TBMM B:42 24 . 12 . 2006 O: 11 Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği var, genellikle ekonomik ve sosyal iş birliğini geliş­ tirmek üzere kurulmuştur. Asya Kalkınma Bankası var, yine, ekonomik, sosyal gelişmeleri sağla­ mak için kurulmuştur. Avrupa Kalkınma Fonu var, yine, aynı amaçla kurulmuştur. Avrupa Konseyi var, yine, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ve üyelerin iş birliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Dünyada barış ve güvenliği korumak üzere Birleşmiş Milletler vardır. Bunların, tabii, üye sayıları farklı. Dünya Sağlık Örgütü vardır, dünyadaki sağlık sorunlarını incelemek ve bu konuda gerekli çalışmaları yapmak ve önerilerde bulunmak üzere. Dünya Ticaret Örgütü var, yine, ticaretin ve mevzuatın geliştirilmesi konusunda destek vermek üzere. Ekonomik İşbirliği Örgütü var. OECD var, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı var. Uluslararası Çalışma Örgütü var, ILO. Uluslara­ rası Para Fonu var, IMF, ki, çok üzerinde konuşulan bir örgüt. Avrupa Uluslararası Sivil Havacılık Kuruluşu var, Eurocontrol. Bunların hemen hemen hepsine Türkiye üye. Ancak, Eurocontrol kuruluşu konusunda çok ilginç bir gelişme var, bunu sizlerle paylaşmak is­ tiyorum. Sanki, Türkiye bu kuruluşa, bu önemli kuruluşa hiç üye değilmiş gibi ya da üye olduğu­ nun bilincinde olmadan belli tavırlar sergilemekte. Nedir bu kuruluş? Merkezi Brüksel'de olan bir kuruluş. Maastricht Avrupa sahasını kontrol eden bir merkezi var. Lüksemburg'da hava trafik ele­ manı yetiştiren bir koleji var. Almanya'da bilgisayar üniteleri var. Fransa, Çek Cumhuriyeti, Maca­ ristan'da genel merkeze bağlı birimleri var. Böyle bir kuruluş, havadaki uçuş kontrollerini organize eden bir kuruluş. Türkiye 1989 yılında üye olmuş bu kuruluşa. Bizden sonra birçok ülke üye olmuş ve bizden sonra üye olan ülkeler, ne yazık ki, bizden çok daha fazla katkı sunmuş ve bu kuruluşun ortaya koyduğu hizmetlerden de çok daha fazla miktarda faydalanmış. Bunu da bizim dış işleri ko­ nusundaki zaaflarımızın bir örneği olarak söylemek istiyorum. Türkiye bu teşkilata tam üyeliğinden sonra İspanya ve İtalya üye olmasına rağmen, Türki­ ye'den daha çok fazla temsil hakkı elde etmiş. Bir askerî ataşemizin olmadığını da söylemek istiyo­ rum. Birçok ülkenin burada askerî ataşesi varken şu anda Türkiye'nin askerî bir ataşesi bile yok. En acısı da, bundan çok kısa bir süre önce, Ermenistan'ın buraya üye olmasıyla ilgili Türkiye kabul et­ tiğini beyan etmiştir. Oysa, Ermenistan, Azerbaycan'ın yüzde 20'sini işgal etmiş, 1 milyondan faz­ la Azeri'yi sürgüne göndermiş ve Türkiye topraklan üzerinde iddiası olan, birçok vatandaşımızın ölümünden sorumlu olan bir yapı olmasına rağmen, Türkiye, bunlardan haberdar değilmiş gibi im­ zayı atmış ve Ermenistan'ı da bu kontrol sisteminin içerisine kabul etme noktasına gelmiş. Değerli arkadaşlarım, bütçeyi görüşüyoruz. Bu bütçe, borç ve faiz bütçesidir. Sayın Bakan dün burada konuştu: "İndirdik, bindirdik, hangisi yüksek, hangisi küçük, hangisi büyük, eşittir, eşit bü­ yüktür..." Matematiksel kavramların içinde kendini ifade etmeye çalıştı. Ama, üzülerek gördüm ki, Sayın Bakan Türkiye Cumhuriyeti'nde bütçe yapan maliye bakanları içerisinde en pişkin, olayları çok çarpıtan, hakkında İnternet sitesinde birtakım bilgiler bulunan, hakkında naylon fatura düzen­ lemekten iddialar olan bir maliye bakanı ve dağıttığı kitapçığın 23'üncü sayfasında da diyor ki: "Naylon fatura iddiaları artık ortadan kalkacaktır, bunları bilgisayar ortamında takip ediyoruz." di­ yor. Ne kadar güzel. Keşke, siz de bu iddialar konusunda... O dönemlerde bu sistem gelmiş olsay­ dı, belki bugün hakkınızda bu iddialar, bu dosyalar bulunmazdı. Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin arkasında Türkiye'nin sekiz yıllık bir geçmişi var. Yani, enf­ lasyon düştü, istikrar geldi, dıştan dış kaynak geldi derken sadece şu dört yıllık döneme mal etme­ yin lütfen. Bu, yanlış oluyor, ayıp oluyor. Sekiz yıldır bu çileyi Türkiye Cumhuriyeti çekmiş, sekiz yıldır. 2 milyon insan işini kaybetmiş enflasyon düşsün diye. Büyük, ağır yükler yaşanmış, fe­ dakârlıklar yapılmış. Peki, sonuçta ne olmuş? Bu bütçede çiftçiye bir şey var mı, halka bir şey var mı, köylüye bir şey var mı, esnafa bir şey var mı, işsiz için bir umut var mı? Yani... Ama, bunun yanında bu bütçeden kazananlar da var. Kim bunlar? Çok önemli bir kısmı dışarıdan Türkiye eko­ nomisini kullanan insanlar, dışarıdan gelenler, yabancılar ya da ekonomik çıkarlarını o yabancılar- -597-