M. Meclisi B : 8 Bu bölgemizde zengin kömür. kaynaklan vardır, başka zengin maden kaynaklan vardır. Bu bölgemiz bütün Orta - Doğu'yu besleyip «Daha da yok mu» diyebilecek kadar zengin bir hayvancılık potansiyeli­ ne sahiptir. Bu bölgemiz - sigara içen bir kimse olarak, güve­ nerek söylüyorum - yalnız Türkiye'nin değil, belki dünyanın en güzel tütününü yetiştiren bölgemizdir. Bu bölgenin turizm potansiyeli, Türkiye'nin - her yerinden değil - birçok başka yerlerinden daha yüksek düzeyde­ dir ve belki bunların hepsinden daha önemli olarak da Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun jeopolitik ola­ nağı, hem bu bölgenin, hem de tümüyle Türkiye'nin hızlı gelişmesi bakımından çok büyük önem taşımak­ tadır. Bu durum karşısında, Hükümetimiz Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planını hazırlarken, Doğu ve Gü­ neydoğu Anadolu için, plan içinde özel planlar hazır­ lamak gibi suni yollara gitmeyi düşünmemiştir; özel fonlar ayırmak gibi gereksiz ve yetersiz yollara gitme­ yi de düşünmemiştir. Çünkü, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı temel felsefesiyle ve önde gelen amaç­ larıyla ve araçlarıyla öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasına yönelik olarak hazırlanmış­ tır ve bunun kâğıt üzerinde kalmayacağı da şu 10 ay­ lık Hükümetin en dar olanaklar içinde bugüne dek izlediği tutumdan bellidir. (CHP sıralarından alkış­ lar) Sayın üyeler, Türkiye'nin en büyük doğal olana­ ğı daha önce de belirttiğim gibi jeopolitik konumu­ dur. Bu jeopolitik konumunun önemi de en çok Do­ ğu ve Güneydoğu Anadolu'da belirginleşir. Çünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimiz dünyanın en geniş ve en zengin - bazısı en geniş, bazısı da en zen­ gin - pazarlarına komşudur. Bir yanda tüketim mad­ delerinden çoğunu Türkiye'den alabilecek varlıklı Orta Doğu ülkeleri vardır o illerimizin yanı başın­ da. Bir yandan da gittikçe zenginleşen ve fizik olarak sınırsız denebilecek bir Sovyetler Birliği pazarı vardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri, coğrafi anlamda fizik olarak bu ülkelere komşu veya en yakın illerdir. Dolayısıyla ulaşım kolaylığının da sağlanacağı olanak­ larla bu bölgede kurulacak sanayilerin ürünleri için ve bu bölgede yetişecek tüm tarımsal ürünler veya hayvanlar için hemen el uzatıldığında erişilebilecek hazır pazarlar vardır. Bu bölgenin jeopolitik önemini bu açıdan vurgulama gereğini duyuyorum. Bu anlayışladırki biz, sınır ticaretini özendirmek hızlandırmak ve kolaylaştırmak için de elimizden ge- I m yapmaya kararlıyız. Bölgenin çok yönlü gelişmesini I — 267 22 . 11 . 1978 O ı 1 hızlandırıcı projelere bu kalkınma döneminde kesin öncelik verilecektir. Bunun başında elbette çok yönlü bir gelişme projesi olarak Aşağı Fırta Projesinin ve­ ya projeler demetinin mümkün olan en büyük hızla ilerlemesi gelecektir. Aşağı Fırat Projesini veya pro­ jeler demetini hızla gerçekleştirirken, Keban'da oldu­ ğu gibi sorun yaratacak biçimde değil, tüm bölgenin ve tümüyle Türkiye'nin srounlarının çözümüne katkı­ da bulunacak biçimde bu projeleri hızlandırmaya ka­ rarlıyız. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın üyeler, şimdiye kadar Türkiye'nin gelişme­ si, dışalıma (ithalata) dayanmanın ve Batı'ya bağım­ lılığın kaçınılmaz olduğu varsayımına dayandırılmış­ tı. Ulaşım ağımız bile bu varsayıma göre oluşturul­ muştu. Eğer Doğu ve Güneydoğu Anadolu geri kal­ dıysa, ne halkının tembelliğinden veya yeteneksizliğindendir, ne de doğal olanaklarının yetersizliğindendir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun geri kalmış olması­ nın tek nedeni, dediğim gibi, Türkiye'nin ancak dışa­ lıma (ithalata) dayalı olarak gelişebileceğinin sanıl­ mış olmasından ve Batı'ya, münhasıran Batı'ya bağım­ lılığının kaçınılmaz olduğunun sanılmasından ileri gel­ miştir. Onun için bağımlılığı azaltmaya, bir başka de­ yişle bağımsızlığı güçlendirmeye, her alanda bağım­ sızlığı güçlendirmeye, dış ekonomik ilişkilerde çok unsurlu dengeye ve dışalımdan çok dışsatıma ağırlık verildiği oranda Türkiye'nin doğusunun ve güneydo­ ğusunun önemi ve değeri artmış olacaktır ve artmak­ tadır; olanakları da daha kolay değerlenidirilebilecektir ve değerlendirilmektedir. Bizim bu bölgeye verdiğimiz önem, ne bölgeci­ lik anlayışına dayanmaktadır, ne de bölgecilik heves­ lerini tatmin gibi bir arzuya, bir eğilime daynmaktadır. Bizim bu bölgeye verdiğimiz önem, bu Kalkınma Planıyla verdiğimiz, Hükümet olarak verdiğimiz ve vermeye devam edeceğimiz önem, tümüyle ülkenin dengeli ve daha hızlı gelişmesini sağlama isteğimizden kaynaklanmaktadır. Yine bizim bu bölgeye verdiği­ miz ve vereceğimiz önem Türkiye'nin bağımsızlığını daha sağlam ekonomik temellere ve yapıya dayandır­ ma isteğimizden kaynaklanmaktadır; Ulusal birliğimi­ zi ve ülke bütünlüğümüzü pekiştirme isteğimizden kaynaklanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolunun daha hızlı kal­ kınmasına mütevazi fakat kısa sürede büyük sonuç­ lar verebilecek alanlarda başlayacağız; hayvancılık yapan, tütün yetiştiren ve başka ürünler yetiştiren bu bölge köylüsünü kalkındırmakla ve ülke ekonomisine