editörden Beşir ATALAY Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kırıkkale Milletvekili BÜYÜK PARTİMİZİN BÜYÜK KONGRESİ Partimizin tek resmi yayın organı olan Türkiye Bülteni’nin bu sayısı “Ak Parti 5. Olağan Büyük Kongre” özel sayısı olarak sizlere sunulmaktadır. Zaten Türkiye Bülteni, Partimizin bir tarihi ve hafızasıdır. Böylece, bu önemli dönemecin de belgesi ve şahidi olmaktadır. Büyük Kongremiz hayırlı olsun, inşallah, hayırlara vesile olsun. Ak Parti kongreleri bir başka düzen ve heyecan içinde yapılır; diğer partilerin kongrelerine benzemez. İlk kongremizin heyecanını hatırlıyorum, 12 Ekim 2003 yılında, yine muhteşemdi. Rabbimize hamdolsun, Partimiz artık tam anlamı ile kurumlaştı, gelenekleri oluştu, kongre tecrübemiz de olgunlaştı. Bu kongremiz daha bir zenginlik içinde düzenleniyor, bu kongreye has yeniliklerimiz de var. Bu kongre için ilk defa Türkiye Bülteni Özel Sayısı’nı çıkardık; Ak Parti’nin kısa bir öyküsünü ve kongre tarihini bültenimizde göreceksiniz. Nice uzun ve zor yollardan, zor yıllardan geldiğimizin bir öyküsüdür bu aynı zamanda. Nice büyük başarıları milletimize yaşattığımızın da hatırlatmalarıdır denilebilir. Ayrıca, Türkiye Bülteni’nin bu sayısı içinde ilk defa ek bir kitapçık olarak, kongremize katılan yabancı konuklarımız için İngilizce olarak Ak Parti’nin, kuruluşundan bu yana bir öyküsü; Hükümet icraatları, gerçekleştirdiğimiz reformlar, geçtiğimiz yollar, başarılarımız, Partimizin kuruluş ilkeleri ve her yönü ile tanıtımı sunulmaktadır. “Sessiz Devrim” kitabımızın yeni bir baskısını bu büyük kongremiz için özel olarak bastırdık. Ak Parti olarak, Türkiye’de gerçekten bir Sessiz Devrim’i gerçekleştirdik. Ak Parti tarihi gerçek anlamda bir demokrasi mücadelesi tarihidir. Sessiz Devrim kitabı aslında bu demokrasi mücadelemizin bir öyküsü, bir envanteridir. Birçok ülkede çalkantılı halk hareketleri ile gerçekleştirilebilen bir demokrasi devrimi tamamen demokratik süreçler içinde, Parlamento tarafından ve tamamen hukukun içinde yöntemlerle; milletimizin iradesinin bir sonucu olarak ve sessizce gerçekleştirilmiştir. Sessizce desek de, bunları engellemek için karşımıza nice demokrasi ve hukuk dışı girişimlerin çıktığını ve nice badirelerden geçerek geldiğimizi biliyoruz. Bu büyük yürüyüşü ve başarıyı bize nasip eden Rabbimize hamdederiz, bugünlere gelmemizde büyük desteği olan milletimize şükranlarımızı sunarız. Bu kutlu yürüyüşte emeği olan; başta Kurucu Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan ve “Erdemliler Hareketi’nin” erdemli öncüleri olmak üzere herkese şükran ve minnet duygularımızı sunarız. Bir kutlu kadro ve ekip hareketi olan yürüyüşümüzün ikinci Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Genel Merkez’den, belde teşkilatları ve köy-mahalle temsilcilerine kadar bütün kadrolarına teşekkürlerimizi ve başarı dileklerimizi sunarız. Yine, ilk defa bu kongremizde daha uzunca bir tanıtım filmi hazırlanmıştır ve kongre başlangıcında sunulacaktır. Bu filmin özelliği; sadece yüzeysel bir kuruluş ve bugüne geliş tarihinden öte, kuruluşumuzdan bugüne köşe taşları denilebilecek bütün önemli gelişmeler anlatılmaktadır. Zaman hızla geçiyor; Partimizin kadroları içinde genç kuşaklar görevler alıyor, inanıyoruz kadrolarımız Ak Parti’nin kuruluş ilkeleri ve gelişim tarihini bilirler; ancak, biz yine de bütün bu süreci gayet etkili anlatmak, belgelemek ve yeni arkadaşlarımıza aktarmak durumundayız hatta bunu önemli bir görev ve vebal olarak görmekteyiz. Ak Parti’nin partilerden bir parti olmadığını, çok farklı bir parti olduğunu hatta sadece bir parti olmanın ötesinde Kutlu Bir Hareket olduğunu hepimiz ruhumuzun derinliklerinde hissetmeliyiz, bilinçlerimizde taşımalıyız. İlk defa kongre salonunda sunulacak yeni şarkılarımız var; eminim bunlar büyük sürpriz olacak, salonu sallayacak, dalga dalga ülkemize yayılacak, müthiş bir coşku seli oluşturacaktır. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Parti olarak ve Tanıtım ve Medya Başkanlığı olarak, böyle çok kritik bir dönemde yapılan 5. Olağan Büyük Kongre’mizin çok başarılı ve etkili bir muhteva ile gerçekleşmesi için pek çok çalışmayı birlikte yürüttük. Bütün dileğimiz; inşallah, 1 Kasım Genel Seçimleri’ne bu büyük kongremizden daha güçlü bir kararlılık ve heyecanla yola çıkmamıza katkı vermektir. 5. Olağan Büyük Kongre’mizde, aynı zamanda 1 Kasım Genel Seçimleri kampanyamız için ilk mesajlarımızı da vermiş olacağız. Yani, bir anlamda seçim çalışmaları için de ilk hareketi bu kongremizde vereceğiz. Bütün teşkilatlarımız ve delegelerimizle yenilenmiş, bilenmiş, tazelenmiş bir heyecanla Ankara’dan alana dağılacağız. 1 Kasım Genel Seçimleri’nin Partimizin ve Türkiye’nin geleceği için ne denli kritik ve belirleyici olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu belirleyici niteliğini ifadelere sığdırmak bile pek kolay değil. İnşallah, kongremizden öyle bir donanım ve dirilikle ülkemizin her köşesine dağılacağız ki, bu rüzgarla Ak Parti’nin yeni başarılarına imza atacağız. Selam olsun Kutlu Hareketimizin erdemli kadrolarına. Rabbim yolumuzu açık eylesin. Selam, Sevgi ve Dua ile… İÇİNDEKİLER AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 YIL 13 SAYI 91 AK PARTİ ADINA SAHİBİ BEŞİR ATALAY TANITIM VE MEDYADAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YRD. KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI? Türkiye seçime gidiyor. Hükümet kurma arayışları sona erdi. 45 günlük sürenin sonuna gelindi. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iade etti. 06-07 AK PARTİ’DE KONGRE VE SEÇİM HAZIRLIKLARI BAŞLADI Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Ak Parti’nin seçim takvimi çerçevesinde aday adayı başvurularının 31 Ağustos Pazartesi günü sabah 08.00’den itibaren başlayıp, 3 Eylül Perşembe günü saat 19.00’a kadar tamamlanacağını bildirdi. 14-15 “30 AĞUSTOS ZAFERİ, CUMHURİYETİN KAPILARININ ARALANDIĞI TARİHTİR” Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyona, devlet erkanının yanı sıra; şehit yakınları, gaziler, siyasiler, yargı mensupları, er ve sivil memurlar da dahil TSK mensupları, yabancı misyon şefleri, askerî ataşeler, STK temsilcileri, meslek kuruluşu temsilcileri, yazar, sanatçı, akademisyen ve gazeteciler olmak üzere farklı kesimlerinden yaklaşık bin 800 kişi katıldı. 30-31 Yayın Kurulu Nureddin Nebati Osman Doğan Süleyman Soylu Yasin Aktay Zeliha Akın Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Miray Ekeyılmaz Basın ve Halkla İlişkiler Betül Kaya Deniz Günhan Gözde Çekirdek Gürhan Kocaburak Ömer Arvas Sonkan Sıvalıoğlu Medya Takibi Erkan Ünal Kamil Okyay Fotoğraf Beşir Coşkun Sanat Yönetmeni Cem Şendaş Grafik Tasarım Gökmen Aktuğ Baskı ve Cilt Star Medya Yayıncılık A.Ş. TÜRKİYE’DE TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN “ÇÖZÜM SÜRECİ” Ak Parti hükümetleri, Türkiye’nin kronikleşen meselelerine el atmış ve Türkiye’yi ‘kendine özgü’ bir demokrasiden ‘ileri’, evrensel normlara uygun bir demokrasiye doğru taşıma iradesini ortaya koymuştur. 46-51 Türkiye Bülteni’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflar kaynak belirtilerek kullanılabilir. www.akparti.org.tr TÜRKİYE AKTÜALİTE ATLASI KADIN KONUKEVİ SAYISI ARTIYOR ÜNİVERSİTE HARÇLARINA BU YIL DA ZAM YOK YERLİ OTODA TEST AŞAMASINA GEÇİLDİ Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadına karşı ayrımcılığı önleme, kadın haklarını koruma ve geliştirme, kadınların toplumsal yaşamın her alanında hak ve fırsatlara eşit olarak erişimlerini sağlama ve şiddetle mücadele alanlarında çalışmalarını sürdürüyor. 2002’de 8 kadın konukevi toplam 170 kapasiteyle hizmet verirken, Mayıs 2015 itibarıyla 96 kadın konukevinin toplam kapasitesi 2 bin 605’e yükseldi. Şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınlar ve beraberindeki çocukları hiçbir ayrım yapılmaksızın konukevine kabul ediliyor. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında yükseköğretim kurumlarında öğrenci katkısı olarak alınacak katkı payları ve öğrenim ücretlerinin tespitine dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, yeni eğitim öğretim yılında üniversitelerde öğrenim görecek öğrencilerden birinci öğretim ve açık öğretimde katkı payı tutarları ile ikinci öğretim ve uzaktan öğretim öğrencilerinin öğrenim ücretlerine bu yıl da zam yapılmayacak. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yerli otomobile ilişkin 3 prototipin şu anda TÜBİTAK’ta hazır olduğunu ve test çalışmalarının başladığını bildirdi. Bakan Işık açıklamasında şunları kaydetti: “Araçları bizzat ben kendim de gördüm, hatta test ettim. Şimdi TÜBİTAK’ın kendi yaptığı gelişmeler, bu araçlara uygulanacak. Bugüne kadar otomobildeki TÜBİTAK’ın birikimi bu araçlar üzerinde uygulanacak. Her alanda bu prototiplerin geliştirilerek, 2020 öncesinde inşallah başta ülkemiz kullanıcısı olmak üzere bütün dünya kullanıcılarına olabilecek en iyi, en uygun ve en ekonomik şartlarda sunulması için çalışma yürüyecek. Şu anda 4 prototipin 3’ü hazır, testler başladı. İnşallah önümüzdeki günlerde bazı fotoğrafları sizlerle paylaşabiliriz.” BİN YILIN SESİ TÜRKÇE BAYRAMI DAEŞ’E HAVA OPERASYONU TÜRKİYE’NİN İLK ULUSLARARASI BİYOTIP VE GENOM MERKEZİ AÇILIYOR Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen “1000 Yılın Sesi Türkçe Bayramı Programı” dünyanın dört bir yanında Türkçe öğrenen gençleri bir araya getirerek gerçekleştirildi. 34 ülkede 42 merkezle dünyanın birçok yerinde Türkiye’nin ve Türkçenin tanıtımını gerçekleştirmek için kültürel etkinlikler yapan Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin marka değerini daha yükseğe taşımak amacıyla etkinlikler düzenledi. Bu amaçla İstanbul Ülker Sports Arena’da gerçekleştirilen programda, 60’a yakın ülkeden katılım sağlandı ve dünyanın dört köşesinde Türkçe öğrenen gençler bir araya gelerek, dünyaya Türkçe ile barış, sevgi, dostluk mesajları verdi. ABD öncülüğünde DAEŞ ile mücadele kapsamında oluşturulan Doğal Kararlılık Operasyonları Ortak Görev Gücü’nden yapılan açıklamaya göre, DAEŞ’e karşı yapılan operasyonlarda Bahreyn, Kanada, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD’nin yanı sıra Türkiye’den savaş uçakları da ilk kez yer aldı. Açıklamada, Haseke yakınlarındaki dört saldırıda DAEŞ’in iki taktik biriminin, üç yer altı sığınağının ve birer hava savunma topçu mevzisi, muhabere pozisyonu ile roket fırlatıcısının imha edildiği kaydedildi. Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında, Türk savaş uçaklarının koalisyona ait savaş uçaklarıyla Suriye’de belirlenen DAEŞ hedeflerine karşı ortak hava harekatı gerçekleştirmeye başladığını duyurdu. Türkiye’nin ilk uluslararası biyotıp ve genom merkezi Kalkınma Bakanlığı’nın desteğiyle, Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde, 10 Eylül’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açılması planlanıyor. Açılışa, ulusal ve uluslararası düzeyde birçok kuruluş ve ünlü bilim insanının yanı sıra hekim, eczacı, moleküler biyolog, bilişimci ve akademisyenler, sanayici ve girişimciler, teknoloji profesyonelleri, tıp ve yaşam bilimleri alanında öğrenim gören üniversiteliler ile uzmanlık ve doktora öğrencileri başta olmak üzere yaklaşık bin kişinin katılması bekleniyor. Merkezde kanserden kuş gribine, Kırım Kongo kanamalı ateşinden tüberküloza kadar pek çok hastalığa çare aranacak. Kanser tedavisinde kullanılan akıllı ilaçlar üretilecek. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 DÜNYA AKTÜALİTE ATLASI LÜBNAN’DA ÇÖP KRİZİ GÜNEY SUDAN’DA BARIŞ MISIR’DA DARBEDEN SONRA İLK SEÇİM Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki tek çöp toplama şirketinin greve gitmesinden sonra sokaklarda oluşan dağ gibi çöpler, halkın sağlığını tehdit ediyor. Sık sık elektriklerin kesilmesi ve hayat pahalılığından şikayetçi olan halk siyasi kriz çıkardı ve hükümeti protesto etmeye başladı. Sosyal medya üzerinden başlatılan “kokunuz çıktı” kampanyasına öncülük edenler ve sivil toplum kuruluşlarının çağrısıyla bir araya gelen binlerce Beyrutlu, Lübnan bayrakları taşıyarak Riyad esSulh Meydanı’nda da binlerce kişi çöp krizini protesto etti. 2011 yılında Sudan’dan bağımsızlığını kazanan Güney Sudan’ın ilk cumhurbaşkanı, yardımcısının darbe hazırlığında olduğunu savunarak 2013 Temmuz’unda hükümeti ve cumhurbaşkanı yardımcısını görevden almıştı. Cumhurbaşkanı yardımcısı bu iddiayı reddetse de hükümet güçlerine karşı çarpışan isyancı güçleri oluşturmuştu. 20 aydan beri devam eden ve yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü tahmin edilen bu çatışmalarda sona gelindi. İsyancı güçlerin lideri eski cumhurbaşkanı yardımcısı barış anlaşmasını 17 Ağustos’ta imzalamış ve gözler Güney Sudan yönetimine çevrilmişti. Etiyopya’nın başkenti Addis Adaba’da Güney Sudan Cumhurbaşkanı barış anlaşmasını imzaladı. Mısır’da darbenin ardından ilk defa yapılacak genel seçimin birinci turu 1819 Ekim, ikinci turu ise 22-23 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin devrildiği halk ayaklanmalarının ardından yönetimi devralan Yüksek Askeri Konsey Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi, Temsilciler Meclisi’ni feshetmişti. Askeri darbenin ardından cumhurbaşkanlığı makamına atanan Adli Mansur da Temsilciler Meclisi olmadığı için yasama yetkisi verilen Şura Meclisi’ni 15 Temmuz 2013’te feshetmişti. Darbenin ardından yönetime gelen Cumhurbaşkanı Sisi, parlamento olmadığı için, göreve geldiği tarihten beri yasama yetkisini elinde tutuyor. BEYAZ SARAY AB’YE TÜRKİYE’Yİ ÖRNEK GÖSTERDİ SUUDİ ARABİSTAN’DA KADINLARA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI MISIR DENİZİ’NDE DOĞALGAZ BULUNDU Afrika ve Ortadoğu’dan gelen göçmenler son dönemde Avrupa ülkeleri için krize dönüştü. Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, AB ülkelerindeki göçmen krizinde Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik çabalarını örnek göstererek, “Bu kişiler, tehlikeli ortamlardan kaçıyorlar. Türkiye, bir milyondan fazla Suriye’deki şiddetten kaçan insanı kabul eden bir ülke. Türk hükümeti ve Türk halkı sığınmacılar için ciddi kaynaklar aktardı. Evlerinden uzaktaki bu insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı.’’ diye konuştu. Suudi Arabistan’lı kadınlar ilk kez hem aday hem de seçmen olarak seçime katılabilecek. 12 Aralık 2015 tarihinde belediye seçimleri için sandık başına gidecek olan Suudi Arabistan’lı seçmenlerin kayıt işlemleri başladı. 2011 yılında bir önceki Kral Abdullah Bin Abdulaziz 25 Eylül 2011’de, Suudi kadınların şeri kurallar çerçevesinde seçmen ve aday olarak 2015 seçimlerine katılması sağlanmıştı. Kadınların seçimlere katılma hakkının, yeni Kral Selman Bin Abdulaziz’in, önceki kralın başlattığı reformları hızlandırması olarak yorumlanarak olumlu tepkiyle karşılandı. İtalyan enerji firması Eni, Mısır Denizi’nde 5.5 milyon varile eşdeğer doğal gaz rezervi bulduğunu açıkladı. Şirket, rezervin dünyanın en büyük doğal gaz yatağı keşiflerinden biri olduğunu ve Mısır’ın onlarca yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılamasına yardımcı olacağını belirtti. Yetkililer bu keşfin Mısır’ın enerji alışkanlıklarını ve bağımlılığını değiştireceğini belirtti. Haziran ayında Mısır Petrol Bakanlığı ile Eni arasında 2 milyar dolarlık bir enerji keşfi anlaşması imzalanmıştı. 5 KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI? Ak Parti’nin muhalefet partileri ile yoğun temasları sonuç vermedi. Tüm seçim kampanyalarını Ak Parti karşıtlığı üzerine kuran ve sandığın mesajını doğru okuyamayan muhalefet partileri ile yoğun temaslar sonuç vermedi. Koalisyon hükümeti kurulamayınca anayasanın öngördüğü seçim hükümeti kuruldu. Başbakan Davutoğlu: “Tüm partilerle görüştüm. Hiçbir partiyi siyasetin dışında görmek doğru değil.” Türkiye seçime gidiyor. Hükümet kurma arayışları sona erdi. 45 günlük sürenin sonuna gelindi. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iade etti. Ak Parti 7 Haziran akşamından itibaren sandığın mesajını okudu, milletin kararına saygı duydu ve bu kararın gereklerini yerine getirmek için büyük çaba sarf etti. 7 Haziran’dan sonra MYK, MKYK ve Bakanlar Kurulu’nda istişareler yapıldı. CHP ile hangi konularda uzlaşı sağlandı? CHP ile yapılan ve 35 saat süren görüşmelerde, özgürlükçü Anayasa, seçim barajının düşürülmesi, Seçim Kanunu’nda yapılacak değişiklikler, iç tüzükte yapılacak değişiklikler, HSYK’da özellikle hakimler ve savcıların ayrılması gibi birçok konuda anlaşılan unsurlar vardı. Muhalefet partileri seçim kampanyalarını Ak Parti karşıtlığı üzerine kurdular Ak Parti 7 Haziran’dan itibaren milletin verdiği görevi yerine getirmek için muhalefet partileri ile yoğun temaslarda TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 bulundu. Ancak tüm seçim kampanyalarını Ak Parti karşıtlığı üzerine yapan muhalefet partilerinin sürece dahil olmaları kolay olmadı. Hemen seçimin ertesinde yüzde 60’lık blok söylemleri başladı. Ak Parti ile bir koalisyon yapma düşünceleri zaten yoktu. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağız” dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı Ak Parti’nin neler yapması gerektiği ile ilgili açıklamalarda bulundu. CHP ise yüzde 60’lık bloktan bahsetti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Haziran’da Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “Hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor” dedi. Üç muhalefet partisinden de arka arkaya seçimden birinci parti olarak çıkan Ak Parti’yi koalisyon denkleminin dışında bırakan açıklamalar gelmesine rağmen Ak Parti, ilk günden beri erken seçim imasında bulunmadı ve milletin verdiği görevi yerine getirecek bir koalisyon hükümeti arayışında oldu. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, 9 Temmuz’da hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldıktan sonra 13 Temmuz’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile 14 Temmuz’da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile 15 Temmuz’da da HDP eşbaşkanlarıyla görüştü. Neden koalisyon kurulmadı? 7 Haziran Seçimleri’nde vatandaşa yapacaklarını anlatmak yerine Ak Parti’ye karşı bir propaganda yürütmeyi seçen muhalefet partileri seçimin hemen ardından yaptıkları açıklamalar ile koalisyona kapılarını kapattılar. Kemal Kılıçdaroğlu: “Hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor.” Devlet Bahçeli: “Birinci koalisyon modeli, baştan bu yana birliktelikleri devam eden AKP-HDP arasında olması lazımdır. 2. bir koalisyon modeli. AKP-CHP ve HDP.” Selahattin Demirtaş: “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağız.” Ak Parti dışında bir koalisyon hükümeti mümkün müydü? Seçim süresince propagandalarını Ak Tarih: 7 Haziran Yer: Ak Parti Genel Merkezi Başbakan Davutoğlu: “Yüce milletimizin kararı her şeyin üstündedir. O kararın gereği her şartta yerine getirilecektir. Kimsenin bundan şüphesi olmamalıdır. veya CHP koalisyonunun olabileceği kanaati ortaya çıktı. Bu temelde de bütün partilerle, üç partiyle de görüşeceğiz ama yoğunluğu bu iki partiye vererek netice almaya çalışacağız” dedi. Parti karşıtlığı üzerine kuran, “Oy verin gitsinler” gibi sloganlar kullananlar seçim sonrasında bir araya gelemedi. Kampanyalarını sadece Ak Parti’yi iktidardan indirmeyi amaçlayan muhalefet partileri hesap etmedikleri sandığın mesajıydı. Millet sandıkta üç mesaj verdi. 1- Ak Parti’yi ben en büyük parti yapıyorum dolayısıyla hükümeti kurma ve Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu ona yüklüyorum. Ak Parti gereğini yap. bloktan bahsedenler, yüzde 60’lık bloğu bir araya getiremedi. 10 Temmuz 2015 Başbakan Davutoğlu, “İstişarelerimizi yaptık parti kurullarında, teşkilatımızda, tabanımızda. İstişareler neticesinde MHP 13 Temmuz 2015 - CHP Koalisyon görüşmeleri başladı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Ak Parti Genel Başkanı Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Merkezi’ne, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ile geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na görüşmede, CHP Genel Başkan Yardımcıları Haluk Koç, Selin Sayek Böke ve Faik Öztrak ile İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi eşlik etti. 2- Bu sefer 12 yıl gibi değil, yeni bir hükümet kurarken diğer partilerle de görüşerek bunu kur, bir ortaklık kur. 3- Çok olumlu işler yaptın ama bazı eksiklikler olabilir bu 13 yıl içinde ortaya çıkmış. Bununla ilgili kendine çeki düzen ver. Tüm mesajları doğru okuyamayan muhalefet partileri Ak Parti’nin sandıktan birinci ve en büyük parti olarak çıktığını göz ardı etti. Milletin Ak Parti’ye verdiği görevi görmek istemedi. Yüzde 60’lık Kemal Kılıçdaroğlu: “Hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor” 7 saygı duyduğumuz bir görüştür ama yine karşılıklı olarak bundan sonrasıyla ilgili de görüş teatisinde bulunduk. Arkadaşlarımızın temas halinde olmalarının faydalı olacağı hususunda mutabık kaldık.” “Her an ülke meseleleri konusunda, o da ben de şunda mutabık kaldık; Türkiye’nin hükümetsiz bırakılmaması lazım. Sayın Bahçeli de aynı kanaatte biz de. Güçlü bir hükümet kurulması lazım. O da aynı kanaatte biz de aynı kanaatteyiz.” “Bunlarda mutabık kalınca demek ki her an görüşebileceğimiz durumlar, şartlar oluşabilir. Bütün bunları değerlendireceğiz.” “Cumhurbaşkanlığı konusu hiç gündeme gelmedi. Daha çok Türkiye’nin uluslararası bu kriz ortamında Türkiye’nin geleceği, bekası, ülkemizin bu anlamda karşı karşıya kaldığı riskler hususunda konuyu ele aldık.” Devlet Bahçeli: “Birinci koalisyon modeli, baştan bu yana birliktelikleri devam eden AKP-HDP arasında olması lazımdır. 2. bir koalisyon modeli, AKP-CHP ve HDP.” 13 Temmuz 2015 - CHP Başbakan Davutoğlu: Mutabık kalınmış bir koalisyonun müzakereleri değil bunlar. Bunlar, bir müzakere öncesinde, tarafların birbirini doğru anlamalarını temin edici ön görüşmeler. Bir yanlış anlaşılma varsa bunun giderilmesi, istikşafi, yani karşılıklı keşfetmeye ve muhtemel bir müzakere, bir hükümet ortaklığı müzakeresi başlayacak zemin varsa, müzakere ondan sonra başlayacak. O da ikinci turda ortaya çıkacak bir durum.” “Cumhurbaşkanımız beni görevlendirdi, ben o görev ile ziyareti yapıyorum. Yani beni görevlendiren makamı tartışma konusu açıldığında o sürecin bu sefer meşruiyeti tartışmaya başlanır. Görevi veren makamın meşruiyetini tartışmak bu sürecin doğasına aykırı.” “Hükümeti kurduğum güne kadar partilerle aynı mesafeyi korumaya özen göstereceğim. Çünkü her birisi milletimizin belli bir kesiminden, belli bir oranından temsil yetkisi almış partilerdir. Hepsiyle o anlamda ilişkilerimizi sürdüreceğiz” TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 14 Temmuz 2015 – MHP Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Ak Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri kapsamında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile bir araya geldi. Bahçeli’nin TBMM’deki makamında gerçekleşen görüşmede, Başbakan Davutoğlu’na Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ak Parti Genel Sekreteri Haluk İpek, Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Ak Parti Antalya Milletvekili Lütfi Elvan ve Ak Parti Ankara Milletvekil Ertan Aydın; Bahçeli’ye ise Grup Başkanvekili Oktay Vural, Genel Başkan Yardımcıları Kenan Tanrıkulu ve Semih Yalçın, Genel Sekreter İsmet Büyükataman ile Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Kalaycı eşlik etti. 14 Temmuz 2015 – MHP Başbakan Davutoğlu: “Bize, kendilerinin hükümet ortaklığı konusunda, böyle bir ortaklık çalışmasında bulunmama yönünde bir yaklaşım içinde olduklarını ifade ettiler. Tabii bu MHP’nin ve Sayın Bahçeli’nin kendi tutumları itibarıyla 15 Temmuz 2015 – HDP Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ ile bir araya geldi. Başbakan Davutoğlu, HDP Genel Merkezi’nde yapılan görüşmeye, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile geldi. Görüşmede Demirtaş ve Yüksekdağ’a ise İdris Baluken, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ile MYK üyesi Zeynep Karaman eşlik etti. 15 Temmuz 2015 – HDP Başbakan Davutoğlu: “HDP’nin de 80 milletvekiliyle TBMM çatısı altına girmiş olması, Türkiye için de HDP için de bir şans olarak görülebilir. Bu şansı doğru kullanmak lazım. Bu şansı doğru kullanmak demek, demokrasiyle şiddet arasına açık bir tavır koymak demektir, bu ayrımı açık şekilde yapmak demektir.” “Barış esas ise meşru güçler dışında hiç kimse silahlı bir unsur olarak, barışı tehdit edici bir unsur olarak ülke topraklarında barınamaz. Dolayısıyla gelin, HDP olarak silahlı gruplara karşı, her türlü şiddete karşı, silahlanmaya karşı bir tavır sergileyin. Bu hem Türkiye siyaseti için faydalı olacaktır, hem HDP’nin Türkiyelileşme düşüncesi ve barış prensibinin de içini dolduracaktır.” “Bir taraftan barış söylemini dile getirip, diğer taraftan askeri baraj, askeri yol gibi yeni kavramlar üreterek birilerinin yaptığı terörü, şiddeti meşrulaştırmak, size de bize de ülkeye de fayda getirmez.” “Türkiye’de seçimler olmuşsa kamu düzeni sayesinde olmuştur. Türkiye’de demokrasi korunacaksa kamu düzeni olacak. Demokrasinin korunması konusunda bütün siyasi partilerin aynı hassasiyeti göstermesi lazım. Bunları açık yüreklilikle konuşma imkanı bulduk.” 21 Temmuz 2015 21 Temmuz’da CHP ile koalisyon görüşmeleri başladı. Heyetler 24-28-30 Temmuz, 1-3 Ağustos tarihlerinde toplam beş görüşme gerçekleştirdiler. Her görüşmenin ardından iki heyetin temsilcileri görüşmeleri hakkında basına bilgi verdi. İlk görüşmenin ardından Kültür ve Turizm Eski Bakanı Ömer Çelik yaptığı basın açıklamasında şu bilgileri verdi: “Bugün itibariyle Haluk Koç Bey ile 1 saat 40 dakikaya yakın hem çeşitli meseleler üzerine konuştuk, gayet pozitif bir havada, hem de yönteme ilişkin mutabık kaldık. Bir-iki gün içerisinde bizim toplantılarımız var, onların toplantıları var, heyetlere karar verilecek ve heyetler en geç hafta sonuna doğru ya da bir aksilik olması halinde, hafta başında bir araya gelmiş olur. Sürecin kendisi Türk siyaseti açısından sonuç kadar kıymetlidir. Sonuçta müzakerelere geçilme kararı verilir ya da verilmez. Bunun her ikisi de mümkün ama bunu çözümün içinde göreceğiz. Bugün görüşmemiz, bir bakıma sürecin kodlarını, koordinatlarını ve standartlarını belirlemeye dönük bir görüşme oldu.” 3 Ağustos’taki son toplantının ardından heyetler raporlarını genel başkanlarına ilettiler. Sürecin nasıl devam edeceği hakkında Kültür ve Turizm Eski Bakanı Ömer Çelik, şöyle konuşmuştu: “Bize verilen görev çerçevesinde, üstünden geçmemiz gereken bütün konu başlıklarını tamamlamış bulunuyoruz. Hepsi tamamlandı. Heyetler olarak, genel başkanlarımıza ve partilerimizin yetkili kurullarına gerekli sunumu yapacak duruma gelmiş durumdayız. Bütün bu sonuçları genel başkanlarımıza arz edeceğiz. Biz genel başkanımıza bu bilgileri vereceğiz. Kendisi, ‘partinin yetkili Selahattin Demirtaş: “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağız.” kurullarıyla birlikte bunları değerlendireceğini’ söylemişti, o süreç şu andan itibaren kendisinin takdir ettiği bir takvim içerisinde gerçekleşecektir.” Başbakan Davutoğlu: Başbakan Ahmet Davutoğlu, tüm koalisyon görüşmelerinin ardından, Başbakanlık’ta yaptığı basın toplantısında şöyle konuştu: “Şimdi 7 Haziran Seçimleri sonrasında anayasanın öngördüğü şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçimleri yapıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi içinden son derece vakur, karşılıklı saygı içinde cereyan eden bir rekabetle, İsmet Yılmaz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak seçildi. Başkanlık Divanı oluştu ve arkasından da Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkanlık Divanı’nın oluşmasını müteakiben yine anayasanın çizdiği çerçevede bendenizi hükümet kurmakla görevlendirdi. 9 Temmuz’dan sonra yoğun bir şekilde hükümet kurma çalışmalarına başladım. 13-14-15 Temmuz’da Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi liderleri ve HDP eşbaşkanlarıyla görüştüm.” Deniz tükenene kadar her şeyi denedik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo- ğan’dan seçim hükümetini kurma görevini alan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık’ta düzenlediği basın toplantısında 7 Haziran seçimlerinin ardından yaşanan gelişmeler, koalisyon görüşmeleri ve bugün nasıl gelindiği hakkında bilgi verdi. Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Deniz tükenene kadar her şeyi denedik. Ben şahsen bunu milletime olan bir borcum olarak ifade ediyorum, denemediğim yol ve yöntem kalmadı ve her aşamada da milletimizi açık ve net bir şekilde bilgilendirdim. Bunun üzerine, 45 günün dolmasını müteakip dün yine anayasanın 114 ve 116’ncı maddeleri gereğince, Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclis Başkanı’yla yaptığı görüşme sonrasında, ülkeyi erken seçime götürmekten başka bir çare olmadığı kanaati hasıl olduğundan, erken seçim kararı aldı ve bu sabah da bir yönetim boşluğu olmaması bağlamında görevi bana tevdi ederek geçici Bakanlar Kurulu’nu kurmamı ve anayasanın 114 ve 116’ncı maddeleri çerçevesinde bir an önce o çerçevenin çizdiği rota içinde, bu vazifeyi tekmil ederek, hükümet boşluğuna yol açmadan, ülkeyi sükûnetle ve suhuletle seçimlere götürme 9 konusunda adım atmamızı bildirdi. Bu çerçevede bugün yeni bir görev almış bulunuyorum. Tekrar söylüyorum; bu görev bir koalisyon hükümeti kurma görevi değildir. Bu görev, Ak Parti’yle diğer siyasi partiler arasında bir müzakere süreci başlatma görevi de değil. Bu müzakereler yapıldı, keşke netice alınmış olsaydı.” Sonuç alınamayan koalisyon görüşmelerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a görevi iade etiğini belirten Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Daha sonra koalisyon imkânı kalmayınca Sayın Cumhurbaşkanımıza bildiğiniz gibi geçen Salı günü iade ettim. Daha sonra da Perşembe günü bu kez yine böyle bir anayasal zorunluluk olmasın diye, Cumhurbaşkanımızın herhangi bir karar almak zorunda kalmamasını teminen bütün siyasi liderlere bir çağrıda bulundum ve dedim ki; mademki bir koalisyon hükümeti oluşamadı, gelin hep beraber Meclis’te ortak karar alalım ve sorumluluklarını yerine getirmiş liderler olarak halka TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 birlikte gidelim, rekabet edeceğiz ama, el ele gidelim, hiç gerekmemiş olan bir zorunluluğu hayata geçirmeyelim. Ama maalesef Perşembe günü yaptığım bu çağrılar da karşılık bulmadı. Eğer bulmuş olsaydı, bugün anayasal zorunluluk olarak ortaya çıkan durum olmayacak ve dört parti, üç parti hatta iki parti anlaşıp birlikte bir seçimin kapısını aralayıp birlikte milletin huzuruna gitme imkânı bulacaklardı.” “7 Haziran’dan beri bir yönetim boşluğuna izin vermedik” “Son olarak milletimize bir kez daha çağrıda bulunmak istiyorum. Evet, kritik süreçlerden geçiyoruz, 7 Haziran Seçimleri’nin ortaya çıkardığı tablo içinde bir hükümet çıkartmak mümkün olmadı ama 7 Haziran’dan bu yana da ülkede bir yönetim boşluğuna izin vermedik, herkes mutmain olmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk uygulaması “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk uygulamasıyla karşı karşıyayız, ilk kez böyle bir uygulama olacak. Onun için, son iki gün içinde gerek partimizle, gerek diğer akademik hayattaki anayasa hukukçularıyla, hukuk formasyonuna sahip, kanaatine güvendiğim bütün uzmanlarla istişare yaptım, dün gece geç saatlere kadar değişik görüşleri, değiş mütalaaları aldım. Teamüle çok önem veren biri olarak yanlış bir teamülün başlamasına önayak olmak istemem. Geldiğimiz noktada anayasanın 114 ve 116’ncı maddelerin getirdiği çerçevede hareket etmek hepimizin üzerine bir borç.” Anayasal çizgiyi ve süreci kararlılıkla işleteceğiz. Milli iradeye kesinlikle saygılı bir şekilde, ülkenin yönetim boşluğu içine düşmeksizin, seçimlere gitmesi için elimizden geleni yapacağız. Burada daha öncede zikrettiğim gibi puslu havalarda ortaya çıkan bazı şer odaklarına kesinlikle fırsat vermeyeceğiz. Alınması gereken devlet tedbirlerini, siyasi ve ekonomik istikrar için alacağız. Güvenlik ve sükûnet içinde seçime gidilebilmesi için de terörle mücadele dahil olmak üzere yürüttüğümüz çalışmalardan hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz. Sonuçta millet ne derse o olur, hayrolsun diyoruz.” TÜRKİYE SEÇİME GİDİYOR Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmet Yılmaz ile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. ve 116. maddelerinin kendisine verdiği yetkiye istinaden, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Hükümet kurulması için gereken 45 günlük sürenin sona ermesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa gereği seçimin yenilenmesi yetkisini kullanmak için TBMM Başkanı Yılmaz ile istişari görüşme yaptı. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden açıklama yapıldı. Açıklamada, 7 Haziran’daki 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında, TBMM Başkanlık Divanı seçiminin tamam- landığı 9 Temmuz’dan itibaren, Anayasa’da öngörülen süre zarfında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı görevlendirmenin ardından, tüm siyasi partilerle gerçekleştirilen temaslara rağmen Bakanlar Kurulu’nun kurulamadığı ve mevcut şartlarda da kurulamayacağının ortaya çıktığı kaydedildi. Bu nedenle, seçimlerin yenilenmesi kararının alınması zaruretinin hasıl olduğunun bildirildiği açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz ile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. ve 116. maddelerinin kendisine verdiği yetkiye istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermişlerdir” ifadesine yer verildi. Resmi Gazete’de yayımlandı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine yönelik kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında “Başbakanlığa” başlığıyla yer alan kararda, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin yapıldığı 9 Temmuz 2015 tarihinden itibaren kırkbeş günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile istişare edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiği belirtildi. 11 101 BİN SINIF ‘AKILLANDI’ Fatih Projesi kapsamında dağıtımı yapılacak 347 bin 367 “Akıllı Tahta”dan 101 bin 644’ü okullara gönderildi. Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında dağıtımı yapılacak 347 bin 367 “akıllı tahta”dan 101 bin 644’ünün kurulumu tamamlandı. Kalan 245 bin 723’ünün kurulumlarının ise yıl sonu itibarıyla bitirilmesi planlanıyor. Protokol kapsamında okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademesinde 45 bin 653 okuldaki 432 bin 288 dersliğe birer adet etkileşimli tahta ve her okula birer adet A3 veya A4 çok fonksiyonlu yazıcı ile doküman kamera alımı ve kurulumu planlandı. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, bilişim teknolojileri altyapısının tamamlanması, öğrencilerin bilgi ve iletişim teknolojisini kullanma yetkinliğinin artırılması, bilgi ve iletişim destekli öğretim programlarının geliştirilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile 2010’da iş birliği protokolü imzalandı. Bu kapsamda birinci faz olarak 3 bin 657 okula, 84 bin 921 sınıfa etkileşimli tahta ve 3 bin 657 doküman kamera ve A3-A4 yazıcı kurulumu gerçekleştirildi. 2012’de proje için 414 milyon 600 bin 354 lira ödendi. Ayrıca FATİH Projesi kapsamında MEB’e bağlı 110 merkeze uzaktan eğitim sınıfı kurulumu tamam- TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 landı, 2013’te proje için 21 milyon 817 bin 20 lira ödendi. İkinci faz olarak da 2014 ve 2015 yıllarında MEB’e bağlı 41 bin 996 okula, 347 bin 367 sınıfa etkileşimli tahta ve 41 bin 996 A3-A4 yazıcı alımı ve kurulumu yapılması için yüklenici firmalarla 2014’te sözleşmeler imzalandı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı FATİH Projesi için bugüne kadar 600 milyon liranın üzerinde ödeme yaptı. 2015 ve 2016 için de sözleşmeler gereği 900 milyon liraya yakın ödeme yapılması planlanıyor. MEMURA 2016 İÇİN YÜZDE 6+5 ZAM Kamu görevlilerinin 3. dönem toplu sözleşme görüşmelerinde, Kamu İşveren ile Kamu Görevlileri Sendikaları heyetleri arasında anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre, kamu görevlilerine ve memur emeklilerine 2016 için yüzde 6+5, 2017 için yüzde 3+4 oranında zam yapılacak. Kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği 3. dönem toplu sözleşme görüşmelerinin son toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Reşat Moralı Toplantı Salonu’nda gerçekleşti. Görüşmede, Kamu İşveren Heyeti’ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’ne Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın başkanlık etti. Toplantıya, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen, yetkili sendikaların temsilcileri ve ilgili bürokratlar katıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik yaptığı konuşmada, toplu sözleşme görüşmelerinin yaklaşık 3 milyon kamu görevlisi ile 2 milyonu bulan memur emeklisini ilgilendirdiğini söyledi. Görüşmelerin anlaşmayla sonuçlandığını açıklayan Çelik, kamu görevlilerine ve memur emeklilerine 2016 için yüzde 6+5, 2017 için yüzde 3+4 oranında zam yapılacağını bildirdi. 13 AK PARTİ’DE KONGRE VE SEÇİM HAZIRLIKLARI BAŞLADI Kongremiz bir anlamda seçim startımız da olacak. Seçimle ilgili ilk mesajlarımızı bu büyük kongremizde vermiş olacağız. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Ak Parti’nin seçim takvimi çerçevesinde aday adayı başvurularının 31 Ağustos Pazartesi günü sabah 08.00’den itibaren başlayıp, 3 Eylül Perşembe günü saat 19.00’a kadar tamamlanacağını bildirdi. Atalay, Ak Parti Genel Merkezi’nde yapılan MYK ve MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Ak Parti’nin bütün seçim çevrelerinde seçime katılma kararı aldığını belirterek, bunu Yüksek Seçim Kurulu’na bildireceklerini kaydetti. Aday tespit ve sıralamasıyla ilgili daha önce de olduğu gibi yine merkez yoklamasıyla adaylarını belirleyeceklerini ifade eden Atalay, şunları söyledi: “Burada önemli bir husus başvurularla ilgili. Başvuruları, aslında hafta sonu olmasa, başlatacaktık. Pazartesi, 31 Ağustos’ta aday adaylığı başvuruları başlayacak partimizde. Kısa bir süre, dört gün, 3 Eylül Perşembe akşamına kadar. Yani 31 Ağustos Pazartesi günü sabah 8.00’de başlayacak, 3 Eylül Perşembe günü saat 19.00’a kadar aday adaylığı başvuruları tamamlanmış olacak. Bunu özellikle süre kısa getirenlerden herhangi bir ödeme alınmayacak” dedi. Atalay, aday adaylarının başvurularını genel merkeze yapabilecekleri gibi herhangi bir il başkanlığına da yapabileceklerini ifade etti. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Atalay, partisinin aday belirleme sürecine ilişkin de “Komisyonlar kurulacak, değerlendirmeler yapılacak. Yüksek Seçim Kurulu biliyorsunuz son aday listelerinin teslimi olarak 18 Eylül akşamını verdi. Dolayısıyla bütün çalışmalar tamamlanacak ve 18 Eylül akşamına kadar partiler Yüksek Seçim Kurulu’na aday listelerini sunmuş olacaklar. Sonra onun denetlenmesi, kesin listelerin yayınlanması var. Ama partiler için önemli olan 18 Eylül tarihi” diye konuştu. Yeni düzenlemeyle, 3 dönem kuralına takılan ve 25. dönemde aday olmayan isimler 26. dönem milletvekilliği için başvurabilecek. 3 dönem kuralı Ak Parti’nin 12 Eylül’deki büyük kongresinin de MKYK ve MYK’da ele alınan diğer bir konu olduğunu belirten Atalay, bu kongreye ilişkin kararın bir önceki MKYK toplantısında alındığını anımsattı. olduğu için ifade etmek istiyorum. Bir de biliyorsunuz kamu görevlileri ile ilgili bir takvim vardı, onu Yüksek Seçim Kurulu açıklamıştı. Ben de bunu hatırlatma babında tekrar edeyim. 31 Ağustos Pazartesi günü akşamına kadar kamu görevlilerinin istifa etmesi gerekiyor. Onların süresi daha kısa, bu sık takvim içinde bütün bu işlemlerin yapılması gerekiyor.” “Engelli adaylar ödeme yapmayacak” Aday adaylarından başvuru ücreti olarak 7 Haziran Seçimi’ndeki uygulamayı sürdüreceklerini dile getiren Atalay, “Erkek adaylar 5 bin lira ödeyecek, kadın adaylar 2 bin 500 lira ödeyecek. Engelli adaylar ödeme yapmayacaklar. Onların engellilik tespiti gerekiyor. O raporları Bugün de kongreye ilişkin hazırlıkların gözden geçirildiğini ifade eden Atalay, “Teşkilat başkanımız kongre hazırlıklarıyla ilgili bilgi verdi. O da hızla yürüyor. O konuda herhangi bir sorun yok. Bütün birimlerimiz, kongreye hazırlanıyor. Onun hem hukuki boyutları var hem tabii yapılacak etkinlikler var. Kongremiz bir anlamda seçim startımız da olacak. Seçimle ilgili ilk mesajlarımızı bu büyük kongremizde vermiş olacağız. O yönde de çalışmalarımız var. Kongremizin söylemi, billboard, orada dağıtacağımız dokümanlar vesaire, o çalışmalarımız da yoğun şekilde devam ediyor” dedi. Atalay 3 dönem kuralıyla ilgili soruya da şu karşılığı verdi “3 dönem kuralıyla ilgili geçen MKYK’da karar verilmişti. Şu anda bir tüzük komisyonumuz var, çalışıyor. 3 dönemliklerle ilgili adaylıkta biliyorsunuz bir düzenleme yapılıyor. Yani 25. Dönem olan, benim durumumda olanlar, 3 dönemlik olduğu için 25. Dönem’de aday olmayanlar şimdi 26. Dönem olduğu için başvurabilecekler. Ayrıca bu kısa sürede 3. dönem olmuş olanlar da yine adaylık için başvurabilecekler. Kural tamamen kalkmıyor ama tüzüğümüzde böyle bir düzenleme yapılıyor. 3 dönemle ilgi- li çözümlememiz bu şekilde.” Atalay, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni kabineyle ilgili twitter üzerinden açıklamaları vardı, bunun toplantıdaki yansımaları nasıl oldu?” sorusunu şöyle yanıtladı: “O konuda çok açıklamalar yapıldı. Yani bu konuda Başbakanımız da açıklama yaptı. Bizler de yaptık. İlk defa ülkemizde bir seçim hükümeti modeli uygulanıyor. Anayasa gereği Cumhurbaşkanımız seçime götürüyor parlamentoyu ve Anayasa gereği bir mecburiyet içinde bir hükümet kuruluyor. Bu bir koalisyon değil. Bu Ak Parti’nin bir hükümeti değil. Bu bir erken seçim. Neticede Anayasa’nın getirdiği sınırlar içinde bir zorunluluk. Dolayısıyla o yorumların burada yapılması tabii çok yanlış. Sayın Bahçeli burada epey çelişkili tutumlar içinde. Doğrusu zor bir durum da yaşıyorlar. Onları mazur görmek lazım, bugünlerdeki telaşlı ve aşırı, hakaret içeren açıklamalarından dolayı.” 15 AK PARTİ, PARTİLERDEN BİR PARTİ DEĞİLDİR. AK PARTİ BİR MİLLET HAREKETİ, BİR MİLLET BÜTÜNLEŞMESİDİR. AK PARTİ, MİLLETİN İKTİDARI, MİLLETİN PARTİSİDİR. AK PARTİ, TÜRKİYE’NİN PARTİSİDİR. • AK PARTİ, siyaseti eser siyasetidir, hizmet siyasetidir. • AK PARTİ kurulduğu günden beri bugüne kadar, Türkiye için çok büyük hayaller kurmuş ve bu hayallerin çoğunu da gerçeğe dönüştürmüştür. • AK PARTİ, gücünü milletten alır, yetkiyi milletten alır. • Her iktidar döneminde milletin verdiği yetki ile hareket eder ve icraatlarını gerçekleştirir. • Siyasi partiler sandıkta millete hesap verir. AK PARTİ’nin de milletimize veremeyeceği hesabı yoktur. • AK PARTİ, sadece ama sadece millete hesap verir. Çünkü milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç yoktur. • Son 13 yılda gerçekleştirilen büyük restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir. O gün Ak Parti’nin kurulduğu gündü. Milletin tertemiz vicdanı Ak Parti’yi siyaset sahnesine çıkaran güçtü. O günden sonra atılan her adım, aydınlık Türkiye’nin yarınları, milletimizin umudu oldu. 14 Ağustos 2001 Türk siyaset tarihine her yönüyle şeffaf, seçmenin sorgulamasına ve denetimine tümüyle açık yepyeni bir siyasal örgütlenme modelinin kurulduğu gün olarak geçti. Çünkü o gün koltuğa değil hizmete sevdalı insanların kurduğu Ak Parti’nin doğum günüydü. Yurt içinde ve dışında Türkiye’nin yüzünü ağartmış bilim adamı ve akademisyenlere, her TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 biri engin bir devlet birikimine sahip önemli bürokratlardan, Türkiye’yi yıllarca dünyada temsil etmiş önemli diplomatlara kadar hiçbir partiye nasip olmayan olağanüstü bir kurucular kurulunun bir araya gelmesiyle doğdu Ak Parti. Ak Parti, kuruluşundan henüz birkaç ay sonra 81 ilde ilk örgütlenmesini tamamladı. Tüm yönetim kadroları o güne kadar Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir biçimde parti içi demokrasi anlayışı ile oluşturuldu. Bundan tam 14 yıl önce yola çıkarken sistem çökmüş, ekonomi dibe vurmuş, siyasete güven yok olmuştu. Türk siyasetinde aşılamaz denilen engeller birer birer aşılmaya başlandı. Köhnemiş gelenek cesurca yıkılmaya başlandı. Koalisyon hükümetleri döneminde yaşanan kaos yerini güven ve istikrara bıraktı. Millet Ak Parti’ye güvendi. Ak Parti, attığı adımlarla milletin güvenini kazanmaya devam etti. İlk sınavını ise 3 Kasım 2002 Seçimleri’nde sandıkta verdi. Kuruluşundan sadece 16 ay sonra tek başına iktidara gelen Ak Parti’nin kurulduğu o gün hiç kuşkusuz ki Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası oldu. 14 Ağustos 2001 O gün Ak Parti’nin kurulduğu gündü. “Bugün Türk siyaset tarihine hizmete sevdalı insanların kurduğu Ak Parti’nin doğum günü olarak geçecektir. Bugünden sonra Türkiye’mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demişti Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Kuruluşundan sadece 16 ay sonra tek başına iktidara gelen Ak Parti’nin kurulduğu o gün hiç kuşkusuz ki Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası oldu. 20 Eylül 2002 Türk siyasi tarihine utanç verici bir gün olarak geçti. Okuduğu bir şiir nedeniyle Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 20 Eylül’de siyaseten yasaklandı. 3 Kasım 2002 “YAKIN IŞIKLARI TÜRKİYE AYDINLANSIN” Ak Parti “Yakın ışıkları Türkiye aydınlansın” sloganıyla girdiği 3 Kasım Genel Seçimleri’nden yüzde 34,28’lik oranla tek parti olarak çıktı. 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün başkanlığında 58. Hükümet kuruldu. 19 Şubat 2003 TCK’nın 312. Maddesindeki değişiklikle Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağı kalktı. YSK, Siirt’in Pervari ilçesi Doğanköyü’nde 3 sandıkta oy kullanılamadığı gerekçesiyle Siirt’te seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart’ta Siirt’ten milletvekili seçildi. Manşetlerden “Muhtar bile olamaz” başlıkları atılan Recep Tayyip Erdoğan, 59. Hükümetin Başbakanı oldu. 15 Eylül 2003 Öncelik eğitimin dedik, eğitimde eşitlik dedik. İlk adımı ilköğretim öğrencileri ile attık, 15 Eylül 2003’te ilk kez ilköğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı dağıttık. Eğitimin önündeki engelleri bir bir kaldırdık. 28 Mart 2004 “YEREL KALKINMA BAŞLIYOR” “Yerel Kalkınma Başlıyor” sloganıyla yerel seçimlere ilk kez katılan Ak Parti yüzde 42 oy oranı ile 12›si büyükşehir olmak üzere 58 ilde belediye başkanlığını kazandı. 1 Ocak 2005 İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren ekonomimizde yaşanan iyileşme o günden sonra daha da ivme kazandı. Nice hükümetler söz verdi, ama pek çok akim kalan proje gibi onu da yine Ak Parti gerçekleştirdi. Lira’dan 6 sıfır attık, paramıza itibar kazandırdık. 17 Aralık 2005 Türkiye-AB Tam Üyelik Müzakereleri resmen başladı. 11 Kasım 2006 Ak Parti 2. Olağan Kongresini gerçekleştirdi ve kadrosuna kattığı yeni isimlerle daha da güçlenerek yoluna devam etti. 13 Temmuz 2006 Doğu- Batı enerji koridorunun en önemli bileşenini oluşturan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, 4 Haziran 2006’da Ceyhan İhraç Terminali’nden yüklenen ilk petrol tankeri ile faaliyete geçti. Enerji alanında atılan bu ve benzer pek çok adım ile Türkiye, enerji koridoru olmasının ötesinde yakın gelecekte dünyanın en önemli enerji merkezleri arasında yer almaya başladı. 27 Nisan 2007 Abdullah Gül için ‘367’ şartı getirildi. 27 Nisan 2007’de TBMM Genel Kurulu’nda 11. cumhurbaşkanı seçimi için yapılan ilk tur oylamada Abdullah Gül, 357 oy olarak, Anayasa›nın öngördüğü 367 oyu sağlayamadı. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın açıkladığı ilk tur sonucuna göre oylamaya 361 milletvekili katıldı. CHP, oylamada “toplantı yeter sayısının 367’yi bulmadığı” iddiasıyla, ilk turun iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme oy çokluğuyla aldığı kararda, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci ve ikinci turunda toplantı yeter sayısının 367 olduğu kararı verdi. Mahkeme bu karara gerekçe olarak 367 oy koşulunun “Anayasa’nın, Cumhurbaşkanı seçiminin uzlaşmaya dayanması amacına yönelik olduğu’’ belirtildi. 27 Nisan 2007 Türk siyasi tarihine “e-muhtıra” olarak geçecek olan 27 Nisan bildirisinin yayınlandığı o gün, kuşkusuz ki Türk demokrasisinin önüm noktalarından biridir. Hükümete karşı askerin son muhtıra teşebbüsüdür. Demokrasiye son darbe teşebbüsüdür. Hükümetin kararlı tutumu ve dik duruşu ile yapılan açıklama Türkiye’nin demokratik geleceğin bir köşe taşı oldu. 24 Haziran 2007 Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi kararlaştırıldı; yedi yıl olan görev süresi beş yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla kabul edilmişti. Ancak Ahmet Necdet Sezer, yapılan değişiklikleri “rejimi sıkıntıya sokar” 17 eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran’da paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu. Yüksek mahkeme 5 Temmuz’da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik paketi 21 Ekim’de yapılan halk oylamasında, yüzde 68 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. 22 Temmuz 2007 “DURMAK YOK YOLA DEVAM” Ak Parti “Durmak Yok Yola Devam” sloganıyla girdiği 22 Temmuz Genel Seçimleri’nden yine zaferle ve yine tek parti olarak çıktı. 60. Hükümet kuruldu. Milletimizin iradesi tecelli etti, Ak Parti, yüzde 47 oy oranı ve 341 milletvekili ile yeniden iktidara geldi. 28 Ağustos 2007 Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı oldu. Böylece 27 Nisan’da başlayan Cumhurbaşkanı seçimi süreci sona erdi. 14 Mart 2008 Ak Parti’ye kapatma davası açıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, Ak Parti’nin”laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle, partinin kapatılması ve ilgili dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süre ile siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi’ne 14 Mart 2008’de sunuldu. 30 Temmuz 2008 Ak Parti’yi kapatma davası sonuçlandı. Ak Parti, partiye yapılan ödeneğin yüzde 50 kesilmesi cezasına çarptırıldı. 16 Ekim 2008 Türkiye, 16 Ekim 2008’de 2009-2010 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği seçimlerinde, oylamaya katılan 193 ülkeden 151’inin oyunu alarak BMGK’nin geçici üyesi oldu, uluslararası arenada bir başarı daha kazandı. 2009 Global ekonomik kriz ortaya çıktı. Ak Parti kriz sürecini çok iyi yönetti. Recep Tayyip Erdoğan’ın “Teğet bile geçmeyecek” sözleri tarihe geçti. Türkiye tüm baskılara rağmen IMF ile anlaşmadı. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 29 Mart 2009 “İŞİMİZ HİZMET GÜCÜMÜZ MİLLET” Ak Parti “İşimiz hizmet gücümüz millet” sloganıyla girdiği 29 Mart Yerel Seçimleri’nden yüzde 38,39’luk zaferle ayrıldı. İl Genel Meclisi sonuçlarına göre, Ak Parti, 81 ilin 79’unda CHP’nin Türkiye genelindeki oy oranından yüksek oy aldı. 12 Eylül 2010 Türkiye, daha özgür, daha demokratik bir gelecek için, Anayasa Değişikliği’ne “EVET” dedi. Yapılan halk oylamasında yüzde 58 oy oranı ile Anayasa Değişiklik Paketi kabul edildi. 12 Haziran 2011 “TÜRKİYE HAZIR HEDEF 2023” Ak Parti “Türkiye Hazır Hedef 2023 ” sloganıyla girdiği 12 Haziran Genel Seçimleri’nden 49,95’lik oranla yine tek parti olarak çıktı. 61. Hükümeti kurdu. 12 Eylül 2012 12 Eylül Darbesi ile ilgili iddianame hazırlandı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği 4 MİT mensubunu KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırdı. Türk lirasının yeni simgesi tanıtıldı. 2013 Ak Parti 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ni belirledi. Merkez Bankası’nın toplam rezervleri; 1 milyar 554 milyon dolar artarak tarihin en yüksek seviyesi olan 131 milyar 829 milyon dolara yükseldi. IMF borcu bitti. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu yükseltti. Türkiye 1992’den beri ilk defa iki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan uzun dönemli yabancı para cinsinden “yatırım yapılabilir” kredi notu aldı. Faizler tarihi dip seviye olan yüzde 4,81’e geriledi. Gezi olayları başladı. Ak Parti Milli İradeye Saygı mitingleri düzenledi. Demokratikleşme Paketi açıklandı. Kamuda başörtüsü serbest oldu, öğrenci andı kalktı. Marmaray Açıldı. İstanbul›a yapılacak 3. havalimanının sözleşmesinin ön imzaları atıldı. 30 Mart 2014 Her seçim döneminde ortaya atılan tartışmalara, iftiralara rağmen milletimiz, sandıkta hür iradesini kullanıyor. Milli iradeye karşı yapılan tüm saldırılara, her seçimde sandıkta cevap veren milletimiz, 30 Mart Yerel Seçimleri öncesinde ortaya atılan felaket senaryolarına rağmen, tercihini yine Ak Parti’den yana kullandı. 10 Ağustos 2014 Cumhur Başkanını seçti. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu. Milletin egemenliği tam manasıyla işlemeye başlayacak. Artık devletin milletinden değil, milletin devletinden söz edeceğiz. 27 Ağustos 2014 1. Olağanüstü Kongre ile Ak Parti Genel Başkanlığı’na Ahmet Davutoğlu getirildi. Ak Parti’de yeni dönem başladı. 7 Haziran 2015 Ak Parti 7 Haziran seçimlerinde yüzde 40.87 ile sandıktan birinci parti olarak çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümeti kurma görevi verdiği Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ve MHP ile koalisyon görüşmelerinde bulundu. İki parti ile yoğun temasların ardından 45 günlük hükümeti kurma süresinin dolması sebebiyle görevi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iade etti. YSK erken seçim tarihini 1 Kasım 2015 olarak açıkladı. 28 Ağustos 2015 Cumhuriyet tarihinin ilk seçim hükümeti Ak Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığında kuruldu. Bu kutlu yürüyüşte ülkemiz hizmet etmeye devam edeceğiz 2002 yılında bir gün sonrasının bile tahmin edilemediği bir Türkiye’den, bugün 2015 yılında 2023 yılı için büyük hedefler koyan bir Türkiye’ye ulaştık. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında Türkiye’yi hak ettiği noktaya, halkımızı ise hak ettiği refah düzeyine ulaştırmaktır. Bugünlere hep beraber çalışarak geldik, yarınlara da beraber yürüyeceğiz. Birçok şey hayaldi gerçek oldu. Zorları ve olmaz denenleri birlikte başardık. 13 yıl boyunca nasıl hizmet ettiysek, bundan sonra da öyle devam edeceğiz. Tıpkı Genel Başkanımız ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi, “Ak Parti bir neslin hareketi olarak başlamıştır, ama bir nesille sınırlı değildir, nesillerle de sınırlı değildir, asırlarla da sınırlı değildir. Asırların derinliğinden gelen ve kıyamete kadar sürecek olan bir adalet ve hak mücadelesinin adıdır Ak Parti. Sürekliliğimiz, devlet geleneğimizden, milli kültürümüzden ve temel aldığımız ilkelerden kaynaklanır. Bu ilkelerden hiçbir şekilde taviz verilemez. Hiçbir gerekçe gösterilerek bu ilke ve tutum, bu duruş, bu sağlam tarihi bakış değiştirilemez.” Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak AK PARTi’nin varlık sebeplerinden biridir Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir hükümleri yer alıyor. Ak Parti kurulduğu ilk günden beri Türkiye’yi demokratik yaşam şartlarının geçerli olduğu bir ülke konumuna getirmek için çalışıyor. Ak Parti Programı bu konuda şöyle diyor: “Cumhuriyet binlerce yıllık tarihimiz içerisinde elde ettiğimiz kazançların en önemlilerindendir. Bütün gayretlere ve gelişmelere rağmen Ak Parti, Cumhuriyetimizin demokratik bir cumhuriyet olması için bugüne kadar alınan mesafenin çok yetersiz olduğuna inanmaktadır. Bu programın içtenlikle benimsendiği siyasi doğrultu ve önerilerle Cumhuriyetimizin hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik bir yapıya kavuşturulması hedeflenmiştir.” Bu noktadan hareketle şu çok net bir şekilde görülmektedir ki; Ak Parti, cumhuriyeti bu bürokratik cumhuriyet olmaktan çıkarıp demokratik bir cumhuriyet yapmayı hedefliyor. 19 AK PARTİ HER KONGREDE DAHA DA GÜÇLENEREK YOLUNA DEVAM ETTİ Ak Parti’nin bugüne kadar yapılan tüm kongrelerinin bir anlamı, millete verdiği bir mesajı, bir işlevselliği vardır. Ak Parti, siyasete yeni bir soluk, yeni bir anlayış getirdi. Ak Parti kuruluşundan bu yana ortaya koyduğu siyasi ilkeler ve hedeflerden sapmadan yoluna devam ediyor. Kuşkusuz ki geride kalan 13 yılda her geçen gün kadrolarının daha güçlü, daha dinamik olmasında gerçekleştirdiği başarılı kongrelerin katkısı büyük. 1. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 12 Ekim 2003 Bu kongre, ilk kongresini yapmadan iktidarda birinci yılını doldurmak üzere olan bir partinin kongresiydi. Dünya tarihinde az rastlanır bir durumdu bu. “Bu kongre, yıllar yılı adalet ve kalkınma isteyenlerin; aydınlık ve ışık isteyenlerin, huzur ve barış isteyenlerin, güven ve istikrar isteyenlerin, Türkiye’nin partisi Ak Parti’nin kongresidir.” 2. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 11 Kasım 2006 Milletin desteğiyle 5. yılını dolduran Ak Parti, bu süre içerisinde siyasi sınavların hepsinden yüzünün akıyla çıkmayı başardı. 11 Kasım ‘da 2. Olağan Büyük Kongre’yi Türkiye’nin dört bir yanından gelen on binlerin coşkulu katılımı ile büyük bir başarıyla gerçekleştiren Ak Parti, yenilenen kadrosuyla daha da güçlendi. Ak Parti iktidarında Türkiye, dünyanın sayılı güçleri arasına girmeyi başardı. Ak Parti iktidarında Türkiye sıradan bir ülke değil, Lider Ülke Türkiye oldu. Türkiye’nin lideri ve Türkiye’nin partisi sayesinde. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 3. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 3 Ekim 2009 Ak Parti 3. Olağan Büyük Kongresi 3 Ekim Cumartesi günü Aski Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen on binler kongre coşkusunu yaşarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçerli oyların tamamını alarak, yeniden Ak Parti Genel Başkanlığı’na seçildi. Kongre’de Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ve Genel Merkez Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu da yapılan seçimlerde yenilendi. Kongre’de 81 ilden gelen ve yörelerinin kıyafetlerini giymiş gençler “Işık Buradan Yükselir” şarkısını seslendirdi. Türkiye’nin tüm renklerini temsil eden gençler “Biz Birlikte Türkiye’yiz” sloganını kanıtlar gibiydi. Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği mesajlar Ak Parti’nin kurulduğu günden beri nasıl birleştirici ve bütünleştirici bir parti olduğunu ortaya koyuyor. • Biz, birlikte Türkiye’yiz. Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık. • Bu topraklarda hep birlikte, tek bir millet olduk. • Biz şehitlerimizle Türkiye’yiz. • Biz gazilerimizle Türkiye’yiz. • Biz; türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımız, horonumuz, zeybeğimizle Türkiye’yiz. • Ortak kaderimizle Türkiye’yiz, ortak ideallerimizle, ortak geçmişimiz ve ortak geleceğimizle Türkiye’yiz. • 72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin asli unsurudur. • Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye’yiz. Bunu böyle bilmeliyiz. • İşte Ak Parti’yi bir Türkiye partisi yapan bu kucaklayıcı tavrıdır. • Ak Parti’yi, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde birinci parti yapan, engin gönüllü bakış açısıdır. 4. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 30 Eylül 2012 Sadece iktidar dönemlerini değil, hepimizin hayalini kurduğu Türkiye ideali için önüne hep büyük hedefler koyan Ak Parti’nin 4. Olağan Kongresi de 30 Eylül 2012’de büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini planlarken, 2023’e, 2071’e kadar planlar yapan Ak Parti günlük hesapların esiri olmadı. Her zaman büyük Türkiye için büyük hayaller kurdu ve Cumhuriyet tarihinde hayal bile edilemeyen bir çok şeyi hayata geçirdi. 14 Ağustos 2001’de daha kurulurken, parti programına koyulan hedefleri bir bir hayata geçirdi. Attığı adımların parti programında bile yer alması, daha yola çıkarken nasıl bir Türkiye tahayyül edildiğinin en büyük beyanı niteliğindedir. İşte 4. Olağan Büyük Kongre’de Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri bu günleri anlatır gibi: “Açık konuşuyorum; Türkiye’de maalesef terörün bir piyasası oluşmuştur. Terörün siyaset alınıp siyaset satılan bir piyasası oluşmuş. Terörün kan alınıp kan satılan, can alınıp can satılan bir piyasası oluşmuştur. Terörün silah ticareti ve kaçakçılık üzerinden bir piyasası oluşmuştur. Terör örgütünün ve uzantısının propagandasının etkisi altında kalmadan her bir Kürt kardeşimin bir an olsun vicdanıyla baş başa kalıp düşünmesini istiyorum: Cumhuriyet tarihi boyunca kim, hangi hükümet bu kadar cesur adımlar atmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca kim hangi hükümet bu kadar samimi adımlar atmıştır. Kürtlere karşı on yıllarca sürdürülen ret, inkar ve asimilasyon politikalarına Ak Parti son vermiştir. 10 yılda 35 katrilyon tutarında yatırımı Doğu ve Güneydoğu’ya biz yaptık ve yılların, on yılların ihmaline biz son verdik. Yollarla, okullarla, hastanelerle, barajlarla, sulama kanallarıyla, kültür merkezleriyle, kütüphanelerle, adalet saraylarıyla, enerjide attığımız adımlarla Ak Parti bölgenin çehresini değiştirmiştir. Duble yollarla bambaşka bir renk katmıştır.” 21 1. OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KONGRE – 27 Ağustos 2014 Ak Parti 1. Olağanüstü Kongresi 27 Ağustos Çarşamba günü Ankara Arena Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1245 delegenin oyuyla Ak Parti Genel Başkanlığı’na seçildi. Ak Parti Genel Başkanlığı’na, 61. Hükümet’te Dışişleri Bakanı görevini yürüten Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu seçildi. Tek gündem ile toplanan Ak Parti 1. Olağanüstü Kongresi 27 Ağustos’ta Ankara Arena Spor Salonu’na gerçekleştirildi. Seçimde bin 388 oy kullanıldı, oyların bin 382’si geçerli, 6’sı geçersiz sayıldı. Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, aldığı bin 382 oyla Ak Parti’nin yeni Genel Başkanı oldu. Genel Başkan Davutoğlu Kongre’de yaptığı konuşmasında önemli mesajlar verdi. CUMHURBAŞKANI SEÇİLEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, KONGRE’DE YAPTIĞI KONUŞMADA, “AK PARTİ’Yİ SİZLERE EMANET EDİYORUM” DEDİ. “Yeni Türkiye yürüyüşünün arefesindeyiz” Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ak Parti 1. Olağanüstü Kongresi’nde şöyle konuştu: “Bir büyük yeni Türkiye yürüyüşünün arefesindeyiz. 12 yıllık birikimimiz var, bu birikimi en iyi şekilde değerlendirmede kararlıyız, ama bu tarihi yürüyüş sadece bir aşamadadır. İlelebet sürecek olan bu yürüyüşü biz bizden sonra- TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 ki nesillere en güçlü şekilde devredebilmek ve Ak Parti hareketini hedefe ulaştırmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız.” “Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: Ak Parti’nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’ne ve Genel Başkan adayı Davutoğlu’na başarılar dileyen, teşkilat mensuplarını tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adalet ve Kalkınma Partisi’ni yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah’a, sonra sizlere emanet ediyorum. Yeniden görüşmek, yeniden kavuşmak umuduyla, kalın sağlıcakla diyorum” ifadesini kullandı. AK PARTİ 5. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE’Sİ, 12 EYLÜL’DE Her Kongre’de daha da güçlenerek yoluna devam eden Ak Parti, 1 Kasım Seçimleri’nden önce, yenilenecek, tazelenecek ve yoluna daha da güçlenerek devam edecek. Ak Parti kongreleri ülkenin içinde bulunduğu siyasi ortamın etkilerini taşır üzerinde. Verdiği mesajlarla hem günceli yakalayan hem de gelecek vizyonu ile ilgili atılacak adımlarla ilgili fikir verir. Ak Parti kongreleri evrenseldir. Ak Parti ile lider ülke haline gelen Türkiye, uluslararası arenadaki sorunların da üzerine gidebilen, söz söyleyebilen bir ülke haline gelmiştir. Ak Parti kongreleri de bu konuda da üzerine düşen görevi yerine getirir. Ak Parti kongreleri sadece ülke içine değil, tüm dünyaya mesajlar vermektedir. 12 Eylül Kongresi de yine tüm dünyaya bir mesaj niteliği taşıyacaktır. 12 Eylül Kongresi, 1 Kasım Seçimleri öncesinde Ak Parti’nin sıçrama noktası olacak, kadro yenilemenin ötesinde, tazelenerek, güçlenerek iyi bir başlangıç noktası olacak. 23 AK PARTİ 5. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE GÜNDEMİ Kongre Tarihi: 12 Eylül 2015 Başlama Saati: 10.00 Kongre Yeri: Ankara Spor Salonu (Ankara Arena) Doğanbey Mah. Hipodrom Cad. No:2 (Gar Karşısı) Altındağ / ANKARA KONGRE GÜNDEMİ 1- Yoklama ve açılış ( Tüzük Md: 65, Md: 43 ve Md: 44/1) 2- Kongre divanının seçimi (Tüzük Md: 65, Md: 44) a) Divan Başkanı’nın seçimi ( Tüzük Md: 65, Md: 44.2) b) Divan Heyeti’nin seçimi (Bir başkan yardımcısı ile beş katip üye) (Tüzük Md: 65, Md: 44.3) 12- Dilek ve temenniler 13- Seçimler 3- Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunması a) Genel Başkan seçimi ( Tüzük Md: 61.1 ve Md: 76) 4- Gündemin okunması (Tüzük Md: 66/1) b) Diğer organların seçimi 5- Genel Başkan’ın konuşması ( Tüzük Md: 66/1) 6- Faaliyet Raporunun okunması (Tüzük Md: 61/2) 7- Gelir-Gider ve Kesin Hesap Raporunun okunması (Tüzük Md: 61.2) 8- Okunan raporların; a) Müzakeresi b) Ayrı ayrı oylanması 9- Gelecek dönem tahmini bütçenin (Tüzük Md: 61.2) a) Okunması b) Müzakeresi c) Oylanması 10- Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun ibrasının oylanması (Tüzük Md: 61.2) 11- Tüzük Değişikliği Komisyonu raporunun okunması, müzakeresi ve oylanması (Tüzük Md: 61/2, Md: 66.5,Md: 159) TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 1- Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun (MKYK) seçimi (50 asil, 25 yedek) (Tüzük Md: 61.1 Md: 73.1) 2- Merkez Disiplin Kurulu’nun (MDK) seçimi (11 asil, 5 yedek) (Tüzük Md: 61.1 Md: 106) 3- Genel Merkez Parti içi Demokrasi ve Hakem Kurulu’nun (GMPDHK) seçimi (3 asil, 2 yedek) (Tüzük Md: 61.1 Md: 99.1) 14- Kapanış NOT: 1-Çoğunluk sağlanamadığı takdirde; 5. Olağan Büyük Kongre, aynı gündemle 13 Eylül 2015 günü aynı yer ve saatte icra olunacaktır. 2-Gündemin web adresi: http://www.akparti.org.tr ve http://web.akparti.org.tr/ teskilat TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK SEÇİM HÜKÜMETİ KURULDU DEMOKRASİDE BİR İLK TECRÜBE, BİR ANAYASAL ZORUNLULUK Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Seçim Hükümeti kuruldu. Başbakan Davutoğlu, kabine listesini açıkladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa’nın 114. maddesi çerçevesinde kurulan Geçici Bakanlar Kurulu’nu açıkladı. Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Geçici Bakanlar Kurulu’nu onaylamasının ardından Çankaya Köşkü’nde yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımızca onaylanan Geçici Bakanlar Kurulu listesini size ve yüce milletimize sunarım” dedi. Başbakan Davutoğlu, Geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeye ve millete hayırlı olsun temennisinde bulunarak, “Allah bakan arkadaşlarımızla birlikte hayırlı hizmetlere vesile kılsın diye niyazda bulunuyorum. Allah hayırlı mübarek etsin, Allah utandırmasın” dedi. 25 AK PARTİ’YE ADAY ADAYLIĞI İÇİN 3 BİN 656 KİŞİ BAŞVURDU ADAY ADAYLIĞI BAŞVURULARI SONA ERDİ 1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde milletvekilliği aday adaylığı için Ak Parti’ye 3 bin 656 kişi başvurdu. Aday adaylığı için başvuranların 3 bin 98’inin (yüzde 85) erkek, 558’inin (yüzde 15) ise kadın. 1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde Ak Parti’den milletvekilli aday adaylığı için başvuran 3 bin 656 kişinin yüzde 22’si yüksek lisans ve üzeri tahsile sahip. Aday adaylarının belirlenmesinin ardından komisyonlar değerlendirme çalışmalarına 6 Eylül itibari ile başladı. Aday listesi ise 18 Eylül’de YSK’ya teslim edilecek. 1 Kasım Seçimleri için aday adaylığı başvuruları 3 Eylül Perşembe günü sona erdi. 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde milletvekilliği aday adaylığı için Ak Parti’ye 558’i kadın olmak üzere 3 bin 656 kişi başvurdu. Aday adaylarının belirlenmesinin ardından komisyonlar değerlendirme çalışmalarına 6 Eylül itibari ile başladı. Aday listesi ise 18 Eylül’de YSK’ya teslim edilecek. Aday adaylarının yüzde 15’i kadın 1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde Ak Parti’den milletvekilli aday adaylığı için 3 bin 656 kişi başvurdu. Aday adaylığı için başvuranların 3 bin 98’inin (yüzde 85) erkek, 558’inin (yüzde 15) ise kadın. Başvuranların 176’sı (yüzde 5) ilkokul, 162’si (yüzde 4) ortaokul, 637’si (yüzde 17) lise, 1850’si (yüzde 51) lisans, 46’sı (yüzde 1) önlisans, 785’i (yüzde 22) yüksek lisans ve üzeri tahsile sahip. Yaş ortalaması 46 Aday adayları yaş ortalaması 46 iken, 30 yaş altında 134 (yüzde 4), 31-40 yaş aralığında 881 (yüzde 24), 41-50 yaş aralığında 1439 (yüzde 39), 51-60 yaş aralığında 903 (yüzde 25), 61-70 yaş aralığında 275 (yüzde 7) ve 71 ve üzeri 24 (yüzde 1) kişi Ak Parti’ye milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulundu. Serbest meslek sahipleri siyaseti düşünüyor Başvuranlardan 90’ı (yüzde 3) özel sektörde yönetici, 362’si (yüzde 14) avukat, 356’sı (yüzde 14) mühendis-mimar, 195’i (yüzde 7) emekli, 109’u (yüzde 4) doktor, 85’i (yüzde 3) öğretmen, 76’sı (yüzde 3) ekonomist-iktisatçı, 90’ı memur (yüzde 3) 927’si (yüzde 36) serbest meslek sahibi. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 27 TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 29 “30 AĞUSTOS ZAFERİ, CUMHURİYETİN KAPILARININ ARALANDIĞI TARİHTİR” Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyona, devlet erkanının yanı sıra; şehit yakınları, gaziler, siyasiler, yargı mensupları, er ve sivil memurlar da dahil TSK mensupları, yabancı misyon şefleri, askerî ataşeler, STK temsilcileri, meslek kuruluşu temsilcileri, yazar, sanatçı, akademisyen ve gazeteciler olmak üzere farklı kesimlerinden yaklaşık bin 800 kişi katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyon, şehitlerimiz için Kur’an-ı Kerim okunması ile başladı. Millî bayramların, milletlerin tarihi serüvenleri içinde önemli yerleri olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın, 1922 yılında Büyük Taarruzu başarıyla sonuçlandırdığımız bir gün olmanın ötesinde, önemli anlamlara sahip olduğunu söyledi. “Milletimizin, o tarihten geriye doğru giden yaklaşık bir asırlık döneminde yaşanan hayal kırıklıkları, ilk defa Çanakkale ile bir ümide, yeni bir yürek çar- TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 pıntısına yol açmıştı.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos tarihinin; bu ümidin, kesin ve tartışmasız bir zafere dönüştüğü, ardından kurulacak genç Cumhuriyetin kapılarının aralandığı bir tarih olduğunu belirtti. Zafer Bayramı’nın 93’üncü, Cumhuriyetin ilanının 92’nci yıldönümünde, artık yönümüzü 2023 çevirerek, yeni ve daha büyük başarılar için kendimizi hazırladığımızı ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anadolu’daki bin yıllık varlığımızı, ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirerek ebedileştirme hedefimiz- den asla taviz vermeyeceğiz.” ifadelerine yer verdi. “Ülkemiz her engeli aşacak güce sahiptir” Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişten bugüne yaşanan terör olaylarının ve çeşitli krizlerin, milletimizi bu hedefinden uzaklaştırma amacını taşıdığını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da önüne çıkartılacak her engeli aşacak güce, imkana, kararlılığa sahiptir. Bunun için ihtiyacımız olan en önemli şey, milletimizin birliği ve beraberliğidir; kardeşliğimize sımsıkı sahip çıkmaktır. Ülkemizde yaşayan 78 milyon insanımızın her biri, bu devletin eşit haklara sahip birinci sınıf vatandaşlarıdır. 81 vilayetimizin her biri, Türkiye’nin ayrılmaz birer parçasıdır. Biz ne tek bir vatandaşımızdan ne de bir karış toprağımızdan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bunun için kurulan tuzakların, oynanan oyunların, ortaya atılan fitneleri üstesinden, Allah’ın izniyle geleceğiz. Devletin tüm kurumlarıyla, güvenlik güçlerimizle, milletimizle birlikte hedeflerimiz doğrultusunda adım adım ilerleyeceğiz.” Bizlere bu toprakları vatan kılan şehitlerimize ve gazilerimize olan borcumuzu ancak bu şekilde ödeyebileceğimizin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını bir kez daha minnetle, rahmetle yad ediyorum. Bin yıldır Anadolu’nun ve Trakya’nın vatanımız olması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!” Yurt içi ve yurt dışından askerlerle telefon bağlantısı Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, “Sevgili dostlar şu anda dünyanın çeşitli bölgelerinde bu heyecanı bizimle birlikte kutlayan, oralarda da güvenlik mücadelesini sürdüren kardeşlerimizle buluşacağız.” diyerek yurt içi ve yurt dışında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde hizmet veren çeşitli kademelerdeki askerlerle canlı bağlantılar kurdu ve onların da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutladı. Kosova, Bosna Hersek ve Afganistan’da hizmet veren Türk birlikleri ve Hint Okyanusu’nda seyir halinde bulunan denizcilerimiz ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa’da Gülünce Hudut Karakolu’nda görev yapan bir er ve Konya 3. Ana Jet Üssü’ndeki pilotlarla konuşarak “Orada hizmet veren sizlerle gurur duyuyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı kutluyoruz” dedi. 31 RÖPORTAJ: NABİ AVCI MİLİ EĞİTİM BAKANI TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI AK PARTİ DÖNEMİNDE CUMHURİYET TARİHİNİN EN İSTİKRARLI DÖNEMİNİ YAŞADI Benim dönemimde yapılan değişikliklerin çok büyük bir bölümün daha önceki bakan arkadaşlarımın zamanında kavramsal çerçevesi oluşturulmuş, birçoğunun çalıştayları, pilot uygulamaları yapılmış ama o günün koşullarında ya mevzuat ya da siyasi konjonktür gereği uygulamaya konulamamış düzenlemelerdir. Milli Eğitim Bakanlığı en istikrarlı on yılını yaşadı. Bakan değişikliği aynı zamanda politika değişikliği anlamına da gelmiyor. Cumhuriyet tarihinde 9-10 aylık bakan değişikliği aynı zamanda hükümet değişikliği anlamına da geldiği için geçmiş dönemlerde bakanın değişmesi hakikaten siyaset değişikliği, bir politika değişikliği bir sistem değişikliği anlamına da gelebiliyor. Oysa bu son 12 yılda yapılan bakan değişiklikleri aynı parti iktidarında yapılan değişikliklerdir. Dolayısıyla bakan değişikliği, aynı zamanda siyaset, strateji ve sistem değişikliği anlamına gelmiyor. Bütün bakanlıklar öyledir ama Millî Eğitim Bakanlığı gelenekleri ve kurumsal hafızası İngilizce, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Özel Eğitim, Sınıf Öğretmenliği, Rehberlik, İlköğretim Matematik Öğretmenliği, Beden Eğitimi, Türkçe, Okulöncesi Öğretmenliği ve Fen Bilimleri/Fen ve Teknoloji öğretmenliği, en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlar. çok güçlü bir bakanlıktır. O yüzden bakanların ‘gece yatayım, ertesi gün sistemi şöyle değiştireyim, yeni bir uygulama başlatayım’ diye karar verebilecekleri bir bakanlık değil. Benim dönemimde yapılan değişikliklerin çok büyük bir bölümün daha önceki bakan arkadaşlarımın zamanında kavramsal çerçevesi oluşturulmuş, birçoğunun çalıştayları, pilot uygulamaları yapılmış ama o günün koşullarında ya mevzuat ya da siyasi konjonktür gereği uygulamaya konulamamış düzenlemelerdir. Önümüzdeki günlerde öğretmenlerin heyecanla beklediği atamalar yapılacak, bu rakam Türkiye’de öğretmen ihtiyacını ne kadar karşılayacak? 31 Ağustos- 4 Eylül tarihleri arasında başvuruları alacağız. 7 Eylül tarihinde de atamaları yapacağız. Bu atamada 37 bin öğretmen atamasını gerçekleştirmiş olacağız. Şubat ayı içerisinde aldığımız 15 bin 642 öğretmen ile birlikte 2015 yılı içinde 52 bin 642 öğretmenimizi öğrencilerimizle buluşturmuş olacağız. Bu vesileyle son yıllardaki en yüksek sayıda öğretmen alımlarından birini gerçekleştirmiş olacağız. Bugün itibarıyla değişik alanlarda yaklaşık 120 bin öğretmene ihtiyacımız olduğuna göre, inşallah yapacağımız bu 37 bin öğretmen alımıyla, bugünkü ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 31’ini daha karşılamış olacağız. Türkiye’nin gündeminde bir diğer önemli konu dershaneler. AYM’nin dershanelere ilişkin verdiği karar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu karar öğrencileri nasıl etkileyecek? Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına baktığımız zaman, önce o kararın ne olduğunu, neleri kapsadığını kısaca özetlememde fayda var: Bu karar sanki sadece dershanelerle ilgili, dershanelerin dönüşüm süreciyle ilgili bir kararmış gibi yansıtıldı; hâlbuki öyle değil. Aslında ilgili kanunda TBMM çok farklı alanlarda farklı düzenlemeler yaptı. Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunan 124 milletvekilinin iptal talebi bu yasadaki 8 maddeyle ilgiliydi. Anayasa Mahkemesi de bunların bazılarını iptal etti, bazılarını yerinde düzenlemeler olarak buldu, onlarla ilgili herhangi bir iptal kararı vermedi. Ama özellikle dershanelerin 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren dönüşmesini öngören maddeyle ilgili iptal talebini kabul etti. Anayasa Mahkemesi kararlarının, iptal edilmiş, yani daha önceden ilga edilmiş bir kanunu ihya etme kabiliyeti yok. Şu anlamda: Daha önce yapılan düzenlemede yasadan ve dolayısıyla yönetmeliklerden “dershane” tanımı çıkartıldığı için 1 Eylül 2015’den sonra dönüşmesi öngörülen kurumların, sanki hiç bir şey olmamış gibi, tekrar aynı statüde ve aynı isimle çalışmaya devam edecekleri algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına bakıldığı zaman şunu görüyoruz: Anayasa Mahkemesi, başka pek çok konularda olduğu gibi, bu konuda da kararını verirken anayasaya uygunluğu belirli kriterler üzerinden değerlendiriyor. Anayasanın 13. maddesinde ‘temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, 33 Dönüşüm programına alınan 2 bin 270 dershaneden bin 117´si dönüştü. 6’sı okul öncesi kurum, 7’si özel ilkokul, 142’si özel ortaokul, 5’i özel Anadolu lisesi, 957’si temel lise oldu. Okul öncesi destek verilecek öğrenci sayısı 20 bin... 50 bin öğrencimize ilkokulda, 50 bin öğrencimize ortaokulda... Liselerde ve temel liselerde okuyan öğrencilerimize de 110 bin teşvik vereceğiz... Böylece toplamda 230 bin öğrencimize teşvik vermiş olacağız. Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz’ diyor. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi de bu açıdan bakarak diyor ki, ‘sen özüne dokunuyor musun?’ Bu konuda verdiği gerekçeli kararından anlıyoruz ki, bizim bu düzenlemeyi yaparken özüne dokunmadığımızı anlıyoruz. İkinci kriter, ‘bu düzenlemeyi kanunla mı yapıyorsun? Evet. Nitekim çıkarılan kanun da bu düzenlemeyi kanunla yaptığımızın somut örneği. Dolayısıyla, anayasanın öngördüğü gibi bu teşebbüs hürriyeti, eğitim, hak ve özgürlükleri bağlamındaki düzenlemeler zaten hem anayasada, hem ilgili yasalarda özüne dokunmaksızın kanunla yapılması öngörüldüğü için bizim yaptığımız düzenleme de yasayla yapılmış, özüne dokunmayan dolayısıyla, bu bakımlardan sorunsuz bir düzenleme. Lâiklik açısından da sorun yok; demokratik toplum düzeni açısından da sorun yok; geriye ne kalıyor? Ölçülülük kriteri... Şimdi bu kriter açısından baktığı zaman Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında mealen diyor ki ‘insanların eğitim alma hak ve hürriyetlerinin içerisinde, formel okulların dışında da, okul dışı ortamlarda da eğitim alma hakları vardır. İdare bu hakkı düzenleyebilir ama bunu ölçülü bir biçimde yapması gerekir. Oysa sizin öngördüğünüz yani TBMM’nin öngördüğü 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren dönüşmek zorunda bırakan düzenleme ölçülülüğü aşıyor’ diyor. Biz Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız yazılı savunmada da daha sonra yaptığımız sözlü açıklamalarda da Millî Eğitim Bakanlığı olarak, idare olarak, bu konuda okul dışı ortamlarda eğitim almak isteyen velilerin ve öğrencilerin bu taleplerini karşılayacak seçenekler oluşturduğumuzu vurguladığımız halde, Anayasa Mahkemesi ‘bu seçenekleri yeterli bulmuyorum’ diyor, dolayısıyla seçenekleri çoğaltmamızı istiyor. O zaman ne yapmamız gerekir? Bunu AYM’nin işaret ettiği doğrultuda yeni seçenekler oluşturarak, onun istediği düzeyde ölçülü hale getirmemiz gerekir. Kim yapacak bu düzenlemeyi? İdare, yani Millî Eğitim Bakanlığı, yasaların kendisine verdiği yetki ve sorumluluk içinde, ikincil mevzuatta yapacağı bir düzenleyici işlemle bunun gereğini yerine getirecek. Şimdi Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığımız değişiklikler işte bu ihtiyacı karşılamaya yönelik düzenlemelerdir. Dershaneler bundan sonra ne olacak, nasıl bir yol izleyecek? Özel öğretim kursları TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 nasıl bir müfredat izleyecek, kaç saat ders verecekler? Şimdi özel öğretim kurslarını tanımlayan yönetmelikte yaptığımız ve bunları dershaneden ayıran önemli düzenlemelerden bir tanesi de, bunların nasıl bir eğitim programı uygulayacaklarının yönetmelik tarafından tanımlanmış olmasıdır. Talim Terbiye Kurulu tarafından 8 bilim grubunda çerçeve kurs programları hazırlandı. Nedir o 8 alan? Türk Dili ve Edebiyatı bilim grubu, yani bunun içinde Türk dili, 1, 2, 3, 4, yani lise 1, lise 2, lise 3, lise 4 ve 5... 5 mezunlar... Matematik bilim grubu, yine matematiğin, lise 1, lise 2, lise 3, lise 4 ve 5 mezunlar için. Fizik bilim grubu aynı şekilde 5, Kimya bilim grubu, Biyoloji bilim grubu, Tarih bilim grubu, Coğrafya bilim grubu, Felsefe bilim grubu. Felsefenin içerisinde, felsefe, sosyoloji, psikoloji, mantık var. Bir-iki yerde gördüm, ‘matematik tamam da, geometri ne olacak?’ deniyor. Geometri de zaten Matematiğin içinde. Bunlarla ilgili Talim Terbiye Kurulu’nun hazırladığı çerçeve kurs programı var. Her açılan özel öğretim kursu, bu çerçeve kurs programına uymak zorunda. Ama bu kurslar, isterlerse, o çerçeve içinde kendileri bazı düzenlemeler yapmak isteyebilirler. Mesela, bir kurs diyebilir ki ‘Ben geometriyi ayrıca şu kazanımları da içerecek şekilde öğretmek istiyorum.” O zaman Genel Müdürlüğümüze müracaat edecek, program değişiklik önerisini verecek, o değişiklik önerisi Bakanlık tarafından onaylandıktan sonra da kendine özelleştirdiği biçimde onu uygulayabilecek. Takviye ve destekleme kursları devam edecek mi? Velilerimiz müsterih olsunlar. Okullarımızda açtığımız ücretsiz takviye kursları da devam edecek. Bakın geçen sene 2 milyon 600 bin öğrencimiz okullarımızda, halk eğitim merkezlerimizde bu ücretsiz takviye kurslarını aldılar. 112 bin öğretmenimiz bu kurslarda görev yaptı. Dolayısıyla, sınavın müfredat odaklı hale gelmesiyle birlikte, okuluna giden, dersine giren, müfredatı takip eden, devamsızlık yapmayan öğrencilerimiz için okullarımızda verilen eğitim yeterlidir. Ama buna rağmen çocuk, sınıftaki öğretmenin anlatımından yeterince yararlanamamış olabilir. O zaman farklı bir öğretmenden, yine okulda, hafta sonunda ücretsiz olarak takviye kursu alıyor. Dolayısıyla bu sayı, yani 2 milyon 600 bin sayısı bu sene daha da artacak. AYM’nin verdiği karar sadece dershanelere mi ilişkin, başka konular ilişkin de düzenleme yaptı mı? Anayasa Mahkemesi’nde açılan iptal davası sanki sadece dershanelerle ilgili bir yasa ve onunla ilgili bir iptal davası gibi algılandı. Hayır. O yasadaki 8 maddeyle ilgili iptal davası açıldı. Bunlardan bazıları hakkında da AYM, Bakanlığımızı haklı bularak, yasa koyucunun düzenlemesini doğru bularak, iptal yönüne gitmedi. Bu arada 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren dershanelerin faaliyetlerine son vermesine ilişkin düzenlemeyi iptal etti. Böylece yasada ve mevzuatta daha önce dershane kavramı yasadan ve yönetmelikten çıkartıldığı için bir boşluk oluştu. Bu boşluktan menfaat devşirmek isteyen belirli kesimler, her şeyin, hiç olmamış gibi geriye döndürülebileceği algısını oluşturmak için bu iptal kararını kullanmaya yeltendiler. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin iptal edilmiş bir kanunu ihya etme kabiliyeti yok. Anayasa Mahkemesi kanun koyucu gibi davranarak oraya tekrar dershane kavramını ve tanımını yazamayacağına ve yazmadığına göre bu yaptığımız düzenleme, ortaya çıkan boşluğu telâfi eden bir idarî işlemdir. Özel okul teşviklerinden bu yıl kaç öğrencinin yararlanması hedefleniyor? Özel okul teşviklerinde en temel şart; teşvikleri gerçekten buna ihtiyacı olanlara vermek istiyoruz. O yüzden tabii ki akademik başarı şartını da arıyoruz. Hem ilk defa yararlanacaklar için, hem de teşvikin devam etmesi için de öğretim başarısı şartını arıyoruz. Onunla birlikte ve puanlamada onun da üstünde yer alan bir kriter daha var: İhtiyaç... Geçen yıl 167 bin öğrencimize bu teşvik verildi, bu yıl 230 bin öğrencimize vereceğiz. Bunu nasıl dağıtıyoruz? Okul öncesi destek verilecek öğrenci sayısı 20 bin. 50 bin öğrencimize ilkokulda, 50 bin öğrencimize ortaokulda... Liselerde ve temel liselerde okuyan öğrencilerimize de 110 bin teşvik vereceğiz. Böylece toplamda 230 bin öğrencimize teşvik vermiş olacağız. Vazife başındayken vefat eden öğretmen veya Millî Eğitim Bakanlığı mensuplarının çocuklarının yanı sıra, hem eğitim şehitlerimizin, hem diğer şehitlerimizin çocuklarına öncelik veriyoruz. Onlara ayrıca ekstra puan veriyoruz. Özel okullarımızda da onlar için özel bir kota ayrılıyor. Ak Parti iktidara geldiğinden beri eğitim konusunda çok farklı politikalar izlendiği, çok sık bakan değiştiği, sistem değişiklikleri nedeniyle öğrenci, veli ve öğretmenlerin bir kargaşa yaşadığı yönündeki eleştirilere nasıl cevap vermek gerekir? Doğrusu Ak Parti iktidarı döneminde Millî Eğitim Bakanlığı’nda çok sık bakan değiştiği, her gelen bakanın kendi kafasına göre farklı bir eğitim modeli oluşturmaya çalıştığı, bu yüzden eğitimin hemen her alanında çok sık sistem değişikliğine gidildiği, bu nedenle de velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin şikayetçi oldukları söylemi özellikle bu dershanelerin dönüşüm süreci ile birlikte çok sistematik hale gelen bir dezenformasyon kampanyasının köpürtülmüş biçimi. Millî Eğitim Bakanlığı’nda bu güne kadar ne yapılıyorsa belli bir iç tutarlılık içerisinde yapılmış ve başarılı sonuçları da alınmıştır. Bundan sonra da yapılmaya devam edecektir. Aynı muhalefet partisinden iki milletvekili peş peşe yaptığı konuşmalarda bir tanesi diyor ki kürsüye çıkıp, dezenformasyon kampanyasının klişeleştirdiği gibi ‘efendim Millî Eğitim Bakanlığı yaz-boz tahtasına döndü, her şey değişiyor, çok sık değişiyor. Bunlar velileri öğrencileri rahatsız ediyor vs.’ Arkasından çıkan diğer milletvekili ‘şu şu konularda niye bir şey yapmıyorsunuz, bunları niye değiştirmiyorsunuz’ diyor. Dedim ki aranızda bir karar verin. ‘Ya Millî Eğitim Bakanlığı’nda her şey iyiye gidiyor, dolayısıyla hiçbir değişiklik yapmamıza gerek yok veya hayır iyiye gitmiyor o zaman değişiklik yapmamızı öneriyorsunuz.’ Bunlar birbiriyle çelişen şeyler. Yani hiçbir şey yapmadığınız takdirde niye yanlışları düzeltmiyorsunuz deniyor. Bir şeyleri düzelttiğiniz zaman da “yaz-boz tahtasına çevirdiniz, niye değişiklik yapıyorsunuz” deniyor. Dolayısıyla bu kendi içinde çelişkili bir söylemdir. 35 PKK, DAEŞ, DHKP-C; MÜSLÜMANLARI, SÜNNİLERİ, ALEVİLERİ, KÜRTLERİ, TÜRKLERİ TEMSİL EDEMEZ “Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimsenin şahsi, nesebi, mezhebi, ırkı malı değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün vatandaşlarımızın eşit hakka sahip olduğu ve eşit bir şekilde de hak iddia ettiği, edebileceği, bunu da demokratik yollarla gösterebileceği bir ulu geleneğin son devletidir.” Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti devleti kimsenin şahsi, nesebi, mezhebi, ırkı malı değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün vatandaşlarımızın eşit hakka sahip olduğu ve eşit bir şekilde de hak iddia ettiği, edebileceği, bunu da demokratik yollarla gösterebileceği bir ulu geleneğin son devletidir” dedi. Başbakan Davutoğlu, Alevi kanaat önderlerine Çankaya Köşkü’nde verdiği kahvaltıda yaptığı konuşmada, PKK’nın, DAEŞ’in, DHKP-C’nin; Müslümanları, Sünnileri, Alevileri, Kürtleri, Türkleri temsil edemeyeceğini söyledi. “Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna yönelik yapılan saldırılardır” Başbakan Davutoğlu, insanlığın ortak TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 misyonunun “insanlık onurunu” korumak olduğunu, insan onurunun korunmasıyla bugün hayırların fetih olunacağını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna yönelik yapılan saldırılardır. ‘Hayırlar feth ola, şerler def ola’ derken o şerleri nasıl defedeceğimizin yolu, hep beraber tayin edeceğimiz çizgi olarak önümüze geliyor. Bilgi ve edep, erkan, ikrar, nasip... Bu kavramlar geleneksel, kökü eskide kalmış, bugüne hitap etmeyen kavramlar değil. ‘El ele, el Hakk’a’ demek bugün her insan oğlunun bütün tehditler karşısında, çevre problemleri karşısında, insanlığın geleceğini tehdit eden problemler karşısında el ele vermesi, sonra da ‘el Hakk’a’ diyerek hep beraber çalışması anlamına gelir. İnsan onurunu tehdit eden her şey karşısında bugün el ele vermezsek, yarın el verecek başka bir muhatap bulamaz hale geliriz. Nedir insan onurunu tehdit eden şey bugün? Bazen DAEŞ formuyla karşımıza çıkan ve yüce barış dinimizi en zalim, en barbar yöntemlerle kirletmeye çalışan bir prototip olarak önümüze çıkan şer; bugün dil veya lafız itibariyle İslam inancının kavramlarını kullanıyor gibi görünmekle birlikte, o kavramların arkasında mana itibariyle İslam’a en büyük darbeyi vuran DAEŞ terörü aslında defedilmesi gereken bir şerdir. Çünkü insan onuruna en büyük darbeyi vuruyor. Muhabbet dinini, aşk dinini bir zulüm tasviri içine yerleştirmeye çalışanların piyonudur bugün DAEŞ. Hepimiz nerede olursa olsun, hangi formda, kimlikte çıkarsa çıksın insan onuruna saygı göstermeyen bütün örgütlere, yapılara, devletlere, barbarlara, diktatörlere karşı el ele vermek durumundayız.” Başbakan Davutoğlu, DAEŞ gibi insan onurunu zedeleyen ve İslam’a en büyük darbeyi vuran yaklaşımlar karşısında her zamankinden daha fazla Horasani irfan, Sünni ve Alevi gelenek içinden gelen, İslam’ın muhabbet dini olma özelliğine dikkatleri çekmek gerektiğine işaret etti. “Suruç’ta 32 vatandaşımızı katleden DAEŞ’i lanetliyorum” Terör örgütü PKK’nın uyuyan iki polisi Ceylanpınar’da şehit etmesinin de defedilmesi gereken bir şer olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, Ceylanpınar’a yaptığı ziyarette Türk, Arap, Kürt insanların omuz omuza şerlere karşı olduklarını, Suriye’de yaşananları Türkiye’ye taşımak isteyenlerin hiçbir zaman başarı kazanamayacaklarını bir kez daha hissettiğini anlattı. Başbakan Davutoğlu, DAEŞ terör taziyelerimi sunuyorum. Bazen devlet görevlerini yürütmek, zor kararların alınmasını gerektirir bu şerleri defetmek için. Bir gün sonra da sınırımızda bir “Bugün dil veya lafız itibariyle İslam inancının kavramlarını kullanıyor gibi görünmekle birlikte, o kavramların arkasında mana itibariyle İslam’a en büyük darbeyi vuran bu DAEŞ terörü, aslında defedilmesi gereken bir şerdir. Çünkü insan onuruna en büyük darbeyi vuruyor.” örgütünün Suruç’taki barbarca saldırısına karşı da el ele bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirterek, “Suruç’ta 32 vatandaşımızı, kardeşimizi, canımızı, gencimizi katleden DAEŞ’i lanetliyorum, ailelerini askerimizi şehit ettiğinde DAEŞ, bu şerri defetmenin sadece sözle olamayacağını gördüğümüzde, DAEŞ’e karşı operasyon başlattık ve onların şerlerini defedebilmek için kudretimizin gösterilmesi 37 Kardeşin kardeşe düşman kılınmak istendiği vakitlerden, şiddetin, terörün, baskının, zulmün mühür vurmaya çalıştığı, insanlık onurunun ayaklar altına alınmaya çalışıldığı zor vakitlerden geçiyoruz. gerektiği anda tereddüt etmeyeceğimizi de ortaya koyduk” diye konuştu. Bektaşi ocaklarının aynı zamanda yeniçeri ocağı olmasının bir anlamının da şerleri defedecek güç ile muhabbetin iç içe geçmesi, aynı ocaktan beslenmesi anlamına da geldiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Aynı şekilde Ceylanpınar’da polisimizi uyurken şehit edenlere karşı da onların şerlerini defetmek için de aynı kararlılıkla harekete geçtik. Burada en temel mesele; insan onurunu korumak. Hepimiz insan onurunu korumak için varız. Çünkü bizler ancak o onur korunduğu zaman onurlu hayatın içinde oluruz. Allah bir “Bir kardeşlik çağrısı için bir aradayız” Önceden planlanmış olmakla birlikte toplantının siyasi bir gündemin parçası olmadığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Daha önce taahhüt etmiş olduğumuz adımları inşallah tek tek atma irademizin yanında bugünlerde bir araya gelmemizin daha önce planlanmamış özel bir anlamı var ki o da teröre, şiddete, baskıya, zulme karşı Anadolu irfanını hayata geçirmenin, ayağa kaldırmanın ihtiyacını hissettiğimiz bugünlerde bir kardeşlik çağrısı için bir aradayız. O bakımdan sizlerle buluşmamızın tek boyutlu bir hedefi yok, çok boyutlu bir gerçekleştirmeye, “İnsan onurunu korumak bağlamında Alevi Bektaşi geleneğinin yaptığı vurguları hep büyük bir irfanın bugünkü pınarından akan zerreleri olarak görmüşümdür.” daha bu tür acıları yaşatmasın ama bu tür acıları yaşatmak isteyen şerler geldiğinde de sizler üzerinden bütün Sünni, Alevi, Türk, Kürt bütün kardeşlerimize, dostlarımıza, canlarımıza hitaben diyorum ki; bir şer bize doğru yaklaştığında, insan onurunu yok etmeye çalıştığında gelin el ele verelim, el Hakk’a yürüyelim, sonra da hep beraber o şerri def etmek için ne yapmak gerekiyorsa yapalım.” TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 gönüllerimizi gönüllerimize bağlamaya gayret edeceğiz, çaba sarf edeceğiz.” Başbakan Davutoğlu, katılımcılarla üç önemli başlığı paylaşmak istediğini belirterek, şunları kaydetti: “Hepimizin saygıyla, hürmetle davranmak ve erkan ve edebi öne çıkarmak anlamında evrensel bir misyonumuz var. Nerede olursak olalım bu evrensel misyon, insan onurunu korumak. İnsan onurunu korumayan, insana saygı göstermeyen, insanı eşrefi mahlukat olarak görmeyen, insana dönüp insanla sema arasında ve birbirleriyle irtibat anlamında, birbirlerine selam vermeyen hiçbir şeyin, hiçbir kurumun, hiçbir makamın yaşama şansı yoktur. İnsan onurunu korumak bağlamında Alevi Bektaşi geleneğinin yaptığı vurguları hep büyük bir irfanın bugünkü pınarından akan zerreleri olarak görmüşümdür. Bu çerçevede de Hacı Bektaş-ı Veli ‘Yolumuz irfan ve insanla insan sevgisi üzerinedir’ derken asırlar öncesinden Makalat’ında aslında bugüne bir çağrıda bulunuyor. Öylesine bir pınar ki bu asırlar geçiyor ama suyu kurumuyor. Asırlar geçiyor ama anlamını hiç kaybetmiyor ve o asırlar geçtikçe de o anlama yeni boyutlar katacak, güzel irfani boyutlar katacak bir çerçeve bize sunuyor.” “Kim şiddet uyguluyorsa ona karşı duralım” Başbakan Davutoğlu, “Müslümanları, Alevileri, Sünnileri, Türkleri, Kürtleri temsil eden Hacı Bektaş-ı Veli’nin Makalat’ıdır, Hazreti Mevlana’nın Mesnevi’sidir, Ahmed-i Hani’nin Mem u Zin’idir ve daha niceleridir. Bazısı Alevi deyişidir, bazısı Kürtçe yazılmıştır, bazısı Türkçe deyiştir, bazısı Yunus Emre deyişidir, bazısı Feqiye Teyran ama hepsi bizim” diye konuştu. Sünni bir aile ortamında büyüyen biri olarak, hiçbir zaman, hiçbir Alevi dergahını ve Alevi canı, dostu farklı görmediğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, Hiçbir vatandaş arasında ayrım gözetilmesini mazur göremeyiz. Devlet vatandaşlarına kimlik sormaz. Kimlik, vatandaşların kendileriyle tanımlanır ve devlet o kimliklere saygı gösterir. Onlara hak ve özgürlükleri konusunda eşit davranır. sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizlerin de (farklı) görmediğinizi biliyorum. Ama bir taraftan Madımak hemen sonrasında Başbağlar ile bir hançer gibi bedenimizin, ruhumuzun ortasında yaralar açılmaya çalışıldı. Hep beraber buna karşı durmalıyız. Bugünlerde özellikle buna ihtiyacımız var. Gelin, kim şiddet uyguluyorsa ona karşı duralım. Şu topraklarda o kadim kültürü yaşatabilmek için ne gerekiyorsa yapalım. Çok basit, çocukça diyebileceğim bazı tepkisel tutumlarla geleneklerin kökü değişmez. Saz, söz, şiir, türkü, ney hepsi bizim.” “Geleneğin korunması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” Alevi-Bektaşi geleneğinin korunması için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli’de ve Tunceli’de kutsal mekanlar, dergahlar ve ocakların yollarının yapılması, tamir edilmesi için ödenek ayrıldığını ve bunların büyük ölçüde gerçekleştirildiğini kaydetti. Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olduğunun altını çizen Başbakan Davutoğlu, “Hiçbir vatandaş arasında ayrım gözetilmesini mazur göremeyiz. Devlet vatandaşlarına kimlik sormaz. Kimlik, vatandaşların kendileriyle tanımlanır ve devlet o kimliklere saygı gösterir. Onlara hak ve özgürlükleri konusunda eşit davranır” ifadesini kullandı. Devletin vatandaşlık kimliği etrafında bütün vatandaşları kucaklayıcı bir anlayışı yerleştirmesi gerektiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, “Biz, ‘Çözüm Süreci’ derken tam da bunu kastediyorduk” dedi. Başbakan Davutoğlu, bir anne-babanın hapishaneye gittiğinde oğluyla anadiliyle konuşamadığı bir ülkenin, insanlık onuruna ve vatandaşlık bilincine sahip olmadığını düşündükleri için bunu değiştirdiklerini belirtti. 39 DEMOKRATİK SÜRECİN GERİYE DOĞRU İŞLEMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ Çözüm Süreci’nin en önemli gereklerinden biri olan eylemlerin sona erdirilmesi, yurtiçindeki teröristlerin sınır dışına çıkması ve silah bırakma şartları örgüt tarafından yerine getirilmedi. Demokratikleşme adımlarımız sürecek. Silahlar bırakıldığında Çözüm Süreci ile ilgili çalışmalar devam edecek. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 • Bölgenin ticari ve ekonomik faaliyetler açısından cazip hale gelebilmesi için, bir çıkmaz sokak konumundan çıkartılıp komşu ülkelere sınır ticareti dahil, dinamik bir ticaret ortamı oluşturulması gerekmektedir. • Bu amaçla partimiz, bölgedeki ticaretin artırılması için her türlü tedbiri alacaktır. Tarih: 12 Ağustos 2005 Yer: Diyarbakır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Kürt meselesi bu milletin tümünün sorunudur. Kürt meselesi benim sorunumdur.” 12 Ağustos 2005 • Diyarbakır Yıl: 2001 Ak Parti Programı’ndan • Demokrasilerde vatandaşlardan bir kısmının daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da ayrıcalıklardan yararlanması mümkün değildir. • Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Türkçe dışındaki dillerdeki yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir. • Demokrasilerde vatandaşlar, yasaların eşit koruyuculuğu altında özgürce yaşarlar. • Terörün sonuç olduğunu unutan her yaklaşım, sadece baskı ile çözüm üretmeye yönelir. Oysa bu terörü daha çok güçlendirir. • Kimimizin Güney Doğu, kimimizin Kürt, kimimizin terör sorunu dediğimiz olay, maalesef Türkiye’nin bir gerçeğidir. • Bu bölgemizdeki kültürel farklılıklar, partimiz tarafından zenginlik kabul edilmektedir. • Bu nedenle terörü sona erdirmenin yolu, temel hak ve hürriyetlere saygılı bir devlet yaklaşımı ile ekonomik kalkınmayı ve güvenliği aynı bütünün parçaları olarak ele almaktan geçer. Tarih: 11 Ağustos 2009 Yer: TBMM Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında yer alan her etnik kökendeki insan, Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle bizim kardeşimizdir, buna kimse gölge düşüremez.” Tarih: 21.07.2015 Yer: Şanlıurfa Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Bölücü terör örgütü ve arkasındaki güçler bilsinler ki; bedel ne ise ödemeye hazırız ama bu bedelin karşılığı olarak herhangi birileri bu semalardan Al Bayrağın ineceğini düşünüyorlarsa, bu ülkenin bölünebileceğini hayalinden geçiriyorlarsa, bu milletin fertlerinin birbirine düşman kılınacağını, kardeş kavgalarının yaygınlaşacağını düşünüyorlarsa onlar da bilsinler ki, her bedeli öderiz ama bunlara izin vermeyiz.” Terörün sonuç olduğunu unutan her yaklaşım, sadece baskı ile çözüm üretmeye yönelir. Oysa bu terörü daha çok güçlendirir. İŞTE ÇÖZÜM SÜRECİNİ BUGÜNE GETİREN ADIMLAR: 2013’te başlayan “Çözüm Süreci”, barışa en yakın olduğumuz süreç. Bu yeni dönem, meselenin çözümü noktasında silah ve şiddetin neden olduğu çatışma ortamını ortadan kaldırarak, diyaloga, siyasete, huzur ve barışa zemin hazırlamayı amaçladı. 2013 24 Ocak 2013 Anadilde savunma yasalaştı ‘Ana dilde savunma’’ ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan tasarı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek, yasalaştı. Yeni yasaya göre sanık, iddianamenin okunması ve esas hakkında mütalaanın verilmesi üzerine, sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecek. 41 23 Mart 2013 PKK ateşkes ilan etti PKK’nın yöneticilerinden Murat Karayılan yaptığı açıklamada, “Öcalan’ın kararı bizim kararımızdır” diyerek KCK, PKK ve HPG olarak açık bir şekilde 21 Mart’tan itibaren ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. 3 Nisan 2013 “Akil İnsanlar Heyeti” kuruldu Çözüm sürecine katkıda bulunacak ‘Âkil İnsanlar Heyeti’, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla kuruldu. 9 Nisan 2013 “Çözüm Süreci Komisyonu” kuruldu TBMM’de, Kürt meselesinin çözümüne dair başlayan sürecin değerlendirilmesine ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına dair önerge kabul edildi. Gergin geçen toplantının ardından CHP ve MHP Genel Kurul’u terk etti. 11 Nisan 2013 4. Yargı Paketi yasalaştı Anadilde savunma değişikliğinden sonra demokratikleşme adına atılan en önemli adım olan “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” yasalaştı. Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’yi ağırladığı kentte onbinlere hitap etti. Konuşmasında “Kürdistan” kelimesini kullanan Başbakan Erdoğan, “Yeni Türkiye’de inkâr, ret, asimilasyon olmayacak” görüşünü dile getirdi. Başbakan Erdoğan, “Hiç endişeniz olmasın” vurgusu yaparak “dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir, beraber olduğu, yeni Türkiye olduklarını göreceğiz” ifadesini kullandı. Açılış töreninde İbrahim Tatlıses ve 37 yıl sonra ülkesine ilk defa gelen Şiwan Perver de barışı övdükleri kısa konuşmalarının ardından mini bir konser verdiler. 2014 8 Mayıs 2013 PKK, Türkiye sınırları dışına çekilmeye başladı BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da yaptığı açıklamada “coğrafyanın büyüklüğü, mevsimsel koşullar düşünüldüğünde, geldikleri yolu kullanarak hesap edildiğinde geri çekilmelerin 3-4 ay sürebileceği öngörülebilinir” dedi. 12 Şubat 2014 Demokratik özerklik tartışmaları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin toplu açılışlar töreninde konuşan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir.” dedi. Demirtaş’ın sözleri tartışmalara neden oldu. 29 Haziran 2013 Lice Olayları Diyarbakır’ın Lice İlçesi Kayacık Köyü’nde jandarma karakoluna yapımı süren ek inşaatı engellemek isteyen grup molotof kokteyli atarak şantiyeye girmek isteyince, güvenlik güçleri gaz bombasıyla müdahale etti. Olaylarda bir kişi öldü, 9 kişi de yaralandı. Lice’de yaşanan olayları bahane eden gruplar, İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş ve Kağıthane’de eylem yaptı. 19 Şubat 2014 Üniversiteye Kürdoloji kütüphanesi Türkiye’de Kürtçe olarak ilk resmi dil eğitiminin başlatıldığı Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü’nde Kürdoloji Kütüphanesi açıldı. 9 Eylül 2013 PKK çekilmeyi durdurdu KCK, PKK’nın Türkiye topraklarından çekilmeyi durdurduğunu açıkladı. 16 Kasım 2013 Tarihi Diyarbakır buluşması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 21 yıl sonra Diyarbakır’a gelen Kürdistan TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 6 Mart 2014 “Özel Yetkili Mahkemeler” kaldırıldı “Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile kamuoyunda “özel yetkili mahkemeler” olarak bilinen ağır ceza mahkemeleri tümüyle kaldırıldı. 13 Mart 2014 TDK’dan Türkçe-Kürtçe sözlük Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından 10 bin kelimelik Türkçe-Kürtçe sözlük (ferheng) yayımlandı. 20 Mayıs 2014 Aileler PKK’ya isyanda 23 Nisan pikniği için Lice kırsalına götürülüp kaçırılan 15 çocuğun ailesi devlete ve BDP’ye seslenerek, çocuklarının bir an önce serbest bırakılmasını istediler. 6 Haziran 2014 Çözüm Süreci Çalıştayı Ak Parti AR-GE Başkanlığı Diyarbakır’da “Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci” başlıklı bir çalıştay düzenledi. Çalıştay’da konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bireyin doğuştan gelen, anasının ak sütü gibi ak olan bireysel haklarını vererek çözeceğiz. Bunu, bir lütuf olarak da görmeyiz” dedi. 10 Temmuz 2014 “Çözüm Süreci Tasarısı” yasalaştı Çözüm sürecine yönelik usul ve esasların düzenlendiği “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. 1 Eylül 2014 Çözüm Süreci Hükümet Programı’nda 62. Hükümet programında Çözüm Süreci şu satırlarla yer aldı: “Çözüm Süreci başta olmak üzere, ülkemizin iç meselelerinin çözümüne yönelik güçlü adımlar kararlılıkla atılacak, millet olarak dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz, odağında; çokluk içinde birlik ve kardeşlik olan, büyük bir medeniyetin mirasçısı ve taşıyıcısıdır.” 15 Eylül 2014 Kürtçe okul gerginliği Diyarbakır’da açılan Kürtçe eğitim kurumları mevzuata uygun olmaması sebebiyle kapatıldı. Bu gelişmeler üzerine sokak eylemleri ve çatışmalar yaşandı. 3 gün süren bu çatışma ortamında birçok okul ateşe verildi. 19 Eylül 2014 DEAŞ’ten kaçan Kobanililer için sınır açıldı IŞİD saldırılarından kaçarak Türkiye’ye sığınmak isteyen Kobanililer’e sınır açıldı. Çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte artan göç sonucu, Türkiye 180 bin civarında Kobaniliye ev sahipliği yaptı. 1 Ekim 2014 HDP’den tezkereye red HDP, Irak ve Suriye’ye asker göndermeyi kapsayan tezkere’ye “red” oyu verdi. 2 Ekim 2014 Çözüm Süreci Kararnamesi Resmi Gazete’de Çözüm Süreci Kurulu ve Kurumlararası İzleme ve Koordinasyon Komisyonu’na ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayınlandı. 6 Ekim 2014 Kobani Olayları HDP ve KCK “Kobani için direniş’’ sloganıyla Kürtlere sokağa çıkın çağrısı yaptı. Yapılan çağrıdan sonra başlayan sokak eylemlerinde iki gün içerisinde kırkı aşkın vatandaş hayatını kaybetti. 11 Ekim 2014 Bayık: “Yeniden silahlı mücadeleye başlarız.” Alman Devlet Televizyonu’na konuşan Bayık, Kobani gösterilerinde Kürtlerin ölmeye devam etmesi durumunda yeniden silahlı mücadeleye başlayacaklarını söyledi. 19 Ekim 2014 Akil İnsanlarla 11 saatlik toplantı Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Akil İnsanlar Heyeti ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleştirdiği toplantı 11 saat sürdü. Toplantıda 6-7 Ekim Kobani (Ayn el Arap) olayları, Suriye politikası, Türk dış politikası, Ortadoğu’daki sorunların Kürt meselesine etkisi, Çözüm Süreci’nin ilerleyişi ve Çözüm Süreci açılımı olarak İmralı konuları tartışıldı. 25 Ekim 2014 Yüksekova’da askere silahlı saldırı Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde çarşı merkezinde gezen sivil giyimli 3 askere silahlı saldırıda bulunuldu. Başlarından kurşunlanan üç askerden ikisi olay yerinde, biri de kaldırıldığı hastanede şehit oldu. 30 Ekim 2014 Diyarbakır’da Astsubaya silahlı saldırı Diyarbakır’da eşi ile birlikte semt pazarında alışveriş yapan 24 yaşındaki Hava Astsubay Üstçavuş Necdet Aydoğdu, maskeli iki kişinin silahlı saldırısının ardından şehit oldu. 9 Aralık 2014 Demirtaş: “İç Güvenlik Paketi’ni engellemeye çalışacağız” HDP Eşbaşkanı Demirtaş, 50 kişinin ölümüyle sonuçlanan 6-7 Ekim Olayları’ndan sonra, kamu düzeninin sağlanması amacıyla Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK’larda değişiklik yapan tasarıyı engellemeye çalışacaklarını söyledi. 20 Aralık 2014 Bayık: “Silah bırakmak ölüm demektir” KCK yöneticisi Cemil Bayık “silah bırakacağımız hiçbir koşul yoktur.” dedi. 27 Aralık 2014 Cizre’de çatışma Suriye’nin Kobani ve Irak’ın Şengal bölgesindeki çatışmalarda öldürülen 4 YPG’linin cenazesi Habur’dan Cizre’ye getirildi. Taziye çadırında nöbet tutan YDG-H üyeleri ile HÜDA-PAR’a yakın kişiler arasında yaşanan çatışmada 3 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. 2015 15 Ocak 2015 Yalçın Akdoğan İmralı heyeti ile görüştü Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile bir araya geldi. Görüşme sonrası HDP tarafından yapılan yazılı açıklamada, görüşmede özellikle Cizre’de meydana gelen olaylar üzerinde durulduğu bilgisi verildi. Olayları soruşturmak üzere İçişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin bölgeye gideceği duyuruldu. 9 Şubat 2015 “İç Güvenlik Paketi” görüşmeleri ertelendi Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın TBMM’de görüşülmesi ikinci kez ertelendi. 23 Şubat 2015 Bülent Arınç: “Kandil silah bırakma açıklamasını engelliyor” Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Hükümet’in Çözüm Süreci’nde üzerine düşeni yaptığını vurgulayarak “4 Şubat’tan bu yana bir gelişme var. Silah bırakmaya yönelik bir açıklama bekleniyor. Ancak bu açıklamanın yapılmasına karşı engeller çıkarılmaktadır. Bu engelleyici açıklamaların Kandil’den yapıldığını artık sağır sultan biliyor” açıklamasını yaptı. 28 Şubat 2015 Öcalan’dan PKK’ya silah bırakma çağrısı Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde bir araya geldi. HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder toplantı sonrasında Öcalan’ın “Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum” açıklamasını iletti. 2 Mayıs 2015 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Silahı bırakmadan particilik olmaz” Cumhurbaşkanı Erdoğan gelinen noktada PKK’nın silah bırakması gerektiğini vurgulayarak “Ellerinden silahı bırakmadan particilik oynayanların çözüm sürecini eleştirme hakkı yoktur. Silahları gömmeden bu hususta ne bize ne hükümete söyleyecekleri tek lafları yoktur.” dedi. 31 Mayıs 2015 Başbakan Davutoğlu: “HDP, İmralı, Kandil arasında zikzaklar var” Başbakan Davutoğlu sürecin seçim sonrasında yeni bir yöne evrileceğini belirterek “Bir tarafta pozisyonu net olan taraf var, bu biziz. Bir de HDP, İmralı, Kandil arasında zikzaklar var. Seçim hususunda da sürecin gidişatını etkileyen ayrılıklar var. Seçimden sonra kimle görüşmeye devam edeceğimizi masaya koyacağız. 8 Haziran’dan sonrası kimi muhatap alacağımızı gözden geçireceğiz” diye konuştu. 7 Temmuz 2015 Başbakan Davutoğlu: “Çatışmasızlık yetmez, silahsızlanmadan bahsedilmeli” Başbakan Ahmet Davutoğlu sürecin devamı için HDP’nin tavrını net bir şekilde ortaya koyması gerektiğini belirterek “Gerçekten barış istiyorlarsa, demokrasiyle terör arasında net bir çizgi koymak zorundadırlar. Kimse saldırılara karşı sessiz kalma hakkına sahip değil. Çatışmasızlıktan bahsetmek yeterli değil. Barıştan, insan haklarından bahsedenler silahsızlanmadan da bahsetmek zorunda” açıklamasını yaptı. 43 TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HANGİ ADIMLARI OPERASYONLARIN TEKRAR BAŞLAMASINA SEBEP OLDU? 7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ’NİN ARDINDAN PKK/KCK SİLAHLI EYLEMLERİNE DEVAM ETTİ. 11 TEMMUZ’DA KCK’NIN ‘ATEŞKES BİTTİ’ AÇIKLAMASI, 20 VE 22 TEMMUZ’DA ŞANLIURFA’DA YAŞANAN TERÖR SALDIRILARI NEDENİYLE, HÜKÜMET, 24 TEMMUZ’DA SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR GERÇEKLEŞTİRDİ. HEDEF TÜRKİYE’NİN HUZURU, TÜRKİYE’NİN KARDEŞLİĞİ BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “DEAŞ ADI ALTINDA DİNİMİZİ İSTİSMAR EDEREK ÇOCUKLARIMIZI SURİYE’YE GÖTÜRENLER DE, PKK ADI ALTINDA KÜRT KARDEŞLERİMİZİN HİSSİYATINI İSTİSMAR EDENLER, DEVLETİMİZİN KARARLI TUTUMU KARŞISINDA BOYUN EĞMEK ZORUNDA KALACAKLAR.” “YAŞAMA HAKKINI TEMİNAT ALTINA ALACAK ŞEY KAMU DÜZENİDİR. KAMU DÜZENİ YOKSA KİMSE KENDİ GELECEĞİNDEN, YARININDAN EMİN OLAMAZ.” “İnsanoğlunun yaşama hakkını yok sayan, çağdışı, Marksist, Leninist bir örgütlenmeyle Kürt kardeşlerimizin hakkını savunuyor görüntüsü altında önce Kürt vatandaşlarımıza zulmeden bir terör örgütü.” “Başbakan Davutoğlu: DEAŞ terörüne nasıl karşı çıktıysak PKK terörüne de karşı çıkalım. Etnik ayrımcılığa nasıl karşı çıktıysak, dini ayrımcılığa da karşı çıkalım, mezhebi ayrımcılığa da karşı çıkalım.” Türkiye’nin her güçlü döneminde, her şaha kalktığı dönemde uzanan o karanlık el yine kendini gösterdi. Türkiye’nin aydınlık geleceğini karartmak için çalışan güçler yine can yaktı, yine onlarca ailenin ocağına ateş düşürdü. Dil, din ayrımı gözetmeksizin bu vatana sahip çıkan her bir vatandaşımızın canına, huzuruna, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne kastedenler yine kanlı eylemlerine devam ettiler ama emellerine ulaşamayacaklar. Önce Suruç’taki terör saldırısında 34 vatandaşımız hayatını kaybetti, ardından TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Adıyaman’da bir askerimiz şehit oldu, iki polisimiz evlerinde şehit edildi. O günden bu güne terör olayları arttı. Türkiye 7 Haziran Seçimleri’nin ardından, 20-23 Temmuz tarihlerinde birbirleriyle savaştıklarını söyleyen terör örgütleri aynı anda harekete geçti. Suriye ve Irak’taki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak bir takım uluslararası çevrelerin de desteğini arkasına aldığını düşünen bölücü terör örgütü, Türkiye’de Suriye ve Irak’takine benzer sahneler yaşatmak için harekete geçti. İşte bu noktada devletin varlığını göstermesi ve kamu düzenini teminat altına alması gerekiyordu. 23 Temmuz’da alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu düzenini bozan, vatandaşlarımızın yaşama hakkını tehdit eden, haraç toplayan, gençlerimizi dağa kaldırarak geleceklerini karartan tüm odaklara karşı harekete geçildi ve operasyonlar başlatıldı. TÜRKİYE 2013 YILINDA DEAŞ’İ TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN ETTİ Başbakan Davutoğlu: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Ak Parti hükümetleri ve siyasi hareket olarak Ak Parti hiçbir zaman hiçbir terör örgütüne destek olmadığı gibi müsamahakar da davranmamıştır, hiçbir terör örgütünü hangi gerekçeyle olursa olsun mazur gösterecek bir tavır içine girmemiştir.” Türkiye’nin DEAŞ’e karşı etkili bir mücadele yürütmediği algısı üzerinden bir kampanya yürütülüyor. Oysa bu iddia gerçek dışıdır. Türkiye 10 Ekim 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile yaklaşık 2 yıl önce DEAŞ’i “El Kaide bağlantılı bir terör örgütü” olarak terör örgütleri listesine almıştır. DEAŞ, Türkiye’nin lanetlediği bir terör örgütüdür. Türkiye, bütün terör örgütleri ile olduğu gibi bu terör örgütü ile de etkin bir mücadele yürütmektedir ve yürütmeye devam edecektir. 1 Ocak 2015 tarihinden bu yana 600’e yakın kişi DEAŞ terör örgütüyle bağlantılı olabilecekleri şüphesiyle gözaltına alınmış, bunlardan 102’si tutuklanarak, cezaevine gönderilmiştir. DEAŞ en çok İslam ve Müslümanlar için tehdit oluşturuyor En çok İslam’a ve Müslümanlara zarar veren terör örgütü DEAŞ’e karşı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin tutumunu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklama net bir biçimde ortaya koyuyor. Bülent Arınç: “Suriye’de yaşanan olaylar, Irak’taki, Irak’ın neredeyse bölünmesine yol açabilecek olaylarla ilgili Türkiye’nin tutumu bellidir. Türkiye hem DEAŞ’e hem de bütün terörist gruplara karşı, Suriye rejimine karşı belli bir düşünceyle geçmişten bu yana hareket ediyor, Türkiye’nin tavrının da ne kadar doğru, önemli olduğu her gün ortaya çıkıyor. Maalesef Türkiye’de bir algı operasyonu var, bir takım insanlar yalanları kırk defa söyleyince sadece Türkiye’dekilere değil, dışarıdakileri de neredeyse inandıracak noktaya geliyorlar. Son yaşadığımız olaylarla ilgili maalesef yanlış algıların hem hükümetimizi hem de güvenlik güçlerimizi hedef aldığının farkındayız. Bunlardan bir tanesi; DEAŞ’e karşı Türkiye hükümeti yeterli mücadeleyi yapmıyor algısıdır. Bunun üzerinden propaganda amaçlı, fevkalade etkili bir kampanya yürütülmektedir. Bu alçakça bir yalandır. Hiçbir noktası doğru değildir. DEAŞ, Türkiye’nin lanetlediği bir terör örgütüdür. Ülkemiz terörün her türüyle olduğu gibi bu terör örgütüyle de mücadele etmeye kararlıdır. DEAŞ ve aşırıcı terör örgütleriyle kalıcı ve etkin mücadelenin bir bakımdan Suriye’deki rejimin de bir an önce demokratik bir dönüşümle sona erdirilmesi yoluyla kesin netice alacağımıza da inanıyoruz. Terörün her türüyle olduğu gibi DEAŞ ile mücadelede de kararlıyız. DEAŞ’in son aylardaki faaliyetleri, harekat kabiliyetini koruduğunu hatta kendisine mensup savaşçıların sayısını, özellikle Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan ve Avrupa’dan gelen yeni isimlerle, kişilerle, kimliklerle daha da artırdığını göstermektedir. 60’ın üzerindeki ülke ve uluslararası kuruluş DEAŞ ile mücadele etme konusunda uluslararası koalisyona katkı yapmaktadır. Türkiye de uluslararası koalisyonda yerini almıştır. Bu koalisyonun en somut eylemi de Suriye ve Irak’ta DEAŞ’e karşı devam eden hava harekatıdır. Türkiye bu konuda kendine düşen kısmıyla koalisyona destek sağlamaktadır. Ancak etkili bir sonucun alınabilmesi için ‘uçuşa yasak bölge’, ‘güvenli bölge’ ve diğer unsurların da faaliyete geçirilmesini istemektedir.” 45 TÜRKİYE’DE TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN “ÇÖZÜM SÜRECİ” 13 YILLIK AK PARTİ İKTİDARINI EN İYİ TANIMLAYAN KAVRAM ‘NORMALLEŞME’DİR. TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Ak Parti’nin iktidara gelmesi ile Cumhuriyet tarihinin en büyük kapsamlı değişim ve dönüşüm hamlesi başladı. Yıllardır konuşulması bile düşünülemeyen konular bir bir gündeme geldi, çözüm için en istikrarlı adımlar atıldı. İlk defa Ak Parti döneminde devlet bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak için bir kalkınma hamlesi başlattı. Ak Parti hükümetleri, Türkiye’nin kronikleşen meselelerine el atmış ve Türkiye’yi ‘kendine özgü’ bir demokrasiden ‘ileri’, evrensel normlara uygun bir demokrasiye doğru taşıma iradesini ortaya koymuştur. 2002’den günümüze işbaşında olan Ak Parti hükümetleri döneminde, Türkiye’nin istikrarı ve gelişmesi önündeki en ciddi engellerden birini oluşturan terör meselesini ve altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için, oldukça kararlı ve cesur bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu alandaki paradigma değişiminin ve çözüm merkezli yeni stratejinin en önemli unsurunu, istismar alanlarının ve sorunların ortadan kaldırılması oluşturmuştur. Ak Parti hükümetleri, vatandaşlarımızı kazanmak, devlete güvenlerini artırmak ve terörün yıllardır istismar ettiği zemini ortadan kaldırmak yolunda riskler üstlenmiş ve çok önemli çalışmalar yürütmüştür. 3 Kasım 2002 seçimleriyle Ak Parti iktidarının işbaşına gelmesi, Türkiye’de yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. 13 yıllık bu dönemi en iyi tanımlayan kavram “normalleşme”dir. Ak Parti hükûmetleri, tedricî bir biçimde Türkiye’nin kronikleşen meselelerine el atmış ve Türkiye’yi “kendine özgü” bir demokrasiden “ileri”, evrensel normlara uygun bir demokrasiye doğru taşıma iradesini ortaya koymuştur. Bu iradenin en yetkin biçimde somutlaştığı alan, Kürt meselesi ve bu meselenin içinde mütalâa edilebilecek terör meselesidir. Bu meseleye ilişkin Ak Parti’nin ilk hamlesi, iktidara gelir gelmez Doğu ve Güneydoğu’daki “olağanüstü hâl” rejimine son vermek olmuştur. Terörle çok boyutlu mücadele edebilmek amacıyla, hükümetlerimiz tarafından üretilen politika ve stratejiler birçok alanda hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda, 2002 yılından itibaren kararlı bir şekilde uygulanan demokratikleşme adımlarının bir devamı olarak; daha güçlü, demokratik, özgür ve huzurlu bir Türkiye için ‘Çözüm Süreci’ hayata geçirilmiştir. Çözüm Süreci, ülkemizin on iki yıllık demokratikleşme ve normalleşme birikimi üzerine inşa edilmiştir. Çözüm Sürecinin nihai hedefi, terörün tamamen sona erdirilmesi, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ve Türkiye’nin ileri demokrasi hedefine ulaşmasıdır. Dünyadaki diğer tecrübelerle kıyaslandığında milli ve yerel karakteri ile dikkat çeken Çözüm Süreci, güçlü yasal zemine oturan bir devlet politikası olarak kararlılıkla sürdürülmüştür. Nitekim Ahmet Davutoğlu başbakanlığında kurulan 62. Hükümet Programı’nda da Çözüm Süreci’ni daha güçlü bir şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumların etkili bir şekilde koordine edileceği, çözümün ivedilikle sağlanması için gerek duyulan yeni yöntemlerin devreye sokulacağı ve toplumun her kesiminin bu sürece sahip çıkması için gerekli çalışmaların yapılmaya devam edileceği kararlı bir şekilde vurgulanmıştır. Çözüm Sürecinin amacı, vatandaşlarımızın talep ve beklentilerini dikkate alarak ve geçmişte yapılan haksızlıkları telafi ederek Türkiye’yi normalleştirmektir. Bu yönüyle Çözüm süreci, ülkemizin on iki yıllık demokratikleşme ve normalleşme birikimi üzerine inşa edilmiştir. Çözüm Süreci, çok büyük hassasiyetle, büyük dikkatle, yaralı duyguları tamir etme; karşılıklı güveni tesis etme ve kardeşlik hukukunu yüceltme sürecidir. Çözüm Sürecinin başlamasıyla birlikte terörden kaynaklı can kayıpları son buldu, bölgeye huzur gelmiş ve bölgedeki ekonomik hayat canlanmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri de dahil olmak üzere ülkemizin tamamının kalıcı huzura kavuşması Çözüm Sürecinin en temel hedeflerindendir. Bu kapsamda Çözüm Sürecinin amacına ulaşması için çok yönlü, çok boyutlu ve çok aşamalı bir strateji üzerinde durulmuştur. Dolayısıyla Çözüm Süreci, Ak Parti hükümetlerinin inisiyatifiyle Türkiye’nin kronikleşen bir sorununu çözmek, tüm insanlarımızın eşit vatandaşlık ideali çerçevesinde demokratik haklardan en geniş şekilde yararlanmasını sağlamak üzere hayata geçirilmiş bir projedir. Çözüm sürecinde hangi adımlar atıldı? Geride bırakılan zaman içerisinde Çözüm Sürecine yönelik olarak süreç içerisinde atılan önemli adımlar Akil İnsanlar Heyeti’nin oluşturulması, TBMM bünyesinde kurulan Çözüm Süreci Komisyonu tarafından çalışmalar yürütülmesi, Demokratikleşme Paketi’nin çıkarılması ve Çözüm Sürecine ilişkin çerçeve yasanın yürürlüğe konulması ve Çözüm Süreci Kurulu’nun oluşturulmasıdır. 47 Çözüm sürecinin amacı, vatandaşlarımızın talep ve beklentilerini dikkate alarak geçmişte yapılan haksızlıkları telafi ederek, Türkiye’yi normalleştirmektir. Çözüm sürecinin en temel hedefi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri de dahil olmak üzere ülkemizin tamamının kalıcı huzura kavuşmasıdır. Akil İnsanlar Heyeti oluşturuldu Çözüm Sürecine sivil desteğin arttırılması açısından atılan önemli adımlardan birisi Akil İnsanlar Heyeti uygulamasıdır. Akil İnsanlar Heyeti uygulaması ile Çözüm Sürecinin kamuoyuna doğru bir şekilde anlatılması ve sürece kamuoyu desteğinin arttırılması amaçlanmıştır. Toplumda saygın pozisyonda olan ve farklı siyasi görüşlere sahip yazarlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri temsilcileri, sanatçılar ve eski siyasetçiler arasından belirlenen 62 kişiden oluşturulan heyet Nisan-Haziran 2013 tarihleri arasında Türkiye genelinde çalışmalar yürütmüştür. Demokratikleşme Paketi 30 Eylül 2013 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyu ile paylaşılan ve sonradan eklenen düzenlemelerle daha da zenginleşen “Demokratikleşme Paketi”, Türkiye tarihinin en kapsamlı Demokratikleşme Paketidir. Bu kapsamda başta siyasi hakların genişletilmesi olmak üzere temel hak ve özgürlükler alanında oldukça önemli yasal ve idari düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda kabul edilen önemli düzenlemelerden bazıları şöyle: • Siyasi partiler ve adaylar tarafından yapılacak her türlü propagandanın, Türkçe’nin yanı sıra farklı dil ve lehçelerle de yapılabilmesi sağlanmıştır. • Siyasi partiler; tüzüklerinde yer almak ve ikiden fazla olmamak koşuluyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilecektir. • Siyasi partilerin bir ilçede teşkilatlanmaları için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğu kaldırılmıştır. • Siyasi partilere devlet yardımı yapılabilmesi için milletvekili genel seçimlerinde alınması gereken oy oranı yüzde 7’den yüzde 3’e indirilmiştir. • Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılacağı yer ve güzergâhın belirlenmesinde bundan böyle ilgili belediye başkanları ile siyasi partiler, meslek örgütleri ve sendikaların görüşü alınacaktır. • Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler güneş batmadan önce dağılacak şekilde, TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00’e kadar yapılabilecektir. • Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında hükümet komiserine verilen görev ve yetkiler, Düzenleme Kurulu’na verilmiştir. • Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilecek ancak bu kayıtlar şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaç için kullanılamayacaktır. • Vatandaşlarımızın günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla özel okullar açılabilecektir. • Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerden biri olan eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi yaptırım altına alınmış ve bu suç için belirlenen ceza arttırılmıştır. • Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılması hakkının engellenmesi hâlleri, suç olarak düzenlenmiştir. • Kişilerin toplu ibadetleri yanında bireysel ibadetlerinin engellenmesi de suç olarak düzenlenmiş ve kişinin dini inancının gereğini yerine getirmesinin engellenmesi yaptırım altına alınmıştır. Öte yandan, cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale etmek veya bunları değiştirmeye zorlamak da suç olarak düzenlenmiştir. • Ayrımcılık suçu, nefret suçlarını da kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiş ve maddede öngörülen ceza miktarı arttırılmıştır. • Köy isimlerinin re’sen değiştirilmesine yol açan hüküm kaldırılarak, köylere eski isimlerinin geri verilmesinin önü açılmıştır. • Yapılan değişiklikle artık her türden fitre, zekât, kurban derisi ve bağırsak yardımları istenilen yerlere verilebilecektir. • 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun ile 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun’da yasaklanan eylemler ve yükümlülüklere aykırı davranmayı suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 222. Maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Çözüm Süreci Komisyonu kuruldu Çözüm Süreci içerisinde atılan önemli bir diğer adım TBMM bünyesinde bir Çözüm Komisyonu kurulması suretiyle parlamentonun Çözüm Sürecine ilk kez dâhil olmasıdır. Komisyon tarafından 3 aylık sürede terör sorununa ilişkin olarak pek çok kesimle görüşmeler yapılmış ve terör sorunu bağlamında önem arz eden illere çalışma ziyaretleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalara sonucunda hazırlanan komisyon raporu ile Çözüm Süreci tarihi, sosyolojik, psikolojik, siyasi ve hukuki açıdan çok yönlü değerlendirilmiştir. Dönem içerisinde gerçekleştirilen reformlardan en önemlilerinden birisi de Çözüm Sürecine yasal çerçeve sağlayan yasanın yürürlüğe konulmasıdır. TBMM tarafından kabul edilen “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” 10.07.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Çözüm Süreci’ne yönelik olarak gerçekleştirilen önemli bir düzenleme de Çözüm Süreci Kurulu’nun oluşturulmasıdır. 2014 yılı Ekim ayının hemen başında yayınlanan esaslar ile Çözüm Süreci Kurulu oluşturulmuş ve Çözüm Süreci’nde gerçekleştirilecek çalışma alanları somutlaştırılmıştır. Çözüm Sürecinde örgüt nasıl davrandı, hangi olumsuz adımları attı? Ak Parti hükümetlerinin Çözüm Sürecinin en başından itibaren tüm iyi niyetli ve yapıcı gayretlerine rağmen örgüt silahtan ve şiddetten vazgeçmeye yanaşmamıştır. Bu durumunun en önemli göstergelerinden biri, 6-7 Ekim olayları olarak tabir edilen ve DEAŞ’ın Ayn-el Arab (Kobani) kuşatmasının bahane edilmesi ile çıkarılan şiddet olaylarıdır. DEAŞ’ın Ayn-el Arab (Kobani) kuşatmasının vahim boyutlara ulaşması Türkiye’de başka bir dinamiği tetiklemiş ve KCK ve HDP’nin “süresiz eylem çağrısı” ile birlikte 49 Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak üzere örgüte müzahir kitleler sokağa dökülmüştür. Ülke genelinde şehirlerin neredeyse yarısına yayılan bu protestolar şiddete varmış ve sonucunda elliye yakın vatandaş hayatını kaybetmiştir. 6-7 Ekim Olayları Çözüm Sürecine olumsuz yansıyan önemli gelişmelerden bir diğeri de Cizre’de yaşanan asayiş ve şiddet olaylarıdır. 27 Aralık 2014 tarihinde başlayan ve Ocak ayının ortalarına kadar süren Cizre olaylarının temelinde Suriye’nin Ayn-el Arab (Kobani) ve Irak’ın Sincar bölgesindeki çatışmalarda öldürülen 4 YPG’linin cenazesinin Habur’dan Cizre’ye getirilmesi sonrasında örgütün şehir yapılanmasının özellikle dindar vatandaşlarımız başta olmak üzere sivil halka yönelik düzenlediği saldırılardır. Bu süreçte vatandaşların evleri taranmış ve olaylar kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Söz konusu olaylar neticesinde dört kişi hayatını kaybetmiş ve bölgede iki taraf arasındaki gerginlik tırmanmıştır. Örgüt bazı militanlarını kırsaldan şehirlere doğru kaydırdı Çözüm Sürecinin en baştan itibaren örgüt ve müzahir kitlesi tarafından tam olarak sahiplenilmediği, hatta süreci provoke etmek amacıyla farklı zamanlarda çeşitli eylemlerin gerçekleştirildiği bilinen bir TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 durumdur. Bu bağlamda, örgüt bileşenleri tarafından kırsal alandan ziyade şehir eylemlerine ağırlık verildiği, bu amaçla, ülkenin değişik şehirlerinde eylemler gerçekleştirildiği görülmüştür. Aynı şekilde örgütün bazı militanlarını kırsaldan şehirlere doğru kaydırdığı, müzahir kitle içerisinden yeni militanlar devşirmek amacıyla hareket ettiği bu bağlamda örgüte katılımların arttığı dikkat çekmiştir. Örgüt bileşenlerinin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen İç Güvenlik Paketi’ne yönelik yaptığı açıklamalar ve eleştirilerin asıl gerekçesinin, örgüt bileşenlerince yapılan sokak eylemlerinin paketin içerdiği düzenlemeler aracılığıyla etkili şekilde engellenmesidir. Çözüm Sürecinde söz konusu eylemler, örgüt tarafından gerek kendi tabanını diri tutmak amacıyla gerekse hükümete karşı bir koz olarak kullanılmak istenmiştir. Bu bakımdan, örgüt üst yönetimince yapılan açıklamalarda söz konusu düzenlemenin Çözüm Sürecinin önünde en büyük engel olarak görüldüğü belirtilmiştir. Örgütün geçmişte olduğu gibi bu olayı da kazanıma dönüştürmek için muhalif kesimleri yanına çekmek adına politik hamleler yaptığı söylenebilecektir. Örgütün, bu şekilde hükümeti zora sokabilecek bir arayış içinde olduğu değerlendirilmektedir. Örgütün, kırsalda faaliyet gösteren silahlı unsurlarını Çözüm Süreci kapsamında yurtdışına çekmesi halinde, alternatif olarak şehir yapılanmaları aracılığı ile şehir merkezlerinde çatışma ortamı oluşturma girişimlerine karşılık ve 6-8 Ekim Ayn el Arab benzeri olayların önlenmesi amacıyla hazırlanan İç Güvenlik Paketi’nin, örgütün askeri kanadı (Kandil) tarafından Çözüm Süreci çerçevesinde şiddet eylemlerinin gerekçelerinden biri durumuna getirilmiştir. • Çözüm Sürecinin en önemli gereklerinden olan eylemlerin sona erdirilmesi, yurtiçindeki teröristlerin sınır dışına çıkması ve silah bırakması şartları örgüt tarafından gerçekleştirilmemiştir. • Tam tersine örgüt, kırsalda mevcudiyetini sürdürmüş ve şehir merkezlerinde oluşturduğu silahlı unsurları vasıtasıyla bölge halkı üzerinde baskı kurmaya ve baskısını artırmaya çalışmıştır. • PKK/KCK tarafından daha önce olduğu gibi seçim sonrası süreçte de, silahlı eylemlere devam edilmektedir. 7 Temmuz-13 Ağustos tarihleri arasında teröristlerce düzenlenen hain saldırılarda 38 güvenlik görevlisi şehit olmuştur. Bunun yanında 100’ün üstünde güvenlik görevlisi ve vatandaş da yaralanmıştır. • Son dönemde örgüt bileşenleri tarafından kırsal alandan ziyade şehir eylemlerine ağırlık verilmekte, bu amaçla, “kontrollü eylem stratejiisi” çerçevesinde şehir yapılanmaları aracılığıyla başta bölge illeri olmak üzere ülkenin değişik şehirlerinde eylemler yapılmıştır. • Sınır bölgesinde kaçakçılığın önlenmesi maksadıyla yapılan operasyonların terörist grupların yerlerinin tespit edilmesine yönelik olduğunu değerlendiren örgüt, bölge insanını operasyonları ve alınan tedbirleri engellemeye yönelik kışkırtmakta ve uzaktan taciz ateşleri ile de bu eylemleri desteklemektedir. • Örgüt, özellikle 7 Haziran 2015 Seçimleri’nin ortaya çıkardığı tablonun da etkisiyle Öcalan’ın mahkûmiyet koşullarının iyileştirilmesi yönünde söylemleri ve bu amaca yönelik eylemleri sürdürmektedir. Örgütün halkın çıkarlarını düşünme gibi bir kaygısı bulunmamaktadır. • PKK/KCK, bölgede devletin asayişi sağlayamadığını, kontrolün kendi elinde olduğu iddiasını desteklemek amacıyla yol kesme, araç yakma vb. türü eylemler yapmaktadır. Bu eylemler büyük oranda bölge halkına zarar vermekte, bölgede yaşanan normalleşme havasından geriye gidiş anlamına gelmektedir. • Bölgenin ekonomisini olumlu yönde etkileyecek ve bölge halkının refahını yükseltecek enerji santrali, yol ve baraj inşaatlarına yönelik tehdit ve önleme faaliyetleri ile askeri sınır üs bölgelerine yönelik taciz atışı eylemleri gerçekleştirilmektedir. Bu durum, terör örgütün halkın ekonomik refahının yükselmesini istemediğinin en önemli göstergesidir. • Bölgede özellikle belediyelerin desteğiyle (sözde) örgüt mezarlıkları yapımına devam edildiği, mezarlık çevresine mescit, misafirhane, kütüphane, müze gibi kültürel yapıların inşa edilerek bölge halkının günlük hayatta kullanabileceği mekânlar oluşturma çalışmalarının sürdüğü gözlemlenmektedir. • Örgüt tarafından terörle mücadelede en etkili unsurlardan biri olan geçici köy korucularına yönelik silah bırakmaları yönünde baskı ve tehditler ile silahlı saldırılar da sürdürülmektedir. • Örgüte müzahir parti dışındaki diğer partilerin belediye başkanları ile il ve ilçe yöneticileri olmak üzere kendilerine muhalif kişi ve grupların ev/işyeri ve araçlarına yönelik saldırılar ve şiddet eylemleri devam etmektedir. Örgüt bölgede kendisi dışındaki hiçbir oluşumun varlığına izin vermek istememektedir. • Bölgedeki sivil toplum kuruluşları üzerinde büyük bir baskı kuran örgüt, halkın istek talep ve beklentilerinin siyaset mekanizmasına yansımasını sağlayacak bu oluşumların çalışmalarını baskı yoluyla engellemeye çalışmaktadır. • Örgüt, seçim kampanyası boyunca kamuoyunda tepki yaratabilecek yoğun şiddet eylemlerinden kaçınmıştır. Ancak barajı geçmek için her bir oyun değerli olduğunun bilinciyle özellikle etkili olabildiği yerlerde halk üzerindeki baskısını artırmıştır. İktidar partisi olmasına rağmen bölgede, diğer partilerin adayları rahat propaganda yapamamıştır. Terör örgütü çözümden yana bir tavır sergilemedi Çözüm Süreci’nin geneline bakıldığında yaşanan her türlü olayda ve atılan adımlara yönelik olarak örgütün yaptığı açıklamalarda kullanılan üslubun tehditkâr ve süreci askıya alma yolunda söylemleri barındırdığı ve bu yolla çeşitli kazanımlar elde etmeye yönelik bir taktik izlendiği gözlemlenmiştir. Çözüm Süreci’nde asıl unsurun hükümetin çabaları olduğu bilinmektedir. Buna karşılık, örgüt bileşenleri tarafından bunun tam tersi bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir. Örgütün bu yöndeki çabalarının boşa çıkarılması bağlamında iç ve dış kamuoyu nezdinde doğru bilgilendirme faaliyetlerinin yürütülmesi önem arz etmektedir. Çözüm Süreci’nin amacının “terörle mücadele, siyasetle müzakere” ilkesi çerçevesinde açıklanabilir. Bu bağlamda, sorunun geniş toplumsal kesimleri ilgilendirdiği ve Türkiye’deki genel demokratik standartların yükseltilmesiyle yakından bağlantılı olduğunun altının çizilmesi gereklidir. Çözüm Süreci, Türkiye’de demokratik standartların yükseltilmesini, tüm vatandaşlarımızın huzur, refah ve güven içinde yaşamasını amaçlamıştır. Ancak terör örgütü, çözümden yana bir duruş sergilememiş, tam tersine kamu düzenini bozacak şekilde şiddet eylemlerine devam etmiştir. Devletin en temel yükümlülüğü kamu düzenini korumak ve bu şekilde vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır. Bu noktada son olarak mevcut şartlarda esaslı bir değişim olmadığı, PKK Türkiye’deki silahlı varlığını sonlandırmadığı takdirde, Çözüm Süreci’nin aynı formatta yürütülmesinin imkânlarının hayli zayıfladığını ifade etmek gerekir. 51 RÖPORTAJ: YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN YARDIMCISI “Çözüm Süreci’ni sabote etmeye, akamete uğratmaya çalışan bölücü terör örgütü 7 Haziran Seçimleri’nden sonra Devrimci Halk Savaşı başlattığını açıklamış, halkı isyana, örgüt mensuplarını da silahlı çatışmaya çağırmıştır.” “Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden, kardeşliğimizi zedeleyen, toplumsal ayrışmayı tetikleyen, devlet-millet kaynaşmasını yaralayan terör hadisesinin çözümünü ülkemiz için öncelikli ve hayati mesele olarak gördük.” “Demokratik açılım sürecinden bu yana hükümetimiz, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Doğulu-Batılı ayrımı yapmadan toplumun her kesimini kucaklayan bir yönetim tarzı ortaya koymuş, insanı yüceltmek için gereken her türlü hizmet ve yatırımı devreye sokmuştur.” TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 “ÇÖZÜM SÜRECİNİN MİMARI, YÜRÜTÜCÜSÜ VE LOKOMOTİFİ AK PARTİ’DİR” “HDP’nin 7 Haziran Seçimleri’nden önce Çözüm Süreci’nin düşmanı olan paralel yapı ve statükocu çevrelerle kirli bir işbirliğine giderek makas değiştirmesi, sürecin mimarı olan Ak Parti’ye karşı adeta siyasi savaş açması, örgütün ise başkaldırı mesajlarıyla toplumu tahrik etmesi, süreci zehirledi.” Çözüm Süreci’nin amacı nedir? Muhatabı kimdir? Ak Parti, kurulduğu 2001 yılından itibaren ortaya koyduğu parti programları, seçim beyannameleri, hükümet programları ve siyasi söylemlerle ülkemizin sistemden kaynaklanan kronik meselelerini çözmeye yönelik politikalarını deklare etmiştir. Ülkemizde hakkın, hukukun, adaletin, kardeşliğin yüceltilmesi, farklı toplum kesimlerinin karşılaştıkları mağduriyetlerin giderilmesi ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması Ak Parti’nin siyaset felsefesinin temeli oluşturuyor. İnsanı merkeze alan siyaset tarzımız; eşit yurttaşlık, insanlık onuru, hakkaniyet ve adalet gibi değerleri öne çıkarıyor. Başlattığımız Demokratik Açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik süreçleri farklı toplum kesimlerinin meselelerini çözmeyi amaçlarken, demokratik siyasetin çözüm imkanlarını ve ülkemizin güvenlik kapasitesini eş zamanlı olarak harekete geçirerek silaha başvuran her türlü terör ve şiddet yapılanmasına yönelik çok boyutlu bir mücadele geliştirildi. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden, kardeşliğimizi zedeleyen, toplumsal ayrışmayı tetikleyen, devlet-millet kaynaşmasını yaralayan terör hadisesinin çözümünü ülkemiz için öncelikli ve hayati mesele olarak gördük. Çözüm Süreci’nin amacı, terörün son bulmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için hukuk ve demokrasi zemininde devletin her türlü imkan ve kabiliyeti harekete geçirilmiştir. Demokratik açılım sürecinden bu yana hükümetimiz, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Doğulu-Batılı ayrımı yapmadan toplumun her kesimini kucaklayan bir yönetim tarzı ortaya koymuş, insanı yüceltmek için gereken her türlü hizmet ve yatırımı devreye sokmuştur. Hakkı-hukuku gelişti- recek reformlar ezberleri bozmuş, tabuları yıkmıştır. Bu çalışmalarda toplumun her kesimi, kanaat önderleri, sivil yapılanmaları, gönüllü kuruluşları sürecin muhatabı ve paydaşı olmuştur. En geniş manada istişareler yürüttük, toplumsal destek ve dayanışmayla önemli adımlar attık. Çözüm Süreci’nin kapsamı nedir? Teröristle vatandaşı birbirinden ayıran ve hukuk zemininde kamu düzenini tesis etmeyi amaçlayan güvenlik politikaları ise bölge insanının hakkını ve hukukunu korumanın gereği olarak devrede olmuştur. 7 Haziran Seçimleri’nden sonraki süreçte HDP ve örgütün tavrının, sürece etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Demokratik gelişim bir siyasi mücadeleyle gerçekleşebilmekte, siyasi irade ve kararlılıkla hayata geçirilebilmektedir. Ak Parti bu iradeyi, kararlılığı ve mücadeleyi her türlü statükocu yapıya ve güç odağına karşı vermeyi başarmıştır. Daha önceki süreçler gibi Çözüm Süreci’ni de sabote etmeye, akamete uğratmaya çalışan bölücü terör örgütü 7 Haziran Seçimleri’nden sonra Devrimci Halk Savaşı başlattığını açıklamış, halkı isyana, örgüt mensuplarını da silahlı çatışmaya çağırmıştır. 2013’de verdiği sözleri tutmayan, tam anlamıyla bir eylemsizlik yerine her türlü baskı, şiddet ve illegaliteye başvuran örgüt, Türkiye’yi terk etmemiş, ‘silah bırakma’ fikrine karşı direnç ortaya koymuştur. HDP’nin 7 Haziran Seçimleri’nden önce Çözüm Süreci’nin düşmanı olan paralel yapı ve statükocu çevrelerle kirli bir işbirliğine giderek makas değiştirmesi, sürecin mimarı olan Ak Parti kadrolarına karşı adeta siyasi savaş açması, örgütün ise başkaldırı mesajlarıyla toplumu tahrik etmesi, süreci zehirleyen hususlar olmuştur. Seçimlerin ardından üç terör örgütünün eşzamanlı olarak Türkiye’ye karşı saldırılara başlaması, bir kaos planının devreye konulması anlamını taşıyordu. Hükümetimiz ve devletimiz terör ittifakının kurguladığı oyunu bozmuş, gerçekleşen terör eylemlerinin bir sonucu olarak operasyonlara başlamıştır. Bu operasyonlar 90’lı yıllara dönüşle izah edilemez. 90’lı yıllar hukuksuzlukla, kirli mücadele yöntemleriyle, halkı dışlayan ve bastıran yanlış uygulamalarla, insan haklarını örseleyen yaklaşımlarla anılmaktadır. Ak Parti hukuk içinde terörle mücadele etmekte, bu mücadele sırasında vatandaşın mağduriyet yaşamamasını, tam aksine vatandaşların temel haklarını garanti altına alacak bir kamu düzeninin tesis edilmesini amaçlamaktadır. ‘Çözüm Süreci’ tıkandı mı? Önümüzde nasıl bir süreç var? Ak Parti reformlardan, hizmetlerden, yatırımlardan, bölge insanını kucaklayan siyasi paradigmadan asla vazgeçmez, geri adım atmaz. Süreçte farklı sebeplerle oluşan güvenlik açığını gidermek, bölge insanını ceberut ve zalim örgütün baskısından korumak devletin öncelikli görevidir. Çözüm Süreci’nin mimarı, yürütücüsü ve lokomotifi Ak Parti’dir. Ak Parti’nin güçlü olması sürecin neticeye ulaşması açısından önem taşımaktadır. Bu süreci sonuca ulaştırmak bizim için ahlaki, insani ve vicdani bir görevdir. Süreci bozan, zehirleyen, sabote eden yapılara rağmen özgürlük-güvenlik dengesini koruyarak hedeflerimize ulaşacağımıza inancımız tamdır. 53 SİYASETTEKİ BAŞARIMIZDA KADINLARIN ETKİN GÜCÜ Kadınların Gücüyle Bütünleşen ve İlerleyen Ak Parti Neredeyse yarı yarıya kadın ve erkeklerden oluşan nüfusa sahip olan bir dünyada yaşıyor olmamıza rağmen siyaset gibi en önemli mekanizmada sadece ülkemizde değil tüm dünyada ibre erkeklerden yanaydı. Kadın varlığı, pek çok alanda olduğu gibi siyaset arenasında da görmezden gelinen, ikinci plana atılan bir güçtü. Özellikle ülkemizin siyasi tarihine bakıldığında hiç de başarılı sayılamayacak bir kadın katılımından ve varlığından bahsetmek mümkündür. Seçme ve seçilme hakkının kazanıldığı 1934 yılından bu yana hiçbir dönemde başarılı bir istatistiğe sahip olamayan kadının siyaseti ta ki Ak Parti kurulana değin görünür olmamıştı. İstatistiklere bakıldığında 1930-2009 yılları arasında yapılan toplam 17 yerel seçimde 1159 erkeğe karşı sadece 6 kadın il belediye başkanı seçilebilmişti. 1935 yılında yapılan genel seçimde 18 kadın milletvekili olabilmişti. Bu haliyle iyi başlangıç yapmasına rağmen bu ivmeyi devam ettiremeyen kadın siyaseti TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 ancak Ak Parti’yle başarıyı yakaladı ve bu başarı her geçen gün artarak sürüyor. Ak Parti Siyasetinde Kadının Gücü Ak Parti’de, daha kuruluş aşamasında bilinen bir realiteydi, kadın olmadan bu hareketin istenilen noktaya gelemeyeceği. Nitekim Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan siyasi hayatının tümünde bizzat kadın kolları teşkilatlarının güveni ve desteğiyle yol aldıklarını tekraren belirtmişler, biz kadınları bu işte nesne değil özne yapmışlardır. Siyasetin belki de tüm neticelerini birebir yaşayarak gözlemleyen kadınların karar alınırken de elbette söyleyecek sözleri vardı, olmalıydı. Daha en başından bu güveni kadınlara gösteren, onları destekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daima destekçisi olan kadın teşkilatları yeni Genel Başkanı Sn. Ahmet Davutoğlu ile de aynı heyecanla, aynı güçle yoluna devam ediyor. Ak Parti’nin geçirdiği tüm seçimlerde bizzat süreçlerin ana KADIN KOLLARI karakterlerinden biri olan kadın teşkilatları tüm Türkiye’de il, ilçe teşkilatlarıyla, mahalle temsilcileri ve üyeleriyle bir çığ gibi büyüyerek alınan başarılara kendilerine has imzalarını atmayı başardı. Kadın teşkilatlarımız kendilerine gösterilen teveccühü ve açılan alanı en iyi biçimde doldurmanın gayreti içinde oldu. Bu güvene layık olabilmek için, Türkiye’ye, insanına ve geleceğine, elinin hamuruyla, zarafetiyle ve annelik içgüdüleriyle sunabileceği katkının en iyisini ortaya koymaya çalıştı. Ak Parti iktidarında Türkiye’de kadın politikaları da daha ciddi projelerle ve stratejik olarak ele alındı. Kadınların çalışma hayatlarından aile ortamlarına, sosyal hayatlarından eğitimlerine kadar pek çok konuda devrim niteliğinde icraatları gerçekleştiren Ak Parti, teşkilatlardaki kadın gücünün artmasını ve onların karar mekanizmalarında görev almalarını teşvik edici pek çok uygulamayı da başlattı. Güçlenen Kadın, Güçlenen Kadın Kolları Ak Parti Kadın Kolları Teşkilatları, canla başla giriştikleri bu yolda birken üç, üçken beş, beşken tam 4 milyon 200 bin kişi oldu. Bu haliyle ve organizasyon yapısıyla tüm dünyanın da merakını ilgisini çekti. Pek çok araştırmaya konu edildi. Yurtdışındaki çeşitli kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin organizasyonlardaki temsiliyle Ak Parti’nin gülen ve yükselen gücü olmayı başardı. Kendisine verilen alanlarda başarı gösterdikçe içinden yetiştirdiği pek çok kadını siyasi arenada daha çok söz aldığı mekanizmalara taşıdı. Genel Merkez Kadın Kolları, üst çatısında pek çok sosyal, siyasi ve akademik çalışmaya imza attı. Halkla birebir iletişimde parti içinde en aktif ve fonksiyonel rolü üstlendi. Evlere dolayısıyla gönüllere girmeyi başardı. Ülke siyasetini şekillendiren politikalara öneri ve projeleriyle yön verdi. Bugün meclisteki temsilden, yerel yönetimlerdeki temsile kadar Cumhuriyet tarihinin en parlak dönemini yaşayan kadın siyaseti, daha da ileriye gidecektir. 2015 yılında Türkiye genelinde kongrelerini yaparak tazelenen Kadın Kolları yeni dönemlere yeni süreçlere hazır olmak için çalışmalarını sürdürüyor. Çözüm Süreci’nde Kadın Ülkemizin yürek sızısı, bitmeyen acısı terör belasının çözümünde de anne duyarlığı ve şefkatiyle siyaset yapan Kadın Kolları teşkilatları, özellikle bu sıkıntılı süreçte problemleri sağduyuyla ele almaya çalıştı. Bölgede yaşananları yakinen takip ederek, bunları raporlayarak sürecin sağlıklı biçimde ilerlemesi için üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Gerçekleştirdiği kardeşlik projeleriyle doğu-batı, kuzey-güney ayrımını ortadan kaldırmaya, fert fert milletimizin bütünleşmesine, milletin iradesinin sürmesine ve partimizin Türkiye partisi kimliğine vurgu yaptı. Annelerin evlatlarına doymaları için, daha parlak bir gelecek için taşın altına elini koydu. Seçim süreçlerinde tüm sıkıntılara rağmen sahadan ayrılmadı, canla başla sandığına sahip çıktı. Kadınlarımız ana kademe ve gençlik kolları teşkilatlarımızla bütünlük içinde bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla üzerine ne düşerse yapmaya hazır bir yapıya sahiptir. Millet Hareketi: Ak Parti Bir Türkiye partisinde çalışmanın şuuruyla, parti politikalarını desteklemek, vatandaşlarımıza anlatmak ve görülen eksiklikleri özeleştiri kültürüyle tartışarak daha iyisine ulaşmak Ak Partili kadınların en temel vazifesidir. İl il, ilçe ilçe, mahalle mahalle teşkilatlanan, sandık bazlı çalışmalarını tamamlayarak güçlü bir yapıyla milletimizin iradesinin tecelli edeceği önümüzdeki Kasım 2015 Seçimi’nde de Kadın Kolları aktif olacaktır. Daima; bütünleştiren, yıkmayan ama ıslah etmeye çalışan, azimli ve gayretli bir teşkilat yapısıyla yeni bir zafer için çalışmak tüm mensuplarımızın önce milletine, sonra partisine bir borcudur. Bu borcu layıkıyla yerine getirebilmeyi ve bir millet hareketi olan Ak Parti’nin yeni bir zafere ulaşmasını temenni ediyoruz. 55 DIŞ İLİŞKİLER Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı’nda Şangay İşbirliği Örgütü ve Türk Dış Politikası tartışıldı Toplantıda ŞİÖ’nün mevcut süreçten ziyade geleceğe yönelik sahip olduğu potansiyele dikkat çekilmiş, özellikle örgütün iki önemli aktörü Çin ve Rusya merkeze alınarak, bu iki ülkenin ABD ve AB ile kuracakları ilişkinin geleceğin çok kutuplu dünyasını ne yönde biçimlendireceği üzerinde durulmuştur. 13 Ağustos Perşembe günü partimiz Genel Merkez binasında Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından “Şangay İşbirliği Örgütü ve Türk Dış Politikası” başlıklı strateji geliştirme toplantısı düzenlenmiştir. Moderatörlüğünü Genel Başkan Yardımcımız ve Dış İlişkiler Başkanımız Yasin Aktay’ın yürüttüğü toplantıya ülke genelinden konunun uzmanı akademisyenler, partimiz Dış İlişkiler Başkan Yardımcıları, Think-Tank kuruluşu temsilcileri ve gazeteciler katılmıştır. İki oturum halinde aşağıdaki dört temel soru ele alınmış, bu sorular ışığında Asya Pasifik havzasının yükselen gücü Şangay İşbirliği Örgütü’nün dünü bugünü ve muhtemel yarını üzerine geniş kapsamlı bir tartışma yürütülmüştür. 3. ŞİÖ ile ilişkilerin gelişmesi Türkiye’nin transatlantik ilişkilerini nasıl etkiler? Toplantıda ŞİÖ’nün mevcut süreçten ziyade geleceğe yönelik sahip olduğu potansiyele dikkat çekilmiş, özellikle örgütün iki önemli aktörü Çin ve Rusya merkeze alınarak, bu iki ülkenin ABD ve AB ile kuracakları ilişkinin geleceğin çok kutuplu dünyasını ne yönde biçimlendireceği üzerinde durulmuştur. Söz konusu denklemde Çin ve Rusya’nın siyasetlerinde liderlerin etkisine vurgu yapılarak Putin ve Şi Cinping’in siyaset tarzlarına odaklanılmasının örgütün geleceğini anlamaya ışık tutacağı ifade edilmiştir. Yine bu iki ülke ekseninde biri Avrupa-Avrasyalı, diğeri tamamen Asyalı değerlere sahip iki farklı kimliğin ve değer dünyasının mevcut süreçte yaşanan uyum problemlerine dikkat çekilerek, örgütün geleceğinin bu iki dünyanın etkileşim performansına bağlı olduğu belirtilmiştir. Bununla beraber Avrupa Birliği’nin tarihsel süreç içinde gelişim ve olgunlaşma dönemleri örnek verilerek benzer şekilde ŞİÖ’nün de dar ve sınırlı bir oluşumdan sıyrılarak zamanla AB gibi çok daha kapsamlı ve iddialı bir uluslararası örgüte dönüşebileceği üzerinde durulmuştur. Toplantıda ayrıca yeni uluslararası güç merkezi olarak Asya Pasifik havzasında Türkiye’nin muhtemel stratejik manevra alanları tartışılmıştır. 4. ŞİÖ Türkiye açısından AB ya da NATO yerine ikame edilebilecek bir yapıya dönüşebilir mi? Yaklaşık 4 saat süren geniş katılımlı toplantıya ilişkin Dış İlişkiler Başkanlığı’mızca detaylı bir rapor hazırlanacaktır. 1. Şangay İşbirliği Örgütü küresel bir güç merkezi midir? 2. NATO vs. Varşova Paktı benzeri bir rekabet NATO vs. ŞİÖ arasında oluşabilir mi? TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Avrupa Parlamentosu’nda İftar Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından Ak Parti ve üyesi bulunduğu Avrupalı Muhafazakârlar ve Reformistler İttifakı ortaklığıyla Strasbourg’da, Avrupa Parlamentosu’nda bir iftar programı gerçekleştirildi. İftar Programı’na Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin Aktay, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Katar Dışişleri Bakanı Khalid Al-Attiyah, Ak Parti’de geçmiş dönemlerde milletvekilliği yapmış olan Ali Şahin, Tülin Erkal Kara, Şaban Dişli, Reha Denemeç, Avrupa Parlamentosu üyesi ve AECR Başkanı Jan Zahradil, Britanya Parlamentosu Üyesi Barones Seyda Warsi başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Jan Zahradil bu yıl ikincisi gerçekleştiren iftar programının artık gelenekselleştiğini ifade ederek, programın gerçekleşmesinde önemli pay sahibi olan Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin Aktay’a teşekkür etti. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin Aktay da konuşmasına iftar programının düzenlenmesinde katkı sahibi olan herkese teşekkür ederek başladı. Oruç ibadetinin, dünyada gerçekleşen her şeyden, özellikle fakirlikten ve insanların ihtiyaç sahibi olmasından, insanın sorumlu olduğunu hatırlattığını kaydeden Aktay; İslâm inancında Hz. Peygamber’in “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” ifadesiyle kaidesini bulan yaklaşımın oruç dönemlerinde daha güzel anlaşıldığının altını çizdi. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, İftar programının AECR üyeleri arasındaki işbirliğine katkı sağlayacağını umduğunu belirtti. Bozkır, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği’nin organları ile iyi ilişkiler içerisinde olmayı önemsediğine dikkat çekti ve AECR üyeleri arasında gelişecek ilişkilerin Avrupa Birliği’ne de olumlu yansıyacağını söyledi. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı eşit olmayan bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirterek Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için gereken adımları atmasına rağmen Avrupa Birliği’nden aynı samimiyeti ve ilkeli yaklaşımı bugüne kadar göremediklerini, yeni dönemde bu durumun değişmesini umut ettiğini ifade ederek konuşmasını tamamladı. 57 HALKLA İLİŞKİLER AK PARTİ’NİN KURULUŞUNUN 14. YILINI KUTLADIK Ak Parti Halkla İlişkiler Başkanlığı, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun teşrifleriyle parti kuruluşunun 14. yıl dönümünde Parti Genel Merkezi’nde geniş kapsamlı bir toplantı düzenledi. Toplantıya; Kurucular Kurulu Üyeleri, Bakanlar Kurulu Üyeleri, MYK Üyeleri, İl Başkanları, 25. Dönem Milletvekilleri, MYK Üyeleri, MKYK Üyeleri, İl Belediye Başkanları, İl Kadın Kolları Başkanları ve İl Gençlik Kolları Başkanları katıldı. Toplantıya, Halkla İlişkiler Başkanlığı’nın hazırladığı ve partinin, 14 yıllık sürecini anlatan bir sinevizyon gösterisi ile başlandı. Sinevizyon gösteriminin ardından kürsüye TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 gelen Başbakan Davutoğlu, konuşmasına, son operasyonlar da dahil olmak üzere ülkenin birliği, milletin huzuru için şehit düşen bütün şehitler ile Ak Parti’de görev almış dava arkadaşlarından hayatını kaybedenlere Fatiha okumaya davet ederek başladı. Konuşmasında tarihi akışta vakti gelmiş bir fikir ve yola çıkmış bir siyasi hareket kadar güçlü, değişimci bir hareket olamayacağına işaret eden Başbakan Davutoğlu, “Vakti gelmiş bir fikrin temel esası, vakti gelmiş bir siyasetin temel dayanağı mekanın yani coğrafyanın ruhuna, zamanın yani tarihin ruhuna ve milletin ruhuna ve vicdanına hitap etme kabiliyetidir. Ak Parti hareketi, mekanın ruhundan hareket etmiş, zamanın ruhuna dayanmış, en önemlisi de milletin vicdanına hitap etmiş, vakti gelmiş bir siyasi hareketin 14 Ağustos 2001’de harekete geçmiş halidir” dedi. 2001’de bir grup dava adamının, bir grup erdemli insanın, bir grup vicdanlı adamın Cumhur- başkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yola çıktıklarına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, “Bu yol meşakkatli bir yoldu ama kutlu bir yoldu. Bu yol birçok insanın hayalinde gönlünde büyüttüğü irfanın, erdemin, hikmetin yoluydu. Önlerinde büyük engel vardı.” dedi. “Sadece ve sadece milletin dediği oldu” Ak Parti Kurucu Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tam bir özgürlükler içinde sadece ve sadece milletin dediği olacak” şeklindeki sözlerine atıfta bulunan Başbakan Davutoğlu, “Ondan sonra da sadece milletin dediği oldu. Bu çölleşmiş siyaset hareketi bir anda hareketlendi. Atalete düşmüş kadrolar yeni bir heyecanla yola çıktılar, Anadolu ve Rumeli nehirleri daha bir coşkuyla akmaya başladı. Anadolu’dan ve Rumeli’den esen rüzgarlar sadece güzel bir esinti değil özgürlük havası da getirdi. Erciyes, Ilgaz daha dik başını semaya doğru uzattı. Dicle, Fırat, Sakarya coşkun bir şekilde bu nefese, bu yüreğe uydu” diye konuştu. “Ak Parti köklü bir davanın bugünkü adıdır” “Ak Parti hareketi yeni bir harekettir, yeni bir nefestir, yeni bir soluktur ama aynı zaman- da köklü bir harekettir, köklü bir davanın bugünkü adıdır” ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, “Hepimiz bununla onur duyuyoruz. Bu hareket çok sağlam temellere dayanıyor. Daha siyasi partiye dönüşmemişken Sayın Cumhurbaşkanımız bu hareketin ilk kritiğini yapmak istediğinde, herkese yeni bir yolun açılmakta olduğunu gösterdiğinde, etrafındaki dava arkadaşlarıyla birlikte bu harekete verilebilecek en güzel ismi vermiştir: Erdemliler Hareketi. Bu hareket bir erdemliler hareketidir. 14 yıl erdemin, hikmetin, irfanın, adaletin peşinde olduk, onun savunucusu olduk ve inşallah ömür verirse hayatımız boyunca olacağız. Bundan sonra da 14 asır geçse de aynı hikmetin yolcularıyız” değerlendirmesinde bulundu. Ak Parti’nin 5 kurucu ilkesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erdemliler hareketinin beş kurucu ilkesini, o gün konuşmasının içine derç ederek ifade ettiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şöyle demişti kurucu Genel Başkanımız, ‘Bugün Türk siyaset tarihine, lider oligarşisinin çöktüğü, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik yerine kollektif aklın temsilcisi olan bir liderlik anlayışının yerleştiği gün olarak tarihe geçecek.’ Yani hareketimizin temeli ortak akıldır. Hep beraber ortak aklın sözcüsü olmaya devam edeceğiz. Yine kurucu Genel Başkanımız şöyle ifade ediyor; ‘Bugün Türk siyasi tarihine parti içi demokrasi geleneğine yalnızca bir temenni olarak değil, aynı zamanda bir zihniyet değişikliği ve zorlayıcı tüzük kuralları için de egemen olduğu gün olarak geçecek.’ Yani yeni bir zihniyet, ortak bir özgür düşünce ortamı... Yine şöyle diyordu o gün Kurucu Genel Başkanımız, ‘Bugün Türk siyaset tarihine her yönüyle şeffaf, seçmenin sorgulamasına ve denetimine açık yepyeni bir siyasal örgütlenme modelinin kurulduğu gün olarak geçecektir.’ Yani ortak ahlak hareketi, ortak vicdan hareketi. Yine aynı konuşmada, ‘Bugün siyaset tarihine koltuğa değil hizmete sevdalıların kurduğu Ak Parti iktidarının kurulduğu gün olarak geçecek, kutlu olsun.’ Yani ortak vizyon, ortak hizmet hareketi. Yine o konuşmanın sonunda sözlerini şu şekilde noktalıyordu: ‘Bugünden sonra Türk siyasetinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, buna inanın.’ Evet 14 Ağustos 2001’den bu yana Ak Parti’nin mevcudiyetiyle hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bundan sonra da olmayacak.” 59 AK PARTİ GENEL MERKEZ GENÇLİK KOLLARI HEYETİMİZ BOSNA HERSEK’TEYDİ MYK ve MKYK üyelerimizden oluşan heyet Srebrenitsa Soykırımı’nın 20. yıl dönümü anma programlarına katılmak üzere Bosna-Hersek’e gitti. MYK üyemiz Hüseyin Burak Ceylan, MKYK üyelerimiz Merve Aslaner, Sinem Sinangil, Emir Yasin Kekeç ve Nurullah Mahmut Dündar’dan oluşan heyet, Srebrenitsa Soykırımı’nın 20. Yıl anma törenlerine katılmak ve bir dizi temaslarda bulunmak üzere Bosna Hersek’e gitti. Aliya İzzetbegoviç ’in kurucularından olduğu Demokratik Eylem Partisi (SDA) Gençlik Kolları’nın eşlik ettiği heyetimiz, TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Kovaçi Şehitliği’ne çelenk bırakarak, Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret etti. 11 Temmuz günü Srebrenitsa Soykırımı 20. Anma törenlerine katılmak için Srebrenitsa kentine geçen Gençlik Kolları Heyetimiz, Srebrenitsa programı kapsamında Başbakan Ahmet Davutoğlu ve çeşitli ülkelerden gelen liderler ve Srebrenitsa GENÇLİK KOLLARI Ölüm Yürüyüşü’ne katılan Sakarya Gençlik Kolları ekibiyle beraber 11 Temmuz günü defnedilecek 136 kişinin Potoçari Mezarlığı’ndaki cenaze merasimine katıldı. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Ziraat Bankası Srebrenitsa Şubesi açılışına katılan heyetimiz, Srebrenitsa’dan ayrılmadan önce bölge gençleri hakkında SDA Partisi yetkililerinden bilgi aldı. Temaslarına Bosna Hersek Parlamentosu Boşnak Başkan vekili Safet Softić’i ziyaret ederek devam eden heyetimiz, ülkedeki genel siyasi durum ve gençlik politikaları hakkında bilgi aldı. Bosna Hersek ‘in en genç belediye başkanı unvanına sahip Novi Grad Belediye başkanı Semir Efendić ile bir araya gelen heyetimiz ‘’Yerel Yönetim Mekanizmalarında Gençlerin Rolü ve Önemi’’ başlıklı bir toplantı gerçekleştirdi. Yerel yönetimler düzeyinde işbirliği ve gençliğin farkındalığını arttırmak üzere projelerin konuşulduğu toplantı, karşılıklı hediye takdimi ile sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti Bosna Hersek Büyükelçisi Cihat Erginay ve TİKA Bosna Hersek Koordinatörü Hüseyin Şanlı’yı ziyaret eden heyetimiz Türkiye-Bosna Hersek ilişkileri ve Türkiye eli ile Bosna Hersek genelindeki yardım ve faaliyetler hakkında bilgi aldı. SDA Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Salko Zildžić ve yönetim kurulu ile SDA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya gelen heyetimiz; iki parti gençleri arasındaki işbirliği ve koordinasyonun en üst düzeyde ilerlemesi ve bu birlikteliğin tüm balkan coğrafyasına tesir etmesi kararları aldı. SDA Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Salko Zildžić : Ak Parti Gençlik Kolları’nı her alanda örnek alarak takip ettiklerini ve Srebrenitsa’nın 20. Yıldönümünde Ak Parti Genel Merkez Gençlik Kolları heyetinin Bosna Hersek’te olmasının kendileri için çok önemli ve anlamlı olduğunu belirterek dost ve kardeş Ak Parti Gençlik Kollarına ziyaretleri için teşekkür ettiğini ifade etti. Heyet Başkanı ve Ak Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Hüseyin Burak Ceylan ise “Bosna Hersek ziyaretimiz aynı kaderi paylaşma yemini ettiğimiz kardeşlerimizle bir kucaklaşma ve hasret giderme vesilesidir. Ziyaretimiz kapsamında her seviyede gerçekleştirdiğimiz temasların birliğimiz, beraberliğimiz ve işbirliğimizin artmasına vesile olmasını niyaz ediyorum’’ temennilerinde bulundu. MYK ve MKYK üyelerimizden oluşan heyetimiz Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi ve Demokratik Eylem Partisi (SDA) Genel Başkanı Bakir İzzetbegoviç ile iftar programında bir araya gelerek, Türkiye ve Bosna Hersek gençlerinin geleceğe yönelik projeleri hakkında fikir alışverişinde bulundu. Heyetimiz dört günlük programlarını tamamlayarak yurda döndüler. SREBRENİTSA SOYKIRIMI Ak Parti Gençlik Kolları tarafından yapılan etkinliklerle, tarihin kara lekelerinden biri olan Srebrenitsa Soykırımı 20. Yıl dönümünde yeniden anıldı. Müslümanların, uğradığı en büyük zulümlerden biri olan Srebrenitsa Soykırımını anmak amacıyla Ak Parti Genel Merkez Gençlik Kolları üyeleri 1 Temmuz Cumartesi günü Kuğulu Park’ta bir araya geldi. Gençlik Kolları üyelerimiz Srebrenitsa’da öldürülen 8 bin 372 kişinin anısına, bu sayıda kartondan mavi kelebeği parktaki ağaçlara yapıştırdı. Ayrıca Ak Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Zeynep Yıldız, Gençlik Kolları üyelerimiz adına bir konuşma yaparak Srebrenitsa katliamının, 20. yüzyılın en büyük insanlık ayıplarından biri olarak tarihin hazin sayfasındaki yerini aldığını vurguladı. 1995 yılında Bosna’da yaşanan bu insanlık dramı ayrıca, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin merkez caddelerinde Gençlik Kolları üyelerimiz tarafından 8372 sayısı yazan çıkartmalar ve mavi kelebekler dağıtılarak vatandaşlarımıza yeniden hatırlatıldı. AK PARTİ GENÇLİK KOLLARI SURİYELİ ÇOCUKLAR İÇIN İZMİR SOKAKLARINDAYDI Ak Parti Gençlik Kolları, İzmir’de mendil satan Suriyeli Ahmed’in darp edilmesinin ardından, konuyla ilgili farkındalık oluşturmak için ücretsiz mendil dağıttı. Ayrıca üzerinde “Bu işyerinde Suriyeli kardeşlerimizin dokunulmazlığı vardır” yazan açık-kapalı kartları da esnafa dağıtıldı. Ak Parti Gençlik Kolları, ülkelerindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilerin gördüğü zulme sessiz kalmıyor. Daha önce Burger King’de müşterilerden artan patates kızartmasını almak istediği için darp edilen Halil’i ziyaret eden Ak Parti Gençlik Kolları, İzmir’de mendil satarken müşterileri rahatsız ettiği gerekçesiyle darp edilen Ahmed için de İzmir sokaklarındaydı. Üzerinde Suriyeli Ahmed’in fotoğrafıyla birlikte “Suriyeli çocuklara kızma! Mendil satmak onun tercihi değil!” yazılı t-shirtlerle ücretsiz mendil dağıtan Ak Parti Gençlik Kolları üyeleri, konuyla ilgili farkındalığı artırmak için “Bu işyerinde Suriyeli kardeşlerimizin dokunulmazlığı vardır” yazılı açık-kapalı kartlarını da esnafa dağıttı. 61 SOSYAL İŞLER Ak Parti 3. kez engelsiz kongresini gerçekleştirecek Ak Parti Genel Merkez 12 Eylül’de gerçekleşecek 5. olağan kongresine, engelli ve dezavantajlı misafirleri için de özenle hazırlanıyor. Engelli ve yaşlıların her alanda var olmasını hedefleyen Ak Parti, Sosyal Politikalar alanındaki çalışmalarına mekân dönüşümleri ile devam ediyor. Düzenlediği her organizasyonda engelli vatandaşların, engellerinin sorun teşkil etmeden mekânlara giriş ve çıkışlarını sağlamak adına dönüşümlerini gerçekleştiren Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı, 12 Eylül 2015 tarihinde gerçekleşecek 5. Olağan Kongre’sinde, Arena Spor Salonu’nu, engelli vatandaşların kolay erişebileceği şekilde düzenledi. Engelsiz Kongre “12 Eylül 2015” 12 Eylül tarihinde gerçekleşecek kongre, içinde bulunduğumuz coğrafyaya ve dünyaya ülkemizin Ak Parti iktidarları döneminde demokrasi, özgürlükler, eğitim, ulaşım, sağlık, ekonomi, sosyal haklar ve daha birçok alanda yaşadığı değişim ve dönüşümü anlatması ve mesajını bu yolla vermesi bakımından tarihi bir öneme sahiptir. Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı toplumdaki tüm dezavantajlı grupları, bu değişim ve dönüşümün çok önemli bir parçası olarak kabul etmiş ve onları tüm büyük organizasyonlarda olduğu gibi bu kongrede de temsilciler olarak görmeyi hedeflemiştir. Kongreye gelecek engelli vatandaşlarımıza yönelik, engelli otoparkından itibaren, kendileri için özel olarak belirlenmiş alanlardan salona girişleri, hissedilebilir yüzey uygulamalarının da yönlendirmesiyle önceden tasarlanmıştır. Tekerlekli TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 sandalyedeki misafirlerimiz için ayrılan alan sahneye hâkimiyet ve ulaşılabilirlik açısından salonun en uygun konumuna yerleştirilmiştir. Görme engelli misafirlerimiz için Braille alfabeli davetiyeler, Braille alfabesi ile hazırlanmış yaka kartları, yine görme engelli misafirler için hazırlanan ve Sayın Başbakanımızın kabartma resminin ve sesli biyografisinin yer aldığı dosyalar, kabartmalı materyaller, işitme engelli misafirlerimiz için işaret dili tercümanı ve eğitimli personelimiz ile Ak Parti 5. Olağan Büyük Kongresi tam anlamıyla engelleri aşan bir kongre olarak dizayn edilmektedir. Genel Başkan Yardımcısı ve Sosyal İşler Başkanı Nükhet Hotar, engelsiz kongre hazırlıklarına yönelik yaptığı açıklamada “Dezavantajlı gruplar olarak adlandırılan misafirlerimize yönelik her türlü ayrıntıyı düşünüp hazırlıklarımızı ona göre yaptık.” dedi. Hotar “Son 3 kongremizi ve takip eden tüm geniş katılımlı organizasyonlarımızı, engelli vatandaşlarımızın sorun yaşamadan takip edeceği şekilde dizayn etmekteyiz. Hayatlarına dokunduğumuz tüm kesimlerin katılımını esas alan kongremizde yaşlılarımız, engellilerimiz, engelli milli sporcularımız başta olmak üzere, alanlarında fark oluşturan engellilerimiz, gazilerimiz, devlet koruması altında yetişmiş vatandaşlarımız, STK temsilcilerimiz konuklarımız arasındadır. İnsanı merkeze alan ve tüm politikalarını bu merkez etrafında şekillendiren partimiz tüm engel gruplarına yönelik ayrıntıları detayları ile düşünmüş, tüm engel gruplarının ihtiyaçlarına yönelik dizaynı gerçekleştirmiştir.” dedi. Nükhet Hotar: “Terör yeniden ısıtılarak ülkemizde kaos ortamı oluşturulmaya çalışılıyor” Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar terörün sosyal maliyetini değerlendirdi. Nükhet Hotar; “Her şey yolunda giderken ve barış türküleri söylenirken son zamanlarda yine terör ısıtılarak ülkemizde kaos ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Terörün topluma maddi olduğu kadar manevi açıdan da verdiği birçok zararlar vardır. Genel manada uzlaşma ve hoşgörü kültürünün sosyal zeminini zayıflatarak, ortak yaşam alanlarını ve milletlerin ortak gelecek kurgularını imkânsız hale getirmeyi amaçlayan terör konusunun ‘sosyal ve toplumsal maliyeti’ üzerinde çok az durulmaktadır. Terör ülkemizi öncelikle şu noktalarda etkilemektedir: 1) Göç ve toplumsal uyuşmazlık: Terörden ülkemizde en çok etkilenen bölge Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleridir. Buralardan ülkemizin diğer coğrafi bölgelerine özellikle metropollere doğru gerçekleşen yoğun iç göç, toplumsal yapıyı olumsuz etkilemiştir. 2) Güven zedelenmesi: Güvenlik nedeni ile özellikle Güneydoğu’da yüzlerce köy boşaltılmış, köylerini terk etmek zorunda kalan insanlar şehirlerde yoksullukla yüz yüze kalmışlar dolayısıyla askere ve devlete küsmüş, düşman olmuşlardır. 3) Bölgesel gelişmişlik farkı: Terörün topluma verdiği bir başka zarar ise, toplumsal gruplar arasında imkân ve nimetlerin eşit dağıtılamaması ve refah seviyesinin zamanla bölgelere göre bariz farklılaşmasıdır. 4) Toplum psikolojisi üzerindeki zararları: Şiddet, sürtüşme, düşmanlık ve çatışmanın toplumsal yapıyı ve ilişkileri belirgin biçimde etkilediği açıktır.’’ diye ifade etti. Mayıs Ayı işgücü verilerine göre işsizlik oranı Nisan 2015’e göre azaldı Türkiye genelinde işsizlik oranı Mayıs 2015’te bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak %9,3 oldu. 2015 yılı Mayıs döneminde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2 milyon 789 bin kişi oldu. Nükhet Hotar esnaf gezileri ile saha çalışmalarına devam ediyor Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Nükhet Hotar, seçim sonrası ağırlıklı olarak bulunduğu seçim bölgesi İzmir’de vatandaşlar ile bir arada olmaya devam ediyor. İzmir’de bulunduğu süre içerisinde esnaf ziyaretlerine devam eden Hotar, vatandaşların beklenti ve sorunlarını dinleyerek yerinde çözüme kavuşturuyor. 63 BARAJLAR CAN SUYU OLDU Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde 2003-2015 yılları arasında hayata geçirilen Hidroelektrik Santral (Hes) Projeleri’yle yıllık 10 milyar 431 milyon kilovat saat üretim ve ekonomiye 800 milyon dolar katkı sağlandı. 3 milyon kişiye, yılda 460 milyon metreküp içme suyu, 3 milyon 261 bin 710 dekar tarım alanına da sulama suyu temin edildi ve ekonomiye yılda 4 milyar 250 milyon liralık katkıda bulunuldu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı verilerinden derlenen bilgilere göre, 2003-2015 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde önemli baraj, hidroelektrik santrali, içme suyu ve sulama projelerine imza atıldı. Söz konusu tarihler arasında biten barajlarla 845 bin 840 dekar araziye sulama suyu verilirken, ülke ekonomisine yıllık 345 milyon lira katkı sağlandı. Bu kapsamda, yapımı biten barajlardan bazıları şunlar: “Bingöl’de Gülbahar Barajı, Elazığ’da Kepektaş Barajı ve Sulaması, Dedeyolu Barajı ve Sulaması, Kapıaçmaz Barajı, Malatya’da Güzelyurt Barajı ve Sulaması, Sofular Barajı, Kapıkaya Turgut Özal Barajı, Boztepe Recai Kutan Barajı, Doğanşehir Söğüt Barajı, Arapgir Göleti ve Sulaması, Tunceli’de Pertek Kacarlar Barajı, Ağrı’da Yazıcı Barajı, Erzurum’da Plandöken Barajı, Pazaryolu Barajı, Tortum Serdarlı Göleti, Erzurum-Narman Başkale Sulama ve HİS Göleti, Bitlis’te Hizan Koçluköy Barajı, Van’da Aşağı Tulgalı Barajı ve Morgedik Barajı, Hakkari’de Dilimli Barajı, Kars’ta Selim Barajı, Diyarbakır’da Pamukçay Barajı, Şırnak’ta Silopi Barajı ve Şırnak TÜRKİYE BÜLTENİ AĞUSTOS 2015 Barajı, Şanlıurfa’da Taşbasan Depolaması Göleti, Cudi YAS Besleme Göleti İnşaatı, Büyük Cırcıp YAS Besleme Göleti İnşaatı.” Yapımı devam eden barajlar ise Turnaçayırı, Narman-Şehitler, Başköy, Hamzabey (Baltaşı), Kanatlı, Kığı, Yoncalı, Kale, Ergani, Silvan, Başlar, Ambar, Kuruçay, Kavşaktepe, Uludere, Ballı, Mardin Depolaması, Ilısu, Çetintepe, Koçali, Ardıl, Doğanpınar, Musabeyli, Yukarı Afrin, Ünlendi, Kars olarak sıralanıyor. Suyu Projesi, Siirt Pervari İçme Suyu İsale Hattı, Şırnak İçme Suyu Tesisleri 1. Kademe, Şırnak İdil İçme Suyu Tesisleri, Ağrı Yazıcı Barajı İçme Suyu İsale Hattı ve Arıtma Tesisi, Van Acil İçme Suyu Tesisi, Hakkari Şemdinli İçme Suyu Temin Projesi, Siirt İçme Suyu Arıtma Tesisi, Sivas 4 Eylül Barajı, Sivas İçme Suyu Arıtma Tesisi, Şanlıurfa İçme Suyu Tesisleri 1. ve 2. Kademe Arıtma Tesisi, Kars İçme Suyu Arıtma Tesisi ve İsale Hattı.” Yapımı devam eden içme suyu tesisleri tamamlandığında ise 2 milyon 600 bin kişiye yılda 393 milyon metreküp içme suyu temin edilecek. Biten sulama tesisleriyle de 3 milyon 261 bin 710 dekar tarım alanına sulama suyu ve ekonomiye yılda 4 milyar 250 milyon lira katkı sağlandı. Bu kapsamda 435 bin metre ana kanal inşaatı gerçekleştirildi. Yapımı devam eden sulama tesisleri tamamlandığında ise 258 bin metre kanal inşa edilecek ve 4 milyon 721 bin 430 dekar tarım alanına sulama suyu ulaştırılacak. HES’lerden yıllık 800 milyon dolar gelir Bu dönemde Seyrantepe, Tatar, Beyhan 1 HES, Pembelik, Uzunçayır HES, Çemişgezek HES, Alkumru HES, KULP 1, Kulp 4, Garzan, Kirazlık, Şanlıurfa HES, Alpaslan I Barajı ve HES, Arkun, Güllübağ, Ayvalı, Koyulhisar HES ve Saraçbendi HES işletmeye açıldı. Biten HES’ler sayesinde yıllık 10 milyar 431 milyon kilovat saat üretim ile ekonomiye 800 milyon dolar katkı sağlanırken, yılda 12,5 milyar kilovat saat enerji üretimini sağlayacak tesislerin de inşaatı devam ediyor. Yapımı biten içme suyu tesisleri sayesinde ise 3 milyon kişiye yılda 460 milyon metreküp içme suyu sağlandı. Bu tesislerden bazıları şunlar: “Silvan Tünelleri güzergahı yerleşim alanları için YAS kuyularından su temini, Mardin Kızıltepe İçme suyu İsale Hattı, Siirt Acil İçme “Türkiye’nin PKK’ya boyun eğmesi, taviz vermesi düşünülemez” Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, son günlerde bölgedeki baraj inşaatlarına karşı terör örgütü PKK’nın saldırılarda bulunduğuna dikkati çekti. Bu barajların elektrik üretmek ve taşkınları önlemek için yapıldığını belirten Eroğlu, şunları kaydetti: “İzmir’de nasıl yapıyorsak Şırnak’ta da yapıyoruz. Baraj sınır bölgesinde olduğu için bazı kesimler, bu barajların PKK’ya karşı yapıldığını söylüyor. Barajlar, bölge topraklarına bereket katıyor, vatandaşlarımıza iş ve aş sağlıyor. PKK zulmüne kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Devlet kamu düzenini sağlamak zorundadır. Türkiye’nin de PKK’ya boyun eğmesi, taviz vermesi düşünülemez. Herkesin bunu çok iyi anlaması lazım.”