DEFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI 1 TEMEL KAVRAMLAR DEFLASYON (DEFLATION) – 1 Deflasyon en kısa tanımıyla fiyatlar genel düzeyinde sürekli düşüş halidir. Bu durumda paranın satın alma gücü yükselir. Burada dikkat edilmesi gereken konu fiyat düşüşünün genel olması ve süreklilik göstermesidir. Bir başka ifadeyle bir ya da iki malın fiyatının düşmesi ya da bütün malların fiyatının bir defaya özgü olarak düşmesi deflasyon olarak tanımlanamaz. Yılbaşında eğer 100 TL’ye alınan malların aynısını yılsonunda 90 TL’ye alıyorsanız o zaman paranızın satın alma gücü artmış demektir. Maliye politikasının doğuşu deflasyon dönemlerinde olmuştur. Deflasyon dönemlerinde fiyatların, yatırımların ve istihdamın düşmesine yol açan eksikliklerin tamamlanması yada giderilmesi yönünde politikalar uygulandığından bu politikalara telafi edici maliye politikaları denilmektedir. 2 DEFLASYON (DEFLATION) – 2 Deflasyon tüketici için iyi bir durum gibi gözükebilir, ancak mal ve hizmet fiyatları ↓ için, bireyler fiyatların daha da düşeceğini beklerler.. Beklentilerin böyle olması, harcamaların ↓ ve toplam talebin ↓ ve mal stokunun ↑ neden olur.. Stokların ↑, firmaların fiyatları ↓.. Eğer fiyatların düşüşü üretim maliyetinden daha hızlı olursa, firmanın kâr marjı ↓ ve iflaslar artar.. Firmaların yatırımlarının azalması, ücret ve faiz oranlarının ↓ neden olur.. İşsizlik ↑, Talep ↓, Arz ↓, Fiyat ↓, Kazanç da ↓ ve bu durum istihdamı ↓ DEFLASYONİST SARMAL ortaya çıkar… 3 DEFLASYON (DEFLATION) – 3 Kötü ekonomi düşük fiyatları ve tekrar kötü ekonomiyi tetikler İnsanlar para harcamaz, bekledikçe daha iyi mallar alabilme olanağını düşünürler.. İnsanlar depresyonun yıllarca devam edeceğini düşünürler.. Para arzını artırsanız dahi, dolaşım değeri sıfır olacaktır.. Toplam talep < Toplam arz durumu gerçekleşir.. Arz fazlası ya da talep yetersizliği sorunudur.. “Say yasası” geçersizdir.. Milli gelir eksik istihdam düzeyine gelir.. Deflasyonist açık : Tam istihdam gelir düzeyi – Fiili gelir düzeyi Farkı 4 DEFLASYON (DEFLATION) – 4 İlk bakışta olumlu bir ekonomik durum gibi görünen deflasyon aslında enflasyondan çok daha önemli bir ekonomik krizin ifadesidir. Japonya oldukça uzun süreli bir deflasyonist dönem yaşamıştır. Deflasyonist eğilimler devam ederse üretici üretimden vazgeçer ve bu kez ekonomi büyüyememe kriziyle karşı karşıya kalabilir. 2008 yılında başlayan küresel kriz (büyük resesyon) birçok ülkede deflasyonist eğilimlerin doğmasına yol açmış ve birçok ülke bu sorunu aşabilmek için talebi, yani tüketimi canlandırmaya yönelik genişletici maliye ve para politikası uygulamak zorunda kalmıştır. Deflasyon hali sadece bankerler için değil, aynı zamanda bütün işletmeler için kötüdür. Sattığı malın fiyatı sürekli düşen bir işletme zarar eder. Çünkü işçi ücretlerini ve diğer bazı girdilerin maliyetini o kadar kolay düşüremez. Ve işletmeler için kötü olan bir durum ister istemez çalışan için de kötüdür. Çünkü genellikle deflasyona işten çıkarmalar eşlik eder. 5 ENFLASYON (INFLATION) Enflasyon en basit tanımıyla fiyatlar genel düzeyinde ortaya çıkan sürekli artış demektir. Bu basit tanımı ayrıntılarıyla bir kez daha ortaya koyalım: (1) Ele alınacak olan fiyatlar genel düzeyidir. Yani tek tek fiyat artışları enflasyon olarak tanımlanamaz. (2) Fiyatlar genel düzeyinin sürekli bir artış içinde olması gereklidir. Yani, bir veya birkaç malın fiyatının sürekli artış göstermesi, ya da bütün malların bir defa artış göstermesi enflasyon değildir. Kaynaklarına göre sınıflandırıldığında iki çeşit enflasyon vardır: (1) Talep Enflasyonu, (2) Maliyet Enflasyonu. Toplam talep düzeyinin arzı aşarak sürekli fiyat yükselmesine neden olması halinde talep enflasyonu ortaya çıkar. Bir başka deyişle talep enflasyonu tüketim harcamalarındaki artıştan, bu da genellikle para arzının yükselmesinden kaynaklanır. Üretimde girdi olarak kullanılan mal ve hizmetlerin maliyetlerinde ortaya çıkan artışlar sonucunda fiyatların sürekli artış içine girmesi halinde ise maliyet enflasyonu meydana gelir. Maliyet enflasyonu, ücret-gelir çekişmesi, yerli ve ithal girdi malları (petrol gibi) fiyatlarının yükselmesi gibi nedenlerle oluşur. 6 RESESYON (RECESSION) – 1 Resesyon ekonomide küçülme halidir. Bununla birlikte ekonomide bir çeyreklik dönemde yaşanacak bir küçülme hali resesyon olarak tanımlanmamaktadır. Genel olarak ekonomik faaliyetlerin daralması, küçülmesi olarak ifade edilse de son yıllarda çok daha spesifik bir tanımlama getirilmiştir. Buna göre eğer bir ekonomide üst üste iki çeyrek GSYH küçülmesi yaşanmışsa o ekonomide resesyon söz konusu demektir. Resesyon bazı hallerde iki çeyrek sonrasında sona erebileceği gibi bazı hallerde daha uzun süreli olabilir. 7 RESESYON (RECESSION) – 2 Resesyon olduğuna işaret eden çeşitli belirtiler bulunmaktadır. Bunlar; İnsanlar tüketimi azaltırlar ve daha az şey satın almaya başlarlar, Sanayi üretiminde düşüş görülür, İşsizlik oranı yükselir, İnsanların gelir seviyesi düşer, Borsa ve para piyasaları sağlıksızdır.. 8 RESESYON (RECESSION) – 3 Bir ekonominin resesyondan iki çeyrek sonunda çıkmasına V tipi çıkış, daha uzun bir sürede çıkmasına ise U tipi çıkış adı veriliyor. Eğer ekonomi resesyondan çıkışa geçtikten sonra yeniden küçülmeye girmişse o zaman da buna W tipi resesyon ya da çift dipli resesyona adı veriliyor. Resesyon ile ekonomik faaliyetler yavaşlar, ekonomi ivmesini kaybeder.. 2008 yılında başlayan küresel krizde çeşitli ülkelerde resesyon tiplerinin hemen hepsiyle karşılaşıldı. Örneğin Türkiye V tipi resesyon yaşadı. Buna karşılık İngiltere’nin küresel krizde yaşadığı küçülme W tipine daha yakın bir resesyondur. 9 DEPRESYON (DEPRESSION) Bir ekonomide ekonomik faaliyetlerin uzun süreli (şiddetli, yaygın) olarak aşağı yönlü olması depresyon olarak adlandırılır. Depresyon ile resesyonu birbirinden ayıran iki önemli nokta vardır: (1) Resesyon ekonomik faaliyetlerde daha kısa süreli bir küçülme halidir. Genellikle iki çeyrek ile birkaç yıl arasında sürer. Depresyon daha uzun süreli bir çöküşü ifade eder. Örneğin İngiltere ve ABD’de Uzun Depresyon (1873 – 1896) neredeyse çeyrek yüzyıl sürmüştür. ABD’de Büyük Depresyon (1929 – 1933) 5 yıl sürmüştür. (2) Resesyonda GSYH küçülmesi daha düşük düzeydedir. Bazı iktisatçılara göre GSYH’daki küçülmenin depresyon olarak kabul edilmesi için yüzde 10 dolayında bir küçülme olması gerekir. ABD’de Büyük Depresyon süresince GSYH neredeyse yarı yarıya düşmüştür. 1929’da 103,6 milyar dolar olan GSYH, depresyonun son yılı olarak kabul edilen 1933 yılında 56,4 milyar dolara gerilemişti. 10 STAGFLASYON (STAGFLATION) Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyorsa o ekonomide stagflasyon (enflasyon içinde durgunluk) hali var demektir. 1974 yılında yaşanan petrol şoku birçok ülkede stagflasyon olgusunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olanlarından birisi budur. Eğer ekonomi enflasyon içinde büyümeye devam etse bir miktar büyümeden fedakarlık ederek enflasyonu düşürmek daha kolay olabilirdi. Oysa stagflasyonda bir yandan enflasyonla mücadele edecek bir yandan da ekonomiyi canlandıracak bir ekonomi politikası biçimlendirmek gerekir ki bu çok kolay bir iş değildir. Çünkü bu iki politika genelde birbiriyle çelişen politikalardır. Bu durumda iki hedefi de tutturamayacak bir politika arayışı içine girmektense bir seçim yaparak önceliği bu iki hedeften birisine vermek daha uygun olabilir. 11 SLUMFLASYON YA DA SLAMFLASYON (SLUMPFLATION) Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi küçülüyorsa o ekonomide slumpflasyon (enflasyon içinde küçülme) hali var demektir. Ekonomik krizlerin en zoru budur. Çünkü burada bir yandan enflasyonu düşürmeye uğraşırken bir yandan da ekonominin küçülmesini önce durdurmaya sonra da büyümeye döndürmeye yönelik bir ekonomi politikası uygulamak gerekmektedir. Makroekonomik hedeflerin ve politika araçlarının birbiriyle çelişkisi en fazla burada ortaya çıkar. Bir yandan enflasyonu düşürmek, bir yandan büyümeye geçmek, bir yandan bunlara eşlik etmesi büyük olasılık içinde olan işsizlik artışını engelleyip istihdamı artırabilmek birbiriyle çelişen hedeflerdir. 12 Ekonomide BÜYÜME – ENFLASYON ilişkisi 4 temel şekilde ele alınır 1- Ekonomi sıfır enflasyonla büyüyorsa enflasyonsuz büyüme, 2- Ekonomide hem reel büyüme hem de enflasyon varsa enflasyonlu büyüme, 3- Ekonomide reel büyüme sıfıra yakın ve enflasyon varsa stagflasyon, 4-Ekonomide GSYH reel olarak küçülürken, enflasyon varsa slumpflasyon ya da slamflasyon… vardır… - Türkiye 2002-I ile 2008-III arası enflasyonlu büyüme, - 2008-III’den itibaren 0.5 büyüme ve 11.6 enflasyon ile stagflasyon Örnek olarak Yunanistan depresyonda, İngiltere resesyonda, Türkiye enflasyon, İspanya slumpflasyon içinde görünüyor. Buna karşılık İspanya'da enflasyon henüz yüzde 2,5 dolayında olduğu için tam olarak slumpflasyondan söz etmek kolay değil. Slumpflasyona doğru giden bir depresyondan söz edilebilir. 13 Deflasyon – Resesyon Sarmalı Deflasyon ile resesyonun birlikte bulunmasının bir sarmal olarak adlandırılmasının nedeni bu ikisinin birbirini besleyen bir yapı göstermesinden kaynaklanır. Fiyatların düşmesi üreticiyi üretimi kısmaya ve aynı zamanda ileride daha düşük fiyat görüleceği beklentisi yaratarak tüketicinin de tüketimi kısmasına yol açar. Tüketimin kısılması üretimin daha da düşmesine ve o da GSYH büyümesinin gerilemesine yol açar. Bunun sonucunda da karşımıza deflasyon resesyon sarmalı çıkar. 14 Deflasyon – Resesyon Sarmalı Deflasyon ile resesyonun birlikte bulunmasının bir sarmal olarak adlandırılmasının nedeni bu ikisinin birbirini besleyen bir yapı göstermesinden kaynaklanır. Fiyatların düşmesi üreticiyi üretimi kısmaya ve aynı zamanda ileride daha düşük fiyat görüleceği beklentisi yaratarak tüketicinin de tüketimi kısmasına yol açar. Tüketimin kısılması üretimin daha da düşmesine ve o da GSYH büyümesinin gerilemesine yol açar. Bunun sonucunda da karşımıza deflasyon resesyon sarmalı çıkar. 15 Kriz hallerinin sıralaması Krizlerin en kötüden daha az kötüye doğru sıralanması şöyledir: 1.Slumpflasyon, 2.Depresyon, 3.Resesyon, 4.Deflasyon, 5.Stagflasyon, 6.Enflasyon Bu sıralamada uygulanacak ekonomi politikasının zorluğu dikkate alınmıştır. En zor politika slumpflasyon için oluşturulacak politikadır. Çünkü bir yandan ekonomik küçülmeyle bir yandan da enflasyonla mücadele etmek gerekecektir ki bu iki mücadelede kullanılacak araçlar çoğu kez birbirinin aleyhine çalışır. Bunların bir bölümü çoğu kez bir arada olabilir ya da zaman içinde birinden ötekine dönüşbeilir. Örneğin slumpflasyonda enflasyonla resesyon birlikte görünür. Başlangıçta resesyon olarak başlayan bir kriz derinleştikçe depresyona dönüşebilir. Enflasyonla büyüme bir arada giderken büyümenin durmasıyla birlikte stagflasyon ortaya çıkabilir. 16 DEFLASYONUN EKONOMİDE YARATTIĞI SORUNLAR Kaynak dağılımı etkinliğinin sağlanamaması, Stokların artışı ve üretilen malların satılamaması, Geleceğe yönelik beklentiler oluşturulamaz, İşsizlik artar, Geleceğe yönelik beklentiler harcamaları azaltır ve vergi kaybı ortaya çıkar, Harcama ödemek yerine bireyler borçlarını öderler, Reel ekonomide yaşananlar finansal piy yansır Geleceğe yönelik olumsuz beklentiler, yatırım kararlarını azaltır.. Üretim faktörlerinin gelirden ne kadar alacaklarının belirsizliği, gelir dağılımını olumsuz etkiler Piyasada iflas eden firma sayısı artar… 17 DEFLASYONUN NEDENLERİ Tüketim harcamalarında azalma: Tük harc ↓, toplam talebi ↓, Fiyatlar ↓ Yatırım harcamalarında azalma: Yatırım için gerekli fonun azlığı, faizlerin ↑, yatırımı ↓ Kamu harcamalarındaki azalma: Altyapı yatırımları vb harc azalması İhracat yetersizliği: Ulusal paranın değerlenmesi, yanlış kur polit.. Mal ve hizmetlerin düşeceğine ilişkin beklentiler: Gelec hakkındaki olumsuz beklentiler, fiyatların düşmesine harcamaların ertelenmesine yol açar.. Para arzının yeterince artırılamaması: Monetaristlere göre para arzı artışı MG’in altında kalırsa ekon durgunluk ort çıkar… Azalan faktör maliyetleri: Faktör maliyetleri azalınca, Toplam arz ↑, fiyatlar ↓ Bankacılık sektöründe kredi yetersizlikleri: Üretici ve tüketiciye fon sağlanamaması… 18 1929 KRİZİ VE OLUŞUMU Kriz öncesi kredi stoku büyük hacimlere ulaştı, Hem sanayi hem de tarım kesiminde yüksek büyüm oranları yakalandı, borsa yükseldi, 1920’den sonra yatırımlar artmaya başladı, sanayi ürünleri üretimi %90 arttı, Hızlı artan sanayiye karşılık hisse senetleri üzerinde spekülatif hareketler artmaya başladı.. Hızla artan otomobil sahipliği, kent dışı alanlarda arsa spekülasyonunu arttırdı, Ekonomideki arz fazlalığı tarım ve sanayi sekt fiyatlarında baskı yarattı, Spekülatif ataklarla borsadan çıkış 1928’de başladı ve ekim 1929’da mal piyasasında fiyat düşüşlerinin de etkisiyle borsadaki kaçış paniğe dönüştü, Borsa yatırımcıları, sahip oldukları değerleri borçlandıkları miktarın altına düşmeden satmak için borsaya hücum ettiler, Tasarruf sahipleri ellerindeki makul değerleri sattıkça, fiyatlar daha da düştü.. Bu fiy düşüşlerinin bir felaket halini almasını engellemek için, büyük bankaların yüksek değerler ödeyerek hisse senetleri satın alması borsanın düşüşünü önlemekten ziyade bankaları iflasa sürükledi… 19 1929 KRİZİNİN NEDENLERİ 1920’lerdeki tarımsal mal arzı arttı, arzın artması stokların artmasına neden oldu, Bolluk paradoksu gereğince, fiyatlar düşmeye başladı.. Tarımsal ürünlerin fiy düşmesi, tarım sekt kredi veren bankaları zora sokmaya başladı.. Nedenleri Aksak rekabetçi oluşumlar: ekon %50’sini ele geçiren bir holding yapısı mevcuttu.. Bankaların yanlış yapılanması: yasal düzenlemelerin eksikliği… Ekonomi yönetiminin deneyimsizliği: Klasik ikt polit eksikliği.. Altın para standardına bağlı kalınmasında ısrar edilmesi: Altın stoku azalırken hala bu standarda bel bağlamaları, sıkı para polit izlemeleri.. Bankalar taraf verilen kredilerin geri alınmaması: Korumacı dış tic politikaları Gelirin kötü dağılımı: 1929 zenginler aşırı boyutta iken, bu oran %5’ti.. Kötü şirket yapısı : şirket sahtekarlıklarının artması Kötü banka yapısı: Dış tic bilançosunun kötü yapısı Ekonomi bilgisinin zayıflığı 20 1929 KRİZİNİN SONUÇLARI Toplam üretim %42 azaldı, Dünya ticareti %65 azaldı, Borsa dibe vurdu, bu durum 3 yıl devam etti, ABD’nin GSYH’si 1929’da 104.4 milyar dolar iken, 1932’de bu rakam 58.5 milyar dolara indi.. 50 Milyon insan işsiz kaldı, Klasik ikt düşüncenin geçersizliği anlaşıldı, Keynesyen iktisadi ekol ve maliye politikası doğdu, Devletin ekon müdahalesi fikri tartışılmaya başladı… 21 DEFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI 1- BÜTÇE POLİTİKASI Devlet, sadece bütçe açığı (G>T) politikası uygulayabilir; denk bütçe ve bütçe fazlası uygulayamaz.. Bütçe açığı politikası, ekonomide denk bütçeden daha fazla bir genişletici etki yarattığından ekonomideki durgunluğu deflasyonist baskıyı ort kaldırır ve ekonominin tam istihdama ulaşmasını sağlar… Denk bütçe politikası, ekonomide açık bütçe kadar olmasa da genişletici etki yaratır. Ancak denk bütçe teoremine göre, denk bütçe çarpanı 1 olduğundan, bu etki açık bütçenin etkisinden daha düşüktür. Çünkü artan verginin daraltıcı etkisi devreye girmiştir Bütçe fazlası polit ise, kamu harcamalarını kısarak konjonktürde daraltıcı bir etki ort çıkardığından toplam talebi daraltır. Ekonomide deflasyonun derinleşmesine ve durgunluğa ek olarak işsizliğin artmasına yol açar.. Açık bütçe politikası de tam istihdam düzeyine ulaştıktan sonra sürdürüldüğünde fiyatlar genel düzey artışlara neden olur.. Dikkatli bir açık bütçe polit izlenmelidir.. 22 1- HARCAMA POLİTİKASI – 1 Kamu harcamaları, ait olduğu dönem için bir talep unsuru olduğundan, kısa dönemde talep canlanması için etkili bir araçtır. Kamu harc ile ekonomide satın alma gücü güçlendirilecek, firmaların gelec hakkındaki öngörüleri güçlenecek ve ekon canlanma aşamasına girecektir, Ekon durgunluktan çıkması için efektif talebin canlandırılması gerekir, ve bunun için kamu harc arttırılması gerekmektedir. Cari harcamalar (mal ve hizm satın alınan reel harc içerir) ve yatırım harcamaları (kısa dönemde topl talebi, uzun dönemde üretim kapasitesini arttırır) doğrudan toplam talebi arttırır. Transfer harcamaları ise, dolaylı yoldan toplam talebi etkiler, doğrudan mal ve hizm alımını içermediği için cari-yatırım harc göre etkisi daha az ve gecikmelidir. Transfer harc gelir artırıcı etkisi, cari-yatırım harc göre daha düşüktür. Trans harc yararlanan kesimlerin mte (c)’nin 1 olması bu kesimlerin tüm gelirlerini harcamaları durumunda, trans harc ekon üzerindeki etkisi, cari ve yatırım harc çoğaltanı ile aynı olur.. Trans harc yararlananlar fonları hiç harcamazsa, mte 0 ise gelir üzerinde etki yaratmaz 23 1- HARCAMA POLİTİKASI – 2 Kısa dönemde, durgunluğun önlenmesi için yapılan harcamalarda yatırımlara ağırlık verilmesi daha tutarlıdır. Çünkü, canlanan talep enflasyonist etki yapar. Sonraki dönemlerde üretim artışlarını da beraberinde getirecek yatırımlara ağırlık verilmesi daha doğru olur. Durgunlukla mücadelede uygulanan maliye politikası, iktisat politikası amaçları arasında fazlaca çatışma yaratmaz. Harcamalar ---- üretim – büyüme; sosyal transferler hem üretim-büyüme hem de gelir dağılımı adaletsizliğine yöneliktir.. Telafi edici harcamaların, gelir akımında iddihara (yastık altına) giden sızmaları asgariye indirecek ve bu harcamaların milli geliri artırıcı etkilerini azamiye çıkaracak şekilde dizayn edilmesi gerekir. 24 Telafi Edici Harcamalar Nasıl Olmalı? 1- Telafi edici harcamalar, açık bütçelerle (borçlanarak) finanse edilmelidir. Yapılan harcamalar, vergilerle finanse edilirse halkın elindeki para alınıp devletçe harcanmış demektir ve ekonominin bütünü açısından toplamda gerçek bir harcama artışı olmamış olur. Ancak atıl fonlar vergilendirilebilir. Zira böylece toplanan vergi marjinal tüketim eğilimi yüksek olan kesimlere aktarılarak ekonomiye kazandırılır. Ancak bu fonların çekilmesi, faiz oranını yükselterek yatırımlara engel olabilir. 2- Borçlanmalar, hususi harcamaları asgari düzeyde etkilemelidir. Devlet; özel şahıslara değil, bankalara borçlanmalıdır. Böylece kaydî para imkânı nedeniyle ödünç verilebilecek fonlarda bir daralma meydana gelmez. Para arzı artar. 3- Telafi edici harcamalar, girişimcileri gelecek hakkındaki bekleyişlerinde karamsarlığa düşürmemelidir. 4- Ekonomiye akıtılacak parasal akımlar yastık altına gitmemelidir. Kamu harcamalarının, toplumun düşük gelir gruplarının gelir ve harcamalarını artıracak şekilde yürütülmeleri gerekir. Bayındırlık harcamaları (karayolu, sulama tesisi, elektrik santrali vs.) yüksek finansman gerektirdiğinden tüketim ve yatırım harcamalarını önemli ölçüde artırır. 25 Depresyondan Canlanmaya Geçiş İçin Telafi Edici Harcamalar Nasıl Olmalı? 1- Telafi edici harcamaların boyutu, deflasyon boşluğunu giderici miktarla sınırlı olmalıdır. Canlanma aşamasının başında kamu harcamaları hemen kısılırsa, ekonomi tekrar depresyona düşebilir. İş alemindeki hava düzelinceye kadar kamu harcamaları devam etmelidir. 2- Kamu harcamaları, yavaş yavaş azaltılmalıdır. Canlanma oldukça, aynı oranda kamu harcamaları yavaş yavaş azaltılmalıdır. Ekonomi tam istihdama yaklaştıkça, telafi edici harcamalardan kaçınılmalı, sadece zorunlu harcamalar yapılmalıdır. 3- Milli gelir ve istihdam düzeyini yükseltecek şekilde kamu harcamaları yapılmalıdır. Girişimcilerin beklentileri iyileştikçe artan tüketim ve yatırım harcamaları, çarpan ve hızlandıran prensibini harekete geçirerek iyileşmeyi hızlandırır. 4- İş çevresinde güven sağlanmalıdır. Güveni ölçmek hem zordur, hem de kişiden kişiye değişir. Mali ve teknik önlemlerin doğru olması güveni artırabilir ancak bazen izlenen politikanın doğruluğu ya da yanlışlığıyla ilgisi olmaksızın da değişebilir. Halk, izlenen politikaların ekonomik bakımdan faydalı ve zorunlu olduğunu bilmeli ve buna inanmalıdır. 26 Transfer Harcama Türleri 1- Sosyal Transfer Harcamaları Sosyal yardımlar, bundan faydalananların bir şey yapmasına gerek olmaksızın devletçe sağlanan karşılıksız yardımlardır. Yaşlılara, engellilere, bakım çağında çocuğu olan fakirlere vs. yardım yapılır. Sosyal yardımların hemen tamamı tüketime yönelir. Bu yönüyle gerçek bir telafi edici harcama niteliğindedir. Sosyal yardımlar; toplam talebi toplam arz seviyesine yükseltmek bakımından, tüketim meyli düşük olan tabakalardan toplanan fonları, tüketim meyli yüksek tabakalara aktararak devlet harcamalarının gelir yaratıcı etkilerini artırırlar. Ancak, sosyal yardımlar üretim faaliyeti karşılığı verilmediğinden, ekonomiye iktisadi israf yüklerler. Bu yüzden karşılıksız verilmek yerine üretime yönlendirilerek verilmeleri daha faydalıdır. 27 2- İktisadi ve Mali Yardımlar En önemli transfer harcamalarından biri işsizlik yardımıdır. İşsizlik yardımı, kamu gelirlerinden değil, işçiler, işverenler ve devletin işsizlik sigortası için ödediği primlerden karşılanır. İşsizlik ücreti alabilmek için belli süre işsiz kalmak şarttır. İşsizlik yardımları, genelde sosyal yardımlardan biraz daha yüksek olur ve özellikle işçi ücretlerinin yüksek olduğu ülkelerde, tamamı hemen tüketime gitmez, bir kısmı tasarruf edilir. Belli bir süre sonra işsizlik yardımı kesileceğinden, bu tasarruf isteği artar. Öte yandan işsizlik sigortası, duraklama devrelerinde işçi harcamalarının düşmesine engel olur. Bu nedenle uzun vadede sosyal yardımlara tercih edilir. Geri kalmış bölgelerin kalkındırılması için firmalara-bireylere teşvikler verilir, Yatırımların özendirilmesi ve karlılıkların arttırılmasında ve durgunlukta önemli rol oynar.. 3- Sosyal Transfer Harcamaları İç ve dış borçlara ödenen faizler de toplam talebi artırıcı etki yaratır. 28 3- Vergi Politikası Tüketim harc artırılması için vergi oranlarının azaltılması gerekmektedir. Vergiler, gelir, tüketim ve servet üzerinden alınmaktadır. Hangi vergilerden nasıl yararlanılması gerektiği büyük önem arz etmektedir. A- Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Gelir Vergisi Gelir vergileri artan oranlı uygulandığından, düşük gelirlilerden az, yüksek gelirlilerden ise daha çok vergi alınmasına olanak tanımaktadır. Otomatik stabilizatör görevi görerek, hem toplam talebi sınırlamakta hem de adil gelir dağ neden olmaktadır. Gelir vergisinin tarife dilimleri ne kadar dar olursa o kadar duyarlı olmaktadır. Gelir vergisinde yapılan indirimlere bağlı olarak bireylerin ellerinde daha fazla gelir kalmakta ve tüket harc için daha fazla kaynak kalmaktadır İndirim, gelirin tüket ayrılan oranını etkilediği için mte yüksek olan düşük gelir gruplarının vergi oranlarının indirilmesi veya asgari geçim indiriminin miktarının yükseltilmesi topl talebin artırılmasına yol açar… Gelir vergisinin kapsamı ne kadar geniş ve vergi indirimi sonucu gelir düzeyi artan hane halkı sayısı ne kadar fazla ise harc düzeyi o kadar çok olur…. 29 A- Gelir Üzerinden Alınan Vergiler Kurumlar Vergisi Kurum kazançları sabit bir vergi olarak alınmaktadır. Toplam talebin genişletilmesi için özel sektör yatırım harc artırılması için kurumlar vergisinin indirilmesi gerekir Bu indirim firmaların vergi yüklerinin azalmasına neden olmakta ve firmaların yatırım kararları üzerinde pozitif etki yaratmaktadır. Amortismanlarda indirime gidilmesi, yatırımların maliyetini düşüreceği için yatırım harcamalarını özendirerek toplam arzın artırılmasında etkili olmaktadır. B- Harcama Üzerinden Alınan Vergiler KDV, ÖTV, ÖİV isimleri adı altında alınan vergilerde yapılacak indirimler genişletici etki yaratacaktır. Temel amaç toplam talebi artırmak ise, KDV’de %18’den %8’e indirimler, Fiyat esnekliği yüksek ve toplum tarafından yaygın olarak tüketilen mal ve hizmetler üzerinden alınan genel tüketim vergilerindeki indirimler de toplam talebi genişletecek Zorunlu ihtiyaç maddeleri üzerinden alınan vergilerde ise indirim yapılması gelir dağılımı adaleti açısından önemli etkiler yapacaktır. C- Servet Üzerinden Alınan Vergiler Servet vergilerindeki indirimler etkin bir maliye polit aracı değildir, 30 4- Borçlanma Politikası Deflasyonla mücadelede devlet dış borçlanmaya gider, mümkün mertebe iç borçlanmaya gitmez. Çünkü iç borçlanma iç tasarruflarla karşılandığından ekonomide daraltıcı etki yapabilir. Devlet borçlanma yoluyla özel sektörün yatırımlarının finansmanı için kullanabileceği tüketerek özel yatırımları azaltıcı (dışlama etkisine) yol açabilir. Devlet deflasyonla mücadele ile ilk önceliği bankalardan borçlanmaya vermelidir. Çünkü bankalar devlete verdiği borç karşılığında aldıkları bono tahvillere dayanarak kaydi para yaratırlar İkinci önceliği merkez bankasına vermelidir. Çünkü hazinesinin merkez bankasından avans alması likiditeyi artırıp fon talebi canlandırır Gerçek kişilerden ve şirketlerden asla borçlanmaması gerekir. Çünkü gerçek kişilerden borçlanırsa tüketimi kaynağında kesmiş olur… Şirketlerden borçlandığında yatırım harcamalarını kısmış olur… 31