UNUTULAN ZAFER Kut’ülAmare Kut’ülAmare zaferi, tıpkı Çanakkale gibi, ecdadımızın 1.Dünya Savaşında kazandığı önemli zaferlerden birisidir. Kut’ülAmare, Çanakkale'nin aksine savunma yaptığımız değil, kuşatmada bulunduğumuz bir savaştır. İngiltere açısından bakıldığında ise,1781 Yorktown kuşatmasından beri, kaybedilen en vahim mücadeledir. 29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı Kut zaferi milletimizin kıyamı, yani ayağa kalkışı ve şahlanışıdır. Emperyalist güçler işgal ettikleri topraklarda kan, göz yaşı ve ölüm bırakırken, milletimiz fethettiği yerlere hayat vermiş ,müslüman olanları , kardeşlik ve ümmet olma bilinciyle ihya etmiş ,müslüman olmayanlara da kendi dinlerinde özgürce yaşama hakkı tanımıştır. Kut’ülAmare kahramanı Halil Paşa yazdığı mektubunun bir bölümünde zaferi ve zaferin başarısını şu şekilde dile getirmektedir.”Allah’ın yardımıyla bugün Kut’ülAmare müstahkem mevki zaptedildi. Beşi general olmak üzere 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin esir alındığını arz ve müjdelerim. Orduma, aslanlar hepinizin pak ve temiz alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı bugün kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim.” Kut-ülAmare zaferi, Türkiye'de 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlandı. Ancak Türkiye'nin NATO'ya üye olmasının ardından İngilizler, bayramın kaldırılması için baskı yaptılar. Baskılar üzerine de Türkiye, bayram kutlamasına son verdi. İngilizlerin baskısı o kadar yoğundu ki Kut-ülAmare zaferi ve Kut Bayramı'na yönelik tarihi bilgiler, okullardaki tarih kitaplarından bile silindi. unutturulmak istendi. Bu şanlı zafer, 2016 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önerisiyle 64 yıl aradan sonra tekrar kutlanılmaya başlanmıştır. Bu vesileyle aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz eder, saygılar sunarım. Adil GEZER Süleyman Demirel Anadolu Lisesi Müdürü UNUTULAN ZAFER KUT’ÜL AMARE . 1. KUT’ÜL AMARE NEREDEDİR? BU BÖLGEDE NİÇİN SAVAŞILDI? 1.Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914 tarihinde başladı.2 Ağustos 1914’te genel seferberlik iln eden Osmanlı Devleti bu savaşa 28 Ekim 1914 tarihinde Rusya limanlarını bombalayarak girdi. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’nda savaştığı cephelerden biri de Irak Cephesiydi. İşte Kut’ülAmare adlı bölge bu cephede bulunuyordu. Esasında Amare ve Kut iki ayrı şehri ifade etmektedir. KutulAmare Muharebesi, Amare şehrinin kuzeyinde, Kut kalesinin bulunduğu bir yarımadadaki kuşatmadır. İki şehir de sırasıyla, Basra Körfezinin kuzeyindedir. Fırat ve Dicle nehirleri arasında, Sümer, Akkad, Babil, Asur gibi ilk eski uygarlıkların ortaya çıktıkları coğrafyada yer almaktadırlar. Bu esnada Osmanlı Devleti 1.937.900 KM karelik alanda 26.372.000 nüfusu vardı. Irak-ı Arap’ta ise 326.300 KM karelik alanda 2.500.000 nüfusu vardı. Kut bölgesinde ise 6000’e yakın insan vardı. 2. İngiltere'nin Irak'ta savaşmasının sebepleri Petrol bölgelerini kontrol altında tutmak Osmanlı Devleti ile müttefiklerinin İran ve Irak petrolerinden istifade etmelerini engellemek Rusya’yla birleşerek Türklerin Orta Asya ile bağlarını kesmek Aynı zamanda bölgedeki Arap aşiretlerine ve emirliklerine hükmederek(Lawrence’ın da Sayesinde) Osmanlı'ya karşı bölgede üstünlük sağlamak hedefleniyordu. O bölgedeki aşiretleri kontrol altına almak demek, bölgeyi kontrol altına almak demekti. 5. Arap aşiretleri kullanarak Osmanlı lojistik üslerine baskınlar düzenlemek 6. Türk ordusunun Bağdat ve Basra üzerinden Hindistan’a giderek Hint Müslümanlarını ayaklandırmalarını önlemek 7. Kutsal Cihad’ı etkisiz hale getirmek 8. Kuzey Irak’a da egemen olarak bu bölgedeki Kürt, Nasturisüryani ve Ermenileri ayaklandırmak 9. Çanakkale yenilgisini telafi etmek. 10. Bölgede Alman nüfuzunu kırmak 11. Basra Körfezi'ni ele geçirerek denizlere tam hakimiyet sağlamak 12. Hindistan ile arasına hiçbir engel girmemesini de amaçlıyordu. 1. 2. 3. 4. 3. Irak Cephesinde Osmanlı Devleti’nin silah ve asker durumu nasıldı? Bu bölge, ingilizlerin çıkarma yapacağı bir bölge olarak görülmediği için, silah ve askeri güç olarak Osmanlılar tarafından ikinci plana atılmıştır.Ortalama 8000 kadar askerimiz vardır. Hatta başlangıçta bölgenin savunulması yerel güç imkanlarına bırakılarak kendi kaderine terk edilmişti. 2 Ağustos 1914 Pazar günü Birinci Dünya Savaşı nedeniyle tüm ülkede genel seferberlik ilân edilmiştir. Seferberliği takip eden günlerde de Türk Ordusu, Irak cephesinde yeniden teşkilâtlandırılmıştır. Buna göre Suriye’de 4.Ordu, Musul’da 12. Kolordu (35. ve 36. tümenler), Bağdat’ta Irak ve havalisi komutanlığı adı altında 38. Tümen teşkil edilmiştir. Oluşturulan 13. Bağdat Kolordusu, 3. Erzurum Ordusuna ve 12. Musul Kolordusu, 4. Suriye Ordusuna tahsis olunmuştur. Bunlara bağlı Dicle nehrinin sol kıyısında 200 deveden oluşan alay da vardı. Savaş başlayınca 6. Ordu oluşturuldu. Von Der Goltz Paşa komutan olarak atandı ve bu orduya bağlı iki kolordu oluşturuldu.18. kolordu(45-51. Tümen) Kut’u kuşattı. 13. Kolordu (35-52. Tümen) ise Basra’da Kut’u kurtarmaya gelen düşman birlikleri için Dicle’nin güneyine yönlendirildi. Bu kolorduların yönetimini Dicle Grup Komutanı yapıyordu. 4. Irak Cephesinde İngiltere’nin silah ve asker durumu nasıldı? İlk işgal sırasında 20.000’e yakın asker. (Destek kuvvetleri ile sürekli değişmiştir) İngiliz sömürgesindeki Hint askerleri bu savaşa katılarak, Hint kralına hizmet etmek şeref ve izzetine sahip olduklarını düşünüyorlardı. Bu askerlerden bazıları, kimlerle savaştığını bilmeyen maceraperetlerden oluşuyordu. Hint birliklerinin kültürel homojenleri zayıf olmakla birlikte bazı birliklerde afyon çekmeyi alışkanlık haline getiren askerler çoğunluktaydı. Seferle birlikte 6. Poonaİngiliz-Hint Tümeni oluşturulmuştu. Bu Tümenin %78’i Hint askerleri oluşturuyordu.Bu askerlerin %40’ı ise Müslümandı. İngilizler, Osmanlıların Hint kralına savaş açtığını, Hintli Müslüman liderlerden fetvalar aldıklarını ve kendilerinin Kerbela ve Salman-ı Pakt türbesi gibi Müslümanların kutsallarına dokunmayacaklarına dair Hint askerlerine söz vererek onları –özellikle Peştu- askerlerini savaşa katılmaya ikna etmişlerdi. 5. İngiltere'nin harekatı ne zaman, nasıl başladı? 5 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti’ne İngiltere’nin harp ilân etmesini müteakip, İngiliz harp gemileri Şattularap ağzındaki Fav Hisarını ve Bataryasını top ateşiyle tahrip etmişler ve Fav mevkiini işgal eylemişlerdir. 1914 yılının Kasım ayında İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmesinin hemen ardından Hindistan Yurtdışı Sefer Kuvvetlerinin (İEFD) Osmanlı kuvvetlerini civardan sürmek ve Anglo-Persion Petrol şirketi’nin petrol alanlarını güvenceye almak için Basra limanına inmesiyle Sefer başlamıştır. İngiltere bu amaçlarla 22 Kasım 1914'te Basra'yı General Arthur Barret komutasında işgal etti. Basra’da yeterli ve düzenli Osmanlı birlikleri olmadığı için İngiliz işgali ve ilerlemesi umduklarından kolay olmuştur. Nisan 1915 tarihinde Barret,-IEFD komutanı olan Nixon ile anlaşamayarak görevden ayrılması üzerineyerine General Townshend atanmıştır. Towshend 3 Haziran 1915’te Amare’yi zorlanmadan almıştır? 6. İngiltere'nin Irak harekatıkarşısında Osmanlı Devleti hangi tedbirleri almıştır? İngilizlerin taarruza başlamaları üzerine Bağdat’tan hareket etmiş olan Cavit Paşa(Irak valisi ve kumandanı) 10 Kasım’da Basra’ya gelmiştir. Cavit Paşa, iki tabur Musul’dan, iki tabur Bağdat’tan, bir tabur Bedre’den getirerek 38. Tümenin ötede beride dağınık birlikleri de toplanmaktaydı. 9 Aralık 1914’te Kurna savaşı’nın kaybedilmesi ve Kurna’nın İngilizlere geçmesi üzerine Dâhiliye Vekâletinde Aşiret ve Muhacir işleriyle meşgul olan Kurmay Binbaşı Süleyman AskerîBeyIrak ve Havalisi komutanı olarak atanmış, bir miktar seçme subay ile birlikte Basra’yı geri almak üzere Irak’a gönderilmiştir. Zira Enver Paşa, Trablusgarp/Bingazi tecrübelerine güvenerek Irak’ta da mücahitlerle iş görülebileceğini düşünmüştür. Süleyman Askeri Bey, İngilizleri Rota mevkisinde durdurmayı başardıysa da kuvvetlerimiz, 11 Nisan 1915'teŞuayyibe Muharebesinde yenilerek geri çekilmek zorunda kaldılar. Süleyman Askeri Bey iki bacağından yaralandı. Arap aşiretlerinin isteksiz ve disiplinsizliği yüzünden savaş kaybedildiyse de yenilgiyi kendi başarısızlığı kabul eden Süleyman Askeri Bey tabancasıyla intihar etti. Bunun üzerine bölgeye, Albay Nurettin Bey tayin edildi. 7. İngiltere'nin durdurulamaz ilerleyişi nasıl gerçekleşti? General Townshend komutasındaki 6. Pooana İngiliz-Hint Birliği Bağdat'a doğru ilerleyişlerini sürdürmekteydiler. 28 Eylülde Nurettin Bey,İngiliz ordusuna karşı Kut şehrinin savunulamayacağını anlamıştı. Bunun üzerine Bağdat'a yaklaşık 30 km mesafede bulunan Selman-ı Pak(Tizbon) bölgesine çekildi. İngilizler 29 Eylül 1915'te Kut şehrini ele geçirdiler. Bunların üzerine Osmanlı, 6.Ordu adıyla büyük bir ordu tertip ederek Alman Mareşal von der Goltz'u bu ordunun başına getirdi. Daha önce Irak ve Havalisi komutanı olarak gönderilenNurettin Bey,Erzurum 3. Ordudan yardıma gelen Albay Halil Bey’in de katkılarıyla Selman-ı Pak bölgesinde, İngiliz ordusunun ilerleyişini durdurmayı başardı. General Townshend kumandasındaki İngiliz birlikleri 25 Kasım 1915'te geri çekilmeye başladı. 30 Kasım 1915’te Umm-at Tubl çarpışmaları sonucu 30 saate 80 km yürüyerek Kut’a geldiler.. Birlikler 3 Aralık 1915'te Kut şehrine geldiklerinde, askerlerin çoğu yürümekten yorulmuştu ve 800 kadar hasta, yaralı bulunmaktaydı. 8. Salman-ı Pak yenilgisi sonrası İngilizlerin Türk kuvvetlerinden kaçarken Kut’u tercih etmelerinin sebepleri nelerdir? Kut şehri coğrafi olarak bir yarım ada şeklindeydi. Bu da kuşatılmasını zorlaştırıyordu. Dicle nehri 200-400 metre genişliğinde olduğu için doğal set görevindeydi. Kut şehrini, nehrin öbür kıyısına bağlayan köprü sökülebilir konumdaydı. İngilizlere nehirden gemilerle yardım gelebilirdi. İçinde sivil Arap halkı olduğu için Türkler saldıramazlardı. Towshend’in askerlerinin yorgun düşmesi ve daha ileri gidememeleri Towshend’in daha önce de böyle bir savunma yapmasının verdiği özgüven(Chitral Savunması-1895) 9. Kut Şehrinde İngiliz savunması nasıl başladı? 3 Aralık tarihinde Kut’a gelen General Townshend, bu bölgede bir savunma hattı oluşturmaya karar vererek 7 Aralık tarihine kadar bir dizi hazırlıklar yaptırdı. Yaralıların tümünü bir gemiyle Basra Körfezi'ne göndertti. Şehrin çevresine3 aşamalı mevzi kazdırdı ve üç kat demir tellerle çevirterek 45 km’lik siper kazdırdı. Kut yakınındaki Yakusubköyünü kontrol altına aldı ve siper kazdırarak burayı da tel örgü ile çevirdi. Kut kalesinin çevresindeki savunma hatlarını güçlendirdi. Kut’un sağ(Doğu) kısmına kale yaptırdı. General Townshend, Basra'dan gelecek olan destek ile birlikte Osmanlı askerlerini mağlup edeceğini düşünmekteydi. Kut şehrinde 6000’e yakın yerli halk bulunuyordu. İngiliz-Hint Birliklerinin sayısı ise 14000 civarında idi. 10. Kut Şehrinde İngiliz savunması yapılırken Osmanlı kuvvetleri ile hiç çatışma yaşanmış mıdır? 3 Aralık’da savunma hazırlıklarını yapmaya başlayan ingilizlere karşı, Nurettin Bey’inXIII. kolordusu yetiştiyse de 6 Aralık saldırılarında yeterli başarı elde edemedik. Bunun nedeni ordumuzun yorgun olması, techizatın da yetersiz olmasıdır. Bu ilk taarruzda 1000’e yakın şehit verdik. İngilizler tahkim edilmiş bölgede olduklarından daha az zaiyat vermişlerdir. Kutü’lAmmare’yi kuşatma altına alan Türk ordusunda şimdilik dört tümenle 15.000 tüfek, 1.000 deve, 31 hafif, 7 ağır top bulunmaktadır. Ayrıca 2.000 kişilik bir aşiret kuvveti de destek birliği olarak orduyla beraberdir 7Aralık 1915'te ordumuz,1453'de İstanbul'un kuşatılması gibi, bölgeye gelecek bütün destek yollarını kesti.şehri tam olarak kuşattı. Albay Nurettin, Towshend’e teslim olması yönünde teklif gönderdiyse de Towshend,geleceğine inandığı kuvvete güvenerek teklifi reddetti. 12 Aralık 1915 tarihinde 6. Ordu Komutanı ColmarVonDrGoltz Paşa Nurettin Alay’ı ziyaret etti. Goltz Paşa’nın temel amacı İran bölgesi’nin elde tutulması idi. Taarruzlarla insan ve teçhizat kaybını istemiyordu.Bu bakımdan Albay Nurettin’in taarruzlarını pek de tasvip etmedi. Buna rağmen Albay Nurettin 25 Aralıktan itibaren Noel sabahına kadar aralıklarla saldırılarını sürdürdüyse de istenilen başarı elde edilemedi. 10 Ocak 1916 tarihinde Von Der Goltz Paşa’nın isteği ile Nurettin Paşa yerine Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa komutan olarak atandı. Nurettin Beybu duruma pek de üzülmedi.Hatta zor şartlardan kurtulduğuna sevinerek İstanbul’a döndü. Kut bölgesinde kahraman askerimiz 11. İngilizlerin hemen teslim olmama sebepleri nelerdir? İngiliz megomanlığı ve Osmanlılara tepeden bakışı İngilizler’in göndereceği destek kuvvetlerinin kendilerini kurtaracağına inanmaları Osmanlı Devleti’nin gücünü önemsememeleri Savunma boyunca kut’u daha güvenilir görmesi, huruç hareketine kalkmaması General Townshend’in alt kademe subay ve erlerle sürekli irtibat içinde olmaması Birçok İngiliz subayın Hintçe bilmemesi Kut içindeki bazı Arap liderleri Townshend’in asması ve Araplar ile aralarında başlayan husumet Nisan ayında Kut Kasabasından Arapların topluca kaçmaya başlaması (tahmini 1615 kişi) Kut şehri içindeki Araplara tam olarak güvenmemeleri, şehirden kaçanların Osmanlıya bilgi vermeleri Bazı Arapların yaralı İngiliz askerlerini öldürmeleri ve gaspetmeleri En geç bir ay içinde destek birliklerin gelip kurtaracaklarına inanmasından dolayı, şehir halkından yiyecek ve diğer gıda malzemelerin toplanmaması(21 Ocak 1916’da köylünün gıda envanteri çıkartılmış ve 22 günlük istihkak kaldığını tespit etmiştir bu tarihten sonra yük hayvanlarını da yemeye başlamışlardır. Günlük un istihkakı 140 gr. At eti istihkakı 340 gr. idi.) İstihkakların plansız verilmesi Hint asker ve destekçilerinin çoğunun cahil olması.(Bu sebeple bu bölge savaşlarında asker mektupları pek görülmez) Hint askerlerinin birçoğunun kendini yaralaması Osmanlı ordusuna katılmak için kaçan Hintli askerlerin varlığı(147 kişi) Hint birliklerinin inançları gereği at ve katır etlerini yememeleri Dizanteri, kolera, iskorbit (C vitamini eksikliği), humma, Tifüs ( kirli su tüketimi ya da temizlenmeyen yiyecek tüketimi ile oluşan hastalık), ve beriberi (B1 vitamin eksikliği) gibi hastalıkların yoğun olarak görülmesi (Bunlara ait aşıları yaptırmak istememeleri) İaşe ve ikmal sorunları,Soğuk hava depo yetersizliği, Hasta ve yaralıların ülkelerine dönememeleri Türk kuvvetlerinin Kut’taki Hint askerlerine yönelik propaganda faaliyetleri Osmanlı askerlerinin sebatı 12. İngilizlerin Kut savunmasında karşılaştığı sorunlar nelerdir? 13.Kut’ül Amare’de İngiliz-Hint Birliğini kurtarmarmak için yardıma gelmeye çalışan İngilizlerle hangi savaşlar yapılmıştır? İngiliz-Hint Birliği şehrin içerisinde kıstırılmış vaziyetteydi. Şehirdeki iaşe git gide azalmakta, zaman giderek tükenmekteydi. TownshendSir John Nixon’a (IEFD –İngiliz Sefer Kuvvetleri Komutanı) bir an önce kendilerine yardım edilmesine dair birçok kez telgraf çekmiştir. Alelacele yapılacak taarruzun kuşatmayı kaldıramayacağını belirten Nixon, Townshend’in ısrarı üzerine birçok eksik teçhizat ve askere rağmen 10 Aralık 1915’te Dicle Kolordu Komutanlığına atanan FentonAylmerkomutasında, 7. Hint Tümeni ile harekete geçmiş; Kut’taki 7. Pooana Hint Birliğine yardım etmek amacıyla; 1. 6-10 Ocak 1916 tarihide Şeyh-Saad savaşı, 2. 12 Ocak 1916 tarihinde Vadi Muharebesi, 3. 21 Ocak 1916 tarihinde Hanna Muharebesi 4. 8 Mart 1916 tarihindeSabis Savaşı yapıldı 5. Maude komutasında 4 Nisan’da 4 silah gemisiyle Dicle Nehri’nden Sannaiyat hücumu yapıldı. 6. 17 Nisan Bait Isa savaşı 7. 5-22 Nisan 4 Felahiye Savaşı Bu savaşlarda ordumuz karşısıda İngilizler istediklerini alamamışlardır. Bu sırada Kut kuşatmasında 5000 kadar asker bırakan Halil Paşa, ordunun diğer kuvvetlerini Basra tarafına yönlendirdi. Tahmini kuvvetimiz desteklerle birlikte 30.000’e yaklaşmıştı. Bir o kadar da İngiliz – Hint askeri vardı. İngilizlerin 8 uçak, 127 ağır silah ve dört silah teknesi de vardı. Osmanlı kuvvetlerinin yardımcıları ise Dicle’nin su baskınları ve sonucunda oluşan su taşkını ile bataklıklar idi. Yenilgiler üzerine 28 Ocak’ta Aylmer yerine Gorringatandı.Daha önce de Nixon yerine Lake gelmişti. Şehirde sıkışan İngiliz ordusuna uçaklarla yardım yapılmak isteniyordu. Fakat Osmanlı ordusunun ateşinden kaçmak için çok yüksekten uçan uçaklar, attıkları yardım paketlerinin çoğunu nehre ve Osmanlı tarafına düşürüyorlardı. İngilizler Kut’a son bir kez de nehirden, gemiyle yardım yapmaya çalıştılar. Julnar adlı gemi En sonunda Jurnal adlı bir gemiye 270 ton gıda yükleyerek Kut şehrine ulaştırmayı planladılar. Fakat bu gemi 24 Nisan 1916'da Türk kuvvetlerinin ateşinden kaçmaya çalışırken karaya oturdu ve bütün malzeme Osmanlı'nın eline geçti. Böylece, Kut şehrindeki İngiliz birliklerinin bu son umudu da suya düşmüş oldu. Jurnal gemisine Halil Kut Paşa “kendi gelen” adını vermiştir. Geminin levhası günümüzde askeri müzededir. Jurnal gemisinin de Kut şehrindeki İngiliz birliklerine ulaşmaması ile birlikte İngiliz ordusunun teslim olmaktan başka çaresi kalmamıştı. 14. İngiltere'nin teslim oluşu nasıl gerçekleşti? Kut’taki İngiliz-Hint Birliğini kurtarmaya gelen destek kuvvetlerinin yenilmeleri, uçak ve gemi ile de desteğin sağlanamamasıve şehirdeki yiyeceklerin tükenmesi hatta bir peksimetin bile kalmaması üzerine, artık kurtarılamayacaklarını anlayan Townshend teslim olmaya karar vermişti. 19 Nisan 1916 tarihinde tifüs sebebiyle ölen 70 yaşını aşmış olan von der Goltz Paşa’nın yerine 6.ordu komutanlığına Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa atanmıştı. Halil Paşa daha Mart başında Towshend’e teslim olması gerektiğine dair haber göndermiş, Towshend yardıma güvenerek reddetmişti. Ancak beklentileri karşılanmayınca Towshend teslim şartlarını görüşmek üzere, Halil Paşa’ya haber gönderdi. Townshendile Halil Paşa 26 Nisan 1916'daDicle Nehrinde İngiliz İstimbot karargahında buluştu. General TownshendHalil Paşa’ya verilmek üzere, 1 Milyon Sterlin ve bütün silahların teslim edilmesine karşılık, kendisi ve bütün askerlerinin serbest bırakılmasını teklif etti. Bu durum telgrafla Enver Paşa'ya iletildi. Enver Paşa en başından beri İngilizlerin koşulsuz bir teslimiyetini istemekteydi. Kesin bir dille teklifin kabul edilmemesini bildirdi. Bunun üzerine İngiliz ajanı Lawrance teklifi iki katına çıkarttı ise de sonuç alamadı. Böylece Halil Paşa ve General Townshend'in görüşmeleri sonuçsuz kaldı. 28 Nisan 1916'da General Townshend, Halil Paşa'ya bir mektup gönderdi. Mektupta, ertesi gün teslim olacaklarını belirtmekteydi. Nitekim 29 Nisan günü şehre girilerek İngiliz birlikleri teslim alındı. Halil Paşa bizzat Townshend’inkarargahına giderek tesellide bulundu ve Townshend’e silahını geri verdi. Şehire girildiğinde teçhizatların yakıldığı tespit edilmiştir. Esir Hint Askerleri 15. Zaferin sonuçları nelerdir? 15 binin üzerinde İngiliz-Hint askeri öldü. 13.309 İngiliz askeri esir alındı. Bir kısmı esir Türk askerleri ile mübadele edildi, bir kısmı ise Anadolu'daki çeşitli esir kamplarına yerleştirildi. Townshend ise bir istimbotla Bağdat’a oradan da İstanbul’a gönderildi. 1918 yılına kadar refah içinde yaşatıldı. Mondros Mütarekesinin imzalanmasında arabuluculuk yaptığı için serbest. Bırakıldı ve ülkesine gönderildi.(54 Yaşındaydı) Bu zafer bütün cephelerde duyuldu. İngiliz ordusuna karşı bir zafer kazanılması bütün askerlere manevi bir moral kaynağı oldu. Aynı zamanda müttefikimiz olan devletlerce, özellikle Almanya'da coşku ile karşılandı. Bu zaferle Anadolu'ya güneyden gelen İngiliz kuvvetleri durdurulmuş oldu ve Anadolu'nun güneyden işgali önlendi. İngilizler Çanakkale sonrasında ikinci defa büyük bir yenilgiye uğratılarak Türklerin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmışlardır. Savaşta yaklaşık 10.000’e yakın er ve 350’nin üzerinde subay şehit verdik. Bir yıl sonra buradaki birliklerimizin büyük kısmı İran’a gönderilince, bölge General Maude tarafından İngilizler lehine ele geçirilmiştir. 1952 yılında Kut’ta Türk şehitliği yapılmıştır. 16. Halil Kut Paşa’nın Kut’ülAmare zaferi sonrası askerlerine olan hitabı nasıl olmuştur? 17. İngilizler bu yenilginin sebeplerini nasıl yorumlamışlardır? Ne var ki daha sonra İngilizler tarafından yenilgi sebeplerini araştırmak için oluşturulan Mezopotamya Komisyonunda, yenilginin sebebini Türklerin mukavamet gücü ve sebatından dolayı değil de coğrafi ve yerel şartlara bağlamışlardır. Bu durum onların megaloman yapılarından kaynaklanmaktadır.Ayrıca yenilgi sebeplerini aşağıdaki durumlardan kaynaklandığını dile getirmişlerdir. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Hint birliklerinin yeterli gayret içinde olmamaları Arapların Türklere yardım ettiği Kut bölgesinden kaçanların ajanlık yaptığı Hint Müslümanlarının At eti yememeleri İngilizlere yardıma gelen Aylmer ve Görring birliklerinin yenilgisi Çöl bölgelerinde hareketin kısıtlı olması Çeşitli hastalıklar 18.Bu zafer niçin uzun yıllar kutlanmadı? Kut’ülAmare Zaferi küçük çaplı da olsa 1952 yılına kadar özellikle askeri mahalde kutlandı. Ancak 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya girmesi ingiltere ile daha fazla münasebete girmemiz sebebiyle kutlanmamıştır. Zaferin 100. Yıldönümü dolayısıyla 2016 yılından itibaren yeniden kutlanmaya başlanmıştır. 19. Irak Cephesinde Kut’ülAmare zaferinin kısa künyesini anlatabilir misiniz? Kut’ülAmmare Kuşatması Tarih: Bölge: Sonuç: Taraflar Komutanlar Osmanlılar (I. Dünya Savaşı Irak Cephesi) 7 Aralık 1915 – 29 Nisan 1916 Kut´ülAmmare, Irak Osmanlı´nın kesin zaferi Britanya İmparatorluğu - Osmanlı İmparatorluğu Cavit Paşa Süleyman Askeri Bey Von der Goltz Paşa Halil Paşa (Kut) Nurettin Bey (Sakallı) Ali İhsan Bey (Sabis) Komutanlar İngiliz-Hint Birliği General Arthur Barret (6. Hint Tümeni ilk komutanı) General Charles F. Townshend (6. Hint Tümeni ikinci komutanı, Nisan 1915) General Aylmer General Goring General Johnson Nixon (Mart 1915’te IEFD komutanlığına atanmıştır) General Lake SirKitchener (Siyasetci) 31.000 - Britanya İmparatorluğu Güçler Kayıplar 31.000 - 41.000 - Osmanlı İmparatorluğu 23.000 ölü veya yaralı - Britanya İmparatorluğu 13.000-18.000 esir - Britanya İmparatorluğu 10.000 ölü veya yaralı - Osmanlı İmparatorluğu 20.Osmanlılar açısından savaş kronolojisi nasıl gelişti? General Townshend 28 Eylül 1915’te kut’uAlbay Nurettin’den aldı Bağdat’a yöneldi 22-25 Kasım 1915 tarihinde Osmanlı ordusu ile Salman-ı Pak muahrebesini yaptı. Zayiat çok olunca geri çekildi. 3 Aralık 1915 tarihinde Kut’a sığındı. Kendisini kurtaracak yeni İngiliz birliklerinin gelmesini bekledi. 7 Aralık 1915 Kuşatmayı başlattık 10 Ocak’ta Halil Kut albay Nurettin’in yerine geldi. 6 Ocak-25 Nisan tarihleri arası İngiliz destek birlikleri ile savaşlar yapıldı. 29 Nisan’da İngilizler esir alındı. 21. Özet ve Sonuç KutulAmare, Türk tarihindeki sayısız savaşlardan sadece birisidir. Biz KutulAmare, Çanakkale, Sarıkamış Harekatı, Sakarya Muharebesi ve İnönü Savaşları gibi, canlarını bizler için vermiş insanların mücadelelerini unutmamalıyız. Halil Kut Paşa’nın askerlerine hitaben söylediği sözde olduğu gibi, “bütün Türklere şerf şan, bütün İngilizlere kara meydan olan Kut’ülAmare Zaferinin” 101.yılı münasebetiyle kutladığımız bu günde vatanımız uğruna canlarını vermiş tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. 22. Savaşa katılan komutanlar hakkında kısa bilgiler verebilir misiniz? a. Halil (Kut) Paşa Halil (Kut) Paşa (1882 - 1957), Enver Paşa'nın yaşca küçük amcası. 1882'de İstanbul'da doğdu. Harp Akademisi'nde Mustafa Kemal ile aynı sınıfta okudu. İttihat ve Terakki Fırkası'na girdi. I. Dünya Savaşı'nda Kut'ül Amere cephesinde General Townshendkomutasındaki İngiliz kuvvetlerini esir aldı. Ardından Irak askeri valiliğine getirildi.Goltz Paşa'nın ölümü üzerine 6. Ordu komutanlığına atandı. Mondros Mütarekesi'nin ardından İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Diğer İttihaçılarla birlikte Bekirağa Bölüğü'ne kapatıldıysa da Yahya Kaptantarafından kaçırıldı. Sivas'a giderek Heyet-i Temsiliyebaşkanı Mustafa Kemal ile görüştü. Buradan Azerbaycan'a giderek Enver Paşa ve kardeşi Nuri Paşa ile buluştu. Kurdukları İslam Ordusu'yla Ermeniler'e karşı savaştı. Bu arada Ankara Hükümeti adına Moskova yönetimi ile görüştü. Sovyetler'in Ankara Hükümetine gönderdiği külçe altınları getirdi. Ankara Hükümeti'nin Türkiye'de oturmasına izin vermemesi üzerine Moskova'ya döndü. (1921) da Sovyet yönetimine karşı savaş başlatınca, Halil Paşa Rusya'yı terk ederek Almanya'ya gitti. (1922) Kurtuluş Savaşı'ndan sonra hükümetin izniyle İstanbul'a yerleşti. Cumhuriyetin ilanından sonra yurda geri döndü ve kendisine 1934'ten sonra soyadı kanunuyla, Mustafa Kemal Atatürk tarafından, Kut soyadı verildi. Ömrünün sonlarına doğru yakalandığı gırtlak kanseri rahatsızlığı dolayısıyla Haydarpaşa'daki GATA'da tedavi altına alındı. Dönemin yetersizlikleri ve tıbbi imkansızlıklar dolayısıyla hastalığı geç teşhis edildi. Rahatsızlığı teşhis edildiğinde yapılacak pek bir şey kalmamıştı. Halil Kut, 1957 yılının Ağustos ayında artık ömrünün sonuna geldiğini anlayarak evine gitmek istedi. 20 Ağustos günü evinde hayatını kaybetti. b. Nurettin Paşa (Sakallı Nurettin) Nurettin Paşa, (veya “Sakallı” Nurettin Paşa) (D. 1873, Bursa - Ö. 18 Şubat 1932, İstanbul), Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarındandır. Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren kadro içinde sakallı tek kişi olduğundan bu lakapla anılagelmiştir. Müşir (Mareşal) İbrahim Paşa’nın oğludur. 1893′de Harbiye’yi bitirmiştir. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na gönüllü olarak katılmıştır. Daha sonra, Balkan Savaşı’nda 9. Piyade Alayı komutanlığı yapmıştır. I. Dünya Savaşı’nda Irak Cephesinde bulunmuştur. 10 Ocak 2016 tarihinde Von Der Goltz Paşa’nın isteği ile Irak Cephesinde komutanlığı Halil Kut’a devretmiştir. Ekim 1916 tarihinde Muğla ve Antalya Havalisi Komutanlığı'na atandı. Mondros ateşkesi sonrası İzmir ve Aydın valiliklerinin yanısıra 17. ve 25. Kolordu komutanlıklarını da yürütmüştür. Vali Vekilliği sırasında İzmir’in Sevr Antlaşması uyarınca Yunanlılara verilmesine karşı çıkan “İzmir Müdafai Hukuki Osmaniye” cemiyetini desteklemiş, işgal devletlerinin taleplerini sert bir şekilde reddetmiştir. Nurettin Paşa’nın işgali kabul etmeyeceği, direneceği, hatta mani olacağı anlaşıldığı için İstanbul’daki Mütareke dönemi hükümeti tarafından, 15 Mayıs 1919′da gerçekleşen Yunan çıkartmasından kısa bir süre önce (22 Mart 1919) buradaki valilik görevinden alınmıştır. TBMM’nin kurulmasıyla, önceleri çabalarını Ankara ve İstanbul hükümetleri arasında uzlaşma sağlamak üzerinde yoğunlaştıran Sakallı Nurettin Paşa, 1920′de Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya geçmiş ve Yunan cephesinin güneyinde, Konya dolaylarına komutan olarak atanmıştır. 1920 yılının sonlarına doğru Pontus Rum çetelerine karşı Amasya’da kurulan Merkez Ordusu Komutanlığı’na tanmış,daha sonra bu görevden alınmıştır.1922′de Ali İhsan Sabis Paşa’nın görevden alınması sonrasında 1. Ordu komutanlığına atanmıştır. Bu görevinde Büyük Taarruz’a katılmış, İzmir’e Mustafa Kemal ile birlikte girmiştir. Zaferden sonra korgeneralliğe yükselen Nurettin Paşa Mudanya Mütarekesi’nin ardından 1. Ordu ile İzmit’te konuşlandırılmıştır. Lozan Anlaşması imzalandıktan sonra, 1. Ordu’nun lağvedilmesi üzerine 1924′de Yüksek Askerî Şura üyeliğine atandıysa da, TBMM 2. Dönem içindeki bir ara seçimde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası listesinden Bursa milletvekili seçilmesiyle üyelikten çekilmiştir. 1925′te askerlikten istifa etmiş, 1932′de vefat etmiştir. c. Süleyman Askeri Bey (1884, Prizren - 14 Nisan 1915, Basra Yerel kıyafetlerle Süleyman Askeri Bey), 1902 yılında Mekteb-i Harbiye'den, 5 Kasım 1905 tarihinde de Mekteb-i Erkân-ı Harbiye'den Mümtaz Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Selanik'teki Üçüncü Ordu'ya bağlı olarak Manastır'a atandı. Manastır'da kaldığı günlerde İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Filibe'deki önemli ailelerden birine mensup olan Fadime Hanım ile evlendi. Fatma ve Dilek isimli iki kız çocuğu oldu. 7 Temmuz 1908 tarihinde Şemsi Paşa'ya suikast düzenleyen Mülazım Atıf Efendi'yi korudu ve Jön Türk Devrime katıldı. Kuşçubaşızade Eşref'in en yakın arkadaşıydı. Kız kardeşi, Mustafa Kemal Atatürk'ün en eski arkadaşı olan Mehmet Nuri Conker ile evliydi. 1909 yılında Kolağası rütbesine terfi etti ve Bağdat Jandarma Alayı'na atandı. 1911 yılında İtalya'nın Trablusgarp'a saldırması üzerine oraya gitti ve Bingazi'deki savaşlara katıldı. 1912 yılında Balkan Savaşları sırasında Trabzon Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı görevine atandı. Savaş sonrasında 31 Ağustos-25 Ekim 1913 tarihleri arasında Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti Erkân-ı Harbiye Reisi olarak görev yaptı.[6] Resmen 13 Kasım 1913 tarihinde kurulan Teşkilât-ı Mahsusa'nın Başkanı olarak görevlendirildi. Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na Almanya'nın safında üzerine Teşkilât-ı Mahsusa Başkanlığı görevinin yanında 20 Aralık 1914 tarihinde Irak ve Havalisi Genel Komutanı olarak atandı. Irak Cephesi'nde Şuaybe Muharebesi'nde komutası altındaki birliklerin 14 Nisan 1915 tarihinde İngiliz Ordusu'na mağlup olması üzerine tabancasıyla intihar etti. d. Ali İhsan (Sabis) Paşa 30 ağustos 1882 yılında istanbul'da, cihangir semtinde doğdu. ilk mektebi ve beşiktaş askeri rüştiyesini bitirdikten sonra 1895 yılında Halıcıoğlu'ndaki Topçu Okuluna girdi. 1901'de harp okuluna başladı ve 1904'te birinci olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı'nda kolordu ve ordu komutanı olarak Kafkas ve Irak Cephelerinde bulundu (19151918). Irak Cephesinde Kut’ülAmare kuşatmasında Sabis bölgesinde muharebelerde bulundu. (Soyadı kanunu sonrası Sabis soyadını aldı.) Cihan Harbis sonunda İngilizler tarafından tutuklanarak Malta'ya sürüldü. dönüşünde (eylül 1921), kurtuluş savaşı'na katıldı ve Batı Cephesi 1. ordu komutanlığına atandı. cephe komutanıyla anlaşmazlık yaşadığı için büyük taarruzdan önce görevden alındı ve emekliye ayrıldı (1922). İkinci Dünya savaşı yıllarında, gazetelere askerlik konusunda yazılar yazıyor ve genellikle nazi ordularının ilerleyişini alkışlıyordu. 1954'te DP milletvekili olarak meclise girdi. milletvekilliği bir dönem sürdü. 1957'de vefat etti. e.ColmarVon Der Goltz (1843-1916) Osmanlının son döneminde modern orduya geçiş aşamasında ordusunda çalıştırdığı üç üst rütbeli Alman generalinden biri.GolçPaşa diye de bilinir. Osmanlı ordusunda ordunun kurmay başkan yardımcılığına ve mareşal rütbesine kadar yükselmiştir. 1883 yıllarından itibaren KaiserWilhelm Almanyası'ndanTürkiye'ye gidip gelmeye başlamış Prusya'nın geçmişi epey eskilere dayanan orduya bakış açısını Türkiye'de yerleştirmiş harp okulunda subay yetiştirmiş 1891 1897 arasında ordunun modernizasyonunda çalışmış Çanakkale savaşında ve Kut’ülAmara'daİngiliz'lere karşı 6. Ordu komutanı olarak Türk kuvvetlerine komutanlık etmiştir. kitaplarıtürkçeye çevrilerek harp okulunda ders kitabı olarak okutulmuştur. 19 Nisan 1916 da 72 yaşında Bağdat'ta Tifüsten vefat etmiştir. İstanbul'da gömülmek istemiştir. Mezarı halen İstanbul Tarabya’dadır. Paşayı Osmanlığı İmparatorluğunun son dönem kahramanlarından ilan etmek de mümkün.Osmanlı içinde Alman emperyalizmine hizmet eden bir asker olarak düşünmek de. f. General Charles Townshend (21 Şubat 1861; 18 Mayıs 1924) Geçmişinde olağanüstü başarıları olmayan, Pakistan’da Chitral Savunması ile ün yapmış İngiliz Generalidir. Nisan 1915 tarihinde General Barret yerine Basra bölgesine 6. Poona İngiliz-Hint Birliğine Komutan olarak atanmıştır. Salman-ı Pakt Muharebesine kadar başarılar elde ettiyse de, İngiliz takviye birliklerinin kendilerine kurtaracağına inanarak Kut’a sığınmış, Nureddin ve Halil Kut Paşaların kuşatma sebatı sonucu Halil Paşa’ya 13000 bin askeri ile birlikte esir düşmüştür. General Townshend esir alındıktan sonra İstanbul'a gönderildi. Resmiyette esir olsa da İstanbul'da (Büyükada’da) geçirdiği iki buçuk yıl içerisinde gayet lüks ve özgür bir yaşam geçirdi. Hatta unuttuğu köpeği bile kendisine getirilmiştir. 1918 yılında, esaretinin son verilmesini şart koşarak, Mondros Ateşkes antlaşmasında İngiltere-Osmanlı arasında arabulucuk yapmayı teklif etti. Bu teklifi kabul edildi ve General Townshend 1918 yılının ekim ayında ülkesine geri döndü. Kendisini sadece eşi ve kızı karşıladı. 1920 yılında askerlikten emekli oldu. Siyasete atılarak parlamentoya seçildi. Geri kalan yaşamı boyunca ülkesinde pek itibar göremedi. 1924 yılında hayatını kaybetti.