Dini Yaymlar Dairesi Başkanlığı Üç Ayda Bir Yayımlanır 2008

advertisement
t
DiYANH iŞLERi BAŞKANLIGI
Dini Yaymlar Dairesi Başkanlığı
Üç Ayda Bir Yayımlanır
Cilt: 44 •
Sayı:
4 • Ekim -
.'-,-•-
Kasım -Aralık
2008
-
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN
ÇEVREYE YAKLAŞlMI
Şehmuz DEMİR *
~~~~~~'"~
Özet:
Neredeyse her ülkede bir çevre krizinin belirgin işaretleri görülmektedir. Bu nedenle, modem dönernin en önemli küresel sorunlanndan birinin çevre krizi olduğunu kabul etmeyen yok gibi. Sırursızca ve
sorumsuzca tüketen, bunu yaparken de tabiatı tahrip ederek yeryüzünün en ölümcül yağmacısı haline gelen bir insan yapısıyla karşı karşı­
yayız. Dolayısıyla bu süreçte İslamın, özelde de Kur'an'ın insana, tabiata, varlığa ve çevreye yaklaşımı büyük önem arzetmektedir. Modem dönemdeki yoğun çevre krizi ile özellikle son birkaç asırdır İlahi
çevreden gittikçe uzaklaşılınası arasında önemli bir bağlantı olduğunu
söyleyebiliriz. Zira Kur'an ekseninden bakıldığında, çevre sorununun
temel nedeninin İlahi çevreden uzaklaşma olduğu görülecektir.
Bu makalede, küresel çevre krizine, bunun nedensel arkaplanına;
çevreye yaklaşımına; Allah, tabiat ve insan arasındaki ilişkiye
bir makalenin el verdiği sınırlar dalıilinde yer verilmeye çalışılacaktır.
Kur'an'ın
Anahtar Kelimeler: Allah, Kur' an, Çevre, Tabiat
Environmental Problem and The Quran's Approach to The
Environment
Abstract:
It has been clear signs of environment erisis almost in every co-
untry. So, there is no one who don't accept that one of the most important spherical problem is environment erisis in modem age.
*
Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
W e face to face a human who exhoust limitless and irresponsible
being mortat looter. Because of this reason, in this process, it is very
important that the existance of Islam especially the Quran' s approach
to the nature, human and the environment.
It mustn't be forgotten that there has been an important connecti-
on between environment erisis and going away from Divine environment especially in a few last ages.
Because when it was looked from the Quran's perspective, it will
be seen that the cause of basic problem is far away from Divine environment.
In this article, w e will be tried to examine as possible as we can do
that the Quran's view to the environment, spherical environment erisis
and its background, view to environment of the Quran, the relation
among Allah, the nature and the man.
Key Words: Allah, Quran, Environment, Nature
"İnsanlann bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu"
(Rum, 30/41)
Giriş
Tabiat ve içindeki varlıkların yaratılış ve işleyişi belirlenmiş İlahi bir yasaya
göre gerçekleşmektedir. Tabiatın bir parçası olan hayvanların gelişimi de bu yasanın dışında değildir. Hayvanların fiziki yapıları, belirli bir çevrede yaşayabilecek
ve kendini koruyabilecek şekilde yaratılmıştır. Her hayvan kendine uygun yerlerde yaşayabilir, her yerde yaşayamaz ve yaşadığı çevrenin şartlarına da uymak gibi
bir zorunlulukla karşı karşıyadır. insanla hayvanın ayırım noktalarından birisi budur. İnsan, doğadaki birçok hayvana oranla çok daha güçsüz bir şekilde yaratılmış­
tır. Hayvanların
çevre
şartlarına
büyük bir çoğunluğu doğar doğmaz ayakları üzerinde durur ve
ayak uydurmaya başlar. Dolayısıyla, hayvanın insanla kıyaslana­
mayacak düzeyde hızlı bir şekilde büyüyüp geliştiği görülmektedir. İnsanın ise
ayağa kalkıp yürüyebilmesi için bile neredeyse iki yıla, kendini koroyabilecek duruma gelebilmesi için de on yıla, hatta belki on yıldan da daha fazla bir zamana ihtiyacı bulunmaktadır.
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞıMI
İnsan birçok hayvana göre fiziki yapısı itibariyle zayıf durumda olmakla birlik-
te, bu
sıyla
açığını zekasıyla
ve
zekasının ürettiği
aletlerle, makinalarla kapatır. O, zeka-
bütünüyle çevreye uymak durumundan
kendine uyduran bir
diğini
varlık
doğayı
doğaya
çevreyi
değiştiren, dönüştüren,
haline gelir. Ancak burada kritik sorunun gündeme gel-
belirtmek gerekir. Yararlanmak
getiren,
çıkıp,
amacıyla doğa şartlarını
kendine uygun hale
egemen olan insan, modern dönemde zirve noktasına ulaştığı üzere,
tüketmeye başladı ve paradoksal bir şekilde, doğayı tüketirken, farkında olabaşladı.
rak veya olmayarak kendini de tüketmeye
Ve tam da burada, hem kendini
hem de doğayı tüketen hiçbir hayvanın bulunmadığı I ifade edilmeli. Bu çerçevede,
gelinen noktada
nin
görüldüğünü
dünyanın
neredeyse tümünde bir çevre krizinin belirgin
işaretleri­
ifade etmek mümkün.
I. Çevre Sorunu ve İnsan
O halde çevre konusuna yer verilirken, öncelikle çevreyi en fazla etkileyen varlık
olarak insan üzerinde
Batı'da
durulmalıdır.
Zira çevre sorunu temelde insan sorunudur.
Rönesansla başlayan ve Rönesans
sonrası
süreçle gittikçe yükselen bir trend-
le insan mutlaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçle birlikte insan gittikçe ilahi alandan kopar(ılar)ak,
dünyevileşme
yolunda mesafe
kaydetmiştir.
akıl-
Böylece
çiftinin ilahi alanla bağını koparması sonucu tabiatın bütün kodlannın ve
çözülerek ona tahakküm edilmesi
nımladığı
bu mutlak yapısıyla,
gerektiği düşüncesi gelişti.
çoğunlukla
da insan hakları
bilim
şifrelerinin
Ve insan, kendini ta-
adına
çevreyi tahrip etti,
yağmaladı. İnsan bu süreçte, kendini evrenin yegane sahibi ve hakimi görerek, yaptıklannın
kendisi dışındaki
varlıklar
ve gelecek nesiller için ne tür bir sonuç
cağını da hesaba katınayı göz ardı ederek, geniş ormanlık alanlan tahrip
doğura­
etti,2 tabiatı
hoyratça kullandı, tüketti, tüketti, tüketti ...
Yüce Allah, evrende gözle görülebilen ve görülemeyen pek çok varlık yaratmış­
tır. İnsan da yaratılan bu varlıklardan birisidir. Ancak insan, diğer yaratıklardan ve-
ya canlı organizmadan daha öte ve daha fazla anlam taşıyan bir varlıktır. Kendini ve
etrafındaki
alemi bilen, idrak eden, duyan,
düşünen, şuursuz varlıklardan
ibaret bir
Akarsu, Bedia, "İnsan ve Çevre", Cogito, 1994/2, s. 27-28.
2 Nasr, Seyyid Hüseyin, "İslam ve Çevre Bunalımı", çev. Mevlüt Uyanık, İslami Araştırmalar,l990/3,
s. 163.
.--JL-.
77
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
alem
tarafından kuşatılmış şuurlu
bir
varlıktır.
Sürekli
değişen
ve
gelişen,
her saat
başka şey düşünen, duyan ve isteyen varlıktır.3
Kur'an'a göre insan, evren içerisindeki bütün
yere ve öneme sahiptir, bütün
varlıkların
odak
yaratılmışlar arasında
noktasını teşkil
merkezi bir
eder. Buna göre fani
insan, yaratılmışların en onurlusu, en kıymetiisidir (eşrefi ınahlukat).4 İnsanın yaratılmış diğer varlıklara üstünlüğü,
evrenin
insanın
hizmetine
sunulmasını
da berabe-
rinde getirmiştir.5 Ancak dünyevi niınetler, teknolojik gelişıneler insan için var edilmiş olmakla birlikte, insan dünya için değildir.6 Başka bir ifadeyle, insan sadece
kendi hizmetine sunulan
dünyayı
tüketmek
amacının
çok daha ötesinde bir amaçla
yaratılmıştır. Din, insanı İlahi alanla bağlantılı bir yere konunılandırmıştır. Böylece
insana
hayvanİ
özelliklerini düzelterek Allah'a
ulaşabilıne yeteneği kazandırılınaya
çalışılınıştır.
Eski felsefe ekolleri de
bir
idealleştirici
laşma
olarak
ile birlikte
insanı
üstün faziletleri olan, üstün bir
tanımlamışlardır.
insanın
sahip olan
Oysaki teknolojinin ilerlemesi ve makina-
bu özelliklerinden soyutlanarak,
tüketen, ama sadece tüketen bir
yapıya
yapıya büründürüldüğü
sınırsızca
ve
soruınsuzca
bir süreç içerisine
girilmiş­
tir.? Şunu da hemen belirtmek gerekir ki, insanın kendisi, konumu ve misyonu ne
kadar önemli olursa olsun, sonuçta o, yaratan
değil,
sadece
yaratılandır. Tanrı değil,
insandır o. İnsan en güzel bir biçimde yaratılmıştır8 ve odak bir konuma yerleştiril­
miştir, ancak yeryüzünün kayıtsız- şartsız egemeni değildir.9 Bu nedenle, kendisi
dışında
kalan
canlı- cansız varlıkları sınırsızca
me yetkisi kendisine
ve
kuralsız
bir biçimde kullanabil-
verilmemiştir.
3 Aster, Emst Von, ''İnsan ve Dünya", çev. H. Vehbi Eralp, Felsefe Arkivi, 1949/3, s. 86; Sandıkçı, S.
Kemal, "Hz. Peygamberin Dünya Hayatına Bakışı", Zihniyet Değişiklikleri ve Çağdaşlaşma Problemleri Sempozyumu (Bursa, 16-17 Haziran 1990), Ensar Vakfı Yay., Bursa 1990, s. 63; Ayrıca bk. Berger, Peter L. Dinin Sosyal Gerçekliği, çev. Ali Coşkun, İnsan Yay., İstanbull993, s. 31-32.
4 Bk. İsra, 17/70.
5 Bk. Bakara, 2/29; Hac, 22/65; Lokman, 31/20; Casiye, 45/12-13; Ayrıca bk. İbrahim, 14/32-33; Nahl,
16/12,14.
6 Fazlur Rahman, "İslam: Sorunlar ve Fırsatlar" çev. Adil Çiftçi, İslami Araştırınalar, 1995/3-4, s. 217.
7 Şeriatİ, Ali, Makina/aşmanın Tuzağında İnsan", İnsan ve Teknoloji, çev. Taha Kılıç, İnsan Yay., İs­
tanbul1992 içinde, s. 40.
8 Tin, 95/4.
9 Demirci, Kürşat, "Düşünen Kamışların Hikayesi- İnsanın Kozmostaki Yeri Hakkında Dinler Neler
Söylüyor-", Bilgi ve Hilanet, 1994/6, s. 52; Güvenç, Bozkurt, "İnsan Nedir? Kimdir O İnsan?", Varlık (Aylık Edebiyat, Sanat Dergisi), Ekim 1989/985, s. 3.
roJe.-.
78
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE
YAKLAŞIMI
Bunu göz ardı eden insan, modem dönemde tabiatı sınırsızca kullanma eğilimi­
ne girdi. Böylece tabiat, insanın beslenme, barınma, soyunu sürdürme ve benzeri
gereksinimlerinden çok daha karmaşık isteklerinin karşılandığı bir alan haline getirildi. Bu çerçevede tabiat, insanın sınırsız isteklerini karşılamak ve buna boyun eğ­
mek durumunda kalan bir nesne gibi algılandı. Denizler tatil keyfi ya da ulaşım yolları, güneş D vitamini deposu, ay teknolojinin gelişmesiyle uzun vadede herkesin
gidebileceği
bir kara parçası olarak algılanır hale geldi. Böcek, haşarat ve benzeri
da gereksiz varlıklar statüsüne indirgenip, yaşam alanından bütünüyle çıkarılması gereken unsurlara dönüştürüldü.ıo
çeşitli canlılar
Sorunun sadece bir çevre
ve tek yönlü
kirliliği olmadığını başka
değerlendirilemeyecek
bir ifadeyle, bu kadar basit
kadar büyük bir sorunla
karşı karşıya olduğu­
muzu bilmemiz gerekiyor. Sorunu çevrede mevcut kirliliğe ve buna karşın alınma­
sı gereken önlemlere indirgeme imkanı olsaydı, sözgelimi çöpleri yere atmama, ormanları
koruma, çevreyi temiz ve düzenli tutmaya yönelik bir dizi
eğitsel
önlem ve
uygulamayla çözmek mümkün olurdu. Oysaki sorunun daha derin boyutlarda ele
alınmasını gerektirecek düzeyde karmaşık bir yapıya sahip olduğunu kabul etmek
gerekir. Her şeyden önce modem dönemde bu kadar yoğun bir çevre sorunu ile karşı karşıya oluşumuzun nedensel arka planına gitmek bir zorunluluk olarak karşımız­
da durmaktadır. Bugün çevre sorunundan, tüketim toplumunun oluşumundan, teknolojinin egemenliğinden ve çevre felaketlerinden söz ediyorsak, bunların aslında
birer sonuç olduğunu, dolayısıyla sonuçlardan önce nedenler üzerinde durmanın daha doğru
olacağını
bilmemiz gerekir.
IL Sekülerleşen İnsanın Doyumsuz Tüketim Arzusu ve Çevre
Tarihin belki de bütün dönemlerinde bir çevre sorununun
varlığından
söz etmek
mümkün olmakla birlikte, özellikle modem dönemdeki çevre sorununu öncekilerin
tümünden farklı kılan; modern dönemin alt devrelerini
sonrası
bilim alanındaki gelişmeler, bilirnde ilerleme
den gittikçe
uzaklaşma
sermaye birikimini
oluşturan Batıdaki
sağlanırken, diğer
trendine girilmesi, sanayi devrimi ve
sağlamak
üzere her
şeyin metalaşma
Rönesans
yandan din-
devamında "sınırsız
sürecine
sokulduğu
kapita-
list dünya ekonomisi" ı ı nin oluşumudur. Modernleşme ile birlikte insan kutsaldan
10 Tufan, Hülya, "Kolektif Bellek ve İnsan 1 Doğa İlişkisi", Cogito, 1994/2, s. 68.
ll Duru, Bülent, "Bütün Değerler Sistemimizi, Eğitim Programlarımızı, Yaşama Biçimlerinıizi Yeniden
Düzenleme/iyiz" (Soruşturma- Söyleşi), Sivil Toplum, 2007/20, s. 156 .
.-.,Jc:.__.,..
79
Diyarret İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
seküler alana transfer edilmeye
çalışılarak,
evrenin yegane hakimi, mutlak güç sa-
hibi bir varlık olarak algılanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak insan tabiatı sınırsız­
ca ve sorumsuzca kullanabilme yetkisini kendinde görmeye başlamış;
uzayı
sel çevreyi ve hatta
Bu
bakış açısının
şekilde görülebildiği
için
uğraş
sarfetme ve
sınırsız
kapitalizmde sürekli büyüme, ta-
çıkması amacıyla
lebin mümkün olan en yüksek limitlere
tarih-
gelmiştir.
kirletir, tahrip eder hale
net bir
doğayı,
yeni pazarlar yaratmak
yapının
tüketim üzerine kurulu bir
olduğunu
hakim
ifade etmek mümkündür. Tüketim, tüketim, yine tüketim ... Tüketimin bu kadar ön
plana
çıkarılması, doğayı
yen ise,
sınırsız
insanı
da
tükenmeı:ün eşiğine getirıniştir.
tüketimin çevreye bıraktığı zararlar
AhHiki ve dini
onu tüketme
da
değerlerin
düşüncesinin
karşısında doğanın
bir kenara itilerek
olmuştur.
reddedildiği,
bütün hedeflerin önüne
Tüketileme-
geçtiği
maddeye sahip olup
bu mekanik
yaşam tarzı
da çaresiz kalacağı12 unutulmamalıdır.
İnsana sınırsız tüketim ruh(suzluğ)u aşılanmakla birlikte tabii kaynakların bir sı­
nırının olduğu
ardı
göz
üretim ve tüketimin
önemli bir rol
ğu
edilmemelidir.
sınırsızlığı
oynadığını
ganlık
açlık
çevre sorununun
ile tabii kaynakların
oluşumunda,
sınırlılığı arasındaki çelişkinin
ifade etmek gerekir. Burada, ihtiyaçların ve tüketimin ço-
zaman gerçek gereksinimiere
bir bölümünün
Dolayısıyla
dayanmadığını
ve sefalet içerisinde
içerisinde, sahte gereksinimler
da belirtmekte yarar var.
yaşarken, diğer
Dünyanın
bir bölümünün ise savur-
peşinde koşmasının
nedeni de yine mal ve
hizmet sunumunu gerçek gereksinimiere göre değil, karlılık ölçütüne görel3 gerçekleştiren
kapitalist
yatta kalma
bakış açısıdır. Dolayısıyla, çoğunlukla çeşitli
açısından
vazgeçilmez
Gelinen noktada gelir
kadar
derinleşmiş,
olduğu inanışı
dağılımındaki
sefalet, yoksulluk
uçurum
da
piyasa yasalarına tabi kılınır hale
sorgulanmamaktadır.
tarilıin
yaygınlaşmış,
birçok ürünün ha-
hiçbir döneminde
sömürü
gelmişken,
çeşitlenmiş
olmadığı
ve toplum-
sal
değerler
şir
duruma gelmiştir. Ve insan eli vasıtasıyla sular, denizler kirlenmekte, toprak ku-
dünya, tabiat da can çeki-
ma dönüşmekte, ormanlık alanlar yok olmaktadır. İklim değişikliği sonucu bir yan-
12
13
Kılıç, Sadık,
"Ruhsal Yozlaşma ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin
Sivil Toplum, 2007/20, s. 26.
Duru, s. 156-157.
Bozulmasına
Etkisi",
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE Y AKLAŞIMI
da kuraklık ve kıtlık olurken, öteki yanda seller, salgın hastalıklar14 meydana gelmektedir. Bu duruma neden olan insan, yeryüzünün en ölümcül
yağmacısı
ve yok
edicisi 15 olma yolunda hızla ilerlemektedir.
O halde çevre krizinin
oluşumunun baş
sorumlusu
insanın
bizzat kendisinden
başkası değildir. Thomas Hobbes; "insan insanın kurdudur"16 demişti. Ancak evre-
ne en çok zararı dokunan bir varlık olan insan, insanın kurdu olmakla yetinmeyerek,
evrenin de kurdu haline gelmiştir. İnsanları sömürmek için her çareyi meşrulaştırıp
mübah sayan ve bunun için de en
ınsan
gelişmiş
teknikleri kullanmaktan geri durmayan
...
III. Kur'an ve Çevre
Kur'an-ı
Kerim'de doğal çevrede meydana gelen tahribat ve çürüme öngörülerek;
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu"
(Rum, 30/41)
buyurulmaktadır.
duğunu açıkça
ifade ederek,
Bu ayet, tabiattaki çürümenin
aynı
zamanda
kainatın
kaynağının
tabii dengesinin
insan ol-
bozulmaması
gerektiği konusunda da uyarıda bulunmaktadır. İnsan çevrede daha önce hayal bile
edilemeyecek
yıkımıara
yol açarak ekolojik dengeyi
sarsmış
ve
aslında
kendi ken-
dine zarar vermiştir. Bu süreçle birlikte İlahi alandan uzak, ileri telmikselleşmenin
de etkisiyle insan, "makine tarafından yönetilen, istismar edilen, mahvedilen, 'et ve
kandan mamul bir robot"17 haline gelmiştir. Dolayısıyla, küresel anlamda insanın
başına gelen bu musibet, yine kendi ellerinin yaptığı nedeniyledir .lS
Çevre ve insan krizinin baş sorumlusu yine insanın kendisi
olduğuna
göre, prob-
lenıin çözümüne insandan başlanmalıdır. İnsan, ilk olarak kendine, diğer insanlara
ve tabiata karşı yaptığı tahribat ve yıkınılardan dolayı pişmanlık duyup
uğraş
sarfetmelidir. Kendisinin ve evrenin
bağını kopardığı, uzaklaştığı yaratıcısıyla
rununun,
14
dolayısıyla
yaratılış kodları
üzerinde
arınmak
için
yoğunlaşarak,
tekrar iletişime geçmelidir. Zira insan so-
da çevre sorununun temelini
insanın yaratıcısıyla iletişiminin
İdem, Şadi, "Doğaya Hükmetme ve Onu Sömürme Fikrinden Vazgeçmezsek Bulacağımız Teknolojik
Çözümler de Geçici Olacaktır" (Soruşturma- Söyleşi), Sivil Toplum, 2007/20, s. 165.
15 Nasr, s. 160-161.
16 Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1990, s. 285.
17 Malik b. Nebi, İslam Davası, çev. Muharrem Tan, İstanbul 1990, s. 64.
18 Bk. Şura, 42/30.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
kopmasında
aramak gerekir.
Başka
bir ifadeyle, çevre krizinin temel nedeni,
insanı
ve tüm evreni kuşatan Allah'ın çevre olarak görülmeyişi ve İlahi çevreden uzaklaş­
madır. Tabii çevre ile bu çevreyi yaratan ve devam ettiren İlahi çevre arasında sü-
rekli bir ilişki
bulunmaktadır .19
İlahi çevreden uzaklaşılınası sonucu, ilahi değerler göğüyle münasebet kesilip,
evren tek boyuta indirgenmiş ve üretim - tüketim çılgınlığı
karşısında
dini - insani
müeyyideler rafa kaldırılarak, sonuçta çılgınca tüketimin ve sömürünün önü
olur. "Derken doğa,
artık
verecek pek az
şeyi kaldığının
ve ölmek üzere
açılmış
olduğunun
sinyallerini verir" .20 Az önce de ifade edildiği üzere, insanın arınması, Allah'la bağ­
lantısını
tekrar kurması gerekir. Zira ancak bu yolla hem insan, hem de
insanın
ya-
şadığı çevre, evren sağlıklı bir yapıya kavuşur, doğru yola kanalize olmuş olur. İn­
düşünsel
san, bireysel, toplumsal, siyasal, kültürel,
doğayı yaşanabilir
bir yer haline
a. Evrendeki Tüm
Varlıkların
rak
Allah'la bağlantısını iyi kuran,
saygı
getirmiş
başka
ı
ve
Değer
Verilmesi
Gerektiği
bir ifadeyle inanan insan, çevreye sonsuz
duyar ve her türlü kirlenmenin karşısında durur. Zira inanan insan, evrendeki
tüm varlıkların Allah'ın birer ayeti, işareti
rının
uzaklaşa­
olur.
Oluşu
Ayet
her türlü kirlenmeden
bu
varlıklar
dalaşmasına
üzerinde
Kerim' de evrendeki
varlık
(Allah'ın varlığının işareti,
olduğuna inanır.
ve olaylardan
olduğu
delili)
Bu nedenle, kir bulutla-
izin vermemek için
bazıları
uğraş
sarfeder. Kur'an-
örnek verilerek,
bunların
ayet
üzerinde birçok yerde durulur. Bunlardan
bir tanesi, Rum, 20-24 ayetleridir:
"Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan
san türü oldunuz, her tarafa
kendilerine ısınasınız ve
yaratmasıdır.
ve yerin
aranızda
Bunda, iyice
yaratılmasıyla
yayılıyorsunuz.
düşünen
bir toplum için elbette ayetler
dillerinizin ve renklerinizin
onun lütfundan nasip
aramanız
toplum için elbette ibretler
19 Nasr, s. 158.
20 Kılıç, "Ruhsal
Yozlaşma
Soma siz bir in-
sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler
rindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette
nız,
yaratmış olmasıdır.
Onun ayetlerinden biri de sizin için,
vardır.
farklı olması
İbretler vardır.
vardır.
Göklerin
da O'nun ayetle-
Gece ve gündüz uyuma-
da O'nun ayetlerindendir. Bunda,
işitebilen
bir
Yine O'nun ayetlerindendir ki O size, korku ve
ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin Bozulmasına Etkisi", s. 26.
-ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE
ümit olmak üzere
toprağı
ler
onunla
şimşeği
YAKLAŞIMI
gösteriyor; gökten bir su indiriyor da ölümünden sonra
canlandırıyor.
Bunda,
aklını işleten
bir topluluk için elbette mucize-
vardır."
Evrendeki varlıkların tümü birer ayettir,21 başka bir ifadeyle, vahiydir. İnsanın
doğada gördüğü, hissettiği
her
şey
sözsüz vahiydir,
retler, semboller bütünüdür. Yola dikilen
gözlerini kendilerine
veya tabiat
olayları
bir istikamete
daha
geniş
Kur'an'ın
değil, gideceği
işaret levhalarının,
anlamda evren ve
yaya veya sürücünün
yöne yönlendirmesi gibi, evrendeki
da dikkatleri kendi üzerlerine
yöneltıneye çalışır.
insanı yaratıcıya ulaştıran işa­
Bu
değil,
kendilerinin ötesinde olan
bakış açısıyla, değer
içerdiği
her bir
varlık,
varlıklar
yüklü olan dünya veya
bir
işarete,
bir sembole,
2
ifadesiyle 'ayet'e dönüşür.2 Her varlık, her nesne bir anlam ifade eder
ve kendisinden öteye göndermede bulunur.
Oysaki modem döneme
detle hissettiren bir
anlamsızlık
kündür. Zira hayata ve
Dolayısıyla anlamsızlığa
bakıldığında, hayatın
varlığa
her
sorununun var
alanını kuşatan
olduğunu müşahede
anlam veren dinin
hayatın
yer yoktur.
ve kendini
şid­
etmek müm-
zemininden çekilmesi,
hayatın boşlukta kalmasına ve anlamsızlaşmasına23 neden olur. Dolayısıyla, insa-
na ve aleme Kur'an temelinde yeniden anlam verilmeli. Zira insana ve evrene karşı
ne tür bir tutum
sergileneceği,
insana ve evrene yüklenen anlamla doğrudan bağ­
lantılıdır.
Kur'an Allah'ın insana sözlü hitabı (tedvini ayet) iken, evreri de Allah'ın sözsüz
hitabıdır
(tekvini ayet). Ve bu ikisi, yani sözlü ve sözsüz vahiy, birbirini tamamla-
yan, biri
diğerine işaret
eden
unsurlardır.
ne ait parçalara sürekli göndermede
Bu nedenle de Kur'an'da evreneve evre-
bulunulmaktadır. Ayrıca
bu
varlıkların
tümü-
nün belirli bir ölçü ve denge ile yaratıldığı ifade edilmektedir.24 Bu yolla insandan,
evrendeki veriler üzerinde
düşünüp, bunların
her birinin ölçülü, düzenli, dengeli,
mükemmel, kusursuz ve değerli olduğunu görerek Yaratana, Allah'a ulaşması istenmektedir.
21 Bk. Yunus, 10/5-6; Zariyat, 51/20.
22 İzutsu, Toshihiko, Kur'an'daAllalı ve İnsan, çev. Süleyman Ateş, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, ts.,
s. 169.
23 Yalçın, Şahabeddin, "Anlam Arayışı", Bilgi ve Hikmet, 1995/10, s. 136,139.
24 Kamer, 54/49; Hicr, 15/19,21; Rahman, 55/7-9; TaHlk, 65/3 .
.. ',---
._,'
Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
Evrende var olan en küçük parça bile Allah'ın insana sunduğu bir ayet, belge olduğuna
tabiat Allah'ın eseri,
dür.
değer
göre, insanevreneve içindekilere gerekli
Ayrıca,
tasarımı
ve iradesinin
evrende var olan her
ve önemi vermelidir. Zira
gerçekleşmesi olduğu
şeyin Allah'ı
tesbih
ettiği,
için
değer
O'na boyun
yüklü-
eğdiği
de
unutulmamalıdır:
"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile
tesbih etmeyen hiçbir
şey
yoktur, ama siz
onların
tesbihlerini
anlamazsınız.
O, ha-
limdir, çok bağışlayandır" (İsra, 17/44).25
Varlıkların
ibadeti olan bu tesbih,
oluşturmaktadır.
ğini,
O'nu
aynı
zamanda var
olmalarının
da temelini
inanan insan, kendisi dışındaki tüm varlıkların Allah' ı tesbih etti-
andığını düşünerek,
lah'ı andığını müşahede
şeyin Yaratıcısını
kendisi de bu halkaya katılır. Tabiatın bütünüyle Al-
ederek, onun her bir
tesbih etmesi, onun
parçasına değer
değerliliğini
ve
insanın
verir. Evrendeki her
ona karşı sorumlulu-
ğunu hatırlatır.
Yeri gelmişken, Aziz Mahmud Hüdai'ye dayandırılan bir olaydan söz etmek yerinde
olacaktır.
arkadaşları,
Aziz Mahmud Hüdai ve
bir gün Bursa'da kırlara çıkar­
lar. Dönüşte bütün dervişler Üftade'ye sunmak üzere birer demet çiçek toplarlar.
Aziz Mahmut Hüdai ise
şeyhinin
huzuruna
sapı kırılmış,
soluk, buruşuk bir çiçekle
çıkar. Üftade; "Arkadaşlarınız demet demet çiçek getirdiler, siz bize bir tek çiçeği
mi layık gördünüz? diye sorunca Aziz Mahmud Hüdayi
ze ne takdim etsek
ni
işiterek
kalmış
azdır;
fakat hangi bir
elimi çektim. Ancak
çiçeği
şu cevabı
koparmak için el
sapının kırılmasından dolayı
bu
verir: "Efendimiuzattırnsa
çiçeği
tesbihi-
tesbihinden
gördüm" .26 Bu, insana tabiatın her bir parçasına -Allah'ın yaratmış olması
ve O'nu göstermesi nedeniyle-
saygı
gösterilmesi
gerektiğini
gösteren doğru bir ev-
ren telakkisinin ürünü olan bir tavırdır.
b. Çevreye 'Allah -İnsan - Tabiat' Ekseninde Yaklaşılması Gerektiği 1 İn­
sanın Çevreye Karşı Sorumluluğu
Tabiatla ilgili
sorunların
yel etkinliklere indirgenerek
veya çevre
sorunlarının
sadece ekonomik ve endüstri-
açıklanmaya çalışılması, yanlış
bir temelden hareket
25 Aynca bk. Ra'd, 13/15; Nahl, 16/49; Hac, 22/18; Nur, 24/41; Rum, 30/22; Rahman, 55/6; Hadid, 5711;
Haşr, 59/1; Saff, 61/1; Cuma, 6211; Teğabun, 6411.
26 Yılmaz, Hasan Kamil, Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiyye Tarikatı, İFAV Yay., İstanbul, ts., s. 78.
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE YAKLAŞIMI
edilmesine, devamında da
la, indirgemeci
yanlış
yaklaşımlardan
sonuçlara ulaşılmasınaneden
olacaktır. Dolayısıy­
uzak durarak, sorunu ele almak bir gerekliliktir. Bu
çerçevede, Allah, insan ve tabiat
arasında
kopmaz münasebetler kurarak,
insanın
Allah olmadan anlamsız olacağını,27 dolayısıyla ilişkilerini ve düşünce ağlarını Allah'tan
bağımsız
layışının
bir eksende temeliendiren
insanın oluşturacağı
tabiat ve çevre an-
yetersiz ve anlamdan uzak olacağını bilmek gerekmektedir.
İnsan - tabiat ilişkisine Kur'ani perspektiften bakıldığında, bunun bir tüketim
ilişkisi olmadığı anlaşılacaktır.
Kur' an, tabiatın insan için yaratıldığını, bütün mevcudatın insanın kullanımına ve faydasına verildiğini ifade eder. 28 Dolayısıyla gökler,
dağlar,
nehirler, okyanuslar,
güneş,
ay,
yıldızlar
ve benzeri evrendeki
varlıkia­
nn tümü insanın yararlanması için yaratılmıştır. İslam, insaniann fıtratlanna uygun
şekilde davranmalannı,
yiyip içmelerini, mesken edinmelerini, hayatın bütün güzel-
liklerinden yararlanmalarını, bilimsel anlamda mesafe kaydedip ilerlemelerini, tabiatı kullanmalarını,
rahat etmelerini ister. Ancak bunlann; dürüstçe, hile yapmadan,
sömürmeden, kendine,
başka
insanlara, çevreye ve genel anlamda tabiata zulmet-
meden,29 insanın ve tabiatın yaratılış kodlanna, fıtrata uygun şekilde yapılmasını
öğretir.
İnsana tabiatta tasarruf hakkı verilmiş olmakla birlikte, insandan da Allah' a, in-
sana ve tabiata karşı
dı
sorumluluklannı
yerine getirmesi istenir. Ancak burada göz ar-
edilmemesi gereken husus, tabiatın mülkiyetinin insana değil, Allah'a ait olduğu­
dur.30 İnsan tabiatın efendisi değildir. İnsan Allah'ın mülkünü iyi bir kiracı gibi dikkatle ve belirli sorumluluklar çerçevesinde korumakla yükümlüdür.
ğaya
Dolayısıyla
do-
zarar verme, onu istismar etme, kötü kullanma, talan etme, ekolojik dengesini
bozma gibi bir yetkiye sahip
hakkına
sahip
değildir.
Yine, tabii kaynakları sömürürcesine tüketme
değildir.
İnsan, tabiatın Allah'ın insana biremaneti olduğu bilincini sürekli zihninde canlı tutmalıdır. İnsan bu emaneti, öldüğünde kendisinden sonrakilerin de iyi bir şekil-
27 Kılıç, "Ruhsal Yozlaşma ve Toplumsal Çürümenin Ekolojik Dengenin Bozulmasına Etkisi", s. 30.
28 Bakara, 2/29; İbrahim, 14/32-34; Nahl, 16/12-14; Lolanan, 31/20; Mülk, 67/15;
29 Farnki, İsmail R., Tevhid, çev. Dilaver Yardım- LatifBoyacı, İnsan Yay., İstanbul2006, s. 97-98.
30 Bk. AI-i İmran, 3/26; En' am, 6/12,165; A'raf, 7/10,128; Mu'minun, 23/84-89; Lokman, 31/26; Sebe',
34/1; Şura, 42/4; Zuhruf, 43/85; Casiye, 45/27.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
de istifade edebilmesi için
aldığı
zamankinden daha iyi bir konumda gerçek sahibi-
ne teslim etmelidir.3ı Bu çerçevede israftan ve gösterişli tüketimden uzak durmalı­
dır.32 O halde, insan ve tabiat arasındaki ilişki hiçbir şekilde efendi- köle ilişkisi­
ne
dönüşmemelidir.
net edilen
ilişkisi
Bu
ilişki,
"ancak kendisine emanet edilen bir emanetçi - ema-
olabilir" _33
Kur'an'a göre insan doğa ilişkisinde temel sorumluluklardan birisi israfta bulunmamak,
israfı
"De ki:
önlemektir.
Kur'an-ı
"Allah'ın, kulları
ti?" De ki: "0, dünya
için
Kerim;
çıkardığı
süsü ve güzel
hayatında inananlarındır, kıyamet
rızıkları
günü de
kim haram etyalnız onların­
dır." İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz." (A'raf, 7/32) ifa-
delerine yer vererek, dünya nimetlerinin
nın
bu verilenlerden
gerekliliği
insanın
faydalanması gerektiğini
hizmetine
sunulduğunu,
belirtir. Ancak israfa
ile ilgili sorumluluk boyutunu önceden
hatırlatarak,
ve insa-
kaçınamanın
hemen önceki
ayette; "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz" (A'raf, 7/31) der. Ve daha net bir ifadeyle Kur' an, israf suçunu işleyenleri 'şeytanın kardeşleri'3 4 olarak tanımlayarak, israf karşısındaki tutumunu
açık
bir
şekilde
belirtir,
insanları
evre ne
karşı
sorumlu
olmaya davet eder.
Maddi
değerlerin
haklarındandır.
elde edilmesi, arzu ve
Bunun alt
n da tüketirnin israfa
sınırı yaşamı
dayanmasıdır.
ihtiyaçların
tatmini, insanların en temel
sürdürebilecek kadar tüketim iken, üst
sını­
ihtiyacı miktarınca tabiatı
kul-
O halde insan,
lanmalı, tüketim alışkanlığını bu temelden hareketle belirlemelidir. Üretim, yatırım
giderleri, bireysel ve ailesel ihtiyaçlar ve geriye kalan servetin ise Allah
diğer
insanlarla
paylaşımı...
Hz. Peygamber' e Allah yolunda neyi
rızası
için
harcayacakları
sorulduğunda, vahiy inmiş ve; "sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhti­
yaçtan
artakalanı"
(Bakara, 2/219) buyurularak, hem soruya yer
verilmiş,
hem de
cevabı verilmiştir _35
3 ı Faruki, s. 70-71.
32 En'am, 6/14ı; İsra, 17/27.
33 Sadr, Muhammed Bakır, Kur'an Okulu, çev. Mehmet Yolcu, Fecr Yay., Ankara
34 İsra, ı 7/27.
35 Faruki, s. ı91.
ı995,
s.
ı25.
ÇEVRE SORUNU VE KUR'AN'IN ÇEVREYE
Kur'an'ın
luluklarından
lisine sahip
ıneye
dünya
olmadığını
bilir. Bu
düşünce,
bulundurrnasına, düşkünü,
sınırsız
fakiri, aç
düşün­
ve toplumun menfaatlerini de göz
olanı, yetinıi gözetınesine
neden ola-
serveti kaprisi uğruna tahrip etmeyecektir. Zira böyle bir durunı­
da toplum için gerekli olan bir şeyden onları malırum bırakacağını
vurganlık
sorum-
bir tasarruf serbes-
onun sadece kendi menfaatlerini
yaklaşımlardan kurtulmasına
caktır. Dolayısıyla
olduğunu,
edinen insan, sorumlu
hesaba çekileceğini, dolayısıyla servetinde
sevk eden
önünde
görüşünü bakış açısı
YAKLAŞIMI
edip israf da etmeyecektir. Zira
sızlık niteliğinde olduğu36
israfın
düşünecektir.
Sa-
karşı
hır­
Allah'a ve topluma
bir
bilincini sürekli zihninde canlı tutacaktır.
Sadaka, zekat, infak ve benzeri toplumsal
yardımlaşma yı
ifade eden Kur' ani
kavramlar, İsH'iın'ın en önemli toplumsal direktiflerinden olan ve "başkasını kendine tercih etmek"
anlamına
nu ifade eden 'isar•37
mel
benimseyip
zamanda üstün bir davranış motivasyonu-
insanlara ve topluma
özüınseyen
karşı
böyle bir ahlaki
insan, tabiata, çevreye de
nuyla yönelir, tabiata, çevreye
canlı
aynı
ahlakının yerleşınesini, kuruınsallaşınasını38 sağlayacak
unsurlardır. Diğer
ınini
gelen,
karşı
sorumlu
olduğu
davranış
te-
biçi-
aynı davranış ınotivasyo­
bilincini sürekli zihnin de
tutar.
Tüketirnde
maktadır.
iştahını
olduğu
gibi üretimde de
sayılabilecek
Temel problem, disiplin için gerekli ruhi
frenieyebilecek bir vicdan duygusunun
Dolayısıyla
birçok çevresel sorun bulun-
mekanizmanın, doyuınsuz
olmayışı
veya
kar
yetersizliğidir.
silah, radyoaktif tehlikeli maddeler, zehirli aıiık bırakan ürünler ve daha
sayılabilmesi
bile zor olan, insana ve çevreye
zararlı
birçok unsur,
zararlı olduğu
bilinmesine rağmen üretilıneye devam etmektedir. Oysaki üretim faaliyetine katılan
bir Müslüman, kar
ınayı
amacı yanında,
insanlara faydalı
da hedef edinınesi gerekir. Bunun
mekten
faydalı
ürünleri sun-
yanında, Allalı'ın yasakladığı
ürünleri üret-
kaçınınası, ürettiğini aldatınaya
gitmeden
olmayı
olduğu
ve
gibi
tanıtınası
ve
doğ­
ruluktan ayrılınaınası39 gerekir.
36 Garaudy, Roger, İslam ve İnsanlığın Geleceği, çev. Cemal Aydın, Pınar Yay., İstanbul1991, s. 98.
37 Haşr, 59/9.
38 Kılıç, Sadık, Fztratın Dirilişi, Nehir Yay., İstanbul 1991, s. 175.
39 Faruki, s. 189-190.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 44 • Sayı: 4
Sonuç
Tabiata karşı sorumluluk bilinci içerisinde
lara
karşı
olmanın
dışındaki
insan-
sorumluluk duygusu içerisinde bulunmaktan ve bunun gerelderini yerine
getirmekten geçer. Bu, temelde Allah'a, O'nun
duğuna inanmanın
ve O'na
karşı
sorumlu
ve tabiata
karşı sorumlulukları
yaşayan
insana
ekseninde
anlatılması
yaratıcılığına,
olmanın
O halde, yukanda da ifade edildiği üzere, çevre
dönemde
yolu, kendi
bir
şeyin
sahibi ol-
yansımasıdır aynı
zamanda.
her
sorunlarının, insanın
değerlendirilınesi
bir gerekliliktir.
Allah'a, insana
ve bunun modern
Müslümanların
çevre sorun-
larına daha fazla eğilmeleri, bu konu ile ilgili daha fazla çalışma yapmaları, İslam
dininin tabiata ve içindeki
nı şekilde
lannın
varlıklara yaklaşımını
güncel bir dille
bir gerekliliktir. .. Bu, modern dönemde
maneviyattan, Allah'tan kopuk ve uzak bir
laması bakımından
aletarınaları
yaşayan insanın,
da ay-
çevre sorun-
şekilde çözülemeyeceğini
büyük önem arzeden bir husustur.
an-
Download