Derinlemesine mülakat

advertisement
Derinlemesine mülakat
Öznenin bilgi konusu olarak nesneleştirilmesi bize doğru bilgi vermez, düşüncesinden
hareketle sosyal bilimlerde daha çok kullanılmaya başlanan derinlemesine mülakat, bir "itiraf
ettirme" yöntemi mi, yoksa bir "anlama ve tanıma" yolu mu? İki yöntem arasında derin farklar
vardır.
Modern sosyal bilimlerin kullanmakta olduğu derinlemesine mülakatın arka planında
Hıristiyan geleneğinde günahların itirafı vardır. İtiraf sekülerleştirilerek Bacon eliyle bilimsel
yönteme uyarlandı. Deneysel yöntemin babası kabul edilen Bacon, Kraliyet savcısıydı.
İşkence yoluyla suçlulara uygulanan itiraf seanslarına katılırken, birden aklına "tabiata da aynı
işkence yapılırsa, bizi bilgiye götürecek sırları" verebileceği fikri geldi. Hakikatte Bacon,
deneysel yöntemi Müslümanlardan almıştı, çok iyi Arapça biliyordu, ama bu yöntemi bilgi
(ilim) konusu olan tabiatı (âlem) tanıma ve anlamada kullanmasını bilmiyordu; çünkü
bilgiden amaçladığı Allah'ı bilmek ve tanımak (ilim ve ma'rifet) değil, dünyevi güç ve maddi
refah vasıtalarının teminiydi.
Modern psikiyatri de deneysel yöntem gibi ilhamını Kilise'nin itiraf müessesesinden alır.
Günah işleyen bir Hıristiyan, paravan arkasından günahını papaza itiraf ettiğinde, suçluluk
duygusu içindedir. Papaz anlama ve tanıma pozisyonunda değildir; misyonu bir üst konum
olup önce günahkâra günahını itiraf ettirmek, sonra Tanrı katında ona aracılık etmektir. Her
halükarda günahkâr ile papaz arasında bir iktidar ilişkisi vardır, belki bu noktada Foucault
haklıdır. Ama mesele bundan ibaret değildir.
Hastalarını seanslar düzenleyerek tedavi etmeye çalışan pskiyatri doktoru ne yapar? Doktorhasta ilişkisi bir tür üst-ast ilişkisidir, bu doğrudur. Ama burada Foucault'nun iktidar kavramı
zayıf düşer. Asıl olan doktorun hastası için kafasında belirlediği belli bir yol haritasıdır. Hasta
itirafları boyunca bu yol haritasını takip ederek doktorun, daha doğrusu psikiyatrinin bir temel
varsayımını doğrular. Günlerce süren seanslar boyunca, eğer doktorun zihninde hastanın
çocukluğu sırasında uğradığı bir engellemenin davranış bozukluklarına yol açtığı fikri
yerleşmişse, doktor seanslarda hastaya empoze ettiği yol haritasıyla bunu doğrulamaya çalışır.
Yani hastanın bu haritayı takip etmekten başka seçeneği yoktur. Ne zaman ki yoldan sapacak
olsa, doktor araya girip onu 'yola getirecek' sorular sorar, yönlendirir, yola sokar. Doktorun
hareket noktasını teşkil eden bir ön-kabul vardır, hastadan istenen bu kabule veya varsayıma
göre çizilmiş haritayı takip edip yolun sonunda varsayımı doğrulamasıdır. Çünkü tedavi buna
dayanır.
Anlamak ve tanımak, papaz veya psikiyatristin birinci derecedeki amacı değildir.
Günahkârların ve hastaların kilise veya kliniğe müracaat etmelerinin sebebi rahatlamaktır.
Aslında onlar kendilerini dinleyecek, dertlerini-sıkıntılarını paylaşacak birini arıyorlar. İnsan
anlattıkça içindeki cerahati atar, irin ve iltihabı kusar. Dertleşmek paylaşmaktır. Bu yüzden
kadınların pek sevdiği dedikodu fasılları veya erkekler arasındaki dertleşmeler -bunun bilinci
açıp her şeyin orta yere döküldüğü biçimi içki sofrasındaki muhabbettir- psikolojik sorunları
olanlara çok daha faydalı gelmektedir. Dedikodu ve gıybet bir tür derinlemesine mülakattır.
Oysa doğru olanı dedikodu ve gıybet yapmadan, gelenekte bolca iyi örneklerine rastladığımız
"sohbet meclisleri"dir. Sohbet meclislerinde hem paylaşma ve rahatlama vardır, hem anlama
ve tanıma süreçleri sonuna kadar işler haldedir.
Binnaz Toprak ve arkadaşları, Bacon ve psikiyatri doktorları gibi, bir varsayımdan hareketle
401 kişiyle derinlemesine görüşmüşlerdir. Ama mülakatın baskın karakteri, uluslararası insan
hakları izleme komitesi üyelerinin kullandığı yönteme yakındır. Onlar bir ülkede ağır bir
biçimde insan haklarının ihlal edildiği fikrinden ve bilgisinden emin olarak işe başlarlar; hak
ihlaline uğradığı bildirilen mağdurları bulurlar; onlara nasıl ihlale uğradıklarını uzun uzadıya
anlattırırlar; sonra ilgili yerlere ve kurumlara verilmek üzere raporlar sunarlar.
09 Şubat 2009, Pazartesi
Ali Bulaç
Download