ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK

advertisement
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Mehmet Tahir HÜSUNET
Delphinidin chloride BİLEŞİĞİNİN
ANTİGENOTOKSİK ETKİLERİ
IN
VITRO
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
ADANA, 2015
GENOTOKSİK
VE
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Delphinidin chloride BİLEŞİĞİNİN IN VITRO GENOTOKSİK VE
ANTİGENOTOKSİK ETKİLERİ
Mehmet Tahir HÜSUNET
YÜKSEK LİSANS TEZİ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
Bu Tez 25/12/2015 Tarihinde Aşağıdaki
Oybirliği/Oyçokluğu ile Kabul Edilmiştir.
……..............................
Jüri
Üyeleri
Tarafından
……...................................... ………….............………….
Prof. Dr. Hasan Basri İLA Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ Doç. Dr. Ahmet KAYRALDIZ
DANIŞMAN
ÜYE
ÜYE
Bu Tez Enstitümüz Biyoloji Anabilim Dalında hazırlanmıştır.
Kod No:
Prof.Dr. Mustafa GÖK
Enstitü Müdürü
Bu Çalışma Ç. Ü. Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir.
Proje No: FLY-2014-2688
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge ve fotoğrafların
kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere
tabidir.
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Delphinidin chloride BİLEŞİĞİNİN IN VITRO GENOTOKSİK VE
ANTİGENOTOKSİK ETKİLERİ
Mehmet Tahir HÜSUNET
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
Danışman : Prof. Dr. Hasan Basri İLA
Yıl: 2015, Sayfa: 87
Jüri
: Prof. Dr. Hasan Basri İLA
: Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ
: Doç. Dr. Ahmet KAYRALDIZ
Bu çalışmanın amacı, birçok bitkideki antosiyanidin bileşeni olan
delphinidin
chloride’in
insan
periferal
lenfositlerinde
in
vitro
genotoksik/antigenotoksik ve sitotoksik etkilerini araştırmaktır. Çalışmada
delphinidin chloride’in 25, 50, 75 ve 100 μM’lık konsantrasyonları 24 ve 48
saatlik muamele sürelerinde denenmiştir. Ayrıca test maddesine ilaveten bilinen
bir klastojenik ajan (MMC) kullanılarak olası antigenotoksik potansiyel
saptanmaya çalışılmıştır. Delphinidin chloride’in genotoksik/antigenotoksik
etkisi, kromozom anormalliği (KA) ve mikronükleus (MN) testleriyle, sitotoksik
etkisi de mitotik indeks (MI) ve nükleer bölünme indeksinin (NBI) saptanmasıyla
belirlenmiştir. Ayrıca total oksidan ve total antioksidan seviyeleri
spektrofotometrik yöntemle saptanmıştır. Çalışmamızda tek başına delphinidin
chloride, sağlıklı insan periferal lenfositlerinde hiç bir konsantrasyon ve sürede
kromozom aberasyonu ve MN oluşumunu önemli düzeyde etkilememiştir. Öte
yandan delphinidin chloride MMC’nin neden olduğu KA bulgularını 24 saatlik
muamelede önemli şekilde baskılamıştır. Test maddesi mitotik indeks ve nükleus
bölünme indekslerini bütün konsantrasyon ve sürelerde (24 ve 48 saat) hiçbir
şekilde etkilemediği ortaya çıkmıştır. Delphinidin chloride bütün konsantrasyon
ve sürelerde (24 ve 48 saat) toplam oksidan seviyesini (TOS) sadece en yüksek
konsantrasyonda artırmış. Toplam antioksidan seviyesini (TAS) ise bütün
konsantrasyon ve sürelerde (24 ve 48 saat) en düşük konsantrasyon hariç bütün
varyantlarda önemli düzeyde yükseltmiştir.
Sonuç olarak test maddesi özellikle 24 saatlik uygulamalarda oksidatif
stresi anlamlı şekilde azaltmıştır.
Anahtar Kelimeler: Delphinidin chloride, Genotoksisite, Antigenotoksisite,
Kromozom Anormalliği, Mikronukleus
I
ABSTRACT
Msc THESIS
IN VITRO GENOTOXIC AND ANTIGENOTOXIC EFFECTS OF
Delphinidin chloride COMPOUND
Mehmet Tahir HÜSUNET
DEPARTMENT OF BIOLOGY
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisor
Jury
: Prof. Dr. Hasan Basri İLA
Year: 2015, Pages: 87
: Prof. Dr. Hasan Basri İLA
: Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ
: Assoc. Prof. Dr. Ahmet KAYRALDIZ
The aim of this study was to investigate in vitro genotoxic and
antigenotoxic effect of Delphinidin Cloride which is main compound of colour
pigment of various plants in human peripheral blood lymphocytes. In the study,
25, 50, 75 and 100 μM concentrations of Delphinidin Cloride were tested for 24
or 48 hours treatment periods. Furthermore a known clastogenic agent (MMC)
were used to detect possible antigenotoxic potential in addition to test substance.
Genotoxic and antigenotoxic effect of Delphinidin Cloride was determined with
chromosome aberration (CA) and micronucleus tests and cytotoxic effect of
Delphinidin Cloride was determined with mitotic index (MI) and nuclear division
index (NDI). Also, total oxidant and antioxidant values were determined by
spectrophotometric method. In our study, Delphinidin Cloride with alone did not
affect CA and MN formation in human peripheral blood lymphocytes both all
concentrations and treatment periods. On the other hand Delphinidin Chloride
significantly decreased CA findings in 24 hours treatment caused by MMC. Test
substance did not affect mitotic index (MI) and nuclear division index (NDI) both
all concentrations and treatment periods. Delphinidin Chloride increased total
oxidant capacity only the highest concentration for 24 and 48 hours treatment
period. Total antioxidant capacity increased significantly both all concentrations
and treatment periods except the lowest concentration. As a result, test substance
significant changes in oxidative stress index especially for 24 hours period
treatment.
Keywords: Delphinidin chloride, Genotoxicity, Antigenotoxicity, Chromosome
Aberration, Micronucleus
II
TEŞEKKÜR
Hem tez konumun belirlenmesi, yürütülmesi ve tamamlanması sürecinde
bana rehberlik eden, ilgi ve yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen hem de hayata
dair tecrübelerini benimle paylaşarak ufkumu genişleten sayın danışman hocam
Prof. Dr. Hasan Basri İLA’ya en samimi duygularla teşekkür ederim.
Yardımlarından dolayı Sayın Hocam Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ’a,
laboratuvar çalışmalarım esnasında yardımlarını esirgemeyen Uzman Biyolog
Taygun TİMOÇİN’e, Uzman Biyolog Rima ÇELİK’e, Uzman Biyolog Tuba
DÖRDÜ’ye, Uzman Biyolog Esra ÖZDEMİR ve Uzman Biyolog Mostafa
NOORİZADEH TAZEKAND’a çok teşekkür ederim.
Çalışmalarım süresince kendi laboratuvarı imkânlarını sunan sayın Prof.
Dr. Sadık DİNÇER’e ve yardımcı asistanı Esra YİĞİTTEKİN’e, projemi
destekleyen Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi ile Ç.Ü. Fen Bilimleri
Enstitüsü yöneticilerine çok teşekkür ederim.
Ayrıca tezimi 2210 C Öncelikli Alanlar kapsamında değerlendirip burs
desteği sağlayan TÜBİTAK- BİDEB’e teşekkür ederim.
Hem tez sürecinde hem de hayatımın her anında maddi ve manevi
yardımlarını esirgemeyen benim için çok değerli olan başta annem ve babam
olmak üzere ailemin her bir ferdine en içten teşekkürlerimi sunarım.
III
İÇİNDEKİLER
SAYFA
ÖZ ................................................................................................................................. I
ABSTRACT ................................................................................................................. II
TEŞEKKÜR ............................................................................................................... III
İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... IV
ÇİZELGELER DİZİNİ ........................................................................................... VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ..................................................................................................... X
SİMGELER VE KISALTMALAR ........................................................................... XII
1. GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
1.1. Gıda Güvenliği ve Gıda Katkı Maddelerinin Tarihçesi ................................... 2
1.2. Gıda Katkı Maddesi.......................................................................................... 3
1.2.1. Antosiyaninler (E 163) ........................................................................... 4
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR...................................................................................... 11
2.1. Polifenoller ..................................................................................................... 11
2.1.1. Flavonoidler ......................................................................................... 13
2.1.1.1. Antosiyaninler ........................................................................... 14
2.1.1.2. Antosiyanidinler ........................................................................ 16
2.1.1.2.(1). Belli Başlı Antosiyanidinler ..................................... 17
2.1.1.2.(1).a Aurantinidin ................................................. 17
2.1.1.2.(1).b Capensinidin ................................................ 17
2.1.1.2.(1).c Cyanidin ....................................................... 17
2.1.1.2.(1).d Delphinidin .................................................. 19
2.1.1.2.(1).e Europinidin .................................................. 23
2.1.1.2.(1).f Hirsutidin...................................................... 23
2.1.1.2.(1).g Malvidin....................................................... 23
2.1.1.2.(1).ğ Pelargonidin ................................................. 24
2.1.1.2.(1).h Peonidin ....................................................... 25
2.1.1.2.(1).ı Petunidin ....................................................... 26
2.1.1.2.(1).i Pulchellidin ................................................... 26
2.1.1.2.(1).j Rosinidin....................................................... 26
IV
3. MATERYAL VE METOD .................................................................................... 27
3.1. Materyal.......................................................................................................... 27
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler ............................................................ 27
3.1.1.1. Delphinidin Chloride (Test Maddesi) ..................................... 27
3.1.1.2. Entellan (Merck No: 7961) ..................................................... 28
3.1.1.3. Etil Alkol (Sigma No: 32205) ................................................. 29
3.1.1.4. Fiksatif .................................................................................... 29
3.1.1.5. Giemsa (Merck No: 9204)....................................................... 29
3.1.1.6. Hipotonik Eriyik...................................................................... 30
3.1.1.7. Kolşisin (Sigma No: C9754) ................................................... 30
3.1.1.8. Kromozom Medyumu (PB-Max No: 12552-013) ................... 30
3.1.1.9. Mitomisin C (MMC) (Sigma No: Y0000378) ........................ 31
3.1.1.10. Nitrik Asit (HNO3 Sigma 438073) ......................................... 31
3.1.1.11. Sitokalasin B (Sigma).............................................................. 32
3.1.1.12. Sorensen Tamponu (Sorensen Buffer) .................................... 32
3.1.2. Kullanılan Deney Ekipmanları ............................................................. 33
3.1.2.1. Benmari (Su Banyosu) .............................................................. 33
3.1.2.2. Flow Kabin (Steril Kabin) ......................................................... 33
3.1.2.3. Hassas Terazi............................................................................. 33
3.1.2.4. İnkübatör ................................................................................... 33
3.1.2.5. Manyetik Karıştırıcılı Isıtıcı ...................................................... 34
3.1.2.6. Mikroskop ................................................................................. 34
3.1.2.7. Otoklav ...................................................................................... 34
3.1.2.8. pH Metre ................................................................................... 34
3.1.2.9. Santrifüj ..................................................................................... 34
3.1.2.9. Vorteks ...................................................................................... 35
3.1.3. Lamların Temizlenmesi........................................................................ 35
3.1.4. Sterilizasyon ......................................................................................... 35
3.2. Metod.............................................................................................................. 35
V
3.2.1. Kromozom Anormalliklerinin (KA) Saptanması Amacıyla Hücre
Kültürünün Yapılması, Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve
Mikroskobik İnceleme .......................................................................... 35
3.2.1.1. Hücre Kültürünün Yapılması ve Preparatların Hazırlanması ... 36
3.2.2. Kromozom Anormallikleri (KA) ve Mitotik İndeksin (MI)
Saptanması ............................................................................................ 38
3.2.2.1. Kromozom Yapı ve Sayı Anormalliklerinin Saptanması .......... 37
3.2.2.2. Mitotik İndeksin (MI) Saptanması ............................................ 38
3.2.3. Mikronukleus (MN) Oluşumunu Belirlemek Amacıyla Hücre
Kültürünün Yapılması, Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve
Mikroskobik İncelemeler ...................................................................... 39
3.2.3.1. Hücre Kültürünün Yapılması ve Preparatların Hazırlanması
Aşaması ..................................................................................... 39
3.2.3.2. Preparatların Boyanması ........................................................... 40
3.2.3.3. Mikroskobik İnceleme............................................................... 41
3.2.4. Toplam Oksidan (TOS) ve Antioksidan Seviyesi (TAS) Ölçümü ....... 43
3.2.5. Mikroskopta Fotoğraf Çekme .............................................................. 43
3.2.6. İstatistiksel Analiz ve Sonuçların Değerlendirilmesi ........................... 44
4. BULGULAR VE TARTIŞMA ............................................................................. 45
4.1. Bulgular ........................................................................................................... 45
4.1.1. Delphinidin Chloride’in Kromozom Aberasyonu (KA) Oluşumu
Üzerine Etkisi ....................................................................................... 45
4.1.2. Delphinidin Chlorid’in Mikronukleus (MN) Oluşumu Üzerine
Etkileri .................................................................................................. 51
4.1.3. Delpinidin Chlorid’in Oksidatif Stres Oluşumu Üzerine Etkileri ........ 54
4.1.4. Delphinidin Chloride’in Hücre Bölünmesi Üzerindeki Etkileri........... 57
4.2. Tartışma .......................................................................................................... 58
4.2.1. Delphinidin Chloride’in Genotoksik/Antigenotoksik ve Antioksidan
Etkisi ..................................................................................................... 58
4.2.2. Delphinidin Chloride’in Hücre Bölünmesi Üzerine Etkileri ................ 59
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER .............................................................................. 63
VI
KAYNAKLAR .......................................................................................................... 65
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................... 89
VII
ÇİZELGELER DİZİNİ
SAYFA
Çizelge 2.1. Seçilmiş antosiyanidinler ve moleküler yapıları (IUPAC 1997) ............ 17
Çizelge 4.1. Farklı Konsantrasyonda Delphinidin Chlorid ile 24 veya 48 Saat
Muamele Edilmiş İnsan Periferal Kan Lenfositlerinde Kromozom
Anormallik Çeşitleri Anormal Hücre Yüzdesi ve KA/Hücre Oranı ....... 50
Çizelge 4.2. Farklı Konsantrasyonlarda Delphinidin Chlorid ile 24 veya 48 Saat
Muamele Edilen İnsan Periferal Lenfositlerinde Mikronukleuslu
Binukleer Hücre* ‰’si , Nükleer Bölünme İndeksi (NBI) ve
Mitotik İndeks (MI) ................................................................................ 52
Çizelge 4.3. Delphinidin Chlorid’in İnsan Periferal Lenfosit Kültüründe
Oluşturduğu Toplam Oksidan Seviye (TOS), Toplam Antioksidan
Seviye (TAS) ve Oksidatif Stres İndeksi (OSI) ...................................... 56
VIII
IX
ŞEKİLLER DİZİNİ
SAYFA
Şekil 3.1. Delphinidine moleküler formülü ...............................................................28
Şekil 3.2. Kolşisin’in açık formulü ............................................................................30
Şekil 3.3. Mitomycin C’nin açık formülü ..................................................................31
Şekil 3.4. Sitokalasin B’nin açık formülü ..................................................................32
Şekil 3.5. Bir (a) ve iki (b) nükleus içeren hücreler (x400). ......................................42
Şekil 3.6. Üç (a) ve dört (b) nükleus içeren hücreler (x400)......................................42
Şekil 4.1. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde kromatid tipi kırıklar (x1000) (100 µM,
48saat, ♂)...................................................................................................45
Şekil 4.2. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde kromatid tipi kırık (x1000) (100 µM, 48saat,
♂) ...............................................................................................................46
Şekil 4.3. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48saat,
♂) ..............................................................................................................46
Şekil 4.4. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48saat,
♂) ..............................................................................................................47
Şekil 4.5. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48saat,
♂) ..............................................................................................................47
Şekil 4.6. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde kromatid tipi fragment (x1000) (100 µM,
48saat, ♂)...................................................................................................48
Şekil 4.7. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile 24 saat muamele edilmiş insan
periferal kan lenfositlerinde ortaya çıkan anormal hücre bulguları ...........49
Şekil 4.8. Pozitif kontrol MMC ile muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde mikronukleus oluşumu (x1000) (0,25 µL/mL, 48saat,
♂) .............................................................................................................53
X
Şekil 4.9. Pozitif
kontrol
MMC
ile
muamele
edilen
insan
periferal
lenfositlerinde mikronukleus oluşumu (x1000) (0,25 µL/mL, 48saat,
♀) .............................................................................................................53
Şekil 4.10. Delphinidin chloride ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan
periferal kan lenfositlerinde ortaya çıkan oksidatif stres indeksi
(OSI) bulguları .........................................................................................57
XI
SİMGELER VE KISALTMALAR
♂
: Erkek cinsiyet
♀
: Dişi cinsiyet
°C
: Santigrat derece
µg
: Mikrogram
µg/mL
: Mikrogram/mililitre
μg/μL
: Mikrogram/mikrolitre
µM
: Mikromolar
ark.
: Arkadaşları
atm
: Atmosfer
BrdUrd
: 5'-Bromo-2'-deoxyuridine
CE
: Chromatid Exchange
cm
: Santimetre
ÇK
: Çözücü kontrol
dk.
: Dakika
DNA
: Deoksiribonükleik asit
EGFR
: Epidermal büyüme faktörü reseptörlerinin
FAO
: Gıda ve Tarım Örgütü
FDA
: Food and Drug Administration (Gıda ve İlaç Dairesi)
g
: Gram
HPLC
: Human Promyelocytic Leukemia Cells (İnsan Promiyelositik Lösemi
Hücreleri)
HTC 116
: Cell line human colon carcinoma (insan kolon karsinom hücre hattı)
IPCS
: The International Programme on Chemical Safety (Uluslararası
Kimyasal Güvenlik Programı)
HNO3
: Nitrik asit
KA
: Kromozom aberasyonu
KCl
: Potasyum klorür
KCl
: Potasyum klorür
KOH
: Potasyum Hidroksit
XII
M.Ö.
: Milattan Önce
M.S.
: Milattan Sonra
mg/kg
: Miligram/kilogram
MgCl2
: Magnezyum klorür
MI
: Mitotik indeks
mL
: Mililitre
MMP
: Matrix metalloproteinases (matris metalloproteinaz)
NaCl
: Sodyum klorür
NBI
: Nukleus Bölünme İndeksi
ng/μL
: Nanogram/mikrolitre
nm
: Nanometre
nM
: Nanomolar
NSCLC
: Non–small cell lung cancer (küçük olmayan akciğer kanseri
hücreleri)
OIE
: Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü
OSI
: Oksidatif stres indeksi
pH
: Power of Hydrogen (Hidrojenin Gücü)
PK
: Pozitif Kontrol
RNA
: Ribonukleik asit
RNT
: Reaktif nitrojen türleri
ROT
: Reaktif oksijen türleri
rpm
: Revolutions per minute (Dakikadaki devir sayısı)
STAT1
: Signal transducers and activators of transcription (Sinyal
dönüştürücü ve transkripsiyon aktivatörler)
TAS
: Total antioksidan seviyesi
TNFα
: Tümör nekroz faktörü alfa
TOS
:Total oksidan seviyesi
UV
: Ultraviyole
VEGF
: Vascular endothelial growth factor (Vasküler endotelyal büyüme
faktör)
WHO
: World Health Organisation (Dünya Sağlık Örgütü)
XIII
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
1. GİRİŞ
Doğa, ihtiyaç duyduğumuz tüm ham maddelerin kaynağıdır. Eski zamanlarda
ilaçların çoğu, ekonomik değeri olan ve az miktarda yan etkiye sahip doğal
kaynaklardan elde edilmiştir (Patel ve ark., 2013). Dönüp geriye baktığımızda bu
durumu masalsı anlatılar ve insanüstü güçlerin tasvirinde de görmekteyiz. Mitolojide
bitkiler, tanrıların insana verdiği en değerli armağan olarak ele alınmıştır. Buna göre
bütün bitkiler insanın hizmetindedir ve insanın varoluşundan itibaren bitkilerle olan
ilişkisi başlamıştır (Özdemir, 2015)
İnsanlar yazılı tarih öncesinde bitkileri yiyecek olarak ve tedavi amacıyla
kullanmıştır. Zaman içerisinde deneme yanılma yolu ile bazı bitkilerin hastalıkları
iyileştirmede yardımcı olduğunu, bazılarının da zehirlenmeye ve hatta ölüme neden
olduğunu keşfetmiştir (Cömert ve Dinç, 2014).
Dünyada sayısı 750.000 – 1.000.000 arasında olduğu tahmin edilen bitki
türünün 500.000 kadarı tanımlanıp isimlendirilmiştir. Her yıl 2000 civarında yeni
tohumlu bitki türü tanımlanmaktadır. Yurdumuzda bulunan bitki türü sayısının
10.000’e yakın olduğu bilinmektedir (Kaya, 2010). Bu rakam, ülkemizin bitki
çeşitliliği açısından ne derece zengin olduğunu açıkça göstermektedir (Özatkan,
2009). Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, dünya üzerinde tıbbi amaçlarla
kullanılan yaklaşık 70.000 bitkinin 21.000 kadarı ilaç sanayinde kullanılmaktadır.
Ülkemizde çoğu doğal yetişen türlerin sadece 1.000 kadarı tıbbi amaçla
kullanılmaktadır. Farmakope 1ye kayıtlı bitki sayısı ise 200’den fazladır (Kaya,
2010).
Bitkilerden en çok gıda ve tedavi edici olarak yararlanılmakla beraber; yakıt,
yapı malzemesi, süs eşyası yapımı, boyar madde ve birtakım inançsal amaçlarla da
kullanımları bulunmaktadır. Gıda amaçlı kullanılan bitkilerin belirlenebileceği ve
bilgi toplaması için en uygun dönem ilkbahar ve kış aylarıdır. Yaz ve sonbahar
mevsimleri ise; bitki toplama, presleme, tohum örnekleri alınması için uygundur.
Ayrıca bu dönem; ekin biçimi, harman ve sonrası işlemleri izlemek, kışlık yakacak
İlaç üretiminde kullanılan etkin ve yardımcı maddelerin nitel ve nicel çözümleme yöntemlerinin yer
aldığı yasal ve bilimsel olarak uyulması gereken ulusal ve uluslararası kuralları ve yöntemleri içeren
resmî kitap (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=FARMAKOPE).
1
1
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
ve kış aylarında kullanılmak üzere hayvan yemi olan bitkileri toplamak gibi değişik
etkinliklerin sürdürüldüğü bir dönem olarak da önemlidir (Cömert ve Dinç, 2014).
Bitkilerin kullanım alanları içerisinde, insan ve hayvanların besinsel ihtiyaçların
karşılanması alanının en yoğun alan olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca geçmişte ve
günümüzde çeşitli amaçlarla endüstriyel işlemlerden geçirilen bazı hayvansal
gıdalarda da bitki kökenli takviyelerin kullanılması zaruri bir hal almıştır. Gıda
güvenliğinin temin edilmesi açısından bitkisel katkıların önemi yadsınamaz bir
gerçektir. Bu fiili durumun daha iyi anlaşılması açısından konuyla ilgili kısa
detayların verilmesi gıda güvenliğinin önemini daha anlaşılır hale getirecektir.
1.1. Gıda Güvenliği ve Gıda Katkı Maddelerinin Tarihçesi
Gıda güvenliği tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Gıda güvenliğinin, milattan
önce (MÖ) 8.000’den itibaren ilk olarak bazı hayvan türlerinin evcilleştirilmesiyle
başladığı düşünülmektedir. MÖ 3.000-900 yıllarında et ürünleri tuzlanmış, odun
tütsüsüne tutularak kurutulmuş peynir, balmumu ile sıvanarak uzun süre
korunmuştur. Hayvancılıkta ileri olan Babil ve Sümerler tarafından süt, dar boğazlı
kaplarda güvenli şekilde saklanmıştır (MÖ 3.000). Mısırlılar MÖ 1.500 yıllarında ilk
defa yiyeceklerinde renklendirici kullanmışlardır. Musa peygamber kasaplık
hayvanların etleriyle ilgili sağlık koruma kuralları koymuştur. Roma imparatorluğu,
gıda güvenliğini sağlamak için sağlık kontrolünü yapacak polis teşkilatı kurmuştur
(MÖ 400). Hun’lar da etin uzun süre dayanması için; sucuk, pastırma ve kavurma
yapılarak saklanabileceğini bulmuşlardır. (MÖ 220). Kızılderililer eti dondurarak
saklamışlardır. MÖ 50 yıllarında, tuz, odun tütsüsü ve özellikle baharatın lezzet
verici olarak kullanımı artmıştır. Milattan sonra (MS) 772 yılında; Türkler eti
kavurarak, sütü kurutarak saklamışlardır (Dede Korkut Destanında geçmektedir).
Etlerin
kesim
ve
pazarlanmasında
yapılan
resmi
kontrollerin
Avrupa’da
yaygınlaşması 1580 yıllarına denk gelir. Fransa’da balıkların bayatlığını gizlemek
amacıyla, gıda boyaları kullanımı 1662 yılında yasaklanmıştır. Aniline purple (anilin
moru) bileşiğinin yapay boya maddesi olarak kullanımına 1856 yılında başlanmıştır.
Amerika ve İspanya savaşında, savaştaki askerlerinin gıda güvenliği için “Besin
2
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
Kontrolü dalında lisansüstü eğitim yapmış Veteriner Hekimlerin olması” gereği
konusunda anlaşmaya varılmıştır (1889). Türkiye Cumhuriyetinde ilk modern
mezbaha
Karaağaç’ta
(Kocaeli)
kurulmuştur
(12
Temmuz
1923).
Sağlık
Bakanlığınca “Belediye Kanunu çıkarılmıştır”. Buna göre nüfusu 10.000 üzeri
belediyelerin Sağlık Bakanlığı sorumluluğunda gıda kontrolü yapabilecekleri hususu
yürürlüğe girmiştir (1930). “Türk Standartları Enstitüsü” kurulmuş ve bu birime gıda
maddeleri standartları hazırlama ve yayınlama yetkisi de verilmiştir (22 Kasım
1960).
Son yıllardaki küreselleşmeye bağlı oluşabilecek sağlık sorunlarının önüne
geçebilmek için FAO (Gıda ve Tarım Örgütü), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), OIE
(Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü) ve WTO (Dünya Ticaret Örgütü) gibi kuruluşlar
harekete geçmiştir. Bu kuruluşlar kendilerine bağlı üniversite, sanayi kuruluşları ve
diğer kurumlarla işbirliği yaparak bünyelerindeki bilimsel komiteler tarafından
yapılan çalışmalar ve hazırlanan raporlar sonucunda aldığı kararları, ülkeler arası
uyulması gereken kurallar haline getirmekte ve aynı zamanda gıda güvenliğinin
temelini oluşturmaktadır (Serpen, 2007; Binokay ve Boğa, 2010).
1.2. Gıda Katkı Maddesi
Halk Sağlığı Anabilim Dalının yaptığı tanıma göre gıda katkı maddeleri “Tek
başına gıda olarak kullanılmayan ve gıdanın tipik bir bileşeni olmayan besleyici
değeri olsun veya olmasın, imalat, işleme, hazırlama, uygulama, paketleme,
ambalajlama, taşıma, muhafaza ve depo aşamalarında, gıdalara teknolojik amaçla
katılan ya da bu gıdaların içinde veya yan ürünlerinde doğrudan veya dolaylı olarak
bir bileşeni haline gelen veya bunların karakteristiklerini değiştiren maddeler” olarak
tanımlanmaktadır (MERMER, 2006).
Bu gün ise durum oldukça farklıdır. Bilim ve teknoloji ile gelen her yenilik
beraberinde biraz daha fazla risk taşımaktadır. Gıda sektörüne yeni ve üstün
teknolojilerin kazandırdığı değişik üretim teknikleri, buna göre ürünlerin
çeşitlenmesi, tüketici beğenisinin değişmesi ve bilinçlenmesi, mevsimlik gıdaların
yılın her döneminde tüketilme eğilimlerinin artması, ürünlerde raf ömrünün
3
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
uzatılması kalitede standardizasyon zorunluluğu, daralan gıda kaynaklarının rasyonel
kullanımı gibi hususlar, gıda endüstrisinde kullanılan tekniklerin yanı sıra gıda katkı
maddelerinin kullanımını zorunlu hale getirmiştir (Erdoğan, 2007). Bu nedenle gıda
sektöründe kullanılan gıda boyalarının da dâhil olduğu katkı maddelerine her geçen
gün yenileri eklenmektedir.
Yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı
Maddeleri Yönetmeliği (Resmi Gazete, 30 Haziran 2013 Pazar, Sayı: 28693) ile
endüstriyel işleme tabi tutulmuş ürünlerde kullanılacak gıda katkı maddeleri
standartlarının son halini vermiştir. Bu yönetmeliğe göre her bir gıda katkı maddesi
için Avrupa Birliği tarafından onaylanarak belirlenen kod (E kodu) numarasına göre
farklı gruplar oluşturulmuştur. Gıda katkı maddeleri içerisinde önemli bir yer tutan
renk maddeleri işlenmiş gıdalarda işleme süreci esnasında kaybedilen rengin
geliştirilmesi amacıyla tercih edilmektedir. Gıda renk pigmentleri içerisinde yer alan
antsiyan(in)ler bu amaçla kullanılan en önemli grubu teşkil etmektedir.
1.2.1. Antosiyaninler (E 163)
Yunanca da Anthos = çiçek ve kyanos mavi anlamına gelen kelimelerden
türemiş olan antosiyaninler rengi pH ile değişen kırmızı, mor ya da mavi renkte
gözüken ve suda çözünen vakuolde bulunan pigmentlerden ibarettir. Fenilpropanoid
yolağı ile sentezlenen ve flavonoid olarak adlandırılan bir ana gruba aittirler.
Antosiyaninler neredeyse tatsız, kokusuz ve hafif buruk bir his veren tada sahiptirler.
Antosiyaninler daha çok yaprak, sap, kök, çiçek ve meyve de dâhil olmak üzere
yüksek bitkilerin bütün dokularında meydana gelebilir. Antosiyaninlerin şekersiz
muadilleri ise antosiyanidinler olarak adlandırılırlar (Andersen, 2001).
Antosiyaninler E163 koduyla bilinen yaygın bitki pigmentleridir turşu ve
zeytin hariç korunmuş sebze ve kırmızı meyvelerde, meyve aromalı kahvaltılık
tahıllarda, kırmızı damarlı peynirde, balık ezmesi ve kabuklu ezmesinde, ön pişirme
yapılmış kabuklularda, tütsülenmiş balık gibi gıdalarda uygun konsantrasyonlarda
güvenle kullanılabileceği belirtilmiştir (30 Haz. 2013 tarih ve 28693 sayılı resmi
gazete genelge eki). Daha önce tanımlanmış bazı antosiyaninlerin adı, kodu ve sahip
4
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
olduğu renkler aşağıda listelenmiştir.
Cyanidin (E163a) kırmızı renkli pigment
Delhinidin (E163b) mavi renkli pigment
Malvidin (E163c) pembe renkli pigment
Pelargonidin (E163d) turuncu renkli pigment
Peonidin (E163e) kırmızı-kahverengi renkli pigment
Petunidin (E163f) koyu kırmızı renkli pigment
Üzüm kabuğu özütü (E163(i))
Antosiyan karışımı (E163(ii))
Frenk üzümü özütü (E163(iii))
Yukarıda belirtildiği gibi bazı işlenmiş gıdalarda doğal renk verici olarak
kullanılan bu pigmentler gıdanın rengini; işleme, depolama, paketleme ve dağıtımdan
etkilenerek, görsel kabul edilebilirliğinin zarar görmesi durumunda gıdanın orijinal
görünümünü geri kazandırması, gıdayı görsel olarak daha cazip hale getirmesi ve
renksiz gıdaya renk vermesi amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Dolayısıyla
antosiyaninler canlı renklerinden ötürü gıda endüstrisinde doğal boyalar olarak
kullanılmaktadır (Azevedo ve ark., 2007; Ichiyanagi ve ark., 2008). Bunlar doğal
olarak meyveler, sebzeler ve bitki türevli çay ve şarap gibi içeceklerde görülmekte
olup aynı zamanda sağlık için faydalı olduğu bilinmektedir. Antosiyanidinler son on
yılda sağlığa faydalı yönleri ve farklı farmakolojik aktiviteleri nedeniyle bilim
insanlarının dikkatini çekmiştir (Dimitrovi ve Jakovac, 2010). Antosiyanidinler esas
olarak delphinidin, cyanidin, petunidin, pelargonidin, peonidin ve malvidinden
oluşur ve bitkilerdeki antosiyanin çoğu aglikonları temsil eder (Hou ve ark., 2004).
Bu çalışmada test maddesi olarak seçilen delfinidin (E163b) (2-(3, 4, 5trihydroxyphenyl) chromenylium-3,5, 7-triol) bir difenilpropan tabanlı polifenolik
halka yapısında olup meyve ve çiçeklerin epidermal doku katmanlarının içinde
mevcuttur. Yukarıdaki listede de görüldüğü gibi delphinidin, temel bitki pigmenti
olan antosiyanin grubuna dâhil olup aynı zamanda bir antioksidandır (Afaq ve ark.,
2007). Delfinidin, Viola tricolor (hercai menekşe) ve Delphinium (hezaren çiçeği,
saray çiçeği) cinsi bitkilerin çiçeklerinde mavi tonları veren bir pigmenttir. Aynı
zamanda Cabernet Sauvignon şarabının üretildiği kokulu üzümde mavi-kırmızı
5
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
rengini verir (Ribéreau-Gayon ve Ribéreau-Gayon, 1958) Delfinidin, neredeyse tüm
diğer antosiyaninler gibi, pH duyarlı olup asidik çözelti içinde kırmızı, bazik çözelti
içinde ise mavi renge dönüşür. Delfinidinden türetilen birçok glikozit bilinmektedir.
Bunlardan
myrtillin
(delfinidin-3-O-glucoside)
ve
tulipanin
(delfinidin-3-O-
rutinozid) frenküzümü posasında bulunabilir. Violdelphin (6-O-(4 3-rutinosid-7-O(delfinidin-(6-O-(4-hidroksibenzoil)-β-D-glukozil)
oksibenzoil)-β-D-glikozid)
ise
Aconitum chinense (Kaplanboğan otu) çiçeğinin mavi mor renginden sorumludur
(Takeda ve ark., 1994).
Test maddesi de dâhil biyoaktif bileşiklerin genotoksik/antigenotoksik ya da
mutajenik/antimutajenik potansiyellerinin ortaya çıkarılması için daha önce yapılan
birçok çalışmada genelde birbiriyle benzer veya az da olsa farklı sonuçlar elde
edilmiştir. Bunlardan bir bölümüne ait bulgular aşağıda kısaca özetlenmiştir.
Steroller, karotenoidler, polifenol ve antosiyaninler gibi bitki bileşenlerini
içeren farklı gıda ürünlerinin gelişimi sağlık açısından spesifik faydalara sahip
olduğundan son yıllarda gıda bilimi ve teknolojisi büyük bir ilgi odağı olmuştur
(Ávila ve ark., 2009). Bitkilerdeki fitobileşenlerin geniş bir farmakolojik aktiviteye
sahip olduğu rapor edilmiştir. Benzoic-pirone türevi flavanoidler 15 karbon atomlu
iskelete sahiptir. Flavanoidlerin farklı sınıfları olan flavanonlar, flavonlar,
flavanollar, izoflavanoidler, antosiyaninler ve flavanlar, heterosiklik oksijen halkaları
etrafındaki kendi yapısal karakteristiklerine bağlı olarak birbirlerinden farklılıklar
göstermektedirler. Flavanoidler Ultraviyole (UV) ışığı soğurma yeteneğinden dolayı,
hücreyi DNA hasarına karşı koruyabilir ve kardiyovasküler hastalıkların riskini
azaltabilir (Schmitt ve Stopper, 2001). Kateşinler, antosiyanidinler ve glukozidazantosiyaninler flavonidal bileşenleri bitki materyalleri içinde mevcut ve sağlık için
faydalı özellikler göstermiştir. Flavonoidler çiçeklerde, sarının tonları kırmızı ve
turuncu gibi bitki kısımlarının farklı renklerinden sorumludur (Patel ve ark., 2013).
Tüketilebilir bitkiler içinde 4.000 fazla flavonoid rapor edilmiştir ve bunlar insan
diyetinde düzenli olarak kullanılmaktadır. Flavonoid bileşenlerinin en yaygın
bulunduğu sınıflar içinde sebzeler, tıbbi bitkiler, kabuklu yemişler ve meyveler ile
kahve, çay ve kırmızı şarap gibi içecek sayılabilir ve bunlar yaygın bir şekilde diyet
yoluyla bünyeye alınır (Patel ve ark., 2012; Patel ve ark. 2014).
6
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
Antosiyaninler; kanser, diyabet, mutasyon ve kardiyovasküler hastalıklar gibi
çeşitli rahatsızlıklardan korunmada önemli bir rol oynamaktadır. Antosiyaninler
antioksidan, antiproliferatif, antianjiogenik ve antiinflamatuar aktivite göstermektedir
(Hou ve ark. 2004; Miguel, 2011). Beslenme geleneğine bağlı olarak, insanlarda
günlük alınan antosiyanin miktarı birkaç miligramdan yüzlerce miligrama çıktığı
tahmin edilmektedir (Hou ve ark. 2004; Miguel, 2011).
Daha önce yapılmış sınırlı sayıda çalışmaların sonuçlarına göre delphinidinin
antioksidan, antimutajenik, antienflamatuvar ve antianjiogenik özellikleri mevcuttur.
Delphinidinin yukarıda bahsedilen aktivite etkinliğini; vasküler endotelyal büyüme
faktörü reseptör-2 fosforilasyon inhibisyonu, trombosit-türevi büyüme faktörü
ligand/reseptör sinyal inhibisyonu, kanser hücresi proliferasyonu ve Met reseptör
fosforilasyon modülasyonu aracılığıyla gerçekleşmektedir (Dimitrovi ve Jakovac,
2010; Feng ve ark. 2010; Kumoro ve ark., 2010). Delphinidin son zamanlarda
destekleyici kanser ilacı gibi tüketilen birçok parlak renkli meyvelerde, sebzelerde ve
diyet takviyelerinde bulunmuştur (Cvorovic ve ark., 2010; Suzuki ve ark., 2011).
Bitki özütleri, gıda katkı maddeleri, gıda boyaları ya da herhangi bir ilaç
etken maddesinin genotoksisite, antigenotoksisite ve/veya sitotoksisite açısından
riskli olup olmadığının belirlenebilmesi için genellikle akut veya kronik sitotoksisite
testleri tercih edilmektedir. Bu amaçla kardeş kromatit değişimi (KKD), kromozom
aberasyonu (KA), mikronukleus (MN) testi, RAPD-PCR (Rastgele Çoğaltılmış
Polimorfik
DNA-Polimeraz
Zincir
Reaksiyonları)
Ames
testi,
total
oksidan/antioksidan seviyeleri, hayvan doku kültürü, comet analizi gibi pek çok test
yapılmaktadır (Kayraldız ve ark. 2010; Tazehkand ve Topaktaş, 2015; Karatepe ve
ark. 2015; Timocin ve İla, 2015; Alam-Escamilla ve ark., 2015).
Yaygın bir şekilde tamir edilmeyen veya yanlış tamir edilmiş DNA ve çift
zincir kırıklarının kromozom aberasyonu oluşumuna yol açtığı kabul edilmektedir.
Yüksek ökaryotların DNA’sındaki endojen nedenler veya ekzojen ajanlar tarafından
uyarılmış çift zincir kırıkları prensip olarak ya homolog olmayan uç birleşmesi yahut
yönlendirilmiş homoloji ile tamir edilebilir. Çift zincir kırığında hangi onarım
yolağının seçileceğinin esası tam olarak bilinmemekle birlikte bu tercihin
muhtemelen uyarıcı ajan veya yaşanan sürece bağlı olabileceği ifade edilmiştir.
7
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
(Iliakis ve ark., 2004). İnsanların iyonize radyasyona maruz kalması ve diğer
genotoksik
ajanların
önemli
biyolojik
sonuçlarından
biri
kromozomal
aberasyonlardır. Periferal kan lenfositlerinde önemli bir düzeyde yükselmiş KA
frekanslarına sahip insanlarda kanser gelişim riskinin yükselmiş olduğunu
epidemiyolojik çalışmalar, göstermiştir (Bonassi ve ark. 1995; Hagmar ve ark., 1998;
Obe ve ark., 2002). Etiyolojik açıdan sorgulandığında birçok kanser türünün spesifik
KA tipleri ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır (Mitelman ve ark., 1997).
Morfolojik nükleer anormalliklerin oluşumu ilk olarak balık eritrositlerinde
tanımlanmıştır (Carrasco ve ark., 2011). Çok kapsamlı bir şekilde yapılan sitogenetik
araştırmalar radyasyonun çeşitli kromozomal hasarlara neden olduğu ortaya
konmuştur. İnsan lenfosit mikronukleus analizleri genotoksisite testinin yanı sıra tüm
kromozom kayıpları ve kırıkları, kromozom hasarının değerlendirilmesi için doğru
ve güvenilir bir yöntemdir. Kültürü yapılmış insan lenfositlerinin mikronukleus
sıklığı, dolaşımda olan lenfositlerin yaşam boyunca biriktirdiği genetik hasarı ortaya
çıkarmak için önemli ipuçları vermektedir (Fenech, 1993). γ–radyasyonuna maruz
kalan kanser hastalarının lenfositlerindeki MN sıklığı ve morfolojik hücresel
değişimlerin, radyasyon dozuna ve süresine bağlı olarak kontrol grubundakilerden
oldukça yüksek olduğu tespit edilmiş ve fark istatistiksel olarak önemli (P<0.01)
bulunmuştur. Bu kişilerin lenfositlerinde voküolizasyon, membran kusurları ve
sitoplazmik granülasyonda artış gibi morfolojik değişmeler olduğu belirlenmiştir
(Çavuşoğlu ve ark., 2009).
Son zamanlarda genotoksisitenin saptanmasında kullanılan enstrümanlardan
birisi olarak karşımıza çıkan rasgele çoğaltılmış polimorfik DNA-PCR (RAPD:
Random amplified polymorphic DNA-Polymerase chain reaction) yöntemi
genotoksinler tarafından indüklenen DNA hasarlarını belirlemede kullanılan yeni bir
test olarak kabul edilebilir. RAPD-PCR önceleri DNA haritalama, taksonomi ve
filogenetik çalışmalarda kullanılmıştır (Williams ve ark., 1990). Ancak daha
sonraları DNA hasarları ve mutasyonları da bu yöntemle belirlenebileceği
düşünülmüştür. Sonraki çalışmalarda RAPD yöntemi ile kimyasalların (Savva ve
ark., 1994; Atienzar ve ark., 1999; Becerril ve ark., 1999; Atienzar ve ark., 2001;
Atienzar ve ark., 2002a; Atienzar ve ark., 2002b), iyonize ve non-iyonize
8
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
radyasyonların (Kuroda ve ark., 1999; Atienzar ve ark., 2000; Jones ve Kortenkamp,
2000; Theodorakis, 2001) DNA üzerindeki etkilerinin belirlenmesinde güvenle
kullanılabileceği gösterilmiştir. RAPD metodu kullanımında esas avantaj olarak;
testin hızlılığı ve herhangi bir organizmanın nükleotid enformasyonuna, hücre
siklusuna, karyotipine ve DNA hasar çeşitliliğine bakılmaksızın tam genom
düzeyinde mutasyonları ortaya çıkarabilmesi (Atienzar ve ark., 2002c) gibi
özellikleri testin popülaritesini artırmaktadır.
DNA hasarları ya da mutasyonlarla sonuçlanan çeşitli DNA etkilerinin
sonucunda RAPD profilinde bant kayıpları, yeni bantların oluşması, var olan
bantların yoğunluğun azalması ya da artması gibi durumlar gözlemlenebilir (Uzonur
ve ark., 2004).
Herhangi bir organizmada metabolik ve fizyolojik faaliyetler sürecinde
olağan bir şekilde reaktif oksijen ve nitrojen türleri açığa çıkmaktadır. Bu reaktif
türler, normalde organizmanın sahip olduğu enzimatik ve/veya enzimatik olmayan
antioksidan mekanizmalar tarafından zararsız hale getirilmektedir. Ancak endojen ve
eksojen nedenlerle antioksidanların yetersiz kaldığı durumlarda ise sistemdeki
oksidan seviyesinde artışlar ortaya çıkar ve oksidan-antioksidan dengesi oksidan
yönünde yükselme eğilimi gösterir ve bu sonuç oksidatif stres olarak adlandırılır. Bu
durumun birçok hastalık ve moleküler bozukluğun etiyopatogenezinde (hastalığın
oluşum ve gelişim nedenleri) yer aldığı söylenebilir. Vücudun oluşan oksidan
durumlara karşı kendi redoks dengelerini sürdürebilmesinde kan dokusu çok önemli
rol oynamaktadır (Yao ve ark., 1998; Akdemir, 2011). Total antioksidan seviyesinin
ölçümü, antioksidanların tek tek ölçümünden daha belirleyici bilgiler verebilir.
Plazma ve vücut sıvılarında bulunan bütün antioksidanların toplam etkisi TAS olarak
isimlendirilir. Bu yüzden kanın antioksidan durumunu belirlemede bireysel
antioksidanlar yerine bunların toplam antioksidan değerini veren TAS ölçümü
yaygınlaşmaktadır (Ghiselli ve ark. 2000; Akdemir, 2011). Mevcut durumu ortaya
çıkarmak için bireydeki toplam oksidan seviyesi (TOS) ve toplam antioksidan
seviyesi (TAS) değerleri belirlenerek oksidatif stres indeksi (OSI) tespit
edilmektedir. Oksidatif stres, organizmadaki nükleik asitler dâhil bütün moleküllerde
birçok negatif etkilenmelere yol açarak bununla bağlantılı çeşitli hastalıklara neden
9
1. GİRİŞ
Mehmet Tahir HÜSUNET
olmaktadır. Çeşitli kaynaklardan türevlenmiş birçok oksidana maruz kalan genomda
bu etkiler sonucunda çeşitli tiplerde tanımlanmış hasarlar ortaya çıkmaktadır. Bu
hasarlar, özellikle 8-oxo-2′deoxyguanosine gibi baz oksidasyonları (Cooke ve ark.,
2003), DNA tek ve çift iplik kırıkları (Toyokuni ve Sagripanti, 1993) ve DNAprotein çapraz bağlanmaları (Bau ve ark., 2002) şeklinde görülmektedir. Aynı
zamanda hücre döngüsü düzenlenmesinde oksidatif hasarlara bağlı olarak DNA
alterasyonları ortaya çıkmaktadır (Pizarro ve ark., 2009). Ayrıca yaş artışıyla birlikte
reaktif türlerin neden olduğu kanser vakaları sıklığının da arttığı belirtilmektedir
(Halliwell, 2007). Öte yandan oksitleyici türlerin bu olumsuz etkilerinin yanında
apoptoza yol açacak ölçüde DNA fragmentasyonuna sebep olması bu ajanların tümör
tedavisinde kullanılma potansiyelini düşündürmektedir. Zaten önceki çalışmaların
ilgili bölümlerinde de belirtildiği gibi bu etkilerin varlığı vurgulanmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada test maddesi olan delphinidin chloride bileşiğinin özellikle gıda
endüstrisinde kullanımındaki potansiyel avantajlar ile kullanım yoğunluğunun göz
önüne alındığında ve bu madde ile ilgili yapılmış genotoksisite çalışmalarının
tatminkâr düzeyde olmaması yaptığımız bu çalışmanın önemini artırmaktadır.
Özetle bu proje işlenmiş gıdalarda renklendirici madde olarak kullanılan
delphinidin chloride bileşiğinin genotoksik/antigenotoksik ve sitotoksik etkilerinin
olup olmadığını saptamak maksadıyla yapılmıştır. Bu çalışmada kültüre alınmış
insan periferal lenfositlerinde in vitro kromozom aberasyonu ve mikronukleus testi
yapılmıştır. Ayrıca kültür ortamından elde edilen süpernatant ile total oksidan ve
total antioksidan ölçümü yapılarak oksidatif stres indeksleri (OSI) saptanmıştır.
Çalışmalardan elde edilen bulgular istatistiki olarak değerlendirilip daha önce yapılan
benzer çalışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır.
10
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Bu çalışmada test maddesi olarak kullanılan delphinidin chloride,
antosiyanidin grubuna dâhildir. Antosiyanidinler ise antosiyanin pigmentlerinin
şekersiz türevidir. Antosiyaninler fenilpropanoid yolu üzerinden sentezlenen ve
flavonoid adı verilen moleküllerin bir alt sınıfına aittir (Andersen 2001).
Flavonoidler ise insan diyetindeki polifenolik bileşiklerin en yaygın grubu olup çok
sayıda bitkinin birçok dokusunda bulunmaktadır (Spencer 2008).
Yukarıdaki açıklamadan anlaşılacağı üzere antosiyanidin grubu, bir üstte
bulunan flavonoidler grubuna, flavonoidler ise en tepede bulunan polifenolik
bileşikler sınıfına ait biyoaktif bileşiklerdir.
Polifenol bileşiklerin özelliklerini ve bu maddelerle yapılan geotoksisite,
antigenotoksisite, kanserojenite, antikanserojenite, oksidan ve antioksidan etkileri
belirleme çalışmalarını şu şekilde özetleyebiliriz.
2.1. Polifenoller
Polifenoller (polyhydroxyphenols olarak da bilinir) temel olarak doğal yapısal
bir sınıf olup ayrıca sentetik veya yarı sentetik, organik kimyasal fenolik birimler ile
de karakterize edilen geniş bir ailedir. Bu fenolik yapıların çeşit ve karakteri;
benzersiz fiziksel, kimyasal ve biyolojik (metabolik, toksik, terapötik, vs.)
özelliklerin temelini oluşturmaktadır. Tannik asit ve ellagitannin ilk akla gelen
fenolik bileşiklerdir. Polifenollerin bir alt kümesi olması bakımından “tanen”lerin
tarihsel bir önemi vardır (Wikipedia-Polyphenols). Çeşitli bitki türlerinde 8.000’den
fazla olmak üzere polifenolik bileşik tanımlanmıştır. Bitkisel fenolik bileşiklerin
tamamı fenilalanin ya da şikimik asit öncüsünden sentezlenmektedir (Kondratyuk ve
Pezzuto 2004).
Önemli oranda polifenol içeren bitkiler arasında kuş üzümü, böğürtlen,
ahududu, çilek, baklagiller, yerba mate (Paraguay çayı), yer fıstığı, yeşilçay, asitsiz
zeytinyağı, kakao, erik, armut, kiraz, nar, üzüm, elma, portakal gibi meyveler ile
brokoli, lahana, maydanoz, soğan gibi sebzeler sayılabilir. Arı sütü, bal ve polen ile
11
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
her türlü hububat alternatif polifenol kaynağıdır (Polifenoller, 2015). Bitkilerin
dışında en yoğun ve bol miktarda polifenol hümik asitlerde bulunmaktadır. Bu
moleküllerde birden fazla fenol halkası bulunmaktadır. Polifenoller genelde
bitkilerde bulunur ve bitkilerin renklenmelerinden, örneğin sonbahardaki yaprak
renklerinden sorumludurlar. Antioksidan özelliklerinden dolayı insan sağlığına
muhtemel faydaları vardır. Antioksidan polifenollerin oksidatif stresi (reaktif oksijen
ile meydana gelen stres) azaltmalarından dolayı kardiyovasküler hastalık ve kanser
risklerini azalttığına dair bulgular vardır (Arts ve Hollman, 2005). Bu bileşiklerin
Alzheimer hastalığının başlangıcını da geciktirdiği belirtilmiştir (Wikipedia,
polifenol 2015). Uzak doğuda yaygın tüketimi olan yeşil çayın, erken aşama prostat
kanserinde veya riski olanlarda umut verici bir koruyucu ajan olabileceği
düşünülmektedir (Johnson ve ark. 2010). Benzer bir derlemede polifenollerin oral
kanser oluş sıklığını azalttığı ifade edilmiştir. Bu etkilerini hücre ölümünü uyararak
ve/veya tümör gelişimi, invazyon ve metastazı engelleyerek gösterdiği belirtilmiştir
(Ding ve ark. 2013). Polifenollerce zengin üzüm çekirdeği özütünün sindirim
sırasında sisteme dâhil edilmesinin mide bölmesi ve bağırsak diyalisatlarında ortaya
çıkan oksidasyon ürün miktarını önemli ölçüde azalttığı (p <0.05) ifade edilmiştir
(Maestre ve ark. 2013). Benzer şekilde yeşil çayın koruyucu özelliği, içeriğindeki
aktif bileşenlerden kaynaklanmaktadır. Bu bileşikler polifenoller ve flavonoidlerdir.
Yeşil çay içeriğindeki polifenoller reaktif oksijen ve nitrojen türlerini bağlayarak
ayrıca süperoksit dismutaz, glutatyon redüktaz, glutation-S-redüktaz, katalaz ve
kinon redüktaz gibi hücre içinde bulunan (endojen) antioksidan enzimlerin sentezini
tetikleyerek antioksidan aktivite göstermektedir. Benzer veriler literatürde pek çok
çalışma tarafından doğrulanmıştır (Yang ve ark., 2004; Sağır ve ark. 2013). Farklı bir
çalışmada (Sağır ve ark., 2013) 1,4 dioksan bileşiğinin toksik etkilerine karşı yeşil
çayın koruyucu etkilerini saptamışlardır. Bu çalışmada fizyolojik parametrelerin
indikatörü olarak vücut ağırlığı, genotoksik parametrelerin indikatörleri olarak ise
mikronükleus (MN) ve kromozomal anormallik (KA) bulgularını kullanılmıştır. Test
maddesi olarak kullanılan 1,4 dioksan uygulamasının kontrol grubuna göre vücut
ağırlığında istatistiksel açıdan önemli bir azalmaya, MN ve KA sıklığında ise bir
artışa neden olduğu belirlenmiştir. Yeşil çay uygulaması ise 1,4 dioksanın söz
12
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
konusu olumsuz etkilerini iyileştirerek, kontrol grubu düzeyinde olmasa bile, vücut
ağırlığında tekrar bir artışa, MN ve kromozomal anormallik sıklıklarında ise bir
azalmaya neden olmuştur. Sonuç olarak yeşil çay uygulamasının yakın gelecekte
kimyasallar tarafından sebep olunan toksisitenin azaltılmasında “toksisite sınırlayıcı”
bir antioksidan olarak kullanılabileceği rapor edilmiştir.
2.1.1. Flavonoidler
Polifenollerin içinde en çok çalışılan grup flavonoidlerdir. Latince sarı
anlamına gelen “flavus” kelimesinden türeyen flavonoid (ya da biyoflavonoid) bitki
sekonder metabolitlerinin önemli bir sınıfıdır. Bu üst grup kimyasal olarak iki fenil
halkası (A ve B) ve heterosiklik halkadan (C) ibaret 15-karbon iskeletli genel bir
yapıya sahiptir (McNaught ve ark. 1997). Kırmızı soğan, maydanoz, yaban mersini
ve diğer dutsu meyveler, siyah çay, yeşil çay ve oolong çayı, muz, tüm narenciye
çeşitleri, Ginkgo biloba, kırmızı şarap ve koyu çikolata (kakao oranı %70 ve daha
yüksek olanlarda) yüksek flavonoid içeriğine sahip gıdalar içinde sayılabilir
(USDA).
Yaygın görüşün aksine, flavonoidler insan vücudu tarafından çok zayıf bir
şekilde emilir (% 5'ten az) ve emilenlerin büyük bir çoğunluğu hızla metabolize
edilirek atılır (EFSA 2010, Lotito ve Frei 2006, Williams ve ark. 2004). Mevcut
bulgular, flavonoidlerin düşük ve ihmal edilebilir düzeyde antioksidan aktiviteye
sahip olduğunu düşündürmektedir. Flavonoidlerce zengin gıdaların tüketiminden
sonra kan antioksidan kapasitesindeki artış doğrudan flavonoidler nedeniyle olmayıp,
flavonoid depolimerizasyonu sonucu ortaya çıkan ürik asitten kaynaklandığı ifade
edilmektedir (Stauth 2007). Bir önceki çalışmanın sonuçlarıyla benzer şekilde
karsinojen benzo[a]pyrene (BaP) muamelesi öncesi flavanol dihydromyricetin ve
alpha-naphthoflavone ile ön muamele edilen hayvanlarda özellikle ince bağırsak
distal bölmesinde oluşturulan BaP-DNA eklentileri önemli seviyede yükseldiği
ortaya çıkmıştır (Hodek ve ark. 2014). Asteraceae ailesine ait Heterotheca inuloides
bitki türünden elde edilen metanolik ve asetonik özütün Salmonella typhimurium
TA98 suşunda mutajenik özellik gösterirken, TA100 ve TA102 suşlarında aynı etkiyi
13
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
göstermediği anlaşılmıştır. Öte yandan metanolik özüt, norfloksasin, benzo[a]piren
ve 2-aminoanthracene tarafından oluşturulan mutajeniteyi azaltmaktadır. Metanolik
özütün ana bileşenlerinden biri kuersetin, mutajenik/antimutajenik şeklinde ikili etki
göstermektedir
ve
sitokrom
P450
(CYP)
1A’nın
inhibitörüdür.
Bitkinin
antigenotoksik özelliğinin, antioksidan karakteriyle ilintili olabileceği rapor
edilmiştir (Ruiz-Pérez ve ark. 2014). Melekotu (Angelica keiskei) bitkisinden elde
edilmiş iki çeşit aktif (4-hydroxyderricin ve xanthoangelol) flavonoidle yapılan
genotoksisite çalışmalarında (bakteri geri mutasyon testi, kromozom aberasyon testi
ve in vivo mikronukleus testi) negatif sonuçlar bulunmuştur (Maronpot, 2015).
Akrilamid tarafından indüklenen genel toksisite, genotoksisite ve üreme toksisitesine
karşı çilek, üzüm ve yabanmersini özütlerinin belirgin şekilde antitoksik etkisi vardır.
Özellikle de antosiyaninler gibi bol bulunan fenolikler toksisitenin engellenmesine
katkıda bulunabilir (Zhao ve ark. 2015). Metilciva (methyl mercury) tarafından
oluşturulan olumsuz sağlık etkilerine karşı diyette bulunan flavonoidlerden birisi
olan chrysin’in, insan sağlığını koruyabileceği belirtilmiştir (Manzolli ve ark. 2015).
Bir flavonoid tipi olan isoflavon irilone, mitotik iğ ipliği yapısını bozarak güçlü
anöjenik etki, mitotik duraklama, asimetrik hücre bölünmesinin neden olduğu
kromozom kaybı ve nükleer fragmentasyon gibi mitotik hasarlar göstermektedir
(Scheffler ve ark. 2015). Yonca yaprağından izole edilen medicarpin ve millepurpan
isoflavonoidleri pro-apoptotik niteliğe sahiptir ve çoklu ilaç direncine sahip P388
leukemia hücrelerinde kemoterapinin sitotoksisitesini kuvvetlendirmektedir. Bu
flavonoidler kemoterapi ilacı olarak kullanılabilir ya da sensibilizatör (duyarlayıcı)
olarak çoklu ilaç direncine sahip kanser hücrelerinde kemoterapi ilaçlarının
sitotoksisitesini artırmak için tercih edilebilir (Gatouillat ve ark. 2015).
Çeşitli bitkilerde doğal yoldan meydana gelmiş 5000’den fazla flavonoid
türevi bileşik karakterize edilmiş olup kimyasal yapılarına göre aşağıdaki alt gruplara
ayrılmıştır (Ververidis, 2007).
2.1.1.1. Antosiyaninler
Yunanca da Anthos = çiçek ve kyanos mavi anlamına gelen kelimelerden
14
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
türemiş isme sahip olan antosiyaninler, pH değişimine bağlı olarak kırmızı, mor ya
da mavi renkte görünen suda çözünen vakuolde bulunan pigmentlerdir. Bunlar,
fenilpropanoid yolu ile sentezlenen flavonoid moleküllerinin bir üst sınıfına aittir;
kokusuz ve neredeyse tatsız olup hafif buruk bir tat hissi vermektedirler.
Antosiyaninler yaprak, gövde, kök, çiçek ve meyve dâhil olmak üzere yüksek
bitkilerin bütün dokularında meydana gelmektedir. Antosiyaninlerin şekersiz
türevleri ise antosiyanidinler olarak adlandırılırlar (Andersen, 2001). Antosiyaninler
E163 koduyla bilinen yaygın bitki pigmentleri olup turşu ve zeytin hariç korunmuş
sebze ve kırmızı meyvelerde, meyve aromalı kahvaltılık tahıllarda, kırmızı damarlı
peynirde, balık ezmesi ve kabuklu ezmesinde, ön pişirme yapılmış kabuklularda,
tütsülenmiş balık gibi gıdalarda uygun konsantrasyonlarda güvenle kullanılabileceği
belirtilmiştir (30 Haz. 2013 tarih ve 28693 sayılı resmi gazete genelge eki). Yukarıda
belirtildiği gibi bazı işlenmiş gıdalarda doğal renk verici preparat olarak kullanılan
bu pigmentler gıdanın renginin; işleme, depolama, paketleme ve dağıtımdan
etkilenerek, görsel kabul edilebilirliğinin zarar görmesi durumunda gıdanın orijinal
görünümünü geri kazandırması, gıdayı görsel olarak daha cazip hale getirmesi ve
renksiz gıdaya renk vermesi amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır.
Basit ekstraksiyon prosedürleriyle on farklı tür üzümün antosiyaninlerini
izole eden Sugui ve ark. (1999) beş kırmızı üzüm çeşidinin farklı bir kütle spektrumu
sergilediğini ve ayrıca en bol bulunan antosiyaninlerin ise cyanidin, peonidin,
delphinidin, petunidin ve malvidin olduğunu tespit etmiştir.
Fonksiyonel gıdaların hem yararlı etkilerini hem de toksik etkilerini
değerlendirmek amacıyla Glei ve ark. (2003) in vitro koşullardaki insan hücrelerinde
yeşil çay ve siyah havucun su özütlerinin anahtar bileşenlerinden olan
antosiyanidinlerle analizler yapmıştır. Bu bileşenler insan kolon kanseri hücreleri
(HT29 klon 19A) üzerinde değerlendirilmiştir. Çalışmada yapılan in vitro analizlerin
başlıca amacı subtoksik dozları belirlemek olup in vitro çalışmalar aynı zamanda
kompleks örnekler ve tek bileşenlerin kıyaslanmasına izin vermektedir. LC–MS/MS
datalarına göre yabanmersini özütlerindeki antosiyaninlerin ana bileşeni delphinidin,
petunidin ve malvidin olduğu rapor edilmiştir (Lohachoompol ve ark. 2008).
Antosiyaninlerin yapısındaki farklılık (5 aglikon olan malvidin, cyanidin,
15
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
delphinidin, peonidin ve petunidin) kendi hidroksil gruplarının bağlanma şekli ve
metilasyon derecesi ile ilişkilidir (Mazza, 1995; Clifford, 2000).
2.1.1.2. Antosiyanidinler
Antosiyanidinler oksonium iyonunun bir türü olan flavilium iyonu veya 2fenilkromenliumden oluşan antosiyaninlerin şekersiz formlarıdır (antosiyaninlerin
aglikon formudur). Polimetin boyalarının büyük bir grubunu oluşturmaktadırlar.
Özellikle antosiyanidinler 2-fenilkromenilium katyonunun tuz türevleri olup
flavilium katyonu olarak da bilinmektedir. Flaviliyum katyonunun karşı iyonu
çoğunlukla
klorittir.
Antosiyanidinler
bu
pozitif
yükünden
dolayı
diğer
flavonoidlerden ayrılırlar. Antosiyanidinlerin stabilitesi pH’ya bağlıdır. Düşük pH’da
(asidik ortam) renkli antosiyanidinler mevcuttur ancak yüksek pH’da (bazik ortam)
renksiz “kalkon” formları ortaya çıkmaktadır (IUPAC, 1997).
Gelişmiş bitkilerde yaygın olarak altı antosiyanidin [(cyanidin (50%),
pelargonidin (12%), peonidin (12%), delphinidin (12%), petunidin (7%)] ve malvidin
(7%)) bulunmaktadır (Cooke ve ark., 2005; He ve Guisti, 2010). Antosiyaninler
genelde kompleks karışımlar halinde bulunurlar. Üzüm özütleri delphinidin,
cyanidin, petunidin, peonidin ve malvidin’in glukozitleri, asetil glukozitler ve
kumaril glukozitlerine sahip olabilirler (Peterson ve ark., 1998). Merlot
üzümlerinden elde edilen kırmızı şarapların analizinde, (−) epicatechingallate 3.95
mg/L, resveratrol 5.70 mg/L, anthocyaninler 624 mg/L ve tanenler 2.93 g/L
içermektedir. Takip eden bileşikler ise (−) epicatechin, coumarins, cyanidin chloride,
malvidin chloride ve delphinidin chloride’in tespit sınırının altında olduğu
belirlenmiştir (Estruch ve ark., 2004). Antosiyanidinleri saptamak için yapılan diğer
bir çalışmada, kırmızı şarap ve üzümsü meyvelerde yüksek performanslı sıvı
kromatografi (HPLC) metodu uygulanmıştır. Çalışma sonucunda yabanmersini
(Vaccinium myrtillus), siyah kuş üzümü (Ribes nigrum), çilek, cabernet sauvignon
(Vitis vinifera) ve kırmızı şarap içeriğinde delphinidin, cyanidin, petunidin,
pelargonidin, peonidin, ve malvidin olduğu belirlenmiştir (Nyman ve Kumpulainen,
2001).
16
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
Çizelge 2.1: Seçilmiş antosiyanidinler ve moleküler yapıları (IUPAC 1997)
Anthocyanidin
Temel yapısı (R4' = −OH)
R3'
R5'
−H
R3
R5
R6
R7
−OH
−OH
−OH
−OH
Aurantinidin
−H
Capensinidin
−OCH3 −OCH3
−OH
−OCH3
−H
−OH
Cyanidin
−OH
−H
−OH
−OH
−H
−OH
Delphinidin
−OH
−OH
−OH
−OH
−H
−OH
Europinidin
−OCH3 −OH
−OH
−OCH3
−H
−OH
Hirsutidin
−OCH3 −OCH3
−OH
−OH
−OH
−OCH3
Malvidin
−OCH3 −OCH3
−OH
−OH
−H
−OH
Pelargonidin
−H
−H
−OH
−OH
−H
−OH
Peonidin
−OCH3 −H
−OH
−OH
−H
−OH
Petunidin
−OH
−OCH3
−OH
−OH
−H
−OH
Pulchellidin
−OH
−OH
−OH
−OCH3
−H
−OH
Rosinidin
−OCH3 −H
−OH
−OH
−H
−OCH3
2.1.1.2.(1) Belli Başlı Antosiyanidinler
2.1.1.2.(1).a. Aurantinidin
Aurantinidin suda çözünebilen kırmızı bir bitki boyasıdır. Antosiyanidin
sınıfının bir üyesidir ve pelargonidinin hidroksi türevidir. Aurantinidin Impatiens
aurantiaca’da (Balsaminaceae) bulunduğu rapor edilmiştir. Ayrıca Alstroemeria
genusun da kültürü yapılmaktadır (wikipedia-aurantinidin).
2.1.1.2.(1).b. Capensinidin
Capensinidin bir O-metillenmiş antosiyanindir. Capensinidin suda çözünebilir
mavi-kırmızı bir bitki boyasıdır. Malvinidinin 5-metoksi analogodur. Plumbago
capensis’den elde edildiği rapor edilmiştir (wikipedia-capensinidin).
2.1.1.2.(1).c. Cyanidin
Antosiyanidin özel bir üyesi (antosiyaninlerin glokozit olarak isimlendirilen
versiyonu) cyanidin doğal organik bir bileşiktir. Etli ve zarlı kabuksuz meyvelerin
17
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
çoğunda bulunur. Bunlar; üzümler, yabanmersini, böğürtlen, çay üzümü, vişne-kiraz,
kızılcık (keçi yemişi), siyah mürver ağacı, alıç, loganberi (ahududu ve böğürtlen
melezi bir bitki), acai çileği ve ahudududur (wikipedia-cyanidin, 2015). Ayrıca elma,
erik, kırmızılahana ve kırmızı soğanda bulanabilir. Ciyanidinin karakteristik rengi
kırmızımsı-mordur. Ancak bu renkler pH ile değişebilir. pH<3’teki çözeltiler kırmızı
renkli, pH 7-8’de mor-menekşe, pH>11’de ise mavi renklidir. Bazı meyvelerin kök
ve tohumlarında en yüksek konsantrasyonda cyanidin bulunmuştur. Ciyanidin diğer
antosiyaninler gibi antioksidan ve radikal temizleme etkisi olduğu bilinmektedir.
Aynı zamanda hücreleri oksidatif hasardan korur, kanser ve kardiyovasküler
hastalıkların riskini azaltır. Diğer çalışmalar ciyanidinin diyet ile alımının sağlıksız
diyet etkilerini inhibe etmesiyle obezite gelişimini engelleyebildiğini göstermiştir
(Tsuda ve ark., 2004; Sasaki ve ark., 2007; Johnson ve kelly, 2015). Diğer çalışmalar
ciyanidinin antienflematuar etkiler sağlamanın yanı sıra diyabet gelişimini
engellediğini de göstermiştir (He ve ark., 2005; Sasaki ve ark., 2007). Diğer ön
çalışmalar laboratuar testleri ile ispatlanmamasına rağmen ciyanidinin glukozit
türevi, kanser terapisinde rol alabileceğini göstermiştir (Chen ve ark., 2006; Tulio ve
ark., 2008; He ve ark., 2012). Fimognari ve ark (2004) göre, cyanidin 3-O-betaglucopyranoside (Cy-g) tek başına (100 µg/mL) genotoksik değilken aynı miktar
replikasyon indeksini %50 oranında düşürmüştür. İlaveten ethyl methanesulfonate
(EMS), colchicine (COL), H 2 O 2 tarafından uyarılan mikronukleus frekansı Cy-g
tarafından azaltılmış ve tek başına Cy-g uygulanan kültürlerde apoptoz ortaya
çıkmıştır. Bu sonuçlara göre araştırmacılar ajanın in vitro şartlarda antigenotoksik
etkiye sahip olduğunu ve potansiyel kemoterapi ajanı olarak kullanılabileceği ifade
etmişlerdir. Başka bir çalışmada 50 µM Ochratoxin A (OTA) ile muamele edilmiş
hücrelere çeşitli konsantrasyonlarda (0.125, 0.250 mM) cyanidin 3-O-beta-Dglucoside (C3G) ilavesinin serbest radikal oluşumunu ve genomik DNA hasarını
anlamlı seviyede azalttığı rapor edilmiştir (Russo ve ark 2005). Farklı bir çalışmada
pelargonidin ve cyanidin’in çevresel toksinler tarafından oluşturulan genotoksik
stresi azaltmada önemli rol oynayabileceği gösterilmiştir (Khandelwal ve Abraham
2014a). Aynı araştırıcıların yaptığı farklı bir çalışmada cyanidin ve pelargonidin’in
cisplatin tarafından oluşturulan kromozom hasarlarını önemli düzeyde düşürdüğü
18
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
cyclophosphamide ve procarbazine tarafından yaratılan apoptozu seviyesini de
azalttığı bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçlarına göre antosiyanidinler, DNA hasarı
ve apoptozu indükleyerek sitotoksisite gösteren antikanser ilaçlarının etkinliğini
azaltabilir (Khandelwal ve Abraham 2014b).
2.1.1.2.(1).d. Delphinidin
Delphinidin (ayrıca delphinidine olarak da bilinir) bir antosiyanidindir
(wikipedia-delphinidin, 2015). Başlıca bir bitki pigmenti ve antioksidan niteliktedir
(Afaq ve ark., 2007). Delphinidin, Viola tricolor (hercai menekşe) ve Delphinium
(hezaren çiçeği) cinslerinde çiçeğe mavi tonlarda renk verir. Ayrıca Cabernet
Sauvignon (siyah üzümün) ürünlerinde mavi-kırmızı rengini verir ve yabanmersini
ile concord üzümlerinin yanı sıra narda da bulanabilir (Ribéreau-Gayon, ve
Ribéreau-Gayon, 1958). Delphinidin hemen hemen tüm diğer antosiyanidinlere
benzer tarzda pH’ya duyarlıdır ve asidik çözeltilerde kırmızı, bazik çözeltilerde
maviye dönüşür.
Bilinen birkaç glukozit delphinidin türevidir. Myrtillin (delphinidin-3-Oglucoside)
ve
tulipanin
(delphinidin-3-O-rutinoside)
kuş
üzümü
posasında
bulunabilir. Aconitum chinense (kurtboğan, bıldırcın otu)’nin eflatuni mavi çiçek
renginden violdelphin (delphinidin 3-rutinozit-7-O-(6-O-(4-(6-O-(4-hidroksibenzoil)β-D-glukozil)oksibenzoil)-β-D-glukozit) sorumludur (Takeda ve ark., 1994; Nishizak
ve
ark.,
2013).
Patlıcanın
mor
renginden
nasunin
(delphinidin-3-(p-
cumaroilrutinozit)-5-glukozit) sorumludur (Noda ve ark., 2000). Genellikle taç
yapraklardaki mavi çiçek rengi, delphinidine dayanan bir antosiyaninin varlığından
kaynaklanmaktadır.
Tüm antosiyaninler asidik pH’da endotermik reaksiyon gösterirken,
delphinidinin de aralarında bulunduğu bazı aglikonlar fizyolojik pH’da, ekzotermik
olarak gözlemlenmiştir (Cahyana ve ark., 2013). Başka bir çalışmada delphinidininin
farklı çözücülerdeki (su, metanol, etanol ve aseton) çözünürlüğü atmosferik basınç
altında ve çeşitli sıcaklıklarda (298-343 K) spektrofotometrik olarak ölçülmüştür.
Tüm sıcaklıklarda delphinidin’in en iyi çözünürlüğü metanolde daha sonra sırasıyla
19
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
su, ethanol ve asetonda olduğu anlaşılmıştır. Tüm çözücüler için hesaplanmış
çözünürlüklerin çalışılan sıcaklık aralığında deneysel verilerle uyumlu olduğu rapor
edilmiştir (Kumoro ve ark., 2010). Dephinidinin yukarıda belirtilen özelliklerinin
yanısıra, sağlıklı ya da kanser hücre hatları üzerine olan sitotoksik, mutajenik,
apoptotik ve oksidatif etkileri de dikkat çekicidir. Bu konuda yapılan araştırmalardan
birisinde delphinidin DNA tamir testinde zayıf pozitif bulunmasıyla birlikte önemli
ölçüde çerçeve kayması yahut nokta mutasyonuna sebep olmamıştır. İlaveten
Saccharomyces cerevisiae organizmasının D5 suşunda mutasyon frekansını çok hafif
düzeyde artırmıştır. Benzer şekilde V79 Çin hamster hücrelerinde etkili bir
mikronukleus indükleyicisi olduğu ortaya konmuştur. Bu testlerde metabolik
aktivasyon için test ortamına S9 mix eklenmesi toksisite yahut mutajenite üzerine
çok düşük bir etki göstermiştir (Ferguson ve ark., 1985). Delphinidin, fibrosarkom
(HT-1080) hücreleri tarafından salgılanan ve hücre dışı matrisi ayrıştıran matris
metalloproteinaz (MMP)-2 ve MMP-9 enzimlerinin aktivitesini belli belirsiz düzeyde
inhibe ederek tümör yayılma sürecinin durdurulmasında kısmen etkili olabileceği
ifade edilmiştir (Nagase ve ark., 1998). Meiers ve ark. (2001) tarafından yapılan
başka bir çalışmada in vitro koşullarda mikromolar düzeylerde cyanidin ve
delphinidin yönünden zengin gıdaların insan tümör (epidermoid karsinoma)
hücrelerinin gelişimini durdurduğu bulunmuştur. Bu sonuç epidermal büyüme
faktörü reseptörlerinin (EGFR) inhibisyonuyla elde edilir. Farklı bir çalışmada
yabanmersini özütlerinden izole edilen saf haldeki delphinidine ve malvidin gibi
glikozitlerin in vitro şartlarda HL60 (insan promyelocytic leukemia) hücrelerinde
apoptozu indüklediği ve insan kolon karsinoma (HCT116) hücrelerinde büyümeyi
inhibe ettiği saptanmıştır (Katsube ve ark 2003). Ayrıca vasküler endotelyal büyüme
faktörü (VEGF) ile uyarılmış insan kordon (göbek) bağı endotelyal hücrelerinin göç
ve proliferasyonu delphinidin tarafından kuvvetli bir şekilde bastırılarak in vivo ve in
vitro anjiogenezin önlenmiştir (Favot ve ark. 2003). Delphinidin normal insan
fibroblast hücreleriyle, rahim ve kolon adenokarsinom hücrelerinde büyümeyi
engellemiş olup ajan tarafından indüklenen apoptozun varlığı morfolojik ve
biyokimyasal (nükleer kondensasyon ve fragmentasyon gibi) bulgularla teyit
edilmiştir. Bundan başka apoptotik hücrelerdeki mitokondrial membran potansiyeli
20
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
delphinidin muamelesi ardından önemli düzeyde kaybolmuştur (Lazze ve ark. 2004).
Ajanın aynı zamanda insan topoizomeraz I ve II enzimlerinin katalitik aktivitelerini
izoformları arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın kuvvetli bir şekilde inhibe ettiği
bulunmuştur (Habermeyer ve ark. 2005). Bazı antosiyanidinler ile yapılan çalışmada
delphinidin molekülünün en güçlü anjiyogenez inhibitörü olduğu saptanmıştır. In
vivo şartlarda delphinidin fare “Matrigel plug assay” sınamasında damar oluşumunu
uyaran fibroblast büyüme faktörünü baskılama yeteneğine sahiptir. Delphinidin’in
doğal bir VEGFR (vascular endothelial growth factor reseptör) inhibitörü olduğu
belirtilmiştir (Lamy ve ark. 2006). Patlıcan (Solanum melanogena) bitkisinden
özütlenen ve saflaştırılan delphinidin (10 ve 20 mg/kg v.a.) mikronukleus testinde,
farelerin
polikromatik
mikronukleus
frekansını
eritrositlerde
önemli
siklofosfamid
seviyede
tarafından
azaltmıştır.
Ayrıca
indüklenen
delphinidin
uygulamasının açık bir mutajenik ya da genotoksik etkisi de saptanmamıştır
(Azevedo ve ark. 2007). Kanserli olmayan (iyi huylu) insan meme epitel hücre
hattında karsinojen benzo[a]pyrene (BP) bileşiğinin neden olduğu DNA eklenti
oluşumları 0.6 µM konsantrasyonundaki delphinidinle anlamlı şekilde engellenmiştir
(Singletary ve ark. 2007). Benzer şekilde delphinidin (5-40 µM; 48 saat) meme
kanseri (AU-565 ve MCF-10A) hücrelerinde apoptozu indükleyerek büyümeyi
geriletmiştir (Afaq ve ark. 2008). Başka bir çalışmanın sonuçlarına göre delphinidin
ve cyanidin sadece metastatik kolorektal kanseri hücre hatlarında sitotoksik etki
göstermiştir ve anılan bu antosiyanidinlere en fazla hassasiyet gösteren hücre hattı ise
çoklu ilaç direncine sahip kolon kanseri LoVo/ADR hücre hattı olduğu ortaya
çıkmıştır (Cvorovic ve ark. 2010). İçinde delphinidinin de olduğu bir grup
polifenolün etki mekanizmaları ile ilgili edinilen yeni bilgiler, bunların cilt
fotoproteksiyonunda ve insandaki fotokarsinogenezin önlenmesinde etkili olarak
kullanılabileceğini
ortaya
koymaktadır
(Afaq
ve
Katiyar,
2011).
Dut
antosiyanidinlerinin (delphinidin dâhil) karışım halinde kullanımı büyük hücreli
akciğer kanseri (NSCLC) hücre hattındaki invazyon ve migrasyonun baskılanmasını,
hücre döngü duraklamasını ve apoptozu, tek başına kullanıma göre daha fazla
uyarmıştır (Kausar ve ark. 2012). Derisinin altına insan NSCLC (Non-small-cell lung
carcinoma) hücreleri implante edilmiş timus bezi eksik farelere delphinidin
21
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
muamelesi, kontrol farelerine göre (i) tümör gelişimini anlamlı seviyede inhibe
etmiş, (ii) hücre proliferasyon ve anjiogenez markerlarının ifadesini azaltmış ve (iii)
apoptozu indüklemiştir (Pal ve ark. 2013). Son zamanlarda yapılmış yeni bir
çalışmada gallik asit ve delphinidin-3-glukozit ajanlarının fibrosarkoma hücre
hattında seçici sitotoksisite gösterdiği ve gallik asit, delphinidin ve pelargonidin-3glukositlerin anılan hücre hattında yayılmayı engelleyici aktivitelerinin olduğu ifade
edilmiştir (Filipiak ve ark. 2014). Glioksalaz l (GLO l), metilglioksalın (MG)
detoksifikasyonu için hız sınırlayıcı bir enzim ve apoptozisi indükleyebilen bir
glukoliz yan ürünüdür. GLO l normal hücrelerde az ama çoğu tümör hücresinde
oldukça fazla eksprese olduğu (ifade edildiği) bilindiği için bu enzimin
inhibitörlerinin yeni bir anti kanser ilaç olması beklenmektedir. Bu çalışmada
delphinidinin de dâhil olduğu antosiyanidinlerin insan GLO l enzimini inhibe etme
yeteneği test edilmiştir. Bunların arasında delphinidin insan GLO l üzerine en yüksek
inhibitör etki potansiyeline sahiptir. Üstelik yalnızca delphinidin HL-60 hücrelerinde
doz ve zaman bağımlı apoptozu indüklemiştir. Ayrıca bu çalışmada sayısal benzetim
analizleri delphinidin, cyanidin ve pelargonidin’in enzimin aktif bölgeleri bağlama
modları aracılığıyla delphinidin’in insan GLO l enzimine bağlanması için bir
farmakofor 1 belirlenmiştir. Bu sonuçlar, delphinidinin GLO l inhibe edici yeni anti
kanser ilaçlarının geliştirilmesi için kullanışlı bir öncü bileşik olduğunu göstermiştir
(Takasawa ve ark., 2010). Bio-dönüşüm için seçilen suşlar, ilerleyen enzimatik
potansiyellerini
araştırmak
için
delphinidin
ve
malvinidin
glukozitlerinin
metabolitleri için Lactobacillus plantarum ve Lactobacillus casei suşlarının en
yüksek
hücre-zarf
ilişkili
b-glukozidaz
faaliyet
gösterdiği
belirlenmiştir.
Delphinidinin kimyasal bozulması başlıca gallik asit oluşumuna yol açtığı ve
delphinidin iskeletinin bölünen halkasından büyük stabil fenolik asidin türediği Ávila
ve ark. (2009) tarafından rapor edilmiştir.
Myricetin ve delphinidin STAT1’i (Sinyal dönüştürücü ve transkripsiyon
aktivatörler) bloke eder böylece ROS (reaktif oksijen türleri) tarafından tümör nekroz
Bir ilaç molekülünde biyolojik etkiden sorumlu olduğu düşünülen ve hedef bölge
ile en iyi şekilde etkileşerek biyolojik cevabı başlatmak için gerekli özelliklere sahip
olan grup.
1
22
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
faktörü alfa’nın (TNFa) trankripsiyonunu indükleyerek inhibe eder (Quinton ve ark.,
2012). Delphinidin gibi pozitif olarak yüklü flavonoidler DNA sarmalı üzerine,
quersetin ya da kaempferol gibi nötr flavonoidlerin DNA iskeletindeki fosfatlarla
güçlü elektrostatik etkileşiminden dolayı daha stabil bir etkiye sahiptir (Zhou, 2001;
Kanakis, 2006; Hosseinimehr, 2010). Bir antosiyanidin olan delphinidin son derece
metastatik olan insan prostat kanser (PCa) hücrelerinde androjen bağımsız ya da
androjenden
etkilenmeyen
tarzda
kaspaz
aktivasyonu
yoluyla
apoptozu
indüklemiştir. Bu etki NFκB sinyallemesinin inhibisyonu yoluyla da olabilir. Benzer
şekilde delphinidin ile muamele edilmiş farelerdeki NF-κB/p65, Bcl2, Ki67 ve
PCNA gen anlatımının anlamlı seviyede azaldığı gösterilmiştir (Hafeez ve ark.,
2008).
2.1.1.2.(1).e. Europinidin
O-metillenmiş bir antosiyanidindir. Suda çözünebilir ve mavimsi kırmızı bir
bitki boyasıdır (wikipedia Europinidin ,2015). Nadiren O-metillenmiş bir flavonoid
delphinidinin türevi olabilir. Plumbago ve Ceratostigma türlerinin bazılarında
bulunabilir (Harborne,1967).
2.1.1.2.(1).f. Hirsutidin
Antosiyaninlerin kimyasal bileşenlerinden olan hirsutidin O-metillenmiş bir
antosiyanidindir. Catharanthus roseusun (Cezayir menekşesi) taç yaprak ve kallus
kültüründe bulunabilen önemli bileşenlerden biridir (Piova ve ark., 1998; Wikipedia
hirsutidin 2015). Hirsutidinin 3-O-(6-O-p-coumaroil) glukoziti Catharanthus
roseusda (Cezayir menekşesi) bulunmaktadır (Piova ve Filippini, 2007).
2.1.1.2.(1).g. Malvidin
Malvidin O-metillenmiş bir antosiyanidindir. Başlıca bitki pigmenti olarak
glukozitleri doğada oldukça bol miktarda bulunur. Malvidin, malvinidine ile
23
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
karıştırılmamalıdır. Malvidin, primulaceae familyasından çuha çiçeği bitkisi taç
yapraklarında mavi renk oluşumundan sorumludur. Farekulağı (Anagallis monelli)
bitkisi çiçeklerinde yüksek konsantrasyonda malvidin bulundurur. Başlıca kırmızı
şarap renginden sorumludur ve Vitis vinifera malvidin kaynaklarından biridir. Ayrıca
diğer kuş kirazı (Aronia sp.) ya da saskatoon (Amelanchier alnifolia) gibi etli ve zarlı
kabuksuz
meyvelerde
bulunur
(Mazza,
2005a;
Bakowska-barczak,
2007;
Phytochemicals, 2015). Malvidin az oranda asidik ve nötr çözeltilerde karakteristik
olarak kırmızı renkli, bazik çözeltilerde ise mavi renklidir. Malvidin insan monocytic
leukemia hücrelerinde G2/M geçişini durdurarak sitotoksik etki göstermiş ve
apoptozu indüklemiştir (Hyun ve Chung 2004). Farklı bir çalışmada malvidin
muamelesi insan gastrik adenokarsinom hücrelerinde p38 kinaz ifadesini önemli
düzeyde artırmış ERK aktivitesini ise inhibe etmiştir. Ayrıca malvidin kaspaz-3
aktivitesini bloke etmektedir. Malvidinin ilgili hücreler üzerine olan sitotoksik etkisi
nekrozdan ziyade apoptoz indüksiyonu ile gerçekleşmektedir (Shih ve ark. 2005).
2.1.1.2.(1).ğ. Pelargonidin
Pelargonidin
bir
bitki
pigment
olarak
bütün
antosiyanidinler
gibi
antioksidanttır. Karakteristik olarak turuncu rengini verir. Pelargonidin kırmızı
sardunya (Geraniaceae) çiçeğinde bulunmaktadır. Devetabanında (Araceae) baskın
pigmenttir ve kırmızı renk oluşumundan sorumludur. Mavi farekulağının (Anagallis
monelli, Myrsinaceae) turuncu renkli çiçekleri yüksek konsantrasyonda pelargonidin
pigmentine sahiptir. Pelargonidin olgun ahududu ve çileğin yanı sıra yabanmersini,
böğürtlen ayrıca kızılcık ve kuş kirazı gibi etli ve zarlı kabuksuz meyvelerde
bulunabilir. Bunların dışında erik ve narda bulunur. Barbunya fasulyesinde büyük
miktarda bulunmaktadır (Mazza ve ark., 2005b; Lin ve ark., 2008). Östrojenik
aktiviteye sahip bir antosiyanidin olan pelargonidin insan promyelositik leukemia
hücrelerinde antioksidatif ve antigenotoksik özellikler göstermiştir (Abraham ve ark.
2007). Doğada en bol bulunan antosiyanidinlerden birisi olan pelargonidin askorbik
asitle kombine kullanıldığında fitokimyasalların tek başına kullanımından daha fazla
antinitrozasyon etkisi göstermiştir. Sonuç olarak pelargonidin çevresel risk
24
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
faktörlerinin neden olduğu genotoksik stresi azaltma yönünde etkiler göstermiştir
(Khandelwal ve Abraham 2014).
2.1.1.2.(1).h. Peonidin
Peonidin O-metillenmiş bir antosiyanidin üyesi ve başlıca bir bitki
pigmentidir. Şakayık gibi çiçeklere eflatuni kırmızı tonlarda renk verir. Gündüzsefası
bitkisinin mavi çiçeklerinde bulunur. Çoğu antosiyanidinler gibi pH’ya duyarlıdır ve
pH yükseldiğinde rengi kırmızıdan maviye dönüşür çünkü antosiyanidinler son
derece konjuge kromoforlardır. pH değiştiğinde konjugasyonun boyutu değişir.
Molekül tarafından ışık enerjisinin farklı dalga boyları absorbe edilir. (Doğal
antosiyanidinler çok düşük pH ortamında oldukça stabildir ve pH 8’de renksiz
olmaktadır.) Çoğu antosiyanidinin aksine peonidin, pH 2’de kiraz kırmızısı, pH 3’de
sarımsı pembe, pH 5’de üzüm kırmızı-moru ve pH 8’de ise koyu mavi olmaktadır.
Yüksek pH’da stabil olabilmekte ve parlak gündüzsefası (Ipomoea tricolor)
bitkisinden izole edilmektedir. Peonidinin olağandışı renk stabilitesinden dolayı
kafeil-asetil tamponlanmış formülü gıda boyalarında kullanılmak üzere patenti
alınmıştır. Çoğu antosiyanidin gibi kanser hücreleri, özellikle metastatik insan meme
kanseri hücreleri üzerine, inhibitör ve apoptotik etki potansiyeli göstermiştir (Kwon
ve ark., 2007). Peonidin miktarının meyve boyutu ve ürün verimi arasında ters
orantılı olduğu bulunmuştur (Vorsa ve ark., 2002). Peonidin en fazla bulunduğu
besin kaynağı ham kızılcık olup her 100 gr kızılcık meyvesi 42 mg, yaban mersini,
erik, üzüm ve kirazda her 100 gr meyve için 5-12 mg arasında değişen önemli
miktarlarda peonidin içerir. Sadece taze meyvede önemli derecede peonidin olduğu
belirlenmiştir; dondurulmuş yaban mersininde hemen hemen hiç saptanmamıştır.
Ayrıca ham siyah pirinç ve siyah muzdan da izole edilmiştir (Truong ve ark, 2009).
İçinde peonidin de dahil bir grup antosiyanin/antosiyanidin’in fare leukaemic
monosit macrofaj hücre hattında (RAW 264.7 macrophages) sitotoksisite
yaratmaksızın nitrik oksit (NO) üretimi üzerine güçlü bloke edici özelliği olduğu
saptanmıştır (Wang ve Mazza 2002). Lim ve ark. (2013) yaptığı bir çalışmaya göre
insan kolon SW480 kanser hücrelerinde, peonidin-3-glukozid (0-40 μM) doza bağlı
25
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Mehmet Tahir HÜSUNET
tarzda hücre sayısında önemli azalmaya neden olmuştur. Bu sonuç hücre döngünün
G1 fazındaki sitotoksik olmayan sitostatik duraklamadan kaynaklanmaktadır.
Peonidin’in kanser hücreleri üzerine olan etkilerini araştıran farklı bir çalışmada
tedavi gören HER2 (Human epidermal growth factor receptor 2) pozitif meme
kanseri hastalarında siyah pirinçten elde edilen peonidin-3-glukozid tumor
büyüklüğü ve hacminde önemli azalmalar sağlamıştır (Liu ve ark. 2013).
2.1.1.2.(1).ı. Petunidin
Petunidin O-metillenmiş bir antosiyanidindir. Antosiyanidinlerin özel bir türü
ve doğal organik bir bileşiktir. Suda çözünebilen koyu kırmızı ya da mor renkli olan
pigment çoğu kırmızı dut, kuş kirazı (Aronia sp), Saskatoon dutu (etli ve zarlı
kabuksuz meyve, Amelanchier alnifolia), ya da farklı üzüm türlerinde (örneğin; Vitis
vinifera, Vitis rotundifolia) bulunur. Ayrıca çoğu çiçekte taç yaprakların
renklenmesinden sorumludur. Bu pigment güneş ışığına maruz kaldığında indigo
rose (mor) domates koyu mor renklerinin büyük bir kısmını verir. Molekülün ismi
petunia kelimesinden türemiştir (wikipedia-Petunidin, 2015). Molekül 200
microg/mL konsantrasyonunda insan meme kanseri hücre hattında tümör gelişimini
%53 oranında inhibe temiştir (Zhang ve ark 2005).
2.1.1.2.(1).i. Pulchellidin
Pulchellidin O-metillenmiş bir antosiyanidindir. Pulchellidin mavi-kırmızı bir
bitki pigmentidir. Plumbago pulchella (Dişotu) bitkisinde bulunabilir (wikipediapulchellidin, 2015).
2.1.1.2.(1).j. Rosinidin
Rosinidin O-metillenmiş bir antosiyanidindir. Catharanthus roseus bitkisinin
çiçeklerinde bulunan bir bitki pigmentidir ve Primula rosea bitkisinde düşük
konsantrasyonda bulunur (lwashina, 2000; Toki ve ark., 2008).
26
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3. MATERYAL VE METOT
Bu çalışmadaki deneylerin tamamı in vitro koşullarda yapılmıştır. Çalışmada
test maddesi olarak antosiyanidin alt bileşiklerinden olan delphinidin chloride, deney
materyali olarak da sigara, alkol alışkanlığı olmayan ve herhangi bir ilaç
kullanmayan, yaşları birbirine yakın (22-24 yaşlarında) sağlıklı ve gönüllü bir kadın
ve bir erkekten alınan heparinize edilmiş periferik kan kullanılmıştır. Çalışmada
kullanılan periferal kanın donörden alım öncesi ve sonrası süreçler, “Ç.Ü.T.F. Etik
Kurul” izni çerçevesinde yapılmıştır.
3.1. Materyal
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler
3.1.1.1. Delphinidin Chloride (Test Maddesi)
Bu çalışmada test maddesi olarak kullanılan delphinidin 3,5,7-trihydroxy-2(3,4,5-trihydroxyphenyl)-1-benzopyrylium chloride, benzopyrylium bileşiğinin klorit
tuzudur. Test maddesi patlıcan kabuğu, üzüm, vişne, kiraz, erik, nar, kırmızı, lahana,
çilek, turp gibi birçok meyve, sebze ve bitkide doğal bir renk pigmenti
oluşturmaktadır. Bu bileşik, delphinidin türevleri içeren meyve ve çiçeklerden
hidroliz ürünü olarak elde edilirler. Delphinidin koyu kırmızı/mor renkte bir toz
haline getirilerek ticarileştirilmiştir. Bileşik su içinde hidroklorik asiti serbest bırakan
bir yapıya sahip olup higroskopik (nem çekici) özellik taşımaktadır. Test maddesi
flavonoidlerin ait olduğu doğal kimyasal sınıfından antosiyaninlerin bir üyesidir.
Delphinidin chloride etanol, dimetil sülfoksit (DMSO) ve dimetil formamid gibi
organik çözücülerde çözünebilir. Delphinidin chloride’in anılan bu çözeltilerdeki
çözünürlüğü 30 mg/ml’dir. Bileşiğin stabilitesi için -20 ºC’de saklanmalı ve iki
yıldan fazla tutulmamalıdır. Delphinidin chloride’in suda çözünürlüğü oldukça azdır.
Suda çözmek için önce etanolde çözünmeli daha sonra seyreltilmelidir. Delphinidin
chloride’in etanol:PBS (1:1) pH 7.2’de yaklaşık çözünürlüğü 0.5 mg/mL’dir. Sulu
27
3. MATERYAL VE METOT
çözeltilerde
hazırlanmış
Mehmet Tahir HÜSUNET
delphinidin
chloride
çözeltileri
24
saatten
fazla
bekletilmemelidir.
Kimyasal IUPAC Adı: 2-(3,4,5-Trihydroxyphenyl)chromenylium-3,5,7-triol
Diğer Adları: 3,5,7-trihydroxy-2-(3,4,5-trihydroxyphenyl)-1 benzopyryliuchloride;
3,5,7-trihydroxy-2-(3,4,5-trihydroxyphenyl)-1-benzo-
pyryliumchloride;
3’,4’,5,5’,7-hexahydroxy
flavyliumchloride,
Delphinidin; Delfinidol Chloride; Delphinidine; Delphinidol;
Ephdine; IdB 1056
Kapalı Formülü: C 15 H 11 CIO 7
Açık Formülü: Şekil 3.1
Molekül Ağırlığı: 338.7
Saflık düzeyi: ≥%97
Sinonim: Ephdine
Kararlılık: 2 yıl, -20 °C’saklanmalı
Şekil 3.1 Delphinidine’in
molekülünün açık formülü
Cas No: 528-53-0
EINECS No: 208-437-0
Çözünürlük: DMSO, etanol dimetil formamid içinde
Tedarik Şekli: Katı kristal
Üretici Firma: Cayman Chemical
3.1.1.2. Entellan (Merck No: 7961)
Entellan, çeşitli sentetik reçinelerden oluşan akıcı ve şeffaf bir yapıdadır.
Kuruduktan sonra hava kabarcığı oluşturmayan preparat kapatma solüsyonudur.
Preparatın üzerine bir enjektör yardımıyla damla veya şerit halinde aktarılır.
Preparatların uzun süre korunması için lam ve lamelin birbirlerine daimi olarak
yapıştırılmasında kullanılmıştır.
28
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.1.1.3. Etil Alkol (Sigma No: 32205)
Deneyin birçok aşamasında sterilizasyon amaçlı %70’lik etil alkol hazırlanarak
yüzeylerin ve kullanılan araç-gereç ve materyalin temizlenmesinde kullanılmıştır.
3.1.1.4. Fiksatif
Kromozom anormalliği (KA) deneyinde glasiyel asetik asit:metil alkol (1:3
v/v) ile hazırlanan Carnoy fiksatifi kullanılmıştır. Mikronukleus (MN) deneyleri
içinse iki farklı fiksatif hazırlanmıştır. Birinci fiksatif; 1 hacim glasial asetik asit 5
hacim metanol ile karıştırıldıktan sonra elde edilen çözelti 1/1 oranında %0.9 NaCl
ile karıştırılarak (1:5:6 v/v/v) hazırlanmıştır. İkinci fiksatif; yukarıda bahsedilen 1/5
glasial asit/alkol karışımına %0.9’luk NaCl ilave edilmeden kullanılmıştır (Kayraldız
ve ark., 2010). Fiksatif kullanılmadan iki saat önce hazırlanmakta ve soğuması için
+4ºC’de saklanmıştır. Her deney için preparat yapım işleminden iki saat önce taze
olarak hazırlanmış ve +4ºC’de saklanmıştır.
3.1.1.5. Giemsa (Merck No: 9204)
Giemsa boyası DNA’daki fosfat grupları için spesifik olup DNA’nın adenintimin (A-T) açısından yoğun olduğu bölgelere kolay bir şekilde bağlanarak DNA’nın
boyanmasını sağlar. Giemsa boyası içeriği; boya metilen mavisi, eozin ve azure
B’nin karışımından oluşmakta, gliserol ve metanol içinde hazırlanmaktadır.
Preparatların boyanmasında kullanılan giemsa boyası ticari olarak üretilen hazır
formülü satın alınmıştır. %5’lik Sorensen tamponu A (pH 4.8) ve %5’lik Sorensen
tamponu B (pH 9.3) içinde taze hazırlanmış boya eriyiği, filtre edildikten sonra
%5’lik giemsa %85 distile su ile tamamlanarak kromozomların ve mikronukleus
testinde nukleusların boyanması için kullanılmıştır.
29
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.1.1.6. Hipotonik Eriyik
Çalışmada %0.4’lük KCI (Merck No: P9333) hipotonik çözelti olarak
kullanılmıştır. Çözelti bidistile su içerisinde stok halinde hazırlanarak, kapalı cam
şişe içerisinde (+4°C) saklanmıştır. Yapılan her deneyden yaklaşık iki saat önce
yeterli miktarda hipotonik eriyik alınmış, inkübatörde 37°C’ye kadar ısıtılarak
kullanılmıştır. Hipotonik çözeltinin yoğunluğu hücre plazmasının yoğunluğundan
daha az olduğu için lenfositlerin şişmesini ve preparasyonun kaliteli olmasını
sağlamaktır.
3.1.1.7. Kolşisin (Sigma No: C9754)
Kolşisin saf kristal tuz halinde (Colchicine) hazır olarak satın alınmıştır. Bu
kimyasal madde bir alkoloiddir. Kolşisin mitotik iğ ipliklerinin oluşumunu
engellediği için kromozomların kutuplara çekilmesini engeller. Böylece incelenecek
kromozomların metafaz evresinde kalması sağlanır. Kolşisin çözeltisi distile su
içerisinde hazırlanır ve kromozom medyumunun her mililitresinde 0.06 µg olacak
şekilde (0.06 µg/mL) 2.5 mL’lik kromozom medyumuna inkübasyonun sona
ermesinden iki saat önce 10 µg hacim içerisinde ilave edilmiştir. Kolşisin’in
kimyasal teknik özellikler aşağıda verilmiştir.
Kimyasal adı: Colchicine
Kapalı formülü: C 22 H 25 NO 6
Açık formülü: Şekil 3.3.
Molekül ağırlığı: 399.4
Etil asetat içeriği: %3.4
Şekil 3.2. Kolşisin’in açık
formülü
Kloroform içeriği: < %0.1
3.1.1.8. Kromozom Medyumu (PB-Max No: 12552-013)
Bu çalışmada Gibco marka (PB-Max) kromozom medyumu hücre kültürü için
kullanılmıştır. PB-Max içerisinde fetal buzağı serumu (BSA), L-glutamine,
30
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
gentamicin sulfate ve phytohemagglutinin gibi maddeler bulunmaktadır. Bu
kromozom medyumu steril kültür tüplerine 2.5 mL olacak şekilde steril ortamda
paylaştırılmış ve deney için bu miktarlar kullanılmıştır. Arta kalan paylaştırılmış
kromozom medyumu -20 ºC’de saklanmıştır.
3.1.1.9. Mitomisin C (MMC) (Sigma No: Y0000378)
Bu çalışmada kuvvetli bir mutajen olduğu bilinen mitomisin C, pozitif kontrol
olarak kullanılmıştır. Mitomisin C steril saf suda çözülerek stok çözelti
hazırlandıktan sonra kültür tüplerine son konsantrasyonu 0.25 µg/mL olacak şekilde
10 µl içerisinde ilave edilmiştir.
Kimyasal
adı:
6-Amino-1,1a,2,8,8a,8b-hexahydro-8-(hydroxymethyl)-8a-
methoxy- 5-methyl-azirino[2',3':3,4] pyrrolo[1,2-a]indole-4,7-dionecarbamate
(ester)
Kapalı formülü: C 15 H 18 N 4 O 5
Açık formülü: Şekil 3.4.
Molekül ağırlığı: 334.33 g/mol
Erime noktası: >360ºC
CAS No: 50-07-7
Şekil 3.3. Mitomycin C’nin açık formülü
3.1.1.10. Nitrik Asit (HNO 3 Sigma 438073)
Kuvvetli bir asit olan nitrik asit ve HNO 3 formülüyle gösterilir. Nitrik asitin
konsantrasyonu arttıkça tehlikesi artar bu yüzden istenilen konsantrasyon dikkatli bir
şekilde hazırlanmalıdır. MN ve KA testlerinde kullandığımız lamları temizlemek
amacıyla 1N HNO 3 çözeltisi kullanılmıştır. Lam temizleme solüsyonu laboratuarda
ağzı kapalı uygun plastik bir kapta saklanarak her defasında tekrar tekrar
kullanılmıştır.
31
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.1.1.11. Sitokalasin B (Sigma)
Mikronukleus (MN) testinde, hücre bölünmesi sırasında sitokinezi durdurarak
iki nukleuslu hücreler elde etmek amacıyla kullanılmıştır. Çözeltinin son
konsantrasyonu 6 µg/mL olacak şekilde %50’lik alkol içerisinde çözünerek
hazırlanmıştır.
Kimyasal adı: Cytochalasin B
Kapalı formülü: C 29 H 37 NO 5
Açık formülü: Şekil 3.5.
Molekül ağırlığı: 479.61 g/mol
Erime noktası: 218-223ºC
Şekil 3.4. Sitokalasin B’nin açık formülü
Kaynama noktası: 218-223ºC
Saflık düzeyi: %98
CAS No: 14930-9
Sigma No: C-6762
3.1.1.12. Sorensen Tamponu (Sorensen Buffer)
Ortamın pH dengesini düzenlemek için kullanılan bu tampon, kardeş kromatid
değişimini incelemek amacıyla preparat boyama sırasında preparatlar tampon
karışımı içerisinde ultraviyole (UV) lambası ile ışınlandırılmaktadır. Bu çalışmada
sorensen tamponu sadece %5’lik Giemsa boyası hazırlanmasında da kullanılmıştır.
Bu çözelti, Tampon A ve Tampon B olarak iki stok çözelti halinde
hazırlanmakta ve çalışmanın amacına göre uygun oranlarda birbirleriyle karıştırılarak
kullanılmıştır.
Tamponların Hazırlanışı:
Tampon A: 11.34 gr KH 2 PO 4 250 mL saf su içinde eritilmiştir (pH=4.8).
Tampon B: 14.83 gr Na 2 HPO 4 .12H 2 O 250 mL saf su içinde eritilmiştir
(pH=9.3).
32
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
%5’lik Giemsa boyası tampon A, tampon B ve Giemsa boyasından 5’er ml,
distile sudan 85 ml alınarak hazırlanmış ve boya eriği filtre kağıdından süzüldükten
sonra kullanılmıştır.
3.1.2. Kullanılan Deney Ekipmanları
3.1.2.1. Benmari (Su Banyosu)
Isıyı homojen bir şekilde dağıtma özelliğinden dolayı DNA izolasyonu
aşamasında örneklerin gerekli sıcaklıkta inkübasyonu için Nüve BM 302 marka su
banyosu kullanılmıştır.
3.1.2.2. Flow Kabin (Steril Kabin)
Kromozom medyumunu hücre kültür tüplerine paylaştırma, kan ekimi, steril
test çözeltilerini hazırlama ve kültür tüplerindeki hücrelerin test maddesi ile
muamelesi sırasında steril ortamın sağlanması için flow kabin kullanılmıştır.
Kullandığımız flow kabin % 99.9 partikül tutma özellikli filtreye sahiptir. Ayrıca
1500 m3/h emiş kapasiteli, hem UV hem de floresan lambası olan ve çalışma alanı
şeffaf cam paravanla sınırlandırılmış steril ortam oluşturan bir alettir.
3.1.2.3. Hassas Terazi
Hava akımlarına karşı özel cam paravanlarla korunan ve 0.0001 gr
hassasiyetindeki Gec Avery marka terazi katı kimyasalların tartılmasında
kullanılmıştır.
3.1.2.4. İnkübatör
Hücre kültürlerinin inkübasyonunda ve çözeltilerin 37 ºC’de sabit sıcaklıkta
tutulmasında 0 - 100 ºC ayarlanabilir Incucell marka inkübatör kullanılmıştır.
33
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.1.2.5. Manyetik Karıştırıcılı Isıtıcı
Bazı çözeltileri hazırlamak için Chiltern Hotplate HS31 marka karıştırma
devri ve ısıtma sıcaklığı ayarlanabilir manyetik karıştırıcılı ısıtıcı tabla kullanılmıştır.
3.1.2.6. Mikroskop
Preparat incelemeleri sırasında immersiyon objektifli (100X) ve koordinat
cetveli olan Olympus marka bioküler ışık mikroskobu kullanılmıştır. Fotoğraflar ise
digital fotoğraf makinalı Olympus BX51 marka bilgisayar bağlantılı mikroskopta
çekilmiştir.
3.1.2.7. Otoklav
Kullanılan deney ekipmanlarının ve çözeltilerin sterilizasyonu Hirayama marka
otoklav ile sağlanmıştır. Sterilizasyon işlemi, 121 ºC sıcaklık ve 1.2 atm basınçta 20
dk. süre ile gerçekleştirilmiştir.
3.1.2.8. pH Metre
Deneyde kullanılan özeltilerin pH değerlerini belirlemek için WTW 315i
(Germany) marka pH metre kullanılmıştır.
3.1.2.9. Santrifüj
MN ve KA deneylerinde kültürdeki lenfositleri çöktürmek için rotor çapı 21
cm olan ve 4000 rpm’e kadar yükselebilen devir hızı, 99 dk.’lık zaman ayarlayıcı,
34
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
açılabilir başlığa sahip ve 28 tüp kapasiteli Hettic Universal marka santrifüj
kullanılmıştır.
3.1.2.10. Vorteks
Örneklerin karıştırılması için farklı hız kademeleri olan Velp Scientifica
marka vorteks cihazı kullanılmıştır.
3.1.3. Lamların Temizlenmesi
MN ve KA testleri için yapılan hücre kültürünün süresinin bitimesinden 1-2
gün önce çift tarafı rodajlı olan lamlar şalelere yerleştirilerek üzerlerine 1 N nitrik
asit (HNO 3 ) ilave edilmiştir. Şalelerin ağzı kapatılarak bu şekilde 24 saat
bekletildikten sonra lamlar yarım saat akan çeşme suyunda iyice yıkanmıştır. Daha
sonra 3-4 defa saf sudan geçirildikten sonra içinde lam bulunan şaleler saf su ile
doldurularak buzdolabında (+4˚C) saklanmıştır.
3.1.4. Sterilizasyon
Deney aşamasında kullanılan cam malzemeler, pipet uçları, ependorf tüpler,
PCR tüpleri vs. tüm araç gereçler alüminyum folyo ile sarıldıktan sonra otoklav
bandı ile bağlanmıştır. Daha sonra 121 ºC sıcaklık ve 1.2 atm basınçta 20 dk. süre ile
sterilizasyon işlemi gerçekleştirilmiştir.
3.2 Metot
3.2.1.Kromozom
Anormalliklerinin
(KA)
Saptanması
Amacıyla
Hücre
Kültürünün Yapılması, Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve
Mikroskobik İnceleme
35
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
Bu tür deneysel çalışmaların planlanması, uygulanması ve yorumlanmasında
uluslararası yönergelerde belirtilen standartlara göre hareket edilme zorunluluğu
bulunmaktadır. Bundan dolayı test maddesi delpdinidin chloride’in insan
lenfositlerindeki genotoksik etkilerinin olup olmadığının araştırıldığı bu çalışmada,
Albertini ve ark. (2000)’ları tarafından yayınlanan Uluslararası Kimyasal Güvenlik
Programı (The International Programme on Chemical Safety = IPCS) yönergesi
dikkate alınmıştır.
3.2.1.1 Hücre Kültürünün Yapılması ve Preparatların Hazırlanması
Bu çalışmada KA’yı belirlemek için hücre kültürünün yapılması ve
preparatların hazırlanması Evans (1984), Perry ve Thompson (1984)’un metotları
dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir. Yaşları birbirine yakın (22 ve 24 yaşlarında),
sağlıklı, sigara ve alkol alışkanlığı olmayan ilaç kullanmayan gönüllü bir bayan ve
bir erkekten alınan 1/10 heparinize edilmiş periferik kanın 0.2 mL’si (10 ml’lik
enjektör ile 6 damla) 2.5 mL kromozom medyumuna (PB-Max) ilave edilmiştir
(Rencüzoğulları ve Topaktaş, 1991). Kandan 6 damla (0.2 ml) ilave edildikten sonra
tüpler 72 saat boyunca 37°C’deki inkübatörde kültüre alınmıştır. Delphinidin
chlorid’in genotoksik etkisini ortaya çıkarmak için, ön çalışmalarla belirlenen toksik
olmayan dört konsantrasyonunu (25 µM, 50 µM, 75 µM ve 100 µM) dimetilsülfoksit
(DMSO) çözülerek toplam hacim 3 µL olacak şekilde, kültürün başlangıcından 48
veya 24 saat sonra kültür tüplerine ilave edilmiş ve hücrelerin test maddesiyle 24
veya 48 saat boyunca muamele edilmeleri sağlanmıştır. Ayrıca çözücü kontrol veya
pozitif kontrol tüplerine de kültürün bitiminden 24 veya 48 saat önce DMSO (3
µL/2.7 mL) veya MMC (0.25 µg/mL) ilave edilmişlerdir. MMC’nin etkisine karşı
delphinidin chloride’in etkisini ortaya çıkarmak için de ayrı bir kültür serisinde her
bir kültür tüpüne test maddesine ilaveten MMC (0.25 µg/mL) eklenmiştir. Kültür
süresinin bitiminden 2 saat önce (yani kültürün 70. saatinde) hücreleri metafaz
evresinde durdurmak için her tüpe hazırlanan kolşisin çözeltisinden (0.06 μg/mL)
olacak şekilde 10 μl ilave edilmiş ve her muamele sonrası tüpler hafifçe sallanarak
ilave edilen maddenin iyice dağılması sağlanmıştır. Kültür süresi olan 72. saatin
36
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
bitiminde tüplerdeki hücreler 2000 devir/dk (rpm)’da 5 dk. süreyle açılır başlıklı
santrifüjde santrifüj edilerek çöktürülmüştür. Süpernatant (üst faz), total oksidan ve
total antioksidan seviyeleri (TOS ve TAS) ölçümü için sızdırmaz 2 mL ependorf
tüplere aktarılmış ve -80 ºC’de saklanmıştır. Dipte kalan ve hücreleri içeren 0.5-0.7
mL’lik sıvı iyice karıştırıldıktan sonra üstüne ılık (37°C) hipotonik çözelti (%0,4
KCl) ilave edilmiştir. Hücrelerde kümeleşmeyi engellemek için hipotonik çözelti
(%0,4 KCl) ilavesi damla damla ve yavaşça karıştırılarak yapılmıştır. Her tüpe
yaklaşık 10 mL hipotonik çözelti (%0,4 KCl) ilave edildikten sonra kapatılarak 8 dk.
süresince inkübatörde 37°C’de hücrelerin şişmeleri için hücre süspansiyonu
bekletilmiştir. Sürenin sonunda inkübatörden çıkarılan tüpler 10 dk. 1200 devir/dk
santrifüj edilerek süpernatant atılmıştır. Ardından taze hazırlanmış soğuk fiksatif
(1/3, asetik asit/metanol) damla damla ve yavaşça karıştırarak her tüpe yaklaşık 10
mL olacak şekilde ilave edilmiştir. Oda sıcaklığında 20 dk. fiksatif ile muamele
edilen hücreler 1200 rpm’de 10 dk. çöktürülmüş ve süpernatant atıldıktan sonra
tüplere tekrar aynı şekilde fiksatif ilave edilmiştir. Bu işlem toplamda 3 kere aynı
şekilde tekrarlanmış ve 3. fiksatif muamelesinin sonunda tüpte kalan sıvının
tamamen berraklaştığı görülmüştür. Eğer sıvıda berraklaşma olmamışsa tekrar
fiksatif muamelesine devam edilmiştir. Her fiksatif ilavesinden sonra tüpler santrifüj
edilerek üst faz dikkatli bir şekilde atılmıştır. Son santrifüjden sonra dipte 0.5-0.7 mL
sıvı kalacak şekilde süpernatant atıldıktan sonra daimi preparat hazırlama işlemine
geçilmiştir.
Tüpün dibinde toplanan hücreler pastör pipeti ile hava verilerek homojen halde
dağılması sağlanmıştır. Pipet içine 4-5 damla alacak şekilde bu hücre
süspansiyonundan çekilmiştir. Daha önceden özel olarak hazırlanmış düzeneğe
tutturulan pastör pipeti ile daha önce temizlenmiş ve saf su içerisinde buzdolabında
bekletilen lamların üzerine 50 cm yükseklikten farklı alanlara hücre süspansiyonu
damlatılarak (her lama 3-4 damla) hücrelerin ve dolayısıyla kromozomların lam
üzerinde yayılması sağlanmıştır. Lamların soğuk olması kromozomların yapışmasını
kolaylaştırmaktadır. Hücre süspansiyonunun lamlara damlatılması esnasında
damlaların üst üste düşmemesine dikkat edilmiştir. Bu şekilde hazırlanan preparatlar
37
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
kurumak üzere 24 saat oda sıcaklığında üzeri toz olmayacak şekilde kapatılarak
bekletilmiştir.
3.2.2. Kromozom Anormallikleri (KA) ve Mitotik İndeksin (MI) Saptanması
3.2.2.1. Kromozom Yapı ve Sayı Anormalliklerinin Saptanması
Bir bayan ve bir erkekten hazırlanan preparatlardan iyi dağılmış kromozomlara
sahip 100 metafaz (2 kişiden toplam 200 metafaz) kromozomal anormallikleri
saptamak amacıyla incelenmiştir. İncelenen hücreler içinde gözlediğimiz kromozom
yapı ve sayı anormallikleri Uluslararası İnsan Sitogenetik Adlandırma Sistemine
(ISCN= International System for Human Cytogenetic Nomenclature) uygun olarak
değerlendirilmiş ve isimlendirilmiştir (Paz-y-Mino ve ark., 2002). Her bir kişiye ait
preparatlarda incelenen bu 100 hücre içinde hücre başına düşen yapısal ve sayısal
kromozom anormalliklerinin sayısı ile anormallik içeren hücrelerin yüzdesi
(KA/hücre) hesaplanmıştır. Bu çalışmada gap (açık renk kromatid bölgesi) yapısal
bir anormallik olarak değerlendirilmemiştir. Gap ile kromatid ve kromozom tipi
kırıklar arasındaki yapısal fark, Kauderer ve ark. (1991) göre ayırt edilmiştir. Buna
göre kromatidin birinde (kromatid tipi gap) veya her ikisinde (kromozom tipi gap)
görülen boyanmamış bölge bir kromatidin genişliğine eşit veya ondan daha az ise bu
gap olarak kabul edilmiştir. Kırıklarda ise boyanmayan bölgeler kromatidin
genişliğinden daha fazladır. İşte bu gözlemsel ölçülere göre gap ve kromatid ve
kromozom kırıkları ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu durumu Mace ve ark. (1978) ise gap
bölgesinde DNA ipliğinde kırık olmadığını elektron mikroskobu fotoğraflarıyla
ispatlamıştır. Bu çalışmada incelemeler yapılırken kromatid kırığı ve tek kol
birleşmesi gibi anormallikler kromatid tipi anormallik olarak değerlendirilmiştir.
Ayrıca bunun dışında kromozom kırığı, kardeş kromatid birleşmesi, kromatid
değişimi, halka kromozomu ve disentrik kromozom oluşumu gibi anormallikler de
kromozom tipi anormallikler olarak değerlendirilmiştir.
38
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.2.2.2. Mitotik İndeksin (MI) Saptanması
Delphinidin chloride’nin mitoz bölünme üzerindeki etkilerini belirlemek
amacıyla mitotik
indeks
hesaplanmıştır. Bunun
için
her muameleye
ait
preparatlardan toplam 3.000 hücre (2 kişide toplam 6.000 hücre) incelenmiş ve bu
hücreler arasındaki metafaz evresinde olan hücreler belirlenerek kaydedilmiştir. Her
bir preparat için 3.000 hücre içerisinde, toplam metafaz evresindeki hücrenin oranı
yüzde cinsinden hesaplanarak mitotik indeks belirlenmiştir.
3.2.3 Mikronukleus (MN) Oluşumunu Belirlemek Amacıyla Hücre Kültürünün
Yapılması, Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve Mikroskobik
İncelemeler
3.2.3.1. Hücre Kültürünün Yapılması ve Preparatların Hazırlanması Aşaması
Mikronükleus testi için hücre kültürünün yapılması Rothfuss ve ark. (2000)’nın
tarafından geliştirilen yöntem bazı değişiklikler yapılarak kullanılmıştır. Sağlıklı,
sigara ve alkol alışkanlığı olmayan ve ilaç kullanmayan yaşları birbirine yakın (22 ve
24 yaş) sağlıklı ve gönüllü bir bayan ve bir erkekten alınan 1/10 oranında heparinize
edilmiş kan örnekleri 2.5 mL’lik kromozom medyumlarına steril şartlarda 6 damla
(0.2 mL) ekilmiştir (Rencüzoğulları ve Topaktaş, 1991). Daha sonra kan ekimi
yapılan hücre kültürü inkübatörde 37±0.5°C’de 68 saat boyunca inkübe edilmiştir.
Delphinidin chloride’in genotoksik etkisini incelemek için, daha önce belirlenmiş
olan konsantrasyonlardaki (25 µM, 50 µM, 75 µM ve 100 µM) delphinidin chloride
dimetilsülfoksit (DMSO) içerisinde çözülerek toplam hacim 3 µL olacak şekilde
kültür tüplerine ilave edilerek hücrelerin 24 veya 48 saat boyunca muamele
edilmeleri sağlanmıştır. MMC’nin etkisine karşı delphinidin chloride’in etkisini
ortaya çıkarabilmek için de kültür tüplerine test maddesine ilaveten MMC (0.25
µg/mL) eklenmiştir. İki nukleuslu hücre oluşumunu sağlamak için kültürün 44.
saatinde her bir tüpe 10 µl içerisinde 6 μg/mL olacak şekilde sitokalasin B ilave
39
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
edilmiştir. Ayrıca çözücü kontrol (DMSO) ve pozitif (0.25 µg/mL MMC) kontrol
tüplerine de kültürün bitmesinden 24 veya 48 saat önce DMSO (3 µl/2.7 mL) ve
MMC (0.25 µg/mL) ilave edilmiştir. Kültür süresi bittikten sonra (68. saat) kültür
tüpleri 2000 rpm’de 5 dk. santrifüj edilerek, süpernatant (üst faz) uzaklaştırılmıştır.
Dipte kalan ve hücreleri içeren 0.5-0.7 mL’lik sıvı iyice karıştırıldıktan sonra tüplere
ılık (37°C) hipotonik çözeltiden %0.4’lük KCI her tüpe (yaklaşık 10 mL) yavaş
yavaş ilave edilerek 5 dk. süreyle 37°C inkübatörde bekletilmiştir. Sürenin sonunda
inkübatörden çıkarılan tüpler 10 dk. 1200 devir/dakika santrifüj edilip hücreler
çöktürülerek süpernatant uzaklaştırılmıştır. Bu işlemin ardından her bir tüpe yaklaşık
10 mL soğuk fiksatif dikkatli bir şekilde yavaşça ve karıştırarak ilave edilmiştir.
Birinci fiksatif; 1 hacim asetik asit 5 hacim metil alkol karışımının 1/1 oranında %0.9
NaCl ile seyreltilmesiyle hazırlanmıştır. Birinci fiksatif eklendikten sonra oda
sıcaklığında 15 dk. bu fiksatifle oda sıcaklığında muamele edilerek süre sonunda
hücreler 1200 devir/dak. 10 dk. santrifüj edilmiş ve süpernatant uzaklaştırıldıktan
sonra tüplere birinci fiksatiften farklı bir fiksatif (1 hacim asetik asit 5 hacim metil
alkol) ilave edilerek bu işlem iki kere daha aynı şekilde tekrarlanmıştır. Her fiksatif
ilavesinden sonra hücreler santrifüj edilerek üstteki sıvı atılmıştır. Son santrifüjden
sonra dipte 0.5-0.7 mL sıvı kalacak şekilde süpernatant atıldıktan sonra her bir tüpün
dibinde toplanmış olan hücreler ile preparatları hazırlamak üzere resüspanse
edilmiştir. Daha sonra hücre süspansiyonu buzdolabında bekletilen soğuk ve temiz
lamlar üzerine 10-20 cm yükseklikten damlatılarak preparatlar hazırlanmıştır.
3.2.3.2 Preparatların Boyanması
Hazırlanan preparatlar içerisinde Sorensen tampon A ve sorensen tampon B ile
hazırlanmış %5’lik Giemsa boyası ile boyanmıştır. 5 mL tampon A, 5 mL tampon B
ve 5 mL Giemsa boyasından alındıktan sonra üzerleri saf su ile 100 mL’ye
tamamlanarak %5’lik Giemsa boyası hazırlanmıştır (pH=6.8). Sonra hazırlanan bu
boya dik bir şale içine kaba filtre kâğıtları ile süzüldükten sonra boyanın üzerinde
kalan film tabaka küçük filtre kâğıtları ile birkaç kez temizlenmiştir. Preparatlar
direkt olarak boya içerisine konmuş ve boyanın üretim tarihine bağlı olarak yaklaşık
40
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
5- 8 dk. boya içerisinde bekletilmiştir. Bu işlemin sonunda preparatlar boyadan alınıp
üç ayrı kaptaki saf su içinden geçirilerek preparatların üzerindeki fazla boyanın
uzaklaşması sağlanmıştır. Bundan sonra preparatlar dik vaziyette uygun zeminlere
yerleştirilip üzeri kapatılarak kurumaya bırakılmıştır. Kuruyan preparatların üzerine
entellan damlatılarak ya da şerit halinde çekilerek önceden 1 N HNO 3 ile
temizlenmiş olan lameller ile kapatılarak daimi hale getirilmiştir. Entellan
kuruduktan sonra hazırlanan bu daimi preparatların mikroskobik incelemeleri
yapılmıştır.
3.2.3.3 Mikroskobik İnceleme
Hazırlanmış olan MN daimi preparatları Olympus marka binoküler ışık
mikroskobunda 40X’lık objektif ile incelenmiştir (10x40=400 kat büyütmede).
Preparatlar incelenirken hazırlanan her bir preparattan 1000 adet iki nukleuslu hücre
olacak şekilde (2 kişiden toplam 2000 binükleer) hücre incelenmiş ve içerisindeki
mikronukleuslu olanlar belirlenmiştir. Mikronukleuslu olan binükleer hücre sayısı
toplam binükleer (1000 adet) hücre sayısına oranlanarak mikronukleuslu binükleer
hücre yüzdesi bulumuştur. Ayrıca hazırlanan her bir preparattan 1000 adet hücre
sayılarak, bu hücreler arasından bir, iki, üç ve dört nukleuslu olan hücrelerin sayıları
tespit edilmiştir (Şekil 3.6, Şekil 3.7). Bu oran esas alınarak Nukleus Bölünme
Indeksi (NBI) hesaplanmıştır (Fenech, 2000). NBI hesaplanırken işlemler aşağıdaki
formüle göre yapılmıştır;
NBI= (1xN1 + 2xN2 + 3xN3 + 4xN4) / N
N1: Bir nükleuslu hücre sayısı
N2: İki nükleuslu hücre sayısı
N3: Üç nükleuslu hücre sayısı
N4: Dört nükleuslu hücre sayısı
N: Sayılan toplam hücre
41
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
Şekil 3.5. Bir (a) ve iki (b) nükleus içeren hücreler (x400).
Şekil 3.6. Üç (a) ve dört (b) nükleus içeren hücreler (x400).
42
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.2.4. Toplam Oksidan (TOS) ve Antioksidan Seviyesi (TAS) Ölçümü
TOS ve TAS değerlerini ölçmek için 72 saat muamele edilmiş hücre
kültürlerinin birinci santrifüjü sonunda alınan ve -80 ºC’de saklanan süpernatantlar
kullanılmıştır. TOS değerlerinin ölçülme prensibi, numune içindeki mevcut
oksidanların, divalent demiri (ferrous iyon = Fe+2) trivalent demire (ferric iyon =
Fe+3) okside etme esasına dayanmaktadır. Ferrik iyon asidik bir tampon varlığında
kromojenle renkli bir kompleks oluşturur. Numunede var olan oksitleyici
moleküllerin miktarıyla orantılı olan bu renk değişimi spektrofotometrik olarak
ölçülmektedir. Test hidrojen peroksit (H 2 O 2 ) ile kalibre edilir. Sonuçlar litre başına
mikromolar hidrojen peroksite (H 2 O 2 ) eşdeğer (µmol eşdeğeri H 2 O 2 /L) şekilde ifade
edilmektedir (Erel, 2005).
TAS değerlerinin ölçülmesi ise yapısı oldukça kararlı ve karakteristik bir rengi
olan
ABTS
(2,2'-Azino-bis(3-ethylbenzothiazoline-6-sülfonik
asit))
radikal
katyonunun antioksidanlar tarafından renginin ağartılması prensibine dayanmaktadır.
Ölçüm sonuçları mmol Trolox eşdeğeri/L şeklinde ifade belirtilmiştir (Erel, 2004).
Oksidatif stres indeksinin (OSI) hesaplanması aşagıdaki gibidir:
OSI (rastgele ünit) = TOS (µmol H 2 O 2 eşdeğer/L) / TAS (µmol Trolox
eşdeğer/L) (Harma ve ark, 2003; Kösecik ve ark, 2005; Yumru ve ark,2009). TAS ve
TOS değerleri, ticari faaliyet gösteren Baran Medikal (Ankara) (ISO 14001:2004
Çevre Yönetim Standardı sertifikasına sahip, Sertif. No: T14.001.09) laboratuarlarına
dışardan hizmet alımı şeklinde yapılmıştır.
3.2.5. Mikroskopta Fotoğraf Çekme
Tezde kullanılan fotoğraflar Olympus marka trinoküler mikroskoba bağlı dijital
fotoğraf makinesinde 1000 kat büyütmede çekilmiştir (Olympus CX31RTSF, 7.1
Megapixel). Bu çalışmada KA testinde sık rastlanan ve çeşitli anormalliklerin, MN
testinde mikronukleuslu binukleer hücrelerin ve 1, 2, 3, 4 nukleuslu hücrelerin
fotoğrafları çekilmiştir.
43
3. MATERYAL VE METOT
Mehmet Tahir HÜSUNET
3.2.6. İstatistiksel Analiz ve Sonuçların Değerlendirilmesi
Mikroskobik inceleme sonucunda elde edilen KA, MI, MN ve NBI
parametrelerine ait verilerin normal dağılım gösterip göstermediği KolmogorovSmirnov (K-S) testi ile kontrol edilmiştir. KA, MI, MN, NBI ve OSI parametrelerine
ait verilerin istatistik analizleri Anova Dunnet Testi ile yapılmıştır.
44
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
4.1. Bulgular
4.1.1. Delphinidin Chloride’in Kromozom Aberasyonu (KA) Oluşumu Üzerine
Etkisi
Artan konsantrasyondaki (25, 50, 75 ve 100 μM) delphinidin chloride ile 24
veya 48 saat muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde çeşitli tip ve sayıda
kromozom anormallikleri (KA) saptanmıştır. Belirlenen anormalliklerin iyi
görünenlerinden bir kısmı fotoğraflanmıştır (şekil 4.1. - Şekil 4.6.). Kromozomal
anormallikler içerisinde en sık rastlananı kromatid (Bʹ) tipi kırıklardır (Şekil 4.1.). Bu
tip anormalliği; kromozom kırığı (Bʹʹ), kromatid değişimi (KD) (Şekil 4.4.), kromatid
tipi fragmet (Fʹ) (Şekil 4.6.), kromozom tipi fragment (Fʹʹ), sister union (SU) ve
translokasyon (T) anormallikleri takip etmektedir (Çizelge 4.1).
Şekil 4.1. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan periferal
lenfositlerinde kromatid tipi kırıklar (x1000) (100 µM, 48saat, ♂)
45
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Şekil 4.2. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan periferal
lenfositlerinde kromatid tipi kırık (x1000) (100 µM, 48saat, ♂)
Şekil 4.3. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan periferal
lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48 saat, ♂)
46
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Şekil 4.4. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan periferal
lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48saat, ♂)
Şekil 4.5. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilmiş insan periferal
lenfositlerinde kromatid değişimi (x1000) (100 µM, 48saat, ♂)
47
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Şekil 4.6. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde kromatid tipi fragment (x1000) (100 µM, 48saat, ♂)
Muamele edilmiş kültürlerde, delphinidin chloride’in klastojenik etkisiyle
bağlantılı olarak ortaya çıkan kromozom anormalliği (KA) bulguları ile kontrol ve
çözücü kontrolden (ÇK, DMSO) elde edilen KA bulguları arasında yapılan
istatistiksel karşılaştırmada test maddesinin hiçbir konsantrasyonu ve uygulama
süresinde, anormal hücre yüzdelerini ve hücre başına düşen anormallik (KA/hücre)
oranlarını önemli düzeyde etkilemediği anlaşılmıştır (P>0.05) (Çizelge 4.1.).
Muameleler sonucu ortaya çıkan dalgalanmalar güven sınırları içinde kaldığı için
istatistiksel anlam bulunmamıştır.
Bir hücre döngüsü (24 saat) boyunca test maddesine maruz kalan kültürlerde
çeşitli oranlarda KA bulgularına rastlanmıştır. Bu periyottaki muamelede en düşük
KA oranı, en düşük konsantrasyonda (25 µM), en yüksek KA oranı (4,0±1,0) ise 75
µM konsantrasyonda rastlanmıştır. Test maddesinin farklı konsantrasyonlarında
tespit edilen hücre başına düşen anormallik (KA/Hücre) oranları da, KA bulgularıyla
aynı düzlemde çıkmıştır (Çizelge 4.1.). İki hücre döngüsü (48 saat) boyunca test
maddesine maruz kalan kültürlerde saptanan KA bulgularında bir dizi önemsiz
dalgalanmalar gözlenmekle birlikte konsantrasyon arttıkça KA bulgularında
48
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
azalmalar dikkat çekmiştir. En düşük KA en yüksek konsantrasyonda rastlanmıştır.
En fazla kromozom anormalliğine ise 50 µM konsantrasyonda rastlanmıştır. Hücre
başına düşen anormallik oranı küçük farklara rağmen benzerlikler göstermektedir.
Test maddesinin antigenotoksisite potansiyeli ortaya çıkarmaya yönelik
olarak yapılan çalışmalarda test maddesine ilaveten etkili miktardaki MMC
muamelenin (24 saat) bütün konsantrasyonlarında delphinidin chloride, mitomycin C
(MMC)’nin neden olduğu KA frekansını önemli ölçüde azaltmıştır (P<0.01). Test
maddesi, MMC’nin oluşturduğu normallik oranını yaklaşık %50 gibi yüksek bir
düzeyde azaltmıştır (Şekil 4.7.). KA/Hücre frekansı da anormal hücre frekansıyla
paralellikler göstermiştir. Test maddesi ile yapılan 48 saatlik muamelenin bütün
konsantrasyonlarında ise hem anormal hücre hem de KA/Hücre bulgularında
herhangi bir istatistiksel önem saptanmamış olup antigenotoksisite yönünden dikkate
değer bir sonuç bulunmamıştır (P>0.05). Bu periyotta en düşük KA oranı yine en
yüksek konsantrasyonda gözlenmiştir (Çizelge 4.1.).
Anormal Hücre (%)
35
30
25
d2
20
d2
d2
d2
15
10
5
0
MMC (PK)
25 µM+MMC
50 µM+MMC
75 µM+MMC 100 µM+MMC
Şekil 4.7. Delphinidin chloride ilaveten MMC ile 24 saat muamele edilmiş insan
periferal kan lenfositlerinde ortaya çıkan anormal hücre bulguları.
49
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Çizelge 4.1. Farklı Konsantrasyonda Delphinidin Chlorid ile 24 veya 48 Saat Muamele
Edilmiş İnsan Periferal Kan Lenfositlerinde Kromozom Anormallik Çeşitleri
Anormal Hücre Yüzdesi ve KA/Hücre Oranı*
Anormallik Çeşitleri
Muamele
Test
Maddesi
Süre
(Saat)
Kons.
(µM)
Bʹ
Bʹʹ Fʹ Fʹʹ T KD SU
Anormal
Hücre
Yüzdesi ±
SH
KA/Hücre ±
SH
Kontrol
-
-
2
-
1
-
-
-
1,5 ± 0,5
0,015 ± 0,01
DMSO (ÇK)
24
3 µL
2
2
1
-
-
-
-
2,5 ± 1,5
0,025 ± 0,02
MMC (PK)
24 0.25 µg/mL 37
25 13
6
-
4
-
30,5 ± 5,5
0,425 ± 0,03
Delp. Chlr.
24
25
3
3
4
-
-
-
-
0,5 ± 0,5 c 3
0,050 ± 0,05 c 3
50
2
0
1
-
-
-
-
1,5 ± 0,5 c 2
0,015 ± 0,01 c 3
75
1
2
2
1
-
-
-
4,0 ± 1,0 c 2
0,040 ± 0,01 c 3
100
3
-
-
-
-
-
-
1,5 ± 1,5 c 2
0,015 ± 0,02 c 3
3 µL
-
2
1
-
-
-
-
1,5 ± 0,5
0,015 ± 0,01
61 14
-
-
27
-
47,5 ± 7,5 a 2
0,995 ± 0,03a 1
DMSO
48
MMC
48 0.25 µg/mL 59
Delp. Chlr.
DMSO
+MMC
Delp.
Chlr.+MMC
DMSO
+MMC **
Delp.Chlr.
+MMC **
48
24
24
48
48
25
4
1
-
-
-
-
-
2,5 ± 0,5 c 3
0,025 ± 0,01 c 3
50
3
5
-
-
-
-
-
4,0 ± 1,0 c 3
0,040 ± 0,01 c 3
75
4
4
-
-
-
-
-
2,5 ± 1,5 c 3
0,040 ± 0,03 c 3
100
3 µL+0.25
µg/mL
25
3
1
1
-
-
-
-
2,0 ± 0,0 c 3
0,025 ± 0,01 c 3
41
44
-
-
-
8
-
33,0 ± 3,0
0,465 ± 0,06
13
12
3
-
-
5
-
15,5 ± 0,5 d 2
0,165 ± 0,01 d 2
50
15
18
3
-
-
7
-
16,5 ± 0,5 d 2
0,215 ± 0,03 d 2
75
19
10
1
-
-
1
-
13,5 ± 2,5 d 2
0,155 ± 0,04 d 2
100
3 µL+0.25
µg/mL a
25 b
15
17
1
-
-
4
-
16,0 ± 2,0 d 2
0,185 ± 0,03 d 2
21
19
1
1
1
17
2
39,0 ± 1,0a 1
0,310 ± 0,04
26
20
-
-
-
17
-
43,0 ± 27,0a 1
1,060 ± 0,89a 1
50
57
40
4
-
-
13
-
43,5 ± 1,5a 1
0,570 ± 0,01
68
21
8
1
-
14
-
64,0 ± 21,0a 3
0,560 ± 0,13
36
43
2
-
-
8
-
25,5 ± 16,5
0,445 ± 0,36
75
100
c
d
* Toplam 200 adet iyi dağılmış metafaz değerlendirilmiştir. ** Sitotoksik etki (a:56, b: 124,
c:175, d: 111 metafaz sayılmıştır). Bʹ: Kromatid kırığı, Bʹʹ: Kromozom kırığı, F’: Kromatit
fragmenti, F’’:Kromozom fragmenti, T: Translokasyon, KD: Kromatid değişimi, SU: Sister
union.
a: kontrol ile; b: çözücü kontrol ile; c: pozitif kontrol ile; d: çk + pk ile aradaki fark
önemlidir. a1b1c1: P<0.05; a2b2c2: P<0.01; a3b3c3: P<0.001
50
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
4.1.2. Delphinidin Chlorid’in Mikronukleus (MN) Oluşumu Üzerine Etkileri
4 farklı konsantrasyonda delphinidin chlorid’in (25, 50, 75 ve 100 μM) 24 veya
48 saat süreyle muamele edilen insan periferal lenfositlerinde klastojenik yahut
anöjenik etkilerden dolayı değişik büyüklükte mikronukleus (MN) oluşumu (Şekil
4.8 – Şekil 4.9) saptanmıştır. Kontrol ve çözücü kontrol (DMSO) hücrelerinde
saptanan mikronukleuslu hücreler ile test maddesi muamelesi sonucu saptananlar
arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmada test maddesinin hiçbir konsantrasyon ve
muamele süresinde MN oluşum frekansını, kontrollere (muamelesiz ve çözücü
kontrol) göre önemli düzeyde artırmadığı bulunmuştur (Çizelge 4.2.). En fazla MN
artışı; 50 µM test maddesinin 48 saatlik muamelesinde ortaya çıkmıştır.
Test maddesinin antigenotoksik etkilerin değerlendirildiği karşılaştırmalarda
ortama ilaveten (0.06 µg/ml) konsantrasyonda MMC verilmiştir. Bu karşılaştırmada
sadece 48 saatlik muamelenin 50 ve 75 µM konsantrasyonlarda saptanan
mikronukleus frekansında kendi kontrolüne (MMC) göre önemli düşüşler
gözlenmiştir (Çizelge 4.2.). Bu derişimlerdeki önemli MN azalmasının, delphinidin
chlorid’in antigenotoksik etkisiyle bağlantılı olduğu değerlendirilmektedir.
Bu kısımdaki sonuçlar topluca özetlenecek olursa, test maddesi mikronukleus
oluşumunu önemli düzeyde arttırmamış olup bu durum çalışmadaki kromozom
anormalliği bulgularıyla benzerlik göstermektedir. Ancak MN testinin 48 saatteki
bazı muamelelerinde (50 ve 75 µM) delphinidin chlorid’in antigenotoksik potansiyeli
ortaya çıkmışken, KA testinde bu etki 24 saat süresince muamele edilen bütün
derişimlerde saptanmıştır. Buna göre test maddesinin genotoksik etkisi incelenirken
MN ve KA bulgularının birbirlerine benzer olduğu anlaşılmıştır. Ancak bulgular her
iki testle (MN ve KA) antigenotoksisite yönünden değerlendirildiğinde hücrelerin
ajana farklı muamele sürelerinde (24 ve 48 saat) farklı tepkiler verdiği anlaşılmıştır.
51
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Çizelge 4.2. Farklı Konsantrasyonlarda Delphinidin Chlorid ile 24 veya 48 Saat
Muamele Edilen İnsan Periferal Lenfositlerinde Mikronukleuslu
Binukleer Hücre* ‰’si , Nükleer Bölünme İndeksi (NBI) ve Mitotik
İndeks (MI)
Mumaele
Test
Maddesi
Kontrol
DMSO
(ÇK)
MMC
(PK)
Delp.
Chlr.
DMSO
MMC
Delp.
Chlr.
Süre
(Saat)
Kons.
(µM)
-
-
24
3 µL
DMSO+
MMC**
NBI ± SH
1
2
3
1,5 ± 0,5
1166
597
153
84 1,578 ± 0,074
4,0 ± 3,0
1120
713
99
69 1,559 ± 0,059
1239
741
15
5 1,393 ± 0,020
24 0.25 µg/mL 14,0 ± 1,0
MI ± SH
4
4,62 ± 0,19
4,07 ± 0,59
1,90 ± 0,57a 1
25
1,5 ± 0,5 c 2
1130
710
88
62 1,531 ± 0,004
4,26 ± 1,30
50
1,5 ± 1,5 c 2
1177
620
105
98 1,562 ± 0,157
3,96 ± 0,60
75
3,0 ± 3,0 c 1
924
905
79
92 1,670 ± 0,038
2,83 ± 0,13
100
2,0 ± 1,0 c 2
1213
695
42
50 1,465 ± 0,032
3,20 ± 0,17
1,5 ± 0,5
3 µL
48 0.25 µg/mL 53,5 ± 26,5
1186
668
89
57 1,509 ± 0,089
2,85 ± 0,79
1609
343
33
25
0,5 ± 0,5 c 3
1227
602
93
15 1,227 ± 0,081a 2 1,13 ± 0,07a 2
78 1,511 ± 0,014 c 1 4,75 ± 1,18 c 1
50
3,5 ± 1,5 c 3
1149
678
71
102 1,563 ± 0,080 c 1 3,35 ± 0,82
75
2,5 ± 0,5 c 3
1259
575
80
86 1,497 ± 0,019 c 1 3,05 ± 0,29
100
2,5 ± 0,5 c 3
3 µL + 0.25
16,5 ± 0,5
µg/mL
11,5 ± 10,5
25
1259
643
67
31 1,435 ± 0,026
3,87 ± 0,37
1112
855
28
12 1,477 ± 0,010
1,58 ± 0,15a 2
1202
758
26
14 1,426 ± 0,007
2,15 ± 0,42a 1
24
48
48
DMSO+
24
MMC
Delp.
Chlr. +
MMC
‰ MN’li
Nukleus Sayısına
binükler
Göre Hücre Dağılımı
hücre± SH
24
48
Delp.
Chlr. + 48
MMC **
50
20,0 ± 0,0
1090
867
31
12 1,483 ± 0,001
2,16 ± 0,30a 1
75
10,5 ± 9,5
954
1006
28
12 1,549 ± 0,107
1,93 ± 0,23a 1
1139
851
6
4 1,438 ± 0,011
2,70 ± 0,47
1562
421
10
7 1,231 ± 0,003a 2 0,30 ± 0,00a 1
1716
273
6
5 1,150 ± 0,007a 3 0,85 ± 0,35a 3
4 1,146 ± 0,002a 3 1,26 ± 0,30a 2
1,073 ± 0,050
1
a3d1
1,10 ± 0,06a 2
1 1,133 ± 0,030a 3 0,72 ± 0,32a 3
100
7,5 ± 1,5
3 µL + 0.25
190,5 ± 3,5a 3
µg/mL a
55,5 ± 33,5 d 1
25
50
33,0 ± 30,0 d 1
1723
267
6
75 b
24,0 ± 20,0 d 1
1861
133
5
100
72,0 ± 37,0 a 1
1745
246
8
*: Toplam 2000 adet binükleer interfaz değerlendirilmiştir. ** Sitotoksik etkiden dolayı
(a:1841, b: 1610 binükleer hücre sayılmıştır).
a: Kontrole göre aradaki fark önemlidir; b: Çözücü kontrole göre aradaki fark önemlidir; c:
MMC’ye göre aradaki fark önemlidir ve d: çk + pk ile fark a1b1c1: P<0.05; a2b2c2: P<0.01;
a3b3c3: P<0.001
52
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Şekil 4.8. Pozitif kontrol MMC ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
mikronukleus oluşumu (x1000) (0,25 µL/mL, 48saat, ♂)
Şekil 4.9. Pozitif kontrol MMC ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
mikronukleus oluşumu (x1000) (0,25 µL/mL, 48saat, ♀)
53
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
4.1.3 Delpinidin Chlorid’in Oksidatif Stres Oluşumu Üzerine Etkileri
Delphinidin chlorid’in 25, 50, 75 ve 100 µM konsantrasyonları ile 24 veya 48
saat muamele edilen kan kültür ortamının toplam oksidan (TOS) ve toplam
antioksidan seviye (TAS) değerleri ölçülerek oksidatif stres indeksleri (OSI)
hesaplanmıştır (Çizelge 4.3).
Yapılan spektrofotometrik ölçümlerde toplam oksidan (TOS) değerleri toplu
halde kontrollerle karşılaştırıldığında en yüksek konsantrasyonda (100 µM) hem 24
saat hem de 48 saatte kontrole göre önemli seviyede yüksek bulunmuştur (P<0.01).
Hatta yüksek konsantrasyonun 48 saatlik muamelesinde ölçülen değer (7,725±0,13)
pozitif kontrolden bile yüksek çıkmıştır. Bu konsantrasyonun dışında kalan
muamelelerde
saptanan
TOS
değerlerinin
tamamında
önemli
olmayan
yükselmemeler göstermekle birlikte kontroller düzeyinde bulunmuştur. Ayrıca elde
edilen bulgularda konsantrasyon-etki ilişkisi belirlenmemiştir (Çizelge 4.3.).
Delphinidin chloride’e ilaveten MMC uygulanan kültürlerde 24 saatlik
muamelede süresinde sadece en yüksek konsantrasyonda (100 µM) saptanan TOS
değeri (7,236±0,64) kendi kontrolüne göre anlamlı düzeyde yüksek (P<0.05)
bulunmuştur. Öteki varyantlar hafif yükselmeler göstermekle birlikte kontrol
düzeyinde kalmıştır. İki hücre döngüsü kadar (48 saat) muamele süresinde saptanan
TOS değerlerinin tamamı çeşitli düzeylerde istatistiksel anlam göstermiştir. Bu
periyotta da en fazla artış yine 100 µM konsantrasyonda saptanmıştır (Çizelge 4.3.).
Test maddesi istisnasız bütün konsantrasyon ve uygulama sürelerinde toplam
antioksidan seviyeyi (TAS) önemli düzeyde yükseltmiştir. Tek başına delphinidin
chloride 24 saat uygulanan kültürlerde elde edilen antioksidan kapasite en düşük
konsantrasyon hariç her üç kontrolden de çok önemli düzeyde (P<0.001) yüksek
bulunmuştur. En düşük test maddesi konsantrasyonundaki anlamlı TAS artışı
diğerlerine göre nispeten düşük kalmıştır. Ajanın 48 saat uygulandığı kültürlerde
TAS artış eğiliminde görece azalmalar ortaya çıkmıştır. Bu muamele periyodunda en
düşük konsantrasyondaki artış anlamlı olmamakla birlikte diğer varyantlardaki
artışlar bariz ve dikkat çekicidir (Çizelge 4.3.). Ayrıca verilerde konsantrasyon-etki
ilişkisi saptanmamıştır.
54
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Test maddesine ilaveten pozitif kontrolün (MMC) uygulanan kültürlerden
elde edilen TAS değerlerinin tamamı kendi kontrolüne göre çok önemli düzeyde
artışlar göstermiştir. Bu uygulama tipinde muamele süresine bağlı belirgin
farklılıklar gözlenmemiştir. TAS artışının en fazla olduğu muamele, en yüksek
konsantrasyon (24 saat) iken, en düşük kaldığı varyant ise en düşük test maddesi
konsantrasyonu (48 saat) olmuştur (Çizelge 4.3.).
55
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
Çizelge 4.3. Delphinidin Chlorid’in İnsan Periferal Lenfosit Kültüründe
Oluşturduğu Toplam Oksidan Seviye (TOS), Toplam Antioksidan
Seviye (TAS) ve Oksidatif Stres İndeksi (OSI)
Muamele
Test Maddesi Süre
Kons.
(Saat)
(µM)
TOS ± SH
TAS ± SH
OSI ± SH
Kontrol
-
-
3,891 ± 0,58
0,593 ± 0,015
6,545 ± 0,80 a 3
DMSO (ÇK)
24
3 µL
6,165 ± 0,39
0,558 ± 0,036
11,14 ± 1,42
MMC (PK)
24
0.25 µg/mL 4,193 ± 0,70
0,588 ± 0,024
7,101 ± 0,90
7,020 ± 1,31
Delp. Chlr.
24
DMSO
48
MMC
48
Delp. Chlr.
48
DMSO+MMC
24
Delp. Chlr. +
MMC
24
DMSO+MMC
Delp. Chlr. +
MMC
48
48
25
5,000 ± 1,05
0,709 ± 0,018 b 1 c 1
50
4,841 ± 0,76
0,902 ± 0,023 a 3 b 3 c 3 5,350 ± 0,70 b 1
75
5,838 ± 0,76
1,230 ± 0,021 a 3 b 3 c 3 4,737 ± 0,54 b 1
100
7,694 ± 0,81 a 2
1,931 ± 0,026 a 3 b 3 c 3 3,981 ± 0,37 b 2
3 µL
5,808 ± 0,11
0,558 ± 0,015
10,420 ± 0,09a 3
0.25 µg/mL 3,928 ± 0,66
0,561 ± 0,015
6,975 ± 0,98
6,769 ± 0,64 b 1
25
4,982 ± 0,74
0,736 ± 0,040
50
4,852 ± 0,83
0,844 ± 0,017 a 3 b 1 c 1 5,735 ± 0,87 b 2
75
5,789 ± 0,85
1,135 ± 0,043 a 3 b 3 c 3 5,081 ± 0,56 b 2
100
7,725 ± 0,13 a 2 c 1 1,816 ± 0,077 a 3 b 3 c 3 4,266 ± 0,25 b 2
3 µL + 0.25
3,194 ± 0,97
0,377 ± 0,083 a 2
9,510 ± 4,67 a 2
µg/mL
25
5,341 ± 0,58
0,780 ± 0,003 a 1 d 2
6,854 ± 0,77
50
4,716 ± 0,55
0,937 ± 0,018 a 3 d 3
5,048 ± 0,67
75
6,072 ± 0,86
1,239 ± 0,015 a 3 d 3
4,893 ± 0,64
100
7,236 ± 0,64 a 1 d 1 1,923 ± 0,045 a 3 d 3
3 µL + 0.25
1,584 ± 0,07
0,378 ± 0,048 a 2
µg/mL
25
4,644 ± 0,86 d 1
0,755 ± 0,013 a 1 d 3
3,758 ± 0,24
4,237 ± 0,34
6,140 ± 1,04
50
5,324 ± 0,49 d 2
0,871 ± 0,012 a 3 d 3
6,105 ± 0,48
75
5,762 ± 0,42 d 2
1,148 ± 0,002 a 3 d 3
5,020 ± 0,37
100
7,539 ± 0,36 a 1 d 3 1,803 ± 0,048 a 3 d 3
4,190 ± 0,31
a: Kontrole göre aradaki fark önemlidir; b: Çözücü kontrole göre aradaki fark önemlidir; c:
MMC’ye göre aradaki fark önemlidir ve d: çk + pk arasındaki ile fark önemlidir. a 1 b 1 c 1 :
P≤0.05; a 2 b 2 c 2 : P≤0.01; a 3 b 3 c 3 : P≤0.001
Test maddesinin tek başına belirgin bir oksidatif stres yaratmadığı
gözlenmiştir. Aksine DMSO kaynaklı oksidatif stresi azaltıcı yönde etkiler
göstermiştir (Şekil 4.10.). Delphinidin chloride tek başına uygulandığında en düşük
konsantrasyon (24 saat) hariç tamamında oksidatif stres indeksinin (OSI) çözücü
kontrole göre önemli düzeyde düşük (P<0.05) olduğu bulunmuştur. Delphinidin
56
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
chloride ilaveten MMC uygulandığı varyantlarda belirlenen OSI değerleri kendi
kontrolü sınırları içinde kalmış olup önemli farklar göstermemiştir (Çizelge 4.3.).
OSI
12
10
b1
8
b1
b2
b1
b2
6
b2
b2
4
2
0
ÇK
25 µM
50 µM
24 Saat
75 µM
100 µM
48 Saat
Şekil 4.10. Delphinidin chloride ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan periferal
kan lenfositlerinde ortaya çıkan oksidatif stres indeksi (OSI) bulguları.
4.1.4 Delphinidin Chloride’in Hücre Bölünmesi Üzerindeki Etkileri
İnsan periferal lenfositlerinin delphinidin chlorid’in 25, 50, 75 ve 100 µM
konsantrasyonları ile 24 veya 48 saat süreyle muamelesi sonucunda saptanan
ortalama nükleus bölünme indeksi (NBI) ve mitotik indeks (MI) değerlerinin
kontrollerle yapılan karşılaştırmalarında büyük benzerlik çıkmıştır (Çizelge 4.2.).
Tek başına delphinidin chloride uygulanan kültürlerdeki NBI değerlerinin
tamamı uygulama süresinden bağımsız olarak kontrol ve çözücü kontrol verilerinden
önemli farklılık göstermemiştir (P>0.05). Bunula birlikte en düşük NBI bulgusu en
yüksek konsantrasyonda (100 µM, 48 saat) saptanmıştır. Test maddesine ilaveten
MMC verilen kültürlerde bir muamele (75 µM, 48 saat) hariç diğerlerinde ortaya
çıkan NBI dalgalanmalarının önemsiz olduğu anlaşılmıştır. İlgili muameledeki NBI
değeri incelemede saptanan en düşük değer (1,073±0,05) olarak çizelgede (Çizelge
4.2.) yerini almıştır (P<0,05).
Test maddesinin tek başına uygulandığında kültürlerde hesaplanan mitotik
indeks (MI) verileri incelendiğinde konsantrasyonlarda artışına bağlı olarak önemli
olmayan düşüşler (P>0.05) göstermiştir. Hem 24 saatlik muamelede hem de 48
saatlik muamelede en düşük MI değeri 75 µM konsantrasyonda saptanmıştır. En
57
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
düşük konsantrasyonda ise kontrol düzeyinde MI bulunmuştur. Test maddesine
ilaveten MMC uygulanan kültürlerde 24 saatlik uygulamada en düşük MI değeri yine
75 µM konsantrasyonda saptanmıştır. Muamelenin 48 saat uygulandığı kültürlerde
mitotik indeks daha fazla etkilenmiştir. Bu muamele süresinde (48 saat) belirlenen en
düşük MI değeri en yüksek (100 µM ) konsantrasyonda gözlenmiştir (Çizelge 4.2.).
Mitotik indeks için saptanan değerler her ne kadar küçük dalgalanmalar gösterse de
veriler güven sınırları içinde kalmıştır.
4.2. TARTIŞMA
4.2.1. Delphinidin Chloride’in Genotoksik/Antigenotoksik ve Antioksidan Etkisi
Bu çalışmada test maddesi olarak kullanılan delphinidin chloride birçok
bitkinin çiçek meyve ve bunlardan başka diğer bazı organlarına rengini veren mavimor renkteki pigmenttir. Çeşitli etkilere sahip olmasına rağmen (bak sayfa 17) kısa
süreli genotoksisite testleri bakımından ajana ait yetersiz verilerin olması konunun
araştırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Ajanın özellikle genotoksik, antigenotoksik
ve sitotoksik potansiyeli büyük ölçüde belirsizliğini sürdürmektedir. Bizim
yaptığımız in vitro testlerle bu durum bir ölçüde olsa aydınlatılmıştır. Bizim
sonuçlarımıza
göre
tek
başına
delphinidin
chloride,
test
edilen
hiçbir
konsantrasyonda ve periyotta kromozom hasarlarını artırmamış, mikronukleus
oluşumunu indüklememiştir. Öte yandan bilinen bir klastojen ajan olan mitomycin
C’nin sebep olduğu genotoksik etkileri ise belirli ölçülerde bertaraf edilmiştir. Bizim
çalışmamızda çözücü kontrol olarak kullanılan DMSO oksidatif yönden ilginç
sonuçlar vermiştir. Verilere göre DMSO total oksidan seviyeyi iki kata yakın
artırırken herhangi bir TAS uyarımı göstermeyerek yüksek OSI değerine ulaşmıştır.
Farklı
bir
çalışmada
DMSO’nun
oksidatif
etkisi
maya
hücrelerinde
de
(Saccharomyces cerevisiae wt ırkı EG-103) gözlenmiştir (Sadowska-Bartosz ve ark.
2013). Bizim bulgularımıza göre test maddesi, tek başına kullanıldığında gözlenen
DMSO kaynaklı oksidatif stresi büyük ölçüde etkisiz hale getirmiştir. Dolayısıyla
oksidatif stresin neden olduğu muhtemel genotoksisite, test maddesi tarafından
58
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
(antioksidan mekanizma uyarımı) nispeten hafifletilerek mevcut sonuçların ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bizim bulgularımıza benzer tarzda, delphinidin dâhil bazı
antosiyaninlerin tert-butyl-hydroperoxide (TBHP) tarafından oluşturulan DNA
hasarına karşı koruyucu etki gösterdiği rapor edilmiştir (Lazzé ve ark. 2003). Benzer
çalışmada patlıcan (Solanum melanogena) bitkisinden özütlenen ve saflaştırılan
delphinidin’in (10 ve 20 mg/kg v.a.) mikronukleus testinde, farelerin polikromatik
eritrositlerde siklofosfamid tarafından indüklenen mikronukleus frekansını önemli
seviyede azalttığı açıklanmıştır. Ayrıca tek başına delphinidin uygulamasının açık bir
mutajenik ya da genotoksik etkisi de saptanmamıştır (Azevedo ve ark. 2007). Benzer
bulgular Singletary ve ark. (2007) tarafından yapılan çalışmada elde edilmiştir. Bu
çalışmaya göre kanserli olmayan (iyi huylu) insan meme epitel hücre hattında
karsinojen nitelikte benzo[a]pyrene (BP) bileşiğinin neden olduğu DNA eklenti
oluşumları, 0.6 µM konsantrasyondaki delphinidinle anlamlı şekilde engellenmiştir.
İnsan kolon karsinoma hücre (HT29) hattında menadione tarafından indüklenen
oksidatif DNA hasarına karşı delphinidinin açık bir koruyucu özellik gösterdiği
(Fritz ve ark. 2008) ve bu yönüyle bizim bulgularımıza benzediği söylenebilir.
Ancak, ortamda katalaz yoksa delphinidin’in antioksidan özellikten yoksun kaldığı
aynı çalışmada belirtilmiştir. Başka bir çalışmada delphinidin in vitro şartlarda
konsantrasyona bağlı tarzda, topoisomerase II zehirlerinin DNA üzerine olan etkisine
karşı koruyucu olduğu açıklanmıştır (Esselen ve ark. 2009). Koruyucu etkiye bir
başka örnek, sıçanlarda siklofosfamid tarafından uyarılan DNA hasarına karşı
delphinidinin önemli koruyucu özelliğinin saptandığı çalışmadır (Khandelwal ve
Abraham 2014).
4.2.2. Delphinidin Chloride’in Hücre Bölünmesi Üzerine Etkileri
Test maddesinin hücre bölünmesi ve hücre proliferasyonu üzerindeki etkisini
belirlemek için mitotik indeks (MI) ve nükleer bölünme indeksi (NBI) saptanmıştır.
Bizim sonuçlarımıza göre test maddesi delphinidin chloride ne mitotik
indeksi ne de bir varyant hariç (test maddesi+MMC, 75 µM, 48 saat) nükleer
bölünme indeksini önemli düzeyde etkilememiştir. Bu verilere göre çalışmada test
59
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
edilen ajanın ne sitotoksik ne de antiproliferatif bir potansiyele sahip olmadığı
sonucu ortaya çıkmıştır.
Delphinidin chloride’in sitotoksik etkisiyle ilintili olan apoptotik, antikanser
ve antitümoral etkilerin araştırıldığı bazı çalışmalarda genellikle benzer sitotoksik
etki sonuçları da elde edilmiştir. Bunlara göre; delphinidin, fibrosarkom (HT-1080)
hücreleri
tarafından
salgılanan
ve
hücre
dışı
matrisi
ayrıştıran
matris
metalloproteinaz (MMP)-2 ve MMP-9 enzimlerinin aktivitesini belli belirsiz düzeyde
inhibe ederek tümör yayılma sürecinin durdurulmasında kısmen etkili olabileceği
ifade edilmiştir (Nagase ve ark. 1998). Meiers ve ark (2001) tarafından yapılan başka
bir çalışmada in vitro koşullarda mikromolar düzeylerde delphinidin yönünden
zengin gıdaların insan tümör (epidermoid karsinoma) hücrelerinin gelişimini
durdurduğu bulunmuştur. Bu sonuç epidermal büyüme faktörü reseptörlerinin
(EGFR) inhibisyonuyla elde edilir. Ayrıca vasküler endotelyal büyüme faktörü
(VEGF) ile uyarılmış insan kordon (göbek bağı) endotelyal hücrelerinin göç ve
proliferasyonu delphinidin tarafından kuvvetli bir şekilde bastırılarak in vivo ve in
vitro anjiogenezin üstesinden gelinmiştir (Favot ve ark. 2003). Farklı bir çalışmada
yabanmersini özütlerinden izole edilen saf haldeki delphinidine gibi glikozitlerin in
vitro şartlarda HL60 (insan promyelocytic leukemia) hücrelerinde apoptozu
indüklediği ve insan kolon karsinoma (HCT116) hücrelerinde büyümeyi inhibe ettiği
saptanmıştır (Katsube ve ark 2003). Delphinidin, normal insan fibroblast hücreleri,
rahim ve kolon adenokarsinom hücrelerinde büyümeyi engellemiştir. Ajan tarafından
indüklenen apoptozun varlığı morfolojik ve biyokimyasal (nükleer kondensasyon ve
fragmentasyon gibi) bulgularla teyit edilmiştir. Bundan başka apoptotik hücrelerdeki
mitokondrial membran potansiyeli delphinidin muamelesi ardından önemli düzeyde
kaybolmuştur (Lazze ve ark. 2004). Ajanın aynı zamanda insan topoizomeraz I ve II
enzimlerinin katalitik aktivitelerini izoformları arasında herhangi bir ayrım
yapmaksızın kuvvetli bir şekilde inhibe ettiği bulunmuştur (Habermeyer ve ark.
2005). Bazı antosiyanidinler ile yapılan çalışmada delphinidin molekülünün en güçlü
anjiyogenez inhibitörü olduğu saptanmıştır. In vivo şartlarda delphinidin fare
“Matrigel plug assay” sınamasında damar oluşumunu uyaran fibroblast growth
faktörü baskılama yeteneğine sahiptir. Delphinidin’in doğal bir VEGFR (vascular
60
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
endothelial growth factor reseptör) inhibitörü olduğu belirtilmiştir (Lamy ve ark.
2006). Benzer şekilde delphinidin (5-40 microM; 48 saat) meme kanseri (AU-565 ve
MCF-10A) hücrelerinde apoptozu indükleyerek büyümeyi geriletmiştir (Afaq ve ark.
2007). Bir antosiyanidin olan delphinidin son derece metastatik olan insan prostat
kanser (PCa) hücrelerinde androjen bağımsız ya da androjenden etkilenmeyen tarzda
kaspaz aktivasyonu yoluyla apoptozu indüklemiştir. Bu etki NFκB sinyallemesinin
inhibisyonu yoluyla da olabilir. Benzer şekilde delphinidin muamele edilmiş
farelerdeki NF-κB/p65, Bcl2, Ki67 ve PCNA gen anlatımının anlamlı seviyede
azaldığı gösterilmiştir. (Hafeez ve ark., 2008). Başka bir çalışmanın sonuçlarına göre
delphinidin sadece metastatik kolorektal kanser hücre hatlarında sitotoksik etki
göstermiştir ve anılan bu antosiyanidinlere en fazla hassasiyet gösteren hücre hattı ise
çoklu ilaç direncine sahip kolon kanseri LoVo/ADR hücre hattı olduğu ortaya
çıkmıştır (Cvorovic ve ark. 2010). Glioksalaz l (GLO l), metilglioksalın (MG)
detoksifikasyonu için hız sınırlayıcı bir enzim ve apoptozisi indükleyebilen bir
glukoliz yan ürünüdür. GLO l normal hücrelerde az ama çoğu tümör hücresinde
oldukça fazla eksprese olduğu (ifade edildiği) bilindiği için bu enzimin
inhibitörlerinin yeni bir anti kanser ilaç olması beklenmektedir. Bu çalışmada
delphinidinin de dâhil olduğu antosiyanidinlerin insan GLO l enzimini inhibe etme
yeteneği test edilmiştir. Bunların arasında delphinidin insan GLO l üzerine en yüksek
inhibitör etki potansiyeline sahip olduğu görülmüştür. Üstelik delphinidin HL-60
hücrelerinde doz ve zaman bağımlı apoptozu indüklemiştir (Takasawa ve ark., 2010).
İçinde delphinidinin de olduğu bir grup polifenolün etki mekanizmaları ile ilgili
edinilen
yeni
bilgiler,
fotokarsinogenezin
bunların
önlenmesinde
cilt
etkili
fotoproteksiyonunda
olarak
ve
insandaki
kullanılabileceğini
ortaya
koymaktadır (Afaq ve Katiyar 2011). Dut antosiyanidinlerinin (delphinidin dâhil)
karışım halinde kullanıldığında, büyük hücreli akciğer kanseri (NSCLC) hücre
hattındaki invazyon ve migrasyonun baskılanmasını, hücre döngü duraklamasını ve
apoptozu indüklemiştir. Ayrıca karışım olarak kullanım sitotoksisiteyi, tek başına
kullanıma göre daha fazla uyarmıştır (Kausar ve ark. 2012). Myricetin ve delphinidin
STAT1’i bloke eder böylece ROS (reaktif oksijen türleri) tarafından tümör nekroz
faktörü alfa’nın (TNFα) trankripsiyonunu indükleyerek inhibe eder (Quinton ve ark.,
61
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Mehmet Tahir HÜSUNET
2012). Derisinin altına insan NSCLC (Non-small-cell lung carcinoma) hücreleri
implante edilmiş timus bezi eksik farelere delphinidin muamelesi, kontrol farelerine
göre (i) tümör gelişimini anlamlı seviyede inhibe etmiş, (ii) hücre proliferasyon ve
anjiogenez markerlarının ifadesini azaltmış ve (iii) apoptozu indüklemiştir (Pal ve
ark. 2013). Son zamanlarda yapılmış yeni bir çalışmada delphinidin-3-glukozit
ajanının fibrosarkoma hücre hattında seçici sitotoksisite gösterdiği ve anılan hücre
hattında yayılmayı engelleyici aktivitesinin olduğu ifade edilmiştir (Filipiak ve ark.
2014).
Özetle bizim sonuçlar ve önceki yapılan çalışmaların sonuçları büyük ölçüde
birbirini destekler niteliktedir. Bizim sonuçlarımıza göre delphinidin chloride’in
antigenotoksik ve antioksidatif potansiyelinin olduğunu göstermiştir. Ancak bizim
sonuçlarda test maddesinin anlamlı sitotoksisite etkisinin olduğu belirlenmemiştir.
Bu fark çalışmada hücre tipinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü önceki çalışmaların
tamamına yakını tümör ya da mutant hücre hatlarıyla gerçekleştirilmişken biz
çalışmamızı sağlıklı lenfosit hücrelerinde gerçekleştirdik. Bu da test maddesinin in
vitro şartlarda sağlıklı hücreler üzerine sitotoksik etkiler göstermediği anlamına
gelmektedir.
62
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Mehmet Tahir HÜSUNET
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu yüksek lisans tez çalışmasında test maddesi olarak kullanılan delphinidin
chloride molekülü test edilen hiçbir konsantrasyon ve sürede kromozom anormalliği
ve mikronukleus oluşumu gibi genotoksisite parametreleri üzerinde belirgin bir etki
göstermemiştir. Bu sonucun aksine bilinen klastojenik ajanın genotoksik etkilerini
belli muamelelerde minimize etmiştir. Bu sonuçların moleküler genotoksisite
testleriyle teyit edilmesi test maddesinin genotoksik potansiyeliyle ilgili bilgilere
önemli katkılar sağlayacaktır.
Test maddesinin sitotoksik potansiyeli hakkında fikir edinmek için belirlenen
mitotik indeks ve nükleus bölünme indekslerinin, kontroldekinden farklı olmadığı
saptanmıştır. Bu sonuçlara göre delphinidin chloride’in sağlıklı lenfosit hücrelerine
herhangi bir sitotoksik etki göstermediği kanaati doğmuştur.
Delphinidin chloride tek başına kullanıldığında bir varyant (25 µM, 24 saat)
hariç bütün konsantrasyon ve sürelerde oksidatif stresi çarpıcı şekilde azaltmıştır. Bu
sonuç, ortamdaki oksidan etkilerden ziyade antioksidan mekanizmanın şiddetli bir
şekilde uyarılmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Test maddesine ilaveten
MMC kullanıldığı varyantlarda ise herhangi bir oksidatif etki ya da tersi bir bulguya
rastlanmamıştır. Bu durum muhtemelen ortaya çıkan standart hatanın yüksek
olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak deneklerin (donör) standardize edilerek
sayıca artırılması bulguyu kesinleştirecektir.
Bu çalışmadan elde ettiğimiz bulgular dikkatle irdelendiğinde delphinidin
chloride sağlıklı hücrelerde genotoksik, sitotoksik ve oksidatif etkilere neden
olmamakta, aksine bilinen genotoksik ajanın etkilerini ise belli ölçülerde
baskılamaktadır. Test maddesinin özellikle antioksidan/antigenotoksik niteliği ve
sağlıklı hücreler üzerine herhangi bir sitotoksik etki göstermemesi onu gelecek
vadeden moleküller kategorisine sokmaktadır. Bizim çalışmamıza ilaveten farklı test
sistemleri ve/veya farklı hücre tiplerinin (kanser hücre hatları vs.) kullanılması ve
özellikle de yapılacak in vivo deneylerden saptanacak bulgular, delphinidin
chloride’in antiproliferatif ve sitotoksik etkisinin olup olmadığını kesin olarak ortaya
koyacağı düşüncesindeyiz.
63
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Mehmet Tahir HÜSUNET
64
KAYNAKLAR
ABRAHAM, S.K., SCHUPP, N., SCHMID, U., STOPPER, H., 2007. Antigenotoxic
effects of the phytoestrogen pelargonidin chloride and the polyphenol
chlorogenic acid. Mol Nutr Food Res. Jul, 51(7):880-7.
AFAQ, F. ve KATIYAR, S. K., 2011. Polyphenols: skin photoprotection and
inhibition of photocarcinogenesis. Mini Rev Med Chem 11(14): 12001215.
AFAQ, F., SYED, D. N., MALIK, A., HADI, N., SARFARAZ, S., KWEON, M.-H.,
KHAN, N., ZAID, M. A., MUKHTAR, H., 2007. Delphinidin, an
Anthocyanidin in Pigmented Fruits and Vegetables, Protects Human
HaCaT Keratinocytes and Mouse Skin Against UVB-Mediated
Oxidative
Stress
and
Apoptosis.
Journal
of
Investigative
Dermatology, 127 (1): 222–232.
AFAQ, F., ZAMAN, N., KHAN, N., SYED, D.N., SARFARAZ, S., ZAİD, M.A.
AND MUKHTAR, H., 2008. Inhibition of epidermal growth factor
receptor signaling pathway by delphinidin, an anthocyanidin in
pigmented fruits and vegetables. Int. J. Cancer: 123, 1508–1515.
AKDEMİR, K., 2011. Sigara İçen Hiperlipidemik Hastalara Uygulanan Cerrahisiz
Periodontal
Tedavinin
Dişeti
Oluğu
Sıvısı
Ve
Serumdaki
Biyokimyasal Parametreler Üzerine Etkisi. Selçuk Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü Periodontoloji Anabilim Dalı. Doktora Tezi 79
Sayfa.
ALAM-ESCAMILLA, D., MUÑIZ, E.E., SOLIS-VILLEGAZ, E., ELIZONDO, G.
And VEGA L., 2015. Genotoxic and cytostatic effects of 6-pentadecyl
salicylic anacardic acid in transformed cell lines and peripheral blood
mononuclear cells. Mutation Research 777: 43–53.
ALBERTINI, R. J., ANDERSON, D., DOUGLAS, G. R., HAGMAR, L.,
HEMMINKI, K., MERLO, F., NATARAJAN, A. T., NORPPA, H.,
SHUKER, D. E., TICE, R., WATERS, M. D. and AITIO, A., 2000.
IPCS guidelines for the monitoring of genotoxic effects of
65
carcinogens in humans. International Programme on Chemical Safety.
Mutat. Res. 463(2): 111-172.
ANDERSEN, Ø. M., 2001. Anthocyanins. Encyclopedia of Life Sciences. eLS. John
Wiley & Sons, Ltd. ISBN 0470016175.
ANNA PIOVAN, A., FILIPPINI, R., 2007. Anthocyanins in Catharanthus roseus in
vivo and in vitro: a review. Phytochem Rev., 6:235–242.
ARTS, I.C.W. and HOLLMAN, P.C.H., 2005. Polyphenols and disease risk in
epidemiologic studies1–4. Am J Clin Nutr, 81(31):17–25.
ATIENZAR, F. A., BILLINGHURST, Z. ve DEPLEDGE, M. H., 2002a. 4-nnonylphenol and 17-beta estradiol may induce common DNA effects
in developing barnacle larvae. Environmental Pollution, 120(3):735738.
ATIENZAR, F. A., CHEUNG, V. V., JHA, A. N. ve DEPLEDGE, M. H., 2001.
Fitness parameters and DNA effects are sensitive indicators of copperinduced toxicity in Daphnia magna. Toxicol Sci, 59(2):241-250.
ATIENZAR, F. A., CONRADI, M., EVENDEN, A. J., JHA, A. N. ve DEPLEDGE,
M. H., 1999. Qualitative assessment of genotoxicity using random
amplified polymorphic DNA: Comparison of genomic template
stability with key fitness parameters in Daphnia magna exposed to
benzo[a]pyrene.
Environmental
Toxicology
and
Chemistry,
18(10):2275-2282.
ATIENZAR, F. A., CORDI, B., DONKIN, M. E., EVENDEN, A. J., JHA, A. N. ve
DEPLEDGE, M. H., 2000. Comparison of ultraviolet-induced
genotoxicity detected by random amplified polymorphic DNA with
chlorophyll fluorescence and growth in a marine macroalgae,
Palmaria palmata. Aquatic Toxicology, 50(1-2):1-12.
ATIENZAR, F. A., EVENDEN, A. J., JHA, A. N. ve DEPLEDGE, M. H., 2002b.
Use of the random amplified polymorphic DNA (RAPD) assay for the
detection of DNA damage and mutations: possible implications of
confounding factors. Biomarkers, 7(1):94-101.
66
ATIENZAR, F. A., VENIER, P., JHA, A. N. ve DEPLEDGE, M. H., 2002c.
Evaluation of the random amplified polymorphic DNA (RAPD) assay
for the detection of DNA damage and mutations. Mutation ResearchGenetic Toxicology and Environmental Mutagenesis, 521(1-2):151163.
ÁVILA, M., HIDALGO, M., SÁNCHEZ-MORENO, C., PELAEZ, C., REQUENA,
T. and DE PASCUAL-TERESA, S., 2009. Bioconversion of
anthocyanin glycosides by Bifidobacteria and Lactobacillus. Food
Research International 42, 1453–1461.
AZEVEDO, L., LIMA, P.L.A., GOMES, J.C., STRINGHETA, P.C., RIBEIRO,
D.A. and SALVADORI D.M.F. ,2007. Differential response related to
genotoxicity between eggplant (Solanum melanogena) skin aqueous
extract and its main purified anthocyanin (delphinidin) in vivo. Food
and Chemical Toxicology, 45: 852–858.
BAKOWSKA-BARCZAK, A. M., MARIANCHUK, M., KOLODZIEJCZYK, P.,
2007. Survey of bioactive components in Western Canadian
berries. Canadian Journal of Physiology and Pharmacology, 85 (11):
1139–52.
BAU, D. T., WANG, T. S., CHUNG, C. H., WANG, A. S. S. ve JAN, K. Y., 2002.
Oxidative DNA adducts and DNA-protein cross-links are the major
DNA lesions induced by arsenite. Environmental Health Perspectives,
110(753-756.
BECERRIL, C., FERRERO, M., SANZ, F. ve CASTANO, A., 1999. Detection of
mitomycin C-induced genetic damage in fish cells by use of RAPD.
Mutagenesis, 14(5):449-456.
BİNOKAY, S. ve BOĞA, A. 2010. Gıda Katkı Maddeleri ve Sağlığımıza Etkileri.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı,
ADANA, ARŞİV: 19: 141.
BONASSI, S., ABBONDANDOLO, A., CAMURRI, L., DAL PRA, L., DE
FERRARI, M., DEGRASSI, F., FORNI, A., LAMBERTI, L.,
LANDO, C., PADOVANI, P., 1995. Are chromosome aberrations in
67
circulating lymphocytes predictive of future cancer onset in humans?
Preliminary results of an Italian cohort study. Cancer Genet.
Cytogenet. 79: 133–135.
CAHYANA, Y., H. GORDON, M. H., 2013. Interaction of anthocyanins with
human serum albumin: Influence of pH and chemical structure on
binding. Food Chemistry 141: 2278–2.
CARRASCO, K.R., TILBURY, K.L., MYERS, M.S., 2011. Assessment of the
Piscine Micronucleus Test as an in situ Biological indicator of
Chemical Contaminant Effects. Canadian Journal of Fisheries and
Aquatic Sciences, 47(11): 2123-2136.
CHEN, P.N., CHU, S.N., CHIOU, H.L., KUO, W.H., CHIANG, C.L., HSIEH, Y.S.,
2006. "Mulberry anthocyanins, cyanidin 3-rutinoside and cyanidin 3glucoside, exhibited an inhibitory effect on the migration and invasion
of a human lung cancer cell line". Cancer Letters 235 (2): 248–259.
CLIFFORD, M. N. 2000. Anthocyanins – Nature, occurrence and dietary burden.
Journal of the Science of Food and Agriculture, 80: 1063–1072.
COOKE,
D.,
STEWARD,
W.P.,
2005.Anthocyanins
GESCHER,
from
fruits
and
A.J.,
MARCZYLO,
vegetables—does
T.,
bright
coloursignal cancer chemopreventive activity?. Eur. J. Cancer 4:
1931–1940.
COOKE, M. S., EVANS, M. D., DIZDAROGLU, M. ve LUNEC, J., 2003.
Oxidative DNA damage: mechanisms, mutation, and disease. FASEB
J, 17(10):1195-1214.
CÖMERT, M., DİNÇ, H., 2014. Şifalı Bitkilerin Gençler Tarafından Bilinirliği.
Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2(3): 23-27.
CVOROVIC, J., TRAMER, F., GRANZOTTO, M., CANDUSSIO, L., DECORTİ,
G. and PASSAMONTİ, S. 2010. Oxidative stress-based cytotoxicity
of delphinidin and cyanidin in colon cancer cells. Archives of
Biochemistry and Biophysics, 501: 151–157.
CYANIDIN.http://www.phytochemicals.info/phytochemicals/cyanidin.php (ERİŞİM
Tarihi: 2015).
68
ÇAVUŞOĞLU, K., ÇAKIR ARICA, Ş., KURTMAN, C., 2009. The Frequency of
Micronuclei and Morphological Effects on White Blood Cells
Following Radiotherapy. F.Ü.Sağ.Bil.Tıp Derg. 23 (1): 15 – 20.
DIMITROVI, R. and JAKOVAC, H., 2010. Antifibrotic activity of anthocyanidin
delphinidin in carbon tetrachloride-induced hepatotoxicity in mice.
Toxicology , 272: 1–10.
DING, Y., YAO, H., YAO, Y., FAI, L. Y. AND ZHANG, Z., 2013. Protection of
Dietary Polyphenols against Oral Cancer. Nutrients, 5(6): 2173–2191.
DURANTE, M., BONASSI, S., GEORGE, K., CUCINOTTA, F.A., 2001. Risk
Estimation Based on Chromosomal Aberrations Induced by Radiation.
RADIATION RESEARCH, 156: 662–667.
EFSA Panel on Dietetic Products, Nutrition and Allergies (NDA)2, 3 European Food
Safety Authority (EFSA)., 2010. Parma, Italy.
ERDOĞAN, Ş., 2007. Ankara Piyasasında Satışa Sunulan Bazı Gıdalarda Sentetik
Boya Miktarlarının Araştırılması. Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Besin Analizleri ve Beslenme Bilim Dalı. Yüksek Lisans
Tezi 120 sayfa.
EREL, O., 2004. A novel automated direct measurement method for total antioxidant
capacity using a new generation, more stable ABTS radical cation.
Clinical Biochemistry, 37: 277 – 285.
ESSELEN, M., FRITZ, J., HUTTER, M., MARKO, D., 2009. Delphinidin modulates
the DNA-damaging properties of topoisomerase II poisons. Chem Res
Toxicol., 22(3):554-64.
ESTRUCH, R., SACANELLA, E., BADIA, E., ANTÚNEZ, E., NICOLÁS, J.M.,
FERNÁNDEZ-SOLÁ, J., ROTILIO, D., GAETANO, G.D., RUBİN,
E., URBANO-MÁRQUEZ, A., 2004. Different effects of red wine
and gin consumption on inflammatory biomarkers of atherosclerosis: a
prospective randomized crossover trial
Effects of wine on
inflammatory markers. Atherosclerosis, 175: 117–123.
EVANS, H. J., 1984. Human peripheral blood lymphocytes for the analysis of
chromosome aberrations in mutagen tests. Handbook of Mutagenicity
69
Test Procedures. In: Kilbey, B.J., Legator, M., Nichols, W. and
Ramel, C. (Eds.), Second edition. Elsevier Science Publishers, BV,pp.
405-427.
FAVOT, L., MARTIN, S., KERAVIS, T., ANDRIANTSITOHAINA, R. ve
LUGNIER, C., 2003. Involvement of cyclin-dependent pathway in the
inhibitory effect of delphinidin on angiogenesis. Cardiovasc Res
59(2): 479-487.
FENECH, M., 2002. Biomarkers of genetic damage for cancer epidemiology.
Toxicology, 181-182: 411-416.
FENECH, M. The cytokinesis-block micronucleus technique: A detailed description
of the method and its application to genotoxicity studies in human
populations., 1993. Mutation Research/Fundamental and Molecular
Mechanisms of Mutagenesis, 285(1):35-44.
FENG, R., WANG, S.Y., SHI, Y.H., FAN, J. and YIN, X.M., 2010. Delphinidin
Induces Necrosis in Hepatocellular Carcinoma Cells in the Presence
of 3-Methyladenine, an Autophagy Inhibitor. J. Agric. Food Chem.,
58: 3957–3964.
FERGUSON, L. R., VAN ZIJL, P., HOLLOWAY, W.D. ve JONES, W.T., 1985.,
Condensed tannins induce micronuclei in cultured V79 Chinese
hamster cells. Mutat Res 158(1-2): 89-95.
FILIPIAK, K., HIDALGO, M., SILVAN, J. M., FABRE, B., CARBAJO, R. J.,
PINEDA-LUCENA, A., RAMOS, A., DE PASCUAL-TERESA, B.
ve DE PASCUAL-TERESA, S., 2014. Dietary gallic acid and
anthocyanin cytotoxicity on human fibrosarcoma HT1080 cells. A
study on the mode of action. Food Funct 5(2): 381-389.
FIMOGNARI, C., BERTI, F., CANTELLI-FORTI, G., HRELIA, P., 2004. Effect of
cyanidin 3-O-beta-glucopyranoside on micronucleus induction in
cultured human lymphocytes by four different mutagens. Environ Mol
Mutagen, 43(1):45-52.
70
FRITZ, J., ROTH, M., HOLBACH, P., ESSELEN, M., MARKO, D., 2008. Impact
of delphinidin on the maintenance of DNA integrity in human colon
carcinoma cells. J Agric Food Chem., 56(19):8891-6.
GATOUILLAT, G., MAGID, A. A., BERTIN, E., EL BTAOURI, H., MORJANI,
H., LAVAUD, C., MADOULET, C., 2015. Medicarpin and
millepurpan, two flavonoids isolated from Medicago sativa, induce
apoptosis and overcome multidrug resistance in leukemia P388 cells.
Phytomedicine, 22(13):1186-94.
GHISELLI, A., SERAFINI, M., NATELLA, F., SCACCINI, C., 2000. Total
antioxidant capacity as a tool to assess redox status: critical view and
experimental data. Free Radic Biol Med., 29: 1106-14.
GIDA
GÜVENLİĞİ
DERNEĞİ
(Turkis
Food
http://www.ggd.org.tr/sss2.php?bolum=249
Safety
Association):
(Erişim
tarihi:Kasım
2015).
GLEI, M., MATUSCHEK, M., STEINER, C., BOHM, V., PERSIN , C., POOLZOBEL, B.L., 2003. Initial in vitro toxicity testing of functional foods
rich in catechins and anthocyanins in human cells. Toxicology in
vitro, 17: 723–729.
HABERMEYER, M., FRITZ, J., BARTHELMES, H. U., CHRISTENSEN, M. O.,
LARSEN, M. K., BOEGE, F. ve MARKO, D., 2005. Anthocyanidins
modulate the activity of human DNA topoisomerases I and II and
affect cellular DNA integrity. Chem Res Toxicol 18(9): 1395-1404.
HAFEEZ, B.B., SIDDIQUI, I.A., ASIM, M., MALIK, A., AFAQ, F., VADHAMI,
V.M., SALEEM, M., DİN, M. AND MUKHTAR, H., 2008. A Dietary
Anthocyanidin Delphinidin Induces Apoptosis of Human Prostate
Cancer PC3 Cells İn vitro and In vivo: Involvement of Nuclear
Factor-KB Signaling. Cancer Res., 68: (20).
HAGMAR, L., BONASSI, S., STROMBERG, U., MIKOCZY, Z., LANDO, C.,
HANSTEEN, I.L., MONTAGUD, A.H., KNUDSEN, L., NORPPA,
H., REUTERWALL, C., TİNNERBERG, H., BROGGER, A.,
FORNİ, A., HOGSTEDT, B., LAMBERT, B., MİTELMAN, F.,
71
NORDENSON, I., SALOMAA, S., SKERFEVİNG, S., 1998. Cancer
predictive value of cytogenetic markers used in occupational health
surveillance programs: a report from an ongoing study by the
European Study Group on Cytogenetic Biomarkers and Health. Mutat.
Res. 405: 171–178.
HALLIWELL, B., 2007. Oxidative stress and cancer: have we moved forward?
Biochemical Journal, 401:1-11.
HARBORNE,
J.B.,
1967.
Comparative
biochemistry
of
the
flavonoids-
IV. Phytochemistry, 6 (10): 1415.
HE, F., LIANG, N. N., MU, L., PAN, Q. H., WANG, J., REEVES, M. J. AND
DUAN, C. Q., 2012. Anthocyanins and Their Variation in Red Wines
I. Monomeric Anthocyanins and Their Color Expression. Molecules,
17: 1571-1601.
HE, J., GUISTI, M.M., 2010. Anthocyanins: natural colorants withhealth-promoting
properties. Annu. Rev. Food Sci. Technol., 1,163–187.
HE, Y.H., XIAO, C., WANG, Y.S., ZHAO, L.H., ZHAO, H.Y., TONG, Y., ZHOU,
J., JİA, H.W., LU, C., Lİ, X.M., LU, A.P., 2005. Antioxidant and antiinflammatory effects of cyanidin from cherries on rat adjuvantinduced arthritis. Zhongguo Zhong Yao Za Zhi 30 (20): 1602–5.
HODEK, P., FOUSOVA, P., BRABENCOVA, E., MOSEROVA, M., PAVEK, P.,
ANZENBACHEROVA, E., BROTANEK, J., HUDECEK, J., FREİ,
E., STİBOROVA, M., 2014. Effect of dihydromyricetin on
benzo[a]pyrene activation in rats. Neuro Endocrinol Lett, 35(2):15868.
HOSSEINIMEHR, S.j., 2010. Flavonoids and genomic instability induced by
ionizing radiation. Drug Discovery Today, 15: 21-22.
HOU, D.X., KAI, K., LI, J.J., LIN, S., TERAHARA, N., WAKAMATSU, M.,
FUJII, M., YOUNG, M.R. and COLBURN, N., 2004. Anthocyanidins
inhibit activator protein 1 activity and cell transformation: structureactivity relationship and molecular mechanisms. Carcinogenesis,
25(1): 29-36.
72
http://news.bbc.co.uk/2/hi/health/5298404.stm (ERİŞİM Tarihi: 2015).
HYUN, J. W., CHUNG, H. S., 2004 Cyanidin and Malvidin from Oryza sativa cv.
Heugjinjubyeo mediate cytotoxicity against human monocytic
leukemia cells by arrest of G(2)/M phase and induction of apoptosis. J
Agric Food Chem, 52(8):2213-7.
ICHIYANAGI, T., SHIDA, Y., RAHMAN, M.M., SEKIYA, M., HATANO, Y.,
MATSUMOTO,
H.,
HİRAYAMA,
M.,
KONİSHİ,
T.
and
IKESHİRO, Y., 2008. Effect on both aglycone and sugar moiety
towards Phase II metabolism of anthocyanins. Food Chemistry 110:
493–500.
ILIAKIS, G., WANG, H., PERRAULT, A.R., BOECKER, W., ROSIDI, B.,
WİNDHOFER, F., WU, W., GUAN, J., TERZOUDI, G., and
PANTELIASC, G., 2004. Mechanisms of DNA double strand break
repair and chromosome aberration formation. Cytogenet Genome Res
104: 14–20.
IUPAC ., 1997. Compendium of Chemical Terminology, 2nd ed. (the "Gold Book").
Compiled by A. D. McNaught and A. Wilkinson. Blackwell Scientific
Publications,
Oxford
().
XML
on-line
corrected
version:
http://goldbook.iupac.org (2006-) created by M. Nic, J. Jirat, B.
Kosata; updates compiled by A. Jenkins. ISBN 0-9678550-9-8.
doi:10.1351/goldbook. Last update: 2014-02-24; version: 2.3.3.
IWASHINA, T., 2000. The Structure and Distribution of the Flavonoids in Plants.,
Journal of Plant Research, 113(3): 287-299.
JOHNSON, J.J., BAILEY, H.H. AND MUKHTAR, H., 2010 Green tea polyphenols
for prostate cancer chemoprevention: A translational perspective .
Phytomedicine. Jan; 17(1): 3–13.
JOHNSON, KELLY. "Health Benefits of Cyanidin"., 2015.
JONES, C. ve KORTENKAMP, A., 2000. RAPD library fingerprinting of bacterial
and human DNA: Applications in mutation detection. Teratogenesis
Carcinogenesis and Mutagenesis, 20(2):49-63.
73
JONES, Q. R. D., WARFORD, J., RUPASINGHE, H. P. V., AND ROBERTSON,
G.
S.,
2012.
Target-based
selection
of
flavonoids
for
neurodegenerative disorders. Trends in Pharmacological Sciences
November, Vol. 33, No. 11.
KANAKIS, C.D., TARANTILIS, P.A., POLISSIOU, M.G., AND TAJMIR-RIAHI,
H.A., 2006.
Interaction of Antioxidant Flavonoids with tRNA:
Intercalation or External Binding and Comparison with FlavonoidDNA Adducts. DNA AND CELL BIOLOGY, 25(2): 116–123.
KARATEPE, R., AKAL, Z.U. and ALPSOY, L., 2015. Genotoxıc And Cytotoxıc
Effects Of Prunus Armenıaca Seed Extract In Vıtro. Fresenıus
Envıronmental Bulletın, 24(8): 2549-2555.
KATSUBE, N., IWASHITA, K., TSUSHIDA, T., YAMAKI, K. ve KOBORI, M.,
2003. Induction of apoptosis in cancer cells by Bilberry (Vaccinium
myrtillus) and the anthocyanins. J Agric Food Chem 51(1): 68-75.
KAUDERER, B., ZAMITH, H., PAUMGARTTEN, F. J. and SPEIT, G., 1991.
Evaluation of the mutagenicity of beta-myrcene in mammalian cells in
vitro. Environ Mol Mutagen, 18(1): 28-34.
KAUSAR, H., JEYABALAN, J., AQIL, F., CHABBA, D., SIDANA, J., SINGH, I.
P. ve GUPTA, R. C., 2012. Berry anthocyanidins synergistically
suppress growth and invasive potential of human non-small-cell lung
cancer cells. Cancer Lett 325(1): 54-62.
KAYA, A., 2010. Tıbbi Bitkiler ve Etnobatik Çalışmalar. Anadolu Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı. Bitkilerle
Tedavi Sempozyumu, Haziran, 5-6, Zetinburnu, Türkiye.
KAYRALDIZ, A., YAVUZ KOCAMAN, A., RENCUZOĞULLARI, E., İSTİFLİ,
E.S., İLA, H.B., TOPAKTAŞ, M. and DAĞLIOĞLU, Y.K., 2010.
The genotoxic and antigenotoxic effects of Aloe vera leaf extract in
vivo and in vitro. Turk J Biol, 34: 235-246.
KELLY, J., 2015.Health Benefits of Cyanidin.
KHANDELWAL, N., ABRAHAM, S. K., 2014a. Intake of anthocyanidins
pelargonidin and cyanidin reduces genotoxic stress in mice induced by
74
diepoxybutane, urethane and endogenous nitrosation. Environ Toxicol
Pharmacol, 37(2):837-43.
KHANDELWAL, N., ABRAHAM, S. K., 2014b Protective effects of common
anthocyanidins
against
genotoxic
damage
induced
by
chemotherapeutic drugs in mice. Planta Med, 80(15):1278-83.
KONDRATYUK, T. P., PEZZUTO, J. M., 2004. Natural Product Polyphenols of
Relevance to Human Health. Pharm Biol, 42:46–63.
KUMORO, A.C., RETNOWATI, D.S. and BUDIYATI C.S., 2010. Solubility of
Delphinidin in Water and Various Organic Solvents between (298.15
and 343.15) K. J. Chem. Eng. Data, 55: 2603–2606.
KURODA, S., YANO, H., KOGA-BAN, Y., TABEI, Y., TAKAIWA, F.,
KAYANO, T. ve TANAKA, H., 1999. Identification of DNA
polymorphism induced by X-ray and UV irradiation in plant cells.
Jarq-Japan Agricultural Research Quarterly, 33(4):223-226.
KWON, J.Y., LEE, K. W., HUR, H. J., LEE, H. J., 2007. Peonidin Inhibits PhorbolEster-Induced COX-2 Expression and Transformation in JB6 P+ Cells
by Blocking Phosphorylation of ERK-1 and -2. Annals of the New
York Academy of Sciences 1095 (1): 513–520.
LAMY, S., BLANCHETTE, M., MICHAUD-LEVESQUE, J., LAFLEUR, R.,
DUROCHER, Y., MOGHRABİ, A., BARRETTE, S., GİNGRAS, D.,
BÉLİVEAU, R., 2006. Delphinidin, a dietary anthocyanidin, inhibits
vascular endothelial growth factor receptor-2 phosphorylation.
Carcinogenesis, 27(5):989-96.
LAZZE, M. C., SAVIO, M., PIZZALA, R., CAZZALINI, O., PERUCCA, P.,
SCOVASSI, A. I., STIVALA, L. A. ve BIANCHI, L., 2004.
Anthocyanins induce cell cycle perturbations and apoptosis in
different human cell lines. Carcinogenesis 25(8): 1427-1433.
LAZZÉ, M.C., PIZZALA, R., SAVIO, M., STIVALA, L.A., PROSPERI, E.,
BIANCHI, L., 2003. Anthocyanins protect against DNA damage
induced by tert-butyl-hydroperoxide in rat smooth muscle and
hepatoma cells. Mutat Res., 535(1):103-15.
75
LEE, Y.C., YANG, V.C. and WANG, T.S., 2007. Use of RAPD to detect sodium
arsenite-induced DNA damage in human lymphoblastoid cells.
Toxicology 239: 108–115.
LIM, S., XU, J., KIM, J., CHEN, T. Y., SU, X., STANDARD, J., CAREY, E.,
GRİFFİN, J., HERNDON, B., KATZ, B., TOMİCH, J., WANG, W.,
2013. Role of anthocyanin-enriched purple-fleshed sweet potato p40
in colorectal cancer prevention. Mol Nutr Food Res, 57(11):1908-17.
LIN, L. Z., HARNLY, J. M., PASTOR-CORRALES, M. S., LUTHRIA, D. L., 2008.
The polyphenolic profiles of common bean (Phaseolus vulgaris
L.). Food Chemistry, 107: 399.
LIU, W., XU, J., WU, S., LIU, Y., YU, X., CHEN, J., TANG, X., WANG, Z., ZHU,
X., Lİ, X., 2013. Selective anti-proliferation of HER2-positive breast
cancer cells by anthocyanins identified by high-throughput screening.
PLoS One, 8(12):e81586.
LOHACHOOMPOL, V., MULHOLLAND, M., SRZEDNICKI, G., CRASKE, J.,
2008. Determination of anthocyanins in various cultivars of highbush
and rabbiteye blueberries. Food Chemistry, 111: 249–254.
LOTITO, S. B., FREI, B., 2006. Consumption of flavonoid-rich foods and increased
plasma antioxidant capacity in humans: cause, consequence, or
epiphenomenon?. Free Radic. Biol. Med, 41 (12): 1727–46.
MACE, ML JR., DASKAL, Y. and WRAY, W., 1978. Scanning electron
microscopy of chromosome aberrations. Mutat. Res., 52:199-206.
MAESTRE, R., DOUGLASS, J. D., KODUKULA, S., MEDINA, I. AND STORCH,
J.,2013. Alterations in the Intestinal Assimilation of Oxidized PUFAs
Are Ameliorated by a Polyphenol-Rich Grape Seed Extract in an İn
vitro Model and Caco-2 Cells1,2,3. J Nutr, 143(3): 295–301.
MANZOLLI, E. S., SERPELONI, J. M., GROTTO, D., BASTOS, J. K., ANTUNES,
L. M., BARBOSA JUNIOR, F., BARCELOS, G. R., 2015. Protective
effects of the flavonoid chrysin against methylmercury-induced
genotoxicity and alterations of antioxidant status, in vivo. Oxid Med
Cell Longev.
76
MARONPOT, R. R., 2015 Toxicological assessment of Ashitaba Chalcone. Food
Chem Toxicol, 77:111-9.
MAZZA, G., 2005. Compositional and functional properties of saskatoon berry and
blueberry. Int. J. Fruit Sci., 5 (3): 99–118.
MAZZA, G., 2005b. Compositional and Functional Properties of Saskatoon Berry
and Blueberry. International Journal of Fruit Science, 5 (3): 101.
MAZZA, G., FRANCIS, F. J. 1995. Anthocyanins in grapes and grape products.
Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 35, 341–371.
MCNAUGHT, A. D., WILKINSON, A., IUPAC., 1997. IUPAC Compendium of
Chemical
Terminology.
Flavonoids
(isoflavonoids
and
neoflavonoids) (2 ed.), Oxford: Blackwell Scientific.
MEIERS, S., KEMENY, M., WEYAND, U., GASTPAR, R., VON ANGERER, E.
ve MARKO, D., 2001. The anthocyanidins cyanidin and delphinidin
are potent inhibitors of the epidermal growth-factor receptor. J Agric
Food Chem 49(2): 958-962.
MERMER,
G.
http://www.halksagligi.med.ege.edu.tr/seminerler/2006-
07/Gida_Katki_Maddeleri_GM.pdf) (Erişim tarihi: Kasım 2015)
MIGUEL, M.G., 2011. Anthocyanins: Antioxidant and/or anti-inflammatory
activities. Journal of Applied Pharmaceutical Science 01 (06), 07-15.
MITELMAN, F., MERTENS, F., JOHANSSON, B. A., 1997. breakpoint map of
recurrent chromosomal rearrangements in human neoplasia. Nat.
Genet. 15: 417–474.
MOSTAFA, N.T. and MEHMET, T., 2015. The in vitro genotoxic and cytotoxic
effects of remeron on human peripheral blood lymphocytes. Drug and
Chemical Toxicology, 38(3): 266-271.
NAGASE, H., SASAKI, K., KITO, H., HAGA, A. ve SATO, T., 1998. Inhibitory
effect
of
delphinidin
from
Solanum
melongena
on
human
fibrosarcoma HT-1080 invasiveness in vitro. Planta Med 64(3): 216219.
NISHIZAKI, Y., YASUNAGA, M., OKAMOTO, E., OKAMOTO, M., HIROSE,
Y., YAMAGUCHI, M., OZEKI, Y. AND SASAKIA, N., 2013. p77
Hydroxybenzoyl-Glucose Is a Zwitter Donor for the Biosynthesis of
7-Polyacylated Anthocyanin in Delphinium. The Plant Cell, 25: 4150–
4165.
NODA, Y., KNEYUKI, T., IGARASHI, K., MORI, A. AND PACKER, L., 2000.
Antioxidant activity of nasunin, an anthocyanin in eggplant peels.
Toxicology, 148(2-3) 119-123.
NYMAN, A. and KUMPULAINEN, T.J., 2001. Determination of Anthocyanidins in
Berries and Red Wine by High-Performance Liquid Chromatography.
J. Agric. Food Chem., 49: 4183−4187.
OBE, G., PFEIFFER., SAVAGE, J.R.K., JOHANNES, C., GOEDECKE, W.,
JEPPESEN, P., NATARAJAN, A.T., MATÍNEZ-LÓPEZ , W.,
FOLLE, G.A., DRETS, M.E. 2002., Chromosomal aberrations:
formation, identification and distribution. Mutation Research 504: 17–
36.
ÖZATKAN, G., 2009. Kızılcahamam İlçesi Halk İlaçları. Gazi Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Farmakognozi Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi
– 130 sayfa.
ÖZDEMİR, E., 2015. 1,8-Cineole (Eucalyptol) Bileşiğinin İn Vitro Genotoksik
Etkileri. Ç.Ü Fen Edebiyat Fakültesi- Yüksek Lisans Tezi 99 Sayfa.
PAL, H. C., SHARMA, S., STRICKLAND, L. R., AGARWAL, J., ATHAR, M.,
ELMETS, C. A. ve AFAQ, F., 2013. Delphinidin reduces cell
proliferation and induces apoptosis of non-small-cell lung cancer cells
by targeting EGFR/VEGFR2 signaling pathways. PLoS One 8(10):
e77270.
PATEL, D.K., KUMAR, R., SAIRAM, K. and HEMALATHA, S., 2012.
Pharmacologically tested aldose reductase inhibitors isolated from
plant sources—A concise report. Chinese Journal of Natural
Medicines,10(5): 0388 – 0340.
PATEL, K., JAIN, A., PATEL, D.K., 2013. Medicinal significance, pharmacological
activities, and analytical aspects of anthocyanidins ‘delphinidin’: A
concise report. Journal of Acute Disease, 169-178.
78
PATEL, K., SING, G.K. and PATEL, D.K., 2014. A Review on Pharmacological
and Analytical Aspects of Naringenin. The Chinese Journal of
Integrated Traditional and Western Medicine Press and SpringerVerlag Berlin Heidelberg.
PAZ-Y-MINO, C., BUSTAMANTE, G., SANCHEZ, M. E. and LEONE, P. E.,
2002. Cytogenetic monitoring in a population occupationally exposed
to pesticides in Ecuador. Environ Health Perspect, 110(11): 10771080.
PERRY, P. and THOMPSON, E. J., 1984. The methodology of sister chromatid
exchanges, in: B.J. Kilbey, M. Legator, W. Nichols and C. Ramel
(Eds.), Handbook of Mutagenicity Test Procedures, 2nd Edition.
Elsevier, Amsterdam, pp. 459–529.
PETERSON, J. DWYER, J. FLAVONOIDS: DIETARY OCCURRENCE AND
BIOCHEMICAL ACTIVITY., 1998. Nutrition Research, 18(12):
1995-2018.
PIOVAN, A., FILIPPINI, R., FAVRETTO, R., 1998. Characterization of the
anthocyanins of Catharanthus roseus (L.) G. Don in vivo and in vitro
by electrospray ionization ion trap mass spectrometry. Rapıd
Communıcatıons In Mass Spectrometry, 12: 361–367.
PIZARRO, J. G., FOLCH, J., VAZQUEZ DE LA TORRE, A., VERDAGUER, E.,
JUNYENT, F., JORDAN, J., PALLAS, M. ve CAMINS, A., 2009.
Oxidative stress-induced DNA damage and cell cycle regulation in
B65 dopaminergic cell line. Free Radic Res, 43(10):985-994.
POLIFENOL.
http://www.phytochemicals.info/phytochemicals/malvidin.php.
(ERİŞİM Tarihi: 2015).
POLIFENOLLER. http://www.annals.org/cgi/content/abstract/145/5/333 (ERİŞİM
Tarihi: 2015).
QUIDEAU S., 2006. Flavonoids. Chemistry, Biochemistry and Applications. Edited
by Øyvind M. Andersen and Kenneth R. Markham.
QUINTON, L.J., BLAHNA, M.T., JONES, M.R., ALLEN, E., FERRARI, J.D.,
HILLIARD,K.L, ZHANG, X.,
79
SABHARWAL, V., ALGÜL, H.,
AKIRA,
S.,
SCHMID,
R.M.,
PELTON,
S.I.,
SPIRA,
A.
AND MIZGERD, J.P., 2012. Hepatocyte-specific mutation of both
NF-κB RelA and STAT3 abrogates the acute phase response in mice.
J Clin Invest., 122(5): 1758–1763.
RENCÜZOĞULLARI, E. and TOPAKTAŞ, M., 1991. The relationship between
quantities of bromodeoxyuridine and human peripheral blood with
determination of the best differential staining of sister chromatids
using Chromosome Medium-B. Fen and Mühendislik Bilimleri
Dergisi, 5(3): 19-24.
RIBÉREAU-GAYON, J., RIBÉREAU-GAYON, P., (1958). The Anthocyans and
Leucoanthocyans of Grapes and Wines. American Journal of Enology
and Viticulture 9: 1–9.
ROTHFUSS, A., SCHUTZ, P., BOCHUM, S., VOLM, T., ELBERHARD,
E.,KREINBERG, R., VOGEL, V. and SPEIT, G., 2000. Induced
micronucleus frequencies in peripheral lymphocytes as a screening
test for carries of a BRCA1 mutation in breast cancer families. Cancer
Res., 60:390-394.
RUIZ-PÉREZ, N. J., ARRIAGA-ALBA, M., SÁNCHEZ-NAVARRETE, J.,
CAMACHO-CARRANZA,
R.,
HERNÁNDEZ-OJEDA,
S.,
ESPINOSA-AGUIRRE, J.J., 2014. Mutagenic and antimutagenic
effects of Heterotheca inuloides. Sci Rep., 23;4:6743.
RUSSO, A., LA FAUCI, L., ACQUAVIVA, R., CAMPISI, A., RACITI, G., SCIFO,
C., RENIS, M., GALVANO, G., VANELLA, A., GALVANO, F.,
2005. Ochratoxin A-induced DNA damage in human fibroblast:
protective effect of cyanidin 3-O-beta-d-glucoside. J Nutr Biochem.,
16(1):31-7.
SADOWSKA-BARTOSZ, I., PĄCZKA, A., MOŁOŃ, M., BARTOSZ, G., 2013.
Dimethyl
sulfoxide
induces
oxidative
stress
in
the
yeast
Saccharomyces cerevisiae. FEMS Yeast Res., (8):820-30.
SAĞIR, S., ÇAVUŞOĞLU, K., YAPAR, K., 2013. 1,4-Dioksan Verilen Swıss
Albino Farelerde(♀) Yeşil Çayın Bazı Fizyolojik Ve Genotoksik
80
Parametreler Üzerine Koruyucu Etkisi (Investıgatıon Of Physıologıcal
And Genotoxıc Effects Of 1,4 Dıoxane On Swıss Albıno Mıce).
EÜFBED - Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(2): 145-155.
SASAKI, R., NISHIMURA, N., HOSHINO, H., ISA, Y., KADOWAKI, M., ICHI,
T., TANAKA, A., NISHIUMI, S., FUKUDA, I., ASHIDA,
H.,HORIO, F., TSUDA, T., 2007. "Cyanidin 3-glucoside ameliorates
hyperglycemia and insulin sensitivity due to downregulation of retinol
binding protein 4 expression in diabetic mice". Biochemical
Pharmacology 74 (11): 1619–27.
SAVVA D., CASTELLANI S., MATTEI N., RENZONI A. ve WALKER C.H.,
1994. The use of PCR and DNA fingerprints to detect the genotoxic
effects of environmental chemicals (6th International Conference,
Delphi,
Greece),
in:
S.P.
Varnavas
(Ed.),
Environmental
Contamination, CEP Consultants, Edinburgh, 105–110.
SCHEFFLER, A., ALBRECHT, A. E., ESCH, H. L., LEHMANN, L., 2015.
Mutagenic potential of the isoflavone irilone in cultured V79 cells.
Toxicol Lett., 16;234(2):81-91.
SCHMITT, E. AND STOPPER, H., 2001., Estrogenic Activity of Naturally
Occurring
Anthocyanidins.
NUTRITION
AND
CANCER,
41(1&2):145–149.
SERPEN, A., 2007., AB Sürecinde Türkiye’de gıda güvenliğinin dünü, bugünü ve
yaşanmakta
ola
kargaşanın
değerlendirilmesi.
Hayvancılıkta
Performans Dergisi, Sayı: 108 – 109.
SHIH, P. H., YEH, C. T., YEN, G. C., 2005. Effects of anthocyanidin on the
inhibition of proliferation and induction of apoptosis in human gastric
adenocarcinoma cells. Food Chem Toxicol., 43(10):1557-66.
SINGLETARY, K. W., JUNG, K. J. ve GIUSTI, M., 2007. Anthocyanin-rich grape
extract blocks breast cell DNA damage. J Med Food 10(2): 244-251.
SPENCER, J. P., 2008. Flavonoids: modulators of brain function?. British Journal of
Nutrition, 99: 60–77.
81
STAUTH, D., 2007. Studies force new view on biology of flavonoids. EurekAlert!,
Adapted from a news release issued by Oregon State University.
SUGUI, J.A., WOOD, K.V., YANG, Z., BONHAM,C.C. and NİCHOLSON, R.L.,
1999.
Matrix-Assisted
Laser
Desorption
Ionization
Mass
Spectrometry Analysis of Grape Anthocyanins. Am. J. Enol. Vitic,
50 (2): 199-203.
SUZUKI, R., TANAKA, M., TAKANASHI, M., HUSSAIN, A., YUAN, B.,
TOYODA, H. and KURODA, M., 2011. Anthocyanidins-enriched
bilberry extracts inhibit 3T3-L1 adipocyte differentiation via the
insulin pathway. Nutrition & Metabolism, 8:14.
TAKASAWA, R., SAEKI, K., TAO, A., YOSHIMORI, A., UCHIRO, H.,
FUJIWARA, M., TANUMA, S.I., 2010. Delphinidin, a dietary
anthocyanidin in berry fruits, inhibits human glyoxalase I. Bioorganic
& Medicinal Chemistry, 18: 7029–7033.
TAKEDA, K., SATO, S., KOBAYASHI, H., KANAITSUKA, Y., UENO, M.,
KINOSHITA, T., TAZAKI, H. ve FUJIMORI, T., 1994. The
anthocyanin responsible for purplish blue flower colour of Aconitum
chinense. Phytochemistry 36(3): 613-616.
TAZEHKAND, M.N. AND TOPAKTAS, M., 2015. The in vitro genotoxic and
cytotoxic effects of remeron on human peripheral blood lymphocytes.
Drug and Chemical Toxicology, 38(3): 266-271.
THEODORAKIS, C. W., 2001. Integration of genotoxic and population genetic
endpoints in biomonitoring and risk assessment. Ecotoxicology,
10(4):245-256.
THEODORAKIS, W.C., ELBL, T., SHUGART, L.R., 1999. Genetic ecotoxicology
IV: survival and DNA strand breakage is dependent on genotype in
radionuclide-exposed mosquitofish. Aquatic Toxicology, 45: 279–
291.
TIMOCIN, T. AND ILA, H.B., 2015. Investigation of flurbiprofen genotoxicity and
cytotoxicity in rat bone marrow cells. Drug and Chemical Toxicology,
38(3): 355-360.
82
TOKI K, SAITO N, IRIE Y, TATSUZAWA F, SHIGIHARA A, HONDA T., 2008.
7-O-Methylated anthocyanidin glycosides from Catharanthus roseus.
Phytochemistry, 69 (5): 1215–1219.
TOYOKUNI, S. AND SAGRIPANTI, J. L., 1993. Induction of oxidative single- and
double-strand breaks in DNA by ferric citrate. Free Radic Biol Med,
15(2):117-123.
TRUONG, V. D., DEIGHTON, N., THOMPSON, R. T., MCFEETERS, R. F.,
DEAN, L. O., PECOTA, K. V. AND YENCHO, G. C.,
2009. Characterization of Anthocyanins and Anthocyanidins in
Purple-Fleshed Sweetpotatoes by HPLC-DAD/ESI-MS/MS. Journal
of Agricultural and Food Chemistry, 58: 404-410.
TSUDA, T., UENO, Y., AOKI, H., KODA, T., HORIO, F., TAKAHASHI, N.,
KAWADA,
T.,
OSAWA,
T.,
2004.
Anthocyanin
enhances
adipocytokine secretion and adipocyte-specific gene expression in
isolated rat adipocytes. Biochemical and Biophysical Research
Communications 316 (1): 149–57.
TULIO, A. Z., REESE, R. Z., WYZGOSKI, F. J., RINALDI, P. L., FU, R.,
SCHEERENS, J. C.,
AND MILLER, A. R., 2008. Cyanidin 3-
Rutinoside and Cyanidin 3-Xylosylrutinoside as Primary Phenolic
Antioxidants in Black Raspberry". Journal of Agricultural and Food
Chemistry, 56 (6): 1880–1888.
USDA’s
Database
on
the
Flavonoid
Content
(https://en.wikipedia.org/wiki/Flavonoid#cite_note-ars.usda-7).
UZONUR, I., ABASIYANIK, M.F., ÇAM, S., ÇOBANLI, K., ELMAS, A.,
ERDOĞAN, H., HIZAL, Ş., KARABULUT, D.S., ÖZDEMİR, M.,
YEŞİL, F.A. and PETEK, M., 2004. A Prelımınary Report On Target
Organ Genotoxıcıty Bıomonıtorıng By An “Improved Random
Amplıfıed Polymorphıc Dna” Assay*. Fresenius Environmental
Bulletin, 13(12): 1453 – 1456.
VERVERIDIS,
F.,
TRANTAS,
E.,
DOUGLAS,
C.,
VOLLMER,
G.,
KRETZSCHMAR, G., PANOPOULOS, N., 2007. Biotechnology of
83
flavonoids and other phenylpropanoid-derived natural products. Part I:
Chemical diversity, impacts on plant biology and human health.
Biotechnology Journal, 2 (10): 1214–34.
VORSA, N., POLASHOCK, N. J., CUNNINGHAM, D., RODERICK, R..
HOWELL, A., 2002. Evaluatıon Of Fruıt Chemıstry In Cranberry
Germplasm: Potentıal For Breedıng Varıetıes Wıth Enhanced Health
Constıtuents.
ISHS
Acta
Horticulturae
574: VII
International
Symposium on Vaccinium Culture.
WANG, J., MAZZA, G., 2002 Inhibitory effects of anthocyanins and other phenolic
compounds on nitric oxide production in LPS/IFN-gamma-activated
RAW 264.7 macrophages. J Agric Food Chem., 50(4):850-7.
WIKIPEDIA-AURANTINIDIN.
https://en.wikipedia.org/wiki/Aurantinidin.
ERİŞİM Tarihi: 2015).
WIKIPEDIA-CAPENSINIDIN.
https://en.wikipedia.org/wiki/Capensinidin.
(ERİŞİM Tarihi: 2015).
WIKIPEDIA-DELPHINIDIN. https://en.wikipedia.org/wiki/Delphinidin (ERİŞİM
Tarihi: 2015).
WIKIPEDIA-EUROPINIDIN. Europinidin on www.food-info.net (ERİŞİM Tarihi:
2015).
WIKIPEDIA-HIRSUTIDIN.
https://en.wikipedia.org/wiki/Hirsutidin
(ERİŞİM
Tarihi: 2015).
WIKIPEDIA-PETUNIDIN. https://en.wikipedia.org/wiki/Petunidin (ERİŞİM Tarihi:
2015).
WIKIPEDIA-POLYPHENOLS (https://en.wikipedia.org/wiki/Polyphenol#cite_noteQuideau-1).
WIKIPEDIA-PULCHELLIDIN
http://metabolomics.jp/wiki/FL7ABGNS0001.
(ERİŞİM Tarihi: 2015).
WILLIAMS, J. G. K., KUBELIK, A. R., LIVAK, K. J., RAFALSKI, J. A. ve
TINGEY, S. V., 1990. DNA Polymorphisms Amplified by Arbitrary
Primers Are Useful as Genetic-Markers. Nucleic Acids Research,
18(22):6531-6535.
84
WILLIAMS, R.J., SPENCER, J.P., RICE-EVANS, C., 2004. Flavonoids:
antioxidants or signalling molecules?. Free Radical Biology &
Medicine 36 (7): 838–49.
YANG Y.C., LU, F.H. WU, J.S., WU, C.H., CHANG, C.J., 2004. The Protective
Effect of Habitual Tea Consumption on Hypertension. ARCH
INTERN MED., 164: 1534-1540.
YAO, J.K., REDDY, R., MCELHINNY, L.G., VAN KAMEN, D.P., 1998. Reduced
status of plsma total antioxidant capacity in schizophrenia. Schizophr
Res, 32: 1-8.
ZHANG. Y., VAREED, S. K., NAIR, M. G., 2005. Human tumor cell growth
inhibition by nontoxic anthocyanidins, the pigments in fruits and
vegetables. Life Sci., 76(13):1465-72.
ZHAO, M., LIU, X., LUO, Y., GUO, H., HU, X., CHEN, F., 2015. Evaluation of
protective effect of freeze-dried strawberry, grape, and blueberry
powder on acrylamide toxicity in mice. J Food Sci., 80(4):869-74.
ZHOU, J., WANG, L.F., WANG, J.Y., TANG, N., 2001. Synthesis, characterization,
antioxidative and antitumor activities of solid quercetin rare earth(III)
complexes. Journal of Inorganic Biochemistry, 83: 41–48.
85
86
ÖZGEÇMİŞ
26/04/1987 yılında Silvan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Diyarbakır, lise
öğrenimini ise Ankara’da tamamladı. 2008 yılında başladığı Cumhuriyet
Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden 2012
yılında mezun oldu ve aynı yıl Gaziantep Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Biyoloji Anabilim Dalında yüksek lisans öğrenimine başladı. Şubat 2014’te
Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalında yüksek
lisans bölümüne yatay geçiş yaptı.
87
Download