HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, Yıl: 3, C:3, S: 6, Temmuz-Aralık 2010, ss. 335 - 338 İslam Filozofları Yusuf ZİYA Mustafa BULUT İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi mbulut@inonu.edu.tr İslam dünyasında ortaya çıkan felsefi akımlar (Halife) Me’mun devrinden başlayarak özellikle 5 ve 6.cı asırda en üst seviyeye çıkmıştır. Bunlardan – Tasavvufi ve Kelami sistemleri hariç tutarsak- başlıca iki büyük akım “Meşşaiyye” ve “İşrakıyye” sistemlerinin yer aldıklarını görürüz. Meşşaiyye (péripatéticien) felsefesi; Aristo ekolüne ait felsefenin bizzat kendisidir. Şu kadar ki bu süreç eski doğu düşüncesiyle, İslam etkisi altında, İslami ruh ve doğu harareti ile tazeliğini ve canlılığını artıran doğuda gelişen bir süreçtir. Bu felsefi gelenekte Aristo felsefesinde bulunmayan akıllar ve felekler nazariyeleri gibi bazı yönler ilave edilmiş olmasına rağmen yine Aristo’nun mantığı, metodu ve temel olarak Aristo felsefesi alınmıştır. Bu ortak ilkeler sebebiyle Meşşaiyye filozofları kendilerini ayrı bir topluluk saymışlardır. Bu filozoflar bir taraftan, örneğin: “Alem kadîm dir” “ Birden yalnızca bir çıkar” “ İlletin bulunduğu yerde ma’lulun mevcudiyeti zorunludur” gibi bir takım önermelerle kelamcılara karşı çıktıkları halde, diğer taraftan “Nesneler aleminde ki her türlü tasarruf on akıla aittir.” “ Eşyanın hakikati akıl gözlem ile bilinir.” “ Cismin mahiyeti madde-i ûla ile suretinden oluşur.” “ bu âlemin üstünde nur âlemi veya görüntüler âlemi yoktur” vs. gibi bir takım esaslarla da İşrakıyye felsefesinden ayrılırlar. Bu makale Mihrab Dergisi S. I, s. 27- 30 arası, 1923 te yayınlanmıştır. 1954 yılında vefat eden Prof. Dr. Yusuf Ziya Yörükân, pek çok akademik kuruluşta görevler almış bir ilim adamıdır. 1923 yılında, Sahn Medresesi Kısm-ı Âlisi’nde Felsefe, Terbiye ve İçtimaiyat ve Felsefe Tarihi, İslâm Mezhepleri ile Akvam-ı İslâmiyye Etnografyası, Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi dersleri okutmuştur. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nin kurucuları arasında yer alan Yörükhan 1949 yılından sonra bu fakültede İslâm Dini Tarihi, İslâm Mezhepleri ve Kelâm dersleri de vermiştir. İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org 336 İslam Filozofları Kindi ile başlayan Meşşaiye felsefesi Farabi ve İbn Sina ile en yüksek derecesine ulaşmış ve ibn Rüşd ile Avrupa’ya geçmiştir. Bunlara karşı olan İşrakıyye (Illuminisme) felsefesi, çıkışını keşf, ilham, hads ve vicdandan alarak âlemi nurdan ibaret görmeye ve eşyanın hakikatini nur ile misal ile izah etmeye çalışırlar. İşrakilik, felsefe bakımından birçok konuda Meşşai ekolü ile birleşerek Kelamcılara karşı bir cephe teşkil ettikleri halde, mantık metodu itibariyle de tamamen Meşşaiyeden ayrılırlar. Meşşaiye felsefesinden ayrıldıkları noktalarda Tasavvuf ile birleştikleri gibi Tasavvuftan ayrıldıkları noktalarda da Meşşaiye ile birleşirler. Bu felsefe geleneği Aristodan ziyade Eflatun felsefesine yakınlaştığı gibi… Zuhur, rucu’ ve tecelli nazariyelerinde yeni eflatunculuğa (Néo – blatonisme) dayanmaktadır. Bu felsefe akımı nur ve zulmet, hayır ve şer konularında Zerdüşt dininin tesiri altında kalmışlardır. Bununla beraber bu ekolü takip edenler sistemlerine özel bir kaftan, İslami bir taç giydirmişler. Felsefelerinin gidişatına bölgenin cazibesini ve iklimin sıcaklığını tamamıyla yansıtmışlardır. Bu İşrakıye ekolüne ait filozoflar, meşşaiye filozofları gibi felsefeleri içinde şahsi fikirlerini kaybetmiş değillerdir. Tam tersine her biri orijinal fikirlerini bütün yönleriyle korumuşlardır. Bunun içindir ki bu filozoflar işrakıye adıyla bir grup oluşturdukları halde, bunların kimlerden ibaret oldukları konusuna gelince, grubun adının özel oluşu sebebiyle üyelerinin tek tek isimlerini ortaya koymak zorlaşmaktadır. Bedreddin Simavinin bu gruptan olup olmamasında ki görüş farklılığı buradan kaynaklanmaktadır. Muhyiddin Arabiyyi bunlardan kabul etmek hatanın ana sebebidir. Bu iki hatanın daha büyüğü de Mevlanayı bu gruptan saymaktır. Bu felsefenin İslam âleminde yegâne temsilcisi ve kurucusu Şeyh Suhreverdi ve en fazla alaka göstereni Şemseddin Şehrezuridir. Allame-i Kutup Şirazi, muhakkik Celaleddin Duvatî ve nihayet Molla Fenarî bu felsefi ekole mensupturlar. Endülüs’te yetişen İbn Seb’ıyn ile İbn Tufeyl’in eserlerinde İşrakıyeye doğru derin bir temayül görülmektedir. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yusuf Ziya / Mustafa Bulut 337 Son zamanlarda bizde İslam felsefesine doğru samimi bir eğilim uyandı. Birçok saygın kişiler büyük bir azim, yüksek bir aşk ile bu felsefe hazinelerine daldılar ve bize çok faydalı ilmi eserler ortaya çıkardılar. Kelamcılarla özellikle uğraşanlar, Meşşaiye filozoflarını bire bir inceleyenler tasavvufa ve bazı tasavvufçulara dair eser ortaya çıkardı. (Özellikle üstadımız İzmirli İsmail Hakkı ve Şemseddin Beyler çok faydalı makaleler ve eserler yayınladılar). Fakat bütün bunlar olurken, yalnızca İşrakıye felsefesiyle fazlaca kimse ilgilenmedi. Hâlbuki bu felsefe diğerlerinden daha çekici daha kıymetli ve daha orijinaldir. Çünkü bu felsefe bir yönüyle coşkun bir mutasavvıf ruhunu andırırken, diğer bir yönüyle de derin bir filozof zihniyetini ortaya koymaktadır. Kâh sonsuz felsefe enginlerine indirir ve yine bir aşk ve neşe saçan teorilerle mutluluklar yaşatır ve kutsal ışıklarla yüksek hayırlara ulaştırır. Bu cazibe ve neşesiyle bu felsefe ekolüne mensup kişiler araştırmayı daha çok yaparlar. Şu halde İşrak felsefesinin yüzünden duvağını açmak lazımdır, yani bu engin felsefeyi araştırmak ve incelemek gerekir. İşte bu satırlarda bu görevi bir dereceye kadar yerine getirmeye çalışacağız. Fakat itiraf edelim ki bu işteki zorluğu küçük görenlerden değiliz. İşrak felsefesini tamamıyla bir bütün halinde ele alıp incelemek için ilk çıkış noktalarından başlayarak felsefi seyrini, olgunlaşmasını ve ulaştığı neticeleri tam bir sistem halinde ve bütün özelliklerini çizerek resmetmek ve bir filozof hayatı gibi bütün boyutlarıyla ortaya atmak için yeterli derecede felsefeye vakıf değiliz. Bununla beraber şimdiye kadar araştırılıp yazılan ekoller daha sade ve daha makul oldukları halde yine de tam anlamıyla bir bütün halinde ortaya konulmadı. Meşşai felsefesine mensup birçok filozofun düşünceleri araştırıldı ve yazıldı, fakat filozofun nereden başlayıp nasıl bir yol takip ettiği yönü, filozofun fikirleri ve nereye vardığı yine aynı şekilde hangi esaslardan başladığı ve bütün nazariyelerin o esaslardan nasıl hareket ve nasıl karar kıldığı derli toplu bir sistem halinde gösterilmedi. Özet olarak ilmi bir araştırma ürünü olmak arzusuyla ve usulüne uygun olarak yazılan yazılarda birçok faydalı bilgiler bulunmasına rağmen, bu yazıda filozofun kendisini bulmak mümkün olmadı. Hele tasavvufa ve örneğin Muhyiddin Arabiye dair yazılan yazılar maalesef 338 İslam Filozofları tamamen mesleki terbiye haricinde kaldı ve gülünç bir duruma düştü. Reklâm mahiyetinde olan şu sakıncaları bir tarafa bırakalım. İlmi bu gaye ile yazılanlar da dahi bir tamamiyet, mükemmeliyet görünmüyor ise, bizden bunun fazlası elbette talep edilmeyecek ve konuya yabancı oluşumuz ve konunun yeterince açık olmaması konuları dikkate alınacaktır. İşte bu noktalar İşrak felsefesini inceleme konusunda bize cesaret veren konulardır. Biz İşrakiye felsefesini incelemeye Şeyh Şahabeddin Suhreverdiyi araştırmak suretiyle başlayacağız. Çünkü bir felsefe ekolünü araştırmak ancak onun temsilcilerini bire bir derinlemesine incelemekle mümkündür. Şimdiye kadar doğrudan doğruya meslekler hakkında yapılan araştırma ve incelemelerin başarısızlığı bu yöntemin ihmal edilmiş olmasından ortaya çıkmaktadır. Gerçi İslam âleminde yetişen bilginlerin çoğu kendi kimliklerini mesleklerine feda etmişlerdir. Ancak asıl problem, bunları birer birer araştırmak ve incelemek görevi ile sorumlu olmaktır. Bu konu etrafında çalışmak arzusunda olanların şu müşkül yolda azimle yürümesi lazımdır. İleride bir “İslam Felsefesi Tarihi Metodolojisi” yazmak fırsatı bu suretle hazırlanmış olacaktır. Okuyucuya şu hususu da arz edelim ki bu sütunlarda daima orijinal konulara temas edeceğiz. İşrak Felsefesini temsil eden büyük filozof Suhreverdi ve İslam âleminde telif ettiği ahlak kitabi ile doğu felsefesinde yeni bir çığır açan Nasuriddin Tûsî ve İşrak felsefesi geleneğinden “ahlaki celal” kitabının yazarı muhakkik Celaleddin Duvati, hatta mümkün olursa Şemseddin Şehrezûrî ve ibn Seb’în bu grup filozoflardandır. Bunların şahsiyeti ve felsefesi yazılırken okuyucularımızı daha fazla ilgilendirmek için zamanlarını toplumsal ahlaka uygun ve siyasi fikirleri mümkün olduğu kadar gösterilecek ve her birinin1 hayatı ayrıca tetkik edilecektir. 1 Şeyh Suhreverdinin Felsefesi ilgili Yörükanın yazmış olduğu makale tarafımızdan sadeleştirilerek Hikmet Yurdu Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi Yıl: 3 S: 5, (Ocak - Haziran 2010) de yayınlanmıştır. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org