Untitled - Türkiye Bülteni

advertisement
editörden
Beşir ATALAY
Tanıtım ve Medyadan Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı
Kırıkkale Milletvekili
BÜYÜK PARTİMİZİN
BÜYÜK KONGRESİ
Partimizin tek resmi yayın organı olan
Türkiye Bülteni’nin bu sayısı “Ak Parti 5.
Olağan Büyük Kongre” özel sayısı olarak
sizlere sunulmaktadır. Zaten Türkiye Bülteni, Partimizin bir tarihi ve hafızasıdır.
Böylece, bu önemli dönemecin de belgesi
ve şahidi olmaktadır.
Büyük Kongremiz hayırlı olsun, inşallah,
hayırlara vesile olsun. Ak Parti kongreleri
bir başka düzen ve heyecan içinde yapılır;
diğer partilerin kongrelerine benzemez.
İlk kongremizin heyecanını hatırlıyorum,
12 Ekim 2003 yılında, yine muhteşemdi.
Rabbimize hamdolsun, Partimiz artık
tam anlamı ile kurumlaştı, gelenekleri
oluştu, kongre tecrübemiz de olgunlaştı.
Bu kongremiz daha bir zenginlik içinde
düzenleniyor, bu kongreye has yeniliklerimiz de var.
Bu kongre için ilk defa Türkiye Bülteni
Özel Sayısı’nı çıkardık; Ak Parti’nin kısa
bir öyküsünü ve kongre tarihini bültenimizde göreceksiniz. Nice uzun ve zor
yollardan, zor yıllardan geldiğimizin bir
öyküsüdür bu aynı zamanda. Nice büyük
başarıları milletimize yaşattığımızın da
hatırlatmalarıdır denilebilir. Ayrıca, Türkiye Bülteni’nin bu sayısı içinde ilk defa
ek bir kitapçık olarak, kongremize katılan
yabancı konuklarımız için İngilizce olarak
Ak Parti’nin, kuruluşundan bu yana bir
öyküsü; Hükümet icraatları, gerçekleştirdiğimiz reformlar, geçtiğimiz yollar,
başarılarımız, Partimizin kuruluş ilkeleri
ve her yönü ile tanıtımı sunulmaktadır.
“Sessiz Devrim” kitabımızın yeni bir
baskısını bu büyük kongremiz için özel
olarak bastırdık. Ak Parti olarak, Türkiye’de gerçekten bir Sessiz Devrim’i
gerçekleştirdik. Ak Parti tarihi gerçek
anlamda bir demokrasi mücadelesi
tarihidir. Sessiz Devrim kitabı aslında bu
demokrasi mücadelemizin bir öyküsü, bir
envanteridir. Birçok ülkede çalkantılı halk
hareketleri ile gerçekleştirilebilen bir
demokrasi devrimi tamamen demokratik
süreçler içinde, Parlamento tarafından
ve tamamen hukukun içinde yöntemlerle; milletimizin iradesinin bir sonucu
olarak ve sessizce gerçekleştirilmiştir.
Sessizce desek de, bunları engellemek
için karşımıza nice demokrasi ve hukuk
dışı girişimlerin çıktığını ve nice badirelerden geçerek geldiğimizi biliyoruz. Bu
büyük yürüyüşü ve başarıyı bize nasip
eden Rabbimize hamdederiz, bugünlere
gelmemizde büyük desteği olan milletimize şükranlarımızı sunarız. Bu kutlu
yürüyüşte emeği olan; başta Kurucu
Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan ve “Erdemliler Hareketi’nin” erdemli öncüleri
olmak üzere herkese şükran ve minnet
duygularımızı sunarız. Bir kutlu kadro
ve ekip hareketi olan yürüyüşümüzün
ikinci Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve
Genel Merkez’den, belde teşkilatları ve
köy-mahalle temsilcilerine kadar bütün
kadrolarına teşekkürlerimizi ve başarı
dileklerimizi sunarız.
Yine, ilk defa bu kongremizde daha
uzunca bir tanıtım filmi hazırlanmıştır
ve kongre başlangıcında sunulacaktır.
Bu filmin özelliği; sadece yüzeysel bir
kuruluş ve bugüne geliş tarihinden öte,
kuruluşumuzdan bugüne köşe taşları
denilebilecek bütün önemli gelişmeler
anlatılmaktadır. Zaman hızla geçiyor;
Partimizin kadroları içinde genç kuşaklar
görevler alıyor, inanıyoruz kadrolarımız
Ak Parti’nin kuruluş ilkeleri ve gelişim tarihini bilirler; ancak, biz yine de bütün bu
süreci gayet etkili anlatmak, belgelemek
ve yeni arkadaşlarımıza aktarmak durumundayız hatta bunu önemli bir görev
ve vebal olarak görmekteyiz. Ak Parti’nin
partilerden bir parti olmadığını, çok farklı
bir parti olduğunu hatta sadece bir parti
olmanın ötesinde Kutlu Bir Hareket olduğunu hepimiz ruhumuzun derinliklerinde
hissetmeliyiz, bilinçlerimizde taşımalıyız.
İlk defa kongre salonunda sunulacak yeni
şarkılarımız var; eminim bunlar büyük
sürpriz olacak, salonu sallayacak, dalga
dalga ülkemize yayılacak, müthiş bir
coşku seli oluşturacaktır.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Parti olarak ve Tanıtım ve Medya Başkanlığı olarak, böyle çok kritik bir dönemde
yapılan 5. Olağan Büyük Kongre’mizin
çok başarılı ve etkili bir muhteva ile
gerçekleşmesi için pek çok çalışmayı birlikte yürüttük. Bütün dileğimiz; inşallah,
1 Kasım Genel Seçimleri’ne bu büyük
kongremizden daha güçlü bir kararlılık ve
heyecanla yola çıkmamıza katkı vermektir.
5. Olağan Büyük Kongre’mizde, aynı
zamanda 1 Kasım Genel Seçimleri
kampanyamız için ilk mesajlarımızı da
vermiş olacağız. Yani, bir anlamda seçim
çalışmaları için de ilk hareketi bu kongremizde vereceğiz. Bütün teşkilatlarımız
ve delegelerimizle yenilenmiş, bilenmiş,
tazelenmiş bir heyecanla Ankara’dan
alana dağılacağız. 1 Kasım Genel Seçimleri’nin Partimizin ve Türkiye’nin geleceği
için ne denli kritik ve belirleyici olduğunu
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu belirleyici
niteliğini ifadelere sığdırmak bile pek
kolay değil. İnşallah, kongremizden öyle
bir donanım ve dirilikle ülkemizin her
köşesine dağılacağız ki, bu rüzgarla Ak
Parti’nin yeni başarılarına imza atacağız.
Selam olsun Kutlu Hareketimizin erdemli
kadrolarına.
Rabbim yolumuzu açık eylesin.
Selam, Sevgi ve Dua ile…
İÇİNDEKİLER
AĞUSTOS 2015
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015 YIL 13 SAYI 91
AK PARTİ ADINA SAHİBİ
BEŞİR ATALAY
TANITIM VE MEDYADAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YRD.
KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI?
Türkiye seçime gidiyor. Hükümet kurma arayışları sona erdi. 45 günlük
sürenin sonuna gelindi. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a
iade etti.
06-07
AK PARTİ’DE KONGRE VE SEÇİM HAZIRLIKLARI BAŞLADI
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Ak Parti’nin seçim takvimi çerçevesinde aday adayı başvurularının 31 Ağustos
Pazartesi günü sabah 08.00’den itibaren başlayıp, 3 Eylül Perşembe
günü saat 19.00’a kadar tamamlanacağını bildirdi.
14-15
“30 AĞUSTOS ZAFERİ,
CUMHURİYETİN KAPILARININ ARALANDIĞI TARİHTİR”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyona, devlet erkanının yanı sıra; şehit yakınları, gaziler, siyasiler, yargı mensupları, er ve
sivil memurlar da dahil TSK mensupları, yabancı misyon şefleri, askerî
ataşeler, STK temsilcileri, meslek kuruluşu temsilcileri, yazar, sanatçı,
akademisyen ve gazeteciler olmak üzere farklı kesimlerinden yaklaşık
bin 800 kişi katıldı.
30-31
Yayın Kurulu
Nureddin Nebati
Osman Doğan
Süleyman Soylu
Yasin Aktay
Zeliha Akın
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Miray Ekeyılmaz
Basın ve Halkla İlişkiler
Betül Kaya
Deniz Günhan
Gözde Çekirdek
Gürhan Kocaburak
Ömer Arvas
Sonkan Sıvalıoğlu
Medya Takibi
Erkan Ünal
Kamil Okyay
Fotoğraf
Beşir Coşkun
Sanat Yönetmeni
Cem Şendaş
Grafik Tasarım
Gökmen Aktuğ
Baskı ve Cilt
Star Medya Yayıncılık A.Ş.
TÜRKİYE’DE TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN “ÇÖZÜM SÜRECİ”
Ak Parti hükümetleri, Türkiye’nin kronikleşen meselelerine el atmış
ve Türkiye’yi ‘kendine özgü’ bir demokrasiden ‘ileri’, evrensel normlara
uygun bir demokrasiye doğru taşıma iradesini ortaya koymuştur.
46-51
Türkiye Bülteni’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflar kaynak
belirtilerek kullanılabilir.
www.akparti.org.tr
TÜRKİYE AKTÜALİTE ATLASI
KADIN KONUKEVİ SAYISI
ARTIYOR
ÜNİVERSİTE HARÇLARINA BU
YIL DA ZAM YOK
YERLİ OTODA TEST
AŞAMASINA GEÇİLDİ
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
kadına karşı ayrımcılığı önleme, kadın
haklarını koruma ve geliştirme, kadınların toplumsal yaşamın her alanında
hak ve fırsatlara eşit olarak erişimlerini
sağlama ve şiddetle mücadele alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.
2002’de 8 kadın konukevi toplam 170
kapasiteyle hizmet verirken, Mayıs
2015 itibarıyla 96 kadın konukevinin
toplam kapasitesi 2 bin 605’e yükseldi.
Şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınlar ve beraberindeki
çocukları hiçbir ayrım yapılmaksızın
konukevine kabul ediliyor.
2015-2016 eğitim-öğretim yılında
yükseköğretim kurumlarında öğrenci
katkısı olarak alınacak katkı payları ve
öğrenim ücretlerinin tespitine dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete’de
yayımlandı.
Buna göre, yeni eğitim öğretim yılında
üniversitelerde öğrenim görecek
öğrencilerden birinci öğretim ve açık
öğretimde katkı payı tutarları ile ikinci
öğretim ve uzaktan öğretim öğrencilerinin öğrenim ücretlerine bu yıl da zam
yapılmayacak.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işık, yerli otomobile ilişkin 3 prototipin
şu anda TÜBİTAK’ta hazır olduğunu ve
test çalışmalarının başladığını bildirdi. Bakan Işık açıklamasında şunları
kaydetti: “Araçları bizzat ben kendim
de gördüm, hatta test ettim. Şimdi
TÜBİTAK’ın kendi yaptığı gelişmeler,
bu araçlara uygulanacak. Bugüne kadar
otomobildeki TÜBİTAK’ın birikimi bu
araçlar üzerinde uygulanacak. Her
alanda bu prototiplerin geliştirilerek,
2020 öncesinde inşallah başta ülkemiz
kullanıcısı olmak üzere bütün dünya
kullanıcılarına olabilecek en iyi, en
uygun ve en ekonomik şartlarda sunulması için çalışma yürüyecek. Şu anda
4 prototipin 3’ü hazır, testler başladı.
İnşallah önümüzdeki günlerde bazı
fotoğrafları sizlerle paylaşabiliriz.”
BİN YILIN SESİ TÜRKÇE
BAYRAMI
DAEŞ’E
HAVA OPERASYONU
TÜRKİYE’NİN İLK
ULUSLARARASI BİYOTIP VE
GENOM MERKEZİ AÇILIYOR
Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen “1000 Yılın Sesi Türkçe Bayramı Programı” dünyanın dört bir yanında
Türkçe öğrenen gençleri bir araya
getirerek gerçekleştirildi. 34 ülkede 42
merkezle dünyanın birçok yerinde Türkiye’nin ve Türkçenin tanıtımını gerçekleştirmek için kültürel etkinlikler yapan
Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin
marka değerini daha yükseğe taşımak
amacıyla etkinlikler düzenledi. Bu
amaçla İstanbul Ülker Sports Arena’da
gerçekleştirilen programda, 60’a yakın
ülkeden katılım sağlandı ve dünyanın
dört köşesinde Türkçe öğrenen gençler
bir araya gelerek, dünyaya Türkçe ile
barış, sevgi, dostluk mesajları verdi.
ABD öncülüğünde DAEŞ ile mücadele kapsamında oluşturulan Doğal
Kararlılık Operasyonları Ortak Görev
Gücü’nden yapılan açıklamaya göre,
DAEŞ’e karşı yapılan operasyonlarda
Bahreyn, Kanada, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD’nin
yanı sıra Türkiye’den savaş uçakları da
ilk kez yer aldı.
Açıklamada, Haseke yakınlarındaki dört
saldırıda DAEŞ’in iki taktik biriminin, üç
yer altı sığınağının ve birer hava savunma topçu mevzisi, muhabere pozisyonu
ile roket fırlatıcısının imha edildiği
kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında,
Türk savaş uçaklarının koalisyona ait
savaş uçaklarıyla Suriye’de belirlenen
DAEŞ hedeflerine karşı ortak hava
harekatı gerçekleştirmeye başladığını
duyurdu.
Türkiye’nin ilk uluslararası biyotıp ve
genom merkezi Kalkınma Bakanlığı’nın
desteğiyle, Dokuz Eylül Üniversitesi
bünyesinde, 10 Eylül’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla
açılması planlanıyor.
Açılışa, ulusal ve uluslararası düzeyde
birçok kuruluş ve ünlü bilim insanının yanı sıra hekim, eczacı, moleküler
biyolog, bilişimci ve akademisyenler,
sanayici ve girişimciler, teknoloji
profesyonelleri, tıp ve yaşam bilimleri
alanında öğrenim gören üniversiteliler
ile uzmanlık ve doktora öğrencileri
başta olmak üzere yaklaşık bin kişinin
katılması bekleniyor. Merkezde kanserden kuş gribine, Kırım Kongo kanamalı
ateşinden tüberküloza kadar pek çok
hastalığa çare aranacak. Kanser tedavisinde kullanılan akıllı ilaçlar üretilecek.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
DÜNYA AKTÜALİTE ATLASI
LÜBNAN’DA
ÇÖP KRİZİ
GÜNEY SUDAN’DA
BARIŞ
MISIR’DA DARBEDEN SONRA
İLK SEÇİM
Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki tek çöp
toplama şirketinin greve gitmesinden
sonra sokaklarda oluşan dağ gibi çöpler, halkın sağlığını tehdit ediyor.
Sık sık elektriklerin kesilmesi ve hayat
pahalılığından şikayetçi olan halk
siyasi kriz çıkardı ve hükümeti protesto etmeye başladı. Sosyal medya
üzerinden başlatılan “kokunuz çıktı”
kampanyasına öncülük edenler ve
sivil toplum kuruluşlarının çağrısıyla
bir araya gelen binlerce Beyrutlu,
Lübnan bayrakları taşıyarak Riyad esSulh Meydanı’nda da binlerce kişi çöp
krizini protesto etti.
2011 yılında Sudan’dan bağımsızlığını
kazanan Güney Sudan’ın ilk cumhurbaşkanı, yardımcısının darbe hazırlığında olduğunu savunarak 2013 Temmuz’unda hükümeti ve cumhurbaşkanı
yardımcısını görevden almıştı. Cumhurbaşkanı yardımcısı bu iddiayı reddetse
de hükümet güçlerine karşı çarpışan
isyancı güçleri oluşturmuştu. 20 aydan
beri devam eden ve yaklaşık 10 bin
kişinin öldüğü tahmin edilen bu çatışmalarda sona gelindi. İsyancı güçlerin
lideri eski cumhurbaşkanı yardımcısı
barış anlaşmasını 17 Ağustos’ta imzalamış ve gözler Güney Sudan yönetimine
çevrilmişti. Etiyopya’nın başkenti Addis
Adaba’da Güney Sudan Cumhurbaşkanı
barış anlaşmasını imzaladı.
Mısır’da darbenin ardından ilk defa
yapılacak genel seçimin birinci turu 1819 Ekim, ikinci turu ise 22-23 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin devrildiği halk
ayaklanmalarının ardından yönetimi
devralan Yüksek Askeri Konsey Başkanı
Mareşal Hüseyin Tantavi, Temsilciler
Meclisi’ni feshetmişti. Askeri darbenin
ardından cumhurbaşkanlığı makamına
atanan Adli Mansur da Temsilciler Meclisi olmadığı için yasama yetkisi verilen
Şura Meclisi’ni 15 Temmuz 2013’te feshetmişti. Darbenin ardından yönetime
gelen Cumhurbaşkanı Sisi, parlamento
olmadığı için, göreve geldiği tarihten
beri yasama yetkisini elinde tutuyor.
BEYAZ SARAY AB’YE
TÜRKİYE’Yİ ÖRNEK GÖSTERDİ
SUUDİ ARABİSTAN’DA
KADINLARA SEÇME VE
SEÇİLME HAKKI
MISIR DENİZİ’NDE
DOĞALGAZ BULUNDU
Afrika ve Ortadoğu’dan gelen göçmenler son dönemde Avrupa ülkeleri için
krize dönüştü. Beyaz Saray Sözcüsü
Josh Earnest, AB ülkelerindeki göçmen
krizinde Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik çabalarını örnek göstererek, “Bu kişiler, tehlikeli ortamlardan
kaçıyorlar. Türkiye, bir milyondan fazla
Suriye’deki şiddetten kaçan insanı
kabul eden bir ülke. Türk hükümeti ve
Türk halkı sığınmacılar için ciddi kaynaklar aktardı. Evlerinden uzaktaki bu
insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı.’’ diye konuştu.
Suudi Arabistan’lı kadınlar ilk kez hem
aday hem de seçmen olarak seçime
katılabilecek. 12 Aralık 2015 tarihinde
belediye seçimleri için sandık başına
gidecek olan Suudi Arabistan’lı seçmenlerin kayıt işlemleri başladı. 2011 yılında
bir önceki Kral Abdullah Bin Abdulaziz
25 Eylül 2011’de, Suudi kadınların şeri
kurallar çerçevesinde seçmen ve aday
olarak 2015 seçimlerine katılması sağlanmıştı. Kadınların seçimlere katılma
hakkının, yeni Kral Selman Bin Abdulaziz’in, önceki kralın başlattığı reformları
hızlandırması olarak yorumlanarak
olumlu tepkiyle karşılandı.
İtalyan enerji firması Eni, Mısır Denizi’nde 5.5 milyon varile eşdeğer doğal gaz
rezervi bulduğunu açıkladı.
Şirket, rezervin dünyanın en büyük
doğal gaz yatağı keşiflerinden biri olduğunu ve Mısır’ın onlarca yıllık doğal
gaz ihtiyacını karşılamasına yardımcı
olacağını belirtti.
Yetkililer bu keşfin Mısır’ın enerji alışkanlıklarını ve bağımlılığını değiştireceğini belirtti.
Haziran ayında Mısır Petrol Bakanlığı
ile Eni arasında 2 milyar dolarlık bir
enerji keşfi anlaşması imzalanmıştı.
5
KOALİSYON HÜKÜMETİ
NEDEN KURULAMADI?
Ak Parti’nin muhalefet partileri ile yoğun temasları sonuç
vermedi. Tüm seçim kampanyalarını Ak Parti karşıtlığı üzerine
kuran ve sandığın mesajını doğru okuyamayan muhalefet
partileri ile yoğun temaslar sonuç vermedi. Koalisyon
hükümeti kurulamayınca anayasanın öngördüğü seçim
hükümeti kuruldu.
Başbakan Davutoğlu: “Tüm partilerle görüştüm. Hiçbir partiyi
siyasetin dışında görmek doğru değil.”
Türkiye seçime gidiyor. Hükümet kurma
arayışları sona erdi. 45 günlük sürenin
sonuna gelindi. Ak Parti Genel Başkanı
ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümeti
kurma görevini Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’a iade etti. Ak Parti 7
Haziran akşamından itibaren sandığın
mesajını okudu, milletin kararına saygı
duydu ve bu kararın gereklerini yerine
getirmek için büyük çaba sarf etti. 7 Haziran’dan sonra MYK, MKYK ve Bakanlar
Kurulu’nda istişareler yapıldı.
CHP ile hangi konularda uzlaşı sağlandı?
CHP ile yapılan ve 35 saat süren görüşmelerde, özgürlükçü Anayasa, seçim
barajının düşürülmesi, Seçim Kanunu’nda yapılacak değişiklikler, iç tüzükte
yapılacak değişiklikler, HSYK’da özellikle
hakimler ve savcıların ayrılması gibi
birçok konuda anlaşılan unsurlar vardı.
Muhalefet partileri seçim kampanyalarını Ak Parti karşıtlığı üzerine kurdular
Ak Parti 7 Haziran’dan itibaren milletin verdiği görevi yerine getirmek için
muhalefet partileri ile yoğun temaslarda
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
bulundu. Ancak tüm seçim kampanyalarını
Ak Parti karşıtlığı üzerine yapan muhalefet
partilerinin sürece dahil olmaları kolay
olmadı. Hemen seçimin ertesinde yüzde
60’lık blok söylemleri başladı. Ak Parti ile
bir koalisyon yapma düşünceleri zaten
yoktu. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı
işbirliği yapmayacağız” dedi. MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı
Ak Parti’nin neler yapması gerektiği ile
ilgili açıklamalarda bulundu. CHP ise yüzde
60’lık bloktan bahsetti. CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Haziran’da Parti
Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “Hükümet
kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor”
dedi. Üç muhalefet partisinden de arka
arkaya seçimden birinci parti olarak çıkan
Ak Parti’yi koalisyon denkleminin dışında
bırakan açıklamalar gelmesine rağmen Ak
Parti, ilk günden beri erken seçim imasında bulunmadı ve milletin verdiği görevi
yerine getirecek bir koalisyon hükümeti
arayışında oldu. Ak Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 9 Temmuz’da
hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan aldıktan sonra 13 Temmuz’da
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile
14 Temmuz’da MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli ile 15 Temmuz’da da HDP eşbaşkanlarıyla görüştü.
Neden koalisyon kurulmadı?
7 Haziran Seçimleri’nde vatandaşa
yapacaklarını anlatmak yerine Ak Parti’ye
karşı bir propaganda yürütmeyi seçen
muhalefet partileri seçimin hemen ardından yaptıkları açıklamalar ile koalisyona kapılarını kapattılar.
Kemal Kılıçdaroğlu: “Hükümet kurma
görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor.”
Devlet Bahçeli: “Birinci koalisyon modeli,
baştan bu yana birliktelikleri devam
eden AKP-HDP arasında olması lazımdır.
2. bir koalisyon modeli. AKP-CHP ve HDP.”
Selahattin Demirtaş: “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağız.”
Ak Parti dışında bir koalisyon hükümeti
mümkün müydü?
Seçim süresince propagandalarını Ak
Tarih: 7 Haziran
Yer: Ak Parti Genel Merkezi
Başbakan Davutoğlu: “Yüce
milletimizin kararı her şeyin
üstündedir. O kararın gereği
her şartta yerine getirilecektir.
Kimsenin bundan şüphesi
olmamalıdır.
veya CHP koalisyonunun olabileceği kanaati ortaya çıktı. Bu temelde de bütün
partilerle, üç partiyle de görüşeceğiz
ama yoğunluğu bu iki partiye vererek
netice almaya çalışacağız” dedi.
Parti karşıtlığı üzerine kuran, “Oy verin
gitsinler” gibi sloganlar kullananlar seçim sonrasında bir araya gelemedi. Kampanyalarını sadece Ak Parti’yi iktidardan
indirmeyi amaçlayan muhalefet partileri
hesap etmedikleri sandığın mesajıydı.
Millet sandıkta üç mesaj verdi.
1- Ak Parti’yi ben en büyük parti yapıyorum dolayısıyla hükümeti kurma ve
Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu ona
yüklüyorum. Ak Parti gereğini yap.
bloktan bahsedenler, yüzde 60’lık bloğu
bir araya getiremedi.
10 Temmuz 2015
Başbakan Davutoğlu, “İstişarelerimizi
yaptık parti kurullarında, teşkilatımızda,
tabanımızda. İstişareler neticesinde MHP
13 Temmuz 2015 - CHP
Koalisyon görüşmeleri başladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Ak Parti
Genel Başkanı Davutoğlu, CHP Genel
Başkanı Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi
Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Merkezi’ne,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Ak Parti
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ile geldi. CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’na görüşmede, CHP Genel
Başkan Yardımcıları Haluk Koç, Selin
Sayek Böke ve Faik Öztrak ile İstanbul
Milletvekili Akif Hamzaçebi eşlik etti.
2- Bu sefer 12 yıl gibi değil, yeni bir
hükümet kurarken diğer partilerle de
görüşerek bunu kur, bir ortaklık kur.
3- Çok olumlu işler yaptın ama bazı
eksiklikler olabilir bu 13 yıl içinde ortaya
çıkmış. Bununla ilgili kendine çeki düzen
ver.
Tüm mesajları doğru okuyamayan muhalefet partileri Ak Parti’nin sandıktan
birinci ve en büyük parti olarak çıktığını
göz ardı etti. Milletin Ak Parti’ye verdiği
görevi görmek istemedi. Yüzde 60’lık
Kemal Kılıçdaroğlu: “Hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor”
7
saygı duyduğumuz bir görüştür ama yine
karşılıklı olarak bundan sonrasıyla ilgili
de görüş teatisinde bulunduk. Arkadaşlarımızın temas halinde olmalarının faydalı olacağı hususunda mutabık kaldık.”
“Her an ülke meseleleri konusunda, o da
ben de şunda mutabık kaldık; Türkiye’nin
hükümetsiz bırakılmaması lazım. Sayın
Bahçeli de aynı kanaatte biz de. Güçlü
bir hükümet kurulması lazım. O da aynı
kanaatte biz de aynı kanaatteyiz.”
“Bunlarda mutabık kalınca demek ki her an
görüşebileceğimiz durumlar, şartlar oluşabilir. Bütün bunları değerlendireceğiz.”
“Cumhurbaşkanlığı konusu hiç gündeme
gelmedi. Daha çok Türkiye’nin uluslararası bu kriz ortamında Türkiye’nin geleceği,
bekası, ülkemizin bu anlamda karşı
karşıya kaldığı riskler hususunda konuyu
ele aldık.”
Devlet Bahçeli: “Birinci koalisyon modeli, baştan bu yana birliktelikleri devam eden AKP-HDP
arasında olması lazımdır. 2. bir koalisyon modeli, AKP-CHP ve HDP.”
13 Temmuz 2015 - CHP
Başbakan Davutoğlu: Mutabık kalınmış bir koalisyonun müzakereleri değil
bunlar. Bunlar, bir müzakere öncesinde,
tarafların birbirini doğru anlamalarını
temin edici ön görüşmeler. Bir yanlış anlaşılma varsa bunun giderilmesi, istikşafi,
yani karşılıklı keşfetmeye ve muhtemel
bir müzakere, bir hükümet ortaklığı müzakeresi başlayacak zemin varsa, müzakere ondan sonra başlayacak. O da ikinci
turda ortaya çıkacak bir durum.”
“Cumhurbaşkanımız beni görevlendirdi,
ben o görev ile ziyareti yapıyorum. Yani
beni görevlendiren makamı tartışma
konusu açıldığında o sürecin bu sefer
meşruiyeti tartışmaya başlanır. Görevi
veren makamın meşruiyetini tartışmak
bu sürecin doğasına aykırı.”
“Hükümeti kurduğum güne kadar partilerle aynı mesafeyi korumaya özen göstereceğim. Çünkü her birisi milletimizin
belli bir kesiminden, belli bir oranından
temsil yetkisi almış partilerdir. Hepsiyle
o anlamda ilişkilerimizi sürdüreceğiz”
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
14 Temmuz 2015 – MHP
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Ak Parti Genel Başkanı
Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri
kapsamında MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli ile bir araya geldi. Bahçeli’nin
TBMM’deki makamında gerçekleşen
görüşmede, Başbakan Davutoğlu’na
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik, Ak Parti Genel Sekreteri Haluk İpek,
Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal,
Ak Parti Antalya Milletvekili Lütfi Elvan
ve Ak Parti Ankara Milletvekil Ertan
Aydın; Bahçeli’ye ise Grup Başkanvekili
Oktay Vural, Genel Başkan Yardımcıları
Kenan Tanrıkulu ve Semih Yalçın, Genel
Sekreter İsmet Büyükataman ile Genel
Sekreter Yardımcısı Mustafa Kalaycı eşlik
etti.
14 Temmuz 2015 – MHP
Başbakan Davutoğlu: “Bize, kendilerinin
hükümet ortaklığı konusunda, böyle
bir ortaklık çalışmasında bulunmama
yönünde bir yaklaşım içinde olduklarını
ifade ettiler. Tabii bu MHP’nin ve Sayın
Bahçeli’nin kendi tutumları itibarıyla
15 Temmuz 2015 – HDP
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ ile bir araya geldi.
Başbakan Davutoğlu, HDP Genel Merkezi’nde yapılan görüşmeye, Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, eski
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara ve Erzurum
Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile geldi. Görüşmede Demirtaş ve Yüksekdağ’a
ise İdris Baluken, Pervin Buldan, Sırrı
Süreyya Önder ile MYK üyesi Zeynep
Karaman eşlik etti.
15 Temmuz 2015 – HDP
Başbakan Davutoğlu: “HDP’nin de 80
milletvekiliyle TBMM çatısı altına girmiş
olması, Türkiye için de HDP için de bir
şans olarak görülebilir. Bu şansı doğru
kullanmak lazım. Bu şansı doğru kullanmak demek, demokrasiyle şiddet arasına
açık bir tavır koymak demektir, bu ayrımı
açık şekilde yapmak demektir.”
“Barış esas ise meşru güçler dışında
hiç kimse silahlı bir unsur olarak, barışı
tehdit edici bir unsur olarak ülke topraklarında barınamaz. Dolayısıyla gelin, HDP
olarak silahlı gruplara karşı, her türlü
şiddete karşı, silahlanmaya karşı bir tavır
sergileyin. Bu hem Türkiye siyaseti için
faydalı olacaktır, hem HDP’nin Türkiyelileşme düşüncesi ve barış prensibinin de
içini dolduracaktır.”
“Bir taraftan barış söylemini dile getirip,
diğer taraftan askeri baraj, askeri yol gibi
yeni kavramlar üreterek birilerinin yaptığı terörü, şiddeti meşrulaştırmak, size de
bize de ülkeye de fayda getirmez.”
“Türkiye’de seçimler olmuşsa kamu
düzeni sayesinde olmuştur. Türkiye’de
demokrasi korunacaksa kamu düzeni
olacak. Demokrasinin korunması konusunda bütün siyasi partilerin aynı hassasiyeti göstermesi lazım. Bunları açık
yüreklilikle konuşma imkanı bulduk.”
21 Temmuz 2015
21 Temmuz’da CHP ile koalisyon görüşmeleri başladı. Heyetler 24-28-30
Temmuz, 1-3 Ağustos tarihlerinde toplam beş görüşme gerçekleştirdiler. Her
görüşmenin ardından iki heyetin temsilcileri görüşmeleri hakkında basına bilgi
verdi. İlk görüşmenin ardından Kültür ve
Turizm Eski Bakanı Ömer Çelik yaptığı
basın açıklamasında şu bilgileri verdi:
“Bugün itibariyle Haluk Koç Bey ile 1
saat 40 dakikaya yakın hem çeşitli meseleler üzerine konuştuk, gayet pozitif bir
havada, hem de yönteme ilişkin mutabık kaldık. Bir-iki gün içerisinde bizim
toplantılarımız var, onların toplantıları
var, heyetlere karar verilecek ve heyetler
en geç hafta sonuna doğru ya da bir
aksilik olması halinde, hafta başında bir
araya gelmiş olur. Sürecin kendisi Türk
siyaseti açısından sonuç kadar kıymetlidir. Sonuçta müzakerelere geçilme
kararı verilir ya da verilmez. Bunun her
ikisi de mümkün ama bunu çözümün
içinde göreceğiz. Bugün görüşmemiz, bir
bakıma sürecin kodlarını, koordinatlarını
ve standartlarını belirlemeye dönük bir
görüşme oldu.”
3 Ağustos’taki son toplantının ardından
heyetler raporlarını genel başkanlarına
ilettiler. Sürecin nasıl devam edeceği
hakkında Kültür ve Turizm Eski Bakanı
Ömer Çelik, şöyle konuşmuştu:
“Bize verilen görev çerçevesinde, üstünden geçmemiz gereken bütün konu
başlıklarını tamamlamış bulunuyoruz.
Hepsi tamamlandı. Heyetler olarak, genel
başkanlarımıza ve partilerimizin yetkili
kurullarına gerekli sunumu yapacak
duruma gelmiş durumdayız. Bütün bu
sonuçları genel başkanlarımıza arz
edeceğiz. Biz genel başkanımıza bu bilgileri vereceğiz. Kendisi, ‘partinin yetkili
Selahattin Demirtaş: “Ak Parti ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağız.”
kurullarıyla birlikte bunları değerlendireceğini’ söylemişti, o süreç şu andan itibaren kendisinin takdir ettiği bir takvim
içerisinde gerçekleşecektir.”
Başbakan Davutoğlu:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, tüm
koalisyon görüşmelerinin ardından,
Başbakanlık’ta yaptığı basın toplantısında şöyle konuştu: “Şimdi 7 Haziran Seçimleri sonrasında anayasanın
öngördüğü şekilde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı seçimleri yapıldı
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi
içinden son derece vakur, karşılıklı saygı
içinde cereyan eden bir rekabetle, İsmet
Yılmaz Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı olarak seçildi. Başkanlık Divanı
oluştu ve arkasından da Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkanlık Divanı’nın
oluşmasını müteakiben yine anayasanın
çizdiği çerçevede bendenizi hükümet
kurmakla görevlendirdi. 9 Temmuz’dan
sonra yoğun bir şekilde hükümet kurma
çalışmalarına başladım. 13-14-15 Temmuz’da Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi liderleri ve HDP
eşbaşkanlarıyla görüştüm.”
Deniz tükenene kadar her şeyi denedik
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo-
ğan’dan seçim hükümetini kurma
görevini alan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık’ta düzenlediği basın
toplantısında 7 Haziran seçimlerinin
ardından yaşanan gelişmeler, koalisyon
görüşmeleri ve bugün nasıl gelindiği
hakkında bilgi verdi. Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Deniz tükenene kadar her şeyi denedik.
Ben şahsen bunu milletime olan bir
borcum olarak ifade ediyorum, denemediğim yol ve yöntem kalmadı ve her
aşamada da milletimizi açık ve net bir
şekilde bilgilendirdim. Bunun üzerine,
45 günün dolmasını müteakip dün yine
anayasanın 114 ve 116’ncı maddeleri
gereğince, Sayın Cumhurbaşkanımızın
Meclis Başkanı’yla yaptığı görüşme
sonrasında, ülkeyi erken seçime götürmekten başka bir çare olmadığı
kanaati hasıl olduğundan, erken seçim
kararı aldı ve bu sabah da bir yönetim
boşluğu olmaması bağlamında görevi bana tevdi ederek geçici Bakanlar
Kurulu’nu kurmamı ve anayasanın 114
ve 116’ncı maddeleri çerçevesinde bir
an önce o çerçevenin çizdiği rota içinde,
bu vazifeyi tekmil ederek, hükümet
boşluğuna yol açmadan, ülkeyi sükûnetle ve suhuletle seçimlere götürme
9
konusunda adım atmamızı bildirdi. Bu
çerçevede bugün yeni bir görev almış
bulunuyorum.
Tekrar söylüyorum; bu görev bir koalisyon hükümeti kurma görevi değildir. Bu
görev, Ak Parti’yle diğer siyasi partiler
arasında bir müzakere süreci başlatma
görevi de değil. Bu müzakereler yapıldı,
keşke netice alınmış olsaydı.”
Sonuç alınamayan koalisyon görüşmelerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’a görevi iade etiğini
belirten Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Daha sonra koalisyon imkânı
kalmayınca Sayın Cumhurbaşkanımıza
bildiğiniz gibi geçen Salı günü iade
ettim. Daha sonra da Perşembe günü
bu kez yine böyle bir anayasal zorunluluk olmasın diye, Cumhurbaşkanımızın
herhangi bir karar almak zorunda kalmamasını teminen bütün siyasi liderlere bir çağrıda bulundum ve dedim
ki; mademki bir koalisyon hükümeti
oluşamadı, gelin hep beraber Meclis’te
ortak karar alalım ve sorumluluklarını
yerine getirmiş liderler olarak halka
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
birlikte gidelim, rekabet edeceğiz ama,
el ele gidelim, hiç gerekmemiş olan bir
zorunluluğu hayata geçirmeyelim. Ama
maalesef Perşembe günü yaptığım bu
çağrılar da karşılık bulmadı. Eğer bulmuş olsaydı, bugün anayasal zorunluluk
olarak ortaya çıkan durum olmayacak
ve dört parti, üç parti hatta iki parti
anlaşıp birlikte bir seçimin kapısını aralayıp birlikte milletin huzuruna gitme
imkânı bulacaklardı.”
“7 Haziran’dan beri bir yönetim
boşluğuna izin vermedik”
“Son olarak milletimize bir kez daha
çağrıda bulunmak istiyorum. Evet, kritik
süreçlerden geçiyoruz, 7 Haziran Seçimleri’nin ortaya çıkardığı tablo içinde bir
hükümet çıkartmak mümkün olmadı
ama 7 Haziran’dan bu yana da ülkede bir
yönetim boşluğuna izin vermedik, herkes
mutmain olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyetinin ilk uygulaması
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk uygulamasıyla karşı karşıyayız, ilk kez böyle
bir uygulama olacak. Onun için, son iki
gün içinde gerek partimizle, gerek diğer
akademik hayattaki anayasa hukukçularıyla, hukuk formasyonuna sahip,
kanaatine güvendiğim bütün uzmanlarla
istişare yaptım, dün gece geç saatlere
kadar değişik görüşleri, değiş mütalaaları aldım. Teamüle çok önem veren biri
olarak yanlış bir teamülün başlamasına
önayak olmak istemem. Geldiğimiz noktada anayasanın 114 ve 116’ncı maddelerin getirdiği çerçevede hareket etmek
hepimizin üzerine bir borç.”
Anayasal çizgiyi ve süreci kararlılıkla
işleteceğiz. Milli iradeye kesinlikle saygılı bir şekilde, ülkenin yönetim boşluğu
içine düşmeksizin, seçimlere gitmesi
için elimizden geleni yapacağız. Burada
daha öncede zikrettiğim gibi puslu havalarda ortaya çıkan bazı şer odaklarına
kesinlikle fırsat vermeyeceğiz. Alınması
gereken devlet tedbirlerini, siyasi ve
ekonomik istikrar için alacağız. Güvenlik
ve sükûnet içinde seçime gidilebilmesi
için de terörle mücadele dahil olmak
üzere yürüttüğümüz çalışmalardan
hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz. Sonuçta millet ne derse o olur, hayrolsun
diyoruz.”
TÜRKİYE SEÇİME GİDİYOR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmet Yılmaz ile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. ve 116.
maddelerinin kendisine verdiği yetkiye
istinaden, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Hükümet kurulması için
gereken 45 günlük sürenin sona ermesinin
ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa gereği seçimin yenilenmesi yetkisini
kullanmak için TBMM Başkanı Yılmaz ile
istişari görüşme yaptı. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden
açıklama yapıldı.
Açıklamada, 7 Haziran’daki 25. Dönem
Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında,
TBMM Başkanlık Divanı seçiminin tamam-
landığı 9 Temmuz’dan itibaren, Anayasa’da
öngörülen süre zarfında, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın yaptığı görevlendirmenin ardından, tüm siyasi partilerle gerçekleştirilen temaslara rağmen Bakanlar Kurulu’nun
kurulamadığı ve mevcut şartlarda da kurulamayacağının ortaya çıktığı kaydedildi.
Bu nedenle, seçimlerin yenilenmesi kararının alınması zaruretinin hasıl olduğunun
bildirildiği açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmet Yılmaz ile istişare ederek,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104.
ve 116. maddelerinin kendisine verdiği
yetkiye istinaden, Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar
vermişlerdir” ifadesine yer verildi.
Resmi Gazete’de yayımlandı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine
yönelik kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında
“Başbakanlığa” başlığıyla yer alan kararda,
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25.
Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı seçiminin yapıldığı 9 Temmuz 2015
tarihinden itibaren kırkbeş günlük sürede
Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ile istişare
edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin
yenilenmesine karar verildiği belirtildi.
11
101 BİN SINIF
‘AKILLANDI’
Fatih Projesi kapsamında dağıtımı yapılacak 347 bin 367 “Akıllı Tahta”dan 101 bin 644’ü
okullara gönderildi.
Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme
Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında
dağıtımı yapılacak 347 bin 367 “akıllı
tahta”dan 101 bin 644’ünün kurulumu
tamamlandı. Kalan 245 bin 723’ünün
kurulumlarının ise yıl sonu itibarıyla
bitirilmesi planlanıyor.
Protokol kapsamında okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademesinde 45 bin
653 okuldaki 432 bin 288 dersliğe birer
adet etkileşimli tahta ve her okula birer
adet A3 veya A4 çok fonksiyonlu yazıcı
ile doküman kamera alımı ve kurulumu
planlandı.
Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması,
bilişim teknolojileri altyapısının tamamlanması, öğrencilerin bilgi ve iletişim
teknolojisini kullanma yetkinliğinin artırılması, bilgi ve iletişim destekli öğretim
programlarının geliştirilmesi amacıyla
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile 2010’da iş
birliği protokolü imzalandı.
Bu kapsamda birinci faz olarak 3 bin
657 okula, 84 bin 921 sınıfa etkileşimli
tahta ve 3 bin 657 doküman kamera ve
A3-A4 yazıcı kurulumu gerçekleştirildi.
2012’de proje için 414 milyon 600 bin
354 lira ödendi. Ayrıca FATİH Projesi
kapsamında MEB’e bağlı 110 merkeze
uzaktan eğitim sınıfı kurulumu tamam-
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
landı, 2013’te proje için 21 milyon 817
bin 20 lira ödendi.
İkinci faz olarak da 2014 ve 2015 yıllarında MEB’e bağlı 41 bin 996 okula, 347 bin
367 sınıfa etkileşimli tahta ve 41 bin 996
A3-A4 yazıcı alımı ve kurulumu yapılması
için yüklenici firmalarla 2014’te sözleşmeler imzalandı.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı FATİH Projesi için bugüne kadar
600 milyon liranın üzerinde ödeme yaptı.
2015 ve 2016 için de sözleşmeler gereği
900 milyon liraya yakın ödeme yapılması
planlanıyor.
MEMURA 2016 İÇİN YÜZDE 6+5 ZAM
Kamu görevlilerinin 3. dönem toplu sözleşme görüşmelerinde, Kamu İşveren ile Kamu
Görevlileri Sendikaları heyetleri arasında anlaşma sağlandı.
Anlaşmaya göre, kamu görevlilerine ve memur emeklilerine 2016 için yüzde 6+5, 2017 için yüzde 3+4
oranında zam yapılacak.
Kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği 3. dönem toplu
sözleşme görüşmelerinin son toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Reşat Moralı Toplantı
Salonu’nda gerçekleşti.
Görüşmede, Kamu İşveren Heyeti’ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti’ne Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın başkanlık etti.
Toplantıya, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen, yetkili
sendikaların temsilcileri ve ilgili bürokratlar katıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik yaptığı konuşmada, toplu sözleşme görüşmelerinin yaklaşık 3
milyon kamu görevlisi ile 2 milyonu bulan memur emeklisini ilgilendirdiğini söyledi.
Görüşmelerin anlaşmayla sonuçlandığını açıklayan Çelik, kamu görevlilerine ve memur emeklilerine 2016
için yüzde 6+5, 2017 için yüzde 3+4 oranında zam yapılacağını bildirdi.
13
AK PARTİ’DE KONGRE VE SEÇİM HAZIRLIKLARI BAŞLADI
Kongremiz bir anlamda
seçim startımız da
olacak. Seçimle ilgili ilk
mesajlarımızı bu büyük
kongremizde vermiş
olacağız.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Ak Parti’nin seçim takvimi çerçevesinde aday adayı başvurularının 31 Ağustos Pazartesi günü sabah 08.00’den
itibaren başlayıp, 3 Eylül Perşembe günü saat 19.00’a kadar tamamlanacağını bildirdi.
Atalay, Ak Parti Genel Merkezi’nde yapılan MYK ve MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Ak Parti’nin bütün seçim çevrelerinde seçime katılma kararı aldığını belirterek,
bunu Yüksek Seçim Kurulu’na bildireceklerini kaydetti. Aday tespit ve sıralamasıyla ilgili
daha önce de olduğu gibi yine merkez yoklamasıyla adaylarını belirleyeceklerini ifade
eden Atalay, şunları söyledi: “Burada önemli bir husus başvurularla ilgili. Başvuruları,
aslında hafta sonu olmasa, başlatacaktık. Pazartesi, 31 Ağustos’ta aday adaylığı başvuruları başlayacak partimizde. Kısa bir süre, dört gün, 3 Eylül Perşembe akşamına kadar.
Yani 31 Ağustos Pazartesi günü sabah 8.00’de başlayacak, 3 Eylül Perşembe günü saat
19.00’a kadar aday adaylığı başvuruları tamamlanmış olacak. Bunu özellikle süre kısa
getirenlerden herhangi bir ödeme alınmayacak” dedi.
Atalay, aday adaylarının başvurularını
genel merkeze yapabilecekleri gibi
herhangi bir il başkanlığına da yapabileceklerini ifade etti.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Atalay,
partisinin aday belirleme sürecine ilişkin
de “Komisyonlar kurulacak, değerlendirmeler yapılacak. Yüksek Seçim Kurulu
biliyorsunuz son aday listelerinin teslimi
olarak 18 Eylül akşamını verdi. Dolayısıyla bütün çalışmalar tamamlanacak ve
18 Eylül akşamına kadar partiler Yüksek
Seçim Kurulu’na aday listelerini sunmuş
olacaklar. Sonra onun denetlenmesi,
kesin listelerin yayınlanması var. Ama
partiler için önemli olan 18 Eylül tarihi”
diye konuştu.
Yeni düzenlemeyle,
3 dönem kuralına
takılan ve 25.
dönemde aday
olmayan isimler
26. dönem
milletvekilliği için
başvurabilecek.
3 dönem kuralı
Ak Parti’nin 12 Eylül’deki büyük kongresinin de MKYK ve MYK’da ele alınan
diğer bir konu olduğunu belirten Atalay,
bu kongreye ilişkin kararın bir önceki
MKYK toplantısında alındığını anımsattı.
olduğu için ifade etmek istiyorum. Bir
de biliyorsunuz kamu görevlileri ile
ilgili bir takvim vardı, onu Yüksek Seçim
Kurulu açıklamıştı. Ben de bunu hatırlatma babında tekrar edeyim. 31 Ağustos
Pazartesi günü akşamına kadar kamu
görevlilerinin istifa etmesi gerekiyor.
Onların süresi daha kısa, bu sık takvim
içinde bütün bu işlemlerin yapılması
gerekiyor.”
“Engelli adaylar ödeme yapmayacak”
Aday adaylarından başvuru ücreti olarak
7 Haziran Seçimi’ndeki uygulamayı
sürdüreceklerini dile getiren Atalay,
“Erkek adaylar 5 bin lira ödeyecek, kadın
adaylar 2 bin 500 lira ödeyecek. Engelli
adaylar ödeme yapmayacaklar. Onların
engellilik tespiti gerekiyor. O raporları
Bugün de kongreye ilişkin hazırlıkların
gözden geçirildiğini ifade eden Atalay,
“Teşkilat başkanımız kongre hazırlıklarıyla ilgili bilgi verdi. O da hızla yürüyor.
O konuda herhangi bir sorun yok. Bütün
birimlerimiz, kongreye hazırlanıyor.
Onun hem hukuki boyutları var hem
tabii yapılacak etkinlikler var. Kongremiz
bir anlamda seçim startımız da olacak.
Seçimle ilgili ilk mesajlarımızı bu büyük
kongremizde vermiş olacağız. O yönde de çalışmalarımız var. Kongremizin
söylemi, billboard, orada dağıtacağımız
dokümanlar vesaire, o çalışmalarımız da
yoğun şekilde devam ediyor” dedi.
Atalay 3 dönem kuralıyla ilgili soruya da
şu karşılığı verdi
“3 dönem kuralıyla ilgili geçen MKYK’da karar verilmişti. Şu anda bir tüzük
komisyonumuz var, çalışıyor. 3 dönemliklerle ilgili adaylıkta biliyorsunuz bir
düzenleme yapılıyor. Yani 25. Dönem
olan, benim durumumda olanlar, 3 dönemlik olduğu için 25. Dönem’de aday
olmayanlar şimdi 26. Dönem olduğu için
başvurabilecekler. Ayrıca bu kısa sürede
3. dönem olmuş olanlar da yine adaylık
için başvurabilecekler. Kural tamamen
kalkmıyor ama tüzüğümüzde böyle bir
düzenleme yapılıyor. 3 dönemle ilgi-
li çözümlememiz bu şekilde.” Atalay,
“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin
yeni kabineyle ilgili twitter üzerinden
açıklamaları vardı, bunun toplantıdaki
yansımaları nasıl oldu?” sorusunu şöyle
yanıtladı: “O konuda çok açıklamalar
yapıldı. Yani bu konuda Başbakanımız da
açıklama yaptı. Bizler de yaptık. İlk defa
ülkemizde bir seçim hükümeti modeli
uygulanıyor. Anayasa gereği Cumhurbaşkanımız seçime götürüyor parlamentoyu
ve Anayasa gereği bir mecburiyet içinde
bir hükümet kuruluyor. Bu bir koalisyon
değil. Bu Ak Parti’nin bir hükümeti değil.
Bu bir erken seçim. Neticede Anayasa’nın getirdiği sınırlar içinde bir zorunluluk. Dolayısıyla o yorumların burada
yapılması tabii çok yanlış. Sayın Bahçeli
burada epey çelişkili tutumlar içinde.
Doğrusu zor bir durum da yaşıyorlar. Onları mazur görmek lazım, bugünlerdeki
telaşlı ve aşırı, hakaret içeren açıklamalarından dolayı.”
15
AK PARTİ, PARTİLERDEN BİR PARTİ DEĞİLDİR.
AK PARTİ BİR MİLLET HAREKETİ,
BİR MİLLET BÜTÜNLEŞMESİDİR.
AK PARTİ, MİLLETİN İKTİDARI,
MİLLETİN PARTİSİDİR.
AK PARTİ, TÜRKİYE’NİN PARTİSİDİR.
• AK PARTİ, siyaseti eser siyasetidir, hizmet siyasetidir.
• AK PARTİ kurulduğu günden beri bugüne kadar, Türkiye için çok büyük hayaller kurmuş
ve bu hayallerin çoğunu da gerçeğe dönüştürmüştür.
• AK PARTİ, gücünü milletten alır, yetkiyi milletten alır.
• Her iktidar döneminde milletin verdiği yetki ile hareket eder ve icraatlarını gerçekleştirir.
• Siyasi partiler sandıkta millete hesap verir. AK PARTİ’nin de milletimize veremeyeceği
hesabı yoktur.
• AK PARTİ, sadece ama sadece millete hesap verir. Çünkü milletin iradesinin üzerinde
hiçbir güç yoktur.
• Son 13 yılda gerçekleştirilen büyük restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan
devam edecektir.
O gün Ak Parti’nin kurulduğu gündü.
Milletin tertemiz vicdanı Ak Parti’yi siyaset sahnesine çıkaran güçtü. O günden
sonra atılan her adım, aydınlık Türkiye’nin
yarınları, milletimizin umudu oldu. 14
Ağustos 2001 Türk siyaset tarihine her
yönüyle şeffaf, seçmenin sorgulamasına
ve denetimine tümüyle açık yepyeni bir
siyasal örgütlenme modelinin kurulduğu
gün olarak geçti. Çünkü o gün koltuğa
değil hizmete sevdalı insanların kurduğu
Ak Parti’nin doğum günüydü. Yurt içinde
ve dışında Türkiye’nin yüzünü ağartmış
bilim adamı ve akademisyenlere, her
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
biri engin bir devlet birikimine sahip
önemli bürokratlardan, Türkiye’yi yıllarca
dünyada temsil etmiş önemli diplomatlara kadar hiçbir partiye nasip olmayan
olağanüstü bir kurucular kurulunun bir
araya gelmesiyle doğdu Ak Parti. Ak Parti,
kuruluşundan henüz birkaç ay sonra 81
ilde ilk örgütlenmesini tamamladı. Tüm
yönetim kadroları o güne kadar Türk
siyasi tarihinde görülmemiş bir biçimde
parti içi demokrasi anlayışı ile oluşturuldu. Bundan tam 14 yıl önce yola çıkarken
sistem çökmüş, ekonomi dibe vurmuş,
siyasete güven yok olmuştu.
Türk siyasetinde aşılamaz denilen
engeller birer birer aşılmaya başlandı.
Köhnemiş gelenek cesurca yıkılmaya başlandı. Koalisyon hükümetleri
döneminde yaşanan kaos yerini güven
ve istikrara bıraktı. Millet Ak Parti’ye
güvendi. Ak Parti, attığı adımlarla milletin güvenini kazanmaya devam etti. İlk
sınavını ise 3 Kasım 2002 Seçimleri’nde
sandıkta verdi. Kuruluşundan sadece
16 ay sonra tek başına iktidara gelen Ak
Parti’nin kurulduğu o gün hiç kuşkusuz ki Türk siyasi tarihinde bir dönüm
noktası oldu.
14 Ağustos 2001
O gün Ak Parti’nin kurulduğu gündü. “Bugün Türk siyaset tarihine hizmete sevdalı
insanların kurduğu Ak Parti’nin doğum
günü olarak geçecektir. Bugünden sonra
Türkiye’mizde artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak” demişti Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Kuruluşundan
sadece 16 ay sonra tek başına iktidara gelen
Ak Parti’nin kurulduğu o gün hiç kuşkusuz
ki Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası
oldu.
20 Eylül 2002
Türk siyasi tarihine utanç verici bir gün olarak geçti. Okuduğu bir şiir nedeniyle Kurucu
Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 20
Eylül’de siyaseten yasaklandı.
3 Kasım 2002
“YAKIN IŞIKLARI TÜRKİYE AYDINLANSIN”
Ak Parti “Yakın ışıkları Türkiye aydınlansın”
sloganıyla girdiği 3 Kasım Genel Seçimleri’nden yüzde 34,28’lik oranla tek parti olarak çıktı. 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün
başkanlığında 58. Hükümet kuruldu.
19 Şubat 2003
TCK’nın 312. Maddesindeki değişiklikle Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağı kalktı.
YSK, Siirt’in Pervari ilçesi Doğanköyü’nde
3 sandıkta oy kullanılamadığı gerekçesiyle
Siirt’te seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart’ta Siirt’ten
milletvekili seçildi. Manşetlerden “Muhtar
bile olamaz” başlıkları atılan Recep Tayyip
Erdoğan, 59. Hükümetin Başbakanı oldu.
15 Eylül 2003
Öncelik eğitimin dedik, eğitimde eşitlik dedik. İlk adımı ilköğretim öğrencileri ile attık,
15 Eylül 2003’te ilk kez ilköğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı dağıttık. Eğitimin
önündeki engelleri bir bir kaldırdık.
28 Mart 2004
“YEREL KALKINMA BAŞLIYOR”
“Yerel Kalkınma Başlıyor” sloganıyla yerel
seçimlere ilk kez katılan Ak Parti yüzde 42 oy
oranı ile 12›si büyükşehir olmak üzere 58 ilde
belediye başkanlığını kazandı.
1 Ocak 2005
İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren ekonomimizde yaşanan iyileşme o günden sonra
daha da ivme kazandı. Nice hükümetler söz
verdi, ama pek çok akim kalan proje gibi onu
da yine Ak Parti gerçekleştirdi. Lira’dan 6 sıfır
attık, paramıza itibar kazandırdık.
17 Aralık 2005
Türkiye-AB Tam Üyelik Müzakereleri resmen başladı.
11 Kasım 2006
Ak Parti 2. Olağan Kongresini gerçekleştirdi
ve kadrosuna kattığı yeni isimlerle daha da
güçlenerek yoluna devam etti.
13 Temmuz 2006
Doğu- Batı enerji koridorunun en önemli bileşenini oluşturan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru
Hattı, 4 Haziran 2006’da Ceyhan İhraç Terminali’nden yüklenen ilk petrol tankeri ile faaliyete geçti. Enerji alanında atılan bu ve benzer pek çok adım ile Türkiye, enerji koridoru
olmasının ötesinde yakın gelecekte dünyanın
en önemli enerji merkezleri arasında yer almaya başladı.
27 Nisan 2007
Abdullah Gül için ‘367’ şartı getirildi. 27 Nisan 2007’de TBMM Genel Kurulu’nda 11.
cumhurbaşkanı seçimi için yapılan ilk tur
oylamada Abdullah Gül, 357 oy olarak, Anayasa›nın öngördüğü 367 oyu sağlayamadı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın açıkladığı
ilk tur sonucuna göre oylamaya 361 milletvekili katıldı. CHP, oylamada “toplantı yeter sayısının 367’yi bulmadığı” iddiasıyla, ilk
turun iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.
Mahkeme oy çokluğuyla aldığı kararda,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci ve ikinci turunda toplantı yeter sayısının 367 olduğu kararı verdi. Mahkeme bu karara gerekçe
olarak 367 oy koşulunun “Anayasa’nın, Cumhurbaşkanı seçiminin uzlaşmaya dayanması
amacına yönelik olduğu’’ belirtildi.
27 Nisan 2007
Türk siyasi tarihine “e-muhtıra” olarak geçecek olan 27 Nisan bildirisinin yayınlandığı o
gün, kuşkusuz ki Türk demokrasisinin önüm
noktalarından biridir. Hükümete karşı askerin son muhtıra teşebbüsüdür. Demokrasiye
son darbe teşebbüsüdür. Hükümetin kararlı
tutumu ve dik duruşu ile yapılan açıklama
Türkiye’nin demokratik geleceğin bir köşe
taşı oldu.
24 Haziran 2007
Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil,
halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi
kararlaştırıldı; yedi yıl olan görev süresi beş
yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü
açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla
kabul edilmişti. Ancak Ahmet Necdet Sezer,
yapılan değişiklikleri “rejimi sıkıntıya sokar”
17
eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar
geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul
edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen
paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran’da paketi halk oylamasına sunma kararı
aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal
davası açacağını duyurdu. Yüksek mahkeme
5 Temmuz’da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik
paketi 21 Ekim’de yapılan halk oylamasında, yüzde 68 oyla kabul edilerek yürürlüğe
girdi.
22 Temmuz 2007
“DURMAK YOK YOLA DEVAM”
Ak Parti “Durmak Yok Yola Devam” sloganıyla girdiği 22 Temmuz Genel Seçimleri’nden yine zaferle ve yine tek parti olarak çıktı.
60. Hükümet kuruldu. Milletimizin iradesi
tecelli etti, Ak Parti, yüzde 47 oy oranı ve 341
milletvekili ile yeniden iktidara geldi.
28 Ağustos 2007
Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı oldu. Böylece 27 Nisan’da başlayan Cumhurbaşkanı
seçimi süreci sona erdi.
14 Mart 2008
Ak Parti’ye kapatma davası açıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman
Yalçınkaya’nın, Ak Parti’nin”laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle, partinin kapatılması ve ilgili dönemin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere,
dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süre ile siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi’ne 14 Mart 2008’de sunuldu.
30 Temmuz 2008
Ak Parti’yi kapatma davası sonuçlandı. Ak
Parti, partiye yapılan ödeneğin yüzde 50 kesilmesi cezasına çarptırıldı.
16 Ekim 2008
Türkiye, 16 Ekim 2008’de 2009-2010 dönemi
BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği seçimlerinde, oylamaya katılan 193 ülkeden 151’inin
oyunu alarak BMGK’nin geçici üyesi oldu,
uluslararası arenada bir başarı daha kazandı.
2009
Global ekonomik kriz ortaya çıktı. Ak Parti
kriz sürecini çok iyi yönetti. Recep Tayyip Erdoğan’ın “Teğet bile geçmeyecek” sözleri tarihe geçti. Türkiye tüm baskılara rağmen IMF
ile anlaşmadı.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
29 Mart 2009
“İŞİMİZ HİZMET GÜCÜMÜZ MİLLET”
Ak Parti “İşimiz hizmet gücümüz millet” sloganıyla girdiği 29 Mart Yerel Seçimleri’nden
yüzde 38,39’luk zaferle ayrıldı. İl Genel Meclisi sonuçlarına göre, Ak Parti, 81 ilin 79’unda
CHP’nin Türkiye genelindeki oy oranından
yüksek oy aldı.
12 Eylül 2010
Türkiye, daha özgür, daha demokratik bir
gelecek için, Anayasa Değişikliği’ne “EVET”
dedi. Yapılan halk oylamasında yüzde 58 oy
oranı ile Anayasa Değişiklik Paketi kabul edildi.
12 Haziran 2011
“TÜRKİYE HAZIR HEDEF 2023”
Ak Parti “Türkiye Hazır Hedef 2023 ” sloganıyla girdiği 12 Haziran Genel Seçimleri’nden
49,95’lik oranla yine tek parti olarak çıktı. 61.
Hükümeti kurdu.
12 Eylül 2012
12 Eylül Darbesi ile ilgili iddianame hazırlandı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı
Vekilliği 4 MİT mensubunu KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırdı. Türk lirasının yeni simgesi tanıtıldı.
2013
Ak Parti 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ni belirledi. Merkez Bankası’nın toplam rezervleri;
1 milyar 554 milyon dolar artarak tarihin en
yüksek seviyesi olan 131 milyar 829 milyon
dolara yükseldi. IMF borcu bitti. Moody’s,
Türkiye’nin kredi notunu yükseltti. Türkiye
1992’den beri ilk defa iki uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşundan uzun dönemli
yabancı para cinsinden “yatırım yapılabilir”
kredi notu aldı. Faizler tarihi dip seviye olan
yüzde 4,81’e geriledi. Gezi olayları başladı. Ak
Parti Milli İradeye Saygı mitingleri düzenledi.
Demokratikleşme Paketi açıklandı. Kamuda
başörtüsü serbest oldu, öğrenci andı kalktı.
Marmaray Açıldı. İstanbul›a yapılacak 3. havalimanının sözleşmesinin ön imzaları atıldı.
30 Mart 2014
Her seçim döneminde ortaya atılan tartışmalara, iftiralara rağmen milletimiz, sandıkta
hür iradesini kullanıyor. Milli iradeye karşı
yapılan tüm saldırılara, her seçimde sandıkta
cevap veren milletimiz, 30 Mart Yerel Seçimleri öncesinde ortaya atılan felaket senaryolarına rağmen, tercihini yine Ak Parti’den yana
kullandı.
10 Ağustos 2014
Cumhur Başkanını seçti. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı
oldu. Milletin egemenliği tam manasıyla işlemeye başlayacak. Artık devletin milletinden
değil, milletin devletinden söz edeceğiz.
27 Ağustos 2014
1. Olağanüstü Kongre ile Ak Parti Genel Başkanlığı’na Ahmet Davutoğlu getirildi. Ak
Parti’de yeni dönem başladı.
7 Haziran 2015
Ak Parti 7 Haziran seçimlerinde yüzde 40.87
ile sandıktan birinci parti olarak çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümeti kurma görevi verdiği Ak Parti Genel
Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP
ve MHP ile koalisyon görüşmelerinde bulundu. İki parti ile yoğun temasların ardından 45
günlük hükümeti kurma süresinin dolması
sebebiyle görevi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iade etti. YSK erken seçim tarihini 1 Kasım 2015 olarak açıkladı.
28 Ağustos 2015
Cumhuriyet tarihinin ilk seçim hükümeti Ak
Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun
Başbakanlığında kuruldu.
Bu kutlu yürüyüşte ülkemiz hizmet etmeye devam edeceğiz
2002 yılında bir gün sonrasının bile tahmin edilemediği bir Türkiye’den,
bugün 2015 yılında 2023 yılı için büyük hedefler koyan bir Türkiye’ye
ulaştık. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında
Türkiye’yi hak ettiği noktaya, halkımızı ise hak ettiği refah düzeyine ulaştırmaktır. Bugünlere hep beraber çalışarak geldik, yarınlara
da beraber yürüyeceğiz. Birçok şey hayaldi gerçek oldu. Zorları ve
olmaz denenleri birlikte başardık. 13 yıl boyunca nasıl hizmet ettiysek, bundan sonra da öyle devam edeceğiz. Tıpkı Genel Başkanımız ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi,
“Ak Parti bir neslin hareketi olarak başlamıştır, ama bir nesille sınırlı değildir, nesillerle de sınırlı değildir, asırlarla da sınırlı değildir. Asırların derinliğinden gelen ve kıyamete kadar sürecek olan bir
adalet ve hak mücadelesinin adıdır Ak Parti. Sürekliliğimiz, devlet
geleneğimizden, milli kültürümüzden ve temel aldığımız ilkelerden
kaynaklanır. Bu ilkelerden hiçbir şekilde taviz verilemez. Hiçbir gerekçe
gösterilerek bu ilke ve tutum, bu duruş, bu sağlam tarihi bakış değiştirilemez.”
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak AK PARTi’nin varlık
sebeplerinden biridir
Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir
hükümleri yer alıyor. Ak Parti kurulduğu ilk günden beri Türkiye’yi demokratik
yaşam şartlarının geçerli olduğu bir ülke konumuna getirmek için çalışıyor.
Ak Parti Programı bu konuda şöyle diyor: “Cumhuriyet binlerce yıllık
tarihimiz içerisinde elde ettiğimiz kazançların en önemlilerindendir.
Bütün gayretlere ve gelişmelere rağmen Ak Parti, Cumhuriyetimizin demokratik bir cumhuriyet olması için bugüne kadar alınan mesafenin çok yetersiz olduğuna
inanmaktadır. Bu programın içtenlikle benimsendiği siyasi doğrultu ve önerilerle Cumhuriyetimizin
hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik bir yapıya kavuşturulması
hedeflenmiştir.”
Bu noktadan hareketle şu çok net bir şekilde görülmektedir ki; Ak Parti, cumhuriyeti bu bürokratik cumhuriyet olmaktan çıkarıp demokratik
bir cumhuriyet yapmayı hedefliyor.
19
AK PARTİ
HER KONGREDE DAHA DA GÜÇLENEREK YOLUNA DEVAM ETTİ
Ak Parti’nin bugüne kadar yapılan tüm kongrelerinin bir anlamı, millete verdiği bir mesajı, bir işlevselliği vardır. Ak
Parti, siyasete yeni bir soluk, yeni bir anlayış getirdi. Ak Parti kuruluşundan bu yana ortaya koyduğu siyasi ilkeler
ve hedeflerden sapmadan yoluna devam ediyor. Kuşkusuz ki geride kalan 13 yılda her geçen gün kadrolarının
daha güçlü, daha dinamik olmasında gerçekleştirdiği başarılı kongrelerin katkısı büyük.
1. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 12 Ekim 2003
Bu kongre, ilk kongresini yapmadan iktidarda birinci yılını doldurmak
üzere olan bir partinin kongresiydi. Dünya tarihinde az rastlanır bir
durumdu bu. “Bu kongre, yıllar yılı adalet ve kalkınma isteyenlerin;
aydınlık ve ışık isteyenlerin, huzur ve barış isteyenlerin, güven ve
istikrar isteyenlerin, Türkiye’nin partisi Ak Parti’nin kongresidir.”
2. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 11 Kasım 2006
Milletin desteğiyle 5. yılını dolduran Ak Parti, bu süre içerisinde siyasi sınavların hepsinden yüzünün akıyla çıkmayı başardı. 11 Kasım ‘da 2. Olağan Büyük Kongre’yi Türkiye’nin
dört bir yanından gelen on binlerin coşkulu katılımı ile büyük bir başarıyla gerçekleştiren Ak Parti, yenilenen kadrosuyla daha da güçlendi. Ak Parti iktidarında Türkiye, dünyanın sayılı güçleri arasına girmeyi başardı. Ak Parti iktidarında Türkiye sıradan bir ülke
değil, Lider Ülke Türkiye oldu. Türkiye’nin lideri ve Türkiye’nin partisi sayesinde.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
3. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 3 Ekim 2009
Ak Parti 3. Olağan Büyük Kongresi 3 Ekim Cumartesi günü Aski Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen on binler kongre coşkusunu
yaşarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçerli oyların tamamını alarak, yeniden Ak
Parti Genel Başkanlığı’na seçildi. Kongre’de Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ve Genel Merkez Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu da yapılan seçimlerde
yenilendi. Kongre’de 81 ilden gelen ve yörelerinin kıyafetlerini giymiş gençler “Işık
Buradan Yükselir” şarkısını seslendirdi. Türkiye’nin tüm renklerini temsil eden gençler
“Biz Birlikte Türkiye’yiz” sloganını kanıtlar gibiydi.
Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği
mesajlar Ak Parti’nin kurulduğu günden beri nasıl birleştirici ve bütünleştirici bir parti
olduğunu ortaya koyuyor.
• Biz, birlikte Türkiye’yiz. Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık.
• Bu topraklarda hep birlikte, tek bir millet olduk.
• Biz şehitlerimizle Türkiye’yiz.
• Biz gazilerimizle Türkiye’yiz.
• Biz; türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımız, horonumuz, zeybeğimizle Türkiye’yiz.
• Ortak kaderimizle Türkiye’yiz, ortak ideallerimizle,
ortak geçmişimiz ve ortak geleceğimizle Türkiye’yiz.
• 72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin asli
unsurudur.
• Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye’yiz. Bunu böyle bilmeliyiz.
• İşte Ak Parti’yi bir Türkiye partisi yapan bu kucaklayıcı tavrıdır.
• Ak Parti’yi, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde birinci parti yapan, engin gönüllü bakış açısıdır.
4. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE – 30 Eylül 2012
Sadece iktidar dönemlerini değil, hepimizin hayalini kurduğu Türkiye ideali için önüne
hep büyük hedefler koyan Ak Parti’nin 4. Olağan Kongresi de 30 Eylül 2012’de büyük bir
coşkuyla gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini planlarken, 2023’e, 2071’e kadar
planlar yapan Ak Parti günlük hesapların esiri olmadı. Her zaman büyük Türkiye için
büyük hayaller kurdu ve Cumhuriyet tarihinde hayal bile edilemeyen bir çok şeyi hayata
geçirdi. 14 Ağustos 2001’de daha kurulurken, parti programına koyulan hedefleri bir bir
hayata geçirdi. Attığı adımların parti programında bile yer alması, daha yola çıkarken
nasıl bir Türkiye tahayyül edildiğinin en büyük beyanı niteliğindedir. İşte 4. Olağan Büyük Kongre’de Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
sözleri bu günleri anlatır gibi: “Açık konuşuyorum; Türkiye’de maalesef terörün bir piyasası oluşmuştur. Terörün siyaset alınıp siyaset satılan bir piyasası oluşmuş. Terörün kan
alınıp kan satılan, can alınıp can satılan bir piyasası oluşmuştur. Terörün silah ticareti ve
kaçakçılık üzerinden bir piyasası oluşmuştur. Terör örgütünün ve uzantısının propagandasının etkisi altında kalmadan her bir Kürt kardeşimin bir an olsun vicdanıyla baş başa kalıp düşünmesini istiyorum: Cumhuriyet tarihi
boyunca kim, hangi hükümet bu kadar cesur adımlar atmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca kim hangi hükümet bu kadar samimi adımlar
atmıştır. Kürtlere karşı on yıllarca sürdürülen ret, inkar ve asimilasyon politikalarına Ak Parti son vermiştir. 10 yılda 35 katrilyon tutarında yatırımı Doğu ve Güneydoğu’ya biz yaptık ve yılların, on yılların ihmaline biz son verdik. Yollarla, okullarla, hastanelerle, barajlarla,
sulama kanallarıyla, kültür merkezleriyle, kütüphanelerle, adalet saraylarıyla, enerjide attığımız adımlarla Ak Parti bölgenin çehresini
değiştirmiştir. Duble yollarla bambaşka bir renk katmıştır.”
21
1. OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KONGRE – 27 Ağustos 2014
Ak Parti 1. Olağanüstü Kongresi 27 Ağustos Çarşamba günü Ankara Arena Spor Salonu’nda
gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1245 delegenin oyuyla Ak Parti Genel
Başkanlığı’na seçildi.
Ak Parti Genel Başkanlığı’na, 61. Hükümet’te Dışişleri Bakanı görevini yürüten Konya
Milletvekili Ahmet Davutoğlu seçildi. Tek gündem ile toplanan Ak Parti 1. Olağanüstü
Kongresi 27 Ağustos’ta Ankara Arena Spor Salonu’na gerçekleştirildi. Seçimde bin 388
oy kullanıldı, oyların bin 382’si geçerli, 6’sı geçersiz sayıldı. Konya Milletvekili Ahmet
Davutoğlu, aldığı bin 382 oyla Ak Parti’nin yeni Genel Başkanı oldu. Genel Başkan
Davutoğlu Kongre’de yaptığı konuşmasında önemli mesajlar verdi.
CUMHURBAŞKANI SEÇİLEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, KONGRE’DE
YAPTIĞI KONUŞMADA, “AK PARTİ’Yİ SİZLERE EMANET
EDİYORUM” DEDİ.
“Yeni Türkiye yürüyüşünün arefesindeyiz”
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ak Parti 1.
Olağanüstü Kongresi’nde şöyle konuştu: “Bir büyük yeni Türkiye
yürüyüşünün arefesindeyiz. 12 yıllık birikimimiz var, bu birikimi en
iyi şekilde değerlendirmede kararlıyız, ama bu tarihi yürüyüş sadece
bir aşamadadır. İlelebet sürecek olan bu yürüyüşü biz bizden sonra-
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
ki nesillere en güçlü şekilde devredebilmek ve Ak Parti hareketini
hedefe ulaştırmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız.”
“Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum” diyen Cumhurbaşkanı
Erdoğan, şöyle devam etti: Ak Parti’nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’ne ve Genel Başkan adayı Davutoğlu’na başarılar dileyen, teşkilat
mensuplarını tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adalet ve
Kalkınma Partisi’ni yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce
Allah’a, sonra sizlere emanet ediyorum. Yeniden görüşmek, yeniden
kavuşmak umuduyla, kalın sağlıcakla diyorum” ifadesini kullandı.
AK PARTİ 5. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE’Sİ, 12 EYLÜL’DE
Her Kongre’de daha da güçlenerek yoluna devam eden Ak Parti, 1 Kasım Seçimleri’nden önce,
yenilenecek, tazelenecek ve yoluna daha da güçlenerek devam edecek.
Ak Parti kongreleri ülkenin içinde bulunduğu siyasi ortamın
etkilerini taşır üzerinde. Verdiği mesajlarla hem günceli yakalayan
hem de gelecek vizyonu ile ilgili atılacak adımlarla ilgili fikir verir.
Ak Parti kongreleri evrenseldir. Ak Parti ile lider ülke haline gelen
Türkiye, uluslararası arenadaki sorunların da üzerine gidebilen, söz
söyleyebilen bir ülke haline gelmiştir. Ak Parti kongreleri de bu
konuda da üzerine düşen görevi yerine getirir. Ak Parti kongreleri
sadece ülke içine değil, tüm dünyaya mesajlar vermektedir. 12
Eylül Kongresi de yine tüm dünyaya bir mesaj niteliği taşıyacaktır. 12 Eylül Kongresi, 1 Kasım Seçimleri öncesinde Ak Parti’nin
sıçrama noktası olacak, kadro yenilemenin ötesinde, tazelenerek,
güçlenerek iyi bir başlangıç noktası olacak.
23
AK PARTİ
5. OLAĞAN
BÜYÜK KONGRE GÜNDEMİ
Kongre Tarihi: 12 Eylül 2015
Başlama Saati: 10.00
Kongre Yeri: Ankara Spor Salonu (Ankara Arena) Doğanbey
Mah. Hipodrom Cad. No:2 (Gar Karşısı) Altındağ / ANKARA
KONGRE GÜNDEMİ
1- Yoklama ve açılış ( Tüzük Md: 65, Md: 43 ve Md: 44/1)
2- Kongre divanının seçimi (Tüzük Md: 65, Md: 44)
a) Divan Başkanı’nın seçimi ( Tüzük Md: 65, Md: 44.2)
b) Divan Heyeti’nin seçimi (Bir başkan yardımcısı ile
beş katip üye) (Tüzük Md: 65, Md: 44.3)
12- Dilek ve temenniler
13- Seçimler
3- Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunması
a) Genel Başkan seçimi ( Tüzük Md: 61.1 ve Md: 76)
4- Gündemin okunması (Tüzük Md: 66/1)
b) Diğer organların seçimi
5- Genel Başkan’ın konuşması ( Tüzük Md: 66/1)
6- Faaliyet Raporunun okunması (Tüzük Md: 61/2)
7- Gelir-Gider ve Kesin Hesap Raporunun okunması (Tüzük
Md: 61.2)
8- Okunan raporların;
a) Müzakeresi
b) Ayrı ayrı oylanması
9- Gelecek dönem tahmini bütçenin (Tüzük Md: 61.2)
a) Okunması
b) Müzakeresi
c) Oylanması
10- Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun ibrasının oylanması
(Tüzük Md: 61.2)
11- Tüzük Değişikliği Komisyonu raporunun okunması,
müzakeresi ve oylanması (Tüzük Md: 61/2, Md: 66.5,Md: 159)
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
1- Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun (MKYK) seçimi (50
asil, 25 yedek)
(Tüzük Md: 61.1 Md: 73.1)
2- Merkez Disiplin Kurulu’nun (MDK) seçimi (11 asil, 5 yedek)
(Tüzük Md: 61.1 Md: 106)
3- Genel Merkez Parti içi Demokrasi ve Hakem Kurulu’nun
(GMPDHK) seçimi (3 asil, 2 yedek) (Tüzük Md: 61.1 Md: 99.1)
14- Kapanış
NOT:
1-Çoğunluk sağlanamadığı takdirde; 5. Olağan Büyük Kongre,
aynı gündemle 13 Eylül 2015 günü aynı yer ve saatte icra
olunacaktır.
2-Gündemin web adresi:
http://www.akparti.org.tr ve http://web.akparti.org.tr/
teskilat
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN
İLK SEÇİM HÜKÜMETİ KURULDU
DEMOKRASİDE BİR İLK TECRÜBE, BİR ANAYASAL ZORUNLULUK
Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Seçim Hükümeti kuruldu. Başbakan Davutoğlu, kabine listesini
açıkladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa’nın 114. maddesi çerçevesinde kurulan Geçici Bakanlar Kurulu’nu açıkladı.
Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
Geçici Bakanlar Kurulu’nu onaylamasının ardından Çankaya Köşkü’nde yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımızca onaylanan
Geçici Bakanlar Kurulu listesini size ve yüce milletimize sunarım”
dedi. Başbakan Davutoğlu, Geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeye ve
millete hayırlı olsun temennisinde bulunarak, “Allah bakan arkadaşlarımızla birlikte hayırlı hizmetlere vesile kılsın diye niyazda
bulunuyorum. Allah hayırlı mübarek etsin, Allah utandırmasın”
dedi.
25
AK PARTİ’YE ADAY ADAYLIĞI İÇİN
3 BİN 656 KİŞİ BAŞVURDU
ADAY ADAYLIĞI BAŞVURULARI SONA ERDİ
1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde milletvekilliği aday adaylığı için
Ak Parti’ye 3 bin 656 kişi başvurdu.
Aday adaylığı için başvuranların 3 bin 98’inin (yüzde 85) erkek, 558’inin (yüzde 15) ise kadın.
1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde Ak Parti’den milletvekilli aday
adaylığı için başvuran 3 bin 656 kişinin yüzde 22’si yüksek lisans ve üzeri tahsile sahip.
Aday adaylarının belirlenmesinin ardından komisyonlar değerlendirme çalışmalarına 6 Eylül
itibari ile başladı. Aday listesi ise 18 Eylül’de YSK’ya teslim edilecek.
1 Kasım Seçimleri için aday adaylığı başvuruları 3 Eylül Perşembe günü sona erdi. 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde
milletvekilliği aday adaylığı için Ak Parti’ye 558’i kadın olmak
üzere 3 bin 656 kişi başvurdu. Aday adaylarının belirlenmesinin
ardından komisyonlar değerlendirme çalışmalarına 6 Eylül itibari ile başladı. Aday listesi ise 18 Eylül’de YSK’ya teslim edilecek.
Aday adaylarının yüzde 15’i kadın
1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde Ak Parti’den milletvekilli aday adaylığı için 3 bin 656 kişi
başvurdu. Aday adaylığı için başvuranların 3 bin 98’inin (yüzde
85) erkek, 558’inin (yüzde 15) ise kadın. Başvuranların 176’sı
(yüzde 5) ilkokul, 162’si (yüzde 4) ortaokul, 637’si (yüzde 17) lise,
1850’si (yüzde 51) lisans, 46’sı (yüzde 1) önlisans, 785’i (yüzde
22) yüksek lisans ve üzeri tahsile sahip.
Yaş ortalaması 46
Aday adayları yaş ortalaması 46 iken, 30 yaş altında 134 (yüzde
4), 31-40 yaş aralığında 881 (yüzde 24), 41-50 yaş aralığında
1439 (yüzde 39), 51-60 yaş aralığında 903 (yüzde 25), 61-70
yaş aralığında 275 (yüzde 7) ve 71 ve üzeri 24 (yüzde 1) kişi Ak
Parti’ye milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulundu.
Serbest meslek sahipleri siyaseti düşünüyor
Başvuranlardan 90’ı (yüzde 3) özel sektörde yönetici, 362’si (yüzde 14) avukat, 356’sı (yüzde 14) mühendis-mimar, 195’i (yüzde
7) emekli, 109’u (yüzde 4) doktor, 85’i (yüzde 3) öğretmen, 76’sı
(yüzde 3) ekonomist-iktisatçı, 90’ı memur (yüzde 3) 927’si (yüzde
36) serbest meslek sahibi.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
27
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
29
“30 AĞUSTOS ZAFERİ,
CUMHURİYETİN KAPILARININ ARALANDIĞI TARİHTİR”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyona, devlet erkanının yanı sıra; şehit
yakınları, gaziler, siyasiler, yargı mensupları, er ve sivil memurlar da dahil TSK mensupları,
yabancı misyon şefleri, askerî ataşeler, STK temsilcileri, meslek kuruluşu temsilcileri, yazar,
sanatçı, akademisyen ve gazeteciler olmak üzere farklı kesimlerinden yaklaşık bin 800 kişi katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen resepsiyon, şehitlerimiz için
Kur’an-ı Kerim okunması ile başladı. Millî
bayramların, milletlerin tarihi serüvenleri
içinde önemli yerleri olduğuna işaret eden
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos Zafer
Bayramı’nın, 1922 yılında Büyük Taarruzu başarıyla sonuçlandırdığımız bir gün
olmanın ötesinde, önemli anlamlara sahip
olduğunu söyledi. “Milletimizin, o tarihten
geriye doğru giden yaklaşık bir asırlık döneminde yaşanan hayal kırıklıkları, ilk defa
Çanakkale ile bir ümide, yeni bir yürek çar-
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
pıntısına yol açmıştı.” diyen Cumhurbaşkanı
Erdoğan, 30 Ağustos tarihinin; bu ümidin,
kesin ve tartışmasız bir zafere dönüştüğü,
ardından kurulacak genç Cumhuriyetin
kapılarının aralandığı bir tarih olduğunu
belirtti. Zafer Bayramı’nın 93’üncü, Cumhuriyetin ilanının 92’nci yıldönümünde, artık
yönümüzü 2023 çevirerek, yeni ve daha
büyük başarılar için kendimizi hazırladığımızı ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Anadolu’daki bin yıllık varlığımızı, ülkemizi
dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri
haline getirerek ebedileştirme hedefimiz-
den asla taviz vermeyeceğiz.” ifadelerine
yer verdi.
“Ülkemiz her engeli aşacak güce sahiptir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişten
bugüne yaşanan terör olaylarının ve
çeşitli krizlerin, milletimizi bu hedefinden
uzaklaştırma amacını taşıdığını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, bugüne kadar olduğu
gibi, bundan sonra da önüne çıkartılacak
her engeli aşacak güce, imkana, kararlılığa sahiptir. Bunun için ihtiyacımız olan
en önemli şey, milletimizin birliği ve beraberliğidir; kardeşliğimize
sımsıkı sahip çıkmaktır. Ülkemizde yaşayan 78 milyon insanımızın
her biri, bu devletin eşit haklara sahip birinci sınıf vatandaşlarıdır.
81 vilayetimizin her biri, Türkiye’nin ayrılmaz birer parçasıdır. Biz ne
tek bir vatandaşımızdan ne de bir karış toprağımızdan vazgeçmedik,
vazgeçmeyeceğiz. Bunun için kurulan tuzakların, oynanan oyunların,
ortaya atılan fitneleri üstesinden, Allah’ın izniyle geleceğiz. Devletin
tüm kurumlarıyla, güvenlik güçlerimizle, milletimizle birlikte hedeflerimiz doğrultusunda adım adım ilerleyeceğiz.”
Bizlere bu toprakları vatan kılan şehitlerimize ve gazilerimize
olan borcumuzu ancak bu şekilde ödeyebileceğimizin altını çizen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Bu
vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Kurtuluş
Savaşımızın tüm kahramanlarını bir kez daha minnetle, rahmetle yad
ediyorum. Bin yıldır Anadolu’nun ve Trakya’nın vatanımız olması için
hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!”
Yurt içi ve yurt dışından askerlerle telefon bağlantısı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, “Sevgili dostlar
şu anda dünyanın çeşitli bölgelerinde bu heyecanı bizimle birlikte
kutlayan, oralarda da güvenlik mücadelesini sürdüren kardeşlerimizle buluşacağız.” diyerek yurt içi ve yurt dışında Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde hizmet veren çeşitli kademelerdeki askerlerle canlı
bağlantılar kurdu ve onların da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutladı.
Kosova, Bosna Hersek ve Afganistan’da hizmet veren Türk birlikleri ve
Hint Okyanusu’nda seyir halinde bulunan denizcilerimiz ile görüşen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa’da Gülünce Hudut Karakolu’nda
görev yapan bir er ve Konya 3. Ana Jet Üssü’ndeki pilotlarla konuşarak “Orada hizmet veren sizlerle gurur duyuyoruz. 30 Ağustos Zafer
Bayramı’nızı kutluyoruz” dedi.
31
RÖPORTAJ:
NABİ AVCI
MİLİ EĞİTİM BAKANI
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
AK PARTİ DÖNEMİNDE CUMHURİYET TARİHİNİN
EN İSTİKRARLI DÖNEMİNİ YAŞADI
Benim dönemimde yapılan değişikliklerin çok büyük bir bölümün daha önceki bakan
arkadaşlarımın zamanında kavramsal çerçevesi oluşturulmuş, birçoğunun çalıştayları, pilot
uygulamaları yapılmış ama o günün koşullarında ya mevzuat ya da siyasi konjonktür gereği
uygulamaya konulamamış düzenlemelerdir.
Milli Eğitim Bakanlığı en istikrarlı on yılını
yaşadı. Bakan değişikliği aynı zamanda
politika değişikliği anlamına da gelmiyor.
Cumhuriyet tarihinde 9-10 aylık bakan
değişikliği aynı zamanda hükümet değişikliği anlamına da geldiği için geçmiş
dönemlerde bakanın değişmesi hakikaten
siyaset değişikliği, bir politika değişikliği bir sistem değişikliği anlamına da
gelebiliyor. Oysa bu son 12 yılda yapılan
bakan değişiklikleri aynı parti iktidarında
yapılan değişikliklerdir. Dolayısıyla bakan
değişikliği, aynı zamanda siyaset, strateji
ve sistem değişikliği anlamına gelmiyor.
Bütün bakanlıklar öyledir ama Millî Eğitim
Bakanlığı gelenekleri ve kurumsal hafızası
İngilizce, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi,
Özel Eğitim, Sınıf Öğretmenliği, Rehberlik,
İlköğretim Matematik Öğretmenliği,
Beden Eğitimi, Türkçe, Okulöncesi
Öğretmenliği ve Fen Bilimleri/Fen ve
Teknoloji öğretmenliği, en çok ihtiyaç
duyduğumuz alanlar.
çok güçlü bir bakanlıktır. O yüzden bakanların ‘gece yatayım, ertesi gün sistemi şöyle
değiştireyim, yeni bir uygulama başlatayım’
diye karar verebilecekleri bir bakanlık değil. Benim dönemimde yapılan değişikliklerin çok büyük bir bölümün daha önceki
bakan arkadaşlarımın zamanında kavramsal çerçevesi oluşturulmuş, birçoğunun
çalıştayları, pilot uygulamaları yapılmış
ama o günün koşullarında ya mevzuat ya
da siyasi konjonktür gereği uygulamaya
konulamamış düzenlemelerdir.
Önümüzdeki günlerde öğretmenlerin
heyecanla beklediği atamalar yapılacak, bu
rakam Türkiye’de öğretmen ihtiyacını ne
kadar karşılayacak?
31 Ağustos- 4 Eylül tarihleri arasında
başvuruları alacağız. 7 Eylül tarihinde de
atamaları yapacağız. Bu atamada 37 bin
öğretmen atamasını gerçekleştirmiş olacağız. Şubat ayı içerisinde aldığımız 15 bin
642 öğretmen ile birlikte 2015 yılı içinde
52 bin 642 öğretmenimizi öğrencilerimizle
buluşturmuş olacağız. Bu vesileyle son
yıllardaki en yüksek sayıda öğretmen alımlarından birini gerçekleştirmiş olacağız.
Bugün itibarıyla değişik alanlarda yaklaşık
120 bin öğretmene ihtiyacımız olduğuna
göre, inşallah yapacağımız bu 37 bin öğretmen alımıyla, bugünkü ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 31’ini daha karşılamış olacağız.
Türkiye’nin gündeminde bir diğer önemli
konu dershaneler. AYM’nin dershanelere ilişkin verdiği karar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu karar öğrencileri nasıl etkileyecek?
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına baktığımız zaman, önce o kararın
ne olduğunu, neleri kapsadığını kısaca
özetlememde fayda var: Bu karar sanki
sadece dershanelerle ilgili, dershanelerin
dönüşüm süreciyle ilgili bir kararmış gibi
yansıtıldı; hâlbuki öyle değil. Aslında ilgili
kanunda TBMM çok farklı alanlarda farklı
düzenlemeler yaptı. Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunan 124
milletvekilinin iptal talebi bu yasadaki 8
maddeyle ilgiliydi. Anayasa Mahkemesi
de bunların bazılarını iptal etti, bazılarını
yerinde düzenlemeler olarak buldu, onlarla
ilgili herhangi bir iptal kararı vermedi.
Ama özellikle dershanelerin 1 Eylül 2015
tarihinden itibaren dönüşmesini öngören
maddeyle ilgili iptal talebini kabul etti.
Anayasa Mahkemesi kararlarının, iptal
edilmiş, yani daha önceden ilga edilmiş
bir kanunu ihya etme kabiliyeti yok. Şu
anlamda: Daha önce yapılan düzenlemede
yasadan ve dolayısıyla yönetmeliklerden
“dershane” tanımı çıkartıldığı için 1 Eylül
2015’den sonra dönüşmesi öngörülen
kurumların, sanki hiç bir şey olmamış gibi,
tekrar aynı statüde ve aynı isimle çalışmaya devam edecekleri algısı oluşturulmaya
çalışılıyor. Oysa, Anayasa Mahkemesi’nin
gerekçeli kararına bakıldığı zaman şunu
görüyoruz: Anayasa Mahkemesi, başka pek
çok konularda olduğu gibi, bu konuda da
kararını verirken anayasaya uygunluğu
belirli kriterler üzerinden değerlendiriyor.
Anayasanın 13. maddesinde ‘temel hak
ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
33
Dönüşüm programına alınan
2 bin 270 dershaneden bin
117´si dönüştü. 6’sı okul
öncesi kurum, 7’si özel
ilkokul, 142’si özel ortaokul,
5’i özel Anadolu lisesi, 957’si
temel lise oldu.
Okul öncesi destek verilecek
öğrenci sayısı 20 bin... 50 bin
öğrencimize ilkokulda, 50
bin öğrencimize ortaokulda...
Liselerde ve temel liselerde
okuyan öğrencilerimize de
110 bin teşvik vereceğiz...
Böylece toplamda 230 bin
öğrencimize teşvik vermiş
olacağız.
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz’ diyor. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi de bu açıdan bakarak diyor ki, ‘sen özüne
dokunuyor musun?’ Bu konuda verdiği
gerekçeli kararından anlıyoruz ki, bizim bu
düzenlemeyi yaparken özüne dokunmadığımızı anlıyoruz.
İkinci kriter, ‘bu düzenlemeyi kanunla mı
yapıyorsun? Evet. Nitekim çıkarılan kanun
da bu düzenlemeyi kanunla yaptığımızın
somut örneği. Dolayısıyla, anayasanın
öngördüğü gibi bu teşebbüs hürriyeti,
eğitim, hak ve özgürlükleri bağlamındaki düzenlemeler zaten hem anayasada,
hem ilgili yasalarda özüne dokunmaksızın kanunla yapılması öngörüldüğü için
bizim yaptığımız düzenleme de yasayla
yapılmış, özüne dokunmayan dolayısıyla,
bu bakımlardan sorunsuz bir düzenleme.
Lâiklik açısından da sorun yok; demokratik
toplum düzeni açısından da sorun yok;
geriye ne kalıyor? Ölçülülük kriteri... Şimdi
bu kriter açısından baktığı zaman Anayasa
Mahkemesi gerekçeli kararında mealen
diyor ki ‘insanların eğitim alma hak ve
hürriyetlerinin içerisinde, formel okulların
dışında da, okul dışı ortamlarda da eğitim
alma hakları vardır. İdare bu hakkı düzenleyebilir ama bunu ölçülü bir biçimde
yapması gerekir. Oysa sizin öngördüğünüz
yani TBMM’nin öngördüğü 1 Eylül 2015
tarihinden itibaren dönüşmek zorunda
bırakan düzenleme ölçülülüğü aşıyor’ diyor.
Biz Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız
yazılı savunmada da daha sonra yaptığımız sözlü açıklamalarda da Millî Eğitim
Bakanlığı olarak, idare olarak, bu konuda
okul dışı ortamlarda eğitim almak isteyen
velilerin ve öğrencilerin bu taleplerini
karşılayacak seçenekler oluşturduğumuzu
vurguladığımız halde, Anayasa Mahkemesi
‘bu seçenekleri yeterli bulmuyorum’ diyor,
dolayısıyla seçenekleri çoğaltmamızı
istiyor. O zaman ne yapmamız gerekir?
Bunu AYM’nin işaret ettiği doğrultuda
yeni seçenekler oluşturarak, onun istediği
düzeyde ölçülü hale getirmemiz gerekir.
Kim yapacak bu düzenlemeyi? İdare, yani
Millî Eğitim Bakanlığı, yasaların kendisine
verdiği yetki ve sorumluluk içinde, ikincil
mevzuatta yapacağı bir düzenleyici işlemle
bunun gereğini yerine getirecek. Şimdi
Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde
yaptığımız değişiklikler işte bu ihtiyacı
karşılamaya yönelik düzenlemelerdir.
Dershaneler bundan sonra ne olacak, nasıl
bir yol izleyecek? Özel öğretim kursları
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
nasıl bir müfredat izleyecek, kaç saat ders
verecekler?
Şimdi özel öğretim kurslarını tanımlayan
yönetmelikte yaptığımız ve bunları dershaneden ayıran önemli düzenlemelerden
bir tanesi de, bunların nasıl bir eğitim
programı uygulayacaklarının yönetmelik
tarafından tanımlanmış olmasıdır. Talim
Terbiye Kurulu tarafından 8 bilim grubunda çerçeve kurs programları hazırlandı.
Nedir o 8 alan? Türk Dili ve Edebiyatı
bilim grubu, yani bunun içinde Türk dili,
1, 2, 3, 4, yani lise 1, lise 2, lise 3, lise 4 ve
5... 5 mezunlar... Matematik bilim grubu,
yine matematiğin, lise 1, lise 2, lise 3, lise
4 ve 5 mezunlar için. Fizik bilim grubu
aynı şekilde 5, Kimya bilim grubu, Biyoloji
bilim grubu, Tarih bilim grubu, Coğrafya
bilim grubu, Felsefe bilim grubu. Felsefenin içerisinde, felsefe, sosyoloji, psikoloji,
mantık var. Bir-iki yerde gördüm, ‘matematik tamam da, geometri ne olacak?’ deniyor.
Geometri de zaten Matematiğin içinde.
Bunlarla ilgili Talim Terbiye Kurulu’nun
hazırladığı çerçeve kurs programı var.
Her açılan özel öğretim kursu, bu çerçeve
kurs programına uymak zorunda. Ama bu
kurslar, isterlerse, o çerçeve içinde kendileri
bazı düzenlemeler yapmak isteyebilirler.
Mesela, bir kurs diyebilir ki ‘Ben geometriyi
ayrıca şu kazanımları da içerecek şekilde
öğretmek istiyorum.” O zaman Genel Müdürlüğümüze müracaat edecek, program
değişiklik önerisini verecek, o değişiklik
önerisi Bakanlık tarafından onaylandıktan
sonra da kendine özelleştirdiği biçimde
onu uygulayabilecek.
Takviye ve destekleme kursları devam edecek
mi?
Velilerimiz müsterih olsunlar. Okullarımızda açtığımız ücretsiz takviye kursları
da devam edecek. Bakın geçen sene 2
milyon 600 bin öğrencimiz okullarımızda, halk eğitim merkezlerimizde bu
ücretsiz takviye kurslarını aldılar. 112 bin
öğretmenimiz bu kurslarda görev yaptı.
Dolayısıyla, sınavın müfredat odaklı hale
gelmesiyle birlikte, okuluna giden, dersine
giren, müfredatı takip eden, devamsızlık
yapmayan öğrencilerimiz için okullarımızda verilen eğitim yeterlidir. Ama
buna rağmen çocuk, sınıftaki öğretmenin
anlatımından yeterince yararlanamamış
olabilir. O zaman farklı bir öğretmenden,
yine okulda, hafta sonunda ücretsiz olarak
takviye kursu alıyor. Dolayısıyla bu sayı,
yani 2 milyon 600 bin sayısı bu sene daha
da artacak.
AYM’nin verdiği karar sadece dershanelere
mi ilişkin, başka konular ilişkin de düzenleme
yaptı mı?
Anayasa Mahkemesi’nde açılan iptal
davası sanki sadece dershanelerle ilgili bir
yasa ve onunla ilgili bir iptal davası gibi
algılandı. Hayır. O yasadaki 8 maddeyle
ilgili iptal davası açıldı. Bunlardan bazıları hakkında da AYM, Bakanlığımızı haklı
bularak, yasa koyucunun düzenlemesini
doğru bularak, iptal yönüne gitmedi. Bu
arada 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren
dershanelerin faaliyetlerine son vermesine ilişkin düzenlemeyi iptal etti. Böylece
yasada ve mevzuatta daha önce dershane
kavramı yasadan ve yönetmelikten çıkartıldığı için bir boşluk oluştu. Bu boşluktan
menfaat devşirmek isteyen belirli kesimler,
her şeyin, hiç olmamış gibi geriye döndürülebileceği algısını oluşturmak için bu
iptal kararını kullanmaya yeltendiler. Oysa
Anayasa Mahkemesi’nin iptal edilmiş bir
kanunu ihya etme kabiliyeti yok. Anayasa
Mahkemesi kanun koyucu gibi davranarak
oraya tekrar dershane kavramını ve tanımını yazamayacağına ve yazmadığına göre
bu yaptığımız düzenleme, ortaya çıkan
boşluğu telâfi eden bir idarî işlemdir.
Özel okul teşviklerinden bu yıl kaç öğrencinin
yararlanması hedefleniyor?
Özel okul teşviklerinde en temel şart;
teşvikleri gerçekten buna ihtiyacı olanlara
vermek istiyoruz. O yüzden tabii ki akademik başarı şartını da arıyoruz. Hem ilk
defa yararlanacaklar için, hem de teşvikin
devam etmesi için de öğretim başarısı
şartını arıyoruz.
Onunla birlikte ve puanlamada onun
da üstünde yer alan bir kriter daha var:
İhtiyaç...
Geçen yıl 167 bin öğrencimize bu teşvik
verildi, bu yıl 230 bin öğrencimize vereceğiz. Bunu nasıl dağıtıyoruz? Okul öncesi
destek verilecek öğrenci sayısı 20 bin. 50
bin öğrencimize ilkokulda, 50 bin öğrencimize ortaokulda... Liselerde ve temel
liselerde okuyan öğrencilerimize de 110
bin teşvik vereceğiz. Böylece toplamda 230
bin öğrencimize teşvik vermiş olacağız.
Vazife başındayken vefat eden öğretmen
veya Millî Eğitim Bakanlığı mensuplarının
çocuklarının yanı sıra, hem eğitim şehitlerimizin, hem diğer şehitlerimizin çocuklarına öncelik veriyoruz. Onlara ayrıca ekstra
puan veriyoruz. Özel okullarımızda da
onlar için özel bir kota ayrılıyor.
Ak Parti iktidara geldiğinden beri eğitim
konusunda çok farklı politikalar izlendiği,
çok sık bakan değiştiği, sistem değişiklikleri
nedeniyle öğrenci, veli ve öğretmenlerin bir
kargaşa yaşadığı yönündeki eleştirilere nasıl
cevap vermek gerekir?
Doğrusu Ak Parti iktidarı döneminde
Millî Eğitim Bakanlığı’nda çok sık bakan
değiştiği, her gelen bakanın kendi kafasına
göre farklı bir eğitim modeli oluşturmaya
çalıştığı, bu yüzden eğitimin hemen her
alanında çok sık sistem değişikliğine gidildiği, bu nedenle de velilerin, öğrencilerin,
öğretmenlerin şikayetçi oldukları söylemi
özellikle bu dershanelerin dönüşüm süreci
ile birlikte çok sistematik hale gelen bir
dezenformasyon kampanyasının köpürtülmüş biçimi.
Millî Eğitim Bakanlığı’nda bu güne kadar
ne yapılıyorsa belli bir iç tutarlılık içerisinde yapılmış ve başarılı sonuçları da
alınmıştır. Bundan sonra da yapılmaya
devam edecektir. Aynı muhalefet partisinden iki milletvekili peş peşe yaptığı
konuşmalarda bir tanesi diyor ki kürsüye
çıkıp, dezenformasyon kampanyasının
klişeleştirdiği gibi ‘efendim Millî Eğitim
Bakanlığı yaz-boz tahtasına döndü, her şey
değişiyor, çok sık değişiyor. Bunlar velileri
öğrencileri rahatsız ediyor vs.’ Arkasından
çıkan diğer milletvekili ‘şu şu konularda
niye bir şey yapmıyorsunuz, bunları niye
değiştirmiyorsunuz’ diyor. Dedim ki aranızda bir karar verin. ‘Ya Millî Eğitim Bakanlığı’nda her şey iyiye gidiyor, dolayısıyla
hiçbir değişiklik yapmamıza gerek yok veya
hayır iyiye gitmiyor o zaman değişiklik
yapmamızı öneriyorsunuz.’ Bunlar birbiriyle
çelişen şeyler. Yani hiçbir şey yapmadığınız
takdirde niye yanlışları düzeltmiyorsunuz
deniyor. Bir şeyleri düzelttiğiniz zaman da
“yaz-boz tahtasına çevirdiniz, niye değişiklik yapıyorsunuz” deniyor. Dolayısıyla bu
kendi içinde çelişkili bir söylemdir.
35
PKK, DAEŞ, DHKP-C;
MÜSLÜMANLARI, SÜNNİLERİ,
ALEVİLERİ, KÜRTLERİ, TÜRKLERİ
TEMSİL EDEMEZ
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimsenin şahsi, nesebi, mezhebi,
ırkı malı değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün
vatandaşlarımızın eşit hakka sahip olduğu ve eşit bir şekilde
de hak iddia ettiği, edebileceği, bunu da demokratik yollarla
gösterebileceği bir ulu geleneğin son devletidir.”
Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Ahmet Davutoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti
devleti kimsenin şahsi, nesebi, mezhebi,
ırkı malı değildir. Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, bütün vatandaşlarımızın eşit
hakka sahip olduğu ve eşit bir şekilde
de hak iddia ettiği, edebileceği, bunu da
demokratik yollarla gösterebileceği bir
ulu geleneğin son devletidir” dedi.
Başbakan Davutoğlu, Alevi kanaat
önderlerine Çankaya Köşkü’nde verdiği
kahvaltıda yaptığı konuşmada, PKK’nın,
DAEŞ’in, DHKP-C’nin; Müslümanları, Sünnileri, Alevileri, Kürtleri, Türkleri temsil
edemeyeceğini söyledi.
“Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna
yönelik yapılan saldırılardır”
Başbakan Davutoğlu, insanlığın ortak
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
misyonunun “insanlık onurunu” korumak
olduğunu, insan onurunun korunmasıyla bugün hayırların fetih olunacağını
vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle
devam etti:
“Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna
yönelik yapılan saldırılardır. ‘Hayırlar feth
ola, şerler def ola’ derken o şerleri nasıl
defedeceğimizin yolu, hep beraber tayin
edeceğimiz çizgi olarak önümüze geliyor.
Bilgi ve edep, erkan, ikrar, nasip... Bu kavramlar geleneksel, kökü eskide kalmış,
bugüne hitap etmeyen kavramlar değil.
‘El ele, el Hakk’a’ demek bugün her insan
oğlunun bütün tehditler karşısında, çevre
problemleri karşısında, insanlığın geleceğini tehdit eden problemler karşısında el
ele vermesi, sonra da ‘el Hakk’a’ diyerek
hep beraber çalışması anlamına gelir.
İnsan onurunu tehdit eden her şey
karşısında bugün el ele vermezsek, yarın
el verecek başka bir muhatap bulamaz
hale geliriz. Nedir insan onurunu tehdit
eden şey bugün? Bazen DAEŞ formuyla
karşımıza çıkan ve yüce barış dinimizi en
zalim, en barbar yöntemlerle kirletmeye çalışan bir prototip olarak önümüze
çıkan şer; bugün dil veya lafız itibariyle
İslam inancının kavramlarını kullanıyor
gibi görünmekle birlikte, o kavramların
arkasında mana itibariyle İslam’a en
büyük darbeyi vuran DAEŞ terörü aslında
defedilmesi gereken bir şerdir. Çünkü
insan onuruna en büyük darbeyi vuruyor.
Muhabbet dinini, aşk dinini bir zulüm
tasviri içine yerleştirmeye çalışanların
piyonudur bugün DAEŞ. Hepimiz nerede olursa olsun, hangi formda, kimlikte
çıkarsa çıksın insan onuruna saygı
göstermeyen bütün örgütlere, yapılara,
devletlere, barbarlara, diktatörlere karşı
el ele vermek durumundayız.”
Başbakan Davutoğlu, DAEŞ gibi insan
onurunu zedeleyen ve İslam’a en büyük
darbeyi vuran yaklaşımlar karşısında her
zamankinden daha fazla Horasani irfan,
Sünni ve Alevi gelenek içinden gelen,
İslam’ın muhabbet dini olma özelliğine
dikkatleri çekmek gerektiğine işaret etti.
“Suruç’ta 32 vatandaşımızı katleden
DAEŞ’i lanetliyorum”
Terör örgütü PKK’nın uyuyan iki polisi
Ceylanpınar’da şehit etmesinin de defedilmesi gereken bir şer olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, Ceylanpınar’a
yaptığı ziyarette Türk, Arap, Kürt insanların omuz omuza şerlere karşı olduklarını,
Suriye’de yaşananları Türkiye’ye taşımak
isteyenlerin hiçbir zaman başarı kazanamayacaklarını bir kez daha hissettiğini
anlattı. Başbakan Davutoğlu, DAEŞ terör
taziyelerimi sunuyorum. Bazen devlet
görevlerini yürütmek, zor kararların
alınmasını gerektirir bu şerleri defetmek
için. Bir gün sonra da sınırımızda bir
“Bugün dil veya lafız itibariyle İslam inancının kavramlarını
kullanıyor gibi görünmekle birlikte, o kavramların arkasında mana
itibariyle İslam’a en büyük darbeyi vuran bu DAEŞ terörü, aslında
defedilmesi gereken bir şerdir. Çünkü insan onuruna en büyük
darbeyi vuruyor.”
örgütünün Suruç’taki barbarca saldırısına karşı da el ele bir duruş sergilenmesi
gerektiğini belirterek, “Suruç’ta 32 vatandaşımızı, kardeşimizi, canımızı, gencimizi
katleden DAEŞ’i lanetliyorum, ailelerini
askerimizi şehit ettiğinde DAEŞ, bu şerri
defetmenin sadece sözle olamayacağını
gördüğümüzde, DAEŞ’e karşı operasyon
başlattık ve onların şerlerini defedebilmek için kudretimizin gösterilmesi
37
Kardeşin
kardeşe düşman
kılınmak istendiği
vakitlerden,
şiddetin, terörün,
baskının, zulmün
mühür vurmaya
çalıştığı, insanlık
onurunun ayaklar
altına alınmaya
çalışıldığı zor
vakitlerden
geçiyoruz.
gerektiği anda tereddüt etmeyeceğimizi
de ortaya koyduk” diye konuştu. Bektaşi
ocaklarının aynı zamanda yeniçeri ocağı
olmasının bir anlamının da şerleri defedecek güç ile muhabbetin iç içe geçmesi,
aynı ocaktan beslenmesi anlamına da
geldiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Aynı şekilde Ceylanpınar’da polisimizi
uyurken şehit edenlere karşı da onların
şerlerini defetmek için de aynı kararlılıkla harekete geçtik. Burada en temel mesele; insan onurunu korumak. Hepimiz
insan onurunu korumak için varız. Çünkü
bizler ancak o onur korunduğu zaman
onurlu hayatın içinde oluruz. Allah bir
“Bir kardeşlik çağrısı için bir aradayız”
Önceden planlanmış olmakla birlikte
toplantının siyasi bir gündemin parçası olmadığına dikkati çeken Başbakan
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Daha önce taahhüt etmiş olduğumuz
adımları inşallah tek tek atma irademizin
yanında bugünlerde bir araya gelmemizin daha önce planlanmamış özel bir
anlamı var ki o da teröre, şiddete, baskıya, zulme karşı Anadolu irfanını hayata
geçirmenin, ayağa kaldırmanın ihtiyacını
hissettiğimiz bugünlerde bir kardeşlik
çağrısı için bir aradayız. O bakımdan sizlerle buluşmamızın tek boyutlu bir hedefi yok, çok boyutlu bir gerçekleştirmeye,
“İnsan onurunu korumak bağlamında Alevi Bektaşi geleneğinin
yaptığı vurguları hep büyük bir irfanın bugünkü pınarından akan
zerreleri olarak görmüşümdür.”
daha bu tür acıları yaşatmasın ama bu
tür acıları yaşatmak isteyen şerler geldiğinde de sizler üzerinden bütün Sünni,
Alevi, Türk, Kürt bütün kardeşlerimize,
dostlarımıza, canlarımıza hitaben diyorum ki; bir şer bize doğru yaklaştığında,
insan onurunu yok etmeye çalıştığında
gelin el ele verelim, el Hakk’a yürüyelim,
sonra da hep beraber o şerri def etmek
için ne yapmak gerekiyorsa yapalım.”
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
gönüllerimizi gönüllerimize bağlamaya
gayret edeceğiz, çaba sarf edeceğiz.”
Başbakan Davutoğlu, katılımcılarla üç
önemli başlığı paylaşmak istediğini
belirterek, şunları kaydetti: “Hepimizin saygıyla, hürmetle davranmak ve
erkan ve edebi öne çıkarmak anlamında
evrensel bir misyonumuz var. Nerede
olursak olalım bu evrensel misyon,
insan onurunu korumak. İnsan onurunu
korumayan, insana saygı göstermeyen,
insanı eşrefi mahlukat olarak görmeyen,
insana dönüp insanla sema arasında ve
birbirleriyle irtibat anlamında, birbirlerine selam vermeyen hiçbir şeyin, hiçbir
kurumun, hiçbir makamın yaşama şansı
yoktur. İnsan onurunu korumak bağlamında Alevi Bektaşi geleneğinin yaptığı
vurguları hep büyük bir irfanın bugünkü
pınarından akan zerreleri olarak görmüşümdür. Bu çerçevede de Hacı Bektaş-ı
Veli ‘Yolumuz irfan ve insanla insan sevgisi üzerinedir’ derken asırlar öncesinden
Makalat’ında aslında bugüne bir çağrıda
bulunuyor. Öylesine bir pınar ki bu asırlar geçiyor ama suyu kurumuyor. Asırlar
geçiyor ama anlamını hiç kaybetmiyor
ve o asırlar geçtikçe de o anlama yeni
boyutlar katacak, güzel irfani boyutlar
katacak bir çerçeve bize sunuyor.”
“Kim şiddet uyguluyorsa ona karşı
duralım”
Başbakan Davutoğlu, “Müslümanları, Alevileri, Sünnileri, Türkleri, Kürtleri temsil
eden Hacı Bektaş-ı Veli’nin Makalat’ıdır, Hazreti Mevlana’nın Mesnevi’sidir,
Ahmed-i Hani’nin Mem u Zin’idir ve daha
niceleridir. Bazısı Alevi deyişidir, bazısı
Kürtçe yazılmıştır, bazısı Türkçe deyiştir,
bazısı Yunus Emre deyişidir, bazısı Feqiye
Teyran ama hepsi bizim” diye konuştu.
Sünni bir aile ortamında büyüyen biri
olarak, hiçbir zaman, hiçbir Alevi dergahını ve Alevi canı, dostu farklı görmediğini dile getiren Başbakan Davutoğlu,
Hiçbir vatandaş
arasında ayrım
gözetilmesini
mazur göremeyiz.
Devlet
vatandaşlarına
kimlik sormaz.
Kimlik,
vatandaşların
kendileriyle
tanımlanır ve
devlet o kimliklere
saygı gösterir.
Onlara hak ve
özgürlükleri
konusunda eşit
davranır.
sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizlerin de
(farklı) görmediğinizi biliyorum. Ama bir
taraftan Madımak hemen sonrasında
Başbağlar ile bir hançer gibi bedenimizin, ruhumuzun ortasında yaralar açılmaya çalışıldı. Hep beraber buna karşı
durmalıyız. Bugünlerde özellikle buna
ihtiyacımız var. Gelin, kim şiddet uyguluyorsa ona karşı duralım. Şu topraklarda
o kadim kültürü yaşatabilmek için ne
gerekiyorsa yapalım. Çok basit, çocukça
diyebileceğim bazı tepkisel tutumlarla
geleneklerin kökü değişmez. Saz, söz, şiir,
türkü, ney hepsi bizim.”
“Geleneğin korunması için ne gerekiyorsa
yapmaya hazırız”
Alevi-Bektaşi geleneğinin korunması için
ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını
vurgulayan Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli’de ve Tunceli’de kutsal mekanlar,
dergahlar ve ocakların yollarının yapılması,
tamir edilmesi için ödenek ayrıldığını ve
bunların büyük ölçüde gerçekleştirildiğini
kaydetti. Türkiye’nin demokratik hukuk
devleti olduğunun altını çizen Başbakan
Davutoğlu, “Hiçbir vatandaş arasında
ayrım gözetilmesini mazur göremeyiz.
Devlet vatandaşlarına kimlik sormaz.
Kimlik, vatandaşların kendileriyle tanımlanır ve devlet o kimliklere saygı gösterir.
Onlara hak ve özgürlükleri konusunda
eşit davranır” ifadesini kullandı. Devletin
vatandaşlık kimliği etrafında bütün vatandaşları kucaklayıcı bir anlayışı yerleştirmesi gerektiğini dile getiren Başbakan
Davutoğlu, “Biz, ‘Çözüm Süreci’ derken tam
da bunu kastediyorduk” dedi. Başbakan
Davutoğlu, bir anne-babanın hapishaneye
gittiğinde oğluyla anadiliyle konuşamadığı
bir ülkenin, insanlık onuruna ve vatandaşlık bilincine sahip olmadığını düşündükleri
için bunu değiştirdiklerini belirtti.
39
DEMOKRATİK SÜRECİN
GERİYE DOĞRU İŞLEMESİNE
İZİN
VERMEYECEĞİZ
Çözüm Süreci’nin en önemli gereklerinden biri olan eylemlerin sona erdirilmesi,
yurtiçindeki teröristlerin sınır dışına çıkması ve silah bırakma şartları örgüt tarafından
yerine getirilmedi.
Demokratikleşme adımlarımız sürecek. Silahlar bırakıldığında Çözüm Süreci ile ilgili
çalışmalar devam edecek.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
• Bölgenin ticari ve ekonomik faaliyetler
açısından cazip hale gelebilmesi için,
bir çıkmaz sokak konumundan çıkartılıp
komşu ülkelere sınır ticareti dahil, dinamik
bir ticaret ortamı oluşturulması gerekmektedir.
• Bu amaçla partimiz, bölgedeki ticaretin
artırılması için her türlü tedbiri alacaktır.
Tarih: 12 Ağustos 2005
Yer: Diyarbakır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Kürt
meselesi bu milletin tümünün sorunudur.
Kürt meselesi benim sorunumdur.”
12 Ağustos 2005 • Diyarbakır
Yıl: 2001
Ak Parti Programı’ndan
• Demokrasilerde vatandaşlardan bir
kısmının daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da ayrıcalıklardan yararlanması
mümkün değildir.
• Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak
şartıyla, Türkçe dışındaki dillerdeki yayın
dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini,
partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü
zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren
bir zenginlik olarak görmektedir.
• Demokrasilerde vatandaşlar, yasaların
eşit koruyuculuğu altında özgürce yaşarlar.
• Terörün sonuç olduğunu unutan her
yaklaşım, sadece baskı ile çözüm üretmeye
yönelir. Oysa bu terörü daha çok güçlendirir.
• Kimimizin Güney Doğu, kimimizin Kürt,
kimimizin terör sorunu dediğimiz olay,
maalesef Türkiye’nin bir gerçeğidir.
• Bu bölgemizdeki kültürel farklılıklar,
partimiz tarafından zenginlik kabul edilmektedir.
• Bu nedenle terörü sona erdirmenin yolu,
temel hak ve hürriyetlere saygılı bir devlet
yaklaşımı ile ekonomik kalkınmayı ve
güvenliği aynı bütünün parçaları olarak ele
almaktan geçer.
Tarih: 11 Ağustos 2009
Yer: TBMM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Bu
ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
üst kimliği altında yer alan her etnik kökendeki insan, Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle,
Çerkeziyle, Gürcüsüyle bizim kardeşimizdir,
buna kimse gölge düşüremez.”
Tarih: 21.07.2015
Yer: Şanlıurfa
Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Bölücü terör
örgütü ve arkasındaki güçler bilsinler ki;
bedel ne ise ödemeye hazırız ama bu
bedelin karşılığı olarak herhangi birileri
bu semalardan Al Bayrağın ineceğini
düşünüyorlarsa, bu ülkenin bölünebileceğini hayalinden geçiriyorlarsa, bu milletin
fertlerinin birbirine düşman kılınacağını,
kardeş kavgalarının yaygınlaşacağını düşünüyorlarsa onlar da bilsinler ki, her bedeli
öderiz ama bunlara izin vermeyiz.”
Terörün sonuç olduğunu unutan her yaklaşım, sadece baskı ile çözüm
üretmeye yönelir. Oysa bu terörü daha çok güçlendirir.
İŞTE ÇÖZÜM SÜRECİNİ
BUGÜNE GETİREN ADIMLAR:
2013’te başlayan “Çözüm Süreci”, barışa en
yakın olduğumuz süreç. Bu yeni dönem,
meselenin çözümü noktasında silah ve
şiddetin neden olduğu çatışma ortamını
ortadan kaldırarak, diyaloga, siyasete, huzur ve barışa zemin hazırlamayı amaçladı.
2013
24 Ocak 2013
Anadilde savunma yasalaştı
‘Ana dilde savunma’’ ve hükümlülerin
cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan
tanıyan tasarı TBMM Genel Kurulu’nda
kabul edilerek, yasalaştı. Yeni yasaya göre
sanık, iddianamenin okunması ve esas
hakkında mütalaanın verilmesi üzerine,
sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade
edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde
yapabilecek.
41
23 Mart 2013
PKK ateşkes ilan etti
PKK’nın yöneticilerinden Murat Karayılan
yaptığı açıklamada, “Öcalan’ın kararı bizim
kararımızdır” diyerek KCK, PKK ve HPG
olarak açık bir şekilde 21 Mart’tan itibaren
ateşkes ilan ettiklerini açıkladı.
3 Nisan 2013
“Akil İnsanlar Heyeti” kuruldu
Çözüm sürecine katkıda bulunacak ‘Âkil
İnsanlar Heyeti’, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın imzasıyla kuruldu.
9 Nisan 2013
“Çözüm Süreci Komisyonu” kuruldu
TBMM’de, Kürt meselesinin çözümüne dair
başlayan sürecin değerlendirilmesine ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına dair önerge kabul edildi. Gergin geçen
toplantının ardından CHP ve MHP Genel
Kurul’u terk etti.
11 Nisan 2013
4. Yargı Paketi yasalaştı
Anadilde savunma değişikliğinden sonra
demokratikleşme adına atılan en önemli
adım olan “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” yasalaştı.
Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’yi ağırladığı kentte onbinlere hitap etti.
Konuşmasında “Kürdistan” kelimesini kullanan Başbakan Erdoğan, “Yeni Türkiye’de
inkâr, ret, asimilasyon olmayacak” görüşünü dile getirdi. Başbakan Erdoğan, “Hiç endişeniz olmasın” vurgusu yaparak “dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76
milyonun bir, beraber olduğu, yeni Türkiye
olduklarını göreceğiz” ifadesini kullandı.
Açılış töreninde İbrahim Tatlıses ve 37 yıl
sonra ülkesine ilk defa gelen Şiwan Perver
de barışı övdükleri kısa konuşmalarının
ardından mini bir konser verdiler.
2014
8 Mayıs 2013
PKK, Türkiye sınırları dışına çekilmeye
başladı
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da
yaptığı açıklamada “coğrafyanın büyüklüğü, mevsimsel koşullar düşünüldüğünde,
geldikleri yolu kullanarak hesap edildiğinde geri çekilmelerin 3-4 ay sürebileceği
öngörülebilinir” dedi.
12 Şubat 2014
Demokratik özerklik tartışmaları
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin toplu
açılışlar töreninde konuşan BDP Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş, “Seçimden
sonra sadece fuar ya da kültür merkezi
inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey
demokratik özerkliktir.” dedi. Demirtaş’ın
sözleri tartışmalara neden oldu.
29 Haziran 2013
Lice Olayları
Diyarbakır’ın Lice İlçesi Kayacık Köyü’nde
jandarma karakoluna yapımı süren ek
inşaatı engellemek isteyen grup molotof
kokteyli atarak şantiyeye girmek isteyince,
güvenlik güçleri gaz bombasıyla müdahale etti. Olaylarda bir kişi öldü, 9 kişi de
yaralandı. Lice’de yaşanan olayları bahane
eden gruplar, İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş
ve Kağıthane’de eylem yaptı.
19 Şubat 2014
Üniversiteye Kürdoloji kütüphanesi
Türkiye’de Kürtçe olarak ilk resmi dil eğitiminin başlatıldığı Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü’nde Kürdoloji
Kütüphanesi açıldı.
9 Eylül 2013
PKK çekilmeyi durdurdu
KCK, PKK’nın Türkiye topraklarından çekilmeyi durdurduğunu açıkladı.
16 Kasım 2013
Tarihi Diyarbakır buluşması
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 21
yıl sonra Diyarbakır’a gelen Kürdistan
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
6 Mart 2014
“Özel Yetkili Mahkemeler” kaldırıldı
“Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile kamuoyunda “özel yetkili mahkemeler” olarak
bilinen ağır ceza mahkemeleri tümüyle
kaldırıldı.
13 Mart 2014
TDK’dan Türkçe-Kürtçe sözlük
Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından 10 bin
kelimelik Türkçe-Kürtçe sözlük (ferheng)
yayımlandı.
20 Mayıs 2014
Aileler PKK’ya isyanda
23 Nisan pikniği için Lice kırsalına
götürülüp kaçırılan 15 çocuğun ailesi
devlete ve BDP’ye seslenerek, çocuklarının bir an önce serbest bırakılmasını
istediler.
6 Haziran 2014
Çözüm Süreci Çalıştayı
Ak Parti AR-GE Başkanlığı Diyarbakır’da
“Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm
Süreci” başlıklı bir çalıştay düzenledi.
Çalıştay’da konuşan İçişleri Bakanı
Efkan Ala, “Bireyin doğuştan gelen,
anasının ak sütü gibi ak olan bireysel
haklarını vererek çözeceğiz. Bunu, bir
lütuf olarak da görmeyiz” dedi.
10 Temmuz 2014
“Çözüm Süreci Tasarısı” yasalaştı
Çözüm sürecine yönelik usul ve esasların düzenlendiği “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı”
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek
yasalaştı.
1 Eylül 2014
Çözüm Süreci Hükümet Programı’nda
62. Hükümet programında Çözüm Süreci şu satırlarla yer aldı: “Çözüm Süreci
başta olmak üzere, ülkemizin iç meselelerinin çözümüne yönelik güçlü adımlar kararlılıkla atılacak, millet olarak
dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz, odağında; çokluk
içinde birlik ve kardeşlik olan, büyük bir
medeniyetin mirasçısı ve taşıyıcısıdır.”
15 Eylül 2014
Kürtçe okul gerginliği
Diyarbakır’da açılan Kürtçe eğitim kurumları mevzuata uygun olmaması sebebiyle kapatıldı. Bu gelişmeler üzerine
sokak eylemleri ve çatışmalar yaşandı. 3
gün süren bu çatışma ortamında birçok
okul ateşe verildi.
19 Eylül 2014
DEAŞ’ten kaçan Kobanililer için sınır
açıldı
IŞİD saldırılarından kaçarak Türkiye’ye
sığınmak isteyen Kobanililer’e sınır açıldı.
Çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte
artan göç sonucu, Türkiye 180 bin civarında Kobaniliye ev sahipliği yaptı.
1 Ekim 2014
HDP’den tezkereye red
HDP, Irak ve Suriye’ye asker göndermeyi
kapsayan tezkere’ye “red” oyu verdi.
2 Ekim 2014
Çözüm Süreci Kararnamesi Resmi Gazete’de
Çözüm Süreci Kurulu ve Kurumlararası
İzleme ve Koordinasyon Komisyonu’na ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de
yayınlandı.
6 Ekim 2014
Kobani Olayları
HDP ve KCK “Kobani için direniş’’ sloganıyla Kürtlere sokağa çıkın çağrısı yaptı.
Yapılan çağrıdan sonra başlayan sokak
eylemlerinde iki gün içerisinde kırkı aşkın
vatandaş hayatını kaybetti.
11 Ekim 2014
Bayık: “Yeniden silahlı mücadeleye başlarız.”
Alman Devlet Televizyonu’na konuşan Bayık, Kobani gösterilerinde Kürtlerin ölmeye
devam etmesi durumunda yeniden silahlı
mücadeleye başlayacaklarını söyledi.
19 Ekim 2014
Akil İnsanlarla 11 saatlik toplantı
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Akil
İnsanlar Heyeti ile Dolmabahçe’deki
Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleştirdiği
toplantı 11 saat sürdü. Toplantıda 6-7
Ekim Kobani (Ayn el Arap) olayları,
Suriye politikası, Türk dış politikası,
Ortadoğu’daki sorunların Kürt meselesine etkisi, Çözüm Süreci’nin ilerleyişi
ve Çözüm Süreci açılımı olarak İmralı
konuları tartışıldı.
25 Ekim 2014
Yüksekova’da askere silahlı saldırı
Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde çarşı merkezinde gezen sivil giyimli 3 askere silahlı
saldırıda bulunuldu. Başlarından kurşunlanan üç askerden ikisi olay yerinde, biri de
kaldırıldığı hastanede şehit oldu.
30 Ekim 2014
Diyarbakır’da Astsubaya silahlı saldırı
Diyarbakır’da eşi ile birlikte semt pazarında alışveriş yapan 24 yaşındaki Hava Astsubay Üstçavuş Necdet Aydoğdu, maskeli
iki kişinin silahlı saldırısının ardından şehit
oldu.
9 Aralık 2014
Demirtaş: “İç Güvenlik Paketi’ni engellemeye çalışacağız”
HDP Eşbaşkanı Demirtaş, 50 kişinin
ölümüyle sonuçlanan 6-7 Ekim Olayları’ndan sonra, kamu düzeninin sağlanması
amacıyla Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu
ile Bazı Kanun ve KHK’larda değişiklik
yapan tasarıyı engellemeye çalışacaklarını
söyledi.
20 Aralık 2014
Bayık: “Silah bırakmak ölüm demektir”
KCK yöneticisi Cemil Bayık “silah bırakacağımız hiçbir koşul yoktur.” dedi.
27 Aralık 2014
Cizre’de çatışma
Suriye’nin Kobani ve Irak’ın Şengal bölgesindeki çatışmalarda öldürülen 4 YPG’linin
cenazesi Habur’dan Cizre’ye getirildi. Taziye çadırında nöbet tutan YDG-H üyeleri ile
HÜDA-PAR’a yakın kişiler arasında yaşanan
çatışmada 3 kişi öldü, 3 kişi yaralandı.
2015
15 Ocak 2015
Yalçın Akdoğan İmralı heyeti ile görüştü
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, HDP
Grup Başkanvekili İdris Baluken ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile bir
araya geldi. Görüşme sonrası HDP tarafından yapılan yazılı açıklamada, görüşmede
özellikle Cizre’de meydana gelen olaylar
üzerinde durulduğu bilgisi verildi. Olayları
soruşturmak üzere İçişleri Bakanlığı’ndan
bir heyetin bölgeye gideceği duyuruldu.
9 Şubat 2015
“İç Güvenlik Paketi” görüşmeleri ertelendi
Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak
bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri
Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın TBMM’de görüşülmesi ikinci
kez ertelendi.
23 Şubat 2015
Bülent Arınç: “Kandil silah bırakma açıklamasını engelliyor”
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü
Bülent Arınç, Hükümet’in Çözüm Süreci’nde
üzerine düşeni yaptığını vurgulayarak “4
Şubat’tan bu yana bir gelişme var. Silah
bırakmaya yönelik bir açıklama bekleniyor.
Ancak bu açıklamanın yapılmasına karşı
engeller çıkarılmaktadır. Bu engelleyici
açıklamaların Kandil’den yapıldığını artık
sağır sultan biliyor” açıklamasını yaptı.
28 Şubat 2015
Öcalan’dan PKK’ya silah bırakma çağrısı
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan,
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu,
HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan,
İdris Baluken ve HDP İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder Dolmabahçe’deki
Başbakanlık Ofisi’nde bir araya geldi. HDP
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder
toplantı sonrasında Öcalan’ın “Asgari
müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı
mücadeleyi bırakma temelinde stratejik
ve tarihi kararı vermek için PKK’yı bahar
aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya
davet ediyorum” açıklamasını iletti.
2 Mayıs 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Silahı bırakmadan particilik olmaz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan gelinen noktada PKK’nın silah bırakması gerektiğini
vurgulayarak “Ellerinden silahı bırakmadan
particilik oynayanların çözüm sürecini
eleştirme hakkı yoktur. Silahları gömmeden bu hususta ne bize ne hükümete
söyleyecekleri tek lafları yoktur.” dedi.
31 Mayıs 2015
Başbakan Davutoğlu: “HDP, İmralı, Kandil
arasında zikzaklar var”
Başbakan Davutoğlu sürecin seçim sonrasında yeni bir yöne evrileceğini belirterek
“Bir tarafta pozisyonu net olan taraf var,
bu biziz. Bir de HDP, İmralı, Kandil arasında
zikzaklar var. Seçim hususunda da sürecin
gidişatını etkileyen ayrılıklar var. Seçimden
sonra kimle görüşmeye devam edeceğimizi masaya koyacağız. 8 Haziran’dan sonrası
kimi muhatap alacağımızı gözden geçireceğiz” diye konuştu.
7 Temmuz 2015
Başbakan Davutoğlu: “Çatışmasızlık yetmez, silahsızlanmadan bahsedilmeli”
Başbakan Ahmet Davutoğlu sürecin
devamı için HDP’nin tavrını net bir şekilde
ortaya koyması gerektiğini belirterek
“Gerçekten barış istiyorlarsa, demokrasiyle terör arasında net bir çizgi koymak
zorundadırlar. Kimse saldırılara karşı
sessiz kalma hakkına sahip değil. Çatışmasızlıktan bahsetmek yeterli değil.
Barıştan, insan haklarından bahsedenler
silahsızlanmadan da bahsetmek zorunda”
açıklamasını yaptı.
43
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HANGİ ADIMLARI
OPERASYONLARIN TEKRAR BAŞLAMASINA
SEBEP OLDU?
7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ’NİN ARDINDAN
PKK/KCK SİLAHLI EYLEMLERİNE DEVAM
ETTİ. 11 TEMMUZ’DA KCK’NIN ‘ATEŞKES
BİTTİ’ AÇIKLAMASI, 20 VE 22 TEMMUZ’DA
ŞANLIURFA’DA YAŞANAN TERÖR SALDIRILARI
NEDENİYLE, HÜKÜMET, 24 TEMMUZ’DA SINIR
ÖTESİ OPERASYONLAR GERÇEKLEŞTİRDİ.
HEDEF
TÜRKİYE’NİN HUZURU,
TÜRKİYE’NİN KARDEŞLİĞİ
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “DEAŞ ADI
ALTINDA DİNİMİZİ İSTİSMAR EDEREK
ÇOCUKLARIMIZI SURİYE’YE GÖTÜRENLER DE,
PKK ADI ALTINDA KÜRT KARDEŞLERİMİZİN
HİSSİYATINI İSTİSMAR EDENLER,
DEVLETİMİZİN KARARLI TUTUMU KARŞISINDA
BOYUN EĞMEK ZORUNDA KALACAKLAR.”
“YAŞAMA HAKKINI TEMİNAT ALTINA ALACAK
ŞEY KAMU DÜZENİDİR. KAMU DÜZENİ YOKSA
KİMSE KENDİ GELECEĞİNDEN, YARININDAN
EMİN OLAMAZ.”
“İnsanoğlunun yaşama hakkını yok sayan, çağdışı, Marksist, Leninist bir örgütlenmeyle Kürt
kardeşlerimizin hakkını savunuyor görüntüsü altında önce Kürt vatandaşlarımıza zulmeden bir
terör örgütü.”
“Başbakan Davutoğlu: DEAŞ terörüne nasıl karşı çıktıysak PKK terörüne de karşı çıkalım. Etnik
ayrımcılığa nasıl karşı çıktıysak, dini ayrımcılığa da karşı çıkalım, mezhebi ayrımcılığa da karşı
çıkalım.”
Türkiye’nin her güçlü döneminde, her
şaha kalktığı dönemde uzanan o karanlık
el yine kendini gösterdi. Türkiye’nin aydınlık geleceğini karartmak için çalışan
güçler yine can yaktı, yine onlarca ailenin ocağına ateş düşürdü. Dil, din ayrımı
gözetmeksizin bu vatana sahip çıkan
her bir vatandaşımızın canına, huzuruna,
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne kastedenler yine kanlı eylemlerine devam
ettiler ama emellerine ulaşamayacaklar.
Önce Suruç’taki terör saldırısında 34
vatandaşımız hayatını kaybetti, ardından
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Adıyaman’da bir askerimiz şehit oldu, iki
polisimiz evlerinde şehit edildi. O günden bu güne terör olayları arttı.
Türkiye 7 Haziran Seçimleri’nin ardından,
20-23 Temmuz tarihlerinde birbirleriyle
savaştıklarını söyleyen terör örgütleri aynı anda harekete geçti. Suriye ve
Irak’taki gelişmeleri de göz önünde
bulundurarak bir takım uluslararası
çevrelerin de desteğini arkasına aldığını
düşünen bölücü terör örgütü, Türkiye’de
Suriye ve Irak’takine benzer sahneler
yaşatmak için harekete geçti. İşte bu
noktada devletin varlığını göstermesi
ve kamu düzenini teminat altına alması
gerekiyordu.
23 Temmuz’da alınan Bakanlar Kurulu
Kararı ile kamu düzenini bozan, vatandaşlarımızın yaşama hakkını tehdit eden,
haraç toplayan, gençlerimizi dağa kaldırarak geleceklerini karartan tüm odaklara karşı harekete geçildi ve operasyonlar
başlatıldı.
TÜRKİYE
2013 YILINDA DEAŞ’İ TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN ETTİ
Başbakan Davutoğlu: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Ak Parti hükümetleri ve siyasi hareket
olarak Ak Parti hiçbir zaman hiçbir terör örgütüne destek olmadığı gibi müsamahakar da
davranmamıştır, hiçbir terör örgütünü hangi gerekçeyle olursa olsun mazur gösterecek bir tavır
içine girmemiştir.”
Türkiye’nin DEAŞ’e karşı etkili bir mücadele yürütmediği algısı
üzerinden bir kampanya yürütülüyor. Oysa bu iddia gerçek dışıdır.
Türkiye 10 Ekim 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile yaklaşık 2 yıl önce DEAŞ’i “El Kaide bağlantılı
bir terör örgütü” olarak terör örgütleri listesine almıştır. DEAŞ,
Türkiye’nin lanetlediği bir terör örgütüdür. Türkiye, bütün terör
örgütleri ile olduğu gibi bu terör örgütü ile de etkin bir mücadele yürütmektedir ve yürütmeye devam edecektir. 1 Ocak 2015
tarihinden bu yana 600’e yakın kişi DEAŞ terör örgütüyle bağlantılı olabilecekleri şüphesiyle gözaltına alınmış, bunlardan 102’si
tutuklanarak, cezaevine gönderilmiştir.
DEAŞ en çok İslam ve Müslümanlar için tehdit oluşturuyor
En çok İslam’a ve Müslümanlara zarar veren terör örgütü DEAŞ’e
karşı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin tutumunu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklama
net bir biçimde ortaya koyuyor. Bülent Arınç: “Suriye’de yaşanan
olaylar, Irak’taki, Irak’ın neredeyse bölünmesine yol açabilecek
olaylarla ilgili Türkiye’nin tutumu bellidir. Türkiye hem DEAŞ’e
hem de bütün terörist gruplara karşı, Suriye rejimine karşı belli bir
düşünceyle geçmişten bu yana hareket ediyor, Türkiye’nin tavrının
da ne kadar doğru, önemli olduğu her gün ortaya çıkıyor. Maalesef Türkiye’de bir algı operasyonu var, bir takım insanlar yalanları
kırk defa söyleyince sadece Türkiye’dekilere değil, dışarıdakileri
de neredeyse inandıracak noktaya geliyorlar. Son yaşadığımız
olaylarla ilgili maalesef yanlış algıların hem hükümetimizi hem
de güvenlik güçlerimizi hedef aldığının farkındayız. Bunlardan bir
tanesi; DEAŞ’e karşı Türkiye hükümeti yeterli mücadeleyi yapmıyor
algısıdır. Bunun üzerinden propaganda amaçlı, fevkalade etkili bir
kampanya yürütülmektedir. Bu alçakça bir yalandır. Hiçbir noktası
doğru değildir.
DEAŞ, Türkiye’nin lanetlediği bir terör örgütüdür. Ülkemiz terörün
her türüyle olduğu gibi bu terör örgütüyle de mücadele etmeye
kararlıdır. DEAŞ ve aşırıcı terör örgütleriyle kalıcı ve etkin mücadelenin bir bakımdan Suriye’deki rejimin de bir an önce demokratik
bir dönüşümle sona erdirilmesi yoluyla kesin netice alacağımıza
da inanıyoruz. Terörün her türüyle olduğu gibi DEAŞ ile mücadelede de kararlıyız. DEAŞ’in son aylardaki faaliyetleri, harekat kabiliyetini koruduğunu hatta kendisine mensup savaşçıların sayısını,
özellikle Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan ve Avrupa’dan gelen yeni
isimlerle, kişilerle, kimliklerle daha da artırdığını göstermektedir.
60’ın üzerindeki ülke ve uluslararası kuruluş DEAŞ ile mücadele
etme konusunda uluslararası koalisyona katkı yapmaktadır. Türkiye de uluslararası koalisyonda yerini almıştır. Bu koalisyonun en
somut eylemi de Suriye ve Irak’ta DEAŞ’e karşı devam eden hava
harekatıdır. Türkiye bu konuda kendine düşen kısmıyla koalisyona
destek sağlamaktadır. Ancak etkili bir sonucun alınabilmesi için
‘uçuşa yasak bölge’, ‘güvenli bölge’ ve diğer unsurların da faaliyete
geçirilmesini istemektedir.”
45
TÜRKİYE’DE TARİHİN
AKIŞINI DEĞİŞTİREN
“ÇÖZÜM SÜRECİ”
13 YILLIK AK PARTİ İKTİDARINI EN İYİ TANIMLAYAN
KAVRAM ‘NORMALLEŞME’DİR.
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Ak Parti’nin iktidara gelmesi ile
Cumhuriyet tarihinin en büyük kapsamlı
değişim ve dönüşüm hamlesi başladı.
Yıllardır konuşulması bile düşünülemeyen
konular bir bir gündeme geldi, çözüm için
en istikrarlı adımlar atıldı.
İlk defa Ak Parti döneminde devlet
bölgeler arası gelişmişlik farkını
ortadan kaldırmak için bir
kalkınma hamlesi başlattı.
Ak Parti hükümetleri, Türkiye’nin kronikleşen meselelerine
el atmış ve Türkiye’yi ‘kendine özgü’ bir demokrasiden ‘ileri’,
evrensel normlara uygun bir demokrasiye doğru taşıma
iradesini ortaya koymuştur.
2002’den günümüze işbaşında olan Ak
Parti hükümetleri döneminde, Türkiye’nin
istikrarı ve gelişmesi önündeki en ciddi engellerden birini oluşturan terör meselesini
ve altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için, oldukça kararlı ve cesur
bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu alandaki
paradigma değişiminin ve çözüm merkezli yeni stratejinin en önemli unsurunu,
istismar alanlarının ve sorunların ortadan kaldırılması oluşturmuştur. Ak Parti
hükümetleri, vatandaşlarımızı kazanmak,
devlete güvenlerini artırmak ve terörün
yıllardır istismar ettiği zemini ortadan
kaldırmak yolunda riskler üstlenmiş ve çok
önemli çalışmalar yürütmüştür.
3 Kasım 2002 seçimleriyle Ak Parti
iktidarının işbaşına gelmesi, Türkiye’de
yeni bir dönemin kapısını aralamıştır.
13 yıllık bu dönemi en iyi tanımlayan kavram “normalleşme”dir. Ak Parti hükûmetleri,
tedricî bir biçimde Türkiye’nin kronikleşen meselelerine el atmış ve Türkiye’yi
“kendine özgü” bir demokrasiden “ileri”,
evrensel normlara uygun bir demokrasiye
doğru taşıma iradesini ortaya koymuştur.
Bu iradenin en yetkin biçimde somutlaştığı
alan, Kürt meselesi ve bu meselenin içinde
mütalâa edilebilecek terör meselesidir. Bu
meseleye ilişkin Ak Parti’nin ilk hamlesi,
iktidara gelir gelmez Doğu ve Güneydoğu’daki “olağanüstü hâl” rejimine son
vermek olmuştur.
Terörle çok boyutlu mücadele edebilmek
amacıyla, hükümetlerimiz tarafından
üretilen politika ve stratejiler birçok
alanda hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda,
2002 yılından itibaren kararlı bir şekilde
uygulanan demokratikleşme adımlarının
bir devamı olarak; daha güçlü, demokratik,
özgür ve huzurlu bir Türkiye için ‘Çözüm
Süreci’ hayata geçirilmiştir.
Çözüm Süreci, ülkemizin on iki yıllık
demokratikleşme ve normalleşme birikimi
üzerine inşa edilmiştir.
Çözüm Sürecinin nihai hedefi, terörün
tamamen sona erdirilmesi, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ve Türkiye’nin
ileri demokrasi hedefine ulaşmasıdır.
Dünyadaki diğer tecrübelerle kıyaslandığında milli ve yerel karakteri ile dikkat
çeken Çözüm Süreci, güçlü yasal zemine
oturan bir devlet politikası olarak kararlılıkla sürdürülmüştür. Nitekim Ahmet
Davutoğlu başbakanlığında kurulan
62. Hükümet Programı’nda da Çözüm
Süreci’ni daha güçlü bir şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumların etkili bir
şekilde koordine edileceği, çözümün
ivedilikle sağlanması için gerek duyulan
yeni yöntemlerin devreye sokulacağı ve
toplumun her kesiminin bu sürece sahip
çıkması için gerekli çalışmaların yapılmaya devam edileceği kararlı bir şekilde
vurgulanmıştır.
Çözüm Sürecinin amacı, vatandaşlarımızın
talep ve beklentilerini dikkate alarak ve
geçmişte yapılan haksızlıkları telafi ederek
Türkiye’yi normalleştirmektir. Bu yönüyle
Çözüm süreci,
ülkemizin on iki yıllık
demokratikleşme ve
normalleşme birikimi
üzerine inşa
edilmiştir.
Çözüm Süreci, çok büyük hassasiyetle, büyük dikkatle, yaralı duyguları tamir etme;
karşılıklı güveni tesis etme ve kardeşlik
hukukunu yüceltme sürecidir.
Çözüm Sürecinin başlamasıyla birlikte
terörden kaynaklı can kayıpları son
buldu, bölgeye huzur gelmiş ve bölgedeki
ekonomik hayat canlanmıştır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri
de dahil olmak üzere ülkemizin tamamının kalıcı huzura kavuşması Çözüm
Sürecinin en temel hedeflerindendir. Bu
kapsamda Çözüm Sürecinin amacına
ulaşması için çok yönlü, çok boyutlu ve
çok aşamalı bir strateji üzerinde durulmuştur.
Dolayısıyla Çözüm Süreci, Ak Parti hükümetlerinin inisiyatifiyle Türkiye’nin kronikleşen bir sorununu çözmek, tüm insanlarımızın eşit vatandaşlık ideali çerçevesinde
demokratik haklardan en geniş şekilde
yararlanmasını sağlamak üzere hayata
geçirilmiş bir projedir.
Çözüm sürecinde hangi adımlar atıldı?
Geride bırakılan zaman içerisinde Çözüm
Sürecine yönelik olarak süreç içerisinde
atılan önemli adımlar Akil İnsanlar Heyeti’nin oluşturulması, TBMM bünyesinde
kurulan Çözüm Süreci Komisyonu tarafından çalışmalar yürütülmesi, Demokratikleşme Paketi’nin çıkarılması ve Çözüm
Sürecine ilişkin çerçeve yasanın yürürlüğe
konulması ve Çözüm Süreci Kurulu’nun
oluşturulmasıdır.
47
Çözüm sürecinin amacı,
vatandaşlarımızın talep ve
beklentilerini dikkate alarak
geçmişte yapılan haksızlıkları
telafi ederek, Türkiye’yi
normalleştirmektir.
Çözüm sürecinin en temel
hedefi, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri de dahil
olmak üzere ülkemizin
tamamının kalıcı huzura
kavuşmasıdır.
Akil İnsanlar Heyeti oluşturuldu
Çözüm Sürecine sivil desteğin arttırılması açısından atılan önemli adımlardan birisi
Akil İnsanlar Heyeti uygulamasıdır. Akil İnsanlar Heyeti uygulaması ile Çözüm Sürecinin kamuoyuna doğru bir şekilde anlatılması ve sürece kamuoyu desteğinin arttırılması amaçlanmıştır. Toplumda saygın pozisyonda olan ve farklı siyasi görüşlere
sahip yazarlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri temsilcileri, sanatçılar ve eski siyasetçiler arasından belirlenen 62 kişiden oluşturulan heyet
Nisan-Haziran 2013 tarihleri arasında Türkiye genelinde çalışmalar yürütmüştür.
Demokratikleşme Paketi
30 Eylül 2013 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından
kamuoyu ile paylaşılan ve sonradan eklenen düzenlemelerle daha da zenginleşen
“Demokratikleşme Paketi”, Türkiye tarihinin en kapsamlı Demokratikleşme Paketidir.
Bu kapsamda başta siyasi hakların genişletilmesi olmak üzere temel hak ve özgürlükler alanında oldukça önemli yasal ve idari düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu
kapsamda kabul edilen önemli düzenlemelerden bazıları şöyle:
• Siyasi partiler ve adaylar tarafından yapılacak her türlü propagandanın, Türkçe’nin
yanı sıra farklı dil ve lehçelerle de yapılabilmesi sağlanmıştır.
• Siyasi partiler; tüzüklerinde yer almak ve ikiden fazla olmamak koşuluyla eş genel
başkanlık sistemini uygulayabilecektir.
• Siyasi partilerin bir ilçede teşkilatlanmaları için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğu kaldırılmıştır.
• Siyasi partilere devlet yardımı yapılabilmesi için milletvekili genel seçimlerinde
alınması gereken oy oranı yüzde 7’den yüzde 3’e indirilmiştir.
• Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılacağı yer ve güzergâhın belirlenmesinde bundan böyle ilgili belediye başkanları ile siyasi partiler, meslek örgütleri ve
sendikaların görüşü alınacaktır.
• Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler güneş batmadan önce dağılacak şekilde,
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00’e kadar yapılabilecektir.
• Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında hükümet komiserine
verilen görev ve yetkiler, Düzenleme Kurulu’na verilmiştir.
• Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri kolluk tarafından yapıldığı belli olacak
şekilde kaydedilebilecek ancak bu kayıtlar şüphelilerin ve suç
delillerinin tespiti dışında başka bir amaç için kullanılamayacaktır.
• Vatandaşlarımızın günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak
amacıyla özel okullar açılabilecektir.
• Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerden biri olan
eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi yaptırım altına alınmış ve bu suç için belirlenen ceza arttırılmıştır.
• Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne
dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılması hakkının
engellenmesi hâlleri, suç olarak düzenlenmiştir.
• Kişilerin toplu ibadetleri yanında bireysel ibadetlerinin
engellenmesi de suç olarak düzenlenmiş ve kişinin dini inancının gereğini yerine getirmesinin engellenmesi yaptırım altına
alınmıştır. Öte yandan, cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka
aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya
kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine
müdahale etmek veya bunları değiştirmeye zorlamak da suç
olarak düzenlenmiştir.
• Ayrımcılık suçu, nefret suçlarını da kapsayacak şekilde yeniden
düzenlenmiş ve maddede öngörülen ceza miktarı arttırılmıştır.
• Köy isimlerinin re’sen değiştirilmesine yol açan hüküm kaldırılarak, köylere eski isimlerinin geri verilmesinin önü açılmıştır.
• Yapılan değişiklikle artık her türden fitre, zekât, kurban derisi
ve bağırsak yardımları istenilen yerlere verilebilecektir.
• 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun ile 1353 sayılı
Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun’da yasaklanan eylemler ve yükümlülüklere aykırı davranmayı suç olarak
düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 222. Maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Çözüm Süreci Komisyonu kuruldu
Çözüm Süreci içerisinde atılan önemli bir diğer adım TBMM
bünyesinde bir Çözüm Komisyonu kurulması suretiyle parlamentonun Çözüm Sürecine ilk kez dâhil olmasıdır. Komisyon
tarafından 3 aylık sürede terör sorununa ilişkin olarak pek çok
kesimle görüşmeler yapılmış ve terör sorunu bağlamında önem
arz eden illere çalışma ziyaretleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalara sonucunda hazırlanan komisyon raporu ile Çözüm Süreci
tarihi, sosyolojik, psikolojik, siyasi ve hukuki açıdan çok yönlü
değerlendirilmiştir.
Dönem içerisinde gerçekleştirilen reformlardan en önemlilerinden birisi de Çözüm Sürecine yasal çerçeve sağlayan yasanın
yürürlüğe konulmasıdır. TBMM tarafından kabul edilen “Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” 10.07.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Çözüm Süreci’ne yönelik olarak gerçekleştirilen önemli bir düzenleme de Çözüm Süreci Kurulu’nun oluşturulmasıdır. 2014 yılı
Ekim ayının hemen başında yayınlanan esaslar ile Çözüm Süreci
Kurulu oluşturulmuş ve Çözüm Süreci’nde gerçekleştirilecek
çalışma alanları somutlaştırılmıştır.
Çözüm Sürecinde örgüt nasıl davrandı, hangi olumsuz adımları
attı?
Ak Parti hükümetlerinin Çözüm Sürecinin en başından itibaren
tüm iyi niyetli ve yapıcı gayretlerine rağmen örgüt silahtan ve
şiddetten vazgeçmeye yanaşmamıştır. Bu durumunun en önemli
göstergelerinden biri, 6-7 Ekim olayları olarak tabir edilen ve
DEAŞ’ın Ayn-el Arab (Kobani) kuşatmasının bahane edilmesi ile
çıkarılan şiddet olaylarıdır. DEAŞ’ın Ayn-el Arab (Kobani) kuşatmasının vahim boyutlara ulaşması Türkiye’de başka bir dinamiği
tetiklemiş ve KCK ve HDP’nin “süresiz eylem çağrısı” ile birlikte
49
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak
üzere örgüte müzahir kitleler sokağa
dökülmüştür. Ülke genelinde şehirlerin
neredeyse yarısına yayılan bu protestolar
şiddete varmış ve sonucunda elliye yakın
vatandaş hayatını kaybetmiştir.
6-7 Ekim Olayları
Çözüm Sürecine olumsuz yansıyan önemli
gelişmelerden bir diğeri de Cizre’de yaşanan asayiş ve şiddet olaylarıdır. 27 Aralık
2014 tarihinde başlayan ve Ocak ayının
ortalarına kadar süren Cizre olaylarının
temelinde Suriye’nin Ayn-el Arab (Kobani)
ve Irak’ın Sincar bölgesindeki çatışmalarda öldürülen 4 YPG’linin cenazesinin
Habur’dan Cizre’ye getirilmesi sonrasında
örgütün şehir yapılanmasının özellikle
dindar vatandaşlarımız başta olmak üzere
sivil halka yönelik düzenlediği saldırılardır.
Bu süreçte vatandaşların evleri taranmış
ve olaylar kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.
Söz konusu olaylar neticesinde dört kişi
hayatını kaybetmiş ve bölgede iki taraf
arasındaki gerginlik tırmanmıştır.
Örgüt bazı militanlarını kırsaldan şehirlere
doğru kaydırdı
Çözüm Sürecinin en baştan itibaren örgüt
ve müzahir kitlesi tarafından tam olarak
sahiplenilmediği, hatta süreci provoke
etmek amacıyla farklı zamanlarda çeşitli
eylemlerin gerçekleştirildiği bilinen bir
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
durumdur. Bu bağlamda, örgüt bileşenleri
tarafından kırsal alandan ziyade şehir
eylemlerine ağırlık verildiği, bu amaçla,
ülkenin değişik şehirlerinde eylemler gerçekleştirildiği görülmüştür. Aynı şekilde örgütün bazı militanlarını kırsaldan şehirlere
doğru kaydırdığı, müzahir kitle içerisinden
yeni militanlar devşirmek amacıyla hareket
ettiği bu bağlamda örgüte katılımların
arttığı dikkat çekmiştir.
Örgüt bileşenlerinin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen İç Güvenlik Paketi’ne
yönelik yaptığı açıklamalar ve eleştirilerin
asıl gerekçesinin, örgüt bileşenlerince
yapılan sokak eylemlerinin paketin içerdiği
düzenlemeler aracılığıyla etkili şekilde
engellenmesidir. Çözüm Sürecinde söz
konusu eylemler, örgüt tarafından gerek kendi tabanını diri tutmak amacıyla
gerekse hükümete karşı bir koz olarak
kullanılmak istenmiştir. Bu bakımdan, örgüt
üst yönetimince yapılan açıklamalarda söz
konusu düzenlemenin Çözüm Sürecinin
önünde en büyük engel olarak görüldüğü
belirtilmiştir. Örgütün geçmişte olduğu
gibi bu olayı da kazanıma dönüştürmek
için muhalif kesimleri yanına çekmek
adına politik hamleler yaptığı söylenebilecektir. Örgütün, bu şekilde hükümeti
zora sokabilecek bir arayış içinde olduğu
değerlendirilmektedir.
Örgütün, kırsalda faaliyet gösteren silahlı
unsurlarını Çözüm Süreci kapsamında
yurtdışına çekmesi halinde, alternatif
olarak şehir yapılanmaları aracılığı ile şehir
merkezlerinde çatışma ortamı oluşturma
girişimlerine karşılık ve 6-8 Ekim Ayn el
Arab benzeri olayların önlenmesi amacıyla
hazırlanan İç Güvenlik Paketi’nin, örgütün
askeri kanadı (Kandil) tarafından Çözüm
Süreci çerçevesinde şiddet eylemlerinin
gerekçelerinden biri durumuna getirilmiştir.
• Çözüm Sürecinin en önemli gereklerinden olan eylemlerin sona erdirilmesi, yurtiçindeki teröristlerin sınır dışına çıkması
ve silah bırakması şartları örgüt tarafından
gerçekleştirilmemiştir.
• Tam tersine örgüt, kırsalda mevcudiyetini
sürdürmüş ve şehir merkezlerinde oluşturduğu silahlı unsurları vasıtasıyla bölge
halkı üzerinde baskı kurmaya ve baskısını
artırmaya çalışmıştır.
• PKK/KCK tarafından daha önce olduğu
gibi seçim sonrası süreçte de, silahlı eylemlere devam edilmektedir. 7 Temmuz-13
Ağustos tarihleri arasında teröristlerce
düzenlenen hain saldırılarda 38 güvenlik
görevlisi şehit olmuştur. Bunun yanında
100’ün üstünde güvenlik görevlisi ve
vatandaş da yaralanmıştır.
• Son dönemde örgüt bileşenleri tarafından kırsal alandan ziyade şehir eylemlerine ağırlık verilmekte, bu amaçla, “kontrollü eylem stratejiisi” çerçevesinde şehir
yapılanmaları aracılığıyla başta bölge illeri
olmak üzere ülkenin değişik şehirlerinde
eylemler yapılmıştır.
• Sınır bölgesinde kaçakçılığın önlenmesi
maksadıyla yapılan operasyonların terörist
grupların yerlerinin tespit edilmesine yönelik olduğunu değerlendiren örgüt, bölge
insanını operasyonları ve alınan tedbirleri engellemeye yönelik kışkırtmakta ve
uzaktan taciz ateşleri ile de bu eylemleri
desteklemektedir.
• Örgüt, özellikle 7 Haziran 2015 Seçimleri’nin ortaya çıkardığı tablonun da etkisiyle
Öcalan’ın mahkûmiyet koşullarının iyileştirilmesi yönünde söylemleri ve bu amaca
yönelik eylemleri sürdürmektedir. Örgütün
halkın çıkarlarını düşünme gibi bir kaygısı
bulunmamaktadır.
• PKK/KCK, bölgede devletin asayişi sağlayamadığını, kontrolün kendi elinde olduğu
iddiasını desteklemek amacıyla yol kesme,
araç yakma vb. türü eylemler yapmaktadır.
Bu eylemler büyük oranda bölge halkına
zarar vermekte, bölgede yaşanan normalleşme havasından geriye gidiş anlamına
gelmektedir.
• Bölgenin ekonomisini olumlu yönde
etkileyecek ve bölge halkının refahını yükseltecek enerji santrali, yol ve baraj inşaatlarına yönelik tehdit ve önleme faaliyetleri
ile askeri sınır üs bölgelerine yönelik taciz
atışı eylemleri gerçekleştirilmektedir. Bu
durum, terör örgütün halkın ekonomik
refahının yükselmesini istemediğinin en
önemli göstergesidir.
• Bölgede özellikle belediyelerin desteğiyle (sözde) örgüt mezarlıkları yapımına
devam edildiği, mezarlık çevresine mescit,
misafirhane, kütüphane, müze gibi kültürel
yapıların inşa edilerek bölge halkının
günlük hayatta kullanabileceği mekânlar
oluşturma çalışmalarının sürdüğü gözlemlenmektedir.
• Örgüt tarafından terörle mücadelede en
etkili unsurlardan biri olan geçici köy korucularına yönelik silah bırakmaları yönünde
baskı ve tehditler ile silahlı saldırılar da
sürdürülmektedir.
• Örgüte müzahir parti dışındaki diğer
partilerin belediye başkanları ile il ve
ilçe yöneticileri olmak üzere kendilerine
muhalif kişi ve grupların ev/işyeri ve araçlarına yönelik saldırılar ve şiddet eylemleri
devam etmektedir. Örgüt bölgede kendisi
dışındaki hiçbir oluşumun varlığına izin
vermek istememektedir.
• Bölgedeki sivil toplum kuruluşları
üzerinde büyük bir baskı kuran örgüt,
halkın istek talep ve beklentilerinin siyaset
mekanizmasına yansımasını sağlayacak
bu oluşumların çalışmalarını baskı yoluyla
engellemeye çalışmaktadır.
• Örgüt, seçim kampanyası boyunca kamuoyunda tepki yaratabilecek yoğun şiddet eylemlerinden kaçınmıştır. Ancak barajı geçmek
için her bir oyun değerli olduğunun bilinciyle özellikle etkili olabildiği yerlerde halk
üzerindeki baskısını artırmıştır. İktidar partisi
olmasına rağmen bölgede, diğer partilerin
adayları rahat propaganda yapamamıştır.
Terör örgütü çözümden yana bir tavır
sergilemedi
Çözüm Süreci’nin geneline bakıldığında yaşanan her türlü olayda ve atılan
adımlara yönelik olarak örgütün yaptığı
açıklamalarda kullanılan üslubun tehditkâr
ve süreci askıya alma yolunda söylemleri
barındırdığı ve bu yolla çeşitli kazanımlar
elde etmeye yönelik bir taktik izlendiği
gözlemlenmiştir.
Çözüm Süreci’nde asıl unsurun hükümetin çabaları olduğu bilinmektedir. Buna
karşılık, örgüt bileşenleri tarafından bunun
tam tersi bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir. Örgütün bu yöndeki
çabalarının boşa çıkarılması bağlamında iç
ve dış kamuoyu nezdinde doğru bilgilendirme faaliyetlerinin yürütülmesi önem arz
etmektedir.
Çözüm Süreci’nin amacının “terörle mücadele, siyasetle müzakere” ilkesi çerçevesinde açıklanabilir. Bu bağlamda, sorunun
geniş toplumsal kesimleri ilgilendirdiği ve
Türkiye’deki genel demokratik standartların yükseltilmesiyle yakından bağlantılı
olduğunun altının çizilmesi gereklidir.
Çözüm Süreci, Türkiye’de demokratik
standartların yükseltilmesini, tüm vatandaşlarımızın huzur, refah ve güven içinde
yaşamasını amaçlamıştır. Ancak terör örgütü, çözümden yana bir duruş sergilememiş,
tam tersine kamu düzenini bozacak şekilde
şiddet eylemlerine devam etmiştir. Devletin en temel yükümlülüğü kamu düzenini
korumak ve bu şekilde vatandaşlarının
güvenliğini sağlamaktır. Bu noktada son
olarak mevcut şartlarda esaslı bir değişim
olmadığı, PKK Türkiye’deki silahlı varlığını
sonlandırmadığı takdirde, Çözüm Süreci’nin
aynı formatta yürütülmesinin imkânlarının
hayli zayıfladığını ifade etmek gerekir.
51
RÖPORTAJ:
YALÇIN AKDOĞAN
BAŞBAKAN YARDIMCISI
“Çözüm Süreci’ni sabote etmeye,
akamete uğratmaya çalışan
bölücü terör örgütü 7 Haziran
Seçimleri’nden sonra Devrimci
Halk Savaşı başlattığını açıklamış,
halkı isyana, örgüt mensuplarını da
silahlı çatışmaya çağırmıştır.”
“Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü
tehdit eden, kardeşliğimizi
zedeleyen, toplumsal ayrışmayı
tetikleyen, devlet-millet
kaynaşmasını yaralayan terör
hadisesinin çözümünü ülkemiz için
öncelikli ve hayati mesele olarak
gördük.”
“Demokratik açılım sürecinden
bu yana hükümetimiz, Kürt-Türk,
Alevi-Sünni, Doğulu-Batılı ayrımı
yapmadan toplumun her kesimini
kucaklayan bir yönetim tarzı ortaya
koymuş, insanı yüceltmek için
gereken her türlü hizmet ve yatırımı
devreye sokmuştur.”
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
“ÇÖZÜM SÜRECİNİN MİMARI,
YÜRÜTÜCÜSÜ VE LOKOMOTİFİ AK PARTİ’DİR”
“HDP’nin 7 Haziran Seçimleri’nden önce Çözüm Süreci’nin düşmanı olan paralel yapı ve
statükocu çevrelerle kirli bir işbirliğine giderek makas değiştirmesi, sürecin mimarı olan Ak
Parti’ye karşı adeta siyasi savaş açması, örgütün ise başkaldırı mesajlarıyla toplumu tahrik
etmesi, süreci zehirledi.”
Çözüm Süreci’nin amacı nedir? Muhatabı
kimdir?
Ak Parti, kurulduğu 2001 yılından itibaren
ortaya koyduğu parti programları, seçim
beyannameleri, hükümet programları ve
siyasi söylemlerle ülkemizin sistemden
kaynaklanan kronik meselelerini çözmeye
yönelik politikalarını deklare etmiştir. Ülkemizde hakkın, hukukun, adaletin, kardeşliğin yüceltilmesi, farklı toplum kesimlerinin
karşılaştıkları mağduriyetlerin giderilmesi
ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının
azaltılması Ak Parti’nin siyaset felsefesinin
temeli oluşturuyor. İnsanı merkeze alan
siyaset tarzımız; eşit yurttaşlık, insanlık
onuru, hakkaniyet ve adalet gibi değerleri
öne çıkarıyor. Başlattığımız Demokratik
Açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik süreçleri
farklı toplum kesimlerinin meselelerini
çözmeyi amaçlarken, demokratik siyasetin
çözüm imkanlarını ve ülkemizin güvenlik
kapasitesini eş zamanlı olarak harekete
geçirerek silaha başvuran her türlü terör ve
şiddet yapılanmasına yönelik çok boyutlu
bir mücadele geliştirildi. Türkiye’nin birlik
ve bütünlüğünü tehdit eden, kardeşliğimizi
zedeleyen, toplumsal ayrışmayı tetikleyen,
devlet-millet kaynaşmasını yaralayan terör
hadisesinin çözümünü ülkemiz için öncelikli ve hayati mesele olarak gördük.
Çözüm Süreci’nin amacı, terörün son bulmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için hukuk
ve demokrasi zemininde devletin her türlü
imkan ve kabiliyeti harekete geçirilmiştir.
Demokratik açılım sürecinden bu yana
hükümetimiz, Kürt-Türk, Alevi-Sünni,
Doğulu-Batılı ayrımı yapmadan toplumun her kesimini kucaklayan bir yönetim
tarzı ortaya koymuş, insanı yüceltmek
için gereken her türlü hizmet ve yatırımı
devreye sokmuştur. Hakkı-hukuku gelişti-
recek reformlar ezberleri bozmuş, tabuları
yıkmıştır. Bu çalışmalarda toplumun her
kesimi, kanaat önderleri, sivil yapılanmaları, gönüllü kuruluşları sürecin muhatabı
ve paydaşı olmuştur. En geniş manada
istişareler yürüttük, toplumsal destek ve
dayanışmayla önemli adımlar attık.
Çözüm Süreci’nin kapsamı nedir?
Teröristle vatandaşı birbirinden ayıran
ve hukuk zemininde kamu düzenini tesis
etmeyi amaçlayan güvenlik politikaları ise
bölge insanının hakkını ve hukukunu korumanın gereği olarak devrede olmuştur.
7 Haziran Seçimleri’nden sonraki süreçte
HDP ve örgütün tavrının, sürece etkisini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Demokratik gelişim bir siyasi mücadeleyle gerçekleşebilmekte, siyasi irade ve
kararlılıkla hayata geçirilebilmektedir. Ak
Parti bu iradeyi, kararlılığı ve mücadeleyi
her türlü statükocu yapıya ve güç odağına
karşı vermeyi başarmıştır.
Daha önceki süreçler gibi Çözüm Süreci’ni
de sabote etmeye, akamete uğratmaya
çalışan bölücü terör örgütü 7 Haziran
Seçimleri’nden sonra Devrimci Halk Savaşı
başlattığını açıklamış, halkı isyana, örgüt
mensuplarını da silahlı çatışmaya çağırmıştır. 2013’de verdiği sözleri tutmayan,
tam anlamıyla bir eylemsizlik yerine her
türlü baskı, şiddet ve illegaliteye başvuran
örgüt, Türkiye’yi terk etmemiş, ‘silah bırakma’ fikrine karşı direnç ortaya koymuştur.
HDP’nin 7 Haziran Seçimleri’nden önce Çözüm Süreci’nin düşmanı olan paralel yapı
ve statükocu çevrelerle kirli bir işbirliğine
giderek makas değiştirmesi, sürecin mimarı olan Ak Parti kadrolarına karşı adeta
siyasi savaş açması, örgütün ise başkaldırı
mesajlarıyla toplumu tahrik etmesi, süreci
zehirleyen hususlar olmuştur.
Seçimlerin ardından üç terör örgütünün
eşzamanlı olarak Türkiye’ye karşı saldırılara başlaması, bir kaos planının devreye konulması anlamını taşıyordu. Hükümetimiz
ve devletimiz terör ittifakının kurguladığı
oyunu bozmuş, gerçekleşen terör eylemlerinin bir sonucu olarak operasyonlara
başlamıştır.
Bu operasyonlar 90’lı yıllara dönüşle izah
edilemez. 90’lı yıllar hukuksuzlukla, kirli
mücadele yöntemleriyle, halkı dışlayan
ve bastıran yanlış uygulamalarla, insan
haklarını örseleyen yaklaşımlarla anılmaktadır. Ak Parti hukuk içinde terörle
mücadele etmekte, bu mücadele sırasında
vatandaşın mağduriyet yaşamamasını,
tam aksine vatandaşların temel haklarını
garanti altına alacak bir kamu düzeninin
tesis edilmesini amaçlamaktadır.
‘Çözüm Süreci’ tıkandı mı? Önümüzde nasıl
bir süreç var?
Ak Parti reformlardan, hizmetlerden,
yatırımlardan, bölge insanını kucaklayan
siyasi paradigmadan asla vazgeçmez,
geri adım atmaz. Süreçte farklı sebeplerle oluşan güvenlik açığını gidermek,
bölge insanını ceberut ve zalim örgütün
baskısından korumak devletin öncelikli görevidir. Çözüm Süreci’nin mimarı,
yürütücüsü ve lokomotifi Ak Parti’dir. Ak
Parti’nin güçlü olması sürecin neticeye
ulaşması açısından önem taşımaktadır. Bu
süreci sonuca ulaştırmak bizim için ahlaki,
insani ve vicdani bir görevdir. Süreci
bozan, zehirleyen, sabote eden yapılara
rağmen özgürlük-güvenlik dengesini
koruyarak hedeflerimize ulaşacağımıza
inancımız tamdır.
53
SİYASETTEKİ BAŞARIMIZDA
KADINLARIN ETKİN GÜCÜ
Kadınların Gücüyle Bütünleşen ve İlerleyen Ak Parti
Neredeyse yarı yarıya kadın ve erkeklerden oluşan nüfusa sahip
olan bir dünyada yaşıyor olmamıza rağmen siyaset gibi en
önemli mekanizmada sadece ülkemizde değil tüm dünyada ibre
erkeklerden yanaydı. Kadın varlığı, pek çok alanda olduğu gibi
siyaset arenasında da görmezden gelinen, ikinci plana atılan
bir güçtü. Özellikle ülkemizin siyasi tarihine bakıldığında hiç
de başarılı sayılamayacak bir kadın katılımından ve varlığından
bahsetmek mümkündür. Seçme ve seçilme hakkının kazanıldığı
1934 yılından bu yana hiçbir dönemde başarılı bir istatistiğe
sahip olamayan kadının siyaseti ta ki Ak Parti kurulana değin
görünür olmamıştı.
İstatistiklere bakıldığında 1930-2009 yılları arasında yapılan
toplam 17 yerel seçimde 1159 erkeğe karşı sadece 6 kadın il
belediye başkanı seçilebilmişti. 1935 yılında yapılan genel seçimde 18 kadın milletvekili olabilmişti. Bu haliyle iyi başlangıç
yapmasına rağmen bu ivmeyi devam ettiremeyen kadın siyaseti
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
ancak Ak Parti’yle başarıyı yakaladı ve bu başarı her geçen gün
artarak sürüyor.
Ak Parti Siyasetinde Kadının Gücü
Ak Parti’de, daha kuruluş aşamasında bilinen bir realiteydi, kadın
olmadan bu hareketin istenilen noktaya gelemeyeceği. Nitekim Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sn. Recep
Tayyip Erdoğan siyasi hayatının tümünde bizzat kadın kolları
teşkilatlarının güveni ve desteğiyle yol aldıklarını tekraren
belirtmişler, biz kadınları bu işte nesne değil özne yapmışlardır.
Siyasetin belki de tüm neticelerini birebir yaşayarak gözlemleyen kadınların karar alınırken de elbette söyleyecek sözleri
vardı, olmalıydı. Daha en başından bu güveni kadınlara gösteren,
onları destekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daima destekçisi
olan kadın teşkilatları yeni Genel Başkanı Sn. Ahmet Davutoğlu
ile de aynı heyecanla, aynı güçle yoluna devam ediyor.
Ak Parti’nin geçirdiği tüm seçimlerde bizzat süreçlerin ana
KADIN KOLLARI
karakterlerinden biri olan kadın teşkilatları tüm Türkiye’de il, ilçe teşkilatlarıyla,
mahalle temsilcileri ve üyeleriyle bir çığ
gibi büyüyerek alınan başarılara kendilerine has imzalarını atmayı başardı.
Kadın teşkilatlarımız kendilerine gösterilen teveccühü ve açılan alanı en iyi
biçimde doldurmanın gayreti içinde oldu.
Bu güvene layık olabilmek için, Türkiye’ye,
insanına ve geleceğine, elinin hamuruyla, zarafetiyle ve annelik içgüdüleriyle
sunabileceği katkının en iyisini ortaya
koymaya çalıştı.
Ak Parti iktidarında Türkiye’de kadın
politikaları da daha ciddi projelerle ve
stratejik olarak ele alındı. Kadınların çalışma hayatlarından aile ortamlarına, sosyal
hayatlarından eğitimlerine kadar pek
çok konuda devrim niteliğinde icraatları
gerçekleştiren Ak Parti, teşkilatlardaki
kadın gücünün artmasını ve onların karar
mekanizmalarında görev almalarını teşvik
edici pek çok uygulamayı da başlattı.
Güçlenen Kadın, Güçlenen Kadın Kolları
Ak Parti Kadın Kolları Teşkilatları, canla
başla giriştikleri bu yolda birken üç, üçken
beş, beşken tam 4 milyon 200 bin kişi
oldu. Bu haliyle ve organizasyon yapısıyla
tüm dünyanın da merakını ilgisini çekti.
Pek çok araştırmaya konu edildi. Yurtdışındaki çeşitli kurum ve kuruluşların, sivil
toplum örgütlerinin organizasyonlardaki
temsiliyle Ak Parti’nin gülen ve yükselen
gücü olmayı başardı.
Kendisine verilen alanlarda başarı
gösterdikçe içinden yetiştirdiği pek çok
kadını siyasi arenada daha çok söz aldığı
mekanizmalara taşıdı.
Genel Merkez Kadın Kolları, üst çatısında
pek çok sosyal, siyasi ve akademik çalışmaya imza attı. Halkla birebir iletişimde
parti içinde en aktif ve fonksiyonel rolü
üstlendi. Evlere dolayısıyla gönüllere
girmeyi başardı.
Ülke siyasetini şekillendiren politikalara
öneri ve projeleriyle yön verdi. Bugün
meclisteki temsilden, yerel yönetimlerdeki temsile kadar Cumhuriyet tarihinin en
parlak dönemini yaşayan kadın siyaseti,
daha da ileriye gidecektir.
2015 yılında Türkiye genelinde kongrelerini yaparak tazelenen Kadın Kolları yeni
dönemlere yeni süreçlere hazır olmak için
çalışmalarını sürdürüyor.
Çözüm Süreci’nde Kadın
Ülkemizin yürek sızısı, bitmeyen acısı
terör belasının çözümünde de anne
duyarlığı ve şefkatiyle siyaset yapan
Kadın Kolları teşkilatları, özellikle bu
sıkıntılı süreçte problemleri sağduyuyla
ele almaya çalıştı. Bölgede yaşananları
yakinen takip ederek, bunları raporlayarak
sürecin sağlıklı biçimde ilerlemesi için
üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Gerçekleştirdiği kardeşlik projeleriyle doğu-batı,
kuzey-güney ayrımını ortadan kaldırmaya,
fert fert milletimizin bütünleşmesine,
milletin iradesinin sürmesine ve partimizin Türkiye partisi kimliğine vurgu yaptı.
Annelerin evlatlarına doymaları için, daha
parlak bir gelecek için taşın altına elini
koydu. Seçim süreçlerinde tüm sıkıntılara
rağmen sahadan ayrılmadı, canla başla
sandığına sahip çıktı.
Kadınlarımız ana kademe ve gençlik
kolları teşkilatlarımızla bütünlük içinde
bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla üzerine ne düşerse yapmaya hazır bir
yapıya sahiptir.
Millet Hareketi: Ak Parti
Bir Türkiye partisinde çalışmanın şuuruyla, parti politikalarını desteklemek,
vatandaşlarımıza anlatmak ve görülen
eksiklikleri özeleştiri kültürüyle tartışarak
daha iyisine ulaşmak Ak Partili kadınların
en temel vazifesidir. İl il, ilçe ilçe, mahalle
mahalle teşkilatlanan, sandık bazlı çalışmalarını tamamlayarak güçlü bir yapıyla
milletimizin iradesinin tecelli edeceği
önümüzdeki Kasım 2015 Seçimi’nde de
Kadın Kolları aktif olacaktır. Daima; bütünleştiren, yıkmayan ama ıslah etmeye
çalışan, azimli ve gayretli bir teşkilat
yapısıyla yeni bir zafer için çalışmak tüm
mensuplarımızın önce milletine, sonra
partisine bir borcudur. Bu borcu layıkıyla
yerine getirebilmeyi ve bir millet hareketi
olan Ak Parti’nin yeni bir zafere ulaşmasını temenni ediyoruz.
55
DIŞ İLİŞKİLER
Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı’nda Şangay İşbirliği Örgütü ve Türk Dış
Politikası tartışıldı
Toplantıda ŞİÖ’nün mevcut süreçten ziyade geleceğe yönelik sahip olduğu potansiyele dikkat
çekilmiş, özellikle örgütün iki önemli aktörü Çin ve Rusya merkeze alınarak, bu iki ülkenin
ABD ve AB ile kuracakları ilişkinin geleceğin çok kutuplu dünyasını ne yönde biçimlendireceği
üzerinde durulmuştur.
13 Ağustos Perşembe günü partimiz Genel Merkez binasında Ak
Parti Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından “Şangay İşbirliği Örgütü ve
Türk Dış Politikası” başlıklı strateji geliştirme toplantısı düzenlenmiştir. Moderatörlüğünü Genel Başkan Yardımcımız ve Dış İlişkiler
Başkanımız Yasin Aktay’ın yürüttüğü toplantıya ülke genelinden
konunun uzmanı akademisyenler, partimiz Dış İlişkiler Başkan
Yardımcıları, Think-Tank kuruluşu temsilcileri ve gazeteciler katılmıştır. İki oturum halinde aşağıdaki dört temel soru ele alınmış,
bu sorular ışığında Asya Pasifik havzasının yükselen gücü Şangay
İşbirliği Örgütü’nün dünü bugünü ve muhtemel yarını üzerine
geniş kapsamlı bir tartışma yürütülmüştür.
3. ŞİÖ ile ilişkilerin gelişmesi Türkiye’nin transatlantik ilişkilerini
nasıl etkiler?
Toplantıda ŞİÖ’nün mevcut süreçten ziyade geleceğe yönelik sahip
olduğu potansiyele dikkat çekilmiş, özellikle örgütün iki önemli
aktörü Çin ve Rusya merkeze alınarak, bu iki ülkenin ABD ve AB
ile kuracakları ilişkinin geleceğin çok kutuplu dünyasını ne yönde
biçimlendireceği üzerinde durulmuştur. Söz konusu denklemde
Çin ve Rusya’nın siyasetlerinde liderlerin etkisine vurgu yapılarak
Putin ve Şi Cinping’in siyaset tarzlarına odaklanılmasının örgütün
geleceğini anlamaya ışık tutacağı ifade edilmiştir. Yine bu iki ülke
ekseninde biri Avrupa-Avrasyalı, diğeri tamamen Asyalı değerlere
sahip iki farklı kimliğin ve değer dünyasının mevcut süreçte yaşanan uyum problemlerine dikkat çekilerek, örgütün geleceğinin bu
iki dünyanın etkileşim performansına bağlı olduğu belirtilmiştir.
Bununla beraber Avrupa Birliği’nin tarihsel süreç içinde gelişim ve
olgunlaşma dönemleri örnek verilerek benzer şekilde ŞİÖ’nün de
dar ve sınırlı bir oluşumdan sıyrılarak zamanla AB gibi çok daha
kapsamlı ve iddialı bir uluslararası örgüte dönüşebileceği üzerinde durulmuştur. Toplantıda ayrıca yeni uluslararası güç merkezi
olarak Asya Pasifik havzasında Türkiye’nin muhtemel stratejik
manevra alanları tartışılmıştır.
4. ŞİÖ Türkiye açısından AB ya da NATO yerine ikame edilebilecek
bir yapıya dönüşebilir mi?
Yaklaşık 4 saat süren geniş katılımlı toplantıya ilişkin Dış İlişkiler
Başkanlığı’mızca detaylı bir rapor hazırlanacaktır.
1. Şangay İşbirliği Örgütü küresel bir güç merkezi midir?
2. NATO vs. Varşova Paktı benzeri bir rekabet NATO vs. ŞİÖ arasında oluşabilir mi?
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Avrupa Parlamentosu’nda İftar
Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından Ak Parti ve üyesi bulunduğu Avrupalı
Muhafazakârlar ve Reformistler İttifakı ortaklığıyla Strasbourg’da, Avrupa Parlamentosu’nda bir
iftar programı gerçekleştirildi.
İftar Programı’na Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin Aktay, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci
Volkan Bozkır, Katar Dışişleri Bakanı Khalid Al-Attiyah, Ak Parti’de
geçmiş dönemlerde milletvekilliği yapmış olan Ali Şahin, Tülin
Erkal Kara, Şaban Dişli, Reha Denemeç, Avrupa Parlamentosu üyesi
ve AECR Başkanı Jan Zahradil, Britanya Parlamentosu Üyesi Barones Seyda Warsi başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Jan Zahradil bu yıl ikincisi
gerçekleştiren iftar programının artık gelenekselleştiğini ifade
ederek, programın gerçekleşmesinde önemli pay sahibi olan Ak
Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin Aktay’a
teşekkür etti.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Yasin
Aktay da konuşmasına iftar programının düzenlenmesinde katkı
sahibi olan herkese teşekkür ederek başladı. Oruç ibadetinin,
dünyada gerçekleşen her şeyden, özellikle fakirlikten ve insanların
ihtiyaç sahibi olmasından, insanın sorumlu olduğunu hatırlattığını
kaydeden Aktay; İslâm inancında Hz. Peygamber’in “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” ifadesiyle kaidesini bulan yaklaşımın oruç dönemlerinde daha güzel anlaşıldığının altını çizdi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, İftar programının AECR üyeleri arasındaki işbirliğine katkı sağlayacağını
umduğunu belirtti. Bozkır, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Avrupa
Birliği’nin organları ile iyi ilişkiler içerisinde olmayı önemsediğine
dikkat çekti ve AECR üyeleri arasında gelişecek ilişkilerin Avrupa
Birliği’ne de olumlu yansıyacağını söyledi. Avrupa Birliği Bakanı
ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı
eşit olmayan bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirterek Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için gereken adımları atmasına
rağmen Avrupa Birliği’nden aynı samimiyeti ve ilkeli yaklaşımı
bugüne kadar göremediklerini, yeni dönemde bu durumun değişmesini umut ettiğini ifade ederek konuşmasını tamamladı.
57
HALKLA İLİŞKİLER
AK PARTİ’NİN KURULUŞUNUN
14. YILINI KUTLADIK
Ak Parti Halkla İlişkiler Başkanlığı, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun
teşrifleriyle parti kuruluşunun 14. yıl dönümünde Parti Genel Merkezi’nde geniş kapsamlı bir
toplantı düzenledi.
Toplantıya; Kurucular Kurulu Üyeleri,
Bakanlar Kurulu Üyeleri, MYK Üyeleri, İl
Başkanları, 25. Dönem Milletvekilleri, MYK
Üyeleri, MKYK Üyeleri, İl Belediye Başkanları, İl Kadın Kolları Başkanları ve İl Gençlik
Kolları Başkanları katıldı.
Toplantıya, Halkla İlişkiler Başkanlığı’nın
hazırladığı ve partinin, 14 yıllık sürecini
anlatan bir sinevizyon gösterisi ile başlandı.
Sinevizyon gösteriminin ardından kürsüye
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
gelen Başbakan Davutoğlu, konuşmasına,
son operasyonlar da dahil olmak üzere
ülkenin birliği, milletin huzuru için şehit
düşen bütün şehitler ile Ak Parti’de görev
almış dava arkadaşlarından hayatını kaybedenlere Fatiha okumaya davet ederek
başladı. Konuşmasında tarihi akışta vakti
gelmiş bir fikir ve yola çıkmış bir siyasi
hareket kadar güçlü, değişimci bir hareket
olamayacağına işaret eden Başbakan Davutoğlu, “Vakti gelmiş bir fikrin temel esası,
vakti gelmiş bir siyasetin temel dayanağı
mekanın yani coğrafyanın ruhuna, zamanın
yani tarihin ruhuna ve milletin ruhuna ve
vicdanına hitap etme kabiliyetidir. Ak Parti
hareketi, mekanın ruhundan hareket etmiş,
zamanın ruhuna dayanmış, en önemlisi de
milletin vicdanına hitap etmiş, vakti gelmiş
bir siyasi hareketin 14 Ağustos 2001’de
harekete geçmiş halidir” dedi. 2001’de
bir grup dava adamının, bir grup erdemli
insanın, bir grup vicdanlı adamın Cumhur-
başkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
yola çıktıklarına dikkati çeken Başbakan
Davutoğlu, “Bu yol meşakkatli bir yoldu
ama kutlu bir yoldu. Bu yol birçok insanın
hayalinde gönlünde büyüttüğü irfanın, erdemin, hikmetin yoluydu. Önlerinde büyük
engel vardı.” dedi.
“Sadece ve sadece milletin dediği oldu”
Ak Parti Kurucu Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tam
bir özgürlükler içinde sadece ve sadece
milletin dediği olacak” şeklindeki sözlerine
atıfta bulunan Başbakan Davutoğlu, “Ondan
sonra da sadece milletin dediği oldu. Bu
çölleşmiş siyaset hareketi bir anda hareketlendi. Atalete düşmüş kadrolar yeni bir
heyecanla yola çıktılar, Anadolu ve Rumeli
nehirleri daha bir coşkuyla akmaya başladı.
Anadolu’dan ve Rumeli’den esen rüzgarlar
sadece güzel bir esinti değil özgürlük havası da getirdi. Erciyes, Ilgaz daha dik başını
semaya doğru uzattı. Dicle, Fırat, Sakarya
coşkun bir şekilde bu nefese, bu yüreğe
uydu” diye konuştu.
“Ak Parti köklü bir davanın bugünkü adıdır”
“Ak Parti hareketi yeni bir harekettir, yeni bir
nefestir, yeni bir soluktur ama aynı zaman-
da köklü bir harekettir, köklü bir davanın
bugünkü adıdır” ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, “Hepimiz bununla onur
duyuyoruz. Bu hareket çok sağlam temellere dayanıyor. Daha siyasi partiye dönüşmemişken Sayın Cumhurbaşkanımız bu
hareketin ilk kritiğini yapmak istediğinde,
herkese yeni bir yolun açılmakta olduğunu
gösterdiğinde, etrafındaki dava arkadaşlarıyla birlikte bu harekete verilebilecek en
güzel ismi vermiştir: Erdemliler Hareketi.
Bu hareket bir erdemliler hareketidir. 14 yıl
erdemin, hikmetin, irfanın, adaletin peşinde
olduk, onun savunucusu olduk ve inşallah
ömür verirse hayatımız boyunca olacağız.
Bundan sonra da 14 asır geçse de aynı
hikmetin yolcularıyız” değerlendirmesinde
bulundu.
Ak Parti’nin 5 kurucu ilkesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erdemliler
hareketinin beş kurucu ilkesini, o gün konuşmasının içine derç ederek ifade ettiğini
söyleyen Başbakan Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şöyle demişti kurucu
Genel Başkanımız, ‘Bugün Türk siyaset tarihine, lider oligarşisinin çöktüğü, tekelci bir
anlayışa dayanan liderlik yerine kollektif
aklın temsilcisi olan bir liderlik anlayışının
yerleştiği gün olarak tarihe geçecek.’ Yani
hareketimizin temeli ortak akıldır. Hep
beraber ortak aklın sözcüsü olmaya devam
edeceğiz. Yine kurucu Genel Başkanımız
şöyle ifade ediyor; ‘Bugün Türk siyasi
tarihine parti içi demokrasi geleneğine
yalnızca bir temenni olarak değil, aynı zamanda bir zihniyet değişikliği ve zorlayıcı
tüzük kuralları için de egemen olduğu gün
olarak geçecek.’ Yani yeni bir zihniyet, ortak
bir özgür düşünce ortamı... Yine şöyle
diyordu o gün Kurucu Genel Başkanımız,
‘Bugün Türk siyaset tarihine her yönüyle
şeffaf, seçmenin sorgulamasına ve denetimine açık yepyeni bir siyasal örgütlenme
modelinin kurulduğu gün olarak geçecektir.’ Yani ortak ahlak hareketi, ortak vicdan
hareketi. Yine aynı konuşmada, ‘Bugün
siyaset tarihine koltuğa değil hizmete
sevdalıların kurduğu Ak Parti iktidarının
kurulduğu gün olarak geçecek, kutlu olsun.’
Yani ortak vizyon, ortak hizmet hareketi.
Yine o konuşmanın sonunda sözlerini şu
şekilde noktalıyordu: ‘Bugünden sonra
Türk siyasetinde artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak, buna inanın.’ Evet 14 Ağustos
2001’den bu yana Ak Parti’nin mevcudiyetiyle hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bundan
sonra da olmayacak.”
59
AK PARTİ GENEL MERKEZ GENÇLİK KOLLARI HEYETİMİZ
BOSNA HERSEK’TEYDİ
MYK ve MKYK üyelerimizden oluşan heyet Srebrenitsa Soykırımı’nın 20. yıl dönümü anma
programlarına katılmak üzere Bosna-Hersek’e gitti.
MYK üyemiz Hüseyin Burak Ceylan, MKYK üyelerimiz Merve
Aslaner, Sinem Sinangil, Emir Yasin Kekeç ve Nurullah Mahmut Dündar’dan oluşan heyet, Srebrenitsa Soykırımı’nın 20.
Yıl anma törenlerine katılmak ve bir dizi temaslarda bulunmak üzere Bosna Hersek’e gitti.
Aliya İzzetbegoviç ’in kurucularından olduğu Demokratik
Eylem Partisi (SDA) Gençlik Kolları’nın eşlik ettiği heyetimiz,
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Kovaçi Şehitliği’ne
çelenk bırakarak, Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret etti.
11 Temmuz günü Srebrenitsa Soykırımı 20. Anma törenlerine
katılmak için Srebrenitsa kentine geçen Gençlik Kolları Heyetimiz, Srebrenitsa programı kapsamında Başbakan Ahmet
Davutoğlu ve çeşitli ülkelerden gelen liderler ve Srebrenitsa
GENÇLİK KOLLARI
Ölüm Yürüyüşü’ne katılan Sakarya Gençlik Kolları ekibiyle
beraber 11 Temmuz günü defnedilecek 136 kişinin Potoçari
Mezarlığı’ndaki cenaze merasimine katıldı. Başbakan Ahmet
Davutoğlu ile birlikte Ziraat Bankası Srebrenitsa Şubesi
açılışına katılan heyetimiz, Srebrenitsa’dan ayrılmadan önce
bölge gençleri hakkında SDA Partisi yetkililerinden bilgi aldı.
Temaslarına Bosna Hersek Parlamentosu Boşnak Başkan vekili Safet Softić’i ziyaret ederek devam eden heyetimiz, ülkedeki
genel siyasi durum ve gençlik politikaları hakkında bilgi aldı.
Bosna Hersek ‘in en genç belediye başkanı unvanına sahip
Novi Grad Belediye başkanı Semir Efendić ile bir araya gelen
heyetimiz ‘’Yerel Yönetim Mekanizmalarında Gençlerin Rolü
ve Önemi’’ başlıklı bir toplantı gerçekleştirdi. Yerel yönetimler
düzeyinde işbirliği ve gençliğin farkındalığını arttırmak üzere
projelerin konuşulduğu toplantı, karşılıklı hediye takdimi ile
sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti Bosna Hersek Büyükelçisi Cihat Erginay ve TİKA Bosna Hersek Koordinatörü Hüseyin Şanlı’yı ziyaret eden heyetimiz Türkiye-Bosna Hersek ilişkileri ve
Türkiye eli ile Bosna Hersek genelindeki yardım ve faaliyetler
hakkında bilgi aldı. SDA Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı
Salko Zildžić ve yönetim kurulu ile SDA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya gelen heyetimiz; iki parti gençleri arasındaki
işbirliği ve koordinasyonun en üst düzeyde ilerlemesi ve bu
birlikteliğin tüm balkan coğrafyasına tesir etmesi kararları
aldı.
SDA Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Salko Zildžić : Ak
Parti Gençlik Kolları’nı her alanda örnek alarak takip ettiklerini ve Srebrenitsa’nın 20. Yıldönümünde Ak Parti Genel Merkez
Gençlik Kolları heyetinin Bosna Hersek’te olmasının kendileri
için çok önemli ve anlamlı olduğunu belirterek dost ve kardeş Ak Parti Gençlik Kollarına ziyaretleri için teşekkür ettiğini
ifade etti. Heyet Başkanı ve Ak Parti Genel Merkez Gençlik
Kolları Başkan Yardımcısı Hüseyin Burak Ceylan ise “Bosna
Hersek ziyaretimiz aynı kaderi paylaşma yemini ettiğimiz
kardeşlerimizle bir kucaklaşma ve hasret giderme vesilesidir.
Ziyaretimiz kapsamında her seviyede gerçekleştirdiğimiz temasların birliğimiz, beraberliğimiz ve işbirliğimizin artmasına
vesile olmasını niyaz ediyorum’’ temennilerinde bulundu.
MYK ve MKYK üyelerimizden oluşan heyetimiz Bosna Hersek
Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi ve Demokratik
Eylem Partisi (SDA) Genel Başkanı Bakir İzzetbegoviç ile iftar
programında bir araya gelerek, Türkiye ve Bosna Hersek gençlerinin geleceğe yönelik projeleri hakkında fikir alışverişinde
bulundu. Heyetimiz dört günlük programlarını tamamlayarak
yurda döndüler.
SREBRENİTSA SOYKIRIMI
Ak Parti Gençlik Kolları tarafından yapılan etkinliklerle, tarihin
kara lekelerinden biri olan Srebrenitsa Soykırımı 20. Yıl dönümünde yeniden anıldı.
Müslümanların, uğradığı en büyük zulümlerden biri olan Srebrenitsa Soykırımını anmak amacıyla Ak Parti Genel Merkez Gençlik
Kolları üyeleri 1 Temmuz Cumartesi günü Kuğulu Park’ta bir araya
geldi. Gençlik Kolları üyelerimiz Srebrenitsa’da öldürülen 8 bin
372 kişinin anısına, bu sayıda kartondan mavi kelebeği parktaki
ağaçlara yapıştırdı. Ayrıca Ak Parti Genel Merkez Gençlik Kolları
Başkan Yardımcısı Zeynep Yıldız, Gençlik Kolları üyelerimiz adına
bir konuşma yaparak Srebrenitsa katliamının, 20. yüzyılın en
büyük insanlık ayıplarından biri olarak tarihin hazin sayfasındaki
yerini aldığını vurguladı.
1995 yılında Bosna’da yaşanan bu insanlık dramı ayrıca,
İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin merkez caddelerinde Gençlik
Kolları üyelerimiz tarafından 8372 sayısı yazan çıkartmalar ve
mavi kelebekler dağıtılarak vatandaşlarımıza yeniden hatırlatıldı.
AK PARTİ GENÇLİK KOLLARI SURİYELİ ÇOCUKLAR İÇIN İZMİR SOKAKLARINDAYDI
Ak Parti Gençlik Kolları, İzmir’de mendil satan Suriyeli Ahmed’in
darp edilmesinin ardından, konuyla ilgili farkındalık oluşturmak
için ücretsiz mendil dağıttı. Ayrıca üzerinde “Bu işyerinde Suriyeli
kardeşlerimizin dokunulmazlığı vardır” yazan açık-kapalı kartları
da esnafa dağıtıldı.
Ak Parti Gençlik Kolları, ülkelerindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye
sığınan Suriyeli mültecilerin gördüğü zulme sessiz kalmıyor. Daha
önce Burger King’de müşterilerden artan patates kızartmasını
almak istediği için darp edilen Halil’i ziyaret eden Ak Parti Gençlik
Kolları, İzmir’de mendil satarken müşterileri rahatsız ettiği gerekçesiyle darp edilen Ahmed için de İzmir sokaklarındaydı.
Üzerinde Suriyeli Ahmed’in fotoğrafıyla birlikte “Suriyeli çocuklara
kızma! Mendil satmak onun tercihi değil!” yazılı t-shirtlerle ücretsiz mendil dağıtan Ak Parti Gençlik Kolları üyeleri, konuyla ilgili
farkındalığı artırmak için “Bu işyerinde Suriyeli kardeşlerimizin dokunulmazlığı vardır” yazılı açık-kapalı kartlarını da esnafa dağıttı.
61
SOSYAL İŞLER
Ak Parti 3. kez engelsiz kongresini gerçekleştirecek
Ak Parti Genel Merkez 12 Eylül’de gerçekleşecek 5. olağan kongresine, engelli ve dezavantajlı
misafirleri için de özenle hazırlanıyor.
Engelli ve yaşlıların her alanda var olmasını hedefleyen
Ak Parti, Sosyal Politikalar alanındaki çalışmalarına mekân
dönüşümleri ile devam ediyor. Düzenlediği her organizasyonda
engelli vatandaşların, engellerinin sorun teşkil etmeden
mekânlara giriş ve çıkışlarını sağlamak adına dönüşümlerini
gerçekleştiren Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı, 12 Eylül 2015
tarihinde gerçekleşecek 5. Olağan Kongre’sinde, Arena Spor
Salonu’nu, engelli vatandaşların kolay erişebileceği şekilde
düzenledi.
Engelsiz Kongre “12 Eylül 2015”
12 Eylül tarihinde gerçekleşecek kongre, içinde bulunduğumuz
coğrafyaya ve dünyaya ülkemizin Ak Parti iktidarları
döneminde demokrasi, özgürlükler, eğitim, ulaşım, sağlık,
ekonomi, sosyal haklar ve daha birçok alanda yaşadığı
değişim ve dönüşümü anlatması ve mesajını bu yolla vermesi
bakımından tarihi bir öneme sahiptir.
Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı toplumdaki tüm dezavantajlı
grupları, bu değişim ve dönüşümün çok önemli bir parçası
olarak kabul etmiş ve onları tüm büyük organizasyonlarda
olduğu gibi bu kongrede de temsilciler olarak görmeyi
hedeflemiştir.
Kongreye gelecek engelli vatandaşlarımıza yönelik, engelli
otoparkından itibaren, kendileri için özel olarak belirlenmiş
alanlardan salona girişleri, hissedilebilir yüzey uygulamalarının
da yönlendirmesiyle önceden tasarlanmıştır. Tekerlekli
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
sandalyedeki misafirlerimiz için ayrılan alan sahneye
hâkimiyet ve ulaşılabilirlik açısından salonun en uygun
konumuna yerleştirilmiştir. Görme engelli misafirlerimiz için
Braille alfabeli davetiyeler, Braille alfabesi ile hazırlanmış
yaka kartları, yine görme engelli misafirler için hazırlanan
ve Sayın Başbakanımızın kabartma resminin ve sesli
biyografisinin yer aldığı dosyalar, kabartmalı materyaller, işitme
engelli misafirlerimiz için işaret dili tercümanı ve eğitimli
personelimiz ile Ak Parti 5. Olağan Büyük Kongresi tam
anlamıyla engelleri aşan bir kongre olarak dizayn edilmektedir.
Genel Başkan Yardımcısı ve Sosyal İşler Başkanı Nükhet Hotar,
engelsiz kongre hazırlıklarına yönelik yaptığı açıklamada
“Dezavantajlı gruplar olarak adlandırılan misafirlerimize
yönelik her türlü ayrıntıyı düşünüp hazırlıklarımızı ona göre
yaptık.” dedi.
Hotar “Son 3 kongremizi ve takip eden tüm geniş katılımlı
organizasyonlarımızı, engelli vatandaşlarımızın sorun
yaşamadan takip edeceği şekilde dizayn etmekteyiz.
Hayatlarına dokunduğumuz tüm kesimlerin katılımını esas
alan kongremizde yaşlılarımız, engellilerimiz, engelli milli
sporcularımız başta olmak üzere, alanlarında fark oluşturan
engellilerimiz, gazilerimiz, devlet koruması altında yetişmiş
vatandaşlarımız, STK temsilcilerimiz konuklarımız arasındadır.
İnsanı merkeze alan ve tüm politikalarını bu merkez etrafında
şekillendiren partimiz tüm engel gruplarına yönelik ayrıntıları
detayları ile düşünmüş, tüm engel gruplarının ihtiyaçlarına
yönelik dizaynı gerçekleştirmiştir.” dedi.
Nükhet Hotar:
“Terör yeniden ısıtılarak ülkemizde kaos ortamı oluşturulmaya çalışılıyor”
Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar terörün sosyal maliyetini değerlendirdi.
Nükhet Hotar; “Her şey yolunda giderken ve barış türküleri söylenirken son zamanlarda yine terör ısıtılarak ülkemizde kaos
ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Terörün topluma maddi olduğu kadar manevi açıdan da verdiği
birçok zararlar vardır. Genel manada uzlaşma ve hoşgörü
kültürünün sosyal zeminini zayıflatarak, ortak yaşam alanlarını
ve milletlerin ortak gelecek kurgularını imkânsız hale getirmeyi amaçlayan terör konusunun ‘sosyal ve toplumsal maliyeti’
üzerinde çok az durulmaktadır. Terör ülkemizi öncelikle şu
noktalarda etkilemektedir:
1) Göç ve toplumsal uyuşmazlık: Terörden ülkemizde en çok
etkilenen bölge Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleridir.
Buralardan ülkemizin diğer coğrafi bölgelerine özellikle
metropollere doğru gerçekleşen yoğun iç göç, toplumsal yapıyı
olumsuz etkilemiştir.
2) Güven zedelenmesi: Güvenlik nedeni ile özellikle Güneydoğu’da yüzlerce köy boşaltılmış, köylerini terk etmek zorunda
kalan insanlar şehirlerde yoksullukla yüz yüze kalmışlar dolayısıyla askere ve devlete küsmüş, düşman olmuşlardır.
3) Bölgesel gelişmişlik farkı: Terörün topluma verdiği bir başka
zarar ise, toplumsal gruplar arasında imkân ve nimetlerin eşit
dağıtılamaması ve refah seviyesinin zamanla bölgelere göre
bariz farklılaşmasıdır.
4) Toplum psikolojisi üzerindeki zararları: Şiddet, sürtüşme,
düşmanlık ve çatışmanın toplumsal yapıyı ve ilişkileri belirgin
biçimde etkilediği açıktır.’’ diye ifade etti.
Mayıs Ayı işgücü verilerine göre işsizlik oranı Nisan 2015’e göre azaldı
Türkiye genelinde işsizlik oranı Mayıs 2015’te bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak %9,3 oldu. 2015 yılı Mayıs döneminde 15 ve
daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2 milyon 789 bin kişi oldu.
Nükhet Hotar esnaf gezileri ile saha çalışmalarına devam ediyor
Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Nükhet Hotar, seçim sonrası
ağırlıklı olarak bulunduğu seçim bölgesi İzmir’de vatandaşlar ile bir arada
olmaya devam ediyor. İzmir’de bulunduğu süre içerisinde esnaf ziyaretlerine devam eden Hotar, vatandaşların beklenti ve sorunlarını dinleyerek
yerinde çözüme kavuşturuyor.
63
BARAJLAR CAN SUYU OLDU
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde 2003-2015 yılları
arasında hayata geçirilen Hidroelektrik Santral (Hes) Projeleri’yle yıllık 10 milyar 431 milyon
kilovat saat üretim ve ekonomiye 800 milyon dolar katkı sağlandı.
3 milyon kişiye, yılda 460 milyon metreküp içme suyu, 3 milyon 261 bin 710
dekar tarım alanına da sulama suyu
temin edildi ve ekonomiye yılda 4 milyar
250 milyon liralık katkıda bulunuldu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı verilerinden
derlenen bilgilere göre, 2003-2015 yılları
arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde önemli baraj, hidroelektrik
santrali, içme suyu ve sulama projelerine
imza atıldı. Söz konusu tarihler arasında
biten barajlarla 845 bin 840 dekar araziye
sulama suyu verilirken, ülke ekonomisine yıllık 345 milyon lira katkı sağlandı.
Bu kapsamda, yapımı biten barajlardan
bazıları şunlar: “Bingöl’de Gülbahar Barajı,
Elazığ’da Kepektaş Barajı ve Sulaması,
Dedeyolu Barajı ve Sulaması, Kapıaçmaz
Barajı, Malatya’da Güzelyurt Barajı ve
Sulaması, Sofular Barajı, Kapıkaya Turgut
Özal Barajı, Boztepe Recai Kutan Barajı,
Doğanşehir Söğüt Barajı, Arapgir Göleti
ve Sulaması, Tunceli’de Pertek Kacarlar
Barajı, Ağrı’da Yazıcı Barajı, Erzurum’da
Plandöken Barajı, Pazaryolu Barajı, Tortum
Serdarlı Göleti, Erzurum-Narman Başkale
Sulama ve HİS Göleti, Bitlis’te Hizan Koçluköy Barajı, Van’da Aşağı Tulgalı Barajı ve
Morgedik Barajı, Hakkari’de Dilimli Barajı,
Kars’ta Selim Barajı, Diyarbakır’da Pamukçay Barajı, Şırnak’ta Silopi Barajı ve Şırnak
TÜRKİYE BÜLTENİ
AĞUSTOS 2015
Barajı, Şanlıurfa’da Taşbasan Depolaması
Göleti, Cudi YAS Besleme Göleti İnşaatı,
Büyük Cırcıp YAS Besleme Göleti İnşaatı.”
Yapımı devam eden barajlar ise Turnaçayırı, Narman-Şehitler, Başköy, Hamzabey
(Baltaşı), Kanatlı, Kığı, Yoncalı, Kale, Ergani,
Silvan, Başlar, Ambar, Kuruçay, Kavşaktepe,
Uludere, Ballı, Mardin Depolaması, Ilısu,
Çetintepe, Koçali, Ardıl, Doğanpınar, Musabeyli, Yukarı Afrin, Ünlendi, Kars olarak
sıralanıyor.
Suyu Projesi, Siirt Pervari İçme Suyu İsale
Hattı, Şırnak İçme Suyu Tesisleri 1. Kademe,
Şırnak İdil İçme Suyu Tesisleri, Ağrı Yazıcı
Barajı İçme Suyu İsale Hattı ve Arıtma
Tesisi, Van Acil İçme Suyu Tesisi, Hakkari
Şemdinli İçme Suyu Temin Projesi, Siirt
İçme Suyu Arıtma Tesisi, Sivas 4 Eylül Barajı, Sivas İçme Suyu Arıtma Tesisi, Şanlıurfa
İçme Suyu Tesisleri 1. ve 2. Kademe Arıtma
Tesisi, Kars İçme Suyu Arıtma Tesisi ve
İsale Hattı.” Yapımı devam eden içme suyu
tesisleri tamamlandığında ise 2 milyon
600 bin kişiye yılda 393 milyon metreküp
içme suyu temin edilecek. Biten sulama
tesisleriyle de 3 milyon 261 bin 710 dekar
tarım alanına sulama suyu ve ekonomiye
yılda 4 milyar 250 milyon lira katkı sağlandı. Bu kapsamda 435 bin metre ana kanal
inşaatı gerçekleştirildi. Yapımı devam eden
sulama tesisleri tamamlandığında ise 258
bin metre kanal inşa edilecek ve 4 milyon
721 bin 430 dekar tarım alanına sulama
suyu ulaştırılacak.
HES’lerden yıllık 800 milyon dolar gelir
Bu dönemde Seyrantepe, Tatar, Beyhan 1
HES, Pembelik, Uzunçayır HES, Çemişgezek
HES, Alkumru HES, KULP 1, Kulp 4, Garzan,
Kirazlık, Şanlıurfa HES, Alpaslan I Barajı
ve HES, Arkun, Güllübağ, Ayvalı, Koyulhisar
HES ve Saraçbendi HES işletmeye açıldı.
Biten HES’ler sayesinde yıllık 10 milyar
431 milyon kilovat saat üretim ile ekonomiye 800 milyon dolar katkı sağlanırken, yılda 12,5 milyar kilovat saat enerji
üretimini sağlayacak tesislerin de inşaatı
devam ediyor. Yapımı biten içme suyu
tesisleri sayesinde ise 3 milyon kişiye yılda
460 milyon metreküp içme suyu sağlandı. Bu tesislerden bazıları şunlar: “Silvan
Tünelleri güzergahı yerleşim alanları için
YAS kuyularından su temini, Mardin Kızıltepe İçme suyu İsale Hattı, Siirt Acil İçme
“Türkiye’nin PKK’ya boyun eğmesi, taviz
vermesi düşünülemez”
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,
son günlerde bölgedeki baraj inşaatlarına
karşı terör örgütü PKK’nın saldırılarda
bulunduğuna dikkati çekti. Bu barajların
elektrik üretmek ve taşkınları önlemek
için yapıldığını belirten Eroğlu, şunları
kaydetti: “İzmir’de nasıl yapıyorsak Şırnak’ta da yapıyoruz. Baraj sınır bölgesinde
olduğu için bazı kesimler, bu barajların
PKK’ya karşı yapıldığını söylüyor. Barajlar,
bölge topraklarına bereket katıyor, vatandaşlarımıza iş ve aş sağlıyor. PKK zulmüne
kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Devlet
kamu düzenini sağlamak zorundadır.
Türkiye’nin de PKK’ya boyun eğmesi, taviz
vermesi düşünülemez. Herkesin bunu çok
iyi anlaması lazım.”
Download