Balkanlar`da asıl soykırım Türklere yapıldı

advertisement
On5yirmi5.com
Balkanlar'da asıl soykırım Türklere yapıldı
Yazar Halide Alptekin ile son çıkardığı Ağlama Tuna adlı kitabını, Balkan halkının
yaşadıklarını ve Osmanlı’nın Balkan politikasını konuştuk...
Yayın Tarihi : 7 Ocak 2013 Pazartesi (oluşturma : 10/10/2017)
Zuhal Erkek'in röportajı
Balkan Savaşlarının 100. yılı dolayısıyla Yazar Halide Alptekin tarafından kaleme alınan “Ağlama
Tuna” adlı romanında Balkan Türklerinin savaş sırasında yaşadığı dramı anlatıyor.
Ağlama Tuna, vatan bilinen Balkan topraklarından kovulmanın, saldırılara, tehditlere karşı devletsiz
kalmış bir halkın hikâyesi... Balkan Savaşları'nda alınan büyük bozgundan bugüne geçen zamanı
ibret alınabilecek olaylarla anlatan Alptekin, Balkan halklarının arasına atılan nifak tohumlarını ve
Osmanlı ordusunun siyasete nasıl alet edildiğini anlatıyor kitabında.
Yazar Halide Alptekin Yitik Hazine Yayınları'ndan çıkan Ağlama Tuna adlı sonkitabı üzerine keyifli
bir söyleşi gerçekleştirdik.
BALKANLARI YOK YERE KAYBETTİK
Bu hikâye nereden çıktı? Sizi bu konuyu yazmaya iten sebep neydi?
Ağlama Tuna romanına konu olan göçün hikayesi Balkan savaşlarının 100. yılı münasebetiyle
kaleme alınmıştır. 1912 ve 1913 yıllarında cereyan eden bu iki savaş Osmanlı İmparatorluğunun
çöküşünü hızlandırmıştır. Kazanabileceğimiz halde ordunun en üst kademesindeki subayından en
alt kademesindeki subayına kadar siyasete karışmış olması yüzünden yok yere kaybedişimiz
üzerinde durmamız bir daha düşünmemiz gereken noktadır. Bu da tarihin ders veren özelliğine
dikkat çekmektedir.
Bu kitabı yazarken neler hissettiniz? Kitabınızın adı neden Ağlama Tuna?
Bu kitabı hüzünlü duygular içinde kaleme aldım. Zira işlenen konuların akışı gereği göçe zorlanan
roman kahramanımız Koca dede doğup büyüdüğü, yaşadığı, Silistre'yi terk etmek zorunda kaldığı
için üzgündür, ağlamaktadır. Bu hüznüne şehrinin yanı başındaki Tuna'yı ortak etmektedir:
Ağla Tuna arkamda ağla Kocadede'ye,
Toprağın öz sahibi şimdi nerdedir diye!
Romanınızda özellikle tarihi malumatlara çok yer vermişsiniz. Romandan ziyade tarihi bir kitap
niteliği taşıyor diyebilir miyiz?
Kitabın bütünü ele alındığında, konusu tarih olan bu eserdeki açıklamalar fazla olmasa gerek. 360
gramlık bir ekmeği dokuz ya da on gramlık bir maya ancak tava getirebilir. Olayların akışı içinde
öncesi ve sonrasının ve o anın doğru bilinmesine ama bilinmesine taraftarım. Kitabı eline alanlardan
kaç kişinin o konuyu araştıracağını, kaç kişinin atlayacağını iyi bilenlerdenim.
OSMANLI, BALKANLARDAN ÇEKİLDİKTEN SONRA UZUN SÜRE BARIŞ GELMEMİŞTİR
Balkanlar’da meydana gelen kargaşadan ziyade o zamanki Osmanlı Devlet yönetiminin Balkan
konusundaki politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
18. yyın ilk yarısına kadar yaptığı savaşlarda başarılar elde eden ve statükoyu kısmen de olsa
koruyabilen Osmanlı Devleti yüzyılın ikinci yarısında Ruslarla yaptığı savaş neticesinde imzaladığı
Küçük Kaynarca Antlaşması ile -1774- sadece gayrimüslim tebaanın çoğunlukta olduğu toprakları
değil Kırım'daki Müslüman Türk toprağını da kaybetmek zorunda kalmıştır. Rus imparatoriçesine
Osmanlı topraklarındaki Ortodoks tebaa üzerinde fiili hamilik haline gelen müdahale hakkı vermiştir.
Bu tarihten sonra, Rusya Osmanlı'nın iç işlerine burnunu sokmaya başlamış, 1875 ten sonra
Balkanlarda başlayan Panislamizm hareketi, isyanlar Rusya tarafından kışkırtılmıştır. Buradaki
düzene çomak sokulmuş, tabiri caizse dünün kapıkullarına rahat batmıştır. Zira Osmanlı'nın o
topraklardan çekilmesinden sonra uzun soluklu bir barış tesis edilememiştir.
OSMANLI BALKANLARDA HAK ETTİĞİ KARŞILIĞI ALAMIŞTIR
600 yıl devam eden birliktelik, 5 ayda sürülen insanlar… Bu kardeşliği, düzeni bozan sizce neydi?
Osmanlı'nın yönetimine karışan büyük devletler, fitne tohumlarını bu coğrafyaya saçmış. 1911
Trablusgarp savaşı öncesi İtalya, bugünkü Libya o zamanki Trablus halkını medeniyetten uzak
tuttuğunu ileri sürerek o bölgeyi işgal etmişti. Medeniyetten bahseden bu medeni İtalya bölgeye
gider gitmez binlerce insanı öldürmüş, ne kadar medeni olduğunu ispat etmişti. Balkanlarda
yaşananlar da bundan farklı değildir. 1837'de II. Mahmut Şumnu'da bir konuşma yapar: 'Siz Rumlar,
siz Ermeniler, siz Yahudiler Müslümanlar gibi Allah'ın kulu ve benim tebaamsınız, vatandaşımsınız.
Dinlerini başkadır ama kanunlar ve irade i şahanemin himayesindesiniz.' Balkanlara adım attığı ilk
günden ayrılışına kadar böylesine adil bir yönetim sergileyen ecdadım ne yazık ki hak ettiği karşılığı
alamamıştır.
BALKANLAR BİZİM ANAVATANIMIZDIR
Kitabınızda Tuna’nın hala ağladığını söylüyorsunuz? Niçin hala bu gözyaşları devam ediyor
Tuna kendisini terk etmek zorunda kalan vatan evlatlarının, dedelerimin arkasından ağlamıştır.
Çünkü Balkanlar bizim anavatanımızdı. 600 yılı aşkın bir süre cihan tarihine imzasını atmış bir
imparatorluk, bunun 500- 550 yıla yakın zamanını Balkanlarda sürdürmüştü. Biz o toprakları
İstanbul'dan önce fethetmiştik.
Kahramanımız Koca Dede Tuna'yı hüznüne ortak ediyor olsa da biz Tuna'ya kıyamıyoruz. Zira
Mohaç'a, Niğbolu'ya, Plevne'ye şahitlik eden Tuna'da kefensiz şehitlerimiz var bizim, ecdadımın
yadigarı nesiller, evladı Fatiha’nın torunları hala oralarda yaşıyor. İstediğimiz onların ağlamaması.
Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece, ebediyen gülsünler isteriz. Onların her türlü hakları
anlaşmalarla garanti altına alınsa da zaman zaman ihlal edilmekte, mağdur olmaktadırlar. İsimleri
değiştirilmeye çalışılanlar, dinlerini yaşayamayanlar onlardı. Biz devlet olarak güçlü olursak dünya
siyasetinde söz sahibi oluruz. Balkan savaşı başlamadan önce büyük devletler, savaşın sonucu ne
olursa olsun Osmanlı'nın sınırlarının değişmeyeceğini söylemişlerdi ama sözlerini tutmadılar. Çünkü
Osmanlı eski gücünü kaybetmişti. İtalya da Balkan savaşından sonra daha önce emaneten
verdiğimiz 12 adayı bize geri verecekti. Ne yazık ki o da sözünü tutmadı. Demek ki güçlü olmak
etrafınızı korkuyla karışık hizaya getiriyor.
ASIL SOYKIRIM BALKANLARDA TÜRKLERE YAPILDI
Türk nehir deyince Tuna’yı, dağ deyince Balkanları hatırlar diye başlıyorsunuz kitabınıza. Özellikle
Balkan göçmenlerinin torunlarında, çocuklarında hala bu Balkan sevdasını görebiliyor musunuz? “Biz
hala Balkan insanıyız” bilincine sahipler mi?
Benim ya da sizin dedeniz ama mutlaka ikimizden birinin dedesi, dedelerimizin dedeleri o
topraklarda yatıyor. Yani Balkan bizim sevdamız, zira orası anavatanımızdı. Saldırgan emeller
beslemiyoruz. Gerçek olan şu ki orada, Rumeli'nde bir Türk vatanı vardı. Unutmamamız gereken o.
Çünkü tarihimiz kökümüzdür:
'Derler insanda derin bir yaradır köksüzlük,
Budur alemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.'
Dün yoksa yarın da yoktur, kök yoksa dal, yaprak da yoktur. Gençlerimiz çok değil 1912-1922
arasındaki tarihimizi çok iyi öğrensinler, bu vatanı daha çok sevecek, vazifelerine daha bir şevk ve
aşkla sarılacaklardır. Günümüzde çokça söz edilen soykırımın aslında Balkanlarda Türk milletine
karşı yapıldığını, asıl tehcire onların zorlandığını görecekler ve bu konular açıldığında söyleyecek çok
sözleri olduğunu göreceklerdir. 1821 Mora isyanında 30 000, 93 Harbinde 262 000, Balkan
Savaşlarında 632 000 Türk'ün hunharca katledildiğini tarih kaydetmiş. Bunlar kayıtlara
geçirilebilenler, esas sayıyı Allah biliyor. Bu bilinci canlı ve diri tutmak hepimizin vazifesi...
Günümüzdeki Balkanlar’da yaşayan Türk halkının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda Balkan ülkeleri ekonomik olarak pek de parlak bir durumda değil. Emekli olması gereken
yaştaki insanların hala aylık 100 dolar gibi bir maaşla çalışıyor olmaları bunun ispatıdır. Oradan
Türkiye’ye getirdiğimiz soydaşlarımız ve evlatlarında da ben inanıyorum ki aynı duygular mevcuttur.
Bütün gayretimiz, bu bilinci şuurlu olarak canlı ve uyanık tutmak ve kim olduğumuzu
unutturmamak.
On5yirmi5
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Balkanlar'da asıl soykırım Türklere yapıldı
Download