Vücudun askerleri için artık o organ bir düşmandır ve diğer düşmanlar gibi mücadele edilmesi gerekir. Yani dış tehditlere karşı savaşması gereken savunma birlikleri kendi kalp gibi, dalak gibi, karaciğer gibi hayati organlarla savaşıp onu yok etmeye çalışır. Bu otoimmünite hali, İslam toplumlarında kendilerine alan bulmuş sözde İslam’a hizmet edenler ve sözde İslam Devleti kurmak isteyenlerin özetidir. sömürgenlere karşı İslam Beldelerini harekete çağırmıştır. Bu öyle bi çağrı olmuş ki, Hasan el Benna’nın nefesi nereye ulaşmışsa orada İslam ve Müslümanların canlılığı görülecektir. Bu nefesin ulaşmadığı yerlerde ise uluslar arası şer güçlere ve onların zalim yerli uşaklarına korkunç bir teslimiyet içerisinde bulunulduğu görülecektir. Karınca örneğinde ki gibi küresel sömürgenlerle birbirine benzeyen ve ortak hedefe yönelmiş, toplumu içten çürüten yerli yönetici sömürgenlerde türemiştir. Yemenli Alim Abdulmecid Zındani bu sömürgeci yöneticileri şu şekilde tanımlar: ‘Adı bizimki gibi olan, teni bize benzeyen, soyu bizde olan fakat bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi yaşamayan ve bizi istemeyen yöneticilerdir bunlar.’ Bu konuda Üstad el Benna, ‘Yaratana isyanda yaratılmışa itaat yoktur’ diyerek zalim yöneticilerle zalimlikten vazgeçinceye kadar mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. O dönemde başlayan bu mücadele günümüze kadar süregelmiştir. Geçmişte başlayıp günümüzde de devam eden bir diğer yerli sömürgenlerde, sözde İslam’a hizmet ve sözde İslam Devleti kurma yolunda İslam’a en büyük zararı verenlerdir. Tıpta ‘otoimmünite’ diye bir durum vardır. Otoimmünite, vücudun savunma sisteminin kendi dokularına dönmesi ve onu düşman bilmesi durumudur. Bildiğiniz gibi vücudun, dışarıdan gelen mikroplara karşı bir savunma sistemi vardır. Bu sistem mikroplarla savaşarak bünyeyi korur. Sağlıklı kalmayı sağlayan vücudun askerleri, otoimmünite durumunda kendi organını düşman olarak görür ve onunla savaşmaya başlar. İslam Dünyasını ‘Ilımanlar’ ve ‘Radikaller’ arasında eritmeye çalışan bu yapılara karşı en büyük mücadele dili, Hasan el Benna’nın metodu ile verilecektir. Günümüzde bazıları bir yada birkaç grup adamla İslam Devleti’nin kurulabileceğini zannediyor. Bu doğru bir şey değildir. Ustad el Benna bu konuda şöyle der: ‘ Sizin bu yolunuzun adımları çizilmiş ve sınırları da tesbit edilmiştir. Ben de gayeye ulaşmak için en sağlam yol olduğuna tamamen inandığım bu sınırlara muhalefet edecek değilim. Evet uzun bir yol olabilir. Fakat ortada başka yol yoktur. Yiğitlik ancak, sabır, devamlılık, ciddiyet ve gayretli çalışma ile ortaya çıkar. Aranızda kim olgunlaşmadan önce meyveye acele etmek yada zamanından önce çiçeği koparmak isterse ben bu işle onunla beraber değilim. Kim de benimle, tohum gelişip ağaç oluncaya ve meyvesi olgunlaşıp koparma anı gelinceye kadar sabrederse, bundaki mükafatı yetişecektir. Ya zafer ve üstünlük, yada şehadet ve mutluluk… İslam Dünyasını bu şekilde iki kutuplu bir yapıya çevirip kendi içerisinde eritmeye çalışanlar, Çağdaş İslami Hareketin Teorisyeni Hasan el Benna’nın vasat(orta) yol çizgisini karşılarında bulacaklardır. İslam beldelerine meydan okuyan, bizzat İslam’a meydan okuyan yerli ve batılı küresel soyguncu sömürgenlere karşı; İslam coğrafyası yeni siyasal iklimlerde ‘orta yol’ sosyal ve siyasal alternatiflere yönelme eğilimindedir. Bu yöneliş doğrudur. Çünkü Müslüman toplum, sosyal hayatta, siyasette ve ekonomide, Amerika ve batının çifte ve çoklu standartları yerine, tüm insanlığı kapsayan, yeni küresel standartlar üretebilecek mirasa sahiptir. Ve yakın gelecekte, İslam Coğrafyasının değişim potansiyelinin neleri alt-üst edeceği henüz bilinmemektedir. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 11