KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFSİRİ ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR İbrahim Hilmi KARSLf Özet: 19. ve 20. yüzyıllar Kur'an tefsiri açısından önemli gelişmelerin meydana geldiği dönemler olmuştur. Bilimsel tefsir metodu da bunlardan biridir. Bu okuma biçimi dün olduğu gibi bugün de bazı çevreler tarafından Kur'an mesajının modem insana sunulmasında önemli bir imidin olarak görülmektedir. Nitekim araştırıcılann bu konuda yayınladıklan makale ve kitaplann adedi, ekole olan ilginin hilla canlılığını devam ettirdiğini göstermektedir. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de bilimsel yorumlama tarzına eleştiriler devam etmektedir. Aşağıdaki makalede bu okuma biçiminin lehinde ve aleyhinde ileri sürülen görüşler yeniden değerlendirilerek konuyla ilgili bir yaklaşım belirlenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Bilimsel Tefsir, Kur'an Tefsiri, Fen Bilimleri, Şatıbl, Tantavi. Some Remarks on Scientific Interpretation of the Qur'an Abstract: In the 19th and 20th centuries, significant developments occurred in the field of Qur'anic exegesis. One of them is the scientific method of inteıjıretation of the Qur'an. In the present day, as before, this kind of inteıj)retation is seen as an important opportunity to convey the message of the Qur'an to the modem people. The fact that the number of the articles and books published in this field has reached a significant level show that the interest in that method is stili alive. But, as in * Doç. Dr.• D/B Din Işleri Yüksek Kımı/u Üyesi Diyanet llmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 the old times, taday, the critiques towards the method of scientific interpretation of the Qur'an have been stili continuing. In this article, the views and arguments of the proponents and opponents of this method are presented and re-evaluations of them are made. At the end, an approach towards to this method is suggested. Key Words: Scientific Interpretation, Exegesis of the Qur'an, Natural Sciences, Al-Shatibi, al-Tantawi. 1. Giriş Kur'an nazil olduğu andan itibaren anlaşılınaya ve tefsir edilmeye başlanmıştır. Bu hareket kesintiye uğramadan günümüze kadar sürmüştür, bundan sonra da devarn edecektir. Zaten aksini düşünmemiz de mümkün değildir. Çünkü Kur'an'ın hayatla irtibatının kurulması bağlı ve mesajının aktüel hale getirilmesi, ancak anlaşılması ve buna olarak tefsirinin sürekli yapılması ile mümkündür. Yeni zamanlarda yeni tefsir- lerin konusu olmayan bir iliilli kelamın, insanlığın hayatına ışık tutması ve ona yol göstermesi elbette ki mümkün değildir. Aksi bir durum, bir anlamda, insanın Kur'an'ı anlamaktan vazgeçmesi demektir. Yeni tefsirler üretemeyen toplulukların, hayata ya bir zamanlar Kur'an adına şartların gereği oluşturulmuş ve önemli bir işlev görmüş ama son asırlarda apJamsızlaşmaya başlamış fıkir ve yorumlarla bakmalan gerekecek; yahut da günümüzde olduğu şekliyle Müslümanların, insana, topluma, hayata ve evrene çoğunlukla yabancı kesimlerin dünya görüşleri ile bakmalan kaçınılmaz hale gelecektir. Elbette ki, sürekli olmasını söylediğimiz bu tefsir faaliyeti, Kur'an'ın sabitelerinin değişime ve dönüşüme uğratılması anlamına gelmemektedir. Aksine onun bütün insanlığa olan mesajlannın anlaşılan bir dil ve diriitici bir sunumla aktanlmasını ifade etmektedir. 19. ve 20. asırlar, siyasi ve kültürel yönleriyle Müslümanları çok da sevindiren ve mutlu eden zamanlar olmamıştır. Bu talihsiz süreç ne yazık ki halen devam etmektedir. Son asırlarda siyasi, sosyal ve kültürel planda yaşanan bu çalkantı ve gelgitlerin yansımalan bütün yönleriyle Kur'an tefsirlerini etkilemiştir iddiası mübalağa olarak görülmemelidir. Bu bağlamda müfessirler, İslam dünyasının yaşadığı siyasi krizden nasıl çıkacağı, gerçek bağımsızlığın nasıl sağlanacağı, fakirlik, ekonomik ve teknolojik problemierin nasıl aşılacağı, ümmetin maddi ve manevi üretimde nasıl harekete geçirileceği, yeni kuşaklann eğitiminin nasıl sağlanacağı konularını Kur'an tefsirlerinde ele almış ve problemlere değişik çözümler önermişlerdir. Kısaca ilgi kurdukJan ayetlerin tefsirinde, Müslümanlan özellikle eğitime, ekonomik üretime katkı sağlamaya teşvik etmişlerdir. çalışmaya, cihada, fıkrl ve KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFS1R1 ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR Modem dönemlerde Kur'an tefsirlerinde sadece sosyal ve siyasi konular ele alın­ mamış, kültürel meselelere de önemli bir yer verilmiştir. Hatta denebilir ki, Batı'da felsefe ve düşüncede meydana gelen gelişmeler, özellikle akıl, bilim ve din ilişkisin­ de Kur'an ayetlerinin yorumlannda önemli farklılaşmalara sebep olmuştur. Bu bağ­ lamda mucizevi konulardan ve evrenden bahseden ayetlerin tefsirlerinde gelenekte pek de görülmeyen önemli fıkir ve yaklaşımlar ileri sürülmüştür. Batıda tabiat bilimlerinde ve buna bağlı olarak teknoloji alamnda görülen ilerlemeler, bazı müfessirlerin bu tür konulardan bahseden ayetler üzerinde yoğunlaşmalanna sebep olmuştur. Hatta Müslümaniann kalkınmalannın sihirli formülünün, bu ayetleri gerçek manada anlamaya ve tabiat bilimleri ile bunlar arasında irtibat kurulmaya bağlı olduğu ileri sürülmüş tür. İşte "bilimsel ya da fenni tefsir" olarak isimlendirdiğimiz bu eğilim, tabiat bilimlerine ait terimlerin, Kur'an ibarelerinde var olduğunu kabul eden, değişik bilim ve felsefi görüşleri ondan çıkarmaya çalışan tefsir ekolüdür. Bu metodu savunanlara göre, Kur'an, dini, itikadi ve arneli ilimler yanında değişik çeşitleri ile şu anda mevcut ve gelecekte disiplin haline gelecek doğa bilimlerini de ihtiva etınektedir. Söz konusu yaklaşımın çerçevesi özellikle 20. asırda daha da yaygınlaştı ve genişledi'. Aşağıda göreceğimiz şekilde tabiat bilimleri ile Kur'an ayetleri arasında bağlan­ tılar kurma yani bilimsel tefsirin kökleri Gazilll'ye kadar götürülür. Ekolü savunduklan söylenen bu ve benzeri alimlerden bir takım görüşler nakledilmektedir. Ancak kanaatimizce bu tür yaklaşımlar, bahsedilen tefsir tarzım meşrulaştırma çabalan olarak görülmelidir. Zira bu ifadeleriyle onlann bugünkü anlamda bilimsel tefsiri kastettiklerini söylemek ne kadar mümkündür? Dolayısıyla esas itibariyle bilimsel tefsir eğilimi, modem dönemlere has yeni bir olgu olarak kabul edilmelidir. Aşağıda görüleceği üzere konu lehte ve aleyhte değişik tartışmalara sebep olmuştur. llgili görüş­ leri tasnif ettiğimizde üç yaklaşırmn öne çıktığını söylemek mümkündür. Bunlar da, I-Bilimsel tefsiri savunanlann görüşleri, 2-Bilimsel tefsiri kabul etmeyenlerin görüş­ leri, 3-Şartlı olarak bilimsel tefsiri kabul edenlerin görüşleri, başlıkları altında toplanabilir. 2- Bilimsel Tefsiri Savunanların Görüşleri Tefsir tarihine dair kaynaklann verdiği malumata göre, bu konuyu en geniş şekil- Çeşitli örnekler için bk. Adnan eş-Şerif, Min 'ilmi'l-feleki'l-Kur'anf, Dfuu'l-'ilrni'l-rnelayin, 2.b., Beyrfit 1993, 164-167; Adnan eş-Şerif, Min 'ulilrni'l-ardi'1-Kur'ani, Dfuu'l-'ilrni'l-rnelayin, 2.b., Beyrfit 1994, 230-234. Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 de ilk defa teorik düzeyde ele alan ve İslami ilimler sahasında onu savunan İmam Gaziili'dir. O, İhya'da tilavetin adabına dair dördüncü bapta bazı iilimlerden Kur'an'ın yetmiş yedi bin iki yüz ilmi ihtiva ettiğini nakleder. Çünkü ondaki her bir kelime bir ilimdir. Sonra bunun dört katı alınır. Zira her bir kelimenin zfihir, batın, had ve matla'ı vardır • Yine o, sözlerinin devarnında İbn Mesud'dan "Kim öncekilerin ve sonrakilerin İlınini elde etmek isterse, Kur'an üzerinde derin derin düşünsün" rivayetini nakleder ve sözlerini şu sonuca bağlar: "Kısaca bütün ilimler Allah'ın sıfat ve fiilieri içerisindedir. Kur'an'da da O'nun zat, sıfat ve fiilierinin açıklaması vardır. İlimler sınırsızdır. Kur'an'da onların esasına dair işaretler vardır. 2 Meşhur iilimlerden Suyfiti de, teorik düzeyde bilimsel tefsir ekolünü savunanlardandır. O, Kur'an'ın bütün ilimleri içerdiğini ispatlama sadedinde ayet ve hadislerden şu delilleri getirir: "Bu Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır" (En'am, 6/38). "Sana her şeyi açıklayan bu Kitab'ı indirdik" (Nahl, 16/89). Aynca şu hadisleri nakleder: Hz. Peygamber bir defasında "llerde fitneler çıkacaktır" der. Bunun üzerine kendisine şu soru sorulur: "Bunlardan kurtulmanın yolu nedir?" Hz. Peygamber "Allah'ın Kitabı'dır, onda sizden öncekilerin ve sizden sonrakilerin haberi, aranızdaki problemierin de çözümü vardır" der. Yine Su yüu bu bağlamda Hz. Peygamber'den "Allah, kitabında bir şeyi ihmal etseydi, zerreyi, hardal tanesini ve sivrisine4 ği onda zikretmezdi" sözlerini nakleder • bilimsel tefsiri baştan sona Kur'an'a uygulayan Şeyh Tantavı Cevhen O yazmış olduğu el-Cevfihir fi Tefslri'l-Kur'an adlı 25 ciltlik hacimli eserinde bolca bilimsel tefsir örnekleri vermekterlif. Müellif eserin değişik yerlerinde 20. asırda olmuştur. 2 Bu rivayeti, Abdullah Draz şu şekilde izah etmektedir:· Her harlin bir haddi, yani Allalı'ın o ayetten amaçlamış olduğu muradının bir "son nokta"sı vardır. Murad olunan her son nokta için de bir matla', yani başlangıç ve maksadı Allalı'ın muradı üzerinde anlamaya ulaştıracak bir "çıkış noktası" vardır. Bk. Ebu tshiik eş-Şatıbi, el-Muvii.fakat, thk., Abdullah Drnz, Daru'I-Marife, 2.bs., Beyrilt, 1416/1996, ın, 346. Kalıire 3 Muhammed Hüseyin ez-Zehebi, et-Tefsir ve'l-mufessiriin, Daru'l-hadis, 4 Celaluddin Abdurrahman es-Suyfiti, el-ltkiinfi ulılmi'l-Kur'aıı, Daru İbn Kesir, Beyrut 1987/1407, II, 1025 vd.; Celaluddin Abdurrahman es-Suyfiti, el-lklilfi lstinbiiti't-teıızfl, Daru'l-kutubi'l-ilmiyye, 2.b., Beyrfit, 198511405,5. XIX. asırda.bilimsel tefsiri, yazıruş olduğu Keş.fii'l-Esriir isimli eserinde savunanlardan biri Muhamıned b. Ahmed ei-İskendecini'dir. Eser hem sistematik hem de muhteva yönünden eleştirilmektedir bkz. Abdurrahman Ateş, "Keş.fii'l-Esriir: Bilimsel Tefsir Hareketinin XIX. Asırdaki Ilk Muharriki", Ankara Üniversitesi 1lahiyat Fakültesi Der. cilt XLIV, (2003), sayı I, s. 133. 2005/1426, II, 417. 5 Bu tefsirin eleştirisine dair bkz. Muhammed b. Lutfı es-Sebbağ, Lemelıiitfi ulılmi'l-Kur'an, el-Mektebu'I-islami, 3.b., 1990/1410, 304-307. Halid Abdurrahman el-'Akk, Üsfilu't-tefsir ve kaviliduhu, 3.b., Daru'n-nefilis, Beyrilt, 1994, 252-254. KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFS1Rl ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR bu konudaki görüşlerini açıklamaktadır. Buna göre Kur'an'da 750 ayetin bilim ve fenle ilgili olduğu, buna karşılık fıkha ait olan ayetlerin ISO'yi geçmediğini ifade eder. İslam saqece Araplar için değil, birçok millet için gelmiştir. Kur'an sureleri modem bilimin ortaya koyduğu konuları tamamlamaktadır. Müslümanlar tabiat bilimlerine davet eden Kur'an ayetleri üzerinde düşünmelidirler. İslam konusunda önceki anlayışsız ve gafıl fakihler alıkarn ve akide ayetlerine ağırlık vererek çok sayıdaki bu ayetleri ilımal etmeleri sebebiyle hata etmişlerdir. Onların miras ayetleri üzerinde yaptıkları çalışmayı Müslümanlar bugün tabiattan bahseden ayetler üzerinde yapmalıdırlar. Çünkü bunların incelenmesi miras ayetlerinin incelenmesinden daha faziletlidir. Miras ayetleri farzı kifayedir; diğerleri ise marifetullahın artmasına sebep olduğu için her mürnine farzdır • 6 20. asırda Batı dünyasında Kur'an-bilim ilişkisi konusunda en dikkati çeken isimlerden birisi sonradan Müslüman olan Maurice Bucaille'dir. Aslında o çalışmasım sadece Kur'an'a hasretmemiş; çağdaş tabiat bilimlerinin ışığında Tevrat, İnciller ve Kur'an'ı mukayeseli bir şekilde incelemiştir. Kendisini hayrete düşüren konu, Kur'an'ın tabiatla ilgili tespitlerinin çağırmzdaki telakkilere uygun düşmesidir. Oysa Kitab-ı Mukaddes'te bu konularda açık hatalar mevcuttur. Yine 7. asırdaki bir insamn, en ufak bir fıkir sahibi bile olamayacağı konularda Kur'an'ın önemli tespitlerde bulunması oldukça manidardır. Maurice Bucaille'a göre, Kur'an'la karşı karşıya gelen bir kimseyi etkileyen diğer bir husus da, ele alınan konuların Astronorni, Jeoloji, Botanik, Embriyoloji vb. deği­ şik bilimlerin alanına giren konular olmasıdır. Şayet Kur'an'ın müellifı 7. yüzyıldaki bir insan olsaydı, çağdaş bilimsel sonuçlara uygunluğu yeni tespit edilen pek çok hususu nasıl yazrmştı. Maurice Bucaille'a göre, tabiat bilimlerine dair ayetlerin tefsirinde geçmiş müfessirler kesinlikle hata etmişlerdir. Bu tür ayetlerin doğru tefsir ve tercümeleri çok sonraları yani çağırruzda ancak yapılabilmiştir. Dolayısıyla bu tür ayetleri tercüme edebilmek için sadece iyi derecede dil ve lügat bilgisine sahip olmak yeterli değildir. Aynca çok çeşitli bilimsel konulara da vakıf olmak gerekmektedir'. 6 Ez-Zehebl, II, .;1:43. Bediuzzaman Said Nursl de, Kur'an'ın, bütün zaman ve rnekanlarda yaşayan insanlara hitap ettiğini dolayısıyla gelecekte gerçekleşecek gelişmelere de işaret edebileceğini ifade eder. Bu da, onun ileride keşfedilecek ilmi hakikat ve teknik gelişmelerden, rerniz, ima ve işaretle bahsetmesi anlamına gelmektedir. Bkz. Bediuzzaınan Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neş., Gerrnany, 1994, 359, 375; Bediuzzaman Said Nursl, lşaratu'l-i'caz, Sözler Yay., İstanbul, 1990, 238, 134. 7 Maurice Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim, tre. Suat Yıldmrn, T.Ö.V. Yayınevi, İzmir, 181-183. Diyanet llmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 Bilimsel tefsiri savunduğu lamında şunlar söylenebilir: ileri sürülen bilginierin görüşlerini değerlendirme bağ­ Daha önce naklettiğimiz şekilde Gazili, Kur'an'ın birçok ilmi ihtiva ettiğini belirtir. İfadenin bu şekilde dile getirilmesi problem oluşturmakta ve çeşitli itirazlann yapılmasına sebep olmaktadır. Çünkü Kur'an, değişik ilimleri içermemektedir. Belki bu ilimierin alanına giren bazı konulara temas etmektedir. Kı­ saca Kur'an, çok değişik ilimleri değil, bu ilimiere ait çok değişik bilgileri ihtiva etmektedir. Dolayısıyla bu iki olgu farklı şeyleri ifade etmektedir. Nitekim Gazllil'nin, Kur'an'ın bu ilimierin sadece aslına temas ettiğini belirtınesi de buna işaret etmiş olabilir. Yine Gazall, bilimlerin hepsinin Allah'ın marifet denizinden bir avuç olduğunu ifade eder ve örneklerle konuyu izah etmeye çalışır. Mesela hastalık ve şifa Allah'ın fiillerindendir8 • Bu fiili de, ancak tıp ilmi sahasında uzman olanlar bilir. Yine güneş ve ayın hareketinin belirli bir hesaba göre olduğundan bahseden ayeti 9 aniayacak olanlar da, bu ilirnde yani astronomide uzman olan kimselerdir. Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki, Gazaıı, günümüzde örneklerine çokça rastlandığı gibi, kelimesi kelimesine Kur'an ayetleri ile bilimsel veriler arasında uyum arayan bir görüşü veya bir bilimsel kavramı ondan çıkarmayı savunmamaktadır. Veya "Şu ayet, şu bilimsel teoriye delalet etmektedir" şeklinde bir yaklaşıma sahip bulunmamaktadır. Aksine o, Kur'an'ın temas ettiği "hastalık", "tedavi", güneş ve ayın hareketlerindeki "hesap" gibi kavramıann açılımının, ancak ilgili bilim daUanna müracaat etmekle elde edilebileceğini söyler. Bu tespitin de tenkit edilecek bir tarafı bulunmamaktadır. Çünkü Kur' an, gerçekten bugün bilimsel bir disiplin haline gelmiş veya ileride gelmesi muhtemel insan ve evrenle ilgili birçok konuya detaya girmeden veciz bir şekilde temas eder. İşte bu ayetlerin tefsirinde, Allah'ın nihayetsiz ilmi, sonsuz kudreti, yaratmadaki mükemmelliği ve insana olan sayısız nimetinin daha iyi kavranması için, ilgili bilimlerin kabul görmüş izahlanndan istifade edilebilir. Zaten Kur'an'ın, yaratılışın sır­ lanna dair bilgi vermesindeki temel hedefi de bundan başkası değildir. Yine Gazilli'nin konuyla ilgili fikirleri incelendiğinde, bilimler sahasında meydana gelen bir takım gelişmelere Kur'an'ın asırlar öncesinde işaret ettiği gibi bir iddiası yoktur. Başka bir anlatımla, günümüzde olduğu şekliyle kendi dönemi itibariyle bilimsel bilgiyi Kur'an'dan keşfetme diye bir gayret içerisinde bulunmamaktadır. O, sadece son ilahi keliimın bilgi içeriğinin zenginliği konusunda kendi anlayışı çerçevesinde bir yorum geliştirmektedir. Bu açıdan baktığımızda o, Kur'an'ın temas ettiği ve 8 "Hastalandığımda 9 "Güneş o bana şifa verir". (Şu'arii, 26/80) ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir". (Rahmiin, 55/5) KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFSİRİ ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR değişik bilimlerin alanına giren bilgileri, kendisinden sonra yaşayan Şatıbl gibi, Cahiliye Araplannın bildikleri ile sınırlandırmamakta; bugün anlaşılan anlamda "Şu ayet, şu bilimsel gelişmeye delalet etmektedir" şeklinde bir yaklaşıma da sahip bulunmamaktadır. Bilimsel tefsir sahasında 20. asırda en dikkati çeken isim, Tantavi Cevheri'dir. Ayetlerle ilişkili gördüğü birçok bilimsel bilgiye tefsirinde yer verriıektedir. Eseri adeta bir bilimler ansiklopedisi görüntüsü vermektedir. Fakat ayetlerle bu bilgiler arasındaki irtibatın ne olduğu konusunda aydınlatıcı ve tatmin edici açıklamalar yapmamaktadır. Bu ve benzeri eserlerin Müslümanların süratle uyanmalanna vesile olacağı, netice olarak gelecekte insanlığın daha önce hiç tanımadığı bir kuşak yetişece­ ğini iddia eder. Ne var ki, aradan bir asır geçmesine ve bu konularda birçok eser yazılmasına rağmen İslam dünyası hala bu eşsiz nesli yetiştirememiş ve parlak dönemi yaşayamarnıştır. Diğer taraftan, Kur'an'ın, modem bilimin ortaya koyduğu bilgileri tamamladığı konusundaki tespiti de izah edilıneye muhtaçtır. Anlaşılan o ki, müellif bu ifadeleriyle, bilimsel gelişmelerin hala ulaşamadığı, fakat Kur'an'ın içerdiği birçok hakikatİn bulunduğuna işaret etmektedir. Herhalde Tantavi Cevherl'nin bu fikirleri ileri sürmesindeki en temel tutarsızlık, Kur'an'ın bu konudaki amacı ile tabiat bilimlerinin amacının adeta aynıyrnış gibi ele alınmasıdır. Modem dönemlerde Müslüman aydınlar, İslam dünyasının içerisinde bulunduğu geri kalmışlıktan kurtulınak için, Kur'an'a dönmesinin gerekli olduğunu daima ifade etmişlerdir. Bu anlamda kalkınma ve Kur'an ilişkisi, daha önce tefsir literatüründe görmediğimiz bir temadır. Ancak Tantavı Cevheri'de bu söylemin farklı bir anlam kazandığı görülmektedir. Bu da, Müslümaniann özellikle tabiattan bahseden ayetleri anlama üzerinde yoğunlaşmalandır. Çünkü ona göre İslam dünyası ancak bu durumda fakirlik ve geri kalmışlıktan kurtulabilecektir. Kur'an'ın tabiat bilimlerinde gelişmeyi teşvik eden öncüHere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü inuhataplannı müteaddit defalar evrendeki olgular üzerinde düşünmeye çağırmaktadır. Bu anlamda tabiattaki ayetlerin anlaşılması noktasında muhataplanna olduk~a önemli bir bilinç kazandırmaktadır. Dolayısıyla onunla hemhal olan bir zihnin,.tabiatla ilgili ayetler üzerinde düşünmeye hazır hale geleceği açık­ tır. Nitekim 3. ve 4. asırlarda, Müslümanların tabiat bilimlerindeki gelişmelerinin ar~dında, Kur'an'ın eğittiği bu aklın önemli bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. İşte bilim konusunda dün olduğu gibi bugün de Kur'an'ın yapabileceği en önemli rehberliklerden biri budur. Anlaşılacağı gibi bu, tabiada ilgili bilgilerin ilahi kelamdan elde edileceği anlamına gelmemektedir. Bu anlamda Kur'an, esas itibariyle bir bilgi kaynağı değildir. Tabiatla ilgili bilgilere ulaşmanın yolu deney ve gözlem metodudur. Diyanet nmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 Netice olarak, tabiat bilimlerinin alanına giren ayetlerle ilgilenmek, bunlar üzerinde yoğunlaşmak,. Müslüman bilim adamlannı bu konular üzerinde inceleme yapmaya teşvik eder. Çünkü Kur'an bunlar üzerinde düşünmeye davet etmektedir. Yine modem bilimin vardığı neticelere Kur'an'ın işaret ettiğini söylemek, belki bu bilimleri tahsil edenleri ilgili ayetleri anlamaya teşvik edebilir, böyle bir katkı sağlayabi­ lir. Fakat ayetlerle bu bilimlerin vardığı neticeler arasında irtibatlar kurmamn, İslam dünyasının kalkınmasında bir katkı sağlayacağını ileri sürmek, mesnetsiz bir iddiadan öteye geçmemektedir. 3- Bilimsel Tefsiri Kabul Etmeyenlerin Görüşleri Bilimsel tefsir ekolünü önceki 1Uimlerden benimseyenler olduğu gibi, kabul etmeyenler de vardır. Bunlann en önemlilerinden biri de meşhur usfilcü Şaıtbi'dir. Muvafakat isimli eserinde görüşlerini geniş bir şekilde açıklar. Buna göre şeriat ümrnidir. Çünkü onun ilk muhatapları böyle idi. Dolayısıyla masiahatlan dikkate alarak sadece Araplann tanıdığı ilimiere değinrniştir • Görüşlerinin devannnda Kur'an'a öncekilerin ve sonrakilerin ilimlerini izafe edenleri eleştirir ve bu iddiayı çürütmeye çalışır. Çünkü ona göre bu kimseler haddi aşmaktadırlar. Zira sahabe, tabiin ve onlan takip edenler, Kur'an'ı ve onun ilimlerini en iyi bilen insanlardı. Ancak onlann hiç birinden, Kur'an'da var olduğu iddia edilen bu ilimler hakkında bize her hangi bir şey ulaşmamıştır. Aksine onlar, sadece Araplarca maruf olan ilimler, Kur'an'da sabit olan ahkil.m ve ahirete taalluk eden konularla ilgilenrnişlerdir. Eğer bahsedilen ilimler konusunda malumadan olsa idi, meselenin esasına delalet edecek şekilde bazı bilgiler elbette ki bize ulaşırdı. Ancak böyle olmarmştır. Dolayısıyla bu, Kur'an ile ilgili ileri sürülen iddiamn doğru olmadığına delil oluşturmaktadır. Şatıbi ilmi tefsiri savunanlann ileri sürdüğü diğer gerekçelere de cevap vermekte, bu çerçevede En'am 38 ve Nahl 89. ayetlerinde kastedilenin, kulun ibadet hayatı ve diğer dini sorumluluklan olduğunu belirtmektedir. Yine En'am 38'de geçen "kitab" kelimesinden maksadın Levh-i Mahfuz olduğunu, müfessirlerin bu ayette Kur'an'ın bütün akl! ve nakli ilimleri içerdiğini gerektirecek her hangi bir şey zikretmediklerini söylemektedir 11 • 10 Bilimsel tefsir konusunda Zehebi de Şatıbi gibi olumsuz düşünenlerden biridir. Delillerini şu üç başlık altında ileri sürer: a) Dil açısından: Bilindiği gibi lafızlann de10 Nureddin 'Itr, Kur'an'ın içermediği konulann önemli olduğunu ifade eder. Mesela nazil olduğu asır­ da semanın nizanuyla ilgili biikim nazariyelere yer vermediği, daha sonralan bilim tarafından bunlann doğru olmadığının da ortaya konulduğunu ifade eder. Dolayısıyla eğer Kur'an semavi bir kelfim olmasaydı, dönemindeki nazariyeler muhakkak ona sirayet ederdi. Bkz. 'Ulı/mu'l-Kur'ani'l-ke­ rlm, Dfiru'l-hayr, Dımeşk 1993/1914, 234. ıı Ez-Zehebi, Il, 426. .....JL..-> 86 KUR'AN'IN BİLlMSEL TEFSİRl ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR laleti durağan olmayıp tarihi süreçte semantik bir gelişme gösterirler. Bu bağlamda kelimelerin lügav! manaları yanında şer'! ve örfi manaları da vardır. Bu manalardan bazılanın Kur'an'ın nazil olduğu dönemde Araplar biliyorlardı. Bazılarını da bilrniyorlardı. Çünkü bunlar sonradan kelimeye yüklenen manalardı. Bu itibarla Kur'an'ın ilk muhataplan tarafından bilinmeyen bu manaların lafızlara yüklenmesi böylece garip bir anlam genişlemesine gidilmesi makul değildir. b) Belağat açısından: Kur'an'ın en önemli özelliklerinden biri olan belağat, kelamın şartlaralortama uygun olarak söylenınesi şeklinde tarif edilir. Eğer biz, bilimsel tefsir metodunu kabul edecek olursak, Kur'an'ın bütün ilimleri ihtiva ettiğini ve lafızlarının sonradan ortaya çıkan bu manaları taşıdığım kabul etmiş oluruz. Bu durumda bizi Kur'an'ın belağatma halel getirme ve Arabın anlayışını göz ardı etme durumuyla karşı karşıya bırakır. Eğer Kur'an'ın ilk muhatapları, Allah'ın kendilerine söylemeyi murat ettiği bu manaları bilmiyor idiyseler, bu zorunlu olarak Kur'an'ın belağat özelliğine sahip olmadığı sonucuna bizleri götürür. c) İtikad açısından: Kur'an bütün zamanların kitabıdır. Bu, her Müslümanın ona bu şekilde inanması, onun hakkında şüphe içerisinde bulunmamasım gerektirir. Ancak Kur'an'ın manalanın her şeye hamleden ve onu tıp, astronomi, geometri, kimya ve bunlara ilave olarak ?eğişik ilimierin kaynağı olarak kabul eden bilimsel tefsiri kabul edecek olursak, Müslümanları Kur'an'la ilgili inançları konusunda şüpheye düşürmüş oluruz 12 • Çünkü ilmi kaide ve nazariyeler değişmeyen ve sürekliliğini devam ettiren olgular değildir. Birçok nazariye vardır ki bir zamanlar bilginler tarafından kabul edilmekte idi. Ancak bir zaman sonra hata olduğu ortaya çıkınca ondan vazgeçilmiştir • 13 Daha önce belirttiğimiz gibi, bilimsel tefsir konusunda ilk defa en ciddi eleştiriyi yapan Şatıb!'dir. O, bu konuda Gaziili'nin fikirlerinden aynlmaktadır. Hatta isim vermeden onu eleştirdiği anlaşılmaktadır. İki iilimin fıkirlerinin farklı olmasının temel nedeni, Kur'an tasavvurlarının değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Kısaca ifade ede12 Tabiat bilimlerinin değişken bir özellik ortaya koymasının bu eğilimin zaaf yönlerinden olduğu konusunda bk. es-Sebqağ, 294. 'Itr, 236. Mabmut Şeltut'un ekolle ilgili eleştirileri için yine bk. es-Sebbllğ 300. 13 ez-Zehebi, II, 430"-432. Sebbağ, Kur'an-bilim ilişkisinde şüphe olmayan hususun, modem bilimin vardığı sonuçlarla bu illlhi kelam arasında bir zıtlığın bulunmaması olduğunu ifade eder. İşte bu, onun Allab katından olduğuna delalet etmektedir. es-Sebbağ, 300. Dücane Cündioğlu, bilimsel tefsir tarzını "helenistik bir eğilim" ve "zaaf' olarak değerlendirınekte, bu metodun, imanı kuvvetlendirmek iddialanyla bazı çevreler tarafından teşvik edildiğini, ancak Kur'an'ın hidayet ve rehberliği­ nin anlaşılmasının önünde önemli bir engel oluşturduğunu ifade etmektedir. Bkz. Dücane Cündioğ­ lu, "Tefsirde Helenizm, 'BilimselTefsir' Zaafı ve Eleştirisi", Bilgi ve Hikmet, sy. 4, (Güz-1993), 172.. Diyanet llmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 cek olursak, Gazali bu konuda vahyin kaynağını esas almaktadır. Başka bir anlatım­ la, Allah'ın fiil ve sıfatlan ile Kur'an arasında bir ilişki kurmakta, söz konusu fiil ve sıfatlar bütün ilimleri içerdiğine göre onlann açıklaması olan Kur'an da bilinen ve bilinmeyen birçok ilmi içermektedir. Konuyla ilgili daha önce naklettiğimiz rivayetleri de, bu husustaki fikirlerini destekleyecek şekilde ileri sürmektedir. Şatıb! ise, Kur'an'ın anlaşılmasında kaynağından ziyade muhatap kitlesini dikkate almaktadır. Çünkü muhatap kitlenin ümnıl olması dolayısıyla şeriatın da ümnıl olduğunu söyler. Dolayısıyla her iki müellif, farklı Kur'an tasavvurlanna sahip olduklarından onun anlaşılması ve tefsiri konusunda da farklı neticelere varmaktadırlar. Şöyle ki, birine göre Kur'an, mevcut ve ileride keşfedilecek bütün ilimierin asıl­ ihtiva etmekte; diğerine göre ise o, sadece nazil olduğu dönemlerde Araplanıi bildiği ilimiere kendi amaçlan doğrultıısunda işaret etınektedir. Konuyu, "tarihselci" ve "evrenselci" bakış açısı kavramlanyla da izah etınek mümkündür. Tarihseki bakış açısında ilk muhataplann içerisinde yaşadıklan olgu, bilgi ve anlam dünyalan belirleyicidir. Evrenseki bakış açısında ise Kur'an'ın, kıyamete kadar insanlığın bilim ve uygarlık sahasında elde edeceği gelişmelere işaret edebileceği kabul edilir. lannı Şatıbl'nin işaret ettiği gibi, Kur'an'ın bilinen ve bilinmeyen ilimleri ihtiva ettiği iddiasını ileri sürmek, tartışmaya açık bir durumdur. Bu tür fikirler, muhtemelen konuyla ilgili nakledilen rivayetlerin etkisiyle ileri sürülen görüşlerdir. Bunlan, Kur'an'ın çok değişik ilimler alanına giren konulara temas etmesi. şeklinde anlamaınız mümkündür. Bu açıdan Kur'an, bir bilim kitabının bahsettiği anlamda bilimsel teorilerden söz etınemekte, varlık ve yaratılışa ait gerçeklerden hareketle Y aratıGI'nın güç ve kudretini aniatınaya çalışmaktadır. İşte bütün bunlardan bahsederken, daha sonra keşfedilen bazı bilimsel gerçekiere işaretler de bulunabilmektedir. Yahut en 14 azından bazı ayetler bu tür yorumlara müsait olabilmektedir • Kısaca Kur'an, sosyal bilimler ve fen bilimlerini içermemekte, ancak bunların alanına giren değişik konulara ve nüzul dönemi sonrasında keşfedilen bir takım konulara işaret edebilmektedir. 14 Mesela Zfuiyat 49. ayet bu şekilde değerlendirilebilir. "Düşünüp ib ret alasınız diye her şeyden iki yaratttk". Geçmiş müfessirler ayette geçen "zevceyn" kelimesini, gece-gündüz, karanlık-aydın­ lık, erkek-dişi şeklinde karşıt iki şey anlamlannda yorumlamışlardır. Ancak bugün ayette geçen kelimenin, maddenin en küçük yapı taşı olan atom un negatif yüklü elektron ve pozitif yüklü protonlan şeklinde yorumlanması müm!..iindür. Yine Hicr 22. ayetini de örnek vennek mümkündür. "Rüzgiin da aşılayıcı olarak gönderip yukandan su indirerek sizi onunla suladık ... ". Ayet, önce rüzgarIann aşılamasından (levlikıh), daha sonra da yağmurun yağmasından söz etmektedir. Modem bilim, rüzgiinn, bulutlardaki pozitif ve negatif yüklerin etkileşimine sebep olduğu, böylece gök gürlemesi, şimşek ve yağmurun meydana geldiğini ortaya koymaktadır. eş .......:JL--. 88 KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFSİR1 ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR Bütün bunlan söylerken, Kur'an'ın ilk muhataplan, onlann içerisinde yaşadıklan uygarlık düzeyi, kullandıklan dil, liifız ve terkipiere yükledikleri anlamlar göz ardı edilmediği gibi, yine bu ilaru keliimın hakikatİn bir tezahürü, göklerde ve yerde hiçbir şey kendine gizli kalmayan Allah'ın kitabı olduğu da ihmal edilmemektedir. Kı­ saca onun tarihsel boyutu ilaru oluşuna feda edilınediği gibi, il§hi oluşu da tarihsel yönü dolayısıyla göz ardı edilmemektedir. Kur'an'ın esas maksadı, bir bilim kitabın­ da olduğu şekliyle bilimsel gerçekleri ortaya koymak değildir. Aksine Allah'ın nihayetsiz ilim ve kudretini ortaya koymaktır. Fakat varlık ve yaratılışa dair sonradan ortaya çıkabilecek bir takım ima ve işaretleri de içermesi mümkündür. Çünkü evrenle ilgili olgulardan bahseden sıradan bir insan değil, aksine "alim" ve "hablr" olan Allah'tır. Allah, evren ve yaratılıştan bahsederken, hak ve hakikate göre beyanlarda bulunmaktadır. Aksini düşünmemiz de söz konusu değildir. Çünkü ilaru kelama hiçbir şe­ kilde bir tutarsızlık ve batıl sızmamıştıe • Bu açıdan baktığımızda, her ne kadar Kur'an, nazil olduğu dönemde evrenin işleyişi ile ilgili muhataplann bakış açılannı dikkate alsa da, tabiat olgulanna dair gerçekle uyuşmayan bir takım ifadeleri içermesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bu konularda onlann sahip olduğu yanlış anlayışiara yer verilmemiştir. Durum böyle olduğuna göre, ilk muhataplann bilgisi d§hilinde olmayan, fakat daha sonralan değişik bilimsel çalışmalarla gerçekliği ortaya çıkan bir takım hakikatiere Kur'an'da işaret edilebileceği sonucuna vanyoruz. 5 Günümüzde tabiat bilimleri ile Kur'an ayetleri arasında kurulan irtibatlardan Ashap bahsetmemiştir. Bu, Kur'an'ın bunlara işaret etmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü Kur'an tefsirinde onlann temas etmediği birçok konuya sonraki müfessirler tefsirlerinde yer vennişlerdir. Bunun sayısız örneğini vermek mümkündür. Aksi bir durum, Kur'an tefsirini onlann anlayışıyla dondurmak anlamına gelirdi. Üstelik Ashab'ın, Kur'an'ın işaret etmesi muhtemel olan bu tür konulardan bahsetmesi mümkün alınadığı gibi, buna ihtiyaçlan da yoktu. Çünkü bunlar, ancak sonraki asırlarda bilimlerde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak anlaşılabilmektedir. Veya ayetlerin bu tür gelişmelere işaret edebileceği belirtilmektedir. Başka bir anlatırnla, bilimsel gerçek ortaya çıkrriadan önce, sadece ayetteki lügav1 verilerden böyle bir sonuca varmak mümkün değÜdir. Kaldı ki, ashabın Kur'an'dan hareketle tabiattaki gerçekleri keşfetme diye bir çabalan da yoktu. Dolayısıyla bu ayetler, esas itibariyle zahiri anlamlanyla Allah'ın ilim, kudret ve yaratmadaki mükemrnelliğini onlara hatırlatarak tevhit konusunda bir derinlik kazanmalannı sağlıyordu. 15 Bk. Bakara, 2/2; Nisa, 4/82; Fussilet, 41/42. Diyanet llıni Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 Kur'an'ın ilk muhatapları, ayetlerin zahirini anlıyor, iman! hayatlan ile ilgili dersleri bunlardan çıkanyorlardı. Aksini düşünmemiz de doğru değildir. Çünkü Kur'an onların diliyle gelınişti. Bu itibarla Maurice Bucaille'ın, eski müfessirlerin tabiada ilgili bazı ayetleri anlamadıklan veya onları yanlış yorumladıklan hususu, delilden yoksun bir iddiadır. Aksi bir durum, Kur'an'ın bazı ayetlerinin 12-13 asır boyunca anlaşılmadığı, ancak modem dönemlerde manalannın çözülebildiği anıarnına gelmektedir. Böyle bir önermeyi kabul etmek mümkün değildir. Çünkü ayetlerin apaçık olduğu bizzat Kur'an tarafından ortaya konulmaktadır. Aynca Tefsir Usulü'nde ayetlerin anlam ve delaletini tespit etmede ilk müfessirlerin izah ve açıklamalannın muteber kabul edilmesi de, bahsedilen görüşün mesnetsizliğini göstermektedir. 4- Bilimsel Tefsiri Şartlı Olarak Kabul Edenlerin Görüşleri Birbirini nakzeden bu iki yaklaşıma ilave olarak bilimsel tefsir metodunu şartlı olarak kabul eden bilginler de vardır. Seyyid Kutub bunlardan biridir. O, kimya, astronorni ve benzeri bilimlerle alakah verilere göre Kur'am hakikatleri değerlendirme­ nin ve kastetmediği şeyleri ona hamietmenin çok yanlış olduğunu belirtir. Kutub, bilimsel tefsir hareketine eleştiriler yöneltmekle beraber, Kur'an'ı yorumlama çalışma­ lannda bilimin verilerinden istifade etmenin önemine de işaret eder. Burada dikkat edilinesi gereken husus, bir nazariyeyi esas kabul ederek "İşte Kur'an'ın kastettiği, ayetin nihai delaleti budur" demenin doğru olınadığıdır. Zira Kur'an'ın hükümleri nihai ve mutlaktır, beşerin tabiada ilgili vardığı sonuçlar ise izafi ve mukayyettir. Öyleyse bilimsel verilerden istifade edilir16• Müminlerin afak ve enfuste bilimin ortaya koyduğu iHih! ayetler üzerinde tefekkür etmeleri, ortaya konulan bilimsel gerçeklerle zihin dünyalannda Kur'an! delaletin sınırlarını genişletip derinleştirmeleri sağlarur • 17 Tefsir sahasında ülkemizin yetiştirdiği seçkin simalardan M. Harndi Y azır'ın da, belirli şartlar çerçevesinde bilimsel tefsiri kabul ettiğini söyleyebiliriz. Bu şartlan da şu şekilde sıralamarnız mümkündür: 1- Bu tür yorumlan inanç haline getirmek ve kabul etmeyenleri küfürle itharn etmek doğru değildir • 2- Nazil olduğu dönemlerde 18 16 Kur'an'ın l7 Seyyid Kutub,fi Zıliili'l-Kur'an, Dfuu'ş-Şurfik, 17.b., 199211412, I, 180-184. Suat Yıldınm da bazı ilkeler çerçevesinde bilimsel tefsirin mümkün olabileceğini söyler. Bilimsel çalışmaların, Kur'an'ın işaret ettiği bazı hakikatleri ortaya koymasını, Kur'an'ın i'cil.zı olarak kabul eder. Bu bağlamda, astronomi, fizik, jeoloji, botanik, genetik, daktiloskopi, biyoloji, hıfzı sıhha vb. ilim dallarında keşfe­ dilen birçok gerçeğe Kur'an'ın işaret ettiğini belirtir. Bk. Suat Yıldınm, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an liimlerine Giriş, Ensar Neş., 2.bs., Istanbul, 1985, 202-213. 18 M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Diyanet Işleri Başkanlığı Neşriyatı, Istanbul 1936, VII, 5194. bilim konusundaki metodu hakkında geniş ~lt..--.. 90 bilgi için bkz. Zerzfir, 237-240. KUR'AN'IN Bll..lMSEL TEFSlRt ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR Kur'an, astronomiye ait bazı teorileri iptal etmiştir. Bunlar, Kur'an'ın tabiat bilimlerine zaferi anlamına gelmektedir19 • 3- Kur'an tefsirini herhangi bir zamanın bilim veya felsefesi sınırları içine çekerek fikir ve vicdanları daraltmak doğru değildir • Çünkü vahyin sınırları bilimin sınırlarından çok geniş~'. 4- Kur'an'ın zahir anlamı bilimsel verilere aykın düşerse, Kur'an'ı onlara değil, onları Kur'an'a uyarlamaya çalış­ mak gerekir. Yoksa sırf bilime uygun olsun diye ayeti o yönde yorumlamak doğru 20 değildir • 22 Yine Zerzur, bilimsel tefsir tarzının sahih olabilmesi için şu şartları taşıması gerektiğini ifade eder: a) Kur'an'ın bilimsel teorilerle değil, kabul görmüş ve değişme­ si mümkün olmayan hakikatlerle tefsir edilmesi gerekir. Mesela dünyanın güneş, ayın da dünyanın etrafında dönmesi, artık inkar edemeyeceğimiz gerçeklerdendir. Gelecekte olsa olsa bunların yörüngeleri daha iyi bir biçimde belirlenebilir. b) Yine bilimsel hakikatlerle Kur'an'daki mucizevi anlatımlar tefsir edilmemelidir. Çünkü bu ayetlerin konusu, evren, tabiat ve yaratılışla ilgili ayetlerden farklılık göstermektedir. Mucizevi konular tabiattaki kanun ve işleyişe bir ölçüde muhalefetle sabit olan gerçekliklerdir. Mesela Hz. Meryem'in Hz. lsa'ya hamile kalmasını, onun hem erkeklik hem de dişilik özelliği gösteren hünsa oluşuyla açıklamak bu yanlış tefsir tarzına bir örnek oluştıırmaktadır. c) Yine tefsir usulü bilginlerine göre, nazil olduktan sonra ortaya çıkan kavrarnlara göre Kur'an'ı izah edecek olursak, bu durumda onu tahrif yahut ta hükümlerini ilga etmiş oluruz. Bu bağlarnda Bedir savaşında peygarnberle beraber savaşan meleklerin, günümüz savaşlarında uçak vasıtasıyla yere inen askerlere benzetilmesi yanlış bir yorumlama örneğini oluştıırmaktadır. 5- Sonuç 1- Tabiatla ilgili bilgi ve bilimler Kur'an'ın esas 19 · Yazır, konularından değildir. Bu çerçe- IV, 3354. 20 Yazır, VII, 5194. 21 Yazır, II, 855. 22 Yazır, IV, 3555. Geı_ıiş bilgi için bk. Recep Orhan Özel, Elmalı'lı Hamdi Yazır'm Bilimsel Tefsirci- liği, Cumhuriyet 'üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas 2002; !smail Albayrak; Klasik Modenıizmde Kur'an'u Yaklaşımlar, Ensar Neşr., !stanbul2004, 193-199. Bilimsel i'dlzı benimseyenlerden biri de Süleyman Ateş'tir. O, Kur'an'daki ayetlerden bir kısmının ne Kitab-ı Mukaddes'te ne de Arap kültüründe bilindiğini, ilk defa Kur'an tarafından ortaya konulduklannı ifade eder. Bunlar da evrendeki yasalara, sosyolojik ve psikolojik kanunlara işaret eden mucizevi beyanlardır. Bk. Süleyman Ateş, Yüce Kur'an'm Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, !stanbul, 1988, XI, 532. 23 Adnan M_uhammed Zerzı1r, Medhal ila Tefsiri'l-Kur'an ve 1995/1416, 243-248. 'ulılnıilıi, !.b., Di\ru'I-Kalem, Dımeşk Diyanet llmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 vede gelen Kur'arıl beyanlar, daha ziyade tevhit ve diriliş gibi ana konuları açıklama ve ömeklendirme sadedinde gelen ayetlerdir. Bu ayetlerde bilimsel bir dil kullanıl­ marrıış, herkesin anlayabileceği bir anlatım tarzı tercih edilmiştir. Çünkü bilimlerin tafsilatına inildikçe avaının anlayışım zorlayan detay ve girift konular söz konusudur. Oysa Kur'an, eğitimli, eğitimsiz bütün insanlara hitap etmektedir. Yine bilimin gelişen ve değişen bir olgu olmasının da, Kur'an'ın bu konularda detaya girmemesinde etkili olduğunu söylemek mümkündür. Aksi takdirde bilgiyi, inceleme ve araştırma­ yı dondurmuş olurdu. Bu itibarla Kur'an, tabiat ve evrenin işleyişi, burada geçerli olan kanunların araştınıması ve ortaya konulması gibi konuları, insanın kendi çalış­ ma ve incelemelerine bırakmıştır. Kısaca Kur'an, tabiatla ilgili konulara kendi esas amacı olan hidayete erdirme, insam dünya ve ahiret saadetine kavuşturma yönünde yer vermekte, dolayısıyla tabiat bilimlerinde olduğu şekliyle bilimsel hakikatleri açıklama, evrendeki işleyişin neden ve nasıl cereyan ettiği konularında insanı bilgilendirme gibi bir amaç gütmemektedir. 2- Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Araplar arasında yaratılış ve evrenin işleyi­ ile ilgili gerçeği yansıtmayan ve hurafe kabilinden bir takım inanç ve anlayışlar mevcuttu. Ancak her şeyi bilen mutlak bilgi salıibi Allah'a ait olması, yine her hangi bir şüphe ve batılı barındırmaması sebebiyle Kur'an bunlara yer vermemiştir. Nitekim nazil olmasından sonra, uzun asırlar geçmiş ve değişik bilim dallarında oldukça önemli keşif ve .ilerlemeler kaydedilmiştir. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen, haJ.a bilim çevrelerinde genel kabul görmüş ilırıl verilerin Kur'an'la çelişki arz etmediği, aksine onu teyit ettiği müşahede edilmektedir. Bu da ·onun, ilahi kaynaklı ve hakikati içeren bir kitap olmasımn açık göstergelerindendir. şi 3- Kur'an'ın beşeri bilimler sahasında yapılacak araştırmalara bir esin kaynağı olBu anlamda, insan ve evrenin yaratılışının henüz bilinmeyen yönlerine Kur'an işaret ve imalarda bulunarak bilim adamlarına yeni hedef ve varlık alanlarını göstermekte, onları farklı ufuklara taşıyıp hayal dünyalanın zenginleştir­ mektedir. Yine Kur'an, evrenin değişik yönleri ve yaratılışla ilgili hususlara dikkatleri çekerek bunlar üzerinde insanları düşünmeye davet etmektedir. İşte, tarihte Müslüman bilim adamlarının, müspet bilimiere yaptıkları azımsanmayacak katkıların arka plamnda, Kur'an kültürüne dayalı bu tür faktörlerin etkili olduğu açıktır. duğu muhakkaktır. 4- Nüzı11 sürecinde muhataplarını imani değerlere davet ederken, Kur' an, insanın yaratılışı ve evrenin işleyişine dair konulara çokça yer vermiştir. Dolayısıyla Kur'an'ın tefsiri ve yorumlanması faaliyetlerinde ilgili ayetlerde beşeri tecrübe ve bilimsel verilerden istifade edilmesi doğru bir yaklaşırndır. Bu durum, onun kaynağıy­ la alakalıdır. Diğer bir ifadeyle, ilam kelamın, göklerin, yerin ve bütün malılukatın KUR'AN'IN BİLİMSEL TEFSİRİ ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR esranndan haberdar olan Allah'a ait olması ve mutlak hakikati içermesi sebebiyle, insan, evren vb. konularda sonradan keşfedilen bir takım gerçekiere ima ve işaretlerde bulunması mümkündür. Aksi takdirde, beşer üstü bir kaynağa ait olan Kur'an'ı, tarihsel bir okumayla hak etmediği şekilde oldukça sınırlı bir anlayış çerçevesine hapsetmiş oluruz ki bu da onun sıradan beşerl, kültürel bir ürün kategorisine indirgenmesi anlamına gelir. 5- Bilimsel tefsir etkinliğinde dikkat edilmesi gereken başka bir husus da şudur: Kur'an'ın bir nassı ile bilimsel bir teori arasında irtibat kurup "İşte Kur'an'ın kastettiği budur, ayetin nihai delaleti budur" dernek doğru değildir. Aksi takdirde vahyin sı­ oluruz. Bilimsel tefsir de, neticede diğer yorumlar gibi doğru olma ihtimali yamnda yanlış olına ihtimali de olan bir yorum faaliyetidir. Diğer taraftan vahyin sınırları fen bilimlerinin sımrlarından çok geniştir. Biri nihai ve mutlaktır, diğeri ise izafi ve sınırlıdır. Dolayısıyla Kur'an'a "Falan nazariye uyar, diğeri uymaz" kabilinden ilrnl hakikatler ve nazariyeler rnevzuunda müspet veya menfi bir yaklaşırnda bulunmadan, ayetleri derinliğine ve genişliğine tefsir etmek için ilrnl buIuşlardan istifade edilir. Başka bir ifadeyle, rnürninlerin, iç dünyalarında ve dış illernde bilirnin ortaya koyduğu ilillıi ayetler üzerinde tefekkür etmeleri, ortaya konulan bilimsel gerçeklerle zihin dünyalarında Kur'ani delaletin sınıriarım genişletip derinleş­ tirmeleri bağlarmndan tabiatla ilgili konulara yer verilebilir. mrlarını dondurmuş 6- Günümüzde bazı kesimlere göre Kur'an nassı, adeta bir şifre olarak değerlen­ dirilmekte, buna bağlı olarak zamamn ilerlemesi, evren ve yaratılışın sırlarına insamn vukı1fiyeti ölçüsünde, ayetlerdeki esrarın da çözüleceği kabul edilmektedir. Bu öncüiden hareket eden okuma biçimi, Kur'an'ın tarihsel yönünü ikinci plana bırak­ rnaktadır. Bu durum, zaman zaman nüzı11 dönemi rnuhataplarımn ve sonraki asırlar­ da yaşayan Müslümanların, Kur'an'ın ihtiva ettiği bazı gerçekleri anlamadıklarımn ileri sürülmesine de yol açmaktadır. Bu, her şeyden önce, Kur'an'ın "apaçık bir kitap" olduğu gerçeğiyle uyuşrnamaktadır. Yine bu durum, ilgili ayetlerin, ancak 1314 asır sonra anlaşılabildiğini kabul etmemizi gerektirir ki bu da sadece bir iddiadır. Aksi takdirde, Kur'an'ın mucizevi bir yönünün, asırlar boyunca geçen onlarca kuşak açısından bir anlam ·ifade etmediği sonucuna varırız. Aynca Kur'an'ın ilk hitabımn Araplara yönelik olduğu, lafız ve terkipierin esas delaletinin burada aranması gerektiği hususlarının da, Tefsir Usulü'nün temel ilkelerinden olduğu unutulmamalıdır. Başka bir anlatırnla, doğru ve salıih anlama varabiirnek için, mümkün olduğu ölçüde ilk rnuhatapların ve kuşakların tefsirlerine müracaat etmemiz gerekmektedir. veya fen bilimieri sahasında yeterince uzmanlaaraştırıcılar bilimsel yorumlama yöntemiyle bu iki alan arasında irtibat 7- Günümüzde Kur'an şamarınş bazı sahasında Diyanet llmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 3 kurmaya çalışmaktadırlar. Bu ise, bilimsel yorumlamanın rini oluşturmaktadır. eleştirilen Zira ilmi nitelikten uzak yüzeysel yorumlann yönlerinden biyapılmasına se- bep olmaktadır. Dolayısıyla bu sahada çalışan araştırıcılann her iki alanda da yeterli düzeyde bilgi ve birikime sahip olmalan, araştırma yapabilecek seviyede temel iln:ll alt yapıyı almış Kısaca olmalan gerekmektedir. ifade etmek gerekirse, bilimsel tefsir tarzını, ne ortaya konulan örnekle- rini bütünüyle kabul ne de şıyla sınırlandırarak Kur'an'ın muhtevasını nüzul dönemi tamamen reddetmek mümkündür. Araplannın anlayı­ Dolayısıyla mutedil bir çizgi- de konuya yaklaşmak isabetli görülmektedir. Şöyle ki, bilim iliemi tarafından kabul gören kesinleşmiş bilimsel gerçekiere istinat etmek, terkip ve lafızlara kaldıramaya­ caklan manalan yüklememek, ayetin sibak-siyakını dikkate almak, yapılan yorumu ayetin değişmez genel geçer nihai delaleti olarak görmemek, Kur'an'ın esas hedefi olan hidayet amacını gölgelememek ve yukanda zikredilen diğer sakıncalı yönleri de dikkate almak gerekmektedir.