Konferans Değerlendirmesi: “ULUSLARARASI GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ: İSTİHBARAT UYGULAMALARI” 6-8 Aralık 2007, Bilkent Hotel, Ankara Fatih BEREN Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Doktora Öğrencisi Türkiye 6-8 Aralık tarihlerinde önemli bir toplantıya daha ev sahipliği yapmıştır. Kent State Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünün organizesinde NATO’nun destekleri ile Bilkent Otelde “Uluslararası Güvenlik İşbirliği: İstihbarat Uygulamaları” konulu bir uluslararası konferans gerçekleşmiştir. Akademisyenlerden ve uygulayıcılardan oluşan konuşmacıların Türkiye’nin haricinde ABD, İngiltere, İspanya, İsrail, Mısır, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş gibi dünyanın birçok noktasından gelmeleri ve bu konudaki düşüncelerini özgürce paylaşmaları toplantıyı daha zengin bir tartışma ortamına taşımıştır. Konferansın organizatörlüğünü yürüten Bilkent üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ersel Aydınlı’nın açılıştaki konuşmasında belirttiği gibi uluslararası istihbarat paylaşımının nasıl sağlanabileceğine ilişkin tartışmalar toplantının son dakikasına dek sürmüştür. Yapılan sunumlarda hem istihbarat paylaşımın önündeki engeller hem de bu paylaşımın nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin öneriler bulunmakta idi. Bu yazıda da toplantıda öne çıkan sunumlarla ilgili kısa bir değerlendirme yapılacaktır. Uluslararası düzeyde istihbarat paylaşımı tartışılmadan önce istihbaratın ne olduğu bilinmelidir. İstihbarat, dünya genelindeki tüm iletişim araçlarından geçen her bir bilginin depolanması mıdır? Yoksa ihtiyaç duyulan bilgiye zamanında ulaşarak o bilgiyi doğru bir şekilde analiz edebilmek midir? Yaşamakta olduğumuz bilgi çağındaki bilgi kirliliği dikkate alındığında istihbaratın daha spesifik olarak tanımlanmasına gerek duyulmaktadır. Konferanstaki birçok konuşmacının da dediği gibi istihbarat olaylara ve eylemlere ilişkin noktaların birleştirilmesidir. Yani ilgili ve gerekli bilgilerin zamanında ve doğru bir şekilde işlenmesi ve analiz edilmesidir. Dolayısıyla bu sacayaklarından herhangi birisinin eksikliği istihbaratı zafiyete düşürecektir. Toplantıda tartışılan hususların başında tabii olarak uluslararası istihbarat paylaşımına ilişkin gereksinim ve bunun gerçekleşebilmesi için gerekli yapının nasıl olabileceği sorusu gelmekte idi. İngiltere Salford Üniversitesinden Dr. Peter Gill sunumunda, istihbarat işbirliğinin genelde resmi olmayan ağlar üzerinden kurulduğunu ifade etmiştir. Bu husus daha sonra Dr. Otwin Marenin’in sunumunda da yer almış ve tartışılmıştır. İspanya Complutense Üniversitesinden Gustavo Diaz-Matey’in sunumunda ise, “tehdit”in tüm ülkelerce aynı şekilde anlaşılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Çünkü Diaz-Matey’e göre 21. yüzyılda geleneksel tehditler şekil değiştirmektedir. Şekil değiştiren bu tehditlerle uluslararası mücadele de ancak ortak bir konsept geliştirilerek sağlanabilir. Kuzey Carolina Üniversitesinden Dr. James Walsh’a göre uluslararası istihbarat paylaşımının önündeki engellerden biri, istihbaratın saldırgan olarak toplanmasıdır. Dolayısıyla uluslararası işbirliği ve bilgi paylaşımının sağlanması için istihbarat faaliyetlerinde saldırgan bir tavrın olmamasına ve belli bir değerler sisteminin oluşturulmasına önem verilmelidir. Ayrıca yine Walsh’a göre uluslararası istihbarat paylaşımının gerçekleşebilmesi için hiyerarşi mekanizması kullanılabilir. Yani bir ülke kendi istihbarat görevlisini / polisini anlaşmalı olarak başka bir devlete çalışmak üzere gönderebilir. Polis irtibat görevlisi burada bir model olarak görülebilmektedir. Walsh’a göre bu paylaşımın gerçekleşebilmesinin bir diğer aktörü de düzenlenecek uluslararası eğitimlerdir. Çünkü uluslararası eğitimler ile hem ortak dil hem ortak değerler sistemi hem de ortak mücadele anlayışı tesis edilebilecek ve bu süreçte oluşacak güven iklimi ile de resmi olmayan bir insan (dostluk) ağı oluşturulacaktır. Walsh, uluslararası istihbarat işbirliğinde zayıf olan devletlerin özerkliğinin korunması gerekliliğine de ayrıca vurgu yapmaktadır. Washington devlet üniversitesinden Dr. Otwin Marenin, uluslararası istihbarat işbirliğinin, harekata yönelik olarak bir bilgi paylaşımını kapsaması gerektiğini belirtmiştir. Yani Otwin’e göre sınırlandırılan bir alanda bilgi paylaşımı daha kolay olarak gerçekleşebilecektir. Otwin de uluslararası eğitim faaliyetlerinin bu sürece katkısına sunumunda değinmiştir. Fakat ona göre bu eğitimlerdeki temel amaç beceri geliştirmek değil, demokratik polislik kültürünün diğer ülkelerde de tesis edilmesidir. Otwin’e göre, farklı ülke polislerinin aynı ortamda görev aldığı (Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi) uluslararası barış güçleri de resmi olmayan ağların tesisinde kullanılabilir. Ayrıca Otwin sunumunda, uluslararası güvenlik işbirliğinden bahsederken sadece polis değil diğer güvenlik aktörlerinin de bu işbirliğinde dikkate alınması gerektiğinin altını çizmektedir. İstihbarat alanında uluslararası işbirliğinin gerçekleşebilmesi için; Pakistan Federal Araştırma Teşkilatı Genel Müdürü Tarık Pervez’in sunumunda öne çıkan hususlar şu şekilde sıralanabilir: • Bilginin paylaşılacağı kuruma yada ülkeye güven duyulması gerekmektedir, • Paylaşımda bilgi trafiği tek yönlü değil karşılıklı olmalıdır, • Eğer bilgi talep edilen tarafta istenen bilgi yoksa, orada istihbarat becerisi geliştirilmelidir, • İşbirliğinde elitist yaklaşımdan kaçınılmalı ve eşitler arası bir ilişki tesis edilmelidir, • Uluslararası istihbarat faaliyetlerinde hangi bilginin kimde olduğu bilinemez. Bu nedenle daha kapsamlı bir işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır, • Uluslararası istihbarat işbirliğinde karşılıklı yarar sağlanmalıdır. Ayrıca Pervez, Pakistan içersinde de bir çok istihbarat biriminin olduğunu, bunlar arasında bile zaman zaman bilgi paylaşımında sorunlar yaşandığını sunumunda ifade etmiştir. Bu sorunun, istihbarat koordinasyon görevine herkes tarafından kabul gören, etkili ve yetkili bir ismin atanması ile çözüldüğünü katılımcılar ile paylaşmıştır. İsrail Askeri İstihbarat Teşkilatı eski başkanı General Aharon Zeevi-Farkash, terörle mücadeledeki yeni anlayışlara ilişkin görüşlerini katılımcılarla paylaşmıştır. Farkash’a göre bu yeni anlayışın özünde asimetrik oluşum kavramı yatmaktadır ve bu devlet güçlerinin gizli bir güce karşı savaşması olarak kendini göstermektedir. Bu durumda terör örgütleri askeri örgüt olarak görülmemeli, networkolarak ele alınmalı, takip edilmeli ve savaş edilmelidir. Ayrıca Farkash’a göre terörle etkin mücadele sağlanabilmesi için demokratik devletlerin meşruiyet olmaksızın da hareket edebilmesi gerekmektedir. O’na göre hem hedef yok edilmeli hem de demokrasiyle ters düşülmemelidir. Bu durum zor bir ikilem olarak katılımcılar ile paylaşılmıştır. Toplantıya Yunanistan’dan (Avrupa ve Amerikan Çalışmaları Enstitüsü) katılan Dr. John Nomikos ise soğuk savaş döneminden sonra daha karmaşık bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirterek, farklı kurumların bir araya gelmelerini ve ortak bir anlayış oluşturmalarını önermektedir. Ayrıca Nomikos’a göre istihbarat kurumları yapısal olarak daha etkili ve daha güvenilir bir modele dönüştürülmelidir. Naval War College’dan Doç. Dr. Derek S. Reveron, “Güvenlik işbirliğine uluslarüstü tehditlerin etkisi” başlıklı sunumunda küresel terör tehdidine karşı terörle savaş yaklaşımının yanlış olduğunu bunun yerine terörle mücadele yaklaşımının benimsenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca ABD olarak güçlü askeri birlikleri ile anti-demokratik ve diktatör bir rejim olan Irak’taki Saddam yönetiminin devrilmesinde başarılı olduklarını fakat yeni toplumun pozitif güvenlik inşasında ise aynı başarıyı yakalayamadıklarını ifade etmiştir. Burada da görüldüğü gibi demokratik ve güvenli bir toplumun inşası için silahlı güçten ziyade yapısal polislik stratejisine (the strategy of constructive policing) gereksinim duyulmaktadır. South Carolina Üniversitesinden Doç. Dr. Mathieu Deflem de sunumunda benzer vurguları öne çıkarıştır. Deflem terörle mücadeleyi; Weberyan bürokratik bir yapı içersinde sosyolojik temellere dayanan polisiye (policing) bir model olarak çözümlemektedir. Bu modelin özünde de terörle savaş (war on terrorism) yerine terörle mücadele benimsenmektedir. Yine Deflem’in sunumunda küresel terörle mücadele sürecinde Interpol ve Europol gibi uluslararası polis işbirliği organizasyonlarının yapısal (constructive) olarak işlevsel hale dönüştürülmesinin altı çizilmiştir. Mısır Askeri Ataşesi Mamduh El İmam da sunumuna terörle mücadele perspektifinden yaklaşmış ve ABD’nin terörle mücadele sürecinde “cihad” kelimesi üzerine fazla odaklanarak terörist grupların tuzağına düştüğünü belirtmiştir. Çünkü terör örgütlerinin temel amacı, hedef aldıkları devletleri kendilerinden daha büyük bir kitle ile karşı karşıya getirmektir. Dolayısı ile bu yanlış odaklanma ile ABD, terör amaçlı olmayarak da “cihad” kelimesini kullanan tüm Müslüman kesimleri karşısına almakta ve hedef büyütmektedir. Oysaki terörle mücadelede başarı hedef küçültmek ve hedef daraltmak ile sağlanabilir. Mamduh El İmam’a göre benzer bir hata küresel terörle mücadele sürecinde terör gruplarının isimlendirilmesinde de yaşanmaktadır. Küresel terörle mücadele ederken kullanılan “İslamcı Terör” (Islamic Terror) kavramı hem tüm İslam coğrafyasını hedef konumuna getirerek hedefi büyütmekte, hem de El-Kaide gibi bir kısım terör örgütlerinin, teröre bulaşmamış olan yaklaşık 1,5 milyar nüfusa sahip olan diğer İslam topluluklarını temsil ettiği yanlış imajını uyandırmaktadır. Bu yanlış algı da kamuoyuna, terör örgütünü olduğundan daha büyükmüş gibi göstermektedir. Ayrıca yine Mamduh El İmam’a göre istihbarat paylaşımının gerçekleşebilmesi için uluslararası standartlar oluşturulmalı ve bu standartlar politik kaygılardan ve nedenlerden uzak olarak belirlenmelidir. Konferansa Türkiye’den (Emniyet Genel Müdürlüğü (Turkish National Police), İstihbarat Dairesi Başkanlığı) katılan, İstihbarat Akademisi (İSAK) Müdürü Sadettin AKGÜÇ konuşmasında, uluslararası işbirliğini üç başlık altında ifade etmiştir. Bunlardan ilki gerçekleştirilen uluslar arası eğitimlerdir. Bu eğitimler ile oluşan karşılıklı güven ortamının da etkisiyle ikinci aşamayı karşılıklı bilgi paylaşımı oluşturmaktadır. Akgüç’e göre işbirliğinin son halkasını ise ortak çalışmalar ve ortak operasyonlar oluşturmaktadır. Sonuç itibarı ile gerek sunumlardaki çeşitlilik, gerekse hararetli soru cevap ve tartışma bölümleri toplantıyı daha da verimli kılmıştır. Toplantının kapanış oturumunda tüm konuşmacılar söz almış ve bir genel değerlendirme yapılmıştır. Kapanış oturumunda; uluslararası polis işbirliğinin daha kolay sağlanabilmesine rağmen neden uluslararası istihbarat işbirliğinde bu başarının görülemediği sorusu da yer bulmuştur. Bunun birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birisi polislikte gizlilik alanlarının ve derecelerinin daha net olarak çizilmiş olmasına rağmen istihbarat faaliyetlerinde bu gizlilik alanlarının ve derecelerinin net olmamasıdır. Dolayısıyla istihbarat faaliyetlerinde (özellikle güvenlik istihbaratında) gizlilik alanları ve derecelerinin net bir şekilde tanımlanmasının bu uluslararası işbirliğine olumlu katkı sağlayacağı da değerlendirilebilmektedir. Bu alandaki uluslararası işbirliği gereksiniminin tüm ülkelerce hissedilir olması olumlu bir adım olarak görülebilir. Ancak bunun nasıl sağlanacağı yönünde yeni açılımların ve uygulanabilir çözüm önerilerinin tespiti ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Toplantının sonuçları değerlendirildiğinde istihbarat uygulamaları açısından uluslararası güvenlik işbirliğinin sağlanabilmesi için; • Çağımızda örgütlü suçlar ve terör yükselen bir tehdittir, • Zihinsel modernizasyonun gerçekleştirilmesi gerekmektedir ve bu bağlamda güvenlik istihbaratında ortak dil, ortak değerler sistemi ve ortak mücadele anlayışı oluşturulmalıdır, • 21. yüzyılın tehdidi ile mücadelede uluslararası ortak mücadele konsepti geliştirilmeli ve terörle savaş konseptinden terörle mücadele konseptine geçilmelidir, • Küresel terörle mücadelede; İslam coğrafyası gibi çok geniş toplulukları da hedef olarak gösteren “İslamcı Terör” gibi bir terminolojinin kullanılmasından kaçınılmalı ve kutuplaşma yerine bütünleştirici terim ve kavramlara sahip çıkılmalıdır, • Demokratik ve güvenli bir toplumun inşası için silahlı güçten ziyade yapısal polislik stratejisi (the strategy of constructive policing) uygulanmalıdır, • Uluslararası eğitim faaliyetlerine önem verilmelidir, • Uluslararası eğitimlerde sadece istihbarat becerisinin geliştirilmesi amaçlanmamalı aynı zamanda demokratik polislik kültürünün de tesis edilmesi hedeflenmelidir, • Küresel terörle mücadele sürecinde Interpol ve Europol gibi uluslararası polis işbirliği organizasyonlarından maksimum derecede yararlanılmalıdır, • Uluslararası barış güçlerinde görevli polisler üzerinden doğal ve resmi olmayan dostluk ağları tesis edilmelidir, • Ülkelerde irtibat görevlisi olarak temsilciler görevlendirilmelidir, • İstihbarat faaliyeti saldırgan bir his ile yapılmamalıdır, • Uluslararası istihbarat işbirliğinde zayıf olan devletlerin özerkliğinin korunmasına dikkat edilmelidir, • Uluslararası istihbarat işbirliğinde elitist yaklaşımdan kaçınılmalı ve eşitler arası ilişki tesis edilmelidir, • Uluslararası istihbarat işbirliğinde bilgi paylaşımı harekata yönelik olarak bir bilgi paylaşımını kapsamalıdır, çünkü sınırlandırılan bir alanda bilgi paylaşımı daha kolay gerçekleşebilecektir, • Uluslararası bilgi paylaşımında bilgi trafiği tek yönlü değil karşılıklı olmalıdır, • Ülkeler arasında güven duygusu tesis edilmeli ve güveni sarsacak uygulamalardan kaçınılmalıdır, • İstihbarat kurumları yapısal olarak daha etkili ve daha güvenilir bir modele dönüştürülmelidir.