Düştü Şardağ Seçim gürültüleri arasında Akif’in kızı o * j İLLlYET'In, hatta içinde ya| yınlanan haberiyle silkinj mek ve utanmak gerekl[ yordu. Seçim gürültülerine İ dalmış giderken şair Meh1med Akif’in feryat eden kızının sızlanışı, parti başkanlarının kılını kıpırdatmadı; devleti uyandıramadı. Milli şairimizin kızı Ersoy Hanımefen­ di, Beyoğlu'ndaki evleri yıkılacağı için kızı, yani şairimizin torunu ile birlikte so­ kağa atılıyor. Yeni bir eve mi taşınsınlar? Bu devle­ tin, İstiklal Marşı şairimizin kızına bağla­ dığı şeref aylığı, (bunun neresi şeref oluyorsa) ayda dörtyüz bin lirayı bile bul­ muyor. Aman ya Rabbi, kimlere, kaçar kez az da olsa zamlar yapıldı; demek Er­ soy Hanım, her zaman böyle perişan bırakıldı. GÜNLERCE BEKLEDİM Seçim narcamalarına trilyonlar har­ canan Türkiye'de genç Başbakan, ya da milliyetçiliği elden bırakmayan hükümeti bir duyarlık gösterir: “Al şu evi, yaşadıkça para vermeden kullan” der, diye umdum. Muhalefet liderlerinden biri, bir an için başını demokrasi konuşmalarından ayırıp seslenir, sevgili Akif’imize sahip çı­ kar dedim. Zenginlerimizi düşündüm: “Benim bankam, en çok kâr eden bankadır" di­ yenlerden biri, “ milli şairimizin sevgili kızı ve torunu! buyurun, size layık olma­ yan nâçiz armağanımız olan evin anahta­ rı” desin. BİZE NE OLDU? Kanımız mı dondu? Yoksa “Kim bu Akif’ diye soranlarımız da mı var? Akif yalnız büyük, yüce bir ozan olsaydı bile sevgisizlik uykusundan, bu nasır tutmuş kalp illetinden bizi uyandırmaya yeterdi. Ama İstiklal Marşı’mızın ölümsüz ozanı, Çanakkale şehitlerini ölümsüzleştirmiş, yüce şairlmizdi o! Kim bu Akif? İstanbul, emperyalist dünya devletlerinin işgalindeyken dep­ rem gibi haykıran ozanımız: “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoludur, dönme bilme­ yiz; yürürüz” diye kükreyen arslarumız! Halide Edip gibi bir vatanseverin bile jmutsuzlaştığı bir anda, “Amerika'nın mandası olmayı kabul edelim” diye ka­ ramsarlığa düştüğü günleri. “Muştala Kemal Paşa ya açık mektup”unda, “Pa­ şam, bu millet, Balkan Harbi’nden, umumi harpten hep perişan olarak çıktı. Sizin va­ tanı kurtaracağınıza inanmıyorum, inan­ sam, kellemi kılıcınıza istid'â (’ ) ederdim” diyen koskoca bir Cenap Şahâbettin mer­ humu anımsayın. Ve bir de Akif i: “Değil mi cephemizin sinesinde iman >lr. Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan »ir. Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılnazl Cihan yıkılsa, emin ol; bu cephe sarıılmazt” Halife beceriksiz. Halifenin çevresi lainlerle, hırsızlarla dolu... İslam şairi, lalifeyi değil, Allah'ı örnek alıyor ya; patlı­ yor: “Cümlesi hazır çetesi!” Akif, şimdi sızlanan kızana veda ede­ rek Ankara'nın yollarına düşmüştür. Vatan kahramanı Mustafa Kemal Paşa'yı, halife, vatana ihanetle suçlar, ölümüne ferman çıkarırken vatanımızın bu büyük şairi, cami cami dolaşıp minberlerde, hal­ •• « İ J " I • kı Cumhuriyetle. Kurtuluş Savaşı'na hazırlıyor. İslam’ın dosdoğru olan yorum­ larını yapıyor. Şiirleri, şiir değil ateştir artık. Kalemi ise havan topu! Nitekim “Ça­ nakkale Şehitlerine” ağıtında da, “metâilün-fellâtün-mefâilün fellün” kalıbı, sanki ortadan kalkmış, sözcükler, şözcük değil, ateş, iman ve şarapnel parçaları olmuştu: “Ey bu topraklar İçin toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı; değer!” Ve yarışmaya katılmadan yazdığı, ve­ rilen karşılık ödülünü de reddeden, Türk milleti yaşadıkça yaşayacak olan şairin İstiklal Marşı; “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yü­ zen al sancak!” Büyük Akif! Aruz kalıplarıyla oynayan Akif! Sözcükleri gül yapan, bal kılan, bombalaştıran Akif! Bağımsızlık savacımızın, savaş kadar önemli iman bayraktarı Akif! Hebâ olup gitmiş, yok olmuş çirkin propaganda manzumelerine karşın sayı­ sız güzel şiire ulaşmış Nazım Hlkmet'e saygı ile baş eğdirmiş Akif: “Akif büyük adam! İnanmış adam dostlar İnanın!” (N.H) AKİF KÜKRER Büyük ozanımız, şiirlerinde, dinde ay­ rıcalık yaratan tarikatçılara, kafasının içi tamtakır din hocalarına vurduğu gibi İs­ lam dini bakımından bilgili, donanımlı oldukları halde makamlarını korumak, ya da kurbağayı ürkütmemek için ağızlarına ya da kalemlerine kilit vuranlara da karşı­ dır. Onu, bütünü ile okumalıyız. Söz geliml Arnavutların çoğu Müslümandır. Düş­ man, Birinci Dünya Savaşı'nda onları öldürüyor. Bazı OsmanlI dönemi kalemle­ ri, “Bize ne? Bir de Arnavutlarla mı uğra­ şacağız?” diyor. O zaman Akif, patlayıverir: “Bunu benden duyunuz,?>en ki bugün Arnavud'um. Başka bir şey diyemem; işte perişan yurdum.” Bu ikrdizeye bakıp onu Türk’lükten çı■karmaya kalkanların hiç utanır bir yanları var mı? Türkçenin en güçlü sahibi o! Yaz­ dığı İstiklal Marşı, Arnavutluk marşı mı? Kurtuluş Savaşı na katılmak üzere Anadolu’ya geçerken gözlemlerindeki hüznü, “Yurdu, baştan başa viraneye dön­ müş Türk’ün" diye anlatır. Aklfin İslamcı şiirleri, ölümsüz birer ders!.. Parti kavgalarında, yüce İslâmî si­ yaset kavgalarının aracı yapmak İsteyen­ lere; devleti yönetenlerin, İslam sevgisi içinde oldukları halde onu çarpıtarak gü­ nahlı, bazı da kasıtlı yorumlamalarına karşı Akif bir ders!. Sevgili şairimizin kızı, torunu ile bir­ likte ayda (350.000) lira şeref (!) aylığı ile geçinecek, öyle mi? Onun evini yıkmaya kalktığından belki haberi bile olmayan sa­ yın İstanbul Belediye Başkanı! Islamı dilinden düşürmeyen sayın ik­ tidar ve muhalefet başkaniarı! Türk politi­ kacıları! Ey bu feryadı duyamayan büyük sağırlar! Yazık, çok yazık! (*) dilekçe diye sunar, teslim ederdim , NOT: Bu yazı kalem e alındığı ve g aze tey e gön­ derildiği güne kad ar hiçbir girişim olm am ıştı. B ize bugün telefon eden Ş a rd ağ sayın Ö zal'ın, sayın Vehbi Koç'un konu ü zerine eğild iklerini ve C um hurbaşkanı nın bir ev tahsis ettiğini oku­ yunca gazetedeki yazısına teşekkür notunun eklenm esini rica etti. Taha Toros Arşivi