir değişiklik olmadığı için yakınmalar, günlük yaşam sürdüğü için, pek uzun sürmez, yineler ve hasta tekrar doktorunu arar. Bu nedenle de FTR birimleri dolup dolup boşalmaktadır! Ağrıların nedeni Ne var ki ağrıların asıl nedeni, insanın iki ayağı üzerinde yürümesi nedeniyle vücudun tüm ağırlığının çevre eklemlereriyle omurgaya binmesi, çoğu meslekte tek yönlü zorlanmalar ve günlük yaşamda hareketlerinin azalması ile eklemlerdeki yozlaşma ilei çalıştıran kas ve bağların da dengesinin bozulmasıdır. Eklemin işlevini kazanması, kas ve bağların işlevsel dengelerinin sağlanması ise ancak eklemin bilinçli, düzenli egzersizlerle çalıştırılması yanı sıra, bilinçli masajla kasların gevşetilerek esnekliklerini tekrar kazanmalarıyla olasıdır. Elektrikili aletlerle tak-çıkar yöntemiyle uygulanan tedavi süresi dakikalarla ayarlanır. Egzersizler ve masaj ise çok daha uzun sürer ve saatler alır. Bu iki temel tedavi amacı, Doğulu zihniyetiyle işin kolayına kaçılarak elektrikli aletlerle sınırlandırılmıştır. Özel eğitim, bilgi, emek gerektiren kadim bir tedavi ajanı olan masaj ise artık devlet ve özel FTR birimlerinde, SGK listelerinde listelerden çıkarılmıştır. (Bu konuda daha önce yayınladığımız,“Ülkede Masajın Trejikokomik Öyküsü” başlıklı bölüme bakılabılır). Klasik rehabilitasyonun olmazsa olmazı olan yeterli, kurallara uygun tedavi salonları ile tedavi havuzları ne Fizyoterapistler devrede Ağrı ve hareket sorunları olan hastalar son zamanlara kadar FTR dalının kurulduğu uzun yılların alışkanlığıyla genelde önce FTR uzmanlarına başvururlardı. Onlar da düzenledikleri tedavi programlarını salt bu programları uygulamakla görevli fizyoterapistlere verirlerdi. Amerika ve Avrupa’da uzun süredir romotoloji, nöroloji, ortopedi vb. öteki dal uzmanları da artık FTR gerekli gördükleri hastalarını FTR hekimlerinin muayenesine gerek kalmadan doğrudan fizyoterapistlere göndermektedirler. Nitekim Sağlık Bakanlığınca yapılan yeni yasa değişiklikleriyle iki dallılık olası görülmektedir. Ama maaesef son zamanlarda bazı ortopedi, nöroloji, romatoloji, içhastalıkları vb. uzmanlar, FTR tedavisi gerekli gördükleri hastalarının tedavilerini, kural dışı olarak, ofislerinde kurdukları tesislerde, yanlarına aldıkları fizyoterapistlerle yürütüğü görülmektedir. Bu olumsuz gelişmelerin FTR dalının geleceğine etkilerinin ne olabileceğini zaman gösterecektir! Zira ülkede halen, asistanlar dışında tek dallı 250’yi aşan akademisyen ve gene tek dallı 2500 FTR uzmanı vardır ki bu dünyada bir rekordur! 2014’den beri Batı ülkelerinde FTR dallarının lağvedileceği de olası görülüyor. Bu durumda, çağdaş ülkelerdeki gelişmeri hiç dikkate almadan seksen yıldır yetiştirilen ve yetiştirilmekte olan bu FTR ordusunun, özellikle bu mesleğe gönül vermiş, en yüksek puanlarla FTR’yi seçen gençlerin geleceğinin sorumluğunu kim üstlenecek? GÖBEKLİTEPE’NİN UYGARLIK TARİHİ İÇİNDEKİ YERİ: “Neolitik çağda baskın bir ruhban sınıfı vardı” Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, neolitik çağda belirgin bir şekilde baskın bir ruhban sınıfının varlığının saptanmış olduğunu söylüyor. Reyhan Oksay İÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Ana Bilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, 5 Kasım 2016 tarihinde Bilim Akademisi Konferansları kapsamında Göbeklitepe Kültürü ve Uygarlık Tarihi İçindeki Yeri konusunda bir konuşma yaptı. Son yılların en etkileyici buluntu yerlerinin başında gelen Göbeklitepe’de kazılar ilerledikçe arkeoloji dünyasında bugüne dek genel kabul gören bazı görüşlerin değiştiğine dikkat çeken Özdoğan, avcı-toplayıcı toplulukların sosyokültürel yapısı hakkındaki hakim görüşlerin de bu buluntuların ışığında yeniden gözden geçirildiğini söyledi. Göbeklitepe kültürünü -nedir, ne değildir/uygarlık tarihi içindeki yerinin tanımı/bilimsel gerçekler ve saptırmalar- başlıkları altında değerlendiren Özdoğan konuşmasında şu önemli saptamalara değindi: • Göbeklitepe kazılarının ülkemizde ve dünyada bu kadar çok ses getirmesinin nedeni, avcı-toplayıcı toplulukların da anıt- Prof. Dr. Mehmet Özdoğan sal bir mimari ve zengin bir sembolik anlatım geliştirebileceklerinin ortaya çıkması ve arkeolojinin genel kabul gören görüşlerinin değişmesi • Göbeklitepe’nin arkeoloji dünyasına bir diğer önemli katkısı da avcı-toplayıcı topluluklarda “seçkin” bir tabakalaşmanın ortaya çıkmış olmasıdır. Göbekli Tepe’deki bu seçkin sınıfların önderliğinde yapılmış tapınma amaçlı yapıların bugüne dek 6’sının gün yüzüne çıkartıldı. Daha çevrede 30 kadar kült yapının bulunduğu düşünülüyor. • Bu kült yapılar anıtsal boyutları, belirgin bir plan düzeni ve özgün duvar yapım yöntemleriyle dikkat çekiyor • Bu yapılarda duvarlar boyunca nişler, oturma şekilleri ve sıvı kullanımına uygun tabanlar bulunuyor. • Bu kültürde varolan “inanç” sisteminde hakim unsur, doğanın kutsanmasıdır. • Anıtsal yapıların üzerindeki hayvan kabartmalarında dikkat çeken bir ustalığın saptanması, avcı-toplayıcı topluluklarda bir de sanatçı sınıfının bulunduğunu gösteriyor. • Güneydoğu Anadolu neolitik dönem kültürleri için yeni tanımlara gerek duyuluyor. Yeniden gözden geçirilmesi gereken tanımlar şöyle: Öngörülenden çok daha gelişkin bir toplumsal yapı-Katmanlaşmış toplum yapısı- Belirgin bir şekilde baskın ruhban sınıfın varlığı-değişim ve yeniliklere açık bir düzen” Göbeklitepe’nin her türlü spekülasyona açık olduğuna dikkat çeken Özdoğan, bu konuda daha pek çok bilinmeyenin olduğunu ve 1995 yılında başlayan kazıların tamamlanmasının daha çok uzun zaman alabileceğini söyledi.