T ASAVVUF VE MİSTİSİZM rr'asavvuf ve :Jvlistisizm Ahmet Yaşar ZENGİN* ABSTRACT ISLAMIC SUFISM AND MISTISIZM lt 's the dif{erences betıveen mistisizm and lslamıc su{isnı tlıat is vieıv. Wlıen tlıe subiects gq in to de ta i/ tlıe differences increase. Tlıus, ılıere are sub;ects paral/el to eachotlıer. Altlıouglı tlıey inc/ude lıımıan spirit, god nature, life and even/s in the mistic consepts, neither indian nor christian mislisizm and tlıe new Eflatım s mistisizm, despite including a lot o(sub;ects in sufizm, are different disciplines tlıan sufisnı. bulmak, bütün insanlığın tarih boyunca bir cazibe merkezi olmuştur. Bunun için insanlar çeşitli metotlar geliştirmişlerdir. Hakikatin, duyu organlan ve akıl ile kavranan varlık aleminin dışında olduğuna kanaat getiren insanlar, gerçeği bulmak için varlıktan ve benden geçerek amaçlarına ulaşmayı denernişlerdir. Literatürde bu denemenin adı "Mistisizm" olarak geçmektedir. İnsanlığın müşterek malı olan rnistisizm, esas itibanyla tek ve azizlerden Dengsl Aaseopayite tarafındarı ortaya atılmıştır. Fakat mistisizm bu adı almadan ve Hıristiyanlıktan çok önce uzak doğuda, Hint'de, Çin'de doğmuştur. Kelimenin aslı, Yunanca'dan "sırlar ve gizli törenlerle ilişkileri" kapsayan bir deyimden gelmektedir. Geniş manasıyla, belli belirsiz yüce ve mantığı aşan şeyler için kullanılır. Düşünüdere göre ise mistisizm "vasıtasız", "içten doğmuş" bir duygunun (benliğin) "mutlak" denilen kendisinden daha üstün bir şeyle bir-· aynıdır. leşmesidir. "3 Hakikati peşinden sürüklendiği Müşahbas bir rnistiğiİı herhangi bir dine mensup oluşu bu gerçeği değiştiremez. Mistisizm insan ruhunun yarntıcı kudretle doğrudan ilgi kurmasına yönelik, sonsuz isteğin sürekli belirtisidir. Burada şunu da belirtmemiz gerekir ki tasavvuf ve mistisizm iç yaşantıyla ilgilidirler. Gözlemlenebilir değildirler. Yaşamayaniann mutasavvıf ve mistiklerin hallerinden anlamalan mümkün değildir. ı "İ.lim, felsefe, sanat ve hatta dinin dış yüzünü de aşan bir iç tecrübenin verileri geride 9ıraktığı disiplinlerin terimleriyle açıklığa kavuşamaz. Bunun içindir Içi biz tasavvufun dili "haller"dir kelimeler değil diyoruz. Ancak izah edilmezliğin de bir izahı olmalıdır o halde susmak doğru değil ."2 "Mistisizm kelime olarak ilk defa M.I yy'da Hıristiyan Ataş. Gör~ Gazi O. Kastamonu Eğitim Fal:ılltesi 1. G ÖZÜTÖK, Şakir: 'Tasavvufl.a Şalıssiyct Eğitimi' Scha N~yat İstanbul 1996, s. 44 2. OZTORK. Yaşar Nuri: 'Kur'an ve SQnııete Göre Tasavvuf Yeni Boyut, Istanbull997, s.20 • TASAVVUFUN TANIMI Genel kanı tasavvuf kelimesinin "sufi" kelimesinden Kimlere "sufi" denildiği konusunda başındarı beri bir görüş birliğine vanlamarnıştır. Bazılan için, "dış görünüş" tanırnlara ana kaynağı oluşturarak giyimden yola çıkılırken, bazıları için ise söz konusu kişilerin "amaçları" ana kaynağı oluştur­ muştur. Kimlere sufi denildiği konusunda Kelebazı "İçleri saf, dışları pak olduğu için sufilere (sufiyye) adı verilmiştir" derken bazı mutasavvıfların görüşlerine değinerek "Sufi, Allah'la olan muamelesini saf hale getirdiği için aziz ve celil olan Allah'ın saf ikramına ve kerametine ·nail olan kimsedir" şeklinde açıklanıı.ştır. Aynı eserde sufi kelimesinin farklı anlamlarına ilişkin olarak Kelebazı; "Bir başka sufi gurubuna göre sufiler yün manasma gelen "sof' tan yapılan elbiseler giydikleri kaynaklandığı yolundad.ır. 3. OzOTOK, s. 44-4S iSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 12, SAYI: 3-4, 1999 367 AHMETYAŞAR ZENGİN için sufi (sufiyye'den) adını almışlardır,"4 demektedir. İslam Dininin daha çok ahlaki kurallanndan ve varlık birliği inancından erdeme kavuşmayı (İnsan-ı Kamil) aınaçlay~ olgun insanın toplumdaki hizmetleriyle de erdemli topluma, olgun topluma (Toplum-u Kamil) ulaş­ mayı amaçlayan bir sistem" şeklinde tanımlayabiliriz. Tasavvuf, Tanrı 'nın niteliğini ve kainatın oluşumunu Vahdet-i Vücut anlayışıyla açıklayan dini ve felsefi akundır. Tasavvufta esas fikir, kainatta bir tek vücudun tecellilerinden ibaret addetınektir. s Suf (yün) kökünden geldiğinin üstünde daha çok dunılınaktadır. "suf (yün): Bize göre Tasavvuf kelimesinin suftan türediği şüphesizdir. Dil, tarih ve mana bakımından en tutarlı göıüşün bu olduğu görüşündeyiz. "6 Tasavvuf eğitimi de Tefsir, Fıkıh, Hadis gibi ilimlerle ayru dönemde sistemleşmiştir. Hicri III. asır tasavvu:fun tedvİİı ve · sistemleşmesi uğrunda yoğun faaliyetlerin yapıldığı bir zaman dilimidir. Ma'ruf el-Kerhi'nin tasavvufu tarif etmekle açbğı çığır, Zunnun Mısri'nin (öl 245/859) ilk defa tasavvufi işaretleri tefsir ve "ehl-i veJayet"iıi hal ve makanılanna açıklamasıyla devam etmiştir.? Kalihale tebdil etmek şekliyle ifade edilen tasavvuf, her dinin veya her felsefi düşüncenin bir yere yöneliş esasını teşkil eder. İslam'da ise dinin ihtiva ettiği bilgi sisteminin kuvveden-fiile, yani kalden hale, nazarriyedenaroeliyyeye dönüşüdür. 8 İsLAM TASAVVUFU VE MİSTİSİZM ARASINDAKİ FARKLAR 1) İslam tasavvufu dini kaynaklıdır. Bütün kurallanru dinden almaktadır. Mistisizm ise bünyesinde dilli motifler taşısa da felsefi yönü ağırlıktadır. Tasavvuf İslam dininin en hassas şekilde yaşanmasıdır. Şeriat kılı kırk yarmaksa tarikat kırkı kırka yarmaktır. "Bunun için mutasavvıflar tarikata girilmeden önce şeriat ilimlerinin öğrenilmesini isternişlerdir." Bu gerçeğe işaret etmek üzere bir Mevlevi şey hi şöyle demektedir. "Tekkeler ilim tahsil ederek şeyh ve teraklôyat koşanlar için kurulduğundan, ilirnde mertebesi olmayan cahiller önce ilim için medreseye gönderilmeli yahut tekkede kabiliyeili kişiler tarafından okutulmalıdır. Bunun lüzumuna İmam Malik (öl 179/795) şu sert tutumuyla işaret eder: fıkıh okumadan tasavvufa yönelen zınd.ık, tasavvufu bilmeden fıkha dalan fasık olur. İkisinin birleştirilmesinden hakikat doğar" demiştir. 9 Tasavvufun din kaynaklı olması felsefi bir mistisizm olan 4. KELEBAZI. "Doğuş devrinde TasawufTa'arnıf", Hazırlayan SOieyman UJu. dağ s. SS S. MeycbnLarousseC.ll TasawufMaddesi Eflatunculuktan ilk anda ayrılır. Çünkü biri temel olarak vahyi diğeri Platon'un fikirlerini almaktadır. lO Ayru şekilde diğer mistik düşüncelerde de temel,. lll.İstiklerin sözleri üstüne kurulmuştur. Mistilderin inzivaya çekilmesiyle elde ettikleri düşünceler ınistisizmin kaynaklanru oluşturur. "Mundika Upanisad'da" yazılı olduğu gibi bilincin enerjikliğinden Brahman'ın kitlesi teşekkül etti; bundan madde doğdu, maddeden de hayat, zilıin ve dünyalar... ıı 2. Mistisizmde pasiflik vardır ve belli bir metodda yoktur. Mistiklerin rnistisizmi diğer insanlara yaymak gibi bir endişeleri yoktur. Sadece kendilerinin mutluluğa ermeleri ile ilgili çalışmalar yaparlar. Pasiflikleri buradan kaynaklanmaktadır. Metodlannda ise tasavvufta olduğu gibi amel ve tecri gibi bir düzenlilik yoktur. İnsanın nereden başlayıp, nereye gideceği asla bilinemez. Başlangıç ve bitiş yoktur. Kabiliyeti olanlar direkt içine girer ve Dirvanaya (sonsuz mutluluğa) ulaşınaya çalışırlar. ı2 Tasavvufta ise pasiflik söz konusu değildir. Müntesiplerinin kullukta pasif kalmalarını yeterli görmez. Onların hayırdaaktif olmalanru ister.ı3 İslam'ın cihad anlayışı bunu gerektirmektedir. Bu anlayışladır ki mutasavvıflar İslam'ı günümüzde özüyle yaşamaktadır­ lar. Mutasavvıflann "Emr-i bil rna'ruf ve nehyi anil münker" . gereği aktif olmalan İslam ·dinine zarar vermek isteyenlerin tarikatlan halkırı gözünden düşürmek için nifaklar sokmasına sebep olmuştur. Şeyhim diyen sahtekarlar bu nifak tohwnlannı ekıneye çalışmışlar ve hala çalışmaktalar. Bu arada şunu belirtmeliyiz. Sahte şeyh tabiri yanlışur. Şeyh'in sahtesi olmaz. Çünkü sahtesinden şeyh olmaz. Ancak şeyhim diyen sahtekarlar vardır. 3. İslam tasavvufu ile mistisizm arasındaki en büyük farklardan biri de dünya hayab ile ilgili göıiişleridir. Mistikler mutlak yarabcıya ulaşmak için dünyadan el etmek çekınekteler. Toplumsal hayata kanşmazlar. Oysa tasavvuf tamamen hayatın içindedir. Tasavvuftaki "dünyadan el etek çekmek" deyimi, dünyevi isteklerden heva ve hevesten el çekmek anlamındadır. Bunun dışında İslam'ı kurallan hayata tamamen uygulamaya çalışır. Mürltierin siyasetten ekonomiye, bilimden sanayiye yani hayabn 'bütün katmanlarında aktif olarak bulunmalarını ister. Tasavvufta halk ile beraberolmak esasbr. Mistisizm gibi irısanlan hayattan soyutlamaz. Tasavvufun bu yönünü Osmanlı döneminde açık olarak göıürüz. Padişahlann çoğu bir şeyhin yanında büyümüştür. Osmanlının ilerlemesinde tarikatların katkısı olmuştur. 6. OzTORK, s. 40 7. CZÜTOK, s. 37 10. ÖZTÜRK, s 38 8. ERA YDIN, Selçuk; 'Tasavvuf ve Tarikatler", Ma rifet Yay. Ist. 1990 s. 29 9. ÖZÜTOK, s. 86 12. ÖZÜTOK, s. 44-51 13. ÖZTÜRK, s. 43 368 ll. Talbot, Michael: 'Mistik~Once Ve Yeni Fizik',lnsan Yay. lsl 1995, s.. l41 JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 12, NO: 3-4, 1999 T ASAVVUF VE MİSTİSİZM Hatta daha önceki dönemde Aiıadolu'nun Türkieşinesinde hallerin alışması mahaldir. çok büyük rol oynarruşlardır. Aynı şekilde mutasavvıfların karakteristik özellikleri 4~ Bir diğer konuda Tasavvuf v~ mistisizme giriş metafizik teoriler geliştirmek değildir, bunu filozoflar konusudur. Tasavvufa girmek ve manevi olarak ilerlemek yapar. Onların asıl özellikleri, insarun iç hayatına muaziçin Şeyhe ihtiyaç vardır. Şeyh öğretmendir. Mistisizmde zam bir zenginlik kazandırmaları ve imanın tam manasıy­ şeyh ve intisap söz konusu değildir. la yaşanınası hususunda bize bir çeşit öğretmenlik yapmalarıdır.16 Mısır'daki mistikler mürit olacaklan kişileri pek çok korkulu yerlerden geçirirler. Bu imtihandan sonra şehvet 6. Tasavvufla mistisizmin aynidığı bir noktada fena ve mirvana konusudur. testine tabi tutarlar bunları geçen müritliğe kabul ederlerdi. Doğu'da isteyen mabetiere gider mistiklere katılırdı. 14 "Feıdiyyetin ünive~elde erimesi veya Mirvana'ya yok Duruni bu şekilde olduğundan bir belirginlik yoktur ve olmak Hint Mistisizminin gayesidir. Sı1filikteki fena ise gerçek mistisizmi sahtesinden ayırmak zordur. çok başka bir mana taşrr, Süfı fena'ya ulaşınakla işini Tarikatlarda silsile esastır. Gerçeğini sahtesinden ayırmak bitirmiş en büyük görevin eşiğine gelmiş olur. Fena filkolaydır. Kökü Peygamberimize dayanan bir silsile mevIahtan sonra, varlığın, olayların içine dalmak ve Allah'ın cuttur. halifesi stfatıyla eşya ve olayları, tanrısal yönde yürütmek 5. Mistisizm sadece pratikten ibarettir. Mistisizmin onun biricik meşgalesi olacaktır. Gerçektende, insanlarpratikliği Nirvana'ya ulaşmak için mistiklerin uyguladık­ dan ayrılıp uzlete çekilmekle başlayan sülük, yedi aşa­ lan metotlardan oluşur. Bu metotların sonucunda da madan geçtikten sonra "nefs-i kAmi.l"e mertebesine ulaş­ tecriler üretirler. Örneğin "sakin ve karanlık bir odada maktadır. Sufi bir mertebede, aynidığı topluma dönerek ınum yakın. Yanın saate yakın bir müddet durabilecek onlara hizmete başlayı~ıcaktır. Bu onun kemalinde şekilde rahat bir vaziyet alın. Bedeninizi ve zilıninizi zirvedir. Tasavvufta bu incelik, "Nilıayetin (sonun) teskin edip kaşlannızın arasındaki noktada tefekküre kema.Ii bidayete (başlangıca) dönüşİedir'' şeklinde ifadeye dalın Dilerseniz kaşlanıui:.ın arasındaki noktayı ısiatın ya korunuştur. da o noktaya bastırm ki dikkatinizi oraya teksif etmeniz Anlaşılan odur ki, süfınin iç tecrübesi yaratıcı bir daha kolay olsun. tecıiibedir ve aktiviteye yöneliktir. Bu tecrübe, temel Kendinizi ınumun karşısında, eriyen mumun, titreyen nıan.asıyla ele esas alınırsa Peygamberiine tecrübenin bir alevin karşısında görün. Bir kere daha kaşlannızın arasın­ uzantısı olup onunla aym ideal ve gayeyi izler ve aynı, daki merkeze girin burada da bir alevin olduğunu psikolojik temele oturur. Böyle olunca da, mistik şuuru, tasavvur edin. Bu alevi gördüğünÜZde gözlerinizi kapayıp peygamberiine şuurla karşılaştınlırken tasavvufu mistik sizi çepeçevre saran karanlığı düşünün. Varolan tek ışık şuur hanesine değil,. nebevi şuur hanesine yazmak gerekir. ı 7 kaşlannızın arasındaki titreyen, gittikçe güçlenen alevdir. Bu alevin ortasında bir insan gözü hayal edin, güzel, 7. İslam tasaV:vufu ile rnistisizmi ayıran bir diğer özelparıldayan göz kapağıyla buakın bu göze akstil lik de iki tarafıncia göstermiş olduğu olağanüstü hallerdir. · · Dikkat edin bu artık_ bir alev değil, bu mükemmel Tasavvufta ki.şinfrı bunları gizlernesi öpgörülüİken, mistgözün içinden bakmasını öğrendiğinizde mistikler sizin, . isizmde belli bir noktaya gelindiğini ispatlamak için bundünyayı tannların gönlüğü gibi görmeye muktedir alalan göstemıek esastır. Örneğin Hiİİlalayalann buzlu etekcağınızı söylüyorlar. ıs Geçici olarak bulundukları trans lerinde bir hatha'-yogi tekniği olan Tum-mı ustalannın halinde müşahede ettiklerini evrenle ve insanla ilgili açık­ çok az ya da hiçbir giysiye ihtiyaç duymayacak kadar çok lamalarında kullanırlar. Fakat teoriler için bu yeterli vücut ısısı hasıl ~debilecekleri söylenir. Çeşitli tasavvuf değildir. Mistik o halini her zaman yakalayamamaktadır. ve teneffiis egzersizlerinden geçerek usta, bel kemiğinin Bu da beraberinde çelişkiler getirmektedir. dibinde ufacık bir alev hayal ~der. İlave konsantrasyonla Tasavvu.fun pratik ve tecrik anlayışı çok farklıdır. usta, daha sonra ateşin vücudun sınırlarını aşıp evrenin Tasavvufun teorik (nazari) diğeri pratik (ameli) olmak tamamını doldurmasına sebep olur. ÜZere iki yönü vardır. Ibadet, taat ve ahlak, tasavvu.fun Ustanın Tum-mo'daki başarısını sınamak için grup, arneli cihetini; keşf, keramet, marifet ise nazari' cihetini ustayı bir dağın eteğinde soğuk bir kış gecesi boyunca teşkil eder. Arneli gerçeği "ahlak" (tahalluk), nazari çıplak olarak oturmaya mecbur tutabilir. Bu müddet _ gerçeği ise "hakikat" (tahakkuk) adı verilmektedir. zarfında usta buzlu suya daldınlnnş çarşafları biibiri Pratik boyut yani amel olmadan (bedeni ibadet) kalp ardınca kendi etraflannda katiayıp onları iç sıcaklığının alevine tutarak kurutmalıdır. Mademe Alexandra Davidtemizliğini (hakikat gerçeği) iddia etmek yalancılıktır. Bedenle yapılması gereken ibadetler yapılmadan kalbe ait Neel, biibirleri arasında, akşamla sabah arasmda mümkün ı6. ÖZÜTOK, s . 48 14. ERA YDIN, s. 53-54. ıs. Talbot, s.121 17. TALBOT, s. 139-140 iSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 12, SAYI: 3-4, 1999 .· .. . 369 AHMETYAŞAR ZENGİN olduğu kadar çok sayıda, sulu ve buzlu çarşaf kurutma yapan çırak Tum-molar arasındaki rekabeti anlatır. Başanlı yogilerin santimetrelerce kalınlıktaki buz kütüklerini sadece üstüne oturarak eritebilecekleri söylenir. 18 Burada ustalar kendilerini gösterirler. Insanların faydalanna sunulan birşey yoktur. Birşeylerde yanşı öğretilmemektedir. Tasavvu.fun bu konulara balaş açısını Ebu Nasr Serrac ifade etmektedir. Bir kimse küçük ve büyük haramlardan sakınmadıkça, kolayı ve zoruyla bütün farzlan yerine getirmedikçe, mü'minlere lazım olanı hariç, dünyayı azıyla ve çoğuyla dünya ebiine terk etmedikçe havada yürüse, hikmetli sözlersöyleseve herkes tarafından kabul görse de sufi sayılamaz. 19 8. Tasavvufta tespit edilmiş belli bir "ezkar ve evrad"ın bulunması mistisizmle arasındaki farklardandır. ~stisizmde tespit edilmiş zik:ir ve evrad yoktur. Zatin bu rnistisizmin istisnailik ve gaye-i nizaınilik dediğimiz karakterlerinden hemen anlaşılır. Ay nca ibadet tarikatlarda temel şart iken mistisizmde bu bağ zaruri şöyle değildir.20 9. Tasavvufta müntesiplerin çalışması öze dönük iken yani "içe" ait iken mistisizmde tam tersine dışa dönük(e>..'tase)tür. Tasavvufta kişi kendini bilmeye çalışırken mistisizmde kendinden çıkmaya çalışır. 10. İslam tasavvufu ile mistisizm arasındaki en büyük farklardan biride aşk ve kadın konusudur. Tasavvufun ve mistisizmin bu konulara balaş açısı tamamen birbirine zıttır. isıanı tasavvu.funda amaç Allah aşkına ulaşmaktır. Tasavvuf yolunda aşkla yol alınmaktadır. Fakat aşk çileyi de beraberinde getirmektedir. Sufıler mecazi aşkı Allah aşkına ulaşmak için hazırlık devresi olarak görmektedirler. K.Kerim mecazi aşkın üzerinde ısrarla durduğu için zinayı yasaklarnıştır. İlalti aşkın ölçüsü sevgilinin kahr ve lutfuarasında fark görmemektir. Aşkın imtihanı çok zordur. Seven ve sevilenin üstüne bela akın akın gelir. Bir süfi elem verici bir hastalığın pençesi.ıide 18. TALBOT, s 139-140 19. ÖZÜTOK s60 20. ÖZÜTOK s 50 370 inierken şöyle diyor: "Balayorum bana azap ediyorsun ey gözleriminnuru kalbirnin biricik sevgilisi." Kadın ise tasavvufta anne olmakla insanüstü manaya ulaşmıştır. Bir şey bir madde olmaktan çıkıp yaratıcı, besleyici bir kudret haline geliyor. İslam'ın, kadını, ilham ve ruh kaynağı gören anlayışın temelinde bu espri yatar. Bu yüzden kadın, laskanılır, örtülür, aziz bir varlıktır. Bu noktada tasavvu.fun belirlediği bir inceliğe daha işaret etmeliyiz :Varlığın aslı dişidir. Büyük veli Ali el-Havvas, şöyle diyor: "Kainatta· asıl olan dişiliktir. Bu yüzden Allah yolunun beyükleri kadına muhterem bir varlık nazan ile bakmışlardır.21 Mistisizmde ise durum tam tersinedir. Ruhbaniyet Hıristiyan mistisizmiyle tasavvu.fun ayniSdığı noktaların tek kelimeyle ifadesidir. Ruhbaniyetin aslı, Allah'a gitmek için hayattan ve insanlardan kopmaktır. Tasavvuf ise bunun . tersidir. Hıristiyan mistisizmi aşk ve kadın konusunda da çok katı kurallara sahiptir. Evliliğe sadece çocuk yapma açısından izin vermektedir. Bunun dışında evliliğe hoş balanamaktadır. Cinsel perhiz, evlenme gibi hayat kanunianna aykın tutum ve davranışlar ise İslam Peygamberi'nin sünnetine aykırı olduklanndan tasavvuf bünyesinde, yerleri yoktur. Aynı şekilde diğer mistik düşüncelerde de kadın engel olarak görülmektedir. Mısır'da insanların mürit olabilmek için şehvet testini geçmeleri gerekir. Aynı durum Hint ınistisizmi içinde geçerlidir. 22 Balısettiğimiz bu konular İslam tasavvu:fu ile mistisizm arasındaki göze çarpan büyük aynlıklard.ır. Konularda özele inildikçe aynlıklar ve farklılıklar daha da çoğalmaktadır. Bunların yanında parelellik arz eden konularda vardır. İnsan ruhu, Allah, tabiat, hayat ve olayların mistik açıdan gözlenınesini esas almalan itibariyle ortak yanlan olsa da gerek Hint, gerek Hıristiyan mistisizmleri ve gerekse Yeni Eflatuncu mistisizm, tasavvufta yer alan birçok konuyu içermiş olmalarına rağmen her üçü de tasavvuftan ay n disiplinlerdir. 23 21. OZTüRK. s. 336-341 22. OZTORK. s.36-42 23. OZTüRK, s.36 JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 12, NO: 3-4, 1999·