1.KONU: ANADOLU’NUN TÜRK YURDU OLUŞU Anadolu'ya ilk Türk akınlarını 4. yüzyılda Hunlar 6. yüzyılda Sibir (Sabir) Türkleri gerçekleştirmiştir. Ancak iki Türk boyu da Anadolu'ya yerleşmemiştir. Anadolu'yu yurt edinmek amacıyla gelen ilk Türkler Oğuzlardır. Bunun nedeni; Yaşadıkları Horasan bölgesinde diğer kavimler tarafından rahatsız edilmeleri Kalabalık bir nüfusa sahip olmaları, Anadolu'nun yerleşmeye çok uygun bir yer olması, (Doğal kaynaklarının zengin olması topraklarının verimli olması, ikliminin son derece elverişli olması) Anadolu'da güçlü bir devletin bulunmaması gösterilebilir. Bizans vergiye bağlanmıştır. Türkler boylar halinde Anadolu'ya gelerek yerleşmeye başladılar. Anadolu'da ilk Türk beylikleri kurulmaya başlamıştır. Haçlı Seferleri'ne zemin hazırlanmıştır. Bizans’ın İslam Dünyası’na saldırıları önlendi. Selçuklu Devleti'nin İslâm dünyasındaki saygınlığı artmıştır. Türkiye Tarihinin Dönemleri ise; Anadolu’da ilk Türk beylikleri Anadolu Selçuklu Devleti Beylikler dönemi Osmanlı Devleti dönemi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. NOT 1 =Bizans ordusunda bulunan Peçenek ve Uz (Oğuz) askerleri Türk olduğu için Büyük Selçuklu tarafına geçmiş Bizans’ın yenilmesinde etkili olmuştur. NOT 2 =Malazgirt zaferinden sonra Alparslan komutanlarına fethettikleri yerleri kendilerinin olacağını söylemiş, farklı boylardan komutanlar farklı beylikler kurmuştur. Türk akıncılar Çağrı Bey komutasında Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu Bölgesine kadar ilerlemişlerdir. Burada önlerine çıkan Bizans kuvvetlerini dağıtmışlardır. Çağrı Bey bir süre Anadolu'da kaldıktan sonra buranın Türklerin yerleşmesine uygun bir yer olduğunu anlamıştır. Çağrı Bey'in geri dönmesiyle Anadolu'ya yönelik Türk akınları devam etmiştir. İlk Mücadeleler (1048 Pasinler Savaşı) Türkler Anadolu'ya yönelik akınlarını Büyük Selçuklular döneminde daha planlı bir şekilde yapmışlardır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey güçlü bir orduyu Anadolu'ya göndermiş, Bizans Devleti de Türkleri durdurmak için harekete geçmiştir. Ermeni ve Gürcü kuvvetlerinden de destek alan Bizans ordusu ile Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda savaş yapılmıştır. Selçuklular Bizans, Gürcü ve Ermeni kuvvetlerini Pasinler Savaşı'nda yenilgiye uğratmıştır. (1048). Bu zaferden sonra Türkler Anadolu'nun içlerine kadar ilerlemişlerdir. Beyliklerin Türk Tarihine Katkıları İse; Haçlı Seferleri’ne karşı mücadele ettiler. Anadolu’nun Türk yurdu oluşunu sağladılar. Düzenli ve güvenli bir yerleşme uyguladılar. Cami, Medrese, Türbe, Kümbet, Kervansaray yaparak Anadolu’yu bayındır hale getirdiler. Türk kültürünü yaydılar. Ele geçirdikleri yerlere Türkçe adlar vererek Anadolu’ya Türkiye denmesini sağladılar. Büyük Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında yapılan ilk savaştır. İlk defa Ermenilerle ilişkiler başlamış ve bundan sonra Ermeniler Türklerin hakimiyeti altına yaşamaya başlamıştır. Malazgirt Meydan Muharebesi (26 Ağustos 1071) Büyük Selçuklularda Çağrı Bey ve Tuğrul Bey öldükten sonra tahta Çağrı Bey'in oğlu Alparslan geçmiştir. Bu dönemde Bizans, Selçukluların ilerleyişini durdurmak istiyordu. Bu yüzden tekrar Türklere saldırmıştır. Türk akınlarını durdurmak için harekete geçen Romen Diojen komutasındaki Bizans ordusu ile Alp Arslan komutasındaki Selçuklu ordusu Malazgirt Ovası'nda karşılaştılar. Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğradı (1071). Böylece; Türkler Anadolu kapılarını kendilerine açmıştır. Anadolu'nun Türkleşme süreci başlamıştır. Türkiye tarihi başladı. 1 Anadolu'nun değişik yerlerinde beylikler kurulmuştur. Şehzadeler arasında taht mücadeleleri başlamıştır. Moğollar, Selçuklu topraklarını üç kardeş arasında paylaştırarak ülkeyi bölmüşlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti parçalanmış ve yıkılışa geçmiştir. 1077'de kurulan Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti II. Mesut'un ölümü ile 1308'de yıkıldı. Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti (1075-1308) Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti'nin kurucusu Süleyman Şah'tır. 1074'te Anadolu'ya gelen Süleyman Şah önce Konya ve çevresini, ardından İznik'i ele geçirdi. İznik'i başkent yaparak Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti’ni kurdu (1075). Haçlı Seferleri Avrupalıların din adamlarının önderliğinde birleşerek Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya İskenderiye gibi yerleri almak amacıyla düzenledikleri seferlere “Haçlı Seferleri” denir. 1096 – 1270 yılları arasında sekiz kez sefer düzenlemiştir. Bunlardan ilk dördü Anadolu üzerinden diğerleri ise deniz yolu ile gerçekleştirilmiş, ancak başarılı olamamışlardır. I. Kılıçaslan: I. Haçlı Seferi'ne karşı mücadele etti. Ancak İznik ve Batı Anadolu'yu kaybetti. Devletin başkentini Konya'ya taşıdı. Anadolu içlerinde yıpratma savaşlarıyla Haçlılara karşı büyük kayıplar verdirdi. I. Mesut: II. Haçlı Seferi'ne katılan orduyu Konya önlerinde yendi. Bu dönemde bayındırlık faaliyetlerine önem verildi. II. Kılıçaslan: III. Haçlı Seferi'ne karşı mücadele etti. Danişmentlilere son vererek, Anadolu'nun siyasi birliğini sağladı. Denizli yakınlarındaki Miryakefalon denilen yerde Bizans ordusunu ağır yenilgiye uğrattı. 1176 yılında kazanılan Miryakefalon Zaferi ile; •Anadolu Türkmen birliği büyük ölçüde sağlandı. •Anadolu'nun Türk yurdu olacağı ve böyle kalacağı kesinleşti. •Bizans vergiye bağlandı. •Avrupalı tarihçiler Anadolu'dan Türkiye (Türk-yurdu) olarak bahsetmeye başladılar. •Bizans artık Türkleri Anadolu'dan atma ümidini kaybetti, saldırıdan savunmaya geçti. •Bizans'ın çağrısı üzerine III. Haçlı Seferi başladı. I. Gıyasettin Keyhüsrev: Antalya'yı alarak burada ilk Selçuklu donanmasını kurdu. Deniz ticaretine önem verdi. Venediklilerle bir ticaret antlaşması yaptı. İzzettin Keykavus: İç ve dış ticaretin gelişmesi için çalıştı. İtalyan devletleriyle ticaret antlaşmaları yapıldı. Sinop alınarak bir ithalat ve ihracat limanı haline getirildi. I. Aleaddin Keykubat: Türkiye (Anadolu) Selçukluları en parlak devrini bu dönemde yaşadılar. Alanya'yı (Alâiye) alarak burada tersane kurdu. Kırım'a gönderdiği bir donanma önemli ticaret limanlarından Suğdak'ı aldı. Böylece Karadeniz ticareti gelişti.1230 yılında Harzemşahlar Devleti'nin yıkılmasına, Moğollarla Türkiye (Anadolu) Selçukluların komşu durumuna gelmesine neden oldu. II. Gıyasettin Keyhüsrev: Bu dönemde devlet iyi idare edilemedi. Orta Anadolu’da Babailer tarafından büyük bir isyan çıkarıldı. Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti’nin zayıfladığını fark eden Moğollar Anadolu'ya girdiler. Türkiye (Anadolu) Selçuklularının son dönemlerinde ise devlet içinde önemli bunalımlar ortaya çıkmıştır. Dönemin en önemli olayı Baba İshak İsyanı'dır (1240). Baba İshak İsyanı'nın zorla bastırılması, Selçuklular'ın zayıfladığını ortaya çıkarmış ve Moğollar'ın Anadolu'yu işgaline ortam hazırlamıştır. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular yenildiler. Kösedağ Savaşı sonucunda; Kayseri, Sivas ve Erzincan Moğolların eline geçti. Anadolu'da can ve mal güvenliği kalmadı. Birçok sanat eseri yakılıp yıkıldı. Anadolu Moğol hakimiyetine girmiştir. Sivas ve Kayseri yağmalanmıştır. Anadolu Moğollar tarafından yarım yüzyıl sömürülmüş ve Selçuklular Moğollar'a vergi vermeye başlamıştır. Dini Sebepleri: 1. Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya ve İznik'in Müslümanlardan geri alınmak istenmesi. 2. Papa tarafından kurulan Kuluni Tarikatı'nın çalışmaları. 3. Papanın, sefere katılanlara cennet vaat etmesi. 4. İslâmiyet’in batıya yayılmasını engelleyerek Hıristiyanlığı tekrar doğuya yayma düşüncesi Siyasi Sebepleri: 1. Türklerin (Selçukluların) Bizans'ı tehdit etmesi ve Bizans'ın Papadan yardım istemesi. 2. Papanın, sözünün geçtiği toprakları genişletmek istemesi. 3. Şövalyelerin ve asillerin macera arayışları. 4. Kralların ve senyörlerin topraklarını genişletme düşüncesi. 5. Orta Doğu'da Hıristiyan devletler kurma düşüncesi. Ekonomik Sebepleri: 1. Avrupa'nın fakirliği karşısında İslâm dünyasının zenginliği. 2. Şövalyelerin ve asillerin zenginliklerini artırma düşüncesi. 3. Fakir Hıristiyan halkın bu seferlerle zengin olma düşüncesi. 4. Müslümanların kontrolündeki İpek ve Baharat yollarının kontrolünü ele geçirme düşüncesi. Yukarıda verilen sebeplerden dolayı Avrupalılar, Müslümanlar üzerine seferler düzenlediler. Büyük Haçlı Seferleri'nin sayısı sekizdir. Bunlardan ilk dördü önemlidir. I. Haçlı Seferi (1096 - 1099): Haçlılar Bizans'ın yardımıyla Anadolu'ya geçti. İznik'i aldılar. Türkiye (Anadolu) Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan Konya'ya kadar çekilerek burayı başkent yaptı. I. Kılıçarslan Danişmentliler ve Saltukluların da yardımıyla Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirdi. Haçlılar Anadolu'da ağır kayıplar vermelerine rağmen Kudüs, Antakya, Urfa ve Suriye'nin büyük bir kısmını ele geçirdiler. I. Haçlı Seferi sonunda; İznik ve Batı Anadolu, Bizans'ın eline geçti. Türklerin batıya doğru ilerleyişi bir süre için durduruldu. Bizans'ın ömrü uzadı. Bizans Anadolu'yu yeniden alma ümidine kapıldı. 2 Haçlıların ele geçirdikleri Kudüs, Antakya ve Suriye'de Avrupa'da olduğu gibi kontluk, düklük ve derebeylik kurdular. II. Haçlı Seferi (1147 - 1149): Musul Atabeyi İmadedin Zengi'nin Urfa'yı geri alması üzerine II. seferi başladı. II. Haçlı ordusunu Konya önlerinde II. Kılıçarslan yenilgiye uğrattı. Haçlıların bir kısmı deniz yoluyla Kudüs'e ulaştıysa da önemli bir başarı elde edemediler. III. Haçlı Seferi (1189-1192): Bu sefer, Eyyubi Devleti hükümdarı Selâhaddin Eyyubi'nin Hıttin Savaşı ile Kudüs'ü Haçlılardan geri alması üzerine başladı. Haçlılar Kudüs'ü alamadan geri döndüler. IV. Haçlı Seferi (1202-1204): Tahttan indirilen Bizans imparatorunun yardım istemesi üzerine İstanbul’a yapılan bir seferdir. Haçlılar İstanbul'u alarak burada bir Latin Devleti kurdular. İstanbul'dan Bizanslılar ise İznik ve Trabzon'da birer devlet kurdular. 2. Karamanoğulları (1256 - 1487) Karaman ve Ermenek çevresinde kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Konya'yı alarak başkent yaptılar. Kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti'nin mirasçısı görmüşlerdir. Anadolu Türk birliğini sağlamak için Osmanlı Devleti'yle en fazla mücadele eden beyliktir. II. Bayezid zamanında ortadan kaldırılmıştır. Moğol kültür tesirini kırmak için Karamanoğlu Mehmet Bey, 1277 yılında Türkçe'yi resmi dil olarak kabul etmiştir. Haçlı Seferleri'nin Sonuçları a. Dinî sonuçları: • Kilise ve din adamlarına olan güven ilk defa sarsıldı. • Kilise ve papalık ilk defa güç kaybetmeye başladı. • Kilise düşüncesi ilk defa zayıflamaya başladı. b. Siyasî sonuçları • Bu seferlerde pek çok derebeyin ölmesi üzerine derebeylik rejimi ilk kez gücünü kaybetmeye, buna karşılık merkezî krallıklar ilk kez güçlenmeye başladı. • Anadolu'daki Türk ilerleyişi bir süre durdu. • İslâm dünyası Anadolu Selçukluları ve Eyyubiler etrafında toplandı. • Bizans'ın ömrü uzadı. c. Ekonomik ve teknik sonuçları • Doğu-Batı arasındaki ticaret gelişti. • Cenova, Marsilya gibi Akdeniz kıyılarındaki limanların önemleri arttı. • Anadolu, Suriye ve Filistin toprakları zarar gördü. • Avrupalılar İslâm medeniyetini yakından tanıdılar. • Barut, pusula, kâğıt, matbaa gibi teknik buluşlar Avrupa'ya taşındı. Bunlar Avrupa medeniyetinin gelişmesini sağladı. • Ticaret sonucunda Avrupa'da hayat standartları yükseldi. Ticaretle uğraşan ve burjuva olarak adlandırılan toplum kesimi güçlendi. 3. Germiyanoğulları (1299 - 1429) Kütahya, Emet ve Tavşanlı yöresinde kuruldu. Topraklarının bir kısmı I. Murat zamanında çeyiz olarak, bir kısmı da miras olarak II. Murat zamanında Osmanlı topraklarına kaldı. 4. Karesioğulları (1304 - 1360) Balıkesir ve Çanakkale dolaylarında kuruldu. Orhan Bey zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. Bu beylikten devralınan donanma Osmanlılara büyük yarar sağladı. Osmanlılar Rumeli'ye geçişte bu donanmadan yararlandılar. 5. Hamitoğulları (1300 - 1423) Isparta ve Eğridir çevresinde (Göller yöresi) kuruldu. Beyliğin topraklarının bir bölümü I. Murat zamanında satın alındı. Geri kalan kısmı da II. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 6. Tekeoğulları (1321 - 1423) Merkezi Antalya olmak üzere kurulmuştur. Hamitoğulları Beyliği’nin bir kolu niteliğindedir. Zayıflayınca Osmanlı hakimiyetine girmiştir. 7. Menteşeoğulları (1261 - 1424) Muğla ve Fethiye yöresinde kuruldu. Denizcilikle uğraşan bu beylik II. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 8. Saruhanoğulları (1313-1410) Manisa ve çevresinde kuruldu. Denizcilikle uğraşan bu beylik I. Mehmet (Çelebi) zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 9. Candaroğulları (1292 - 1461) Kastamonu ve Sinop çevresinde kuruldu. Denizci olan bu beylik Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 10. Aydınoğulları (1308 - 1426) Aydın, Birgi ve İzmir dolaylarında kuruldu. Denizci olan bu beylik II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. 11. Dulkadiroğulları (1337 -1515) Elbistan ve Maraş dolaylarında kurulan bu beylik Yavuz Sultan Selim tarafından Turnadağ Savaşı'yla (1515) Osmanlı topraklarına katıldı. 12. Ramazanoğulları (1353 - 1608) Adana ve çevresinde kuruldu. I. Ahmet zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 13. Taceddinoğulları (1348 - 1428) Niksar ve çevresinde kuruldu. II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Anadolu Beylikleri Dönemi 1243 Kösedağ Savaşı yenilgisinden sonra Anadolu Selçuklu Devleti hızla yıkılmaya doğru gitti. Moğollar Anadolu'yu işgal ettiler. Anadolu'da karışıklıklar başladı. Devlet otoritesi kalmadı. Bunun üzerine uçlardaki Türkmen beyleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ettiler. Anadolu Türk birliği dağıldı. Birçok beylik kuruldu. Bu beylikler şunlardır; 1. Osmanoğulları (1299-1922) Osman Bey tarafından Söğüt ve Domaniç çevresinde kuruldu. Diğer beyliklere göre küçük olmasına rağmen idarecilerin kabiliyeti, coğrafi konumu sayesinde kısa zamanda güçlenerek Anadolu Türk birliğini sağladı ve bir dünya devleti haline geldi. 3 14. Sahipataoğulları (1275 -1342) Afyon çevresinde kuruldu. Germiyanoğulları tarafından yıkıldı. 15. Eşrefoğulları (1284-1410) Beyşehir ve çevresinde kuruldu. Ankara Savaşı'ndan sonra İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş tarafından yıkıldı. 16. Eratna Devleti (1335 - 1381) Sivas ve Kayseri dolaylarında kuruldu. Kadı Burhaneddin tarafından yıkılarak aynı bölgede Kadı Burhaneddin Devleti kuruldu. Bu devlet de Yıldırım Bayezit tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. 3. Türkmenler: Sınır boylarında bulunan uç beylerinin askerleridir. Ayrıca Emir-ül Sevahil denilen deniz komutanlarının denetiminde donanma gücü de oluşturulmuştur. • Beyliklerin askeri kuvvetleri genelde boy veya aşiretlerin kuvvetleriydi. C. SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT • Halk şehirli, köylü ve göçebe olmak üzere üçe ayrılırdı. Göçebeler hayvancılık, köylüler tarım, şehirlerde yaşayanlar ise ticaret ve zanaat ile uğraşırlardı. Şehirlerde yaşayan esnaf ve sanatkarlar bir araya gelerek dini ve ekonomik bir tarikat olan ahilik teşkilatını oluşturmuşlardır. Her meslek grubu bir loncaya sahipti. Loncalar, büyük bir mesleki dayanışma gösterirlerdi. UYARI: Yıldırım Bayezit tarafından Osmanlı topraklarına katılan Karamanoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Aydınoğulları ve Germiyanoğulları beylikleri Ankara Savaşı (1402)'ndan sonra yeniden kurulmuşlardır. D. TOPRAK • Anadolu Selçuklularında toprak devletin malı sayılırdı. Dörde ayrılırdı. 1. Has arazisi: Gelirleri hükümdar ve ailesine ait olan topraklardır. 2. İkta arazisi: Hükümdar ve ailesine, devlet adamlarına ve sipahilere maaş karşılığı verilen arazilerdir. 3. Vakıf arazisi: Çeşitli hayır, bilim ve sosyal kurumlar için ayrılan ve bağışlanan arazilerdi. 4. Mülk arazileri: Şahıslara ait olan arazilerdir. Toprak sahibi miras olarak bırakabilirdi. Beylikler Döneminin Özellikleri • Yıldırım Bayezit döneminde Osmanlı egemenliğine giren birçok beylik Ankara Savaşı'ndan (1402) sonra tekrar kurulmuştur. • Anadolu Türk beylikleri, Anadolu'nun Türkleşip İslamlaşmasında önemli rol oynadılar. Anadolu'nun Türk -İslam ülkesi haline gelmesini sağladılar. • Anadolu Türk beylikleri Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılması ve Moğolların Anadolu'da egemenliklerinin sona ermesi ile kuruldular. • İmar çalışmalarıyla Anadolu'yu bayındır hale getirdiler. E. TİCARET Anadolu Selçuklularında ticaret önemli bir geçim kaynağı idi. Ticareti geliştirmek için; • Tüccarların konaklamaları için han ve kervansaraylar yapmışlardır. • Yabancı tüccarlara gümrük vergisinde indirim yapmışlardır. • Eşkıya ve korsanların baskınlarından zarar gören tüccarların zararlarının karşılanması gibi tedbirler almışlardır. Hastaların tedavisi için darüşşifalar(hastaneler), yoksul ve kimsesizlerin ihtiyacını karşılamak için imarethaneler (aşevleri) açmışlardır. ANADOLU SELÇUKLULARI VE BEYLİKLER DÖNEMİNDE TÜRK DENİZCİLİĞİ • İlk Türk denizcisi Çaka Bey'dir. Çaka Bey İzmir çevresinde bir beylik kurarak donanma oluşturmuştur. Venedik, Ceneviz ve Bizans’la savaşmıştır. Çaka Bey, Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Kılıç Arslan tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. • Anadolu Selçukluları denizciliğe önem vermişlerdir. Sinop ve Alanya'da tersaneler kurmuşlardır. • Anadolu beylikleri zamanında denizcilik daha da gelişmiştir. Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Karesioğulları, Saruhanoğulları ve Candaroğulları beylikleri denizcilikle uğraşmışlardır. F. YAZI, DİL, EĞİTİM ve EDEBİYAT Anadolu Selçuklu Devleti'nde resmi dil ve edebiyat dili Farsça idi. Halk ve beylikler Türkçe konuşmuşlardır. Eğitimin temel kurumları medreselerdir. Anadolu'da ilk medrese Niksar'da Danişmentliler tarafından açılmıştır. Anadolu Selçukluları da medreseleri yaygınlaştırmışlardır. Bu dönemde yetişmiş, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacıbektaş-ı Veli ve Yunus Emre birçok eserler bırakmışlardır. ANADOLU SELÇUKLULARI ve BEYLİKLER DÖNEMİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET A. DEVLET YÖNETİMİ Anadolu Selçuklularında devletin başında Sultan adı verilen hükümdarlar bulunurdu. Şehzadelerin yetişmesine önem verilirdi. Şehzadelere Melik adı verilirdi. Meliklerin en iyi şekilde yetişmesi için Atabey adı verilen tecrübeli devlet adamları görevlendirilirdi. Devlet yönetiminde birinci derecede hükümdar sorumlu idi. Devlet işleri Divanda görüşülürdü. Divana hükümdar veya vezir başkanlık ederdi. Ülke yönetim bakımından eyaletlere ayrılırdı. Eyaletlere yönetici olarak melik (şehzade) veya vali atanırdı. Eyaletlerde askerlik işlerine subaşılar, adalet işlerine de kadılar bakardı. Sınırlarda yarı bağımsız uç beyleri vardı. • Anadolu beyliklerinde de devlet yönetimi Anadolu Selçuklularına benzerdi. G. BİLİM ve SANAT Anadolu Selçukluları ve beylikler bilimin gelişmesi için çaba göstermişlerdir. Birçok medrese açılmıştır. Bu medreselerde hem dinî bilimler (Kur'an, tefsir, hadis, kelam, fıkıh, siyer gibi) hem de müspet bilimler (matematik, tıp, felsefe, coğrafya, tarih, sosyoloji ve gök bilimleri) de okutuluyordu. Türkler Anadolu'ya yerleştikten sonra Anadolu'nun imarı için Anadolu'yu eserlerle donatmışlardır. Ticaret yolları üzerine hanlar ve kervansaraylar, şehirlere cami, medrese, kümbet, türbe, han, hamam, darüşşifa ve aşevleri gibi birçok eserler yapmışlardır. Anadolu Selçuklularından ve beylikler döneminden günümüze kalan bazı önemli tarihi eserler şunlardır; Konya'daki Alaaddin Cami, Sırçalı Medrese, Sultan Hanı, İnce Minare, Karatay Medresesi, Kayseri'deki Çifte Kümbet, Döner Kümbet, Ulu Cami ve Darüşşifa, Aksaray'da Sultan Hanı, Sivas'ta Gök Medrese, Erzurum'da Çifte Minare gibi. Ayrıca oymacılık, nakkaşlık, minyatür, hat, kakmacılık, halı ve kilim dokumacılığı, maden işçiliği de gelişmiştir. B. ORDU Anadolu Selçuklu Devleti'nde ordu üç bölümden oluşuyordu. 1. Hassa askerleri: Doğrudan hükümdara bağlı olup maaşlı askerlerdir. 2. İkta askerleri: Kendilerine maaş karşılığı toprak verilen devlet memurları ve komutanların yetiştirdiği askerlerdir. 4 OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞU OSMAN BEY DÖNEMİ (1281 - 1324) • Devlet güçleninceye kadar kendisinden daha güçlü Türkmen beyleri ile iyi geçinmiştir. • Bizans'tan İnegöl, Yarhisar, Karacahisar, Bilecik, Mudurnu ve Yenişehir'i aldı. Başkenti Bilecik'e taşıdı. • Bizans'a karşı Koyunhisar Savaşı'nı (1302) kazandı. • İlk Osmanlı parasını bastırdı. Bu durum ekonomik bağımsızlığın göstergesidir. • 1324 yılında Bursa'yı kuşattığı halde alamadı ve aynı yıl vefat etti. OSMANLI DEVLETİ'NİN GENEL ÖZELLİKLERİ Tek bir hanedanın hüküm sürdüğü en uzun ömürlü devlettir. Türk devletleri içinde en uzun süre yaşayan ve en geniş sınırlara ulaşanıdır. Türk devletleri içinde merkezi otoritesi en güçlü olanıdır. Bu özelliği ile Orta Asya Türk Devletleri ve Selçuklulardan ayrılır. Kültür ve uygarlık alanında en ileri olan Türk devletidir. Mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullanır. Ancak, I.Ahmet dönemine kadar veraset yasası belirgin değildir. Şeriat hukuku ile yönetildiğinden teokratik, mutlak egemenlik haklarını hükümdar kullandığından monarşik devlet yapısı görülür. Fetih temeline dayandığından askeri; etnik yapı çeşitli olduğundan çok uluslu bir imparatorluktur. Ancak sömürgeci olmamıştı. Bugün toprakları üzerinde otuzdan fazla devlet yaşamaktadır. Avrupa'ya İslâmiyet'i yaymıştır. KURULUŞ Osmanlı Devleti'ni kuranlar Oğuzların Kayı boyundandır. Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya gelen Kayılar Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından Ankara'nın batısında Karacadağ'a yerleştirilmişlerdir. Bu sırada Kayıların başında bulunan Ertuğrul Gazi Bizanslılardan Söğüt ve Domaniç'i alarak yurt edinmiştir. UYARI: Koyunhisar Savaşı, Osmanlı Devleti ile Bizans arasında yapılan ilk savaştır. ORHAN BEY DÖNEMİ (1324 - 1362) Orhan Bey Bursa'yı fethederek başkent yapmıştır. İlhanlılar'a ödenen vergi bu dönemde kesilmiştir. Böylelikle Osmanlı Beyliği tam bağımsız olmuştur (1336). İznik'e kadar Türklerin ilerlemesi Bizans Devleti'ni rahatsız etmiş ve Osmanlıya karşı büyük bir orduyla saldırıya geçmiştir. Orhan Bey 1329'da Bizans'la yaptığı Palekanon (Maltepe) Savaşı'nı kazanmış ve İznik'i almıştır (1330). Ayrıca bu dönemde İzmit fethedildi. Kocaeli Yarımadası tamamen ele geçirilmiştir. 1345'te Karesioğulları Osmanlı Devleti'ne katılmıştır. Böylece; 1- Osmanlı Devleti’ne katılan ilk beyliktir. 2- Karesi donanması Osmanlı donanmasının temelini oluşturmuştur. 3- Donanma sayesinde Rumeli’ye geçiş sağlanmıştır. Osmanlı Devleti Bizans'ı Bulgar işgaline karşı koruduğundan Bizans Devleti ödül olarak Çimpe Kalesi'ni Osmanlı Devleti'ne vermiştir. (1353). Çimpe Kalesinin alınmasıyla ilk kez Rumeli'ye geçilmiştir. Osmanlı Devleti’nin Kısa Sürede Büyümesinin Nedenleri: Osmanlı Devleti kurulduğu sırada Anadolu ve Balkanlarda kuvvetli bir devletin olmaması Osmanlıların ele geçirdikleri yerlerde adil ve hoşgörülü bir yönetim kurmaları, buralardaki halkın din, dil ve kültürlerine karışmamaları Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in, Ahi Şeyhi Edebâli'nin kızıyla evlenmesi. Bu akrabalık sayesinde Anadolu'da siyasi ve ekonomik açıdan önemli bir güce sahip olan Ahiler desteğinin sağlanması Anadolu'da siyasi birliğin olmayışı Anadolu'daki beyliklerle iyi geçinilmesi Bizans'ın zayıflaması Balkanlar'da siyasi kargaşaların devam etmesi Göç eden Türkmenlerin fethedilen yerlere yerleştirilmesi (iskan politikası) Merkezi otoritenin güçlü olması Gaza ve cihad düşüncesi Yöneticilerin kabiliyetleri Kuruldukları coğrafyanın sağladığı avantajlar Osmanlı Devleti'nin ilk zamanlarda beylikler arasındaki mücadeleye katılmaması Ertuğrul Gazi ölünce yerine oğlu Osman Bey geçti. Osman Bey 1299 yılında Osmanlı Devleti'nin temellerini attı. 5 Orhan Bey Dönemi'ndeki Teşkilatlanma Çalışmaları Şunlardır: Yaya ve müsellem adıyla ilk düzenli orduya kuruldu. Ele geçirilen yerlere kadı ve subaşılar atandı. İlk kez divan teşkilatı kuruldu. İlk kez vezir atandı. İznik'te ilk medrese açıldı. Karamürsel'de ilk kez tersane kuruldu. İlk kez Kazaskerlik ve Defterdarlık makamı kuruldu. İlk kez Vezir-i azam atandı. Ülkenin hanedanın ortak malı anlayışı, "Ülke hükümdar ve oğullarının ortak malıdır." şeklinde değiştirildi. Böylece merkezi otorite güçlendirildi. İskan Politikası Osmanlı Devleti, Rumeli'de fethettiği toprakların Türkleşmesine önem vermiştir. Bu iskan (yerleştirme) politikasının amaçları; Balkanlarda kalıcı olmak. Fethedilen yerlerin siyasal, sosyal ve askeri güvenliğini sağlamak. Türkmenlerin yerleşik hayata geçmelerini sağlamak. Fethedilen bölgelerdeki halka hoşgörü göstererek onların devlete bağlılığını artırmak. Orhan Bey’in bu faaliyetleri Osmanlı’nın beylikten devlet haline geçtiğini göstermektedir I. BAYEZİT (YILDIRIM) DÖNEMİ (1389-1402) İstanbul ilk kez karadan ve denizden kuşatıldı. Ancak başarı olunamadı. Bulgaristan ortadan kaldırıldı. Selanik alındı. Bizans'ın Haçlılardan yardım istemesi üzerine İstanbul kuşatması kaldırıldı ve Niğbolu Savaşı yapıldı, savaş kazanıldı (1396). I. MURAT DÖNEMİ (1362-1389) Rumeli'de Malkara, Keşan, İpsala, Dedeağaç, Dimetoka alındı. Bizans ve Bulgarlar'a karşı yapılan Sazlıdere Savaşı kazanıldı ve Edirne fethedildi (1363). Edirne'nin ardından Gümülcine ve Filibe fethedildi. Papa, Türkleri Balkanlar'dan atmak için Haçlı ordusu kurdurdu. Böylece; Bulgaristan tamamen Osmanlı hakimiyetine alındı. Osmanlı sınırları Tuna Nehri'ne kadar ulaştı. Anadolu Türk Birliği'ni kurma çalışmaları hızlandı. Halife tarafından Yıldırım'a "Sultan-ı İklim-i Rum" unvanı verildi. Bu arada İstanbul Yıldırım Bayezit tarafından ikinci kez kuşatıldı. Kuşatma için Anadolu Hisarı (Güzelcehisar) inşa edildi. Bizans anlaşmak istedi ve anlaşma yapıldı. Buna göre, İstanbul'da bir Türk mahallesi kurulması. Sirkeci'de bir cami yapılması ve İstanbul'daki Türkler için bir kadı atanması kabul edildi. Daha sonra Timur tehlikesi yüzünden kuşatma tekrar kaldırıldı. Sırp Sındığı Savaşı (1364) Sırp, Macar, Bulgar, Boşnak ve Eflak kuvvetleri Sırp Sındığı Savaşı'nda mağlup edildi. Sırp Sındığı Savaşı, Osmanlı Devleti'nin Haçlılarla yaptığı ilk savaştır. Edirne başkent yapıldı (1369). Çirmen Savaşı (1371) Sırplarla yapıldı ve Sırplar Çirmen Savaşı'nı kaybetti. Böylece Balkanların bir kısmı Osmanlı'ya geçti. Sırplar Osmanlı egemenliğini kabul etti. Ayrıca bu dönemde; Germiyanoğulları’ndan çeyiz olarak Kütahya ve Simav dolayları alındı. Hamitoğulları’ndan para karşılığında Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Isparta ve Seydişehir dolayları satın alındı. Karamanoğulları ile mücadele ilk kez bu dönemde başladı. I. Kosova Savaşı (1389) Balkanlar'daki Osmanlı ilerlemesine karşı yeni bir Haçlı ittifakı oluştu. Sırp, Boşnak, Eflak, Arnavut, Leh, Çek ve Macarlardan oluşan Haçlı ordusunu Osmanlı Devleti I. Kosova Savaşı'nda mağlup etti. I. Kosova Savaşının Önemi ise; Osmanlı Devleti ilk kez bu savaşta top kullandı. Osmanlı sınırları genişledi. Haçlı ordusu ile yapılan ilk büyük meydan savaşı kazanıldı. I. Murat savaş sonrası bir Sırp tarafından şehit edildi. Türklerin İslam dünyasındaki saygınlığı arttı. I. Murat Dönemindeki Diğer Çalışmalar Şunlardır: İlk kez Acemioğlanlar Ocağı, Yeniçeri Ocağı, Topçu Ocağı kuruldu. İlk kez Pençik Sistemi uygulandı. Rumeli Beylerbeyliği kuruldu. İlk kez Tımar Sistemi uygulandı ve Tımarlı Sipahiler oluşturuldu. Ankara Savaşı (1402) Osmanlılar Yıldırım Bayezit döneminde Anadolu'da Türk birliğini büyük ölçüde sağlayarak Doğu Anadolu'ya ulaştılar. Bu durumun sonucunda Osmanlılar doğu dünyasının güçlü devleti olan İran, Irak ve Azerbaycan'ı topraklarına katmış bulunan Timur İmparatorluğu ile komşu oldular. Bu durum iki devlet arasında savaşı kaçınılmaz hale getirdi. İki ordu Ankara yakınlarında savaştı ve savaşı Osmanlı ordusu kaybetti. 6 Ankara Savaşının Sonuçları Ankara yakınlarında yapılan savaşta Yıldırım, Timur'a esir düştü ve bir süre sonra öldü. Timur, Yıldırım'ın oğlu Mustafa Çelebi'yi esir alarak Semerkand'a götürdü. Anadolu, Timur'un hakimiyetine girdi. İstanbul'un alınması gecikti. Türklerin Avrupa'daki ilerleyişi durdu. Anadolu'da siyasi birlik bozuldu, beylikler tekrar kuruldu. (Kadı Burhaneddin ve Karesi Beyliği hariç) Taht kavgaları başladı. Akkoyunlular Osmanlı'lara rakip oldu. Anadolu'da Fetret Devri başladı. Tahtı oğlu II. Mehmet’e bırakan II. Murat Haçlı birliği kurulunca tekrar tahta geçti. 1444 Varna Savaşı’nda haçlıları yendi. Bu zafer ile Balkanlardaki Osmanlı hakimiyeti daha da sağlamlaştı. 1448 yılında Haçlılarla yapılan II. Kosova Savaşı'nı kazandı. Böylece; Türk hakimiyeti Balkanlarda kesinleşti. Haçlılar, Türkler için tehlike olmaktan çıktı. Türkler, Avrupa karşısında savunmadan taarruza; Avrupalılar ise taarruzdan savunmaya geçti. Avrupalılar'ın, Türkleri Balkanlar'dan atma ümidi sona erdi. Osmanlı Devleti'nin İslam dünyasındaki saygınlığı arttı. FETRET DEVRİ (1402 - 1413) Yıldırım Bayezit'in 4 oğlu (Süleyman, Mehmet, Musa, İsa) arasında Ankara Savaşı'ndan sonra taht mücadeleleri başladı. 1402'den 1413'e kadar devam eden kardeşler mücadelesini Mehmet Çelebi kazandı. ÇELEBİ MEHMET (1413 - 1421) Kardeşler arasındaki taht mücadelesine son veren Çelebi Mehmet, devleti yıkılmaktan kurtarmıştır. Bu nedenle devletin ikinci kurucusu sayılır. İlk Osmanlı deniz savaşını Venediklilerle yaptı ve savaşı kaybetti. Eflak Beyliği'ne son verdi. Bosna, Osmanlı egemenliğine girdi. Semerkant'tan dönen Mustafa Çelebi'nin (Düzmece Mustafa) çıkardığı isyan ve Şeyh Bedrettin ayaklanması bastırıldı. UYARI: Şeyh Bedrettin isyanı, devlet - halk ilişkisini zedeleyen, devletin gücünü sarsan Anadolu Selçuklu Devleti zamanında çıkan Baba İshak İsyanı ile benzerlik gösterir. OSMANLI DEVLETİ KÜLTÜR ve MEDENİYETİ DEVLET YÖNETİMİ Osmanlı Devleti'nde devlet yönetimi ikiye ayrılır. Merkezi Yönetim ve Taşra Yönetimi. A. MERKEZİ YÖNETİM Osmanlı Devleti merkeziyetçi ve mutlak otoriteye dayalı bir yönetim anlayışı ile yönetiliyordu. Devletin başında Osmanlı hanedanından gelen Padişah bulunuyordu. Egemenlik Allah adına padişaha aitti. Bu nedenle bütün yetkiler padişahta toplanmıştır. Padişahlar, Bey, Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve Sultan gibi unvanlar kullanmışlardır. Padişahlar, hükümdarlık alameti olarak kendi adlarına hutbe okutup, para bastırmışlardır. Padişah adayı şehzadeler, yetişmeleri için sancaklara gönderilirlerdi. Buna "Sancağa Çıkma" denilirdi. Devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için gittikleri sancaklarda yanlarına "Lala" adı verilen tecrübeli devlet adamları verilirdi. I. Ahmet 1603 yılında bu uygulamayı kaldırarak "Kafes Usulü"nü getirdi. Bu tarihten itibaren şehzadeler sarayda yetiştirilmeye başlanıldı. I. Ahmet devrine kadar Osmanlı Devleti'nde padişah öldüğü zaman yerine kimin geçeceği belirlenmemişti. Her şehzadenin padişah olma hakkı bulunduğundan bu durum şehzadeler arasında taht kavgalarının çıkmasına neden olmuştur. I. Ahmet 1603'te Ekber ve Erşed (büyük ve akıllı) olanın tahta geçmesi kuralını getirdi. Böylece taht kavgaları ve kardeş katliamı önlendi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi (1517) ile Osmanlı padişahları aynı zamanda halife oldular. Padişahın yetkileri ilk kez ayanlar karşısında Sened-i İttifak ile kısıtlandı. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti’nde hukuk devleti anlayışı yerleşmeye başladı. 1876 Kanun-u Esasi ile padişahın yetkileri ilk kez anayasa ile sınırlandı. II. MURAT (1421 -1451) Bizans’a sığınmış olan Mustafa Çelebi II. Murat’a karşı isyan etti. Ancak başarılı olamadı ve yakalanarak idam edildi. II. Murat’ın kardeşi Küçük Mustafa Çelebi de isyan etti. O da yakalanarak idam edildi. Anadolu üzerine sefer yapıldı ve Candaroğulları, Hamitoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları Osmanlıya bağlandı. İstanbul'u kuşatan ikinci Osmanlı padişahıdır. Avrupalıların haçlı ordusunu oluşturmasını engellemek amacıyla Macaristan ile 1444 Edirne Segedin Antlaşması imzalandı. Buna göre: 1- Bulgaristan Osmanlı toprağı olacak. 2- Sırbistan bağımsız olacak ancak Osmanlıya vergi verecek. 7 DİVAN-I HÜMAYUN Divan, devlet işlerinin görüşülerek karara bağlandığı en yüksek kuruldu. Divan teşkilatı Orhan Bey zamanında kurulmuştur. II. Mahmut yaptığı ıslahatlar sırasında Divanı kaldırarak yerine Bakanlar Kurulu'nu kurmuştur. Divan, padişah için danışma meclisi niteliğindedir. Divanın iki özelliği vardır, hem yönetim kurumudur hem de en yüksek mahkemedir. vergi alınmaktadır. Dirlik Sistemi uygulanmamaktadır. Bu eyaletlerin vergi gelirleri açık artırma yoluyla Mültezim adı verilen şahıslar tarafından toplanırdı (iltizam usulü). 3. İmtiyazlı Eyaletler (Bağlı Beylikler) İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı Eflak, Boğdan, Kırım ve Erdel gibi eyaletlerdir. Bu eyaletler Osmanlı Devleti'ne vergi öderler, gerektiğinde orduya asker gönderirlerdi. ORDU VE DONANMA Osmanlı ordusu kara ve deniz kuvvetleri olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kara ordusu; Kapıkulu askerleri, Eyalet askerleri ve yardımcı kuvvetler olmak üzere üçe ayrılırdı, Divan üyeleri ve görevleri şunlardır; 1. Padişah: Padişahlar Fatih'e kadar (1475) divanın başkanı idiler. Fatih'ten sonra padişahlar divan toplantılarına katılmadılar. 2. Vezir-i Azam (sadrazam): Padişahın mutlak vekili olup günümüzdeki Başbakan' in konumundadır. Padişah mührünü taşır, padişah adına tayin ve terfiler yapar ve devlet işlerini yürütürdü. Sadrazamlar padişah yerine sefere çıktıkları zaman "Serdar-ı Ekrem"(Büyük Asker) unvanı alırlardı. 3. Vezirler: Günümüzde Devlet Bakanları konumunda olan vezirler daha çok askeri ve siyasi işlerden sorumlu idiler. Tecrübeli birer devlet adamı olup vezir-i azamın yardımcısı idiler. Osmanlı Devleti büyüdükçe sayıları artmıştır. 4. Kazaskerler: Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak üzere sayıları ikidir. Adalet, eğitim, kültür ve diyanet işlerine bakarlardı. Divandaki büyük davalara bakan kazaskerler ayrıca kadı ve müderrislerin (profesör) tayin ve terfilerine bakarlardı. Günümüzdeki hem Milli Eğitim hem Adalet Bakanı konumundaydılar. 5. Defterdarlar: Günümüzdeki Maliye Bakanı'nın konumunda olan defterdarlar, devletin bütün mali işlerinden sorumludur. Anadolu ve Rumeli defterdarları olmak üzere sayıları ikidir. 6. Nişancı: Protokol, yazı ve tapu işlerinde sorumlu idi. Padişah adına yazılan ferman, berat ve diğer belgelere padişahın tuğrasını (imzasını) çekerdi. Osmanlı kanunlarını çok iyi bilen nişancılar gerektiği zaman Divana bilgi verirlerdi. Bu görevlilerden başka 16. yüzyıldan itibaren divan üyeleri arasında din işlerinden sorumlu Müftü (Şeyhülislam), donanmadan sorumlu Kaptan-ı Derya ve dış işlerinden sorumlu Reis'ül Küttap da katılmıştır. A. Kapıkulu (Merkez Ordusu) Askerleri Padişah I.Murat zamanında oluşturuldu. O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri hükümdara ayrılırdı. Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı. Bir bölümü de saray hizmetlileri arasına alınırdı. I. Murat zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı arttı. Bunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendi. Bu sisteme "Pencik Usulü" denildi. Böylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu. Devşirme Usulü: Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla devşirme usulü oluşturuldu. Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan Hıristiyan ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini, Türkçe’yi ve Türk gelenek ve göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi. Tek çocuklu ailelerin çocukları alınmazdı. Daha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına gönderilirlerdi. 1. Kapıkulu Piyadeleri a) Acemi Ocağı: Devşirilen çocukların getirildiği ilk ocaktır. Burada ilk askeri eğitim verilirdi. Acemi Ocağında eğitimlerini tamamlayan devşirmelerin bir kısmı enderuna gönderilirken bir kısmı da diğer Kapıkulu Ocaklarına gönderilirlerdi. b) Yeniçeri Ocağı: I. Murat zamanında kurulmuştur. Osmanlı ordusunun yaya (Piyade) askerleridir. Komutanlarına Yeniçeri Ağası denilirdi. Yeniçeriler savaş zamanında padişahın yanında yer alırlardı. Barış zamanında ise Divanın koruyuculuğunu ve İstanbul'un güvenliğini sağlarlardı. c) Cebeci Ocağı: Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir eden ve saklayan ocaktı. d) Topçu Ocağı: Orduya ait topların yapımı, bakımı ve savaşlarda kullanılması ile görevli ocaktı. Osmanlılar topu ilk defa I.Kosova Savaşında kullandılar. e) Top Arabacılar Ocağı: Topların sefer sırasında taşınmasıyla görevli idi. f) Lağımcı Ocağı: Kale kuşatmalarında tünel kazarak surların altına patlayıcılar koyan ve patlatan ocaktır. g) Humbaracı Ocağı: Dinamit, bomba, havan topu yapan ve kullanan ocaktır. h) Tulumbacı Ocağı: Lale Devri'nde açılan itfaiye ocağıdır. ı) Doğancı ve Turnacı Ocağı: Haberleşme ve avlanmada kullanılan kuşları eğitmekle görevli ocaktır. i) Saka Ocağı: Ordunun su ihtiyacını karşılayan ocaktır. B. TAŞRA YÖNETİMİ Osmanlı Devleti'nde, fetihlerle toprakların genişlemesi üzerine ülke yönetimini kolaylaştırmak için ülke eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere ayrılmıştır. Eyaletler Eyaletler idari bakımdan kendi içinde üçe ayrılıyordu. 1 Merkeze Bağlı Eyaletler Merkeze bağlı eyaletler Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Merkeze bağlı eyaletleri Beylerbeyi yönetiyordu. Bu eyaletlerin halkı daha çok Müslüman Türklerden oluşuyordu. 2. Özel Yönetimi Olan Eyaletler Trablusgarp, Cezayir, Tunus, Mısır, Basra, Bağdat, Habeş, Yemen gibi eyaletlerdir. Bu eyaletlerden yıllık belirli bir 8 2. Kapıkulu Süvarileri Saray etrafında bulunan atlı askerlerdir. Savaşta hükümdarın sağında ve solunda yer alarak padişahı, ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı. Altı Bölük halkı da denirdi. Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler. Osmanlı Toplumunun Dini Yapısı Osmanlı Devletinde yönetime katılmayan, geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete vergi veren halka Reaya deniliyordu. Reaya çeşitli din, dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu. Osmanlı Devletinde Millet kavramı günümüzdeki anlamından farklıydı. Aynı din ve mezhepten gelen topluluklar bir "millet" sayılıyordu. Buna göre Müslümanlardan başka 3 temel millet daha vardı: Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı. Yerleşim Durumuna Göre Osmanlı Toplumu a) Şehirde Yaşayanlar: Osmanlı Devletinde şehirlerde yaşayan halkı mesleklerine göre 4 grupta inceleyebiliriz: 1. Askeriler (Ümera) 2. Tacirler(Tüccar) 3. Esnaf ve zanaatkarlar 4. Diğer gruplar B. Eyalet Askerleri 1. Tımarlı Sipahiler: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı askerlerdi. Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak, ordu merkezini yanlardan gelecek saldırılara karşı korurlardı. Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en önemli ve en büyük askeri gücüydü. Ahilik Teşkilatı: Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan teşkilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve Osmanlı devletini kuruluşunda etkili olan ahilik teşkilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik taşıyordu. Ahilikte her mesleğin bir piri ve pir çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı. Lonca Teşkilatı: Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu. Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi. Loncaların başlıca görevleri şunlardı: 1. Üye sayısını, üretilen malların kalitesini, fiyatını belirlemek. 2. Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek 3. Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek 4. Üyelerine kredi vermek. 2. Akıncılar: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi. Başlıca görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı. 3. Azaplar: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından karşılanan gönüllü kuvvetlerdi. 4. Deliler: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır. 5. Gönüllüler: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler. 6. Beşliler: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin korunmasında görevlendirilirdi. 7. Yaya Ve Müsellemler: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı. Diğer Gruplar: Osmanlı şehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan başka meslek ve toplum grupları da vardı. Bunların başlıcalar; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke temsilcileri, köyden kente göç etmiş işsizler, seyyar satıcılardır C. Yardımcı Kuvvetler Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin (Kırım, Eflak, Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım ederlerdi. Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi. Donanma • Orhan Bey döneminde ele geçirilen Karesioğulları Beyliği'ne ait donanma Osmanlı donanmasının temelini oluşturur. • Kuruluş Dönemi'nde istenen güce ulaşamayan Osmanlı donanması, Fatih zamanında Venedik ve Cenevizlilerle mücadele edecek bir güce ulaşmıştır. Yükselme Dönemi'nde Karadeniz ve Akdeniz Osmanlı hakimiyetine alınmıştır. • Kanuni'den sonra donanmaya verilen önem azaldığı için Osmanlı donanması giderek gücünü yitirdi. Buna rağmen Sultan Abdülaziz'in gayretleri ile (1861-1876) Osmanlı donanması dünyanın üçüncü büyük donanması haline gelmiştir. • Donanma başkomutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa denilirdi. Donanma komutanına Reis, deniz askerlerine de Levent adı verilirdi. b) Köylerde Yaşayanlar: Köylerde yaşayanları şöyle gruplayabiliriz: 1. Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50.150 dönüm arasında ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak "Öşür" veya "haraç" vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ’Nİ verirlerdi. Üç yıl toprağını ekmeyen veya terk eden çiftçinin toprağı başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ adıyla bir vergi alınırdı. 2. Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı. 3. Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi. Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları muaflar içinde yer alıyordu. OSMANLI TOPLUM YAPISI Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü. Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir çokulus (Yunan, Bulgar, Sırp, Arnavut, Macar, Hırvat, Sloven, Romen, Arap, Macar...) Osmanlı yönetimine girdi. Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü. NOT: Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış gelişme Fransız ihtilalidir. c) Göçebeler (Konargöçerler): Türk oymaklarının başındakilere BEY, Arap aşiretlerinin başındakilere ŞEYH adı veriliyordu. Bunların devletle ilgili işlerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan konargöçerler, devlete hayvan veya sürü başına AĞIL RESMÎ denilen bir vergi öderlerdi. 9 OSMANLI HUKUK SİSTEMİ Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu: 1. Şer'i Hukuk: Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas oluşturuyordu. Şer'i hukuk sadece Müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda Müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı. 2. Örfi Hukuk: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kurallarla, şer'i hukukun esaslarına aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları Kanunname adıyla bir araya getirilmiştir. Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnamesidir. (KANUNNAME-İ ALİ OSMAN) 5. Dirlik Arazi: Geliri devlet memurlarına ve askerlere maaş ve görev karşılığı olarak verilen topraklardır. Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı: Devletin mülkiyetinde olan arazilerdir. Osmanlının toprağının büyük kesimi bu arazilerden oluşur. Kullanılması için halka dağıtılırdı. Vergisine verileceği yere göre ve vergi miktarına göre de isimlendirilirdi. Bunlar 1) Has: Yıllık geliri 100 bin akçeden fazla olan yerlerdir. Padişaha şehzadelere vezirlere divan üyelerine beylerbeylerine sancak beylerine verilirdi. Bu kişiler topladıkları bu vergiye karşı cebelü – tımarlı sipahi beslemek zoruna idiler. 2) Zeamet: Yıllık geliri 20 bin ile 100 bin akçe arası olan yerlerdir. Orta dereceli devlet verilirdi. Bunlarda cebelü beslerlerdi. 3)Tımar: Yıllık geliri 3bin ile 20 bin akçe arası olan yerlerdir. Bunlarda cebelü beslerdi. Üç bölüme ayrılırdı. Eşkinci tımarı: Savaşta yararlılık gösterenlere verilirdi. Mustahfaz tımarı: Cami görevlilerine verilirdi. Hizmet tımarı: Saray görevlilerine verilirdi. Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi. Eyalet, sancak ve kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu. Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst mahkeme olarak Divan-ı Hümayuna başvurabilirlerdi. Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı adına hüküm verenlere NAİB denirdi. Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere kaydedilirdi. Osmanlı Devleti’nde toprak ve ordu sisteminin temelini Tımar Sistemi oluştururdu. Bu sistemde devlet “Tımarlı Sipahi’ye belli bir toprak parçası verirdi. Tımarlı Sipahi, emrindeki askerlerle bu toprağı ekip biçer, elde edilen gelir, askerlerin ihtiyaçları ve eğitimi için harcanırdı. Çok disiplinli bir asker topluluğu olan Tımarlı Askerler, savaş zamanında savaşlara katılırlardı. Tımar Sisteminin Faydaları Vergiler düzenli olarak toplanır. Bölgenin güvenliği sağlanır. Devlete yük olmadan asker yetiştirilir, askerlik masrafları azalır. Toprak sürekli ekip-biçildiği için üretimin devamlılığı sağlanmış olur. Ülke bayındır (imar) hale getirilir. OSMANLI TOPRAK YÖNETİMİ OSMANLI DEVLETİNDE FETİH HAREKETLERİ FATİH VE FETİHLER A.MÜLK ARAZİ Bu arazinin mülkiyeti tamamen halka aitti. İki şekilde isimlendirilirdi. Öşüriye: Fethedilmeden öncede Müslüman′ın elinde olan arazidir. Böyle topraklardan öşür vergisi alınırdı. Hareciye: Gayrimüslimlerin elinde olan arazidir. Fetihten sonrada sahibine bırakılırdı. Böyle topraklardan haraç vergisi alınırdı. B.VAKIF ARAZİ Geliri sosyal hizmetlere ayrılan arazilerdir. Satılamaz ve başka gayeler için kullanılamazdı. Vakıf topraklarının gelirlerinden vergi alınmazdı. C.MİRİ ARAZİ Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Devlet bu toprakları işletmesi için üzerinde yaşayan kişilere verirdi. Toprağı iyi ekip biçmeyen veya üç yıl üst üste boş bırakanlardan toprakları geri alınır, başkasına verilirdi. Amaç; tarımda üretimin devamlılığını sağlamaktır. Miri arazinin bölümleri: 1. Paşmaklık: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerin bırakılan topraklardı. 2. Malikâne: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığı mülk olarak verilen topraklardı. 3. Ocaklık: Kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan sınır boylarındaki araziye denirdi. 4. Yurtluk: Sınırları koruma karşılığında sınır boylarında ayrılan araziye denirdi. 5. Mukataa: Geliri doğrudan doğruya hazineye kalan araziye denirdi. Bu topraklardan elde edilecek gelir peşin olarak mültezim denilen varlıklı kişilere satılır ve mültezimlerden alınan paralar doğrudan hazineye aktarılırdı. Bu sisteme “İltizam Sistemi” denirdi. İstanbul’un Fethi (29 Mayıs 1453) İstanbul’un Fethinin Nedenleri 1- Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli’deki toprakları arasında kopukluk olması. (Siyasi) 2- Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda ilerlemesi sırasında Bizans’ın arkada tehlike oluşturması. Osmanlı topraklarına saldırması. (Askeri) 3- Bizans’ın şehzadeleri kışkırtarak Osmanlı devletinde iç karışıklıklara neden olması. (Siyasi) 4- Bizans’ın diğer Anadolu beyliklerini Osmanh devletine karşı kışkırtması. (Siyasi) 5- Bizans’ın Avrupa devletlerini Osmanlı devletine karşı kışkırtması. (Siyasi) 6- İstanbul’un kara ve deniz ticareti açısından önemli bir konumda olması. (Ekonomik) 7- Hz Muhammed’in İstanbul’u fethedecek olan komutanı kutlamış olması. (Dini) 10 İstanbul’un Fethi İçin Yapılan Hazırlıklar Osmanlı Devleti: 1- Boğazın Avrupa yakasına ( Boğazdan İstanbul’a gelebilecek yardımları engellemek için) Boğazkesen Hisarı yapıldı. 2- Surları yıkmak için büyük toplar döküldü. 3- Balkanlardan Bizans’a gelecek yardımları engellemek için Balkanlara bir ordu gönderildi. 4- İstanbul’a denizden gelebilecek yardımları engellemek için bir donanma hazırlandı. SINIRLAR GENİŞLİYOR Osmanlı Devleti İstanbul'un fethinden sonra sınırlarını her yönde genişletmeyi sürdürmüştür. Fatih döneminde; Sırbistan, Mora, Eflak ve Boğdan, Bosna - Hersek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Venediklilerle yapılan savaşlar kazanılmış ve Arnavutluk fethedilmiştir. Akkoyunlularla yapılan Otlukbeli Savaşı kazanılmıştır (1473). Böylece Osmanlı Devleti'ni tehdit eden bir güç etkisiz hale getirilmiştir. 1475 yılında Kırım Osmanlı Devleti’nde Bağlanmıştır. Böylece Karadeniz bir Türk gölü olmuştur. II. Bayezit döneminde Venediklilerden Adriyatik kıyılarındaki Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı kaleleri alınmış, Mora'nın fethi tamamlanmıştır. Bizans *Haliçin ağzı zincirlerle kapatıldı *Surlar onarıldı *Papa ve diğer Avrupa devletlerinden yardım istendi. Not: Fatih Sultan Mehmet, 6 Nisan 1453’te kuşattığı İstanbul’u 29 Mayıs 1453’te aldı Yavuz döneminde Trabzon'da sancakbeyi olan Yavuz Sultan Selim, Safeviler'in Anadolu'daki faaliyetleri karşısında babası II. Bayezid'in mücadelesini yetersiz bulmaktaydı. Yavuz, babasına karşı ayaklandı. Yeniçerilerin desteği ile padişah oldu. OSMANLI - İRAN İLİŞKİLERİ II. Bayezid döneminde Osmanlı - İran ilişkileri, Safevilerin Anadolu'daki Şii faaliyetleri yüzünden bozulmuştu. Yavuz Sultan Selim, tehlikenin İran'dan geleceğine inandığı için İran üzerine yürüdü. Şah İsmail ile 1514'te yapılan Çaldıran Savaşı'nı Yavuz Sultan Selim kazandı. Bunun sonucunda; a) Doğu Anadolu, Tebriz ve Güneydoğu Anadolu Osmanlı hakimiyetine geçti. b)Yavuz, İran seferinden dönerken Turnadağı Savaşı ile Dulkadiroğulları Beyliği’ni ortadan kaldırdı. NOT: Böylece Anadolu Türk birliği kesin olarak sağlandı. İstanbul’un Fethinin Sonuçları: Türk Tarihi Açısından: 1-Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli’deki topraklan arasında bütünlük sağlandı. (Siyasi) 2-Karadeniz ticaret yolu Osmanlı kontrolüne geçti. (Ekonomik) 3-II. Mehmet “Fatih” unvanı aldı. 4-İstanbul Osmanlı Devletinin yeni başkenti oldu. (Siyasi) 5- Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda ilerleyişi kolaylaştı. (Askeri) 6- Devlet’ten İmparatorluğa geçildi. (Siyasi) 7- Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki itibarı arttı. (Dini) OSMANLI - MEMLÜK İLİŞKİLERİ Mısır Seferi'nin Nedenleri • Türk - İslam dünyasının siyasi lideri olma mücadelesi • Fatih'ten beri süregelen Hicaz su yollan meselesi • Osmanlı ilerleyişini durdurmak için Memlükler'le Şah İsmail arasında ittifak yapılması • Yavuz Sultan Selim'in Baharat Yolu'nu ele geçirerek devleti ekonomik yönden güçlendirmek istemesi • Bu nedenlerle sefere çıkan Yavuz Sultan Selim, Memlûk Ordusu ile Mercidabık Savaşı'nı (1516) yaptı. Savaşı Osmanlı Devleti kazandı. Bu savaşla; • Suriye, Filistin ve Lübnan Osmanlı topraklarına katıldı. • Bir yıl sonra Yavuz sultan selim orduları ile Sina Çölü'nü geçerek Mısır'a girdi. Memlûk ordusu ile yapılan Ridaniye Savaşı'nı (1517) kazandı. Kahire'ye girerek Memlûk Devleti'ne son verdi. Dünya Tarihi Açısından 1-Bizans Devleti (Doğu Roma İmp.) tarihe karıştı. (Siyasi) 2-Ortaçağ kapandı Yeniçağ başladı.(Kültürel) 3-Surların top gülleleri ile yıkılabileceği anlaşıldı. Avrupa’da derebeylerine ait şatolar yıkıldı. Feodalite zayıfladı, merkezi krallıklar güçlendi. (Siyasi) 4-Doğu ticaret yolları (İpek ve Baharat Yolu) Türklerin eline geçince Avrupalılar yeni ticaret yolları aramaya başladılar. Böylece Coğrafi Keşifler başlamış oldu. (Ekonomik) 5- Fetih’ten sonra İtalya’ya kaçan Bizanslı bilginler ve sanatçılar, Rönesans’ın başlamasında etkili oldu. (Kültürel) Fatih Sultan Mehmet’in Anadolu’da Yaptığı Fetihler 1- Amasra Cenevizlilerden alındı. (1459) 2- Sinop İsfendiyar oğullarından alındı. (1460) 3- Karadeniz’de önemli bir liman olan Trabzon alındı. (1461) Böylece Trabzon Rum İmparatorluğuna son verildi. 4- Akkoyunlu Devleti ile 1473 yılında Otlukbeli Savaşı yapılarak son verildi. Doğu Anadolu’nun güvenliği sağlandı. Mısır Seferi'nin Sonuçları • Memlûk Devleti sona erdi. Böylece Türk - İslam dünyasının liderliği Osmanlılara geçti. • Suriye, Filistin, Mısır, Hicaz Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı sınırları Kuzey Afrika'ya kadar ulaştı. • Halifelik kurumu Osmanlılara geçti. • Hicaz Emirliği Osmanlılara bağlandı. • Baharat Yolu'nun denetimi Osmanlılara geçti. • Venedikliler Kıbrıs için Memluklulara ödedikleri vergiyi Osmanlı Devleti'ne ödemeye başladılar. UYARI: Bu sırada Portekizlilerin Ümit Burnunu keşfederek Hindistan yolunu bulmaları üzerine Osmanlı Devleti Baharat Yolu'ndan istediği sonucu elde edemedi Fatih Sultan Mehmet Dönemindeki Diğer Gelişmeler: 1-İlk Altın Osmanlı parası Fatih zamanında basılmıştır. Bu olay bize Osmanlı ekonomisinin çok güçlü olduğunu gösterir. 2- Divan teşkilatına Sadrazam (Vezir-i Azam başkanlık etmeye başladı. 3- İstanbul’da Sahn-ı Seman Medresesi açıldı. 4- Topkapı Sarayı yapıldı. 5- Cülus bahşişi geleneğini başlattı. 6- Saraydaki Enderun Mektebi yapıldı. 11 DENİZLERDE MÜCADELE Denizcilik alanında ilk adımı atan Çaka Beydir. Osmanlı Beyliği bir süre sonra ele geçirdiği beyliklerin gemi ve denizcilerini kullanarak denizlere açıldı. Dönemlere göre Osmanlı Denizciliğinin Gelişimi Orhan Gazi(1326-1362): Bu dönemde Osmanlı Devleti denizci bir beylik olan Karesioğullarını topraklarına katarak bu beyliğin donanmasından faydalanıldı. Yıldırım Bayezid(1389-1402): Bu dönemde Gelibolu, Osmanlı donanmasının üssü oldu. Burası tersane olarak kullanıldı. Fatih Sultan Mehmet(1451-1481): 1- Ege adalarının alınması(Taşoz, İmroz, Limni, Bozcaada, Gökçeada, Semadirek, Midilli, Eğriboz) (1456-1470) Bu fetihler sonunda Ege kıyıları ve boğazların güvenliği sağlandı. 2- Kırım alındı. (1475) Böylece Karadeniz bir Türk Gölü haline geldi. 3- İtalya’daki Otranto şehri ele geçirildi. (1480) Ancak kısa bir süre sonra kaybedildi. 4- 1479 yılında Adriyatik Denizindeki Zanta, Ayamavra ve Kefalonya adaları alındı. 5- Venediklilerle savaşıldı. (1463-1479). Bu savaşlar sonunda yapılan anlaşmayla Venediklilere Karadeniz ve Ege Denizinde ticaret yapma hakkı verildi.Bundaki amaç Karadeniz ticaretini yeniden canlandırmaktır. Kanuni döneminde Batıda Macaristan'dan Belgrat alınmıştır. Belgrat Balkanlardan Orta Avrupa'ya geçen yol üzerinde çok önemli bir konuma sahipti. Bu nedenle Osmanlıların Orta Avrupa'ya yapacağı seferler için önemli bir askeri üs haline getirilmiştir. Macarlarla yapılan Mohaç Meydan Savaşı (1526) büyük bir zaferle sonuçlanmıştır. Bu zafer sonucunda Macaristan Osmanlı egemenliğine alınmıştır. Mohaç zaferi aynı zamanda Fransa kralı Fransuva'nın da Şarlken'in baskısından kurtulmasını sağlamıştır. Bu gelişmeler uzun zaman devam edecek olan Osmanlı - Fransız dostluğunun da başlamasına ortam hazırlamıştır. Osmanlı Devleti Fransa'ya çeşitli ayrıcalıklar (kapitülasyonlar) vererek Avrupalı devletlerin kendisine karşı bir güç birliği oluşturmasını engellemiştir. Kanuni döneminde Osmanlı Devleti, Avusturya ve Almanya'ya da üstünlük sağlamış Osmanlı sınırları Viyana'ya kadar ulaşmıştır. Ancak 1529'da Viyana kuşatıldıysa da alınamamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında İstanbul Antlaşması (1533) yapılmıştır. Bu antlaşma ile Avusturya, Osmanlı Devleti'nin Macaristan'daki hakimiyetini ve yıllık vergi ödemeyi kabul etmiştir. Bu durum Avusturya'nın Osmanlı Devleti'nin üstünlüğünü kabullendiğinin göstergesidir. II. Bayezid (1481-1512): » Karadeniz kıyısında bulunan Kili ve Akkerman kaleleri alındı. Böylece Kırım ile karadan bağlantı sağlanmış oldu. » Venediklilerden Modon, Koron, İnebahtı ve Navarin kaleleri alındı. (Mora Yarımadasında) » Akdeniz'de faaliyet gösteren Türk korsanlarını devlet hizmetine alarak donanmayı geliştirdi. Yavuz Sultan Selim (1512-1520): Donanmayı Genişletti. Barbaros Hayrettin Paşa Bu dönemde Osmanlı hizmetine girdi. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1546): 1- Yavuz zamanında Osmanlı hizmetine giren Barbaros Hayreddin Paşa'yı kaptanıderya yaptı. Osmanlı donanması Akdeniz'in en etkili gücü oldu. Barbaros Hayreddin Paşa’nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Cezayir’in Osmanlı Devletine bağlandı. 1533(Kaptan-ı Derya: Osmanlı Deniz kuvvetlerinin başkomutanıdır. Aynı zamanda divan toplantılarına katılırdı.) 2- Rodos Şövalyelerinin Osmanlı ticaret gemilerine saldırması üzerine Rodos’un alındı.( 1522) Böylece Anadolu, Suriye ve Mısır ticaret yollarını güvenliği büyük ölçüde sağlandı. 3- Sakız adası alındı. 1566 4- Preveze Deniz Savaşı-(1538) Türklerin Akdeniz’e hakim olmalarından rahatsız olan Avrupalılar bir Haçlı donanması hazırladılar. Yapılan Deniz Savaşını Osmanlı donanması kazandı. Doğuda Kanuni Döneminin önemli mücadele alanlarından biride İran Oldu.1534 Kanuni tarafından Irakeyn Seferi denilen sefer yapıldı. Sefer sonunda Bağdat ve Irak alındı. İran savaşları 1555 te imzalanan Amasya Antlaşması (doğuda yapılan ilk anlaşma) ile sona erdi. Anlaşma sonucunda Azerbaycan ve Irak toprakları tamamen Osmanlının eline geçmiş oldu.Anlaşma1576 ya kadar sürdü Anadolu’da Osmanlılar Kuruluş ve Yükseliş dönemlerinde Anadolu'daki Türk beyliklerini de egemenlikleri altına alarak Anadolu'da Türk siyasal birliğini kurmayı başarmışlardır. Osmanlı Fetihlerinin Sonuçları * Ülke sınırları genişlemiştir. * Devleti tehdit eden güçler etkisiz hale getirilmişti * Yönetim birimi, yönetici, asker sayıları ile vergi gelirleri ve bayındırlık harcamaları artmıştır. * Farklı ırk, din ve kültürlerden insanlar egemenlik altına alınmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti'nin çok uluslu bir toplumsal yapıya kavuşmasına, kültürel etkileşimin yaşanmasına ortam hazırlamıştır. * Anadolu'da Türk birliği kurulmuştur. * Devletin ticaret yolları üzerindeki etkinliği artmıştır. * Osmanlı Devleti'nin denizlerde egemenliği güçlenmiştir. Bu zaferle Osmanlıların Akdeniz’deki hâkimiyeti pekişti. Haçlı Donanmasına karşı kazanılan ilk zaferdir. 5-Hint Deniz Seferleri 1538-1553 Portekizlilerin Kızıldeniz ve Basra Körfezinin girişini kapatarak Müslüman ticaret gemilerini engellemeleri nedeniyle Hint Okyanusuna dört deniz seferi düzenlendi. Yemen ve Aden’de bazı kalelerin alınmasına rağmen Türk Denizcilerinin Hint Okyanusunu iyi tanımamaları ve bu seferlere gereken önemin verilmemesi nedeniyle istenilen sonuca ulaşılamadı. 6-Turgut Reis tarafından Trablusgarp İspanyollardan alındı. (1551) 12 Sokullu Mehmet Paşa (1564-1579): Kanuni’nin son zamanlarında sadrazamlığa getirilen Sokullu Mehmet Paşa Kanuni, II. Selim ve III. Murat’a Sadrazamlık yapmıştır. Başarılı çalışmalarından dolayı bu döneme Osmanlı tarihinde Sokullu dönemi denir. 1- 1566 tarihinde Sakız adası alındı. 2- Kıbrıs’ın Alınması 1571 "Osmanlı Devleti, özellikle Anadolu, Suriye ve Mısır bölgelerine egemen olduğunda, bu ülkeler için stratejik ve merkezi bir üs konumunda olan Kıbrıs, Venedik'in idaresindeydi. Kıbrıs kralı, zaman zaman Osmanlı aleyhine kurulan ittifaklara destek vermiştir. Ayrıca Akdeniz de ticaret gemilerini yağmalamışlardır. Bu nedenlerden dolayı Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu Kıbrıs adasını fethetti Sinop Baskını(1853): Karadeniz ve Kırıma yağılan seferlerde bir üs olma özelliği taşıyan Sinop 1853 yılında Ruslar tarafından basılmış ve buradaki Osmanlı donanması yakılmıştır. Bu baskın Osmanlı ve müttefikleri ile Rusya arasında Kırım Savaşının çıkmasına neden olmuştur. İngiltere ve Fransanın desteğini alan Osmanlı Devleti savaşı kazanmış Ruslarla 1856 yılında Paris Antlaşması(1856) imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılmış toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altına girmiştir. Ayrıca Rusya Karadeniz’de donanma bulunduramayacaktı. 4.KONU: OSMANLI’DA HOŞGÖRÜ VE BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ Hoşgörü: Kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, iyi karşılama anlamlarına da gelir. Sosyal ilişkilerde bir tarafın, bazen farkında olmadan, , bazen de bilerek diğer tarafa zarar verebilecek bir durum yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya cevabından vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdem)gösterebilmesidir. Tasavvuf’ta Mevlana hoşgörü'ye en güzel örnektir. Hoşgörülü olmak insanlarla ilişki kurmanın en iyi yoludur. Osmanlı Devleti, farklı din ve ırktan birçok milleti kendi içinde barındırmasına rağmen 600 yıl kadar yaşamayı ve bu toplulukları Osmanlı Milleti adı altında bir arada tutmayı başarmıştır. Bundaki en önemli etken izlediği hoşgörü politikasıdır. Osmanlı Devletinde yabancılar birçok hakka sahipti. Bunlardan Bazıları; * İnançlarını ve kültürlerini rahatça yaşayabilirlerdi * Gayrimenkul satın alabilirlerdi * Kendilerini diğer insanlardan farklı hissetmezlerdi. * Adalet konusunda Müslümanlarla aynı haklar sahiplerdi. * Gayrimüslimler can ve mal güvenliğine sahiptiler * Serbestçe ticaret yapabiliyorlardı vb.. Kıbrıs’ın fethiyle Doğu Akdeniz ticaret yollarının güvenliği tam olarak sağlandı 3- İnebahtı Deniz Savaşı 1571: Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından alınması üzerine Avrupalılar bir haçlı donanması hazırladılar. Osmanlı donanması haçlı donanması tarafından tamamen yakıldı. Osmanlı Devleti kısa zamanda yeni ve daha güçlü bir donanma oluşturdu. 4- Girit’in Alınması:1575 te başlayan ve 24 yıl süren kuşatmanın ardından Girit'in Osmanlı topraklarına katılması ile (1699) Doğu Akdeniz'de Venedik'in yüzyıllardır süren hakimiyetine son verilmiştir.. Not: Girit kuşatmasının 24 yıl sürmesi Osmanlı donanmasının bozulmaya başladığını gösterir 5- Tunus İspanyollardan alındı. 1574 6-Lehistan Osmanlı Devleti’ne bağlandı. (1575 7-İspanyollarla yapılan Vadi-üs Seyl Savaşı sonunda Fas alındı.1577 Not: Fas’ın alınmasıyla Kuzey Afrika’nın fethi tamamlandı. Osmanlı Devleti’nin Atlas Okyanusuna kıyısı oldu Sokullu’nun Kanal Projeleri a) Don-Volga Kanalı Projesi Don ile Volga (İdil) nehirlerinin birbirlerine en fazla yaklaştığı yerde Karadeniz ile Hazar denizlerinin birbirlerine bağlanması amaçlanmıştır. Bazı Örnekler; - 1492 yılında İspanya’da yok edilme tehlikesi yaşayan Museviler, sultan II. Bayezit tarafından Osmanlı topraklarına getirilmiş ve yerleştirilmişlerdir. - 1908’de açılan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında 130 milletvekilinin 80’i Müslüman, 50’si gayrimüslim idi. Yukarıda belirtilen tüm bu noktalar Osmanlıdaki hoşgörüye birer kanıttır. b)Süveyş Kanalı Projesi Akdeniz ile Kızıldenizi birbirine bağlamaktır. 5.KONU: OSMANLI’NIN İLK BAŞKENTİ: BURSA c)İzmit-Sapanca Kanalı Projesi: İzmit Körfezi-Sapanca Gölü-Sakarya Nehri üzerinden Karadeniz'e alternatif bir boğaz açmayı düşünmüştü Sonraki Dönemlerdeki Gelişmeler Çeşme Baskını(1770):1768 de başlayan Ruslarla yapılan savaş sırasında 1770 yılında Ruslar Çeşme/İzmir’e gelerek Osmanlı donanmasını yakmış ve tüm gemilerimiz batmıştır. Yaşanılan bu yenilgiden kısa bir süre sonra Ruslarla K.Kaynarca Antlaşması imzalanmıştır Bu anlaşma ile Osmanlı Kırımın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmış ve Ruslara Karadeniz’den geçiş hakkı vermiştir. Çeşme Baskının yaşanmasından sonra dönemin hükümdarı III. Mustafa, Baron Dö Todt isimli Fransız mühendisi donanmayı iyileştirmesi için görevlendirmiş, Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından da1773 te Tersane Hendesehanesi adıyla bugünkü Deniz Harp Okulu’nun temelini atmıştır. Bu olay nitelikli deniz subaylarının yetiştirecek bir dönemin başalngıcı olmuş 1784 ten itibaren Mühendishane-i Bahri Hümayün adını almıştır. Ulu Camii Bursa’nın en önemli tarihi yapılarının başında Ulu Camii geliyor. Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan caminin inşasına 1396 yılında başlanmış olup yapı 1399 yılında tamamlanmıştır. Caminin dış görünümü sade sayılsa da iç görünümü etkileyicidir. Caminin her duvarında Allah’ın birliğini ifade eden Arapça “vav” harfi yazılıdır. 13 Yeşil Camii Bursa’nın Yeşil semtinde yer alan Yeşil Camii, içinde bulunduğu külliyenin önemli bölümlerinden biridir. Caminin kuzey cephesinde yer alan taç kapıdaki Arapça kitabede yapının mimarı olarak Hacı İvaz Paşa gösterilmiş, yapım tarihi ise Aralık 1419 olarak belirtilmiştir. Yapımına Çelebi Mehmet döneminde başlanan yapı 2. Murat devrinde tamamlanmıştır. Osman Gazi Türbesi Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi’nin Türbesi, Tophane semtinde yer alıyor. Osman Gazi; padişahlığı döneminde, bir Bursa kuşatması sırasında oğlu Orhan Bey’e şehir içindeki kubbeli bir yapıyı işaret ederek, öldüğünde buraya gömülmek istediğini vasiyet ettiği söylenir. Bursa’nın fethinden sonra Osman Gazi, Gümüşlü Kümbet adıyla anılan Sainte Elie adlı Bizans manastırının şapeli üzerine yapılan türbeye gömülmüştür. Yeşil Türbe Yeşil Türbe, 1421 yılında Yıldırım Bayezid’in oğlu Sultan Mehmed Çelebi (I.Mehmed) tarafından yaptırılmıştır. Yeşil Türbe’de Sultan Mehmed Çelebi, oğulları Şehzade Mustafa, Yusuf ve Mahmut, kızları Sitti Hatun, Selçuk Hatun, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun’a ait sekiz sanduka bulunmaktadır. Orhan Gazi Türbesi 1281-1362 yılları arasında yaşayan ve Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Gazi’nin mezarının bulunduğu türbe Osman Gazi Türbesi’nin hemen yanında yer alıyor. Türbe, Bursa’nın fethinden önce şehrin manastırı olarak kullanılan Sainte Elie manastırının bir bölümü üzerine yapılmıştır. Koza Han Bursa, hanları ile de ünlü olan bir şehrimiz. Hanların içinde en çok bilineni ise Ulu Camii yakınında yer alan Koza Han. Han, 1491 yılında dönemin Osmanlı padişahı 2. Bayezid tarafından Mimar Abdül ula bin Pulat Şah’a yaptırılmıştır. Günümüzde hanın üst katında ipek ürünleri satan birçok dükkan yer alırken, alt katında ise kafeteryalar yer almaktadır. Bursa Saat Kulesi Bursa’nın önemli simgelerinden biri olan Saat Kulesi, Tophane semtinde, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin yakınında yer alan park içinde yer alıyor. İlk olarak Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılan saat zamanla yıkılmış ve yerine günümüzdeki saat 1905 yılında tekrar yapılmıştır. Emir Sultan Camii ve Külliyesi Şehrin en önemli camilerinden olan Emir Sultan Camii ve ve Külliyesi; 15.yüzyılda, Sultan Mehmed Çelebi’nin hükümdarlığı sırasında, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına yaptırılmıştır. Irgandı Köprüsü En dikkat çekici yapılardan biri üzerinde arasta (çarşı) bulunan Irgandı Köprüsü. Köprü, 1442 yılında, Pir Ali oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından Mimar Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırılmıştır. Floransa’nın Ponte Vecchio ve Venedik’in Ponte Rialto, Bulgaristan’ın Osmanlı köprüleriyle birlikte Irgandı Köprüsü; dünya üzerinde yer alan dört arastalı köprüden biridir. Muradiye Külliyesi 1425-1426 yılları arasında Sultan 2.Murat tarafından yaptırılan şehrin en önemli dini yapılarından biri olan Muradiye Külliyesi; cami, hamam, imaret, medrese ve türbelerden oluşmaktadır. Külliyede yer alan türbeler İstanbul’daki Eyüp Sultan ve Semerkant’taki Şah Zinde türbeleriyle birlikte Türk-İslam Dünyası’nın en önemli türbelerinden sayılmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Konya’da öldürttüğü oğlu Şehzade Mustafa’nın türbesi de burada yer almaktadır. Bursa Kent Müzesi 6 Osmanlı padişahına ait balmumu heykelleri ve şehrin topografik maketi gibi materyallerle, Bursa’nın 700 yıllık bir dönem boyunca yaşadığı değişim ve gelişimi gözler önüne seren bir kültür merkezi olan Bursa Kent Müzesi şehrin etkileyici müzelerinden. Bursa Kalesi Bursa Kalesi ya da günümüze ulaşan bölümü ile Saltanat Kapısı, Bursa’nın en tarihi yapılarından biri. M.Ö 7. yüzyıl’da Bursa’nın yer aldığı coğrafyaya yerleşen ve M.Ö. 327 yılında bağımsız bir krallık haline gelen Bithynialıların; Bursa Kalesi’ni milattan önce 1. yüzyıl’da inşa ettikleri düşünülen kalenin günümüzde ayakta kalan en önemli ve en popüler bölümü görselde görülen Saltanat Kapısı. Osmanlı Evi Müzesi Bursa’nın Muradiye semtinde, Muradiye Camii ve Külliyesi’nin hemen karşısında yer alan Osmanlı Evi‘nde dönemin günlük yaşantısına dair fikir sahibi olabilirsiniz. 14 Yıldırım Camii ve Külliyesi Yıldırım Bayezid tarafından 1390’lı yılların sonlarına doğru yaptırılan Yıldırım Camii ve Külliyesi şehrin en önemli tarihi yapılarından biri. Külliyede yer alan birçok yapıdan günümüze; cami, medrese, hamam, darüşşifa ve türbe kalmıştır. Ticaret, Osmanlı ile Avrupa devletleri arasındaki etkileşimi daha da arttırdı. Birçok ürün bu sayede Avrupa’da kullanılmaya başlandı. Osmanlı’da halı, madenî ve seramik eşyalarda kullanılan lale figürü özellikle Hollanda’da büyük ilgi gördü. Avusturya elçisi Busbecq‟in (Busbek) İstanbul’dan Avrupa’ya taşıdığı lale, Hollanda’da “Türklerin Lalesi” olarak yaygınlaştı. Zamanla bir tutkuya dönüşen lale yetiştiriciliği sanata da yansıdı, birçok Hollandalı ressamın eserine konu oldu. Cumalıkızık Köyü Osmanlı sivil mimarisinin en muhteşem örneklerini günümüze ulaştıran köyde, toplam 270 adet Osmanlı dönemi evi bulunmaktadır. LALE DEVRİ (1718-1730): 1718 Pasarofça Antlaşması’ndan 1730 Patrona Halil İsyanı’na kadar süren, zevk ve eğlencenin hakim olduğu, lalelerin simge haline geldiği döneme lale devri denmiştir. Dönemin padişahı III. Ahmet’tir. Bu dönemde: İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi tarafından ilk matbaa açıldı. Yalova’da kağıt fabrikası açıldı. Büyük şehirlerde kütüphaneler açıldı. İstanbul’da kumaş fabrikası ve çini imalathanesi açıldı. Yeniçerilerden itfaiye örgütü oluşturuldu. Avrupa’nın büyük kentlerine geçici büyükelçilikler açıldı. İlk defa çiçek aşısı uygulandı. Yerli malı kullanımına önem verildi. 6.KONU: OSMANLI-AVRUPA ETKİLEŞİMİ Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri önce savaş meydanlarında karşılaştılar. Savaşlar siyasi ilişkilere, siyasi ilişkiler ticari ilişkilere, ticari ilişkiler de kültürel olarak iki uygarlığın etkileşimine neden oldu. Osmanlı kültürü Avrupa’yı, Avrupa kültürü de Osmanlı’yı etkiledi. Türk Modası Osmanlı Devleti ile Avrupa devletlerinin etkileşiminde elçilerin önemli katkısı oldu. Özellikle Osmanlı elçilerinin ziyaretleri Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Ziyaretler ile kültür ve sanat alanında Osmanlı esintileri Avrupa’ya yayıldı. Yine XVII. yüzyılda Fransa’ya elçi olarak gönderilen Süleyman Ağa ve maiyeti kısa sürede halkın hayranlığını kazandı. Maskeli balolarda Türk kültürünü yansıtan elbiseler giymek moda oldu. Süleyman Ağa evini halılar, minderler, divan adıyla meşhur olacak sedirler, gül suyu kokan eşyalar ile döşedi ve evi büyük ilgi gördü. Avrupa’da Alla Turka (Türk Usulü) denilen Türk Modası başladı. XVIII. (18.) YÜZYIL ISLAHATLARI Bu dönemde Osmanlılar Avrupa’dan geri kaldıklarını kabullenmişler ve bu geriliğin nedenleri ile ilgili çareler düşünmüşlerdir. Fakat bulunan çareler ve alınan önlemler dar bir çevreyle sınırlı kalmış, yüzeysel olmaktan öteye gidememiştir. Avrupalılaşarak onların bilimini almaya çalışan bazı kişiler, tutucular ve çıkarları uymayan bazı kişiler tarafından feci şekilde öldürülmüş, dönem kanlı ayaklanmalara sahne olmuştur. Türk müziği XVII. yüzyılda Evliya Çelebi’nin de yer aldığı Osmanlı elçilik heyeti Viyana’ya doğru yola çıktı. Şehre büyük bir kalabalık hâlinde mehter takımı ile girdi. Osmanlı heyetini izleyen halk şaşkınlık ve hayranlık içindeydi. Böylece Osmanlı müziği Avrupa’da tanınmaya başladı. Mehterden etkilenen Beethoven, Mozart gibi müzisyenler eserlerinde Türk müziği nağmelerine yer verdiler. Mozart’ın “Türk Marşı” Beethoven’ın “Büyük Senfoni” adlı eserleri buna güzel bir örnektir. I. Mahmut Islahatları ( 1730 – 1754) Bu dönemde askeri alanda ilk defa yenilik yapıldı. Topçu ve humbaracı ocakları düzenlendi. Orduda, takım, tabur, bölük ve alay kavramları getirildi. Subay yetiştirmek için kara mühendishanesi açıldı. Halk kütüphaneleri açtı. Zeamet ve tımar sistemini yeniden düzenlemek için kanunlar çıkarttı. III. Mustafa Islahatları ( 1757 – 1774) Ekonomik alanda tedbirler alındı. Topçu ocağı yeniden düzenlendi. Deniz subayı yetiştirmek için deniz mühendishanesi açıldı. Gemi yapımına önem verdi. Avrupa’daki tıp ve astronomi alanındaki bazı kitapları Türkçeye çevirttirdi. Türk kahvesi Süleyman Ağa içtiği kahve ile de ilgi odağı oldu. Böylece kahve Fransa’da yaygınlaştı. İngiltere’de de moda hâline gelen kahvenin tüketildiği Türk kahvehaneleri açıldı. Zaman içinde kahvehaneler Avrupa’da sosyal hayatın vazgeçilmez unsurları oldu. Kahvenin Türk usulüne göre tüketilmesi modası da yaygınlaştı. Avrupalılar, Osmanlı topraklarından ülkelerine geri dönerken kahve değirmenleri, kahve fincanları ve kaşıklar getirdi. Günümüzdeki “Kafe” kültürü işte böyle ortaya çıktı. I. Abdülhamit Islahatları ( 1774 – 1789) Sürat topçuları adında yeni bir ocak kurdu. Yeniçeri sayımı yapıldı. Ulufe ticareti önlendi. İstihkam okulu açıldı. Türk sanatı Avrupa’da, zenginler evlerinin bir odasını Türk köşesi olarak Türk çinileri, halıları ve divanlarla süslemeye başladılar. Türk kilim ve halı motifleri Avrupalı ressamların resimlerinde yer aldı. Günlük eşyalar dışında mimari alanda da Osmanlı mimarisinin estetik unsurları Avrupa’da çeşitli eserlerde yer almaya başladı. XVIII. yüzyılda Almanların inşa ettiği aşağıda fotoğrafı bulunan ve Almanya sınırları içindeki Schwetzinger (ġatzinger) Camisi Osmanlı mimarisine olan hayranlığı yansıtır. III. Selim Islahatları ( 1789 – 1807) Islahatların genel ismi Nizam-ı Cedid’tir. Aynı zamanda kurulan ordunun adı da Nizam-ı Cedid’tir. Nizam-ı Cedit adında yeni bir ordu kurdu. Ordunun masraflarını karşılamak için İrad-ı Cedit adında bir hazine oluşturdu. Avrupa şehirlerine sürekli elçilikler açtırdı. Matba-i Amire adında devlet matbaası kurdu. 15 XIX. (19.) YÜZYIL ISLAHATLARI Bu dönemdeki ıslahatlar diğerlerine göre daha köklü ve geniş kapsamlıdır. II. Mahmut Islahatları (1808 – 1839) 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırdı. Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında bir ordu kurdu. 1831 yılında ilk nüfus sayımı yapıldı. Divan teşkilatı kaldırılarak bakanlıklar sistemi getirildi. Takvim-i Vekayi adında ilk resmi gazete çıkartıldı. İlköğretim zorunlu hale getirildi. Avrupa usulünde eğitim yapan tıp ve harp okulu açıldı. Avrupaya öğrenci gönderildi. Polis ve posta teşkilatı kuruldu. Tımar sistemi kaldırılarak memurlara maaş bağlandı. Özel mülkiyet hakkı tanındı. Devlet dairelerine resmini astırdı. Giyim kuşam düzenlendi. (fes, ceket, pantolon..) Osmanlıda Matbaa Osmanlı Devleti’nde yaşayan Musevi ve Ermeni azınlıklar 1493’den itibaren matbaayı kullanarak kendi dillerinde kitaplar basmışlardır. Osmanlı Devleti, Lale Devri’nde Batı’nın ilerleyişini takip etmek için Avrupa ülkelerine elçilikler açmış ve konsoloslar atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransa’ya elçi olarak atanan 28 Mehmet Çelebi’den, Fransa’nın uygarlık, eğitim, askerî alandaki gelişmeleri takip ederek rapor etmesi istenmiştir. 28 Mehmet Çelebi’nin oğlu olan Said Mehmet Efendi, gelişmenin eğitimden kaynaklandığına ve bunun için matbaanın gerekli olduğuna inanmıştır. Osmanlı Devleti’nde Türk matbaacılığının ortaya çıkmasında önemli şahsiyetlerden biri İbrahim Müteferrika’dır. 1719 yılından itibaren matbaacılıkla ilgilenen İbrahim Müteferrika, 1726 yılında Matbaanın Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile şeyhülislama başvurdu. Ancak sadece din dışı kitapların basımı için izin alabildi. 1727 yılında da Sait Efendi ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurdu. Matbaanın Osmanlı Devleti’ne geç gelmesinin nedenleri; 1. Dinî tutuculuk, 2. Teknik nedenler, 3. Toplumun hazır olmaması, 4. Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak etkin olmasıdır. Abdülmecid Islahatları Tanzimat Fermanı: (1839) Bu ferman ile Osmanlı vatandaşlarının can ve mal güvenliğinin sağlanması, mahkemelerin açık hale getirilmesi, kanun önünde eşitliğin sağlanması, vergilerin herkesin gelirine göre düzenlemesi ve herkesin mal edinebilmesi gibi haklar sağlanmıştır. Islahat Fermanı: (1856) Bu ferman ile Hıristiyan ve Musevileri küçük düşürücü lafların kullanılmaması, azınlıkların kilise ve okul açması, din ve mezhep özgürlüğünün tanınması, herkese serbest ticaret yapabilme hakkı gibi haklar tanınmıştır. Osmanlıda Gazetecilik Matbaanın kullanılmaya başlamasıyla halkın hayatında görülen önemli gelişmelerden biri gazetelerin yayımlanmasıdır. Osmanlı’da yayımlanan ilk Türkçe Resmî Gazete Takvim-i Vakayi’dir. Takvim-i Vakayi 1831 yılında haftalık olarak yayımlanmaya başladı. Gazete iç haberler, dış haberler, askerlik işleri, bilimler tayinler, ticaret ve fiyatlar bölümlerinden meydana gelmekteydi. Yayımlanma amacı ise halkı eğitmek, haber ve kanunların duyurulmasını sağlamaktı. Ayrıca ülkeye gelen gemiler, dışarıdan alınan ve dışarıya satılan ürünlere ait bilgilere de yer veriliyordu. Gazete zaman içinde ülke içinde yaşayan farklı milletlerin de okuyabilmesi için Arapça, Rumca, Ermenice ve Fransızca olarak da yayımlanmıştır. Ülkenin her bölgesinde dağıtılan bu gazeteyi başka Türkçe gazeteler izledi. Gazete halkın yaşamında önemli bir yer edindi. Osmanlıda Haberleşme XIX. yüzyıl başlarında Avrupa’nın büyük bölümünde halkın mektubunu gönderebildiği, gazetesini alabildiği postaneler bulunmaktaydı. Haberleşme alanında bir ıslahat yapılması gereği duyan Osmanlı devlet adamları 1840‟da Posta Nezareti’ni kurdular. İllere postaneler açıldı. Ülke sınırları içinde halkın mektup, paket ve paraları düzenli bir Şekilde ulaştırılmaya başlandı. Ayrıca gazete ve resmî evraklar da posta yoluyla ülkenin çeşitli yerlerine ulaştırıldı. Osmanlı Devleti de telgrafı 1854 yılında Kırım Savaşı sırasında kullanmaya başladı. Telgraf, kısa sürede hatların çekilmesiyle ülke içinde en önemli haberleşme aracı hâline geldi. Osmanlıda Ulaşım XIX. yüzyılda bilim ve teknolojinin büyük gelişme gösterdiği Avrupa’da buharlı makinelere dayalı ulaşım araçları kullanılmaya başladı. Buharlı gemiler ve trenler ulaşımı hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Osmanlı Devleti de bu teknik gelişmeleri yakından izleyerek kendi topraklarında yaygınlaşması için çaba gösterdi. Osmanlı Devleti ilk buharlı gemiyi 1827 yılında İngiltere’den satın aldı. İstanbul’da, ulaşımda kullanılan bu gemilerin sayıları zamanla arttı. Ulaşım, düzenli hâle getirilerek 1851 yılında şirket-i Hayriye kuruldu. Şirket-i Hayriye, vapurlarıyla İstanbul Boğazının iki yakasını birleştirdi. Kayıklarla yapılan kısa mesafeli yolculuklar yerini konforlu ve hızlı vapurlara bıraktı. Vapurlar sayesinde ulaşım kolaylaştı. Böylece önemli yerleşim yerleri hâline geldiler. II. Abdülhamid Islahatları I. Meşrutiyet: (1876) Padişahın yetkilerinde kısıtlamalar oldu. Halk ilk kez seçeceği temsilciler ile yönetime katılma hakkı elde etti. Osmanlı Devleti ve Türk tarihinin ilk anayasası Kanun-i Esasi yapıldı. II. Meşrutiyet: (1808) I. Meşrutiyet’te kabul edilen Kanuni Esasi’de bazı değişiklikler yapılarak tekrar yürürlüğe sokuldu. 7.KONU: SEYAHATNAMELERDE OSMANLI KÜLTÜRÜ Seyyah, gezmeyi görmeyi kendisine iş edinen kimselere denir. Gezgin, turist. Seyahatname, bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı esere denir. Seyahatnameler bir yerin bir kültürün bir devletin tanınması için önemli kaynaklardır. Seyyah denilince aklımıza ilk olarak Evliya Çelebi, seyahatname denilince de Evliya Çelebinin Seyahatnamesi gelmektedir. Evliya Çelebi gibi bizden seyyahlardan başka Osmanlı topraklarını yabancı birçok seyyah ziyaret etmiştir. Yabancı seyyahlar Türkler hakkında şu gözlemlerde bulunmuşlardır. Türkler temizliğe önem verirler. Türkler misafirperverdir. Türk askeri çok cesurdur. Türkler yardımlaşma ve dayanışmaya önem verirler. Türkler hoşgörülüdür. Türkler gösterişten uzak bir yaşam sürerler. Türkler ailelerine çok önem verirler. Türkler arasında kavga, gürültü, küslüğe çok az rastlanır. 8.KONU: OSMANLI DEVLETİ’NDE TOPLUMSAL VE EKONOMİK DEĞİŞİM Osmanlı Devleti’nin Avrupa karşısında XVII. yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamasıyla devlet adamları bu duruma çareler aradılar. XVIII. yüzyıldan itibaren gerçekleştirilen ıslahatlarla Avrupa’daki kurum ve gelişmeler alınarak ülkenin ilerlemesi yönünde çalışmalar yapıldı. Islahatlardan en önemlileri haberleşme ve ulaşım alanındaydı. 16 Osmanlıda Demiryolları Ulaşım alanında buharlı gemilerden sonra ikinci atılım demir yolu yapımıyla gerçekleştirildi. 1856 yılında ilk demir yolu hattımız İzmir ile Aydın arasında inşa edilmeye başladı. İlk demiryolunun burada yapılmasında nüfusunun kalabalık olması ve bölgenin ticaret potansiyelinin gelişmiş olması önemli rol oynamıştı. Zaman içinde Anadolu ve Rumeli topraklarında demir yolu ağı genişledi. 1888‟de İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demir yolu açıldı. “Orient Express” treni ile çok sayıda turist İstanbul’a geldi. Demir yolları sayesinde ulaşım kolaylaştı ve ucuzladı. Bu sayede ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları ve ürünleri tüketim bölgelerine taşındı, ihracat arttı. Osmanlı Devleti’nde Bankacılık Faaliyetleri 1. Osmanlı Devleti’nde bankacılık faaliyetleri Tanzimat Dönemi’nde başladı. 2. Bankacılık alanındaki faaliyetlerle bu dönemde yabancı sermaye sahipleri ve Galata’da oturan gayrimüslimler uğraşıyordu. 3. Osmanlı Devleti’nde ilk banka 1847 yılında İstanbul’da Bank-ı Dersaadet adıyla kuruldu. (Osmanlı Devleti’nin bu bankayı kurmaktaki amacı paranın değerini korumaktı.) 4. 1856’da merkezi Londra’da olan Bank-ı Osmani kuruldu. 1863’de bu bankanın adı Bank-ı Osmani-i Şahane (Osmanlı Bankası) olarak değiştirildi. 5. Osmanlı Bankası’na, para basma yetkisi verildikten sonra hem devlet bankası hem de ticari banka olarak faaliyetlerini sürdürdü. Osmanlı Bankası 2001yılında Garanti Bankasına devredilmiştir. Yeni Eğitim Kurumları ve Galatasaray Lisesi Osmanlı Devleti hukuksal, siyasal ve sosyal alanda gerçekleştirilecek yenilikleri yaşama geçirecek aydın kadrolara ve bu kadroların yetiştirilmesi için, geleneksel eğitimin dışında batılı programları da bünyesinde barındıran bir eğitim kurumuna ihtiyaç duymaktadır. İstanbul’da daha ziyade yabancıların ve gayrimüslim Osmanlıların devam ettiği çeşitli okullar vardır ancak bunlar çoğunlukla yabancı devletlerin denetimindeydi. Esas amaç Osmanlı Devleti’nin etkin olacağı batılı eğitim kurumlarını oluşturabilmekti. Bu amaç doğrultusunda 1 Eylül 1868’de Sultan Abdülaziz’in de katıldığı bir törenle Mekteb-i Sultani adıyla yeni bir kurum faaliyete geçirildi. Dönemin Paris Büyükelçisi Cemil Paşa ile Hariciye Nazırı Fuad Paşa’nın çabalarıyla kurum Fransa’daki lise eğitimine denk ve aynı kalitede öğrenci yetiştirmeye başladı. Dersler ağırlıklı olarak Fransızca okutulmaktaydı. 1908 yılında müdür Tevfik Fikret Bey’in yaptığı yeniliklerle; ilk, orta ve lise için 3’er yıllık program hazırlanarak eğitim süresini 9 yıla çıkartıldı. Cumhuriyet döneminde Sultani yerine Galatasaray Lisesi adını aldı. Genel kültür dersleri Türkçe verilmeye başlandı. 1967 yılında okula kız öğrencilerde kabul edildi. 14 Nisan 1992 yılında Fransa Cumhurbaşkanı ile 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal arasında imzalanan protokolle ilkokul ve üniversite eğitimini de kapsayan Galatasaray Eğitim Öğretim Kurumu hayata geçirildi. 1994 yılında yapılan yasal düzenlemenin ardından Galatasaray Üniversitesi’ne dönüştürüldü. 6. Tanzimat Dönemi’nde Mithat Paşa’nın girişimleriyle “Memleket Sandıkları” kuruldu. 7. Mithat Paşa tarafından “İstanbul Emniyet Sandığı” açıldı. Bu kuruluşlar daha sonra bütün vilayetlere yaygınlaştırıldı. 8. 1888’de, ülke genelinde yaygınlaşmış olan sandıkların görevini yürütmek, çiftçiye uygun kredi vererek tefecinin elinden kurtarmak amacıyla çağdaş finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası kuruldu. Osmanlı Devleti’nin Para Politikası 1. İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı. (İlk Osmanlı parası gümüştendi) 2. Osmanlı Devleti’nde ilk altın para II. Mehmet (Fatih) döneminde bastırıldı. 3. Osmanlı ülkesinde 19. yüzyıla kadar sadece altın ve gümüşten yapılmış madeni paralar kullanıldı. Bu paralardan altın olanına “sikke”, gümüş olanına “akçe” denirdi. 4. Akçe Osmanlı Devleti’nde tedavülde (geçerli) olan bir para olmakla birlikte piyasada geçerli diğer paraların değerini belirlemede ölçek olarak kullanılırdı. 5. Osmanlılarda çeşitli zaman dilimlerinde, akçe, para, kuruş, altın, mecidiye gibi paralar geçerli oldu. 6. Osmanlı Devleti’nde, 1839 yılında “kaime” adıyla ilk kâğıt para bastırıldı. 7. Devlet ekonomik sıkıntıya düştüğü dönemlerde bankalardan borç alarak iç borçlanmaya gitti. 8. 1844 yılında devlet darphanesi para basmakla yetkili olan tek kuruluş haline geldi. 9. Sultan Abdülmecit döneminde “mecidiye” adı verilen gümüş para bastırıldı. (Yüz kuruş bir Osmanlı lirası olarak tespit edildi.) 10. Kapitülasyonlar ve Avrupa sanayinin gelişiminin İzlenememesi Osmanlı Devleti’nde dıştan alımı (ithalatı) artırırken dışa satışı (ihracatı) azalttı. Bu durum Osmanlı parasının sürekli değer kaybetmesine neden oldu. 17