Başyazı Garanti Bankası ve KOBİ'ler Ergun Özen Bundan tam 2 sene önce yine bu köşede, ekonomimiz henüz çalkantılı dönemden çıkmamışken, "Bankacılık Sorumluluğu" başlığıyla bir yazı yazmıştım. Garanti Bankası olarak, o gün içinde bulunduğumuz zor günlerden ancak birbirimize destek olarak çıkabileceğimizi, üzerimize düşen sorumluluğun da bilinciyle, inisiyatifi ele aldığımızı belirtmiştim. Türkiye'nin ekonomik alanda yaşadığı sorunlara en kalıcı çözüm yollarından birinin, çağdaş üretim ve yönetim araçlarıyla donanmış KOBİ'ler olduğu inancıyla bir dizi eylem planı başlatmıştık. Ticaret ve Sanayi Odaları'yla yaptığımız özel anlaşmalar ve Anadolu Sohbetleri'yle ulaştığımız onbinlerce KOBİ'nin takdirlerini kazandık... O günlerden bugüne ekonomimizde çok olumlu değişimler yaşandı. Türk ekonomisinin bel kemiği KOBİ'lerimiz hak ettiği değeri ve desteği görmeye başladı. Sektörde öncülüğünü yaptığımız çalışmaların başka kurumlarca da benimsenip geliştirilmesinden gurur duyuyoruz. KOBİ'ler Garanti Bankası için her zaman çok farklı bir anlam ifade etti, ediyor ve edecek. Bugün geldiğimiz noktada, kurum olarak KOBİ'lerle ilişkimizi yalnızca finansal değil kültürel açıdan da zenginleştirmek için özel fırsatlar yaratmaya çalışıyoruz. Bu ay Osmanlı Bankası Müzesi'nde başlayan " Lonca' dan KOBİ' ye: Esnaf ve Sanatkâr ın Dünü" sergisi de böyle bir arayışın ürünü. Tasarımını Bülent Erkmen'in yaptığı sergi, Prof. Dr. Zafer Toprak'ın metinleri ve Fotoğraf Tarihçisi Engin Özendes'in koleksiyonundaki 52 fotoğrafla, KOBİ'lerin zaman tünelindeki yansımalarını bir araya getiriyor. Sergi, geçmişi ahiliğe ve loncalara kadar uzanan günümüzün KOBİ'lerinin Türk ekonomisindeki yerini ve katettiği mesafeyi değerlendirmek açısından önem taşıyor. Türk girişimcisi, daha 1 yüzyıl öncesinin Türkiye'sinde, ağırlıklı olarak bedensel çalışmaya dayanan bir sistemi, bugün en ileri teknolojilerin kullanıldığı, dünyayla rekabet eden bir sisteme başarıyla dönüştürmeyi başarmış. Sergiyi gezerken bu kıyaslamayı çok net yapabiliyorsunuz. Sanatseverlerin yanı sıra, KOBİ sahibi ve yöneticilerinin de sergiden farklı tatlar alacağını ümit ediyorum. Garanti Bankası'nın müşterisini dinleyen, çözüm üreten ve değer katan kimliğine eklenen bu yaratıcı çalışmada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Dünyada Ekonomi UMMAN KABUĞUNDAN ÇIKIYOR Yazan: Liyakat Doğan – Finansal Kurumlar, Kredi Analiz ve Yurtdışı Koordinasyon Umman, jeopolitik riski yüksek bir bölge olan Ortadoğu’da yer almasına rağmen, politik istikrarı ve yüksek yaşam standartları ile bölgenin en güvenli ülkelerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Geçmişteki bazı radikal İslam yanlısı girişimler başarısızlıkla sonuçlanmış olup, bugün Umman Batı’ya yakınlığı, özellikle de ABD ve G­8 ülkeleri ile kurduğu iyi ilişkiler ile tanınmaktadır. Son dönemlerde Umman’ın siyaset ve ekonomi sahnesindeki istikrar derecelendirme kuruluşlarının da dikkatini çekmiş ve ülke notu Moody’s tarafından 2005 Ekim’de Baa2’den Baa1’e yükseltilmiştir. Biz de bu ayki yazımızda Umman’daki gelişmelere yakından bakacağız. Ekonomik ve politik istikr ar ... Ülkede görülen başlıca gelişmeler arasında kişi başına düşen GSYİH’nın $16 bin seviyelerine ulaşması, hidrokarbon sektörü dışındaki büyümenin düzenli şekilde artması, düşük seviyedeki dış borç, istikrarlı politik ortam ve olumlu dış ilişkiler bulunmaktadır. 1970’den beri görevde olan Sultan bin Said’in ani ölümü durumunda, henüz bir varis bırakmadığı için yaşanabilecek belirsizlik süreci olası politik risklerin başında gelmekle birlikte, bu durumda dahi ülkede büyük bir dalgalanma beklenmemektedir. Öte yandan, Umman’la ilgili yakından takip edilmesi gereken konular; ekonominin petrol fiyatlarına bağlı olmasının yarattığı kırılganlık, petrol ve doğal gaz rezervlerinin sınırlı, üretim maaliyetlerinin ise yüksek olması, hızlı artan nüfus nedeniyle yüksek olan işsizlik oranı ve halen kamu sektörünün ekonomiye hakim olması şeklinde sıralanabilir. Buna karşılık, hükümet bu ve benzeri risklerle ilgili önlemler almakta olup, bunlardan bazıları aşağıda detaylandırılmaktadır. I. İşsizlikle mücadele: İşsizlikle mücadele etmeye çalışan hükümet, şirketlerde yabancılar yerine Umman vatandaşlarının çalıştırılmasını desteklemektedir. Kamu sektöründe çalışan yabancı oranının %20, özel sektörde ise %80 olması nedeniyle hükümetin hedefi özel sektör olup, yabancı eleman çalıştırmak isteyen şirketlere çeşitli kotalar ve cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Öte yandan Umman vatandaşlarının çeşitli konularda eğiterek rekabet güçlerinin artırılmasına da çalışılmaktadır. II. Ekonomide çeşitliliğin ar tır ılması: Ekonominin büyük ölçüde petrol ve doğal gaz fiyatlarına bağlı olması son dönemlerde yüksek petrol fiyatları sayesinde büyümeyi desteklemiş olsa da, fiyatlardaki olası bir dalgalanma durumunda ekonomiyi kırılgan hale getireceğinden risk unsuru oluşturmaktadır. Bu nedenle devlet yeni sektörler geliştirme arayışı içerisindedir. Geçmişte üretim sektörü üzerine yoğunlaşan Umman bu sektörün GSYİH’nın en fazla %8’ine karşılık gelmesi nedeniyle yeni projelere yönelmiştir. Özellikle getirisi yüksek olan enerji sektörü ile petrokimya ve turizm sektörlerinde yatırımlar sürmektedir. Turizm sektöründe Dubai model olarak alınmış olup, “Mavi Şehir” adında ve turizm sektörünü 15 yıl içerisinde geliştirmeyi hedefleyen bir proje başlatılmıştır. Bunun yanı sıra ABD ile imzalanmak üzere olan ticaret anlaşmasının da ekonominin çeşitlenmesini desteklemesi beklenmektedir. III. Özelleştir meler : İlk etapta elektrik ve su şirketlerini özelleştiren hükümet son olarak Temmuz 2005’te tarihinin en büyük halka arzını gerçekleştirerek Umman Telekom şirketinin (Omantel) %30’unu özelleştirmiştir. Arzın %30’u Muskat Menkul Kıymetler Borsası’nda (MMKB), kalan %70’i ise bireysel yatırımcılara satılacaktır. Yurtdışından yatırımcılar da 3 ay sonra hisse alımı yapabileceklerdir. Ülkede fazla yatırım ürününün olmaması ve gelişen ekonomiyle artan likidite hisselere talebi yüksek seviyede tutmuştur. Ayrıca Umman finansal piyasalarını liberalleştirerek, yabancı yatırım firmalarının MMKB’de aracılık lisansı başvurularını kabul edeceğini belirtmiştir. MMKB’de yabancı yatırımcıların oranı 2001’de %9.3 iken 2004’te %17.3’e çıkmıştır. Umman’ın borsasını derinleştirip çeşitlendirmesi ve ticari faaliyet şeffaflığını sağlaması durumunda MMKB’nin yabancı yatırımcıları daha fazla çekeceği düşünülmektedir. Özelleştirme sonrası Omantel MMKB’nin piyasa değeri en büyük şirketi olup, borsanın derinleşmesine destek olması beklenmektedir. Ekonomik per for mansla ilgili beklentiler ... Yüksek petrol fiyatları sayesinde 2005 için GSYİH büyüme beklentisi %5.7’ye çıkmış olup, büyümenin 2006’da aynı oranda devam edeceği düşünülmektedir. Petrol üretiminde geçen seneye göre %1’lik düşüş görülmekle birlikte, yapılan yatırımlarla üretimde verimliliğin artırılması planlanmaktadır. Bununla birlikte 2005 Temmuz ayında yılda 3.3 mio ton Sıvı Doğal Gaz (SDG) kapasiteli tren kullanıma açılmış olup, ülkeye uluslararası piyasalarda duyulan güven sayesinde iki adet SDG tren inşaatı için uzun vadeli finansman bulunmuştur (Umman Rafineri $140 milyonluk sendikasyon kredisi imzalayarak geliştirme projesi başlatmıştır). Bir diğer taraftan, Umamn bankacılık sektöründe de sorunlu kredilerin düştüğü, provizyonların ve kredi kalitesinin arttığı görülmektedir. Bölgesel gelişmelere baktığımızda, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) üyesi 6 ülke (Suudi Arabistan, Umman, Katar, Kuveyt, BAE, Bahreyn) para birimlerini 5 yıl içinde birleştirme ve borç, faiz, enflasyon, bütçe açığı... gibi çeşitli göstergelerde Euro bölgesine benzer sınırlamalar getirme kararı almışlardır. Buna göre bütçe açığı GSYİH’nın %3’ünü, kamu borcu ise %60’ını aşamayacaktır. Bu arada Katar Ticaret Bankası, Umman Ulusal Bankası’nın %35’lik hissesini alarak iki ülke arasındaki ilk bankalar arası stratejik ortaklığı gerçekleştirmiştir. Sonuç olarak Umman, ekonomisindeki olumlu gelişmeler ile hükümetin istikrarlı ve dikkatli politikaları sonucu Körfez bölgesinde parlamaktadır. Ekonominin hidrokarbon sektörüne olan bağımlılığından kaynaklanan kırılganlığın giderilmesi için yatırımlar sürmekte olup, bütçe fazlasının da yardımıyla bu yatırımların rahatlıkla karşılanması beklenmektedir. Dünyada Bankacılık MISIR BANKACILIK SEKTÖRÜNDE UYGULANAN REFORMLAR Başar Şener – Kredi Analiz ve Yurtdışı Koordinasyon Yetkilisi Mısır, ekonomik kalkınma programı çerçevesinde bankacılık sektöründe köklü değişiklikler yapmayı planlamaktadır. Açıklanan program sektörün ekonomiye katkısını artıracak yapısal reformların yanısıra konsolidasyon ve özelleştirmeyi hızlandırmayı hedeflemektedir. Mısır bankacılık sektöründe yapılan reformlar ilk olarak Haziran 2003’te hükümetin yeni bankalar kanunu çıkartarak minimum sermaye seviyesini yükseltmesiyle başlamıştır. Bu tarihten sonra Merkez Bankası da sektördeki olumsuzlukları düzeltmek üzere devreye girmiş ve 5 yıllık yeniden yapılanma programını belirlemiştir. Sözkonusu programın 5 ana hedefi bulunmakta olup, her bir maddede sağlanacak başarı ülke ekonomisi için oldukça önemlidir. Programa dahil edilen 5 hedef ve sektöre muhtemel etkileri aşağıdaki özetlenmektedir. Sektör deki konsolidasyonun hızlandır ması ve banka sayısının 25’e indir ilmesi… Hükümet bu alanda yapılacak olan reformlara oldukça hızlı başlamış olup, son derece istekli gözükmektedir. Eylül sonunda yapılan açıklamalara göre ülkedeki 2. ve 3. büyük kamu bankaları olan Banque Mısr ve Banque du Caire birleştirilecektir. En az 6 ay sürmesi beklenen birleşme sonucunda kuvvetli bir Banka oluşacak olup, rekabet gücü önemli ölçüde artacaktır. Öte yandan National Bank of Egypt ve Mohandes Bank arasında da birleşme gerçekleşeceği belirtilmektedir. Bu sayede 2004 yılsonu itibariyle 56 olan banka sayısının 5 yıl içinde 25’e indirilmesi planlanmaktadır. Rekabet kalitesini önemli ölçüde artıracak olan bu gelişme özel sektör bankalarına göre hantallaşmış kamu bankalarını zorlayabilecektir. Hükümet bunun önlemini şimdiden almaya başlamıştır. Devlet bankalarına özel sektör deneyimi olan üst ve orta düzey yöneticiler atanmaktadır. Ancak özellikle kamu bankalarında görülen yoğun bürokratikleşme ve verimsiz boyuttaki işgücü sorunlarının çözümleri daha güç giderilecektir. Devlet bankalar ının or tak gir işim bankalar ındaki paylar ının azaltılması… Devlet bankalarının bilançolarının temizelenmesi ve rekabetin geliştirilmesi hedefliyle büyük kamu bankalarının ortak girişim bankalarındaki hisseleri azaltılmaktadır. Banque Mısr, Mısr International Bank’teki, Banque du Caire, Cairo Barclays Bank’taki ve National Bank of Egypt, National Societe Generale Bank’teki paylarını bırakmışlardır. Bu hedefe kısa dönemde ulaşılması beklenmekte olup, sektörde yabancı payının ve özel sektörün ağırlığının artmasına zemin hazırlanmış olacaktır. Aktif kalitesinin iyileştir ilmesi… Ulaşılması en uzun zaman alacak hedef, problemli kredilerin azaltılarak sektördeki aktif kalitesinin iyileştirilmesi olacaktır. Devlet tarafıyla ilgili problemli kredilerin devlet bonolorı ile değiş tokuş edilerek çözümlenilmesine çalışılmaktadır. Sözkonusu yöntem yıllardır gündemde olsa son günlerde bu konulara daha çok önem verilmesi nedeniyle çok yakın bir gelecekte gerçekleşeceği düşünülmektedir. Diğer taraftan özel sektörle ilgili sorunlu kredilerin tekrar yapılandırılması için Merkaz Bankası tarafından komisyon oluşturulmuştur. Aktif kalitesinin düşük olması yıllarca sektördeki sermaye yeterliliğini ve karlılığı olumsuz yönde etkilemiştir. Sorunlu kredilerde oluşan azalma potansiyeli bankaların ileride karlılık performanslarını artıracağının bir göstergesidir. Büyük devlet bankalar ından bir inin özelleştir ilmesi… Bazı devlet bankaları birleştirilirken diğerlerinin de özelleştirilmeleri süpriz olmayacaktır. Ülkedeki 4 büyük kamu bankasından en küçüğü olan Bank of Alexandria’nın satılmasının planlandığı açıklanmış olup, 2006 sonuna kadar gerçekleşmesi beklenen bu özelleştirme ile yabancı yatırımların sektöre ilgilerinin artacağı düşünülmektedir. Yabancıların sektörde aktif olması rekabeti olumlu yönde etkilerken tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayan çok çeşitli ürünler yabancıların deneyimleri ile sektöre derinlik kazandıracaktır. Düzenleyici ve denetleyici kur umlar ın iyileştir ilmesi… Son olarak sektördeki düzenleyici ve denetleyici kurumların iyileştirilmesi için Avrupa Merkez Bankası’ndan yardım alınmaktadır. Bu amaçla, yabancı bankacılardan oluşturulmuş bir komite Avrupa’da uygulanan en başarılı yöntemlerin Mısır’da da uygulanabilmesi için çalışmaktadır. Sonuç olarak; hükümetin ve Merkez Bankası’nın bankacılık sektöründe yapmayı planladığı reformlar konusunda istekli gözükmesi olumludur. 5 yıllık reform programında belirlenen doğru seçilmiş hedeflere başarıyla ulaşılması durumunda Mısır bankacılık sektörü uluslararası standartlara ulaşmış olacaktır. Hükümet ve Merkez Bankası’nın sözkonusu programa sıkıca uyması halinde yabancı yatırımcıların sektöre ilgileri artacak ve büyük uluslararası bankaların yerel bankalarla ortak olması veya satın alması gündeme gelebilecektir. İç Ekonomi 2006 Özelleştir me Gelir i Şimdiden 1.5 Milyar Dolar Özelleştirmede bu yıl rekor üstüne rekor kırılırken, yapılan vadeli satışlar nedeniyle, taksitlerden 2006’da elde edilecek rakam şimdiden 1.5 milyar doları geçti. Özelleştirme İdaresi’nden alınan bilgiye göre, Telekom’un yüzde 55’nin blok satışından gelecek para yaklaşık 1.4 milyar doları bulacak. Bunun dışında diğer özelleştirmelerin taksitlerinden gelecek yaklaşık 109 milyon dolarlık rakam ile 2006’da tahsilat 1.5 milyar doları aşacak. Asil Çelik’in satışından 17.9 milyon dolar, TÜGSAŞ Gemlik Gübre Fabrikası’nın özelleştirmesinden 13.3 milyon dolar, Kuşadası Tatil Köyü ve Eti Gümüş’ün satışından da 10.3 milyon dolar alınması öngörülüyor. Büyük özelleştirmelerden TÜPRAŞ ve Erdemir’de devrin henüz gerçekleşmemesi nedeniyle, ödeme şekli de netlik kazanmadı. Söz konusu özelleştirmelerle birlikte yaklaşık 8.7 milyar dolarlık özelleştirmenin sırada beklediği göz önüne alındığında, bunların ödeme şekline göre alınacak rakam daha da yukarı çıkabilecek. Öte yandan, 2005 yılı içinde satış ve devri tamamlanan özelleştirmelerin tutarı 8 milyar 207 milyon doları bulurken, bunun ağırlıklı bölümü 6 milyar 550 milyon dolarlık Telekom özelleştirmesinden geldi. İhalesi tamamlanmış onay ve sözleşme imza aşamasındaki projelerin tutarı ise 8 milyar 740 milyon doları buluyor. Bekleyen devirler içinde TÜPRAŞ ve Erdemir en büyük ihaleler olarak başı çekerken, 755 milyon dolarlık Mersin Limanı özelleştirmesi ile 613.5 milyon dolarlık araç muayene istasyonları da devir için sıra bekliyor. İtalyanlar Yatır ıma Hazır Türk­İtalyan İş Forumu için Türkiye’ye gelen işadamı ve girişimciler Türkiye’deki yatırım ortamının çok olumlu olduğuna dikkat çekti ve birlikte çalışılması gerektiğini vurguladı. İtalya’da enerji sektörünün önde gelen şirketi Enel, elektrik dağıtım özelleştirmelerine girmek için sabırsızlandıklarını söyledi. Dünyanın 5. büyük çimento üreticisi Italcementi de yeni bir fabrika kurmayı planlıyor. İtalya Bankalar Birliği Başkanı Maurizio Sella forumda yaptığı konuşmada, Türkiye’de 4 İtalyan bankacılık grubu bulunduğunu belirterek, “5’incisi de girmek üzere” dedi. İtalya’daki bankaların diğer büyük Avrupa ülkelerindeki bankalar kadar büyük olmasa da çok büyük gelişme gösterdiklerini kaydeden Sella, “İtalyan bankaları varlıklarıyla herkesi finanse etmeye hazır, yeter ki kabul edilebilir talepler olsun” diye konuştu. İtalyan Sanayicileri Konfederasyonu (Confindustria) Başkanı Luca Cordero di Montezemolo da, 600’den fazla İtalyan girişimci ve bankacının, ülke dışında ilk defa Türkiye’de bu kadar büyük organizasyona katıldığını, burada tarafların 3 bin civarında ikili görüşme gerçekleştireceğini kaydetti. Montezemolo, bu tür iş seyahatlerini daha çok küçük ve orta ölçekli şirketlere yönelik gerçekleştirdiklerini kaydederek: “Bundan sonraki ilk tavrımız yatırımların artmasına yönelik olacak. Buradaki gelişmelerden eminim ki çok sayıda işbirliği fırsatları çıkacaktır. Faaliyetlerimiz, işbirliği ağırlıklı olarak da üçüncü piyasalara yönelik işbirliği olmalıdır” diye konuştu. Türkiye’de kesinlikle ortaklıklar kurmak, birlikte hareket etmek ve Avrupa’ya birlikte bakmak istediklerini dile getiren Montezemolo, “Hepimiz aynı DNA’ya sahibiz. Hepimiz gelişmek, uluslararasılaşmak istiyoruz. Türk girişimcilerle Orta Asya’ya ve Kafkasya’ya yönelik hareket etmek istiyoruz” dedi. İtalyan Ticaret Merkezi Başkanı Umberto Vattani, Türkiye’nin İtalya ile ticarette çok önemli avantajlara sahip olduğunu söyledi. Vattani: Başbakan Erdoğan’ın İtalyan şirketlerine yönelik yatırım çağrısına da olumlu yaklaştıklarını söyledi. Vattani, “İtalyan şirketler bilinen, tanınan bölgelerin dışında var. Türkiye bizim için İstanbul ve Boğaz değil. Gaziantep’te, Konya’da ve Kayseri’de İtalyan şirketleri var. İtalya Anadolu’ya yatırım yapan, ilgi gösteren bir ülkedir. Anadolu’da iş yapan İtalyanların sayısı artıyor” dedi. İtalya’da enerji sektörünün önde gelen şirketi Enel’in Başkanı Emilio Gniutti, Türkiye’nin hızlı büyüyen nüfusu ve dinamik yapısı nedeniyle İtalya’nın elektrik sektöründe en çok ilgilendiği ülke olduğunu vurguladı. Türkiye’deki elektrik dağıtım özelleştirmelerini beklediklerini kaydeden Gniutti, Türkiye’deki elektrik dağıtım özelleştirmelerine girmek için sabırsızlandıklarını söyledi. Gniutti Türkiyedeki olası ortaklıklar konusunda ise, “Elektrik konusunda Türkiye’de çalışan çok iyi şirketler var, onları izliyor, onlarla görüşüyoruz” şeklinde konuştu. Gniutti, gelecekte Türkiye ile işbirliği yaparak Türkiye’nin sınır komşularıyla da ortaklık kurabilecekleri mesajı verdi. Dünyanın 5. büyük çimento üreticisi Italcementi Group’un CEO’su Carlo Pesenti de, yeni yatırımlarını yakın zamanda açıklayacaklarını söyledi. Pesenti: “Uzan Grubu çimento ihalelerine katıldık ancak yüksek teklifler önermedik. Türkiye organik büyüme için iyi fırsatlar sunuyor ancak inorganik büyüme için de fırsatları değerlendireceğiz. Bölgesel anlamda yakın zamanda büyük yatırımlarımızı açıklayacağız. Yeni çimento fabrikası kurmayı da planlıyoruz” diye konuştu. Pesenti, Türkiye’deki çimento sektörünü dünyadaki en rekabetçi piyasalardan biri olarak tanımladı. Global Menkul Değerler’in yüzde 20 hissesini satın alan İtalyan Banca IMI’nin Türkiye Temsilcisi Pier Raimondi ise, 18 ay içerisinde bu ortaklıktaki paylarını yüzde 50’ye çıkaracaklarını söyledi. Raimondi, “Bizim İMKB’deki varlığımız önümüzdeki yıllarda etkisini daha da artıracak. Piyasalardaki bir uyum süreciyle birlikte istikrarlı büyüme kaydetmeyi hedefliyoruz ve bundan büyük fayda sağlamayı düşünüyoruz. İtalya’dan bankamızın şimdiye kadar İtalya’da kaydettiğimiz tecrübelerimizi kullanacağız ve onları Türkiye’ye adapte etmeye çalışacağız” diye konuştu. Raimondi, İtalyan bankalarının Türk bankalarına olan ilgileri konusunda ise “Yatırım felsefesi olarak Global Menkul Değerler’e odaklanmış durumdayız. Şu aşamada rakiplerimizden biri bir bankaya talip olursa hiç şaşırmayız” dedi.Foruma katılan bazı işadamlarının Türkiye’ye ilişkin görüşleri şöyle: Danışmanlık şirketi İtalyan Caretti’nin sahibi Francesco Caretti, görüşmeye gelen İtalyan şirketlerinin özellikle enerji dağıtım ihaleleri ve Milli Piyango özelleştirmeleriyle ilgilendiğini vurguladı. İtalya’nın önde gelen iş adamlarından Adolfo Guzzini de Türkiye’den çok umutlu olduğunu kaydetti. Guzzini “Türk şirketleriyle uzun zamandır çalışıyoruz ve iyi ilişkilerimiz var. Türkiye’de de İtalya’daki gibi çok genç bir nüfus var. Bizler Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyoruz. Türkiye’ye yatırım yapmayı planlıyoruz. Buradaki yatırım olanaklarını araştırmaya ve özellikle ortak girişim yapmaya geldik. Kendimize yerli ortak arıyoruz” dedi. İtalya’nın önde gelen lojistik şirketlerinden İnterporto Campano’nun Pazarlama Sorumlusu Gianluca Gerosa, Türkiye’nin AB’ye girmesinin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Konut Kr edisi Tüccar a Yar adı Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, 2001 krizinde kredi faizlerinin yüzde 50’lerden yüzde 1500’lere fırlaması nedeniyle büyük darbe yiyen tüccarın, kendi arasında emlak alım­satımı yapıp konut kredisi çektiğini ve bu krediyi ticari amaçlı kullandığını bildirdi. Sinan Aygün, yaptığı yazılı açıklamada, tüccarlar arasındaki ev alım­ satımının ciddi boyutlara ulaştığını ifade ederek, şunları kaydetti: “Dayı­yeğen ya da hala­yeğen gibi soyadı tutmayan yakın akrabalar, kuzenler, komşular ve şirket ortakları kağıt üzerinde birbirlerine ev satmış gibi yaparak konut kredisi çekiyor. Alım­satımı yapılan evlerin sahipleri değişmiyor, sadece tapu değişiyor. Krizde ticari krediden ağzı yanan tüccar, bu tür yöntemlere başvurarak konut kredisine yöneliyor.” Aygün, 2005 yılının 9 ayında toplam 140 bin kişinin konut kredisi kullandığına dikkati çekerek, 2005 yılı başında 2 katrilyon 790 trilyon lira olan konut kredisi miktarının Ekim ayı ortasında 9 katrilyon 494 trilyon liraya ulaştığını hatırlattı. 2003 yılında yüzde 14 olan konut kredilerinin tüketici kredileri içindeki payının, Eylül 2005 itibariyle yüzde 36’ya yükseldiğine işaret eden Aygün, konut kredilerindeki patlamada, tüccarlar arasındaki anlaşmalı emlak alım­satımının da payı olduğunu bildirdi. Sinan Aygün, ticari kredilerin konut kredilerinden üç kat daha pahalı olması nedeniyle tüccarın bu yola başvurduğunu ifade etti. Aygün, vade süresinin ticari krediye göre uzun olması ve kredi çekme prosedürünün kolaylığı gibi etkenlerin de tüccarı konut kredisine yönelttiğini belirtti. Konu kredisi alımındaki artışın tehlike sinyalleri verdiğini ifade eden Aygün, günde ortalama 1200 kişinin konut kredisi kullandığını kaydetti. Uzun vadeli konut kredilerinin ekonomi ve bankacılık sektörü için tehlike yarattığına dikkati çeken Aygün, bazı bankaların 25 yıla kadar vade yaptığını, bu krediler geri dönmezse bankaların elinde on binlerce hacizli konut olacağını, bu durumun, Türkiye ekonomisini derinden sarsacak bir krize yol açabileceğini dile getirdi. Aygün, vatandaşların ev sahibi olma hayaliyle, ödeme güçlerini aşan miktarlarda kredilerin altına imza attıklarını ifade ederek, hükümetten konut kredilerini kontrol altında tutacak önlemler almasını istedi. DİE’nin Adı TÜİK Olar ak Değişti T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), 18 Kasım’dan itibaren, “T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)” adını aldı. DİE, bültenlerinde “TÜİK” adını kullanmaya başladı. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün adı, 17 Kasım 2005’de Resmi Gazete’de yayımlanan, “Türkiye İstatistik Kanunu” ile birlikte “Türkiye İstatistik Kurumu” olarak değişti. TÜİK, yeni adıyla ilk bültenini de yayımladı. Türkiye İstatistik Kanunu, resmi istatistiklerin üretimine ve organizasyonuna ilişkin temel ilkeleri ve standartları belirlemek, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda veri ve bilgilerin derlenmesini, değerlendirilmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını, dağıtımını ve Resmi İstatistik Programı’nda istatistik sürecine dahil kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere, “Türkiye İstatistik Kurumu”nun kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenliyor. Babacan: Milli Gelir 1 Tr ilyon Dolar a Çıkacak Devlet Bakanı Babacan, AB ile müzakereler bittiğinde Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın 1 trilyon dolar civarında olacağını ve kişi başına milli gelirin 10 bin doları geçeceğini söyledi. Sanayi Kongresi’nde bir konuşma yapan Babacan, 2005 sonuna kadar müzakereler çerçevesinde altı fasıl ile yedinci faslın ilk bölümünün tarama sürecinin bitirileceğini kaydetti. Ali Babacan, AB ile müzakere sürecinde Türkiye’yi yıldırmak için psikolojik savaşlar olacağını, buna rağmen hedeflerinde sapma olmayacağını söyledi. Babacan, sanayicilerin başta kurla ilgili olmak üzere, sorunlarının giderileceğini belirtti. Babacan, yasal olduğu sürece yabancı sermaye konusunda ayrım yapmadıklarının altını çizdi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük ise Türk sanayinin ağır girdi maliyetleri ve istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü altında ezildiğini, rekabet edemez hale geldiğini söyledi. Tanıl Küçük, müzakereler sürecinde çevre başlığı için 35 milyar Euro’luk bir pay ayrılması gerektiğini, bunun üçte birinin de sanayicilere düşeceğini kaydetti. Küçük, sanayinin AB ile rekabet edebilmesi için hükümetin acil bir sanayi politikası belirlemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Sanayi Bakanı Ali Coşkun da, ekonomi gelişmeye devam ettiği sürece AB’ye uyumun sanayicilere ağır yük getirmeyeceğini savundu. Dış Açık 10 Ayda 35.6 Milyar Dolar Türkiye’nin dış ticaret açığı Ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 57.4 artışla beklentilerin altında 3.5 milyar dolar oldu. CNBC­e anketinde açığın 4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceği öngörülüyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçtiğimiz ay ithalat yüzde 22.3 artışla 9.9 milyar dolar, ihracat ise yüzde 9 artışla 6,3 milyar dolar oldu. Ocak­Ekim döneminde ise dış ticaret açığı yüzde 28.7 artışla 35.6 milyar dolara ulaştı. Söz konusu dönemde ithalat 95 milyar dolar, ihracat da 59.4 milyar dolar seviyesine geldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ekim ayında yüzde 64.6, 10 aylık dönemde ise yüzde 62.6 düzeyine geriledi. Emekli Sandığı “Ölü Emekli”nin Peşinde Emekli Sandığı, öldüğü halde yakınları tarafından maaşları alınan ölü emeklilerin peşine düştü. Emekli Sandığı Genel Müdürü Mehmet Ali Özyer’in verdiği bilgiye göre, sandık, mezardaki emekliler için bir araştırma başlattı. İlk aşamada kurum sicilinde 70 yaşın üzerinde görünen emeklilerin kayıtları tarandı ve bu kişilere ilişkin bilgiler tek tek güncelleştirildi. Bu inceleme sonucunda Emekli Sandığı’ndan aylık alan 70 yaş üzerindeki 321 bin 822 hak sahibinden, 1.618’inin hayatta olmadığı, ancak ölüm olayı bildirilmediği için kurumun bu kişilere maaş göndermeye devam ettiği belirlendi. Bu kişilerin emekli aylıklarının da ATM kartlarıyla yakınları tarafından çekildiği belirtildi. Emekli Sandığı, ölüm tarihlerine göre, 1.618 kişiye öldükten sonra bu şekilde toplam 5.7 trilyon lira maaş ödendiğini ortaya çıkardı. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, 70 ve üstünde yaş grubuna girenlerden sonra 60­69 yaş grubundaki emekliler için de aynı tür inceleme başlattı. Bu grupta yer alan emeklilere ilişkin bilgiler de tek tek kontrol edilerek, öldükleri halde kendilerine emekli maaşı ödenenler tespit edilecek. Sandık, daha sonra da 60 yaşın altında olup da, kurumdan emekli maaşı alanları incelemeye alacak. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, 70 ve üstü yaşa sahip emeklilere yönelik inceleme sırasında, öldükleri halde kurumdan maaş ödenen 1.618 kişi için Ziraat Bankası nezdinde de harekete geçti. Ziraat Bankası’ndan bu kişilerin maaş ödemelerine ilişkin detaylar istendi. 1.618 kişinin maaşlarının nerede ve ne şekilde çekildiğinin araştırıldığını belirten Emekli Sandığı Genel Müdürü Özyer, “Tespitlerin ardından emekli aylıklarını alan kişiler için harekete geçeceğiz. Savcılara suç duyurusunda bulunacağız. Haksız yere ödenen emekli aylıklarını da, Merkez Bankası’nın reeskont faizini işleterek, geri alma yoluna gideceğiz” dedi. Dul maaşı bağlanacak eş ile yetim maaşı alacak çocukları bulunan emeklilerin ölmeleri halinde, bu durumun kuruma bildirildiğini ve geri kalanlara dul­yetim maaşı bağlandığını belirten Özyer, “Geride bu kişinin maaşını alacak bir mirasçı kalmadığı durumlarda ölüm bildirilmiyor. Türkiye’de çok sağlıklı bir kayıt sistemi olmadığı için de bu yola başvurulabiliyor” diye konuştu. Ölüm sonrası emekli maaşı ödenmesi işlemi, daha önce de SSK ve Bağ­Kur’da gündeme gelmişti. Enflasyona Gıda Etkisi Enflasyon Kasım ayında gıda fiyatlarındaki artışın etkisiyle TÜFE’de beklentileri aşarken, ÜFE’de eksi çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, tüketici fiyatları Kasım’da yüzde 1.40 artarken, üretici fiyatları binde 9.5 geriledi. Kasım ayı itibarıyla yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 7.61, ÜFE’de yüzde 1.60 oldu. Yılın 11 ayında fiyat artışları da tüketicide yüzde 7.27, üretici fiyatlarında yüzde 2.71 olarak hesaplandı. Kasım ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon ise tüketici fiyatlarında yüzde 8.31, üretici fiyatlarında yüzde 6.89 oldu. TÜFE’nin ana harcama grupları arasında en yüksek paya sahip olan gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışı yüzde 3.27 oldu. Kış mevsiminin etkisiyle giyim ve ayakkabı kaleminde ise artış yüzde 3.53 düzeyinde gerçekleşti. Konutta artış yüzde 1.05 olarak belirlendi. Tarım fiyatları yüzde 2.1 artarken, imalat sanayi fiyatları ise yüzde 1.86 düştü. Kasım ayında zam şampiyonu yüzde 77.70 fiyat artışıyla patlıcan oldu. Domates fiyatları yüzde 58.46, kabak ise yüzde 51.19 arttı. Türkiye’de meydana gelen kuş gribinin etkisiyle fiyatı en çok düşen ürün ise yüzde 18.26 ile yumurta oldu. Kasım’da 26 istatistiki bölgenin tamamında fiyat artışı yaşandı. TÜFE bazında en fazla fiyat artışı yüzde 2.71 Mardin, Batman Şırnak, Siirt bölgesi olurken, bu bölgeyi yüzde 1.95 ile Şanlıurfa, Diyarbakır bölgesi, yüzde 1.90 ile de Samsun, Tokat, Çorum, Amasya bölgesi izledi. TÜFE İstanbul’da yüzde 1.32, İzmir’de yüzde 0.91, Ankara’da ise yüzde 1.55 oranında arttı. Yıllık bazda TÜFE artışı yüzde 7.61 olarak belirlenirken, bölge bazında en yüksek artış yüzde 10.26 ile Ankara’da görüldü. Bütçe Kasım’da Fazla Ver di Bütçe, Mayıs ve Ağustos’un ardından Kasım ayında da fazla verdi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Ocak­Kasım dönemi bütçe sonuçlarını, düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Unakıtan’ın açıklamalarına göre, Kasım ayında bütçe 3,9 milyar YTL fazla verirken, Maliye tanımlı faiz dışı fazla Kasım ayında 6.5 milyar YTL oldu. Ocak­Kasım döneminde bütçe açığı 5.4 milyar YTL olarak belirlenirken, faiz dışı fazla 35.9 milyar YTL seviyesine geldi. Unakıtan, geçen yıl 11 aylık dönemde 24.4 milyar YTL düzeyinde olan bütçe açığının 5.4 milyar YTL’ye gerilediğine dikkat çekerek, “Yıl sonu tahminini 14 milyar YTL’ye revize ettik. Aralık’ta harcamalarda artış olur buna rağmen revizenin bile altında kalacaktır. Bütçe açığı yönünden Maastricht’i tutturacağız, açık/milli gelir oranı yüzde 3’ün de altına inecek” diye konuştu. Bakan Unakıtan, istihdam üzerindeki vergi yükünü azaltmak için çalıştıklarını söylerken, çalışmalarının sonuçlarını 2006 yılında görebileceklerini ve vergi yükünü azaltmanın bütçe dengelerine bağlı olduğunu kaydetti. Yıl sonunda büyüme hedefine ulaşacaklarını kaydeden Unakıtan, “Türkiye’de bugünkü gidişata göre yakın bir dönemde duraklama söz konusu değildir” şeklinde konuştu. Türkiye’ye geçen yıl 2.5 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye geldiğini söyleyen Unakıtan, “Bu yıl ilk on ayda 4 milyar dolar geldi. Bu yıl 5 milyar doları aşacak. Gelecek yıl 10 milyar dolara çıkacak” dedi. Unakıtan, 2006’dan itibaren kamu kesimi borçlanma gereğinin eksiye ineceğini, bunun da borçlarda nominal olarak azalma anlamına geleceğini kaydetti. Hanke: Riskler Var Ama Yatır ımlar ım Sür üyor Dünyanın en önemli 25 ekonomisti arasında gösterilen ABD’li Prof. Steve Hanke, YASED zirvesinde “Türkiye cari açık nedeniyle krizle karşı karşıya kalabilir” mesajıyla basına yansıyan konuşmasının yanlış anlaşıldığını savundu. Hanke, “Türkiye’de riskler var ama hali hazırda TL yatırımlarım devam ediyor, ben yatırımlarımda rahatım” dedi. Türkiye’de yatırım yapan bir kişi olduğunu belirten Hanke, bunun gelişmekte olan ülkelerdeki son pozisyonu olduğunu söyledi. Türkiye’de çok dikkat edilmesi gereken unsurların başında cari açığın geldiğini belirten Hanke, “Kriz olur demedim ama cari açığın endişe verici olduğunu söyledim” dedi. Hanke, Türkiye’de cari açığın büyük bölümünün yabancı borçlanmayla finanse edildiğine dikkat çekerek, “Doğrudan yabancı yatırım arttı ancak buna karşın hala küçük boyutta. Cari açığa bakıldığında doğrudan yabancı yatırımların artması gerekiyor” şeklinde konuştu. Steve Hanke, Ocak ayından itibaren enflasyon hedeflemesine geçiliyor olmasının da endişe verici olduğunu ifade etti. Türkiye’nin son üç yılda pek çok iyi gelişmeler kaydettiğine dikkat çeken Hanke, “Ancak küresel koşullar da bu dönemde olumluydu. Küresel ortam gelişmekte olanlar için terse dönecek. Türkiye için de zor bir dönem olabilir” diye konuştu. Hanke’nin YASED zirvesinde “Türkiye cari açık nedeniyle krizle karşıya kalabilir” mesajıyla basına yansıyan konuşması tartışma yaratmıştı. Bu yoruma, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Egemen Bağış, Financial Times gazetesine bir mektup yazarak eleştiri getirdi. Son olarak Johns Hopkins Üniversitesi Öğretim Üyesi Hanke, gazeteye yolladığı bir yazıyla Türkiye için bir kriz tahmini yapmadığını ve yanlış anlaşıldığını savundu. Templeton Fonu Kurucusu Mark Mobius ise, Türk Lirası’nın değer kazanmaya devam etmesini beklediğini açıkladı. Mobius, enflasyonun düşmesi, dış rezerv pozisyonunun artması ve hükümetin dış borç konusunda adımlar atması durumunda TL’nin değerinin yükselebileceğini ifade etti. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), 2006 ve 2007 yıllarında Türkiye’de ekonomik büyüme hızının yüzde 6 olacağını tahmin etti. OECD’nin üye ülkelerle ilgili yılda iki kez yayımladığı “Ekonomik Görünüm” raporunda, Türkiye ile ilgili tahminlere de yer verildi. Raporda, AB ile tam üyelik müzakerelerinin ardından iç ve uluslararası güvenin de artmasıyla, Gayri Safi Yurtiçi Milli Hasıla’nın 2006 ve 2007 yıllarında yüzde 6 oranında artacağı ifade edildi. OECD raporunda, Türkiye’nin sıkı makro ekonomik politikaları devam ettirmesi çağrısında bulunuldu. Yurtdışı sermaye girişlerindeki artışın, mevcut kur üzerinde baskı yaptığı ifade edilen raporda, hızlandırılması gereken reformların, ekonominin rekabet ve esnekliğini güçlendirmesi gerektiği vurgulandı. Raporda, Türkiye’nin özelleştirme gelirlerini, kamu borçlarını kapatmak için kullanması gerektiği belirtildi. İş dünyasında Türk Lirası’nın güçlü olmasının etkilerinden endişe duyulduğu ifade edilen raporda, özellikle bunun sanayi sektörüne olan etkisine de dikkat çekildi. OECD, küresel ekonomik büyümenin son aylarda hız kazandığını ve enflasyonun yüksek petrol fiyatlarına rağmen kontrol altında tutulduğunu kaydetti. Kuruluş, bünyesinde barındırdığı 30 ülkenin ortalama büyüme hızının bu yıl yüzde 2.7, 2006 yılında ise yüzde 2.9 seviyesinde gerçekleşeceğini ifade etti. Rapor, ABD’de büyümenin gelecek yıl, yüzde 3.5, Euro Bölgesi’nde yüzde 2.1 ve Japonya’da yüzde 2 olacağını öngördü. OECD’nin küresel ekonomiye dair yayımladığı rapor, küresel ticaret hacminin gelecek yıl yüzde 9.1 büyüyeceğini tahmin etti. IMF: Car i Açık Düşüşe Geçecek Uluslararası Para Fonu (IMF), yayınladığı ülke raporunda Türkiye’de ekonomik program çerçevesindeki güçlü performansı överken, önemli zayıflıklar bulunduğuna dikkat çekti. Raporda kamu borcunun halen yüksek olduğu ve kısa vadeli borç yapısının risk yarattığı belirtildi. Yüksek cari açığın ekonomi için önemli bir risk oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, önümüzdeki yıllarda cari açığın düşüşe geçeceği öngörüldü. Rapora göre, cari açık 2006 yılında 12.6, 2007 yılında 11, 2008’de 10.4, 2009’da ise 9.3 milyar dolar seviyesinde bekleniyor. Doğrudan yabancı yatırımların ise 2006 yılında 4 milyar dolar, 2007’de 3.9 milyar dolar, 2008’de ise 3.3 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin edildi. Raporda, yatırımcı güvenindeki değişimin, kurlarda ve faiz oranlarında keskin bir düzeltme yaratabileceği vurgulandı. Gelecek 3 yıllık dönemde hükümetin 40 milyar dolarlık dış borç ödemesinin bulunduğu hatırlatılan raporda, ilave mali destek sağlanmadığı takdirde rezervlerde hızlı düşüş yaşanabileceği uyarısı yer aldı. Vor kink: Tür kiye Ekonomisi Değişti Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink, şu anda, başta Cari İşlemler Açığı olmak üzere, risk gibi algılanan bazı ekonomik gelişmelerin Türkiye ekonomisindeki yapısal dönüşüm nedeniyle ekonomiyi tehdit eden bir risk olamayacağını kaydetti. Vorkink, “Artık Türkiye ekonomisi 2001 yılındaki gibi değil” diye konuştu. Vorkink, Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 6’sı düzeyindeki Cari İşlemler Açığı’nın bile tehdit edecek düzeyde olmadığını, çünkü bu açığın finansman ve kompozisyon yapısı nedeniyle sorun oluşturmadığını kaydetti. Türkiye gibi hızlı büyüyen bir ülkenin Cari İşlemler Açığı’nın olmasının normal olduğunun altını çizen Vorkink, “Bunun dörtte biri artan petrol faturasından kaynaklanmaktadır. Eğer petrol fiyatları böylesine artmasaydı, Cari İşlemler Açığı’nın şimdiki düzeyi yüzde 4.5 olacaktı. Güçlü bütçe, yüksek Faiz Dışı Fazla ve artan yabancı sermaye, devam eden özelleştirme süreci, Cari İşlemler Açığı’nın en önemli sigortalarıdır” diye konuştu. Vergi oranlarının, bir ülkede iş ve yatırım ortamını belirleyici unsurlar olduğunun altını çizen Vorkink, vergi oranlarının yüksek olmasının iş ve yatırım ortamını da olumsuz etkileyen bir unsur olduğunu kaydetti. Sosyal güvenlik reformunun, Türkiye’nin önünde kalan en önemli yapısal dönüşümlerden biri olduğunu vurgulayan Vorkink, bu reformun, sadece Türkiye ekonomisinin kredibilitesini arttırmayacağını, ayrıca finansman dengesini de sağlayacağını vurguladı. Ekonomi Haberleri Özkan Özkaynak K. Strateji­İş Gel ve Yatırımcı İlişkiler Mevsimsel etkiler le TÜFE enflasyonu beklentiler in üzer ine çıktı... Kasım ayında tüketici fiyatları bir önceki aya göre %1.40, bir önceki yılın aynı ayına göre %7.61 oranında artış gösterdi. Üretici fiyatları ise Kasım ayında aylık %0.95 oranında azalarak, yıllık bazda enflasyonu %1.6’ya düşürdü. Buna göre, enflasyon TÜFE’de %0.95’lik beklentinin üzerine çıkarken; %0.47’lik ÜFE beklentisinin ise altında gerçekleşti. Hükümetin 2005 yılı için belirlediği %8’lik enflasyon hedefinin gerçekleşmesi için Aralık ayı enflasyonunun TÜFE’de maksimum %0.68 olması gerekmektedir. Geçtiğimiz yılların enflasyon verisi incelendiğinde; Aralık ayında olumsuz mevsimsel etkilerin önceki aylara göre azalması neticesinde enflasyonun Kasım ayına göre oldukça sınırlı kaldığı görülmektedir. Böylece, yılın son ayına gelindiğinde hükümetin %8’lik enflasyon hedefine ulaşılacağı tahmin edilmektedir. Enflasyona ilişkin alt kalemler incelendiğinde; üretici fiyatlarındaki en büyük enflasyonist baskının tarım fiyatlarında gerçekleşen %2.11 oranındaki artış olduğu görüldü. Tarım fiyatlarındaki yükseliş, fiyatların 0.4 puan artmasına yolaçarken, imalat sanayi fiyatlarının özellikle petrol fiyatlarında yapılan indirim neticesinde %1.86 düşüş göstermesi genel endeksin negatif olmasını sağladı. Ham petrol fiyatlarının %10.94 azaldığı Kasım ayında, petrol ürünlerine ilişkin fiyatlar ise %12.02 düşüş gösterdi. Enerji fiyatları doğalgaz fiyatlarının %6.09 artmasının de etkisiyle %0.67 arttı. Tüketici fiyatları tarafında ise bayram ve yeni sezon nedeniyle gıda fiyatlarının %3.27, giyim ve ayakkabı fiyatlarının ise %3.53 oranlarında artması, toplamda 1.25 puanlık bir fiyat artışına yol açtı. Konut fiyatlarında gerçekleşen %1.05 oranındaki artış (doğalgaz fiyatlarındaki yükseliş de etkili), sektörde yıllık enflasyonun %10.3’e yükselmesine neden oldu. Konut dışında hizmet sektör fiyatları katılığının yoğun olarak görüldüğü “lokanta ve otel” fiyatları Kasım ayında aylık %0.92, yıllık %14.97 artış gösterdi. Yıl içinde sağlığa ilişkin hizmet fiyatlarında yapılan indirimler, sağlık sektöründe fiyatların yıllık bazda %0.26 düşüş göstermesini sağladı. 2003 yılından bu yana enflasyon verileri mal ve hizmet grubu olarak ayrılarak incelendiğinde; mal grubu fiyat artış hızındaki yavaşmanın hizmet grubunda daha az belirgin olduğu görüldü. Buna göre; 2003 yılında hem mal, hem de hizmet grubu enflasyonu %18.8’ken; Ocak­Kasım 2005 dönemi için enflasyonun mal grubu için %6.0, hizmet grubu için %8.5 oranlarında gerçekleştiği görüldü. Böylece, hizmet grubu enflasyonu yılın 11 ayında yılsonu enflasyon hedefinin üzerinde kaldı. Özel kapsamlı TÜFE göstergelerine bakıldığında; Kasım ayında mevsimsel etkilerin enflasyonun yükselmesinde etkili olduğu görüldü. Buna göre, mevsimsel etkiler arındırıldığında aylık enflasyon %0.05 ile sınırlı kalırken; yıllık enflasyon da %7.46’ya geriledi. Enerji fiyatları ise Kasım ayında genel enflasyon endeksini düşüren bir katkı yarattı. Aylık enflasyon enerji hariç %1.65’e yükselirken, en dar kapsamda aylık enflasyon %0.88 ile sınırlı kaldı. Yıllık enflasyon enerji hariç %7.51’e yükselirken, en dar kapsamda %6.27’ye indi. Özetle; Kasım ayında enflasyon üzerinde enerji fiyatları olumlu, mevsimsel faktörler ise olumsuz etkiler yarattı. TCMB’nin üzerinde durduğu enflasyonist baskılara ilişkin son gelişmeler; Petrol fiyatları:Ağustos ayında petrol fiyatlarının rekor seviyelere yükselmesinin ardından Eylül­Kasım döneminde düşüş trendine girildi. Söz konusu gelişmede özellikle Kasım ayında olumlu hava koşullarının etkisi oldu. Geçtiğimiz ay Ekim ayına göre petrol fiyatlarının ortalama %3.9 azalmasına rağmen, yıllık bazda bakıldığında fiyatların %29.0 yüksek seyretmesi, petrol fiyatlarının yüksek seviyesinin hala önemli bir risk olduğuna işaret ediyor. Fiyatların düşüşünde yapısal etkenlerden çok geçici faktörlerin etkili olması, fiyatların önümüzdeki dönemde tekrar artabileceği endişesinin korunmasına neden oluyor. Uluslararası Likidite Koşulları: Ekim ayında gelişmekte olan piyasalara olan ilginin azalması, gelişmiş ülkelerdeki faiz artırımları neticesinde bu piyasalara giren likiditenin yön değiştirebileceğine ilişkin kaygıları artırdı. Ancak Kasım ayında FED’in faiz artırımlarına ara verebileceğine ilişkin beklentiler uluslararası likidite akımının kısa vadede yön değiştirmeyeceği ihmalini yükseltti. Olumlu beklentilere rağmen, söz konusu koşullardaki herhangi bir değişiklik piyasalarda değişkenliği artırarak, beklentilerin olumsuz yöne kaymasına neden olabilecektir. Hizmet fiyatlarındaki katılık: MB’nin en önemli enflasyonist faktör olarak üzerinde durduğu hizmet sektörü fiyatlarındaki katılık kısa vadede çözülebilecek bir problem olarak görünmüyor. İç talebin canlı olduğu bir ortamda yurtdışı rekabete açık olmayan sektörün fiyatlama mekanizmasının değişmesi oldukça zor. MB’nin 2006 yılında hizmet fiyatlarının enflasyona katkısının 2.5 puanın üzerinde olacağı tahmini, önümüzdeki yıl enflasyon hedefine ulaşılmasının diğer sektörlerde önemli bir enflasyonist baskı yaşanmaması durumunda mümkün olacağına işaret ediyor. Kredi Gelişmeleri:Banka kredilerinin artışı Mayıs­Kasım döneminde hızlansa da Mayıs 2004­Mart 2005 dönemindeki hıza ulaşmadı. Ancak yıllık bazda %36’lık reel artış piyasada talebin canlı olduğunun en önemli göstergelerinden biri. Söz konusu kredilerdeki artışın devamında konut kredilerinin yıllık yaklaşık %250 oranlarında reel artışı başlıca faktör. Kasım ayı enflasyonunun beklentilerin üzerinde gerçekleşmesine rağmen, yüksek enflasyonda büyük ölçüde mevsimsel faktörlerin etkili olması, enflasyondaki artışın dezenflasyonist süreci engellemeyeceğine işaret ediyor. Mevsimsel etkilerin ortadan kalkmasıyla birlikte enflasyon tekrar düşüş sürecine girecektir. Söz konusu olumlu beklentide üretici fiyatlarının düşük seviyesinin de katkısı olacaktır. Gelecek dönem enflasyonuna ilişkin beklentilerin azalmaya devam etmesi, dezenflasyonist sürece önemli bir katkı sağlıyor. Özelleştirme ihalelerinin ve yatırımı artırmaya yönelik olarak atılan adımların sağladığı olumlu ortam ülkedeki güven ortamını pekiştirici faktörler olarak ortaya çıkıyor. Yukarıda belirtilen gelişmeler ışığında TCMB’nin riskler üzerinde önemle durmasına rağmen, kararlarını orta ve uzun vadeli enflasyonu dikkate alarak vermesi neticesinde 8 Aralık’taki toplantıda faiz oranlarını 25 baz puan düşüreceği tahmin edilmektedir. Ekim sonu itibar iyla 12 aylık car i işlemler açığı US$ 22 milyar a yaklaştı... TCMB’nin açıkladığı ödemeler dengesi rakamlarına göre, Ekim ayında cari işlemler açığı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre %358 artarak US$ 185 milyondan US$ 884 milyona yükseldi. Böylece, Ekim ayında cari işlemler açığı US$ 1,189 milyonluk beklentinin altında gerçekleşti. Ocak­Ekim döneminde ise cari işlemler açığı %58 artarak US$ 10,804 milyondan US$17,114 milyona çıktı. 12 aylık dönemler söz konusu olduğunda cari işlemler açığı US$ 21,957 milyona ulaşarak, GSYH’nın %6.1’i seviyesinde kalmaya devam etti. Ekim ayında cari işlemler açığının yükselmesinde önceki aylarda olduğu gibi dış ticaret açığının genişlemeye devam etmesi etkili oldu. Ekim ayında ihracat (fob) geçtiğimiz yılın aynı ayına göre %10 artarak US$ 6,808 milyon, ithalat (fob) ise %24 artışla US$ 9,142 miyon seviyesinde gerçekleşti. Ocak­Ekim döneminde ise ihracat %15 artarak US$ 62.3 milyar, ithalat ise %23 artışla US$ 85.9 milyara ulaştı. Böylece, dış ticaret açığı Ekim ayında yıllık %98 artışla US$ 2,334; Ocak­Ekim döneminde ise %47 artışla US$ 23.6 milyara yükseldi. Ağustos­Ekim döneminde tüketim malı ithalatı artışının hız kazanması, cari işlemler açığının yüksek seviyesi kadar yapısına ilişkin endişeleri de artırabilecek bir gelişme olarak ortaya çıktı. Bu dönemde ara malı ve sermaye malı ithalatı artışının ise yavaşlaması önümüzdeki dönemde üretim ve yatırıma yönelik ithalatın azaldığına işaret etti. Ekim ayında petrol fiyatlarının Eylül ayına göre yavaşlamasına rağmen, ham petrol ve doğalgaz ithalatının geçtiğimiz yıla göre %79 oranında artarak (2005 yılının en yüksek artışı) US$ 1.5 milyara yaklaşması dikkat çekti. Buna göre, Ocak­Ekim dönemi ham petrol ve doğalgaz ithalatı US$ 11.3 milyara ulaştı. (2004 yılı tamamında US$ 9.4 milyar olmuştu.) Kasım ve Aralık aylarında ham petrol ve doğalgaz ithalatının mevsimsel nedenlerle artıyor olması, söz konusu maliyetin yılın tamamı için US$ 14 milyara yaklaşacağına işaret ediyor. Hizmet gelirleri içinde en önemli paya sahip olan turizm gelirleri Ekim ayında %17 artarak US$ 2,022 milyon, nette ise US$ 1,808 milyon olarak gerçekleşti. Yılın ilk on aylık döneminde toplam turizm geliri ise US$ 16,594 milyona yükseldi. Buna göre, hükümetin 2005 yılı tamamı için tahmin ettiği US$ 18 milyarlık seviyenin gerçekleşeceği öngörülüyor.Turizm gelirlerindeki yükseliş, dış ticaret açığının hızla yükselmesi nedeniyle, cari işlemler açığının daralmasına yardımcı olmakta yetersiz kalıyor. Yılın son iki ayında turizm gelirlerinin azalıyor olması, dış ticaret açığının cari işlemler açığını genişletici etkisinin artmasına yolaçacak. Ödemeler dengesinin finansman tarafına bakıldığında doğrudan yabancı sermaye girişinin Ocak–Ekim döneminde geçtiğimiz yıla göre %70 oranında artarak US$ 2,578 milyondan US$ 4,385 milyona yükseldiği görüldü. Bu dönemde net doğrudan yatırımlar ise %83 oranında artış göstererek US$ 3,205 milyona ulaştı. 2005 yılında finans sektöründe gerçekleşen satın almalar doğrudan yatırımlardaki artışın başlıca kaynağı oldu. Kasım ayında Türk Telekom özelleştirmesinden elde edilen gelir, yabancı sermaye yatırım miktarını artırıcı bir gelişme olacak. Ayrıca, 2006 yılında kurumlar vergisinin indirilerek; yabancı yatırımcı üzerindeki vergi yükünün azaltılmasının Türkiye’ye aktarılan yabancı sermayenin artmasında önemli bir rolü olacağı tahmin ediliyor. Ocak­Ekim döneminde hükümetin tahvil ihraçlarıyla birlikte portföy yatırımı olarak US$ 13.7 milyar girerken; net portföy yatırımı US$ 8.7 milyar oldu. Hükümetin net dış borç ödeyicisi olduğu dönemde, kamu orta ve uzun vadede net US$ 7.3 milyar dış borç ödemesi gerçekleştirdi. Bankalar, orta ve uzun vadeli US$ 6.7 milyar borçlanırken; nette ise rakam US$ 4.6 milyara ulaştı. Banka dışı özel sektörün uzun vadeli borçlanması US$ 14.3 milyarda kalırken, kısa vadeli borçlanması US$ 41.3 milyara ulaştı. Banka dışı sektörün net kısa vadeli borçlanması ise US$ 4.2 milyar, toplam kısa vadeli net borçlanma US$ 10.6 milyar oldu. Nette toplam sermaye girişinin US$ 25.1 milyar olduğu Ocak­Kasım döneminde IMF’ye toplam US$ 4.9 milyar dış borç ödemesi gerçekleştirildi. Net Hata ve Noksan Kalemi altında, kaynağı bilinmeyen US$ 3.6 milyarlık sermaye girişi olurken; TCMB’nin döviz rezervi net US$ 6.6 milyar artış gösterdi. 2004 yılı dikkate alındığında yıllık toplam cari işlemler açığının %31’inin yılın son 2 ayında gerçekleştiği görülüyor. Söz konusu trendin 2005 yılında da devam etmesi durumunda 2005 yılında cari açık US$ 24.8 milyara ulaşmış olacak. Ancak cari işlemler açığının geçtiğimiz yıla göre daha sınırlı artış göstereceği varsayımı ile 2005 yılında cari işlemler açığının US$ 23 milyara ulaşacağı, GSMH’nın %6’sını geçeceği tahmin ediliyor. Global faizlerin yüksek artış göstermediği, likidite akımının yön değiştirmediği ve Türkiye’ye ilişkin güvenin korunduğu bir ortamda cari işlemler açığının finansmanında bir sorun olmayacağı tahmin ediliyor. Yatırım ortamının iyileşmesiyle birlikte özellikle doğrudan sermaye yatırımının cari işlemler açığının finansmanında öneminin artacağı öngörülüyor. Mevcut büyüme potansiyeli ve kurlar cari işlemler açığında kısa vadede bir daralma olmayacağına işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde cari işlemler açığının yapısıyla ilgili olarak tüketim malı ithalatının dikkatle izlenmesi gerekiyor. Kültür Sanat Madonna Albümü ABD’de 1 Numar a Bundan önce çıkardığı 2 müzik albümü de liste başı olan 46 yaşındaki Madonna, bu başarısıyla, ilerleyen yaşına rağmen, performansından bir şey kaybetmediğini ispatladı. Madonna’nın son albümü, bir hafta içinde en fazla satış yapan üçüncü albüm oldu. Madonna’nın aynı albümü ve “Hung Up” isimli single’ının, İngiliz müzik listelerinde de 1 numarada bulunduğu belirtilirken, aynı single’ın ABD müzik listelerinde ilk 10’da yer aldığı ifade edildi. Madonna’nın bu büyük başarısına rağmen, son albümünün satışlarının 2000 yılında piyasaya çıkan ve ilk haftada 420 bin adet satan “Music” albümünün gerisinde olduğu, ancak 2003’te piyasaya çıkan ve ilk haftasında 241 bin adet satan “American Life” albümünden başarılı olduğu belirtildi. Bu arada, ABD’de geçen hafta toplam 13.1 milyon adet müzik albümü satıldığı, bu rakamın bir önceki haftadan yüzde 10 fazla olmasına karşın, geçen yılın aynı haftasındaki rakamın yüzde 10 gerisinde bulunduğu bildirilirken, son bir yılda yüzde 14 oranında azalan albüm satışlarının, toplam 492 milyon adet olduğuna dikkat çekildi. E.S.T.’den Caz Rüzgar ı Daha önce de İstanbul’da festivaller kapsamında konserler vermiş olan grup, İzmir’de, Ankara’da ve İstanbul’da birer konser verdi. Magnus Ostrom (Davul) ile müziğe başlayan Esbjörn Svensson (Piyano), 1980’lerin ortasından itibaren Ostrom ile birlikte bazı caz sanatçılarına eşlik etti. 1993’te ise Dan Berglund (Bas) ile tanıştılar ve günümüze kadar gelen Esbjörn Svensson Trio’nun temelleri atıldı. Kendilerine özgü sound’larıyla caz dünyasını şaşırtan grup, hayranlarının sayısını artırmaya devam ederken, Latince “yolculuğa çıkılırken yedeğe alınan erzak” anlamına gelen “Viaticum” ismini verdikleri son albümleri ile halen Avrupa, Japonya, Kore, Avustralya ve ABD’deki konserlerini sürdürüyor. E.S.T., İsveç’te Yılın Caz Müzisyeni ve Alman Caz Eleştirmenleri “Yılın En İyi Albümü’, “Guiness Jazz in Europe” Ödülü, French Jazzman Dergisi “Choc de l’année” ödülü gibi pekçok ödüle sahip olurken, London Times gazetesi tarafından “Son on yılın en iyi caz üçlüsü” olarak değerlendirildi. İngiliz Jazzwise tarafından “Yılın Trio’su” seçilen E.S.T., 2004 Aralık ayında “Yılın Avrupalı Sanatçısı” olarak “Hans Koller Ödülü”ne layık görüldü. İstanbul Picasso’yu Ağır lıyor Türkiye’de Batılı bir sanatçıya ayrılan en büyük sergi olma özelliğini taşıyan “Picasso İstanbul’da” başlıklı sergide, aralarında ressamın İspanya’daki ilk gençlik yıllarına ait çizimlerin de bulunduğu, tüm dönemlerini kapsayan 135 eser yer alıyor. Paris ve Barcelona’daki Picasso müzelerinden, Musée d’art moderne Lille Métropole’den, FABA’dan ve aile koleksiyonlarından Picasso’nun torunu Bernard Ruiz­Picasso tarafından seçilen eserler kronolojik olarak sergileniyor. Sabancı Holding’in desteğiyle organize edilen sergide, sanatçının çalıştığı stüdyoların ve yakın çevresindeki kişilerin, ünlü fotoğrafçılar tarafından çekilen fotoğrafları da yer alıyor. Sergi ve katalog çalışmaları, Picasso biyografisti Marilyn McCully tarafından yapıldı. Sergi için hazırlanan katalogda, John Richardson ve Michel Leiris gibi uzmanlar tarafından kaleme alınan makaleler yer alıyor. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan katalog, Picasso hakkında araştırma yapanlar için önemli bir kaynak olmaya aday. Sakıp Sabancı Müzesi, sergi boyunca düzenleyeceği seminer ve film gösterimleriyle, ziyaretçilere Picasso’yu daha yakından tanıtmayı hedefliyor. Picasso’nun sanatı, 20. yüzyıl Batı resmi için çok büyük bir yenileyici güç olmuştu. 1881’de İspanya’nın Malaga kentinde doğan sanatçı, eserlerini ilk defa Paris’te 1900 yılında yapılan ve tüm ulusların yeni bir çağı kutlamak için bir araya geldiği dünya fuarında sergiledi. En tanınmış resimlerinden olan Les Demoiselles d’Avignon (Avignonlu Kızlar) (1907), sanatçının yaklaşımında bir devrim niteliğinde oldu ve bu yeni yaklaşım, modern sanatın gidişatını yönlendiren akımların hep en önünde yer almasına neden oldu. Adres: Sakıp Sabancı Caddesi No: 22 Emirgan 34467 İstanbul Telefon: 0212 277 22 00­Faks: 0212 229 49 14 E­posta: muze@sabanciuniv.edu Web adresi: http://muze.sabanciuniv.edu “Şiddet’e Tor pil” Curtis Jackson, Aralık ayında Toronto, Ottawa, Montreal, Quebec, Halifax ve Saint John kentleri ile New Brunswick eyaletinde konserler verdi. Curtis Jackson, 2003 yılında Toronto’da verdiği konser sırasında, 24 yaşındaki bir izleyicinin ruhsatsız bir silahla öldürülmesi sebebiyle, uzun süredir Kanada vizesi alamıyordu. Liberal Parti’den Toronto milletvekili Dan McTeague, ruhsatsız silah kullanımı sebebiyle sadece bu yıl içinde Toronto’da 48 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, sanatçının “Ya Zengin Ol, Ya da Ölümü Dene” isimli filmini hatırlattı. McTeague, 2003 yılında meydana gelen olayı da hatırlatarak, “Onların şiddet içeren müzik ve filmlerinin, ülkemizde hoş karşılanmadığını ve karşılanmayacağını göstermeliyiz. Torontolular’ın, bu tür şiddet mesajlarını dinleme ihtiyacı hissetmeyeceklerini umuyorum” dedi. Madonna Film Yapımcılığına da Heveslendi İsveçli yönetmen Jonas Akerlund’un yönetmenliğini yaptığı “I’m Going to Tell You a Secret” (Sana Bir Sır Vereceğim) adlı belgesel filmin Londra’daki bir gösterimine katılan Madonna burada basın ile sohbet etti. Sohbet sırasında, film yapımcılığına el atabileceğini belirten Madonna, “Evet bu büyük bir öğrenim deneyimi oluyor ve Jonas pek çok karar verme aşamasında benim fikrimi de alıyor, bu yüzden bunu seviyorum” diye konuştu. Madonna’nın sözlerine eşi ünlü yönetmen Guy Ritchie ise gülerek, “rekabet olmadan da idare edebilirim” karşılığını verdi. Ritchie, eşi Madonna’nın film yapımcılığına el atmasını nasıl karşılayacağı yolundaki soruları ise “Bilmiyorum. O zaten bir bakıma bazı şeyleri yönetiyor. Bu yüzden bunun yeni bir şey olacağı kanısında değilim” şeklinde yanıtladı. Kiss Kiss Bang Bang “Lethal Weapon / Cehennem Silahı” filmlerinin senaryo yazarı Shane Black’in bu ilk yönetmenlik denemesi, aksiyon, gizem ve zeki diyaloglarla dolu eğlenceli bir kara film ve bir polisiye parodisi. İlk kez Cannes’da yarışma dışı gösterilen ve eleştirmenlerin beğenisiyle karşılanan film, ufak hırsızlıklarla geçinen Harry’nin kendini nasıl bir cinayet soruşturmasının ortasında buluverdiğini anlatıyor. Bir tesadüf sonucu dedektif rolünü üstleneceği bir filmin oyuncu seçmeleri için Hollywood’a giden Harry, burada Eşcinsel Perry diye tanınan gerçek bir dedektifle beraber alıştırmalar yapmaya başlar. İşin içine lise aşkı Harmony de girince, bir anda işler karışır ve bu tuhaf üçlü, cinayet ve kovalamacalarla dolu bir maceraya atılır. 1986’da, UCLA’den mezun olan 23 yaşındaki Shane Black ilk senaryosunun taslağını da bitirdi. Bir hafta içinde, yapımcı Joel Silver senaryoyu değerlendirdi ve, yönetmen Richard Donner’la birlikte sinemacılıkda yeni bir dönem başlattı. O film “Lethal Weapon/Cehennem Silahı”ydı. Karakter merkezli komedi ve aksiyon karışımı film, “Commando” ve “Predator” gibi öncü aksiyon filmlerinin yapımcısı Silver’ın desteğiyle hayata geçti. Mel Gibson ve Danny Glover’ın uyuşturucu mafyasıyla mücadele eden uyumsuz iki ortak polisi canlandırdığı “Lethal Weapon/Cehennem Silahı”, Black’in doludizgin aksiyon sekansları kadar, yoğun karakterler ve bunlara uygun diyaloglar yazma becerisini ortaya koydu. Filmin gişedeki başarısı üç devam filmini beraberinde getirmesinin yanı sıra, bir nesil sinemacıyı etkileyerek, sayısız taklidi için çıtanın yüksekliğini de belirledi. Black ilk kez detektif efsanesini Silver’ın 1991 yapımı “The Last Boy Scout”ında denedi. Kafadar­ aksiyon tarzı filmde, Bruce Willis, büyük paraların döndüğü profesyonel futbol dünyasındaki rüşvet ve şikeleri soruşturmak üzere, gözden düşmüş Damon Wayans’la işbirliği yaparak kendisini toparlamaya çalışan, çökmüş ve yıpranmış özel bir dedektifi canlandırıyordu. Black’in güçlü 1996 senaryosu, “The Long Kiss Goodnight”ta ise, dördüncü sınıf bir özel dedektif olan Samuel L. Jackson, hafızasını kaybetmiş bir öğretmen olan Geena Davis’in aslında hükümeti devirmek için çalışmış, ölümcül bir gizli ajan olduğunu keşfediyordu. Gr ammy Bu 3 Sanatçıdan Sor uluyor : Mariah Carey “The Emancipation of Mimi” albümü ve “We Belong Together” parçası ile Kanye West “Late Registration” albümü ve “Gold Digger” parçası ile Yılın Albümü ve Yılın Kaydı dallarında aldıkları adaylıklarla ne kadar iddialı olduklarını gösterdiler. En İyi Yeni Sanatçı adaylarından Legend ise aldığı 8 adaylıkla muhteşem üçlüyü tamamlıyor. En Önemli 4 Adaylık Dalı: Yılın Albümü “The Emancipation of Mimi” [Mariah Carey] “Chaos and Creation in the Backyard” [Paul McCartney] “Love.Angel.Music.Baby.” [Gwen Stefani] “How to Dismantle and Atomic Bomb” [U2] “Late Registration” [Kanye West] Yılın Kaydı “We Belong Together,” [Mariah Carey] “Feel Good Inc.,” [Gorillaz Featuring De La Soul] “Boulevard Of Broken Dreams,” [Green Day] “Hollaback Girl,” [Gwen Stefani] “Gold Digger,” [Kanye West] Yılın Şar kısı “Bless The Broken Road,” [Rascal Flatts] “Devils & Dust,” [Bruce Springsteen] “Ordinary People,” [John Legend] “Sometimes You Can’t Make It On Your Own,” [U2] “We Belong Together,” [Mariah Carey] En İyi Yeni Sanatçı Ciara Fall Out Boy Keane John Legend SugarLand J ohn Lennon’ı Özledik Rock müzik tarihinin en unutulmazlarından olan Lennon için Amerikan radyo istasyonları gün boyunca özel programlar yaptı. Hemen bütün kanallarda Lennon ve The Beatles çalarken, DJ’ler Lennon ile anıları yeniden anlatıyorlar. New Yorklular, 8 Aralık gecesi Lennon’ın öldürüldüğü Dakota apartmanının karşı kaldırımında Central Park önünde toplanarak, vurulduğu saat 22.50’yi şarkılar ve mumlar eşliğinde beklediler. Dakota’da yaşayan Lennon, o gün evden çıktığında, kapının önünde bekleyen Mark David Chapman’ın uzattığı “Double Fantasy’ albümünü imzalamıştı. Chapman, Ekim ayından beri Lennon’ı öldürmeyi planlıyordu. O sabah cebinde tabancası vardı. Önce John’u, plağı imzalarken vurmayı düşünüdü; sonra vaz geçti. John ayrıldıktan sonra da Dakota’nın çevresinde beklemeyi sürdürdü. John, karısı Yoko Ono ile 22.45 sularında bir limuzin ile Dakota’nın önüne geldi. Normalde şoför binanın iç avlusuna kadar girer ve John’u dikkat çekmeden binaya sokardı. Ancak o gece girişi bir otomobil tıkıyordu. Sabırsızlanan John ve Yoko bina dışında limuzinden indiler. Chapman uzaktan John’u görerek yaklaşmaya başladı. John, sabah gördüğü Chapman’ı muhtemelen tanımıştı. Hızlı adımlarla bina girişine yöneldi. Sırtı Chapman’a dönüktü. Chapman birkaç metre uzaktan “Mr. Lennon....’ diye seslendi ve arkadan John’a ateş açtı. John’un hemen getirildiği hastanenin acil servis şefi Stephan Lynn, o geceyi ilk kez 25 yıl sonra Amerikan basınına anlattı. Lynn, “John’u getirdiklerinde yapabileceğimiz birşey yoktu. Dört kurşun yemişti ve hasarı onarmaya imkan yoktu,’ dedi. Lynn, modern tıptaki son ilerlemelere rağmen John’u bugün de kurtaramayacağını söyledi. Chapman bugün 50 yaşında. Ömür boyu hapis cezası çekiyor, ancak iyi hâl nedeniyle birkaç yılda bir tahliyesini talep ediyor. Gönül Yar ası’na Queens Ödülü New York’ta 17­20 Kasım günleri arasında yapılan festivalde, En İyi Yabancı Film adayı ve En İyi Film adayı olarak belirlenen “Gönül Yarası”, büyük ödülü alarak En İyi Film seçildi. “Gönül Yarası”, Uluslararası Queens Film Festivali kapsamında Manhattan’da Fransız Enstitüsü’nde özel bir gösterimle sinemaseverlerle buluşmuş, filmin başrol oyuncuları Şener Şen ve Meltem Cumbul ile yapımcıları Ömer ve Mine Vargı’nın da katıldığı gösterim sinemaseverlerden büyük ilgi görmüştü. Garanti’den Kültür Sanat Platform'da bu ayın programı... Garanti Galeri'de bu ayın programı... Osmanlı Bankası'nın Bankalar Caddesi'ndeki eski genel müdürlük binasında kurulan Osmanlı Bankası Müzesi, 19 Aralık 2002'de açıldı. Bankanın zengin arşivinden yararlanılarak, binada bulunan kasa dairelerinin içinde ve etrafında düzenlenen müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez bankası, emisyon bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası'nın ve dönemin tarihine ışık tutuyor. Dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yerini almayı hedefleyen müzenin kuruluş çalışmaları Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. Müzenin projesi, Tarihbilimci Prof. Dr. Edhem Eldem, Mimar Prof. Dr. İhsan Bilgin ve Tasarımcı Bülent Erkmen'den oluşan ekibin koordinasyonunda 9 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirildi. Her gün 10:00­18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzeye giriş, öğrenci, öğretmen ve 65 yaş üzeri ziyaretçileri için 1 YTL diğer ziyaretçiler için ise 3 YTL'dir. www.obmuze.com Portre Thomas Mann 1944’te Amerikan uyruğuna geçti... II. Dünya Savaşı’nda Alman dinleyicileri için faşizm karşıtı radyo programları hazırladı... Mann, iki kez belediye başkanı seçilmiş Thomas Johann Heinrich Mann adlı Lübeck’li zengin bir tüccarın ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Bruhn da Silva Alman ve Portekizli kreol bir aileden geliyordu. Mann’ın babası 1891’de öldü ve ticaret şirketi dağıldı. 1893’te orta okulu bitiren genç, çok nefret ettiği okuldan ayrılarak annesi ve kardeşleriyle birlikte Münih’e taşındı. Burada bir sigorta şirketine stajyer olarak girdi ve 1895­ 96 yıllarında Teknik Üniversitede okudu. Lübeck’teyken Frühlingssturm. Monatsschrift für Kunst, Literatür und Philosophie (İlkbahar Fırtınası. Sanat, Edebiyat ve Felsefe Aylık Dergisi) adlı derginin yazarları ve kurucuları arasında bulunmuş olan Mann, hayranı olduğu ağabeyi Heinrich tarafından çıkarılan Das 20. Jahrhundert. Blaetter für Deutsche Art und Wohlfahrt adlı Alman ulusal, anti­Semitist dergiye yazı yazıyordu. Ama Bismarck taraftarı olan genç yazar için şiir çalışmaları daha önemliydi. Heinrich ile birlikte İtalya’ya 1896­98 yıllarında yaptığı bir yolculuktan sonra 1898­99 yıllarında Simplicissimus adlı derginin redaktörlüğünü üstlendi ve 1900’de askerlik hizmetini yerine getirdi. Der kleine Herr Friedmann (Küçük Bay Friedmann, 1901) gibi ilk öykülerinden sonra Mann, 1901’de 26 yaşındayken Buddenbrooks (Buddenbrook Ailesi) adlı romanını yayınladı. Roman, Mann’ın İtalya’da kaldığı bir yıllık süre içinde başlamış ve iki buçuk yılda tamamlanmıştır. Dünya çapında başarıya ulaşan bu ünlü romanında yazar, yer yer taşlamalı bir biçimde Lübeck’li bir tüccar ailesinin çöküşünü dört nesil boyunca anlatır. Burjuvazinin, örneğin çalışkanlık, tutumluluk ve görev bilinci gibi değerleri, sanatsal ve entellektüel yaşam biçimleriyle olduğu kadar, kötü alışkanlıklar, lüks, avarelik, din, hastalık ve ölüm yardımıyla yıkılmaktadır. Mann bu yıllarda Arthur Schopenhauer ve Friedrich Nietzsche’nin felsefesine ve Richard Wagner’in müziğine ilgi duydu. Mann’ın ikinci başarısı, altı öykü içeren Tristan derlemesi çerçevesinde çıkan Tonio Kroger adlı öyküsüdür. Tonio Kröger’de sanatla burjuva hayat arasındaki zıtlık yansıtılmaktadır. Konu kahramanı hayatın ne kadar boş olduğunu anlayarak aşk ve doyuma varma olanağını elinden kaçırır. Mann 1905’te bir profesörün kızı Katia Pringsheim ile evlendi. Evlenmesiyle birlikte muhafazakâr siyasal görüşleri de sağlamlaştı. 1912’de soysuzlaşmış yaşam tarzı yüzünden mahva sürüklenen bir sanatçının öyküsünü anlatan Der Tod in Venedig’i (Venedik’te Ölüm) yazdı. Mann I. Dünya Savaşı’nı ulusal bir Alman coşkusu içinde savunarak Betrachtungen eines Unpolitischen (Apolitik Bir Adamın Gözlemleri, 1918) pasifizme ve toplumsal değişimlere ve böylelikle demokratik değişime taraftar olan Heinrich’e de karşı çıkmış oldu. 1922’de Dışişleri bakanı Walther Rathenau’nun öldürülmesiyle Thomas Mann, o tarihe kadarki siyasal görüşlerine sırt çevirerek cumhuriyeti ve demokrasiyi onayladı. Bir süre sonra da Heinrich ile barıştı. 1924’deki Der Zauberberg Der Zauberberg, (Büyülü Dağ) Hans Castorp adlı bir mühendisin öyküsüdür. Bu yapıtın kahramanı da aşkın ve ölümün gücüne yenik düşer. Sonunda daha iyi bir geleceğe ilişkin umutlar yerini çöküşe bırakır. Mann 1929 yılında Nobel Edebiyat ödülünü aldı. 1933’te İsviçre’ye göç ederek Zürih yakınlarında Küsnacht’a yerleşti. Aynı yıl içinde, konusu açısından İncil’deki örneğine dayanan Joseph und seine Brüder (Yusuf ve Erkek Kardeşleri) adlı roman dörtlemesinin birinci cildi çıktı. Yusuf hayal peşinde koşan bir genç iken, sorumluluğunun bilincinde bir devlet adamı haline gelir. Mann bu tiplemesiyle ilk kez mahvolmaya mahkûm olmayıp gelecek içim umut veren bir karakteri anlatır. Yazar bu yapıtıyla kendi politik gelişmesini ima ederek faşizmin yenilebileceğine ilişkin umutlarını da dile getirir. Mann 1936 yılında Alman uyruğundan çıkarıldı. Çekoslovak uyruğuna geçerek 1938’de ABD’ye taşındı. Burada 1939’da Lotte in Weimar’ı yazdı. 1944’te Amerika uyruğuna geçen Mann, II. Dünya Savaşı’nda Alman dinleyicileri için faşizm karşıtı radyo programları hazırladı ve 1947’de Doktor Faustus adlı romanını yayınladı. Mann bu romanında Nazi dönemiyle ilgili düşüncelerini açıklamaktadır. Buna göre Nazizmin oluşup gelişmesi bir rastlantı olmayıp Alman tarihinin sonucudur. 1952’de İsviçre’ye dönen Mann, burada 1954’te Die Bekenntnisse des Hochstaplers Felix Krull (Felix Krull Adlı Dolandırıcının İtirafları) adlı yapıtını yazdı. Topluma istediği ilüzyonları sağlayan Krull adlı narsist sanatçının itiraflarını tamamlayamadan 1955’te 80 yaşında Zürih’te yaşama veda etti. Kaynaklar: Yüzyılın 100 Yazarı (Yeni Binyıl) Büyük Larousse Kitap Gazetesi Pandora Bir Konu Bir Konuk Mehmet Sindel GÖSAŞ Kar t Pazar lama ve Satış Genel Müdür Yar dımcısı 1. Tür kiye' de ve dünyada inter net uzer inden kr edi kar tı ile alışver iş hangi noktada? Dünyada ve Turkiye’de internet üzerinden yapılan alışveriş hızlı artışını devam ettirmektedir. Ekli dökümanda da bu artış takip edilebilir. Dünyada özellikle Amerika’da devlet desteği ile e­ticaret belli bir olgunlağa gelmiş olmasına karşın Türkiye’de e­ticarert oyuncuları sahada yerlerini henüz almaya başlamışlardır. 2. inter net pazar ının hacminin gider ek ar tmasını gelişen guvenlik önlemler ine bağlayabilir misiniz? Dünya pazarı ile Türkiye pazarını ayrıştırmak gerekmektedir. Dünyada internet hacminin artmasında güvenlik sadece ufak bir başlık teşkil etmektedir. Türkiye’de ise internet ve bilgisayar kullanım oranlarının düşüklüğü hacimleri etkilemekte ve bu alandaki artışta internet pazarında önemli bir etki yaratmaktadır. Internet dünyasında ınternet bankacılığı açısından bakıldığında banka ve finans kuruluşlarınca güvenlik önlemlerinin artırılması önemli bir etken olabilmektedir. B2C Business to Customer E­ticaret işlem hacminde ise güvenlik hem işyeri hem de kart sahibi açısından önemli yer teşkil etmektedir. Her iki tarafı da koruyacak güvenlik aşamaları için teknolojik alt yapı olmasına rağmen pek çok finans kuruluşu bu sistem desteğine henüz geçmeyi tamamlayamamış durumdadır. 3­D olarak adlandırılan bu sistem 2 senedir Garanti Bankası’nca müşterilerine sunulmaktadır. B2B Business to business işlemler toplam e­ticaret işlem hacminin %80­90 oluşturmaktadır. Türkiyede e­ticaret işlem hacminin düşük seviyelerde olmasının en büyük sebebi küçük ölçekli işyerlerinde bu sistemin faydalarının henüz anlaşılmamış olması ve bilgisayar kullanımlarının çok düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Garanti Bankası firmaların teknik alt yapı ve ekenomik güc farklılıklarını dikkate alarak müşterilerine farklı ürün alt yapıları sunmaktadır (sayfa 8 ­ birinci döküman) E­ticaretin küçük ölçekli işyerlerine en büyük katkısı çok düşük maliyetlerle geniş kitlelere çok kısa sürelerde ulaşılabilmesinin sağlanmasında yatmaktadır. 3. Tur kiye’de inter net bankacılığı ve güvenlik sor unlar ına değinir misiniz? İnternet'te gezinti yapmak, bilgisayarınızın fiziksel olarak internet ortamı ile temasa geçmesi olarak açıklanabilir. Bu durumda her zaman bilgisayarınıza ve kayıtlı bilgilerinize dışarıdan ulaşılma olasılığı vardır. Internette güvenlik; size gönderilen ve sizin dışarıya gönderdiğiniz bilgilerin güvenli bir şekilde aktarılabilmesidir. Bir bilgisayara izinsiz erişim için 2 temel yol vardır: En kolay yol bir dosyanın içine virüs programı saklamaktır. Siz bu dosyayı bilgisayarınıza kopyaladığınızda ( veya e­mail ekinden açtığınızda) ve çalıştırdığınızda, virüs bilgisayarınıza bulaşmış olacaktır. Virüsler genellikle uygulama (.EXE) dosyalarında saklanabilmektedir. Ancak macro virüsü ofis programlarının içinde de saklanabilir. (.DOC, .XLS and .PPT dosyaları). İki virüs tipi de sisteminize zarar verebilir veya bilgisayarınızdaki ya da ofis ağınızdaki gizli bilgilerinizin kopyalanmasına neden olabilir. Bu tehlikeden korunmanın en iyi yolu %100 güvenmediğiniz sitelerden program indirmemek, bu programları kullanmamak ve tanımadığınız kişi veya kurumlardan gelen e­maillerde ekli olan dosyaları açmamaktır. Bilgisayarınıza aktif web içeriği kullanarak ulaşmak mümkündür. ActiveX ve Java normalde interaktif içerik sağlamak için kullanılan teknolojilerdir, ancak zaman zaman kötü amaçlı kullanılabilmektedirler. Tarayıcınızın ayarlarını yaparak bu içeriğin PC' nize veya ağınıza zarar verme ihtimalini ortadan kaldırabilirsiniz. Bununla birlikte 2005 yılı itibari ile başlayan Phising(olta) saldırıları da internet bankacılığı kullanımını önemli ölçüde tehtit etmektedir. Bankalar , kendi sistemlerini uluslararası normlara uyggun olarak korumalarına rağmen, takdir edersiniz ki; müşterilerinin bilgisayar ve internet bağlantılarını korumaya yönelik alabileceği önlemler kendi sistemlerini koruma yönünde yapabileceklerine göre kısmen de olsa limitlidir. Buna rağmen konuya olan duyarlılıkları nedeni ile müşterilerini korumak adına farklı uygulamalar geliştirmişlerdir. Örnek olarak Garanti Bankası’nın bu konuda geliştirmiş olduğu uygulamalardan bahsetmek gerekirse; İnternet şubesine girişte hem parola hem de şifre uygulaması ile iki aşamalı güvenli giriş sağlamaya çalışıyoruz. Müşterilerimizin şifrelerini sürekli olarak güncellemeleri için dönemsel olarak internet şubesi içerisinde yönlendiriyoruz. · "Mini Klavye" uygulaması ile de müşterilerin klavye ile girdikleri bilgilerin güvenliğini artırıyoruz. · İki senedir sunduğumuz Güvenlik Kalkanı ile, müşterilerimizin bilgisayarlarına internet üzerinden giren ve bilgilerinin çalınmasında kullanılan programlara karşı önlem alınmasına yardımcı oluyoruz. · Bir seneye yakın süredir "Para Transferi Uyarısı" sistemi ile internet şubesinden gerçekleşen işlemlerin bilgilerini, isteyen müşterilerimize SMS ve e­posta yolu ile anında veriyoruz. · Müşterilerimize, seçtikleri hesapların internet şubesine tanımını kaldırma imkanını tanıyoruz. · Müşterilerimize istedikleri işlemlerin limitlerini, tercih ettikleri seviyede belirleme ve isterlerse para transferi fonksiyonunu tamamen kapatabilme imkanı sunuyoruz. · 2005 yılının ikinci ayında, sektörde yine ilk olarak, hayata geçirdiğimiz “tek kullanımlık şifre” üreten Şifrematik uygulaması ile de müşterilerimizin şifrelerine yüksek koruma sağlıyoruz. · Yine 2005 yılında devreye aldığımız uygulama ile müşteri işlemlerini güvenlik açısından gerçek zamanlı olarak izleyen bir değerlendirme ekibimiz de bulunmaktadır. Benzer şekilde, müşterilerimizi bilinçlendirmeye yönelik uyarılarımızı da sürekli olarak internet şubemizde ve internet sitelerimizde yapmaktayız. Uzun süredir garanti.com.tr’de; müşterilerimizin internet kullanırken nelere dikkat etmeleri gerektiğine ve bilgisayarlarının güvenliğinin sağlanması için neler yapmaları gerektiğine yönelik bilgiler ayrıntıları ile yer almaktadır. Tüm bu yukarıda anlattıklarıma karşın, internet ortamında, kötü amaçlı farklı uygulamalar sürekli geliştirilmeye devam edecektir. Garanti Bankası olarak biz de, şu ana kadar olduğu gibi, müşterilerimizin işlemlerinin güvenliğini sağlayacak ve benzer saldırılarda mağdur olmalarını engelleyecek önlemleri almaya devam edeceğiz. tüketiciler inter net pazar ında ve online bankacılıkta neler e dikkat etmelidir ler? İnternet pazarı için tüketicilerin alışveriş yapacakları siteleri iyi incelemeleri, tüketici hakları ve iade koşuıllarının neler olduğunu takip etmeleri, iyi bilmedikleri bir siteden yapacakları alışverişlerde sitenin 3­d güvenlik sistemini desteklememesi durumunda sanal kartlarını kullanmaları . Bunun yanında hiçbir bilgilerini e­mail ile gelen mesajları açarak doldurmamaları, Adres kısmında yer alan internet adresini kendilerinin elle girerek ve açılan sayfada beliren adresin kendi girmek istedikleri olup olmadığını kontrol ederek işlem yapmaları gerekmektedir.