İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Yıl:14Özel Sayı:28 Güz2015 s. 197-212 AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRKİYE ve BALKAN ÜLKELERİ TİCARET İLİŞKİLERİ Dr. Selma AYTÜRE1 , Ömer BERKİ2 ÖZET Balkanlar AB ve Türkiye için büyük bir önem arz etmektedir. AB, Türkiye’nin en önemli ticari partneridir ve Balkanlar Türkiye’nin bu önemli pazara erişiminde hayati öneme sahiptir. Bu bakımdan AB, Türkiye ve Balkan Ülkeleri ticaret ilişkileri üçlü bir yapı göstermektedir. Avrupa Birliği’nin ticaret ilişkilerinin temelini Ortak Ticaret Politikası şekillendirmektedir. Bu nedenle öncelikle bu politikanın ana hatları anlatılmakta, sonra AB’nin Balkanlar ticaret politikası ve ticaret ilişkileri ile AB’nin Türkiye ticaret politikası ve ticaret ilişkileri ele alınmaktadır. İkinci bölümde Türkiye’nin Balkan Ülkeleri ile olan ticari ilişkileri 1990 öncesi ve 1990 sonrası olmak üzere iki dönem halinde ele alınmakta, son bölümde bu politika ve gelişmeler ışığında önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler: AB, Balkan Ülkeleri, Türkiye, Ticaret İlişkileri, Ticaret Politikaları TRADE RELATIONS OF EUROPEAN UNION - TURKEY - BALKAN COUNTRIES ABSTRACT Balkans are very important for both EU and Turkey. EU is the main trading partner of Turkey and Balkans have vital importance to reach that important market. In this context, EU, Turkey and Balkans trade relations show triparty structure.The Common Trade Policy is shaping the basis of the European Union's trade relations. Therefore, firstly main outlines of this policy have been told, accordingly the EU's Balkan policy and relations with Turkey policy and relations have been studied in this context. In the second chapter, trade relations of Turkey with Balkan Countries are discussed by periods of pre 1990’s and after 1990’s. In the last chapter, proposals are adressed for the comig period in the light of these policies and developments. Keywords: EU, Balkan Countries, Turkey, Trade Relations, Trade Policies 1 2 Aksaray Üniversitesi, Yrd. Doç. Dr. Türk Dış Ticaret Vakfı, Yön. Kur. Üyesi Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ 1. GİRİŞ Balkanlar hem AB, hem de Türkiye açısından büyük bir önem arz etmektedir. Bu önem sadece jeopolitik açıdan ve tarihi bağlar nedeniyle değil, aynı zamanda transit geçiş yolu olması bakımından, diğer bir ifade ile ticari ilişkiler açısından da büyüktür. Bu coğrafyadaki ülkelerin uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde bulunmaları nedeniyle Türkiye ile yakın bağları mevcuttur. Bu durum AB açısından da önemlidir. Zira, aynı coğrafyadaki ülkelerin bir kısmı AB üyesi olmuşlardır, bir kısmı da üyelik yolunda ilerlemektedirler. I. Dünya Savaşı Balkanlar’da başlamış, bu bölge II.Dünya Savaşı’nın maddi ve manevi bütün ağırlığını hissetmiştir. AB Ülkeleri eskiden olduğu gibi günümüzde de bölge ile yakından ilgilenmekte ve bu bölge için özel programlar uygulamaktadırlar. Dış ticaret veya uluslararası iktisat politikası genel ekonomi politikasının önemli araçlarından birisidir. Dış ticaret politikasıyla ülkenin genel ekonomisi birbiriyle uyumlu olmak zorundadır. Dünya ekonomisinde büyük yeri olan ülkelerin dolaylı ve dolaysız biçimdeki dış ekonomik politikaları, diğer ülkeleri de ciddi biçimde etkileyebilir(Seyidoğlu, 2015:143). Bu bakımdan AB’nin konumu ve uygulamaları Bölge için büyük bir önem arzetmektedir. AB, Türkiye’nin en önemli ticari partneridir. Balkanlar da Türkiye’nin bu önemli pazara erişiminde hayati öneme sahiptir. Bu bakımdan AB, Türkiye ve Balkan Ülkelerini bu üçlü yapı içerisinde incelemekte fayda vardır. Ticari anlaşmalar ve ticari birleşmeler, ihracatı dolayısıyla ihracatçıları kaçınılmaz biçimde öne çıkarır. Bu durum Türkiye’nin diğer ülkeler veya ülke gruplarıyla yaptığı anlaşmalar için de geçerlidir(Ertem,2015:27). Dış ticaret, özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğunu olumlu etkileyerek refah düzeylerini arttırmıştır. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin gibi(BRIC ülkeleri ve Türkiye “BRIC+T”) ülkelerin hızlı kalkınmalarının ardında da bu süreç aranmalıdır(Argın ve Bakkalcı,2011:10). Türkiye bu ivmeyi sürdürebilmek için yeni ticari partnerler bulmalı, eski partnerleri ile olan ilişkilerini geliştirmelidir. İktisadi birleşme faaliyetlerinin yaygınlaşmasında Avrupa Birliği’nin gösterdiği başarıların kuşkusuz büyük etkisi vardır. Giderek az gelişmiş ülkeler de konuya yakın ilgi göstermişlerdir. Bugün az gelişmiş ülkeler arasında oluşturulan çok sayıda iktisadi grup vardır. Bu Ülkeler açısından iktisadi birleşme hareketlerinin amacı, serbest ticaret ve uluslararası işbölümünden yararlanarak sanayileşme hızlarının yükseltilmesidir(Gürsoy,2015:381). Balkan ülkeleri de, AB ile ilişkilerini geliştirme dışında, bu tecrübelerden de yararlanmalıdır. Çalışmada tarama yöntemi kullanılmış, güncel ve sağlıklı bilgilere yer verebilmek için ağırlıklı olarak resmi internet sitelerine ulaşılarak, sağlıklı, doğru ve güncel veri elde edilmeye çalışılmıştır. İlk bölümde AB’nin ticaret politikaları anlatılmakta, 198 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 daha sonraki bölümde Türkiye’nin Balkan Ülkeleri ile olan ekonomik ve ticari ilişkileri incelenmekte, son bölümde bu bilgiler ışığında önümüzdeki dönem için önerilerde bulunulmaktadır. 2. AVRUPA BİRLİĞİ TİCARET POLİTİKALARI Avrupa Birliği’nin ticaret politikası ortak politika alanlarından biridir. Ticaret politikası alanında da üye ülkeler yetkilerini AB kurumlarına devretmişlerdir. Bu konuda kararlar AB organlarınca alınır ve bütün üye ülkelerde aynı şekilde uygulanır. İlk bölümde bu politikanın ana hatlarından bahsedilmekte, ikinci bölümde Balkan Ülkelerine yönelik ticaret politikaları anlatılmaktadır. 2.1. Ortak Ticaret Politikası AB’nin Ortak Ticaret Politikası, Avrupa Topluluğu’nu Kuran Antlaşmanın 23’üncü maddesinde yer alır. Söz konusu madde Topluluğun, tüm ürünlerin serbestçe dolaştığı bir Gümrük Birliği’ne dayandığını vurgulamaktadır. Gümrük Birliği ise, üye ülkeler arasında ithalat ve ihracat gümrük vergileri ile eş etkili diğer vergileri içine aldığı gibi, 3’üncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulanmasını da içermektedir. Bu çerçevede, ürünlerin serbest dolaşımını amaçlayan Gümrük Birliği, üye ülkelerin arasındaki gümrüklerin kaldırılması ve 3’üncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi uygulanmasının yanı sıra, ticaret ve rekabet politikası alanlarında da uyumu gerektirmektedir. Gümrük Birliği, AB üyeleri arasında 1968 yılında kurulmuştur. Gümrük Birliği’ne rağmen devam etmekte olan tarife dışı engelleri de kaldırarak ticaretin tamamen serbestleştirilmesi amacıyla, 1 Ocak 1993 tarihi itibariyle tek pazar gerçekleştirilmiştir. Ortak Ticaret Politikası genel olarak, AB’nin ekonomik bütünleşme sürecinin devamı için ihtiyaç duyulan, iç pazar hedefi doğrultusunda üye ülkelerin dış ticaret politikalarını ortak kurallar çerçevesinde belirlemesiyle oluşmuş düzenlemeler bütünüdür. AT’yi kuran anlaşmanın 133’üncü maddesinde, Ortak Ticaret Politikası’nın, tarife oranlarındaki değişiklikler, tarife ve ticaret anlaşmaları, liberalizasyon önlemlerinde uyum sağlanması, damping ve sübvansiyona karşı ticaretin korunması ve ihracat politikası hakkında ortak kurallardan oluşacağı belirtilmiştir. Ortak Ticaret Politikası, AB içerisinde ekonomik bütünleşmenin itici gücü olmuştur. Üye ülkeler arasında 1968 yılında gümrük birliği, 1992 sonunda ise malların yanında hizmetlerin, emeğin ve sermayenin serbest dolaşımının sağlandığı ortak pazar aşaması tamamlanmıştır. Üye devletler, gümrük birliği ve Ortak Ticaret Politikasının gereği olarak, tarifeler, kotalar ve tarife dışı engeller gibi konularda egemenlik yetkilerini AB organlarına devretmişlerdir. Üçüncü ülkelerle ticaret ve tarife anlaşmaları yapılmasında, ithalat ve ihracat politikasında standart ilkeler uygulanmıştır. 1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması ile Ortak Ticaret 199 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ Politikasının kapsamı hizmetler ve fikri mülkiyet hakkına ilişkin uluslararası müzakereler ve anlaşmaları da içerecek biçimde genişletilmiştir. Günümüzde Ortak Ticaret Politikası AB’nin dış ticaretinin düzenlenmesine yönelik çok sayıda aracı bünyesinde bulundurmaktadır. Bunların en önemlileri ortak gümrük tarifesi, ithalatta ortak kurallar, dampingli ithalata karşı korunma, miktar kısıtlamalarının idaresi ve haksız ticari uygulamalara karşı Topluluk haklarının korunmasıdır. Ortak gümrük tarifesi, üçüncü ülke kaynaklı malların Topluluk içinde tam serbest dolaşımda olmasının ilk şartıdır. Bu nedenle söz konusu mallara uygulanacak gümrük vergilerinin her üye ülke tarafından aynı oranda tahsil edilmesi önem taşımaktadır. İhracat ilke olarak serbesttir. Konsey Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde yürürlüğe sokulabilecek kısıtlamalar dışında, ihracatta miktar kısıtlaması yapılamaz. Söz konusu yönetmelik, temel maddelerin üretiminde görülen yetersizlikler nedeniyle ihracat kısıtlamaları yapılabileceğini öngörmektedir. Ortak Ticaret Politikası esas olarak doğrudan ticaretin yönünü ve hacminin düzenlenmesine yönelik bir politika olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle doğrudan ticaret politikasının hacmine veya yönüne etkisi olmayan diğer ekonomik politika ve araçlar, (standartlar veya insan, hayvan ve bitki sağlığı) ticaret politikaları kapsamında değerlendirilmemektedir. Diğer taraftan tarım ürünleri ticareti, esas olarak, Ortak Ticaret Politikası kapsamı dışında tutulmuştur. Ortak Tarım Politikası, tarım ürünlerinin üretim, dağıtım, dış alım ve dış satımını yönlendiren bir bütün olarak ele alınmaktadır. Hassas sektörlerin başında kabul edilen tarım kesimi, bu kapsamda yüksek koruma duvarlarının (gümrük vergileri, eş etkili önlemler, korunma önlemleri) arkasına alınmıştır(AB Resmi İnternet Sitesi). 2.2. AB’nin Balkan Ticaret Politikası AB’nin belli başlı ticaret politika eksenlerinden biri de Batı Balkanlardır. Diğer ana politika eksenleri: ASEAN, AKP Ülkeleri, And Ülkeleri, Merkezi Amerika, Merkezi Asya, Körfez Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Mercosur, Güney Kafkaslar’dır. AB’nin Batı Balkanlar politikası kapsamına Arnavutluk, Bosna-Hersek, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Kosova girmektedir. Ticaret AB’nin bölgede barış, denge, özgürlük ve ekonomik refahı geliştirme gayretlerinde önemli bir rol oynamaktadır. İstikrar ve Ortaklık Süreci: Batı Balkanlar için İstikrar ve Ortaklık Süreci (SAP), nihai amacı AB üyeliği olan bir AB politikasıdır. Batı Balkan ülkeleri bölgede istikrarın ve bir serbest ticaret bölgesinin kurulmasını amaçlayan ilerletici bir ortaklık kurmuşlardır. Ilerleme, ülkelerin kendine özgü nitelikleri temelinde olmasına rağmen, SAP ortak siyasi ve ekonomik hedefleri ortaya koymaktadır. 200 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 Ortaklık Anlaşmalarındaki temel amaç AB’ye girme niyetinde olan ülkeleri AB ile belirli yoğunlukta bir ticari, ekonomik ve siyasi işbirliğine sokup, katılım süreci başlamadan onları belirli bir kıvama getirmektir. Bu sayede o ülkeler AB ile tanışmakta, görece yoğun bir işbirliğine girmekte ve o ülkenin ekonomik, hukuki ve siyasi şartları/ortamı AB ülkelerinin seviyesine yaklaştırılmaktadır. Bu sayede katılım perspektifinin tabir caizse ilk adımları atılmaktadır. AB de bu anlaşmalar sayesinde o ülkelerden bazı taleplerde bulunabilmekte ve katılım perspektifi öncesi bunların yapılmasını isteyebilmektedir. Türkiye hariç tutulacak olursa AB ile Ortaklık Anlaşması yapan tüm ülkeler farklı süreçlerle de olsa AB’ye girmeyi başarmışlardır (Tezcan vd., 2015:799). SAP Haziran 1999'da oluşturulmuş ve Haziran 2003 Selanik Zirvesinde katılım sürecinin unsurları ele alınarak daha da güçlendirilmiştir. Ana hatları şunlardır; Sözleşme ilişkileri (ikili İstikrar ve Ortaklık anlaşmaları ), Ticari ilişkiler (özerk ticaret önlemleri ), Mali yardım (Katılım Öncesi Yardım Aracı - IPA ), Bölgesel işbirliği ve iyi komşuluk ilişkileri. Batı Balkan Ülkelerine “Denge ve Ortaklık Anlaşması” önerilmiş ve açık bir AB perspektifi verilmiştir. AB Stratejisi, bölgeye yapılan yardımlarda en büyük donör olmasını sağlayacak ölçüde yoğun bir mali yardım içermektedir. Bu çerçevede yapılan anlaşmalar, Makedonya ile 2004’te, Hırvatistan ile 2005’te, Arnavutluk’la 2009’da ve Karadağ’la 2010’da, Sırbistan ile 2013’te yürürlüğe girmiştir. Bu Anlaşmaların ticaret tarafı Bosna-Hersek’le 2008’de, Sırbistan’la 2010’da “Ara Anlaşma (Interim Agreement)” ile yürürlüğe girmiştir. Anlaşmaların amacı AB ile bu ülkeler arasında serbest ticareti kademeli olarak oluşturmaktır. Ticaret sözkonusu olduğunda, mal ticaretinin serbestleşmesi, AB kurallarının uygulanması ve fikri mülkiyet haklarının korunması üzerine odaklanılmaktadır. Özerk ticaret önlemleri: Batı Balkan ülkeleri menşeli ürünler 2000 yılından bu yana, gümrük vergileri veya miktar kısıtlamaları olmadan AB'ye serbest giriş için (birkaç istisna dışında) özerk ticaret tedbirlerinden yararlanmaktadır. Çoğu durumda, özerk ticaret önlemleri yerini, sözleşmeli olarak serbest ticaret kurulmasını sağlamak üzere istikrar ve ortaklık anlaşmalarına bırakmıştır. Bölgesel İşbirliği: Avrupa Birliği bölgesel istikrar ve güvenliğin artırılması amacı ile bölgesel işbirliğini teşvik etmektedir. Bölgesel işbirliği, komşu ülkeler arasında altyapıların ve ağların geliştirilmesi ile serbest ticaret alanlarının kurulması yoluyla entegrasyonun bir faktörü olmalıdır. Bölgesel işbirliği İstikrar ve Ortaklık sürecinin gerekli bir unsurudur. Çapraz Kümülasyon: Menşe kuralları-çapraz kümülasyon, bölgesel ticaret entegrasyonunu kolaylaştıran bir sistemdir. Bu ülkeye, ürünün bir kısım girdileri 201 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ programda yer alan başka bir ülke orijinli bile olsa, bir ürünü dönüştürmek ve AB’ye tercihli ticaret muamelesi çerçevesinde ihraç imkanı sağlar. Bölgesel ticareti daha da geliştirmek ve ekonomik operatörlere yeni fırsatlar sunmak için AB, Batı Balkanlar ve Türkiye arasında çapraz menşei kümülasyon kuralları önerilmiştir. Bu sistem, katılımcı taraflara, AB, Batı Balkan ve Türkiye’ye ihraç edilecek nihai ürünlerin üretiminde kullanılan, diğer partner orijinli materyale avantajlı şartlar sağlamaktadır (2011/C215/11). AB bütün Batı Balkan Ülkelerini DTÖ’ye üye olmaları konusunda şiddetle desteklemektedir. Arnavutluk (2000), Makedonya (2003) ve Karadağ (2011) halihazırda DTÖ üyesidirler. Bosna-Hersek’in ve Sırbistan’ın DTÖ’ye üye olmaları için görüşmeler devam etmektedir(AB Resmi İnternet Sitesi). AB ayrıca, Batı Balkan ülkelerinde ticareti canlandırarak ekonomik yeniden yapılanmaya katkıda bulunmak üzere, söz konusu ülkelerin tarım ve sanayi ürünlerinin AB pazarına erişimini kolaylaştıracak imtiyazlı tercihler sistemini başlatmıştır (Şahin,2013:12). AB’nin Batı Balkan Ülkelerine 2000 yılında başlattığı otonom ticaret tercihleri 2005’te ve 2011’de 2015’e kadar sürecek şekilde yenilenmiştir. Bu tercih sistemi, AB’ye yapılan hemen hemen bütün ihracatın gümrük tarifesi veya miktar kısıtlamasından muaf olmasını sağlamaktadır. Sadece şarap, buzağı eti ve bazı deniz ürünleri AB’ye tercihli tarife kotaları ile girmektedir. Bu rejim Batı Balkanların AB’ye ihracatını önemli ölçüde artırmış, 2013’de AB, bölgenin en büyük ticari partneri haline gelmiştir. İthalatta % 73, ihracatta % 80,1’lik paya sahiptir (Eurostat, 2015). Bu Ülkelerin 2013 yılında bütün Dünya’dan yaptıkları ithalat 30,4 milyar €, Dünya’ya yaptıkları ihracat 16,9 milyar €’dur. Bu Ülkelerin Dünya ithalatındaki payları % 0,3, Dünya ihracatındaki payları % 0,2’dir. Bu Ülkelerin, AB’nin dış ticaretindeki paylarına bakıldığında (2014): AB’nin ithalatı 15 milyar €, ihracatı 23,3 miyar €’dur. AB dış ticaretindeki payları % 1,4’tür. AB’nin ithalatında % 1, ihracatında % 1,4’lük bir paya sahiptirler (Eurostat, 2015). Türkiye’nin payı ithalatta % 3,8, ihracatta % 2,2’dir. İthalatta AB, Rusya ve Çin’den sonra dördüncü sırada, ihracatta da AB, Rusya ve ABD’den sonra dördüncü sırada gelmektedir. 2.3. AB’nin Türkiye Ticaret Politikası ve Türkiye’nin Uyum Durumu AB, Türkiye’nin bir numaralı ticari partneridir. Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostat) verilerine göre 2015'in ilk yarısında Türkiye, AB'den 41 milyar € ithalat yapmış ve AB’ye 30,2 milyar € ihracat gerçekleştirmiştir. Böylece Türkiye, toplamda 71,2 202 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 milyar € ticaret hacmi ile Norveç'i geride bırakmış ve AB'nin 5'inci büyük ticaret ortağı konumuna yerleşmiştir. Ürünlerin serbest dolaşımı, AB müktesebatının temel konularından bir tanesini oluşturmaktadır. Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Gümrük Birliği (1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı) çerçevesinde, AB’ye karşı tüm sanayi ürünlerindeki gümrük vergilerini, kotaları ve eş etkili önlemleri sıfırlamıştır. İşlenmiş tarım ürünlerinin sanayi payları sıfırlanmış, tarım payları üzerinden koruma devam etmektedir. Ürünlerin serbest dolaşımı açısından önemli olan teknik mevzuatın uyumlaştırılması konusunda da, 2/97 sayılı Ortaklık Konseyi kararı ile AB’nin teknik mevzuatının üstlenilmesi kabul edilmiştir ve bu konuda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 1/95 sayılı OKK’nın 12inci maddesi uyarınca Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Topluluğun ithalatta ortak kurallar, miktar kısıtlamalarının idaresi, haksız ticari uygulamalara karşı önlemler, ihracatta ortak kurallar, ihracatta kota ve tarife kontenjanı belirlenmesi ve idaresi, tekstil ve hazır giyim sektöründe üçüncü ülkelere karşı uygulanan miktar kısıtlamaları, dahilde ve hariçte işleme rejimlerine ilişkin kurallarına uyum sağlamıştır. 1/95 sayılı Karar’ın 16ıncı maddesi uyarınca Türkiye, Ortak Ticaret Politikasına uyum amaçlı olarak AB’nin çeşitli ülkelerle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmalarına (STA’lar) benzer anlaşmalar yapmaya başlamıştır. Bu çerçevede, 1996 yılından beri AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı tercihli rejimlerinden olan tercihli ticaret anlaşmalarına benzer anlaşmaları, üçüncü ülkelerle karşılıklı yarar esasına dayalı olarak müzakere etmektedir. Bu şekilde ticaret sapması önlenmeye çalışılmaktadır(Ekonomi Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi). AB’ye uyumda kaydedilen ilerlemeler AB Komisyonu tarafından her yıl yayınlanan İlerleme Raporları ile değerlendirilmektedir. En son durumu değerlendiren 2014 Yılı İlerleme Raporunda yer alan ifadeler aşağıda belirtilmiştir; Malların Serbest Dolaşımı: Bu fasılda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, ticaretin önündeki bazı teknik engeller, Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ederek malların serbest dolaşımına engel olmaya devam etmektedir. Gümrük Birliğinin potansiyelinden tam anlamıyla yararlanılması için, "Klasik Yaklaşım" alanındaki malların serbest dolaşımının iyileştirilmesi gerekmektedir. 3 Sonuç olarak, bu fasıldaki uyum ileri düzeydedir. 3 Malların serbest dolaşımı ilkesi kapsamında, ürünlerin bir ülkenin sınırı dahilinde olduğu gibi, üye ülkeler arasında da serbestçe dolaşabilmeleri için ilgili ülkeler arasında karşılıklı olarak ithalat ve ihracat üzerinden alınan gümrük vergilerinin yanı sıra, uygulanan miktar kısıtlamaları ile eş etkili vergiler ve önlemlerin kaldırılması öngörülmektedir. Bu amaç doğrultusunda, bazı temel teknik standartlar, ürün sertifikasyonu ve metrolojiye ilişkin tanımlar ve kurallar Avrupa düzeyinde belirlenerek Birlik nezdinde ortak bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.Birçok sektörde, malların serbest dolaşımına ilişkin uygulanan bu genel ilke, "Klasik Yaklaşım” (Old approach) ve "Yeni Yaklaşıım”ı (New approach) takip eden uyumlaştırılmış yasal düzenleme ile tamamlanmaktadır. "Klasik Yaklaşım" kapsamında değerlendirilen ürünler için uyulması gereken teknik ve idari koşullar detaylı olarak belirlenmiştir. Bu yaklaşıma tabi tutulan ürünlerin başında motorlu araçlar, kimyevi ürünler, kozmetik, ilaçlar ve tekstil 203 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ Gümrük Birliği: Gümrük mevzuatı konusunda az ilerleme kaydedilmiştir. 4Vergi muafiyeti, serbest bölgeler, gözetim, tarife kotaları ve serbest dolaşımdaki bazı mallar için menşe beyanı sunma gerekliliği gibi tedbirlere ilişkin eksiklikler devam etmektedir. Kapasite geliştirilmesine yönelik çalışmalar artmışsa da gümrüklerde fikri mülkiyet haklarının uygulanması konusunda daha fazla ilerleme sağlanması gerekmektedir. Sonuç olarak, bu alandaki uyum düzeyi hala yüksektir. Dış İlişkiler: Ortak ticaret politikası konusunda, Türkiye, menşe, coğrafi kapsam ve ürün kapsamına ilişkin AB kurallarıyla tam bir uyum sağlamamakla birlikte, genelleştirilmiş tercihler sistemini AB rejimiyle uyumlu olarak gözden geçirmiştir. Gümrük Birliği sayesinde, Türkiye’nin AB ortak ticaret politikasına uyumu yüksek düzeydedir. Genelleştirilmiş tercihler sistemi ve çift kullanımlı malların ihracat kontrolü gibi konularda daha fazla uyum sağlanması gerekmektedir. Dış ilişkiler alanındaki uyum düzeyi yüksek olmaya devam etmektedir(AB Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi). 3. TÜRKİYE – BALKAN ÜLKELERİ EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLERİ Türkiye ile Balkan Ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerini, “milat” niteliğinde bir tarih olan 1990 yılına göre değerlendirmekte fayda bulunmaktadır. Gorbaçov’un Glastnost’uyla başlayıp, Berlin Duvarı’nın yıkılması ile sonlanan süreci takip eden ilk yıl olan 1990 bu anlamda bir “milat” teşkil etmektedir. “Balkanlar” ifadesi Türk Dil Kurumu tarafından "Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya'yı içine alan bölge" şeklinde belirtilmektedir. Türkiye’nin bu ülkelerle olan ilişkilerinde genel olarak olumlu bir tablo görülmektedir. Bu olumlu tablo, Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararlarından sonraki liberal ekonomi ve ihracata dayalı kalkınma modeli uygulamasından ve 2001 içsel krizini takip eden süreçteki güçlü ekonomik yapısından kaynaklandığı kadar, Balkan ülkelerinin 1990’dan sonraki dışa açılma politikalarından da kaynaklanmaktadır. 3.1. İlişkilerin Dünü (1990’a kadar) gelmektedir. Karşılıklı tanıma prensibine dayalı olan "Yeni Yaklaşım* altında ise değerlendirilen ürünler için genel ürün gereksinimleri belirlenerek. daha teknik detayların belirlenmesi hususu, uyumlaştırılmış Avrupa standartlarına bırakılmaktadır. Bu yaklaşıma tabi olan ürünler arasında örneğin oyuncaklar, tıbbi cihazlar, gaz yakan aletler, makine ve inşaat malzemeleri yer almaktadır(Akses,2015:76). 4 Bu ifade sadece 2014 yılı için geçerlidir. Bilindiği gibi Türk Gümrük Mevzuatı AB’ye uyumla gelen 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve onun bağlı olduğu yönetmelik ve sair mevzuatta gelen dönüşüm ile bir önceki döneme nazaran son derece büyük bir aşama kaydetmiştir. Nitekim son cümlede uyum düzeyinin yüksek olduğu belirtilmektedir. 204 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 Türkiye, başta Sovyetler Birliği olmak üzere, dış ticaretini devlet eliyle yapan ülkelerle ticari ilişkilerini hangi çerçevede kurmuşsa, 1990 öncesinde Balkan ülkeleriyle olan ilişkilerinin de aynı doğrultuda düşünülmesi gerekmektedir. Burada baş aktör, devletle ticaretin ana unsuru, İngilizce terminolojide “countertrade” olarak adlandırılan “karşılıklı ticaret” ana başlığı altında yer alan “clearing”tir. Türkiye, o dönemlerin güçlü tarım ülkesi kimliğiyle, clearing’te olabildiğince tarım ürünlerini kullanmıştır. Yine 1990’lar öncesi süreci ikili ekonomik ilişkiler açısından yönlendiren önemli bir unsur da Karma Ekonomik Komisyon toplantıları ve bu toplantıların hukuki metni olarak ortaya çıkan ikili antlaşmalar ve/veya mutabakatlardır. Örneğin, bir TürkiyeRomanya, Türkiye-Çekoslovakya, Türkiye-Bulgaristan, Türkiye-Yugoslavya, Türkiye-Arnavutluk Karma Ekonomik Komisyonu toplantılarından önce, konunun Türkiye tarafı sorumlusu Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı (1983’ten önce Ticaret Bakanlığı, 1994’ten sonra Dış Ticaret Müsteşarlığı, 2011’den sonra Ekonomi Bakanlığı) Anlaşmalar Genel Müdürlüğü’ndeki hazırlıklar ve yoğun çalışmalar, Balkan Ülkeleri ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerin, bürokrasi tarafındaki odak noktasını oluşturmuştur. Bu çalışmalar sonucunda bürokratlar tarafından hazırlanan doküman, aynı zamanda, ilgili bakanların, muhatap ülke bakanlarıyla yapacakları müzakerelere dayanak teşkil eden temel belgeler ve notlar niteliğine sahip olmuşlardır. Bu çalışmalar her zaman, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ve özel sektör temsilcilerinin görüşleri alınarak yapıldığından, muhatap ülke ile gerçekleştirilen müzakereler, tam bir “takım çalışması eseri” niteliğinde olmuştur. Ülkemizin Balkan Ülkeleri ile olan dış ticaretine ilişkin ilk istatistikler 1989 yılı itibariyle aşağıda verilmektedir. 1989’un esas alınma nedeni, bahis konusu yılın, milat kabul ettiğimiz 1990 yılından önceki son yıl, daha doğru bir ifadeyle “eski rejimin son yılı” olmasındandır. Bu suretle, 1989 istatistiklerinin, daha sonra verilen 2014 yılı istatistikleri ile karşılaştırılmasının daha anlamlı olacağı düşünülmüştür. Tablo 1: Türkiye’nin Balkan Ülkeleri İle Dış Ticareti (1989 / Milyon ABD Doları) Arnavutluk Bulgaristan Romanya Yugoslavya Yunanistan Liste toplamı Türkiye toplamı Kaynak: TUİK İhracatı 4 27 53 13 125 222 11625 İthalatı 1 3 239 17 101 361 15792 Hacim 5 30 292 30 226 583 27417 Denge 4 -24 -186 -4 24 -139 -4167 205 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ Tablo 1’deki Beş Balkan ülkesi ile yapılan ticaret, toplam olarak 468 milyon Dolar seviyesinde bir hacmi bulmaktadır. Bu da Türkiye’nin toplam ticaret hacmi içinde % 2,1 oranında bir paya karşılık gelmektedir. “Ekonomik ilişki” denildiğinde, konuyu “yatırımlardan soyutlamak” mümkün değildir. Bu bağlamda, 1990 öncesi karşılıklı yatırımlar konusunda söylenecek pek fazla bir şey yoktur. Kapalı ekonomilerde Türk girişimciler yatırım yapamamışlar, Balkan ülkeleri ise Türkiye’de yatırımdan ziyade kamu ihalelerinden (örneğin, baraj ihaleleri) alabildikleri pay oranında faaliyet göstermişlerdir. 3.2. İlişkilerin Bugünü (1990-2014 dönemi) İlişkileri bugüne taşıyan süreç 1990’ların ilk yıllarında oluşmaya başlamıştır. Bu noktada, 1989 yılında Türkiye’nin kambiyo mevzuatında yaptığı bir değişiklikten bahsetmek gerekir. “32 Sayılı Karar” olarak anılan, Türk Parası Kıymetini Koruma mevzuatında 32 Sayılı Kararla yapılan değişiklik, o dönemde devrim niteliğinde bir yaklaşımla, Türk Parasının konvertibilitesini öngörmüş, bu ve buna bağlı bir dizi önlem ve özendirici kararlar, bunların yanında, siyasi ortamdaki nispeten istikrarlı gidiş, Türkiye’yi doğrudan yabancı yatırımlar açısından cazibe merkezi haline getirmiştir. Ancak, demir perdenin yıkılışı bu sermaye için yeni piyasalar sunmuş ve uluslararası dolaşımda olan sermaye, Türkiye’ye yönlenecekken, zaman olarak ortaya çıkan bu çakışma nedeni ile, Türkiye’den ziyade, demokrasiye geçen yeni ülkelere kaymıştır. 5 Türkiye yabancı sermaye çekebilmek için 10 yıl daha bekleyecek, bu alanda 2001 içsel krizinden sonra atılım yapacaktır. Burada şu hususu da belirtmek gerekir: 1990’larda Avrupa’da yatırıma yönlenen sermaye, Balkan ülkelerinden ziyade, Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti odaklı olmuşsa da, Balkan ülkeleri de belli oranlarda doğrudan yatırım çekmiştir. İlişkilerin bugünü istatistiksel olarak aşağıdaki Tablo 2’de verilmiştir. 5 Bu noktada, Batı Avrupa ülkeleri içindeki tipik örnekler olarak Avusturya ve Alman sermayesinin Doğu Avrupa ülkelerine akışı dikkat çekici olmuştur. Özellikle Avusturya’nın tarihi ve coğrafi konumu ve 1990 sonrası Avusturya sermayesinin Doğu Avrupa’ya yönelişi, ciddi bir tez konusu olabilecek niteliktedir. Bu tespit, makalenin yazarlarından Ömer Berki’nin 1993-97 yılları arasında, önce Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nı, bilahare Dış Ticaret Müsteşarlığı’nı temsilen, Viyana Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Başmüşaviri olarak görev yaptığı yıllardaki deneyimleri ve bizzat yaptığı saptamalara dayanmaktadır. O yıllarda Avusturyalı yatırımcılarla yapılan görüşmelerde, “Türkiye’ye yatırım konusunun Avusturya firmalarınca askıya alınmasının temel nedeni” olarak, hemen hemen istisnasız bir biçimde “akrabalık bağı bulunan Macaristan başta olmak üzere Avusturya’ya komşu Doğu Avrupa ülkelerine yatırımın öncelikli olduğu” ifade edilmiştir. Avusturya gerçekten de 90’lı yılları, büyük bölümü Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde olmak üzere, bu ülkelere hemen hemen tüm sektörlerde, çok yoğun yatırım faaliyetleri ile geçirmiştir. O yıllara ait istatistik veriler de bu gerçeği doğrulamaktadır. Reel sektör yanında finans sektöründe de Almanya ve Avusturya bu ülkelerde adeta lokomotif görevi üstlenmişlerdir. Avusturya sermayesi Türkiye’ye 20-25 yıllık bir gecikme ile, ancak 2010’lara doğru yönelmeye başlamıştır. 206 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 Tablo 2: Türkiye’nin Balkan Ülkeleri İle Dış Ticareti (2014 / Milyon ABD Doları) Arnavutluk Bosna-Hersek Bulgaristan Karadağ Kosova Hırvatistan Makedonya Romanya Sırbistan Slovenya Yunanistan Liste toplamı Türkiye toplamı Kaynak: TUİK İhracatı 319 322 2040 35 276 287 348 3008 506 743 1,537 9421 157617 İthalatı 96 171 2846 7 13 137 79 3363 274 302 4044 11332 242177 Hacim 415 493 4,886 42 289 424 427 6,371 780 1,045 5,581 20,753 399,794 Denge 223 151 -806 28 263 150 269 -355 232 441 -2507 -1911 -84560 Tablo 2’deki verilere bakıldığında, Türkiye’nin 2014 yılında Balkan ülkeleriyle yaptığı ticaret, Türkiye’nin toplam ticaret hacminin % 5,2 oranındaki bir bölümünü oluşturmuştur. O halde, Türkiye’nin 1989 yılı istatistiklerindeki % 2,1’lik oranına bakılarak, “Türkiye-Balkan ülkeleri ticareti düne göre bugün, iki mislinden daha fazla artmış, iki misli daha önemli hale gelmiştir” denilebilir. Bu dönemde kaydedilen gelişme aşağıdaki Tablo 3'te karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Tablo 3: Türkiye'nin Balkan Ülkeleri ile 1989 ve 2014 yılları İthalat/İhracatı(Milyon ABD Doları) Arnavutluk Bulgaristan Romanya Yunanistan Yugoslavya Bosna-Hersek Karadağ Kosova Makedonya Hırvatistan Sırbistan Slovenya Liste Toplamı Türkiye Toplamı İthalat 1989 1 3 239 101 17 361 15792 2014 96 2846 3363 4044 171 7 13 79 137 274 302 11332 242177 İhracat 1989 4 27 53 125 13 222 11625 2014 319 2040 3008 1537 322 35 276 348 287 506 743 9421 157617 207 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ Kaynak: TUİK Tablo 3'te, 1989 ve 2014 yılları ithalat ve ihracat rakamlarına bakıldığında, bu ülkelerle olan ticaretimizdeki artış daha iyi görülmektedir. Toplamdaki payı iki misli artan ticaretin, bazı ülkeler bazında değer olarak on misli, yirmi misli arttığı söylenebilir. 2000 yılından itibaren uygulanan “Komşu ve Çevre Ülkelerle Ticareti Geliştirme Stratejisi” başarı ile uygulanmaya devam etmiştir. “İhracat Stratejisi 1998-2005” ihracatımızın temel sorunlarından birini bölgesel bağımlılık olarak belirlemiştir. 1996 yılı ihracatımızın % 61,8’inin OECD ülkelerine yapıldığını belirmekte, bu durumu pazar çeşitliliği bakımından yetersiz bulmaktadır. Bu da Bölgeye daha fazla önem verilmesini gerektiren başka bir etkendir. 2012 tarihinde, “2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı”, Yüksek Planlama Kurulu tarafından uygulamaya koyulmuştur(13.06.2012 tarih ve 28322 sayılı RG). 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı, dokuz eylem planı ve on dokuz stratejik hedeften oluşur. Bunlar arasında konumuzla ilgili olanlar şunlardır; - Yüksek büyüme potansiyeli olan hedef pazarlarda Pazar payının artırılması, - İkili ve çoklu uluslararası ticaret işbirliklerinin güçlendirilmesi(Ekonomi Bakanlığı). Bu hedeflerden de yararlanılarak Bölge ile işbirliği geliştirilmelidir. Rakamları bir tarafa bıraktığımızda, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari faaliyetlerin, düne göre belki de on misli önemli hale geldiğini söylemek, abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Zira Türkiye, Balkan ülkelerine özel önem vermekte ve bu ülkelerle, çağdaş ekonomik yaşam neyi gerektiriyorsa o yönde ilişkiler kurmaktadır. Örneğin; Ticaret Antlaşmaları, Uzun Vadeli Ekonomik, Teknik, Sınaî ve Bilimsel İşbirliği Antlaşmaları, Yatırımların Karşılıklı Teşviki Antlaşmaları, Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına Dair Antlaşmalar, Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Antlaşmaları, Turizm İşbirliği Anlaşmaları, Altyapı Projelerinde İşbirliği Antlaşmaları, Sosyal Güvenlik Anlaşması, Ekonomik İşbirliği Antlaşmaları, Mahkeme Kararlarının Karşılıklı Tenfizi Antlaşmaları gibi iki taraflı antlaşmalarla, modern ekonomi ve ticaret çağının gerekleri yerine getirilmekte, akılcı ilişkilerin altyapısı örülmektedir. Romanya ile yapılan antlaşma ve protokollerin listesi bir örnek vermesi amacıyla aşağıda sıralanmıştır; 6 - Ticaret Anlaşması, R.G. 12 Aralık 1970-13692. - Uzun Vadeli Ekonomik Sınai ve Teknik İşb. Anl., R.G. 25 Temmuz 197615657. 6 Bükreş Ticaret Müşavirliği internet sitesinden alınmıştır. 208 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 - Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması, R.G. 30 Nisan 197715924. - Uzun Vadeli Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması, R.G. 15 Ocak 1988-19659. - Türk-Romen Karma Ekonomik Komisyonu, 19.Dönem Toplantısı Protokolü, İmza tarihi: 6 Temmuz 1999 - Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması, R.G. 1 Haziran 198619829 - Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anl., R.G. 16 Temmuz 1994-21992 - Serbest Ticaret Anlaşması, R.G. 17 Şubat 1998-23233. - Mutabakat Zaptı, R.G. 29 Ağustos 1998-23448. Burada belirtilen bazı antlaşmalar, örneğin Serbest Ticaret Antlaşması, yürürlükten kalkmıştır. Bununla beraber, yürürlükten kalkanlar ve yürürlükte olanlar ile yürürlükte olanları, takip eden süreçte onlarca defa değişikliğe tabi tutan düzenlemeler gibi unsurlarla birlikte çok önemli bir konsept olan “ikili antlaşmaların”, diğer ülkeler için de, örneğimizdeki boyut ve hacimde analiz edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Türkiye’den bu ülkelere küçük ve orta ölçekte yatırımlar gitmekte, binlerce Türk girişimcisi, başta Romanya olmak üzere Balkan ülkelerinde “yerleşik faaliyet” düzeni kurmaktadırlar. Bu Türk girişimciler gittikleri ülkenin ekonomisine “yatırımistihdam-vergi” ekseninde katkıda bulunmaktadırlar. Türkiye’nin arzuladığı, aynı gayretin Balkan ülkeleri yatırımcıları tarafından Türkiye’de de gösterilmesidir. Türkiye’nin, Balkan ülkelerinden Romanya, Slovenya, Bulgaristan ve Hırvatistan ile imzaladığı Serbest Ticaret Antlaşmalarının, bu ülkelerin Avrupa Birliği’ne tam üye olmalarını takiben devre dışı kalmasını, Balkan ülkeleriyle olan ticari ilişkilerde olumsuz yönde bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Zira, bilindiği gibi, 1/95 sayılı Gümrük Birliği kararı tarım ürünleri için bir avantaj sağlamamakta, dolayısıyla Serbest Ticaret Antlaşmaları kapsamında avantaj sağlanan tarım ürünleri, dezavantajlı konuma girmiş olmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatı açısından, Balkan ülkeleriyle olan ticarette olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir husustur. Burada, AB’ye en son tam üye olan Hırvatistan üzerinden somut bir örnek vermekte fayda bulunmaktadır. Türkiye’nin Hırvatistan’la imzaladığı Serbest Ticaret Antlaşması 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Antlaşma, Hırvatistan’ın AB’ye tam üyeliğinin başladığı 1 Temmuz 2013 günü yürürlükten kalkmıştır. TÜİK verilerine göre Hırvatistan’a ihracatımız tarihinin en yüksek seviyesine Serbest Ticaret Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinden birkaç yıl sonra ulaşmış ve 2007 yılında bu ülkeye 355,5 milyon Dolar ihracat yapılmıştır. Takip eden 2008 yılında da 328,7 milyon Dolarla tarihinin en iyi ikinci yılı idrak edilmiştir. Buna mukabil, Hırvatistan’ın AB tam üyeliğinin başladığı 2003’te, bu 209 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ ülkeye ihracatımız 201,6, 2014’te ise 287,4 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin, bahsi geçen yıllardaki toplam ihracatının da sırasıyla 2007’de 107,3; 2008’de 132,0; 2013’te 151,8 ve 2014’te 157,6 milyar Dolar olduğu dikkate alındığında, Hırvatistan özelinde “Serbest Ticaret Antlaşması Dönemi” ve “AB Dönemi” arasındaki oransal fark daha da çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu durum da, bir önceki paragrafta yaş meyve ve sebze özelindeki savımızın, genel veriler bazında da geçerli olduğu sonucu çıkmaktadır. Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin bugününü özetle şu şekilde değerlendirmek mümkündür: İlişkilerde, ikili antlaşmalara dayanan hukuksal altyapı da dahil olmak üzere, önemli gelişmeler olmakla beraber, bir kısmı komşu, bir kısmı da yakın ülke konumunda olan bu ülkelerle ilişkiler, “olması gereken” düzeyde değildir. Burada, konjonktürel gelişmeler yanında, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Hırvatistan gibi Balkanların nisbeten güçlü konumdaki ülkelerinin, artık AB üyesi olmalarının, Ülkemiz açısından olumsuz sonuçlar doğurduğu söylenebilir. Türkiye’nin, bazı ülkelerle olan ve önemli açık veren mal ticaretini dengelemek için gerekli önlemleri alması lazımdır. 2 milyar Dolar dolayındaki 2014 yılı açığının dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu verilere bakılarak, bir “Balkan Ülkeleri İhracat (veya “Dış Ticaret”) Stratejisi” geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. 90’lı yıllarda “Komşu Ülkeler”, 2000’li yıllarda “Afrika Ülkeleri” stratejileri uygulanıp, nasıl başarılı olunduysa, bir “Balkan Ülkeleri Stratejisi”nin de başarılı olması beklenebilir. 4. SONUÇ Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmak için orta vadeli bir “Balkan Ülkeleri İhracat Stratejisi” hazırlaması ve uygulamaya koyması lazımdır. Bu, esasen Türkiye tarafından, 1990’ların ikinci yarısında güney komşularımız için “Komşu Ülkeler İhracat Stratejisi” adıyla, 2000’li yıllarda da “Afrika Ülkeleri İhracat Stratejisi” adıyla uygulanan programların yeni nesil uygulaması olacaktır. Aksi takdirde, Balkan ülkeleriyle olan ticarette genel pay % 5’lerden yukarıya çıkamayacaktır. Orta vadeli stratejik planda hedeflenecek % 10’luk bir pay, gerçekleştirilebilecek bir hedef olarak düşünülmelidir. Bu noktada, başta Ekonomi Bakanlığı olmak üzere, Türkiye İhracatçılar Meclisi, Türkiye Odalar Birliği ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu İş Konseyleri’ne önemli görevler düşmektedir. “Orta Vadeli Balkan Ülkeleri İhracat Stratejisi”nin, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından hazırlanan ve daha sonra, 2012 yılı ortalarında çıkarılan bir Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile hükümet belgesi haline de getirilen “2023’te 500 Milyar Dolar İhracat Stratejisi”ne de kombine edilerek uygulanması, konuya farklı bir boyut da getirebilecektir. Ancak burada hemen, ülkemizin, son üç 210 İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi Özel Güz 2015 yıllık genel gidişatına bakıldığında, 2023 yılında 500 milyar Dolarlık hedefi gerçekleştirmesinin son derece güç bir noktaya geldiğini kaydetmek gerekmektedir. Balkan ülkeleri özelindeki gayretler kapsamında, bu ülkelerdeki dostlarımızın da aktif rol alarak, dünya ekonomisindeki yeri giderek güçlenen Türkiye’ye daha fazla ilgi göstermeleri, ticareti artırmak yönünde öneriler ve projeler geliştirmeleri de beklenen bir yaklaşımdır. Türkiye-Balkan ülkeleri ekonomik ilişkilerinin ileriye yönelik kurgusundaki bir diğer önemli unsur, hiç şüphesiz ki Trans-Avrupa Ulaşım Ağları (Trans-European Networks - TEN) projesidir. Mali desteğin Avrupa Birliği bütçesinde yer alan fonlardan sağlanacağı 30 adet öncelikli koridor belirlenmiş bulunmaktadır. Bir kısmı Balkan ülkelerini de kapsayan bu koridorlar, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ticarette önemli arterler konumunda olacaklardır. Balkanlarla ilgili yapılacak ve uygulanacak her türlü stratejik çalışmada Trans-Avrupa Ulaşım Ağları konseptinin de bu stratejilere kombine edilmesi “olmazsa olmaz” koşul niteliğini taşıması gerekmektedir. Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki mal ticaret yanında yatırımlar alanında da, yine orta vadeli stratejik planlarla, “cılız” olan yatırım ilişkilerinin de geliştirilmesi önem verilecek bir konu olmalıdır. Balkan Ülkelerinin de, AB ile ilişkilerini geliştirme dışında, Türkiye ve bölge ülkeleri ile aralarında ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirmelerinde, hem kendi refah seviyelerinin artırılabilmesi, hem de bölge refahının artışı bakımından fayda vardır. KAYNAKÇA Akses,S.,(2015), Açılmayan Müzakere Fasıllarında Son Durum, Fasıl 1:Malların Serbest Dolaşımı, İKV Yayınları, Ocak 2015,s.76-81. Argın, N., Bakkalcı, A.C.,(2011), Türkiye’nin Dış Ticaret Tarihi, Bursa, Ekin Yayınları. Ertem, Ü.,(2015), Dış Ticaret İşlemleri, Bursa, Ekin Yayınları. Gürsoy, Y., (2015), Dış Ticaret İşlemleri Yönetimi, Bursa, Ekin Yayınları. Seyidoğlu, H., (2015), Uluslararası İktisat, İstanbul, Güzem Yayınları. Tezcan, E., Aras, İ., Günar, A., (2015), Avrupa Birliği’nin Doğu Avrupa ve Batı Balkanlar Genişlemesi, Ankara, Sentez Yayıncılık. Yeliz, Ş., (2013), Batı Balkanlar AB Yolunda, İstanbul, İktisadi Kalkınma Vakfı YayınlarıNo:267. http://www.ikv.org.tr/images/upload/data/files/bati_balkanlar_ab_yolunda-web.pdf, 11.07.2015. 211 Selma AYTÜRE, Ömer BERKİ http://www.abgs.gov.tr/files/ilerlemeRaporlariTR/2014_ilerleme_raporu_tr.pdf, 13.06.2015. http://www.basbakanlik,gov.tr/mevzuat/resmigazete http://ec.europa.eu/trade/policy/policy-making/,20.06.2015. http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/countries/turkey/,20.06.2015. http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/regions/western-balkans/, 20.06.2015. http://www.ekonomi.gov.tr/sta/,10.05.2015. http://www.ekonomi.gov.tr/avrupabirligi/index.cfm?sayfa=DAA1AF76,11.05.2015. http://www.ikv.org.tr/pdfs/7c53b0dc.pdf, 15.05.2015. http://www.izto.org.tr/.../ab_dis_ticaret_politikasi_21.06.2012%2012-39-1, 28.04.2015. http://www.genelbilge.com/ortak-ticaret-politikasi-3.html/, 15.05.2015. http://www.kalkinma.gov.tr,14.05.2015. http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113477.pdf, 19.06.2015. http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2013/december/tradoc_151969.pdf, 19.06.2015. http://www.tuik.gov.tr,2015. 212