hz. muhammed`in islam`a davet mektupları

advertisement
HZ. MUHAMMED’İN İSLAM’A
DAVET MEKTUPLARI
Hz. Muhammed her zaman ve her yerde İslam’a davet ve
tanıtım faaliyetlerinde bulunmuştur. Hudeybiye
Antlaşması’yla geçicide olsa sağlanan barış ortamında Hz.
Peygamber İslam’ı daha rahat bir şekilde yayma fırsatı buldu.
Medine’ye döndükten sonra hicretin 6. yılının son ayı olan
Zilhiccede evrensel İslam davetini her tarafa duyurmak
amacıyla çevre ülkelerin hükümdarlarına İslam’a davet
mektupları gönderdi.
Peygamber Efendimiz (s.a)’in İslâm’a davet
mektupları, İslâm tarihi açısından büyük öneme
sahiptir. Bizans İmparatorluğu, İran, Mısır,
Habeşistan, İslâm güneşinin Medine’den yükselişi
sırasında Arabistan yarımadasıyla siyasî ve iktisadî
yakın ilişkileri olan önemli devletlerdi. Peygamber
Efendimiz (s.a), hicretin 6. yılında Mekke’li
müşriklerle yapılan Hudeybiye Antlaşmasından
sonra, bu büyük devletler ve bazı Arap kabile
başkanlarına gönderdiği mektuplarla İslâmı tebliğ
alınını genişletti.
Peygamberimizin İslama Davet Mektuplarından Bazıları:
Necaşi’ye Mektubu:
“Resûlullah Muhammed’den, Habeş’lilerin
Kralı Necaşi’ye. Kendisinden
başka tanrı olmayan, gerçek Hükümdar (Melik), Mukaddes (Kuddûs),
Selâm, Koruyucu, Kurtarıcı olan Allah’ın övgüsünü sana iletirim. Takdir
edip şehâdet ederim ki Meryem oğlu İsâ, Allah’ın Rûhu ve Kelimesidir ve
(bu kelime) afîfe, dokunulmamış Meryem’e bırakılmıştır; böylece o İsâ’ya
hâmile olmuş ve Allah da onu, kendi Rûh ve Nefesinden olmak üzere
Âdem’i Eli ve Nefesi ile nasıl yarattı ise onu da (öylece) yaratmıştır.
Seni tek olan Allah’a çağırıyorum ki onun hiç bir şerîkî yoktur. O’na itaat
konusunda karşılıklı yardıma (çağırıyorum); beni takip et, bana uy, bana
gelen şeye îman et! Zira ben Allah’ın elçisiyim. Bu duruma göre seni ve
etrafındaki askerlerini Kaadir ve Azîm olan Allah’a dâvet ediyorum.
Nasihat ve sözlerimi kabul etmenizi tavsiye ederim.
Mukavkıs’a Mektubu:
“Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
Allah’ın kulu-kölesi ve Resûlü Muhammed’den Kopt’ların Büyük Başkanı
el-Mukavkıs’a:
Allah’ın selâmı, hidâyet yoluna girmiş bulunan kimse üzerine olsun!
Buna göre ben seni, tam bir İslâm dâveti ile (İslâma) çağırıyorum. İslâma
gir, sonunda emniyet ve selâmet içinde olursun ve Allah sana iki defa
sevap verecektir. Şayet bundan kaçınacak olursan, bütün Kopt’ların
günahı senin üzerinde toplanacaktır. Ve (siz) ey (mukaddes) Kitap
sahipleri! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek olan tek bir kelimede,
yani Allah’tan başka hiç bir tanrıya tapmamak, O’na hiç bir şeyi şerik ve
ortak koşmamak, Allah’tan başka aramızdan hiç bir kimseyi âmir ve
efendi yapmamak (hususunda) birleşelim. Şâyet onlar sırtlarını dönüp
(bundan) kaçınacak olurlarsa şöyle deyiniz: – Siz şâhit olun ki kesinlikle
bizler, (Allah’a) itaat edip teslim olan müslümanlarız.”
Heraklius’a Mektubu:
“Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
Allah’ın kulu-kölesi ve elçisi Muhammed’den Rûm’ların Başbuğu
Heraklius’a:
Allah’ın selâmı, hidâyet yoluna girmiş bulunan kimse üzerine olsun!
Buna göre ben seni tam bir İslâm dâveti ile (İslâma) çağırıyorum. İslâma
gir, sonunda emniyet ve selâmet içinde olursun. Ve Allah sana iki defa
sevap verecektir, şayet bundan kaçınacak olursan, köylülerin (yani
tebeanın) günahları da senin üzerinde toplanacaktır. Ve “(Siz) ey
(Mukaddes) Kitap sâhipleri! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek olan
bir tek kelimede, (yani) Allah’tan başka bir tanrıya topmamak, O’na hiç
bir şeyi şerik ve ortak koşmamak, Allah’tan başka aramızdan hiç bir
kimseyi âmir ve efendi yapmamak (hususunda) birleşelim. Şayet onlar
sırtlarını dönüp (bundan) kaçınacak olurlarsa şöyle deyiniz: “ – Siz şâhit
olun ki kesinlikle bizler, (Allah’a) itaat edip teslim olan müslümanlarız.”
Hiç beklemediği davet karşısında şaşkına dönen İmparator, Peygamber
Efendimiz (s.a) hakkında bilgi edinmek üzere o sırada Bizans
topraklarında bulunan, henüz müslüman olmamış Mekke’li tüccarları
huzurunda topladı. Bunlar arasında bulunan ve söz alıp İmparatorun
sorularını cevaplandıran Ebû Süfyân, Bizanslılar’ın İslâm karşısında
şimdiden bellik bir korku ve endişe taşıdıkalrını hayretle gördü. O sırada
Bizans İmparatorluğunda halk kitleleri hem siyasî, hem de dinî alanda
huzursuzluk içindeydiler. Bu şartlarda Heraklius,
“ – Benim tebeam, Hıristiyanlığı terketmeye son derece karşıdır,
düşmandır. Aksi halde derhal İslâmı kabul ederdim.” cevabını vermiştir
Kisrâ’ya Mektubu:
“Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
Allah’ın Resûlü Muhammed’den İran’lıların Büyük Başkanı Kisrâ’ya:
Hidâyet yoluna girip tâbi olana, Allah’a, O’nun Resûlüne îman edene,
Allah’dan başka tanrı olmadığna, onun bir tek ve ortaksız bulunduğuna,
Muhammed’in onun Resulü ve kulu-kölesi olduğuna şehâdet edip bunu
kabul edene selâm olsun! Buna göre ben seni tam bir İslâm dâveti ile
(İslâma) çağırıyorum. Zirâ ben, kim olursa olsun can taşıyan herkese belli
bir tehlikeyi haber verip bunları uyandırmak ve inanmayanlar üzerinde
Allah’ın sözünü gerçekleştirmek için istisnâsız bütün insanlara
gönderilmiş bir Allah Resûlüyüm. O halde sen İslâm’a gir, sonunda
emniyet ve selâmet içinde olursun! Şayet kaçınacak olursan, bu halde
hiç şüphesiz Mecûsîlerin günahı senin üzerinde toplanacaktır”
Hitabe kısmındaki ifadeleri imparatorluk şanına lâyık bulmayan Perviz,
öfkeye kapılarak mektubu daha bitirmeden tercümanın elinden alıp
yırttı. O öfke ile Yemen’deki valisine, Resûlullah’ın derhal İmparatorluk
sarayına davet edilip getirilmesi için özel memurlar göndermesini yazıp
emretti.
Kisrâ Perviz’in hakaret içeren tavrı Hazreti Peygamber’e ulaştığı zaman
Efendimiz: “–Allah da onun hükümdarlığını tam bir yırtılmayla
yırtsın.” demekle yetindi.
Hz. Muhammed’in Elçileri Gönderirken ve Mektupları
Yazarken İzlediği Yol
Hz. Muhammed elçileri seçerken gidecekleri ülkeleri çok iyi
bilen, daha önce daha önce o bölgelere gitmiş kimselerden
seçiyordu. Elçilerde ikna gücü , ahlak güzelliği , dürüstlük , güzel
konuşma , anlama ve kavrama yeteneği aranıyordu. Kısa , öz ve
veciz bir biçimde yazılan mektuplar İslam’a daveti içeriyordu.
Karşı tarafı tehtit eden , itibarını düşüren ifadelere asla yer
verilmiyordu. Mektupların içeriği her hükümdarın özelliği
dikkate alınarak ve hükümdarlara unvanlarıyla hitap edilerek
yazılıyordu. Hz. Peygamber mektupları mühürleyerek
gönderiyordu. Gümüşten yapılmış olan bu mühürün üzerinde üç
satır halinde ‘Allah , Resul , Muhammed’ yazıyordu.
Hz. Peygamber kabile başkanlarına , toplu olarak kabilelere ,
papazlara , çeşitli yerlerde oturan Yahudi kabilelerine İslam’a
davet ve ayrıca bölgelerde görev yapan valilerine de İslam’ın
kurallarını bildiren mektuplar yazıyordu.
Hz. Peygamberin mektuplarının her birinin gönderildiği şartlar
ve muhataplar farklıydı. Buna bağlı olarak mektupların üslup ve
içeriğininde birbirinden farklı olduğu görülmektedir. Gönderilen
bu mektuplar kişilerin yaşayış tarzları , özel durumları ve
konumları dikkate alınarak yazılıyordu.
Sonuç olarak Hz. Peygamberin İslam’a davet mektupları
İslam’ın çok geniş bir coğrafyaya yayılmasında etkili olmuştur.
Ali Kaan Özbek
9/D
447
Download