Ebu Katade: Medya ve propaganda cihada denktir

advertisement
Ebu Katade: Medya ve propaganda
cihada denktir
Cihat gruplarının 'önemsediği' ilim adamlarından biri olan Ebu Katade, medya
alanındaki çalışmaların "ok atmaktan daha etkili" olduğunu vurguluyor.
11.05.2017 / 10:29
Ürdünlü ilim adamlarından Ebu Katade el Filistini, medya ve propagandanın önemine
dair bir dizi açıklamalarda bulundu. İslam'ı dünyaya hakim kılmak için çaba göstermek
manasına gelen cihat, kendini bu gayeye adamış taraftarları tarafından çok yönlü
olarak ele alınıyor. Bunun bir örneğini de medya alanı oluşturuyor.
Cihat yanlıları medya alanındaki çalışmalarını projelerinin bir parçası olarak görüyorlar
ve savaş alanındaki mücadeleden asla ayrı tutmuyorlar. Ebu Katade el Filistini'nin
açıklamaları da bu realiteye işaret ediyor. Medya alanındaki çalışmaları 'ok atmaktan daha etkili' olmakla niteleyen Ebu Katade,
"Cihada teşvik edip savaşçıları savunan ve onların haberlerini yayınlayarak Müslümanların geneli arasında bu haberleri duymalarıyla sevincin yayılmasına neden
olandan daha büyük ecri kim alabilir?" ifadelerini kullanıyor. Ebu Katade'ye göre medya alanındaki çalışmalarda hassas olunmalı çünkü bu alanda
yapılan ihmalkarlık savaş alanında yapılandan daha kötü sonuçlara neden olabilir.
Ebu Katade el Filistini'ye 'medya ve cihat' başlığı altında sorulan sorular ve cevapları siz Mepa News okurlarının ilgisine sunuyoruz:
CİHAT İÇİN MEDYA ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ
"Soru: Hamd Allah’a aittir. Resulullah’a ve onu veli edinenlere salat ve selam olsun.
Allame şeyhimiz Ebu Katade, Allah sizi korusun, gözetsin ve hak yol üzere adımlarınızı
düzeltsin.
Şeyhimiz, Şam cihad sahalarında medya alanında çalışan bazı kardeşlerin size
yönelttikleri bazı soruları bulunmaktadır ve sizden cevap beklemektedirler. Allah
amellerinizi hayır ile mükafatlandırsın.
1- Merkezlerde yürütülen (montaş-j ve ses gibi) medya işlerini yapanlar da, Allah
yolunda ribat tutanların ecirlerinin aynısını alır mı? Bundan ribatın faziletiyle ilgili
zikrolunan hadisler kast edilmektedir. Örneğin, “Bir gece Allah yolunda ribat tutmak,
kadir gecesini hacerul-esvedin yanında ihya etmekten daha hayırlıdır” hadisi gibi. Bu
hal üzere öldüğünde, yaptığı ameli kıyamet gününe kadar ona yazılmaya devam eder
mi?
2- Eğer kardeş medya alanındaki çalışmalarında ihmalkar davranır ve bu ihmali,
cihada düşman olan medyaların seslerinin yükselmesi ya da aşırıların vb. Medyaları
güçlenmesine sebebiyet verir veya bu ihmalkarlık bir takım gençlerin aşırılara
yönelmesine neden olursa, bunlardan ötürü günaha girer mi?
Şunu da belirtmeliyiz ki, kardeşlerin birçokları medya ve tasniye atölyesi gibi işlere
yanaşmamaktadırlar.
Kardeşlerin buna güven duymamaları nedeniyle sizden bu hususlarda bazı
açıklamalarda bulunmanızı istiyoruz.
Ebu Katade'nin cevabı:
Allah yolundaki kardeşim, bilmelisin ki, İslam tarihinde ve diğer ümmetlerin tarihinde
cihat ve kıtal (savaş) eylemlerinin en önemli alanlarından birisi de medya çalışmaları
olmuştur. Bu, var olma ve zafer elde etme eylemlerinin yarısını oluşturur. İşte
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) müşrikleri hicvetmesi için Hassan (radiyallahu
anh)’ı teşvik etmekte ve onun sözlerini ‘ok atmaktan daha etkili olmakla’ nitelemektedir.
Muslim’in Sahih’inde Aişe (radiyallahu anha)’dan rivayet ettiğine göre Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Kureyş’e hicvedin zira bu onlara ok
atılmasından daha şiddetlidir.” Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İbn Revaha’ya
haber gönderdi ve onlarla hicvetmesini söyledi. O da hicvetti ama bundan hoşnut
olmadı. Daha sonra Ka’b b. Malik’e haber gönderdi. Sonra da Hassan b. Sabit’e haber
gönderdi. Hassan Resulullah’ın yanına girince ona şöyle dedi: “Artık kuyruğuyla vuran
bu aslana haber gönderme zamanı gelmiştir.” Sonra dilini çıkardı ve hareket ettirmeye
başladı ve şöyle dedi: “Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, onları dilimle derinin
kesilişi gibi doğrayacağım. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Acele etme, zira Ebu Bekir Kureyş’in neseplerini en iyi bilendir. Benim onlarla olan bir
akrabalığım vardır, benim nesebimi sana özetlesin.” Hassan, Ebu Bekir’in yanına
uğradı ve sonra geri gelip şöyle dedi: “Ey Allah’ın resulü, nesebinizi bana özetledi, seni
hak ile gönderene ant olsun ki, kılın hamurdan çekildiği gibi seni onların arasından
çekeceğim.”
Aişe (radiyallahu anha) şöyle der: “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Hassan’a
şöyle dediğini duydum: “Kuşkusuz sen Allah ve resulünü müdafaa ettiğin sürece RuhulKudus seni desteklemeyi sürdürecektir.”
Yine şöyle der: “Resulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini duydum: “Hassan onlara karşı hicvetti, rahatladı ve rahatlattı.”
Uhud sonrası Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ömer El-Faruk’a (radiyallahu
anh), Ebu Süfyan’a cevap vermesini söylüyor ve ona neler söyleyeceğini öğretiyor.
Buhari’nin Bera b. Azib’den rivayet ettiğine göre şöyle demektedir: “O gün müşriklerle
karşılaştığımızda Nebi (s.a.v) okçulardan bir birliği belirlediği yere yerleştirdi ve
başlarına emir olarak Abdullah’ı tayin etti...
(Daha sonrasında) Ebu Süfyan yüksek bir yere çıktı ve: “Topluluk arasında Muhammed
var mıdır?” diye seslendi. Resulullah: “Ona cevap vermeyin” buyurdu. Ebu Süfyan:
“Topluluk arasında İbn Ebi Kuhafe var mıdır?” dedi. Resulullah: “Ona cevap vermeyin”
buyurdu. Ebu Süfyan: “Topluluk arasında İbn Hattab var mıdır?” diye seslendi. Ve
sonra: “Bu kimseler öldürülmüştür, eğer yaşıyor olsalardı cevap verirlerdi” dedi.
Bunun üzerine Ömer kendisine hakim olamadı ve şöyle dedi: “Yalan söyledin ey Allah
düşmanı! Allah seni utandıracak kimseleri bıraktı.”
Ebu Süfyan: “Hubel yücelsin” dedi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ona cevap
verin” buyurdu. Sahabeler: “Ne diyelim?” dediler. Resulullah: “Allah daha yüce ve
daha uludur deyin” buyurdu.
Ebu Süfyan: “Bizim Uzzamız vardır sizin ise yoktur” dedi. Nebi (sallallahu aleyhi ve
sellem): “Ona cevap verin” buyurdu. Sahabeler: “Ne diyelim?” dediler. Resulullah: “Bizim mevlamız Allah’tır sizin ise mevlanız yoktur deyin” buyurdu.
Ebu Süfyan: “Bu gün Bedir gününe karşılıktır, savaş arada döner. Müsle yapıldığını
göreceksiniz, bunu ben emretmedim ama bu beni rahatsız da etmedi.” dedi.
İşte burada minberinin şairinden, kendisi ve İslam hakkında hak sözü söylemesini
istemektedir. Bu büyük amellere bakmadan bu işleri terk edip gidenler nereye
gidiyorlar!
Emirin en önemli görevlerinden birisi de, zorla da olsa belirli kimseleri, -savaşçıların
hakkı silahlarıyla yerine getirmeleri gibi- hakkı kelimeleriyle destekleyen kimseler
görevlendirmesidir. Eğer cihat bu yüce amelden boş kalacak olsa, ne kendimizi
açıklayabilir ne hasımlarımıza cevap verebilir ne de hatları ve cepheleri
dolduracak gençleri ve erkekleri savaşa çekmeye güç yetirebilirdik.
Kuşkusuz bu, kifaye olan vacip türündendir. Eğer cihad ehli bu konuda ihmalkar
davranacak olursa, istisnasız hepsi günahkar olurlar. Bu, cihad ve kıtale denktir,
hatta cihadın bir türüdür. Eskiden Araplar yolculukları için şarkıcılar kiralarlardı.
Bunu Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’de yapmıştır. Onun: “Ey Enceşe, testilere
yumuşak davran” buyruğunu söylemesinin nedeni budur.
Buhari’nin Sahih’in Enes b. Malik’ten rivayet ettiğine göre şöyle demektedir: “Bir gün
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir yolculuktayken yanında Enceşe adında
develer için şarkı söyleyen siyah bir köle bulunuyordu. Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) ona şöyle dedi: “Vay sana ey Enceşe, testiler konusunda biraz yavaş ol!”
İnsanlar ve hayvanlar yolculuklarında kendilerini teşvik edici şarkılara
ihtiyaç duyuyorlarsa; cihat, doğru haberleri naklederek kalbi güçlendirecek
resimlere ve nefse sebat verecek yazılara ihtiyaç duymaz mı?
Sonra, cihada teşvik edip savaşçıları savunan ve onların haberlerini
yayınlayarak Müslümanların geneli arasında bu haberleri duymalarıyla
sevincin yayılmasına neden olandan daha büyük ecri kim alabilir?
Kuşkusuz ardında onun hakkındaki hakikatleri yazan ve onu destekleyen bir birlik
olmadığında, mücahidin gerçekleştirdiği eylem, ilim, hak ve doğruluklar yitirilecek ve
etkileri yok olup gidecektir. Allah’a yemin olsun ki, bunların, doğrudan savaşa iştirak
eden birçok mücahidden daha fazla ecir kazandıklarını söylesem, uzak bir şey
söylememiş ve günaha girmemiş olurum.
Kuşkusuz birçok çabalarımız, bunları belgeleyen, benimseyen, doğruluk ve kesinlik
içerisinde neşreden medya birimleri bulunmadığında, zayi olacak ve başkaları
tarafından çalınacaktır.
Hakkımızda itham olunan yalanların birçoğunun uzaklaştırılması, ancak kelimelerin
gücü ve insanların bunlardan haberdar edilmesiyle mümkün olabilir.
Birçok İslam gençlerinin ellerimizden kaçırılmasının nedeni, sapık, bidatçi ya da kafir
olan hasımlarımızın medyalarının daha güçlü olmasıdır.
Birçok ihlaslı kimselerin dualarından mahrum olmamızın nedeni, haberlerimiz
hakkında bilgi sahibi olmamalarıdır.
Birçok nefis, insanların onların haberlerine sevinmeleriyle maneviyatla
dolmakta, daha fazla vermekte, fedakarlıkta bulunup mücadele içerisine
girmektedir. Çabalarının korunduğunu ve sadık mücahidleri destekeleme
konusunda yerine ulaştığını bildiklerinde gönüller vermede, fedakarlıkta ve
atılganlıkta daha da hoşnut olacaktır.
Kuşkusuz medya konusunda gösterilecek olan ihmalkarlık, savaşçının
savaşında göstereceği ihmalkarlıktan daha tehlikelidir. Medyada yapılacak
olan hatadan kaynaklanan bir şer neticesi, belki savaş meydanlarında
yapılan hatalardan daha vahim olabilir.
Allah’a yemin olsun ki, bu amelde çalışan kimsenin gecelemesi, cephelerde ve
savaşlarda kardeşleri için geceleyen nöbetçinin gecelemesine denktir ve onun ecrinin
aynısını o da alacaktır. Ona, şeriatın ve dinin meselelerinden birisini incelemek için
geceleyen alimin ecri vardır. İhlas ve ciddiyet ile ve bir de ecrini Allah’tan bekleyerek
çalışırken bu ameli üzere ölecek olsa, bombardıman ve yıkımlar altında ölen
kardeşleriyle birlikte haşır olunacaktır.
Bu kimsenin gözü, Allahu teala yolunda nöbet tutan göz türündendir.
Cihat emirlerine öğüt olarak şunu söylemek isterim: bu yeteneklere sahip bir kardeşi
bulduklarında, bu kardeş bunu kabul etmeyip güzel bir şekilde bunu yerine
getirmediğinde, nefsinin arzularından engellemek için onu cihattan ve savaştan men
etsinler. Zira cihadın maslahatı için iyi yapılan bir işin, başkalarının da iyi bir şekilde
yerine getirdiği bir iş için terk edilmesi, bir tür nefsin arzularındandır şer’i olan cihadın
maksatlarından değildir.
Allahu teala hepinizi sevdiği ve razı olduğu işlerde muvaffak kılsın.
Hamd alemlerin rabbi olan Allah’adır."
Kaynak: Mepa News
© 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download